haziran`11 - IT Advisor
Transkript
haziran`11 - IT Advisor
www.itadvisor.com.tr IT ADVISOR www.itadvisor.com.tr AVRUPALI KOBİ’LER BULUTU BENİMSEDİ TEKNOLOJİ DÜNYASINI DEĞİŞTİREN YATIRIMLAR STEVE BALLMER PES Mİ EDİYOR? HAZİRAN 2011 SAYI 19 HAZİRAN 2011 SAYI 19 TEKNOLOJİ VE GÜVENLİK KARŞI KARŞIYA Verilerinizi bize emanet edin, LúLQL]HJYHQOHGHYDPHGLQ 9HULKL]PHWOHULQL]LoLQ\NVHNPDOL\HWOL\DWÖUÖPODU\DSPDNWDQKHPHQNXUWXOXQ 7UN7HOHNRPJYHQFHVLYHWHNQRORMLVL\OHDUWÖNYHULOHULQL]HPLQHOOHUGH7UNL\H·QLQLON7LHU VHUWLILNDOÖ9HUL0HUNH]L7790LOH6XQXFX%DUÖQGÖUPD6XQXFX.LUDODPD<HGHNOHPH'HSRODPD %XOX77(õSRVWD%DUÖQGÖUPDYHGDKDID]ODVÖ\NVHNEDQWJHQLúOL÷L\OHKL]PHWLQL]GH mayıs’11 02 Steve Ballmer Kukla mı? çinde bulunduğumuz dönemde Microsoft CEO’su Steve Ballmer’a karşı sesler yükselmeye başladı. Steve Ballmer 31 yıldır Microsoft’ta ve 11 yıl önce Bill Gates’ten CEO koltuğunu devraldı. Ancak Ballmer 11 yıllık görevi boyunca Microsoft’ta hiç de başarılı bir grafik sergileyemedi. Peki neden hala o koltukta? Windows Mobile, Windows Vista ve Internet Explorer gibi firma tarihine büyük başarısızlıklar yazdıran Steve Ballmer, her seferinde yaptığı ikinci hamleyle hatalarını telafi etmeyi bildi. Ancak Microsoft deneme yanılma metodunu uygulama lüksüne sahip olan bir firma değil. Ayrıca Steve Ballmer bir şekilde doğru tercihleri yapabiliyorsa, neden bunu ilk çözümleri olarak değerlendirmiyor. Microsoft CEO’sunun düşünmeden karar verme gibi bir risk alması olanaksız. İ Ballmer’ın başarısızlığı artık tüm dünya tarafından kabul edilen bir durum fakat ortada bir de Bill Gates’in durumu var. Bill Gates’in 2000 yılında firmanın kontrolünü Ballmer’a bırakması oldukça mantıksız değil miydi? O dönem Gates 45 yaşındaydı ve Microsoft’u ondan daha iyi bir şekilde yönetecek kimse olmadığını tüm dünya gibi kendisi de pekala biliyordu. Kimse Bill Gates görevini şu ya da bu sebepten bıraktı diyerek ortaya kesin bir iddia atamaz ancak Microsoft’un geçmişine ve firmanın Ballmer dönemine mercek tutulduğunda bazı taşlar yerine oturuyor gibi. Bill Gates yıllarca Microsoft’u yönetti ve artık Microsoft denildiğinde akla ilk o geliyordu. Hatta Microsoft markası Bill Gates’in üstüne yapışmıştı. Steve Ballmer için Microsoft’u birlikte kurduğu çocukluk arkadaşı Paul Allen’dan vazgeçen Gates, her halükarda yönetebileceği güvenilir bir dost ile bir gün işler kızıştığında arka plana çekilmenin planını çok önceden mi yapmıştı?.. Planı ne zaman yaptığından ziyade ne zaman uygulamaya koyduğu önemli aslında. Ballmer’ın 11 yıllık CEO’luk döneminde yaptığı 3 ölümcül hata daha sonra muhteşem ürünlerle telafi edildi. Windows Mobile ile mobil pazarda tam anlamıyla dayak yiyen Microsoft, ardından Windows Phone 7 ile dirildi. Microsoft kendi kalesi olan işletim sistemi pazarında da Vista’yla çuvallamıştı. Vista nedeniyle büyük pay kaybeden ve kullanıcıların gözünde güvenini yitiren Microsoft, Windows 7 ile Microsoft tarihinin en çok satan işletim sistemini geliştirdi. Ballmer dönemindeki Internet Explorer versiyonları, Bill Gates döneminde bu pazarda kazanılan payları tüketmekten başka bir şeye yaramadılar. En nihayetinde Internet Explorer 9 ile bilanço bir nebze de olsa düzeltildi. Bir pazarlama ve satış gurusu olan Ballmer’ın 3 büyük üründe de ilk başta büyük başarısızlık, ardından da muhteşem başarı sergilemesi çılgınca bir durum!. Bence tüm bu başarılar Bill Gates’in müdahalesiyle kazanıldı. Ballmer’ı dünyanın en zengin 100 adamı arasına sokan Gates, geçtiğimiz hafta Ballmer’a istifa et diyen hissedarlara karşı arkadaşının yanında olduğunu belirterek "her şeyin plana dahil olduğu" mesajını verdi. Steve Ballmer oldukça zeki bir adam ve iyi bir yönetici. Ancak teknoloji ona göre değil, hiçbir zaman da olmadı. Gates ve Allen Microsoft’un temellerini atmak için Harvard Üniversitesi'ni bırakıp kodların arasına gömüldüklerinde, Ballmer onların yanında değildi. Onlara katıldığında ise renkli kişiliğiyle onları motive ediyordu. Tabii ki teknoloji firmalarının CEO’larının teknolojiden çok iyi anlayan kişiler olmaları gerekmiyor. Ancak Microsoft gibi Bill Gates görmüş bir firmada bu şart!.. [email protected] SAYI haziran’11 06 Haberler 19 24 Turkcell Teknolojisiyle Ukrayna’da İlklere İmza Atıyor 25 Veri Depolama Pazarında Dev Anlaşma İ.Z. Halkla İlişkiler Danışmanlık ve İletişim Adına Sahibi 26 2023’te Nakitsiz Türkiye 27 Bilgi Teknolojilerine Yatırım Şart İlkay Zaman 30 Yılın İlk Çeyreğinin Atama Bilançosu Parlak 31 Apple Google Savaşı Nasıl Sonuçlanacak Genel Yayın Yönetmeni İlkay Zaman [email protected] 32 Avrupalı KOBİ’ler Bulutu Benimsedi Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) 36 Steve Ballmer Gidiyor mu? Cüneyt Tepe [email protected] 40 Doküman Yönetimi 2011 48 BİMSA’nın Amiral Gemileri; Pratis.Net ve HR-Web 50 Teknoloji Dünyasını Değiştiren Yatırımlar Editörler Hasan Selman [email protected] 54 Toshiba Türkiye’de Büyümeye Devam Ediyor Melih Bİlgin [email protected] 56 Türkiye’de İnternet Biraz Flu 58 Teknoloji ve Güvenlik Karşı Karşıya Erdem Türkoğlu [email protected] 64 Türkiye’de Vergiyi Bankalar Ödüyor Görsel Yönetmen Orçun Peköz [email protected] Fotoğraf Adem Başaran [email protected] 36 Kapak Konusu Reklam Müdürü Yeşim Kara [email protected] Katkıda Bulunanlar Murat Deligöz Kemalettin Bulamacı Murat Karslıoğlu Yeşim Kıngöz Yönetim Adresi 19 Mayıs Mahallesi Sultan Sokak İmbat Apt. No:24/3 D.7 Kozyatağı İSTANBUL Tel: 0216 478 31 18 PBX 0216 478 31 86 Faks: 0216 478 45 02 [email protected] Abone Hizmetleri [email protected] Dağıtım Etkin Dağıtım Baskı ve Cilt İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna 34630 İSTANBUL Tel: 0212 454 35 06 04 haziran’11 Akbank’tan Para Gönderme İşleminde Mobil Devrim B ankacılık hizmetlerini mobil cihazlara taşıma konusunda başarılı projelere imza atan Akbank, yeni atılımıyla, milyonlarca müşterisinin yaşamını daha da kolaylaştıracak yepyeni bir uygulama başlatıyor. Akbank, yeni geliştirdiği “Para Gönder” uygulamasıyla, müşterilerine cep telefonlarından saniyeler içinde para transferi yapma olanağı sağlayacak. Akbank müşterileri “Para Gönder” uygulamasıyla, ihtiyaç duydukları her an her yerde, yalnızca 20 saniyede pratik bir biçimde para gönderebilecekler. “Teknolojik gelişmelerin, bankacılık deneyimleriyle yoğrularak, müşterilerin yaşamını kolaylaştırma” konusunda öncü projeler geliştirdiklerine dikkat çeken Akbank Genel Müdür Vekili Hakan Binbaşgil, “Para Gönder” uygulamasının bu konuda önemli bir örnek olduğuna dikkat çekti. Konuşmasında Akbank’ın 2005 yılında “Cep Kredi” ile sektöre önemli bir yenilik getirdiğinin altını çizen Binbaşgil “Bugün de “Para Gönder” ile para gönderme alışkanlıklarını değiştirecek yepyeni bir uygulama başlatıyoruz. Artık para gönderimi çok daha basit, çok daha pratik ve çok daha hızlı. “Para Gönder” ile para gönderimi artık sadece saniyelerle sınırlı. Hem de cep telefonlarından ve istediğiniz yerde, istediğiniz anda. “ dedi. Akbank’ın tüm araştırma geliştirme süreçlerinde, müşteri ihtiyaç ve taleplerinin birinci sırada yer aldığına işaret eden Binbaşgil, “Para Gönder” fikrinin de, müşteri odaklı çalışmanın sonucu doğduğunu vurguladı. Binbaşgil, sektörde öncü nitelikli yeni projelerine yenilerine eklemek için müşteri talepleri ve teknolojiyi yakından izlemeyi sürdüreceklerini ekledi. SAP’nin Yazılım Geliri Yüzde 26 Arttı S AP 2011 mali yılının 31 Mart’ta sona eren ilk çeyrek finansal sonuçlarını açıkladı. Yayınlanan rapora göre 2011’in ilk çeyreğinde SAP’nin yazılım geliri büyüme oranı, geçen yılın aynı dönemine göre iki katından fazla artış gösterdi. Yazılım gelirlerinde %26 büyüme kaydeden firma, yazılım ve yazılımla ilgili hizmet gelirlerinde son 5 çeyreklik dönemde art arda çift haneli büyüme başarısını gösterdi. SAP CFO’su Werner Brandt, “Yazılım ve yazılımla ilgili hizmet gelirinde mali çeyrekte, art arda beşinci defa çift haneli büyüme gösterdiğimizi açıklamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. IFRS dışı faaliyet karındaki çift haneli artış ile birlikte elde ettiğimiz başarılı sonuçlar, 2011 ve sonrasında çok daha karlı bir büyüme sağlayacağımızın göstergesidir,” dedi. SAP Co-CEO’su Bill McDermott ise şu açıklamayı yaptı: “Tarihimizin en büyük dördüncü çeyrek yazılım geliri sonuçlarını elde etmemizin ardından, gösterdiğimiz güçlü ivme ilk çeyrekte de devam etti. Müşterilerimiz, bizim yenilikçi ve açık eko-sistem stratejimizi destekliyor. Bu destek, lideri olduğumuz kurumsal iş uygulamaları, iş analitiği ve kurumsal mobilite çözümlerinden oluşan ürün yelpazemize olan talebi artırıyor. Kanal iş ortaklarımızın da yazılım gelirlerimize artan katkısı ile tüm bölgelerde çift haneli büyüme sağladık.” SAP, Co-CEO’su Jim Hagemann Snabe ise şunları söyledi: “SAP’nin yenilikçilik odaklı büyüme stratejisi kesinlikle başarılı sonuçlar verdiğinden, geleceğe yönelik öngörülerimize güvenerek, aynı kararlılıkla ilerlemeye devam ediyoruz. Sektördeki en modern kurumsal uygulamalar ve iş analitiği çözümleri ile müşterilerimize 06 önemli değerler sunuyoruz. Ayrıca, hafıza içi (in-memory), bulut bilişim ve mobil uygulamalar ile yeni pazarlara sunduğumuz yenilikler de hızla ivme kazanıyor. Tüm ürün alanlarında daha hızlı inovasyon yaratıyor ve şirket çapında operasyonel verimliliği artırmaya devam ediyoruz.” haziran’11 so Yeşili seviyoruz. ı yazılım ! ücretsiz Mavi, sarı, kırmızı… Tüm renkleri seviyoruz ama yeşili daha çok. Kullanımı kolay, renkli baskı maliyeti düşük, eşdeğer lazer yazıcılarla karşılaştırıldığında %90’a varan oranda daha az atık üreten çevreye saygılı Xerox katı mürekkep teknolojisiyle tanışın. ColorQube 8570 ColorQube 8870 Phaser 8860MFP 0212 354 70 00 http://www.office.xerox.com/solid-ink/trtr.html © 2011 XEROX CORPORATION. Bütün hakları saklıdır. Xerox, küre sembolü, Phaser ve ColorQube XEROX CORPORATION’ın tescilli markalarıdır. solikinkSON.indd 1 5/26/11 4:57 PM AMD Türkiye’de Yeniden Yapılanıyor A MD, Türkiye’deki faaliyetlerinin yönetim ve kurumsal yapısını güçlendiriyor. AMD bu ay yaptığı bir açıklamada, Türkiye’de yeni bir kuruluşu faaliyete geçirerek ülkenin giderek artan tüketici pazarında sağlam bir yer edinmeye karar verdiğini duyurdu. Türkiye’de bir AMD ofisinin açılması, şirketin bölgedeki müşteri ve ortaklarına daha yakından destek vermenin yanında, çokuluslu müşteriler ve önemli perakende ortaklarıyla daha iyi işbirliği yapılabilmesini de beraberinde getirecek.“Türkiye, AMD’nin en çok önem verdiği ülkeler arasında, biz Türkiye’nin potansiyeline inanıyoruz, tüm bu gelişmeler de inancımızın göstergesi.” diyen AMD Ortadoğu, Türkiye ve Afrika Bölgesi (META) Genel Müdürü Bernard Biolchini, şöyle devam etti: “META Bölgesi büyüme stratejisi kapsamında Türkiye’de geliştirdiğimiz yeni yapı ile AMD’nin marka ve ürün bilinirliği artarak yeni iş fırsatları ortaya çıkaracak.” Yeni yapının perakende ve tüketici odaklı faaliyetlere daha fazla önem verecek olması nedeniyle, AMD’nin tüketiciye dönük faaliyetlerinin iş geliştirme müdürlüğüne Ömer Çelebioğlu atandı. Bilişim piyasasında geniş deneyim sahibi Çelebioğlu, AMD Türkiye’nin son tüketici odaklı satış, pazarlama faaliyetleri, stratejik planlama ve iş geliştirme faaliyetlerinden sorumlu olacak. AMD Türkiye’nin Kanal Ortaklıklarından Sorumlu Yöneticisi Bahadır Erbaş ise kanal işbirliklerinin geliştirilmesi ve sürdürülebilirliğinden sorumlu olmaya devam edecek. Cisco Advanced Services Eğitimleri Artık Türkçe A cademyTech, şimdiye kadar Türkiye’de sadece yabancı eğitmenler tarafından İngilizce olarak verilen Cisco Advanced Services eğitimlerini Türk eğitmenlerle Türkçe olarak vermeye başladı. Artık Cisco IOS-XR, Nexus 7000, Datacenter Blade Server, IPv6 gibi eğitimler orijinal eğitim dokümanları kullanılarak Türkçe anlatılıyor. Türkiye’deki ilk ve tek Cisco Eğitim Çözümleri İş Ortağı (CLSP) AcademyTech, standart Cisco eğitimlerinden sonra şimdi de Cisco Advanced Services eğitimlerini Türkçe olarak vermeye başladı. Şimdiye kadar sadece yabancı eğitmenler tarafından İngilizce olarak verilen bu eğitmenler artık AcademyTech’in Türk eğitmenleri tarafından orijinal eğitim materyalleri kullanılarak Türkçe olarak anlatılacak. Türkiye bilgi ve iletişim teknolojileri pazarının çok hızlı bir büyüme içinde olduğunu söyleyen AcademyTech Genel Müdürü Özcan Yıldız, “Pazar geliştikçe advanced services olarak adlandırılan teknolojilere olan talep de artıyor. Bu konudaki eğitim açığını ise yurtdışından getirdiğimiz eğitmenlerle karşılıyorduk. Yabancı eğitmen hem maliyetleri yükseltiyor hem de müşterilerimizin talep ettiği esneklikleri sunamıyordu. AcademyTech olarak Cisco Advanced Services alanındaki potansiyeli değerlendirerek bu konuya yatırım yapmayı ve kendi eğitmen kadromuzun bu konuda eğitme kararı aldık. Sonuçta artık Cisco Advanced Services eğitimleri AcademyTech’in Türk eğitmenleri tarafından Türkçe olarak veriliyor. Hem öğrencilerimiz Türkçe olarak konuları daha iyi anlıyor hem de eğitmenlerle çok daha verimli bir iletişim kurabiliyorlar” dedi. 08 haziran’11 Modeller: ML248H / 238H Kıskandıran Tasarım, Mükemmel Görüntü ASUS Designo ML Serisi Monitör – Her Açıdan Mükemmel ASUS Designo ML Serisi LED monitörler, en yeni LED teknolojisini sadece 16.5 mm kalınlığındaki Full HD ekrana sığdırıyor. Monitörün alan tasarruflu tasarımına, kolay eğme ve döndürme ayarları için Ergo-Fit II Teknolojisine sahip benzersiz yarım ay şeklindeki standı eşlik ediyor. İster masanızda oturun, ister daha rahat bir görüntüleme açısı için arkanıza yaslanın, Smart View Teknolojisi aynı görüntü kalitesi ve canlı renkleri görmeye devam etmenizi sağlıyor. 10.000.000:1 ASUS Smart Kontrast Oranı ve 2ms’lik (griden-griye) hızlı yanıt süresi, düzgün ve gerçeğe eşdeğer görüntüler sağlıyor. Çevre dostu ML Serisi, enerji tasarrufu sağlayan Eco modu ile enerji tüketimini yüzde 55 azaltır. Ergonomik tasarım ve Smart View Teknolojisi, olojisi, her o açıdan mükemmel görüntü sağlar. Kazanç Yüksek Kontrast www.asus.com.tr Akıllı Görüntü Eko Modu Fujitsu’dan İlk Bimsa’da Yeni Atama Temazsız Bankamatik Teknolojisi F ujitsu'nun sağladığı teknoloji çözümleri sayesinde İspanya ve Avrupa'nın önde gelen bankalarından la Caixa’nın müşterileri bankamatik işlemlerini daha hızlı bir şekilde gerçekleştirebiliyor. ''Temassız'' teknolojiyle çalışan bankamatiklerde kartın okuyucuya yakın tutulup şifre girilmesiyle işlem anında başlatılıyor. Fujitsu'nun geliştirdiği ve içinde engelli kullanıcılar için özel bir uygulamanın da yer aldığı iletişim sistemleri yardımıyla, görme ve işitme engelli banka müşterileri ile görme zorluğu yaşayan kişiler de "temassız" bankamatiği kolayca kullanabiliyorlar. B imsa’da Satış ve Pazarlama Direktörü olarak görev yapan Murat Atıcı, Kurumsal Çözümler ve Satış Direktörlüğü’ne atandı. Atıcı, yeni görevinde Satış ve Pazarlama departmanlarının yanı sıra; Bimsa SAP Danışmanlık ve Destek Merkezi Müdürlüğü ile Pratis.Net ve HR-Web’in dahil olduğu Bimsa Kurumsal Çözümler departmanlarını da yönetecek. 2007’den bu yana Bimsa’da çalışan Murat Atıcı; 1994’te Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun oldu, 2006’da ise Instituto de Empresa’da Executive MBA eğitimini tamamladı. Atıcı, Bimsa’dan önce SAP, EMC, Cisco ve HP’de satış yöneticiliği yaptı. CA Technologies May Mainframe Madness Başladı İ kinci kez düzenlenen sanal MMM etkinliğinin CA Technologies’in Mainframe ekosistemine liderlik etme ve yenilikler sunma konusundaki kararlılığını gösterdiğine dikkat çeken CA Technologies Ülke Müdürü İlkem Özar, konuyla ilgili olarak şu açıklamaları yaptı: “Bu platformu, ortaya çıkardığı değerli etkileşimden faydalanmak isteyen tüm BT profesyonelleri ve uzmanları için oluşturduk. MMM, BT organizasyonlarının maliyetleri sınırlandırma, yetenekleri sürdürme ve hızlarını artırma yollarını bulmalarına yardımcı oluyor. Bu yılki açılışı Apollo 12 Astronotu Yüzbaşı Alan Bean tarafından yapılan MMM’de; 100’ün üzerinde eğitim oturumu ve tanıtım, sanal stand, çevrimiçi sohbet oturumları ve CA Technologies Topluluğu sitesindeki bloglar ile ağ bağlantısı salonu yer alıyor. Geçen yıl düzenlenen etkinliğimize on binlerce çevrimiçi ziyaretçi katılıdı. Hatta etkinliğimiz önde gelen sosyal medya araştırma enstitüsü Social Media Academy ile bulut hizmeti etkinliği sağlayıcılarından ON24 tarafından ‘Sanal Etkinlik Mükemmellik Ödülü’ne layık görüldü. Aynı etkiyi ve başarıyı bu yılki etkinliğimizde 10 haziran’11 de göstermek; dünyanın dört bir yanındaki BT uzmanlarının mainframe konusunda edinmek istedikleri tüm bilgi ve deneyimleri kendileriyle paylaşarak; onlara katma değer sağlamayı istiyoruz. “ Ters Köşe 22 Ağustos’ta Özgür Internet’in sonu geliyormuş Son günlerde internetin güvenli kullanılması, sansür ve devlet eliyle internetin filtrelenmesi konusunda yazılanları hayretle okuyorum. 2 2 Ağustos 2011’den itibaren Türkiye’de internetin özgürlüğünün sona ereceği konuşuluyor. Vatandaş bundan sonra internete girerken sadece bir SANSÜR PAKETİ ile girebilecekmiş. Kendisine uygun sansür paketi seçip kullanmayanlar internete erişemeyecek, hatta cezalandırılacakmış. Olay geçtiğimiz haftalarda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Telekom İletişim Başkanlığı’nın internet yer sağlayıcılara yollamış olduğu “TÜRKİYE’DE BARINDIRILAMAYACAK ALAN ADLARI” listesinden patlak verdi. Ahlaka mugayyir kelimelerden oluşan site isimleri Türkiye’de barındırılmayacak, hatta içinde bazı kelimeler geçen sitelerin içeriğine azami derecede dikkat edilecek diyor yazıda. Bu hafta da bu yazının esasını oluşturan 22 Şubat 2011 tarihli BTK kararı ve düzenleme ortaya çıktı. 6 ay sonra uygulamaya geçilecek “22 AĞUSTOS”. Bu düzenlemede de Internet Servis Sağlayıcı şirketlerin güvenli internet erişimi sunmak için kullanıcılarına bir filtre sistemi sunmak zorunda olduklarını belirtiyor. Güvenli internet kullanmak isteyen kullanıcı sunulacak filtrelerden birini seçecek, internete öyle erişecek. Yurtiçi filtresi var, Aile Filtresi var. Ama “Yok ben halimden memnunum. Güvenliğimi kendim sağlarım.” diyen abone bunu kullanmak zorunda değil. YANİ ÖZGÜR. Ama işin yaygarası öyle bir kopartılıyor ki... Sanki internet toptan sansürleniyor ülkemizde. İşin kaynağı BTK’dan konuyla ilgili elle tutulur, anlaşılır bir açıklama da gelmiyor. TİB İnternet Daire Başkanı Osman Nihat Şen şu dakikada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den daha ulaşılmaz durumda. Ortaya çıkıp konuşan tek kişi ise BTK Başkanı Tayfun Acarer. BTK’nın ve devletin özellikle çocuk pornosu konusunda vermiş olduğu savaş malum. Tüm sansür kanunlarının temelinde de bu yatıyor. Bu durum tüm dünyada ciddi bir suç olarak sayılıyor. Tüm dünyada hem gerçek dünyada hem internet ortamında Çocuk Pornosu’na karşı ciddi cezai müeyyideler var. Bu yaptırımlar öylesine güçlü ki bu işi yapan siteler, bu tip içerik barındıran büyük porno siteleri bu içeriği sitelerinden kaldıralı yıllar oluyor. Yaptıkları işi bir tarafa bırakırsak, dünyanın belki de en muhafazakar, en tutucu, etik değerlere, telif haklarına en saygılı sektörü olan Porno sektörü de elini taşın altına koyuyor dünyada. Bu iddiaları rahatlıkla ortaya atabiliyorum çünkü heryıl Ocak ayında ABD’de Consumer Electronics Show’u ziyaretimde bu endüstrinin en büyük etkinliği Adult Entertainment Expo’ya katılmak için gelen sektör temsilcileri ile birkaç kelam laf etme şansım oluyor. Emin olun “yaptıkları işi bir tarafa bırakalım” dünyada ticari ahlaka, yaptıkları işe saygısı olan ender sektörlerden birisidir. Sektörün en büyükleri “Aile Koruma Şifresi” ve “Ebeveyn Koruması” uygulamalarını da son 2 yıldır sitelerinde uygulamaya koymuş durumdalar. Porno sektörü, güvenli interneti ve çocukları emin olun bizim BTK’dan daha fazla düşünüyor. [email protected] haziran’11 11 Bilişim Eğitim Merkezi’nden Dijital Pazarlama Uzmanlığı Eğitimleri B ilişim Eğitim Merkezi, pazarlama departmanının gelişen teknoloji ile birlikte dijital dünyada da faaliyetlerinin hız kazandığının bilinciyle, “Dijital Pazarlama Uzmanı” unvanı ile görev yapacak sektörel bir açık olduğunu fark ederek, bu ihtiyacı karşılamaya yöneliyor. Dijital Pazarlama Eğitim Programı’nın teorik uygulamaları ile süreci yöneten, uygulama ve hazırlama akışlarını tanıyıp, doğru yönlendirmeler yapan bir dijital pazarlama uzmanı olacaksınız. Sosyal medya, e- posta ile bülten hazırlama teknikleri, Google AdWords ile kampanya yönetimi ve maliyet analizi, blog kullanımı, SEO tekniklerinin etkin kullanımı, mobil dijital pazarlama, doğru slogan ve doğru tasarım ile doğru hedef kitleyi buluşturmanın tekniklerine, WordPress kullanımının süreçlerine hakim olacaksınız. Tasarım sürecinde ihtiyaç duyulacak programların tanıtılarak projelendirilmesi aşamalarından geçerek, pazarlama dünyasına farklı bir gözle bakacak ve bilerek yönetmenin farkını yaşayacaksınız. OKI’den Yeni Nesil LED Yazıcılar L ED teknolojisini 21 yıl önce yazıcılarda kullanmaya başlayarak çok önemli bir atılım gerçekleştiren OKI, bu birikimi ile üstün performans sağlayan LED yazıcılar, çok fonksiyonlu ürünler (MFP) ve farklı modellerde fakslar üretiyor. OKI C300-C500 serisi yazıcılar, yeni nesil LED teknolojisinin kullanıldığı ilk yazıcılar arasında yer alıyor. Yeni nesil LED teknolojisi, en son OKI 300-C500 serisine şu avantajları sağlıyor: Daha yüksek performans, daha küçük hacim: C300-C500 renkli yazıcı serisinde kullanılan yeni LED teknolojisi ile drumlar arasında mesafe kısalıyor, daha uzun ömürlü ve az yer kaplayan yazıcı kafası ve yalın tasarım ile lazer yazıcıya göre daha küçük hacimli ve daha yüksek performans sağlayan ürünler ortaya çıkıyor. OKI, yeni Thyristor LED dizisinin, 3 terminalli yapısı ile çok daha etkili ve verimli LED teknolojisine geçiş yaptı. Böylece, A4 boyutunda kağıda çift taraflı baskı yapan, yükseklik açısından dünyanın en avantajlı yazıcıları üretilebiliyor. Boş alan sorunu bulunan ofisler ve evlerde kompakt hacim önemli bir artı olarak ortaya çıkıyor. LED yazcılarda kullanılan materyallerde azalıyor. 12 haziran’11 Dijital pazarlama alanında çalışan bireyler veya yöneticiler için dijital pazarlamanın bilgisayarlı uygulamaları, Dijital Pazarlama Eğitim Programı’nın ikinci bölümünü oluşturuyor. Bu alanda Photoshop, Html & CSS ile SEO Teknikleri, Flash ile banner tasarımı, Dreamweaver ile bülten hazırlama, WordPress ile blog oluşturma eğitimleri ile katılımcılar tam donanımlı hale geliyor. Katılımcılar dijital pazarlamanın bilgisayar uygulamalarına hakim olmanın süreç ve ekip yönetiminde sağladığı özgüvenle, bilerek yönetme şansına sahip oluyorlar. Dijital Baskı Artık XXL X erox dijital baskı sistemi Xerox iGen4’ün baskı ebatlarını büyüterek, dijital baskının sınırlarını genişletiyor. Xerox iGen4’e opsiyonel olarak eklenebilen XXL geniş format baskı çözümü ile artık 364 x 660 mm büyüklükteki medyalara baskı alınabilecek. Türkiye dijital baskı sektöründe bir ilk olan bu çözüm Türk matbaacılarının, dijital baskı merkezlerinin ve yayınevlerinin kullanımına sunuluyor. Baskı teknolojisinde yeni bir dönem başlatan Xerox iGen3 ve Xerox iGen4 ürünlerinde standart medya ebadı 364 x 521 mm idi. Xerox, bu ebadı opsiyonel XL çözümü ile 364 x 571 mm’e kadar çıkarmıştı. Şimdi ise Xerox, baskı ebatlarını yeni opsiyonel Xerox iGen4 XXL çözümü ile 364 x 660 mm’ye çıkarıyor. 364 x 521 mm ebat ölçüleriyle tabaka dijital baskı sistemlerinde en büyük ebada sahip olan Xerox iGen4, XXL kit opsiyonu ile farkı daha da büyütmüş oldu. Xerox iGen4 XXL çözümü ile, A4 boyutunda üçe katlanan broşürler, katlanmış A4 kitap kapakları, 3 sayfalık transpromo uygulamaları, geniş kitap kapakları, çoklu fotoğraf uygulamaları, kartvizit gibi katma değerli uygulamalar dijital baskı ile gerçekleştirilebilir hale geliyor. Türkiye’deki Mobil Kullanıcılar için Müşteri Etkileşimini Geliştirmek Turkcell, Intel® Teknolojili x86 Mimarisine Geçiyor 33.5 milyon abonesiyle Turkcell Türkiye’nin lider iletişim ve teknoloji şirketi olmasının yanında Avrupa’nın da 3. Büyük mobil operatörüdür. Ürünleri ve servisleri ile müşterilerinin kişisel hayatlarını zenginleştirir ve kurumlara özgü iş çözümleri sunar. “Platform geçiş projesi hem Turkcell’e hem de müşterilerimize fayda sağlayacaktır. Uygulama düzeyindeki artan performans, müşteri etkileşimlerini daha hızlı ve doğru olarak takip etmemize olanak verecektir. Yatırım geri dönüş (ROI) analizlerimizi yaptığımızda ise Intel x86 mimarisine geçtikten sonra sistemin toplam maliyetinde 3 yıl içinde %25 azalma olacağını tespit ettik. Intel bunu başarmamızda büyük bir rol oynadı.” Zihni Uğurbil Altyapı Operasyonları Bölüm Müdürü ve Proje Sponsoru SORUNLAR Süreçleri Optimize Etmek: Kritik iş uygulamalarının en yüksek performansta gerçekleştiğini garantilemek Giderleri Düşürmek: Üst düzey Unix platformuna alternatif bulmak Gelişimi Desteklemek: Donanım maliyeti olmaksızın, iş büyümesi doğrultusunda gelişebilecek bir IT platformu inşa etmek ÇÖZÜMLER Platform Değişimi: Turkcell tarafından Intel® Xeon® 5570 işlemci tabanlı x86 platformunun test edilmesi Değerlendirme: Tekrarlanan testler ve yatırım geri dönüş (ROI) analizleri ETKİSİ Soldan saga: Veysel Can Demir (Veri Ambarı Yazılım Mimarı), Mustafa Altuğ Kamacı (Kidemli İşletim Sistemi Uzmanı), Metin Yılmaz (Veri Tabanı Takım Yöneticisi), Esra Bayram (İş Zekası Sistemleri Takım Yöneticisi), Zihni Ugurbil (Altyapı Operasyonları Bölum Başkanı), Göker Öztürk (İş Geliştirme Müdürü, Intel), Volga Şimşek (Kurumsal Teknolojiler Uzmanı, Intel), Emre Oka (Veri Ambarı Yazılım Mimarı) Turkcell’in mobil servislerini kullanan müşteriler tarafından oluşturulan milyonlarca arama bilgi kaydı Extract, Transform, Load (ETL) tabanlı iş zekası yazılımı olan Ab-Initio’da tutulur ve işlenir. Turkcell IT takımı için Ab-Initio ve diğer kritik uygulamalara gereken performansı sağlamak için Unix mimarisini ve 3000 fiziksel sunucuyu yönetmek güçtü. Aynı zamanda, kullanılan sunucu sayısına göre belirlenen lisans maliyeti de yüksekti. Intel® Xeon® 5570 işlemcinin kriterlerine uygunluğunu değerlendirmeye karar veren Turkcell, Ab-Initio yazılımını Intel’in hem Avrupa-Orta Doğu-Afrika hem de ABD’de bulunan sunucu kümeleri üzerinde ölçeklendirilebilirlik, kullanılabilirlik ve performans odaklı olarak test etti. Testler sonucunda Xeon 5570 işlemcisi yatay(scaleup) ve dikey(scale-out) gerekliliklerini kolaylıkla sağlarken, %35 performans artışı yakalandı. Sunucu aksaması olsa bile operasyonların devamlılığı garantilendi. Performans kriterlerinin sağlandığından emin olan Turkcell yeni mimariye geçmeye karar verdi. hazran’11 13 advertorial Fiyatların Düşmesi: Unix’e oranla %44 daha ucuz bir platform Artan Uygulama Verimliliği: %35’e varan performans artışı Müşteri Memnuniyeti: Yüksek işlem yönetimi yetenekleriyle daha hızlı servis hizmeti Fütüristler Teknoloji İçin Bir Araya Geldi F ütüristler Derneği, konularında uzman ve yeniliklere imza atmış öncü düşünce liderlerinin geleceğe dair vizyonlarını, deneyimlerini, öngörüleri ile önerilerini paylaşmak amacıyla Fütürist Sohbetler (Future Talks) etkinlikleri düzenliyor. Bu etkinliklerden biri de Türkiye’deki 20 yılı aşkın köklü varlığıyla dijitalleşen dünyada büyük rol sahibi olan HP’nin “Hayata Projeler” ekibinin katkılarıyla gerçekleşti. “Geleceğin Meslekleri ve İş Modelleri” konulu bu oturum, 23 Mayıs 2011 tarihinde Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü konferans salonunda yapıldı. Açılışını Işık Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Ferman’ın yaptığı oturumda HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar, “Teknolojinin Geleceğe Etkisi” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Söyleşi, Fütüristler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Unilever Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cem Tarık Yüksel’in “Geleceğin Meslekleri ve İş Modelleri” başlıklı konuşmasıyla tamamlandı. HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar, “Fütürist Sohbetler” etkinliğini neden düzenlediklerini şöyle ifade etti: “HP Türkiye olarak son 20 yılda Türkiye’nin ilk bilgi teknolojileri dağıtım ağının kurulmasına, BT perakendeciliğinin gelişmesine, bilişimin KOBİ’lerde yaygınlaşmasına ve böylelikle ülkenin en büyük BT ekosisteminin kurulmasına öncülük ettik. Son olarak da 2009’da açtığımız HP-İTÜ Yazılım İnovasyon Merkezi ve bu yıl Çorlu’da sadece HP için masaüstü bilgisayar üreten Foxconn fabrikasının açılmasıyla Türkiye’yi bölgeye teknoloji sevk eden bir merkez haline getirdik. Bütün bunları hem uluslararası hem de yerelleşmiş bir şirket olarak ülkemizin geleceğine yatırım yapmak, dijitalleşmenin Türkiye’de yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla yaptık. Bu çerçevede Türkiye’de teknoloji bilincinin artması amacıyla her biri yine kendi alanında önde gelen iki kurum olan Fütüristler Derneği ve Işık Üniversitesi ile gönüllülerimizden oluşan Hayata Projeler ekibimizle “Fütürist Sohbet” etkinliğini düzenliyoruz. Teknolojinin dünyayı hızla değiştirdiği günümüzde gençler ve profesyoneller geleceğe nasıl hazırlanacaklarını sorguluyor: Dijital dünya bireyleri, şirketleri, toplumu ve devleti nasıl dönüştürecek? Bundan hangi işkolları kazançlı çıkacak? HP Türkiye olarak uluslararası teknoloji tecrübemizden aldığımız güçle bu sorulara Fütüristler Derneği’yle birlikte somut yanıtlar arıyoruz.” Alcatel-Lucent’dan Şirketlere OpenTouch Paketi Alcatel-Lucent OpenTouch paketi Paris’te iş dünyası ve telekomünikasyon sektörüne tanıtıldı. Şirketler OpenTouch paketi sayesinde video, taşınabilirlik ve sosyal ortam gibi yeniliklerin gücünü operasyonlarına çok daha rahat entegre ederek müşteri ve çalışanlarla olan iletişimini arttırabilecek. Alcatel-Lucent OpenTouch, kurumların görüşmeleri akıllıca yönetmesine izin veriyor. Kullanıcılar görüşmelerine görüşme anında kişi ekleyebilirken bir cihazdan diğerine ya da bir ortamdan bir başkasına sorunsuz geçiş yapabiliyor. Kurumlar, kaynakları en üst düzeye çıkaran ve işletim maliyetlerini azaltan daha anlamlı, verim odaklı iletişimlerden yararlanıyor. Güncel Analiz Araştırma Direktörü Brian Riggs “Kurumlar iletişim 14 haziran’11 kanallarının, gruplarının ve çalışanlarla müşterilerin sahip olduğu kişisel iletişim cihazlarının getirdiği bir dizi zorlukla yüz yüze geldi, artık kurumsal ağlarda da bunlar kullanılmak isteniyor. BT müdürleri yalnızca SIP gibi açık teknolojilerin desteği ile sayısız cihaz ve kanalı, bunların kullanım ya da yararlanım tasarımına göre destekleyebilir” şeklinde konuştu. Alcatel-Lucent Kurumsal ve Stratejik Sektörler Başkanı Tom Burns da, “Tüketici dünyasındaki yenilik patlaması kurumsal iletişimleri yeniden biçimlendiriyor. Bu yeniliklere kapısını açmayan şirketler rekabet güçlerini kaybediyor. Müşteri hizmetlerimizin görüşmelerini Genesys ve G8 yazılımımız ile başlattık ve yaptığımız duyurularla bu yaklaşımımızı OpenTouch ile kurum çapında genişleterek tüketici iletişimi yeniliklerinin gücünü her boyuttaki şirketin kullanımına sunuyoruz.” dedi. Alcatel-Lucent OpenTouch™ paketi, yeni kapalı iletişim platformu mimarisini temel alıyor. Alcatel-Lucent’in Pazar lideri Genesys™ SIP Server ve OmniPCX™ Enterprise çözümlerini geliştirerek, çok taraflı, çok cihazlı ve çok ortamlı kurumsal görüşmeler için kapalı ve açık bir mimari sunuyor. HP ile NASA’dan 2,5 Milyar Dolar’lık İşbirliği A merika Birleşik Devletleri Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA), mühendislerin kullandığı masaüstü bilgisayarların yenilenmesi ve son teknolojiye güncellenmesi için HP Kurumsal Hizmetleri’ni seçti. HP Kurumsal, vereceği 4 yıl süreli hizmetle ABD hükümetinden 2.5 milyar dolar alacak. HP, anlaşma kapsamında, NASA’ya son kullanıcı masaüstü cihazları ve hizmetleri sağlayarak, NASA’nın verimliliğini artıracak ve çalışanlarının güvenli bir bilgi işlem ortamında daha rahat işbirliği yapmalarına olanak sağlayacak. HP, kurumun tüm son kullanıcı altyapısını yenilerken NASA’ya tam kapsamlı kişisel bilgisayar hizmetleri, iş istasyonları ve donanımları da sunacak. Bu anlaşmadan NASA’daki 60 binden fazla kullanıcı yararlanacak. NASA’nın HP’nin tamamlayacağı masaüstü modernizasyonundan önemli bir performans artışı ve maliyet tasarrufu sağlaması bekleniyor. NASA Satın Alma Görevlisi Michael Sweigart, “NASA personeli konuyla ilgili diğer tüm sektörlerin yaptığı gibi iş süreçlerini yürütmek ve geliştirmek için BT hizmetlerinden faydalanıyor. Bizim için BT hizmetlerini, yönetecek, sistem güvenliğini sağlayacak ve teknik destek verecek bir iş ortağımız.” dedi. NASA anlaşma ile ABD sınırları içindeki tüm merkezlerinde düşük maliyetli, güvenli ve kullanışlı bir son kullanıcı altyapısından yararlanma olanağı bulacak. Masaüstü sistemlerle mobil cihazları bir arada kullanan HP’nin 360 Derece İşyeri Hizmeti, NASA çalışanlarının güvenle bilgi paylaşmasını sağlayacak. KOBİ’lere PC’den Daha Hesaplı Mini Sunucular H P’nin KOBİ’ler için geliştirdiği Doğru BT portföyü kapsamındaki ProLiant mini sunucuları, en fazla 10 kişi istihdam eden işletmelere, kişisel bilgisayar fiyatına yüksek performanslı ve düşük enerji tüketimli bir sunucuya en uygun maliyetlerle sahip olma fırsatı sunuyor. HP ProLiant mini sunucular Windows Server 2008 R2 Foundation işletim sistemini kullanarak fiyat avantajı sağlıyor. HP ProLiant mini sunuculardan yararlanan işletmeler, sunucu olarak güçlü bir kişisel bilgisayar kullanmak yerine, bu iş için özel tasarlanmış gerçek bir sunucuyu tercih ederek önemli bilgilerini depolamada RAID desteği ile ofis içinde ve dışında paylaşabiliyor. HP ProLiant mini sunucular, PC’den yükseltme bir sunucuda bulunmayan özel Hata Kontrol ve Hata Giderme (ECC) bellek desteği ile verilerinizi sistem hatalarına bağlı kayıplardan da koruyor. Ayrıca, verileri her gün otomatik olarak yedekleyerek kritik bilgilerin korunmasını sağlıyor. Sadece 150 Watt’lık elektrik tüketimiyle yüksek hız ve istikrarlı performans için çift çekirdekli AMD Athlon™ II işlemci kullanan HP ProLiant mini sunucular, 8 GB’a kadar 2 DDR3 RAM modülü destekliyor; ayrıca yarı boy ve yükseklikte birer adet PCIe x16 ve PCIe x1 yuvasına sahip bulunuyor. HP ProLiant sunucular, 4 dahili SATA sabit sürücüyü, RAID 0 ve 1 üzerinden bağlayabiliyor. Ayrıca USB 2.0 ile harici sabit disk sürücü desteği de sağlıyor. HP ProLiant sunucuların “tak-çıkar özelliği” sabit sürücüleri ihtiyacınıza göre değiştirmenizi sağlayarak size ayrı bir esneklik kazandırıyor. Toshiba Taklit Ürünlere Savaş Açtı T ürkiye pazarında faaliyet göstermekte olan MERİÇ BÜRO MAKİNELERİ LTD. ŞTİ. ünvanlı firma, TOSHIBA marka ve logosunu taşıyan ancak TOSHIBA tarafından üretilmemiş sahte (taklit) ürünleri ithal etmek ve pazarda satmak yolu ile TOSHIBA markasının haklarını ihlal etmiş olduğunu, hukuken ve resmen kabul etti. MERİÇ, TOSHIBA marka ve logosunu taşıyan ancak TOSHIBA tarafından üretilmemiş sahte (taklit) ürünleri ithal ederek ve pazarda satarak TOSHIBA marka haklarını ihlal ettiği için, resmi 16 haziran’11 olarak TOSHIBA'dan özür diledi ve yarattığı zarara istinaden, TOSHIBA'ya maddi tazminat ödemeyi kabul etti. MERİÇ, bundan böyle TOSHIBA marka haklarına saygı göstereceğini, ihlal etmeyeceğini; TOSHIBA markalı sahte (taklit) ürün ithal etmeyeceğini ve satmayacağını, TOSHIBA'ya resmen ve hukuken beyan etti. Akenerji Karını İkiye Katladı Elsys’den Dev ERP Projesi E E nerji sektöründe üretim, dağıtım, toptan ve perakende satış alanlarında etkin olarak faaliyet gösteren Akenerji, 2011 yılının ilk çeyreğindeki net satışlarını, geçen yılın aynı dönemine kıyasla iki katına çıkararak 136,5 milyon TL net satış geliriyle kapattı. Şirketin bu dönemde Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Karı (FAVÖK) 27 milyon TL olurken, ağırlıklı olarak yeni devreye giren santrallerin finansal yükümlülükleri sebebi ile oluşan kur ve faiz giderleri ile ertelenmiş vergi sonrasında net karı 3,7 milyon TRL oldu. İlk çeyrekte FAVÖK Marjı %20 olarak gerçekleşirken Şirket açıklamasında, 2011 için belirlediği yüzde 15’lik FAVÖK marjı hedefini koruduğu vurguladı. Akenerji, 2011’in ilk çeyreğinde gerçekleştirdiği toplam 1 milyar kWh elektrik satışlarının %20’sini DUY piyasasında, kalanını ise ikili anlaşmalar yoluyla sattı. Şirket geçen yılın aynı döneminde toplam 467 milyon kWh elektrik satmış, bunun %66’sını DUY piyasasına yönlendirmişti. 2011 yılının ilk çeyreğinde Şirketin üretimi geçen yılın aynı dönemine kıyasla neredeyse iki katına çıktı ve 664 GWh seviyesinde gerçekleşti. Geçen yıl üretime yenilenebilir kaynakların katkısı sadece %4 iken, bu yıl bu katkı yeni hidroelektrik santrallerin devreye girmesiyle birlikte %32’ye yükseldi. Şirket bu yıl yenilenebilir kaynaklardan 213 GWh elektrik üretti. Şirketin brüt karı 2010 yılına kıyasla neredeyse 4 katına çıktı. lsys, NAKSAN Holding’e bağlı üç şirkette başlattığı SAP ERP projesini başarıyla tamamladı. ROYAL İplik, NAKSAN Plastik ve NAKPilsa şirketlerinde hayata geçirilen projeler sayesinde, birbirinden bağımsız binlerce parametreyle yürütülen iş süreçlerinin daha kontrollü yönetilmesi sağlandı. NAKSAN, bu gelişmeyle, plastik, dokuma, halı ve iplik sektörlerinde faaliyet gösteren 4 firmasında da ERP projelerini canlı kullanıma sunmuş oldu. ROYAL İplik, NAKSAN Plastik ve NAKPilsa’da Mali Muhasebe, Maliyet Muhasebesi ve Kontrol, Kârlılık Analizi, Ürün Maliyeti, Sabit Kıymetler, Depo Yönetimi, Satış ve Dağıtım, Kalite Yönetimi, Bakım ve Onarım, İnsan Kaynakları dahil olduğu 31 modül hayata geçirildi. Projelerle, uçtan uca tam entegre süreçler kurulurken, konsolide edilmiş finansal raporların alınması mümkün hale geldi. Verimlilik artışının sağlandığı projeler sayesinde, üretimden satışa, satıştan stoğa tüm süreçler terminaller üzerinden takip ediliyor. Buna göre, malzemelerin depo yerleri arasındaki transferleri ve mal giriş çıkışları izlenebiliyor. ERP sistemi, NAKSAN Holding şirketlerine, kurumsal kaynaklarını daha etkin planlama, bilgiye dayalı karar verme yeteneğini artırma ve iş süreçlerindeki akışı hızlandırma imkanları veriyor. Şirketler, müşteri ihtiyaçları doğrultusunda belirlenen kısıtları üretimden sevkıyata kadar kontrol edebiliyor; sevkıyat planlamasıyla, nakliye maliyetlerini düşürebiliyor ve teslimatları zamanında gerçekleştirebiliyor. Öte yandan, müşteri bazında nakliye giderleri de dahil edilerek kârlılık analizi yapılabiliyor. Çalışanlar Yaşamı İnternetle Hızlandırıyor I AB (Interactive Advertising Bureau) Türkiye’nin, Türkiye’de 11 milyon 580 bin 171 çalışanı kapsayan İnternet Ölçümleme Araştırması’na göre, çalışanların yüzde 82’si her gün veya haftada birkaç kez banka işlemleri, kültürel faaliyetler, gazete okuma gibi günlük hayatlarının önemli ihtiyaçları için interneti kullanıyor. Araştırmaya göre, çalışan kadınların yüzde 31’i, çalışan erkeklerin ise yüzde 69’u interneti aktif olarak kullanıyor. interneti yüzde 41 oranı ile en çok 25 – 35 yaş arasındaki çalışan nüfus kullanıyor. Bunu sırasıyla yüzde 25 ile 35 – 44 yaş, yüzde 22 ile 24 yaş ve altı, yüzde 12 ile 45 yaş ve üstü nüfus grupları takip ediyor. İnterneti sıkça kullanan çalışan kesimin yüzde 37’si işçiler, yüzde 16’sı özel sektör çalışanları, yüzde 14’ü serbest meslek mensupları (5’ten az kişi çalıştıran), yüzde 11’i orta seviye yöneticiler, yüzde 10’u devlet memurları, yüzde 8’i işverenler (5’ten fazla kişi çalıştıran), yüzde 2’si üst düzey yöneticiler ve yüzde 2’si de nitelikli serbest çalışanlardan (avukat, dişçi vb...) oluşuyor. Araştırmaya katılanların yüzde 58’i ulaşım, tatil, kültürel ve sanatsal etkinliklerinin rezervasyonunu İnternetten yaptığını belirtiyor. Araştırmaya katılanların, yüzde 54’ü bankacılık veya E18 haziran’11 Devlet işlemlerini İnternet üzerinden gerçekleştiriyor. Araştırmaya göre çalışanların yüzde 51’i hafta içi günlük haberleri ve gazeteleri İnternet’ten takip ediyor. Çalışanların yüzde 61’i interneti arkadaşlarıyla haberleşmek için kullanırken, cinsiyete göre bu oran erkeklerde yüzde 59, kadınlarda ise yüzde 67 olarak farklılaşıyor. Video, müzik, film, TV gibi sosyal aktivitelerin İnternet üzerinde kullanımı, yüzde 43 oranında gerçekleşiyor. Erkeklerin yüzde 31’i ve kadınların yüzde 43’ü olmak üzere, çalışanların yüzde 35’i internete telefonlarından girmeyi tercih ediyor. Qualcomm Türkiye’nin Genel Müdürü Barış Ruacan Oldu Q ualcomm geçtiğimiz aylarda Türkiye ofisini faaliyete geçirdi. Qualcomm Türkiye’nin Genel Müdürü ise Silikon Vadisi ve Nokia’da çalışma deneyimlerine sahip olan Barış Ruacan oldu. Barış Ruacan şirketin akıllı cihazlar ve mobil teknolojilere dair talebin her geçen gün arttığı Türkiye’deki faaliyetlerinden sorumlu olacak. Qualcomm’un operatör, dağıtıcı, kamu kurumları ve basın ile olan ilişkileri ile birlikte ülke stratejisini yönlendirecek olan Barış Ruacan 3G de dahil olmak üzere kablosuz teknolojilerde 10 binin üzerinde patente sahip olan şirketin Türk tüketicilerle doğrudan ilişkiye geçme sürecini yönetecek. 1997 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden mezun olan Barış Ruacan San Francisco Üniversitesi’nde Pazarlama ve Enformasyon Teknolojileri dalında yüksek lisans yaptı. Profesyonel kariyerine 2000 yılında San Francisco’da bulunan ve internet tabanlı yazılım geliştiren çeşitli internet şirketlerinde Ürün Müdürü olarak başlayan Ruacan 2001-2004 yılları arasında Silikon Vadisi’ndeki SUN MICROSYSTEMS şirketinde Kıdemli Ürün Müdürü olarak çalıştı. 2004 yılında Nokia’nın Silikon Vadisi’ndeki üssünde Kıdemli Ürün Müdürü olarak çalışmaya başlayan Barış Ruacan şirketin mobil çözümler ve kurumsal akıllı telefonlarından oluşan ürün gamının pazarlanmasını üstlendi. Kariyerini 2006’da Nokia Türkiye bünyesinde sürdüren Barış Ruacan burada sırasıyla Türkiye ve İsrail Bölgesel Bölüm Başkanı ve Satış Müdürü olarak görev yaptı. Nokia’daki Satış Müdürü görevini 2010 yılına kadar sürdüren Barış Ruacan kariyerini bundan böyle Qualcomm Türkiye Genel Müdürü olarak sürdürecek. Şirketler Sabit Hat Numaralarını Taşıyor G eçtiğimiz dönemde cep telefonlarında yaşanan numara taşıma sürecinin bir benzeri sabit hatlarda yaşanmaya başladı. Sabit hatlarda numara taşıma konusuna en büyük ilgiyi gösterenlerin başını ise yoğun görüşme trafiğine sahip şirketler çekiyor. Farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin yanı sıra özellikle çağrı merkezleri, daha ekonomik ve kaliteli hizmet almak hedefiyle numaralarını Millenicom’a taşıyarak tasarruf ediyorlar. Millenicom Türkiye Pazarlama Müdürü Meltem Cebeci, Sabit Numara Tahsis ve Taşıma Yönetmeliği’nin 2009 yılı sonunda devreye girdiğini, ancak operatörler arası arabağlantı anlaşmaları, test çalışmaları ve uygulamadaki sorunların giderilmesi süreci nedeniyle pratikte sağlıklı uygulanabilmesinin 2010 yılı sonunda başladığına dikkat çekiyor: “Sabit numaralarda numara tahsis ve taşıma uygulaması, sektörümüz, dolayısıyla da şirketimiz için çok önemli bir kilometre taşı. Daha önce abonelerin yaptıkları aramalar için hizmet veriyorduk ancak hat sahipliği yerleşik operatördeydi. Bu uygulama ile artık alternatif operatörler de hat tesis eden ve dolayısıyla aboneye tek elden tüm hizmetleri sunan birer telekom operatörü haline geliyor. Bu, rekabet ortamının sağlanmasında da çok önemli bir konu. Millenicom’a numarasını taşıyan kurumsal abonelerimiz sabit hatları için artık sabit ücret ödemiyor, yaptıkları görüşmeler üzerinden ücretlendiriliyorlar. Bu nedenle de çok ilgi görüyor. Şu an kurumsal abonelerle başladığımız numara tahsis ve taşıma uygulamamızı çok yakında bireysel abonelerle genişleteceğiz. Özetle, sabit telekomda asıl rekabet şimdi başlıyor.” Meltem Cebeci, sabit hatta numara taşıma uygulamasına en büyük ilgiyi başta çağrı merkezleri olmak üzere yoğun görüşme trafiği olan kurumların gösterdiğine dikkat çekiyor: “Millenicom olarak sunduğumuz sabit telefon hizmetleriyle kurumlara telefon faturalarında %50’ye varan oranda tasarruf imkanı sunuyoruz. Bugün itibariyle 60.000’i aşkın firmaya sabit telefon hizmeti sunuyoruz. Şimdiye dek 1.500’ün üzerinde numara taşıdık ve önümüzdeki dönemde kurumsal abonelerimizin önemli bir bölümünün mevcut numaralarını Millenicom’a taşıyacağını öngörmekteyiz. İlk etapta İstanbul’daki firmalardan gelen yoğun numara taşıma talebi giderek diğer şehirlerimizde de yaygınlaşmaya başladı. Biz de Millenicom olarak ülke geneline yayılmış 350’nin üzerinde iş ortağımız aracılığıyla abonelerimize en iyi şekilde hizmet veriyoruz.” haziran’11 19 IFS ERP Günleri’nin İlk Durağı Bursa Nexum İş Zekası’nda Büyük Düşünüyor K urumsal kaynak planlama yazılımının ile daha verimli ve kontrollü iş süreçleri elde edilmesinin Türkiye sanayisi için öneminin vurgulanması amacı ile IFS tarafından başlatılan etkinliklerin ilk durağı Bursa olacak. Gelişmiş otomotiv ve makine sanayisi ile Türkiye ekonomisinde çok önemli bir konumda olan Bursa’da 16 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilecek olan etkinlikte IFS ERP çözümleri anlatılırken, yeniçağın kavramı IFS ERP-PLM (Product Lifecycle Management) önemi de paylaşılacak. Etkinlikte IFS Bursa iş ortakları katılımcılarla tanıştırılacak. 16 Haziran 2011 tarihinde Çelik Palas Hotel’de yapılacak olan etkinlik 13.30’da başlayacak. Akademisyen ve gazeteci kimlikleri ile bir çok sektörün iş süreçlerine hakim ve kurumsal kaynak planlama hakkında da derin bilgi sahibi olan İTU Öğretim Üyelerinden Halefşan Sümen’in yapacağı “ERP-PLM Entegrasyonundan Doğan Güç” konulu açılış konuşmasının ardından, IFS Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Ergin Öztürk üretimde entegre çözümleri katılımcılarla paylaşacak. IFS ERP Bursa Projelerinin genel hatları ile anlatılacağı etkinlikte, IFS ERP’nin önemli projelerinden ve sektörlerinin lider isimlerinden olan Durmazlar Makine Genel Müdürü Ahmet Civan ve SKT Otomotiv Genel Müdürü Şevket Tüken IFS ERP projelerini ve geçen süreci katılımcılarla paylaşacaklar. Programın ikinci yarısında üretim sektöründe IFS Çözümlerinin fonksiyonları ve detaylı ekran görüntüleri, IFS Türkiye Teknik Satış Danışmanı Serdar Aksoy tarafından anlatılacak. Etkinlik Oracle Distribütörlerinden Linkplus Satış Yöneticisi Volkan Nalcı’nın “Yeni Oracle Teknolojileri ve Fark Yaratan Çözümler” konulu sunumu ve Sağlam Metal’den Satış Direktörü D. Özhan Türer Yeni Nesil Takım Çelikleri hakkında bilgilendirmesi ile son buluşacak. N exum, Microsoft tarafından belirlenen yetkinlik standartlarını başarıyla karşılayarak iş zekası alanında “Gold Uzmanlık” unvanını almaya hak kazandı. Türkiye’de ve uluslararası arenada başarılı projelere imza atan Nexum, elde ettiği bu uzmanlıkla hizmet kalitesi, insan kaynaklarının yeterliliği ve kalitesi, sayısız müşteri referansı gibi gereklilikleri yerine getirerek iş zekası alanındaki başarısını tescilledi. Nexum Boğaziçi CEO’su Emre Gürül; teknolojiyi yakından tanıyan, bilgi düzeyi, tecrübesi ve e-iş teknolojileri alanında know-how’ı yüksek bir şirket olan Nexum’un Microsoft tescilli bu uzmanlıkla beraber iş zekası alanında da yerini sağlamlaştırdığını ifade etti. Elde edilen deneyim ve bilgi düzeyi ile yeni ve farklı projelere imza atarak yurtiçinde ve yurtdışında büyümeye devam ettiklerini belirten Gürül, başarılı geçen bir 2010 yılının ardından 2011 yılında da sektör ortalamasının üzerinde büyüme hedeflediklerini belirtti. SNC’nin Sandy Bridge’li Sunucuları Satışta I ntel’in yeni nesil Sandy Bridge mimarisinin sunucu tarafındaki ilk örneği olan E3 işlemcileri, SNC sunucuları ile piyasaya sürüldü. Daha önceki Xeon 5400, 5500 ve 5600 işlemci serilerinde olduğu gibi, yeni E3 serisinde de SNC piyasaya ürün süren ilk firma. E3 işlemciler ile gelen en büyük yenilik, Pci-E veri yolunun direkt olarak işlemciye bağlanması. Önceki nesil işlemcilerde pci-e yollar Kuzey Köprüsü üzerinden işlemciye bağlanmakta idi. Bu bağlantı şekli de darboğaz oluşturuyordu. Yeni nesil E3 işlemcilerde ise bu yollar direkt olarak işlemciye bağlandı ve çok yüksek bant genişliği isteyen ekran veya raid kartı gibi kartlarının çok daha hızlı veri transfer edebilmesi sağlandı. Hatırlanacağı gibi Intel aynı şekilde bellek ile 20 haziran’11 ilgili darboğazların oluşmasını engellemek için bir önceki nesil işlemcilerde bellekleri de işlemciye direkt bağlamıştı. 32 nanometre mimari ile üretilen E3 işlemciler, aynı saat hızındaki bir eski nesil Xeon 3400 serisi işlemcilerden aritmetik hesaplamalarda yaklaşık %20, sunucu uygulamalarında ise yaklaşık %30 performans artışı sağlıyor. Ve bu hız artışı, eski nesil işlemcilere göre daha az enerji tüketilerek yapılıyor. İşlemcinin sahip olduğu Turbo Boost 2.0 teknolojisi ile, işlemci tarafından çekilen akım, sarf edilen güç ve ortam ısısı elverdiği ölçüde çalışma frekansı yükseltilir, böylece performansı saat hızına bağlı uygulamalar daha hızlı çalışır. Özellikle çoklu çekirdekten faydalanamayan yazılımlar, bu hız artışı sayesinde daha hızlı çalışabiliyor. TTNET Kütahyalı Depremzedelerin Yanında T TNET depremi yaşayan Kütahya Simavlı depremzedeleri unutmayarak Simav Çadır Kenti içerisinde, iki uzmanın görev alacağı bir TTNET İnternet Erişim Merkezi açıyor. TTNET ayrıca Simav’daki TTNET kullanıcılarına 1 ay ücretsiz internet imkanı sağlayacak. Pek çok ilde etkisi hissedilen 19 Mayıs 2011 Kütahya – Simav Depremi’nin ardından bölgeyi ziyaret eden TTNET Genel Müdürü Tahsin Yılmaz, Simav’daki TTNET abonelerine Haziran ayı boyunca ücretsiz internet kullanma imkanı sunacaklarını açıkladı. TTNET, 20 Mayıs ve öncesinde TTNET ADSL abonesi olan depremzedelere Haziran ayında İnternet Paket ücretlerinde yüzde 100 indirim yapacak, yani Haziran ayında TTNET ADSL internet hizmeti ücretsiz olacak. Kota aşım ücretleri ve Katma Değerli Servisler gibi diğer ücretler ise bu uygulamanın dışında kalacak. Kütahya Simav’da 5.9 şiddetindeki depremin ardından Kütahyalı birçok aile evine giremiyor. Valilikten yapılan açıklamaya göre 859 bina oturulamaz hale geldi. Depremzedelere destek olmak için TTNET, Simavlılara Haziran ayı boyunca TTNET ADSL hizmetini ücretsiz verecek. TTNET olarak depremzedelerin yanında olduklarını ifade eden Yılmaz “TTNET olarak, bilgi toplumuna dönüşmekte olan Türkiye’nin doğal afetler sonrasında da internetsiz kalmaması için gereken önlemlerimizi alıyoruz. Simavlı vatandaşlarımıza TTNET ADSL hizmetini Haziran ayı boyunca ücretsiz sunacağız. Ayrıca, bölgeye hemen bir TTNET İnternet Erişim Merkezi kuruyoruz. İki uzmanımızın görev alacağı TTNET İnternet Erişim Merkezindeki bilgisayarlar ve interneti de ücretsiz olarak kullanacak olan vatandaşlarımız internet ve çevrimiçi iletişim ihtiyaçlarını kolayla karşılayabilecekler” dedi. Namet Satış Süreci İçin de Netsis’i Tercih Etti E t ürünleri pazarının öncü markalarından Namet, satış süreçlerini Netsis ile otomatize ederek sipariş ve ödeme takibini çok daha kolay, hızlı ve verimli hale getirdi. Saha satış ekiplerinin mobil ortamda anlık sipariş girişine olanak tanıyan çözüm sayesinde süreç hızlanırken; zincir mağazaların B2B sistem üzerinden güncelverilere dayalı ürün arayabilme ve sipariş verebilmeleri sağlandı. Namet, iş süreçlerinin de ürünleri kadar başarılı olması için kurumsal yazılım uygulamalarına yatırım yapmayı sürdürüyor. Son beş yılda farklı iş süreçlerini Netsis çözümleri ile daha hızlı, verimli ve hatasız çalışabilir hale getiren Namet, son olarak satış organizasyonunu da Netsis B2B uygulaması ile güçlendirdi. Proje sayesinde saha satış ekiplerine İnternet olan her yerden anlık sipariş girebilme ve girilen siparişin durumunu takip edebilme olanağı sunulurken, bölge müdürlerinin de gerekli onayları mobil cihazları üzerinden verebilmeleri sağlandı. Böylelikle 7/24 bağımsız çalışmaya elverişli bir altyapı kuruldu. Namet Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Kayar proje hakkında şunları söyledi: "Netsis'i yüzde 100 Türk şirketi olması sebebiyle tercih ettik. Bizi bizden başkası tanıyamaz diye düşünüyoruz. İstikrarlı büyümemizde üretim alanında kullanılan makineler ile Netsis sisteminin uyum içerisinde çalışmasının büyük payı oldu. İş süreçlerine ilişkin teknolojimizi bir üst seviyeye taşımamızda en büyük destekçimiz Netsis oldu. Son projemiz olan B2B uygulaması ile satış süreçlerimiz artık çok daha hızlı, kolay ve verimli hale geldi. Netsis bu işin lezzetini artırdı diyebilirim.” haziran’11 21 Jabra Avaya DevConnect Programı Platin Üyesi Oldu A vaya Birleşik İletişim çözümleri için kulaklık çözümleri sunan Jabra; güçlü ses kalitesi, daha yüksek ofis verimliliği ve gelişmiş ergonomik rahatlık sunan kablolu ve kablosuz daha geniş bir ürün yelpazesi geliştirmek üzere Avaya DevConnect Programı’nda en üst seviye olan Platin üyeliğe yükseldi. Avaya telefon çözümlerini hayata geçiren kurumlar artık Birleşik İletişim’in avantajlarından Jabra’nın kurulumu ve kullanımı kolay kulaklık ve konferans çözümleri ile her yerde her zaman rahatlıkla yararlanabiliyorlar. Avaya DevConnect programı, standart tabanlı Avaya çözümleri ile uyumlu yenilikçi üçüncü parti ürünlerinin geliştirilmesini, uyumluluk testlerini ve ortak pazarlama çalışmalarını destekliyor. Program halihazırda binlerce yazılım ve donanım şirketi, entegratör, servis sağlayıcı ve müşteriden oluşuyor. Üye şirketler, kurumlara çoklu tedarikçi ağlarının değerini artırma ve sesi işe değer katan akıllı bir iş uygulamasına dönüştürme olanağı sunan IP telefon, çağrı merkezleri ve mobilite uygulamalarını içeren geniş bir teknoloji yelpazesinde deneyime sahip oluyor. Üyeler, aralarında doğal dil konuşma uygulamaları, kablosuz hizmetler, özelleştirilmiş bilgisayar telefon entegrasyon ve raporlama kabiliyetleri ve belirli dikey sektörlere özel olarak tasarlanmış çözümlerin de aralarında bulunduğu Avaya ile uyumluluğu test edilmiş geniş bir yenilikçi ürün yelpazesi geliştiriyorlar. CeBIT Türkiye Bu Yıl Sinerji Zirvesiyle Beraber Açılacak 6 -9 Ekim 2011 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan CeBIT Bilişim Eurasia Fuarı, 12. yılında “Fuar” ve “Zirve”yi bir araya getirerek İstanbul’da ICT sektöründeki en etkin platformunu yaratacak. CeBIT Bilişim Eurasia’nın ilk günü üç büyük etkinliğe sahne olacak. CeBIT Sinerji Zirvesi kapsamında, ICT sektöründeki mevcut eğilimler “Güvenli İnternet” ve “GSM operatörleri için Baz İstasyonları" olmak üzere iki önemli başlıkta tartışılacak. Zirve, ICT sektöründe çalışan CEO ve CTO’ların katılımı ile gerçekleştirilen ve dünyanın en çok ses getiren web hosting etkinliği olan World Hosting Days’i de Türkiye’de ilk kez ağırlayacak. İstanbul, Moskova, Varşova, Köln, Klausenburg, Londra, Amsterdam, Madrid, Paris ve Zürih olmak üzere 10 Avrupa şehrini kapsayan tanıtım turunun bir parçası olarak etkinlik WHD. local adı altında CeBIT Sinerji Zirvesi’nde yapılacak. Fuar, “4 Bölüm Konsepti" ile bu yıl, tüm sektörler için yenilikçi çözümleri sergileyecek. Bu bölümler, kamu sektöründe kullanılan bilişim teknolojileri, dijital dünyanın son trendleri, geleceğin teknolojileri ve akıllı yaşam konseptlerini konu alacak. CeBIT Hannover’deki “Ortak Ülke Türkiye” projesinin olumlu etkilerine değinen Alexander Kühnel, konuyla ilgili olarak; “Birbiriyle direkt olarak bağlantılı olan CeBIT Bilişim Eurasia ve CeBIT Sinerji Zirvesi ticaret ve fikir alışverişi arasındaki sinerjiden yararlanacak. Zirvede bilgi edinen dinleyiciler hemen alt kattaki salonlarda ürünlere dokunup onları test edebilecekler. Yalnızca sektörün bir araya getirilmesi için değil, aynı zamanda tüm uzmanların ve etkili kurumların bir araya gelmesi ve Avrasya’daki bilişim sektörünün tanıtımının yapılması için fuar ideal bir platform görevini görüyor. Erken başlayan satışları göz önünde bulundurursak bu yılki CeBIT Bilişim Eurasia en başarılı fuarlardan biri olacak. ” açıklamasını yaptı. 22 haziran’11 Türkiye Çağrı Merkezi Sektörüne Avrupa’dan Övgü A vrupa’nın önde gelen çağrı merkezi şirketleri, Türkiye’de verilen çağrı merkezi hizmetlerini Avrupa standartlarında olduğunu hatta bazı konularda Avrupa’dan daha inovatif yaklaşımlar sergilendiğini belirtti. IMI Conferences tarafından çağrı merkezi sektörünün küresel standartlarda gelişimine katkı sağlamak hedefiyle gerçekleştirilen Türkiye Çağrı Merkezi Yöneticileri Toplantısı (TReCCM), sektör yöneticilerini çağrı merkezi alanında başarılı uygulamalarıyla dikkat çeken ülkelerde buluşturmaya devam ediyor. Mayıs ayında Amsterdam’da gerçekleşen ve Hollanda’danın önde gelen çağrı merkezlerinden Unamic/HCN, Amex ve Telegraf’ın ziyaret edildiği etkinlikte; sektör yöneticileri, çalışmaları yerinde görme ve tecrübe etme imkanı yakaladılar. RGN, Global Bilgi, Vodasoft, Assistt, Coca Cola, Avea, Procat, Tempo İletişim, Telegami, Jabra, Uniq, NCR ve Anadolu Hayat, gibi kuruluşların üst düzey yöneticilerinin katıldığı etkinlikte; Türkiye, Avrupalı yöneticilerden övgü aldı. Türkiye’de de faaliyet gösteren, Hollanda ve Benelüks ülkelerine çağrı merkezi hizmeti veren en büyük şirketlerden Unamic/HCN CCO (Chief Commercial Officer) Hans Reuver, “Türkiye’den gelen çağrı merkezi yöneticileri ile birarada olmaktan çok memnun olduk. Unamic/HCN’nin en önem verdiği pazarlardan biri de Türkiye’dir. Türkiye mevcut potansiyeli ile bu sektörün dünyada en çok büyüyeceği pazarlardan biridir. Avrupa ve Amerika’da belli bir doygunluk düzeyine gelmiş bu sektör, Türkiye’de yeni gelişme dönemindedir. Türkiye’nin sağladığı fırsatlar ve olanaklar, çağrı merkezi bağlantılı birçok işin Türkiye’de ve Türkiye üzerinden yapılabilmesini sağlayacaktır. Unamic/HCN’nin çok uluslu yeni ortaklık yapısı da, Türkiye’yi öncelikli yatırım yapılacak ülkeler arasına aldı. Türkiye’nin önde gelen çağrı merkezi şirketlerinin yöneticileri ile yaptığımız görüş alışverişinde, Türkiye’nin bu alanda dünya ile yarışır bir düzeye olduğunu ve hatta bazı yeni ve inovatif yaklaşımların hizmet olarak sunulduğunu öğrendik. Türkiye çağrı merkezi şirketleri ile Unamic/HCN olarak önümüzdeki dönemde anlamlı işbirliklerine imza atmayı hedefliyoruz” dedi. IMI Conferences’in her yıl düzenli olarak organize ettiği uluslararası işbirliği toplantıları geçtiğimiz yıllarda Dubai, Dublin ve Madrid’de gerçekleştirildi. Dünyadaki en yeni yaklaşımların yerinde görülüp, incelenmesi ve Türkiye’ye transfer edilmesini sağlayan bu işbirliği toplantılarının gelecek yıllarda da sektörün önemli merkezleri sayılan farklı ülkelerde devam etmesi planlanıyor. haziran’11 23 Veri Depolama Pazarında Dev Anlaşma V eri depolama pazarının öncülerinden Seagate ve teknoloji dünyasının devlerinden Samsung, veri depolamada dünyanın en büyük ortaklığını gerçekleştirdi. Sahip oldukları yatırım ve kilit teknolojileri bir araya getirerek stratejik ilişkilerinin düzeyini güçlendirecek anlaşma ile Samsung, sabit disk faaliyetlerini Seagate bünyesinde topluyor. Bu anlaşma kapsamında Seagate, Samsung PC’leri, dizüstü bilgisayarları ve tüketici elektronikleri için sabit disk tedarik edecek, bir Samsung üst düzey yöneticisi Seagate’in Yönetim Kurulu üyesi olarak yer alacak. Bu işlem ve ilgili stratejik anlaşmalar, her iki şirketin de geçerli ve gelecekteki ürün geliştirme gayretlerini ve yol haritalarını daha iyi hizalamasını sağlayarak, yeni ürünlerinin piyasaya çıkma sürelerini kısaltacak ve şirketleri taşınabilir bilgi işlem, bulut bilgi işlem ve katı hal depolama 24 haziran’11 da dahil olmak üzere, ancak bunlarla sınırlı olmaksızın, gelişen pazarlardaki fırsatları daha hızlı yakalayacak konuma yerleştirecek. Seagate, Samsung ile yaptığı stratejik ortaklığa paralel olarak, TDK Corporation/SAE Magnetics (H.K.) Ltd. ile olan ilişkilerini de güçlendirmeyi bekliyor. Bu işlem ve anlaşmalar birlikte Seagate ile Samsung arasında, Ağustos 2010'da duyurulan ortak geliştirme anlaşmasıyla başlayan stratejik ilişkiyi genişletmiş oluyor. Seagate Başkanı, CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Steve Luczo işbirliği ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Samsung’la stratejik ilişkimizi, her iki şirketi de teknolojileri ve ürünleri çerçevesinde daha etkin biçimde uyumlu hale getirecek şekilde güçlendirmekten dolayı memnunuz. Samsung’la uzun vadeli ilişkimizi desteklemeye yönelik olarak çok daha büyük ölçekte işlere imza atmayı ve müşterilerimize daha geniş kapsamlı yenilikçi depolama ürün ve çözümleri sunmayı umuyoruz.” dedi. Anlaşmanın birinci hedefinin pazara ve tüketicilere değer katmak olduğunu belirten Samsung İş Birimi Başkanı Oh-hyun Kwon da “Samsung olarak farklı ve kapsamlı tüketici ve kurumlara yönelik olarak yaratıcı teknoloji çözümleri sunmak için Seagate ile mevcut olan stratejik ilişkisinin kapsamını genişlettiği için büyük heyecan duyuyoruz” dedi. Yapılan işlem ve anlaşmalar, Seagate’in Çin'deki ve Güneydoğu Asya'daki müşteri erişimini büyük ölçüde genişletiyor. Ayrıca karşılıklı tedarik anlaşmaları, şirket SSD ve katı hal hibrit ürün portfolyosunu genişlettikçe Seagate'in üst düzey NAND flash tedarik kaynağını güvenceye almasını ve Seagate'in, Samsung'un disk tedariğinde önemli bir rol almasini sağlıyor. Anlaşma aynı zamanda Samsung'a Seagate üzerinde önemli bir mülkiyet konumu da sağlıyor. Turkcell Teknolojisiyle Ukrayna’da İlklere İmza Atıyor T urkcell uluslararası operasyonlardaki başarılarını grup şirketlerinden life:)’ın Kiev’deki genel merkezinde tanıttı. Ukrayna’nın en dinamik ve yenilikçi mobil iletişim şirketi olarak bilinen life:)’ın ülke genelinde 9 merkez ofisi ve 488 mağazası bulunuyor. Kuruluşundan bugüne kadar toplam 1,3 milyar dolarlık yatırım yapan life:) kısa sürede yenilikçilik ve kaliteyle özdeşleşen bir marka olmayı başardı. Türkiye’de ilklere imza atan Turkcell’in geleneğini bozmayan life:) ülkeyi Edge, “Çalarken Dinlet”, “Mobil TV” gibi yenilikçi servislerle tanıştırdı. life:) 2010 yılında ülkeye ilk mikro simkart ile ilk Android işletim sistemine sahip cihazı getiren şirket oldu. Ukrayna’da 1150 çalışanıyla 8.7 milyon aboneye hizmet veren life:) Ukrayna’nın 2011 1.çeyrek performansı da değerlendirildi. AVFÖK marjı bir yılda 17 puan artan life:)’ın AVFÖK’ü 2011’in ilk çeyreğinde geçen seneye göre yüzde %224 yükseldi. Toplantıda konuşan Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, Turkcell’in uluslararası başarılarını şu sözlerle anlattı: “Türkiye’nin Turkcell’i olarak insanımızdan aldığımız güçle ve teknolojiyle fark yaratmaya devam ediyoruz. Anadolu’dan yola çıktık ve bugün 9 ülkede 242 milyonluk bir coğrafyaya Turkcell kalitesiyle hizmet götürüyoruz. Operasyon yürüttüğümüz 5 ülkede pazar lideriyiz. Bugün burada Kiev’de Turkcell’in yaratmış olduğu sinerjiye hep birlikte şahit olduk. Abonelerimize en iyi hizmeti götürmek ve ülkemizi yurtdışında da en iyi şekilde temsil etmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Bölgesel gücümüz her geçen gün artıyor”. Operasyonun daha ilk yılında Ukrayna'nın önde gelen ekonomi gazetelerinden Delo tarafından Ukrayna’nın en değerli 4. markası olarak gösterilen life:), 2006 Mayıs’ında World Business Awards’ta (Stevei Ödülleri) “Dünyanın En İyi Yeni Şirketi” ödülüne layık bulundu. “Sosyal Sorumluluk” konusunda Turkcell’in Türkiye’deki uygulamalarını örnek alarak öncü projelere imza atan şirket, 2008 yılında PR News Platinum Ödülleri’nde ‘Yardım Etmek Çok Kolay’ KSS projesiyle “Avrupa’daki En İyi KSS Projesi Ödülü”ne layık bulundu. Belarus’un 3G hizmeti veren tek operatörü life:) Belarus, hızlı bir büyüme kaydederek kısa sürede %16 pazar payına ulaştı. Son çeyrekte abone alımına devam eden life:) Belarus, 2011’in ilk çeyreği sonunda 1.7 milyon abone sayısına ulaştı. Ülke nüfusunun %96’sını kapsamayı başaran şirket, 450’yi aşan çalışanın yanısıra 1800 satış noktasıyla hizmet veriyor. Turkcell’in %41,45 oranında hissesine sahip olduğu Fintur, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Moldova’daki operasyonları kapsıyor. Bu şirketlerin 4 ülkedeki toplam abone sayısı 16.5 milyona ulaştı. Bu dört ülkenin üçünde pazar lideri olan operatörler başarılı performanslarıyla yüksek büyüme trendi gösteriyor. Turkcell’in Kuzey Kıbrıs, Almanya, Belarus ve Ukrayna operasyonları ise doğrudan Turkcell’e bağlı yönetiliyor. Kuzey Kıbrıs’ta %69 pazar payına sahip olan şirket yeni başladığı Almanya operasyonunda ise ilk aşamada 4 milyona yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını hedefliyor. Toplantıda 2011’in ilk çeyrek sonuçları da açıklandı. Turkcell Grubu, 2011 yılının ilk çeyreğinde 2,1 milyar TL gelir, 626 milyon TL AVFÖK ve 330 milyon TL net kar kaydetti. Düşen arabağlantı ücretleri ve azami fiyat düzenlemeleri gelirleri olumsuz etkilerken, grup şirketlerinin katkısı artarak devam etti. haziran’11 25 2023’te Nakitsiz Türkiye B ankalararası Kart Merkezi (BKM), alışverişlerde nakit yerine banka kartı kullanımını yaygınlaştırmak için başlattığı yeni kampanyasının yıldızı olarak, Osmanlıca’da “nakit” anlamına gelen Keklik’i seçti. BKM’nin yeni kampanyasında, “Nakit ve Banka Kartı” arasında amansız bir mücadele yaşanacak. Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) alışverişlerde nakit yerine banka kartı kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla, 2004 yılından bu yana sürdürdüğü bilinçlendirme çalışmalarının “yeni kampanyası” başladı. Bankalararası Kart Merkezi “Bay Bay Nakit” sloganı ile başlatılan yeni kampanyası ile, günlük hayatta nakit para kullanmanın çalınma, kaybolma, bozuk para taşıma, gibi risk ve dezavantajlarından yola çıkarak, alışverişlerde banka kartının modern ve nakite karşı avantajlı olduğunu tekrar gündeme getiriyor. Kampanya ile, bugüne kadar yakalanan bilinç seviyesinin daha da artırılması ve alışverişlerde nakit yerine banka kartı kullanımının yaygınlaştırılması hedefleniyor. Geçtiğimiz yıl, Kleopatra, James Bond ve Napolyon tiplemelerinin yer aldığı kampanya ile karşımıza çıkan Bankalararası Kart Merkezi (BKM) yeni banka kartı kampanyasında, bu kez 26 haziran’11 hepsinden farklı, sıra dışı bir karakter olan “Keklik” ile dikkat çekiyor. Osmanlıca’da nakit kelimesinin anlamlarından biri olan “keklik” BKM’nin yeni banka kartı kampanyasında huysuz, başına buyruk, geçimsiz karakterimiz “Nakit”e dönüşüyor. “Keklik” yani “Nakit” banka kartının, onu tahtından etmesinden kaynaklanan memnuniyetsizliğini açıkça belli ederek, her fırsatta banka kartı kullanan insanlara, çeşitli tuzaklar kurmaya başlıyor. Dijital platformlarda sosyal mecraların etkin olarak kullanılacağı kampanyanın merkezinde www.baybaynakit.com isimli özel bir web sitesi var. Siteyi ziyaret edenler farklı mekanlarda farklı deneyimler yaşayacaklar. Nakit hikayeleri için hazırlanan filmleri izleyebilecek, Baybaynakit’in Facebook ve Twitter’daki sayfalarına giderek “nakde veda” hareketinin yakın birer takipçisi olabilecekler. İnteraktif olarak kampanyaya katılabilecekler. “Boşuna Nakit Taşıma, Banka Kartınla Hesabın Hep Yanında”, “Nakit Çekmekle Vakit Kaybetme, Yap Alışverişini Banka Kartınla”, “Çalınan Kaybolan Nakit Geri Gelmez. Banka Kartın Şifrelidir Kartın Kaybolmaz” sloganları ile reklam kampanyasını başlatan BKM, Türkiye’de bugün 70 milyonun üzerinde banka kartı olduğunu ve banka kartı ile nakit para taşıma derdi olmadan alışveriş yapıldığını açıkladı. Konuyla ilgili açıklama yapan Bankalararası Kart Merkezi Genel Müdürü Sertaç Özinal, banka kartı kampanyaları ile kartlı ödeme sistemleri sektörünün kart kullanıcıları tarafından daha yakından tanınmasını ve banka kartlarının tüm alışverişlerde kullanımının artmasını hedeflediklerini söyledi. Sertaç Özinal konuşmasında, bugüne kadar sürdürdükleri bilinçlendirme kampanyaları sonucu, alışverişlerde banka kartı kullanım oranında, yıllık yüzde 65 ‘lik bir artış sağladıklarının da altını çizdi. Okan Bayülgen’le gerçekleştirdikleri kampanyada büyük bir ivme kazandıklarını söyleyen Özinal, halen banka kartını sadece maaş çekimlerinde kullanan ve onunla alışveriş de yapmayı aklına getirmeyen çok kart sahibinin olduğunu söyledi. Özinal, Okan Bayülgen’le başlayan ve şimdi “Keklik” tiplemesi ile devam edecek yeni kampanyaları ile alışverişlerde banka kartı kullanım oranını yükselteceklerini sözlerine ekledi. Uzun soluklu yeni kampanyanın başta dijital platformlar olmak üzere birçok iletişim ayağı olacak. Kampanyanın stratejik planlaması ve yaratıcı çözümlemeleri UltraRPM tarafından hazırlanarak gerçekleştirildi ve koordine edildi. Bilgi Teknolojilerine Yatırım Şart D eloitte Türkiye, "Bilgi Teknolojileri - İş Dünyası Dengesi 2011" başlıklı raporunu yayımladı. Dünya genelinde hazırlanan rapora paralel olarak Türkiye özelinde bir araştırma yapan Deloitte Türkiye, ülkemizde bilgi teknolojilerinin (BT) iş dünyası ile ne kadar uyumlu olduğunu tespit etmeye çalıştı. Raporda şirket içinde bilgi teknolojileri yöneticisi üst yönetime ne kadar yakın olursa ve iş hedefleriyle uyum ne kadar yüksek olursa, şirketin büyümesinin de o kadar güçlü olacağı vurgulandı. Katılanların dörtte biri üst düzey yönetici, yarısı BT yöneticisi ve kalan bölümü ise BT çalışanları ve iş birimleri yöneticileriydi. Şirketlerin %58'i finans sektöründe faaliyet gösteren kurumlar iken, %42'si diğer sektörlere dağılmış durumdaydı. Katılımcıların %64'ü BT birimlerinden, %36'sı ise iş birimlerindendi. Rapora göre, Türkiye'de CIO'nun (Bilgi Sistemleri Üst Yöneticisi) ve CISO'nun (Bilgi Güvenliği Üst Düzey Yöneticisi) organizasyondaki yeri belirsiz. BT maliyet yönetimi çalışmalarının da eksik olduğu görülüyor. Katılımcıların yarısı yönetim stratejilerinde BT'nin öneminin olmadığını düşünürken, BT'yle ilgili raporlama yapanların sayısının da düşük olduğu görülüyor. Katılımcıların %52'si BT güvenlik ve mahremiyet projeleri için bütçelerinin yetersiz kaldığını vurguluyor. Sonuçlar ışığında Deloitte Türkiye kurumlara ilerleyen günlerde gündeme gelmesi beklenen regülasyonlara uyumu hızlandıracak Bilgi Güvenliği Yönetimi Sistemi (ISO 27001) projelerine yatırım yapmalarını öneriyor. Deloitte Türkiye Kurumsal Risk Hizmetleri Ortağı Cüneyt Kırlar raporla ilgili olarak şunları söyledi: "Bilgi Teknolojileri - İş Dünyası Dengesi araştırmasını Türkiye'de üçüncü kez gerçekleştirdik. Araştırmaya katılım davetimize üst düzey yöneticilerin ve BT yöneticilerinin gösterdiği ilginin her yıl arttığını görmenin mutluluğu içerisindeyiz. Bu çalışmamızda BT'nin katılımcıların %64'ünü oluşturuyor. %36'sı projelerini portföy yönetimi yaklaşımı olmadan yönettiklerini belirtirken, %17'sinin herhangi bir proje yönetim metodolojisi bulunmuyor. ■ BT yönetimi ve uyumu: Katılımcıların sadece %8'i BT performanslarını resmi olarak ve sürekli şekilde, iş ve teknik göstergelere göre ölçüyor, ilgili raporları hem BT hem iş birimleriyle paylaşıyor. "Kurumsal Mimari Ekibi" ve "Proje Ofisi" kavramlarının her ikisinin de bulunduğu kurumlar katılımcıların %46'sını oluşturuyor. Bunun nedeninin ise çoğunluğun dış kaynak kullanımını tercih etmesi olduğu belirtiliyor. Türk iş dünyasındaki yerini ve iş dünyasına uyumunu araştırdık. Türkiye'yle ilgili tespitlerimizi paylaşarak araştırma sonuçlarını daha faydalı hale getirmeyi hedefledik. Günümüzde BT konusunun öneminin giderek arttığını göz önünde bulundurarak, raporumuzun her sektörden ve ölçekten şirket için faydalı olacağını düşünüyoruz." Bilgi Teknolojileri - İş Dünyası Dengesi 2011" raporunun önemli noktaları: ■ BT yönetişimi: BT yönetiminde üst düzey yönetim ile bağ kurmak konusunda Türkiye'de gelişmelerin kaydedildiği görülüyor. 2010'da katılımcıların %11'i BT konularının daima yönetim kurulunda görüşüldüğünü belirtirken, 2011 yılında bu oranın %20'ye çıktığı görülüyor. Buna rağmen katılımcıların yarısı yönetim stratejilerinin belirlenmesinde BT'nin önemli olmadığını düşünüyor. ■ BT dış kaynak kullanımı: Raporda, katılımcıların farklı nedenlerle dış kaynak kullanımına olumlu yaklaştığı görülüyor. %36 özel beceriler gerektiği için, %12'si ise mali nedenlerden dolayı dış kaynak kullanımını tercih ediyor. ■ BT güvenliği: Araştırma sonuçları Türkiye'de CISO'nun (Bilgi Güvenliği Üst Düzey Yöneticisi) organizasyondaki yerinin belirsiz olduğunu gösteriyor. Katılımcıların %26'sı bilgi güvenliği yöneticisinin bulunmadığını, %76'sı ise BT güvenlik departmanının bulunmadığını belirtiyor. ■ BT gelişimi ve trendleri: Türkiye'de, BT departmanlarında Portföy Yönetimi kavramının oluşturulmadığı görülüyor. Bu konuda BT ve İş Birimleri'nin birlikte çalışarak karar vermediği kurumlar haziran’11 27 HP, Birleşik Altyapılarda En Güvenli ve Yüksek Performanslı Veri Depolama Teknolojilerini Sunuyor advertorial Günümüzde “Bilginin” dünyanın en değerli metası olduğu gerçeğinden hareket eden HP, şirketlerin önemli bilgilerini güvenle koruyabilmesi için en gelişmiş sanallaştırma teknolojilerinden yararlanan veri depolama çözümlerini sunuyor. HP’nin Birleşik Altyapılarını kullanan 3PAR, StoreOnce, HP StorageWorks X9000 ve P4000 SAN veri depolama çözümleri, sunucularla depolama birimlerinin sanallaştırılmış ortamlarda yüksek performansla ve güvenilir olarak uyum içinde çalışmasını sağlıyor. HP’nin depolama çözümleri, işletmelerin “Her An Aktif ve Proaktif” olmasını sağlayarak veri güvenliğini artırıyor, iş sürekliliğini sağlıyor ve bu sayede, şirketleri değişen şartlara anında cevap verebilen 7/24 Yaşayan Kurumlara dönüştürüyor. 3PAR’ın gücü 3PAR veri depolama sistemleri, optimize dosya boyutlarını anlık görüntülerle birleştirip sanal disk alanları oluşturmasıyla veri kurtarma ile yedeklemede benzersiz hız ve güvenlik sağlıyor. 3PAR ile bir disk alanı saniyeler içinde yeniden oluşturabiliyor. 3PAR, Bulut Bilişim kapsamında, işletim sistemlerini internet üzerinden uzak bağlantı yaptıkları veri merkezleri üzerinden kullanan “Yalın İstemciler” için ayrılan depolama alanlarının da optimize edilmesini sağlıyor. Kompakt yapısı ile ofiste yer tasarrufu sağlayan 3PAR ürünleri, modüler Birleşik Altyapılar sayesinde HP’nin diğer depolama çözümlerine de sanallaştırma ile hızla entegre edilebiliyor. HP StorageWorks X9000 ve sanal veri havuzları HP StorageWorks X9000 Network Veri Depolama Sistemleri ise büyük miktardaki veriyi tek bir “ad alanı” altında yer alan ortak bir sanal havuzda depoluyor. Özellikle 3PAR ve X9000 çözümlerini birlikte kullanarak sanal depolamayı yine sanal bir network ile konsolide eden kurumsal işletmeler, bu sayede sektörün en uygun maliyetli ve yüksek performanslı depolama çözümünden yararlanıyor. HP, depolama çözümlerini Microsoft Exchange için E5000 mesajlaşma sistemiyle geliştiriyor. Microsoft Exchange mesajlaşma hizmetlerini bütünleşik depolama, sunucu ve network donanımıyla destekleyen E5000, Microsoft Exchange’in iş yükünü üstlenerek işletmelerin sistem kaynaklarını başka yerlerde de kullanmasını sağlıyor. HP’nin diğer bir depolama çözümünü ise P4000 SAN ailesi oluşturuyor. Network üzerinden ”ayrı kutular” arasında RAID yapabilen P4000 SAN ailesi, uzak veri merkezleri de dahil olmak üzere, ünite başına 16 ayrı kutuyu birleştirip tek bir depolama alanı olarak kullanabiliyor. Bu da sanal depolama alanınızın aynı zamanda bir iş sürekliliği çözümü olarak kullanılmasına izin veriyor. Bulut Bilişimle uyumlu sistem tek bir kullanışlı arayüzle yönetilebiliyor. P4000 SAN sadece kutu içinde değil, farklı kutular arasında da sanallaştırma yapabilen tek depolama çözümü olarak öne çıkıyor. HP, D2D çözümlerinde standart olan StoreOnce yazılımı ile veri tekilleştirme hizmeti de sunuyor ve depolamada dosyaların gereksiz kopyalarının saklanmasını önleyerek veri yükünde aşırı artışı önlüyor. StoreOnce, veriyi sadece bir kez tekilleştiren depolama çözümünü oluşturuyor. Ayrıca, arka uç veri merkezleriyle de ihtiyaca göre ölçeklenerek çalışıyor. advertorial StoreOnce ile üstün veri tekilleştirme Yılın İlk Çeyreğinin Atama Bilançosu Y ılın ilk çeyreğinde üst düzey yöneticilerde en çok atama ilaç sektöründe gerçekleşti. Satış ve pazarlama, atama yaşanan alanların başında geliyor. Genel müdür atamaları ise en fazla perakendecilik sektöründe yapıldı. Atama ve transfer dünyasında 2011’in ilk ayları hareketli geçti. 25 farklı sektörde gerçekleşen üst düzey 110 atamayı inceleyen Yenibiris.com, en fazla yönetici atamasının ilaç sektöründe, satış ve pazarlama pozisyonlarında meydana geldiğini ortaya çıkardı. İlaç sektörünü perakendecilik ve toptancılık sektörü takip ediyor. Holding ve turizm-otelcilik sektörlerindeki firmalar ise ağırlıklı olarak insan kaynakları departmanlarında yönetici değişikliği yaptı. Medyada daha çok reklam müdürleri ataması oldu. Genel müdür atamalarında ise ağırlık perakendecilik sektöründe. 2011 yılı ilk çeyreğinde atama bilançosu şu şekilde gerçekleşti: En çok üst düzey yönetici ataması yapılan ilk beş pozisyon: • Satış müdürü • Satış ve pazarlama koordinatörü • Genel müdür 30 haziran’11 • Genel müdür yardımcısı • İnsan kaynakları müdürü En çok üst düzey yönetici ataması yapılan ilk beş sektör: • İlaç (18 yönetici) • Perakendecilik-Toptancılık (12 yönetici) • Otomotiv (8 yönetici) • Bilişim (8 yönetici) • Bankacılık-Finans (8 yönetici) Genel müdür ataması yapılan ilk beş sektör: Perakendecilik-Toptancılık Hakan Şahin, A Plus Ataköy AVM Genel Müdürü Ahmet Serhan Sert, Palladium AVM Genel Müdürü Özkan Zere, Yataş İdari ve Mali İşler Genel Müdürü M. Vahit İpekçi, Demsa Grup Luxury Genel Müdürü Gürhan Pasinli, Imperial Tobacco Türkiye Genel Müdürü Özkan Şenyüz, Carousel AVM Genel Müdürü Kubilay Özerken, Metro Toptancı Market Türkiye Genel Müdürü Guillaume de Colonges, CarrefourSA Genel Müdürü Hızlı Tüketim Pınar Öney, Nestle Çocuk İçecekleri Genel Müdürü Hakan Mısri, Nestle Kenya Genel Müdürü Ahmet Levent Yüksel, Pepsico Doğu Balkanlar İş Birimi Genel Müdürü Otomotiv Mete Ekin, Türk Pirelli Lastikleri Genel Müdürü Üretim-İmalat Mike Jackson, Schindler Türkiye Genel Müdürü Bankacılık-Finans Alp Keler, AK Portföy Genel Müdürü Yenibiris.com Genel Koordinatörü Burçak Pak Yılmaz 2011 ilk çeyrek atama bilançosunu şöyle değerlendirdi: “Yaz ayları yaklaşırken başta AVM’ler olmak üzere perakende sektörünün üst düzey yönetici düzeyinde değişime ihtiyaç duyduğunu Yenibiris.com verilerinden de gözlemliyoruz. Nisanın ikinci haftası itibariyle yayında olan perakende üst düzey yönetici ilanları, ilk üç aya göre iki kat artmış durumda. Özellikle mağazacılık, yönetici atamalarında diğer sektörleri geride bırakmaya devam edecek gibi görünüyor.” Apple Google Savaşı Nasıl Sonuçlanacak? İ ki kılıç birbirine vurursa içlerinden birisi kırılır derler. Son 2 senedir mobil pazarda Google ve Apple’ın savaşına tanık oluyoruz. Bu savaşın nasıl doğdunu ve nasıl sonuçlanabileceğini, geçmişte Palm ve Facebook’a yaptığı büyük yatırımlarla tanınan Roger McNamee açıkladı. McNamee bu ikilinin savaşıyla ve gelecek stratejileriyle ilgili oldukça aydınlatıcı bilgiler veriyor. Ama isterseniz önce kısa bir yolculuğa çıkalım. Aslında her şey, 2007 yılında Apple’ın ilk iPhone’u çıkarmasıyla başladı. Kapasitif dokunmatik ekran üzerinden yönetilebilen ve son derece interaktif bir cep telefonu deneyimi sunan iPhone 2G, akıllı telefon kavramının önünü açmış oldu. Daha sonra iPhone 3G ve 3GS karşımıza çıktı. Bu arada Steve Jobs yönetimindeki Apple’ın sadece donanıma değil içeriğe de önem veren planının ikinci ayağına şahit olduk; App Store… Uygulama yönünden büyük zenginlik sunan App Store, kısa sürede telefon kullanma alışkanlıklarını kökten değiştirdi. Tabii bu arada karşımıza notebook’larla netbook’ların tahtına oynayan ve tablet kavramını yeniden canlandıran iPad çıktı. Bu arada Google ne yaptı? Yavaş yavaş “www” döneminin eskidiğinin farkına varan ve Apple’ın mobil pazardaki hamlelerine cevap vermek isteyen internet devi, hemen kolları sıvadı ve Android’i çıkardı. Android ilk çıktığında çok büyük yankı uyandırmadı ta ki, HTC – Google ortaklığının doğduğu Nexus One Android 2.1 Eclair ile gelene kadar. Nexus One ile birlikte iOS dışında yeni bir mobil işletim sistemi vardı ve açık kaynak kodluydu. Yani iTunes gibi bağımlılıklardan uzak tutuyor. Arayüzler ve kernellerle istenildiği gibi geliştiriciler tarafından değiştirilebiliyordu. Günümüze döndüğümüzde, iOS ve Android savaşının, aslında Google ve Apple’ın birbirlerinin Pazar paylarına hakim olmak için sürdrüdüğü savaşın tüm öğelerini barındırdığını görebiliyoruz. Yeni teknolojinin getirdiği yeni hayat, mobil olmak ve istenilen bilgi ve/veya içeriğe anında erişmekten geçiyor. Dolayısıyla bu konudaki en etkin iki global şirket kılıçlarını çektiler ve birbirlerine vurmaya başladılar. Peki hangisi kırılacak? Sorunun cevabını teknoloji dünyasının kurt yatırımcısı Roger McNamee veriyor: McNamee CNBC’ye verdiği röportajda, yaklaşık on yıldır internetin HTML himayesinde olduğunu ve artık bundan dolayı Google’ın durgunlaştığını ancak uygulamalarıyla değişikliğe giden Apple’ın, başarısını cihazlarının yok satmasıyla kanıtladığını belirtiyor. “Şu anda Apple ‘www’yu öldürüyor.” diyen kurt yatırımcı sözlerine şöyle devam ediyor: Apple mobil pazarda ve bunlarla erişim sağlanan uygulamalarda Google ile Microsoft’a büyük üstünlük sağladı. Microsoft pazardan dışlandı diyebiliriz. Google yeni bir şeyler yapsa bile Apple iPad 2 ile pazarda hakimiyet kuracaktır.” haziran’11 31 Hasan Selman Avrupalı KOBİ’ler Bulutu Benimsedi Bulut iş dünyasındaki etki alanını hızla artırmaya devam ediyor. Avrupalı KOBİ’lerin büyük bir bölümü bulutu tercih ediyor. D ijital çağın bilgi işlem modeli olarak lanse edilen bulutun önümüzdeki dönemde, başta iş dünyası olmak üzere son kullanıcılara kadar çok büyük bir kitleye etki edeceği öngörülüyor. Hatta çoğu analist bulutun, tıpkı internet ve mobil devinim gibi insanların alışkanlıklarını değiştireceğini onlar için bir zorunluluk haline geleceğini öne sürüyorlar. Bulutun etki alanine artırma hızına bakılırsa bu hiç de zor değil. VMware Avrupa’daki KOBİ’ler arasında bulut bilişime geçiş üzerine kapsamlı bir araştırma yaptırdı. Dynamics Research adlı İngiliz araştırma şirketi tarafından Avrupa’nın 8 ülkesinde (Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Polonya, Rusya, İspanya ve İngiltere) 1 ile 250 çalışana sahip KOBİ’lerde görev yapan 1.616 bilişim karar vericisi arasında gerçekleştirilen bağımsız araştırma, KOBİ’lerin yüzde 60’ının şimdiden altyapılarının tamamını ya da bir bölümünü buluta taşıdıklarını ortaya koydu. Bu KOBİ’lerin yüzde 86’sı, bulut bilişimin avantajlarından yararlanmayı sağlayan kilit teknoloji olan sanallaştırmanın buluta geçişlerini kolaylaştırdığını belirtiyor. VMware’in araştırması, Avrupa’daki KOBİ’lerin sanallaştırmayı 32 haziran’11 ciddi biçimde benimsediğini de gösterdi. Araştırmaya göre Avrupalı KOBİ’lerin yüzde 73’ü bilişim altyapılarının en azından bir kısmını halihazırda sanallaştırmış durumda. Sanallaştırma yapma sebepleri sorulduğunda en yaygın belirtilen sebepler, sanallaştırmanın sermaye ve operasyonel bilişim harcamalarını azaltması oldu. KOBİ’lerin yüzde 37’si sanallaştırma yoluyla IT donanım harcamalarını azalttıklarını ve IT bakım maliyetlerini düşürdüklerini belirtti. Araştırmaya gore her ne kadar maliyet tasarrufları halen birincil etkense de, sanallaştırmanın sunduğu çeviklik faydaları konusunda da artan bir bilinç olduğu gözleniyor. KOBİ’lerin yüzde 25’i sanallaştırmanın kurumun yeni uygulama ve servisler kullanmaya başlamasını kolaylaştırdığını söylüyor. Araştırma ayrıca sanallaştırma ve KOBİ’lerin bulut bilişime geçişleri arasında da bir bağ olduğunu ortaya koydu. KOBİ’lerin sanallaştırılmış bilişim altyapısına sahip yüzde 76’sı, bilişim altyapılarının en azından bir kısmını buluta taşıdıklarını dile getirdi. Bilişim altyapısını sanallaştırmadan buluta geçirenlerin oranı ise sadece yüzde 5’le sınırlı kalıyor. Halihazırda bulut hizmetlerinden yararlanmaya başlayan KOBİ’ler arasında yüzde 86’sı da, sanallaştırmanın geçişi hızlandırdığını ifade ediyor. VMware’in araştırması KOBİ yöneticilerinin bulutu anlayış seviyesini de değerlendirdi. Üst yönetim ekibinin bulut bilişimin hangi avantajlarını anladığı sorulduğunda, KOBİ’lerin yüzde 38’i IT donanım maliyetlerini (sermaye harcaması) düşürdüğünü, yüzde 40’ı da IT bakım maliyetlerini (operasyonel harcama) düşürdüğünü belirtti. Maliyet tasarrufuna odaklanan KOBİ yöneticilerinin büyük bölümü hala bulut bilişimin çeviklik avantajlarından haberdar değil. IT yöneticilerinin sadece yüzde 22’si, yönetimlerinin bulut bilişimin işlerine büyük çeviklik katma yeteneğine sahip olduğunu anladığını kaydediyor. Müdürlerin sadece yüzde 12’si, bulut bilişimin hayati öneme sahip avantajı olan esnek ve ölçeklenebilir IT altyapısı sunma yeteneğini anlıyor. Ancak yönetim bulut bilişimi tam olarak anlayamasa da, araştırma anlayışın KOBİ IT yöneticileri nezdinde daha gelişmiş olduğunu ortaya koyuyor. KOBİ yöneticilerinin yüzde 22’si bulutun çeviklik avantajlarını anlarken, IT yöneticileri arasında bu rakam yüzde 26. KOBİ yöneticilerinin yüzde 23’ü rutin IT görevlerine harcanan zamanda tasarruf sağlandığını belirtirken, IT yöneticileri arasında bu oran yüzde 27. KOBİ yöneticilerinin yüzde 16’sı şirketi gelecek teknolojik değişikliklere hazırladığını söylerken IT yöneticileri arasında bu oran yüzde 18. Araştırma sayesinde buluta geçişin en sık görüldüğü Avrupa ülkeleri hakkında da bilgi sahibi olunabiliyor. Araştırmaya göre İspanya ve Rusya %80’lik oranla, buluta geçişin en yüksek görüldüğü ülkeler. Bu ikiliyi %41 ile Hollanda takip ediyor. Bulut şirketlere daha önce yapamayacakları manevra gücü ve özel iş uygulamaları sunarken, en temelinde bir depolama aracı. Avrupalı KOBİ’lerin %58’inin buluta taşıdıkları ilk bilişim elemanı depolama. Bu eğilim İngiltere’de %67, Almanya’da %68 iken Hollanda’da %37 ve İspanya’da ise %45. Daha önce sanallaştırmanın hangi sektörlerde daha fazla benimsendiğine dair herhangi bir veri yoktu. Ancak bu araştırma sayesinde bu veriye de ulaşmış olduk. Sanallaştırmayı daha fazla benimseyen, bu alanda lider sektörler şu şekilde sıralanıyor; altyapı hizmetleri ve telekom (yüzde 83), sivil toplum kuruluşları (yüzde 81) ve finans (yüzde 80). Bu üçlüyü; perakende (yüzde 72), turizm (yüzde 71) ve diğer hizmetler (yüzde 67) takip ediyor. Bu araştırmanın sonuçlarına uluslararası araştırma kuruluşu IDC’nin verilerini eklediğimizde bulutun geleceğinin ne denli parlak olduğunu görüyoruz. IDC’ye göre 2013’te bulutla ilgili teknolojilere, donanıma ve yazılıma yapılan harcama 45 milyar Dolar’a çıkacak. Avrupa’da durum buyken, Türkiye buluta biraz daha yavaş adapte oluyor. Türkiye iş teknolojileri açısından oldukça büyük bir potansiyele sahip. Ancak teraziyi dengelermişcesine, yeni teknolojiler geliştirmek ve yeni teknolojilere erken adaptasyon konusunda geri kalan bir ülke. Bulut teknolojisinde de aynı durum söz konusu. Ancak Türkiye diğer teknolojilere nazaran bulutu daha yakından takip etti ve artık gelişmekte olan pazarların en büyüklerinden biri olarak gösterilen ülkemizde bu konuyla ilgili yatırımlar formüle ediliyor. Bu pozitif gelişmeye rağmen Türkiye; gelişmiş pazarların 2011 yılında yaşayacağı süreçleri, ne yazık ki en erken 2012’de kucaklayacak. haziran’11 33 )$%5ù.$/$5IFS ERPù/(.858/8<25 $57,.)$%5ù.$/$5 IFS ERPù/(.858/8<25 ,)6(53GQ\DGDNDEXOJ|UHQ(3&,(QJLQHHULQJ 3URFXUHPHQW&RQVWUXFWLRQDQG,QVWDOODWLRQ o|]PLOH7UNL\H·GHHQGVWUL\HOWHVLVYHIDEULND NXUDQLûOHWPHOHULQLûVUHoOHULQLQHQWHJUH\|QHWLPLQL VDøOÖ\RU$UWÖNIDEULNDODU,)6(53LOHNXUXOX\RU ,)6(3&,o|]PWHNOLÁHQGLUPHWDVDUÖPWHGDULN UHWLPYHNXUXOXPVUHoOHULQLQWDPDPÖQÖNDSVD\DQELU VLVWHPVXQX\RU%Xo|]PLOHPHUNH]UHWLPELULPOHUL YHûDQWL\HOHULNDSVD\DQHQWHJUHELU\DSÖVDøODQÖ\RU 7UNL\H·GHGHVHNW|UQQ|QGHJHOHQ(ULûLP0DNLQH YH(NWDP0DNLQHJLELÀUPDODUÖIDEULNDODUÖQÖNXUDUNHQ ,)6(3&,o|]PQQDYDQWDMODUÖQGDQ\DUDUODQÖ\RU *'4&1$*mz[NOOTBìMBEîìî zODFMJLMJBWBOUBKMBS PDOL\HWOHULDQOÖNRODUDNWDNLSHGLOL\RU3URMHQLQKHU DûDPDVÖQGDSURMHSHUIRUPDQVODUÖL]OHQHUHNULVNYH SHUIRUPDQVGHøHUOHULRUWD\DNRQX\RU 5BTBSîN&OUFHSBTZPOV 7DVDUÖPGQ\DVÖQGDNLNDELOL\HWOHULQL]X]PDQOÖøÖQÖ]ÖQ GDELUJ|VWHUJHVL.XOODQGÖøÖQÖ](53VLVWHPLQLQGHEX GHøHUOLELOJLKDYX]XLOHWDPHQWHJUHROPDVÖJHUHNL\RU ,)6(53VLVWHPLoHULVLQGHKD]ÖURODUDNVXQXODQ &$'HQWHJUDV\RQXX\JXODPDODUÖLOHJHUHNOLWP WDVDUÖPELOJLVLYHGRNPDQODUÖQÖVLVWHPLOHHQWHJUH HGLOL\RU%XVD\HGHWPWDVDUÖPPDO]HPHOHULUQ DøDoODUÖUHVLPOHUYHUHYL]\RQODUÖQ\|QHWLPLNROD\OÖNOD JHUoHNOHûWLULOL\RU7DVDUÖPVUHVLQFHWDVDUÖPODU RQD\ODUUHYL]\RQGHøLûLNOLN\|QHWLPL\DSÖODQWP IDDOL\HWOHUSURMHEWQQGHL]OHQHUHNEXVUHoOHUGHNL ND\QDNNXOODQÖPÖYHPDOL\HWOHUGHL]OHQHELOL\RU )FS'BCSJLB:FOJ#JS1SPKF +HUELUIDEULND\HQLELUWDVDUÖPIDUNOÖPDNLQHOHUYH IDUNOÖELUNXUXOXPLoHUL\RU6WDQGDUWODUÖQHUHGH\VH ROPD\DQEX\DSÖGDKHUELUIDEULND\HQLELUSURMHYH KHUSURMH\|QHWLOPHVLJHUHNOLIDUNOÖVUHoOHUGHPHN ,)6(533URMH<|QHWLPPRGOOHULLOHSURMHOHUWP VUHoOHULLOHVLVWHP]HULQGHSODQODQÖ\RUYH\|QHWLOL\RU 7HNOLÁHQGLUPHGHQVDWÖQDOPD\DUHWLPGHQNXUXOXP YHGHYUH\HDOPD\DNDGDUJHoHQVUHoWHXoWDQXFD L]OHQHELOLUOLNVDøODQÖ\RU7PSURMHEWoHOHULYH www.ifs.com.tr )$%5ù.$/$5IFS ERPù/(.858/8<25 %PìSVWF&TOFL5FLMJGMFOEJSNF bPLMV-PLBTZPO%FTUFìJ 7HVLV\DGDIDEULNDNXUPDNGHøLûNHQLYHELOLQPH\HQL oRNID]ODRODQELUVUHoGHPHN7HNOLIROXûWXUPDN LVWHGLøLQL]GHWHNOLÁHQGLUPHQL]HHWNLHGHELOHFHN WPYHULOHUHHNVLNVL]XODûDELOPHQL]|QHPOL,)6 7HNOLÁHQGLUPHPRGOûLUNHWLQKHUQRNWDVÖQGDNL YHULOHUHXODûPDQÖ]DHVQHNWHNOLÁHUKD]ÖUODPDQÖ]DYH WHNOLIUHYL]\RQODUÖQÖ]Ö\|QHWPHQL]HRODQDNVDøOÖ\RU 7PUHYL]\RQODUÖQRQD\VUHoOHULQLVLVWHP]HULQGHQ JHUoHNOHûWLUPHQL]HYHWPWHNOLIJHoPLûLQL]L L]OHPHQL]HLPNkQVXQX\RU +HUIDEULNDVUHoOHULQ\UWOGøIDUNOÖELU ORNDV\RQGHPHN0HUNH]UHWLPELULPOHULYHIDEULND ORNDV\RQODUÖQGDQROXûDQEXGDøÖWÖN\DSÖQÖQELUOLNWH HOHDOÖQÖS\|QHWLOPHVL|QHPOLELUNRQX,)6dRNOX /RNDV\RQ'HVWHøLLOHWPEXELULPOHUDUDVÖQGDNLYHUL DNÖûÖQÖG]HQOH\HUHNNXUXPVDOYHULQLQHNVLNVL]YH JQFHOROPDVÖQÖVDøOÖ\RU%|\OHOLNOHGDøÖQÖN\DSÖQÖQ WPVUHoOHULLOHWHNELUPHUNH]GHQL]OHQHELOPHVL ,VSVMVN4POSBTî4FSWJT#BLîN:zOFUJNJ ,)63/0hUQ<DûDP'|QJV<|QHWLPL\DNODûÖPÖ LOHELUUQQVDGHFHUHWLPVUHoOHULGHøLOD\QÖ ]DPDQGDUHWLP|QFHVLWDVDUÖPVUHoOHULQLYH UHWLPGHQVRQUDNLNXUXOXPYHVHUYLVEDNÖP VUHoOHULQL\|QHWLUVLQL].XUXOXPX\DSDQÀUPDQÖQ IDEULNDLOHLOJLOLVRUXPOXOXøXELWLQFH\HNDGDU,)6 (53]HULQGHVUHoOHULQL\|QHWPH\HGHYDPHGHU 7PVHUYLVND\ÖWODUÖYHJDUDQWLWDNLSOHULIDWXUDODPD VUHFL|QFHVLQGHNLYHULOHULOHHQWHJUHRODUDNVLVWHP ]HULQGHQ\|QHWLOLU ,)6(53IDEULNDNXUDQIDEULNDODULoLQDûDøÖGDNLo|]P NDSVDPÖQÖVXQPDNWDGÖU bz[N,BQTBNî 'BCSJLBfSFUJNJ %XWUSURMHOHULEWQ\OH\|QHWPHNLVWHGLøLQL]GH GHWD\OÖELUWDVDUÖPUHWLPORMLVWLNYHûDQWL\H IDDOL\HWOHULQLHQWHJUHRODUDN\|QHWPHQL]LJHUHNWLULU %LULQûDDWûLUNHWLQLQVDKLSROGXøXûDQWL\HIDDOL\HWOHUL LOHELUPDNLQHUHWLFLVLQLQVDKLSROGXøXUHWLP IRQNVL\RQODUÖQDVDKLSROPDQÖ]YHEXIRQNVL\RQODUÖ SURMHOHULOHELUOLNWHWDNLSHGHELOPHQL]JHUHNOLGLU,)6 (53LOHWHNSODWIRUPGDEXVUHoOHUL\|QHWHELOLUYH IDEULNDODUÖQÖ]ÖUHWHELOLUVLQL] ,)63URMH<|QHWLPL ,)6&$'(QWHJUDV\RQ ,)63'07DVDUÖP<|QHWLPL ,)67HNOLI6|]OHûPH<|QHWLPL ,)66DWÖQDOPD<|QHWLPL ,)63ODQODPD<|QHWLPL ,)6hUHWLP<|QHWLPL ,)6.DOLWH<|QHWLPL ,)6úDQWL\H<|QHWLPL ,)66HUYLV%DNÖP<|QHWLPL ,)6)LQDQV0XKDVHEH<|QHWLPL ,)6ùQVDQ.D\QDNODUÖ%RUGUR<|QHWLPL ,)6'RNPDQ<|QHWLPL www.ifs.com.tr Hasan Selman Steve Ballmer Gidiyor mu? Renkli kişiliği sayesinde olayları her zaman gülünç kılan Steve Ballmer bu sefer güldürmeyecek gibi. M icrosoft CEO olan Steve Ballmer, pazarlama ve finans konularında uzman ABD’li bir iş adamı. Tabii bu onun çeşitli kaynaklardaki tanımı. Bizim tanıdığımız Steve Ballmer; Bill Gates’in en yakın arkadaşı ve Microsoft CEO’su olan son derece renkli bir kişiliğe sahip olan iş adamı. Ancak ne yazık ki Ballmer şu sıralar insanları eğlendirebilecek bir durumda değil. Hissedarların istifa et çağrıları ve Microsoft’un çeşitli pazarlarda aldığı ağır hezimetler, Ballmer’ın başını bir hayli ağrıtıyor. Steve Ballmer, dahiliğini hayatın her alanına yaymış olan ve Microsoft’u dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri haline getiren Bill Gates’ten devraldığı koltuğun hakkını ne yazık ki kendisinden beklenildiği gibi veremedi. Aslına bakılırsa Ballmer yönetimindeki Microsoft çok da 36 haziran’11 başarısız bir şirket değil ancak Bill Gates’in hatasızca sürdürdüğü mükemmelliyetçilik stratejisi üzerine Ballmer’ın birkaç pazarda yenilgiye uğraması, başta hissedarların ve birkaç yöneticinin memnuniyetsizliklerini yüksek sesle dile getirmesine sebep oldu. Peki Ballmer yönetimindeki Microsoft gerçekten başarısız mı, Bill Gates’in bu konudaki görüşü nedir gibi akıllarda soru işareti yaratan sorulara ve daha fazlasına yanıt bulmak gerekiyordu. Üstelik Ballmer ansızın istifa ederse bunun için geç kalmış olabilirdik. Bir geçmişi olduğuna eminiz ancak Ballmer’dan memnuniyetsizlikle ilgili ilk gerçek bulgu 7 Ekim 2010’da CNN Money’nin araştırma sonuçlarıyla ortaya atıldı. Windows 7’nin başarısıyla rahat bir nefes alan Steve Ballmer ve ekibi, CNN Money’nin 1000 Microsoft çalışanıyla yaptığı gizli araştırmanın sonuçlarının açıklanmasıyla yıkıldı. Yapılan gizli araştırmaya göre, çalışanlardan yarısı Ballmer’ın performansından memnun ve geleceğe umutlu bakıyor. Diğer yarısı ise Ballmer döneminin “karanlık çağ” olduğunu düşünüyor. Çift dikiş Ballmer 2000 yılında Bill Gates’ten koltuğu devralan Ballmer’ın 11 yıllık görev süresine bakıldığında ilginç bir çift dikiş durumuyla karşılaşıyor. Örneklemek gerekirse; Windows Vista gelmiş geçmiş en kötü Microsoft işletim sistemi ve Vista Microsoft’a hatrı sayılır bir pazar payına mal oldu. Ancak hemen arkasından gelen Windows 7, Windows XP’nin tahtına oynayabilecek kadar başarılı bir sistemiydi ve kısa sürede gelmiş geçmiş en çok satan Microsoft işletim sistemi olmayı başardı. Windows 7 ile Vista’nın kaybettirdiklerini kısa sürede geri alan Microsoft, Internet Explorer konusunda da bir tarayıcının gerçekleştirebileceği en başarısız yükseliş grafiğine tanık oldu. Öyle ki bir dönem %90’da olan Internet Explorer’ın pazar payı şu an %60’larda. Bu IE’nin hala pazarın lideri olduğu gerçeğini değiştirmez ancak pazar payında 4 yıldır hiç artış kaydedilmediği göz önünde bulundurulduğunda, Firefox ya da Chrome tarafından yakında geçilmesi olası. Sonuçta hazıra dağ dayanmıyor, IE’nin pazar payı da artmadığı sürece bir gün bitecek. Ancak Microsoft bu ihtimale karşı da gelmiş geçmiş en iyi Internet Explorer’ı geliştirerek az da olsa tarayıcı pazarında da pay kazandı. Ancak Vista – Windows 7 örneğinde olduğu gibi Microsoft tarayıcı pazarında kaybettiklerini geri alamadı. Bir şekilde yine köprüyü geçmeyi başaran Microsoft’un mobil pazarda durumu düzeltmesi gerekiyordu. Apple ile Google, iOS ve Android ile hem mobil işletim sistemi hem de akıllı telefon pazarında rekabetin başını çekiyorlardı. Microsoft ise o sıralar Windows Mobile’ı iyileştirme çalışmaları yapıyordu. Tabii o sıralar Windows Mobile’ı hatırlamak bile istemeyeceklerinden habersizlerdi. Hem pazara geç giren hem de oldukça başarısız bir mobil işletim sistemi geliştiren Microsoft, köklü geçmişinin sağladığı güçlü bağlantılarını kullanarak birçok akıllı telefon üreticisiyle Windows Mobile’lı cihazlar üretmeleri yönünde anlaşmalar yaptı. Ancak Windows Mobile o kadar kötüydü ki, her zaman pazarın en dibinde kaldı. Ballmer bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu ancak ne yapması gerektiğini tam olarak bilmediği belliydi. Ve birden yine o ilham geldi ve bu hatanın ikinci dikişi olarak Windows Phone 7 çalışmalarına Start verildi. Tüm bu çift dikişleri baz aldığımızda, Steve Ballmer’ın ilham meleğinin Bill Gates olabileceği aklımıza geliyor. Hali hazırda Microsoft Yönetim Kurulu Başkanı olan Bill Gates’in arkadaşı Ballmer’ı zor durumdan kurtarmak için ona yardım etmekten çekinmeyeceği aşikar. Ballmer’ın Microsoft’u mobil pazarda Microsoft işletim sistemi pazarında olduğu gibi mobil pazara da fazla rahat bir şekilde ürünler sundu. Ancak Alice bu sefer harikalar diyarında değildi, burası Google ve Apple gibi son derece güçlü iki firmanın cephesi olan mobil pazardı. Ballmer CEO koltuğuna oturduktan 2 yıl sonra Microsoft Windows Mobile 2002 ile mobil pazara giriş yaptı. İlk başlarda oldukça ilginç bulunan “WM”, daha sonra iOS’un karşısında oldukça basit kaldı. Microsoft Windows Mobile 2003 ile mobil pazarda etkili olmak istedi ancak bu işletim sistemini Windows Mobile 2003 Second Edition ile desteklemesine rağmen istediğini alamadı. Bir değişime ihtiyaç duyulduğu gün gibi ortadaydı, Ballmer ve ekibi de durumun ehemmiyetinin farkındaydı. Beklenen yenilik Windows Mobile 5.0 ile gelmişti. WM 5.0, gerek görünüm gerekse de işlem açısından Windows’un tam anlamıyla mobil haliydi. Microsoft kısa sürecek olsa da mobil pazarda rahat bir nefes aldı ve ardından Windows Mobile 6.0’ı geliştirdi. Apple her yıl yeni bir iPhone satışa sunmasaydı ve Android dünyanın her yanına yayılmasaydı Windows Mobile 6.0 ve ardından gelen Windows Mobile 6.5 başarılı olabilirdi. Microsoft yine de bir süre WM 6.5 ile mobil pazarda yer almaya devam etti. Yenilgi oldukça ağır olmuştu ve mobil pazar tabletlerin yükselişine doğru ilerliyordu. Ayrıca gelişim hem kurumsal hem de son kullanıcı tarafında gerçekleşiyordu, Microsoft bunu kaçıramazdı! Takvimler 25 Mart 2010’u gösterdiğinde Steve Ballmer iş ortaklarıyla birlikte MIX 10 konferansında Windows Phone 7’yi tanıttı. Tanıtımdan önce söylentiler vardı ancak geçmiş tecrübelere dayanarak kimse Microsoft’un iyi bir mobil işletim sstemi geliştirebileceğine inanmıyordu. Ancak yanıldılar ve Microsoft mobil işletim pazarına yeni bir soluk getirmeyi başardı. Microsoft’un her mobil girişiminde bir aksaklık olduğundan Windows Phone 7’de sorunsuz olarak satışa sunulamadı. Microsoft yeni mobil işletim sistemi Windows Phone 7’yi resmii olarak tanıtımdan yaklaşık 1 sene sonra satışa sundu. Bu yaklaşık 1 yıllık süreçte; iki yeni Android sürümü ve yeni iPhone 4 mobil pazarı feth etmişti bile. Windows Phone 7 satışa çıktığında Microsoft, Windows Mobile’ın büyük bir başarısızlık olduğunu ve bir nesili kaçırdıklarını itiraf etti. Bunun yanı sıra haziran’11 37 38 haziran’11 Mobile’ı hatırlamak istemediklerini açıkca belli edercesine, Windows Mobile’ın uygulamalarının dahi Windows Phone 7’de çalışmadığını, bu mobil işletim sistemi için yeni bir uygulama marketi yaratacaklarını açıkladılar. Microsoft’un mobil pazardaki azimi takdire şayandı ancak bu Ballmer’ın yine bir çift dikiş vakasına imza attığı ve firmanın tablet akımını kaçırdığı gerçeğini değiştirmedi. Tablet pazarında çift çekirdek kilometre taşı aşılmışken hala Windows Phone 7’li tabletin ortalarda olmaması Microsoft neyi bekliyor tartışmalarını ayyuka çıkarmıştı. Meğer Microsoft, Nokia ile anlaşmak için gün sayıyormuş. Şubat ayında eski Microsoft yöneticisi Stephen Elop Nokia CEO’su olarak Ballmer’la el sıkıştı. Böylece yeni küresel mobil ekosistem üzerine ilk imzalar atılmış oldu. Microsoft’un eski üst düzey yöneticisi, Nokia’nın şimdiki CEO’su Stephen Elop, çalışanlara gönderdiği kurum içi e-postada “Yanan bir platformun üzerinde duruyoruz.” demişti. Nokia’nın artık tüketicinin isteklerini karşılayamayan mobil işletim sistemi Symbian öteden beri sorun olmaya devam ediyordu. Microsoft’la MeeGo üzerine çalışan Nokia, Stephen Elop ile birlikte Microsoft saflarına iyice yaklaştı ve beklenen gerçekleşti. Yanan platformdan atlayan Stephen Elop (dolayısıyla Nokia) Microsoft ile gerçekleştirdiği stratejik ortaklık kapsamında sadece güvendiği donanım gücünü Windows Phone ile birleştirmeyecek. Nokia’nın akıllı telefonları Microsoft Phone ile işletilecek bunun yanı sıra arama desteği için Microsoft’un arama motoru Bing’den reklam ve tanıtım himzetlerini adCenter sağlayacak. Yine Microsoft’un oyun konsolu Xbox, anlık mesajlaşma sistemi Live ve Office uygulamaları için de mobil içerik geliştirecek ve bu hizmetlerden yararlanabilecek. Nokia’nın içerik marketi de Windows Market Place’le entegre halde çalışacak. Bundan sonra Microsoft’un mobil pazarda sırtının yere geleceğini sanmıyoruz. Ancak bu mevcut duruma katkı sağlar mı bilinmez. Bill Gates her zaman Ballmer’ın arkasında Paul Allen ve Bill Gates binbir güçlükle Microsoft’u kurup ardından onu 30 kişilik bir şirkete çevirdikten sonra Gates, Ballmer’ın da kendilerine katılması gerektiğine kanaat getirdi. Ancak Paul Allen Ballmer’a kendisinden çok daha az hisse verilmesini şart koştu. Tabii ki Gates Ballmer’ı çok sevdiği için ona da Paul Allen’ın ki kadar olmasa da fazla hisse verdi. Paul Allen bu nedenle Microsoft’u terk etti ve Ballmer ile Gates milyarları birlikte kucakladı. Geldiği ilk gün sorunların mimarı olan Ballmer, Microsoft kariyeri boyunca daha çok durumda suçlu ilan edildi. Microsoft’un akıllı telefonları Kin One ve Kin Two’nun bin taneden az satılması üzerine fatura Ballmer’a kesildi. Microsoft Yönetim Kurulu, Steve Ballmer’ın 670 bin dolar maaşının üzerine alacağı %200’lük primi %100’e düşürdü. Ballmer bu kesintinin ardından 2010 yılındaki çalışmaları için 1 milyon 340 bin Dolar aldı. Microsoft Yönetim Kurulu’nun başında olan Bill Gates’in onayıyla verilen bu maaş kesintisi kararının göz boyamak için olduğu bir süre konuşulduktan sonra bu olay unutuldu. Ancak yine bir süredir Ballmer’a karşı memnuniyetsizlik sesleri yükselmeye başlamıştı. Son olarak Microsoft’un büyük hissedarlarından biri olan Greenlight Capital’in Başkanı David Einhorn, Steve Ballmer’a istifa et çağrısı yaparak fitili ateşledi. Herkes tüm Microsoft’un Ballmer’ın gitmesini istediğini düşünürken, başkanlığını Bill Gates’in yaptığı Microsoft Yönetim Kurulu Steve Ballmer’a sahip çıktı. Einhorn’un Ballmer aleyhine yaptığı yorumları kınayan yönetim kurulu, Steve Ballmer’ı destekliyor. Zaten firmanın en yetkili ağızı olan Bill Gates, hali hazırda Microsoft patronu olarak görevde. Yani Ballmer’a gitmesini söyleyebilecek tek kişi kendisi. Bu da Ballmer’ın kendi isteğiyle olmadığı sürece Microsoft’tan ayrılmayacağının garantisi niteliğinde. haziran’11 39 Doküman Yönetimi 2011 Hasan Selman İş süreçlerinin mihenk taşlarından dokümanı işlevsel kılmak şirketlerin elinde. Dokümanın içerik bakımından değerli ve işlevsel olması çok önemlidir ancak, doğru şekilde yönetilmez ve kullanılmazsa efektif olamaz. 40 haziran’11 haziran’11 41 İ ş dünyasının değişen yapısı, bilgiyi şirketlerin en değerli hazinesi atfetti. Eskiden hissenin ya da paranın kuralları belirlediği profesyonel dünyada, artık bilginin daha doğrusu işlevsel bilginin şirketleri güçlü kıldığı aşikar. Bilginin işlevselliği içeriğiyle bir nebze bağlantılı olsa da, bilgiyi tam anlamıyla işlevsel kılan kullanma ve yönetim şeklidir. Bu da benden daha yaşlı olan iş dünyasının eski dostu doküman yönetimini devreye sokuyor; bilginin doküman haline getirilmesi ve dökümanın yaşam döngüsü. 1980’li yıllarda yani teknolojinin insanlığın hayatını tamamiyle değiştirmeye başladığı yıllarda ortaya çıkan doküman yönetimi, şirket içerik yönetim sistemlerinin en eskilerinden. Aslına bakılırsa, şirket içerik yönetim sistemlerinin tümü, doküman yönetimi üzerine kurulmuş süreçlerden oluşur. Ancak doğal olarak doküman yönetiminin ilk başlarda kapsadığı süreçler bu kadar geniş değildi. O dönemde şirketlerin amacı kağıt belgelerini yönetebilmek için bir yönetim sistemi geliştirmekti. Geliştirilen çeşitli sistemler; kağıt doküman, fotoğraf ve iş süreçleriyle alakalı diğer baskı türlerini kapsıyordu. Sanallaşma akımının ardından elektronik belge kullanmaya başlayan şirketler, doküman yönetiminin tüm belge ve dosyaların bilgisayarlarda kopyalarının oluşturulup bir dosya sisteminde saklanması sürecine dönüşmesini sağladılar. Sanallaşan şirketlerle birlikte dökümanların sanallaşması da yaygınlaştı. Değişen iş yapma şekillerine ayak uyduran doküman yönetim sistemleri, bu dönemde kağıt da olduğu kadar işlevsel olamadı. Çünkü kullanılan sistemler sadece belirli dosya tiplerini tanımlayabiliyor, farklı dosya türlerini tanımlayan sistemler ise oldukça sınırlı türdeki dosya formatını destekliyordu. Dosya formatları konusunda yeterlilikten uzak olan doküman yönetim sistemleri, elektronik dokümanların iş süreçleriyle birebir ilişkilendirildiği dönemde şirketler tarafından doküman görüntülüme sistemleri olarak adlandırıldı. Şirketlerin bu hareketinin sebebi ise, mevcut sistemlerin esas işlevlerinin sanal dosya formatlarını kayıt etme ile geri getirme olduğunu ve bu sistemlerin dökümanın iş süreçlerinde kullanılmasında pek de rol oynamadığı kanaatine varmalarıydı. Bu oldukça doğru bir düşünceydi ve bu sayede doküman yönetimi iş dünyasının ona her zaman gebe kalacağı role büründü. Artık geliştirilen doküman yönetim sistemleri; faks ve formları kaydedebiliyor, dökümanların kopyalarını sanal olarak depolayabiliyor ve tüm bu dokümanları güvenlik ve hızlı geri getirme işlemleri için havuza aktarabiliyordu. Son haliyle iş süreçlerinin vazgeçilmezi halini alan doküman yönetim sistemleri, iş dünyasının tüm yeniliklerine karşı cevap verebilen bir yapıya bürünmüştü. Buna ağ sistemi de dahil. Ağ ile etkileşimli çalışan ve her türlü dosya tipini yönetebilen ilk doküman sistemleri; ortak çalışma araçlarını, güvenlik ve denetleme sistemlerini de içinde barındırıyordu. Doküman yönetiminin ağ ile etkileşimli çalışabilmesi, sistemi günümüze kadar uzanan yeni bir yola soktu. Ancak şimdi doküman yönetimini çok daha büyük gelişmeler bekliyor. IT’yi baştan sona etkileyen bulut, tabii ki doküman yönetimini de boş geçmiyor. Bulut ile maliyet ve hız konusunda çağ atlamaya hazırlanan doküman yönetimi, bulut ve mobil sistemler flörtünde de yer alacak. Günümüz iş süreçlerinde doküman yönetimi Doküman yönetiminin çıktığı yeni yolun şimdiki durağı olan günümüzde; kağıt iş süreçlerinden tamamen soyutlanmaya çalışılıyor. 90’ların teknolojisi faksın en nihayetinde yaygınlığını yitirmesi ve dijital imzanın yaygınlaşması, ofis yazılımlarının yanı sıra kağıtsız ofis kavramına bir adım daha yaklaşılmasına olanak tanıyan etmenlerden. Ancak bunlar doküman yönetiminin kaderini değiştiren çok büyük gelişmeler. Günümüzde doküman yönetimine mercek tutarken, son kullanıcılardan şirketlere kadar herkesin alışkanlıklarına bakmamız gerekiyor. Çünkü doküman yönetimi, insan hayatını değiştiren bir olgu olmayı çoktan başardı. Buna en iyi örnek; bilgisayarında Word belgelerini, PDF dökümanlarını, PowerPoint sunumlarını veya Excel tablolarını saklayan ve istenildiğinde tekrar geri getiren son kullanıcılar dahi, bir nevi doküman yönetim sistemi oluşturmuş oluyor. Aslına bakılırsa kişisel doküman yönetimiyle kurumsal doküman yönetimini birbirinden ayrıcan gözle görülür en büyük etmen dökümanların boyutları. İşin kurumsal yüzüne baktığımızda ise, doküman yönetiminin iş süreçlerinde tepeden tırnağa rol oynadığını görüyoruz. Belgelerde yer alan bilgileri tüm şirket için yönetilebilir hale getiren doküman yönetimini modüllerini ayırmamız gerekirse; belge tanıma, belge yönetimi için gerekli entegrasyon, kağıttan dijitale –tarayıcı aracılığıyla- dokümanların sanallaştırma, dijital dökümanların takibi amacıyla indeksleme ve depolama, depolama alanından geri getirilme ve dokümanın iş süreçlerindeki yaşam döngüsünün güvenlik ve denetimle birlikte sürdürülmesi şeklinde örnek bir taslak oluşturabiliriz. Dijital dokümanların şirketler için önemi aşikar. Bununla doğru orantılı olarak şirketler için dijital doküman sistemlerinin de önemi çok büyük. Bu nedenle şirketlerin doküman yönetimini bütün gerekli iş süreçlerinde doğru biçimde kullanmaları gerekiyor. Doküman yönetim sisteminde çevrelenen iş sürecine yönelik kullanım modülleri günümüzde sıkça kullanılan bir yöntem. Günümüzde doküman yönetiminin esasları arasında kendine yer edinen “izin”, söz konusu dokümana kimlerin erişip, kimlerin erişemeyeceğini ve hangi kullanıcıların kimlerle ortak çalışabileceğini belirleyen bir sistem. Günümüzde doküman yönetim sistemlerinin birçok popüler bileşeni var. Şirketlerin iş yapma şekillerine göre görülebilecek değişiklikleri gözardı ettiğimizde; eklenen ve çıkarılan belgelerin denetlenip, gerektiğinde eski sürümlerin geri getirilmesi ve çalışmaya en güncel sürüm üzerinden devam edilmesini sağlayan “sürümlendirme ile şablon” ve tam metin aramasıyla dosyaların ve/veya klasörlerin bulunmasını sağlayan “arama” da yukarıda saydığımız bileşenlerin yanı sıra şirketler tarafından sıkça kullanılan doküman yönetimi bileşenlerinden. Tüm bunların yanı sıra doküman sistemlerinin belki de en kilit bileşenlerinden biri olan “yayımlama”, şirketin doküman sisteminin somut bir göstergesi niteliğinde. Yayımlanan belge bir sonuç niteliğinde olduğundan, yayımlama bileşeni tarafından; izin, sürümlendirme ve şablon gibi başka bileşenlerin işlemlerine de tabi tutulur. Bu işlemler sayesinde doküman, izini olmayan kişiler tarafından ulaşamaz ve formatında herhangi bir değişiklik yapılamaz hale gelir. Doküman yönetimini şirketin hafızasını düzenleyen bir sistem olarak tanımlamak yanlış olmaz herhalde . Çünkü doküman yönetimi esnasında yaşanacak bir problem nedeniyle yitirilen belge/bilgi, şirkette tam anlamıyla bir hafıza kaybına yol açar. Sonuç olarak şirketin hafızasını; iş süreçlerinden biriken belge ve bilgiler oluşturur. O halde şirketlerde verimlilik sağlamak için, tıpkı her birimizin yaptığı gibi bilgilerimizi kontrol altına almalı yani onları yönetmeliyiz. Bazı bilgilerin değeri anlıktır ve her zaman elinizin altında durmaları gereksizdir. Bunlar e-postalar ve faturalar olarak örneklenebilir. Ancak şirket stratejisi ve finansal bilgiler gibi belgeler her zaman ihtiyaç duyulacak kadar önemlidirler. Günümüz doküman yönetimi sistemleri şirketlere, bu ayrımı yapılandırılmış ve yapılandırılmamış dokümanlar olarak sunuyor. Yapılandırılmış dokümanlar Basılı belgeler; yangın, deprem, çalınma gibi önlem alınamayacak unsurlara karşı korumasızdır. şirket faaliyetlerin bütününe etki ederler ve devamlı kullanılırlar. Yapılandırılmamış veriler daha önemsiz dokümanlardır. Bu tür dokumanlar rutin süreçlerde iş akışını sağlarlar ve kısa sürede silinirler. Yapılan araştırmalara göre şirket dokümanların %75’inin yapılandırılmamış bilgiler oluşturuyor. Bu bulgudan yola çıkarak doküman yönetiminin karmaşayı düzene sokma gibi bir alt göreve sahip olduğu kanısına ulaşabiliriz. Sistematik ve düzenli bir şekilde yönetilen yapılandırılmamış bilgiler, çalışanların zamandan tasarruf etmelerine ve asıl işlerine odaklanmalarına olanak tanır. Doküman yönetimi; sarmaşığın tohumu İş yapma şekilleri teknolojinin sunduğu yenilikler doğrultusunda sürekli olarak değişime uğruyor. Bu sürekli değişim döngüsünde bazı iş yapma şekilleri iş dünyasındaki etkinliğini korumayı başarıyor. Bu direnci mümkün kılan yegane etmen ise iş yapma şeklinin, iş dünyasının değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde yenilenmesi. Bu da ancak ve ancak servis sağlayıcılarının yeni teknolojileri sistemlerine dahil etmeleriyle haziran’11 43 mümkün olabilir. Hatırlayacağınız gibi yazımızın başında doküman yönetiminin; yeni teknolojilerin beraberinde getirdiği yeni ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde sürekli olarak geliştirildiğine değinmiştik. Bu gelişme, doküman yönetimini 80’lerden günümüze, iş süreçlerinin vazgeçilmez öğelerinden biri haline getirdi. Bilginin kağıt üzerinde muhafaza edilebildiği bir iş çevresinde, depolanabilecek ve geri getirilebilecek bilginin belirli bir sınırı vardır. Ancak ofis yazılımları dökümanı dijitalleştirerek bu sınırı ortadan kaldırıyor. Bu sınırın kalkması, şirketleri daha geniş bir yelpazeyi kapsayan çözümler bulmaya yöneltti. Sonuçta iş dünyasında, sınırın sonunda başarının anahtarının konumlandığı tecrübeyle sabit. Günümüzde dokümanların dijital kopyalarını ya da dijital dökümanları saklamada ve takip etmekte kullanılan bir dizi yazılımdan oluşan sistemler yani doküman yönetim sistemleri, iş akışının mihenk taşlarından. Sanallaşma akımının önce tökezlettiği, ardından ise hiç olmadığı kadar ivme kazandırdığı doküman yönetimi, çok daha verimli bir ofis ortamının temelini oluşturuyor. Doküman yönetimini iş süreçlerini başarılı bir şekilde entegre eden şirketler; dijital varlık yönetimi, doküman 44 haziran’11 Doküman yönetimi, çok daha verimli bir ofis ortamının temelini oluşturuyor. görüntüleme, iş akışı sistemleri, ERP ve kayıt yönetimi sistemlerini de iş süreçlerini dahil etme imkanına kavuşuyorlar. Kağıtsız ofise doğru Son 10 yıllık dönemde doküman yönetimi denildiğinde akla ilk olarak kağıtsız ofis olgusu geliyor. Kimileri doküman sistemlerinin kağıdı bitirdiğini iddia ediyor. Kağıt kullanımını azaltarak ya da tamamen ortadan kaldırarak ne kadar kar ettiklerini anlatan şirketler de cabası. Bazı yöneticiler, “kağıtsız ofislere” doğru nasıl ilerlediklerini anlattı. Önümüzdeki dönem hayatımızın ne kadar kağıtsızlaştığını daha net göreceğimiz söylendi. Bu arada kağıttan vazgeçemeyeceğimizi söyleyenler de oldu. Dijital çağın gerekliliklerinden olan sanallaşmanın iş süreçlerindeki iz düşümü olacağı düşünülen kağıtsız ofis, aslında son derece iddialı bir isime sahip. Çünkü kağıdı iş süreçlerinden tamamen silmek birçok yönden imkansıza yakın. Tabii ki kağıtsız ofis çözümlerine başvuran şirketler dosya raflarıyla dolu olmuyorlar ancak kağıdı mutlaka kullanmak durumunda kalıyorlar. Kağıdın ofis ortamında yaygın olarak kullanım sebeplerine dair 3 temel etmen üzerinde durmakta fayda var. İlk olarak çalışanlar kağıdı, yeni teknolojilerin yetersiz kaldığı durumlarda sıkça kullanıyorlar. İkinci olarak ise; elektronik dökümanların kullanıma elverişsiz olduğu durumlarda kağıt kullanımına gidiliyor. Son olarak da, dijital doküman üzerinden bir metni anlamanın, kağıt üzerinde okuyup anlamaktan çok daha zor olduğu gerçeği var . Ayrıca birden fazla dokümanla çalışılmak durumunda olunduğunda da kağıt devreye giriyor. Hala resmii belgelerde kağıda ihtiyaç duyuluyor ancak; mobil internet ile mobil cihazların yaygınlaşması, Google’ın Docs ile dokümanları değiştirebilme özelliği sunması ve uzaktan yönetilebilir web destekli yazıcılar gibi yenilikler, kağıdın iş süreçlerindeki rolünü olabildiğince azaltıyor. Birçok firmanın kurumsal kullanım odaklı tablet geliştirdiğini de göz önünde bulundurduğumuzda, geleceğin tercihinin dijital doküman olacağı ortada. Organize iş süreçleri Kurumsal kaynak planlama, tedarik zinciri yönetimi, müşteri ilişkileri yönetimi ve finans uygulamaları gibi bütünleşik sistemlerde oluşturulan, Nil Bağdan HP Türkiye Yazılım Ülke Müdürü Mobil internet ve bilgisayarların yaygınlaşmasıyla basılı kopyalar azalmaktadır. Ancak, özellikle resmi belgeler için kâğıt önemini korumaktadır. Kurumların basılı ve dijital belgeleri etkili yönetmesi, güncellemesi ve organize etmesi gerekmektedir. HP olarak kurumların yazdırma ve görüntüleme altyapısını optimize ediyor; özel doküman yönetimi ürünleri, yazılımları ve danışmanlığı sağlıyoruz. Böylece kurumlar verimliliği artırıyor, iş geliştirme faaliyetlerini hızlandırıyor ve BT maliyetlerini azaltıyor. Çağrı merkezlerine sorunlu başvuruların ve idari hataların azalmasıyla müşteri memnuniyeti de artıyor. Doküman yönetimi çözümlerimizi şu başlıklarda toplayabiliriz: Yazdırma/kopyalama altyapı yönetimi, içerik/ belge yönetimi, çıktı yönetimi, fotoğraf görüntüleme yazılımı, mobil yazdırma çözümleri. Doküman yönetiminde yazılım otomasyonundan yararlanan kurumlar belgelerini yazdırmak, bilgisayara veya web sitesine yüklemek, güncellemek ve yönetmekte hız kazanıyor. HP Toplam Yazdırma Yönetimi, özel bir donanım ile kullanıcı adı ve şifresi gibi gizli bilgileri saklıyor ve kimlik doğrulamayı basitleştiriyor. İçerik/ belge yönetiminde ise basılı ve dijital belgelerinizi güncelliyorsunuz. HP olarak çözüm ortaklarımızla üçüncü taraf uygulamalarını da destekliyoruz. Çıktı yönetimi ile yazıcı, faks, e-posta ve web ortamları arasında dosyalara erişmenizi kolaylaştırıyoruz. Doküman yönetimini mobil yazdırma ve fotoğraf görüntüleme ile tamamlıyoruz. Mobil internetle birlikte belgelere online erişmeye ve web bağlantılı yazıcılarla yazdırmaya başladık. Google, belgeleri internet üzerinden Google sunucularına yüklemenizi ve bilgisayarınıza indirmeden veya bir ofis yazılımı kullanmadan çalışmanızı sağladı. Bu da sektörün ilk gerçek zamanlı internet belge yönetimi çözümlerinden biri oldu. E-kitaplar ve internet portalları yaygınlaştıkça işletmeler de kendi altyapılarını kurmak yerine, bulut bilişim üzerinden yazılım ve altyapı kiralamaya başladı. Biz de Karma Çözümlerimiz ile hem geleneksel veri merkezlerini hem de buluta açılmış web sistemlerini işlenen ve saklanan kurumsal bilgiler yapılandırılmış bilgi kümelerine girerken; ortak çalışma gruplarınca oluşturulup işlenen ve saklanan e-posta mesajları, notlar ve dokümanlar gibi bilgiler de yapılandırılmamış bilgi kümelerini meydana getiriyor. Faks, yazışma, form, rapor, prezentasyon gibi ofis yazılımlarının çıktılarını da içeren bu çeşit bilgi kümelerinin bir bölümü elektronik olarak saklanırken, bir kısmı da kağıt üzerinde depolanıyor. Dağınık ve kendini tekrarlayacak şekilde destekliyoruz. Ancak, gelecek dijital belgelerin geleceği olacaktır. Bugün PTT, Kayıtlı Elektronik Posta uygulaması ile e-tebligat uygulamasını başlatmaktadır. Öte yandan, gizli bilgilerini kiralık bulut yapılarına aktarmak istemeyen firmalar da mevcuttur. Kamu kuruluşları ile bankalar buna birer örnektir. HP gelişmiş network güvenliği çözümleriyle dünyanın en güvenli bulut altyapısını sağlamaktadır. Gelecekte tabletler, akıllı cep telefonları ve katlanabilir ekranlar basılı belgelerin yerini alacaktır. “Bulut medyanın” ve e-belgelerin yaygınlaşmasıyla belge yönetimi de değişecektir. IDC raporlarına göre bulut bilişim geleneksel BT’den 5 kat hızlı büyümektedir. Bu da 2014 yılında 55,5 milyar dolarlık bir pazar anlamına gelmektedir. Bulut doküman yönetimi önümüzdeki 20 yıla damgasını vuracak ve KOBİ’ler BT çözümlerine daha fazla talep gösterecektir. Bulut doküman yönetimi için Palm akıllı telefon şirketini satın alarak webOS mobil işletim sistemini bünyemize kattık. webOS tabanlı bulut uygulamaları ile global kablosuz internet ekosistemi kuracağız. Doküman yönetimini kurumsal firmaların sabit veri merkezleri olmaktan çıkarıp mobil cihazlarla yazdırma ve e-yazıcı desteği ile buluta taşıyacağız. biriken yapılandırılmamış bilgi kümeleri, büyük oranda geçerliliğini yitirmiş ve güncel olmayan bilgiler de barındırıyor. Çalışanların aradıkları bilgiye erişmesi, bilgi kümesi büyüdükçe zorlaşırken, iş süreçleri için gereken sentezlerin de kısa sürede ve kolayca hazırlanması imkansız hale geliyor. Doküman yönetiminin önemi de tam olarak bu noktada belirginleşiyor; öncelikle yapılandırılmamış bilgilerin ve dokümanların birden fazla kişi tarafından kullanımına olanak tanıyan elektronik bir ortamda, tek noktadan ve kolay erişilebilir biçimde kullanılmasını sağlayan sistem, şirket içi iletişim ortamında bilginin en etkin kullanımına imkan sunarak verimli bir ofis meydana getirmeyi hedefliyor. Ortak çalışmalarda kullanılan her türlü dokümanın kolay bulunması, kolayca güncellenmesi ve hızla erişilip paylaşılması amacıyla tercih edilen doküman yönetimi, ana iş uygulamaları ile entegre ediliyor ve yapılandırılmış bilgi kümelerinin devreye girdiği bu noktadan itibaren bilgi statik bir birikmenin ötesine geçerek, sistemde akan süreçlere dönüşüyor. Doküman yönetim haziran’11 45 sistemlerinin ehemmiyeti hali hazırda çok büyük ancak gelecekte iş süreçlerinin hızlandırılması için bu sistemlerinin tercih edilmesinde artık ve değişiklik görülmesine kesin gözüyle bakılıyor. Şirkete fil hafızası kazandırmak Hiç yaşadığınız olayları ne kadar süre aklınızda tuttuğunuzu düşündünüz ya da fark ettiniz mi? Hangi olayları kısa bir süre sonra unutuyorsunuz, hangilerini bir ömür boyunca hatırlayacaksınız ve neden? Aslında ben de bu soruların cevabını doküman yönetimini incelemeden önce hiç düşünmemiştim ancak cevap oldukça basit; günlük rutin olaylar bir süre sonra hafızanızdan siliniyor ve sizi etkilemiş ve ileride ihtiyacınıza yarayabilecek olan bilgiler depolanıyor. Yani özetle beyniniz yaşadıklarınızı tıpkı doküman yönetiminde olduğu gibi; yapılandırılmış ve yapılandırılmamış olarak ayırıyor. Şayet bu özelliği bilinçli olarak kullanırsanız kendinize fil hafızası edinebilirsiniz. Öte yandan bunu doküman yönetimiyle şirketinize uygularsanız, şirketinize fil hafızası edinebilirsiniz. Doküman yönetimiyle önemli bilgilerin defalarca organize bir biçimde kullanılmasını sağlayan ve gereksiz 46 haziran’11 bilgilerin birikmesine fırsat vermeyen bir otomasyon oluşturduğunuzda, belki de dünyadaki en muhteşem olgulardan bir tanesi olan insan beyninin mantığının bir bölümünü de olsa şirketinize kazandırmış olursunuz. Biz buna şirket hafızası diyoruz. Fil hafızası kazandırdığınız şirket, elektronik dokümanların yetki sahibi herkes tarafından kolayca erişebilir, değiştirilebilir ve denetlenebilir hale gelmesini de sağlar. Bu da değişiklik yapılan belgeyle ilgili tüm kişilerin durumu denetlemesi ve değişikliğe göre pozisyon almasına olanak tanır. Özetlemek gerekirse, bir bütünlük diğer bir deyişe tek yumruk olma durumu ortaya çıkar. Kağıtsız ofisin olgusunun birçok avantajı bulunuyor ve teknolojinin gelişimi de önümüzdeki dönemlerde şirketlerin çoğunun kağıtsız ofisi şirket geleneği haline getireceğini gösteriyor. Ancak ne yazık ki kağıtsız ofisin çok önemli bir özelliğinden hiç bahsedilmiyor. Basılı belgeler; yangın, deprem, çalınma gibi önlem alınamayacak unsurlara karşı korumasızdır. Yıllarca şirketler bu tehlikeyi bilerek ve hiçbir şey yapamayarak dokümanlarını muhafaza ettiler. Ancak artık, doküman yönetimiyle yani dolayısıyla kağıtsız ofis ile bahsettiğimiz önem alınamaz durumlara karşılık; basılı dokümanların elektronik ortama aktarılması, arşivlenmesi, yedeklenmesi ve başka bilgisayarlara aktarılabilmesi mümkün. Bunun yanı sıra doküman yönetimini tercih etmeyen şirketlerin sıklıkla yaşadığı belgelerin giriş ve çıkışları, doküman yönetimiyle birlikte tarih oluyor. Bu şekilde iş akışına katkıda bulunan raporlama destekli bir belge giriş çıkış sistemi elde ediliyor. Birçok yetenekli kilit çalışanın neden tam verimle çalışamadığı yıllardır tartışılıyor. Bu konu doküman yönetimine kadar uzanıyor aslında. Birçok teferruat işle uğraşmak durumunda kalan çalışanlar, asıl odaklanmaları gereken işe odaklanamıyorlar. Doküman yönetimiyle, çalışanlara verimli ve ortak çalışma zemini hazırlayarak, asıl odaklanmaları gereken işlere ağırlık vermelerine olanak tanımak mümkün. Doküman yönetiminin neden tercih edilmesi gerektiğine değindik. Şimdi sıra doküman yönetiminin “kısa vadede” şirkete getirilerine göz atalım. Fil hafızası kazandırılan şirkette şüphesiz ki kurumsal içeriğin kalitesi artar. Bunun yanı sıra elektronik belgenin basılı belgeye nazaran daha az maliyetli olması, bir tasarruf meydana getirir. Kolay bir şekilde yönetilen belgelerin ve gereksiz bilgi birikiminin Gülçin Uysal Xerox Türkiye Hizmetler ve SAO Satış Direktörü Doküman yönetim sistemleri kurum içindeki dokümanların yönetilmesi, yönlendirilmesi, adaptasyonu ve paylaşımını sağlayan sistemlerdir. Bu sistemlerle dokümanın tüm yaşam döngüsü yani bir dokümanın yaratılmasından imhasına kadar geçen tüm süreç yönetilir. Belge ve dokümanların elde edilmesi, saklanması ve istendiğinde tekrar kullanılması ciddi bir zaman ve emek kaybına yol açmaktadır. Elektronik ortamda doküman yönetimi kavramı, bu zaman ve emek kaybını en aza indirmektedir. Kurumların tüm içeriği yönetmeleri, bilgilerin güvenilir bir yapıda saklanması, bilgilere gerek duyulduğunda hızlı ve kolay erişim sağlanmasının yanında, tanımlanmış iş akış süreçleri ile işlem sürecinin son derece kısalmasını ve hızlanmasını sağlar. Dolayısıyla kurumlar, üretkenliklerini ve müşteri memnuniyetlerini artırabilirler. Xerox’un dış kaynak kullanım hizmetleri, bir dokümanın yaratılmasından imhasına kadar geçen tüm süreç yönetimini sağlayan hizmetlerdir. Dokümanların sınıflandırılması, yönetilmesi, müşterilere gönderilen her tür basılı ya da elektronik dokümanın üretilmesi ve iletilmesi, müşterilerden gelen dokümanların işlenmesi firma dokümanlarının dijital ya da fiziksel ortamda saklanması şirketlerde kullanılan çok fonksiyonlu ofis cihazlarının bakım ve yönetimine yönelik çözümleri kapsamaktadır. Bilgi ve doküman yönetimi, önümüzdeki süreçte kritik iş uygulamaları için vazgeçilmez bir hal alarak ,süreçlerin iyileştirilmesi, müşteri memnuniyetinin artırılmasında kritik rol oynayacaktır. Bilgi ve doküman yönetimi müşterinin sesi ile başlayan, gerektiğinde baskı veya e-doküman ile sonlanan süreç içerisinde yer alarak, bu süreçler arası entegrasyon için de anahtar rol oynayacaktır. önüne geçilmesi de cabası. Bakıldığında tüm bunlar, işlevsel bir ofis yaratıyor. Doküman yönetimi ve bulut Bulut tüm dünya tarafından benimsenmeye başlandı. Eşi az görülür cinsten bir büyüme grafiği sergileyen bulutun 2014 yılında yaklaşık 60 milyar Dolar’lık bir Pazar yaratacak. 2010 yılında –şirket bazındabulut; şirketlerin bu bilgi işlem şeklini tam olarak kavramadan gezindiği deneysel evreden ibaretken, günümüzde kritik olmayan iş yüklerinin buluta taşınmaya başlanması, hatta kimi şirketlerin kritik verilerinde de buluttan yararlanmak istemeleri, doküman yönetimiyle bulutun yollarını kesiştiriyor. Yazımızın başında belirttiğimiz gibi doküman yönetimi daha önce birçok değişime maruz kalarak günümüze kadar gelmeyi başardı. Doküman yönetimi, önümüzdeki dönemlerde de iş süreçlerini hızlandırmak ve asıl işine odaklanarak verimliliğini artırmak isteyen şirketler tarafından talep edilmeye devam edecektir. Yaptığımız satın almalarla doküman yönetiminde sunduğumuz hizmetlerin sayısını artırırken, bu hizmetlerin niteliğini de artırıyoruz. Müşterimizden gelen talep üzerine yerel bir iş ortağıyla geliştirdiğimiz mikro ödeme çözümlerimiz, bir çok üniversitede kullanılmaya başlandı. Mobil uygulamalar ve entegrasyon konusunda da yeni çözüm ve yaklaşımlar içinde olacağız. Müşterilerimizden gelen geri dönüşlere göre hizmetlerimizi geliştiriyor ve yeniliyoruz. Bu anlamda, pazarın ihtiyaçlarını karşılayacak ve pazarın hacminin gelişmesini sağlayacak yeniliklerimiz olacak. Uzmanların görüşü ise bulutla doküman yönetiminin bir araya gelmesinden yeni bir değişimin ortaya çıkacağı yönünde. Bu değişim de diğerleri gibi IT sektöründe temel yeniliklere yol açacak. Bulut ve doküman yönetimi gibi iş süreçlerine muhteşem katkıda bulunan iki teknolojinin kısmen bir araya gelmesi, her ölçekten şirketin IT çözümlerine olan talebini artıracak. Belki de bu iki teknolojinin birlikteliği, bir arka oda etkinliği olmaktan çıkmaya başlayan IT’ye, gereken önemin ve titizliğin gösterilmesini sağlayacak. Ancak sadece doküman yönetimi ve bulut bir araya gelmiyor. Günümüz IT sektörünün iki çok önemli olan bu teknolojilerinin yanına, bir de mobil devinim ekleniyor. Hali hazırda bir teknolojiler birleşmesi olan bulutun, doküman yönetimi ve mobil teknolojilerle birleşmesiyle, doküman yönetimi sabit durumundan sıyrılarak, her yerden her an kullanılabilir bir hal alacak. Bu konuda en büyük atılımlardan birini yapan HP. Zaten bir yerde bulut geçiyorsa aklımıza gelen ilk firma HP oluyor çünkü sizin de bildiğiniz gibi teknolojiye “bulut” ismini koyan kişi eski HP CEO’su Mark Hurd. HP, Mark Hurd’ün buluta verdiği önemi devam ettirerek, geçtiğimiz yıl çok büyük bir planın parçası olarak Palm’i satın alarak WebOS gibi yetenekli bir mobil işletim sistemine sahip oldu. HP bu hamlesiyle; bulutu, doküman yönetimini ve WebOS tabanlı bulut uygulamalarını bir araya getirmeyi planlıyor. Bunun yanı sıra firmanın geçtiğimiz dönemde satışa sunduğu e-yazıcılar da bu devrimin bir parçası niteliğinde. HP tüm bu yatırımları ve geliştirmeleriyle, global bir ekosistem oluşturmayı hedefliyor. haziran’11 47 Hasan Selman BİMSA’nın Amiral Gemileri; Pratis.Net ve HR-Web Bilgi teknolojileri pazarının köklü firmalarından BİMSA, Pratis.Net ve HR-Web çözümleriyle iddialı. D ijital çağın getirilerine ayak uyduran iş süreçleri, her geçen gün bilgi teknolojilerine daha da gebe hale geliyorlar. Bilgi teknolojilerini iş süreçlerine dahil eden şirketler; zamandan ve maliyetten tasarruf etmenin yanı sıra, başarı oranlarına gözle görülür katkılarda bulunuyorlar. 35 yıldır şirketlere bilgi teknolojileri sunan BİMSA, Pratis.Net ve HR-Web çözümleriyle oldukça iddialı. Bimsa Pratis.Net Danışmanı Serkan Yurtseven ve Bimsa Hr-Web Danışmanı Bayram Güven ile, Bimsa’nın amiral gemileri Pratis.Net ve HR-Web ve firmanın gelecek planları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Türkiye’deki ilk “SAP Danışmanlık Destek Merkezi” olarak 1995 yılından bu yana bu alanda faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Kısaca BİMSA’yı tanıyabilir miyiz? Serkan Yurtseven: Bimsa, 35 yıllık deneyimiyle Türkiye’nin önde gelen bilgi teknolojisi şirketlerinden biri. Orta ve büyük ölçekli şirketlerin; uygulama ve iş danışmanlığından özel uygulamalara, işletimden teknik hizmetlere, donanımdan yazılıma kadar tüm bilişim ihtiyaçlarını karşılamak üzere faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca HR-WEB ve Pratis.Net çözümünüzle ilgili bilgi verebilir misiniz? S.Y.: Pratis.Net, en basit tanımıyla bir e-satınalma platformu. Web tabanlı bu platformda alıcı ve tedarikçileri biraraya getirerek sanal bir pazar oluşturuyoruz. Sistem üzerinde yaklaşık 6.500 referanslı tedarikçi bulunuyor. Çözüm sayesinde müşteriler, tek noktadan 48 haziran’11 Müşterilerinize hangi ürünleri/hizmetleri sunuyorsunuz? Bayram Güven: Ana iş odaklarımız arasında SAP çözümlerine ilişkin uygulama danışmanlığı, bilişim teknolojileri altyapı çözümleri, bilgi güvenliği hizmetleri ve donanım / yazılım çözümleri bulunuyor. Bunun yanı sıra ‘Kurumsal Çözümler’ başlığı altında Pratis.Net Elektronik Satınalma Platformu ile Hr-Web İK ve Bordro Yönetimi çözümleri sunuyoruz. tedarikçilere ulaşıp, pazarlık yapıyor ve onlardan açık ya da kapalı şekilde teklif toplayarak en uygun maliyetli satınalmayı gerçekleştiriyorlar. Bunun yanı sıra alıcı firmalar kendi ihtiyaçlarını katalog haline getirip uzun vadeli satınalma anlaşmaları da yapabiliyorlar. Tedarikçiler ile olan iletişim, yazışma, teklif ve ihale süreci tamamen elektronik ortamda yürütülüyor. Böylece hem süreç verimliliği hem de yeni ürün ve hizmetlere kolay erişim sağlanıyor. Ayrıca sistem üzerinde hızlı bir şekilde raporlama yapmak da mümkün. Pratis.Net’in amacı; en doğru malzeme ve hizmeti, en uygun maliyetle, en doğru tedarikçiden sağlamak. Böylelikle şirketler, satın alırken kazanıyor ve toplam karlılıklarını artırıyorlar. Bugüne kadar Pratis.Net platformu üzerinde 1 milyar Amerikan Dolarını aşan ihale gerçekleştirdik. Kullanımı da son derece kolay olan bu sistem hakkında daha fazla bilgi almak için www.pratis.net adresi ziyaret edilebilir. B.G.: HR-Web de tıpkı Pratis.Net gibi Bimsa’nın geliştirdiği kurumsal bir çözüm, bir İnsan Kaynakları ve Bordro Yönetimi çözümü. Uygulamayı lisanslayarak veya web tabanlı kullanmak mümkün. HR-Web; İK, bordro ve portal modüllerinden oluşuyor. Müşteriler ihtiyaçlarına uygun modülleri seçebiliyorlar. Sistem sayesinde İK ve Bordro yönetimine ilişkin tüm süreçler tek bir kanaldan etkin bir şekilde yürütülüyor. İK modülü altında eğitim, performans ve kariyer, başvuru takip ve işçi sağlığı – iş güvenliği başlıkları bulunuyor. Bordro modülü ise aylık tahakkuk işlemleri ve izin takip yönetiminden oluşuyor. Yeni geliştirilen portal sayesinde ise çalışanlar yetki dahilinde ihtiyaç duydukları bilgilere ulaşabiliyor ve iş akış formlarını sistem üzerinden yürütebiliyorlar. Uygulama, hatırlatma ve uyarı türündeki e-postalar sayesinde yönetici ve çalışanlar arasında iletişim kuruyor. Ayrıca dinamik sorgulama özelliği sayesinde kullanıcılar kendilerine özel raporları dizayn edebiliyorlar. Sistem üzerinde geniş güvenlik önlemleri tanımlı. Farklı sektör ve müşteri isteklerine hitap eden yapısıyla, uygulamanın 1 gün içerisinde devreye alınmasını sağlayabiliyoruz. www.hrweb.com.tr adresimizin yanı sıra www.hr-web.com.tr/forum adresinde yer alan bir forumumuz bulunuyor. Herkesin kullanımına açık bir sosyal ağ şeklinde tasarlanan bu forum sayesinde internet kullanıcıları, İK’ya ilişkin her türlü soruya Bimsa’nın uzman İK kadrosu sayesinde yanıt bulabilecek ve görüşlerini interaktif bir şekilde paylaşabilecek. Önümüzdeki dönemde pazarda yaşanacağını öngördüğünüz değişimleri bizimle paylaşır mısınız? B.G. : İnternetin her ortama girmesiyle, önümüzdeki dönemde web tabanlı uygulamaların sayısı artacak. Kullanıcılar lisans ve işletim maliyetlerine katlanmaksızın web ve ana sistemler üzerindeki uygulamaları kullanacaklar. Bir SaaS çözümü olarak HR-Web’in bu özelliği ile pazar payını artıracağını öngörüyor ve bu yönde yatırımlar gerçekleştiriyoruz. S.Y. : 2000’li yılların başından beri elektronik satınalmanın şirketlerdeki kullanım oranı hızla artıyor. İşletmeler iş süreçlerinde teknolojinin sağladığı faydalardan uzak kalmak istemiyor. Önümüzdeki dönemde e-satınalmanın ülkemizdeki firmalarda daha yaygın şekilde kullanılacağını düşünmekteyiz. Rekabetin her sektörde bu kadar yoğun olması satınalma tarafında alırken kazanmanın önemini giderek arttırmakta. Hızlı ve doğru bilgiye kolay erişim sayesinde doğru kararlar alınabiliyor. Biz de yaptığımız geliştirmelerle bu süreci satınalma tarafında daha da yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki dönemde siz pazara ne gibi yenilikler sunacaksınız? B.G. : HR-Web, 7 senedir web platformunda başarısını ispat etmiş, etkili bir ürün. Önümüzdeki dönemde farklı satış ve eğitim modelleri ile pazardaki etkinliğimizi artırmayı hedefliyoruz. Özellikle uzak mesafelerdeki kullanıcılarımız için eğitim ve destek olanaklarını çeşitlendiriyoruz. Yeni geliştirmelerimiz ile uygulamamızın, farklı talep ve yöntemlere yönelik esnekliğini artıracağız. S.Y. : Pratis.Net olarak kurulduğumuzdan bu yana ihtiyaçları ve talepleri günün koşullarında değerlendirerek sisteme adapte etmekteyiz. Halihazırda bu işe atanmış olan bir yazılım ekibimiz bulunuyor. Gelişimimiz açısından sisteme katılan her firma bizim için ayrı bir değer oluşturuyor. Çok farklı sektörlerden müşterilerimiz olduğu için farklı iş yapış şekillerine yönelik tecrübelerimiz var. Satınalmaya özgü tüm ihtiyaçları sisteme adapte ediyoruz. Bu günden güne gelişen ve yeniden şekillenen bir süreç. Örnek olarak yeni e-pazarlık yöntemleri, jenerik kataloglar, RFI (request for information) modülü şu an üzerinde çalıştığımız yeni fonksiyonlarımızdan bazıları. haziran’11 49 Hasan Selman Teknoloji Dünyasına Damgasını Vuran Yatırımlar Kimi teknolojiler pazarları, kimileri ise dünyayı değiştirir. Satın almalar da öyle… H atırlayacağınız gibi geçtiğimiz haftalarda; Google ve Facebook’un Skype’ı satın almak için birbirleriyle çekiştiği söylentileri gündemdeydi. Ancak hiç kimsenin beklemediği bir şey oldu ve Microsoft ve Skype ortak düzenledikleri konferans ile satın alma konusunda iki firmanın anlaşmaya vardığını tüm dünyaya duyurdular. Microsoft, Skype’ı satın almak için tamı tamına 8.5 milyar Dolar ödeyerek Google ve Facebook’un geri çekilmesini sağladı. Kimileri Microsoft’un bu satın alma için aşırı para ödediğini savunuyor ancak Skype’ın anlık iletişim pazarının çok büyük 50 haziran’11 bir bölümüne sahip olması ve teklif veren firmaların da bu pazarda büyük pay sahibi olmaları, Skype’ı olduğundan çok daha fazla değerli hale getiriyor. Skype tıpkı bir yap-boz parçası gibi aslında; Google, Microsoft ve Facebook’un yap-bozlarını tamamlamaları için ihtiyaç duydukları parça. Microsoft, Skype’ı astronomik rakama satın alarak, yap-bozunu tamamladı yani anlık iletişim pazarının kralı oldu. Bu satın alma teknoloji dünyasının en önemli pazarlarından biri olan anlık iletişim pazarının dengelerini tamamen değiştirdi. Bu satın alma gerçekleştikten sonra aklımıza geçmişte yaşanan; pazarları hatta ve hatta teknoloji dünyasını bütünüyle değiştiren satın almalar geldi. Ancak satın almaların her zaman iyi etkiler yaptığını söylemek zor. Kimi satın almalar firma için büyük sıkıntılar yaratırken, pazarların gelişimini önleyen satın almalara dahi rastlamak mümkün. Teknoloji dünyasına damga vuran yatırımlara mercek tutarken, biz de yalnızca iyi etki yapanlara değinmedik. Dosyamızda adını ilerleyen sayfalarda öğreneceğiniz, firmanın teknoloji dünyasının kralı olmasını engelleyen bir yatırım dahi mevcut. Daha fazla Spoiler vermeden, teknoloji tarihini şekillendiren acı tatlı yatırımlara geçmekte fayda var. 86-DOS >> Microsoft Yeni dünyaya hoşgeldiniz Zaman: 27 Temmuz, 1981 Fiyat: 75 Bin Dolar Bu tarz bir konu yapıp da başlangıcı Microsoft’un tam anlamıyla dünyayı değiştirmesini sağlayan 86-DOS satın almasıyla yapmamak olmazdı. İlginçtir ki dosyamızdaki tüm satın almalar içinde en efektifi olan 86-DOS satın alması, diğer yandan da en uygun fiyata yapılan anlaşma niteliğinde. O dönem henüz Apple’la çalışmaya başlamamış olan Microsoft, büyümek için değişik stratejiler geliştiriyordu. Buna IBM’e olmayan bir işletim sistemi lisanslamak da dahildi. Bill Gates IBM ile anlaşmaya vardıktan sonra; Paul Allen’ın daha önce yalnızca kulaktan dolma bilgilere sahip olduğu DOS’u (Disk Operating System) satın almak için Seattle Computer Products’ın (SCP) kapısını çaldılar. 27 Temmuz’da 75 bin Dolar karşılığında SCP’den satın alınan DOS, değiştirilerek MS-DOS haline getirildi ve zilyon tane IBM bilgisayarıyla tüm dünyaya ulaştırıldı. Bu satın alma sayesinde Bill Gates dünyanın en zengin insanı, Microsoft ise işletim sistemi pazarında tekel olmayı başardı. Microsoft MSDOS sayesinde kasasına milyarlar götürürken, 1985 yılında SCP satın almaya itiraz etti ve usül dışı bazı şeyler olduğunu iddia etti. SCP’nin iddiasını tam olarak bilmiyoruz çünkü asla açıklanmadı. Ancak iddia oldukça güçlü olmalı çünkü Microsoft SCP’nin davadan vazgeçmesi için 1986’da 925 bin Dolar ödemeyi kabul etti. Compaq >> HP Fiorina’nın çeyrek trilyon Dolar’lık hatası Zaman: 3 Mayıs, 2002 Fiyat: 25 Milyar Dolar Hep başarı hikayelerine yer verecek değiliz ya: 1999 – 2005 yılları arasında HP’nın CEO koltuğunda oturan “kısmen başarılı iş kadını Carly Fiorina”, milyarlarca Dolar kaybetmiş, hisse senetleri tabanda sürünen ve pazardan silinmek üzere olan Compaq’a HP tarihindeki en büyük satın alma tekliflerinden birini vererek tarihe geçti. Bizce Compaq hissedarları Compaq’a 25 milyar Dolar’lık satın alma anlaşması götürülmesi talimatını veren HP’nin dönem CEO’su Carly Fiorina’ya hala dua ediyorlardır. HP’nin bu olaydan aldığı yaraları şu şekilde sıralayabiliriz; bu satın almada harcadığı fazladan 24 milyar Dolar ve HP İş ve Baskı departmanlarının gelişiminin yavaşlaması. HP bugün bu pazarlarda lider olamadığı için Fiorina’nın kulaklarını çınlatması gerekiyor. IBM PC Departmanı >> Lenovo Bir çağın bitişi Zaman: 8 Aralık, 2005 Fiyat: Açıklanmadı IBM yıllarca Think bilgisayar ailesiyle son kullanıcı pazarına bilgisayarlar sundu. ThinkPad dizüstü ve ThinkCentre masaüstü bilgisayarlarıyla yarı gönüllü olarak PC pazarındaki varlığını sürdüren IBM, Lenovo’nun onlara teklif getirdiği gün anlaşmayı hiç yokuşa sürmeden el sıkışma merasimine geçilmesini sağladı. IBM bu satın almayla yıllardır PC pazarında hiçbir ürünle yer almazken, Lenovo ise PC pazarının en büyük üreticilerinden biri haline geldi. Alan memnun satan memnun deyişi bu satın almayı özetlemek için birebir. NeXT >> Apple Eve hoşgeldin Steve… Zaman: 7 Şubat, 1997 Fiyat: 404 Milyon Dolar Apple’dan kovulan Steve Jobs, kurucu hisselerinin bir bölümünü satarak milyar Dolar’lara sahip olmuştu. Kendi kurduğu şirketten kovulan Jobs, intikamını almak için, NeXT’i kurarak bu şirketin fayanslarına dahi milyon Dolar harcadı. Ancak zaman içerisinde işler Apple için de Next için de iyi gitmemeye başladı. Apple’ın NeXT’i satın alması, Steve Jobs’ın Apple’a dönmesiyle aynı anlamı taşıyor. Steve Jobs gençliğinin en deli dolu ve kibirli zamanlarında Apple’dan kovulmuş olmanın verdiği intikam duygusuyla, NeXT’e milyarlarca Dolar yatırım yaptı. NeXT dünyadaki çok az firmanın sahip olduğu milyar Dolar’lık –hiç kullanmadığı- üretim tesislerine ve Uzak Doğu’dan özel olarak getirilen bir sanatçının dizayn ettiği birkaç milyon Dolar’lık merdivenlere sahip olan oldukça şık ancak işlevsellikten uzak bilgisayarlar üreten bir firmaydı. Şans bu ya; Apple hisseleri düşüyordu, satılmayan ürünler depolardan taşıyordu ve hissedarlar kurtarıcı bir CEO’ya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlardı. Steve Jobs teklif önüne geldiğinde, NeXT’in satın almasını da şart koşmuştu. Bu satın almayı Apple’ın NeXT’i satın alması olarak değerlendirmemek gerekiyor çünkü NeXT’in satın alınması Apple’a pek de yarar sağlamadı. Bu satın almayı Apple’ın Steve Jobs’ı geri kazanması olarak görmeliyiz. Bu yatırımı ana hatlarıyla, 42 yaşındaki bir adamın Apple’a üst düzey yönetici olarak katılması olarak özetleyebiliriz. Söz konusu 404 milyon Dolar kimine göre fazla gelebilir ancak bahsettiğimiz kişi Steve Jobs. Sonuçta bu adam iPhone’u icat etti. Bu da en az Microsoft’un DOS’u kadar hayatlarımızı değiştirmedi mi?.. haziran’11 51 Android Inc. >> Google Web’in devi teknolojinin titanı oluyor Hotmail >> Microsoft Ne dilediğinize dikkat edin Zaman: 31 Aralık, 1997 Fiyat: 500 Milyon Dolar Zaman: 17 Ağustos, 2005 Fiyat: Açıklanmadı Bir dönem arama motoruyla internet dünyasının devi olarak lanse edilen Google, son yıllardaki yatırımlarıyla yeni yeni pazarlara girdi. Ancak Google’ın büyüme stratejisi, diğer birçok şirketin aksine aşırı mükemmelliyetçi, o nedenle firma eşine az rastlanır bir başarı grafiği yakaladı. Yeni yatırımlar yaparken mevcut işlerini de geliştiren Google, şu an internetin olmazsa olmazı ve kopyalanamazı konumunda. Ancak artık yalnızca internet denildiğinde akıllara gelmiyor. Dünyanın en popüler mobil işletim sisteminin altında da Google’ın imzası bulunuyor. Android’i açıklanmayan bir fiyatla satın alan Google, 5 yıl içerisinde mobil işletim sistemi pazarının lideri oldu. Dünyanın en çok kullanılan ve en çok kayıtlı kullanıcıya sahip olan mobil işletim sistemi olan Android, tablet akımıyla da gücüne güç katmaya devam ediyor. Dünyanın en büyük teknoloji firmalarının Android’i seçmesi de cabası. Ayrıca Google’ın şubat ayında ortaya attığı iddiaya göre her gün 350 bin Android’li cihaz aktif ediliyor. Kurulduğu günden bu yana girdiği her işte başarılı olmak gibi “muhteşem” bir adet edinen Google ne kadar başarılı olursa, Microsoft’un da bir o kadar hata yaptığını görüyoruz. ATI >> AMD PC = AMD Zaman: 24 Temmuz, 2006 Fiyat: 4.3 Milyar Dolar ATI ile Nvidia, Intel ile AMD. PC donanımlarında iki en önemli öğe olan işlemci ve grafik kartı pazarının liderlerinin yolu, ATI ile AMD’nin el sıkışmasıyla hiç olmadığı kadar farklı bir şekilde kesişti. Intel ile Nvidia’nın, ATI ile de AMD’nin yıllardır birbirlerine destek vermeleri normaldi ancak AMD’nin ATI’yi satın alması, firmayı tam anlamıyla bir dev haline getirdi. Bu hamle, Nvidia’nın 3dfx’i satın almasından çok daha fazla yankı buldu. AMD, ATI’yi satın almasına rağmen uzun bir süre isim değişikliğine gitmedi ve grafik ürünlerini ATI markasıyla sattı. Ancak geçtiğimiz yıldan itibaren ATI markası tarihe gömüldü ve AMD grafik ürünlerinde de kullanılan marka oldu. AMD şu an PC pazarını şekillendirme gücüne sahip ve CPU – GPU kombinasyonlarıyla rakiplerini zor durumda bırakıyor. Firmanın son bombası Fusion, söylediklerimizi destekler cinsten. 52 haziran’11 Dünyanın en ünlü teknoloji şirketlerinden olan Microsoft, gerek kurumsal gerekse son kullanıcı tarafında yıllardır önemli rolünü sürdürüyor. Genellikle pazarın açık ara çoğunluğuna sahip olmak için çeşitli satın almalar yapan Microsoft, hali hazırda anlık iletişim pazarının lideri. Ancak Microsoft, tıpkı Internet Explorer’da olduğu gibi, bu pazarda da başarısız olsa bile, payı ne kadar düşerse düşsün, rakiplerinin kendisine yetişemeyeceği bir konumda olmak istiyor. Bu da 8.5 milyar Dolar’lık Skype satın almasını açıklıyor. Microsoft’un anlık iletişim macerasının başlangıcı ise Hotmail satın almasına dayanıyor. Şimdiki adıyla Windows Live Hotmail, dünyanın en büyük e-posta ve anlık iletişim servisi. Milyarlarca insan tarafından kullanılan bu ücretsiz e-posta ve anlık iletişim servisi, Microsoft’a iyi kazandırsa da, firmanın son kullanıcı tarafında geleceğini tehlikeye sokuyor. Çünkü bu ücretsiz e-posta servisi, firmanın Google ve Amazon gibi bulut konusunda bir profil edinmesini engelliyor. Ancak bu satın almanın Microsoft’a sadece kötü etkiler yaptığını söylemek haksızlık olur. Skype, Hotmail, Windows Live Messenger; bu üçlüye sahip olan bir firmaya kim başarısız diyebilir ki? Lotus Development Corporation >> IBM 5 yıllık saltanat Zaman: Temmuz 1995 Fiyat: 3.5 Milyar Dolar 90’ların başında artık standart bir teknoloji firmasından ziyade, dünyayı değiştirmeye, iyileştirmeye çalışan bir şirket profilini benimseyen IBM, son kullanıcıdan ziyade kurumsal ve kamusal alanlara yoğunlaşmaya başladı. 90’larda oldukça iyi bir ivme kazanan Lotus Development Corporation, geliştirdiği Lotus Notes e-posta istemcisiyle e-posta pazarını tekeline almıştı. 1995’te Lotus, Notes’un tam 100 milyona yakın lisanslı kullanıcıya sahip olduğunu açıklamasıyla IBM harekete geçti. O dönem hükümet çalışanları ve büyük ölçekli firmalar tarafından tercih edilen Lotus Notes’un gücünü isteyen IBM, Lotus Development Corporation’ı 3.5 milyar Dolar karşılığında satın aldı. 3 yıl da IBM markası altında altın dönemini yaşayan Lotus Notes’un 1998’de açıklanan lisanslı kullanıcı sayısı 145 milyon. Lotus Notes hala geliştirilmesine rağmen, 2000’lerin başında Microsoft Outlook tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldı. Melih Bilgin Toshiba Türkiye’de Büyümeye Devam Ediyor D ünyanın en büyük PC üreticilerinden olan Toshiba, Türkiye’de de oldukça başarılı bir performans sergiliyor. Toshiba yeni ürünlerini oldukça çabuk bir şekilde Türkiye’ye getirerek, Türk kullanıcıların en son teknolojilere olabildiğince çabuk kavuşmalarına olanak tanıyor. Tüm teknoloji dünyası için dönüm noktası niteliğinde olan bu dönemde; Toshiba’nın Türkiye’ye bakış açısıyla, yeni dönem planlarıyla ve firmanın yeni ürünleriyle ilgili Toshiba Türkiye, Ortadoğu, EMEA, Afrika Satış Yöneticisi Burçin Sezgen ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Toshiba için 2010 yılı nasıl geçti? 2010 yılında 240 bin adet PC satmıştık. 2009 yılında ise bu rakam 210 bin civarındaydı. Yani satış adedi olarak baktığımızda bir büyüme kaydettik. Tabii büyürken kullanıcılara son teknolojileri sunmak için de çalışıyoruz. Kullanıcı; güvenilirliği, tasarımı, kaliteyi ve performansı bir arada bekli54 haziran’11 yor. Performans olarak baktığımızda işlemci, HDD ve RAM gibi bileşenler öne çıkıyor. Bunu zaten tüm markalar sağlamak zorunda. Performansın yanında en az onun kadar önemli güvenilirlik ve tasarım kriterleri var. Biz bu kriterlerde bir numaralı markayız. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada. Geçen sene R700 serimizle güvenilirlik ve taşınabilirlik konusunda iddialı olarak pazara girmiştik. Bu sene de R800 serimizle bunu devam ettirmek istiyoruz. 13.3 inç modelimiz magnezyum kasaya sahip ve kırılma, bükülme gibi durumlara karşı çok dayanıklı. Diğer modellerimizde kullandığımız reçine kasa ise plastikten daha dayanıklı ve %40 daha ince. Bu da hafifliği beraberinde getiriyor. Toshiba 2011 yılında pazarda hangi ürünlerle yer alacak? Eskiden taşınabilirlik, hafiflik sadece kurumsal müşterilerin istediği özelliklerdi. Açıkçası bu ürünlerin fiyatları sebebiyle sadece kurumsal müşteriler satın alabiliyor- du. Ancak bu yıl biz bu kurumsal modelleri son kullanıcılara getiriyoruz. Yani son kullanıcı ürünlerimizi çoğaltıyoruz. Bu sene giriş seviyesinde C serisi Satellite, 3D özelliğini orta seviyeyi getiren L serisi modellerimiz var. L serisinde HDMI 1.4 arayüzü üzerinden 3D televizyon üzerinde 3D içerikleri oynatmak mümkün. En üst seviyede ise Qosmio ürünlerimiz mevcut. Qosmio aliesi kendi başına bir ürün ailesi ve bizim amiral gemisi modellerimiz. 17.3, 15.6 ve 13.3 inçlik modellerimiz olacak ve gözlüksüz 3D özelliğini ilk sunan marka olacağız. Gözlüksüz 3D özelliği 17.3 inçlik modelimizde yer alacak. 13.3 inç modellerde ise taşınabilirlik ve pil ömrü ön plana çıkayor. Burada R830 modelimiz mevcut. Oldukça hafif ve dayanıklı bir kasaya sahip ve 14 saate kadar pil ömrü sunuyor. Bu da demek oluyor ki şarj aletini yanınıza almanıza gerek yok. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde, yolda çok zaman geçirdiğimizi düşünürsek, 14 saat bize Toshiba, Türkiye’de ataklarına devam ediyor. Firma yakın zamanda 3D destekli cihazlarıyla ve tabletleriyle pazardaki ağırlığını artırmayı planlıyor. Toshiba 3D konusunda nasıl bir yol haritası izleyecek? Bu yıl CES fuarında; hem televizyon hem de notebook tarafında gözlüksüz 3D’li ürünlerimizi tanıttık. Rakiplerimiz bu teknolojiyi geleceğin teknolojisi, bir sonraki jenerasyon olarak nitelendirirken biz bugünün teknolojisi olarak nitelendirdik ve bu ürünleri piyasaya sunduk. Gözlüksüz 3D özelliğini 17.3 inçlik Qosmio modelimizle sunuyoruz. Bu ürün haziran sonunda Türk tüketicisiyle buluşacak. Ayrıca içerik sorununu ortadan kaldırmak adına bu üründe 2D-3D dönüşüm özelliğine de yer verdik. Böylece 3D oyun ve film keyfi yaşamak mümkün olacak. Bunun yanında en son işlemci modelleri ve en üst seviye grafik kartlarıyla üst düzey bir performans sunuyor. gün boyu yetecek bir süre. Ancak bu ürünlerin uzun pil ömrü ve boyutları kafalarda düşük voltajlı işlemci mi kullanılıyor şeklinde bir soru işareti yaratabilir. Bu ürünlerde yüksek performanslı işlemciler kullanıyoruz ve hatta harici ekran kartı bile sunuyoruz. Yani bu ürünler performanstan ödün vermeden taşınabilirlik ve uzun pil ömrü sunuyor. Toshiba bu yıl pazara yeni bir tablet sunacak mı? Tablet pazarı büyüyen bir pazar. Geçtiğimiz yıl Libretto modeliyle piyasaya girmiştik fakat biz o modeli tablet olarak tanımlamadık. Libretto dokunmatik ekranlı, küçük bir bilgisayar olarak nitelendirilebilecek bir üründü. Tablet ise akıllı telefonlardan biraz daha büyük, daha fazla özelliğe sahip fakat netbook kadar performans sunmayan ürünlerden oluşuyor. Pazarın geneline baktığımızda da Android işletim sisteminin ön plana çıktığını görüyoruz. 2011’in ikinci yarısında biz de Android’li, Tegra 2 işlemcili ve çift kameralı bir tableti Türkiye pazarına sunacağız. AC100 modeliniz oldukça farklı bir ürün. Bir devam ürünü piyasaya sürmeyi düşünüyor musunuz? AC100 modelini 2010’da tanıtmış ve ekim ayı itibariyle Türkiye’de satışa sunmuştuk. Ancak adet olarak çok büyük miktarlarda getirmedik. Çünkü henüz böyle bir ürüne fazla talep yok. O yüzden biraz niş kaldı fakat kullanıcılardan oldukça iyi tepkiler aldık. AC100, Tegra işlemciyi ve Android’i klavyeli kasada birleştiren bir üründü. Çok daha hızlı açılan, daha pratik bir modeldi. Ancak ilerleyen dönemde AC100’ün devamını tabletler oluşturacak. Android ve Tegra 2 işlemcili tablet modellerimizle piyasada olacağız. Peki yeni dönem planlarınızda tablet - netbook melezi bir ürün var mı? Bizim ürünlerimizde bağlanabilirlik özellikleri oldukça fazla. Ekstra bir Dock ya da bağlantı arayüzü kullanan aksesuarlara ihtiyacımız yok. Bu nedenle ekstra bir melez ürün geliştirme gereği duymuyoruz. Normal bir klavyeyi de USB üzerinden bağlayıp Toshiba tabletinizle kullanabileceksiniz. haziran’11 55 Erdem Türkoğlu Türkiye’de İnternet Biraz Flu Türkiye’nin internet özgürlüğü için kara gün olarak nitelendirilen filtre tercih günü hiç gelmeyebilir. H em kullanıcı sayısı, hem de çevrimiçi kalma süresi bakımından dünya sıralamasında 12’inci olan Türkiye, konu Facebook oluca ise sıralamada 2’nciliğe kadar yükseliyor. Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ekseninde geliştirilen projelerle ise bilgisayar kullanım oranlarının yükseltilmesi için büyük bir çaba gösteriliyor. Son kullanıcıların yanı sıra, şirketler bazında da Türkiye’de internet mega bir sektör olarak yükselişte. İnternet bağlantısı konusunda ise, Orta Doğu Ülkeleri’ne altyapı sağlayabilecek kadar gelişmiş durumundayız. Ancak devlet eliyle, bilişim teknolojilerindeki ilerlemenin önü açılmaya çalışılırken, yapılan düzenlemelerin, özgürlükler noktasında, bireylerin önünü tıkadığı algısı genel bir kanı olarak herkesin ortak 56 haziran’11 bilincine yerleşmiş durumda. Peki devlet kurumları gerçekten internet mecrasındaki özgürlüğün önüne geçmeye mi çalışıyor, yoksa konu algılanandan daha mı farklı? Türkiye’nin internet özgürlüğü için kara gün olarak nitelendirilen filtre tercih günü hiç gelmeyecek mi? Hem kullanıcı sayısı, hem de çevrimiçi kalma süresi bakımından dünya sıralamasında 12’inci olan Türkiye, konu Facebook oluca ise sıralamada 2’nciliğe kadar yükseliyor. Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaşırma Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ekseninde geliştirilen projelerle ise bilgisayar kullanım oranlarının yükseltilmesi için büyük bir çaba gösteriliyor. Ancak devlet eliyle, bilişim teknolojilerindeki ilerlemenin önü açılmaya çalışılırken, yapılan düzenlemelerin, özgürlükler noktasında, bireylerin önünü tıkadığı algısı genel bir kanı olarak herkesin ortak bilincine yerleşmiş durumda. Peki devlet kurumları gerçekten internet mecrasındaki özgürlüğün önüne geçmeye mi çalışıyor, yoksa konu algılanandan biraz daha mı farklı? YouTube’a girmedik, blog yazamadık Geçtiğimiz yıl, YouTube’a erişim engeli, internet dünyasındaki en önemli konu başlığı oldu. Uzun bir süre standart protokollerle erişmediğimiz video paylaşım sitesine, DNS değişikliği ya da vekil sunucu (proxy) yardımıyla girebildik. Yasama organı, sorunun yargıdaki yanlış kararlar olduğunu belirtirken bürokrasinin internet konusundaki özgürlüklerin ne denli önüne geçtiğini de gözler önüne seriyordu. Başbakan’a YouTube yasağı hakkında soru yöneltildiğinde verdiği “Ben giriyorum, siz de girin” cevabı durumun kısa özeti aslında. YouTube sorunu, hala nasıl olduğunu anlayamadığımız süreçlerin ardından çözüldükten sonra Blogspot’a erişime engel konması ikinci bir şok yaşattı. Blogspot.com alan adı üzerinden Süper Lig maçlarının yayınlanması sebebiyle, Digiturk başvurusu üzerine, Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi, Blogspot.com’a erişimi engelledi. Buraya kadar olan nokta belki biraz anlaşılabilir ama bir Google servisi olan Blogspot’un kapatılması, Analytics, Maps, Docs gibi diğer Google servislerine erişimde de problemler yaşanmasını beraberinde getirdi. Yasaklı kelimeler Son bir aydır konuşulan konu ise diğer engellemelerden biraz daha farklı. Hem tam olarak anlaşılabilmiş değil, hem de bardağı taşıran son damla olduğu için büyük tepki çekti ve çekmeye devam ediyor. İlk olarak Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı internet sitelerinin barındırıldığı ‘hosting’ firmalarına, içinde yasaklı kelimelerin olduğu bir yazı göndererek, barındırdıkları sitelerin taratılmasını ve gönderilen yasaklı kelimeleri barındıran sitelerin host edilmemesini istedi. TİB, üç gruba ayrılan yasaklı kelimelerin ilk iki grubunda bulunan kelimeler ile bir alan adı verilmemesini tebliğ ediyordu. Aralarında, “baldız, yasak, haydar” gibi ilginç kelimlerin bulunduğu son gruptaki kelimeler için ise içerikten kontrol direktifi veriliyordu. İşin ilginç tarafı da zaten burada başlıyordu. Hosting firmaları, tebliğ yazısını dikkate alarak tarama yaptıklarında, sadece üçüncü gruptaki kelimeler yüzünden, aktif sitelerin yüzde 90’ının kapatılması gerektiğini söylüyor. TİB daha sonra paylaştığı yazıda; “Bu sözcüklerle ilgili yasaklama söz konusu olmayıp, yer sağlayıcıların katalog suçlardan birini işleyen siteleri tespit etmelerini kolaylaştırmak için sunulmuş anahtar sözcüklerden ibarettir” açılamasını yaptı. Kaynama noktası: filtreleme Yasaklı kelimelerin yarattığı kafa karışıklığı çözülmeden son düzenleme kamuoyunun gündemine oturdu; Filtreleme... “İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar” başlığı ile sunulan bu uygulama taslağına göre, internet kullanıcılarına “Aile, Çocuk, Yurtiçi ve Standart” olmak üzere dört farklı paket sunulması planlanıyor. Ama asıl kafa karıştıran nokta 22 Ağustos’tan itibaren herkesin herkesin bir pakete dahi olma zorunluluğu. Yani 22 Ağustos tarihinden itibaren Türkiye’deki her bir internet kullanıcısı, BTK tarafından belirlenen 4 filtre paketinden birini seçmek zorunda. Seçim yapmayacak aboneler, şu anki kullandığımız şekliyle otomatikman “standart” pakete dahil olacak. Temel anlamda, kara listedeki içeriklere erişmeye engel olmayı amaçlayan uygulamada bu noktaya kadar bir sıkıntı yok; infiale neden olan en önemli nokta, metnin kaleme alınış biçimi. Seçim yapmayanlar, “internetin şu anki hali olan standart pakette olacaktır.” Denilirken, bir alttaki maddede, filtre yasağını delmeye çalışanlar hakkında yaptırımda bulunma hakkı saklıdır deniliyor. Çünkü, biz hala internetin şu anki halinde bazı sitelere erişmek için DNS ve Proxy kullanır durumdayız. İşte Taksim’de 20 bin kişinin “İnternetime Dokuma” temalı yürüyüşünün temeli de hem şeklen, hem de içerikten kaynaklı bu sakatlık. Yani bu usul ve esasların anayasal olarak hiçbir dayanağı yok. BTK ve TİB anayasada olmayan bir hakla bu düzenlemeyi yapıyor. Asıl sorun iletişim eksikliği mi? 17 Mayıs’ta İzmir’de düzenlenen Dünya Telekomünikasyon Günü’nde kafa karışıtıran kavramlar bir parça çözüldü denilebilir. İnternet çağında iletişim halinde olmak son derece basitken, bu düzenlemeleri yapan kurumların, hem birbirleriyle, hem de basınla çok iyi iletişim kuramamış olması sorunun asıl kaynağı gibi görünüyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım konuşmasında BTK Başkanı Tayfun İnternet çağında iletişim halinde olmak son derece basitken, bu düzenlemeleri yapan kurumların, hem birbirleriyle, hem de basınla çok iyi iletişim kuramamış olması sorunun asıl kaynağı gibi görünüyor. Acarer’e dönerek, Bundan sonra az denetim, çok düzenleme... Düzenleme yapmaya çalıştıkça iş karışıyor, insanlar seninle kafa buluyor.” diyerek yanlış anlaşıldıklarını vurgulamaya çalıştı. Aynı gün gazeteciler ve STK temsilcileriyle yapılan sohbet toplantısında Tayfun Acarer, filtreleme konusunda geniş kitlelerin tepkili olduğunu, kamuoyunun da hemfikir olduğu geniş katılımlı bir platformda taslağın yeniden ele alınabileceğini belirterek, sorunun çözümünden yana olduğu sinyalini verdi. Günün asıl açıklaması ise Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dan geldi. Bu taslağın henüz yasalaşmadığını, 12 Haziran’da genel seçimlerden sonra 22 Ağustos’a kadar yeni hükümet kurulsa dahi, yasama yılının tatil olması nedeniyle yasalaşmasının yine mümkün olmadığını belirtti. Yani filtreleme sisteminin 22 Ağustos’ta hayata geçmesi teknik olarak mümkün değil. Yıldırım daha sonra Tayfun Acarer’e, düzenlemenin zaten 22 Ağustos’a yetişmeyeceğini bu süreç içerisinde İnternet Kurulu’nun tekrar toplamasının yerinde olacağını tavsiye etti. haziran’11 57 Hasan Selman Teknoloji ve Güvenlik Karşı Karşıya Bulut bilişimin etkisini artırması ve teknolojinin hızla gelişmesi, veri güvenliği için bir avantajken, diğer yandan da savunulması gereken yeni cepheler yaratıyor. 58 haziran’11 H erkes filmleri sever öyle değil mi? Hayatında film izlememiş ya da ben film izlemeyi sevmiyorum şeklinde anlamsız bir genelleme yapan insan yoktur. Peki “kötü niyetli kişilerin eline geçmemesi gereken” bir güç veya obje üzerine kurulu bilim-kurgu ya da aksiyon filmi izlediniz mi? Şayet izlemediyseniz pek bir şey kaçırmış değilsiniz çünkü bu filmi teknoloji dünyasında günbegün yaşamaktayız. Bizim filmimizde kötü niyetli kişilerin eline geçmemesi gereken güç teknoloji. Kötü niyetli kişiler ise sizlerin de tahmin ettiği gibi siber korsanlar. Ancak teknoloji dünyasındaki senaryoda, filmlerde olmayan bir şey var; kötü niyetli kişiler bu gücü son derece iyi kullanıyorlar, onların karşılarında ise güvenlik çözüm ortakları var. Senaryonun iyiler tarafını oluşturan çözüm ortakları, şirketleri ve bireyleri kötülerin saldırılarından korumaya çalışıyorlar. Ancak çoğu kurum ve kişi siber güvenliğin önemi hakkında gerekli bilince sahip değil ve bu da onları kolay hedef yapıyor. Öte yandan bu durumun çözüm ortaklarının işini zorlaştırdığı da aşikar. Trend Micro Kıdemli Tehdit Analisti Rik Ferguson’ın da dediği gibi: “İnsanlarda bilinç eksik, şirketler de fazla rahat.” Özellikle veri kaybı söz konusu olduğunda kurumlarda bir rahatlık görülüyor. Pek çok şirket, insan yapısı tehdit içeren yazılımlardan dolayı ciddi kayıplara uğruyor. Şirketin, sorumluluğunu taşıdığı verileri koruması, önem ve yasal açıdan zorunluluk taşıyor. Bu veriler, pek çok kategoride olabiliyor; kişisel olarak tanımlanabilen bilgiler, telif hakları, kurumsal veriler, devlet bilgileri ya da ulusal açıdan hassas bilgiler, finansal sonuçlar, oturum açma yetkileri, hasta ya da müşteri bilgileri gibi. Her şirket, kendine has bir veri yapısına sahip bulunuyor. Bu verilerin, hem dikkatsiz hem de tehdit içeren kullanımlardan korunması gerekiyor. Hazır şirketler demişken, dünyanın en köklü teknoloji firmalarından Sony’nin yaşadığı PlayStation Network (PSN) fiyaskosuna değinmeden olmaz. Güvenlik bir bütündür Değerli bilgileri ele ele geçirilen şirketler rekabet güçlerini ve saygınlıklarını kaybedebilirler. Bu da şirketlerin batmasına kadar gidebilecek tehlikeli bir durumdur. Sormamız gereken Sony gibi dünyanın en büyük teknoloji şirketlerini bile saldırılara açık konuma getiren şey ne olduğudur. Cevap rahatlık ve onun tetiklediği durumlardan ibaret. Bir güvenlik sistemimiz de olsun diyerek konuyla gerekli titizliği göstermeyen şirketler, kendilerini siber korsanların yaralı hindileri atfediyorlar. Oysa ki kurumsal ve bireysel siber güvenlik, bir bütün olarak titizlikle uygulanmak zorundadır. Bir şirket, siber korsanlar tarafından ve/ veya içeriden gelebilecek olası saldırılara karşı direnç göstermesi için birkaç etkileşimli güvenlik çözümüne ihtiyaç duyar. Ancak bunları hızlı hızlı sıralamak yerine, biraz mantıklı düşünerek asıl sebepler üzerinden ilerlemenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Çünkü bizce güvenlik konusu, ezberle değil doğru kavrama ile başarılı olabilir. A’dan Z’ye her şirketin güvenliğe giriş olarak şifreleme çözümlerini tercih etmeleri gerekiyor. Şifreleme binlerce yıldır veri güvenliği için kullanılan en etkin yöntemlerden biridir. Yazının icadından beri insanlar yazdıklarının sadece yetkilendirilen kişiler tarafından okunabilmesi için çok çeşitli yöntemler geliştirmişler. Dijital çağda ise bilgi sürekli ve son derece hızlı olarak yer değiştiriyor ve buna karşılık olarak işlemci gücü de artıyor. Bu iki sebep; Oluşturulan basit şifrelerin kırılması kolaylaştıkça, çok daha kompleks yöntemler kullanılması gerekli hale gelmiştir. Bu da iyi bir şifreleme çözümünün dahi tek başına haziran’11 59 çaresiz kalabileceği anlamına geliyor. Şifrelemeyi alışveriş sepetine attık, sırada şifrelediğimiz verilerin depolandığı ambarı korumak var. Veri ambarı adından da anlaşılabileceği üzere verilerin depolandığı alan. Veri ambarı şifreleme yöntemiyle, kayıtlı verilerinin firma dışından veya firma içi yetkisi olmayan kullanıcılar tarafından görüntülenmesi ve kullanımı engellenebilir. Pazardaki mevcut çözümler veritabanlarını yetkisiz değiştirilme ve kayba uğratmaya karşı kriptolayıp işletmelerde ticari ve şahsi bilgileri, parolaları ve PIN kodları gibi güvenli arka ofis verilerinin çalınmasının ve kötü niyetli kişilerin eline geçmesinin engellemesini sağlamaktadır. Yetkisi olmayan kişiler tarafından ulaşılmasını istemediğimiz verileri şifreledik, verilerin kayıt altına alındığı veri ambarını da şifreledik ancak işimiz henüz bitmedi. Veriyi korumak kadar verinin istenmeyen alanlara taşınmasını engellemek de çok önemli bir süreçtir. Günümüzde veri sızmasını engelleme çözümleri; en hassas verilerin nerede depolandığını bulabiliyor, bu verileri izleyerek kopyalanmasını ya da dış ortama gönderilmesini önlüyor ve böylelikle veri koruma politikalarının uygulanmasını sağlayabiliyor. Tüm şirket içerisindeki veri trafiğini protokol bazında izlerken aynı zamanda bilgi içeriğinin değiştirilip şirket dışına sızdırılma isteklerine karşı da önlemler alınabiliyor. Buraya kadar yaptığımız işlemleri kısaca 60 haziran’11 hatırlayalım; yer değiştiren veriyi yetkisi olmayan kişiler tarafından ulaşılmaması için şifreledik, tüm verilerin kayıt altına alındığı veri ambarını şifreledik ve veri sızdırılmasını engellemek için çözüme başvurduk. Peki bu süreçlerde yaşanan gelişmeleri nasıl takip edeceğiz? Bunun için de raporlama ve veri ambarı erişim kontrol çözümüne başvuracağız. Müşteri bilgileri başta olmak üzere mahremiyet gerektiren bilgilerin veri ambarlarında tutuluyor olması, bu kaynaklara erişimin denetlenmesini zorunlu kılıyor. Müşteri bilgilerinin ele geçirilmesi karşısında şirketler başta saygınlık kaybı olmak üzere maddi kayıplarla da karşılabilir. Bu sebeple veri ambarlarına erişimin denetlenebilmesi ve yapılan erişimleri belirli sürelerde raporlanıp incelenebilmesi kritik önem taşıyor. Tüm bunların yanı sıra günümüzde maksimum güvenlik için, yüz tanıma sistemiyle giriş yapılabilen sistemler de şirketlerin kullanımına sunuluyor. Siber korsanlar Sony’yi yaktı Sony tartışmasız dünyanın en başarılı teknoloji firmalarından biri. Hatta PlayStation 3 ile kırılamayan tek konsolun altına da imzasını atarak prestijine prestij katmıştı. PS3’ün hitap ettiği yelpazeyi genişletmek için PlayStation Network’te yeni bir dünya oluşturan Sony, kullanıcıların buradan; çevrimiçi oyun oynamalarına, oyun ve ekstra içerik satın almalarına ve diğer PS3 kullanıcılarıyla PSN dünyasında dijital sosyal aktiviteler gerçekleştirmelerine olanak tanıyor. Ancak PSN çok sık teknik aksaklık yaşanan bir mecra. Kullanıcıları için benzersiz bir çevrimiçi deneyim sunsa da, teknik aksaklıkları bazen güldürüyor bazen sinirlendiriyor. Ancak son yaşanan bir teknik aksaklıktan çok daha fazlası. Bunu felaket olarak tanımlayabiliriz… Geçtiğimiz hafta boyunca erişilemeyen PSN servisine ne olduğu konusunda büyük kafa karışıklığı vardı. Sony ise yaptığı ilk açıklamada sorunun şirket dışı kaynaklar sebebiyle olduğunu ve çözülene kadar sunucularını kapalı konumda tutacaklarını belirtmişti. Ancak ardından yapılan açıklama sorunun Sony’den çıkıp tüm kullanıcılar için felaket olma yolunda ilerlediğini gösterdi. Elektronik devi, Sony PlayStation Network’ün hacklendiğini resmen duyurdu. Köşeye sıkışınca siber saldırıya maruz kaldıklarını doğrulayan şirket, 75 milyon kullanıcıyı şoka uğratacak bir ekleme de yaptı: “Kredi kartlarınıza konusunda dikkatli olun bilgileriniz siber korsanların elinde olabilir.” Çalınanların arasında kullanıcıların kredi kartı ve kişisel bilgilerinin de olması, olayın boyutunu değiştiriyor. Son yılların en büyük siber suçlarından biri olarak gösterilen PSN vurgunu için Sony, olayın araştırılması ve siber korsanların kimliklerinin belirlenmesi için siber dedektiflerle anlaştı. Sony yaptığı resmii açıklamayla; Guidance Software ve Data Forte isimli firmalarla siber dedektiflik konusunda anlaştığını duyurdu. Ancak 1 haftadır çalışan dedektifler siber Okan Horasan Avtürk Ürün Müdürü Avtürk olarak veri güvenliğine dair, Infowatch ve Panda Cloud Internet Protection çözümlerimiz bulunmaktadır. Panda Cloud Internet Protection çok amaçlı bir bulut güvenliği çözümüdür. Bu çok amaçlı güvenlik çözümünün içinde DLP’de bulunmaktadır. Bu DLP sadece bulutta yani internet üzerinde işlev gösteriyor. Yani internet üzerinde gerçekleşebilecek veri kayıplarına karşı bir önlem oluşturuyor. Infowatch ise daha ayrıntılı, DLP için tek başına bir çözüm konumunda. Kurum içerisinde; harici diskler, CD sürücüleri, ağ yazıcıları dahil hassas verilerin çıkışı tamamen önlenebiliyor. Bu çözüm ile hassas veriler tamamen güvene alınır. En önemli özelliği, hassas veriler belirlendikten sonra oluşturulan dosya ya da dokümanlar belirlenen kriterler ölçüsünde sınıflandırılır. Bu sayede, içerisinde belirlenmiş hassas bilgiler geçen, sıfır gün dokümanlar da koruma altına alınmış olur. Bilişim pazarının tamamında olduğu gibi veri güvenliğinde de buluta geçiş başlamıştır. Buluta geçişin avantajları olarak da çözümlerin kapsamı artacak, maliyetleri ise düşecektir. Ancak kapsamı daha da arttırmak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü veri güvenliğini sadece verilerin çalınması ya da sızıntısı olarak algılamak yanlıştır. Veriler, bulaşan bir virüsle bozulabilir ya da dışarıdan gelecek bir saldırı ile çalınabilir. Bu yüzden DLP veri güvenliği konusunda tek bir çözüm değildir. Bulutun bir güzelliği de burada ortaya çıkacaktır. Sanallaştırma ya da hizmet yoluyla sahip olunan güvenlik ürünleri birleşik halde sunulmaya başlanıyor. Bu da kurumlara, proje maliyetlerine girmeden, çok daha düşük maliyetlere, verilerini tam anlamıyla koruma altına almalarına imkan veriyor. Pazarda çok yeni oluşumuz sebebiyle, önümüzdeki dönem için bir çalışmamız yok. Ancak sunduğumuz çözümler hala yenilik olarak geçiyor ve bir süre daha geçmeye devam edecek. Gerekli tempoyu yakaladıktan sonra da veri güvenliği ile ilgili detaylı planlarımızı uygulamaya koyacağız. Büyük kurumlar depoladıkları bilgileri şifreli olarak saklarlar. Bunun nedeni depolanan bilgilerin genellikle korsanların kimlikleriyle ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamadılar. Sonunda geçtiğimiz hafta nasıl olduğunu bilmediğimiz bir şekilde sorun çözülerek PSN kullanıma açıldı ama kredi kartlarına ilişkin kesin bilgi hala mevcut değil. Ama Sony bu hatasının bedelini ağır ödeyecekmiş gibi görünüyor. Elektronik devinin üst düzey yönetimi, yaptığı resmi açıklamayla müşterilerinin gönlüne su muhasebe, finans, yönetim anlamında hassas bilgiler olmalarıdır. Aynı şekilde güncel dönem içerisinde kullanılan bilgiler de koruma altına alınıyor tabii. Bunun yanında veri merkezi hizmetleri de bir çeşit depolama çözümüdür. Bu durumda alınan ve verilen verinin şifreli gidip gelmesi müşterinin hizmeti aldığı yere olan güvenini de arttıracaktır. Yönetim çözümleriyle birlikte kullanımı ise stratejik açıdan firmalar için önem taşımaktadır. Çünkü yönetim çözümleri denildiği zaman işin içine karar destek sistemleri de girebilmektedir. Bu durumda da kurumun uzun vadeli plan ve stratejilerinin 3.kişilerin eline geçmemesi açısından önemlidir. Bu iki terimin bir değişimi başlatacağı düşüncesine katılmıyorum çünkü bunlar olması gereken şeyler. Ancak bulut bilişim büyük değişiklikler başlattı. Kanımca bu değişiklikler arasından en önemlisi artık küçük kurumların da dev kurumlar gibi verilerini ağlarını koruyabilecek olmaları. serpti. Sony America tarafından duyurulan bildiride, kullanıcılardan bir kez daha özür dilendi ve herhangi bir mali sorun yaşanması halinde, mağdur kişilerin zararının tazmin edileceği sözü verildi. Ferguson’ın sözlerini hatırlatmakta fayda var; şirketler fazla rahat, hatta milyonlarca kullanıcının kredi kartı bilgilerine sahip olan Sony bile. Sonuçta Sony güvenliğin kırılamayan konsol geliştirmekle bitmediğini çok acı bir deneyimle anlamış oldu. PSN vurgunu, son yılların en büyük güvenlik ihlallerinden biri olarak tarihe ve Sony’nin marka imajına büyük harflerle kazındı. Güvenlik teknolojinin bir adım gerisinde mi? Söz konusu güvenlik olduğunda, doğal olarak çalıştığınız kişi ve/veya kurumların haziran’11 61 Sinem Tirkeş Helyum Bilişim Ürün Müdürü Farklı katmanlarda çalışan ve farklı teknolojiler kullanan ürünlerimiz; müşterinin Network Mimarisi, Network Trafiği, Uç nokta işletim Sistemleri ve BT güvenliğinden beklentileri gibi birçok değişken ile şekillenerek tam bir güvenlik sağlamayı hedefler. Ürünlerimiz: - Bilgisayar Üzerinde Güvenlik çözümleri arasında; Uç Nokta Güvenliği İçin Trend Micro Worry-Free ve OfficeScan - Network Seviyesinde Çalışan Güvenlik çözümleri arasında; Gateway Web güvenliği için Trend Micro Interscan Web Security Virtual Appliance Gateway Mail güvenliği için Trend Micro Interscan Messaging Security Virtual Appliance Network üzerinde Kötücül Aktivite Analizi ve Dezenfekte için Trend Micro Threat Management Systems Network güvenlik ağ kapısı olarak Check Point Firewall - Birçok katmana yayılmış mimariye sahip diğer güvenlik ürünleri ise; Veri Sızıntısını Engellemek Amaçlı Güvenlik çözümleri için Trend Micro ve InfoWatch Data Loss Prevention Güvenlik Açıkları Tespiti ve Penetrasyon testlerini gerçekleştirebilmek için SecPoint Portable Penetrator Değerli bilgi ve işlemlerin güvenliği de tabi ki her geçen gün önem kazanıyor. Veri güvenliği pazarında var olan büyümenin devam edeceğini söyleyebiliriz. Bu da beraberinde gelişen teknolojilere paralel olarak veri güvenliğinde de yeni teknolojilerin önünü açacaktır. Kurumsal güvenlik uygulamalarının uygulama noktaları, uç noktadan network seviyesine çıkmış durumda ve bu anlayışın bir sonraki adımı olan Hosted(Servis Modelli) güvenlik çözümleri olacaktır. Güvenlik üreticileri bu adımı çoktan attı ve bizde bu adımı atarak müşterilerimize sağlamış bulunuyoruz. Küreselleşen dünyada bilginin erişebilirliği de kritikleşmiştir. Artık bilgiyi sadece saklamak, korumak değil; aynı zamanda bir yerden bir yere ulaştırırken güvenliğini de sağlamak önemli bir kriter haline gelmiştir. Bu bağlamda bilgiye erişirliği sürdürebilir kılmak için yeni teknolojiler (PDA,tablet PCler vb.) ortaya çıkmaktadır. Fakat yeni teknolojilerinde güvenlik zafiyetleride bulunmaktadır ve bu zafiyetler siber suçluların odak noktası halindedir. Çok yakın gelecekte Trend Micro Safesync güvenli online back-up çözümümüz hem bireysel, hem de kurumsal olarak piyasaya çıkacaktır. Ayrıca bireysel mobil telefon güvenlik çözümleri ve bulut bilişimde çeşitli yeni çözümlerimizi de piyasaya sokacağız. Helyum Bilişim 62 haziran’11 olarak her zaman ihtiyaçlara karşılık verebilecek yeni çözümler aramaktayız ve bulduğumuz bu çözümleri iş ortaklarımıza sunmaktayız. Veri depolama artan bir ihtiyaçken, günümüzde artık verinin kolay yönetimini ve esnek olarak kullandırılmasını sağlayan mimarideki veri depolama çözümleri geliştirilmiştir. Veri hızla artan bir parametreye sahiptir. Bu da verinin nasıl ve nerde depolanması gerektiği sorusunu ortaya koyar. Ayrıca verinin önemine göre sınıflandırılarak saklanması gerekmektedir. Artık kurumlar yapılarında farklı birçok fiziksel sunucu üzerinde işlemler yapmaktansa verimlilik, yönetilebilirlik açılısından daha performanslı sunucular üzerinde birden fazla sistem kullanmaktadırlar. Verinin dağınık olmasının önüne geçerek, yönetilebilirlik açısından daha dinamik sistemler kurularak bu sunucular üzerinde de güvenlik önemli hale gelmiştir. Veri güvenliği ancak ve ancak birbirine entegre ve bütünsel çözümlerle sağlanabilinir. Bu açıdan bakıldığında değişen teknolojik yapılarda bunu bir değişimin habercisi olarak adlandırabiliriz. güvenilir ve başarılı olmasını istersiniz. Mesela kullanıcılar artık PSN’den kredi kartıyla alışveriş yapmadan önce iki kere düşünecekler. Evet PSN vurgunu tam anlamıyla bir faciaydı ve Sony’nin imajına büyük gölge düşürdü. Ancak Sony bir güvenlik firması değil ve üçüncü şirketler aracılığıyla PSN’in güvenliğini sağlıyor. Ancak dünyanın en iyi siber güvenlik firması olduğunu iddia eden Kaspersky’nin her yıl bir ülke sitesinin siber korsanlar tarafından ele geçirilmesi oldukça küçük düşürücü. Gerek kurum gerekse son kullanıcı segmentinde anti-virüs ya da farklı güvenlik çözümleriyle insanların güvenini sağlamak zor bir iş. Bunu sağlamak için duvar kadar sağlam ve stabil çalışan ürünlere sahip olmanızın yanı sıra inandırıcı olmanız ve her ürününüzün ya da hizmetinizin arkasında durmanız gerekir. Kaspersky’nin elinde maalesef bunların hiçbiri kalmadı. Her şey geçtiğimiz aylarda Kaspersky’nin aktivasyon kodlarını çaldırmasıyla başladı. Kaspersky’nin eski bir çalışanı 2008 yılında SQL açığından faydalanarak kaynak kodlarını ele geçirmiş ve satmak suretiyle şirketi tehdit etmişti. Fakat tutuklanarak 3 yıl hapse mahkum edilmşti. Aradan kısa bir zaman geçti ve kimliği bilinmeyen aynı çalışan kaynak kodlarını Torrent ve çeşitli dosya paylaşım sitelerinde paylaştı. Çalınan kodlar anti-virüs, anti-phishing, anti-dialer, anti-spam ve aile kontrolü işlevlerini ve diğer önemli kısımları içeriyor. Yani anlayacağınız tüm bu bölümler çok ciddi bilgilerle dolu. Kaspersky yaptığı açıklamada, korkulacak bir durum olmadığını ve bu sorunu daha önce (2008 yılında) farkettiklerini, kaynak kodlarının sızdırıldığını anladıklarında çekirdek modüllerinin birçoğunu yeniden yazdıklarını belirtti. Ayrıca Kaspersky, kaynak kodunun programın sadece bir bölümünü içerdiğini belirtti. Bu açıklama gerçeği yansıtıyor olabilir ancak Kaspersky birçok kişinin aklında; kaynak kodlarını çaldıran ve siteleri hacklenen bir siber güvenlik firması olarak kalacak. Sony ve Kaspersky’nin hacklenmesi hali hazırda çok feci bir durum. Ancak daha da kötüsü var; Pentagon! ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) adına çalışan ABD ve dünyanın en büyük havacılık/silah şirketi Lockheed Martin de son zamanda artan siber saldırılardan nasibini aldı. Pentagon’un en büyük tedarikçisi, durumu erken farketmesi sonucu Sony’nin uğradığı akıbete uğramasa bile durum yine de kötü. ABD savunma sanayi şirketi Lockheed Martin, savunma bakanlığı için ürettiği hava savunma sistemleri ve son teknoloji silahlarla tanınıyor. Hatta şu an Türk Hava Kuvvetleri’mizin kullandığı F16 uçaklarını geliştiren de Lockheed Martin isimli bu silah şirketi. Adı çok fazla skandala karışan Lockheed, bu kez farklı bir habere konu oldu. Şirketin enformasyon sistemleri şebekesine hacker saldırısı düzenlendi. Şirketin basın sözcüsü Jennifer Whitlow, bir hafta önce gerçekleştirilen siber saldırıyı farkeder farketmez hemen koruyucu önlemlere geçtiklerini, verilerine zarar gelmeden sorunun önüne geçtiklerini açıkladı. Whitlow, en büyük zararın, enformasyon sistemlerindeki personel giriş panelinde yaşandığını, sorunu düzeltmek için 24 saat çalıştıklarını da sözlerine ekledi. Tabii söz konusu ABD Savunma Bakanlığı’nın en büyük projelerine imza atan ortak olunca Pentagon da saldırıdan en az zararla kurtulmak için ortağıyla hareket ediyor. Hava Kuvvetleri görevlisi Yarbay April Cunningham, siber saldırının etki alanını belirlemek ve önemli bilgilerin zarar görmesini minimize etmek için Lockheed ile birlikte hareket ettiklerini belirtti. ABD gibi dünyanın en büyük gücüne hava savunma sistemleri üreten, geliştirdiği silah teknolojilerini dünyanın dört bir yanına pazarlayan Lockheed Martin’in hacklenmesi, bilgi teknolojilerinin aslında ne kadar büyük bir güç olduğunun da en büyük kanıtı. Bir hacker, sade bir bilgisayarla çok gizli silah projelerinin bulunduğu dosyalara dünyanın herhangi bir yerinden ulaşabiliyorsa teknolojinin silahla birleşmesi sadece yıkım getirmeyebilir. Güvenliğin geleceği Teknolojiyle doğru orantılı olarak güvenlik de iki sebeple gelişecektir; birincisi mevcut teknolojilerden en iyi şekilde yararlanmak, ikincisi ise teknolojinin gücünü arkasına alan hackerlara karşı koyabilmek için. Ancak son dönemde siber korsanların dünyanın en güvenli denilen şirketlerin ve kuruluşların sistemlerine dahi sızmaları, güvenliğin geleceğine dair kaygıları ayyuka çıkarıyor. Pentagon, Sony ve Kaspersky… Bu üç organizasyon da alanlarının en iyilerinden ancak hacklendiler. Sony’nin zararı milyar Dolar’larla ölçülüyor, Pentagon’un gizli projeleri çalınmış olabilir, Kaspersky ise artık güvenilir değil. Bakıldığında tüm kuruluşların son derece tehlikede olduğunu görüyoruz, peki karada sağlayamıyorken, güvenliği bulutlar üzerinde nasıl sağlayacağız? Bulut ile birçok avantaja kavuşacak olan şirketler, güvenlik için de farklı çözümler alternatiflerine sahip olacaklar. Bu çözümler de bulutun geleneceğine uygun olarak daha düşük maliyetli olacak. Ayrıca bütünleşik çözümlerle, A’dan Z’ye koruma amaçlanacak. Tabii bunlar her şey yolunda giderse gerçekleşebilecek şeyler. Güvenliğin bulutu kapsaması, aslında güvenliğin teknolojiyle verdiği savaşın, yeni bir cephesi niteliğinde. haziran’11 63 Melih Bilgin Türkiye’de Vergiyi Bankalar Ödüyor 2010 vergilendirme dönemi kurumlar vergisinin ilk 100 firması açıklandı. Çoğunluğunu bankaların oluşturduğu ilk 10’da yalnızca 2 bilişim firması kendine yer bulabildi. K rizin ardından ekonomi dünyasında vergi konusu yeniden gündemin üst sıralarına yükseldi. Özellikle kurumlar vergisi konusunda birçok şirket ve hükümet vergi politikalarını değiştirmeyi konuşuyor. Vergi oranlarına baktığımızda son yıllarda sürekli düşen bir grafik olduğunu görüyoruz. 10-15 yıl öncesine göre birçok ülkede vergi oranları yarı yarıya düşmüş durumda. Ülkemizde de durum diğer ülkelerden çok farklı değil. Ancak vergi oranlarını düşürmek şirketler açısından rahatlatıcı olsa da bu vergilerin toplanması 64 haziran’11 devlet için ciddi bir problem oluyor. Zira toplanan vergi miktarı düştüğü için oluşabilecek kaçaklar bütçeyi çok daha ciddi şekilde etkiliyor. Şu an Amerika Birleşik Devletleri’nde de en çok konuşulan konu vergi açığı. Devletin 2010 yılında toplam vergi geliri 1.8 trilyonDolar iken bütçe açığı 1.1 milyar Dolar idi. Büyük açığa bakınca vergi oranın düşüklüğü ve vergi toplanamaması gibi ihtimaller geliyor. Ancak bakıldığı zaman gelir vergisinden 814 milyar Dolar toplanması bir denetim sorunu olmadığını ortaya koyuyor. Yani halk vergisini ödüyor. Peki ABD gibi bir ülkede şirketler vergi mi kaçırıyor? Aslında buna vergi kaçırmanın yasal yolu diyebiliriz. Dünyanın en büyük şirketlerine sahip olan ABD’de 179 milyar Dolar yani toplam vergi gelirinin yaklaşık %9’u kadar kurumlar vergisi toplanması oldukça enteresan bir durum. Bunun arkasında yatan sebep ise küresel şirketler ve ihracat. Güngör Uras’ın geçtiğimiz günlerde bu konuya değinerek ABD’deki kurumlar vergisi sisteminin yapısını gözler önüne serdi. ABD’deki dev şirketlerin nasıl bu kadar az vergi ödediğini merak eden Uras, General Electric’i mercek altına almış. Sonuç ise sürekli farklı ülkelerde faaliyet gösteren GE’nin yıl sonunda bırakın vergi ödemeyi ABD Hükümeti’nden alacaklı konuma geçmesi oluyor. Yani çok fazla ihracat da iyi değilmiş(!). Bizim ülkemizde ise böyle bir sorun yok. Zira ihracat yapan dev şirketlerimiz olmadığı gibi civar ülkelerde dışında çok fazla yurtdışı faaliyeti olan şirketimiz yok. Bu sebeple en azından yurtdışında vergi avına çıkmamıza gerek kalmıyor. Belki de bu sebepten dolayı geçtiğimiz yıl Google’a kesilen ceza bir hayli büyük ilgi görmüştü kamuoyunda. Gelir İdaresi Başkanlığı, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin 2010 yılı kurumlar vergisindeki şampiyonlarını açıkladı. Listede en çok vergi ödeyen 100 şirket bulunuyor. Listede ilk sırada Garanti Bankası’nı görüyoruz. Son dönemde yenilikçi projeleri ve dinamik imajıyla dikkat çeken Garanti, oldukça iyi bir yıl geçirmiş. Listenin üst sıralarında Garanti dışında; Akbank ve İş Bankası gibi önemli bankaların yer aldığını görüyoruz. Yani Türkiye’de en çok vergi ödeyen kurumların başında bankalar geliyor. İkinci sırada ise bir enerji şirketi olan Elektrik Üretim AŞ geliyor. Dünyada enerjinin her geçen gün daha önemli hale geldiğini düşünürsek bu listedE yakın zamanda daha çok enerji firması olabilir. Her ne kadar petrol ve doğalgaz gibi doğal kaynaklarımız çok fazla olmasa da... Tanıdık bankalar ilk üçte sıralanırken, listenin dördüncü sırasındaki bir firma ilgimizi çekti; GE Araştırma ve Müşavirlik. Firmanın faaliyet alanı; “doğal bilimler ve mühendislikle ilgili digger araştırma ve deneysel geliştirme faaliyetleri (Tarımsal araştırmalar dahil)” şeklinde belirtilmiş. Firmayla ilgili araştırma yaptığımızda; ilk olarak 2008 yılında listeye 19 milyon TL ile 81. sıradan giriş yaptığını, 2009’da listede yer almadığını, 2010’da ise Türkiye’nin en çok vergi ödeyen dördüncü firması olduğunu gördük. Herhangi bir; adresine, telefonuna ve web sitesine ulaşamadığımız bu şirket, Türkiye 2010 Yılı Kurumlar Vergisi şampiyonu Garanti Bankası’nın %20 hissesine sahip ve GE France Financial Holdings ve GE France SAS firmalarının ortağı. Tam olarak faaliyet alanı belli olmayan GE Araştırma ve Müşavirlik, anladığımız kadarıyla danışmanlık ve müşavirlik adı altında özünde mali piyasalarla çok içli dışlı ve farklı bir bankacılık sistemine sahip olan bir firma. Fransa merkezli GE Araştırma ve Müşavirlik’in Türkiye ofisinin Şişli’de olması firmayla ilgili bilinen tek somut bilgi. Acaba GE Araştırma ve Müşavirlik tam anlamıyla nokta atışı yapan bir operasyon şirketi mi, yoksa başka bir şey mi anlayamadık doğrusu. Listeye bakar bakmaz gözlerimiz derhal bilişim şirketlerini aramaya başladı. Nihayet 7. Sırada ilk IT şirketini gördük. 2010 yılında 730 milyon TL ile en çok vergi ödeyen bilişim şirketi Türk Telekom olmuş. Türk Telekom için önemli bir başarı olsa da pazardaki Tekel konumunu düşündüğümüzde çok da şaşırtıcı değil. Bir diğer bilişim firması da çok geçmeden karşımıza çıkıyor. Yine iletişim sektöründen 484 milyon TL ile Turkcell ilk 10’da kendine yer bulmuş. Mobil pazarın lideri konumundaki Turkcell, çevre ülkelerde de en çok faaliyet gösteren şirketlerden biri. Ancak son dönemde Turkcell’e yaklaşmaya başlayan Vodafone, Turkcell’in bir hayli gerisinde kalmış. Kırmızının Türkiye’de daha gidecek yolu varmış gibi görünüyor. İlk 10’da Türk Telekom, Turkcell ve Elektirik Üretim A.Ş. dışındaki tüm kurumların banka. Bankalar dışında farklı şirketler görebilmek için listenin alt sıralarına doğru ilerlememiz gerekiyor. En nihayetinde 14. sırada bir şirket görebiliyoruz; TÜPRAŞ. Petrol ve türevi yakıtların imalatını gerçekleştiren TÜPRAŞ, 173 milyon TL vergi ödemiş. Listenin alt sıralarına doğru ilerlerken İstanbul ve Ankara merkezli şirketlerin, Kocaeli merkezli enerji şirketlerine de tek tük rastlayabiliyoruz. Onun dışında ülkenin doğusunu temsilen Mardin Çimento 98. olarak listede yer alıyor. Bilişim şirketi arayışlarına devam ettiğimizde, 66. sırada Türkiye internet pazarının tekeli TTNET, görüyoruz. 35 milyon TL vergi ödeyen TTNET, listed bulunan üç bilişim firmasından sonuncusu. Listedeki firmaların neredeyse hiçbiri ihracat yapmıyorlar ya da herhangi bir şeyi yurtdışına lisanslamıyorlar. Dünyanın en dikkat çeken gelişmekte olan ülkelerinden biri olan Türkiye’de, ticaret dışa yönelmenin aksine, içeriye doğru hizmet ve ürün alanında yoğunlaşıyor. haziran’11 65 Stephen Elop Truva Atı mı? Stephen Elop’un ilk icraatının eski dostuyla el sıkışmak olması akıllara kurt düşürdü. B Hasan Selman 66 haziran’11 ir dönem mobil cihaz denildiğinde akla ilk gelen firma olan Nokia, pazar standartlarının gerisinde kalan Symbian’da ısrar etmesi nedeniyle kan kaybetmeye başlamıştı. Son derece vefasız olan Nokia Yönetim Kurulu, Nokia’ya altın dönemini yaşatan CEO Olli-Pekka Kallasvuo ve onun üst yönetim kadrosunun şirketten ayrılmaları gerektiğine kanaat getirerek Nokia için oldukça ilginç bir süreci başlattı. Kallasvuo ve ekibinin gidişinin ardından Nokia’ya yeni bir CEO gerekiyordu, onları düştükleri bu zor durumdan kurtarabilecek yetenekli bir CEO. Kısa süre sonra Nokia, Microsoft’un Office Ürünlerinden Sorumlu İş Bölümü Başkanı Stephen Elop’u 6 milyon Dolar imzalama bonusuyla CEO’luk koltuğuna oturttu. Stephen Elop Nokia’daki ilk haftasında üst düzey yöneticilere ve bazı kilit çalışanlara, mobil pazarda tutunamadıklarını belirten ve “yanan bir platformun üzerindeyiz” diyerek Symbian’a gönderme yapan bir e-posta gönderdi. Bu e-postanın şirket dışına sızması, Nokia’da değişimin kapıda olduğunu tüm dünyaya duyurmuş oldu. Ancak hiçbirimiz bu kadarını beklemiyorduk… E-posta şirket dışına sızdıktan yalnızca bir gün sonra eski dostlar Steve Ballmer ve Stephen Elop kameralar karşısında el sıkışıyorlardı. Yeni nesil küresel bir mobil ekosistem yaratma teması üzerine kurulu anlaşmanın, Nokia’nın Windows Phone 7’li cihazlar geliştirmesinden çok daha önemli alt metinler içerdiğini anlamaya başlamıştım. Böyle düşünmemde zekasına büyük saygı duyduğum Steve Ballmer’ın anlaşma sonundaki bir açıklamasının da büyük payı var. Ballmer, bu işbirliğinin ayrıcalık taşımadığını ancak Microsoft’un Nokia ile yapacağı bazı şeylerin eşsiz olacağını ve Nokia’ya pazarda kendini farklılaştırmasına fırsat vereceklerini belirtmişti. Anlaşmanın ardından hemen, hali hazırda takipçisi olduğum Stephen Elop’un Twitter hesabına bir göz attım ve Elop tarafından anlaşma bitiminde yazılmış olan son derece ilginç bir Tweet’e rastladım: “Ohio Dayton’dan iki bisiklet üreticisi birgün uçurtma yapmaya karar verirler.” Stephen Elop, Wright kardeşlere gönderme yaparak başarıya ne kadar inandığını insanlara duyuruyordu. Tüm bunların ardından Microsoft ve Nokia arasında yeni bir gelişme yaşanması için dua ediyordum diyebilirim. Çünkü bu iş tahmin ettiğimden de ilginç bir hal almaya başlamıştı. Nokia neden Microsoft’un mobil işletim sistemini tercih etmişti, Elop bir dönem golf oynadığı arkadaşına küçük bir iyilik mi yapmak istemişti? Ben bunları düşünedururken, Microsoft Nokia’ya 1 milyar Dolar’lık bir ödeme gerçekleştirdi. Nokia bu parayla yeni ekosistem için taban sistemler geliştirecek ve patentler alacaktı. Ancak bu paranın da tabii ki arkasında gizli bir sebep vardı. Araştırmalarım sonucunda Bloomberg tarafından açıklanan; Microsoft’un Nokia’nın bazı patentleri üzerinde kullanım hakkına kavuştuğu bulgusuna ulaştım. Kafamdaki bazı soru işaretleri aydınlanmaya başlamıştı. Mobil sektörün gurusu Elder Murtazin ile düşündüklerim neredeyse aynı. Murtarzin Microsoft’un Nokia’nın telefon departmanını satın alarak RIM ve Apple gibi hem mobil yazılım hem de mobil donanım üreticisi olmak istediğini belirtiyor. Microsoft’un bu satın alma için 10 ile 20 milyar Dolar arasında bir ödeme yapabileceğini düşünüyorum. Şayet bu satın alma gerçekleşirse, Stephen Elop’un neden Nokia istihdamını azalttığını anlamış olacağız. Daha da önemlisi, bu satın alma gerçekleşirse Stephen Elop’un iş dünyasının en başarılı Truva atlarından biri olduğunu anlayacağız. aralık’09 67 68 ekim’10