İnceleme Raporları Grafiği
Transkript
İnceleme Raporları Grafiği
KÜTAHYA MÜZESİ 2013 YILLIĞI TC. KÜTAHYA VALİLİĞİ İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ KÜTAHYA MÜZESİ MÜDÜRLÜĞÜ SAYI: 1 KÜTAHYA-2014 1 KÜTAHYA MÜZESİ 2013 YILLIĞI SAYI: 1 KÜTAHYA-2014 İç Kapak Fotoğrafı: Pişmiş Toprak Men Figürini Kütahya, Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı 2012 Yılı Buluntusu Bu yıllık, Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nce hazırlanmış olup, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün maddi katkılarıyla bastırılmıştır. Her Hakkı Mahfuzdur. Yayına Hazırlayan: Serdar ÜNAN Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kütahya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Kütahya Müzesi Müdürlüğü Tel: 0274 223 69 90 – Belgegeçer: 0274 224 26 38 http://www.kulturvarliklari.gov.tr http://www.360kutahya.gov.tr e-posta: [email protected] Baskı Dönmez Ofset G.M.K.Bulvarı 77/E Maltepe / ANKARA Tel: 0312 229 79 61 - Belgegeçer: 0312 220 25 69 2 İÇİNDEKİLER Önsöz............................................................................................................................. 4-5 Geçmişten Günümüze Kütahya Tarihi........................................................................... 6-7 Kütahya Müzeleri ve Aızanoı Örenyeri....................................................................... 8-28 Kütahya Müzeleri Adres ve Telefonları...........................................................................29 Kütahya Müzesi Müdürlüğü 2013 Yılı Kurtarma Kazısı, Çevre Düzenlemesi, Temizlik ve Sondaj Çalışmaları.......................................................................................30 Moymul Hamamı, Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması...................................... 30-46 Tokul Köyü, Kilise Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları.................................. 47-83 Yalakkaya Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması................................. 84-95 Asarkale Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışması......................................................... 96-106 Uluyol Höyük Sondaj Kazısı................................................................................. 107-120 Beşkarış Köyü, Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması....................................... 121-129 Seyitömer, Çiledir Mevkii Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması..................... 130-138 Dereköy Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması............................... 139-146 Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları......................... 147-185 Bakanlar Kurulu Kararı İle Gerçekleştirilen Üniversite Kazıları.......................... 186-195 Aızanoı Antik Kenti Kazı Çalışmaları...........................................................................186 Seyitömer Höyük Kazısı........................................................................................ 196-202 Müze İçi Diğer Faaliyetler..................................................................................... 203-205 Osmanlı Kitabeleri ve Mezar Taşları Çalışmaları.................................................. 206-213 2013 Yılı Restorasyon Çalışmaları........................................................................ 214-217 Resmi ve Özel Kuruluşlarca Talep Edilen Belgeler............................................... 218-219 2014 Yılında planlanan projeler............................................................................. 220-222 3 ÖNSÖZ Bu yıllık, 2013 yılında Kütahya Müzesi Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen, müze içi ve müze dışı faaliyetleri kapsamaktadır. Müze Müdürlüğü olarak yaptığımız kurtarma kazısı, sondaj kazısı ve temizlik çalışmalarının yanı sıra, arazide taşınmaz kültür varlıklarının tespitine yönelik çalışmalar ile Müze içi, depo, vitrin, eser envanteri, restorasyon v.b. gibi çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Müzelerimiz geçtiğimiz yıllara göre daha iyi imkânlara kavuşmuştur. Ülkemizde ve ilimizde birçok yeni müze binaları planlanmakta ve hayata geçirilmektedir. Modern anlamda müzecilik çalışmalarının yapılabilmesi için bu gün daha iyi koşullara sahip olduğumuz yadsınamaz bir gerçektir. Bölgemizdeki arkeolojik alanların daha iyi tanınabilmesi ve korunabilmesi için Emniyet ve Jandarma ile koordinasyonlu olarak bu alanların korunması ve gelecek nesillere aktarılması hedeflenmektedir. İlimiz sınırları içerisinde yapılan kazı ve araştırmalar bu yıllık içinde anlatılmaktadır. Bugün, İlimiz sınırları içerisinde resmi ve özel statüde 9 adet Müze bulunmakta ve iki müze de yakında hazır hale getirilmeye çalışılmaktadır. İlimize ait Kültür Envanterinin çıkarılması için çalışılmakta, bunların belgelenmesi ve yayın haline getirilmesi amaçlanmaktadır. Yine İlimize ait tescilli kültür varlıklarının sanal tur çalışmaları gerçekleştirilmiş olup, İngilizce ve Türkçe olarak internet ortamında yer almaktadır. (www.360kutahya.gov.tr) Arkeolojik sit alanlarının kültür envanteri çalışmalarının yayın haline getirilmesi çalışmaları da devam etmektedir. Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nün envantere kayıtlı Arkeolojik taş eserlerinin bir kısmı, Türkçe, İngilizce, Fransızca, Grekçe ve Latince dilde bastırılmıştır. Kalan kısmının da hazırlık çalışmaları devam etmekte olup, halen taş eserlerden yazıtlı olanların tamamı okunmuştur. Müze Kataloğunun Türkçe ve İngilizce olarak bastırılması planlanmaktadır. Kütahya’da yapımı planlanan “Arkeoloji ve Maden Müzesi” tamamlandığında, modern müzecilik çalışmaları daha iyi koşullarda ve daha sağlıklı bir şekilde yürütülecektir. 4 Metin TÜRKTÜZÜN Müze Müdürü FOREWORD This yearbook is dedicated to the rescue excavations and museum activities realised by Kütahya Museum Directorate during 2013. Kütahya Museum Directorate has carried out not only rescue excavations, sounding, site clearing activities but also organised activities for detection of cultural heritage and prepared the inventory of exhibited and stored items at the Museum. The Museums are in better condition compared to previous years. Many new museum buildings were constructed both in Kütahya and in other provinces of Turkey. It is an undeniable fact that now we have better conditions for carrying out contemporary museum studies and activities. Joint actions are taken with the police force and the military police in order to further promote and protect the archaeological sites in our region. This yearbook also presents information about the excavations and research in our region. There is a sum of nine state and private museums in Kütahya and two museums are going to be opened soon. A cultural inventory of Kütahya is underway; the results are going to be documented and published. A cultural inventory of the archaeological sites is also prepared and going to be published. A virtual tour of registered cultural artefacts of Kütahya has been prepared and is presented online both in English and Turkish at www.360kutahya.gov.tr. Books on some of the archaeological stone artefacts included in the inventory of Kütahya Museum Directorate were published in Turkish, English, French, Greek and Latin. The inscriptions of the remaining items have been decoded and the reports on these are going to be published soon. The Museum catalogue is going to be printed both in English and Turkish. Modern museum activities will be carried out in better conditions once the Kütahya Museum of Archaeology and Mining is completed. Metin TÜRKTÜZÜN Museum Director 5 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KÜTAHYA TARİHİ Ege Bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde, Yukarı Sakarya ve Güney Marmara bölümlerinin kavşağında yer alan Kütahya, kuzeyden ve kuzeybatıdan Bursa, kuzeydoğudan Bilecik, doğudan Eskişehir, güneydoğudan Afyonkarahisar, güneyden Uşak, güneybatıdan Manisa, batıdan ise Balıkesir İlleri ile çevrilidir. Yüzölçümü 11 875 km. 2007 yılı sayımlarına göre 643.117’dir. 603 adet köyü vardır. Deniz seviyesinden yüksekliği 950 m. olan il toprakları, İç Anadolu çanağı ile Ege ovaları arasında, kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu dağ dizileriyle, ortalama 1200 m. yükseltili bir eşik durumundadır. Türkmen, Murat, Şaphane, Eğrigöz dağları Akdağ ile Örencik, Simav, Tavşanlı ve Altıntaş ovaları bölgenin yüzey şekillerini oluşturur. Enne, Söğüt, Kayaboğazı ve Porsuk baraj gölleri ile Marmara’ya dökülen Adırnaz ve Ege’ye ulaşan Gediz ırmağı ilin topraklarına hayat verir. Porsuk ırmağının kollarından Felent Çayı’nın suladığı alüvyonlu bir ovanın güneybatı kenarıyla, Yellice Dağı’nın yamaçları arasında yerleşen merkez ilçeden başka 12 ilçesi vardır. Bu İlçeler; Altıntaş, Aslanapa, Çavdarhisar, Domaniç, Dumlupınar, Emet, Gediz, Hisarcık, Pazarlar, Simav, Şaphane ve Tavşanlı’dır. Kentin topraklarında Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Germiyanoğulları, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar devam eden bir sürecin zengin kültürel izleri vardır. Kütahya topraklarına yerleşerek, günümüze önemli kültürel miras izleri bırakan halklardan birisi Frigler’dir. M.Ö.12. yüzyılın sonlarında Anadolu’ya göç eden Frigler, Hititleri yenerek bölgeye hâkim oldular. MÖ.676’da Kimmerler, Frigya kralı III. Midas’ı bozguna uğratarak Kütahya ve çevresine egemen oldular. Alyattes’in Lidya kralı olduğu dönemde Kimmer egemenliğini yıkan Lidyalılar yönetimi ele aldılar. MÖ. 546’da Anadolu’yu istila eden Persler, Lidya ordusunu yenilgiye uğrattılar. MÖ. 334 yılında Biga Çayı civarında Makedonyalı İskender, Persleri yenerek bölgede üstünlük kurdu. Büyük İskender’in MÖ. 324’de ölümüyle Kütahya ve çevresi, Büyük İskender’in komutanlarından Antigonas’a geçti. MÖ.133’de ise kent Roma egemenliği altına girdi. Doğu Roma Dönemi’nde piskoposluk merkezi olarak önemini koruyan Kütahya, daha sonra Anadolu Selçukluları’nın hâkimiyeti altına girmiştir. Böylesine uzun bir geçmişe sahip kentin tarihinde, Roma Dönemi’ndeki antik kaynaklar, ünlü masalcı Ezop’un doğduğu yer olarak Kütahya’yı göstermektedir. Kütahya’nın antik dönemdeki adının KOTIAEION olduğu, Roma Dönemi’nde basılan sikke ve yazıtlardan bilinmektedir. 1078’de Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Kütahya’yı da ele geçirdi. 1097 de Haçlıların saldırısına uğrayan Kütahya, kısa süren bir işgal döneminden sonra 1233 yılında yeniden Türk hâkimiyetine girdi. 6 Selçuklu Dönemi eserleri arasında, Kütahya merkezde Hıdırlık Mescidi, Yoncalı Hamam ve Camii, Balıklı Camii ve Tekkesi olarak sayılabilir. 1277’de Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasıyla birlikte, bu topraklar Germiyanoğlu beylerinin payına düşmüştür. Germiyanoğulları yapıları arasında en tanınanları, II. Yakup Bey döneminde inşa edilen İmaret Külliyesi, Umur bin Savcı Medresesi ile İshak Fakih Camii ve Medresesi’dir. Son Germiyanoğlu beyi olan II. Yakup’un kız kardeşi Devlet Hatun’un, Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezit ile evlenmesi neticesinde, kurulan akrabalık bağı ile II. Yakup’un 1429’da ölümü sürecindeki vasiyetiyle Osmanlı topraklarına katılan Kütahya, yüz otuz yıl Germiyanoğlu Beyliği’nin başkenti, 400 yıl Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi olmuştur. 1850-1851 yılları arasında Macar bağımsızlık hareketinin önderlerinden Lajos Kossuth Kütahya’da misafir edilmiştir. 1867’den itibaren Hüdavendigar Vilayetine bağlı bir sancak merkezi olan Kütahya, II. Meşrutiyet’ten sonra bağımsız bir sancak haline gelmiştir. 17 Temmuz 1921’de Yunan işgaline uğrayan Kütahya, Türk Ordusu’nun 26 Ağustos 1922’de başlattığı Büyük Taarruz sürecinde, 30 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Meydan Muharebesi’nin kazanılmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir il olmuştur. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!..” komutunu Dumlupınar İlçesi’nde vermiştir. Başkomutan Meydan Muharebesi’nin sevk ve idare edildiği yer, bugün Altıntaş İlçesi’ne bağlı, Zafertepeçalköy’dedir. 7 KÜTAHYA MÜZELERİ T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Bağlı Olan Müzeler Arkeoloji Müzesi Ulu Cami yanında, Umur-bin Savcı Medresesi olarak bilinen yapıda bulunmaktadır. Medrese, 1314 tarihinde Germiyan beylerinden Umur-bin Savcı tarafından, Alaşehir’deki gayrimüslimlerden alınan cizye vergisi ile yaptırılmıştır. Kesme taştan inşa edilen yapının portali, Selçuklu Dönemi sanatının özelliklerini gösterir. Kapıları, kubbeli orta mekâna açılan dokuz küçük ders odası vardır. Müzede, Geç Miyosen Dönem’den itibaren Paleolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri’ne ait eserler sergilenmektedir. 1965 yılında ziyarete açılan Müzede envanterli 45.000 adet kültür ve tabiat varlığı bulunmaktadır. Müzenin değerli eserlerinden olan “Amazonlar Lahdi” 1990 yılında, Aizanoi Örenyeri antik mezarlığında, Müze Müdürlüğünce yapılan kurtarma kazısında bulunmuştur. İl Merkezine 26 km. uzaklıktaki Türkiye Kömür İşletmeleri Seyitömer Linyit İşletmeleri Müesesesi kömür rezerv sahasındaki “Seyitömer Höyük” ve “Çiledir Höyük” kazılarında bulunan, MÖ. 2000’li yıllardan kalma kültür ve tabiat varlıkları görülmeye değer niteliktedir. (Fot. 1-3). Lajos Kossuth Müzesi İl Merkezi, Börekçiler Mahallesi, Macar Sokak’ta bulunan 18.yüzyıl’dan kalma Türk evidir. Halk arasında “Macar Evi” olarak da bilinir. Macaristan özgürlük savaşının önderlerinden Avukat Lajos Kossuth (1802-1894), ailesiyle birlikte 1850-1851 yılları arasında bu evde konuk edilmiş ve Macaristan Anayasası tasarısını yine bu evde hazırlamıştır. Macaristan’ın bağımsızlığına kavuşması hiç de kolay olmamıştır. 15 Mart tarihi, Macar Ulusunun bağımsızlık mücadelesinin en anlamlı günüdür. 1848 tarihinde, L. Kossuth ve onun silah arkadaşları, Avusturya ve Rusya’nın ittifakı sonucu ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar. Yaklaşık yüz elli kişilik mülteci gurubu, 17 Ağustos 1849’da Macaristan’dan ayrılarak Vidin’e, oradan da Şumnu’ya geçtiler. Osmanlı Devleti de kendilerine sığınan bu mültecileri daha güvenli bir yer olarak gördüğü Kütahya’ya göndermeye karar verdi. Avusturya ve Rusya, L. Kossuth’u Osmanlı Devleti’nden kendilerine geri vermelerini talep etmişlerdir. 1. Abdülmecit Han; “Saçlarının bir teline zarar gelmesini istemeyiz. Tacımı ve tahtımı veririm ama Devletime sığınanları asla vermem” demiştir. Lajos Kossuth ise; “Bugünkü hayatımı ve hürriyetimi Avusturya ve Rusya’nın tehditlerine, baskılarına rağmen, beni ve arkadaşlarımı muhafaza eden Türklere borçluyum. O Türkler ki, yüksek hislerle ve insan haklarına saygılı oluşları ile hiçbir tehdide boyun eğmediler. Türk Milleti bu yönüyle üstün bir güce sahiptir. Türkiye’nin bugün ve istikbal8 de mevcut olması Avrupa’nın ve insanlık âleminin yararınadır. Ben Türklerden gördüğüm lütuf ve saygının hatıraları ile yaşayacağım” demiştir. L. Kossuth ve arkadaşları, 16 Şubat 1850’de, bir buçuk yıl boyunca ikamet edecekleri Kütahya’ya gönderildiler. Vali Süleyman Bey kendilerini şimdiki belediye binasının olduğu yerde bulunan askeri Kışla önünde karşıladı ve daha sonra ikamet edeceği bu evi tahsis ettiler. L. Kossuth, ailesiyle birlikte, 18. yüzyıldan kalma Kütahyalı Hamdi Bey’e ait konağa yerleştirildiler. 1850-51 yıllarında burada misafir edildiler. O’nun ikametgâhı, kısa zamanda Uluslararası ilginin merkezinde yer aldı. L. Kossuth, bulunduğu şartlara uygun olarak, bir öndere, kral naibine yaraşır biçimde yaşamını düzenledi. L. Kossuth, Kütahya’dan, Türk devlet adamlarına, Amerika Birleşik Devletleri’ne, İngiltere ve Fransa Devlet Başkanları’na ve elçilerine, davasını anlatan politik mektuplar ve mesajlar gönderdi. Yine Kütahya’da Macar Anayasa tasarısını hazırlarken, bir yandan da, Şumnu’dan başlayarak yazdığı Türkçe gramer kitabını hazırladı. Kütahyalılar, onu, ailesini ve arkadaşlarını en güzel şekilde konuk edip, tüm ihtiyaçlarını karşıladılar. Macaristan bağımsızlık önderinin Kütahya’da kalması sayesinde, Kütahya ile Baranya Eyaleti, Pecs Şehri arasında “kardeş şehir” ilişkileri başlatılmış ve geliştirilmiştir. Bu sayede, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Macaristan Cumhuriyeti Devleti arasındaki ekonomik, siyasi, sosyal ilişkiler yanında, kültürel ilişkiler de olumlu düzeyde sürdürülmektedir. İki ülke arasındaki zengin ve çok yönlü, ama her zaman duygu dolu ilişkilerden dolayı, bugünkü Türkiye ve Macaristan arasındaki işbirliği son derece dostane şekilde devam etmektedir. Bahçeye bakan iki katlı ve yedi odalı ahşap ev, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restore edilerek, L. Kossuth’un anısına müze olarak düzenlenip, 19 Eylül 1982 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müzede, L. Kossuth’a ait kişisel eşyaları arasında yer alan, Kütahya’da kaldığı sürede kendi el yazısı ile yazdığı Türkçe mektupların örnekleri ile bir şiiri de bugün müzedeki çalışma odasında görülebilir. Müzede ayrıca Klasik Kütahya evine ait etnografik eserler de sergilenmektedir. Bu Müze, kent halkına ve ülkemiz insanına yalnız L. Kossuth’u tanıtmakla kalmayıp, aynı zamanda Türklerin konukseverliğini de göstermektedir (Fot. 4, 5). Çini Müzesi Germiyanoğlu II. Yakup Bey (1387-1429) imaretinin önemli bir öğesi olan bu yapı üç bölümlü olup, iki payeli revak biçiminde, içeri alınmış bir giriş yerine sahiptir. Kubbeli ve şadırvanlı orta mekâna, üç yönde kubbeli eyvanlar açılmaktadır. Giriş yönündeki eyvanın kolları arasında kalan bölümlerde, kubbeli ve ocaklı birer büyük oda bulunur. Güneydeki yan eyvan türbeye açılmakta olup sonradan kapatılmıştır. 1 Kütahya Belediyesi, yeni hizmet binasına taşınmak amacıyla, 2013 yılının ekim ayı içinde yıkılmış ve bu alan park haline dönüştürülmüştür. 9 Sivri kemerli, üç bölümlü giriş, yanlarda pandandifli, ortada ise mukarnas dolgulu üç basık kubbe ile örtülüdür. Kemerler, ayna ve kare kesitli iki paye, kesme taştan yapılmıştır. Yapı 20. yüzyıl başlarında esaslı bir onarım geçirmiş olduğundan, duvarlarda ve özellikle pencerelerde bazı değişiklikler görülmektedir. Bütün Germiyanoğlu mimarisi içinde, en ilgi çekici eserlerden birisi olan bu yapının, yan odalarında birer ocak bulunmaktadır. Güney eyvanının türbe kademesiyle birleştiği yerdeki mermer mihrap 20. yüzyıl başlarında yapılan onarımda yerleştirilmiştir. Fenerli kubbeli orta mekândaki ünlü “Gök Şadırvan” süsleme açısından esasen pek zengin olmayan yapının, birinci derecedeki süsleme unsurudur. Şadırvan tek parça mermerden oyularak yapılmış olup, ayaklı kâse formundadır. Diğer süsleme elemanları ise türbe zeminini ve sandukayı kaplayan çinilerdir. II. Yakup Çelebi Külliyesi’nin mermer üzerine kabartma harflerle yazılmış olan vakfiye kitabesi 1935 yılında, daha önce bahçe kesiminde bulunan ve yıktırılan medrese binasındaki eyvanın içinden alınarak, bu binanın giriş revakının güney duvarındaki, şu anda bulunduğu yere nakil olunmuştur. 39 satırlık kitabe dönemin Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır. Vakıf kayıtlarından, imaret, medrese ve mescidi içeren bu külliyenin 1411-1412 yıllarında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Binanın mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olup, Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsislidir. Uzun yıllar Vahit Paşa Kütüphanesi olarak hizmet veren ve daha sonra terk edilen yapının restorasyonu tamamlanarak 1999 yılında ziyarete açılmıştır. Müze içinde yer alan vitrinlerde 14. yüzyıldan başlayarak, günümüzde de imal edilen nadir çini örnekleri sergilenmektedir. Çini sözcüğü, halk arasında, hem sırlı duvar kaplamaları hem de kap-kacak türünden ev eşyalarını tanımlamıştır. Diğer taraftan, bilimsel yayınlarda, zamanla bu tanımlama değişmiş; kâse, tabak, vazo gibi kap kacak türünden eşyalara seramik, duvar kaplamalarına ise çini adı verilmeye başlanmıştır. Osmanlı Dönemi’nde kap kacak formları için “evani”, duvar kaplamaları için “kâşi” terimi kullanılmaktaydı. Farsça’da Çin’e ait demek olan, daha sonraları yerleşen çini sözcüğü ise, Osmanlı Sarayının 15. yüzyıl Çin porselenlerine olan hayranlığından kaynaklanır. Germiyanoğlu Beyliği Dönemi’ne ait Saray Camii’nde ve Umur-bin Savcı Medresesi’nde, Abdülvacid Efendi’nin sandukasında kırmızı hamurlu sıraltı boyama tekniğinin uygulandığı, altı köşeli yıldız desenli çini örnekleri ile, 1411/12 tarihli İmaretin türbe bölümünde yer alan II. Yakup’un sandukasının zemin döşemesinde yer alan kırmızı hamur, döneminin karakteristik özelliğini yansıtmaktadır. Osmanlı Dönemi’nde İznik’ten daha önce beyaz hamurlu, sır altı bezeme tekniğine sahip çini üretimine başlayan Kütahya, saraydan gerekli desteği göremediğinden, kendi özgün form ve desen zenginliğini yaratmıştır. 17. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti’nin yaşadığı siyasi ve ekonomik kriz, İznik çini fırınlarının kapanmasına sebep olmuş, ancak halka yönelik çini üretimi yapan Kütahya çiniciliği bundan fazla etkilenmemiştir. Özellikle 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra İs10 tanbul ve taşradaki binalar için, ihtiyaç duyulan plaka çiniler Kütahyalı üreticiler tarafından karşılanmıştır. 1671 yılında Kütahya’da bulunan, Kütahyalı Evliya Çelebi, şehirde 34 atölyenin üretim yaptığından bahsetmektedir. 18. yüzyılda Çiniciler arasındaki rekabet, 1766 tarihinde “Fincancılar Anlaşması”nın imzalanmasıyla sonuçlanmış ve bu anlaşma “ilk toplu iş sözleşmesi” olarak tarihteki yerini almıştır. 1708 yılında yapılan Valide Camii, 1763 tarihli Konya Çelik Mehmet Paşa Camii ve 1778 tarihli Beylerbeyi Camii, Kütahya çinileri ile bezenmiş yapılar arasında ilk akla gelenlerdir. 19. yüzyıl ortalarında, başkent İstanbul’a ilaveten, imparatorluğun uzak uçlarına dahi çini sevkiyatı yapan Kütahya, başta Kudüs olmak üzere, birçok Osmanlı kentinin bu konudaki ihtiyacını karşılamıştır. Bu yüzyıl sonlarında Kütahya’da, plaka çini üretiminde canlanma yaşanmış, çeşitli yapılar Kütahya çinileri ile bezenmiştir. Bunlar arasında; İstanbul’da Hubyar Mescidi, İzmir’de Konak Camii, Üsküdar Mecid Efendi Kasrı, Büyük Postahane Binası, İstanbul ve İzmir’deki şehir hatları vapur iskeleleri, Kütahya Eski Hükümet Konağı (1907) ve Sultan Reşat Türbesi, bugün dahi çinileri hayranlıkla izlenen yapılar arasındadır. Çini imalatı 19. yüzyıl sonuna kadar küçük ve orta ölçekli atölyelerde sürdürülmüş, daha sonra talep doğrultusunda fabrika üretimine geçilmiştir. İlk çini fabrikası Hafız Mehmet Emin Efendi tarafından yüzyılın başlarında kurulmuştur. Bu ilk fabrikayı takiben, Azim Çini ve Metin Çini fabrikaları açılmış bu arada çiniciler şirketleşme yoluyla sermaye ve üretimlerini artırmışlardır. Küçük atölyeler genelde günlük kullanıma yönelik ürünlerin yanı sıra, vazo, kâse, sürahi ve hatta sehpa gibi sanatsal ağırlıklı formlar denemişler ve burada da çok başarılı eserler yaratmışlardır. II. Dünya Savaşı nedeniyle porselen ithalatı durma noktasına gelmiş ve buna bağlı olarak fincan, yemek tabağı, tuzluk, su bardağı, maşrapa, tepsi gibi ürünler bütün ülke ihtiyacını karşılayacak şekilde, ancak özensiz, basit desenli hatta serigraf baskılı olarak imal edilmiştir. Günümüzde sanat ağırlıklı çini üretimi el dekoruyla elektrikli fırınlarda üretilmekle birlikte, fabrikasyon olarak plaka çini üretimi sürdürülmektedir. Kütahya Çini Müzesi, 1999 yılında restore edilen II. Yakup İmareti’nde (1411/12) ziyarete açılan ülkemizin ilk ve tek çini müzesidir. Halk arasında Gökşadırvan adıyla da bilinen bu imaret, 600 yıllık bir geçmişe sahiptir. Nefis tuğla işçiliğiyle, Beylikler Dönemi’nin önemli ve sağlam kalmış yapılarındandır. Toplam beş salonda 1000 civarında çini ve çinicilikte kullanılan malzemeler sergilenmektedir. Çininin yapım aşamaları fotoğraf ve çizimlerle sunulmuştur. Beylikler Dönemi’nden başlayarak günümüze kadar imal edilen Kütahya ve İznik çinilerinin görülmeye değer örnekleri yer almaktadır. Seramik Mühendisliği tahsilini Paris’te yapmış olan iş adamı rahmetli Rıfat Çini, babası Mehmet Çini’ye ait olan ve Azim Çini Fabrikasında üretilmiş aile koleksiyonunu ve çinicilikle ilgili belgelerini Müzeye bağışlamıştır. Bununla birlikte, günümüz çini sanatçıları ile atölye ve fabrikaların ürettikleri özgün eserler de müzede sergilenmektedir. Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu’nun önemli müzelerinde, Kütahya eski çini örnekleri yanında, günümüz sanatçılarının da eserleri yer almaktadır. Bu sayede ülkemizin ve Kütahya’nın tanıtımına önemli katkı sağlanmaktadır (Fot.6, 7). 11 Aizanoi Antik Kenti İl Merkezi’ne 50 km. uzaklıkta bulunan Çavdarhisar İlçesi’nde yer almaktadır. Penkalas (Kocaçay) Irmağı’nın yukarı kesiminde, Tanrıça Meter Steunene’nin kutsal mağarası civarında yaşayan Frigyalılar’ın öncülü olarak antik kaynaklarda geçen, “Azan” adlı mitoloji kahramanının, Su Perisi Erato ile efsanevi Kral Arkas’ın birleşmesinden ortaya çıktığı sanılmaktadır. İşte bu mitoloji kahramanından Aizanoi kentinin adı kaynaklanmış olabilir. Aizanoi, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitisler’in ana yerleşmeleriydi. Kentin yüksek platosu üzerinde bulunan Zeus Tapınağı’nın çevresinde yapılan kazılarda, MÖ. 3. Bin yıllarından yerleşme tabakaları ortaya çıkarılmıştır. Yakın zamanda ovanın birçok yerinde saptanan yerleşme yerlerinden birisi de, Anadolu’nun erken dönemlerinde bu kutsal ana alanının yerindeydi. Helenistik Dönem’de bu bölge, değişimli olarak Bergama ve Bithynia’ya bağlı iken, MÖ. 133’de Roma egemenliğine girmiştir. MÖ. 2./1. yüzyıldan itibaren kentin adını taşıyan ilk sikkeleri bilinmektedir. Roma Dönemi’nde tahıl ekimi, şarap ve yün üretimi sayesinde zenginleşmiş ve ünü bölge sınırlarını aşmış olan Aizanoi’de, kesin kentleşme bulgularına ancak MS. 1. yüzyıl sonlarına doğru rastlanmaktadır. Aizanoi, Erken Bizans Dönemi’nde piskoposluk merkezi iken, MS. 7. yüzyıldan itibaren önemini yitirmiştir. Tapınak düzlüğü, Ortaçağ’da bir hisara dönüştürülmüştür. Selçuklu Beyliği Dönemi’nde, Çavdar Tatarları tarafından üs olarak kullanılmıştır. Bu yüzden buraya Çavdarhisar adı verilmiştir. Aizanoi, 1824 yılında Avrupalı gezginlerce yeniden keşfedilmiş, 1830/40’lı yıllarda incelenmiş ve tanımlanmıştır. 1926 yılında M. Schede ve D. Krencker başkanlığında Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün kısa süreli kazıları başlamıştır. 1970 yılından 2010 yılına kadar aynı Enstitü çalışmalara devam etmiş, 2011 yılından itibaren çalışmaları Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü devralmıştır (Uydu Görüntüsü 1, 2). Kentte o dönemde yaklaşık seksen bin civarında nüfusun olduğu tahmin edilmektedir. Kalıntılar arasında, dünyada en iyi korunagelmiş Zeus Tapınağı, on beş bin seyirci kapasiteli tiyatro ve ona bitişik on üç bin beş yüz seyirci kapasiteli Stadyum, iki Hamam, Borsa Yapısı, Sütunlu Cadde, Kocaçay üzerinde ikisi ayakta, 5 adet köprü, Meter Steunene Kutsal Mekânı, kent Mezarlığı, tek kemerli bir su bendi, su yolları, anıtsal kapı yapıları bulunmaktadır. Aizanoi Antik Kenti, Efes, Bergama, Side gibi antik kentlerle çağdaştır. (Fot. 8-10). T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Denetiminde Olan Müzeler Tugay Anadolu Kültür-Sanat ve Arkeoloji Müzesi Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığı bünyesinde açılan Müze, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan izinle kurulmuştur. İl merkezinde, çevre yolu kenarında, Siner Mahallesi’ndedir. Yapı tek katlı, üç salonlu, bir odalıdır. Üç yönde de girişi bulunmaktadır. 1937 yılında İngilizler tarafından yapılan binanın ahşap çatısı özgündür. 2004 yılında eski uçak hangar binasının onarım ve düzenlemesi yapılarak, 2005 yılında ziyarete açılmıştır. Tugay ana giriş kapısına 300 m. uzaklıktaki müze binası, “Askeri Yapı” olarak tescil edilmiştir. 12 Tugay Müzesi’nde, Kütahya Müzesi envanterinde olan taş eserler ile müzenin kendi envanterinde bulunan arkeolojik eserler, sikkeler, çiniler ve yağlı boya tablolar sergilenmektedir. Tugay Müzesi, ülkemizde askeri alan içinde açılan tek arkeoloji müzesi örneğidir (Fot. 11, 12). Jeoloji Müzesi İl merkezinde, Börekçiler Mahallesi’nde, üzeri sonradan kapatılmış olan Kapan Çayı kenarındadır. Bugün, aynı adı taşıyan Celal Efendi Mescidi’nin (Şengül Camii) ön cephesindedir. Kütahyalı Seyyah Evliya Çelebi, 1671/1672 tarihlerinde memleketi Kütahya’yı ziyaretinde, hamamlar arasında bu hamamı da saymaktadır. Şengül Hamamı 16. yüzyıldandır. Restorasyondan sonra, bu tarihi mekânda, yerel ve ulusal temelde yeraltı zenginliklerinin tanıtılması ve sergilenmesi amaçlanmış, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan izinle ziyarete açılmıştır. Kütahya, maden açısından zengin ve maden üretiminde ülkemizin önemli illerinden birisidir. Dünyada ticareti yapılan 90 farklı maddenin 57 si Türkiye’de, bunun 35’i de bölgemiz sınırları içinde bulunmaktadır. Maden ruhsat sayısının en çok olduğu il olan Kütahya, Türkiye Bor rezervlerinin %50’sini, linyit rezervlerinin %7,6’sını ve seramik hammaddelerinin (feldispat, kuvars, kaolin gibi) çeşit ve rezerv olarak çok önemli bir miktarını karşılaması; manyezit gibi refrakter hammaddesinin de günümüzde üretildiği yegâne yer olması bakımından, maden sanayinde önemli bir yer almaktadır. Kütahya’nın bu maden kaynaklarına ilave olarak termal ve jeotermal kaynakları da çok zengindir. Bu zengin maden kaynakları örneklerinin tanıtılması ve sergilenmesi açısından Jeoloji Müzesi önemi büyüktür. Jeoloji Müzesi’nde; Eti Bor, Gümüş, Seyitömer Kömür İşletmesi, Tunçbilek Linyit İşletmeleri, Yıldız Entegre (Azot), Kütahya Manyezit (Kümaş), Kütahya Belediyesi El Sanatları Üretim Merkezi’nde üretilen ürünler, Kütahya Porseleni’nin üretim safhaları, Şaphane Dostel A.Ş. Fabrikası’nın ürettiği şap maden örnekleri sergilenmektedir(Fot. 13, 14). Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi İlimiz, Dumlupınar İlçe merkezindedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan özel müze izniyle kurulmuş, 30 Ağustos 1997 tarihinde ziyarete açılmıştır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na aittir. Başkomutan Tarihi Milli Parkı sınırları içinde yer almaktadır İki katlı müzede, Kurtuluş Savaşı’na ait eşyalar ile o dönemi yansıtan fotoğraflar ve belgeler yer almaktadır. 2013 yılı sonu itibarıyla müzede 387 adet eser bulunmaktadır (Fot.15, 16). Tavşanlı Belediyesi Müzesi Kütahya İli, Tavşanlı İlçe Merkezi, Ulucami Mahallesi’nde, Belediye Binası yanında bulunmaktadır. 1989 yılında Tavşanlı Belediyesi tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan “Özel Müze” kurma izni ile ziyarete açılmıştır. Müze binası iki katlı bir Tavşanlı evi olup, zemin katında ticari dükkânlar bulunmaktadır. Üst kata, yandan bir 13 ahşap kapı ile girilmektedir. Burada arkeolojik, etnografik eserler ve sikkeler sergilenmektedir. Müzenin dört yüze yakın eseri bulunmaktadır. Müzedeki arkeolojik eserlerin en eskisi Tunç Çağı’na ait olup, yaklaşık dört bin yıllıktır. Yörede çok sayıda höyük ve tümülüs bulunmaktadır. Tavşanlı ve civar köyleri, etnografik bakımdan da oldukça zengin niteliktedir. (Fot. 17, 18). Kent Tarihi Müzesi İl Merkezinde, Pirler Mahallesi, Germiyan Sokak’taki, 1912 yılından kaldığı kapı üzerindeki kitabesinde belirtilen, 1920/21 yıllarında Kütahya Belediye Başkanlığı da yapan Şapçızade Asım Bey’in babasından kalma konaktır. Kütahya Belediyesi’nce restore edilmiş, bitişiğindeki Karaca Konağı da yeniden inşa edilmiştir. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan izin ile 2010 yılı Eylül ayında ziyarete açılmıştır. İl genelinde açılan sekizinci müzedir. Burada hedeflenen, Kütahya’nın değerlerini ortaya koymak, bunları görsel anlamda sunmak, toplumu bilgilendirmek, kaybolan kültürel değerlerimize dikkat çekmektir. Bu amaçla toplanan malzemeler, bazı ustaların elli yıllık çalışma hayatından sonra, meslek hayatına son noktayı koyması ve kullandıkları alet edevatları gelecek nesillere emanet etmesiyle oluşturulmuştur. Müzenin; Giriş Katında; tarih öncesi dönemden başlayarak, Tunç Çağı, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu, Germiyan, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ait fotoğraf, bilgi ve belgeler yer almaktadır. Burada fotoğraflarla Kütahya, Kütahya’nın ilkleri, Kütahya’da basılan sikkeler, yapılan arkeolojik kazılar, Aizanoi Antik Kenti, kütüphaneci ve öğretmen Mustafa Yeşil’in öğrencileriyle çekilmiş hatıra fotoğrafı, Kütahya’nın 1930’lu yıllarına ve günümüzdeki değişimlerine ait fotoğraflar yer almaktadır. 1. Katta; Kütahya’da kaybolmaya yüz tutan mesleklerden Demirci, Bakırcı, Kalaycı, Keçeci, Sepetçi, Dülger, Bıçakçı, Semerci, Nalbant, Saraç, Kunduracı gibi meslek gurupları, bölümler halinde mankenlerle ve fotoğraflarla canlandırılmış, kullandıkları alet ve edevatlar sembolik dükkânlarda sergilenmiştir. 2. Katta; Kütahya’nın günlük hayatındaki ev yaşamı, kınası, bayanların günlük oturma odası, yatak odası, erkeklerin sohbet ettiği selamlık, mutfak, kadınların uğraşı olan halı dokumacılığı, orta mekânda giysilerin tanımlandığı panolar, konaktaki odaların iç mekânları ve günlük yaşam canlandırılmıştır. (Gelin, düğün, kına, selamlık, giysiler, yatak odası, mutfak ve halı dokumacılığı vs.) Bahçede; Kütahya’nın geleneksel ata sanatı olan Çini’nin üretim aşamaları, hammaddeden kalıplara, çark yapımından, desenleme ve sırlamaya, tahririnden fırınlamasına ve son haline kadar aşamaları yer almaktadır. Müze bitişiğindeki konakta ise bürolar, küçük bir konferans odası ve kütüphane bulunmakta olup, üst kat sergi salonlarında Kütahyalı ressamların yağlı boya tabloları yer almaktadır (Fot. 19-21). 14 Dumlupınar Üniversitesi Özel Müzesi Kütahya, Merkez, Seyitömer Linyit İşletmeleri kömür sahasında yer alan Seyitömer Höyük’te gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmalarında bulunan eserlerin topluca sergilendiği bir müzedir. Dumlupınar Üniversitesinin müracaatı, Kütahya Müze Müdürlüğü’nün olumlu görüşü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni sonucunda, 25.02.2011 tarihinde Rektörlük Binasında ziyarete açılmıştır. Kütahya Müzesi Müdürlüğünden geçici sergi amacıyla 1381 adet arkeolojik eser verilmiştir. Müze, Pazartesi hariç, diğer günler saat 10:00-12:00 14:00-16:00 saatlerinde açıktır. Kazı çalışmalarında bulunan eserler arasında Erken Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı, I. Bin ile Hellenistik Dönem’e tarihlenen, antik dönemdeki insanların üretimi olan, pişmiş toprak, taş, kemik ve bronz vb. gibi kültür varlıkları yer almaktadır. Ayrıca, Seyitömer Höyük’te bulunmuş olan bir mekânın yangın sonrası durumunu gösteren canlandırma yapılarak ziyaretçilerin höyük, kazı ve dönemleri hakkında daha iyi ve görsele dayalı bilgi edinmesi sağlanmıştır. Yine bu amaç doğrultusunda Erken Tunç ve Orta Tunç Çağı’na ait konut ve dinsel yapı maketleri müzede görülebilmektedir. Görsel malzemenin yan sıra, müze içinde bulunan televizyondan kazı çalışmaları hakkında bilgi edinilmesi mümkün olmaktadır. Dumlupınar Üniversitesi’nde, Arkeoloji Bölümü öğrencilerinin müzeyi ziyaret etmeleri için teşvik edilmelerinin yanı sıra, kimi dersler müze ortamında gerçekleştirilebilmektedir. Böylece öğrenciler de üniversitelerinde mesleki anlamda faydalanabilecekleri bir müzeye kavuşmuşlardır. (Fot. 22, 23). Milli Mücadele Müzesi Kütahya İl Merkezi’nde, Cedit Mahallesi, Lala Hüseyin Paşa Caddesi’nde bulunan Özekmekçi Konağı’nda oluşturulan Milli Mücadele Müzesi, Kütahya’nın milli mücadele dönemindeki savaş yıllarını ve bu uğurda verilen mücadeleyi anlatmaktadır. Milli Mücadele Müzesi’nde, bu toprakları işgal için uzaklardan gelen sömürgeci devletlerin tutumunu, onlara karşı verilen yürekli ve onurlu mücadelenin hikâyesi anlatılmaktadır (Fot. 24, 25). 15 Fot. 1: Arkeoloji Müzesi Fot. 2: Arkeoloji Müzesi içten. Fot. 3: Arkeoloji Müzesi Helenistik-Roma ve Doğu Roma dönemi eserleri 16 Fot. 4: Kossuth Müzesi. Fot. 5: Kossuth Müzesi bahçeden 17 Fot. 6: Çini Müzesi bahçeden. Fot. 7: Çini Müzesi içten. 18 Uydu Görüntüsü 1: Aizanoi genel görünümü Uydu Görüntüsü 2: Aizanoi Zeus Tapınağı 19 Fot. 8: Aizanoi -Zeus Tapınağı Fot. 9: Aizanoi- Stadyum 20 Fot. 10: Aizanoi- Borsa Yapısı. Fot. 11: Tugay Anadolu Kültür Sanat ve Arkeoloji Müzesi. 21 Fot. 12: Tugay Anadolu Kültür Sanat ve Arkeoloji Müzesi içten. Fot. 13: Jeoloji Müzesi üstten. 22 Fot. 14: Jeoloji Müzesi içten. Fot. 15: Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi 23 Fot. 16: Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi. Fot. 17: Tavşanlı Belediyesi Müzesi 24 Fot. 18: Tavşanlı Belediyesi Müzesi. Fot. 19: Kent Tarihi Müzesi. 25 Fot. 20: Kent Tarihi Müzesi-Bıçakçı. Fot. 21: Kent Tarihi Müzesi-Demirci 26 Fot. 22: DPÜ Özel Müzesi Fot. 23: DPÜ Özel Müzesi 27 Fot. 24: Milli Mücadele Müzesi Fot. 25: Milli Mücadele Müzesi. 28 Müzelerin Adres ve Telefonları: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Bağlı Olanlar: 1-Arkeoloji Müzesi Adres : Börekçiler Mah. Ulucami yanı. Kütahya Tel : 0.274.224 07 85 Faks : 0.274.224 26 38 2-Lajoss Kossuth Müzesi Adres : Börekçiler Mahallesi.Macar Sokak. Kütahya Tel : 0.274.223 62 14 Faks : 0.274.224 26 38 3-Çini Müzesi Paşamsultan Mahallesi. Macar Sokak. Kütahya Tel : 0.274.223 69 90 Faks : 0.274.224 26 38 T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Denetiminde Olan Müzeler: 1-Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi Adres : Zafer Mah. Anıt Meydanı- Dumlupınar / Kütahya Tel : 0.274.223 69 90 Faks : 0.274.224 26 38 2-Tavşanlı Belediye Müzesi Zafer Meydanı Belediye Yanı- Tavşanlı / Kütahya Tel : 0.274.614 15 10 Faks : 0.274.614 15 68 3-Tugay Anadolu Kültür Sanat ve Arkeoloji Müzesi Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığı. Kütahya Tel : 0.274. 271 60 50 Faks : 0.274. 271 60 51 4-Jeoloji Müzesi Börekçiler Mahallesi. Şengül Hamamı. Kütahya Tel : 0.274.223 95 01/234 Faks : 0.274.223 64 44 5-Kent Tarihi Müzesi Pirler Mahallesi. Germiyan Sokak. Kütahya Tel : 0.274.2239501/132 Faks : 0.274.223 64 44 6-Dumlupınar Üniversitesi Özel Müzesi Dumlupınar Üniversitesi. Germiyan Kampüsü-Tavşanlı Yolu. Kütahya Tel : 0.274.265 20 31 Faks : 0.274.265 20 14 7-Milli Mücadele Müzesi Cedit Mahallesi. Özekmekçi Konağı- Kütahya Tel : 0.274.223 60 12 Faks : 0.274.223 64 44 29 KÜTAHYA MÜZESİ MÜDÜRLÜĞÜ 2013 YILI KURTARMA KAZISI, ÇEVRE DÜZENLEMESİ, TEMİZLİK VE SONDAJ ÇALIŞMALARI Moymul Hamamı Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması Moymul Bath Rescue Excavation and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN Serdar ÜNAN Anahtar Sözcükler Kütahya, Osmanlı Dönemi, Hamamlar, Moymul Hamamı Keywords Kütahya, Ottoman Period, Public Baths, Moymul Bath Özet Kütahya İli’nin Tavşanlı İlçe merkezinde yer alan Moymul Hamamı, 1858 yılında, Moymul Köyü sakinlerince inşa edilmiştir. Moymul Hamamı, ‘tek hamam’ olarak faaliyet gösterip, gündüz bayanlara, gece ise erkeklere hizmet veren, soyunma yeri ve sıcaklığı kubbeli, dikdörtgen planlı, çift halvetli plan tipinde olan bir mahalle hamamıdır. Hamam; soyunma yeri, ılıklık, sıcaklık ve sıcaklık yeriyle bitişik külhandan oluşmaktadır. 1990’lı yıllara kadar faaliyet gösteren hamam, daha sonra terkedilerek, metruk bir durumda kalmıştır. Kurtarma kazısı, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu kararı gereği, külhan bölümünün ortaya çıkarılmasına yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Kazı sonucunda, külhan bölümü ortaya çıkarılmıştır. Hamam, Tavşanlı Belediyesi’nce restore ettirilecektir. Abstract Moymul Bath, which is located in the town centre of Tavşanlı District of Kütahya Province, was built by the residents of Moymul Village in 1858. The bath served as the “single bath” of the village and served women during daytime and men in the evening. The dressing room and the hot room are domed, and the baths have a square plan with two private bathing chambers. The bath comprises a dressing room, warm room, hot room and adjacent furnace section. The baths were in use until 1990s yet were abandoned to their present condition. The rescue excavations were undertaken in order to discover the furnace section in accordance with the decisions of The Board for the Protection of the Cultural Heritage of Kütahya. The furnace section was unearthed after the excavations. The baths will be restored by the Municipality of Tavşanlı. Kütahya İli, Tavşanlı İlçesi, Merkez, Moymul Mahallesi’nde yer alan, Tapu’da 515 ada, 1 parsel numarası ile kayıtlı, tescilli Moymul Hamamı’nda Kurtarma Kazısı çalışması Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Serdar ÜNAN, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] 30 yapılması, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 08/02/2013 tarih ve 27903 sayılı ruhsatı ve Valilik Makamı’nın 18/04/2013 tarih ve 1355 sayılı olur’u ile uygun görülmüş olup, Moymul Hamamı Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları 24/04/2013-29/04/2013 tarihleri arasında 6 gün süreyle gerçekleştirilmiştir. Moymul Hamamı Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Serdar ÜNAN ile Tavşanlı Belediyesi’nin temin ettiği on işçilik bir ekiple gerçekleştirilmiştir. Tavşanlı İlçesi’nin Moymul Mahallesi’nde yer alan, mülkiyeti Tavşanlı Belediyesi’ne ait, Kentsel Sit Koruma Amaçlı İmar kapsamı dışında kalan, Taşınmaz Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 19/07/1985 tarih ve 13030 sayılı kararı ile tescilli, II. Grup korunması gerekli, 51 envanter numaralı Moymul Hamamı’nın, 1275 Hicri-1858 Miladi yılında, o tarihteki Moymul Köyü sakinlerince inşa edildiği bilinmektedir (Harita:1-2). Hamamın inşasında Hacı Himmet Ağa ve Hacı Hüseyin Ağa’nın yardımları olduğu, kitabesinden anlaşılmaktadır. Bina giriş kapısı üzerinde yer alan 0.51 x 0.47 m. ölçüsündeki mermer kitabesinde, Osmanlı Türkçesi ile şunlar yazılıdır; “Hamdülillahbed’ olundı bu hamam ibda’ına Ehl-i kura gayret itdi cümle inşasına Ehl-i hayratçendakça….sarf… Muhtaç oldı Hacı Himmet Ağa’nın imdadına Hacı Hüseyin Ağa dahietdicehd-i hımmetle Taverince tarih oldu……….taseline 1275” 1 Moymul Hamamı, ‘tek hamam’ olarak faaliyet gösterip, gündüz bayanlara, gece ise erkeklere hizmet veren, soyunma yeri ve sıcaklığı kubbeli, dikdörtgen planlı, çift halvetli plan tipinde olan bir mahalle hamamıdır. Hamam; soyunma yeri, ılıklık, sıcaklık ve sıcaklık yeriyle bitişik külhandan müteşekkildir (Plan: 1, 2). Kurtarma kazısı, Koruma Kurulu kararı gereği külhan bölümünün ortaya çıkarılmasına yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Soyunma (camegah) ve sıcaklık bölümleri, çokgen bir kasnak üzerinde yer alan kubbe ile örtülmüş olup, kubbelere kare duvarlardan geçişler 1 Allaha hamd olsun bu hamamın yapımına başlandı Bütün köy halkı bu hamamın inşası için gayret gösterdi Hayır sahipleri çok para harcadı Hacı Himmet Ağa’nın yardımına muhtaç oldular Hacı Hüseyin Ağa da bu hizmete katıldı ….tas eline verince -ibaresinden- tarih çıkar Hicri 1275 (Miladi 1858-1859) Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Cafer ÇİFTÇİ tarafından Osmanlıca okunuşu günümüz diline tercüme edilmiştir. 31 pandantiflerle sağlanmış, kubbe üzerleri alaturka kiremit ile kaplanmıştır. Soyunma bölümünün kubbesi, sıcaklığın kubbesine göre daha büyüktür. Orta bölümde yer alan ılıklık ve sıcaklıktaki iki halvet yerinin üzerinde ise çatı ile bitişik aydınlatma fenerleri yer almaktadır. Soğukluk bölümünün kubbe ortasındaki aydınlatma ve havalandırma feneri daire formunda; ılıklık, sıcaklık ve sıcaklık bölümündeki halvetlerin aydınlatma fenerleri ise iç içe daire formunda olup, fenerlerin ortasındaki fil gözleri beşgen ve yaprak formludur. Ayrıca, yapının köşe yerlerinde ve duvar içlerinde, yapıyı ısıtmaya ve külhandaki dumanı dışarı aktarmaya yönelik, künk sıraları ve baca delikleri (tüfeklik) mevcuttur. (Fot. 1, 2). Hamamın batısında, sıcaklık ile bitişik olan külhan bölümünün izleri, tonoz şeklinde olduğu anlaşılan üst örtüsünün, sıcaklık duvarındaki kalıntılarından anlaşılmaktadır. Taşıyıcı sistemi yığma olan yapıda duvarlar, dört sıra taş, en altta dört, üstlerde birer sıra tuğla hatıl olmak üzere, karma duvar tekniği ile inşa edilmiş olup, kireç harcı, taş ve tuğla örgüleri arasında bağlayıcı malzeme olarak kullanılmıştır. Duvarlardan üst örtüye, yapının külhan bölümünün bir kısmında kirpi saçak kullanılarak geçiş yapılmıştır. Duvarların üzeri üst üste sıvanarak kapatılmış olup, bu sıvalar büyük oranda dökülmüş durumdadır (Fot. 3-5). Hamamın ana giriş kıpısı güneybatıda, diğer bir giriş kapısı ise batıdadır. Kapıların lento kısımları tuğla sıralarının yarım daire şeklinde dikine dizilmesi ile oluşturulmuştur. Hamamda güneybatıdaki kapıdan girilerek ulaşılan soyunma yerinin ortasında, mermerden bir çanağı olan fıskiye yer almaktadır. Kuzey, batı ve doğu duvarları bitişiğinde ise, üzeri ahşap kaplama ile örtülen soyunma yerlerini ihtiva eden, zeminden 0.40 m. yükseklikte, 0.80 m. genişlikte olan sekiler yer almaktadır (Fot. 6). Soğukluğun kuzeybatı duvarında, daha önceleri tuvalete açıldığı belirlenen bir kapı yer alsa da, bu tuvalet günümüze ulaşmamıştır. Soğukluğun doğu duvarından, yalancı bir lento ve sövenin altında yer alan küçük kemerli bir kapı ile ılıklık bölümüne geçilmektedir. Ilıklık bölümün güney kısmında iki hücre şeklinde, sonradan yapılan duvarlarla bölündüğü anlaşılan usturalıklar yer almaktadır. Usturalığın üst kısmı yarım daire tonozla geçilerek tavana ulaşmaktadır. Ilıklığın kuzey bölümü ise daha geniş tutularak, kuzey duvara yerleştirilen kurnalar vasıtası ile yıkanma yeri özelliği göstermektedir. Ilıklık bölümünün doğu duvarına açılan yarım kemerli küçük bir kapı vasıtasıyla sıcaklık bölümüne geçilmektedir. Sıcaklık bölümünün giriş kısmı, iki kısa sütun ve bu sütunun üzerindeki mermer başlıklar vasıtasıyla, kapalı mekândaki üç kemerli bir revak düzenlemesi ile bölünmüştür. Bu revakın kuzey ve güney köşelerinde birer kurna yer almakta olup, bu bölmeler, uç kısmı köpek başı şeklinde olan levhalar ile bölünmüştür. Kuzey, güney ve doğu köşelerde 6 adet kurna daha yer almaktadır(Fot.7,8). Sıcaklığı külhan bölümü ile ayıran doğu duvarı içinde açılan yarım kemerli bir pencere yer almakta olup, bu pencere sonradan örülerek kapatılmıştır. Revakın dikdörtgen köşe duvarlarından pandantifler vasıtasıyla kubbeye geçiş sağlanmıştır. Sıcaklıkta ayrı bir bölme olarak yer alan hücrelere geçiş, kuzey duvara açılan yarım kemerli küçük bir kapı vasıtasıyla sağlanmıştır. Bu kapının her iki tarafında ayrı bölmeler halinde hücreler yer almaktadır. Hücrelerden batıdakinde 1 adet kurna; doğudaki hücrede ise deniz kabuğu biçiminde ikişer 32 kurna yer almaktadır. Hücrelerde kubbeye geçişler, köşelerde yer alan pandantifler vasıtasıyla sağlanmaktadır (Fot. 9, 10). Sıcaklık ile bitişik durumdaki külhan bölümünü ortaya çıkarmak amacıyla gerçekleştirilen kurtarma kazısı ve temizlik çalışmaları öncesinde, hamamın kullanımına dair yapılan araştırmada, hamam işlevi ile yapının 1990’lı yıllara kadar Yıldırım TOPUZ ve daha öncesinde de Halil KAMALI adlı vatandaşlar tarafından işletildiği tespit edilmiştir. Mevcut hamamı ve suyu ısıtmak amacıyla, yakıt olarak, Tavşanlı’ya 15 km. mesafedeki Gürağaç Köyü’nden odun getirildiği ve külhanda bu odunların yakıldığı, hamam yakınında ikamet eden mahalle sakinlerince ifade edilmiştir. Külhanın ilk yapıldığı özgün şeklinde, üst örtüsünün bir tonoz ile kapatıldığı, tonozun daha sonra çöktüğü, bunun yerine üst örtü olarak basitçe ahşap bir çatı yapıldığı ve bunun da alafranga kiremitle kaplandığı, 1990’lı yıllara ait fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Daha sonra bu üst örtünün de çökmesi neticesinde, çevre düzenlemesi ve kaldırım döşenmesi nedeniyle, çirkin bir görüntü arz eden bu yıkıntının ilgili belediyece, alt temellerine zarar vermeden yıkılarak, üzerinin parke taşlarla kaplandığı, yakınına da bir portatif çeşme eklendiği tespit edilmiştir. Ayrıca, külhanın iç kısmında, güneybatı köşeye, çevredeki mevcut evlere elektrik dağıtmak amacıyla bir elektrik direği dikildiği ve bunun için beton bir büz yerleştirildiği de anlaşılmıştır (Fot. 11, 12). Moymul Mahallesi’ndeki hamamda kurtarma kazısı ve temizlik çalışmalarına, külhan bölümünü ihtiva eden 10,50 x 7.00 m. ölçüsündeki bir alanda, açma sınırları belirlenerek başlanılmıştır. Çalışma öncesinde, yapının üst örtüsü üzerindeki bitki örtüsü ile iç kısımdaki moloz döküntüler temizlenmiştir. Daha sonra alandaki parke taşları sökülmüş ve çevre düzenlemesi için getirilen toprak örtü yüzeyden kaldırılmıştır (Fot. 13). Açmanın doğu bölümünde yer alan, muhtemelen yıkılan tonozun yaslandığı kuzey-güney doğrultulu duvarın ortaya çıkarılması için derinleşme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Buradaki duvar ortaya çıkarılırken, açmanın kuzeybatısında da derinleşilerek, ortaya çıkan ve açma ortasına kadar gelip, burada sona erdiği anlaşılan diğer bir kuzey-güney doğrultulu duvar da tespit edilmiştir. Kuzeybatı bölümde derinleşildikçe, mevcut yapının sıcaklık bölümünün hücrelerine gittiği anlaşılan, ateşlikteki sıcak havanın aktarıldığı cehennemlik girişi ortaya çıkarılmıştır. Cehennemliğin girişinin karşısına, diklemesine yerleştirilmiş iki kireç taşı bloğun varlığı tespit edilmiştir. Bu blokların, uzun süre ateşe maruz kaldıklarından, oldukça tahrip olmuş durumda oldukları anlaşılmıştır. Ayrıca, uzun süre yakılan ateşin etkisiyle oluşmuş, ateşliğin duvar ve zeminindeki yoğun yanık tabakası dikkat çekmiştir. Açmanın doğusundaki kuzey-güney doğrultulu duvar belirginleştirilirken, bu duvar ile ateşliği ayıran duvar arasında kalan kısımda, aşağı doğru eğimli ve açma ortasına doğru devam eden, beton bir döşeme tespit edilmiştir. Bu eğimli beton döşeme, muhtemelen 1980’li yıllarda yapılmış olup, külhana getirilen odunların rahatça ateşliklere taşınması amacıyla inşa edilmiştir (Fot. 14). 33 Sıcaklık bölümünün hücrelerine giden, ateşlikten çıkan dumanın sevk edildiği cehennemliğin kanalı ortaya çıkarıldıktan sonra, açma ortasında yer alan ve üzerindeki bakır kazan vasıtasıyla hamamda kullanılan suyun ısıtıldığı ocaklık ortaya çıkarılmıştır. Kare formdaki ocaklığın demir ızgarası ve önündeki kapak vazifesi gören eğimli blok taş temizlenmiştir. Yoğun ısı nedeniyle, buradaki taş ve tuğla karışımı yapı elemanlarının büyük oranda tahrip olduğu anlaşılmıştır. Açma ortasında derinleşme çalışmalarına devam edilirken, bu kısımda, muhtemelen yakın zamanda gerçekleştirilen çevre düzenlemesi esnasında, civardaki vatandaşlarca yapı ortasında dökülen çöpler ve üzerindeki çakıl taşlı dolgu temizlenmiştir (Fot. 15). Buradaki derinleşme ve temizleme çalışmaları güneye doğru devam ettirildikçe, bu bölümde de muhtemelen eğimli beton zemin ile aynı zamanda yapılmış olan ve külhana güneyden girişi sağlayan, altı basamaklı bir merdivenle karşılaşılmıştır. Merdiven tamamen ortaya çıkarıldıktan ve temizlendikten sonra, merdivenin yaslandığı ve tıpkı açma kuzeyinde yer alıp, orta bölüme kadar gelen kuzey-güney doğrultulu duvarın simetrisinde diğer duvar da ortaya çıkarılmış ve temizlenmiştir. Buradaki çalışmalar devam ettirilirken, mevcut hali ile çalışmaları engelleyen ve açmanın güneybatısında yer alan elektrik direğinin, mevcut yerinden kaldırılması çalışmalarına girişilmiş, beton direk kaldırılmıştır. Beton elektrik direğinin yerleştirildiği büzün kırılması ve ortadan kaldırılması için yapılan çalışmalar, ateşliğin temellerine ve sıcaklık bölümünün duvarlarına zarar vermeden sökülebilmesi amacıyla oldukça zor ve itinalı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Beton büz ortadan kaldırıldığında, burada da tıpkı açmanın kuzeybatısındaki ateşlik gibi bir mekânla karşılaşılmış, ateşlikteki sıcak havanın aktarıldığı, sıcaklık bölümünün alttan ısıtılmasına yarayan, cehennemliğe giden iki kanalının varlığı ortaya çıkarılmıştır. Ateşliğin zeminindeki ve duvarlardaki yanık tabakalarından da anlaşıldığı üzere, bu kısımda da yüksek ısı nedeniyle duvarların tahrip olduğu anlaşılmıştır (Fot. 16). Çalışmalar neticesinde, kuzeybatıda yer alan ateşliğin 3.60 x 2.20 m. ölçüsünde olduğu, burayı sınırlayan kuzey-güney doğrultulu duvar eninin 1.00 m. olduğu ve ateşliğin 1.65 m. derinlikte olduğu saptanmıştır. Bu kısımda, ateşlikten cehennemliğe giden kanalın giriş açıklığı 0.45 x 0.85 m. ölçüsünde ve sıcaklıktaki hücre tabanı ile cehennemlikteki kanalının zemini arasındaki mesafe 0.90 m.dir. Açmanın güneybatısındaki ateşlik ise 2.70 x 2.20 m. ölçüsündedir. Buradaki ateşliğin derinliği 1.65 m. olarak saptanmıştır. Hamamın sıcaklık bölümünün zeminin ısıtılması amacıyla, ateşlikteki cehennemlik kanalının iki giriş açıklığının 0.60 x 0.70 m. ölçüsünde olduğu saptanmıştır (Fot. 17-19). Buraya yerleştirilen beton elektrik direğinin oturduğu büzün yapılması esnasında, açmanın kuzeybatısında, ateşlik bölümü ortasında yer alan, dikine yerleştirilmiş iki blok kireç taşlarının benzerlerinden sadece birisi tespit edilebilmiştir. Cehennemliğin kanalı incelendiğinde, hamamın sıcaklık ve ılıklık bölümlerinin tamamını kapsadığı ve yer yer yığma direklerle desteklenerek, hamam duvarlarına oturduğu tespit edilmiştir. Açmanın doğusunda yer alan ve muhtemelen tonoz örtünün oturduğu kuzey-güney doğrultulu duvarın 8.10 m. uzunluğunda ve 0.85 m. eninde olduğu saptanmıştır. Bu duvarın moloz taş ile inşa edildiği 34 ve oldukça kötü bir örgü sistemine sahip olduğu görülmüştür. Yapılan çalışmalar neticesinde ortaya çıkarılan Moymul Hamamı’nın külhan bölümünün, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca daha önce onaylanan rölöve planlarına dâhil edilmesi ve buna göre ortaya çıkarılan yeni bölmelerin yer aldığı bir restorasyon projesinin hazırlanması gerekmektedir. Ayrıca hamamın iç ve dış duvarlarında yer alan kalın sıva tabakalarında sıva raspalarının yapılması, restorasyon öncesinde duvarların kurumasını ve daha sağlıklı ve uzun ömürlü bir restorasyonun gerçekleştirilmesi açısından önem arz etmektedir. (Fot. 20, 21). 35 Harita 1: Moymul Hamamı’nın konumunu gösteren uydu haritası. Harita 2: Moymul Hamamı’nın konumunu gösteren kadastral harita. 36 Plan 1: Moymul Hamamı zemin kat planı. Plan 2: Moymul Hamamı zemin kat tavan planı. 37 Fot. 1: Moymul Hamamı güney cephe genel görünümü. Fot. 2: Moymul Hamamı kuzeybatı cephe görünümü. 38 Fot. 3: Sıcaklık bölümünün duvarı ile bitişik tonozun görünümü. Fot. 4: Hamamın girişi. Fot. 5: Moymul Hamamı girişi üzerindeki duvarda yer alan kitabe. 39 Fot. 6: Moymul Hamamı’nın soyunma bölümü. Fot. 7: Moymul Hamamı’nın sıcaklık bölümü. 40 Fot. 8: Moymul Hamamı’nın sıcaklık bölümü. Fot. 9: Sıcaklık bölümü batı hücre. Fot. 10: Sıcaklık bölümü doğu hücre. 41 Fot. 11: Moymul Hamamı’nın 2009 yılındaki doğu cephesi. Fot. 12: Moymul Hamamı’nın 2009 yılında kuzey cephesi. 42 Fot. 13: Külhan bölümünde kazı çalışmaları. Fot. 14: Külhan bölümünde kazı çalışmaları. 43 Fot. 15: Kuzeydeki hücre altlarına giden cehennemlik kanalı ve ateşliği. Fot. 16: Külhanın doğu yönlü görünümü. 44 Fot. 17: Külhanın güney yönlü görünümü. Fot. 18: Cehennemlik. Fot. 19: Cehennemlik. 45 Fot. 20: Kazı sonrası güney cephe. Fot. 21: Kazı sonrası güney cepheden panaromik görünüm. Fotoğraf Çekim Tarihi: 24-29/04/2013 46 Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları Tokul Village Chapel Rescue Excavations and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN* Recep KARACA Seher AKDUĞAN Savaş GÜRBÜZ Anahtar Sözcükler Kütahya, Doğu Roma Dönemi, Bizans Dönemi, Kiliseler, Şapel Keywords Kütahya, East Roman Period, Byzantine Period, Churches, Chapel Özet Kütahya İli, Aslanapa İlçesi, Tokul Köyü, Dinekçayırı Mevkii’nde, kaçak kazılar neticesinde bazı mimari kalıntıların ortaya çıkması üzerine, aynı yerde Müdürlüğümüzce bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Çalışmalar, 2009-2013 yılları arasında sürdürülmüştür. Kazılar sonucunda, iki evreli bir kilise yapısı ortaya çıkarılmıştır. Kilisenin birinci evresinde MS. 6. 7. yüzyıllarda, ikinci evresinde ise 9. 10. yüzyıllarda kullanım gördüğü saptanmıştır. Kilise çevresinde, yapı ile ilintisi olan ek yapılar ile çok sayıda sandık mezar ortaya çıkarılmıştır. 2013 yılında tamamlanan kurtarma kazısı ve temizlik çalışmaları sonucunda, yapı tescil edilerek, bir sundurma altına alınıp, korunması planlanmaktadır. Abstract A rescue excavation was initiated by Kütahya Provincial Directorate of Museums following the discovery of some architectural remains after an illicit excavation at Tokul Village, Dinekçayırı region in Aslanapa district of Kütahya. The excavations continued from 2009 to 2013. A chapel was discovered as a result of the excavations and it was determined that the chapel was used during two different phases; the first phase was 6th-7th centuries B.C. and the second phase was 9th-10th centuries B.C. Many related architectural structures and several inhumation graves were discovered in the close vicinity of the chapel. The rescue excavations were finalised in 2013 and the building was registered and covered for protection. * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Recep KARACA, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Seher AKDUĞAN, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Savaş GÜRBÜZ, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] 47 2009 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları Kütahya İli, Aslanapa İlçesi, Tokul Köyü, Dinekçayırı (Asarlık) Mevkii civarında yer alan, Tapu’da J23-c-21-a-3 pafta, 136 ada, 78 parsel numarası ile Yıldırım KURT adına kayıtlı tarlada, 23/06/2009 tarihinde, İlçe Jandarma Komutanlığı’nın tespit ettiği kaçak kazı üzerine, Müdürlüğümüz uzmanlarınca belirtilen yerde yapılan incelemede, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne ait kilise kalıntısı olduğu saptanan alan, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 21/05/2010 tarih ve 441 sayılı kararı gereğince, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınan 25/06/2009 tarih ve 121672 sayılı ruhsat ve Valilik Makamı’nın 01/07/2009 tarih ve 908/1951 sayılı Olur’u ile belirtilen yerde kurtarma kazısı çalışmalarına 2009 yılında başlanılmıştır (Harita: 1, 2). 2010-2011-2012 ve 2013 yıllarında çalışmalar devam etmiştir. Kaçak kazılarla bir bölümü ortaya çıkan kilisenin, apsidal kısmının içini temizlenmek ve yapı hakkında detaylı bilgi edinmek amacıyla, mahalli imkânlarla kurtarma kazısı yapılmak istenmiş ancak, kazı yapılacak yerde kazı sahibine ait nohut tarlasının ekili durumda olması, ayrıca Seyitömer Termik Santrali sahasında acil arkeolojik kurtarma kazısı başlamasından dolayı, bahse konu yerde kurtarma kazısı çalışması iki gün yapılabilmiştir. Bu iki günlük süre içerisinde, apsidal yapıdan kilisenin bema alanı girişine kadar toprak ve moloz döküntüsü temizlenmiştir (Fot. 1). İç genişliği 5.20 m. olan üç yapraklı yonca (Threekonchos) planlı yapının duvarlarında kırmızı ve siyah renkli geometrik motiflere rastlanılmıştır. Bu üçgen formların içleri ve dışları spiral motiflerle işlenmiştir (Fot. 2). Yapıya ait mimari parçalardan mermer sütün kaidesi, mermer pencere köşe elemanı, dört satır yazı ve haç motifleri bulunan küfeki taşına oyma roliker bulunmuştur (Foto. 3). Dört satır yazıda “Kutsal Rolikerin Gömüsü” yazmaktadır (Fot. 4 ). Roliker içinde de kurşun kalıp yer almaktadır. İki günlük kısa kurtarma kazısı neticesinde, yapının dış duvarlarından ortalama 1.50 m. yüksekliğindeki kısmının günümüze kadar ulaştığı tespit edilmiştir. 2010 yılında yapılacak kazı çalışmaları öncesinde, alanda kaçak kazıların önlenmesi amacıyla Aslanapa İlçe Jandarma Komutanlığı’na 23/10/2009 tarih ve 3182 sayılı yazı yazılmış ve alanda gerekli güvenlik önlemlerinin alınması istenmiştir. 2010 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları’na Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 25/06/2010 tarih ve 135246 sayılı ruhsatı ile Valilik Makamı’nın 29/09/2010 tarih ve 3065 sayılı Olur’u ile, 04/10/2010 tarihinde başlanılmış ve 02/11/2010 tarihinde sona erdirilmiştir. Kazının finansmanı Bakanlığımız, DÖSİMM’den İl Özel İdaresi’ne aktarılan 12.000 TL. ödenek ile sağlanmıştır. 2010 yılı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Recep KARACA, Uzman/Sanat Tarihçi Seher AKDUĞAN ve on işçiden oluşan bir ekipçe gerçekleştirilmiştir. 48 2010 yılı içerisinde yapılan kurtarma kazısı çalışmasında 7.00 m. genişliğinde 25.00 m. uzunluğunda bir alan kazılmıştır. 2009 yılındaki kısa çalışmada, apsidal yapının doğu duvarının kaçak kazıcılar tarafından tahrip edildiği, toprak ve taşlarla apsidal yapının içinin doldurulduğu tespit edilmişti. Bu nedenle, öncelikle apsidal yapının içindeki moloz döküntüsü ve toprak temizlenmiştir. Apsidal yapının güney duvarından payandalı kapı bölümünden itibaren moloz döküntüsü ve dolgu toprağı temizlenerek, batı yönde duvarın takibi gerçekleştirilmiştir. Duvar, düzgün kesme taşlar ile bazı bölümlerde devşirme malzemelerin kullanılarak inşa edildiği, dıştan ve içten payandalı olan ve payandalar arası sekileri olan bir mimari özelliktedir (Foto. 5). Kilisenin dış cephe duvarı kalınlığı 1.10 m. olarak saptanmıştır. Dış cephe duvarının kenarı açılırken, toprak dolgusunda 4,3 cm. çapında cam malzemeli (opalin) 1 adet çocuk bileziği ele geçmiştir. Batı istikametinde 25.00 m. uzunluğunda devam eden yapıda, apsidal bölümün giriş holü kısmında, zemin altına gömülmüş, üzeri düzgün kayrak taşıyla kapatılmış mezarlar tespit edilmiştir. Mezar 1: Batı istikametinde uzanan yapı kalıntısı, apsidal bölüme dönerken, kenarları tek sıra yarı işlenmiş taşlar ile çevrilmiş, üzeri kayrak taşları ile kapatılmış olan, sandık tipi bir mezardır. Kafatası batı yöne çevrili vaziyette olup, mezar doğu-batı doğrultuludur. 1.80 m. uzunlukta, 0.50 m. genişlikte, 0.35 m. derinliktedir. Mezarda; dorsal pozisyonlu bir yetişkine ait inhumasyon gömü tespit edilmiştir (Foto. 6). Sandık mezarda, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne ait kırık pişmiş toprak kap parçaları ve cam göz yaşı şişesi parçaları ele geçmiştir (Fot. 7, 8). Mezar 2: Batı istikametinde uzanan yapı kalıntısının, kuzey duvarına yakın mesafede tespit edilen bir kiremit mezardır. 0.90 m. uzunluğunda, 0.20 m. genişliğindedir. İnhumasyon gömü uygulanan ve bir çocuğa ait olduğu tespit edilen mezarda yatış yönü, kemikler ve kafatası dağılmış vaziyette olduğundan tespit edilememiştir. Kiremit mezarda, korozyonlu durumda olan, basitçe halka biçiminde 1 adet bronz küpe ele geçmiştir (Fot. 9). Mezar 3: Kilisenin apsidal kısmının giriş holünde, güney duvarına yakın yerde tespit edilen sandık tipi bir mezardır. 1.90 m. uzunluğunda ve 0.45 m. genişliğindedir. Doğu-batı doğrultulu konumlanan mezarda, kafatası batı yöne çevrili vaziyettedir. Dorsal yatırılmış yetişkin bir bireye ait olan inhumasyon gömü, kırık pişmiş toprak kap parçaları ve cam koku şişesi parçaları nedeniyle, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne tarihlendirilmiştir (Fot. 10, 11). Mezar 4: Mezar 3’ün ayakucunun çaprazında bitişik vaziyette, kayrak taşlarıyla köşeleri oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. 1.10 m. uzunluğunda ve 0.30 m. genişliğindedir. Bu mezarda az sayıda küçük kemik parçası tespit edilmiştir. Bu nedenle, iskeletin yatış yönü ve gömü şekline ilişkin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Mezarda herhangi bir küçük buluntu tespit edilememiştir. 49 Yapı kalıntısında, payandalar arasında apsidal yapı holünden koridora girerken ve koridordaki payandalar arasında, geç dönemlerde yapıldığı tahmin edilen, iki payanda arası yapının orijinalinde olmayan taş örgülü bir yapı tespit edilmiştir. Kuyu benzeri bu yapının işlevi tam olarak anlaşılamamıştır. Bu kuyuda bolca hayvan kemiklerine rastlanmıştır. Yapı kalıntısının koridor içerisindeki toprak dolgusu içerisinde; moloz döküntüsü, pişmiş toprak künk parçaları, pişmiş toprak kap parçaları ve aşırı korozyonlu demir çiviler ile hayvan tokası olarak değerlendirebileceğimiz metal objeler ele geçmiştir ( Fot. 12, 13). Koridorun sol nefi ayıran duvar içerisine sokulmuş yana yatık ve kırılmış vaziyette olan, 1.65 m. uzunluğunda olan bir mermer sütun tespit edilmiştir (Fot. 14). Kırık sütunun hemen yakınında, duvarın içinde devşirme malzeme olarak kullanılmış olan, muhtemelen duvar içindeki sütunun kaidesi olan bir postament saptanmıştır. Kuzey nefte, iki payanda arası düzgün kesme taşlarla örülü, mezar benzeri kuyuya burada da rastlanmıştır. İçerisinden kum oranı yüksek dolgu toprağı çıkartılmıştır. Toprak dolgusundan herhangi bir buluntu ve kalıntı ele geçmemiştir (Fot. 15). Yapı kalıntısının koridoru içerisindeki toprak dolguda 1.50 x 1.30 x 0.27 m. ölçülerinde olan, yana yatık vaziyette, ortası oval şekilde işlenmiş, mermer malzemeli bir ambon saptanmıştır. Ambon incelendiğinde, oval yuvarlağın etrafına kademeli silme işlendiği görülmüştür (Fot. 16). Koridorun sonlandığı bölümde, birbirine yakın mesafede 0.98 x 0.48 m. ölçülerinde ve 1.12 x 0.66 m. ölçülerinde olan, köşeleri kırık mermer mimari parçalara rastlanmıştır Devşirme malzeme olarak kullanılan bu mimari parçaların, mezar yapısında kullanılabileceği tahmin edilmekle birlikte, bu mimari parçaların olduğu yerde kemik ya da pişmiş toprak kap parçalarına rastlanmamıştır. Ortaya çıkartılan yapı kalıntısının doğu tarafında, koridorla bağlantısı olmayan, köşeleri payandalarla güçlendirilmiş bir oda tespit edilmiştir. Oda içerisinde pişmiş toprak çatı kiremidi parçalarına ve moloz döküntüsüne rastlanmıştır. Bu oda, yüzeyden, kod olarak ortalama 1.90 m. alttadır. Odanın doğu duvarına, muhtemelen sonraki dönemlerde kullananlar tarafından eklenmiş bir duvar kalıntısı mevcuttur. Sonradan eklenen bu duvarda bağlayıcı malzeme olarak kireç kullanılmıştır. Yapılma amacı da tahminen oda girişini daraltıp, kapı görünümü vermek olmalıdır. Oda girişinin önünde düzgün kayrak taşlarından yapılmış taban döşemesi yer almaktadır. Taban döşemesinin altında beyaz harç tabakası görülmektedir. Harç tabakası ana toprak üzerine dökülmüştür. Taban döşemesi güneye doğru devam etmektedir (Fot. 17). 2010 yılı içerisinde yapılan bir aylık kurtarma kazısı neticesinde, ortaya çıkan yapı kalıntısının, güney istikamete doğru devam eden sütunlu ve payandalı bir yapı olduğu saptanmıştır. 2011 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı çalışmalarına Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınan 16/05/2011 tarih ve 103839 sayılı ruhsat ve Valilik Makamı’nın 03/10/2011 tarih ve 3237 sayılı Olur’u ile 04/10/2011 tarihinde başlanılmış, 02/11/2011 tarihinde çalışmalar sona erdirilmiştir. Kazının finansmanı Bakanlığımız, 50 DÖSİMM’den gönderilen ve İl Özel İdaresi’ne aktarılan 15.000 TL. ödenekle sağlanmıştır. 2011 yılı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Recep KARACA ve onbir işçiden oluşan bir ekipçe gerçekleştirilmiştir. 2011 yılı kazı çalışmaları, kilisenin 2010 yılında ortaya çıkartılan 25.00 m. uzunluğunda, 7.00 m. eninde olan kalıntısının koridor, kuzey duvarı kenarı ve güney bölümünde gerçekleştirilmiştir. 2010 yılında ortaya çıkartılan kuzey yan nefteki kuyu benzeri düzensiz taşlarla çevrilmiş yapı ile koridordaki düzensiz taşlar kaldırılmıştır (Fot. 18). Koridorun sonundaki oda tabanını temizleme çalışmasında, yüzeyden 2.00 m. alt kodda yer alan odada mezarlar ortaya çıkmıştır. Mezar 5: Üzeri düzgün kayrak taşlarıyla kapatılmış, köşeleri pişmiş toprak tuğla, taş ve mermer devşirme malzeme ile ölçüleri 1.80 m. uzunluğunda, 0.50 m. genişliğinde 0.35 m. derinliğinde olan, çevresi pişmiş toprak tuğla, taş ve devşirme malzeme ile örülmüş, sandık tipi bir mezardır (Fot. 19). Devşirme malzeme olarak kullanılan, 0.24 x 0.13 m. ölçüsündeki kırık mermer bir parça üzerine yazıt yer almaktadır (Fot. 20). Dorsal yatırılmış, kafatası batı yöne bakar vaziyette bir yetişkine ait inhumasyon gömüdür. Mezar 6: Mezar 5’e yakın mesafede, odanın köşesinde, 1 adet basit toprak mezar tespit edilmiştir. İnhumasyon gömü uygulanan mezarda, kafatası batı yöne çevrik durumdadır. Dağılmış vaziyetteki diğer iskelet parçalarından hareketle, bu mezarın bir çocuk bireye ait olduğunu söylemek mümkündür. Bu mezarda, ölü hediyesi olarak, çapları ortalama 4,5-5 cm. olan 4 adet, cam bilezik ile 2,2 cm. çapında olan 2 adet bronz küpe ele geçmiştir. Kilise kalıntısının kuzey duvarında, temel seviyesine inme çalışmaları sürdürülürken, bu bölümde de mezarlarla karşılaşılmıştır. Mezar 7: Kuzey duvarına yakın mesafede, kenarlarda düzgün kesme taşlarının kullanıldığı, üstü kayrak taşları ile kapatılmış, 1.90 m. uzunluğunda, 0.47 m. genişliğinde, 0.33 m. derinliğinde olan, sandık tipi bir mezar ortaya çıkarılmıştır. Kafatası batıya dönük bir biçimde dorsal pozisyonlu inhumasyon gömü, yetişkin bir bireye aittir. Mezarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir (Fot. 21). Mezar 8: Mezar 7’nin yanında, köşeleri basitçe taşlarla oluşturulmuş, sandık tipinde bir mezardır. 0.80 m. uzunluğunda, 0.25 m. genişliğinde, 0.28 m. derinliğindedir. Dorsal pozisyonlu olan inhumasyon gömü çocuk bir bireye aittir. Bu mezarda da herhangi bir ölü hediyesine rastlanmamıştır. Kilise kalıntısının güney bölümünde yapılan kazı çalışmalarında, yüzeyden ortalama 0.50 m. derinliğe inilmiş olup, güney cephe duvarları büyük ölçüde ortaya çıkarılmıştır. Güney cephe duvarına yakın mesafede, düzgün kesme taşlarla örülmüş içi toprak dolgulu olan, 2.15 m. uzunluğunda, 0.95 m. genişliğinde, muhtemelen bir mezar yapısı olarak hazırlanmış ancak içinde herhangi bir gömü gerçekleştirilmemiş olan bir mimari kalıntı 51 tespit edilmiştir. Kilisenin orta nefi olarak tanımlanabilecek apsidal çıkıntılı güney bölümü, zamanla tahrip olduğundan, mevcut mimari elemanlar dağınık vaziyette, döküntü toprağı içinde bulunmuştur. Yüzeyden 1.90 m. alt kotta olan, döküntü toprakla dolu orta nef kısmının 10.00 x 5.00 m. olan kısmı kazılmış ve ortaya çıkarılmıştır. Orta nef bölümü zemininde, karo şeklinde döşenmiş pişmiş toprak taban kiremitleri kullanıldığı tespit edilmiştir. Zeminde, ortada birbirine yakın ölçüde 1.29 x 0.86 x 0.25 m. ölçülerinde olan iki mimari eleman arasında, 1.54 m. çapında olan diğer mimari parçalara rastlanmıştır. Kilise kalıntısının tahrip olmuş üst mimari yapısının orta nef bölümünde, mimari parçalar olarak, templon payesi, sütunce, haç kabartmalı sütun başlıkları ile bol miktarda çatı kiremidi ve düzensiz taşlar ortaya çıkartılmıştır (Fot. 22). Orta apsisin dış duvarında, birbirine yakın mesafede, yüzeye yakın olarak, üç tanesi boş olmak üzere, toplam 5 adet mezara rastlanmıştır. Mezarların dört adedi birbirine paralel olup, yani doğu-batı yönünde olup, diğeri kuzeydoğu-güneybatı istikametindedir (Fot. 23). Mezar 9: Orta apsisin güney kenarda yer alan, üzeri kayrak taşları ile örtülü, köşeleri az işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. 1.75 m. uzunluğunda, 0.50 m. genişliğinde, 0.35 m. derinliğe sahiptir. Doğu-batı doğrultu mezarda inhumasyon gömü uygulanmış olup, iskelet dorsal pozisyondadır. Yetişkin bir bireye ait olan mezarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir. Mezar 10: Orta apsisin güney kenarında yer alan mezarlardan, içinde gömü yapılan ikincisidir. 1.10 m. uzunluğunda, 0.40 m. genişliğinde, 0.40 m. derinliğindedir. Üzeri kayrak taşları ile kapatılmış olan mezarın köşeleri az işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. Mezarda sadece kafatası ortaya çıkartılmış olup, iskeletin diğer parçalarına rastlanmamıştır. Kafatası kenarında 5,3 x 3,6 cm. ölçülerinde olan, bronz malzemeli delikli bir haç kolye in-situ olarak ele geçmiştir (Fot. 24). Sonuç olarak; 2011 yılı içerisinde yapılan bir aylık kazı çalışmasında, şapele (Parekklesion) bitişik kilise olarak tanımlayabileceğimiz yapı kalıntısının, orta nefin bir bölümü ile kuzey duvarında seviye inme çalışması yapılmış olup, güney cephesinde de duvarın yüzeyden 0.50 m.lik bölümünün ortaya çıkarılması gerçekleştirilmiştir (Fot. 25). 2012 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı Çalışmaları’na Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 16/03/2012 tarih ve 60348 sayılı ruhsatı ve Valilik Makamı’nın 17/09/2012 tarih ve 3386 sayılı Olur’u ile 17/09/2012 tarihinde başlanılmış, 11/10/2012 tarihinde sona erdirilmiştir. Kazının finansmanı Bakanlığımız, DÖSİMM’den İl Özel İdaresi’ne aktarılan 20.000 TL. ödenekle sağlanmıştır. 2012 yılı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Recep KARACA ve onbeş işçiden oluşan bir ekipçe gerçekleştirilmiştir. 52 2012 yılı içerisinde yapılan kurtarma kazısı çalışmasında; önceki yıllarda 25.00 x 7.00 m. ölçülerinde ortaya çıkarılan kilise kalıntısının, tamamına yakın bölümü kazılmış olup, kilisenin boyutları 25.00 x 12.00 m. ölçülerine ulaşmıştır. Orta nef ve güney nef bölümlerindeki dolgu toprağı kaldırılmış olup, orta apsis ve güney apsis duvarlarının dışındaki mezarlar ortaya çıkartılmıştır. Orta nef ve güney nefin tamamı ortaya çıkartılmış, dış narteks bölümünün de güney duvarı hariç olmak üzere, geri kalanı netleştirilmiştir. Kilisenin, taban seviyesine göre yüksekliği yer yer 2.00 m. ila 1.70 m. arasında değişen dolgu toprağı ile dolu olan orta nef ve güney nef temizlenmiştir. Orta nef ve güney nefteki dolgu toprağında bol miktarda çatı kiremidi parçası bulunmuştur. Orta nefin doğu kısmı tamamen ortaya çıkartılmış olup, 1.00 m. yüksekliğinde üst basamakları tahrip olmuş durumdaki apsis temizlenmiştir. Sıva ile kaplı olan basamaklı apsisin üst basamaklarının tahrip olduğu saptanmıştır. Apsisin sol tarafındaki ilk basamakta ise mermer devşirme malzeme (paye) kullanıldığı görülmüştür. Güney nef ile orta nef ara duvarında 1.30 m. aralıklarla sütun kaideleri ortaya çıkarılmıştır. Sütun kaideleri, 2010 yılı kazısında ortaya çıkartılan kuzey nef ile orta nef arası duvardaki sütun kaideleriyle simetrik yapıdadır (Fot. 26, 27). Orta nefte bir ucu kırık, bir tarafında haç işli, mimari taşıyıcı eleman ile sütun kaidesi ve yarım sütun şeklinde ortası oval mimari parça bulunmuştur. Kilise kalıntısının güney duvarı, 2010 yılı kazısında ortaya çıkartılan kuzey duvarı gibi payandalı olup, 2010 yılında kuzey duvarda ortaya çıkartılan kuyu benzeri yapı burada da bulunmuştur. Yaklaşık 1.80 m. boyunda olan kuyuda, mermer devşirme malzemelerin kullanıldığı görülmüştür. Kuyu dolgu toprağında herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır (Fot. 29). Güney nefte de içten payandalı bir şekilde yapılmış payandalara, muhtemelen geç dönemlerde eklenmiş, örgü tekniği değişik bir duvar eklentisi yapıldığı görülmüştür. Güney nefte apsis önünde 0.80 m. uzunluğunda, yerinde sabit sütun ve ilaç kaşığına benzer bir kaşık ve bol miktarda renkli sıva parçası ele geçmiştir (Fot. 30). Narteksten, naos bölümüne girişte 2.30 m. uzunluğunda, 1.40 m. genişliğinde mermer giriş eşiği ortaya çıkartılmıştır (Fot. 31). Mermer giriş eşiğine yakın bölgede, kenarları kırık sütun kaidesi, sütunce ile mermer paye ve demir kilit parçası bulunmuştur. Paye topuz başlı olup, Erken Bizans döneminde sıklıkla kullanılmıştır (Fot. 32). Dış narteks bölümünün güneybatı bölümünde 0.76 x 0.87 x 0.76 x 0.87 m. ölçülerinde 0.75 m. derinliğinde, köşesi ve kenarları kırık, mermerden yapılmış bir vaftiz havuzu tespit edilmiştir. Vaftiz havuzu, dıştan dört kollu haç ile içten dört yapraklı yonca (tetrakonchos) kesitlidir (Fot. 33, 34). Vaftiz havuzunun kenarında da burgu kulplu cam bardak parçası ve kenarı yazıtlı mermer kap parçası ele geçmiştir (Fot. 35, 36). Kilise kalıntısının güney cephesi duvarında temel seviyesine inme çalışması yapılmıştır. Güney duvarına bitişik vaziyette mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Mezar 11: Güney duvarına bitişik yapılan mezarlardan birisidir. Üzeri kayrak taşları ile kapatılan mezarın, kenarlarında düzgün kesme taşların kullanıldığı sandık tipi bir me53 zardır. 0.55 m. uzunlukta, 0.20 m. genişlikte ve 0.25 m. derinliktedir. Mezar, bir bebeğe ait olup, inhumasyon gömü uygulanmıştır. Batı yöne çevrili kafatası dışında diğer kemikler erimiş durumdadır. Mezarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntuya rastlanılmamıştır (Fot. 37). Mezar 12: Yine güney duvara bitişik durumda yapılan mezarlardan birisidir. 1.80 m. uzunlukta, 0.40 m. genişlikte ve 0.37 m. derinliktedir. Üst kısmı kayra taşları ile kapatılmış, kenarları yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. Mezarın alt kısmı kaçak kazıcılar tarafından tahrip edilmiş durumdadır. Yetişkin bir bireye ait inhumasyon gömü uygulanan bir mezardır (Fot. 38). Mezar 13: Mezar 12’ye yakın mesafedeki mezarlardan biridir. Üzeri kayra taşları ile kapatılmış, kenarları yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. 1.10 m. uzunlukta, 0.30 m. genişlikte ve 0.30 m. derinliktedir. Dorsal pozisyondaki gömü, genç bir bireye ait olup, inhumasyon gömü uygulanmıştır (Fot. 39). Mezar 14: Mezar 13 ile yan yana olan bir diğer mezardır. Üzeri kayra taşları ile kapatılmış, kenarları yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. 1.15 m. uzunlukta, 0.40 m. genişlikte ve 0.30 m. derinliktedir. Dorsal pozisyondaki gömü, genç bir bireye ait olup, inhumasyon gömü uygulanmıştır ancak, Mezar 13’deki gömüye nazaran iskelet daha fazla erimiş durumdadır. 2012 yılı kazı çalışmalarında büyük oranda ortaya çıkarılan büyük apsisin doğu dış duvarı ile şapel giriş holünün doğu dış duvarına bitişik durumda olan 9 adet mezar tespit edilmiştir. Mezar 15-21: Büyük apsisinin doğu dış duvarına bitişik olarak yapılan mezarlardır. Üst kısımları kayrak taşları ile kapatılmış olup, köşelerde yarı işlenmiş taşlar kullanılarak oluşturulmuş sandık tipi mezarlardır. Mezarlar doğu-batı yönünde, birbirine yakın mesafededir. Baş tarafları batı yönlü olan sandık mezarlar ortalama 1.80 m. uzunlukta, 0.50 m. genişlikte ve 0.35 m. derinliktedir. Dorsal posizyonlu inhumasyon gömüler, genel olarak yetişkin ve genç bireylere aittir. Bazılarının iskeletlerinde tahribatlar söz konusu olup, bunun nedeni yüzeye çok yakın olmaları ve kaçak kazılardır. Yetişkin bir bireye ait olan Mezar 17’de ölü hediyesi olarak, tamamen korozyona uğramış, kırık durumdaki 2 x 3 cm. ölçüsünde bir haç ele geçmiştir. Diğer mezarlarda ise herhangi bir ölü hediyesine rastlanmamıştır. Bu mezarların, olasılıkla şapelde görevli olan rahiplere, kiliseyi yaptıran ya da yapımına destek sağlayan kişi ve ailesine ait olabileceği ileri sürülebilir (Fot. 40). Mezar 22-23: Şapel giriş holünün doğu dış duvarına yakın yapılan 2 adet mezardır. Üst kısımları kayrak taşları ile kapatılmış olup, köşelerde yarı işlenmiş taşlar kullanılarak oluşturulan, doğu batı yönlü, sandık tipi mezarlardır. İskeletlerin baş tarafları batı yönlü olan sandık mezarlar 1.80 m. uzunlukta, 0.50 m. genişlikte ve 0.35 m. derinliktedir. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler, genel olarak yetişkin ve genç bireylere aittir. 54 Bu mezarların dışında, büyük apsisin doğu dış duvarı kenarında 1 adet kiremit mezar tipine rastlanmış, ancak bu mezara gömü gerçekleştirilmediği tespit edilmiştir. Sonuç olarak 2012 yılı içerisinde yapılan yirmibeş günlük kurtarma kazısı kazı çalışmalarında, şapele bitişik, kilise olarak tanımlayabileceğimiz yapı kalıntısının tamamına yakını ortaya çıkartılmıştır. Bazilikal planlı kilisenin doğu ve batı taraflarında karşılaşılan sandık tipi mezarların, Doğu Roma (Bizans) Dönemi gömüleri olduğu anlaşılmıştır. Kilisenin mimarisinin tam olarak saptanabilmesi amacıyla, 2013 yılındaki çalışmalarda, mimariyi bütünlüğü eksik bırakan noktalarda kazı ve temizlik çalışmaları gerçekleştirilmesi planlanmıştır. 2013 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı Çalışmaları’na Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınan 08/03/2013 tarih ve sayılı ruhsat ve Valilik Makamı’nın 19/08/2013 tarih ve 2763 sayılı Olur’u ile,15/08/2013 tarihinde başlanılmış, 13/09/2013 tarihinde sona erdirilmiştir. Kazının finansmanı, Bakanlığımız, DÖSİMM’den İl Özel İdaresi’ne aktarılan 45.000 TL. ödenek ile sağlanmıştır. 2013 yılı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Recep KARACA, Uzman/ Sanat Tarihçi Savaş GÜRBÜZ ve yirmibeş işçiden oluşan bir ekipçe gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde yapılan çalışmalarda; önceki yıllarda 25.00 x 10.00 m. ebatlarında ortaya çıkarılan kilise kalıntısının tamamı ortaya çıkartılmış olup, kilisenin boyutları son haliyle 26.00 x 15.00 m. ölçülerine ulaşmıştır. Kilise kalıntısında; dış narteks güneybatı köşe ve batı duvarı giriş kapısı çalışmaları ile güney açması, doğu açması, kuzeydoğu ve kuzey açmaları olmak üzere, altı bölümde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. 2013 yılı çalışmaları öncesi, orta nef (iç narteks) bölümünde, kaçak kazıcılar tarafından bema bölümünün tahrip edildiği görülmüştür. Burada yapılan çalışmada 3.40 x 4.40 m. ölçülerinde mermer bir taban ortaya çıkartılmıştır (Fot. 41). Bema bölümü ile orta nef (iç narteks) bölümünde kot farkına rastlanmamıştır. Bema bölümünde, 2010 yılı kazı çalışmalarında ele geçen bronz döküm haç gibi, üzerinde kazıma tekniği ile Hz. İsa betimlemesi işlenmiş olan, kapaklı bir bronz haç daha bulunmuştur (Fot. 42). Kilisenin taban kodunun, günümüz toprak yüzeyi kodundan, yapı genelinde yer yer 2.00 m. ila 1.70 m. aşağıda olduğu saptanmıştır. Dış narteks güneybatı bölümünde, çalışmalara engel teşkil eden bir ağaç kaldırılmış olup, dolgu toprağı temizleme çalışmasında, yüzeye yakın taş yığınları içinde 1 adet cam malzemeli çocuk bileziği bulunmuştur. Benzer şekildeki cam (opalin) bilezikler, 2012 yılı kazı sezonunda Mezar 6’da da ele geçmiştir (Fot. 43). Güneybatı bölümdeki dolgu toprağında, önceki yıllardaki kazı çalışmalarında, diğer bölümlerde (kuzey, orta ve güney nef) rastlandığı gibi bol miktarda çatı kiremidi parçası ve moloz taş kalıntısına rastlanmıştır. 55 Dış narteks bölümünün, kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan güneybatı odası, içten payandalı ve sekili olup, 2010 yılı kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan dış narteks kuzeybatı odası ile simetrik olduğu saptanmıştır. Oda, kare şeklinde olup, girişi dış nartekse açılmaktadır. Yine, güneybatı bölümünde 0.80 m. uzunluğunda, 0.10 m. kalınlığında, eski kırıkları olan, tahrip olmuş çelenk içerisinde kazıma haç görülen, bir yüzü sarmal bitki motifli sunak taşı ile taşçı tarağı izleri belli olan 0.85 m. uzunluğunda, 0.40 m. eninde olan, tüm yüzü boş bırakılmış mimari bir eleman bulunmuştur. Dış narteks batı duvarı tamamen ortaya çıkartılmış olup, uzunluğu 14.80 m. olarak ölçülmüştür. Batı duvarında 1.50 m. genişliğinde eşikli, payandalarla güçlendirilmiş kapı girişi ortaya çıkartılmıştır (Fot. 44). Kapı girişinde, İÖ. 62 tarihli Roma Cumhuriyet Dönemi’ne ait gümüş bir sikke (Fot. 45) ve kolları taş kakma tekniğinde süslenmiş, 0.17 x 0.13 m. ölçüsünde olan demir bir haç ele geçmiştir (Fot. 46). Kilise güney cephe duvarına yakın bölgede, büyük bir pithos parçasının ağız kısmı ele geçmiş olması bakımından, olasılıkla kilise kalıntısının bu bölümü ambarla ilişkilidir. Kilise güney cephe duvarının güneybatı bölümünde, kilise duvarına paralel olarak yapılmış 3 adet mezar tespit edilmiştir. Mezar 24-27: Birbirine yakın mesafede yapılan 3 adet mezardır. Üzerleri kayra taşları ile kapatılmış, kenarları yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi mezarlardır. Ortalama 1.00 m. uzunlukta, 0.50 m. genişlikte ve 0.30 m. derinliktedir. Mezarlar doğubatı doğrultulu olup, iskeletlerin baş kısmı batı yönlüdür. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler yetişkin bireylere aittir. Mezarlarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir. Güney açmasında 4.00 x 3.00 m. ölçülerinde, 0,50 m. yüksekliğinde ve 1.00 m. kalınlığında olan, bazı bölümleri tahrip olmuş durumda duvar kalıntıları da ortaya çıkartılmıştır. Güneyde yer alan açmadaki çalışmalarda, , kilise güney duvarına bitişik vaziyette, birbirine yakın durumda olan 8 adet mezar tespit edilmiştir. Mezar 28-35: Üzerleri kayra taşları ile örtülü, köşeleri yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi mezarlardır. Günümüz yüzeyinden 0.30 m. ila 0.70 m. derinlikte tespit edilen sandık mezarlar ortalama 1.80 m. uzunlukta, 0.40 m. genişlikte ve 0.35 m. derinliktedir. Baş kısmı batı yönlü olan mezarlar doğu-batı doğrultuludur. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler yetişkin bireylere aittir. Mezarlarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir1. 1 Tokul Kilisesi çevresinde 2013 yılı öncesinde ortaya çıkarılan mezarlarda ele geçen iskeletlerin analizleri, Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 26/01/2011 tarih ve 17711 sayılı izinleri ile, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü, Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Cem ERKMAN başkanlığındaki uzmanlarca gerçekleştirilmiştir. 2013 yılı kazı sezonunda ele geçen iskeletlerin analizleri Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 24/10/2013 tarih ve 202799 sayılı izinleri ile yine Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü’nce gerçekleştirilecektir. 56 Kilise kalıntısının 40.00 m. kuzeyinde yer alan açmada, toprak yüzeyinden 0.30 m. derinliğe inildiğinde, kuzey-güney doğrultulu, 12.70 x 4.00 x 0.40 m. ölçülerinde olan bir duvar tespit edilmiştir. Duvar yüksekliği ortalama 0.50 m.dir. Bu duvarın bazı bölümleri tahrip olmuş olup, olasılıkla Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne ait bir evin taban döşemesidir. Odalar birbirine bölünmüş vaziyettedir ancak duvarlar simetrik değildir. Yapının temel kısmı bulunmuş olduğundan, duvarların altında ana toprağa ulaşılmıştır (Fot. 47). Bu duvar kalıntısında yapılan çalışmalarda, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne ait 1 adet pişmiş toprak kandil ele geçmiştir (Fot. 48). Simetrik olmayan bu duvarların yakınında, birbirine yakın mesafede yer alan 5 adet mezar tespit edilmiştir. Mezar 36-41: Üzerleri kayra taşları ile örtülü, köşeleri yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi mezarlardır. Günümüz yüzeyinden 0.30 m. ila 0.70 m. derinlikte tespit edilen sandık mezarlar ortalama 1.80 m. uzunlukta, 0.40 m. genişlikte ve 0.35 m. derinliktedir. Baş kısmı batı yönlü olan mezarlar doğu-batı doğrultuludur. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler yetişkin bireylere aittir. Mezarlarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir Mezar 42-43: Mezar 36-41’e yakın mesafede tespit edilen iki mezardır. Üzerleri kayrak taşları ile örtülü olan mezarların köşeleri yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi mezarlardır. Ölçüleri açısından diğer mezarlardan biraz farklıdır. 2.00 m. uzunlukta, 0.80 m. genişlikte ve 0.40 m. derinliktedir. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler yetişkin bireylere aittir. Mezarlarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir2. 2013 yılı kazı çalışmaları sonucunda, mimari olarak kilisenin tamamı ortaya çıkarılmıştır. 2 Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nün, 2012 yılı Tokul Kilise Kurtarma Kazısı’nda ele geçen iskeletler üzerinde yaptığı analiz raporlarına göre, iskeletlerde gözlemlenen travmalar ve diğer sağlık lezyonlarının, bireylerin yaşam koşullarının zor ve sağlık sorunlarının fazla olduğunu gösterdiğine işaret edilmektedir. Buna karşın, dişlerle ilgili analizlere bakıldığında, genç bireylerin ağız sağlığının, çağın diğer toplumlarıyla karşılaştırıldığında, daha iyi durumda oldukları ifade edilmektedir. Bu konuda bkz: Ö.SURULA.C. ERKMAN-M. TÜRKRÜZÜN- Y. ALKAN- S.SAĞIR- Ö.ŞİMŞEK, 2012, “Çiledir Höyük ve Tokul Şapel Kazısı İskeletlerinin Paleantropolojik Açıdan Değerlendirilmesi”, 27. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, Ankara, s. 179-190. 57 Tokul Kilise Kurtarma Kazısı’nın 2009-2013 Arası Genel Değerlendirmesi Frigya’nın Doğu Roma (Bizans) Dönemi idari sınırları için, kilise kayıtlarına bakıldığında, Frigya Pakatiana Eyaleti’nin Başpiskoposluğu’nun Laoidikeia’da olduğu bilinmektedir (Denizli-Ladik). Efsanevi kurucu Kotys’ın kenti anlamına gelen Kotiaion (Kütahya) ve Aizanoi (Çavdarhisar-Kütahya) ise başpiskoposluğa bağlı piskoposluk merkezleridir. MS. 10. yüzyılda Kotiaion’un, “Opsikion Theması”na bağlı olduğu bilinmektedir3. Aslanapa-Tokul Köyü de bu bölge içinde yer almaktadır. 2013 yılındaki kazı çalışmaları sonucuna göre; iki evreli olarak düşünülen yapının birinci evresindeki mermer sütunlar, kaideler, templon payeleri ve benzeri mimari plastik unsurların, ikinci evredeki yapıda duvar malzemesi olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. İkinci evrenin yöresel volkanik taşlarla örüldüğü anlaşılmıştır. Birinci evrede; daha sonraki evrelerde yapılmış olan vaftizhane ve odaların yer aldığı bölümden, mermer döşemeli kapı girişinden yine pişmiş toprak döşemeli zemine, sütunlarla ayrılan üç nefli yapının naos kısmına geçiş yapılmıştır. Dış narteks bölümünün sonradan eklendiği, duvar örgü sisteminden anlaşılmaktadır. İkinci evrede; dış narteks bölümü yapıya eklenmiştir. Üç nefli kilisenin batı tarafındaki giriş kısmının sağında, mermer malzemeli vaftiz havuzu (kolymbethra) yer alır. Vaftiz havuzu dıştan haç, içten dört yonca yaprağı şeklindedir. Sol tarafta ise çeşitli amaçlar için kullanılan küçük odacıkların yer aldığı görülmüştür. Narteks’ten orta alana geçildiğinde, yani halkın ibadet alanı olan naos zemininin, pişmiş toprak kiremitlerle döşendiği, yan neflerde de aynı sistemin uygulandığı görülmektedir. Yan nefler, birinci evrede mermer sütunlarla ayrılmışken, ikinci evrede taş duvarlar örülerek ayrım sağlanmıştır. Burada, birinci evredeki mermer sütun ve kaidelerin, geç dönemde duvar içinde devşirme malzeme olarak kullanıldığını görmekteyiz. Kutsal bölüm olan bemanın 3.40 x 4.40 m. ölçülerinde mermer bloklarla kaplandığı ve burada yer alması gereken ambona ait mimari parçalarına, neflerin çeşitli bölümlerinde rastlanmasının nedeni, arazinin tarım amaçlı kullanımı olsa gerektir. Merdiven ve korkuluk levhalarına rastlanılmasa da, ambon platformu sol nef içinde bulunmuştur. Kiliselerdeki genellikle bema ile naos arasında olan yükselti farkına burada rastlanmamaktadır. Naosun pişmiş toprak, bemanın ise mermer döşeme ile inşa edilmesi ise, olasılıkla bemanın kutsallığını artırmak içindir. Apsisdeki basamakların üç sırası kurtarılabilmiş ve üzeri kerpiç sıva ile düzenlenmiştir. Bu bölümde templon paye ve sütuncelerine rastlasak da, ikonastasislere ve kiborion mimari öğelerine rastlanmamıştır. Bu durum, kilisenin MS. 11. ve 12. yüzyıl öncesine ait olduğuna işaret etmektedir. PARMAN, E, 2002, Ortaçağ’da Bizans Dönemi’nde Frigya (Phrgia) ve Bölge Müzelerindeki Bizans Taş Eserleri, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Eskişehir. 58 Kilisenin kuzeydoğu bölümünde, dört yapraklı yonca şeklindeki mimari düzenlemesi ile şapel-dua odası olarak inşa edildiğini düşündüğümüz bir mimari düzenleme yer almaktadır. şapel ya bölümünde, da dua odasının duvarlarında de olsa, KiliseninBu kuzeydoğu dört yapraklı yoncaçoğunlukla şeklindekidökük mimarivaziyette düzenlemesi renkliodası freskolar görülmektedir (Fot. 50). ilebordo şapel-dua olarak inşa edildiğini düşündüğümüz bir mimari düzenleme yer almaktadır. Bu şapel ya da dua odasının duvarlarında çoğunlukla dökük vaziyette de olsa, bordo renkli freskolar görülmektedir (Fot. 50). Kilisenin kuzey ve güney yönlerinde, çevredeki yıkıntılardan birçok sivil mimari yapının var olduğu anlaşılmaktadır. Kotiaion (Kütahya) piskoposluğuna bağlı olduğunu Kilisenin kuzey güney çevredeki yıkıntılardan birçok sivilulaşan mimari düşündüğümüz bu ve kilise, üç yönlerinde, nefli bazilikal planı ile bölgede günümüze ender yapının var olduğu anlaşılmaktadır. Kotiaion (Kütahya) piskoposluğuna bağlı olduğunu yapılardan birisidir. Yapının ilk evresinde mermer sütunların, kaidelerin, sütuncelerin Doğu düşündüğümüz bu kilise, üç nefli bazilikal planı ile bölgede günümüze ulaşan ender yaRoma (Bizans) Dönemi mimarisini yansıtmasıyla birlikte, ikinci evresinde düzgün kesme taş pılardan birisidir. Yapının ilk evresinde mermer sütunların, kaidelerin, sütuncelerin Doğu kullanımı ile Dönemi kilisede mimarisini büyütme çalışmaları dikkat çekmektedir. İkinci evrede narteks Roma (Bizans) yansıtmasıyla birlikte, ikinci evresinde düzgündış kesme yapılarak, mermer vaftiz havuzu burada kullanılmış ve nişlerle oluşturulmuş odalar taş kullanımı ile kilisede büyütme çalışmaları dikkat çekmektedir. İkinci evrede dış narteks ise olasılıkla,mermer çok amaçlı Nüfusun ve arttığına eden bu odalar çalışmalar yapılarak, vaftizkullanım havuzu görmüştür. burada kullanılmış nişlerleişaret oluşturulmuş ise ile kilisenin çok bölgede döneminin ölçekli birNüfusun yapısı olduğu anlaşılmaktadır. olasılıkla, amaçlı kullanımorta görmüştür. arttığına işaret eden bu çalışmalar ile kilisenin bölgede döneminin orta ölçekli bir yapısı olduğu anlaşılmaktadır. Kilisenin apsisinin doğusuna paralel yapılan kuzey-güney doğrultulu sandık tipi Kilisenin doğusuna paralel yapılan kuzey-güney doğrultulu sandık tipi memezarlar ile apsisinin güney duvarına paralel şekilde yapılan kuzey-güney ve doğu-batı doğrultulu zarlar iletipi güney duvarına paralelburada şekildegörevli yapılanolan kuzey-güney doğu-batı doğrultulu sansandık mezarlar, olasılıkla rahiplere, ve kiliseyi yaptıran kişi ve ailesine, dık tipi mezarlar, burada rahiplere, kiliseyi yaptıran kişi ve ailesine, çevrede yaşayanolasılıkla ve kiliseye bağışgörevli yapan olan ailelere aittir. Kilise mimarinin göreceli büyüklüğü çevrede yaşayan ve kiliseye bağış yapan ailelere aittir. Kilise mimarinin göreceli ve çevresindeki mezarlardan hareketle, yörede güçlü bir köysel yerleşimin vebüyüklübuna bağlı ğü ve çevresindeki mezarlardan hareketle, yörede güçlü bir köysel yerleşimin ve buna bağlı olarak nüfusun olduğunu ileri sürmek mümkündür (Fot. 51, 52). olarak nüfusun olduğunu ileri sürmek mümkündür (Fot. 51, 52). İskeletlere İlişkin Paleoantropolojik Bulgular ve Değerlendirme: İskeletlere İlişkin Paleoantropolojik Bulgular ve Değerlendirme: a) Demografik Yapı: a) Demografik Yapı: Kazıdan ele geçen iskelet 49 bireyden oluşmaktadır. Bunların fetus, Kazıdan ele geçen iskelet serisiserisi 49 bireyden oluşmaktadır. Bunların 2’si 2’si fetus, 3’ü 3’ü bebek, 12’si çocuk, 11’i kadın ve 19’u erkektir (Tablo1). Korunma durumlarının bebek, 12’si çocuk, 11’i kadın ve 19’u erkektir (Tablo1). Korunma durumlarının kötü ol-kötü olmasından dolayı bireyin cinsiyet tespiti yapılamamıştır (Tablo masından dolayı iki iki bireyin cinsiyet tespiti yapılamamıştır (Tablo 1).1). Tablo 1: Demografik Yapı Tablo 1: Demografik Yapı Cinsiyet Kadın Erkek Belirsiz Toplam % Fetüs 2 4,08 Bebek (0-2,5) 3 6,12 Çocuk (2,5-18) 12 24,48 3 6,12 18 36,73 11 22,44 100,00 Genç Erişkin (18-30) 2 1 Orta Erişkin (30-45) 6 10 İleri Erişkin (45- ) 3 8 Toplam 11 19 2 49 22,44 38,77 4,08 100,00 % 2 59 60 Bir toplumdaki en iyi sağlık göstergelerinden olanbebek bebekveveçocuk çocukölümleri, ölümleri,ToTokul Bir toplumdaki en iyi sağlık göstergelerinden biribiri olan Köyü Kilisesi çevresindeki mezarlarda tespit edilen bireylerinde oldukça yaygındır. 49 bireyin kul Köyü Kilisesi çevresindeki mezarlarda tespit edilen bireylerinde oldukça yaygındır. 49 bireyin ve çocukların oluşturması, beslenme yetersizliği ve sağlıksız 17’sini17’sini fetüs, fetüs, bebekbebek ve çocukların oluşturması, beslenme yetersizliği ve sağlıksız çevre çevre koşulları olduğunu düşündürmesi oldukça çekicidir. Ancak, diğerAnadolu eski koşulları olduğunu düşündürmesi açıdanaçıdan oldukça dikkatdikkat çekicidir. Ancak, diğer eski Anadolu toplumları ile karşılaştırıldığında, bu oranın az olması (%34,69), sosyo-ekotoplumları ile karşılaştırıldığında, bu oranın daha daha az olması (%34,69), sosyo-ekonomik nomik yapının kuvvetli olduğunu göstermektedir. Toplulukta erişkinbireylerin bireylerinölüm ölümyaş yapının daha daha kuvvetli olduğunu göstermektedir. Toplulukta erişkin yaş ortalaması yaklaşık 41 olarak tespit edilmiştir. Ortalama yaşam uzunluğu, kadınlarda ortalaması yaklaşık 41 olarak tespit edilmiştir. Ortalama yaşam uzunluğu, kadınlarda yaklaşık yaklaşık 40, erkeklerde ise yaklaşık yıldır2).(Tablo 2). 40, erkeklerde ise yaklaşık 42 yıldır42 (Tablo Tablo 2: Ortalama Ölüm Yaşları Tablo 2: Ortalama Ölüm Yaşları Kadın Erkek Erişkin N X 11 19 30 39,77 42,23 41,09 b) Genel Sağlık Yapısı: b) Genel Sağlık Yapısı: 1-Tokul Köyü Kilise topluluğu travmalar açısından incelendiğinde toplam 11 bireyde (% 22,44) yaralanma olgusuna rastlanmıştır. Kafa yaralanmaları 5 bireyle toplam % 10,20 1-Tokul Köyü Kilise topluluğu travmalar açısından incelendiğinde toplam 11 bireyde oranındadır. Bunların 1’i kadın, 3’ü erkek ve 1’i 9 yaşında bir çocukta gözlenmiştir. Gövde (% 22,44) yaralanma olgusuna rastlanmıştır. Kafa yaralanmaları 5 bireyle toplam % 10,20 yaralanmaları ise toplam 6 bireyde (% 12,24) mevcuttur. 3 erkek bireyde kaburga kırığı ve 1’i kadın, kırık 3’ü erkek ve 1’i 9 Kaburgası yaşında birkırılan çocukta gözlenmiştir. Gövde 1 oranındadır. erkek bireyinBunların el parmaklarında gözlenmiştir. bireylerin tümünde yaralanmaları ise toplam 6 bireyde (% 12,24) mevcuttur. erkek bireyde kaburga kırığı yalnızca 1 adet kırık saptanmıştır. Ayrıca 1 kadın ve 1 erkek3 bireyin tibiasında vurma ya dave 1 erkek bireyin el parmaklarında kırık gözlenmiştir. Kaburgası kırılan bireylerin tümünde çarpmadan kaynaklı yaralanma mevcuttur. Hem kafatası hem de gövde yaralanmalarının yalnızcaiyileşme 1 adet kırık tümünde izlerisaptanmıştır. saptanmıştır.Ayrıca 1 kadın ve 1 erkek bireyin tibiasında vurma ya da çarpmadan kaynaklı yaralanma mevcuttur. Hem kafatası hem de gövde yaralanmalarının 2-Spesifik olmayan hastalıklar arasında bakteriyel enfeksiyondan kaynaklanan periostümünde iyileşme izleri saptanmıştır. titis (kemik zarı iltihabı) toplulukta 14 bireyde, kemik ve kemik iliğine travma ya da açık yaralar gibi sebeplerle bakteri girişi sonucuarasında oluşan osteomyelit iliği iltihabı) ise 3 2-Spesifik olmayan hastalıklar bakteriyel (kemik enfeksiyondan kaynaklanan bireyde gözlenmiştir. Periostitis’e daha çok uzun kemiklerde ve % 21,42 oranında rastlaperiostitis (kemik zarı iltihabı) toplulukta 14 bireyde, kemik ve kemik iliğine travma ya da nılmıştır. açık yaralar gibi sebeplerle bakteri girişi sonucu oluşan osteomyelit (kemik iliği iltihabı) ise 3 3-Toplulukta anemi 11 bireyde gözlenmiştir. bireyde cribra orbitalia yine 6 bireybireyde gözlenmiştir. Periostitis’e daha çok 6uzun kemiklerde ve %ve 21,42 oranında derastlanılmıştır. porotic hyperostosis’e rastlanmıştır. 3-Toplulukta 11 bireyde gözlenmiştir. 6 oranında, bireyde cribra orbitalia ve yine 6 4- Osteofit, Tokul anemi Köyü Kilise topluluğunda % 24,48 omurların gövdesinde bireyde porotic hyperostosis’e rastlanmıştır. meydana gelen çökme ya da aşınmalar şeklinde kendini gösteren schmorl nodülü ise % 4- Osteofit, Tokul Köyü Kilise topluluğunda % 24,48 oranında, omurların gövdesinde 14,28 oranında gözlenmiştir. meydana gelen çökme ya da aşınmalar şeklinde kendini gösteren schmorl nodülü ise % 14,28 5-Toplulukta 4 bireyde (% 8,16) topuk dikenine rastlanmıştır. Topuk dikeni oluşumuna oranında gözlenmiştir. romatoid artritis, reiter sendromu ya da gut gibi hastalıkların sebep olmasının yanı sıra şiş5-Toplulukta 4 bireyde dikenine Topuk dikeni manlık, diyabet, fazla ayakta kalma (% ya da8,16) ağır iştopuk yükünün de etkilirastlanmıştır. olduğu da bilinmektedir. oluşumuna romatoid artritis, reiter sendromu ya da gut gibi hastalıkların sebep olmasının yanı Kireçlenme, en sık fazla rastlanılan eklem hastalığıdır. Topluluk içerisinde osteoartrit 10 da sıra6-şişmanlık, diyabet, ayakta kalma ya da ağır iş yükünün de etkili olduğu bireyde, % 20,40 oranında gözlenmiştir. bilinmektedir. 6- Kireçlenme, en sık rastlanılan eklem hastalığıdır. Topluluk içerisinde osteoartrit 10 bireyde, % 20,40 oranında gözlenmiştir. 60 c) Ağız ve Diş Sağlığı: c) Ağız ve Diş Sağlığı: Tokul Köyü Kilise kazısından ele geçen 49 bireyden 320 adet kalıcı diş ve 95 adet Tokul Köyü Kilise kazısından ele geçen 49 bireyden 320 adet kalıcı diş ve 95 adet süt süt dişi tespit edilmiştir. Tokul Köyü Kilise Kazısından ele geçen erişkin bireylere ait toplam dişi tespit edilmiştir. Tokul Köyü Kilise Kazısından ele geçen erişkin bireylere ait toplam 320 diş, 449 alveol ve 50 çene üzerinde yapılan paleopatolojik analiz sonucunda diş çürüğü, 320 diş, 449 alveol ve 50 çene üzerinde yapılan paleopatolojik analiz sonucunda diş çühypoplasia, diş taşı, apse,apse, ölümölüm öncesi dişdişkaybı ve periyodontal periyodontal rüğü, hypoplasia, diş taşı, öncesi kaybı(AMTL), (AMTL), aşınma aşınma ve rahatsızlıklar rahatsızlıklartespit tespitedilmiştir edilmiştir(Tablo (Tablo3).3). Tablo 3: Çene ve Diş Görülme Sıklığı Tablo 3: Çene ve Hastalıklarının Diş Hastalıklarının Görülme Sıklığı Paleopatolojik Lezyonlar Diş Çürüğü G/B 34/320 % 10,62 Hypoplasia 41/320 12,81 Diş Taşı 9/320 2,81 Apse AMTL 5/677 228/677 0,73 33,68 26/50 52 Periyodontal Rahatsızlık G:Gözlenen B:Bakılan Bu çalışmada ele alınan paleopatolojik bulgulara bakıldığında, Tokul Köyü Kilisesi çevresinde yaşayanların, temel besin üretim-tüketim ilişkileri hayvancılık ve tarıma, İlişkin Paleoantropolojik ve Değerlendirme: özellikleİskeletlere de tahıl ürünlerine dayandığını ileriBulgular sürmek mümkündür. Tarıma dayalı yaşam biçiminin beraberinde getirdiği diğer fizyolojik stresler, dengesiz ve düzensiz beslenme, b) Demografik enfeksiyonel hastalıklaraYapı: da rastlanılmıştır4. Sonuç olarak, 2010 yılından itibaren yılına kadar, halinde Kazıdan ele geçen iskelet serisi 49 bireyden2013 oluşmaktadır. Bunlarınbir 2’siaylık fetus, periyodlar 3’ü bebek, 12’si çocuk, devam eden Tokul Kilisesi Kurtarma ve Temizlik Çalışmalarında bulunan sütun başlıkları, 11’i kadın ve 19’u erkektir (Tablo1). Korunma durumlarının kötü olmasından dolayı 2 bireyin cinsiyet tespiti sunak, templon payelerinin stil özellikleri bakımından, kilisenin ilk evresinin MS. 6. yüzyapılamamıştır (Tablo 1). yılda, ikinci evresinin ise şapel kısmında bulunan rölikerin yazı stiline göre MS.10 ve 11. yüzyıllarda inşa edildiğini ileri sürmek olasıdır. Kilise bazilikal planda olup, erken dönem Tablo 1: Demografik Yapı Doğu Roma (Bizans) Dönemi kiliselerinin karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır (Fot. Cinsiyet Kadın Erkek Belirsiz Toplam % 53, 54 / Plan). Fetüs 2 4,08 2013 yılı kazı çalışmaları sonucunda, kilise ile ilgili son verilere ulaşılmış olup, kurtarma kazısı çalışmaları tamamen sonlandırılmıştır. Kilise kalıntısının3mimari bütünlüğü Bebek (0-2,5) 6,12 ortaya çıkartılmış ve planı tamamlanmıştır. Ortaya çıkartılan kilise kalıntısının korunması için Çocuk (2,5-18) 12 24,48 sundurma tekniği ile kapatılması planlanmış olup, konu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne Genç Erişkintarih (18-30) 2 yazı ile Kültür 1 3 Kültür Varlıkları 6,12 16/09/2013 ve 1105 sayılı ve Turizm Bakanlığı, ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne iletilmek üzere bildirilmiştir. Orta Erişkin (30-45) 6 10 2 18 36,73 İleri Erişkin (45- ) 3 8 11 22,44 Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı’nda ele geçen iskeletlerin inceleme sonuçlarına ilişkin detaylı makale Toplam 2 49 100,00 çalışması, Ahi Evran Üniversitesi11Fen-Edebiyat19Fakültesi Antropoloji Bölümü’nden Yrd. Doç Dr. A. Cem ERKMAN ve Uzman Yarenkür ALKAN tarafından hazırlanmış olup, “Tokul Köyü Kilise Kalıntısı İskeletle% rinin Paleoantropolojik Analizi”22,44 38,77 4,08 100,00 başlığı ile yayımlanması planlanmaktadır. Yukarıdaki kısa paleoantropolojik bilgiler, bu makaleden, yazarlarının izni doğrultusunda yararlanılarak bu bölüme eklenmiştir. 4 Bir toplumdaki en iyi sağlık göstergelerinden biri olan bebek ve çocuk ölümleri, Tokul 61 Köyü Kilise bireylerinde oldukça yaygındır. 49 bireyin 17’sini fetüs, bebek ve çocukların Harita 1: Kütahya İli, Aslanapa İlçesi, Tokul Köyü Harita 2: Tokul Köyü’nün 2,5 km. güneyinde yer alan kilise 62 Fot. 1 Fot. 2 Fot. 3 Fot. 4 63 Fot. 5 Fot. 6 64 Fot. 8 Fot. 9 Fot. 7 Fot. 10 Fot. 11 65 Fot. 12 Fot. 13 66 Fot. 14 Fot. 15 67 Fot. 16 Fot. 17 68 Fot. 18 Fot. 19 Fot. 20 69 Fot. 21 Fot. 22 70 Fot. 23 Fot. 24 Fot. 25 71 Fot. 26 Fot. 27 72 Fot. 28 Fot. 29 73 Fot. 30 Fot. 31 Fot. 32 Fot. 33 74 Fot. 34 Fot. 35 Fot. 36 Fot. 37 Fot. 38 75 Fot. 39 76 Fot. 40 Fot. 41 Fot. 42 Fot. 43 77 Fot. 44 Fot. 45 78 Fot. 46 Fot. 47 79 Fot. 48 Fot. 49 80 Fot. 50 Fot. 51 81 Fot. 52 82 Plan: 2013 Yılı İtibariyle 83 Yalakkaya Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması Yalakkaya Necropolis Rescue Excavation and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN* Elif ÖZER Canan OKAL Anahtar Sözcükler Kütahya, Roma Dönemi, Nekropol, Mezarlar, Sandık Mezar Keywords Kütahya, Roman Period, Necropolis, Graves, Cist Grave Özet Kütahya İli’nin, Çavdarhisar İlçesi yakınında yer alan Aizanoi Antik Kenti’nin nekropollerinden biri olan Yalakkaya Nekropolü’nde, kaçak kazı neticesinde kiremit mezar ve sandık mezar tipinde iki mezar ortaya çıkmıştır. Belirtilen yerde Müze Müdürlüğünce, Aizanoi kazı ekibi ile birlikte bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Sandık tipindeki mezarda inhumasyon gömüye ilişkin iskelet ortaya çıkarılmıştır. Sandık mezarda inhumasyon gömü yapılmışken, kiremit mezarda kremasyon gömü yapılmıştır. Sandık mezarda, olasılıkla iskeletin sağ eli hizasında bulunan bronz sikke İmparator Gordianus Pius Dönemi’ne aittir. Mezar çevresinde bulunan bir diğer bronz sikke ise İmparator Domitianus ya da Nero Dönemi’ne aittir. Sandık mezarda ve çevresinde, bir mermer stele ait parçalar da ele geçmiştir. Kazı ve temizlik çalışmaları sonucunda mezar toprak ile kapatılmıştır. Abstract Two graves, a tile grave and a cist grave, were unearthed by illicit excavators in the Yalakkaya Necropolis which is one of the cemeteries of ancient Aizanoi situated near Çavdarhisar district of Kütahya Province. A rescue excavation was initiated at the site with the cooperation of Aizanoi excavation team. A skeleton was discovered inside the cist grave which points to an inhumation burial. The tile grave was used for cremation. A bronze coin dated to the age of Emperor Gordianus Pius was discovered near the right hand of the skeleton. The other bronze coin discovered inside the grave was dated to the age of Emperor Domitianus or Nero. Fragments of a marble stele were discovered inside the cist grave and its surroundings. The grave was filled with earth after the excavation. Kütahya İli, Çavdarhisar İlçesi yakınlarında yer alan, Aizanoi Antik Kenti’nin 3 km. doğusunda, Cereller Mahallesi, Çavdarhisar Yolu ile çevre yolunu bağlayan Hacı Mahmut * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Prof. Dr. Elif ÖZER, Aizanoi Antik Kenti Kazı Başkanı, [email protected] Canan OKAL, Arkeolog, Diyarbakır Müze Müdürlüğü, [email protected] 84 ve Çamköy’e çıkan yolun kuzey kısmında, Tapu’da 08B Pafta, 2565 Parsel numarası ile Ali KARABULUT adlı vatandaş adına kayıtlı, 7500 m2’lik tarlada, 17/03/2011 tarihinde, saat 10:00 sularında kaçak kazı yapıldığının, Çavdarhisar İlçe Emniyet Amirliği’nin 17/03/2011 tarih ve 159 sayılı, Müdürlüğümüze hitaplı yazısı ile bildirilmesi üzerine, aynı gün belirtilen yer Müze Müdürlüğünce incelenmiştir (Uydu Haritası). Yalakkaya Mevkii olarak bilinen, 2565 parsel no.lu kaçak kazı yeri incelendiğinde, sandık mezar ve kiremit mezar olmak üzere, iki tip mezarın ortaya çıkarıldığı tespit edilmiştir. Hava şartlarının uygun olmaması nedeniyle, kaçak kazı neticesinde ortaya çıkan mezarların iç kısmı incelenememiştir. Ancak, mezarlarda ve çevresinde yapılan kaçak kazı neticesinde, atılan toprak içerisinde insan iskeletine ait kemik parçaları ile mezar içinde yine iskelete ait kemik parçaları ve yüzeyde pişmiş toprak kap parçalarına rastlanmıştır. Çavdarhisar-Aizanoi Antik Kenti’nde kazı çalışmaları başladığında, Aizanoi kazı başkanlığından temin edilecek elemanlarla bu mevkide bir kurtarma kazısı yapılması düşünülmüş ve mezarlar bu haliyle kapatılarak 21/03/2011 tarihli rapor düzenlenmiştir. Kütahya Valiliği’nin 17/07/2013 tarihli “Olur’u ile, bahse konu yerdeki mezarın olduğu alana 17/07/2013 tarihinde gelinmiş, kazı ve temizlik çalışmalarına başlanmış, aynı gün, kazı çalışmaları sonlandırılmış ve güvenlik açısından mezar yeri toprak ile örtülmüştür. Yalakkaya Nekropolü’ndeki1 Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları, Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Aizanoi Kazı Başkanı Doç. Dr. Elif ÖZER, Müze Müdürlüğünden Arkeolog Canan OKAL, Aizanoi kazı heyetinden Uzman Arkeologlar Mustafa ÇİMEN, Hatice Korkmaz, Tarık Türküsever ile Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü lisans öğrencileri ve 5 işçiden oluşan bir ekip tarafından gerçekleştirilmiştir. Sandık tipi mezarın ortaya çıkarılma çalışması başlangıcında, alan 5.00 x 5.00 m. ölçüsünde bir karelajla çevrilmiştir (Fot. 1). Bu karelaj içinde, yüzey toprağının sıyrılması sonucu, sandık mezar ve kiremit mezar olmak üzere iki tip mezar tespit edilmiştir. Sandık mezarın üst örtüsü olarak, orijinalinde mermer malzemeli 3 adet monolit kapama taşı varken, bunlardan ortadakinin, kaçak kazıcılarca kırılarak, iki parça halinde tahrip edildiği anlaşılmıştır (Fot. 2, 3). Bu monolit kapama taşlarının ölçüleri; mezar içine düşen birinci taş uzunluk 0.97 m., genişlik 0.50 m., derinlik 0.11 m. ; mezar içine düşen ikinci monolit taş uzunluk 0.75 m., genişlik 0.48 m., derinlik 0.16 m. ; in-situ güney kapama bloğu uzunluk 1.81 m., genişlik 1.36 m., derinlik 0.13 m. ; in-situ kuzey kapama bloğu uzunluk 1.65 m., genişlik 0.53 m., derinlik 0.13 m. olarak ölçülmüştür. Sandık mezarın; uzun ve kısa cepheleri 0.37 x 0.35,7 m. ölçüsündeki yedi sıra pişmiş toprak kare plakanın, yoğun kireç katkılı bir harçla örülmesi ile oluşturulduğu tespit edilmiştir (Fot. 4). Mezarda seviye inimi gerçekleştirilerek, 0.60 m. derinlikte zemine ulaşılmıştır. Sandık mezar incelendiğinde, 1 Yalakkaya Mevkii’nde gerçekleştirilen kurtarma kazısı neticesinde ortaya çıkan sandık tipi mezarlar nedeniyle, bu mevkiin nekropol alanı olduğu anlaşıldığından, Müdürlüğümüzce hazırlanan 21/01/2014 tarihli rapor ve ekleri ile belirtilen alan “Yalakkaya Nekropolü I. Derece Arkeolojik Sit Alanı” olarak, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne tescile önerilmiştir. 85 kuzey-güney yönünde konumlandırıldığı tespit edilmiştir. İç ölçüleri; uzunluk 1.99 m., genişlik 1.23 m., derinlik 0.60 m. olarak ölçülmüştür (Fot. 5). Mezarın zemini sıkıştırılmış topraktır. Mezarın kuzeydoğu köşesinden 1.35 m. güneybatıda, kuzeybatı köşesinden 1.20 m güneydoğuda, 0.60 m. derinlikte, yumuşak ve nemli toprağa yapışmış şekilde 1 adet bronz sikke tespit edilmiş, sikkeye A13.Y.M01.S02 numarası verilmiştir. Mezar içinde alınan ölçülere göre, bireyin eli yakınına konulmuş olması muhtemeldir. Bronz sikke, MS. III. yüzyıla, İmparator Gordianus Pius (MS. 238-244) dönemine aittir. Ön yüzde İmparator büstü s., defne çelenkli, AVK M A [VT] ΓΟΡΔΙΑΝΟ; arka yüzde, ayakta, çıplak olarak cepheden ve başı sola dönük olarak betimlenmiş Herakles vardır. Sağ elinde gürz tutar vaziyette, ΓΕΡΜΗΝΩΝ, AE, 20 mm., 3,08 gr., Ky. 12 (Fot. 6)2. Sandık mezarın yüzey toprağı incelendiğinde, A13.Y.S01 numarası verilen, korozyona uğramış durumda, 1 adet bronz sikke tespit edilmiştir. Sikke Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait olup, ön yüzde, sağa dönük olarak İmparator Domitianus ya da Nero büstü betimlenmiştir. Lejant okunamamıştır. Arka yüz ise belirsizdir. AE, 21 mm., 4.28 gr.dır (Fot. 7). Yüzeydeki toprağın atılması sırasında, sandık mezarın kuzey bölümünde 2 adet demir çivi ve at nalı bulunmuş, bu buluntulara A13.Y.M01.KB01 numarası verilmiştir (Fot. 8). Mezarın kuzeyinde, toprak üstünde, malzemesi mermer olan 1 adet mezar steli parçası tespit edilmiştir. Daha sonra, mezarın güneyinden 1 adet ve mezarın kuzey iç kısmında, zeminde 1 adet olmak üzere, aynı stele ait 3 adet parça ele geçmiş, stel parçalarına A13.Y.M01.MP01a, A13.Y.M01.MP01b, A13.Y.M01.MP01c numaraları verilmiştir. Bu mimari plastik parçalar, olasılıkla mezarın üstünde duran mezar stelinin plaster bölümüne aittir (Fot.9). A13.Y.M01.MP01a-b, mezar stelinin plaster bölümünün parçasıdır. Plasterin alt kısmına üç yatay silme işlenmiştir. A13.Y.M01-MP01b’de plaster içinde alçak kabartma olarak sarmal dal motifi işlenmiştir. A13.Y.M01c, stelin alınlık kısmının bir parçasıdır. Plaster üzerinde palmet ve onun ve üstünde, köşede küçük bir yunus figürü betimlenmiştir. Alınlık, Suriye alınlığı biçimindedir. Bu kemer kısmında Grekçe üç harf (EƤ delta ya da A? EPA”) okunabilmektedir. Sandık mezarda gömü tipi inhumasyon olmakla birlikte, iskelet/iskeletlere ait parçalar çok dağınık halde tespit edilmiştir. Mezarın güneybatı köşesinden 0.50 m. derinlikte gömüye ait kemikler bulunmuştur. Dağınık olmakla birlikte, gömünün doğu-batı yönünde yapıldığını; burada tespit edilen çene kemiğinden yola çıkarak önerebiliriz. Tespit edilen kemik parçalarına dayanarak, mezara iki bireyin gömüldüğünü ileri sürmek mümkündür ancak, antropologlar tarafından kemikler üzerinde yapılacak incelemeler neticesinde daha somut bilgilere ulaşılabilecektir (Çizim 1). 2 86 SNG Cop. Lydia, 152. A13Y.M01 no.lu sandık mezardaki kazı ve temizlik çalışmaları tamamlandıktan sonra, bu mezarın 0.68 m. güneydoğusunda, doğu-batı doğrultusunda konumlandırılan, Kiremit Mezar tipinde ikinci bir gömü şekline rastlanmış ve bu mezara A13.Y.M02 numarası verilmiştir (Fot. 10). Pişmiş toprak kiremitlerle oluşturulan mezarın uzunluğu 1.83 m., genişliği 0.47 m., derinliği 0.25 m.dir. Mezarın üzerindeki pişmiş toprak plakalar numaralandırılarak, fotoğrafları çekildikten sonra, Aizanoi Kazı Deposu’na götürülmek üzere kaldırılmıştır (Fot.11 / Çizim 2). Kiremit mezar incelendiğinde, doğu kısa yüzün bulunduğu alanda, 0. 18 m. derinlikte, yoğun olarak yanık izleri tespit edilmiştir. Mezarın derinliğine göre hesaplandığında, yaklaşık 0.07 m. kalınlığında yanık izlerinin mevcut olması, mezarda kremasyonun uygulandığını göstermektedir. Ayrıca, doğu kısa kenarındaki yanık izinin altından, önce kireç, ardından tekrar yanık izinin devam ettiğinin tespit edilmesi, baş ya da ayak kısmının üstüne, hijyen amaçlı olarak kireç atılmış olabileceği düşüncesini akla getirmektedir. Bu alandan analiz edilmesi için mezar toprağı ile birlikte numune alınmıştır. Mezarın kuzeybatı köşesinden 0.38 m. güneydoğuda; güneydoğu köşesinden 0.55 m. kuzeybatıda ise, 1 adet demir raptiye çivi tespit edilmiş ve A13.Y.M02.KB01 numarası verilmiştir. A13Y.M01 no.lu sandık mezarın içi ve çevresi ile A13.YL.M2 no.lu kiremit mezarın çevresinde tespit edilen pişmiş toprak kap parçalarından elde edilen verilerin genel bir değerlendirmesi yapıldığında; mezar içine ve olasılıkla mezar üstüne, belki de mezar ziyaretleri nedeniyle kâseler bırakıldığını ileri sürmek mümkündür. Bu pişmiş toprak kap parçaları, genel olarak basit günlük pişirme kaplarına aittir. Bu kapları, kâseler, kaplar ve kadehler olarak üç grupta incelemek mümkündür. Sığ Kâseler: Sığ kâseleri, kalın ve ince cidarlı olarak iki grupta inceleyebiliriz. 4 adet dışa taşkın dudaklı, sığ dipli ve kalın cidarlı ağız parçaları; bu parçalar açık ve koyu krem renkli tonlarda hamur özelliği göstermektedir. İnce kumlu, sık dokulu olan bu parçalar, mika ve mineral katkılı, dış ve iç yüzleri mat-pürüzsüzdür. 4 adet düz dudaklı, sığ dipli ve ince cidarlı ağız parçaları; bu parçalar da diğer ağız parçaları ile aynı özelliğe sahiptir. 1 adet düz dipli, kalın cidarlı, derin kaide parçası; günlük kullanım kabı olan kâsenin hamuru kiremit renkte, mika, mineral, taşçık ve saman katkılı, orta dokulu, dış ve iç yüzü mat-pürüzlüdür. Derin Kâseler: Derin kâseleri de, kalın ve ince cidarlı olarak iki grupta inceleyebiliriz. A13Y.M01 no.lu sandık mezarda tespit edilen 1 adet kâse; halka kaideli, hamuru kiremit renkte, mika, mineral, taşçık ve saman katkılı, gevşek dokulu, dış ve iç yüzü mat-pürüzlüdür (Çizim 3). Diğer bir derin kâse; halka kaideli, hamuru açık kiremit renkte, ince kumlu, sık dokulu, mika ve mineral katkılı, dış ve iç yüzü mat-pürüzsüzdür. Dış yüzünde birbirine paralel kazıma tekniği ile yapılmış çizgi bezemeler vardır (Çizim 4). Yine derin bir kâseyi incelediğimizde, ince cidarlı, halka kaideli, hamuru koyu krem renkli, ince kumlu, sık dokulu, dış 87 ve iç yüzü mat-pürüzsüz olduğunu görmekteyiz (Çizim 5). Derin Kaplar: A13Y.M01 no.lu sandık mezarda tespit edilen, kalın cidarlı, düz dipli olan kabın hamuru kırmızı renkli olup, mika, mineral, taşçık ve saman katkılı, orta dokulu, dış yüzü mat ve pürüzsüz, iç yüzü ise kırmızı hamur rengindedir (Çizim 6). Diğer bir kap; kalın cidarlı ve düz dipli, krem renk hamurlu, mika, mineral, taşçık ve saman katkılı, gevşek dokuludur. Kabın kırılan parçasındaki renk değişiminden dolayı, pişirme hatası olduğu gözlenmiştir (Çizim7). Kadehler: A13Y.M01 no.lu sandık mezarda tespit edilen 1 adet gövde ve 4 adet kaide parçasını incelediğimizde, astar özellikleri olarak, dış ve iç yüzeylerinin hamur renginde, mat ve pürüzlü olduğunu görmekteyiz. Bir parçanın hamur özelliğine baktığımızda; kalın cidarlı olan gövde parçasının kiremit renk hamurlu, mika, mineral, saman ve kireç katkılı, ince kumlu, orta dokulu olduğunu saptamaktayız. Parçanın iç dokusunda, pişirilmeye bağlı olarak, griden siyaha değişen renkte farklılıklar gözlenmektedir. Kadeh parçasının çanak iç yüzeyinde yanık izleri tespit edilmiştir (Çizim 8). Sonuç olarak, Yalakkaya Nekropolü’nde, bir günlük kazı ve temizlik çalışması sonucunda, Sandık ve Kiremit Mezar tipinde olduğu tespit edilen iki farklı gömü uygulamasında, kiremit mezarda ayrıca kremasyonun da uygulandığı belirlenmiştir. Mezarlarda ele geçen buluntulardan hareketle, her iki mezarın da MS. III. yüzyıla, Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlendirilmeleri mümkündür. Yalakkaya Nekropolü’nde, kısıtlı sürede ve kısıtlı imkânlarla gerçekleştirilen bu bir günlük kurtarma kazısı ve temizlik çalışmasının, Aizanoi Antik Kenti çevresindeki Roma Dönemi’ne ait mezar tipolojisinin ve ölü gömme adetlerinin netleşmesi bakımından önemli bir katkı sağladığını düşünmekteyiz. 88 Uydu Haritası: Çavdarhisar İlçesi, Yalakkaya Nekropolü Fot. 1: Kazı başlangıcı. Fot. 2: A13.YL.M1 Güneyden. 89 Fot. 3: A13.YL.M1 Kuzeydoğudan. Fot. 4: A13.YL.M1 Kuzeydoğudan açılmış olarak. Fot. 5: A13.YL.M1 Sandık mezar içi 90 Fot. 6: Mezar zemininde in-situ bulunan sikke Fot. 7: Yüzey toprağında bulunan bronz sikke Fot. 8: Mezar üstü buluntusu çivi ve nal parçası. 91 Fot. 9: Mezar Steline ait plaster parçası Çizim 1: A13.YL.M1 Planı ve buluntular 92 Fot. 10: Kiremit mezar Fot. 11: Kiremit Mezar 93 Çizim 2 Çizim 3 Çizim 4 Çizim 5 94 Çizim 6 Çizim 7 Çizim 8 95 Asarkale Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışması Asarkale Souding, Excavation and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN* Serdar ÜNAN Anahtar Sözcükler Kütahya, Bizans Dönemi, Orta Çağ Kaleleri, Osmanlı Dönemi Keywords Kütahya, Byzantine Period, Medieval Castles, Ottoman Period Özet Kütahya İli, Simav İlçesi’nde, kent merkezinde yer alan Asarkale’de, Simav Belediyesi’nce restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları yapılması planlanmaktadır. Bu amaçla, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararı gereği, Asarkale’de, sur duvarlarını ortaya çıkarmak amacıyla, Müdürlüğümüzce kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalarda, kalenin Osmanlı Dönemi’ne ait duvarlarında temizlik çalışması yapılmış, toprak altında kalan temellerinin ortaya çıkarılması amacıyla sondaj çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Abstract Asarkale is located in the town centre of Simav district in Kütahya Province. The municipality of Simav has designed restoration and landscape plans for the site. Thus, the Regional Board for the Protection of the Cultural Heritage of Kütahya has decided that excavations at the site would be started to reveal the fortification walls. During the excavations the walls dating back to the Ottoman period were cleared and sounding was undertaken to reach the buried foundations. Kütahya İli, Simav İlçesi, Merkez, Cuma Mahallesi’nde yer alan, Tapu’da D3ab pafta, 177 ada, 38 parsel numarası ile kayıtlı, Simav Belediyesi mülkiyetinde olup, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 14/01/2013 tarih ve 779 sayılı kararıyla “I. Grup Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescil edilen, aynı kurul kararı ile kazı ve temizlik çalışması yapılması talep edilen Asarkale’de Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 15/08/2013 tarih ve 159188 sayılı yazısı ile ruhsat verilen ve Valilik Makamı’nın 20/09/2013 tarih ve 3100 sayılı Olur’u ile, Asarkale Kazı ve Temizlik Çalışması 17-23/09/2013 tarihleri arasında, 7 gün süreyle gerçekleştirilmiştir1. * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Serdar ÜNAN, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] 1 Kütahya Müze Müdürlüğü’nce gerçekleştirilen Simav Asarkalesi Kazı ve Temizlik Çalışmalarına ilişkin yerel ve genel basında çıkan haberler için bkz: http://www.haberler.com/simav-da-arkeolojik-kazilar-baslatildi- 96 Kazı çalışmalarında, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Arkeolog Serdar ÜNAN ile Simav Belediyesi’nde görevli Arkeolog Özkan SULAK ve Simav Belediyesi’nce temin edilen 15 işçi görev almıştır. Tarihsel kayıtlara baktığımızda, Asarkale’nin Selçuklu-Doğu Roma (Bizans) mücadelesinde, Timurlenk’in Anadolu seferi sürecinde ve Osmanlı-Germiyanoğlu mücadelesinde, önemli bir noktada yer alan müstahkem bir kale hüviyeti taşıdığı anlaşılmaktadır. Simav, 1113 yılında Edremit-Kırkağaç bölgesinden, Kütahya-Eskişehir’e yardıma dönen Selçuklu Kumandanı Emir Muhammet tarafından Simav Çayı vadisinden gelinerek fethedilmiştir. Bu fetih dönemi uzun sürmemiş, tekrar Doğu Roma’nın (Bizans) eline geçtikten 192 yıl sonra Germiyan Beyliği’nin kurucusu I. Yakup Bey tarafından, 1305 yılında Alaşehir’i fethetmeye giderken Simav’ı da fethetmiştir. 1305 yılındaki bu fetih de, Doğu Roma’nın (Bizans) kiraladığı İspanyol Katalan askerlerinin Erdek’ten gelişi ile son bulmuştur. Doğu Roma, bu süreçte bölgedeki istihkâmları yenilemiştir2. Kütahya’daki bir yazıtta (bu yazıt Simav’daki bir caminin kitabesidir), Katalanlar’ın ele geçirdikleri dağlık yerleşim birimleri olan Kula ve Simav’ı, Germiyanoğlu Mehmet Bey’in idaresinin sonlarına kadar Doğu Roma (Bizans) idaresine teslim ettiklerine dair bilgiler yer almaktadır3. Germiyanoğlu Mehmet Bey’in 6 Mayıs 1327 tarihinde Simav ve Kula’yı Katalanlar’dan fethetmesiyle Simav’da da Türk hâkimiyeti kesin bir şekilde başlamıştır. Mehmet Bey’in oğlu Süleyman Şah, komşu beylik Osmanlılarla dost geçinmek, Karamanoğulları’nın düşmanlığından da korunmak için kızı Devlet Hatun’u Osmanlı Padişahı I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bayezid’e vermiştir. 1381 yılında kızının çeyizi olarak Kütahya, Tavşanlı, Emet ve Simav’ı Osmanlılara verip kendisi Kula’ya çekilmiştir4. Asarkale’deki kazı ve temizlik çalışmaları, Simav Belediyesi’nce sağlanan on beş işçi ile gerçekleştirilmiştir. Daha önce, Müdürlüğümüzün 14/02/2011 tarihli raporunda belirtildiği üzere, 15,5 km. uzunluğunda, 9 km. genişliğinde ve 800 m. rakımındaki Simav Ovası’nı sınırlayan güney dağ silsilesi eteklerinde, 35S670974E-4328413N koordinatla 5100139-haberi/ http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=443722&kn=12&ka=4&kb=12 http://www.sabah.com.tr/Turizm/2013/09/25/simavda-tarih-gun-yuzune-cikiyor http://www.haberbank.com.tr/haber/simav-da-arkeolojik-kazilar-baslatildi-18851 http://spothaber.com/Kutahya/simavda-arkeolojik-kazilar-baslatildi-51389.html http://www.yenikutahya.com/tr/haber/bolge-haber/8050/simav-da-tarih-gun-yuzune-cikiyor http://www.kenthaber.com/ege/kutahya/Haber/Genel/Normal/simavda-kazi-basladi-/116e7734-d157-48aa- a70f-a9a7626c2121 http://arkeolojihaber.net/2013/09/24/tarih-gun-yuzune-cikiyor-4/ http://www.haberfx.net/simav-da-tarih-ortaya-cikacak-haber-1112874/ http://www.sondakikahaberleri.info.tr/haber/990709-simav-da-arkeolojik-kazilar-baslatildi 2 M.Ç. Varlık, Germiyanoğulları Tarihi (1300–1429), Ankara, 1974, s. 47; I. Mélikoff, “Germiyanoghullarî”, in Encyclopedia of Islam 2 (12 vols.), ii, ed. B. Lewis, C. Pellat and J. Schacht, Leiden, 1965, s.989. 3 Wıktor Ostasz, “Roger de Flors Campaign of 1304 in Western Anatolia: A Reinterpretation, Between Constantines: Representations and Manifestations of an Empire, (unpublished text)”, Oxford Byzantine Society International Graduate Conference 2011, s.5. 4 C. Pala-E. Erdoğdu, Doğası, Tarihi ve Folkloruyla Simav, Simav İlçesi Halk Eğitimi Hizmetlerini Geliştirme ve Folklor Araştıma Derneği Yayınları No:1, Ankara, 1991, s.175 vd. 97 rında yer alan Asarkale’nin (Uydu Haritası / Fot. 1), doğu eteklerinde yer alan, günümüze Asarkale’deki kazı ve temizlik çalışmaları, Simav Belediyesi’nce sağlanan on beş işçi ile gerçekleştirilmiştir. Daha önce, Müdürlüğümüzün 14/02/2011 tarihli raporunda belirtildiği üzere, 15,5 km. uzunluğunda, 9 km. genişliğinde ve 800 m. rakımındaki Simav Ovası’nı sınırlayan güney dağ silsilesi eteklerinde, 35S670974E-4328413N koordinatlarında yer alan Asarkale’nin (Uydu Haritası / Fot. 1), doğu eteklerinde yer alan, günümüze ulaşan ölçüleri ile eni 3.90 m., boyu 2.80 m., kalınlığı 2.00 m. olan, devşirme ve işlenmemiş taş malzeme ile ana kayaya açılmış yataklar üzerine inşa edilen, muhtemelen Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne tarihlendirilebilecek sur kalıntısının devamı yerine (Plan / Fot. 2), bu surun devamı niteliğinde olan, izleri toprak yüzeyinde gözlenen, kalenin batı kısmındaki meyilli arazide başlanılması uygun bulunmuştur. Burada gerçekleştirilen çalışmalarda, 12.00 m. uzunluğunda, 0.80 ila 1.80 m. yüksekliğinde olan, kademeli olarak yukarı doğru devam eden, yoğun kireç harç ve işlenmemiş taş malzeme ile araziye göre şevli bir şekilde inşa edilmiş, doğudaki sur kalıntısının devamı niteliğindeki sur kalıntıları ortaya çıkarılmıştır (Fot. 3). Batı taraftaki sur kalıntılarının takibi devam ederken, bu surların devamı niteliğinde olan ve batı surunun 15 m. kadar kuzeyinde yer alan, toprak yüzeyinde izleri görülebilen sur devamını takip etmek amacıyla 2.00x2.00 m. ölçülerinde bir sondaj açılması uygun bulunmuştur. Basamaklı açılan bu sondaj neticesinde, batı taraftaki surun devamı kuzey tarafta da tespit edilmiştir. Kuzey taraftaki sur devamında yapılan çalışmalarda, sur temellerine ait, yine kademeli olarak yukarı doğru devam eden, yoğun kireç harç ve işlenmemiş taş malzeme ile araziye göre şevli bir şekilde inşa edilmiş, uzunluğu 15.00 m. yüksekliği 1.00 ila 1.30 m. ölçüsünde olan temel izleri ortaya çıkarılmıştır Bu bölümdeki sur temellerinin 1.20 m.lik ana toprak tabakasının altında olduğu, toprak tabakasının altında da 0.30 m.lik bir yoğun kireç harç tabakasının yer aldığı tespit edilmiştir. Bu kireç tabakası, muhtemelen surun çökmesiyle oluşmuştur. Buradaki sur temellerinde dikkat çeken diğer hususlar ise, sur temellerinin 1.40 m.lik bir bölümünün, Belediye Çay Bahçesi’ne ait olan pis su borusu hattı ile tahrip edilmiş olmasıdır. Ayrıca, temel izlerinde yer yer görülen, ortalama genişliği 0.20 m. olan küçük deliklerin, muhtemelen temelde kullanılan, temele yataylamasına yerleştirilmiş ahşap hatıllara ait oldukları ve zamanla bu ahşap hatılların çürüyerek, bu deliklerin oluştuğu; ya da sur temellerine üst kottan bindirecek taban sularını, temellerden dışarı tahliye etmek amaçlı tahliye kanalları olarak inşa edilmiş olmaları olasıdır (Fot. 4, 5). Doğu ve batı yönlü sur temelleri bu şekilde ortaya çıkarılırken, kuzey tarafta, Belediye Çay Bahçesi’nin girişini teşkil eden yolun altında da izleri görülebilen duvarlar olduğunun ve bu duvarların, surun eteklerinde yer alan bina sahiplerince günümüzden yirmi ila otuz yıl önce bu evlerde inşaat malzemesi olarak kullanıldığının çevre halkınca ifade edilmesi üzerine, yoğun bitki örtüsü ve çöp ile kaplı olan bu alanda da çalışmalar başlatılmıştır (Fot. 6, 7). Buradaki çalışmalar neticesinde, kuzeydeki surun, doğudan batıya doğru ortalama 15.00 m. uzunluğunda olan bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Sur duvarının, eni 4.80 m. olan ve 1.80 m.lik bir çıkıntı yapan bir burcu olduğu diğer tespitler arasında yer almaktadır. Buradaki sur duvarının günümüze ulaşan yüksekliği ise yaklaşık 4.00 m. olarak ölçülmüştür (Fot. 8, 9). Burada dikkati çeken husus, tıpkı batı sur temellerinde olduğu gibi, kuzey sur98 larında da ortalama genişliği 0.20 m. olarak ölçülen kanalların yer almış olmasıdır. Ayrıca, burcun batı dış kesitinde yer alan, muhtemelen Roma Dönemi’ne ait profilli bir mermer parçasının devşirme malzeme olarak surun inşasında kullanıldığı tespit edilmiştir (Fot. 10). Mimari anlamda tespit edilen sur kalıntıları dışında, kazılar sırasında bazı pişmiş toprak kaplara ilişkin, yeşil ve kahverengi renklerde sırlı ve sırsız, ağız, dip ve kulp gibi parçalara ait örnekler ele geçmiştir. Ayrıca, kırmızı kil malzemeli, eni 0.16x0.34x0.7 m. ölçülerindeki yapı malzemesi sağlam bir tuğla parçası da tespit edilmiştir (Fot. 11). Doğu, batı ve kuzey tarafta gerçekleştirilen bu çalışmalar neticesinde, Asarkale’ye ait günümüze ulaşabilen sur ve temel kalıntılarının büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Güney tarafta sur kalıntılarının ortaya çıkarılamamış olmasının nedeni, buradaki arazi yapısının oldukça dik olması cihetiyle, olasılıkla bu bölüme sur duvarlarının inşa edilmemiş olması ya da zamana bağlı tahribattan ileri geliyor olmasıdır. Arazi genelinde yapılan gözlemlerde, 1980’li yıllarda yapıldığı anlaşılan, Simav Belediyesi’ne ait çay bahçesi binasının inşa sürecinde, kale çevresinde gelişigüzel şekilde dikilen çam ağaçlarının köklerinin, toprak altındaki kale surlarının temel kısımlarına girerek zarar verdiği; buna karşın, arazinin dik bir hüviyette olması cihetiyle, muhtemel erozyonları da önleyerek, surların daha fazla tahrip olmasını da önlediği tespit edilmiştir. Ayrıca, çevre sakinleriyle yapılan görüşmelerde, Belediyeye ait ruhsatsız çay bahçesi yapımı sırasında, bu binanın altında da kaleye ait yapı kalıntılarının üzerinin beton bir örtü ile kapatıldığı ifade edilmiştir. Asarkale’de gerçekleştirilen kazı ve temizlik çalışmalarına genel olarak bakıldığında; yedi gün süren çalışmalarda, Simav İlçesi’nde günümüze dek ilk defa bir arkeolojik kazı çalışması gerçekleştirilmiştir. Kazı ve temizlik çalışmaları başlangıcında, günümüz kentinin içinde kalan böyle tarihi bir yapının çevresinin oldukça kirli ve çöple dolu olması nedeniyle, öncelikle çevre temizliği yapılmıştır. Arazinin sonradan ağaçlandırılmış olması nedeniyle, sık ağaçlık ve çalılık doku kısmen temizlenmiş ve en azından surların yer aldığı bölümler görünür hale getirilmiştir. Asarkale’den günümüze ulaşabilen doğu, batı ve kuzey yönlü duvar ve temel izleri açığa çıkarılmıştır. Arazi genelinde ölçümler yapılarak, surların da yer aldığı topografik harita hazırlanmıştır. Asarkale’de, Simav Belediyesi’nce bundan sonra gerçekleştirilmesi planlanan projeyle, çay bahçesinin ve çevresindeki sur kalıntılarının atıl vaziyetten kurtarılarak, surların günümüze ulaşan kısımlarının restore edilmesi, çay bahçesi olarak 1980’li yıllarda inşa edilen yapı günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediğinden, en azından su basman kısmına kadar yıkılarak, yerine, hazırlanacak bir proje çerçevesinde günümüz ihtiyaçlarına cevap veren ve tarihi doku ile uyumlu bir hizmet binasının yapılması, tepenin eteklerden itibaren estetik bir duvarla çevrelenerek girişinin tek bir noktadan sağlanması, tepe çevresindeki ağaçlık kısmın yeniden ele alınarak bahçe düzenlemesinin yapılması, surlara ahşap yollarla ulaşılarak hizmet binasına gelen ziyaretçilerin bu surlara zarar vermeden surları görebilmelerinin sağlanması, uygun aydınlatma araçları ile aydınlatılacak surların gece atmosferinde Asarkale’ye ovadan bakacak olanlar açısından da ayrı ve güzel bir hava katacağı, bu şekliyle ortaya konulacak bir projenin hem Simav İlçesi’ne, hem de ülke turizmine katkı sağlayacağı bir gerçektir. 99 Harita 1: Asarkale’nin konumunu gösteren uydu haritası. Fot. 1: Asarkale’nin yer aldığı tepenin doğu yönlü görünümü. 100 Plan 101 Fot. 2: Asarkale’nin doğu sur kalıntılarının görünümü. Fot. 3: Asarkale’nin batı sur temelleri. 102 Fot. 4: Asarkale’nin batı sur temellerinin devamı. Fot. 5: Asarkale’nin batı sur temellerinin kuzey ve güney yönlü devamı. 103 Fot. 6: Asarkale’nin kuzeyde kalan bölümünü ortaya çıkarma çalışmaları. Fot. 7: Kuzeydeki sur kalıntılarının kısmi temizlenmiş görünümü. 104 Fot. 8: Kuzey yönlü sur kalıntılarına ait burcun batı ve doğu yönlü görünümü. Fot. 9: Kuzey sur kalıntılarının batı yönlü görünümü. 105 Fot. 10: Kuzey surlarında yer alan kanallar ve mermer devşirme malzeme Fot. 11: Kazıda ele geçen sırlı, sırsız pişmiş toprak kap parçası örnekleri ile sur inşasında kullanılan tuğla örneği. 106 Uluyol Höyük Sondaj Kazısı Sounding Excavation At Uluyol Mound Metin TÜRKTÜZÜN* Recep KARACA Semih ÜNAL Anahtar Sözcükler Kütahya, Tunç Çağı, Höyük, Uluyol Höyük, Arkeolojik Sondaj Keywords Kütahya, Bronze Age, Mound, Uluyol Mound, Archaeological Sounding Özet Kütahya İl merkezinde, Bölcek-Okçu Mahallesi’nde yer alan, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olan Uluyol Höyük’te, mevcut tepenin höyük olup olmadığını anlamak amacıyla bir dizi sondaj kazısı gerçekleştirilmiştir. Höyük olarak kabul edilen tepenin; merkez, doğu, batı, kuzey ve güney yönlerinde, değişik ölçü ve derinlikte sondajlar açılmıştır. Bu sondajlar neticesinde höyük olarak kabul edilen tepede, önemli hiçbir kültür varlığına rastlanmamıştır. Bu nedenle, çalışmalar neticesinde, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu kararı gereğince, Uluyol Höyük, III. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak kabul edilmiştir. Abstract Uluyol Höyük, located in Bölcek-Okçu neighbourhood in Kütahya Province, was registered as a first degree archaeological site. Sounding excavations were undertaken to identify whether the mound was of archaeological value. Soundings of various sizes and depths were performed at the centre, east, west, north and south of the so-called mound and no significant cultural remains were indentified. As a result of the excavations, the Board for the Protection of the Cultural Heritage of Kütahya has decided that Uluyol Höyük would be registered as a third degree archaeological site. Kütahya İli, Merkez, Bölcek-Okçu Mahallesi’nde yer alan, Tapu’da 20 KI-KII pafta, 1044 parsel’de kayıtlı, şahıs mülkiyetindeki Uluyol Höyük, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 06/01/1993 tarih ve 2918 sayılı kararıyla, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Mülk sahiplerince, Uluyol Höyük’ün sit potansiyelinin tekrar gözden geçirilmesine yönelik talep üzerine, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 22/11/2013 tarih ve 774 sayılı kararı ile Uluyol Höyük’te Müdürlüğümüzce * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Recep KARACA, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Semih ÜNAL, Arkeolog, [email protected] 107 sondaj kazısı yapılmasına, sondaj raporuna göre sit sınırlarının yeniden değerlendirilmesine karar verilmiştir (Uydu Haritası). Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 16/08/2013 tarih ve 160795 sayılı ruhsatı ve Kütahya Valiliği’nin 24/09/2013 tarih ve 3166 sayılı “Olur’u ile, Uluyol Höyük’te sondaj kazısı çalışmaları 25/09/2013 tarihinde başlamış ve 09/10/2013 tarihinde çalışmalara sona verilmiştir. Bölcek-Uluyol Höyük Sondaj Çalışması, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Arkeolog Recep KARACA ile serbest Arkeolog Semih ÜNAL ve 10 işçiden oluşan bir ekiple gerçekleştirilmiştir. Sondaj çalışmaları Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce gönderilen ödenekle gerçekleşmiştir. I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olan Uluyol Höyük üzerinde sondaj kazısı yaparak, alanın sit özelliği taşıyıp taşımadığını belirlemek amacıyla gerçekleştirilen çalışmalarda1, söz konusu yerde farklı boyutlarda ve farklı derinliklerde sondaj çalışmaları yapılarak, elde edilen verilerin değerlendirilmesi sağlanmıştır (Fot. 1, 2). Çalışma öncesinde höyük, plankare sisteminde 10.00 x 10.00 m. ölçüsünde karelere bölünmüştür (Plan 1). Çalışma sonrasında incelenen toprak tabakalarına T1-T2-T3-T4-T5 kodlaması verilmiş ve yapısı gözlemlenen tabakaların özellikleri belirlenmiştir. Buna göre; T1: Höyüğün üst noktasında, muhtemelen kaçak kazılar sonucu açıldığı düşünülen çukurdan çıkan heterojen topraktır. Renk ve fiziki özellikleri incelendiğinde, çalışma genelinde elde edilen veriler de göz önünde bulundurulduğunda, diğer sondaj çalışmalarında en üst tabakayı oluşturan kahverengi renkli toprak ile sarı renkli heterojen toprağın karışımıdır. Bu toprak tabakasında herhangi bir kültür varlığı saptanamamıştır. T2: Muhtevasında bitki kökleri bulunan, içinde herhangi bir kültür varlığı saptanamayan, siyahımsı kahve renkte toprak tabakasıdır. T3: Sarı renkte heterojen iri taş parçalarından oluşan mukavemeti yüksek toprak tabakasıdır. İçinde herhangi bir kültür varlığı saptanamamıştır. T4: Kırmızımsı kahve renkte heterojen toprak tabakasıdır. İçinde herhangi bir kültür varlığı saptanamamıştır. 1 Uluyol Höyük, yukarıda bahsedildiği şekilde, her ne kadar Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 06/01/1993 tarih ve 2918 sayılı kararıyla, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiş olsa da, arkeolojik verilerin yetersiz oluşu ve mevcut durumda, höyük kesitinde kültür tabakasının görülememesi nedeniyle, höyük olmadığı ve doğal bir tepe olduğu yolunda düşüncelere neden olmuştur. Bu nedenle, olasılıkla konumundan hareketle, düz bir noktada yer alan bir tepe olması hüviyetiyle, höyük olarak vasıflandırılmış ve kayıtlara bu şekilde girmiştir. 108 T5: Beyaz renkte heterojen küçük taş parçalarından oluşan mukavemetsiz toprak tabakasıdır. İçinde herhangi bir kültür varlığı saptanamamıştır. E5 55Sondajı: Sondajı: EE Sondajı: E 5 Sondajı: Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 3.00 m. ölçülerinde ölçülerinde açılan bir Plankareye göregöre höyüğün ortaorta kısmında, 3.003.00 x 3.00 ölçülerinde açılan açılan bir sondajPlankareye höyüğün kısmında, xx m. 3.00 m. bir Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir dır. Belirlenen sondajınsondajın kuzeyinde, muhtemelen kaçak kazılar sondajdır. Belirlenen sondajın kuzeyinde, muhtemelen kaçak sonucu kazılaraçıldığı sonucudüşünülen açıldığı sondajdır. Belirlenen kuzeyinde, muhtemelen kaçak kazılar sonucu açıldığı sondajdır. Belirlenen sondajın kuzeyinde, muhtemelen kaçak kazılar sonucu açıldığı 2.00 x 5.00 m. ölçülerinde olan bir çukur vardır. Çalışma sonucunda, sondajda 1.40 düşünülen 2.00 x 5.00 m. ölçülerinde olan bir çukur vardır. Çalışma sonucunda, sondajda 1.40m. düşünülen 2.00 x 5.00 m. ölçülerinde olan bir çukur vardır. Çalışma sonucunda, sondajda 1.40 düşünülenulaşılmıştır. 2.00 x 5.00 m. ölçülerinde olan birkotunda, çukur vardır. Çalışma sonucunda, sondajdabir 1.40 derinliğe Sondajın hem en alt hem de kesitlerinde, herhangi külm. derinliğe derinliğe ulaşılmıştır. ulaşılmıştır. Sondajın Sondajın hem hem en en alt alt kotunda, kotunda, hem hem de de kesitlerinde, kesitlerinde, herhangi herhangi bir bir m. m. derinliğe ulaşılmıştır. Sondajın hem en alt kotunda, hem de kesitlerinde, herhangi bir tür tabakasına ya ya da kültür varlığına döküntüya kültür tabakasına ya da da kültür varlığınarastlanmamıştır rastlanmamıştır(Fot. (Fot. 3). 3). Muhtemelen Muhtemelen döküntü döküntü yayada dada kültür tabakasına kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 3). Muhtemelen kültür tabakasına ya da kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 3). Muhtemelen döküntü ya da atılma gibi bir başka nedenle, tepenin bu noktasına ulaşmış bulunan, çok az sayıda pişmiş atılma gibi bir başka nedenle, tepenin noktasına ulaşmış bulunan, çok az sayıda pişmiş atılma gibi bir başka nedenle, tepenin bu noktasına ulaşmış bulunan, çok az sayıda pişmiş atılma gibi bir başkaelenedenle, tepenin bu4).noktasına ulaşmış bulunan, çokinilirken, az sayıdakesitlerde pişmiş toprak E alt kotlara kotlara toprak kap kap parçası parçası ele ele geçmiştir geçmiştir (Fot. (Fot. 4). 4). E E 555 sondajında, sondajında, alt alt kotlara inilirken, kesitlerde kesitlerde toprak kap parçası geçmiştir (Fot. sondajında, inilirken, toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 4). Egösteren 5 sondajında, altaşağıdaki kotlara inilirken, kesitlerde gözlenen tabakalarının muhtevasını çizelge gibidir gözlenen toprak toprak tabakalarının tabakalarının muhtevasını gösteren çizelge çizelge aşağıdaki gibidir (Fot. (Fot. 5). 5). gözlenen toprak muhtevasını gösteren aşağıdaki gibidir (Fot. 5). gözlenen toprak tabakalarının muhtevasını gösteren çizelge aşağıdaki gibidir (Fot. 5). E 55 E ET1 5 T1 T1 T2 T2 T2 T3 T3 T3 Güneybatı kesiti kesiti Güneybatı Güneybatı kesiti 0.30-0.15 m. m. 0.30-0.15 0.30-0.15 m. 0.30 m. 0.30 m. 0.30 0.73m. m. 0.73 m. 0.73 m. Güneydoğu kesiti kesiti Güneydoğu Güneydoğu kesiti 0.12 m. m. 0.12 0.12 m. 0.20 m. 0.20 m. 0.20 m. 1.03m 1.03m 1.03m Kuzeybatı kesiti kesiti Kuzeybatı Kuzeybatı kesiti 0.42 m. m. 0.42 0.42 -- m. -0.75 m. 0.75 m. 0.75 m. DSondajı: Sondajı: 77 Sondajı: D 7DD 7 Sondajı: Kuzeydoğu kesiti kesiti Kuzeydoğu Kuzeydoğu kesiti 0.83 m. m. 0.83 0.83 -- m. -- Plankareye göre höyüğün orta orta kısmına yakın, yakın, kuzey kuzey noktada, noktada, E E 55 sondajına sondajına göre göre Plankareye göre höyüğün kısmına Plankareye göre höyüğün kısmına güPlankareye göre höyüğünorta orta kısmınayakın, yakın,kuzey kuzeynoktada, noktada,E E5 sondajına 5 sondajınagöre göre güneydoğuda 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme sonucunda 1.80 m. güneydoğuda 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme sonucunda 1.80 m. neydoğuda açılanbirbirsondajdır. sondajdır. Seviye inme sonucunda 1.80 güneydoğuda3.00 3.00xx3.00 3.00 m. m. ölçülerinde ölçülerinde açılan Seviye inme sonucunda 1.80 m. derinliğe kadar inilmiştir (Fot. 6).6). Sondajda çok azazsayıda sayıda pişmiş toprak kap parçasına derinliğe kadar inilmiştir (Fot. 6). Sondajda çok az pişmiş toprak kap parçasına m. derinliğe kadar inilmiştir (Fot. Sondajda çok sayıda pişmiş toprak kap parçasına derinliğe kadar inilmiştir (Fot. 6). Sondajda çok az sayıda pişmiş toprak kap parçasına rastlanmıştır (Fot. (Fot. 7, 7, 88 ). ). rastlanmıştır rastlanmıştır (Fot. rastlanmıştır (Fot. 7,7,88).). D 77 D DT27 T2 T2 T3 T3 T3 T4 T4 T4 T5 T5 T5 Güneybatı kesiti kesiti Güneybatı Güneybatı kesiti 0.34 m. m. 0.34 0.34 0.47m. m. 0.47 m. 0.47 0.68m. m. 0.68 m. 0.68 0.25m. m. 0.25 m. 0.25 m. Güneydoğu kesiti kesiti Kuzeybatı Kuzeybatı kesiti kesiti Güneydoğu Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti 0.34 m. m. 0.34 0.34 m. --0.77 m. 0.77 m. 0.77 0.30m. m. 0.30 m. 0.30 m. 0.25 m. m. 0.25 0.25 0.30m. m. 0.30 m. 0.30 0.45m. m. 0.45 m. 0.45 0.40m. m 0.40 m 0.40 m Kuzeydoğu kesiti kesiti Kuzeydoğu Kuzeydoğu kesiti 0.50 m. m. 0.50 0.50 0.50m. m. 0.50 m. 0.50 m. --- C 66 Sondajı: Sondajı: C 6 Sondajı: C 6CSondajı: Plankareye göre göre höyüğün höyüğün kuzeybatı kuzeybatı kısmında, kısmında, 3.00 3.00 xx 3.00 3.00 m. m. ölçülerinde ölçülerinde açılmış açılmış bir bir Plankareye Plankareye görehöyüğün höyüğünkuzeybatı kuzeybatı kısmında, kısmında, 3.00 xx 3.00 ölçülerinde açılmış birbir Plankareye göre 3.00m. m.inilmiştir ölçülerinde sondajdır. Seviye inme çalışmaları çalışmaları sonucunda sonucunda 1.40 1.40 3.00 m. derinliğe derinliğe inilmiştir (Fot.açılmış 9). C C 66 sondajdır. Seviye inme m. (Fot. 9). sondajdır. Seviye Seviye inme inme çalışmaları çalışmaları sonucunda sonucunda 1.40 1.40 m. m.derinliğe derinliğeinilmiştir inilmiştir(Fot. (Fot.9).9).C 6C son6 sondajdır. sondajında çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 10). sondajında çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 10). sondajında çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 10). dajında çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 10). C 66 C CT26 T2 T2 T3 T3 T3 Güneybatı kesiti kesiti Güneybatı Güneybatı kesiti 0.67 m. m. 0.67 0.67 0.73m. m. 0.73 m. 0.73 m. Güneydoğu kesiti kesiti Güneydoğu Güneydoğu kesiti 0.28 m. m. 0.28 0.28 0.74m. m. 0.74 m. 0.74 m. Kuzeybatı kesiti kesiti Kuzeybatı Kuzeybatı kesiti 0.20 m. m. 0.20 0.20 0.23m. m. 0.23 m. 0.23 m. Kuzeydoğu kesiti kesiti Kuzeydoğu Kuzeydoğu kesiti 0.44 m. m. 0.44 0.44 0.43m. m. 0.43 m. 0.43 m. ESondajı: Sondajı: 44 Sondajı: E 4EE 4 Sondajı: Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 3.00 m. ölçülerinde ölçülerinde açılan bir Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 xx m. 3.00 m. açılan bir Plankareye göre höyüğün ortaorta kısmında, 3.003.00 x 3.00 ölçülerinde açılanaçılan bir sondajPlankareye göre höyüğün kısmında, x 3.00 m. ölçülerinde bir sondajdır. Seviye Seviye inimi inimi neticesinde neticesinde sondajda sondajda 0.52 0.52 m. m. derinliğe derinliğe inilmiştir. inilmiştir. Sondajda Sondajda herhangi herhangi sondajdır. sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.52 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi 109 bir kültür varlığına rastlanılmamıştır (Fot. 11). bir kültür varlığına rastlanılmamıştır (Fot. 11). bir kültür varlığına rastlanılmamıştır (Fot. 11). E4 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti dır. sondajda 0.52 inilmiştir. Sondajda herhangi bir T2 Seviye inimi neticesinde 0.30 m. 0.45 m. m. derinliğe 0.45m 0.52 m. kültür varlığına rastlanılmamıştır (Fot. 11). E4 E T24 T2 kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti C 5 Sondajı:Güneybatı Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti 0.30 m. 0.45 m. 0.45m 0.52 m. 0.30 m. 0.45 m. 0.45m 0.52 m. Plankareye göre höyüğün batı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir C 5 Sondajı: C 5CSondajı: sondajdır. inimi neticesinde sondajda 0.80 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda 5Seviye Sondajı: herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 12). Plankareye göre höyüğün batı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir Plankareye kısmında, m. m. ölçülerinde açılan bir bir sonPlankareyegöre görehöyüğün höyüğünbatı batı kısmında,3.00 3.00x 3.00 x 3.00 ölçülerinde açılan sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.80kesiti m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda Güneybatı kesiti Güneydoğu Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti dajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.80 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda C5 sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.80 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür (Fot. 12).12). T2 0.30 m. rastlanmamıştır 0.20 m. 0.20 m. herhangi bir kültürvarlığına varlığına rastlanmamıştır (Fot. herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 12). T3 0.35 m. 0.20 m. 0.20 m. Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti C5 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti C T25 0.30 m. 0.20 m. 0.20 m. T2 0.30 m. 0.20 m. 0.20 T3 E 2 Sondajı:0.35 m. 0.20 m. 0.20 m. m. T3 0.35 m. 0.20 m. 0.20 m. E 2 Sondajı: Plankareye göre höyüğün güneydoğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir E 2 Sondajı: sondajdır. inimi neticesinde sondajda 0.28 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda E 2Seviye Sondajı: Plankareye göre höyüğün güneydoğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sonherhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır. 0.28 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda dajdır. Plankareye Seviye inimi neticesinde göre höyüğün sondajda güneydoğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir Plankareye göre höyüğün güneydoğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir herhangi kültürinimi varlığına rastlanmamıştır. sondajdır.bir Seviye neticesinde sondajda 0.28 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.28 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır. Güneybatırastlanmamıştır. kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti E2 herhangi bir kültür varlığına T2 1.19 m. 1.15 m. T3 0.75 m. 0.45 m. Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti E2 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti E T22F 6FSondajı: 1.19 m. 1.15 m. 6 Sondajı: T2 1.19 m. 1.15 m. -T3 0.75 m. 0.45 m. T3 0.75 m. 0.45 m. Plankareye 3.00 m. m. ölçülerinde ölçülerindeaçılan açılanbirbirsondajdır. sondajdır. Plankareyegore gorehöyüğün höyüğündoğusunda, doğusunda, 3.00 3.00 x x 3.00 F 6 Sondajı: Seviye inimi neticesinde sondajda 0.65 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi kültür Seviye Finimi neticesinde sondajda 0.65 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi birbir kültür 6 Sondajı: varlığına rastlanmamıştır. varlığına rastlanmamıştır. Plankareye gore höyüğün doğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Plankareye gore höyüğün doğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye neticesinde sondajda 0.65 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür D 8inimi Sondajı: 8 Sondajı: Seviye D inimi neticesinde sondajda 0.65 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır. varlığına rastlanmamıştır. Plankareye göre m. ölçülerinde ölçülerindeaçılan açılanbirbirsondajdır. sondajdır. Plankareye görehöyüğün höyüğünkuzeyinde, kuzeyinde, 11.00 11.00 x x 5.00 5.00 m. D 8 Sondajı: Seviye inme çalışmaları 2.00 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda, kuzeySeviye D inme çalışmalarıneticesinde neticesindesondajda sondajda 2.00 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda, 8 Sondajı: doğu güneybatı doğrultulu olduğu gözlenen, döküntü olduğu anlaşılan, herhangi bir kuzeydoğu güneybatı doğrultulu olduğu gözlenen, döküntü olduğu anlaşılan, herhangi duvar bir Plankareye göre höyüğün kuzeyinde, 11.00 x 5.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. bütünlüğü arz etmeyen, taş sıraları tespit edilmiştir (Fot. 13). Bu döküntü taş sıralarının duvar bütünlüğü arz etmeyen, taş sıraları tespit edilmiştir (Fot. 13). Bu döküntü taş sıralarının Plankareye göre höyüğün kuzeyinde, 11.00 x 5.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye çalışmaları neticesinde sondajda 2.00 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda, yanı sıra,inme çokaz az sayıdapişmiş pişmiş toprak parçası ele geçmiştir 14). yanı sıra, çok sayıda toprak kapkap parçası ele2.00 geçmiştir (Fot.(Fot. 14). inilmiştir. Seviye inme çalışmaları neticesinde sondajda m. derinliğe Sondajda, kuzeydoğu güneybatı doğrultulu olduğu gözlenen, döküntü olduğu anlaşılan, herhangi bir kuzeydoğu güneybatı doğrultulu olduğu gözlenen, döküntü olduğu anlaşılan, herhangi bir duvarDbütünlüğü arz etmeyen, taş sıraları tespit edilmiştir (Fot. 13). Bu döküntü taş sıralarının 8 sondajında tespit edilen, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu taş sırasının herhangi D 8 sondajında tespit edilen, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu taş sırasının herhangi duvar bütünlüğü arz etmeyen, taş sıraları tespit edilmiştir (Fot. 13). Bu döküntü taş sıralarının yanıduvar sıra, çok az sayıdadevamı pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 14). devam edip etmedibir kalıntısının niteliğinde olup olmadığı ve alt kodlarda bir kalıntısının devamı olmadığı ve alt kodlarda devam edip etmediğini yanıduvar sıra, çok az sayıda pişmişniteliğinde toprak kapolup parçası ele geçmiştir (Fot. 14). ğini anlamak maksadıyla, sondaj içinde 1.00 x 2.00 m. ölçülerinde bir derinleşme sondajı anlamak maksadıyla, sondaj içinde 1.00 x 2.00 m. ölçülerinde bir derinleşme sondajı D 8Bu sondajında edilen, taş sırasının açılmıştır. sondajda,tespit seviye inme kuzeydoğu-güneybatı çalışması sonucu 1.76doğrultulu m. derinliğe inilmiştirherhangi (Fot. 15). açılmıştır. sondajda,tespit seviyeedilen, inme çalışması sonucu 1.76 doğrultulu m. derinliğe 15). D 8Bu sondajında kuzeydoğu-güneybatı taşinilmiştir sırasının (Fot. herhangi bir duvar kalıntısının devamı niteliğinde olup olmadığı ve alt kodlarda devamdöküntü edip etmediğini Derinleşme sondajının kesitleri incelendiğinde, üst kodda tespit edilen taş sırasıDerinleşme sondajınındevamı kesitleri incelendiğinde, üst kodda tespit edilendevam döküntü sırasının bir duvar kalıntısının niteliğinde olup olmadığı ve alt kodlarda ediptaş etmediğini anlamak maksadıyla, sondaj 1.00 x 2.00 bir m.duvar ölçülerinde bir derinleşme nın alt kodlara inmediği ve buiçinde şekli ile herhangi kalıntısının temeli veyasondajı devamı alt kodlara inmediği ve bu şekli ile 1.00 herhangi bir m. duvar kalıntısının veya devamı anlamak maksadıyla, sondaj içinde x 2.00 ölçülerinde bir temeli derinleşme sondajı açılmıştır. Bu seviye inmekesinleşmiştir. çalışması sonucu m. doğrular derinliğe nitelikte, inilmiştir (Fot. 15). niteliğinde birsondajda, özellik taşımadığı Bu 1.76 bilgiyi derinleşme açılmıştır. Bu sondajda, seviye inme çalışması sonucu 1.76 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 15). Derinleşme sondajının kesitleri incelendiğinde, üst kodda tespit edilen döküntü taş sırasının 110 Derinleşme sondajının kesitleri incelendiğinde, üst kodda tespit edilen döküntü taş sırasının 108 alt kodlara inmediği ve bu şekli ile herhangi bir duvar kalıntısının temeli veya devamı alt kodlara inmediği ve bu şekli ile herhangi bir duvar kalıntısının temeli veya devamı sondajı içerisinde, herhangi bir kültür varlığına rastlanılmazken, alt kodlarda günümüze ait plastik malzemelere rastlanılmıştır. Bölcek-Uluyol Höyük’te, tamamlanan çalışmalar neticesinde, sondajlarda çok az sayıda pişmiş toprak kap parçasına rastlanmıştır. Ele geçen pişmiş toprak kap parçalarının, üst kısımda yer alan bitkisel toprak tabakası içerisinde taşınarak gelme ihtimali yüksektir. Eldeki verilerden hareketle, daha önce I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilen bu tepenin, bilinen anlamda bir höyük olmadığı kesinleşmiştir (Fot. 16, 17). Bu nedenle, sit derecesinin III. Derece Arkeolojik Sit olarak değiştirilmesine, herhangi bir inşaat yapılması durumunda, iş makineleri ile değişik yerlerde yine Müze uzmanları gözetiminde sondaj yapılmasının uygun olacağı kanaati hâsıl olmuştur. Mevcut durum, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na iletilmiş, aynı kurulun 13/12/2013 tarih ve 1453 sayılı kararı gereği, Uluyol Höyük’ün sit durumunda düzenlemeye gidilmiştir. 111 Uydu Haritası Fot. 1: Uluyol Höyük güneyden 112 Plan 1: Uluyol Höyük sondaj karelaj planı Fot. 2: Uluyol Höyük güneyden sondajların görünümü. 113 Fot. 3: E 5 Sondajı Fot. 4: E 5 Sondajından ele geçen pişmiş toprak kap parçaları 114 Fot. 5: E 5 Sondaj tabakaları. Fot. 6: D 7 Sondajı 115 Fot. 7: D 7 Sondajında ele geçen pişmiş toprak kap parçaları. Fot. 8: D 7 Sondajında tabakalar. 116 Fot. 9: C 6 Sondajı Fot. 10: C 6 Sondajında ele geçen pişmiş toprak kap parçaları. 117 Fot. 11: E 4 Sondajı Fot. 12: C 5 Sondajı 118 Fot. 13: D 8 Sondajı Fot. 14: D 8 Sondajında ele geçen pişmiş toprak kap parçaları. 119 Fot. 15: D 8 Sondajı 2 no.lu derinleşme çukuru. Fot. 16: Uluyol Höyük batıdan Fot. 17: Uluyol Höyük güneyden 120 Beşkarış Köyü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması Beşkarış Village Rescue Excavations and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN* Recep KARACA Savaş GÜRBÜZ Suzan TEK Anahtar Sözcükler Nekropol, Sandık Mezar, Kiremit Mezar, Ölü Gömme Keywords Necropolis, Cist Grave, Tile Grave, Inhumation Özet Kütahya İli, Altıntaş İlçesi, Beşkarış Köyü, Çıbandede Mevkii’nde, tarım faaliyeti sırasında bir mezar ortaya çıkmıştır. Müdürlüğümüzce belirtilen yerde gerçekleştirilen kurtarma kazısında, sandık mezar tipinde olan tek bir mezar ortaya çıkarılmıştır. Mezarda gerçekleştirilen temizlik çalışmasında, baş tarafı batı yönlü olan, dorsal pozisyonlu, tek bir bireye ait gömü ile bu iskeletin ayak ucunda iki kafatası tespit edilmiştir. Mezarda ölü hediyesi olarak ele geçen gümüş Phalera, restorasyon-konservasyon çalışmaları neticesinde temizlenmiştir. Phalera üzerindeki kabartmada Roma İmparatoru Alexander Severus’un portresi yer almaktadır. Abstract A grave was encountered in Kütahya Province, Altıntaş District, Beşkarış Village, Çıbandede region during agricultural activities. A single cist grave was discovered during the rescue excavations at the site. During the site clearing a single dorsal inhumation heading west was identified inside the grave and two skulls were found at the foot of the skeleton. A silver Phalera, possibly a grave gift, was discovered inside the grave and it was registered after restoration and conservation work. There is an embossed Alexander Severus portrait on the Phalera. Kütahya İli, Altıntaş İlçesi, Beşkarış Köyü’nün güneydoğusunda, Çıban Dedesi Mevkii’nde yer alan, Tapu’da A.05.a1 pafta, 169 ada, 41 parsel numarası ile Muammer SARI adlı vatandaş adına kayıtlı tarlada, çift sürümü sırasında bir mezarın ortaya çıktığına ilişkin, Müdürlüğümüze ulaşan ihbar üzerine, 21/10/2013 tarihinde bahse konu tarlaya gidilerek inceleme yapılmıştır. * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Recep KARACA, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Savaş GÜRBÜZ, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Suzan TEK, Restoratör-Konservatör, Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi, [email protected] 121 İnceleme neticesinde, sit alanı özelliği bulunmayan tarlada, münferit olarak bir sandık mezarın, tarım faaliyeti neticesinde ortaya çıktığı anlaşıldığından, belirtilen yerde aynı gün bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Kütahya Valiliği’nin 21/10/2013 tarihli “Olur’u ile, Beşkarış Köyü, Çıban Dedesi Mevkii’nde kurtarma kazısına 21/10/2013 tarihinde başlanmış ve aynı gün kazı ve temizlik çalışması sona erdirilmiştir (Uydu Haritası). Beşkarış Köyü’ndeki kurtarma kazısı ve temizlik çalışması, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Arkeolog Recep KARACA ve Uzman/Sanat Tarihçi Savaş GÜRBÜZ’den oluşan bir ekiple gerçekleştirilmiştir. Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması neticesinde ele geçen gümüş Phalera üzerinde, Suzan OKUMUŞ-TEK tarafından restorasyon ve konservasyon çalışması uygulanmıştır. Mevkide yapılan ilk incelemede, sandık mezarın, tarla sahibinin çift sürme faaliyeti sırasında, iki blok taşının yerinden oynatıldığı tespit edilmiştir (Fot. 1). Kireç taşı malzemeli olan, monolit mezar kapak taşlarından birisi 0,67 x 1.52 x 0,32 m. ölçülerinde, diğeri ise 1.14 x 0,70 x 0,19 m. ölçülerindedir. Mezar üzerinde in-situ konumunu koruyan, kireç taşı malzemeli monolit diğer kapak taşı ise 1.18 x 0,53 x 0,29 m. ölçülerinde olup, mezarın batı ucunda yer almaktadır. Dikdörtgen tasarlı sandık mezarın uzun ve kısa kenarlarında kullanılan kireç taşı malzemeli monolit taşlar 2.36 x 0.80 m. ölçüsünde olup, kalınlıkları 0.21 m. dir. Mezarın iç ölçüleri ise 1.94 x 0.40 m. olarak ölçülmüştür. Toprak zeminli olan mezarın derinliği ise 0.37 m. ila 0.44 m. arasındadır (Fot. 2). Mezarda gerçekleştirilen temizlik çalışmasında, baş tarafı batı yönlü olan, dorsal pozisyonlu, erişkin bir erkek bireye ait gömü tespit edilmiştir. Genç yaşta öldüğü tespit edilen erkek bireyin iskelet kalıntıları üzerinde yapılan detaylı çalışmada, bireyin 20 -25 yaşları arasında öldüğü tespit edilmiştir. Kemik ve diş bulgularından hareketle, bireyin ölünceye kadar sağlıklı bir yaşam sürdüğü ve muhtemelen de üst sosyo-ekonomik bir statüye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Dişlerinde herhangi bir patolojik olguya rastlanılmamıştır. Üçüncü molar dişinin çıkmış olması, bireyin 20-25 yaşları arasında bulunduğunu düşündürmektedir. Bu iskeletin ayak kısmında, erişkin bir kadın ve bir bebeğe ait iki kafatasının yer aldığı saptanmıştır. Kadın bireyin claviculasından yapılan yaş tayininde, ortalama 20-25 yaşları arasında öldüğü belirlenmiştir. Bu kadın bireyin dişlerinde yapılan analizde de paleopatolojik herhangi bir olguya rastlanmamıştır. Bu bireyin de, mezardaki diğer erkek birey gibi, üst sınıf bir sosyo-ekonomik yapıya sahip olduğunu ileri sürmek olasıdır. Mezarda iki yaşında bir bebeğe ait kemik ve diş kalıntılarına da rastlanması, mezarın muhtemelen bir aileye ait olma olasılığı güçlendirmektedir. Ayrıca yaşlı bir bireye ait, oldukça aşınmış izole diş bulunmuştur. Tüm bu verilerden hareketle, sandık mezara daha önce iki gömü yapılmışken, son defa dorsal pozisyonlu gömü ile birlikte, mezarın kapatıldığı ve bir daha gömü yapılmadığı ortaya çıkmaktadır (Fot. 3). Mezarın iç kısmındaki toprağın temizlenmesi sırasında, 0.36 mm. çapında, 11 mm. kalınlığında, korozyona uğramış durumda olan gümüş bir Phalera1 ele geçmiştir. Mezar 1 Phalera ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. A. Tolga TEK’e teşekkür ederiz. 122 içindeki toprağın incelenmesi sırasında ele geçen Phalera’nın in-situ yeri tespit edilememiş olsa da, muhtemelen son defa yapılan gömüye ait olmalıdır. Mezarın tam olarak tarihlendirilmesi bakımından, korozyonlu Phalera’nın temizlenmesi gerekmiş, bu nedenle Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 30/12/2013 tarih ve 253059 sayılı yazısına istinaden, Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi restorator-konservatuarı Suzan OKUMUŞ-TEK’in, Phalera üzerinde restorasyon ve konservasyon gerçekleştirmesi uygun bulunmuştur. Belirtilen işlem 21-22/01/2014 tarihinde Müdürlüğümüzde gerçekleştirilmiş ve 22/01/2014 tarihli aşağıdaki rapor tanzim edilmiştir. Belgeleme: Eserin mevcut durumunun fotoğrafları çekilmiştir. Çalışma alanında mikroskop bulunmadığından, makro objektif ile bozulma tabakaları daha ayrıntılı belgelenmeye çalışılmıştır. Teşhis: Eser üzerinde yapılan makro incelemelerde ( görsel inceleme, basit büyüteçler vs. ile yapılan inceleme) eser yüzeyinde yoğun bir korozyon tabakası gözlenmiştir. Korozyon tabakalarında yapılan görsel incelemede, eserde farklı metal ve metal alaşımları kullanıldığı görülmektedir. Eserin bir yüzünde gümüş oksit tabakaları ve yer yer bronz (bronz içerisinde bulunan yeşil renk tonlarında mineral bozulmaları) korozyonu görülmektedir. Diğer yüzde ise (muhtemelen arka yüz) tamamen bronz minerali bozulmaları gözlenmiştir. Eserin iç kısmında ise bir dolgu malzemesi kullanılmış olma olasılığı mevcuttur. Yapılan görsel incelemelerde eserin et kalınlığı da dikkate alındığında, bir dolgu malzemesi olabilecek (muhtemelen kurşun metali bozulması?) bir tabaka mevcuttur. Eser dairesel ince bir bronz halka ile çevrelenmiştir. Halkanın bir bölümü koparak eserden ayrılmıştır (Fot. 4-8 ). Sağlamlaştırma ve Temizlik: Bu iki aşama eserin hassasiyeti gereği iç içe uygulanmıştır. Eser yüzeyi temizlik öncesi, kondisyon zayıflığı sebebiyle (%3’lük PB72) sağlamlaştırılmıştır. Muhtemel iç dolgu malzemesi tamamen tozlaşarak dökülme eğiliminde olduğundan işlevini yitirmiştir. Bu sebeple eser içerisine yeni bir dolgu malzemesi ile dayanak oluşturulması gerekmiştir. İç kısımda tamamen tozuyan tabaka uzaklaştırılmıştır. Bu tabakadan ileride yapılabilecek bir analiz için örnek alınmıştır. Eserin bronz yüzeyine (iç ve dış kısımda uygulandı) %3 lük PB72 uygulanmıştır. Daha sonra eserin gümüş olan ön portre kısmında, %3 ’lük EDTA uygulaması (yüzeysel pamuklu çubuklarla lokal uygulama) yapılmıştır. Gümüş ön yüzey pamuklu çubuklar ile temizlenmiştir. Temizlik sonrasında yüzeyde kullanım döneminde oluşmuş olabilecek derin çiziklere rastlanmıştır. Eserde ph nötrleme işlemi için saf su banyosu uygulanmıştır. Ph ölçerler yardımıyla değerler kontrol edilmiştir. Sonrasında alkol banyosu yaptırılarak eserin kuruması sağlanmıştır. Eser iç kısmındaki bronz yüzeyine birkaç kat %3 lük BTA korozyon pasifizasyonu amacıyla fırça yardımıyla uygulanmıştır. İç kısımda kullanıldığı düşünülen olası dolgu tabakası yerine %50’lik PB72+cam elyaf lifleri ile hazırlanan dolgu malzemesi uygulanmıştır (Fot. 8). 123 Bu uygulama, et kalınlığı orta kısımlarda 0,5 mm civarında olan eserde sağlamlaştırma amaçlıdır. Bu uygulama sonrası eserin bronz olan (arka) yüzeyine daha önce uygulanan Paraloid tabakası, aseton yardımıyla yüzeyden uzaklaştırılmıştır. Korozyonlu arka yüzey bisturi ve cam elyaf kalem yardımıyla yumuşak hareketlerle temizlenmiştir. Eser yüzeyindeki çatlamalar PB72 ile yan halkada oluşan eksiklikler epoksi dolgu ile doldurulmuş ve yüzeyleri düzeltilerek eserin formuna uygun hale getirilmiştir (Fot. 9). Söz konusu eserde yapılacak temizlik öncesi, zarar görmemesi için sağlamlaştırma işlemi yapılmıştır ve bu da bir korumadır. Temizlik işlemi sonrası eserin bronz arka yüzeyinde % 3 Lük BTA çözeltisi fırça ve pamuklu çubuklar yardımıyla yüzeye birkaç kat halinde uygulanmıştır. Uygulanan tüm malzemelerin sağlıklı bir şekilde kuruduğundan emin olduktan sonra eserin tüm yüzeyine %3 lük PB72 solüsyonu önce pamuklu çubuklar yardımıyla bir kat, daha sonra daldırma yöntemiyle birkaç kat uygulanmıştır. Eser ile birlikte verilen yatay bronz parçada eser temizleme, sağlamlaştırma, koruma aşamalarından sonra çap ölçümü yapılarak plastirin ile döküm alanı oluşturularak (epoksi+pigment boya karışımı) halka tümlenmiştir. Bu halkanın eser üzerinde hangi alana yerleştirileceğine dair kesin bir bilgi bulunmadığı için (eser mezarda in-sutu olarak tespit edilemediğinden) eserle birleştirilmesinden kaçınılmıştır. Fakat olası yerleşme alanına (çapı göz önünde bulundurulduğunda) konularak fotoğraflanmıştır. Eser müzeye iki parça halinde teslim edilmiştir (Fot. 10-12). Restorasyon ve konservasyon çalışmaları sonucunda, Phalera üzerinde “AV… CC… AΛEΞ …” lejantı seçilebilir duruma gelmiştir. Lejant altında, sağa dönük, profilden bir imparator portresi yer almaktadır. Roma İmparatoru Alexsander Severus’un yer aldığı (MS. 222-235) portrede imparator; başında defne çelengi ve askeri kıyafetle betimlenmiştir. Saçlar kıvrımlı olup, yüz hafifçe sakallıdır. Bu tip madalyonların, Roma İmparatorluğu’nda askeri görevlerde bulunan, başarılı kişilere verildiği bilinmektedir2. Buradan hareketle, gömü yapılan kişinin olasılıkla Kotiaeon’lu ya da Aizanoi’li olup, askeri hiyerarşide önemli görev üstlenen bir Roma yurttaşı olduğu ileri sürülebilir. Sandık mezarda ele geçen tek bir bireye ait iskelet parçaları ile 2 adet kafatası parçası, kötü durumda olduğundan, iskelet ve kafatasları üzerinde yapılacak antropolojik inceleme neticesinde, gömü yapılan bireylere ilişkin yaş, cinsiyet, hastalık durumu vs. gibi bilgilere ulaşmak mümkün olacaktır. Bu amaç doğrultusunda, kemikler toplanarak, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü’ne incelenmesi amacıyla, 20/11/2013 tarihli tutanakla gönderilmiştir. Sonuç olarak, Beşkarış Köyü’nde gerçekleştirilen kurtarma kazısı ve temizlik çalışmasında ortaya çıkarılan sandık mezar, Roma İmparatorluk Dönemi süreci bakımından, 2 Phalera ile ilgili olarak bkz. Appels, A.-Laycock, 2007, S., Roman Buckle and Military Fittings, Witham. 124 Altıntaş İlçesi civarında ve Kütahya il sınırlarında münferit olarak karşımıza çıkan bir mezar tipidir. Bu tip mezarlarda çoklu gömü yapılabildiği gibi, bir kez gömü yapılıp kapatılan örnekleri de mevcuttur. Beşkarış Köyü’ndeki sandık mezardaki gömünün ve ayak kısmında tespit edilen kafataslarının, bu tekil örneğin bir aile mezarı olduğunun, tamamen kapatılmadan önce içine iki gömü daha yapıldığının, daha sonrasında kemiklerin olasılıkla bir köşeye istiflenerek, içinde üçüncü ve son kez bir gömü yapıldığının ipuçlarını vermiştir. Bölgede yapılacak diğer nekropol kazılarında elde edilecek veriler, bu tip mezarlardaki ölü gömme biçimi ve adetleri hakkında daha detaylı bilgilere ulaşmamızı sağlayacaktır. 125 Uydu Haritası Fot. 1: Sandık mezarın ilk görünümü. 126 Fot. 2: Güneyden görünüm. Fot. 3: Batıdan görünüm. 127 128 Fot. 4: İlk hal ön yüz. Fot. 5: İlk hal arka yüz. Fot. 6: İlk hal, kesit Fot. 7: Eser iç dolgu malzemesi (Kurşun bozulması?). Fot. 8: Yenilenen İç Dolgu (PB72+Cam Elyaf Lif) Fot. 9: Eserde dış halkanın yerleştirilmesi Fot. 10: Temizlik ve tümleme sonrası ön yüzey ve halka Fot. 11: Tümlenen halkanın olası yerleşme pozisyonu, ön. Fot. 12: Tümlenen halkanın olası yerleşme pozisyonu, arka. 129 Seyitömer-Çiledir Mevkii Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması Seyitömer-Çiledir Region Rescue Excavations and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN* Savaş GÜRBÜZ Semih ÜNAL Anahtar Sözcükler Kütahya, Osmanlı Dönemi, Türbe, Mezar, Ölü Gömme Keywords Kütahya, Ottoman Period, Tomb, Grave, Inhumation Özet Kütahya İli, Merkez İlçe, Ağızören Köyü’nde yer alan Çiledir Mevkii’nde, kömür havzası içinde kalan alanda ortaya çıkan mimari parçalar üzerine, belirtilen yerde Müdürlüğümüzce bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. İşlenmemiş taşlarla oluşturulan bir mekân ile bu mekâna ait bir avlu duvarı açığa çıkarılmıştır. Mekân ve avlu duvarında, devşirme malzeme olarak Bizans Dönemi’ne ait mimari parçalar kullanılmıştır. Mekân içerisinde, iki inhumasyon gömü tespit edilmiştir. Mekân ve avlusu, olasılıkla Osmanlı Dönemi’nde türbe ya da benzeri bir işlevle kullanım görmüştür. Abstract A rescue excavation was initiated by Kütahya Museums Directorate at Çiledir Region of Ağızören Village, Kütahya Province after architectural remains were encountered within the coal reserve zone. A building constructed using rough stones and the walls of the courtyard belonging to this building were unearthed. The walls of the building and the courtyard were built with reused architectural fragments dated to the Byzantine period. Two inhumation burials were discovered inside the building. The building and its courtyard were probably used as a tomb during the Ottoman period. Kütahya İli, Merkez İlçe, Ağızören Köyü’nde yer alan, Çelikler Seyitömer Termik Santrali İşletmesi’nin dekapaj sahasında kalan Çiledir Mevkii’nde, kömür çıkarılması sırasında, bazı mimari kalıntıların ortaya çıkması üzerine, belirtilen yerde Müdürlüğümüzce yapılan inceleme neticesinde, 03/10/2013 tarihli rapor tanzim edilerek, bu mevkide bir kurtarma kazısı ve temizlik çalışması yapılmasına karar verilmiştir (Uydu Haritası). Kütahya Valiliği’nin 07/10/2013 tarihli “Olur’u ile belirtilen yerde kurtarma kazısı ve temizlik çalışmalarına 07/10/2013 tarihinde başlanmış, 30/10/2013 tarihinde sona erdirilmiştir. * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Savaş GÜRBÜZ, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Semih ÜNAL, Arkeolog, [email protected] 130 Seyitömer-Çiledirdede Türbesi Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Sanat Tarihçi Savaş GÜRBÜZ ile serbest Arkeologlar Semih ÜNAL, Murat NURTEKİN ve Çelikler A.Ş. tarafından temin edilen 15 işçilik bir ekiple gerçekleştirilmiştir. Çalışma başlangıcında arazide yapılan incelemede, bahse konu yerde, önceden kaçak kazılar marifetiyle, bazı mimari parçaların gün yüzüne çıkarıldığı tespit edilmiştir (Fot. 1). Alanda muhtemel kaçak kazıcılar tarafından yüzeye çıkarılmış, işlenmiş mermer parçaları ve korunagelmiş kısmı yaklaşık 1.00 m. uzunluğunda, 0.70 m. genişliğinde ve 0.40 m. yüksekliğinde olan, işlenmemiş dere taşlarının örülmesi ile inşa edilmiş bir duvar tespit edilmiştir (Fot. 2). Çalışmalar, alanda tespit edilen bu duvar çevresinde başlatılmıştır. Yapılan seviye inimi ile mevcut duvarın ait olduğu mekanın sınırları belirlenmiş, mekan içerisinde yapılan çalışmalar ile döküntü taşlar kaldırılmıştır. Taşlar arasında, günümüze yakın bir dönemde üretildiğini düşündüğümüz pişmiş toprak kiremit parçalarına yoğun olarak rastlanmıştır. Tespit edilen mekan, doğu batı doğrultulu olup, 3.84 x 7.07 m. iç ölçüler ile 5.30 x 8.37 m.lik dış ölçülere sahiptir. Mekanın doğusunda, 1.60 m. uzunluğunda bir giriş açıklığı yer almaktadır. Bu giriş açıklığı çevresinde, yaklaşık 1.50 m. çapında bir tahribat çukuru tespit edilmiştir. Mekanın kuzeydoğu köşesinde 3.56 x 4.50 m. ölçülerinde ve 0.20 m. yükseklikte bir seki saptanmıştır. Mekanın kuzeybatı köşesinde 0,80 x 0,40 m. ölçülerinde bir bölme yer almaktadır. Bölme, beyaz renkte silekst taşları ile inşa edilmiştir (Fot. 3). Mekanın güneybatı köşesinde yer alan tahribat çukuru 1,71 x 2,28 m. ölçülerindedir. Kazı çalışmaları başlamadan önce, yüzeyde bulunan işlenmiş taşların bir kısmı, mekan içerisindeki tahribat çukurundan ele geçmiştir. Ayrıca, çalışmalar sırasında tahribat çukuruna yakın bir noktada, olasılıkla mekanın duvarlarında devşirme malzeme olarak kullanılmış ve sonrasında mekanın içerisine yuvarlanmış olan bir templon payesi tespit edilmiştir. Mekan içerisinde yapılan çalışmalarda, döküntü taşlar kaldırıldıktan sonra, homojen bir kil tabakası ile karşılaşılmıştır. Bu kil tabakası, muhtemelen daha öncesinde düz damlı olan mekanın çatı kısmında kullanılmış olmalıdır. Ayrıca, mekan içerisinde ele geçen ve günümüzde de kullanımına halen devam edilen modern çivi ve Roma Dönemi’nden itibaren kullanılan kabaralı, kare kesitli, uca doğru sivrilen çivilerin bir arada ele geçmesi, mekanın yakın bir tarihte tadilat gördüğünü kanıtlamaktadır (Fot. 4). Mekanın kuzeybatı köşesindeki bölmenin üzerinde yer alan ve istiflenmiş halde açığa çıkarılan kiremitleri, yakın tarihlerde yapılan tadilat ile ilişkilendirmek de mümkündür. Mekan içerisinde sürdürülen seviye inme çalışmaları, tabanının açığa çıkarılması ile son bulmuştur. Taban, sıkıştırılmış kilden yapılmış olup, homojen bir yapıdadır. Mekan içerisinde yapılan çalışmalar sırasında iki mezar açığa çıkarılmıştır. Bu mezarlar 1 ve 2 no.lu olarak numaralandırılmıştır (Fot. 5). 131 1 no.lu mezar 1.70 x 0.90 m. ölçülerindedir. Mezar taşı olarak, Doğu Roma (Bizans) Dönemi kiliselerinde kullanılan templon levhası parçası ve kayrak taşları kullanılmıştır. Burada, kayrak taşları ile mezarların çevrelendiği de tespit edilmiştir. Mezar çevresinde gerçekleştirilen seviye iniminde, yaklaşık 0.70 m. derinliğe ulaşıldığında, büyük mermer bloklarla karşılaşılmıştır. Mermer bloklar iki parça halinde olup, biri diğerine çapraz gelecek şekilde, kesme taşlardan yapılmış, 2.07 x 0.60 m. ölçülerinde ve 0.45 m. derinlikte olan, mezarın içerisinde yer almaktadır. 0.90 x 0.90 m. ölçülerinde ve 0.14 m. kalınlıkta olan mermer blok, mevcut yerinden kaldırılarak, mezar dışına taşınmıştır. Mezar içerisindeki toprak temizlenerek 1 no.lu iskelet açığa çıkarılmıştır. Dorsal pozisyonlu iskelet, belgeleme çalışmaları tamamlandıktan sonra kaldırılmıştır (Fot. 6). 2 no.lu mezar 1.90 x 0.90 m. ölçülerinde olup, mezar taşı olarak kayrak taşlarından fayladanılmış ve 1 no.lu mezarda olduğu gibi, çevresi yine kayrak taşları ile çevrelenmiştir. Yapılan çalışma ile 1.00 m. derinliğe ulaşıldığında, yine 1 no.lu mezarda olduğu gibi, doğu- batı doğrultulu konumlanan ve dorsal poziyonlu gömülmüş 2 no’.u iskelet ortaya çıkarılmıştır. Belgeleme çalışmaları tamalandıktan sonra iskelet kaldırılmıştır (Fot. 7). Her iki inhumasyon gömüde herhangi bir ölü hediyesine rastlanmamıştır. Mekan içerisinde yapılan çalışmalar sırasında, ayrıca mekanın dış hatlarını belirlemek ve çevresinde herhangi bir başka yapının olup olmadığının tespiti için, çalışma alanı genişletilmiş ve 12.00 x 18.00 m. ölçülerine ulaşılmıştır. Mekan dışında yapılan çalışmalar ile ortaya çıkarılan mekanın güney kısmında, kayra taşları ike basitçe örülmüş bir avlunun varlığı tespit edilmiştir. Ancak, avlu ve mekan kısmının, dekapaj çalışmaları sırasında bir kısmının tahrip edildiği anlaşılmıştır (Fot. 8). Mekan avlusu, korunagelmiş duvarlar referans alınarak 5.39 x 7.30 m. olarak ölçülmüştür (Plan). Mekan ve avlu içinde yapılan çalışmalarda, küçük buluntu olarak 1 adet yüzük, 2 adet metal obje ve 1 adet ağırlık ele geçmiştir (Fot. 9). Ele geçen pişmiş toprak kap parçaları incelendiğinde; açık deve tüyü renk hamurlu, bol katkılı, mikalı ve üzeri yeşil renk sırlı oldukları görülmektedir. Bu pişmiş toprak kap parçaları Osmanlı Dönemi’ne ait olmakla birlikte, yüzyıl olarak bir tarih vermek güçtür (Fot. 10). Sonuç olarak; Çiledir Mevkii’nde gerçekleştirilen kurtarma kazısı ve temizlik çalışmalarında, günümüze yakın bir dönemde inşa edildiği saptanan türbe benzeri bir yapı kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Mekânın inşasında, Bizans Dönemi’ne ait mimari parçalar devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. Mekân içerisinde iki inhumasyon gömüye rastlanmış ancak herhangi bir ölü hediyesi tespit edilememiştir. Mekan dışında ve çevresinde herhangi bir başka mimari kalıntının olup olmadığının tespiti için yapılan sondaj çalışmaları sonucunda, çevrede herhangi bir yapı kalıntısına rastlanılmadığından, çalışmalar sonlandırılmıştır. 132 Uydu Haritası Fot. 1: Kaçak kazı tahribatı. 133 Fot. 2: Kaçak kazıyla ortaya çıkan duvar kalıntısı. Fot. 3: Açığa çıkarılan mekân. 134 Fot. 4: Mekân içinde ele geçen demir çiviler. Fot. 5: Mekân içinde yer alan mezarlar. 135 Fot. 6: 1 no.lu mezar Fot. 7: 2 no.lu mezar 136 Fot. 8: Mekân ve avlusu. Plan 137 Fot. 9: Küçük buluntular. Fot. 10: Pişmiş toprak kap parçaları. 138 Dereköy Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması Dereköy Necropolis Rescue Excavations and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN* Serdar ÜNAN Recep KARACA Savaş GÜRBÜZ Anahtar Sözcükler Kütahya, Roma Dönemi, Nekropol, Lahitler, Oda Mezar, Ölü Gömme Keywords Kütahya, Roman Period, Necropolis, Sarcophagi, Chamber Grave, Inhumation Özet Kütahya İli, Aslanapa İlçesi, Dere Köyü, Kızlar Yeri Mevkii’nde, tarım faaliyeti sırasında bazı antik taşların çıktığının Müdürlüğümüze bildirilmesi üzerine, belirtilen yerde bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Çalışmalarda, Roma Dönemi’ne ait mermer lahit kapakları, lahit teknelerinin yanı sıra, daha önce kaçak kazılarla tahrip edilen bir yeraltı oda mezar açığa çıkarılmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen nekropol sahasında 2014 yılında daha geniş çaplı bir kazı çalışması yapılması planlanmaktadır. Abstract A rescue excavation was initiated at Kızlar Yeri region, Dere Village of Aslanapa District, Kütahya Province, as the Directorate was informed of some ancient stones encountered during agricultural activities. During the excavations marble sarcophagus covers and sarcophagus receptacles were discovered alongside a defiled chamber grave. A larger excavation is underway in 2014 in the necropolis region which was dated to the Roman Imperial Period. Kütahya İli, Aslanapa İlçesi, Dere Köyü, Kızlar Yeri Mevkii’nde yer alan, Tapu’da 20 pafta, 132 ada, 20 parsel numarası ile Ethem YILDIRIM adlı vatandaş adına kayıtlı, 35S743543E-4345076N koordinatlarındaki tarlada, Süleyman YILDIRIM adlı vatandaşın tarım faaliyeti sırasında bazı taşların çıktığını Müdürlüğümüze bildirmesi üzerine, aynı gün belirtilen yerde inceleme yapılmış ve bir rapor tanzim edilerek, 01/11/2013 tarih ve 1372 sayılı yazımız ekinde yer alan “Sondaj-Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması Talep Formu” ile birlikte Genel Müdürlüğümüze iletilmiştir. * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Serdar ÜNAN, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Recep KARACA, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Savaş GÜRBÜZ, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] 139 Dereköy Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Arkeologlar Serdar ÜNAN, Recep Karaca, Uzman/Sanat Tarihçi Savaş GÜRBÜZ ile serbest Arkeolog Semih ÜNAL ve Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencilerinden oluşan bir ekiple gerçekleştirilmiştir. Çalışmaların gerçekleştirildiği söz konusu tarım arazisi, Dere Köyü sınırları içerisinde, köyün 500 m. doğusunda; Höyüktepe’nin 1 km. batısında yer almaktadır (Uydu Haritası 1-2). Daha önce Süleyman YILDIRIM adlı vatandaş tarafından, çift sürerken pulluğa takılarak ortaya çıkan, mermer malzemeli, semerdam biçimli lahit kapağında yapılan incelemede, Lahit Kapağı-IV olarak adlandırılan buluntunun eni 0.90 m., boyu 2.02 m., yüksekliği 0.60 m. olarak ölçülmüştür. Fazla işlenmemiş olan kapağın üst kısmının her iki uzun köşesinde akroter yer almaktadır. Alt kısımlarının yer yer kırık olduğu ve üzerinde pulluğun yol açtığı çizikler tespit edilmiştir (Fot. 1, 2). Arazide yapılan incelemede, toprak yüzeyinde çok küçük bir kısmı görülen lahit kapaklarının tespitine yönelik, üç ayrı noktada sondajlar açılmıştır. Bu sondajlardan ilkinde, toprağın ortalama 0.40 m. altında, ters çevrilmiş durumda olan, mermer malzemeli, 1 adet lahit kapağı tespit edilmiştir. Lahit Kapağı-I olarak adlandırılan kapağın eni 1.00 m., boyu 2.35 m., yüksekliği 0.80 m. olarak ölçülmüştür. Semerdam biçimli olan lahit kapağının üzerinde pulluk izleri görülmekte olup, kapağın pervaz kısımlarının da tahrip olduğu tespit edilmiştir (Fot. 3, 4). Lahit Kapağı-1’in 20.00 m. doğusunda, toprak yüzeyinde kısmen görülebilen diğer lahit kapağının ortaya çıkarılmasına yönelik açılan ikinci sondajda, toprak yüzeyinin 1.00 m. altında, ters çevrilmiş durumda, mermer malzemeli bir lahit kapağı daha tespit edilmiştir. Lahit Kapağı-III olarak adlandırılan buluntunun eni 1.50 m., boyu 2.83 m., yüksekliği ise 0.55 m. olarak ölçülmüştür. Kırma çatı şeklindeki kapağın kısa kenarının ölçüsü 0.73.5 m.’dir. Lahit teknesine oturan çıkıntı profilin eni 0.14 m. boyu ise 0.10 m.dir. Kırma çatı şeklinde bir formu olan lahit kapağının, dört köşesinde oval akroterler ve üçlü antefixler yer almaktadır. Ancak, bir uzun kenarında antefixler tahrip olmuş durumdadır. Alt kısımlarının yer yer kırık olduğu ve üzerinde pulluğun yol açtığı çizikler tespit edilmiştir (Fot. 5, 6). Her iki lahit kapağının 50.00 m. güneyinde, Lahit Kapağı-IV’ün çıktığı noktanın yanında, üçüncü bir sondaj daha açılması uygun bulunmuştur (Fot. 7). Bu sondaj neticesinde, diğer üç lahit kapağının aksine, mermer malzemeli bir lahit teknesinin alt kısmı tespit edilmiştir. Tekne altının eni 1.60 m., boyu 2.90 m., yüksekliği ise 0.40 m., dışa taşkın profilli alt kaidesinin yüksekli ise 0.20 m. olarak ölçülmüştür. Üzerinde herhangi bir işleme olmayan lahit teknesinin üst kısmının, kaide kısmından sonra tahrip olduğu tespit edilmiştir (Fot. 8, 9). Tarım arazisindeki sondajlar neticesinde ortaya çıkarılan lahit kapakları ve lahit teknesinden sonra, çevredeki vatandaşların verdiği bilgiler doğrultusunda, Lahit Teknesi-I’in 0.28 m. güneyinde, kayalık tepenin eteklerinde, günümüzden otuz-kırk yıl önce kaçak kazı neticesinde ortaya çıktığı ifade edilen, tonozlu bir mezarı tespit etmeye yönelik çalışmalar başlatılmıştır (Fot. 10). Toprak yüzeyinden, tonoz örgüsünün küçük bir kısmı görülebilen mezarın çevresinde gerçekleştirilen sondaj neticesinde, üst kottan 2.00 m. altta yer alan 140 mezarın zeminine ulaşılmış ve içi toprakla dolu olan mezar temizlenmiştir (Fot. 11-13). 1.10 x 2.15 m. ölçüsünde olan dikdörtgen planlı mezar, tepenin eteklerinde açılan bir yuvaya, kesme taşlarla inşa edilmiştir. İç kısmının tamamı sıvalı olan mezar, tabandan 0.65 m. sonra içe doğru 0.05 m. ölçüsünde bir girinti yapmakta, sonrasında 0.55 m. yüksekliğinde olan, dik semerdam tonoz örtüsü gelmektedir. Giriş kısmı doğu yönüne bakmakta olup, mezara giriş 0.55 x 0.55 m.lik bir kare girişten sağlanmaktadır (Plan). Mezarın içinde yapılan temizlik çalışmalarında herhangi bir taşınır kültür varlığına rastlanmamıştır. Kurtarma kazısı sonucunda ele geçen 3 adet lahit kapağı ve 1 adet lahit teknesinin döneminin belirlenmesi bakımından, lahit kapaklarının fazla işlenmemiş durumları, teknelerinin olmaması ve çevrelerinde küçük buluntu ele geçmemesi gibi nedenlerden dolayı, kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Buna karşın, MS. II. yüzyıl sürecinde, Roma İmparatorluk Dönemi’nin Anadolu’daki en önemli lahit üretim merkezi olan ve bölgeye çok yakın konumdaki Dokimeion’da üretildiklerini ileri sürmek olasıdır1. Bu nedenle, tonozlu mezardan da herhangi bir küçük buluntu ele geçmese de, lahit kapaklarının genel tarihlendirilmesinden hareketle, bu mezarın da aynı döneme ait olduğunu ileri sürmek olasıdır. Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmalarının gerçekleştirildiği söz konusu tarım arazisi, Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 26/12/1996 tarih ve 235 sayılı kararı kararları gereği, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak ilan edilen Höyüktepe yakınlarında yer alan, yine aynı tarih ve sayılı kararla korunması gerekli kültür varlığı olarak kabul edilen, Erken Cumhuriyet Dönemi’ne ait köprünün 1 km. batısında kalmaktadır (Fot. 14). Bu nedenle, Kureyşler Barajı’nın bitmesi ve gövdenin su toplaması ile birlikte, bu bölgede tespit ve tescil edilen Aktepe Nekropolü, Höyüktepe, Almacık Köprü ve kurtarma kazısının gerçekleştirildiği nekropol alanı da su altında kalacaktır. Tepelerin arasından akan derelerin getirdiği alüvyonla dolan, günümüzde tarım yapılan vadi içerisinde, Höyüktepe’deki olası Tunç Çağı yerleşiminin dışında, burada bir Roma Dönemi yerleşiminin de olabileceği göz önünde bulundurularak, Müdürlüğümüz denetiminde gelecek yıl başlatılması planlanan Höyüktepe Kurtarma Kazısı çerçevesinde, yukarıda belirtilen ve su altında kalacak olan sit alanlarının tümünde daha ayrıntılı bir kazı, sondaj ve temizlik çalışması gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır. 1 Bkz: Guntram KOCH, Roma İmparatorluk Dönemi Lahitleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2001: 13 vd. ; Guntram KOCH, Türkiye’deki İmparatorluk Dönemi Lahitleri, Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü Yayını, Antalya, 2010: 5 vd. 141 Uydu Haritası 1: Dereköy, Höyüktepe ve kazı-sondaj yapılan alan. Uydu Haritası 2: Höyüktepe’ye göre kazı-sondaj yapılan alanın konumu. 142 Fot. 1: Lahit Kapağı-IV Fot. 2: Lahit Kapağı-IV Fot. 3: Lahit Kapağı-I Fot. 4: Lahit Kapağı-I Fot. 5: Lahit Kapağı-III Fot. 6: Lahit Kapağı-III 143 Fot.7: Lahit kapaklarının birbirlerine göre konumları. Fot. 8: Lahit Teknesi-I 144 Fot. 9: Lahit Teknesi-I Fot. 10: Mezar genel görünüm. Fot. 11: Mezarın doğudan. Fot. 12: Mezarın sıvalı iç yüzeyi. Fot. 13: Mezar batıdan. 145 Plan Fot. 14: Kazı ve sondaj yapılan alan ve Höyüktepe’nin görünümü. 146 Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları Çiledir Mound Rescue Excavations, Sounding and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN* Serdar ÜNAN Semih ÜNAL Anahtar Sözcükler Tunç Çağı, Höyük, İç Batı Anadolu Tunç Çağı Yerleşmeleri, Çiledir Höyük Keywords Bronze Age, Mound, West Central Anatolia Bronze Age Settlements, Çiledir Mound Özet Kütahya İli, Merkez, Aslanlı Köyü (Ağızören Köyü sınırı), Çiledir Mevkii, Çiledir Deresi yakınında yer alan ve aynı zamanda TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğü’nün çalışma ve kömür alma sahası içinde yer alan sahada mimari ve küçük buluntu kalıntılarının çıkması üzerine, belirtilen yerde Müdürlüğümüzce kurtarma kazısı çalışmalarına başlanılmıştır. Çalışmalara 2009-2013 yılı sürecinde devam edilmiştir. Çiledir Höyük’te yoğunluklu olarak Doğu Roma Dönemi ile Tunç Çağı bulgularına rastlanmıştır. Doğu Roma Dönemi’nde çiftlik evi olarak kullanım gören mekânların, Tunç Çağı mekânlarını tahrip ederek, mevcut yerine inşa edildiği saptanmıştır. Höyükte çok sayıda küçük buluntu ele geçmiştir. 2014 yılında höyüğün olasılıkla nekropolü olduğu düşünülen sahalarda kazı çalışmaları sürdürülecektir. Abstract A rescue excavation was initiated by Kütahya Museums Directorate near Çiledir creek, in Çiledir Region of Aslanlı Village (near Ağızören Village border), Kütahya Province after architectural remains and small finds were encountered within the coal reserve zone of TKİ. Seyitömer Lignite Company. The excavations continued from 2009 to 2013. The finds from Çiledir Mound are generally dated to Eastern Roman Period and the Bronze Age. It was discovered that the buildings which were used as farmhouses during the Eastern Roman Period were constructed over the remains of the Bronze Age buildings. Abundant small finds were discovered at the Mound. The excavations will continue in 2014 at the location which is probably the necropolis of the Mound. 2009 Yılı Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları: Kütahya İli, Merkez, Aslanlı Köyü (Ağızören Köyü sınırı), Çiledir Mevkii, Çiledir Deresi yakınında yer alan ve aynı zamanda TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessese * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Serdar ÜNAN, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Semih ÜNAL, Arkeolog, [email protected] 147 Müdürlüğü’nün çalışma ve kömür alma sahası içinde yer alan sahada (Harita: 1-3), kömür çıkarma işlemi sırasında pişmiş toprak kap parçaları yoğun olarak ortaya çıkmıştır (Fot. 1). Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nce kazı çalışmaları 2006 yılından bu yana sürdürülen Seyitömer Höyük’ün 2,5 km. kuzeybatısında kalan mevkide, Müze Müdürlüğü uzmanlarınca 24/07/2009 tarihinde yapılan inceleme neticesinde1, belirtilen yerdeki kömür alma çalışmalarının ivedilikle durdurulması ve burada acilen bir kurtarma kazısının gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmıştır2. Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden talep edilen kazı ruhsatı neticesinde3, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü arasında 21/08/2009 tarihinde imzalanan protokol doğrultusunda, belirtilen yerde kurtarma kazısı çalışmalarına Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 25/08/2009 tarih ve 163936 sayılı ruhsatı, Valilik Makamı’nın 02/08/2009 tarih ve 2641 sayılı “Olur’u ile 02/09/2009 tarihinde başlanılmıştır. Kazı çalışmalarına, TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü tarafından sağlanan otuz işçi ile başlanılmış, arazi şartlarının durumu ve çalışılan alanın kömür havzası olması sebebiyle, 01/10/2009 tarihinde işçi sayısı yüz otuza çıkarılmıştır. Yetmiş gün sürdürülen çalışmalar, 10/11/2009 tarihinde program ve hava şartları nedeniyle, 2010 yılında devam edilmek üzere sona erdirilmiştir. Kazı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Arkeologlar Özcan ŞİMŞEK, Canan OKAL, Tuğba B. ŞİMŞEK, Uzman/Arkeolog Recep KARACA, Sanat Tarihçi Seher A. DUĞAN, Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü lisans öğrencileri ile işçilerden oluşan, yaklaşık yüz otuz kişilik bir ekiple sürdürülmüştür. Belirtilen mevkide gerçekleştirilecek olan kurtarma kazısı öncesinde, alanda uygulanacak arkeolojik kazı yönteminin belirlenmesine dair etüt sonucunda, kültür varlığı saptanan yerlerin, Çiledir Deresi’nin batı ve doğusundaki yamaçlarda yer aldığı tespit edilmiştir4. Bu nedenle, alanda plankare sistemi ile daha sağlıklı bir sonuca ulaşılabileceği düşünülerek, kültür varlıklarının çıktığı alanın geneli 10.00 x 10.00 m. ölçülerinde karelere ayrılmış ve numaralandırılmıştır (Plan 1). Arkeolojik kazı yönteminin belirlenmesi çalışmalarından sonra, kazı çalışmalarının gerçekleştirileceği alanın boyutlarının belirlenmesi açısından, arazide arkeojeofizik ölçümler yapılmıştır. Bu ölçümlere göre; 3900 m2 (60.00 x 65.00 m.) ölçüsündeki bir alanda, yüksek özdirenç değerlerinin hakim olduğu anomali alanları belirlenmiştir. Bu anomalilerin meydana gelişi, yüksek özdirenç tabakalı marn veya kompakt marnlardan ileri gelebileceği gibi, yüksek özdirenç değerlerine sahip gömülü kültür 1 2 3 Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nün 28/07/2009 tarihli inceleme raporu. Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nce İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne yazılan 03/08/2009 tarih ve 730 sayılı yazı. Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nün 17/08/2009 tarihli yazısı ekinde yer alan sondaj-kurtarma kazısı çevre düzenlemesi ve temizlik çalışması talep formu. Kazı çalışmaları adlandırılırken, her ne kadar “Çiledir Höyük” ibaresi kullanılmış olsa da, burada höyük tipi bir yerleşimden ziyade, ortasından Çiledir Deresi’nin aktığı tepenin, doğu ve batı eteklerinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan mimari kalıntılar nedeniyle, arazinin topografik eğiminden istifade edilerek oluşturulmuş bir “yamaç tipi yerleşim” olduğunu ifade etmek ve buna göre “Çiledir Yamaç Yerleşimi” ibaresini kullanmak daha doğrudur. Ancak, 2009 yılı kazı çalışmalarında kullanılan “Çiledir Höyük” ibaresi, kazı çalışmalarının devamında da bir adlandırma kargaşasına neden olmaması amacıyla kullanılmaya devam etmiş ve kazı çalışmaları literatüre bu adla girmiştir. 148 varlıklarından da ileri gelebileceği sonucuna varılmıştır5. Bu nedenle, kazı çalışmalarına yüksek anomali veren bu noktalarda başlanılmıştır (Fot. 2). Çiledir Höyük’te henüz kazı çalışmaları başlangıcında ortaya çıkan mimari kalıntılar ile bu mimari kalıntılar içinde ele geçen bazı pişmiş toprak kandil parçaları ve diğer buluntulardan hareketle, Çiledir Höyük’te, Roma İmparatorluk Dönemi (MS. 1-4. yüzyıl) sürecini kapsayan, zayıf da olsa bir yerleşimin olduğu saptanmıştır (Fot. 3, 4). Çiledir Höyük’te, kazı çalışmalarının başlangıcının akabinde, alt kodlara doğru inildiğinde, karşımıza, güçlü ve yamaca yerleşik vaziyette bir Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yerleşimi çıkmıştır. Uzun ve kalın duvarlar, odalar, kapı eşikleri, dikdörtgen yapı temelleri, çatı ve döşeme kiremitleri, pişmiş toprak su künkleri ve pişmiş toprak kap parçaları6, höyükte uzun süren Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yerleşiminin önemli maddi kanıtlarıdır. Doğu Roma Dönemi yapılarında, bazı mekânlar taş döşemelidir. Höyük genelinde bu döneme tarihlenen ve içleri taşla örülmüş su kuyuları açığa çıkarılmıştır. Doğu Roma Dönemi (MS. 5.-6. yüzyıl) bulgularına ulaşılan plankareleri incelediğimizde; C 3 plankaresinde, bu döneme tarihlendirilen iki mekâna ait temel kalıntıları mevcuttur. Alanda yapılan çalışmada, mekânlara ait atık su kanaları açığa çıkarılmıştır. Temel seviyesinden alt kotlarda ise Tunç Çağı’na tarihlenen duvar kalıntılarına rastlanılmıştır (Fot. 5). C 4, C 5, D 4 ve D 5 plankarelerini kapsayan alanda, açığa çıkarılan yapı kalıntıları da önem arz etmektedir. Bu yapılardan birisi, üç oda ve bir avludan oluşmaktadır. Odaların ve avlunun tabanı taş döşemeli olup, az bir kısmı koruna gelmiştir. Avlunun kuzeydoğu köşesinde 0,80 m. çapında bir su kuyusu bulunmaktadır. Ayrıca C 4 plankaresinin kuzeyinde yer alan B 4 plankaresi sınırlarında, Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yerleşiminin alt ve üst kodlarında7, Tunç Çağı’na tarihlendirebileceğimiz ikinci bir yapı yer almaktadır (Fot. 6). Yerleşimin güney uç kısmında B 6, B 7, B 8, C 6, C 7 ve C 8 plankarelerini kapsayan, 21.30 x 7.10 m. ölçülerinde olan, üç odalı ve dikdörtgen planlı bir yapı açığa çıkarılmıştır. Yapı içerisindeki odalar, kapı geçitleri ile birbirine bağlıdır. Açığa çıkarılan odalar A, B ve C odaları olarak adlandırılmış olup, çalışma sırasında odaların içerisinde çok sayıda pişmiş toprak çatı kiremidi ve Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen pişmiş toprak kap parçaları ele geçmiştir. B odasında ise 1.87 x 3.10 m. ölçülerinde bir bölme ortaya çıkarılmıştır (Fot.7). 5 6 7 Bkz: İ. ERGÜLER-E. BABAYİĞİT, 2009: 6-12. Çiledir Höyük’te, üst kodlarda yer alan Doğu Roma Dönemi (MS. 5.-6. yüzyıl) tabakalarında, çok sayıda pişmiş toprak kap parçalarına rastlansa da, bu kap parçalarının çok az miktarı tümlenebilir özelliktedir. Bu kap parçalarının çoğunluğu, kaliteli kilden üretilmeyip, işçiliği ve malzemesi zayıf olan, yerel üretim özelliği gösteren basit kaplardır. Arazinin topografik yapısının eğimli olmasından dolayı, aynı tabaka içerisinde hem Doğu Roma Dönemi yerleşmesinin hem de Tunç Çağı yerleşmesinin maddi kalıntıları, kısa mesafelerde iç içe geçmiş vaziyette çıkabilmektedir. Doğu Roma Dönemi (MS. 5.-6. yüzyıl) yapılarının, Tunç Çağı yapılarını tahrip ederek inşa edildiğinin saptandığı bu noktalarda, belirtilen dönemleri güçlükle de olsa birbirinden ayırmada kullanılan kıstas, mimari ve küçük buluntulardaki farklılaşmadır. 149 D 0 ve D-1 plankaresini kapsayan mekân ise mevcut hali ile iki oda ve bir avludan oluşmaktadır. Avlunun kuzey kesiminde iki oda yer almaktadır. Avlu taş döşemeli olup, güney kesiminde bir su kuyusu bulunmaktadır. Avlunun batı kesiminde bir alan dikdörtgen sütunlar ile avludan ayrılmıştır (Fot. 8). D 1 ve D 2 plankarelerini kapsayan yapının, batı kesimi koruna gelmişken, doğu kesimi tahrip olmuştur. Bu nedenle, yapının oda sayısı belirlenememiştir. Mevcut hali ile bir avlu ve bir odadan oluşan yapının avlu tabanı taş döşemeli olup, avlunun güneyinde su kuyusu yer almaktadır (Fot. 9). Roma İmparatorluk Dönemi (MS. 1-4. yüzyıl) ve Doğu Roma Dönemi’nin (MS. 5-6. yüzyıl) küçük buluntuları olarak; MS. 4. yüzyıla tarihlenen sikkeler, pişmiş toprak kap parçaları, bronzdan yapılmış bir deve figürini (Fot. 10 / Çizim 1), bronzdan tıbbi aletler, bronz bir ağırlık ve oyun taşları sıralanabilir (Fot. 11). Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen bir diğer ilginç buluntu, pişmiş toprak levha üzerine, beş satır olarak Grekçe ile yazılmış bir büyü yazıtıdır. Levha üzerine “Ey katırın eşi deve, kaç! Solomon seni kovalıyor” ifadesi kazınmıştır (Fot. 12)8. Çiledir Höyük’te, Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) tabakalarının altında, Helenistik Dönem mimari ya da küçük buluntu bulgularına rastlanmamıştır. Bu nedenle, Helenistik Dönem’de Çiledir’de herhangi bir yerleşimin olmadığı ileri sürülebilir. Alt kotlara doğru inildiğinde, Klasik Dönem’e (MÖ. 480-330) tarihlendirilebilecek, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçasına rastlanmıştır (Fot. 13). Ayrıca, MÖ. 6-5. yüzyıllara tarihlendirilebilecek, Lydion adı verilen ve Lidya uygarlığına özgü olan, pişmiş toprak bir koku şişesi, höyüğün en azından yine bu dönemde de, az ya da çok kullanıldığını göstermektedir. Çiledir Höyük’te, güçlü bir şekilde varlığı saptanan Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yapıları tespit edildikten sonra, bu tabakaların hemen alt kodlarında, Erken Tunç Çağı mimarisi ile karşılaşılmış, hatta bazı noktalarda, her iki dönem iç içe geçmiş vaziyette tespit edilmiştir. Erken Tunç Çağı’na tarihlendirilen mimari kalıntıları incelediğimizde F 1, F 2 ve F 3 plankarelerini kapsayan alan içerisinde, birbiri ardına örülmüş duvarlar ve bu duvarların çevresini, mevcut hali ile yarım yay şeklinde çevreleyen sınır duvarlarından oluşan yapı kalıntıları tespit edilmiştir (Fot. 14). Yine, açığa çıkarılan bir pişirme fırını, Çiledir’de belirtilen dönemde, günlük kullanıma yönelik kap üretiminin de olduğunun bir kanıtıdır. Aynı noktada, Erken Tunç Çağı’na tarihlenen tabakada, bir sabuntaşı işleme atölyesinin varlığı tespit edilmiştir. Atölye çevresinde bulunan ve çeşitli safhalarda işlenmiş yüzlerce boncuk ve diğer objeler, bunun maddi kanıtlarıdır (Fot. 15 / Çizim 2). Erken Tunç Çağı’na tarihlenen tabakalarda ele geçen tanrıça figürinleri, çeşitli biçimlerdeki taştan idoller, pişmiş toprak hayvan figürinleri, fincanlar, testiler, kâseler, taş baltalar, çakmaktaşından aletler, sabun taşından boncuklar, kemik aletler, ağırşaklar, bazalttan ezgi taşları, tezgâh ağırlıkları diğer buluntu gruplarını oluşturmaktadır. Höyükte bulunan keman biçimli mermer ve sabuntaşından yapılmış idoller, tanrıça başı ve pişmiş toprak tanrıça heykelcikleri, o dönem insanının inanç şekli hakkında da bize önemli bilgiler vermektedir (Fot. 16 / Çizim 3). 8 Yazıtı okuyan Prof. Dr. Thomas Drew Bear’e teşekkür ederiz. 150 2009 yılı çalışmaları tamamlandığında, arazide mimari ve küçük buluntu anlamında, Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yerleşimine ilişkin bulgular kesinleşmiş olup, höyüğün bu zaman dilimi içerisinde yoğunlukla kullanıldığı saptanmıştır. Bu yerleşimden kasıt, dar ve uzun bir ana sokak üzerinde birbirine bağlanan, bağımsız, dikdörtgen planlı ve kendi içinde odalara ayrılan yapılar bütünüdür (Fot. 17, 18). Erken Tunç Çağı mimarisi hakkında kesin bir bilgi ileri sürmek olası değildir, çünkü 2009 yılı kazılarında Erken Tunç Çağı mimarisi henüz basit duvar kalıntıları olarak şekillenmiştir. Buna karşın, bu duvarların çevresinde çok sayıda küçük buluntunun ele geçmiş olması, Çiledir Höyük’te önemli bir Erken Tunç Çağı yerleşimi olduğunun göstergesidir (Plan 2). 2010 Yılı Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları: Çiledir Höyük’te 2009 yılındaki çalışmalar tamamlandıktan sonra, 2010 yılı kurtarma kazısı çalışmaları Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 15/03/2010 tarih ve 53577 sayılı ruhsatı ve Kütahya Valiliği’nin 10/05/2010 tarih ve 1560 sayılı “Olur’u ile, çalışmalara 10/05/2010 tarihinde başlanılmış ve altı aylık bir zaman dilimini kapsayarak, 10/11/2010 tarihinde sona erdirilmiştir. Kazı çalışmalarının finansmanı, TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü tarafından karşılanmıştır. 2010 yılı kurtarma kazısı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğü’nden Arkeologlar Özcan ŞİMŞEK, Canan OKAL, Tuğba B. ŞİMŞEK, Uzman/Arkeolog Recep KARACA, Sanat Tarihçi Seher A. DUĞAN, Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden lisans öğrencileri ile işçilerden oluşan, yaklaşık yüz kişilik bir ekiple sürdürülmüştür. 2010 yılı kurtarma kazısı çalışmalarının başlangıcında, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü Etüt Proje ve Tesis Dairesi Başkanlığı tarafından sağlanan olanaklarla, arazide arkeojeofizik çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalarda, 2010 yılı içerisinde, kazılacak alanların tespitine yönelik ölçümler gerçekleştirilmiştir (Fot. 19). Çiledir Höyük’ün kuzeyindeki 6. parsel9 ve kuzeydoğusundaki 7. parsele ait anomali haritalarında görülen, özdirenç konturlarının şekli ve değerlerinden hareketle, bu parseller içerisinde toprak altında bulunan olası antik duvarlar ile yapıların, oda şeklindeki bölümlerinin kalıntıları olduğu anlaşılmıştır (Arkeojeofizik Harita: 4)10. Arkeojeofizik ölçümler temel alınarak, 2010 yılı kazı sezonunda höyüğün kuzeyinde çalışmalar sürdürülmüştür. Erken Tunç Çağı’na ait yapıların açığa çıkarılmasına yönelik kazılara devam edilirken, höyüğün orta kesiminde yer alan ve Erken Tunç Çağı’na tarihlenen yapıyı çevreleyen duvarların sayısının arttığı ve birbiri ardına devamlılık gösterdiği gözlenmiştir. Etüt Proje ve Tesis Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan ölçümlerde, özdirenç testi uygulanan alanlara parsel numaraları verilmiştir. Yapılan ölçümlerde, Seyitömer Höyük ve çevresindeki beş farklı alanda yapılan çalışmalara ilaveten, Çiledir Höyük için dört farklı alanda da ölçümler gerçekleştirilmiş olup, Çiledir Höyük ve çevresindeki alanlar 6, 7, 8 ve 9 no.lu parseller olarak numaralandırılmıştır. 10 Bkz: İ. ERGÜLER-E. BABAYİĞİT-Ç. Öncü. ARSLAN, 2010: 19 9 151 Höyüğün kuzey kesiminde yapılan çalışmalarda D-4, D-3, D-2, E-4, E-3, E-2 ve F-2 plankarelerini kaplayan büyük bir mekân açığa çıkarılmıştır. Bu mekânda ele geçen, kurşun bir levha üzerine, kazıma tekniği ile yazılı olan, ancak okunamayan grafiti önemlidir (Fotoğ. 20). Kazı çalışmalarında bu mekânın tamamı belirlenemediği için, işleviyle ilgili belirgin bir kanıya varmak güçtür. Mekânın doğu kesiminde, bu büyük mekândan ayrı olarak, çeşitli ölçülerde odalardan oluşan ve Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen bir mekân kompleksi açığa çıkarılmıştır (Fot. 21 / Plan 3). 2009 yılında açığa çıkarılan ve Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen mekânlar ise, Erken Tunç Çağı’na ait mekânların sınırlarını ve mimari özelliklerini belirlemek amacıyla, belgeleme çalışmaları tamamlandıktan sonra kaldırılmıştır. Çiledir Höyük’ün güneybatısında yapılan kazılarda, otuzdan fazla ve çeşitli boyutlarda çukura rastlanmıştır. Çukurların bir kısmı, doğrudan ana toprağın kazılmasıyla oluşturulmuş, bazıları da kültür tabakalarının kazılıp, ana toprağa inilmesiyle elde edilmiştir. Çukurların bazıları, Doğu Roma Dönemi mekânlarının alt kısmında yer alırken, bazıları açık alanlarda karşımıza çıkmıştır. Bu çukurların bir kısmı dörtgen formlu olup, oda, kiler ya da depo olarak kullanılmış olmalıdırlar. Söz konusu bu oda – depoların bazılarının tabanı taş döşeme ile kaplanmıştır. Bazıları oval, bazıları yuvarlak, bazıları da yamuk biçimli olan bu çukurların, bazıları da üsten alta doğru genişleyen biçimlerdedir. Eldeki arkeolojik verilerin yeterli olmaması nedeniyle, bu mimari düzenlemenin tam olarak tarihlendirilmesi mümkün değildir. Olasılıkla, ilk defa Erken Tunç Çağı’nda inşa edilen çukurlardan bazıları, Arkaik, Klasik ve Roma Dönemi’nde de kullanım görmüştür. Çukurların içinden çıkan, yukarıda belirtilen dönemlere ait pişmiş toprak kap parçası, insan ve hayvan iskeletleri, metal objeler, ağırşaklar, cam parçaları, vb. buluntular, bir tarih birliğinin olmadığını göstererek, yukarıda açıklanan savı desteklemektedir. Bazı çukurların içinde, elenmiş veya süzülmüş toprağın ele geçmesi, bu çukurların belki de kil havuzu olarak kullanılmış olduğunun göstergesidir (Fot. 22). 2010 yılı çalışmaları tamamlandığında, tıpkı 2009 yılı çalışmalarında olduğu gibi, arazide mimari anlamda yine Erken Tunç Çağı ve Doğu Roma Dönemi yerleşimine ilişkin bulgular saptanarak, bu mimari tabakalar, Total Station ile ölçülerek, Audocad programıyla bilgisayar ortamına aktarılmıştır (Fot. 23 / Plan 4). 2011 Yılı Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları: Çiledir Höyük’te 2011 yılı kazı çalışmaları Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 22/04/2011 tarih ve 86814 sayılı ruhsatı ile Kütahya Valiliği’nden alınan 03/04/2011 tarih ve 1819 sayılı “Olur’u ile, çalışmalara 06/06/2011 tarihinde başlanmış ve altı ay sürerek 04/12/2011 tarihinde, hava muhalefeti nedeniyle sona ermiştir. 2011 yılında kurtarma kazısı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN 11 2009 yılı kazı çalışmaları başlamadan önce, arkeojeofizik ölçümleri temel alınarak yapılan karelaj neticesinde oluşan 10.00 x 10.00 m.lik açma sınırları, 2010 yılında yapılan arkeojeofizik ölçümler neticesinde, höyüğün kuzey kesiminde de mimari kalıntıların varlığının tespiti sonucunda, yeni bir karelaj sistemiyle değerlendirilmiş ve doğrusal düzlemde eksi kodlamalar yapılmıştır. 152 başkanlığında; Müze Müdürlüğü’nden Arkeologlar Canan OKAL, Tuğba B. ŞİMŞEK, Uzman/Arkeolog Recep KARACA, serbest Arkeologlar Semih ÜNAL, Murat NURTEKİN, Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü lisans öğrencileri ile işçilerden oluşan, yaklaşık yüz kişilik bir ekiple sürdürülmüştür. Kazının finansmanı, son iki yılda olduğu gibi, 2011 yılında da, TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü tarafından karşılanmıştır. 2011 yılı kazı sezonunda yapılan çalışmalarda, höyüğün Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) tabakalarının bir kısmı, bilimsel belgeleme çalışmalarının neticesinde, alt kodlarda yer alan Eski Tunç Çağı tabakasına ulaşmak amacıyla kaldırılmıştır. Çiledir Höyük’teki Erken Tunç Çağı mimarisi incelendiğinde, birbirini takip eden ve birbirini destekler nitelikte inşa edilmiş, yaklaşık 3.00-4.00 m.lik yükseklikte olan ve kalıntıları günümüze kadar korunmuş olarak tespit edilen, sur teras duvarlarının varlığını görmekteyiz. Sur teras duvarları incelendiğinde, ortada bulunan bir yapının etrafını yay şeklinde sardığı saptanmıştır. Parçalar halinde inşa edilen sur duvarlarının temel taşları arasında kot farkı bulunmaktadır. Sur teras duvarlarının kısmen çevrelediği yapı incelendiğinde, bu yapının duvarlarını güçlendirmek amacıyla veya bilmediğimiz farklı bir sebepten dolayı, birbiri ardına örülmüş duvarlarla çevrelendiği saptanmıştır. Ayrıca, bu mekânın hemen batı kesiminde, mekâna bitişik olarak inşa edilmiş bir oda bulunmaktadır (Fot. 24). Erken Tunç Çağı’na tarihlenen yapı ve sur teras duvarlarının bulunduğu alanda yapılan çalışmalar sonucunda, çok sayıda pişmiş toprak kap parçası (Fot. 25) ve dönemin özelliklerini yansıtan, ana tanrıça figürinlerine ait parçalar ele geçmiştir (Fot. 26). Ayrıca, Erken Tunç Çağı tabakasında ele geçen çok sayıda sabuntaşı, bu dönemde sadece buradaki yerleşime yetecek oranda değil, olasılıkla civardaki yerleşimlerin de ihtiyacını karşılayacak şekilde, sabuntaşından boncuk, piramidal şekilli objeler ve mühürlerin üretildiğini göstermektedir. Höyüğün kuzey kesiminde, 2010 yılı kazı sezonunda kısmen açığa çıkarılan, 2011 kazı sezonunda ise tamamen açığa çıkarılmış olan alanda yapılan çalışmalarda, Doğu Roma Dönemi’ne ait ve ikincil kullanım görmüş mimari yapılara rastlanmıştır. Bu mimari yapılar incelendiğinde, birbirine bağlı odalardan oluşan bir mimari kompleks olduğu saptanmıştır. Bu mimari yapılara ait odaların, özellikle C-3/1 no.lu mekânın A odasının, bir yenileme geçirerek kullanıldığı ve bu odaya ek olarak, C-4/1 no.lu mekân ile arasında kalan kesime 1 no.lu mekânı iskân edenler tarafından kullanılacak şekilde, küçük bir oda ve bir de taş döşeli bir hol inşa edildiği anlaşılmıştır (Fot. 27). Kuzey kesimde açığa çıkarılan mekânların odaları genel olarak taş döşelidir. Bu taş döşemelerin bir kısmı korunmuştur. Taş döşemelerin alt kısmında ise yine mekân içinde yer alan ve atık su giderlerinin yapıldığı, bu sistemin farklı yapılar için inşa edilmiş, diğer sistemlerle birleştiği saptanmıştır (Fot. 28). Höyüğün doğu kesiminde açılan bir sondajda, yine Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenebilecek, birbiri ile aynı düzlem üzerinde yer alan 2 adet pişmiş toprak künk, mekânlar içinden gelen atık suyun, höyüğün doğu kesiminden geçen dere yatağına akıtıldığı düşüncesini destekler niteliktedir. Ayrıca, mekâna ait duvarların iç kısımları, yani oda içine bakan alanlar, düz taşlar ile belirli bir yüksekliğe kadar kaplanmıştır. Bu mekânlar açığa çıkarılırken, 153 oda içerisinde çok sayıda kiremit parçası ele geçmiştir. Kiremit parçalarından, C-4/1 no.lu mekân ile C-3/1 no.lu mekândan çıkarılanlar arasında, üzerinde kazıma ile grafiti bulunan 2 adet kiremit parçası ele geçmiştir. Bu kiremitlerden birisi üzerinde “Burada Euelpis yatıyor” ifadesi yer almaktadır (Fotoğ. 29). Höyüğün en uç kuzey noktasında ise bir sondaj çalışması yapılmış; sondaj sırasında Doğu Roma Dönemi’ne ait, yekpare olarak 3.00 m. uzunluğunda, 0.45 m. çapında bir sütun açığa çıkarılmış, daha sonra bu açma sınırları genişletilerek çalışmalara devam edilmiştir. Bu alanda, farklı sütunlara ait olduğu düşünülen mermer parçalar ve yine mimari yapı elemanı olduğu düşünülen mermer parçaları ele geçmiştir. Çiledir Höyük’teki kurtarma kazısı çalışmalarında, 2010 yılından itibaren, yerleşim içerisindeki Doğu Roma Dönemi ve Erken Tunç Çağı zaman dilimi içerisine tarihlendirilen çukurlardan ele geçen iskelet parçaları, Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü tarafından incelenmiştir. İnsan iskeletlerinin incelenmesi neticesinde; B5/29 no.lu, IV no.lu çukurdan ele geçen I no.lu insan iskeletinin, dişlerinden ve uzun kemik ölçümlerinden yola çıkılarak, on beş yaşında bir genç bireye ait olduğu (Fot. 30); B5/27 no.lu, 4 no.lu çukurdan ele geçen 1 no.lu insan kafatasının alt ve üst çene diş çıkış zamanlarına ve uzun kemik ölçümlerinden yola çıkılarak, dokuz yaşında bir bireye ait olduğu; B5/21 no.lu alt çenenin, on yaşında bir bireye ait olduğu; F5/18, F4/32, F4/33, F4/35, F4/42 no.lu iskelet parçalarının ve F4/34 no.lu alt ve üst çene parçalarının, on yaşında bir çocuğa ait olduğu saptanmıştır. Aynı dönemlere ait tabakalarda ele geçen hayvan iskeletlerinin incelenmesi de gerçekleştirilmiştir. Çiledir Höyük çevresindeki fauna ile ilgili koleksiyon çoğunlukla Tunç Çağı’na ait kalıntılar olmakla birlikte, kronolojik olarak birbirini takip eden dönemleri de içermektedir. Ağırlığı 19044,4 gram olan, yaklaşık 1132 kemik parçacığını içeren numune, zoo-arkeolojik analiz için seçilmiştir. Koleksiyon oldukça iyi muhafaza edilmiş ve parçalanma oldukça sınırlıdır. Diğer taraftan, taphonomikal süreç, topluluğun %10’unda belirlenmiş olan aşınma ve karnivor kemirmesi gibi hayvan kemik dokularının korunmasından etkilenmiştir. Hayvan kalıntılarının analizi, yerleşim yerinde evcil hayvanların tanımlanan türlerin %90’dan fazlasında temsili tür olduğunu kanıtlamaktadır. Çiledir Hüyük’te, tanımlanan türlerin sayısı ve ağırlığına göre sığır, numunenin yaklaşık %40’lık oranıyla en temsili hayvan türüdür. Ekonomik öneme göre sığırı, koyun, keçi ve domuz takip etmektedir. Diğerleri, örneğin alageyik, köpek ve tek tırnaklılar (at ya da eşek) ve tavşan gibi hayvanlar, daha az sayıda bulunmaktadır. Zoo-arkeolojik analizin ikinci aşaması olan morfolojik ve metrik veri, mevcut ana hayvanların yaş profillerini oluşturmak için birleştirilmiştir. Ayrıca, Çiledir Höyük’teki hayvan sömürüsünü değerlendirmek için kantitatif analiz sonuçlarını kullanarak, iskelet sisteminin elementlerinin dağılım modelini yeniden oluşturmada ve boyut oranlarını değerlendirmede metrik veri fayda sağlamıştır. Sığır kalıntılarının yaş profillerinin yeniden oluşturulması, postkranial elementlerin füzyon aşamasına dayandırılmıştır. Bu, sığır popülasyonunun %49’unun üç yıldan fazla yaşadığını ve %10’un da hatta daha yaşlı aşamaya geldiğini kanıtlamaktadır. 12 Yazıtı okuyan Prof. Dr. Thomas Drew Bear’e teşekkür ederiz. 154 Fauna ile ilgili topluluktan toplanan metrik veriden faydalanarak, hayvanların boyutunu değerlendirmek için istatistiksel bir metot kullanılmıştır. Sığır ölçümlerinin LSI (boyut indeksinin logaritması) değerlerinin sonuçları, predominant erişkinleri ya da daha az sayıda genç bireylerle yüksek-boyutlu önerilir. Sığır iskelet sisteminin elementlerinin dağılımı yüksek oranda, örneğin tırnaklar, falanks ve bağlantı kemikleri gibi (düşük-kas iskelet sistemi kalıntıları) kanıtlanmıştır. Fauna ile ilgili analiz sonuçları, Tunç Çağ’ında Çiledir Höyük’teki yerleşimin, geniş ürün çeşitliliğini sağlamak için ana evcil hayvanlar etrafında ekonomilerinin şekillendiğini göstermektedir. Aynı zamanda sığır ürünlerinden et, süt, post; diğer taraftan koyun-keçi ve domuzdan, daha çok onların primer ürünlerini (et tüketimi) sağlamak için faydalanıldığı ortaya çıkmaktadır13. 2011 yılı çalışmaları tamamlandığında, tıpkı 2009-2010 yılı çalışmalarında olduğu gibi, arazide mimari anlamda yine Erken Tunç Çağı ve Doğu Roma Dönemi yerleşimlerine ilişkin bulgular saptanarak, Audocad çizimi ile bilgisayar ortamına aktarılmıştır (Fot. 31, 32 / Plan 5). 2012 Yılı Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları: 2012 yılı kazı çalışmaları Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 07/03/2012 tarih ve 138966 sayılı ruhsatı ve Kütahya Valiliği’nden alınan 22/06/2012 tarih ve 138956 sayılı “Olur’u ile, Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı 25/06/2012 tarihinde başlamış, yaklaşık dört aylık bir süre zarfında devam ederek, 31/10/2012 tarihinde sona ermiştir. 2012 kazı çalışmaları; Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN Başkanlığında; Müze Müdürlüğü’nden Arkeologlar Canan OKAL, Tuğba B. ŞİMŞEK, serbest Arkeologlar Semih ÜNAL, Murat NURTEKİN, Gökhan GÖKMEN, Ercan KILIÇ, Fadime ARSLAN, Songül KARABIÇAK, Aynur ÇEVİKGİL, Figen YÜKSEK, Ressam Bayram ANYUĞ, Restoratör Saadet ÖZCAN’ın yanı sıra, Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde lisans öğrencileri ve altmış beş işçiden oluşan, yüz kişilik bir ekiple sürdürülmüştür. Kazının finansmanı, son üç yılda olduğu gibi, 2012 yılında da, TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü tarafından karşılanmıştır. 2012 kazı sezonu süresince kazı evinde ve arazide çalışmalara devam edilmiştir. Eser depolarında; daha önceki yıllarda ortaya çıkartılan pişmiş toprak kap parçalarının düzenlenmesi, tasnifi ve temizliğinin yanı sıra, 2012 kazı sezonu içerisinde ele geçen pişmiş toprak kap parçalarının temizlik, tasnif ve depolama çalışmaları yapılmıştır. Depolanan pişmiş toprak kap parçası kasalarının fişleri yenilenerek, kazı evindeki depo alanlarına taşınmıştır. Kazı evi çalışmalarında; 2011-2012 yılı kış çalışmasında restore edilen pişmiş toprak kapların teknik çizimleri ve 2009 yılı kazı sezonu içerisinde ortaya çıkarılan pişmiş toprak kap parçalarının, 2011 yılı kazı sezonunda ortaya çıkarılan etütlük küçük buluntuların çizim çalışmaları yapılmıştır. 2012 yılı kazı sezonunda ele geçen envanterlik eserlerin 13 Çiledir Höyük’teki Zoo-Arkeolojik ve faunaya ilişkin analizler için bkz: Ö.SURUL-A.C. ERKMANM. TÜRKTÜZÜN-Y.ALKAN-S.SAĞIR-Ö.ŞİMŞEK, 2012: 182-185. 155 çizimleri tamamlanmış ve kontrolü yapılmıştır. 2009 yılına ait eserlerin çizimleri ile 2011 yılında ele geçen pişmiş toprak kap parçalarının çizimleri kısmen tamamlanmıştır. Mimari çizim çalışmaları sürdürülerek, plankarelerin aplikasyonu yapılmıştır. 2011 yılı kazı sezonunda ortaya çıkarılan mimari kalıntıların, plana bağlı kalarak Total Station yardımı ile Autocad bilgisayar programında kontrolü yapılmıştır. Kazı alanında, önceki yıllarda açığa çıkarılan duvarların kotları alınmış ve genel plan üzerine işlenmiştir. 2012 yılında açığa çıkarılan mimari öğelerin kotları ve koordinatları alınmış, gerekli görülenlerin plan ve kesit fotoğraflama çalışmaları yapılmıştır. Elde edilen veriler plan, kesit fotoğrafları ve Total Station ile yapılan ölçümler, Autocad programı ile bilgisayar ortamında yapılması planlanan ofis çalışmaları için arşivlenmiştir. 2010 yılı kazı sezonu içerisinde ortaya çıkarılan pişmiş toprak kap parçaları gözden geçirilmiş ve tümlenebilecek eserlerin ayrımı yapıldıktan sonra, tümleme çalışmalarına başlanmıştır (Fot. 33). 2012 kazı sezonu içerisinde ele geçen pişmiş toprak kap parçalarından, içlerinden form verenleri ayrılarak restorasyonla tümlenmiştir. Arazi çalışmaları başlamadan önce, çalışılacak alanların tümü detaylı bir şekilde fotoğraflanmıştır. 2012 kazı çalışmasının başlamasıyla beraber, devamlılık gösteren etütlük ve envanterlik eserlerin fotoğraflanması, 2009 kazı sezonunda ele geçen pişmiş toprak kap parçalarının fotoğraflanması ve 2012 kazı sezonu içerisinde, kazı alanında açığa çıkarılan yeni mimari öğelerin fotoğraflanması çalışmaları yapılmış olup, yapılan bu çalışmalar arşivlenmiştir. Bunların dışında, kazı alanı haşerelere karşı ilaçlanmıştır. Çalışan personelin genel ihtiyaçlarına yönelik seyyar tuvalet, karavan, su tankı vb. araçlar temin edilmiş ve araziye yerleştirilmiştir. Kazı çalışmalarında kullanılacak ölçüm cihazları, personelin kazı işinde kullanacağı araç ve gereçlerin tamirat, bakım işlemleri yapılarak, kullanıma hazır hale getirilmiştir. 2011 kazı sezonundan sonra, mevsimsel nedenlerden dolayı arazi yüzeyinde oluşan erozyon ve bitki örtüsünün sebep olduğu tahribatın temizlenmesi ile kazı çalışmaları başlatılmıştır. Arazi genelinde yapılan çalışmalar, höyüğün kuzey, doğu ve kuzeydoğu bölümlerinde yoğunlaştırılmıştır. Daha önceki kazı sezonlarında açığa çıkarılan ve duvar yükseklikleri ile tehlike yaratan duvarların üst kotlarından, belirli kotlara kadarki bölümleri, belgeleme işlemleri tamamlandıktan sonra kaldırılmıştır. Höyüğün kuzey kısmında, 2011 yılı kazı sezonunda yapılan çalışmada, F-12 plankaresinin batı kesiminde, 3.00 m. uzunluğunda olan, yekpare halde bir sütun ve sütunun içerisinde yer aldığı yapıya ait olduğu düşünülen, kesme taşlardan yapılmış bir taban döşemesi açığa çıkarılmıştır. Ancak, yapının sınırları tam olarak belirlenememiş olduğundan, plankarenin doğusunda seviye inme çalışmalarına başlanmıştır. Yapılan çalışma sonucunda, plankarenin doğusunda, taban döşeminin devamlılık göstermediği saptanmıştır. Toplanan pişmiş toprak kap parçaları Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) özellikleri yansıtmaktadır. Yine, höyüğün kuzey kesiminde C-8, D-8, E-8, E-9, F-7, F-8, F-9, G-7 ve G-8 plankarelerinin kapladığı yamaç alanda, Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) ve Geç Roma (Bizans) Dönemi’ne ait pişmiş toprak kap parçaları ele geçmiştir. C-8 plankaresinde ele 156 geçen pişmiş toprak Pan figürini ise 2012 yılının önemli buluntularından birisidir (Fot. 34). Yamaç alandaki ait mimari öğeler, hava muhalefeti ve çalışma süresinin sona ermesi nedeni ile tamamen açığa çıkarılamamıştır. Höyüğün orta kesiminde 2010 ve 2011 yılı kazı sezonlarında bir kısmı açığa çıkarılan mekân ve çevresinde, sınırların tam olarak belirlenebilmesi amacıyla çalışmalara devam edilmiş olup, alandan çıkarılan döküntü toprağın burada yoğunlaşması ve mekân sınırlarının, Çiledir Deresi yamaçlarına kadar uzanması sebebiyle, bu mekânın sınırları tam olarak saptanamamıştır. Höyüğün batı bölümünde de çalışmalar sürdürülerek G-1, H-1, H0 plankarelerinde, ortaya çıkarılan duvarların birbiri ile bağlantılı olduğu ve bir mekân oluşturdukları anlaşılmıştır. Mekân duvarlarının genel olarak temizliği yapılıp, duvar örgüsü netleştirilerek, belgeleme çalışması tamamlanmıştır (Fot. 35). Ayrıca, Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen bu duvarların, Erken Tunç Çağı’na tarihlenen sur teras duvarlarını tahrip ettiği saptanmıştır. Höyüğün güneydoğu bölümünde ise H3, H4 ve H5 plankareleri boyunca uzanan 1.15 x 26.30 m. ölçülerinde, payandalı bir duvar açığa çıkarılmıştır. Açığa çıkarılan yapı, olasılıkla Doğu Roma Dönemi’ne ait olup, savunma amaçlı inşa edilmiş olmalıdır. 2012 yılı çalışmaları tamamlandığında, 2009-2010-2011 yılı çalışmalarında olduğu gibi, arazide mimari anlamda Erken Tunç Çağı, Doğu Roma ve Geç Roma (Bizans) Dönemi yerleşimine ilişkin bulgular saptanmış olup, Total Station ile ölçümleri yapılmış ve Autoocad çizimi ile bilgisayar ortamına aktarılmıştır (Fot. 36, 37 / Plan 6). Çiledir Höyük 2012 yılı kazı, sondaj, temizlik ve restorasyon çalışmaları bu şekilde tamamlandıktan sonra, 2013 yılında TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü’nün özelleştirme kapsamında Çelikler Holding A.Ş.ne satışı gerçekleştirildiğinden, 2013 yılında herhangi bir kazı çalışması yapılamamıştır. Buna karşın, 2009-2012 yıllarını kapsayan ve bilimsel belgeleme çalışmaları neticesinde arşivlenen bilgilerin, bu ön raporun dışında, 2014 yılı içerisinde kapsamlı bir şekilde yayımlanmasına yönelik çalışmalara ağırlık verilmiştir. Çiledir Höyük’te 2014 yılının mayıs ayı itibariyle, yeniden kazı çalışmalarına başlanması planlanmaktadır . 14 Çiledir Höyük’teki Erken Tunç Çağı bulguları ile ilgili olarak, Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü’nce 19-21 Mart 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen, “Batı Anadolu’da Erken Tunç Çağ” konulu IV. Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu’nda “Çiledir Höyük’te Erken Tunç Çağı Bulguları” başlıklı bir bildiri sunulmuştur. Bildiri metni, makale olarak hazırlanmış olup, hakem heyetinden geçtikten sonra sempozyum kitabında yer alacaktır. Ayrıca, Çiledir Höyük’teki Erken Tunç Çağı’na ait bulgular sınıflandırılarak, her bir konu farklı bilim insanlarınca çalışılarak, ayrı makaleler olarak hazırlanacak bir kitapta yer alacaktır. Aynı şekilde, Çiledir Höyük’teki Geç Roma Dönemi yerleşmesine ait bulgular da bir yayın kapsamında bilim dünyası ile paylaşılacaktır. 157 Kaynakça: AYDIN N. 1991, “Seyitömer Höyük Kurtarma Kazısı 1989” I. Müze Kurtarma Kazıları Sonuçları Toplantısı, Ankara, s. 191–204. BİLGEN A. N. 2008, “Seyitömer Höyüğü 2006 Yılı Kazısı”, 29. Kazı Sonuçları Toplantısı, Kocaeli, s. 321-332. BİLGEN A. N. 2009, “Seyitömer Höyüğü 2007 Yılı Kazısı” , 30. Kazı Sonuçları Toplantısı, 2, Ankara, s. 71-83. BİLGEN A. N. 2011, Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu (2006-2010), Kütahya. BİLGEN A. N. 2011 b, “The Excavations at Seyitömer Mound” Archaeological Research in Western Central Anatolia, Kütahya, s. 46-58. BİLGEN A. N.- COŞKUN G.- BİLGEN Z. 2010, “Seyitömer Höyüğü 2008 Yılı Kazısı’ 31. Kazı Sonuçları Toplantısı, 1, Ankara, s. 341-354. BİLGEN A. N- COŞKUN G.- BİLGEN Z.- YÜZBAŞIOĞLU N.- KURU A. 2011, “Seyitömer Höyüğü 2009 Yılı Kazısı”, 32. Kazı Sonuçları Toplantısı 1, İstanbul, s.367-380. BİLGEN A. N.- OLGUN A. 2012, “Chemical and Mıneralogıcal Characterızatıon of Archaeological Buılding Materıals from Seyıtömer Höyük” Mediterranean Arhaeology and Archaeometry, Vol. 12, s. 1-9. BİLGEN A. N.- COŞKUN G.- BİLGEN Z.- KURU A. - YÜZBAŞIOĞLU N.- ÖZCAN F.Ç.- ÇIRAKOĞLU S.- SİLEK S. 2013, “Seyitömer Höyük 2010 Yılı Kazısı” 33. Kazı Sonuçları Toplantısı 1, Ankara, s. 233-256. BİLGEN A. N.- COŞKUN G.- BİLGEN Z.- ÜNAN N.- SİLEK S.- ÇIRAKOĞLU S.ÖZCAN F.Ç.- KURU A.- KUZU Z. 2013, “Seyitömer Höyük 2011 Yılı Kazısı”, 34. Kazı Sonuçları Toplantısı 1, Çorum, s. 201-216. BİLGEN A. N. 2013, Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu (2011-2012), Kütahya. COŞKUN G. 2011, “Achaemenıd Period Archıtectural Remains at Seyitömer Mound” Archaeological Research in Western Central Anatolia, Kütahya, s. 81-93. DİKMEN D. 2005, Seyitömer Yöresindeki Kömür Bitümlü Marn Geçişinin Organik Fasiyes Özellikleri, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. İLASLI A. 1996, “Seyitömer Höyüğü 1993 Yılı Kurtarma Kazısı” VI. Müze Kurtarma Kazıları Sonuçları, Didim, s. 1-20. 158 SİLEK, S., 2013, “Seyitömer Höyük Erken Tunç Çağı’na ait Bir Grup İdol”, Kubaba Arkeoloji-Sanat Tarihi-Tarih Dergisi, Sayı:22, İzmir, s. 21-32. TOPBAŞ A. 1992, “Seyitömer Höyüğü 1990 Yılı Kurtarma Kazısı”, II. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, s. 11-24. TOPBAŞ A. 1993, “Seyitömer Höyüğü 1991 Yılı Kurtarma Kazısı”, III. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Efes, s. 1-30. TOPBAŞ A. 1994, “Seyitömer Höyüğü 1992 Yılı Kurtarma Kazısı”, IV. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Marmaris, s. 297-310. YÜZBAŞIOĞLU N. 2011, “Hellenistic Period Architecture in Seyitömer Mound” Archaeological Research in Western Central Anatolia, Kütahya, s. 73-80. YÜZBAŞIOĞLU N. 2010, “Seyitömer Sivil Mimarisinin Gelişimi ve Özellikleri”, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. YÜZBAŞIOĞLU N. 2013, “Seyitömer Höyük Mimarisinin Malzeme ve Teknik Açıdan Değerlendirilmesi”, Kubaba Arkeoloji- Sanat Tarihi-Tarih Dergisi, Sayı:13, İzmir, 2013, s. 7-19. Ö.SURUL-A.C. ERKMAN-M. TÜRKRÜZÜN- Y. ALKAN- S.SAĞIR- Ö.ŞİMŞEK, 2012, “Çiledir Höyük ve Tokul Şapel Kazısı İskeletlerinin Paleantropolojik Açıdan Değerlendirilmesi”, 27. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, Ankara, s. 179-190. 159 Harita 1 Uydu Haritası 2 160 Uydu Haritası 3 Fot. 1 161 Plan 1 162 Fot. 2 Fot. 3 163 Fot. 4 Fot. 5 164 Fot. 6 Fot. 7 165 Fot. 8 Fot. 9 166 Fot. 10 Çizim 1 167 Fot. 11 Fot 12 168 Fot. 13 Fot. 14 169 Fot. 15 / Çizim 2 Fot. 16 / Çizim 3 170 Fot. 17 Fot. 18 171 Plan 2 172 Fot. 19 Arkeojeofizik Harita 4 173 Fot. 20 Fot. 21 174 Plan 3 Fot. 22 175 Fot. 23 Fot. 24 176 Plan 4 177 Fot. 25 Fot. 26 178 Fot. 27 Fot. 28 179 Fot. 29 Fot. 30 180 Fot. 31 Fot. 32 181 Plan 5 182 Fot. 33 Fot. 34 183 Fot. 35 Fot. 36 184 Fot. 37 Plan 6 185 BAKANLAR KURULU KARARI İLE GERÇEKLEŞTİRİLEN ÜNİVERSİTE KAZILARI Aizanoi Antik Kenti Kazısı 2013 Yılı Çalışmaları Elif ÖZER* T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 19/04/2013 gün ve 94949537-160.01.01 (43) -77638 sayı ile Kütahya İli, Çavdarhisar İlçesi, Aizanoi antik kentinde, Prof. Dr. Elif ÖZER başkanlığında, altmışbeş teknik, yirmi işçi olmak üzere, seksenbeş kişilik kazı ekibi ve Fethiye Müzesi’nden, Bakanlık Temsilcisi Yılmaz YEŞİLYURT’un katılımıyla, 10/06/2013 tarihinde kazı evi ve depo hazırlıkları ile kazı başlamış, 17/05/2013 tarihinde hazırlıkların bitmesinin ardından açmalarda kazı başlatılmış ve 06/09/2013 tarihinde bitirilmiştir. Aizanoi 2013 kazı sezonu 3 ay (89 gün) süresince devam etmiştir. 2013 Sezonu Kazı Çalışmaları Aizanoi 2013 sezonunda Tiyatro orkestrasında, Kuzey Nekropolis’de D9D ve D9E açmalarında, H3A Açması olmak üzere dört alanda kazı gerçekleştirilmiştir. Nekropol Genel Raporu D9D Açması Aizanoi antik kenti kuzey nekropolünde D9D olarak adlandırılan 5.00 x 5.00 m.lik açma alanı oluşturulmuştur. D9D açması, 2012 yılında kazılan D9A ile D8A açmaları arasındaki bağlantıyı anlayabilmek için bu açmalar arasında kazı yapılması uygun görülmüştür (Fot. 1 / Çizim 1). Kazıda 5 adet (A13.D9D.M01-05) basit toprak mezar tespit edilmiştir. Bu beş mezarda inhumasyon gömü yapılmıştır. Her mezarda 1 adet iskelet bulunmuştur. D9D açmasında tespit edilen 5 adet basit toprak mezarda, 2012 yılında bulunduğu gibi pişmiş toprak plaka kapaklar bulunmamış ve mezarların üstü düz ve sadece toprakla örtülmüştür. Bu mezarlardan sadece M01 no.lu olanının etrafı moloz taşlarla çevrelenerek kist mezar formu oluşturulmuştur. Bu 5 adet basit toprak mezar içinde buluntu bakımından diğerlerine kıyasla en zengini M01 no.lu mezardır. Mezar zeminine yakın yerde; fusi formlu pişmiş toprak unguentarium tespit edilmiştir. Unguentarium’un mezar zeminine yakın yerde bulunması olasılıkla bireyin yerleştirilmeden önce unguentarium’un konduğunu düşündürmektedir. Hatta belki de * Prof. Dr. Elif ÖZER, Aizanoi Kazı Başkanı, Pamukkale Üni. Fen-Ed. Fak. Arkeoloji Bölümü, KampüsDENİZLİ. e-mail: [email protected]; [email protected]; Aizanoi Kazısı Web Adresi: http://aizanoi. pau.edu.tr/Üni Tel. 0258 296 37 49, GSM: 0530 458 31 22 Fax: 0258 296 35 35 186 unguentarium içindeki sıvı koku, mezarın güzel kokması için mezar içine boşaltıldıktan sonra kap mezara konmuş ve sonra birey yerleştirilmiştir. Bireyin ağzında ise 1 adet bronz sikke in-situ bulunmuştur. Kayıkçı Kharon’a verilen ücret ile ilgili olmalıdır. Mezarın üst toprağında 3 adet demir çivi ve alt zemininde 11 adet demir çivi bulunması ise bireyin ya ahşap bir sedye ya da daha yüksek bir ihtimalle bir sanduka içinde konarak defnedildiğini düşündürmektedir. Son olarak mezarın içinde ve bireyin üzerine atılan toprağın hemen üst kısmından 3 adet pişmiş toprak terrasigillata kâse (A13.D9D.M01.PT01-02-03) ve 1 adet tabak ters konmuş olarak in-situ bulunmuştur. Bireyin hemen üst kısmındaki toprakta bulunması ve ters konması; bu terrasigillata kâseler ve tabağa yiyecek konduğunu ve bunların ölüye mezar yiyecekleri ile dolu olarak ters çevrilmiş halde toprağa konarak ölen kişiye sunulduğunu düşündürmektedir. M03 no.lu basit toprak mezar ise Kuzey Nekropol’ün ilginç buluntularından birini bizlere sunmuştur. Bireyin herhangi bir yatış yönü veya pozisyonu tespit edilememiştir. Ancak altı parça halinde pişmiş toprak mask (A13.D9D.M03.PT01) ele geçmiş ve birleştirilmiştir. Saç ve yüzün bir kısmı kırık ve eksiktir. Maskın alın üzerindeki saçları alın açıkta bırakılarak geriye doğru taranmış, saç ve alın arası 2 adet kabartma bant ile ayrılmış, bandın altından alın üzerine kısa dökülen saçların arasında, alından yukarı doğru çıkıntı yapan, kısa bir boynuz işlenmiştir. Bandın altından iki yana bırakılan saçlar dalgalı şeklinde serbest bırakılmıştır. Gözleri içi boş yuvarlak şekildedir, göz çukurları ve kaş belirgin. Burun hafif kemerli, ucu sivri ve özenli yapılmış, ağız hafif aralık ve dudaklar etli, yanaklar ve çene dolgun, tebessüm eder şekilde gamzeleri işlenmiştir. Alın üzerinde ve sağ yanakta ucunda ip geçme delikleri vardır, sol yanaktaki delik kırıktır. D9E Açması Kuzey nekropolde yürütülen bir diğer çalışma ise ve 2012 yılı kazı sezonunda çalışılan alanlardan D9A açmasının 2,15 m. kuzeyinde yer alan ve D9E olarak adlandırılan 5.00 x 5.00 m. ölçülerindeki açmadır. Daha sonraki çalışmalarda, D9E açması güney yönünde 2,20 m., doğu yönünde 2.00 m. genişletilerek 7,20 x 7.00 m. ölçülerine ulaşmıştır (Çizim 2). Çalışmalarda ele geçen pişmiş toprak buluntular genel olarak kâse, çanak, tabak, unguentarium, kandil formu veren parçalar yoğunluktadır. Genel olarak taşçık, mika ve kum katkılı hamur yapısına ve kırmızı, gri, devetüyü, açık sarı ve kiremit kırmızısı hamur renklerine sahiptirler. Günlük kullanıma ait olan parçalar yoğunlukta olmakla birlikte mezar hediyesi olarak kullanılan ince cidarlı kâse ve çanaklar ile üzerlerinde kabartma dil ve damla motifleri bulunan kandil parçaları da mevcuttur. Ayrıca D9E açmasında yapılan çalışmalarda 1 adet mezar bulunmuş ve A13.D9E.M01 olarak numaralandırılmıştır. Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan, 0.74 m. uzunluğunda, 0.47 m. genişliğinde ve 0.03,5 m. kalınlığında tek bir pişmiş toprak plaka ile üstü örtülmüş olan Mezar 1’in etrafında tespit edilen yanık ve kül izlerinden kremasyon bir gömüye ait olduğu anlaşılmıştır. Mezar içinde yürütülen çalışmalarda 11 adet demir çivi tespit edilmiştir. Bu demir çivilerin mezar içindeki konumları dikkate alındığında, mezar kapağı ve mezarın dış konturlarıyla örtüşen bir plan göstermesinden dolayı, bir kutu ve sandık gibi ahşap bir objeye ait oldukları düşünülmektedir. Olasılıkla mezarın sahibi başka bir yerde 187 yakılmış ve külleri bu kutu veya sandığa konularak gömü gerçekleştirilmiştir. Ahşap kısmının çürümesinin ardından bu kutuyu birleştiren çiviler olduğu yere düşmüştür. Ele geçen bu çiviler A13.D9E.M01.KB01 envanter numarası altında toplanmıştır ve 1 adet bronz sikke tespit edilmiş ve A13.D9E.M01.S01 envanter numarası verilmiştir. D9E açmasında yapılan seviye indirme çalışmalarında 1 adet çömlek (pişirme kabı), 2 adet kâse, 1 adet kandil ve 3 adet unguentarium olmak üzere 7 adet pişmiş toprak eser tespit edilmiş ve A13.D9E.PT01-PT07’ye kadar numaralandırılmıştır. Ayrıca yine çalışmalarda tespit edilen küçük buluntular A13.D9E.KB01’den A13.D9E.KB11’e kadar envanter numarası ile 1 adet bronz sikke ise A13.D9E.S01 envanter numarası ile kayıt altına alınmıştır. H3A Açması Çavdarhisar İlçesi’nin batısında bulunan Eski Mezarlık alanının içinde tespit edilen yuvarlak planlı yapının ortaya çıkarılması ve işlevinin anlaşılması amacıyla burada bir açma alanı açılarak çalışmalara başlanmıştır. Doğu batı doğrultusunda 9.00 m., kuzey güney doğrultusunda 8.00 m. olmak üzere 9.00 x 8.00 m.lik bir alan belirlenmiş ve açma alanı Aizanoi Antik Kenti haritası üzerinde yapılan karelaja göre H3 karelajı içinde kaldığı için H3A olarak isimlendirilmiştir (Çizim 3). Yapının kuzey ve doğu duvarları açıktayken, batı ve güney duvarları dolgu toprak altındadır. Tamamen açığa çıkarılan yapı yuvarlak planlı ve 19 adet üzeri tıraşlanarak düzleştirilmiş yekpare kireçtaşı bloktan oluşmaktadır. Yuvarlak planlı yapıyı oluşturan bu yekpare kireçtaşı blokların, düzensiz irili ufaklı moloz taşlarla bir temel oluşturularak bu temelin üzerine oturdukları tespit edilmiştir. Bu moloz taşlardan oluşan temel yapının kuzeydoğusunda ve doğusunda yapılan tahribat nedeniyle görülemezken, yapının kuzey, güney ve batı bloklarının altında net bir şekilde görülmektedir. Çalışmaların başlangıcında yapının kullanım amacı bilinmemekle beraber tümülüs, su biriktirme havuzu veya bir kutsal alan kullanılmış olabileceği düşünülmekteydi. Yuvarlak planlı yapının içinde yapılan çalışmalarda elde edilen tüm veri ve buluntular burasının bir mezar olarak tasarlandığı yönündedir. Bu çalışmalarda farklı kotlarda 5 adet mezar açığa çıkartılmıştır. Ayrıca A13.H3A.M04 ve A13.H3A.M05 numaralı mezarlarda yine mezar hediyesi olarak bırakılan pişmiş toprak unguentarium’lar tespit edilmiştir. Fakat bu iki mezarın bir kısmının yapının temel taşları altında kalması bu mezarların yapıdan daha önce oluşturulduklarını düşündürmektedir. Tiyatro Kazısı Aizanoi Tiyatrosu’nda 17/06/2013-29/08/2013 kazı sezonu tarihleri arasında tiyatro genelinde dokuz farklı alanda çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışma programımızdaki temel amacımız, geçen yılki kazı sezonunda, yani 2012 yılındaki çalışmalarda kule vinç ile sahne yapısından düşen mimari bloklar tasnif alanına kaldırılmıştır. Bu yıl ki hedefimiz ise tiyatrodan kaldırılan bu mimari blokların altında kalan moloz ve dolgu toprağın kaldırılması ile orkestra alanının çapını belirleyecek kazı çalışmalarını gerçekleştirmektir. 188 T1 Açması Tiyatronun orkestra kısmının kuzeyinde T1 açması olarak adlandırdığımız 10.80 m. x 8.40 m. ölçülerindeki alanda çalışmalarda caveaya ait oturma sıralarına (krepis) ait bloklar tespit edilmiştir. Ayrıca yine bu alanda mimari bloklar tespit edilmiştir. T2 Açması T1 Açmasının batısında T2 açması olarak adlandırdığımız 13.00 x 9.00 m. ölçülerinde yeni alan belirlendi ve bu alandaki çalışmalarda tiyatronun kuzey caveasına ait krepis blokları tespit edilmiştir (Fot. 2). Orkestra Aizanoi Tiyatrosu’nun orkestra kısmında ot temizliğinin ardından, yüzeydeki moloz taşlar kaldırılmıştır. Ardından sahne yapısından düşen mimari blokların açığa çıkarılması için çalışmalar yapılmıştır. Buradaki çalışmalarda mimari bloklara ait kırık parçalarında katalog, envanter ve fotoğraflama çalışmaları yapılmıştır. Doğu paradostaki mekân kırık mimari parçalar için tasnif alanı olarak düzenlenmiştir. Toplam 1600 adet kırık mimari parçaların kataloğu yapılmıştır. Ayrıca sahne yapısındaki frizlerde kabartma olarak betimlenen hayvan figürleri ile Eros figürine ait parçalar tespit edilmiş olup bunlara heykel envanter numarası verilmiştir. Toplam A13.T.H01-55 arası heykeltraşlık eserlerin envanter ve katalog çalışmaları yapılmıştır. Frizde kabartma olarak kullanılmış olan heykeltraşlık eserlere ait parçalar depoya götürülmüştür. Bu alanda batı parados ve batı caveadan doğudaki giriş kapısına kadar olan bölgede tüm mimari bloklar açığa çıkarılmış olup toplamda 170 adet mimari bloğa envanter numarası verilmiştir. Bu mimari elemanlar sahne yapısından düştükleri yerlerde üzerlerine envanter numarası verilerek kayıt altına alınmışlardır. Gelecek yıllardaki çalışmalarda bu mimari bloklar vinç ile kaldırılarak restorasyon için hazır hale getirilmelidir. Depo çalışmalarında tiyatro orkestra alanından daha önce çıkarılan heykeltraşlık eserler üzerinde katalog ve fotoğraflama çalışmaları sırasında bazı kırık parçaların bir bütün oluşturabileceği tespit edilmiştir. Bunlardan A13.T.H03 kanat parçası, A13.T.H05 gövde parçası, A13.T.H13 bacak parçası, A13.T.H.01-08 envanter numaralı ayak kısmının bulunduğu kaide parçalarının birleşebileceği tespit edilmiştir. Çalışmalar sonucunda fotoğrafta yatay düzlemde bir arada değerlendirilmiştir. Podyum (Exedra) Sahne yapısının orta ana giriş kapısındaki podyum kısımdaki dolgu toprağın kaldırılması işlemleri gerçekleştirilmiştir. İn-situ bulunan 2 adet podyum kaidesi tamamen açığa çıkarılmıştır. Bunlara A13.T.MP01 ve A13.T.MP02 envanter numaraları verilmiştir. Podyumdaki çalışmalarda zeminde kırmızı kum ve taş katkılı harç kullanılmıştır. Bunun üzerinde gri ve beyaz renkli mermer plakalar kullanılmıştır. Yine bu alanda mavi ve yeşil renkte tessera parçaları tespit edilmiştir. 189 Batı Parados Tiyatronun batısındaki paradosta mimari blokların tamamen açığa çıkarılması için yüzeydeki otların ve moloz taşların temizlenmesinin ardından çalışmalar sürdürülmüştür. Bu alanda analemna duvarına ait yıkılmış duvar blokları tespit edilmiştir. Yine sahne yapısının batı duvarına ait parascene cephesine ait mimari bloklar tespit edilmiştir. Tüm bu mimari elemanların üzerine envanter numaraları yazılarak kayıt altına alınmıştır. Ayrıca bu alanda mimari elemanların birbirleriyle bağlantılarını sağlayan kurşun kenet parçaları tespit edilmiştir. Batı Cavea Tiyatronun batısındaki oturma sıralarının açığa çıkarılması için çalışmalara başlanılmıştır. Geçen yıl kazı sezonunda mimari blokların kaldırılmasından sonra altta kalan moloz taşları ve dolgu toprağı kaldırılmış ve on adet oturma sırası tespit edilmiş olup, ayrıca batı cavea’da kerkides sırasının olduğu tespit edilmiştir. Bunlar in-situ olarak açığa çıkarılmıştır. Batı cavea’nın üzerinde yukarıdan ikinci cavea’dan sürüklenerek aşağıya gelen 55 adet krepis bloğu tespit edilmiştir. Bunların altındaki birinci Cavea’ya ait oturma sıraları kısmen sağlam olarak korunmuştur. Batı caveada birinci oturma sırası tamamen açığa çıkarılmış ve parapet ve parapet tacı in-situ olarak tespit edilmiştir. T3 Açması Aizanoi Tiyatrosu’nda doğu cavea sağlam olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bu cavea’nın (oturma sırasının) batısında T3 olarak adlandırdığımız 10.00 x 7.00 m. ölçülerinde yeni bir açma alanı daha oluşturulmuştur. Buradaki amacımız tiyatronun orkestra zeminine ulaşmak ve dolasıyla zemin kotunu belirlemek olacaktır. Ayrıca orkestrayı sınırlayan doğu cavea’ya ait birinci oturma sırasının yüksekliğini ve parapet duvarlarını açığa çıkarmak çalışmaların bundan sonraki hedefini teşkil etmektedir. Yine bu alandaki çalışmalarımızda da yüzeydeki moloz taşların temizlenmesinin ardından tiyatronun sahne yapısı doğu duvarına ait yivsiz sütun gövdesi, konsollu geison bloğu, caveaya ait krepis (oturma blokları) tespit edilmiştir. Çalışmalar sonucunda ise orkestrayı çevreleyen parapet duvarının duvar tacı ile birlikte yüksekliği 1.30 m. olarak belirlendi. Bu çalışmalar esnasında; doğuda A13.T.H43 envanter numarasını verdiğimiz 1 adet beyaz renkli mermerden yapılmış bir kadına ait el parçası ve 1 adet beyaz mermerden yapılmış insan heykeline ait ayak kısmı bulunmuştur. Ayağının ön kısmında ayakkabısı ve üzerindeki elbisenin kıvrımı görülebilmektedir. T4 Açması Aizanoi Tiyatrosu’ndaki arazi çalışmalarının son haftasında, tiyatronun güney cephesindeki kazı toprağının atıldığı alanın temizlenmesi için 12.00 x 12.00 m. ölçülerinde T4 açması olarak adlandırdığımız alanda çalışmalara başlanılmıştır. Buradaki çalışmalarda hafriyat toprağının kaldırılmasından sonraki seviye indirme çalışmaları sırasında A13.T.H46 envanter numarasını verdiğimiz çıplak erkek heykeli tespit edilmiştir. Baş kısmı, kolları ve 190 bacakları kırık vücudunun üst kısmı, pelerini sağlamdır. Beyaz mermerden yapılmış olan heykelin sol omzu ve sağ üst bacağı sağlamdır. Tiyatro Ön-Restorasyon Çalışmaları Aizanoi 2013 sezonu Tiyatro sahne binası ait ön-restorasyon çalışmalarına, 17/06/2013 tarihinde 2012 sezonunda tiyatronun güneydoğusunda hazırlanan tasnif alanında önceden tespit edilen mimari blokların rölöveleri alınarak milimetrik kâğıda çizim çalışmaları başlatılmıştır. Çizim ekibinin yönlendirmesi ve mobil vincin yardımıyla tiyatro sahnesi binası 1. katına ait olduğu tespit edilen 26 adet sütun tamburu, 36 adet korniş bloğu, 48 adet arşitrav, 18 adet tavan kaseti, 24 adet friz bloğu ve 19 adet sütun başlığı tasnif alanında yeniden karelajlanarak; tiyatro sahne binası 1. kat mimari blokları için yeni bir tasnif alanı oluşturulmuştur. 2012 kazı döneminde tasnif alanına kaldırılmış olan ve 2013 sezonunda tiyatronun orkestrasındaki kazı sonucu çıkan mimari bloklar değerlendirilmiştir. Bu çalışmaların sonucunda 1. kata ait İon düzeninde yapılan sütun tamburların tümlemeleri hem yeni tasnif alanında hem Autocad programında çizilerek bilgisayar ortamında hazırlanmıştır. Yapılan rölöve çizimleri ve arazideki analiz çalışmaları sonucu 12 adet sütunun bütünlenebileceği öngörülmektedir. Öngörülen bu sütun tamburları mobil vinç kullanılarak yeni tasnif alanındaki karelaja taşınmıştır. Ayrıca tiyatro sahne binasına ait üst mimari elemanları da değerlendirilmiştir. Bu bloklar, Mimar C. ROHN’un tezindeki çizimlerle de karşılaştırılarak bulundukları kat tespiti yapılmıştır. Bu mimari elemanlardan 1. kata ait olanlar gruplandırılarak yeni tasnif alanına kaldırılmıştır. 2013 kazı döneminde tiyatro sahne binasının ön-restorasyon çalışmaları kapsamında Tiyatro’nun 1. katına ait olan 31 adet sütun tamburu, 19 adet sütun başlığı, 54 adet arşitrav, 22 adet tavan kaseti, 27 adet friz, 38 adet korniş bloğunun rölövesi alınarak çizimleri yapılmış ve her bir mimar elemanın tanımlamaları yapılarak katalog haline getirilmiştir (Fot. 3). Penkalas/Kocaçay Nehir Projesi Aizanoi kazısı “AizanoiPenkalas/Kocaçay Projesi” ilk kez adı 2012 yılında verilen ve nehir kıyısındaki mimari blokların belgeleme ve Total Station ile ölçüm çalışmalarına başlanan, 2013 yılında DSİ’nin yardımı ile şekillenen ve 2014 yılında tamamlanması hedeflenen bir projedir. Penkalas üzerinde biri Macellum/Borsa alanındaki diğeri merkez kısımda olan iki Roma köprüsü arasında çayda biriken dolgu toprağın temizlenmesi ve bu dolgu toprak içerisinden çıkan tüm mimari blokların kaldırılıp envanterlenmesi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar DSİ. tarafından verilen kamyonlar, kepçe, mobil vinç, Kütahya İl Özel İdare’si tarafından verilen mobil vinç ve kiralanan mobil vinç ile yürütülmüştür. 191 Çay yatağının, 1950’lerden itibaren doldurulan dolgu toprağının iki köprü arasında kalan kısmı, tasnif alanı yaratma için bırakılan alan dışında kaldırılmıştır. Çay’dan alınan toprak, Çavdarhisar Belediyesi tarafından gösterilen ve halkın “Mara” olarak adlandırdığı, Meydan Mahallesinde Mera’ya dökülmüştür. Çalışma süresince 4 adet heykel, 19 adet mezar taşı, 5 adet akıtma kanallı sunu çukuru, 13 adet Dor sütunu ve 5 adet sütun parçası, 2 adet sütun başlığı ve 4 adet sütun başlığı, 2adet kerkides, 3 adet sunak, 5 adet arşitrav, 1 adet heykel kaidesi, 135 adet koruma duvarına ait blok, 23 adet parapet bloğu, 1 adet konsol, bir adet podyum kaide ve 3 adet duvar kaidesi, 20 adet krepis, 8 adet korniş bloğu, 1 adet toichobat, 1 adet köprü ayağı, 1 adet anta, 5 adet anta kaidesi, 1adet friz, 1 adet plaster başlık, 2 adet stylobat bloğu, 67 adet mimari blok ve 18 adet mimari blok parçası kayıt altına alınarak, envanteri yapılmıştır. Paleolitik Malzeme Çalışması 2012 kazı sezonunda nekropolde yüzey toprağı üstünde tespit edilen Paleoltik malzeme incelenmiş ve 2013 sezonunda da kent içinde ve sit alanı dâhilinde yüzey toprağında tespit edilen Paleolitik malzemeler toplanarak depoda çalışma gerçekleştirilmiştir. Arkeojeofizik Çalışmalar 2012 yılında başlayan ve 2013 yılında devam eden jeofizik çalışmalarda yer radarı (GPR) yöntemi kullanılmıştır. 2012 yılında Tapınak çevresi ve içi, Nekropol alanı ve Hamam’da yapılan bu çalışmalara 2013 yılı kazı döneminde ise 20/07/2013-01/08/2013 tarihleri arasında Tapınak’ın dış çevresi, Borsa, Sütunlu Cadde ve Torbau adı verilen alanlarda devam edilmiştir. Devşirme ve Yüzeyde Tespit Edilen Mimari Plastik Blokların Tespit ve Katalog Çalışması Ayrıca devşirme ve yüzeyde tespit edilen mimari plastik blokların tespit ve katalog çalışması yapılmıştır. Çavdarhisar İlçesi, eski köy kısmında yer alan evler ve bahçeleri ile sokak duvarlarında toplam 53 adet mimari plastik blok tespit edilerek envanteri tamamlanmış ve A13.MP01-53 arasında envanter numaraları verilmiştir. Aizanoi devşirme mimari plastik araştırması, Cereller, Kemaller ve Meydan Mahallesi’nde sürdürülmüş, buradaki evler ve bahçeleri mülk sahiplerinin izni ile incelenmiştir. Aizanoi kazısı 2013 sezonunda toplam 38 adet yazıt tespit edilmiştir. Aynı zamanda 2012 kazı sezonunda tespit edilenlerin de kataloğu 2013 yılında tamamlanmış ve kazının Epigrafı Prof. Dr. M. Hamdi SAYAR’a gönderilerek bilgilendirilmiştir. Aizanoi kazısı 2013 sezonunda tamamı bronz toplam 20 adet sikke, nekropol ve tiyatro çalışmaları sırasında ve yüzey buluntusu olarak ele geçmiştir. Sikkeler üzerinde yapılan çalışmalar dört aşamada gerçekleştirilmiştir. Yoğun bir toprak ve korozyon tabakasıyla kaplı olan sikkeler üzerinde mekanik temizlik yapılmış ve bu sayede 20 adedinin teşhisi yapılmıştır. 192 Fot. 1: D9D açması Kapanış Fotoğrafı 01.08.2013 (Güney yönden). Çizim 1: D9D açması (Son Hali). 193 Çizim 2: D9E Açması. Çizim 3: H3A Açması. 194 T2 T1 Fot. 2: T1 ve T2 Açmaları. Fot. 3: Aizanoi Tiyatrosu 2013 Yılı kazı çalışmalarının son hali. 195 Seyitömer Höyük Kazısı A.Nejat BİLGEN* Seyitömer Höyüğü, Kütahya il merkezinin 26 km. kuzeybatısında, Çelikler Seyitömer Elektrik Üretim A.Ş. rezerv sahasında, eski Seyitömer Kasabası’nın bulunduğu alan içerisinde yer almaktadır. Yaklaşık 150 x 140 m. ölçülerinde olan höyüğün orijinal yüksekliği 23.5 m.’dir (Fot. 1). Höyüğün etkilediği alanda bulunan 12 milyon ton kömür rezervinin kullanılabilir duruma getirilmesi amacıyla, 1989 yılından itibaren ilk yıl, Eskişehir Müzesi Müdürlüğü, 1990-1995 yıllarında Afyon Müzesi Müdürlüğü tarafından kazı çalışmaları yürütülmüştür. Bir süre ara verilen kazı çalışmalarına, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) ve Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) arasında 27.02.2006 tarihinde imzalanan 5+1 yıllık protokol ile 2006 yılında, Prof. Dr. A. Nejat Bilgen başkanlığında, Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından yeniden başlanmıştır. 2011 Yılında yapılan Ek Protokol ile kazı çalışmaları 3 yıl uzatılmıştır. 2013 Yılında Seyitömer Linyit İşletmesinin, Özelleştirme İdaresi tarafından özelleştirilmesi sonucu Çelikler Seyitömer Elektrik Üretim A.Ş. bünyesinde kazı çalışmalarına devam edilmektedir. Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda höyüğün mimari açıdan stratigrafisi aşağıdaki gibi belirlenmiştir: I. Tabaka (Roma Dönemi: MS. 255-363). II. Tabaka (Hellenistik Dönem: MÖ. 334-30). II-A: Geç Evre. II-B: Erken Evre. III. Tabaka (Akhaemenid Dönem: MÖ. 500-334). III-A: MÖ. 4. yüzyıl (MÖ. 400-334). III-B: MÖ. 5. Yüzyıl (MÖ. 500-400). IV. Tabaka (Orta Tunç Çağı: MÖ. 18. yüzyıl). IV-A: Geç Evre (MÖ. 1750-1700). IV-B: Orta Evre (MÖ. 1790-1750). IV-C: Erken Evre (MÖ 20. yüzyıl-19. yüzyıl). V. Tabaka (Erken Tunç Çağı: MÖ. 3000-2000). V-A: Geç Evre (MÖ. 2150-2000) V-B: Orta Evre (MÖ. 2250-2150) V-C: Erken Evre (MÖ. 2350-2250) I. Tabaka (Roma Dönemi): Bu Döneme ait mimari kalıntılarla höyüğün üst platformunda karşılaşılmıştır. Höyüğün merkezi konumundaki kalıntılar; bir tapınağa ait olduğu düşünülen temel kalıntıları, * Prof. Dr. A. Nejat BİLGEN, Seyitömer Höyük Kazı Başkanı, Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü, Kütahya-TÜRKİYE. 196 bu yapı ile ilişkili kutsal bir kanal ve tapınağa ait olduğu anlaşılan bir bothrostan ibarettir. Höyük üst platformunda Roma Dönemi’ne tarihlenen başka hiçbir mimari kalıntı ile karşılaşılmamıştır. Höyüğün güneybatı kesiminde Roma Dönemi’ne ait mekânlar, avlular, su kanalları, su kuyuları açığa çıkarılmıştır (Fot. 2). Ayrıca çok sayıda çatı kiremidi parçası, sikkeler (Fot. 3) ve diğer küçük buluntular ele geçmiştir. Bu durum höyüğün üst platformunun bir kutsal alan olarak kullanıldığını, asıl yerleşimin ise höyüğün eteklerinde ve etrafında konumlandığını göstermektedir. II. Tabaka (Hellenistik Dönem): Bu döneme ait kalıntılar 2007-2008 kazı sezonlarında yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda açığa çıkarılmış olup, höyük tepesinde kurulmuş olan kompleks yapılar ve bağımsız olarak inşa edilmiş mekânlar ile temsil edilmektedir (Fot. 4). Belgeleme işlemleri tamamlanan Hellenistik Dönem mimari öğeleri kaldırılmıştır. III. Tabaka (Akhaemenid Dönem): İki mimari evreye sahip olan bu tabaka, birbirinden bağımsız inşa edilmiş yapılardan oluşmaktadır. M.Ö. 4. Yüzyıla ait olan evrede yerleşim bir teras sur duvarıyla çevrelenmiştir. Yamaca dayandırılarak yapılmış olan sur duvarının arka yüzü bulunmamaktadır. Duvarın her bir taş sırası iç kısma doğru biraz çekilerek basamaklandırılmıştır. Bu döneme ait buluntular arasında pişmiş toprak heykelcik, marndan yapılmış zar, Attika seramikleri ve kılıç dikkat çeken eserlerdendir (Fot. 5-8). IV. Tabaka (Orta Tunç Çağı): Orta Tunç Çağı tabakasında A-B-C olmak üzere üç mimari evre belirlenmiştir. Bu tabakanın B ve C evrelerinde deprem çatlakları tespit edilmiştir (Fot. 9). Söz konusu çatlaklar bölgenin bilinen en eski depremine işaret etmekle birlikte; deprem sonucu nitelik ve nicelik açısından çok sayıda gerek mimari kalıntı gerekse küçük eser tespit edilmiştir. Deprem sonucu yıkılan mekanlar içinde çok sayıda insan iskeletine rastlanmış olup, bir grup iskeletin beyin kalıntılarının korunduğu tespit edilmiştir ( Fot. 10-12). Her üç evrede açığa çıkarılan mimari öğeler arasında, yapım tekniğinde herhangi bir değişikliğin olmadığı tespit edilmiştir. Orta Tunç Çağı tabakasına ait tüm evrelerde düzenli bir yerleşim planı bulunmamaktadır. Çift yüzlü duvarlar kullanılarak yapılmış olan mekânlar içinde ocaklar, bölmeler, işlikler, platformlar, fırınlar bulunabilmektedir. Höyüğün, Orta Tunç Çağı C evresinde güçlü bir sur duvarı ile çevrelendiği saptanmıştır. Fakat her alanda korunmamış olan surun mevcut uzunluğu toplamda 182 m. olarak ölçülmüştür (Fot. 13). Ayrıca sur duvarının dışında açığa çıkarılmış olan mekânlardan yola çıkarak, höyüğü çevreleyen surun dışında bir yerleşimin varlığından söz etmek mümkündür. Bu evre buluntu grupları içinde çömlekler, testiler, çanaklar, ağırşaklar, tezgâh ağırlıkları, bronz baltalar, bronz iğneler, kurşun figürin (Fot. 14), rythonlar ( Fot. 15), mühürler (Fot.16, 17) yer almaktadır. Ele geçen buluntular Seyitömer Höyüğün, Orta Anadolu ve Mezopotamya arasındaki ticari ilişkilerini göstermesi açısından son derece önemli eserlerdir. V. Tabaka (Erken Tunç Çağı): Seyitömer Höyük Erken Tunç Çağı tabakası üç evreyle temsil edilmektedir. B evresinde, A evresinde görülen sistemli yerleşim planının devam ettiği fakat yapıların planla197 rında değişikliklerin yapıldığı belirlenmiştir. Bu değişiklikler, mekânların genişletilmesi, odaların bölünmesi, kullanım amacının değiştirilmesi şeklinde olmuştur. Bu evreye ait yapı silsilesi içinde saray kompleksi, megaron (Tapınak), mekânlar, atölyeler, depo odaları bulunmaktadır. Adı geçen yapıların içlerinde ise fırınlar, ocaklar, platformlar ve sekiler yer almaktadır. Saray kompleksi içindeki ana odada ele geçen 10 adet silindir mühür (Fot. 18), boncuklar ve bronz iğneler ile megaron yapısı içinde bulunan rythonlar (Fot. 19, 20) önemli buluntular arasındadır. Atölye yapıları içinde bir ya da birden fazla fırın (Fot.21) ve seramik üretiminde kullanılan kalıplar (Fot. 22, 23) ile çok sayıda seramik kaplar, ağırşaklar ve ağırlıklar ele geçmiştir. Ele geçen bu yoğun buluntu grubu ve fırınlardan yola çıkarak, bu yerleşimin önemli bir seramik üretim merkezi olduğu anlaşılmaktadır (Çizim 1). Ocaklar, yuvarlak bir platform ve arka kısımdaki 2 adet boynuz şeklindeki yükseltilerden oluşmaktadır. Yuvarlak platformun üstünde görülen ateş izlerinden yola çıkarak, ateşin burada yandığı, arka kısmındaki boynuz şeklindeki yükseltilerin ise işlevsel olmayıp, bunların kutsal öğeler olduğu düşünülmektedir (Fot. 24, 25). Bu tabakada ele geçen en büyük buluntu grubunu seramikler oluşturmaktadır. Seramik kaplar arasında küpler, çömlekler, çanaklar, kâseler, depaslar, gaga ağızlı kaplar, üçayaklı kaplar, kapaklar, birleşik kaplar, minyatür kaplar yer almaktadır (Fot. 26). Seramik kapların bazılarının yapımında kullanılan çeşitli boyutlardaki kilden ve taştan kalıplar, yine çok sayıda ele geçen buluntulardandır. Pişmiş toprak eserler arasında yer alan fırçaların da, olasılıkla seramik kapların astarlanmasında kullanıldığı düşünülmektedir (Fot. 27). 2013 Yılı kazı sezonunda Erken Tunç Çağı C evresine ait mimari kalıntılar açığa çıkarılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucu C evresinin, aynı dönemin A ve B evresinden mimari olarak çok farklı olduğu, seramik ve küçük buluntuların ise bu iki evreye benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir (Fotoğ. 28). Ancak benzerliklerin yanında farklı seramik form ve buluntular ele geçmiştir. Örneğin Taş Kalıp örneklerine önceki evrelerde rastlanmamıştır (Fot. 29). Henüz tamamı açılamamış olan C evresinin tamamı 2014 yılı kazı sezonunda açılacaktır. 2006-2013 yılları arasında gerçekleştirilen kazı çalışmalarında toplamda 7287 adet Envanterlik, 20.077 adet Etütlük eser Kütahya Müze Müdürlüğü’ne teslim edilmiş olup; Özel Dumlupınar Üniversitesi Müzesi’nde ise 1381 adet eser sergilenmektedir. Seyitömer Höyük Kazısı, çalışılan süre (her sezon 6 ay), çalışan işçi sayısı (300 işçi) ve buluntu sayıları (7287 adet Envanterlik, 20.077 adet Etütlük) göz önüne alındığında, bütçesi ve buluntuları açısından en büyük arkeolojik kazı projelerinin başında gelmektedir. 198 Fot. 1 Fot. 2 Fot. 3 Fot. 4 199 Fot. 5 Fot. 6 Fot. 7 Fot. 8 Fot. 11 Fot. 12 Fot. 9 Fot. 10 200 Fot. 13 Fot. 14 Fot. 15 Fot. 16 Fot. 18 Fot. 21 Fot. 17 Fot. 19 Fot. 22,23 Fot. 20 Çizim 1 201 Fot. 24 Fot. 26 Fot. 28 202 Fot. 25 Fot. 27 Fot. 29 MÜZE İÇİ DİĞER FAALİYETLER Müzeler Günü Faaliyetleri Dünya kültür mirasının korunması ve müzeciliğin tanıtılması amacıyla UNESCO tarafından tüm dünyada 18 Mayıs günü “Müzeler Günü” olarak ilan edilmiştir. Ülkemizde de 1982 yılından bu yana 18-24 Mayıs tarihlerinde kutlanan Müzeler Haftası, 2011 yılından itibaren Müzeler Günü olarak kabul edilerek kutlanmaktadır. Kültür Varlıklarını tanıtma, sevdirme ve kültürel mirasa sahip olmanın öneminin vurgulandığı 18 Mayıs Müzeler Günü, Müdürlüğümüzce bir dizi etkinlikle kutlanmıştır. 18 Mayıs 2013 Cumartesi günü, saat 14.00’da Müzeler Günü açılışı yapılmış, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN tarafından Müdürlüğümüzce 2009 yılından itibaren kurtarma kazısı gerçekleştirilen “Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları” konulu bir sunum yapılmıştır. Daha sonra, Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. A. Nejat BİLGEN tarafından “Seyitömer Höyük Kazısı 2012 Yılı Sonuçları” konulu bir sunum yapılmıştır (Fot. 1). Çini Müzesi’nde, Kütahya Kültür ve Sanat Derneği tarafından “Geleneksel El Sanatları Resim Sergisi; Arkeoloji Müzesi’nde Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından “Geçmişin İzleri Sergisi” düzenlenmiştir. Sergiye, öğrencilerin yanı sıra, vatandaşlarca da yoğun bir ilgi gösterilmiştir (Fot. 2, 3). Eğitim Faaliyetleri Kütahya Müzesi Müdürlüğü olarak, yıl boyunca yürütülen işlerin yanı sıra, Müdürlüğümüzün, geleceğin arkeologlarına yönelik bir öğretim yuvası olduğu düşünülerek, özellikle Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde öğrenim gören Lisans ve Lisansüstü öğrencilere yönelik, müzecilik eğitimleri gerçekleştirilmiştir. Kazı bütçelerinin elverdiği ölçüde, ayrıca Müdürlüğümüzce gerçekleştirilen faaliyetlere gönüllü olarak katılan lisans ve lisansüstü öğrencilere yönelik; belgeleme, envanterleme, restorasyon, fotoğraf çekimi, çizim, vb. işler konusunda bilgiler verilmiş, pratik uygulamalar gerçekleştirilmiş, ayrıca Müzecilik faaliyetleri konusunda seminerler düzenlenmiştir (Fot. 4, 5). 203 Fot. 1 Fot. 2 Fot. 3 204 Fot. 4 Fot 5 205 Osmanlı Kitabe ve Mezar Taşları Çalışmaları Tombstones inscriptions and Ottoman Studies MetinTÜRKTÜZÜN* Savaş GÜRBÜZ Anahtar Sözcükler Kütahya Müzesi, Osmanlı Dönemi, Mezarlar, Mezar Taşları Keywords Museum of Kutahya, Ottoman Tombs, Graves, Tombstones Özet Bu makalede, Osmanlı Dönemi’ne ait mezar taşlarından bazıları tanıtılmaktadır. Kütahya Müze Müdürlüğü envanterine kayıtlı, Osmanlı Dönemi’ne ait, mermer malzemeli mezar taşlarının, 2013-2014 yılı içinde çevirileri yapılarak, yayına hazır hale getirilmiştir. Osmanlıca yazıtların, Osmanlıca Türkçesine ve Türkiye Türkçesine çevrisi yapılmış olup, envanter ve fotoğrafları ile birlikte, bir kitap çalışması kapsamında yayımlanması planlanmaktadır. Abstract In this paper it is introduced that some of the gravestones which belonging to Ottomans. The marble gravestones which is registered to Kutahya Museum’s inventory are translated in the 2013-2014 and prepeared to publish. Ottoman inscriptions translated to both Ottoman Turkish and modern Turkish and it is planned to publish as a book with inventory informations and their photography. Kütahya Müzesi Müdürlüğü envanterine kayıtlı 250 adet mezar taşından 2013-2014 yılları arasında, Osmanlıcadan çevirileri yapılan, bazı örneklerini bu makale kapsamında yayınladığımız mezar taşlarının, Osmanlı Dönemi’nin sosyal ve dinsel yapısının anlaşılması bakımından önemi büyüktür. Mezarlık ve hazirelerdeki mezar taşları, şehir tarihine birinci derecede kaynaklık eden belgelerdir. Milli bir servet durumunda olan mezarlar, aynı zamanda, tarihin akışı içerisinde etnik yapıyı belirlemeleri nedeniyle de özel önem taşırlar. Buna rağmen, gerek bu konuyla ilgili makamlar, gerek çeşitli sosyal bilimler alanında çalışan araştırmacılar, gerekse halk, mezarlıklara ve onların içerisindeki kıymetlere yeterince alaka göstermemektedir. Bunun bir sonucu olarak, mezarlıkların birçoğu ortadan kalkmış ve tahrip olmuştur. Mezar taşlarında kullanılan başlıkların, ölen kişinin mesleğini yansıtması ve kullanılan sembollerle çeşitli mesajlar vermesi önemlidir. Mezar taşlarında en yaygın kullanılan ağaç sembollerinden biri “Hayat Ağacı” motifidir. Bolluğu bereketi simgeler. Meyveli ağaç ise insanı kamil-i temsil etmektedir. Ölüm ve faniliğin sembolü olarak kullanılan “Servi Ağacı” mezar taşlarında en çok kullanılan motiflerdendir. Servi, vahdeti, yani Allah’ı (cc) 206 birlemeği, sembolize eder. Allah lafzının ilk harfi olan elif’e de benzetilen servinin sallanırken yapraklarından çıkan “Hu” sesiyle Allah’ı (cc) zikrettiğine inanılır. Dalları kolay sarsılmaz ve bu haliyle sabrın ve temkinin sembolüdür. Dik ve doğru duruşu ile doğruluğu ve dürüstlüğü temsil eder. Servinin üst dallarının eğri durması, yaratanın karşısında boynu bükük kalmayı ve acziyeti ifade eder. Mühr-ü Süleyman; bolluk ve bereketi, Gül; ilahi güzelliği, Lale; vahdet-i vücud yani Allah’ı (cc) sembolize eder. Melami Hamzaviler, özel derviş kıyafet ve taçlarını reddettiği için mezar taşlarında başlık bulunmaz. Taşların üzerinde kişinin tarikatla ilişkisine ait bir bilgi yoktur. Yalnız isim ve mesleğinden bahsedilir. Bayan mezar taşlarında da başlık bulunmaz, çiçek, bitkisel süsleme ve gelin duvağı gibi süslemeler yer almıştır. Cellat mezar taşları da yazısız, başlıksız, beddua almamak için sadece dikdörtgen formlu yapılmıştır. Erkek mezar taşlarındaki başlıklar mesleklere göre değişiklik gösterir; Örfi destarlı kavuk -I; Bu kavuğu takanların büyük bölümü küçük dereceli ulema, küçük ve orta kademeden kadılar, müftüler, imamlar ve vakıflarda çalışanlar ile derviş ve şeyhlerdir. Örfi destarlı kavuk –II; Üst dereceden ulemaya aittir. Bu tür kavuklar, Şeyhülislamlar, kazaskerler, üst dereceden kadılar, Mekke ve Medine’de hizmette bulunan Hoca efendiler ve selâtin camilerle dini kurumlarda görevli olanlar takardı Burma sarıklı başlık; Daha çok paşa, defterdar gibi üst düzey devlet adamlarının 16. yüzyılda tercih ettiği başlıktır. Kallavi kavuklar; Osmanlı yönetiminde Sadrazam, Kubbealtı vezirleri ve Kaptan-ı deryalar tarafından kullanılırdı. Bu kavuklar yalnızca orduyla birlikte sefere çıkıldığında ve arefe günlerinde giyilmekteydi. Kâtibi kavuklar; İstanbul mezarlıklarında en sık rastladığımız başlıklardandır. Baş kapı kethüdaları, kapıkulu görevlileri ve üst düzey yeniçeriler tarafından kullanılmıştır. Kafesli Destarlı Başlık; ise Divan-ı Hümayun mensupları tarafından kullanılırdı. Bugünkü Bakanlar Kurulu üyeleri gibi. Fesli başlıklar; Kişinin mesleği hakkında tam bir bilgi vermez. Sadece hangi dönemde yaşadıklarını anlarız. Fesli mezar taşlarının en büyük ve görkemlileri II. Mahmud döneminde kullanılan feslerdir. 207 Sultan Abdülaziz döneminde, üst kısmı gayet dar ve basık, daha kısa fesler ortaya çıktı. Sultan II. Abdülhamid döneminde ise yine toplum içinde uzun yıllardır kullanılan, üst kısmı alt kısmından daha dar, fakat Azizi fese göre bir hayli yüksek başlıktır. Yeniçeri mezar taşları; üzerlerindeki simge ve başlıklarla, Osmanlı mezar taşları içerisinde ayrı bir yere sahiptir. 101 Yeniçeri ortasıyla 61 Yeniçeri bölüğünün damgaları birer simge olarak taşlar üzerine işlenmiştir. Günümüze 20 adet mezar taşı kalmıştır. Yeniçeri ordusunun 1826 da kaldırılması birçoğu tahrip edilmiştir. Mevlevilikte şeyhlerin mezar taşları Destarlı sikke şeklinde olup birkaç çeşide ayrılırlar. Bektaşi şeyhlerinin mezar taşlarında çoğunlukla 12 terkli yani dilimli Hüseyni ve 4 terkli Edhemi başlık kullanılmış. Bektaşilere ait mezar taşlarında ayrıca 12 köşeli “Teslim taşı” ile “Teber”, “Keşkül” gibi tarikat eşyalarına da rastlamak mümkün. Kadiri ve Nakşî tarikatlarına ait mezar taşı başlıkları ise Müjganlıdır. Ayrıca Kadiri mezar taşlarında 18 köşeli yıldız ile 8 yapraklı gül motifli kabartmalar vardır. Mezar taşlarında asker kökenli kişilerin en çok tercih ettikleri motif ise Osmanlı Devlet Armasıdır. Birçok devlet adamının, önemli işlere imza armış askerin mezar taşı Şevkat, Mecidi veya Hamidi Nişanları ile süslüdür. Osmanlı toplumunda insanlara ait kayıt tutma geleneği 19.yy’a kadar tam anlamıyla yerleşmediği için, mezar taşları bu konudaki boşluğu dolduran, ayrıca ait oldukları dönemin toplumsal kimliğini günümüze taşıyan kültür objelerdir. Yapıldıkları tarihsel dönemin inanç gelenek, sanat zevki ve iktisadi koşulların ortak bir ürünü olan bu estetik eserleri, toplumsal hayatın gerçek tanıkları saymak mümkündür. Kütahya Müze Müdürlüğü olarak envantere kayıtlı tüm mezar taşlarını çevirip yayınlayarak kültür tarihimize kazandırmayı uygun bulduk. Müze yıllığımızda da kitabe ve mezar taşlarından bir kaçını yayınlayarak konuya dikkat çekmek istedik. 208 ENVANTER NO Müzeye Geliş Tarihi Dönemi Adı Cinsi Genişlik Yükseklik A_101 19.YY Kitabe Mermer 70 cm 52 cm Kanuni Sultan Süleyman devrinde Sadrazam Rüstem Paşa tarafından 1550 yılında yaptırılmıştır. RÜSTEM PAŞA MEDERESESİ KİTABESİ Der Devlet-i Osmani der’ahd-i Süleyman Han An’ahde-i Bünya di in medrese-i a’la Bena çün berun amed hatm şud bina bi’l-hayr Ey asef-i Rüstem nam-ı Huda makbul bada Beneytü li’l-lahi beytun fi Allahü ve Rıza Allahü Gad gultü laha el tarih fi’l Medreseti’l ulya Hicri 957 ( Miladi 1550 ) 209 ENVANTER NO Müzeye Geliş Tarihi Dönemi Adı Cinsi Genişlik Yükseklik Tepedelenli Ali Paşanın oğlu Mora eski Valisi merhum Veliyüddin Paşa ile oğlu Mehmet Paşanın mezar taşıdır. RÜSTEM PAŞA MEDERESESİ KİTABESİ Der Devlet-i Osmani der’ahd-i Süleyman Han An’ahde-i Bünya di in medrese-i a’la Bena çün berun amed hatm şud bina bi’l-hayr Ey asef-i Rüstem nam-ı Huda makbul bada Beneytü li’l-lahi beytun fi Allahü ve Rıza Allahü Gad gultü laha el tarih fi’l Medreseti’l ulya Hicri 957 ( Miladi 1550 ) 210 A_106 19.YY Mezar Taşı Mermer 64 cm 39 cm ENVANTER NO Müzeye Geliş Tarihi Dönemi Adı Cinsi Genişlik Yükseklik A_161 19.YY Mezar Taşı Mermer 24 cm 95 cm Hüv’el baki Kütahya muhassılı müderris-i kiramdan Es seyyit Mehmed Nafi Efendinin damadı keçecizade merhum İzzet Molla zade Reşat Efendinin oğlu Es Seyyit Halil İzzet Efendinin ruhu için El-Fatiha Sene Hicri 1256 – (Miladi 1840-41) 211 ENVANTER NO Müzeye Geliş Tarihi Dönemi Adı Cinsi Genişlik Yükseklik A_0207 19.YY Mezar Taşı Mermer 40 cm 160 cm Hüv’el Baki Ferik-i Mansure-i Şahane Rütbe-i celilesiyle Teke ve Hamit sancakları Muhassılığından Bi’l-infisal Asitane-i Aliyye Canibine avdet Ve vaziyeti üzere iken Medine-i Kütahya’da Veda-i Alem-i fani iden merhum ve mağfürleh Mustafa Necip Paşa Hazretlerinin Ruhu içün El-Fatiha Sene Hicri 1255 – ( Miladi 1839-40) 212 ENVANTER NO Müzeye Geliş Tarihi Dönemi Adı Cinsi Genişlik Yükseklik A_0217 18.YY Mezar Taşı Mermer 33,5 cm 130 cm Hüvel hayyul baki Tarikatı Aliyeyi Mevlevi’yeden ve Rumeli Beylerbeyliği payelülerinden Kütahya Mutasarıfı iken irtihali Dar-ı baka iden merhum ve mağferuh Yenişehirli Haşim Paşa Hazretlerinin ruhu için El Fatiha sene 1205 fi Recep. (Miladi 1790-91) 213 2013 YILI RESTORASYON ÇALIŞMALARI Metin TÜRKTÜZÜN* Saadet ÇAKIR Müze İçi Küçük Buluntu (Pişmiş Toprak Kaplar) Restorasyon Çalışmaları 2013 Ağustos ayında başlayan restorasyon çalışmalarında, depolarda bulunan envanterli eserlerin restorasyonu kapsamında; belgeleme, teşhis, sağlamlaştırma, temizlik, birleştirme, tümleme, koruma ve kayıt’a yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalarda izlenen yöntem aşağıdaki gibidir; Belgeleme (önceki hali): Eserlerin ilk durumlarını gösterecek şekilde, 300 dpa baskı kalitesinde ve eserin durumuna göre en az üç farklı açıdan fotoğrafları çekilmiştir. Teşhis: Eserler üzerinde yapılan görsel incelemelerde, kalker oluşumları, yüzeyde ayrılma, aşınma, kopma, tozlanma, çeşitli çatlamalar ve parça noksanlıkları tespit edilmiştir. Sağlamlaştırma: Müdahale edilmesi gerekli görülen ve yüzeyde ayrılma, çeşitli alanlarda çatlamaları tespit edilen eserler geri dönüşümü ve tutucu özelliği olan çeşitli kimyasal karışımlarla hazırlanmış %3’lük paraloid PB72 şırınga veya fırça yardımıyla birkaç kez uygulanarak sağlamlaştırma işlemleri yapılmıştır. Temizlik: Eserlerin yüzeyinde ve cidarlarında oluşan kalker, tozlanma ve benzeri oluşumlar fırça, pamuk ya da bisturi yardımıyla giderilmiştir. Bu işlem, eserin durumuna göre bazen sağlamlaştırma öncesinde, sonrasında veya aynı anda yapılmıştır (Fot. 1). Birleştirme: Birbirinden ayrılmış parçalar halinde olan eserler rengine, kalınlığına, formuna ve malzemesine göre bulunup parçanın her iki tarafına da çözünebilir madde (peligom veya %50’lik paraloid PB72) sürüldükten bir kaç saniye bekleyip, tek seferde ya da birbirine birleştirip hafifçe ayırarak yapıştırıcının esnek olması sağlanarak birleştirilmiştir. Kağıt bant birleştirilen parçaya çarpı işareti olacak şekilde yapıştırılmış ve parçanın birbirini tutması için dik bir şekilde kum teknesinin içerisine saplanarak kurumaya alınmıştır. Uygun malzeme ile tümleme (tamamlama): Uygulama yapılan eserler pişmiş toprak olduğu için parça bulunma ihtimali, yanlış birleştirme, tümleme en önemlisi de esere zarar vermemek adına geri dönüşümü olan alçı kullanılmıştır. Noksan yerler çeşitli restorasyon teknikleri (balon, plasterin ile kalıp alma, döküm vb. teknikler) kullanılmıştır. Elin ulaşamadığı alanlarda (balon tekniği) eserin içerisine şişirilen balon üzerine alçı eserin noksan alandaki kenarlardan başlanarak dökülüp, alçı sertleştikten sonra eserin içerisindeki balon çıkartılmıştır. Daha sonra çeşitli (bisturi, rende, spatül, testere, zımpara vb.) araçlarla dökülen alçı malzemenin aslına ve formuna göre şekil verilip rötuşlanmıştır. Diğer alanlarda * Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] Saadet ÇAKIR Restoratör, [email protected] 214 (elin ulaştığı dip, gövde, boyun, ağız, kulp vb.) ise plasterin (oyun hamuru) ile sağlam alandan kalıp alınmış diğer noksan alana yerleştirilmiştir. Alçı eserin noksan alandaki kenarlardan başlanarak plasterin üzerine dökülmüş sertleştikten sonra plasterin çıkartılmıştır. Daha sonra çeşitli (bisturi, rende, spatül, testere, zımpara vb.) araçlarla dökülen alçı malzemenin aslına ve formuna göre şekil verilip rötuşlanmıştır (Fot. 2). Yüzeydeki kopmalarda ise eserin noksan yerlerine dökülen alçı, bisturi yardımıyla formuna uygun düzeltilmiş ve önce kalın sonra da ince olan su zımparasıyla rötuşu yapılmıştır. Eserlere tümleme yapılmadan önce çeşitli kaynaklardan dönemine göre araştırma yapılmış, mutlaka örneği ve benzeri baz alınmıştır. Koruma (konservasyon): Koruma (konservasyon) aşaması özellikle hassas eserleri çalışırken ve çalışıldıktan sonra mutlaka uygulanmıştır. Çalışılırken yapılan korumanın amacı, pişmiş toprağın üzerindeki boya, bezeme, kalkmış tabaka, sır ve çatlakların ayrışmasını önlemektir. Kayıt (restorasyon fişi): Eserlerin tüm işlemleri bittikten sonra 300 dpa baskı kalitesinde, az üç farklı açıdan fotoğrafları tekrar çekilmiş ve envanter defterlerinden ölçüleri, dönemi, kimden alındığı, malzemenin özelliği vb. kayıtları alınarak restorasyon aşama işlemleri anlatılmış ve sisteme kayıt edilmiştir. Kırmızı ve beyaz kilden oluşan, genelde elle şekillendirilmiş ve torna tekniğiyle yapılmış eserlerin % 80’inde ağız ve kulp eksiktir. 15/08/2013-31/12/2013 tarihleri arasında 225 adet pişmiş toprak eserin bakım, onarım, restorasyon ve konservasyonu yapılmıştır (Fot. 3). Müze Dışı Restorasyon Çalışmaları Eylül ayında itibaren, yaklaşık iki aylık süre zarfında, Çini Müzesi içerisinde yer alan II. Yakub Çelebi’nin sandukasının onarımı ve sağlamlaştırma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Üçgen ve altıgen çini taş karolardan yapılmış sandukanın arka yüzünde bulunan ve muhtemelen nemden kaynaklı, yerinden çıkan, sırı atmış, çatlamış ve parçalanmış çini karo parçaları %0,3’lük paraloidPB72 ile sağlamlaştırma ile başlayan çalışmalarda, hemen hemen bütün çini karoların zamana ve bina içinde bağıl nem oranının yüksekliğine bağlı olarak yıprandığı, altındaki harcın tozlaştığı için yerlerinden kalktığı tespit edilmiştir. Fotoğraflama aşamasından sonra karoların altları fırça yardımıyla temizlenmiş, tamamı kaldırılmadan sıva alçısı ile yerlerine teker teker monte edilmiştir. Noksan yerler alçı ile aslına uygun bir şekilde tümlenip zımparası yapıldıktan sonra, geri dönüşümü olan su bazlı boya (akrilik) çini karonun rengine (1 ton koyu) göre ayarlanıp alçı yerler püskürtme tekniği ile renklendirilmiştir. Noksan olan 150 adet altıgen, 250 adet üçgen karolar üretim aşamasında olduğu için çalışmaya ara verilmiştir. 215 Fot. 1: Restorasyon çalışması Fot. 2: Tümleme 216 Fot. 3: Restorasyon öncesi ve sonrasında pişmiş toprak eser örnekleri. 217 RESMİ ve ÖZEL KURUM VE KURULUŞLARCA TALEP EDİLEN İNCELEMELER Kütahya Müzesi Müdürlüğü olarak, resmi ve özel kurum ve kuruluşların talepleri doğrultusunda, Kütahya ili sınırları dâhilinde arazi incelemeleri yapılarak raporlar tanzim dilmiştir. Bu raporlar içerisinde, aşağıdaki grafikte de görüldüğü üzere, yüz seksene yakın raporla, ilk sırayı, Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü’nün, Hazine adına kayıtlı arazilerinin satışı amacıyla, bu arazilerin Müdürlüğümüzce 2863 Sayılı Yasa bakımından incelenmesi talebi teşkil etmektedir. Bunun dışında, ikinci sıradaki inceleme talebi, Maden üreticilerinden gelmektedir. Kütahya ili maden sahaları açısından çok zengin rezervler içerdiğinden, ilgili maden kuruluşları tarafından, bu maden sahalarının Müdürlüğümüzce 2863 Sayılı Yasa bakımından incelenmesi talep edilmektedir (Grafik 1). Hazine adına kayıtlı arazilerin satış talebine ilişkin olmak üzere yapılan incelemelerle, Maden sahalarının incelenmesi talebine ek olarak, Kütahya, Merkez ve İlçelerde yer alan camilerdeki teberrukat eşyasına dâhil olan halı ve kilimlerin satışı, Kütahya Müftülüğü’nce gerçekleştirildiğinden, bu halı ve kilimlerin 2863 Sayılı Yasa bakımından incelenmeleri de Müdürlüğümüzden talep edilmektedir. Bu amaçla, en fazla Merkez camilerindeki halı ve kilimler incelenmiş, ilçelerde ise bu incelemeler en çok Simav ve Tavşanlı’da gerçekleştirilmiştir (Grafik 2). Müdürlüğümüzden talep edilen bir diğer inceleme de, Cumhuriyet Başsavcılıkları’nca, 2863 Sayılı Yasa’ya muhalefet suçu konusunu teşkil eden soruşturma ve davalarda bilirkişi talebine yönelik incelemelerdir. Bu soruşturma ve davalarda, araziye giderek yerinde yapılan incelemelerde, il merkezinin yanı sıra Emet ve Gediz İlçeleri en çok gidilen yerler arasındadır. Bunların dışında, güvenlik birimlerince Müdürlüğümüze getirilerek incelemesi talep edilen taşınır kültür varlıkları için de ayrıca raporlar tanzim edilmiştir (Grafik 3). Aşağıdaki grafiklerde, yukarıda aktarılan konulara ilişkin, merkez ve ilçelerde yapılan incelemelerde yazılan raporların, sayıları ve yerlerini içeren bilgiler istatistiki olarak aktarılmıştır. 218 200 200 200 150 150 150 100 100 100 50 50 500 0 0 İnceleme Raporları Grafiği İnceleme Raporları Grafiği İnceleme Raporları Grafiği Grafik 1 Grafik 1 Grafik 1 20 20 15 20 15 10 15 10 5 10 5 0 05 0 Teberrukat Eşya İncelemesi Teberrukat Eşya İncelemesi Teberrukat Eşya İncelemesi Grafik 2 Grafik Grafik 2 Grafik 2 14 14 12 14 12 10 12 10 108 8 86 6 64 4 42 2 20 0 0 Bilirkişi ve Eksper>z incelemeleri Bilirkişi ve Eksper>z incelemeleri Bilirkişi ve Eksper>z incelemeleri Merkez Merkez Merkez Emet Emet Emet Grafik 3 Grafik 3 Grafik 3 Gediz Gediz Gediz Eksper6z Eksper6z Eksper6z 218 219 218 218 2014 YILINDA PLANLANAN PROJELER Germiyanoğlu Süleyman Şah (1360-1387) Hamamı Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışması İlimiz, Merkez, Börekçiler Mahallesi, Gediz Caddesi’ndeki Ulu Cami arkasında yer alan, Tapu’da 58 pafta, 372 ada, 5,6,7 parsel numarası ile kayıtlı hamam yapısıdır. Süleyman Şah Hamamı, Bakanlığımız, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 17/07/1987 tarih 3552 sayılı kararı ile 49 envanter numarasıyla tescillenmiştir. Süleyman Şah Hamamı’nda kurtarma kazılarının ilkine, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 27/07/1999 tarih ve 7150 sayılı ruhsatı ile 16/09/1999 tarihinde başlanılmış ve 28/09/1999 tarihinde bitirilmiştir. Kazıların ikincisine, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 09/08/2001 tarih ve 8939 sayılı ruhsatı ile 10/01/2001 tarihinde başlanılmış ve 01/11/2001 tarihinde bitirilmiştir. 1999 yılında gerçekleştirilen kurtarma kazısı, sondaj ve temizlik çalışmalarında, hamamın bazı bölümleri ortaya çıkarılmıştır. Yapı, ortada kubbe ile çevresindeki simetrik dört kare mekân ve soyunma kısımlarından oluşmaktadır. Yıkanma hücresi olduğu düşünülen dört mekânı birbirine bağlayan 2 adet dehliz açığa çıkarılmıştır. Açılan mekânların taban kısmı mermer kaplı olup, duvarlar kaba kireç harcı ile sıvalıdır. Dış duvarlar yöresel kesme taşla, ara ve iç duvar dolguları irili ufaklı moloz taş ile örülmüştür. Kubbe ve dehliz tonozları tuğladandır1. Anadolu Selçuklu Devleti’nin ardından Anadolu da meydana gelen beyliklerden Germiyanoğulları Beyliği’nde, Süleyman Şah dönemine ait bu yapı önemli bir yer teşkil etmekle birlikte, bugüne kadar inşaa, onarım veya vakıf kitabesine rastlanmamıştır. 2014 yılı kazı programına göre, kamulaştırmalar bitirildiği takdirde, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ile Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun kararları gereği alanda kurtarma kazısı yapılması planlanmaktadır. Kureyşler Baraj Alanı’ndaki Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları İlimiz, Aslanapa İlçesi, Kureyşler Köyü’ndeki, Kureyşler Barajı etki alanında bulunan Höyüktepe ve Attepe Nekropolü (Mezarlık) Arkeolojik Sit Alanlarında, kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili yapılacak sondaj ve kazı çalışmalarına ilişkin mevzuat kapsamında, 2014 yılında Müze Müdürlüğümüz başkanlığında gerçekleştirilecek çalışmaları kapsamaktadır. Bu proje kapsamında, D.S.İ. 3. Bölge Müdürlüğü sponsorluğunda, kurtarma kazısı çalışmaları yürütülecektir. Konuyla ilgili protokol imzalanmıştır. 1 TÜRKTÜZÜN, M., 2003: “Germiyanoğulları’ndan Kalma Hamam Yapısı Kurtarma Kazısı”, 13. Müze Kurtarma Kazıları Semineri 22-26 Nisan 2002 Denizli, Ankara: 93-96. 220 Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları Kütahya İli, Merkez, Aslanlı Köyü (Ağızören Köyü sınırı), Çiledir Mevkii, Çiledir Deresi yakınında yer alan ve aynı zamanda Çelikler-Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğü’nün çalışma ve kömür alma sahası içinde yer alan sahada, Müdürlüğümüzce 2009 yılından bu yana sürdürülen kurtarma kazısı, sondaj ve temizlik çalışmalarına, 2014 yılında da devam edilmesi planlanmaktadır. Çiledir Höyük’te 2014 yılı kazı programına göre, Erken Tunç Çağı mimari dokusunun ortaya çıkarılmasının yanı sıra, yamaç kısımlarında yer alan mimari öğelerin de ortaya çıkarılması planlanmaktadır. Ağızören Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları İlimiz, Merkez, Ağızören Köyü, Höyüktepe Höyüğü’nün doğusunda kalan mevkide, aynı zamanda Çelikler-Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğü’nün çalışma ve kömür alma havzası içinde yer alan sahada, Orta Tunç Çağı’na tarihlenen nekropolün, daha önce gerçekleştirilen kurtarma kazısına paralel olarak2, 2014 yılında yeni bir kurtarma kazısı ve temizlik çalışması gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Hacımahmut Nekropolü Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışması İlimiz, Çavdarhisar İlçesi, Hacımahmut Köyü’nün 3,3 km’sinde, Kadınlar Pazarı Mevkii’nde, kaçak kazı neticesinde ortaya çıkan lahit kapakları ve mezarların üzeri, 08/10/2013 tarihinde, yerinde yapılan inceleme neticesinde, kaçak kazının sürdürülmemesi ve yerlerinin belirlenmesinin engellenmesi amacıyla, 2014 yılında mevkide gerçekleştirilmesi planlanan kurtarma kazısına kadar, toprakla örtülmek suretiyle kapatılmıştır. Hacımahmut Nekropolü’nün I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmesine yönelik çalışmalar başlatılmış olup, Müdürlüğümüz 2014 yılı kazı programına göre burada bir kurtarma kazısı yapılması planlanmaktadır. Kültür Envanteri Çalışmaları İlimizde, Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile Bölge Kurulunca tescil edilen 1510 adet Kültür ve Tabiat Varlığı bulunmaktadır. Bu kültür varlıklarına yönelik kültür envanteri çalışmaları başlatılmış olup, 2014 yılında basımı gerçekleştirilecektir. Müdürlüğümüz tarafından yapılan çalışmalarda, kültür envanteri iki bölüm halinde ele alınmıştır. 1. İlimiz dâhilindeki tescilli kültür varlıklarını içermektedir (Dinsel, Askeri, Sivil Mimarlık vb. gibi). 2 TÜRKTÜZÜN, M., 2002, “Kütahya İli, Merkez, Ağızören Köyü’ndeki Hitit Nekropolü Kurtarma Kazısı”, 12. Müze Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Sempozyumu 25-27 Nisan 2001 Kuşadası, Ankara: 241-250. 221 2. İlimiz dâhilindeki arkeolojik sit alanlarını içermektedir. Kütahya’da 2013 yılı sonu itibarıyla toplam 250 adet arkeolojik tescilli sit alanı bulunmaktadır. Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi Projesi Kütahya -Eskişehir yolunun sol tarafında, yeni yapılan otogar karşısındaki mera vasıflı arazi, Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi yapılması amacıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Yeni yapılacak müze binası yapımı için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü sponsorluk desteği verecek olup, konuyla ilgili protokol imzalanmıştır. İzmir Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü’nce, Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi, Mimari Teşhir Tanzim Peyzaj Mimarlığı, Alt Yapı, İnşaat Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği Projeleri’nin hazırlattırılma işi 18/09/2013 tarihinde ihale edilmiş olup, yüz seksen günlü olan proje, 329.000,00 TL. bedelle ihaleyi alan yüklenici firma “Projen Mimarlık Müşavirlik Danışmanlık Mühendislik ve Tic. Ltd. Şti.”’ne 19/11/2013 tarihinde yer teslimi yapılmıştır. Müzenin projelerini hazırlayacak olan yüklenici firmadan alınan bilgiye göre, yapılacak müze binası üç katlı olup, yüksekliği yaklaşık on beş metreyi bulacak şekilde tasarlanacaktır. Bina oturma alanı 5000 m.2’lik bir alanı kapsayacaktır. 222
Benzer belgeler
30 KAZI 2. CLT.indd - University of Toronto
1922’de başlattığı Büyük Taarruz sürecinde, 30 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Meydan Muharebesi’nin kazanılmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir il
olmuştur. Büyük Önder Gaz...