sufiterapinewsletter3Türkçe
Transkript
www.sufitherapy.ca www.sufiterapi.net www.sufitherapy.net SAYI 3 . Devleti ve bireyi yıkan Haset Kalbin Zümrüt Tepesi: Tefekkür Benötesi psikoloji nedir? Nazar duaları Nâme-i Peygamberî 3. Sufi Terapi Seansı Bireysel Sufi ve Sufilik Hasede ilaç Risale-i Nur Terapi . Psıkoterapist Notu Sayfa 2 Bireysel Sufi ve Sufilik İnsan hakları merkezli Sufizm toplum vicdanını aydınlatır, kişisel ruhsallık ile toplumun ruhi vicdanı arasında köprü kurar. Modern terapi yöntem ve tekniklerini etkileyebilir, zengin ve alternatif bir manevi tedavi metodu sunar. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Sufi yorumunu gösteren en önemli eseri “Kalbin Zümrüt Tepeleri” Sufizm terminolojisi konusunda yararlanılması gereken birincil kaynaktır. Kişisel olarak Sufi tecrübeleri yaşamak ve izlenimlerimi pozitif Sufi terapi ve iyileştirme yöntemi olarak ortaya çıkarmak gençlik hayalimdi. İletişim Sufi Therapy Counselling Email: [email protected] İngilizce Siteler www.sufitherapy.ca www.sufitherapy.net Türkçe Site www.sufiterapi.net Twıtter hesabı @sufiterapi SAYI NO 3 Orta yaş kemale erince 25 yıldır sürekli ertelediğim, zihnimin derinliklerinde yaşayan projeyi gerçekleştirmeye Wilfrid Laurier Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümü Psikoterapi uzmanlik tezimde karar verdim ve tezimi kabul ettirdim. Bunda Gülen’in son beş yıldır konuşmalarında bireylerin gelişiminde kalp ve ruhsallığa, iç manaya büyük önem vermesi etkili oldu. İnsanlık, kültürel ve ahlaki hassasiyeti olan yeni bir pozitif psikoterapi modeline sevgi ve kabul edilme merkezli olarak ihtiyaç duyuyor. İnsanın gerçeğe yolculuğu ve arayışı sürekli engellerle karşılaşıyor. Bireyselciliğe dayalı kapitalizm kültür işgali altında olduğumuz 21. yüzyılda nefis terbiyesi daha fazla önem kazandı. Sufizm içinde insan sevgisi ve kültürleri kabullenme vardır ve insan haklarına saygıya dikkati çeker. Sufi terapi ile ruhsal boyutu teşvik ederek akıl, ruh, kalp ve zihnimizdeki diğer fakültelerin içselleştirilmesi gerekiyor. Eşrefi Mahluk olan insanda Allah’ın esmaları ve tecellileri gizlidir. Ruh ile kalp arasında bağı sağlayan bu tecelliler öldürülürse insan insanlıktan çıkar. Hangi eğitim durumu ve statüye sahip olursa olsun ‘Latifeyi Rabbaniye’sini yitirmiş birey, Sufi geleneğe göre 14 ayrı hayvanın karakteristik özelliğine bürünür. Temiz insan fıtratı bozulur. Oysa Latifeyi Rabbaniye, Rabbimizin esması gibi sonsuz sayıdadır ve ruh kumaşımızı işleyecek terzidir. Sufi terapi modelinin Risale-i Nur’dan 40 Sufi tekniğini çıkardım. ‘4 kapı, 40 makamda müftü gerekmez’ diyen Yunus Emre, insanın ulaşabileceği zirveyi, meleklerden üstün hale gelme kıvamını göstermiştir. İnsan hayvanlardan aşağıda düşebilir, meleklerden yukarıda çıkabilir. Çünkü, akıl, şehvet ve öfkesine sınır konmamış, son nefesini verene kadar nefsi ile büyük savaş yaparak terakki etme şansı verilmiştir. Bu sayıda nazar duaları, “Mühr-ü Şerif Hicab” adıyla meşhur “Kara Büyü, Nazar, Cin Musallatı ve Kazadan Koruyan” duaya yer verdim. Ebu Dücane’nin(ra), Allah Rasulü(asm)’nden aldığı cinlere karşı “Nâme-i Peygamberî” adıyla bilinen dua çok etkilidir. İbni Abbas’tan rivayet başağrısı, ateş ve sair hastalıklara karşı peygamberimizin (sas) duası da yapılabilir. 3. Seansta pozitif düşünme ve bağışlama ufkunu işledim ve “Mevlana Terapi” denilen “Bibliyoterapi” yöntemine başladım. Yunus (AS) peygamberin Kur’an’da geçen ismi azam duasını ezberlemenizi ve günde 3 veya 7 defa okumanızı istiyorum. Risale perspektifinden terapi sunuyorum. Gizli kalp ilimlerinin sahibi Şemsi Tebrizi’den kesitler veriyorum. 25 Nisan 2014 Faruık Arslan CUMA MSW, RSW, Psikoterapist Sufi Terapi/Kitap Sufi Terapi'nin Fethullah Gülen Hocaefendi'den Sosyal Bilimlere ve Psikoterapiye kazandırdığı yeni tanımlama “Vecd-ihlas Vicdan” terminolojisi vicdanın temiz hali olarak bilimsel kayıtlara Kanada’nın Wilfrid Laurier Üniversitsi’nde girdi. Batılı bilim adamları Gülen’in tanımını daha önce “Kozmik Vicdan” ve “Trans-Vicdanı” olarak tesbit etmişlerdi. Çünkü vicdan yanlış yapmaktan alıkoyan bir iç bekçidir, doğruları tartan iç ölçüdür, hakikatin nasıl yapılacağını anlatan bir iç eğilimdir. “Trans-Vicdan”lı, ihlas, samimiyet ve kalp merkezli Sufi Terapi der ki: “Allah'a kul olan, köle olan kula kul olmaz, kimseye köle olmaz, satın alınamaz çünkü vicdanı hür ve temiz özgür bir savaşçıdır.” .Kalbin Zümrüt Tepeleri-1 SKalbin Zümrüt Tepeleri, bir seri halinde ilk defa Sızıntı dergisinde yayınlanmaya başladı. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kaleme alınan ve Kur’an ve Sünnet çizgisinde, tasavvufî düşünceye asrın anlayışı içinde farklı bir bakış açısı sunan bu serinin ilk kitabında toplam 47 başlıkbulunuyor. Kalbin Zümrüt Tepeleri-2 Kalbin Zümrüt Tepeleri, bir seri halinde ilk defa Sızıntı dergisinde yayınlanmaya başladı. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kaleme alınan ve Kur’an ve Sünnet çizgisinde, tasavvufî düşünceye asrın anlayışı içinde farklı bir bakış açısı sunan bu serinin ikinci kitabında toplam 50 başlık bulunuyor. Kalbin Zümrüt Tepeleri-3 Kalbin Zümrüt Tepeleri, bir seri halinde ilk defa Sızıntı dergisinde yayınlanmaya başladı. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kaleme alınan ve Kur’an ve Sünnet çizgisinde, tasavvufî düşünceye asrın anlayışı içinde farklı bir bakış açısı sunan bu serinin üçüncü kitabında toplam 32 başlık bulunuyor. Kalbin Zümrüt Tepeleri-4 Kalbin Zümrüt Tepeleri, bir seri halinde ilk defa Sızıntı dergisinde yayınlanmaya başladı. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kaleme alınan ve Kur’an ve Sünnet çizgisinde, tasavvufî düşünceye asrın anlayışı içinde farklı bir bakış açısı sunan bu serinin dördüncü kitabında toplam 13 başlık bulunuyor. Sayfa 3 . Sufi Terapi/ Risale Perspective Sayfa 4 Hasede ilaç Risale-i Nur Terapi Geçmiş milletlerin çöküşü ve kurdukları devletlerin yıkılışı ekonomik yetersizlik ya da kaybedilmiş savaşlar nedeniyle değildir. Milletleri yıkan kötü ahlaktır. Ahlaki çöküntüdür. Ne yazık ki geçmiş milletlerde görülen hastalıklar çağımızdaki milletleri de etkisi altına almıştır. Bugün ya da yarın güzel insani değerlere sahip çıkma konusunda gevşek davranılırsa veya hakiki insani değerlerden uzaklaşılırsa nefsani hastalıklar günümüz milletlerini de tesiri altına alacaktır. Bu tür hastalıklar bulaşıcıdır. Nedir geçmiş milletlerdeki bu hastalıklar? Şımarıklık, Küstahlık, Servet çokluğuyla övünme, Birbirine sırt dönüp uzaklaşma, Çekememezlik, kıskançlık, haset. Said Nursi’nin değerli eseri Risale-i Nur’da; 5. Şua, Kastamonu Lahikası, Emirdağ Lahikası, 1. Şua, 14. Şua, 24. Söz, 15. Mektup dışında ahir zaman fitnesini tamir edecek Mehdiyetle veya Şahsı Manevi ile ilgili en geniş ve stratejik işaretler içeren Risalesi, 29. Mektup’un 7. Kısmıdır. Sosyal ve siyasi hareketleri remzeden bu yedinci kısmın isminin de "İşarat-ı Seb’a” olması, insanların materyalizm ve dağılmaktan dolayı stratejik davranamayacaklarını bildiriyor. Üstad üç soru sorar ve net olarak yedi işaret ile cevaplar. "Hakkın Şahsı Manevisi”ni temsil eden cemaat veya camia, fesadın çıkış sebebi olan yolsuzluk, israfa ve rüşvete dayanan bozuk düzeni devleti yıkmadan tamir edecektir. "Büyük Sufi”nin yardımcılarının emniyet ve yargı güçleri olacağını ifade eden Nursi, Seyyidler cemaatının zor zamanda yardımına, imdatına koşacağını belirtir. Nursi ne yazmış aktarayım, siz kararınızı verin… 29. Mektup’un 7. Kısım 6. işarette, devlet burjuvazisi ve oligarşisi israf ve rüşvetle toplumu ifsat ettiği hengamede, Said Nursi o nuranî cemiyetin ortaya atılarak, ıslah çareleri sunacağını, devlete adalet ve istikamet vereceğini izah ediyor. Yukarıda saydığım 5 hastalık bu dönemin karakteristik özelliğidir. 29. Mektup’un "Hücumatı Sitte” adlı Altıncı Kısım’da anlatılan insani ve cinni şeytanların altı fitnesine karşı altı hücum ve akim bırakma yolları izah ediliyor. Beşinci şeytani desiseden, çağımızın süfyanilerinin enaniyeti, kıskançlığı kullanarak Hz. Yusuf’un çağımızdaki muadilini veya varisi olan alim zata zulmetmesi remz ediliyor. Nur’un 10 kardeşinin en mümtaz olanı kuyuya atması, bir kardeşinin ihanet etmediği çıkartılabilir. Altıncı Kısmın Zeylinde üstad, o asrın densizlerinin yüzüne tükürmüş ve altı sualine cevap istemiştir. 29. Mektup’un "Telvihatı Tis’a” adlı kısmında bu devirde velayet yoluna dokuz telvihte bulunan üstad Said Nursi, Sufilik yolunun tarikatsız bireysel olarak nasıl yaşanacağını ve davayı ehli velayet olmayanların yürütemeyeceğini ve yollarda çakılıp kalabileceğini anlatıyor. Ahir zaman fitne fesadı pek çok insanın elenmesine yol açacak ve geriye kalan sağlam adanmış ruhlarla tamir edici hakkın şahsı manevisini temsil eden cemaat, fitneleri tamir edecektir. İman davası, tahkiki iman taşıyan kalp sultanı Sufilerle "111 Hak çekirdeğini” açtıracaktır. Hz. Ali (RA), Gavzı Azam Abdülkadir Geylani (KS) ve Hz. Hızır (RA) nice işaretlerle bu orduya yardım edecektir. Zaten başında Peygamber Efendimiz (SAV) ve ashabının olduğu bir ordu var ve "Süfyan Cemiyeti” ile harp ediyor iken, suskun "Büyük Sufi Alime” ve cemaatına bozgun yoktur. Sufi Terapi/Zikir Dat e and Ti me English Arabic There is no god but God Lâ ilâhe illallah Sayfa 5 Times KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ SUFİ TERAPİ ZİKİR TAKVİMİ 200 Table 2 – The Daily Dhikr Schedule, Recitation God Allah 66 He Hu 200 The Truth Hak 108 The All-Overwhelming Kahhâr 306 The All-Powerful Kâdir 314 The All-Strong Kaviyy 116 of God's Names Table 4 – The Daily Dhikr Schedule, “Sekine” (Peacefulness), Recitation of God's The All-Compelling Cebbâr 206 The Master Mâlik 90 The All-Loving Vedûd 2 0 The Peerlessly AllSingle Vâhid 19 The One Ehad 13 The Eternally Besought -of-All Samed 134 Names Date and Time English The Unique Turkish Number or Arabic of Times Ferd 33 The AllLiving Hayy 14 The SelfSubsistent Kayyûm 156 The Just Adl 104 The Judge Hakem 68 The Pure One 170 Kuddus Sufi Terapi/ Nazar Duaları Sayfa 6 Mühr-ü Şerif Hicab (Kara Büyü, Nazar, Cin Musallatı ve Kazadan Korur) Not:Mührü kopyalamanızda, yazdırmanızda, eve asmanızda yada üzerinizde kurallarına riayet ederek taşımanızda (helaya girerken çıkarmak gibi) bi sakınca yoktur. Sufi Terapi/ Nâme-i Peygamberî Ebu Dücane ra, Allah Resulü asm’in huzuruna gelip: “Ya Rasulullah! Yatağıma yattığım zaman değirmen sesi, arı vızıltıları gibi sesler işitiyorum. Şimşek parıltısı gibi şeyler görüyorum. Başımı kaldırıp baktığımda evimin orta yerinde siyah ve uzun gölge gibi bir şeyin olduğunu görüyorum. Yakalamak için elimi uzattığımda derisinin üzerindeki kılların kirpi kılları gibi olduğunu ve ağzından yüzüme doğru ateş parçaları attığını görüp beni yakacağını zannediyor, uyuyamıyorum, korkuyorum.” dedi. Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdular: “Ey Ebu Dücâne, evinize gelen korkunç bir mahluktur. Bana bir kağıt ve kalem getiriniz.” Getirilen kağıt ve kalemi Hazreti Ali kv’e verdi ve “Bismillah diyerek (aşağıdaki mektubu) yaz.” buyurdu. Ebu Dücane (r.a.) diyor ki: “Resulü Ekrem (s.a.v.)’in yazdırdığıbu mektubu götürüp yastığımın altına koydum ve yattım. Gece yarısı uyanmıştım. Kulağıma şöyle bir korkunç ses geldi: - Lat ve Uzza’ya yemin ederim ki bizi yaktın. Bu mektubun sahibi hakkı için bu mektubu kaldır. Senin evine bir daha gelmeyeceğiz. Ebu Dücane (r.a.) diyor ki: “Sabahleyin erkenden kalkıp Resulü Ekrem (s.a.v.) in arkasında sabah namazı kıldım. Cinlerin feryadını Resulü Ekrem (s.a.v.)’e haber verdim.” Resulü Ekrem (s.a.v.) bana şöyle buyurdu: “Ey Ebu Dücane! O mektubu kaldır. Beni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki eğer o mektubu kaldırmazsan onlar kıyamete kadar azap içinde kıvranırlar.“(HasâisıKübrâ, c.2, 369) . Sayfa 7 Bismillâhirrahmânirrahıym. Hazâ kitâbün min muhammedin rasûlî rabbil âlemiyn. ilâ men tarakad dara minel ummâri vez züvvâri ves sâlihıyne illâ târikin yatruku bi hayrın yâ rahmânü emmâ ba’dü; fe inne lenâ ve leküm fil hakkısiaten fe in tekü âşikan mûlian ev fâciran muktehımen ev râıyen hakkan mübtılen hazâ kitâbüllâhi yentıku aleynâ ve aleyküm bil hakkıinnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta’melûne ve rusülünâ yektübûne mâ küntüm temkürûne ütrukû sahibe kitabî hazâ ventalikû ilâ abedetil asnâmi ve ilâ men yez’umü enne meallâhi ilahen âhara lâ ilahe illâ hüve küllü şey in hâlikün illâ vechehû lehül hükmü ve ileyhi türceûne tuğlebûne hâ miym lâ tünsarûne ha miym ayn siyn kâf. Teferraka a’dâüllâhi ve beleğat huccetüllâhi ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi fe se yekfiykehümüllâhü ve hüves semiy’ul aliym. Sufi Terapi/ Bilinçaltı Sayfa 8 BİLİNÇALTIMIZIN 11 ÖZELLİĞİ 1- Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminden ölene kadar… Geçici olan ve geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır. 2- İlişkilendirmeler, genellemeler yapar. Benzer şeyler ve düşünceler arasında bağlantılar kurar ve hemen öğrenir. Bu özellik çoğu zaman kişiyi zor durumda bırakır. Örneğin belli bir köpek yüzünden gerçekleşen korku yaşantısını bütün köpeklere genelleyerek bir fobi yaratabilir. Bir başka örnek: bahar aylarında acı bir kayıp yaşayan kişinin bilinçaltı bu acı ile baharı birbirine bağlayarak kişiye yıllarca süren bir döngüsel depresyon yaşatabilir. Çoğu zaman insanlar yıllar önce olan o olayı unutmuş olsalar bile bilinçaltı unutmaz. 3- Tüm anıları organize eder. Bunun için de zaman çizgisini kullanır. Bilinçaltı geçmiş, şimdi ve gelecek zamanı farklı yerlere kodlar. Örneğin geçmiş zaman, bazıları için arkada, bazıları içinse sağ veya sol yanda olabilir. Gelecek ise önünde uzanmış olabilir. Özellikle geçmiş ile ilgili hatıraların kodlandığı yer yaşanan birçok problemin kaynağı teşkil eder. 4- Çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır. Amacı kişiyi korumaktır. Yine de baskılanmış bu anılar ile ilgili semptomlar yaratmaktan da geri kalmaz. Örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur. Bunu klasik bir obsesif-kompülsif durum olarak görürseniz tedavi şansınız kalmaz. Bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir. 5- Bastırılmış anıları çözüm için sunar. Bir davranışın neden yapıldığını açıklamak ve “sahibini” korumak için bunu yapar. Ama sunduğu anının, o davranışla ilgili olması gerekmez. Sadece mantığınıza yatması ve o duygusal tepki için “sahibine” hak vermeniz yeterlidir. 6- Bedeni işletir. Bunun için detaylı bir planı vardır: Vücudun şimdiki halinin ve mükemmel sağlığın planına sahiptir. Bu nedenle bilinçaltının yarattığı psikosomatik rahatsızlıkları yine bilinçaltının yardımıyla gidermek mümkündür. Bazen bunu kendisi de yapar. Örneğin sınav kaygısı yüksek bir öğrencinin bilinçaltı kaygıyı yaratan sınavdan sahibini korumak için bağırsak sistemini bozabilir, o geceyi acilde baygın geçirtebilir, elleri ayakları, sanki sinir ucu iltihaplanması varmış gibi tutmaz olabilir vs. Ve sınav saati gelip geçtiğinde sahibini tekrar eski haline getirebilir. Aynı zamanda Yüksek Benliğin işleyişini kontrol eder. 7- Bedeni korur. Bedenin bütünlüğünü korur. Hücre düzeyinden sistemlere, sistemlerin uyumlu çalışmasına kadar bütün bedenin işleyişini bir an bile bırakmaksızın kontrol eder. Siz nefes almayı unutabilirsiniz ama o unutmaz. 8- Duyguların hâkimidir. Bilinçaltı tüm duygularımızın kaynağı ve yerleştiği yerdir. İnsan duygudan bir an bile çıkamaz. Bir duygu durumundan bir başkasına geçer ve bütün davranışların altında duygular vardır. Bilinçaltı olaylar ve duygular arasında bağlantılar kurar. Kurulan bu bağlantılar ve yüklenen anlamlar davranışlarımızın gerçek sebepleridir. Bir davranışı değiştirmek için ona yüklenmiş anlamı göz ardı eden yaklaşımlar, bilinçaltı karşısında yetersiz kalmaktır. Örneğin eğer sigaraya kendine güven gibi bir anlam yüklenmişse, bu anlamı yükleyebileceği yeni bir davranış seçeneği sunmazsanız sigarayı bırakmanıza izin vermez. Bulunan davranış seçeneğinin de en az sigara kadar kolay ulaşılabilir olması gerekir. . 9- Son derece ahlaklıdır. Size öğretilen ve içinde yetiştirildiğiniz ahlaksal yapıya sıkı sıkıya bağlıdır. Tersi davranışlarda yaşanan suçluluk duygusu bazen bir ömür boyu sürer. Bu kez de bilinçaltı kişiyi cezalandıracak bir hastalık veya bir mahrumiyet yaratabilir. 10- Hizmet etmekten hoşlanır, gerçekleştirmek için net ifadelere ihtiyaç duyar. Bilinçaltı sahibi ne isterse sahibine onu verir. Yalnız bilinçaltı çok istediğimiz veya hiç istemediğimiz şeylere, yani iyi konsantre olduğumuz şeylere ulaşmamızı çabuklaştırır. Bundan dolayı Hipnozda kişi hep olumlu olana, istenen duruma yönlendirilir. 11- İstenene ulaşılması için kaynaklar üretir, muhafaza eder, dağıtım yapar ve “enerji” iletir. İsteme noktasında dikkatli olmak gerekir. Sürekli ölmek istediğini söyleyen biri, sonunda bilinçaltını tedavisi çok zor ya da imkânsız bir hastalık yaratmaya itebilir… Sufi Terapi/Kalp Merkezli Farkındalık Sayfa 9 Benötesi psikoloji nedir? Benötesi psikolojisi insanda bilgeliği, üst görüşü oluşturmak için çabalar. Bu anlamda insana yeni bir görüş boyutu kazandırır. Benötesi psikoloji, psikolojideki dört ana ekolden bir tanesidir. Psikanaliz, davranışçı ekol, hümanist psikoloji ve benötesi. Benötesi psikoloji, insana sadece maddi değerler içinde yaklaşmaz. İnsanı sonsuz gelişme potansiyeli olan bir varlık olarak kabul eder ve bitmiş değil, gelişme halinde bir ekoldür. Benötesi deneyimler, tanımları itibarıyla kimlik duygusu ve benlik kavramını aşar. İnsanlığın maneviyatını ve daha geniş yönlerini ihtiva eder. Bunlar da; ruh, hayat, evren ve hatta evren ötesidir. Benötesi psikoloji çerçevesinde uygulanan bu terapinin diğerlerinden farkı, insana sadece maddi değerler içinde yaklaşmayıp insanı sonsuz gelişme potansiyeli olan bir varlık olarak kabul etmesi. Kısaca ‘Benötesi’ deneyimler; ruh, hayat, evren ve hatta ötesi ile ilgilendiğinden, kimlik duygusu ve benlik kavramını aşıyor. Terapi teoriden çok bir tutumdur. Terapi, karşıdaki kişinin ihtiyacına göre şekillenir. Belli bir sürece gelip, gelişmeye başlayınca da gerisi gelir. Yani, rüyalar, tavsiye edilen tasavvuf kitapları, mesnevi ve bir nevi sufi sohbetleri… Benötesi psikoloji çerçevesinde; aktif hayal kurma metotları, konsantrasyon metotları gibi çok çeşitli metotlar var. Aktif hayal kurma metodu; algılanan ama yorumlanamayan, nesnesiz bir düşünme sürecidir. Elbette tüm bu metotlar vakti geldiği zaman uygulanıyor. Henüz tasavvufa hazır olmayan bir insana, veya ateist bir insana dinsel bir mesaj verilemez. Mistik tedaviler söz konusu olunca; şakra tedavileri, Budist öğretiler, değişik meditasyon teknikleri vs. de giriyor elbet işin içine. Tüm bu yapılanlar kozmik bir lunaparktır. İnsanların buradan kurtulması gerekir. Çünkü ruhsal bazı deneyimler yaşayıp tekrar bu dünyaya gelmenin büyük bir tehlikesi var. İnsanın belli bir manevi potansiyeli var ve bunu heba etmemek, çabuk tüketmemek lazım. Bu uygulamalarda görülenler ve gidilen boyut, bu dünyada bulunamayınca, tam tersi, bir süre sonra insan büyük bir depresyona girebilir. İşte Zen Budizm gibi öğretilerle İslami öğretilerin farkı da burada başlıyor. Bu tür uygulamaların ateşi sönüyor. Şakracılar, parapsikologlar, yogalar, Budalar peşinde koşan bizler, acaba içinde büyük bir zenginlik taşıyan İslam ve tasavvufun insan psikolojisi üzerindeki etkileri ile ne kadar ilgiliyiz. Bir İslam ülkesi olarak Türkiye, elindeki bu gücün acaba ne kadar farkında? Tasavvuf yolunda yürümekse, o hiç sönmeyen ateşi yakıyor. Tasavvufa göre, her an bu dünyaya yepyeni olarak yeniden geliriz. Depresyon, geçmişin acısını hatırlamak ve geleceğin kaygısını yaşamaktır. Yani o anı yaşayamamaktır. Eğer siz her an yeniden kurgular, yeni öykü yazarsanız, depresyon da kaybolur. Manevi yolların insanı getirdiği yer de, anı yaşamaktır. İslam . ve tasavvuf bir ölme ve tekrardan dirilmedir. İnsan sonsuz tekamül içinde yaratılmıştır. Duraklama olursa, insan doğum kanalında sıkışır kalır ve daralır. Varoluş daralması dediğimiz budur. Sufi terapi, Allah’ı, evreni, insanları ve daha da ötesini derinliğine düşünme metodudur. Böylece diyaloğa hazırlanan hastanın tedavisi de başlamış oluyor. Dolayısıyla insan bir yerde takılmayı kabul etmez. İslam’ı yaşayan insanlar her secdede ölür ve ayağa kalktığında yeniden dirilir. Ölüm korkusuna karşı bağışıklık kazanır böylece. Müezzin namazda, ‘Şu görünmez boyutu yarıp geçin’ der. İnsan namaz esnasında yeniden doğar. Sufi Terapi/3. Seans Sayfa 10 3. Seans Pozitif Düşünce ve Bağışlama Halk psikoterapi teknikleri içinde korku, ümitsizlik ve endişeyi giderici öyküler anlatıp metaforları manevi anoloji haline getirme ve böylelikle yeni pozitif düşünme yolları ortaya koyma önemlidir. Özgüven artırıcı örnekler, önyargıları ortadan kaldıran hikayeler, yanlış düşünceleri düzeltir ve alternatif farkındalık sağlar. Güncellenen sosyal normları bularak Bibliyoterapi yöntemiyle bundan analiz ve çıkarımlar elde edilir ve daha derin ama pozitif düşünmemiz hedeflenir. Travma çözücü çıkarımlar, insanın hayatı boyunca kullandığı hataları fark etmesine yardımcı olur. Ancak bazı insanlar yenilikten, değişimden ölesiye korkarlar. Özellikle belli yaşlardan sonra öğrendiğini farklı öğrenme zorlaşır. Kalp marazı denilen kötü sıfatlarla kararan, mühürlenen kalpler, bulanık zihinler vicdan ihlasını kaybetmiştir. Ben ötesi psikolojide öncelikle korku ve kaygılarımızla yüzleşmemiz gerekir. “Ben dili” kullanılarak en güzel doğruyu bile anlatsak muhatabınızın egosu incinebilir. Eğer birine “sen” diye cephe hücumu yapılırsa, o kişi nefis savunması yapar ve ego savaşları başlar. Mevlana, Said Nursi ve Fethulah Gülen Hocaefendi Hazretleri, halk tebliğ metodunda şahıslarla uğraşmaz, önce nefsine söyler, iyi ile kötü sıfatları ayırmaya çalışırlar. “Halk içinde Hakk ile beraber” olma bilgeliği işte budur. Bilgi sahibi edindiği bilgiyi ve ilmi kendisine uygulayarak bilge olur. Alim olan bilgiyi başkasına da anlatır. Bilgi kişi önce kendine şekil verir. Arif olan insan ise hem başkasına hem başkasına şekil verir. Mevlana, tıpkı üstad Nursi gibi, “Bir yandan korkuya, bir yandan ümide düştün mü iki kanadın olur. Bir kanatlı kuş katiyen uçamaz, acizdir” demektedir. Bir gün İmam-ı Azam’a bir çocuk getirilir, çok bol yediği için her tarafı yara bere içinde kalmıştır, oysa bal yemek Hz. Muhammed’in (SAV) hadisine göre şifadır. Babası çocuğa okumasını talep eder. İmam-ı Azam, 40 gün sonra gelmelerini söyler. Baba ve çocuk çaresiz geri dönerler ve 40 gün sonra tekrar gelirler ve İmam, “Bir daha bal yeme evladım” der. Çocuk, “olur amca bir daha yemem” der. Babası şaşkındır: “Neden 40 gün önce söylemedin” diye çıkışır. Ebu Hanife, “40 gün önce bal yemiştim, eğer o gün söyleseydim sözümü dinlemez, bal yemeye devam ederdi. Ben 40 gün yemedim. Şimdi çocuğun bal yemeyecek ve yaraların kapanacak” diye tarihi bir psikoterapi dersi verir. Gerçektende öyle olur. Buradan iki ders çıkıyor. Bal yemek her zaman şifa olmayabilir. Üstad Nursi, su içmek bile hastalığa göre bazen haram bile olabilir der. İkinci ders, sadece yapdıklarınızı söylerseniz başkasında etkili olabilir. Yapmadığınızı evladınıza söylerseniz asla etki etmeyecektir. Bugünün psikoterapist, psikiyatrist ve psikologların en büyük sorunu budur. “Ata et, ite ot verilmez”, her bireye özgü psikoterapi tekniği bulunmalıdır. Toplumumuzda en büyük depresyon, stres ve ansiyete sorunu, bağışlama kültürümüzün bozulmasıdır. Bırakın başkasını kendisini dahi suçlayarak hiç af etmeyen, Allah’ın her günahı tevbe ederse af edeceğini bilmeyen, boğazına kadar bataklıkta yaşayan insanlarımız var. Oysa ümitsizlik müslümanca düşünce değildir. Bir haksızlık, zulüm, eşitsizlik, ayrımcılık ve adaletsizle karşılaştığınızda üç çözüm yöntemi ve stresten kurtulma seçeğiniz vardır: Unutma 2. Yok sayma. 3. Bağışlama Bazıları nefret, kin ve intikam duyguları ile hareket eder, öfkesine yenilir ve kendi kübüne zarar verir. Kötü duygular ruhumuzu, kalbimizi ve bedenimizi zehirler. Unutmak her zaman çare değildir, insan hafızası güçlüdür, bilinç altına atsa bile başka bir olayda eski travma tetiklenir ve tekrar psikolojimizi olumsuz etkiler. Sorunu yok sayarak belli bir zaman kazanmış olabilirsiniz ama halen problem orada sizin çözmenizi bekler. Nice yok sayılanlar hep zihinde var kalmıştır. Kur’an’da ve hadislerde bağışlama, af edicilik en önemli takva ve manevi yükselme unsuru olarak sayılmıştır. Merhamet etmeyene ahirette de merhamet edilmez. Bu nedenle negatif bir düşünceyi pozitife çevirmek için tamamen bağışlamak gerekir. Yunus (AS) peygamberin bağışlanmayı bize öğreten ismi azam duası her gün okunmalıdır. “Ben hatalıyım, yanlış yapanım, bağışla beni, sen noksan sıfatlardan münezzehsin Yarabbi” duası, bir Kur’ani Terapi yöntemidir. “Üzülme” der, Mevlana... “Eğer istediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için... Yada gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur...” Sufi Terapi/3. Session English Sayfa 11 Session Three: Forgiveness If you are going through very difficult things in your life right, a way to cope is found through special prayers, and the only way is turn to Allah. Gülen’s advice to me was from a prophetic supplication as follows: The Prophet Mohammad (peace and blessings be upon him) said, “The supplication of my brother Dhun Nun (Yunus, peace be upon him), who called on Allah while in the whale’s belly: ‘There is no deity but You. Glory be to You! Verily, I have been among the wrongdoers’ (Quran 21:87). No Muslim person says it, for any situation whatsoever, except that Allah Most High answers his call.” [Tirmidhi] In Arabic is “La ilaha illa Anta, Subhanaka, inni kuntu mina z-zalimin.” I recommend memorizing the Arabic version and saying this prayer seven times in a day. As a Sufi, when I am hurt, insulted or face injustice, I have three options in dealing with these feelings: I can forgive, ignore and forget. Some individuals may choose to hate, harbour grudge and rancour, and live to seek revenge. Both choices are hard. But their results are opposite. Hatred, bitterness and hostility intoxicate your body (Hallowel, 2004). Negative feelings can throw you into frustration, stress, anxiety, depression; they can weaken your system and make your nerves tense. Anger, rancour and revenge are debilitating sentiments that poison the soul and add nothing but pain. Harbouring animosity and bitterness consumes a tremendous amount of valuable energy. Sufi therapy uses forgiveness as a tool that transcends the soul and frees you from your destructive negative energy. Forgiveness heals you not only emotionally, but also physically and mentally (Ayad, 2008, p. 331). It is worth it to get rid of the burden of anger, hatred and in order to receive support. Forgiveness is a prevailing feature of Sufi therapy, one that promotes a person’s positive emotions, reduces anxiety and stress and readjusts hormonal balance, blood pressure and heart rate. As a matter of fact, lots of people refuse to forgive, thinking it a sign of weakness; they think that by forgiving they are surrendering to their offenders. On the contrary, by forgiving you cease to be the victim of hatred and anger, and you triumph over your own evil. Sufis believe that whosoever is patient and forgives, indeed is of the steadfast heart of things. Whoever worries too much sickens their own body. A Sufi keeps imploring until he or she reaches to the highest rank where the self is really purified. God deposited within human beings knowledge of all things, and then blocked them from perceiving them; this is one of the divine mysteries that reason denies totally and thinks impossible (Harvey & Hanut, 1999, p. 35). The best test of faith lies in showing forbearance and forgiveness. I sought forgiveness through the most beautiful words during my erbain period. I recited several prayers from the Sufi tradition such as: “My God, Surely I have been one of the wrongdoers, have mercy on me,” “Forgive all believers; you are the Most Merciful of the merciful,” “O my Lord! I try my best to keep my covenant with You,” “I seek refuge in You from the evil of what I have done,” “ I acknowledge Your favors upon me, acknowledge my sins,” “So, forgive me, for truly no one forgives sins except You, ” “I beg for help. Rectify all my states and leave me not to myself. Even for a moment shorter than the blinking of an eye! I am helpless. Increase my knowledge let not my heart stray after You have guided me.” Table 9- Homework for Session Three Reading Meditation Sufi Technique Prayers Concepts Humility 13 Names Dhikr Sufi Technique Nine Morning Forgiveness Suffering 6 Names Dhikr Sufi Technique Ten Afternoon X2 Freedom Sorrow Special Dua Sufi Technique Eleven Evening Fleeing Confidence Memorize Dua Sufi Technique Twelve Night Hope Sufi Terapi/ Duygu ve Düşünce Takip Ödevi Sayfa 12 Ev Ödevi olarak Excel dosyasına haftada en az üç gün yapmanız şartıyla aşağıdaki olay, duygu ve düşünce takip cetvelini koyuyorum. Hergün yaparsanız daha iyi olur ama zor gelir diye haftada üç ile başlayalım. 10 baremli not verme çizelgesinde kendi kendine not veriniz. Olay Kim, ne, ne zaman, nerede Duygular Ne hissettin? Her düşünceye 0 ile 100 arası not ver? Otomatik Düşünceler, Hayaller Zihninde böyle düşünmeye başlamadan önce neler oluyordu? Ağır basanları işaretle. Hangi olay bu sıcak düşünceleri destekliyor? Hangi olay bu sıcak düşünceleri desteklemiyor? 50 orta 70 çok Alternatif balans düşünceler neler? Bunları yaz ve her alternatıfe ve balans düşünceye 0 ile100 arası not ver. DÜŞÜNCE ÇETELESİ Duygular Not Baremi: 0 Yok 1 2 3 4 5 10 az 20 az 30 az 40 orta 60 orta 80 çok 90 güçlü 100 güçlü Duygul arı Şimdi Yenide n Notland ır 2. bölümd e yer alan duygula ra ve yeni duygula ra not ver Sufi Terapi/Haftalık İsmi Azam Dua Sayfa 13 Hz. Yunus’un duası: 3 veya 7 defa okunmalıdır. "Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, affını bekliyorum Rabb’im!” (Enbiya 87). ِ الظلُ َم ُّ ون اذ َّذ َه َب ُمغَا ِض ًبا فَ َظ َّن َأن لَّن ن َّ ْق ِد َر عَلَ ْي ِه فَنَادَى ِِف ات ِ َُّو َذا الن َّ نت ِم َن ُ َأ ِن ََّّل ا َ ََل ا ََّّل َأ َنت ُس ْب َحان ََك ا ِّن ُك الظا ِل ِم َي ِ ِ ِ Sufi Terapi/Haftalık Risale-i Nur Tekniği Sayfa 14 Risale-i Nurdan Nefsime 4 Nasihat 9. Şirk sadece birden fazla Allah var demek değildir, Allah’tan başkasına bel bağlamak, sevmek, dayanmak ve farkında olmadan dünya nimetlerini, kadını, malı, evladı, makamı, kariyeri, şöhreti, putları Allah’tan üstün tutmaktır. Gizli şirk açık şirkten daha tehlikelidir, bildirmeden kalbini, ruhunu kirletir. Tevhidin özünü kalbe koy lafzını değil. 10. Kendini Allah’a ulaşmak için sev, çünkü sen Allah’ın 99 esmasının cilvelerini, Letaifi Rabbani’yi üzerinde emanet olarak taşıyan büyük sanatkarın nadide eşrefi mahlukusun. Her günah, hatada bir esmayı öldürdüğün için katilsin, bazı esmalar dirilmez, bazıları gizlenir, bazıları sitem eder. Derini yüzsen esma fışkırır, bukelemonlarda ise maske. 11. Üzerinde hangi esmanın daha fazla öne çıktığını keşfet. Sen belki Habirsin, ama aynı zamanda bu asırda ihtiyacın olan Ferd, Hayy, Kayyum, Adl, Hakem ve Kuddüs isimlerini asla öldürme, geliştir. Sekine, ilham, feyiz inecek kalbine, bu ihsan da senden değildir. 12. Mutlak adalet bu dünyada yok, zira Hakem, Hakim, Adil, Kahhar, Cebbar, Gafur, Rahim olan Rabbin gerçek adaleti büyük mahkemede tescil ettirecek, istemez misin bu dünya Allah düşmanlarının ahiret senin olsun. O halde ne diye insanlardan adalet ister, isyan bayrağı açarsın? Adalet, eşitlik, hürriyetin tek yolu Allah’a köle olmaktan geçer. Sufi Terapi/Haftalık Kalbin Zümrüt Tepeleri Sayfa 15 Tefekkür Herhangi bir mevzuda, geniş, derin ve sistemli düşünme mânâlarına gelen tefekkür; erbâbınca, kalbin çırası, rûhun gıdası, bilginin rûhu ve İslâmî hayatın da kanı, canı ve ziyâsıdır. Tefekkür olmayınca kalb karanlıklaşır, ruh hafakanlara girer ve İslâmî hayat da kadavralaşır. Tefekkür, kalbde öyle bir nurdur ki, hayır ile şer, fayda ile zarar, güzel ile çirkin onunla görülür ve sezilir.. kâinat onun sayesinde okunan bir kitap hâline gelir ve Kur'ân'ın âyetleri onunla kendilerine has ayrı bir derinliğe ulaşır. Tefekkür, hâdiselerden ibret alma ve çeşit çeşit netice çıkarmanın çerağı, tecrübelerin altın anahtarı, hakikat ağaçlarının fideliği, kalb nurunun da gözbebeğidir. Onun içindir ki, her güzel şeyde olduğu gibi tefekkürde de zirveleri tutan Ufuk İnsan: "Tefekküre denk ibâdet yoktur; öyle ise gelin Cenâb-ı Hakk'ın nimet ve kudret eserlerini tefekkür edin! Ama zinhâr Zât-ı Bârî'yi tefekküre kalkışmayın; zira O, insan düşüncesini aşan bir mevzudur."[1] meâlindeki sözüyle, düşünebileceğimiz sahanın sınırlarını belirler ve bize, güç, imkân ve iktidarlarımızın hudutlarını ihtâr eder. Bu hususu hatırlatma sadedinde Minhâc sahibi ne hoş söyler: َرط راهست ِ دَر آالء فِكر كَردن ش ُ حض گناهست ِ َولى دَر ذا ِ ت َحق َم اطل ِ ب َُود دَر ذَا ِ َت َحـق اَندِيشه ب ُمحا ِل َم ِحض دان ت َحصي ِل َحاصل "Nimetleri tefekkür etmek bu yolun şartıdır. Ne var ki, Cenâb-ı Hakk'ın Zât'ında tefekkür apaçık bir günahtır. Evet, Allah hakkında düşünmek bir bâtıldır; O'nu hem bir muhâl hem de hâsılı tahsil bil..!" Zâten Kur'ân-ı Kerîm de: " ض ِ س َم َوا َّ ق ال ِ ت َواْأل َ ْر ِ َويَت َ َف َّك ُرونَ فِي خ َْلOnlar göklerin ve yerin yaratılış ve şekillendiriliş keyfiyetinde tefekkür ederler."[2] meâlindeki âyetleriyle, kâinat kitabını, bu kitabın yazılış keyfiyetini, harf ve kelimelerinin hususiyetlerini, cümleleri arasındaki nizâm ve âhengi, hey'et-i umûmiyesindeki rasânet ve sağlamlığı nazara vererek bize en yararlı düşünme yolunu salıklamıyor mu? Evet, her düşünce, her tasavvur ve her davranışta Hakk'ın Kitabı'na yönelmek, onu anlamaya çalışmak, hayatı ondan anladığımız şeylere göre tanzim etmek ve yaşamak; kâinat kitabındaki ilâhî sırları keşfedip ortaya koymak ve insana her an ayrı bir imanî derinlik ve renkliliği duyurup tattıran bu yeni keşif ve tesbitlerle, imandan mârifete, mârifetten muhabbete, muhabbetten, rûhânî hazlara uzayan bir ışıktan yolda bütün hayatı zevk hâline getirmek, sonra da âhiret ve rıdvân-ı ilâhîye yürümek; işte insan-ı kâmil olmanın nurlu yolu..! Tefekkür, araştırma sahası itibarıyla bütün ilimlere açıktır; ama, aklî ilimler, pozitif tesbitler, bu büyük netice için sadece birer mukaddime, birer vâsıta ve birer yoldur. Bunların hemen hepsi de, gerçek muhtevâ ve yüzleriyle ilm-i vâhid-i ilâhîye müteveccihtirler. Tabiî insan dimağı yanlış muâlecelerle inhirâfa uğratılmamışsa... Evet, varlığı bir kitap gibi mütâlaa ve tefekkür ancak, bütün eşyâ ve eşyâya ait hususiyetlerin Allah tarafından yaratılmış olduğunu kabul etmekle beklenen semereyi verir ve bereketli bir vâridat kaynağı hâline gelir ki, bu da her şeyin her hâliyle, Allahü Teâlâ'ya istinadını yakînen idrâk eden mârifetullah, muhabbetullah ve zikrullah ile itminâna ulaşmış kalbî ve rûhî hayat kahramanlarının şiârıdır. Sufi Terapi/Haftalık Kalbin Zümrüt Tepeleri Okuma Sayfa 16 TEFEKKÜR Mebde'de her şeyi Cenâb-ı Hakk'a istinad ettirme esasına göre sistemleştirilmeyen bir tefekkür, neden sonra Allah'a yönelip ve neticede O'nda mütenâhî olmasına mukabil; tâ baştan halk ve emir, her şeyi O'na bağlama esasına göre plânlanmış bir tefekkür ise, sonsuza kadar hep yeni yeni buudlarıyla sürer gider ve kat'iyen inkıtâa uğramaz. Yani böyle bir tefekkür "Evvel" ve "Zâhir" isimleriyle Allah'tan başlayıp sonra yine "Âhir" ve "Bâtın" isimleriyle Allah'a müteveccih olacağından mütenâhî değil, lâtenâhîdir. İşte böyle, tâ işin başlangıcında hedefi belirlenmiş bir tefekküre teşvik, aynı zamanda varlığın şekil ve tecelli yollarını tesbite çalışan tabiî ilimlerin usûl ve sistemlerini öğrenip kullanmaya da bir irşattır. Evet, gökler ve yer bütün eczâ ve mürekkebâtıyla, Allah'ın mülkü olduğundan varlık kitabında mütâlaa edilen her hâdise, her şe'n ve her nizâm, Yüce Yaratıcı'nın şerîat-ı fıtriyedeki ahkâm ve tasarruf keyfiyetlerini de okumak demektir. Bu kitabı hakkıyla okuyabilen ve okuduğu şeylere göre hayatını düzenleyen birinin yolu herhalde hidâyet ve takvâ yolu, varacağı yer cennet, içtiği de kevser olacaktır. Evet, dünyada çeşit çeşit nimet ve rengârenk güzelliklerin gerçek sahibi olan Allah'tan gaflet ve hep İblis'in rehberliğiyle nankörlük vâdilerinde dolaşan felâket ve hüsran ashâbına karşılık, o, her şeyin gerçek sahibi Mün'im-i Hakîki'yi tanıyıp, O'na iman ve imandaki şuur ile inkıyad ederek, melâike, enbiyâ ve sıddîkînin öncülüğünde, hep şükür-nimet, nimet-şükür daireleri içinde dolaşır ve dökülen dökülene yığınların mahvoldukları aynı vâdilerde Yüce Yaratıcı'nın lütuflarına mazhariyetin hakkını verir ve ömrünü bir tefekkür üveyki gibi geçirir. Şayet bir tümseğe ayağı takılsa, fikir dünyasını zikirle buudlaştırır; tedbirden teslime, temkinden tefvîze geçer, âlemin mesâfelere esir düştüğü yerlerde o, göklerde tayerân ederek gider hedefine ulaşır... َصين ِ موا َّ ق ال ِ ت َواْأل َ ْر ِ َسيِِّ ِد ْال ُمتَفَ ِ ِّك ِرينَ َو َعلَى آ ِل ِه ْال ُم ْخل َ س ِلِّ ْم َعلَى َ ص ِِّل َو َ ض َو ِ اَللَّ ُه َّم اجْ عَ ْلنَا ِمنَ الَّذِينَ يَذْ ُك ُرونَكَ قِيَا ًما َوقُعُودًا َو َعلَى ُجنُوبِ ِه ْم َويَت َ َف َّك ُرونَ فِي خ َْل َ س Sızıntı, Ağustos 1992, Cilt 14, Sayı 163 Fethullah Gülen [1] el-Beyhakî, Şuabü'l-îmân 1/136; Ebû Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ 6/67; el-Aclûnî, Keşfü'l-hafâ 1/370-371 [2] Âl-i İmran sûresi, 3/191. Ayrıca bkz. Ra'd sûresi, 13/3; Nahl sûresi, 16/1-18, 65-72; Rûm sûresi, 30/19-27; Câsiye sûresi, 45/12-13 vd Bu Sayfayı Sitenizde İktibas Edin Sufi Terapi/Haftalık Ev Ödevi Sayfa 17 BU HAFTANIN OKUMA ÖDEVLERİ ŞUNLAR: RECA NEDİR? http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1908-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-reca.html FİRAR NE DEMEKTİR? http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1857-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-firar-ve-itisam.html SUFİ NEDEN HÜZÜN DUYAR? http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1873-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-huzun.html, VERA NE ANLAMA GELİR? http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1958-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-vera.html, FAKR U GINA SUFİYE NEDEN LAZIMDIR? http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1852-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-fakr-u-gina.html, ÇİLE NASIL ÇEKİLİR? http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-2/1844-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-cile.html, DERVİŞ KİMDİR? http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-2/1847-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-dervis.html TEVBE, İNABE VE EVBE ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR? http://www.kalbinzumruttepeleri.com/fethullah-gulen-kalbin-zumrut-tepeleri-1/1943-fethullah-gulen-kalbinzumrut-tepeleri-tevbe-inabe-ve-evbe.html Sufi Terapi/Haftalık Şiir veya Günlük Sayfa 18 Son ev ödevi Kalbin Zümrüt Tepeleri’nden bu 8 Sufi konsepti okuduktan sonra şiir yazma veya günlük tutmadır. Bir not defteri alınız, bilgisayara değil, elyazınızla yazarak günlük tutmaya başlayınız.. Eğer şiir yazamıyorsanız bunu yapabilirsiniz.. Öğrendiklerinizi şiir ve günlüğe dökmeye çalışınız ve yazarak zihne, kalbe, ruha kazıyınız. ÖRNEK BİR ŞİİRİM. ÜSTAD SAİD NURSİ’NİN SİNEK RİSALESİNE YAZILMIŞTIR: RÜYETİ MAHLASIM. Sufi Terapi/ Risale-i Nur Ufku Sayfa 24 Risale-i Nur Terapi : Şefkat ve Tefekkür Yolu İstibdat ve kaos dönemlerinde üstad Said Nursi’nin acz, fakr, tefekkür ve şefkat yolu daha fazla önem kazanır. Hz. İsa’da kurulu düzene karşı çıkarken şefkat dedi ve kalbe yöneldi. Sinangog ve Havralarda’daki yobazlığı, Roma’nın zulmünü insanlarla gönül, kalp yolu bularak aştı. Mevlana Rumi, bir şefkat ve reca kahramanıdır. Vahşi işgalci Moğolları iki nesil içinde şefkatli sinesinde eriterek müslüman olamalarına vesile oldu. Rahman, Rahim ve Hakim isimleri üstad Nursi’nin galibi esmasıydı. Cmhuriyet’şn en karanlık, en ağır baskı ve zulüm şartlarında dahi direndi ve şahs -ı manevinin temelini atmayı başardı. Benzer esmalar Fethullah Gülen Hocaefendi de bulunur, Gülen özellikle şefkatı, merhameti, af ediciliği hoşgörü ve barış mesajları ile önplana çıkardı. Herkese kalbinde bir sandalye yer ayırdı. Gülen, bizim yolumuz şevk yolu diyerek dört temel özelliğe beşinciyi ekledi. Üstad Nursi, aslında dini ve kurtuluş yolunu bu ahir zamanda oldukca şu sözleriyle kolaylaştırdı: Şu kısa tarîkın evrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil -i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihâtı yapmaktır. Nursi’nin acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarîkını şöyle anlatıyor: Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur’ân’dan alınmıştır. Fakat tarîkatlerin bâzısı bâzısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kâsır fehmimle Kur’ân’dan istifade ettiğim acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarîkıdır. Evet, acz dahi, aşk gibi, belki daha eslem bir tarîktir ki, ubûdiyet tarîkıyla mahbubiyete kadar gider. Fakr dahi Rahmân ismine îsâl eder. Hem şefkat dahi, aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tarîktir ki, Rahîm ismine îsâl eder. Hem tefekkür dahi, aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tarîktir ki, Hakîm ismine îsâl eder. Şu tarîk, hafî tarîkler misillü, “letâif-i aşere” gibi on hatve değil; ve tarîk-ı cehriye gibi “nüfûs-u seb’a,” yedi mertebeye atılan adımlar değil; belki Dört Hatveden ibârettir. Tarîkatten ziyâde hakikattir, şeriattır. Yanlış anlaşılmasın; acz ve fakr ve kusurunu Cenâb -ı Hakk’a karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir. Birinci hatvede “Felâ tüzekkû enfüseküm” [Nefislerinizi temize çıkarmayın. (Necm Sûresi: 32.)] âyeti işaret ediyor. İkinci hatveye “Velâ tekûnû kellezîne nesullâhe fe ensâhüm enfüseküm” [Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki, Allah da onlara kendi âkıbetlerini unutturmuştur. (Haşir Sûresi: 19.)] âyeti işaret ediyor. Üçüncü hatveye “Mâ esâbeke min hasenetin fe minellahi ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike” [Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir. (Nisâ Sûresi: 79.)”] âyeti işaret ediyor. Dördüncü hatveye “Külli şey’in hâlikun illâ vechehu” [Her şey helâk olup gidicidir; O’na bakan yüzü müstesnâ. (Kasas Sûresi: 88.)] âyeti işaret ediyor. “Kad eflaha men zekkâkâ” [Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir. (Şems Sûresi: 9.)] sırrıyla şudur ki: Kemâlini kemâlsizlikte, kudretini aczde, gınâsını fakrda bilmektir. Dördüncü Hatvede, “Külli şey’in hâlikun illâ vechehu” dersini verdiği gibi; nefis, kendini serbest ve müstakil ve bizzat mevcud bilir. Ondan bir nevi rubûbiyet dâvâ eder. Ma’buduna karşı adâvetkârâne bir isyanı taşır. İşte gelecek şu hakikati derk etmekle ondan kurtulur. Sözler, Yirmi Altıncı Söz, Zeyl Sufi Terapi/ Sufi Telkini Sayfa 20 Şems-i Tebrizi Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür; ama asla yaralı bırakma. Ey İnsan kaf dağı kadar yüksekte olsanda, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma ...herşeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün. Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yârimden de... Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kapımıza değil ; Kalbimize vuran buyursun ! Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme! Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma; sevgi yürekli olana yakışır. Otunu, suyunu bilmediğin gönüllerde koyun gütme! Yoksa, 'kaçırcağın keçilere' çobanlık yapamazsın ...! Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli. Diyorlarki Dost acı söyler? Acıyı söyleyene Dost denilmez ki.!Seni sevmeyen acı söyler Dostun sana söyleyeceği acı dahi olsa senin canını acıtmayacak şekilde tatlı dille söyler. İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden... İnsanoğlunun edepten nasîbi yoksa, insan değildir. İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir... Yaşarken anlayamadıkları değerleri, öldükten sonra anlamanın kimseye faydası yok. Sevdiğinizi dirileştirmenin yolu, hayatın tazeliğinde itiraf ve ifade etmektir. Sözler hakikat değildir ağızdan çıkan seslerdir. Hakikati öğrenmek için söze değil yaşamaya ihtiyaç vardır. Sen ol da; ister yâr' ol, ister 'yara'; lütfun da başım üstüne, kahrın da. Ey aşk! Seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım. Oysa bendeymişin bilememişim. Oyalanmışım. Kalakalmışım. Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir. Sanmayasın ki; aşk akıl işidir. Gül ki her gönlün mürşididir. Kimini kokusuyla şad eder. Kimini de dikeniyle irşad eder. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir. Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir. Kalp ruha der ki :Ben severim, aşık olurum;ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap verir : Sen yeterki sev. Hayatta her şey olabilirsin; Fakat mühim olan hayatın içinde "İNSAN" olabilmektir. Sufi Terapi/ Haset Sayfa 21 Devleti ve bireyi yıkan Haset Çeşitli hikmetlere binaen haset insanların genlerinde var edilmiştir. Haset bir başkasını çekememe, onu kıskanma demektir. Her hangi bir insanın şerefini, başarısını, sağlık ve sıhhatini, rahat ve huzurunu, zenginliğini, makam ve statüsünü, eda endam güzellik ve yakışıklılığını, bilgi ve zekasını, mutluluk ve afiyetini çekememek, kıskanmak, en azından gıpta etmektir. Haset edilen kişideki güzel vasıf ve özellikler, aslında o kişinin kendisine ait değildir ki kıskanılsın. Her türlü güzellik O’na aittir ve O’nun tarafından verilmiştir. Başka bir kişiye O’nun tarafından verilen bu nimetler karşısında duyulan hazımsızlık hissidir haset. Haset eden kişi aslında bu özellik ve vasıfların kendisinde olmasını istemektedir. Hasid (haset eden) güzellikler ve iyilikler başkasında bulununca iç huzursuzluk ve rahatsızlık duyar. Haset eden kişi başkalarında olan özelliklerden rahatsızdır. Bir başkasının başarısı onu rahatsız eder. Düşman yerine koyduğu kişiye verilen nimetlerden dolayı üzülür. Neden onda var da bende yok der. Aslında temeldeki rahatsızlık ego rahatsızlığıdır. Her şeyi yüksek egosuyla sahiplenen hasid insan güzelliklerin nereden geldiğinin farkında değildir aslında. Nimetin geldiği asıl kaynağı bilemediğinden az şükür etmektedir. Kendisindeki güzelliklerin şükrünü tam olarak yerine getiren bir kişi kıskanmaz. Neden kıskansın ki her şeyi dağıtan O’dur. “O adildir. Vardır bir bildiği” der ve kendisine düşene, nasibine razı olur, şükreder. Şükürsüz insan kendindeki iyi özellikleri görmez, başkasındakine bakar. Haset eden kişi kıskandığı kişinin başına gelen sıkıntılara sevinir. Haset eden kişi egoizminin ve kibrinin altında ezilir. Hayır işlerinde bile hayır sahibini kıskanır. Vereni kıskanır, alanı kıskanır. Kendisinde de vardır ama vermez. Hem vermez hem de vereni kıskanır. Bu mefistonun oyunu değil de nedir? İyilik ve hayırları bile kıskanan hasetçinin durumu aslında ciddi bir hastalığın belirtisi değil de nedir? Böyle bir kişiye deli de denebilir. Haset edenler de derecesine göre bu delilikten pay alırlar. Hasetçinin hayalleri, düşünceleri kirlidir. Düşünce ve hedefleri seviyesizdir, fikirleri bulanık, sisli ve dumanlıdır. Doğruyu göremez, doğru düşünemez, doğru değerlendiremez. İyiliklere kötülük der. Kendine ait değilse güzellikleri çirkin görür. Kendisine nispet edilmeyen en önemli insani değerlerin gerçekleştirilmesine karşı dahi savaş ilan eder. Dahası, gücünü, kendi değerlerini yükseltmeye sarfedeceğine, başkalarının başarılarını karalama, küçük gösterme ve tahrip etme yönünde kullanır. Böyle davranır ve çok defa hasımlarını yakmak için tutuşturduğu ateşte içten içe cayır cayır yanar. Yine de çekememezlikten bıkmaz usanmaz. Kötülük ateşlerini körükler durur. Karşı tarafı küçük düşüreyim diye çırpınır durur. Ama küçük düşen yine kendisi olur. Böylece aslında kendine zarar verir. Kazanacakken kaybeder. Fırsatları kaçırır. Başkalarına zindan projeleri hazırlarken, koskoca dünyayı kendine zindan eder. Yaşamın güzellik ışıklarını karanlığa mahkum eder. Ve kıskançlığın piri mefistoyu sevindirir. Aslında her ne şekilde olursa olsun hasetin –nazar dışında– kıskanılan kimseye hiçbir zararı yoktur, olamaz da. Şayet bir zarar söz konusu ise, o da hasetçinin kendisinedir. Çünkü kıskançlık, kıskanılandan daha çok kıskananın işini bitirir. Evet böyle biri her zaman rahatsızlık içindedir. Çekemediği kimselerde gördüğü güzelliklerden, global kaderin ona verdiği nimetlerden rahatsız olur. Oturur kalkar hasım kabul ettiği şahıstaki üstün gördüğü özellikler karşısında kinle, nefretle homurdanır durur. Hatta O’nun ona verdiklerini içten içe sorgular. Duaya inanıyorsa, kıskandığı kimseye beddua bile eder. Hatta onun için büyüye başvurur. Böylece kendi hayatını çekilmez bir azaba çevirir. Böyle bir hasid, O’nun takdirine rıza göstermemektedir. Haset eden kaderi planların kendi heva ve hevesi istikametinde olmasını ve gelişmesini istemektedir. Bu bir hezeyandır. Böyle biri açık kapalı her zaman kaderi tenkit eder. O’nun eylemlerini ve isteklerini sorgular. Bu da haddini aşmadır. Hikmet bilmezliktir. Parmak ucunu görememektir. Sufi Terapi/ Kıskançlık Sayfa 22 Kıskançlık hafakanları ile kendi yaşamını mahveder. Kendi eliyle gider; kendini sıkan, boğan, öldüren bir darlığın içine hapseder. Yalnız kendini değil çevresini de rahatsız eder. Dedikodu eder, laf taşır, insanları birbirine sokar. Hem rahatsız eder, hem rahatsızlığa maruz kalır. Böyle bir darlık içinde geçirdiği her dakika, her saat, patlamaya hazır bir bomba görüntüsü sergiler ve bu haliyle en yakınlarını dahi huzursuz eder. Tabii ki bu iç sıkıntılarının ardından nevrotik hastalıklar gelir. Burada asıl tedavi edilmesi geren kaygı, depresyon değil, haset duygusudur. Sınıflandırmalar: Kontrol Altına Alınmayan Haset Duygusunun Aşamaları: Değişik rekabet hisleriyle dışa vuran kıskançlık duygu, düşünce ve davranışları; Hazımsızlığa hazımsızlıkla karşılık verme şeklinde ortaya çıkan çekememezlik; Gidip sanrı ve hezeyana dönüşen, sonra da adeta bir tufan halini alan daha şiddetli haset hissi… Bir insanda haset hastalığı varsa, onun için bir sürü çekememezlik nedeni hazır demektir. Çok basit bir düşünce değişikliği ile çözülebilecek çekememezlik, hazımsızlık nedeni olabilir: Bazıları için aynı kulvarda koşma kıskanma nedenidir: Böyle bir kişi şöyle der. “O kim ki benimle aynı kulvarda koşabiliyor. Ben farklıyım. Özellikliyim” gibi; Bazılarınca karşı taraf kadar başarılı olamama veya beklediği ölçüde başarılarının karşılığını görememe; Kimilerince de bencillik ve kibir tepelerinden baktığında hep hasmına göre kendine biçtiği seviyenin gerisinde kaldığını düşünme ya da kalma. Hastalığın Gidişi: Bir çok problem ve hastalık insanın duygu, düşünce ve davranışlarıyla nefsin olumsuz arzu ve isteklerine cevap vermesiyle oluşur. Nefsi arzu ve isteklerinin peşinden koşarken bir yandan da mefisto kulağına fısıldar durur. Küçükken kardeş kıskançlığı, okulda arkadaş kıskançlığı, evlilikte elti, gelin, kaynana, eş kıskançlığı ve iş arkadaşının, eşin, dostun, yoldaşın, akrabanın kıskançlığıyla yaşam devam eder gider. Yaşamda kimi zaman kıskanan, kimi zaman kıskanılan oluruz. Hangisi olursak olalım kıskançlık sıkıntılara sebep olur. Problemler büyür ve çeşitli hastalıklar böyle meydana gelir. Asıl sebep hasettir. Ve depresyon, kaygı veya nevrotik bozukluk tedavi edilse bile asıl tedavi edilmesi gereken kıskançlık, haset duygusudur. Temeldeki patoloji tedavi edilmezse nevrotik bozukluk tedavi edilse bile sorun tekrarlayacaktır. Eğer hasedin önü alınmaz, tedavi edilmez ve yaşam kıskançlıkla sürüp giderse, zamanla kıskanılan kimselere karşı olan bu çekememezlik hissi büyür, genişler düşünce ve hissiyatı tamamen kuşatır. Zamanla hasid bütün iyiliklere, güzelliklere sövüp sayan bir saldırgan haline gelir. Öyle ki, artık böyle birinin bütün sözleri döner dolaşır, hep gelir düşman konumundaki kişilere takılır. Kıskançlık pençesinde kıvranıp duran şanssız hasid bütün olumsuzlukları gider kıskanılan kişiye dayandırır. Ne yapar? Bazen hasmını hafife alır, küçültür, aşağılar, küçümser, Bazen onun hakkında gıybetlere girer, Bazen de iftiralar ile karalayarak hep ona karşı düşmanlık duygularıyla oturur kalkar. Tedavi: İyi terbiye, tedavi edilmezse haset insanı yer bitirir. İnsan kendi kendini rehabilitelerle, Allah’ın huzuruna günde birkaç kere çıkarak, boşlukları doluya çevirerek bu ciddi kayış rampasından kurtulabilir. Her insanda potansiyel kıskançlık duygusu mevcuttur. Bu olumsuz duygu değişik terbiye yöntemleriyle kontrol altına alınmalıdır. Evet olumsuz duygular, sivri ve rahatsız edici kişilik özellikleri, kötü alışkanlıklar terapi ile tedavi edilebilir. İnsanları his, şuur ve şuuraltı dünyalarıyla iyi okuyup iyi değerlendirebilen iç derinlikli psikolog, psikiyatrist, rehber ve insan sarrafı terbiyeciler aracılığıyla, kişinin olumsuz yönlerinin zararlı bir şekilde ortaya çıkmasına fırsat verilmeyebilir. Bu tür kötü hisler önceden sezilerek, hoşgörüye ya da başkalarına ait meziyetlere dayanılabilmeye, tahammül edilebilmeye hatta onların güzel özellikleriyle övünmeye çevrilebilir. Böylece tüm kötü his, duygu, düşünce ve davranışlar düzeltilebilir. Kişiye kendi kabiliyet ve özellikleri ile yapabilecekleri gösterilebilir. Böylece kıskançlığın derecesi azaltılabilir. Bu şekilde hasetçinin kendini harap etmesi kısmen de olsa önlenebilir. Kıskançlık mefistonun dolaplarından bir dolaptır. Sufi Terapi/ Haset Tedavisi Sayfa 23 Haset, bir kötülük saplantısıdır. Bir yıkma ve yok etme hissidir. Akli ve mantıki yollarla bunun kıskanç kimseye hiçbir şey kazandırmadığının anlatılması yararlı olur. Hemen tesir etmese de zamanla bir şey ifade edeceği, hiç olmazsa bu duygunun frenlenmesini sağlayacağı söylenebilir. Ayrıca, kıskanç kimsede başkalarına yararlı olma hissinin uyarılması, yaşama duygusu yerine yaşatma duygusunun geliştirilmesi faydalı olabilir. Ve tabii her şeyden evvel yaşamı ve amacını Allah’ın hoşnutluğuna bağlı götürme hedef olmalıdır. Rehabilitasyonda O’nu hoşnut etme gayreti içerisinde olma hissi uyandırılmalıdır. İnsan nefsin ve bedenin kölesi olmaktan kurtarılmalıdır. Haset, insanın bir kısım iç zaaflarının belli şahıslarda haset dürtülerine dönüşmesidir. Aslında hasetçi kendini yetersizliğinin farkındadır. Çünkü asıl güç sahibini iyi tanımamaktadır. İnsanlarda var olan mal, mülk, çoluk, çocuk, çevre, dost, tip gibi gölge özelliklerin O’ndan geldiğini fark edememekte ve karşısındakine vermektedir. Kıskandığı özellikler kendinde olmadığından dolayı yetersizlik duygularına ve aşağılık kompleksine kapılmaktadır. Oysa bilse ki her şey O’ndandır. Güzellikler sadece O’na aittir ve O’ndan gelir. Güzel özellikler kıskandığı şahsa ait değildir. Bir nevi kıskanmak O’na isyan etmek demektir. Kıskanmak O’nun verdiğini yetersiz bulmak demektir. Hasid, güzellikleri kıskandığı kişiye verir. Gölgelerin gerçek sahibini görmez. Kıskandığın kişideki özellikleri Asıl Sahibine değil de aciz insanoğluna verilirse ondaki yetersizlikler, eksiklikler, acizlikler hasidi kıskanılan kişiyi yenme, yok etme ve yıkma yoluna götürebilir. Böylece kendi üstünlüğünü sağlamaya çalışır. Hem karşındakine zulmetmiş olur, hem haksızlık yapmış olur. Paçayı nefsine kaptırmış bir hasetçinin içi temiz duygulardan uzak kalır. Kötülükler içini sarmıştır. Böyle bir kişide tedavisinde izlenecek rota şöyledir: İçindeki bencillik hissi yok edilmelidir. Egosu küçültülmeli, diğergamlık hissi artırılmalıdır. Başkaları için de sevinmesi öğretilmelidir. Kendini yermesi öğretilmelidir. İnsan hatalarını görebilmeli; iyi yönlerini kötü yönlerini masaya yatırıp değerlendirmeli; hatalarını görmesi sağlanmalıdır. Var olanla, kendisine verilmiş güzelliklerle kanat etme duygusu uyandırılmalıdır. Nimetlere şükür etmesi öğretilmelidir. Yoksa hayattan hiç zevk alamaz tüm dünyayı ele geçirse de. İki krala bir dünya yetmezken, iki dervişe bir kilim yetermiş. Hasetçinin kibir duygusu, görünme zaafı, alkışlanma arzusu ile savaşılmalıdır. Bu zaaflar hastanın içinden atılmalıdır. Haset duygusu varken hakikî insan olmak hayaldir. Yaşamdan zevk alması da mümkün değildir. Hasetçi bu duygusunu yenmediği müddetçe iyileşmez bir hastalığın pençesindedir. Düzelmedikçe bu haliyle bir şey dinleyip bir şey anlaması da mümkün değildir. Diğer hastalıklar gibi haset rahatsızlığının da erken teşhisi çok önemlidir. Eğer rahatsızlık dışa vurmadan sezilir; kıskanılan kimse veya bir başkası tarafından kıskanç adam değişik rehabilitelerle kalbi ve ruhi hayata yönlendirilebilirse, bu öldürücü duygu belli ölçüde de olsa baskı altına alınmış olur. İnsan iç dünyasını sürekli ölçmeli haset ve kıskanma duygusundan uzak durmalıdır. Hasetle iyilik bir kalbde beraber bulunmaz. Ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi haset de iyilikleri öyle yer bitirir. Hasede girmedikleri sürece insanlar hep güzellikle oturur kalkarlar. İnsanlar hakkında iyi düşünmeli, kötü zandan uzak durulmalıdır. Haset çok tehlikelidir. Dedikodu ile ömür ve güzel işler tüketilmemelidir. Başkalarının kusurlarının takipçisi olunmamalıdır. İnsanlar birbirine karşı çekememezlik ve kıskançlığa girmemelidir. İnsanlara kin ve nefret güdülmemelidir. Yoksa sadece kendimize yazık etmiş oluruz. Kıskanılan Kişi Neler Yapabilir? Bu arada haset edilen kimselerin de yapabileceği şeyler vardır. Birisinin kendisini kıskandığını fark edenler şöyle davranabilir: Sahip oldukları nimetleri paylaşma ve herkesi faydalandırma; Kıskanma ve çekememe konumunda bulunan kimseleri görme, gözetme ve gönüllerine girme; Hazımsız olduklarına olasılık verdikleri kimseler hakkındaki iyi düşünce ve fikirler onlara ulaştırılma; Ellerinden geldiğince en güzel işlerde bile başkalarını rahatsız edecek şekilde önde görülmemeye çalışma; O’ndan gelen güzellikleri herkesin görüp bileceği tarzda kullanarak iştahları kabartmama; Gıpta damarlarını uyandırmaktan bile kaçınma. Yarışma ile gıpta karıştırılmamalıdır. İyi işlerde yarışmak; gıpta etmek ve “Bak o ne güzel işler yapıyor. Ama ben de yaparım inşaallah” demekte zarar yoktur. Güzellikleri yaşama ve yaşatmada, O’nun istediği gibi hakiki insan olma yolunda yarışmada mahsur yoktur. Gene de bize düşen karşımızdakinin gıpta damarını uyandırmamaktır.
Benzer belgeler
sufiterapinewsletter4Türkçe
“Trans-Vicdanı” olarak tesbit etmişlerdi.
Çünkü vicdan yanlış yapmaktan alıkoyan bir iç bekçidir, doğruları tartan iç ölçüdür, hakikatin nasıl yapılacağını anlatan bir iç
eğilimdir. “Trans-Vicdan”l...
sufiterapinewsletter2Türkçe
Vicdanı’ bilim dünyasına sundum. Genel olarak bu varoluscu teoriler içinde yerini aldı.
Autoetnografi metoduyla yapıtığım ‘qualitative’ araştırmanın en orjinal ve ilginç tarafı, Sufizmde kullanılan...
sufiterapinewsletter7Türkçe
Sufi Terapi'nin Fethullah Gülen Hocaefendi'den Sosyal Bilimlere
ve Psikoterapiye kazandırdığı yeni tanımlama “Vecd-ihlası
Vicdanı” terminolojisi vicdanın temiz hali olarak bilimsel
kayıtlara Kanada...
sufiterapinewsletter1Türkçe
“Trans-Vicdanı” olarak tesbit etmişlerdi.
Çünkü vicdan yanlış yapmaktan alıkoyan bir iç bekçidir, doğruları tartan iç ölçüdür, hakikatin nasıl yapılacağını anlatan bir iç
eğilimdir. “Trans-Vicdan”l...