7th Grade Target Vocabulary Unit 1 Aquarius (n) : kova burcu Aries
Transkript
7th Grade Target Vocabulary Unit 1 Aquarius (n) : kova burcu Aries
7th Grade Target Vocabulary Unit 1 Aquarius (n) : Aries (n) : beautiful (adj) : Cancer (n) : Capricorn (n) : clever (adj) : fat (adj) : friendly (adj) : funny (adj) : Gemini (n) : generous (adj) : handsome (adj) : hardworking (adj) : helpful (adj) : kind (adj) : lazy (adj) : Leo (n) : Libra (n) : old (adj) : optimistic (adj) : pessimistic (adj) : Pisces (n) : quite (adv) : rude (adj) : Sagittarius (n) : Scorpio (n) : short (adj) : shy (adj) : slim (adj) : solve (v) : stingy (adj) : sun sign (n) : suspect (v) : tall (adj) : Taurus (n) : ugly (adj) : Virgo (n) : young (adj) : kova burcu koç burcu güzel yengeç burcu oğlak burcu akıllı, zeki şişman arkadaş canlısı komik, eğlenceli ikizler burcu cömert yakışıklı çalışkan yardımsever kibar tembel aslan burcu terazi burcu yaşlı, eski iyimser kötümser balık burcu oldukça kaba yay burcu akrep burcu kısa utangaç zayıf, ince çözmek cimri burç şüphelenmek uzun boğa burcu çirkin başak burcu genç Unit 2 accommodation (n) : attraction (n) : cemetery (n) : cheap (adj) : contain (v) : "Cross the street" crowded (adj) : cruise holiday (n) : kalacak yer cazibe mezarlık ucuz içermek "Caddeden karşıya geç" kalabalık gemiyle çıkılan tatil cultural holiday (n) : cycling holiday (n) : expensive (adj) : Go along the street go by taxi (v) : Go down the street go on foot (v) : Go past the street Go straight ahead Go up the street golf holiday (n) : hiking holiday (n) : historical places (n) : historical sights (n) : hospitable (adj) : It's across the street It's next to the … It's on your right/left It's opposite the … monument (n) : peninsula (n) : silent (adj) : skiing holiday (n) : strait (n) : territory (n) : transportation (n) : tourist spot (n) : Turn left Turn right Turn right/left into … street underground (n) : kültürel tatil bisikletle çıkılan tatil pahalı Cadde boyunca git taksiyle gitmek Caddeden aşağı in yürüyerek gitmek Caddeyi geç caddeden dümdüz ileri git Caddeden yukarı çık golf tatili yürüyerek yapılan tatil tarihi yerler tarihi manzaralar misafirperver caddenin karşı tarafında …'nin bitişiğinde sağ/sol tarafında …'nin karşısında anıt yarımada sessiz kayak tatili boğaz, geçit toprak, alan, bölge taşımacılık, ulaşım turistik nokta Sola dön Sağa dön … caddesine doğru sağa/sola dön metro Unit 3 advise someone to do something (v) : butt (n) : couch potato (n) : do exercise (v) : electronic devices (n) : environment (n) : global warming (n) : go on a diet (v) : harmful (adj) : junk food (n) : not to leave electronic devices on (v) : pollute (v) : polluted (adj) : pollution (n) : protect (v) : public transport (n) : reduce (v) : birine bir şey yapmasını tavsiye etmek izmarit televizyon bağımlısı egzersiz yapmak elektronik aletler çevre küresel ısınma diyet yapmak zararlı abur cubur yiyecekler elektronik aletleri açık bırakmamak kirletmek kirletilmiş, kirlenmiş kirlilik korumak toplu taşıma azaltmak recycle (v) : rubbish (n) : rubbish bin (n) : save energy (v) : save money (v) : save animals (v) : save the Earth (v) : save forests (v) : save the nature (v) : save the world (v) : save time (v) : sensitive to the environment (adj) : suggest someone to do something (v) : turn off (v) : use stairs (v) : useful (adj) : waste (n) : waste energy (v) : waste money (v) : waste time (v) : wastebin (n) : geri dönüştürmek çöp çöp kutusu enerjiden tasarruf etmek para biriktirmek hayvanları korumak dünyayı korumak ormanları korumak doğayı korumak dünyayı korumak zamandan tasarruf etmek çevreye karşı hassas birine bir şey yapmasını önermek kapatmak (elektronik aletleri) merdivenleri kullanmak yararlı atık enerjiyi boşa harcamak parayı boşa harcamak zamanı boşa harcamak çöp sepeti Unit 4 advantage (n) : bad (adj) : beautiful (adj) : buy (v) : case (n) : casual (adj) : cheap (adj) : clean (adj) : comfortable (adj) : control pad (n) : difficult (adj) : dirty (adj) : disadvantage (n) : distance (n) : easy (adj) : elegant (adj) : expensive (adj) : fast (adj) : good (adj) : important (adj) : instead (adv) : intelligent (adj) : keyboard (n) : large (adj) : light (adj) : monitor (n): mouse (n) : avantaj kötü güzel satın almak bilgisayar kasası günlük ucuz temiz rahat oyun oynama kolu zor kirli dezavantaj mesafe, ara kolay zarif, hoş pahalı hızlı iyi önemli yerine akıllı klavye geniş, büyük hafif monitör mouse, fare parts of a computer (n) : pay (v) : pretty (adj) : quiet (adj) : repair (v) : search (v) : select (v) : sell (v) : serious (adj) : short (adj) : speakers (n) : strong (adj) : tall (adj) : thin (adj) : tight (adj) : ugly (adj) : weak (adj) : webcam (n) : bilgisayarın parçaları ödemek sevimli, hoş sessiz, sakin onarmak aramak seçmek satmak ciddi kısa hoparlör güçlü uzun ince sıkı çirkin zayıf video kamera Unit 5 connected with (adj) : drug (n) : fit (v) : fold up (v) : invent (v) : invention (n) : keep dry (v) : medicine (n) : pill (n) : reduce stress (v) : splash (v) : technological developments (n) : bir şey ile bağlı ilaç uymak katlamak icat etmek icat kuru tutmak ilaç, tıp hap stresi azaltmak sıçratmak teknolojik gelişmeler Unit 6 absolutely right (adj) : cartoon (n) : character (n) : childish (adj) : co‐star (n) : delicious (adj) : documentary (n) : episode (n) : exciting (adj) : fantastic (adj) : funny (adj) : game show (n) : horror film (n) : interesting (adj) : news (n) : on the air (n) : tamamen doğru çizgi film karakter çocuksu iki baş rol oyuncudan herbiri lezzetli belgesel bölüm heyecan verici harika, olağanüstü komik, eğlenceli yarışma programı korku filmi ilginç haber radyoda, yayında popular (adj) : prime time (n) : series (n) : sitcom (n) : soap opera (n) : sports program (n) : talk show (n) : theme (n) : viewer (n) : weather forecast (n) : western film (n) : popüler televizyonun en çok izlendiği saat dizi film sitcom (durum komedisi) pembe dizi spor programı talk şov tema izleyici hava tahmini kovboy filmi Unit 7 accident (n) : attractive (adj) : caring (adj) : childhood (n) : comfortable (adj) : describe (v) : fascinating (adj) : film star (n) : founder (n) : gorgeous (adj) : graduate (n) : inventor (n) : Military School (n) : naughty (adj) : president (n) : recognize (v) : Republic of Turkey (n) : safe (adj) : scientist (n) : singer (n) : writer(n) : kaza çekici şefkatli çocukluk rahat tarif etmek büyüleyici film yıldızı kurucu muhteşem mezun mucit askeri okul yaramaz başkan fark etmek, tanımak Türkiye Cumhuriyeti güvenli bilim adamı şarkıcı yazar Unit 8 complain (v) : design (v) : develop (v) : discover (v) : discovery (n) : do research (v) : establish (v) : experiment (n) : explore (v) : graduate (v) : introduce (v) : invent (v) : invention (n) : land on (v) : şikayet etmek tasarlamak geliştirmek keşfetmek keşif araştırma yapmak kurmak deney keşfetmek mezun olmak tanıştırmak, sunmak icat etmek icat yere inmek law of gravity (n) : make presentation for a school subject (v) : produce (v) : prove (v) : space craft (n) : start (v) : study on (v) : yerçekimi kanunu okul dersi için sunum yapmak üretmek kanıtlamak uzay aracı başlamak bir şey üzerinde çalışmak Unit 9 after that : and : ask someone to do something (v) : because : but : call (v) : chop (v) : come out of (v) : first : get married (v) : gigantic (adj) : go inside (v) : grow (v) : have a nap (v) : have dreams (v) : hold (v) : live (v) : look out of (v) : marry (v) : nap (n) : next : Once upon a time : pull something out (v) : rush outside (v) : scatter (v) : start to do somethig (v) : then : turn into (v) : ondan sonra ve birinden bir şey yapmasını istemek çünkü ama çağırmak, aramak doğramak bulunduğu yerden çıkmak ilk olarak evlenmek devasa içeri girmek yetiştirmek, büyümek şekerleme yapmak rüyalar görmek tutmak yaşamak bir şeyden dışarı bakmak evlenmek şekerleme (kısa uyku) bir sonra bir zamanlar bir şeyi çekip çıkartmak dışarı fırlamak dağıtmak bir şey yapmaya başlamak sonra birşeye dönüşmek Unit 10 afraid (adj) : alien (n) : alien sighting (n) : amazed (adj) : feel (v) : flying craft (n) : frightened (adj) : ghost (n) : happen (v) : hear (v) : scared (adj) : korkan, korkmuş uzaylı uzaylı görme şaşırmış, hayrete düşmüş hissetmek uçan gemi korkmuş hayalet meydana gelmek duymak ürkmüş strange creature (n) : through the window (adv) : garip, tuhaf yaratık pencereden Unit 11 adult (n) : at the age of … compass (n) : compose music (v) : do well (v) : dress (v) : drive a car (v) : genius (n) : graduate (v) : have a talent (v) : In my opinion … make an omlette (v) : mechanical devices (n) : play (a sport) (v) : play a musical instrument (v) : play chess (v) : practise (v) : read a map (v) : ride a horse (v) : sail a boat (v) : sharpen a pencil (v) : sing a song (v) : solve a math problem (v) : spark (v) : speak a foreign language (v) : speak fluently (v) : swim under water (v) : take an exam (v) : use a computer (v) : yetişkin … yaşında pusula müzik bestelemek iyi yapmak giyinmek araba kullanmak dahi mezun olmak bir yeteneğe sahip olmak bana göre omlet yapmak mekanik aletletler bir spor yapmak, oynamak bir müzik enstrumanı çalmak satranç oynamak pratik yapmak harita okumak at binmek, sürmek tekne kullanmak kalemin ucunu açmak şarkı söylemek bir matematik problemi çözmek ateşlemek, kıvılcım saçmak yabancı bir dil konuşmak akıcı bir şekilde konuşmak su altında yüzmek bir sınava girmek bilgisayar kullanmak Unit 12 careful with manners (adj) : comfortable (adj) : elegant clothes (n) : frozen food (n) : grow up (v) : grow vegetables (v) : make yoghurt/bread (v) : start school (v) : taste (v) : type of clothing (n) : uncomfortable (adj) : unusual (adj) : wear a school uniform (v) : davranışlarında dikkatli rahat zarif, hoş kıyafetler dondurulmuş yiyecek büyümek sebze yetiştirmek yoğurt/ekmek yapmak okula başlamak tatmak giyinme tarzı rahatsız olağandışı okul üniforması giymek Unit 13 attach to (v) : bad (adj) : be injured (v) : camera (n) : computer (n) : design web pages (v) : disabled (adj) : dishwasher (n) : diving accident (n) : flexible (adj) : good (adj) : great (adj) : independent (adj) : laptop (n) : mobile phone (n) : motorized wheelchair (n) : paralyzed (adj) : photocopy machine (n) : productive (adj) : remedy (n) : surf the web (v) : technological devices (n) : useful (adj) : vacuum cleaner (n) : washing machine (n) : eklemek, bağlamak kötü yaralanmak fotoğraf makinesi bilgisayar web sitesi tasarlamak engelli bulaşık makinesi dalış kazası esnek iyi harika bağımsız dizüstü bilgisayar cep telefonu motorlu tekerlekli sandalye felçli fotokopi makinesi üretken çare nette gezinmek teknolojik aletler yararlı elektrikli süpürge çamaşır makinesi Unit 14 an average of (n) : attention (n) : communicate (v) : cost (v) : dangerous (adj) : destroying natural habitat (n) : distance (n) : domestic (adj) : endangered (adj) : give birth (v) : habitat (n) : heavy (adj) : hunt (v) : hunting (n) : insect (n) : land animal (n) : mammal (n) : ocean (n) : polluting the environment (n) : population (n) : prey (n) : reptile (n) : space (n) : ortalama dikkat iletişim kurmak (para) etmek, tutmak tehlikeli doğal çevreyi yoketme mesafe ,ara evcil nesli tükenmekte olan doğurmak doğal çevre ağır avlanmak avcılık böcek, haşere kara hayvanı memeli okyanus çevreyi kirletmek nüfus av, kurban sürüngen uzay ,yer tail (n) : whitish (adj) : wild (adj) : wings (n) : kuyruk beyazca vahşi kanatlar Unit 15 advice (n) : attend (v) : be proud (v) : bend (v) : bluish (adj) : capabilities (n) : donate (v) : dozen (n) : dream (n) : enlarge (v) : gain confidence (v) : have an operation (v) : incapabilities (n) : land on (v) : magic land (n) : makeover (n) : meniscus (n) : miracle (n) : mystery (n) : respect (v) : rich (adj) : save life(v) : sensitive to pressure (adj) : solve (v) : stumble over a rock (v) : swollen (adj) : travel around the world (v) : warning (n) : wealthy (adj) : without effort (adv) : tavsiye katılmak gurur duymak eğilmek mavimsi beceriler, yetenekler bağışlamak, bağışta bulunmak düzine hayal, rüya genişlemek güven kazanmak ameliyat olmak kabiliyetsizlikler, güçsüzlükler inmek, konmak sihirli yer aşırı makyaj, görünümünü tamamen değiştirme menüsküs mucize gizem saygı duymak zengin hayat kurtarmak baskıya karşı hassas çözmek ayağı taşa takılıp tökezlemek kabarık, şişkin dünyanın etrafında gezmek uyarı varlıklı, zengin çaba göstermeden Unit 16 annoyed (adj) : be head over heels in love with someone (v) : be such a jerk (v) : bored (adj) : bottle up one's feelings (v) : concerned (adj) : confess (v) : confident (adj) : depressed (adj) : disappointed (adj) : embarrassed (adj) : emphasize (v) : sinirli, kızgın birine sırılsıklam aşık olmak ahmağın teki olmak sıkkın duygularını bastırmak endişeli, ilgili itiraf etmek kendinden emin canı sıkkın hayal kırıklığına uğramış olan utanmış olan vurgulamak excited (adj) : exhausted (adj) : fly past in a wink (v) : frightened (adj) : frustrated (adj) : humiliate (v) : interested (adj) : overcome (v) : quarrel with someone (v) : satisfied (adj) : shocked (adj) : show emotions (v) : surprised (adj) : tired (adj) : worried (adj) : heyecanlı bitkin, çok yorgun göz açıp kapayıncaya kadar geçmek korkmuş sinirli küçük düşürmek, aşağılamak ilgili üstesinden gelmek biriyle kavga etmek tatmin, memnun olmuş şok olmuş duygularını göstermek şaşırmış yorgun endişeli
Benzer belgeler
Konak son revize
Crispy Chicken, Mini Meatballs, Sausage, Mozarella With Pane,
Onion Rings, Apple Slices Patotoes with Tartare Sauce and Mustard