Bankacılıkta Fiziksel Dönem Geride Kalıyor
Transkript
Bankacılıkta Fiziksel Dönem Geride Kalıyor
teknoloji dünyasının kalbi ıfa 2014’te attı ÖZEL DOSYA MüştEri vE FirMA ArASınDAki kÖprü: ÇAğrı MErkEZLEri Bankacılıkta Fiziksel Dönem Geride Kalıyor Kamu alanı Dijitalleşiyor bulut hizmetlerinDe GüvenliK sorunu mobil Cihazlarla Kolaylaşan iş hayatı sosyal meDyanın şirKetlerDeKi etKisi EDİTÖ RDEN Bir IFA’yı Daha Geride Bıraktık Gelecek yılın teknoloji trendlerini belirleyen ürünlerle dolu IFA fuarı sona erdi. Teknoloji firmaları yeni ürünlerini sergilemek için Berlin’deydi H Sayı 59 Ekim 2014 İ.Z. Halkla İlişkiler Danışmanlık ve İletişim Adına Sahibi İlkay Zaman Yayın Direktörü İlkay Zaman [email protected] Yazı İşleri Müdürü Gökhan Menge [email protected] Editörler Ruşen Göbel [email protected] Ekrem Uçman [email protected] Görsel Yönetmen Ersen Akçay [email protected] Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cüneyt Tepe [email protected] Yönetim Adresi Ağaoğlu My Prestige Barbaros Mah. Ihlamur Sok. No: 1 Kat: 3 D: 22 Ataşehir / İstanbul Tel: 0216 478 31 18 Faks: 0216 478 45 02 [email protected] er yıl gerçekleşen IFA, birbirinden yeni ürünlerin tanıtımlarına sahne oluyor. Son kullanıcıya hitap eden çok sayıda ürünün sergilendiği fuar, ertesi sene hangi cihazları sıklıkla göreceğimizi gösteriyor diyebiliriz. Zira firmaların pek çoğu en önemli ürünlerini IFA’ya saklıyor. Teknoloji firmaları, bu fuara önem veriyor. Dolayısıyla Eylül - Ekim ayları teknoloji sektörü için pek hareketli geçiyor. Bu sene tanıtılan ürünler arasında en dikkat çekici olanı elbette ki Galaxy Note Edge’ti. Note Edge’in kenarına doğru eğimlenen ekranı ilginç kullanım biçimlerine imkan sağlıyor. Eğimli kısıma bildirimler yerleştirilip, kısayollar atanabiliyor. Galaxy Note Edge, LG G Flex’le beraber piyasadaki az sayıdaki eğimli ekrana sahip akıllı telefonları oluşturuyorlar. IFA 2014’te tanıtılan akıllı saatler, gelecek yıl içerisinde pek çok teknoloji meraklısının bileklerini süslüyor olacak. Motorla ve Samsung’un akıllı saat işine adım atması bekleniyordu. Fakat Asus gibi daha çok bilgisayar donanımlarıyla tanınmış bir firmanın bir akıllı saat tanıtımı yapmış olması şaşırtıcıydı. Asus’un IFA’daki tek icraati bir akıllı saat tanıtmak değildi elbette. EeeBook X205 ile fiyat açısından avantajlı bir dizüstü bilgisayarla karşımıza çıktı. Firmanın premium dizüstü bilgisayarları olan ZenBook serisine yeni bir ultrabook katıldı: UX305. Firma bu ürünlerle taşınabilir bilgisayar arenasına hem giriş hem de üst seviye ürünler sunmuş oldu. Google tarafından satın alınan Motorola da akıllı saat tanıtanlar arasındaydı. Yuvarlak ekrana sahip olan Moto 360, tasarımıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. 3 Hatta bu saatin, Apple Watch ile beraber piyasanın en şık saatlerini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Nokia, Lumia 830 ile orta seviyeye PureView kameraları sunacak. Nokia’nın akıllı telefonlarında piyasanın en gelişmiş kameralarının bulunduğunu belirtmeden geçmeyelim. Geçtiğimiz sene benzer zamanlarda Nokia, 41 megapiksel kameralı Lumia 1020 ile şov yapmıştı. Giriş seviyesini de es geçmeyen firmanın Lumia 735 model selfie telefonu da tanıtıldı. Fuara damgasını vuran markalardan biri de Philips’ti. Yeni nesil televizyonlarında Android işletim sistemine yer veren firma, 4K Android televizyonlarını hem düz, hem de kavisli olarak teknoloji meraklılarına sunuyor. Android işletim sistemiyle alışılagelmiş akıllı televizyonlardan çok daha fazla uygulama desteği sağlayabilen yeni seri televizyonlar, TV’lerin akıllı özelliklerinin nihayet işlevsel bir hal almasını sağlayabilecek. Xperia Z3, hali hazırda başarı Xperia Z2 modelini bir seviye daha yukarı taşıyor. PlayStation 4 monitörü veya joypadi olarak kullanılabilen yeni Z3, performans olarak da zirvede. Ayrıca Sony’nin “küçük ama amiral gemisi kadar güçlü” akıllı telefon serisi Compact’e Z3 de eklendi. Xperia Z3 Compact, iPhone benzeri küçük ama yüksek performanslı bir cihaz. Xperia Z3 ile hemen hemen aynı özellikleri taşıyan Xperia Z3 Compact, taşınabilirliğiyle göz dolduruyor. IFA 2014’te bu firmaların yanı sıra, Toshiba, Philips, Panasonic, Lenovo, HTC ve Acer gibi markalar da yepyeni ürünlerini tanıttılar. Bir sonraki IFA’da bu cihazların yeni sürümleri tanıtılana kadar bunları kullanacağız gibi görünüyor. İlkay Zaman [email protected] İÇİNDEKİLER 30 K A PA K KON U S U Bankacılıkta Fiziksel Dönem Geride Kalıyor 42 46 C M Y CM MY CY CMY K ÖZEL DOSYA 56 50 60 56 Şirketler için Başarıya Giden Yol Sosyal Mecralardan Geçiyor 60 Müşteri ve Firma Arasındaki Köprü: Çağrı Merkezleri Haber Kamu Alanı Dijitalleşiyor Bulut Güvenliği Mobil Cihazlarla Kolaylaşan İş Hayatı 50 IFA 2014 6 38 42 46 4 HABER Çin Mobil Ödeme Sistemlerine Yeni Bir Boyut Getiriyor Çin’de geliştirilen mobil ödeme sistemi, bu alanda devrim niteliği taşıyor. Yüz tanıma odaklı mobil ödeme uygulaması, yüzde 99.8 oranında bir yüz tanıma oranıyla, olası güvenlik sorularını da ortadan kaldırıyor. Chinese Academy of Science tarafından geliştirilen yüz tanıma sistemi, mobil ödeme sistemlerine entegre edilerek çalışıyor. Akademiden yapılan açıklamaya göre, dünyanın en büyük Asyalı yüz arşivini oluşturulurken, arşivin boyutunun 50 milyon yüzden fazla olduğu bilgisi verildi. Araştırma enstitüsünden Zhou Xi’nin yaptığı açıklamaya göre, uzmanlar 91 farklı açıdan yüz bilgisi alan bir teknolojiyle kişilerin yüzleri hakkında detaylı bir veri havuzu oluşturuyorlar. Bunun yanı sıra sistemin öğrenme kabiliyetinin dinamik bir çalışma modeline göre dizayn edildiğini belirten Zhou, bu şekilde sisteme eklenecek yeni yüzlerin ve yüz hatlarının sistemde sorun yaratmasının önüne geçildiğini vurguladı. Uluslararası Carnegie Mellon standartlarına göre yapılan testlerde yüzde 99.8 oranında başarı elde eden yüz tanıma sistemi, hali hazırda sınır kontrollerinde kullanılmaya başlandı. Kullanıcıların uygulamayı telefonlarına indirip, banka hesapları üzerinde kullanmalarıyla başlayan süreç, bankanın kullanıcının yüzünü tanıyıp, sisteme kaydetmesiyle yaklaşık “1 saniye” içerisinde sonlanıyor. Akıllı Binalar Tek Merkezden Yönetilecek Defne Telekomünikasyon, KoçSistem, Bor Yazılım ve SmartSoft gibi Türk teknoloji şirketlerinin yer aldığı, akıllı binaların tek merkezden yönetiminin amaçlandığı AB projesi BaaS’ın proje değerlendirme toplantısı İTÜ Arı Teknokent’te gerçekleşti. Türkiye’den Defne Telekomünikasyon, KoçSistem, Bor Yazılım ve Cardtek Group firmalarından SmartSoft şirketlerinin yer aldığı BaaS’ta, dünya genelindeki akıllı binaların bulut üzerinden, tek merkezden yönetilmesi amaçlanıyor. TEYDEB tarafından, “Tesis İşletmeci, Kullanıcı ve Hizmet Sağlayıcıları için Değişken Talebe Bağlı Açık Servis/Kaynak Platformu” olarak tanımlanan BaaS projesi için ITEA2 yönetimi, 7.8 Milyon Euro’luk bir bütçe öngörüyor. ITEA2 BaaS projesi kapsamında geliştirilecek olan platform ile binalardaki aydınlatma, ısıtma-soğutma, güvenlik gibi farklı disiplinlerdeki kontrol sistemlerinin arasındaki boşluğun kapatılması, bu sayede sosyoekonomik etkileri olan servis ve uygulamaların ortaya çıkmasını sağlayacak altyapının oluşturulması planlanıyor. Ayrıca donanımdan soyutlanmış ancak iyi tanımlı standart ara yüzler ile yeni katma değerli servislerin kurulumuna imkân sağlayacak olan ITEA2 BaaS platformunun bina otomasyonu ve yönetimi servislerine yatırımı cazip hale getirmesi ve yeni pazarlar yaratılmasına katkı sağlaması hedefleniyor. ITEA2 BaaS projesi Türkiye Konsorsiyumu projede hemen hemen tüm iş paketleri içerisinde yer alacak. Projedeki iş paketi 4’ün liderliğini yürütecek olan Türkiye Konsorsiyumu, yapılacak tüm geliştirmelerde aktif rol oynayacak, aynı zamanda bu konuda uluslararası düzeyde önemli çalışmaları bulunan büyük firmalar ve üniversitelerle iş birlikteliği yapmış olacak. ITEA2 kapsamında toplam 7,8 milyon Euro proje bütçesi olan BaaS’ın 31 Ekim 2016’da tamamlanması planlanıyor. 6 • ekim14 Facebook Atlas ile Google’a Rakip Oluyor Sosyal medya devi Facebook, reklamverenlerin müşterilerine çok daha iyi ulaşmalarını sağlayacak Atlas Platformu’nu hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu alanda Google ile rekabete girmeye hazırlanan şirket, gelirlerini bu şekilde artırmak istiyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde Microsoft’un reklam yönetim ve ölçüm platformu Atlas’ı satın alan Facebook, kartlarını açmaya başladı. Sosyal medya devi, Atlas’ı kullanarak reklam pazarındaki hakimiyetini artırmayı hedeflerken, bir yandan da Google’a online reklam pazarında yalnız olmadığı mesajını vermeyi hedefliyor. Özellikle site üzerindeki reklamlar konusunda, reklamverenleri çok fazla etkileyen bir yapı sunamayan Facebook, Atlas hamlesiyle birlikte reklamverenlere Facebook dışında da reklamlarını yayınlama olanağı sunacak. Bu sayede, Facebook’un geniş kullanıcı ağından daha fazla alanda faydalanabilecek reklamverenler, bu sayede Google haricinde bir alternatif daha edinmiş olacaklar. HABER Roketsan Üretkenliğini Oracle ile Artırdı Roketsan, gerçek zamanlı üretim görünürlüğü ile atölyelerde üretkenliği artırmak için kurumsal kaynak planlama sistemini Oracle ile yeniliyor. Roketsan, Oracle ve iş ortağı Experteam ekibiyle birlikte, üç buçuk aylık bir sure içerisinde “Oracle E-Business Suite”in Türk ticari ve mali yasalarıyla uyumluluğunu sağlandı ve atölye üretkenliği arttırıldı. Bunun devamında atölye yöneticilerine gelişmiş işlem raporlama olanağı sunarak, atölye görünürlüğü artırılırken, üretim aşamasındaki işlerin çevrim süresi kısaltıldı. Konuyu değerlendiren Roketsan A.Ş BT Müdürü Akay Kerim İnce şunları söyledi: Microsoft Mojang’i Satın Aldı Minecraft’ın geliştirici Mojang’ın, Microsoft’a satış işlemi resmen gerçekleşti. Microsoft’un, Mojang’i satın almak için ödeyeceği miktar açıklanmazken, satış işleminin 2.5 milyar dolar civarında olduğu iddia ediliyor. Geçtiğimiz haftadan beri konuşulan Mojang’in Microsoft tarafından satın alınacağı haberi resmiyete dökülüyor. Her iki şirket, yaptıkları açıklama ile satın alma işlemini doğrularken, satın alma işleminin ne kadara gerçekleştiği konusunda bilgi vermekten kaçındılar. 2009 yılında piyasaya sürülen Minecraft, geçen süre içerisinde 50 milyondan fazla kopya satarak, Mojang AB’ye sadece geçtiğimiz yıl 100 milyon dolarlık bir kar sağlamıştı. Yeniden yapılanma sürecinde gerçekleştirdiği departman kapatma ve işten çıkarmalarla gündemden düşmeyen Microsoft, Mojang’i satın alarak Windows Phone platformunu ayağa kaldırmayı amaçlıyor. Kullanıcılar tarafından özellikle uygulama konusundaki yetersizliği sebebiyle tercih edilmeyen Windows Phone platformu, Mojang’in satın alınmasıyla birlikte bu konudaki yetersizliğini giderebilir. Windows Phone üzerinde yer almayan Minecraft’ı, iOS ve Android sürümlerinden daha farklı özelliklerle piyasaya süreceği iddia edilen Microsoft, bu sayede kullanıcı sayısını artırabilir. Kullanıcı sayısı ve bu satın alma işlemleriyle beraber, uygulama geliştiricileri de platforma çekmeyi başaracak Microsoft, bu sayede yerlerde olan satış rakamlarını önemli ölçüde toparlayabilir. 8 • ekim14 “Oracle E-Business Suite Sürüm 12.1.3’e yaptığımız yükseltme, kurumsal kaynak planlama işlevlerini, performansı, uyumluluğu ve erişim yönetimi gibi diğer Oracle teknolojilerine entegrasyonu optimize etmemizi sağladı. Bu değişiklik, Oracle Fusion Applications’a geçiş sürecimizin ilk adımıdır.” Türk ordusuna ve NATO’ya (Kuzey Atlantik Paktı Örgütü) füze ve silah sistemleri teminindeki başlıca onaylı tedarikçi olan şirkete üretim alanında gerçek zamanlı görünürlük sunmak amacıyla “Oracle E-Business Suite Sürüm 12.1.3”e yükseltme yapıldı. Adesso Grubu TDP’de Birinci Gruptan Akredite Oldu Adesso Grubu, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın yürüttüğü dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan TURQUALITY Destek Programı’nda, bilişim danışmanlığı alanında Eylül 2014’de birinci gruptan akredite oldu. Adesso, birinci gruptan akredite olarak, yıllık tutar limiti bulunmaksızın danışmanlık hizmeti projelerini ve yıllık tutar limiti bulunmaksızın ürünlerine ait lisans teminini TURQUALITY destek kapsamında olan firmalara sunmaya başladı. TURQUALITY Destek Programı kapsamında olan firmaların, uluslararası pazarlarda rekabet avantajını arttırıcı alanlarda DTM tarafından “akredite edilmiş danışmanlık firmalarından” satın alacakları hizmetlerin giderleri yüzde 50 oranında desteklenmekte, böylelikle firmanın uluslararası markalaşma sürecine katkı sağlıyor. Citrix Güvenlik Yatırımlarını Artırıyor Citrix mobil ve bulut teknoloji kullanıcılarının artan taleplerini karşılamak için güvenlik yatırımlarını artıracağını açıkladı. Bu doğrultuda hareket etmeyi amaçlayan şirket, iOS ve Android için bulut sanallaştırma platformu sunan startup şirketi Virtual’ı bünyesine kattı. Kullanıcı ve şirket uygulamalarının sayısı arttıkça, kurumsal mobilitede güvenlik ihtiyacı daha önemli bir hale geliyor. Bu sebeple günümüzde ölçülebilir ve güvenli uygulama testi çok büyük önem arz ediyor. Geleneksel mobil uygulama geliştirme yöntemleri çok sayıda cihaza, yönetim sistemine, versiyon ve ağa karşı test edilmeyi gerektiriyor. Tüm bu parametreleri tatmin edecek fiziksel kaynağa sahip olmak mobil uygulama geliştiricileri için çok pahalı ve külfetli bir yöntem. HP ve Capgemini’nin son araştırmasına göre bilişim şirketlerinin yarısından fazlası doğru mobil test için gerekli cihazlara ulaşmak konusunda sıkıntı yaşıyor. Virtual teknolojisi ile birlikte Citrix’in mobil çalışma alanları sağlama platformunun performansı artırılacak. Böylelikle şirketlerin uygulama, masaüstü, veri ve hizmetlere herhangi bir ağdan ve cihazla anında güvenilir bir şekilde erişim sağlaması kolaylaşacak. Bu yenilik, mobil uygulama geliştiricilerinin ve bağımsız yazılım satıcılarının (ISV) ihtiyaç anında cihazlarını buluta bağlayarak, test cihazlarının fiziksel bakımını yapma ihtiyacını düşürerek geliştirme ve test sürecini daha makul, ölçülebilir ve yönetilebilir kılarak daha nitelikli ve güvenli uygulamalar geliştirmelerini sağlayacak. Sonuç olarak, daha geniş bir cihaz portfolyosunda daha nitelikli güvenlik testleri yapılmasına imkan verecek. Linux’taki Bash Açığı Sistemleri Tehdit Ediyor Linux ve Unix temelli sistemlerin başı yeni bir güvenlik problemiyle dertte. Uzmanlar, Linux üzerinde yer alan Bash adlı araçta geçtiğimiz Nisan ayında ortaya çıkan açığın son yıllarda görülen en önemli sistem açıklarından biri olduğunu belirtiyorlar. Durumu bu derece ciddi kılan Bash aracının, Unix ve Linux sistemlerinde terminali kontrol etmesi olarak gösteriliyor. Siber saldırganlar, Bash üzerinde buldukları açıktan faydalanarak, terminali kontrol etmeye başlıyorlar. Terminali kontrol altına alan siber saldırganlar, daha sonra bütün sistemin kontrolünü ele geçirerek, kullanıcıları devre dışı bırakabiliyorlar. Bash Nedir? Bash GNU işletim sistemi için bir kabuk ya da başka bir deyişle komut dili yorumlayıcısıdır. Bourne-Again SHell sözcüklerinde türetilmiş bir kısaltmadır. Bell Araştırma Laboratuarının Unix’inin yedinci sürümündeki, şu anki Unix kabuğu sh’ın atasının yazarı Stephen Bourne’a atfen bu isim verilmiştir. 10 • ekim14 Bash, sh’ın hemen hemen tüm özelliklerini ve Korn kabuğu olan ksh ile C kabuğu olarak bilinen csh’ın kullanışlı özelliklerini bir araya getirir. IEEE POSIX belirtiminin IEEE POSIX Kabuk ve Araçları bölümüne (IEEE Standardı 1003.1) uygun bir ürün olması amaçlanmıştır. sh’ın hem etkileşimli hem de programlama için kullanımını işlevsel olarak arttıran geliştirmeler içerir. GNU işletim sistemi, csh’ın bir sürümü de dahil olmak üzere başka kabuklarla da teçhiz edilmişse de Bash öntanımlı kabuktur. Diğer GNU yazılımları gibi Bash’de bir çok işletim sistemine uyarlanabilir - MSDOS, OS/2 ve Windows platformları için bağımsız olarak desteklenen sürümleri vardır. Uzmanlar, gerekli önlemlerin alınmaması durumunda Linux ve Unix temelli sistemlerin büyük risk altında bulunduğunu ifade ediyorlar. Diğer sistem açıklarının aksine, sadece veri casusluğu ile yetinmeyen Bash açığı, ufak bir kod yazılımıyla birlikte tüm sistemi ele geçirip, felç edebiliyor. HABER Woto.com 500 Bin Dolarlık Yatırım Aldı Woto.com, Türkiye’nin ilk melek yatırım organizasyonlarından Galata İş Melekleri (GBA) ve İngiltere merkezli özel sermaye şirketi Ingenious Ventures’dan toplam 500 bin dolar değerinde ikinci tur yatırımı aldı. Küresel bir girişim olma yolunda hızla ilerleyen Woto. com’un kurucuları arasında iki Türk girişimci de bulunuyor. Sosyal medya paylaşımlarının yüzde 95’inin neredeyse hiç etkileşim yaratmadığını fark eden Woto.com, etkili paylaşımlar yapmak ve ilgili kitlelere daha fazla ulaşmak isteyenler için çok daha güçlü bir platform oluşturmak amacıyla kuruldu. 2014’ün ilk aylarında beta sürümünü görücüye çıkaran Woto.com, bugüne kadar 120 ülkeden binlerce kullanıcıya ulaştı. Üye kullanıcı sayfalarının görüntülenme sayısını 1 milyona yükselten Woto. com, aynı içeriklerin sosyal medyada 80 bin paylaşım almasını sağladı. Woto.com’un kısa sürede elde ettiği bu başarı, şirketin İngiltere’nin önde gelen özel sermaye yatırımcı şirketlerinden Ingenious Ventures ve Galata İş Melekleri’nden toplam 500 bin dolar ikinci tur yatırım almasını sağladı. Yeni yatırımı platformun lansmanı için kullanacak olan Woto. com, daha önce kurumsal müşteri tabanını geliştirmek için dünya çapında yatırımları bulunan BBH’nin iştiraklerinden biri olan Zag’den ilk yatırımını almıştı. “Phishing” Tehdit Olmaya Devam Ediyor Morpho’dan Temassız Tarayıcı McAfee Labs, “McAfee Labs Threats Report: August 2014 ” raporunu yayınlarken, olta saldırılarının işletme ağlarına sızmak için kullanılan etkili bir taktik olmaya devam etmesi dikkat çekici bir ayrıntı olarak göze çarpıyor. İş dünyasındaki kullanıcıların çevrimiçi sahtekârlıkları tespit etme becerilerini sınayan McAfee Phishing Quiz, katılımcıların yüzde 80’inin yedi olta saldırısı e-postasından “en az bir tanesini “ tespit etmeyi başaramadığını gün yüzüne çıkardı. Ayrıca testten alınan sonuçlar, en kritik şirket verilerinden bazılarını ellerinde bulunduran finans ve İK birimlerinin sahtekârlıkları tespit etme konusunda, yüzde 4 ila yüzde 9 oranında farklarla geride kalarak, en kötü performansı sergilediklerini gösterdi. McAfee Türkiye Genel Müdürü İlkem Özar, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnternet zincirindeki güven noktalarından pek çoğu geçtiğimiz bir kaç yıldır sırasıyla kırıldılar; şifreler, openSSL kriptolama ve son olarak da USB güvenliği gibi. Böylesine yoğun bir biçimde güvendiğimiz altyapı, değişimlere ayak uyduramamış ve artık günümüzün ihtiyaçlarına yanıt veremeyen bir teknolojiye dayanıyor. Bu nedenle de mutlaka gelişmiş güvenlik çözümleri sunan teknolojilere ihtiyaç duyulmaktadır ve her kullanıcı mutlaka ilave önlemler almalıdır.” Sonuçlar, hem toplu hem de kişiye özel olta saldırısı mesajlarının tüm dünyadaki bilişim suçlularınca başvurulan saldırı stratejilerinde halen yaygın olarak kullanıldığını gösterdi. Öte yandan, Amerika Birleşik Devletleri en çok olta saldırısı URL’sine ev sahipliği yapan ülke olmaya devam ediyor. Kimlik doğrulama ürünleri alanında önde gelen uluslararası şirketlerden Morpho, dünyanın en hızlı dört parmaklı temassız tarayıcısı olan Finger On the Fly ürününü piyasaya sürdüğünü duyurdu. Aynı anda dört parmağın izini sensöre dokunmaya gerek kalmadan tarayabilen Finger On the Fly havaalanlarından geçiş kontrol noktalarına kadar birçok yerde kimlik doğrulaması için kullanılacak. Tarayıcı, kimliği doğrulanacak kişinin elini yalnızca bir kez sallamasıyla dört parmağın izini aynı anda alabiliyor. Bir saniyeden de kısa sürede çok parmaklı eşleştirme becerisine sahip Finger On the Fly, yüksek güvenlik seviyesiyle de dikkat çekiyor. Ürün havalimanlarında sınır kontrolü, duyarlı ve yoğun trafik sahalarındaki giriş kontrolü ve akış yönetimi gibi yüksek hızda kayıt, eşleştirme, rahatlık ve güvenliğin hakim olduğu durumlarda kullanılacak. Finger On the Fly, Morpho’nun mevcut parmak izi ürün ve sensörlerinin tamamıyla uyumlu olacak. ekim14 • 11 HABER Bilişim Departmanları Kablosuz Yatırımlara Hız Veriyor Son dönemde yapılan araştırmalar bilişim departmanlarının kablosuz internet yatırımlarını artırdığını gösteriyor. Üst düzey yöneticileri desteklemek ve mobilite taleplerini karşılamak için, bilişim departmanlarının yüzde 71’i Wi-Fi yatırımlarını arttırırken, yüzde 46’sı da gelecekteki mobilite projeleri için bütçe artırımına gitti. Bununla birlikte sonuçlar, bugün çalışanların yalnızca yüzde 14’ünün böyle bir işyerinin esnekliğinden ve özgürlüğünden istifade edebildiğini gösteriyor. Bu da, küresel işletmelerin halen yapılacak çok işi olduğunu ortaya koyuyor. Visa, Apple Pay’i Destekliyor Teknoloji meraklıları için yeni nesli güçlendirilmiş Mobil Ağ sistemleri tasarlayan ve üreten Aruba Networks Türkiye Ülke müdürü Bülent Tekkaya konuyu şu şekilde değerlendirdi: “ Şuan içinde bulunduğumuz bölgedeki hareketlilik ve wifi konusunda talepler gösteriyor ki, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de gelecekteki çalışma alanları yerden ve kablolamadan bağımsız olacak. Teknolojinin geleneksel çalışma alışkanlıklarını sürekli olarak değiştirdiğini düşünürsek bundan birkaç yıl sonra “ofis” kelimesi modası geçmiş bir kelime olarak kullanılacak.” UOL BoaCompra Türkiye’ye Giriş Yaptı C M Y CM MY CY CMY K Visa, iPhone 6, iPhone 6 Plus ve Apple Watch üzerinden yapılacak mobil ödemeleri desteklediğini duyurdu. ABD ve diğer pazarlarda sisteme katılacak finansal kurumlar böylece Visa banka ve kredi kartlarını “Apple Pay” uygulamasına dahil etmiş olacaklar. iPhone 6, iPhone 6 Plus ve Apple Watch üzerinden yapılacak mobil ödemelerin Visa tarafından desteklenmesiyle beraber, ABD ve diğer pazarlarda sisteme katılacak finansal kurumlar, Visa banka ve kredi kartlarını “Apple Pay” uygulamasına dahil edecek. Visa, müşterilerinin yeni Apple cihazları üzerinden gerçekleştirecekleri mobil ödemeleri, Visa altyapısı anlaşmalı iş yerlerinde ve Apple uygulamalarında güvenli ve kolay yapmalarına olanak sağlayacak. 14 • ekim14 UOL BoaCompra, en umut vadeden ve hızlı genişleyen online oyun pazarlarından biri olarak belirtilen Türkiye’ye giriş yaptığını duyurdu. Halihazırda 190’dan fazla oyun yayıncısı ve geliştiricisiyle çalışan şirket, büyüyen pazarlar genelindeki oyuncuların, 3 binden fazla oyun için oyun içerisinde doğrudan alışveriş yapmalarına olanak tanıyor. Avrupa’da internet kullanımında en büyük 4’üncü ülke konumunda olan ve toplam oyun süresinin yüzde 70’inin PC başında harcandığı Türkiye pazarına free-to-play modelleri ve MMO’lar hakim. UOL BoaCompra ise uluslararası oyun firmalarına dünya çapındaki en büyük online PC oyun nüfusuna sahip ülkelerden biri olan Türkiye pazarına erişmeleri için tüm portfolyosunu sunuyor. UOL BoaCompra şu anda halen Latin Amerika, Güney Avrupa ve Türkiye gibi geniş coğrafyalara yayılan piyasalarda 190’dan fazla oyun yayıncısı ve geliştiricisi ile oyunların gelir sağlayabilmesi için çalışıyor. UOL BoaCompra’nın en yeni ve kapsamlı ödeme hizmeti ile Türkiye pazarına giriş yaptığı haberi, şirketin Kolombiya, Peru ve Meksika pazarında doğru genişlemesine ilişkin duyuruların hemen ardından geliyor. Bu girişimler, şirketin dünyadaki oyun tutkunlarına en kapsamlı ödeme hizmetlerini sunma ve oyun geliştiricileri ile bölgelerine kendi oyunlarını getirmek isteyen yayıncılara uçtan uca çözümler sağlama hedeflerinin bir parçası olarak açıklanıyor. IBM İş Teknolojileri Trendleri Raporu Açıklandı Yeni bir IBM Araştırması, öncü kuruluşların yüzde 80’inin, kurumsal BT dışında faaliyet gösteren, “sektör dışından geliştirici vatandaşlar” ile işbirliklerine yöneldiklerini gösteriyor. Uzmanlar, uygulama geliştirme alanındaki yetenek boşluğunu kapatmaya yardımcı olarak bulut, analitik, mobil ve sosyal iş ağları gibi teknolojiler genelinde daha fazla işbirliğini ve inovasyonu teşvik ediyorlar. “Çıtayı Yükseltmek: IBM İş Teknolojileri Trendleri Raporu” isimli bu yeni araştırma, IBM’in Uygulamalı İş Öngörüleri Merkezi (IBM Center for Applied Insights) tarafından 15 sektörden, 1400’ün üzerinde karar verici ile görüşülerek hazırlandı. Araştırma, bulut, analitik, mobil ve sosyal iş ağları gibi gözde teknolojilerin “inovasyonu teşvik eden etkenler” olarak kabul edilmesine rağmen hala kuruluşların yüzde 40’ının, bu teknolojiler için yetenek eksiklikleri ile karşılaştıklarını gösteriyor. Çalışma, bulut, analitik, mobil ve sosyal teknolojilerden somut iş sonuçları elde eden, alanında öncü kuruluşların ortak özelliklerini inceliyor ve genel BT becerileri, uygulama geliştirme veya veri analitiğindeki yetenek eksikliklerini gidermek için, kurum genelinde yaratıcı yeni yollar keşfettiklerini gösteriyor. BM Araştırması; lider kuruluşların sosyal, mobil, büyük veri ve analitik yeteneklerini devreye almak için bulut teknolojisini kullanma ihtimallerinin 4-7 kat daha yüksek olduğunu gösteriyor. Öncü kuruluşların yüzde 55’i, bulut mobil çözümlerini kullanıyor ve bu kuruluşların bulut aracılıyla sosyal iş ağları çözümleri sağlama olasılıkları, rakiplerine göre beş kat daha yüksek seyrediyor. Gerçek zamanlı olarak iş yapabilmek için, gerçek zamanlı sonuçlar elde etmek gerekir. Öncü kuruluşlar da bu farkındalıkla, tüm işlevleri genelinde güçlü bir analitik temeli uyguluyorlar. Araştırmaya katılanların yaklaşık yüzde 90’ının ileri düzeyde büyük veri ve analitik yeteneklere sahip olduğu, yüzde 60’ının önümüzdeki iki yıl içinde bu alandaki yatırımlarını yüzde 10 veya üzeri oranda artırmayı planladığı saptanıyor. IBM M5 Sunucularını Tanıttı IBM kritik iş uygulamalarında müşterilerin gereksinim duyduğu güvenlik, verimlilik ve güvenilirlik alanlarında yeni inovasyonlar sağlayan x86 sunucularından oluşan M5 portföyünü tanıttı. İşyükleri sürekli artıyor, BT kaynakları giderek daha da azalıyor; kurumların en üst düzeyde güvenilirlik, verimlilik ve otomasyon ihtiyaçları ise tırmanıyor. Artırılmış güvenlik, güvenilirlik ve verimlilik düzeyleriyle yeni IBM sunucuları, bilgi teknolojleri altyapısından bulut bilişime, büyük verilere ve analitiğe kadar çeşitli kurumsal işyüklerini ve bilgi işlem ortamlarını destekleyen yerleşik güvenlik, verimlilik ve güvenilirlikle yüksek performansı bir araya getiriyor. Bu portföy, müşterilerin veri merkezinde ve ofiste karşılaştıkları zorluklara yanıt verebilmeleri için üst 16 • ekim14 düzeyde yapılandırılabilen, rack ve tower sunucu modellerini, pureflex sistemleri, ‘blade’leri ve entegre sistemleri içeriyor. Kurumlar, bilgi teknolojileri altyapılarındaki gittikçe sofistike ve kapsamlı hale gelen saldırılarla uğraşırken diğer yandan da zorlu işyüklerini karşılayabilmelidir. IBM’in uzun yıllara dayanan inovasyon yetenekleriyle örtüşerek tasarlanan yeni M5 sunucuları da bu noktada, ihtiyaç duyulan kurumsal uygulamaları yüksek güvenlik, verimlilik ve güvenilirlikle destekliyor. System x’teki inovasyonların yanı sıra yeni IBM sunucuları, sektör standartları açısından en yeni teknolojik özellikleri (Intel’in yeni Xeon E5-2600 v3 işlemcileri, 1,5 terabyte’a kadar daha hızlı ve enerji tasarruflu TruDDR4 belleği) de barındırıyor. HABER Twitter Flight Konferansı Ekim’de Başlıyor Dünyanın teknoloji öncüsü firmalarının geliştiricileriyle bir araya geldiği konferansları biliyoruz. Sosyal medya devi Twitter da bu yıldan itibaren geliştiricileri ile bir araya Flight organizasyonunda gelecek. 140 karakterlik bağımlılığımız Twitter, artık haberleri dahi haber sitelerinden önce aldığımız bir kaynak. Her ne kadar çoğumuz Twitter’ı kendi resmi uygulaması üzerinden kullanıyor olsak da sadee Twitter odaklı geliştirilen yüzlerce uygulama ve çok daha fazla uygulama için de potansiyel barındıran bir API sistemi var Twitter’ın. Bu arayüz sayesinde de geliştiriciler Twitter’ı kullanmamızı adha kolay hale getiren, ya da servisin işlevlerini arttıran uygulamalar yazabiliyorlar. Şimdiye kadar geliştiricileri ile şirket olarak iletişim halinde olsa da, onları bir araya getirecek bir organizasyonu bulunmuyordu Twitter’ın. Şirket bu yıl ise Flight ismindeki geliştirici buluşmasını ilk kez gerçekleştirecek. Flight organizasyonu ilk kez San Francisco’da Bill Graham Civic Auditorium’da düzenlenecek. 22 Ekim’de düzenlenecek olan Flight organizasyonuna girmek isteyen geliştiricilerin 140 dolar gibi bir ücret ödemesi gerekiyor, ki bu ücreti Apple’ın geliştirici konferansı ile karşılaştırdığımızda “bedava” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca 140 doları belirlerken Twitter’ın 140 karakterini düşünürsek, anlamlı bir ücret olduğunu da söyleyebiliriz. Defne Akademi Uzman Yetiştirmeye Hazırlanıyor Google Avrupa Yatırımlarını Artırıyor Defne Telekomünikasyon, hayata geçirdiği Defne Akademi ile telekomünikasyon sektöründeki 20 yıllık global tecrübesini ve teknik birikimini bu alanda uzmanlaşmak isteyen üniversite öğrencileri ile paylaşmayı ve ortak projelere imza atmayı amaçlıyor. Bilişim sektöründeki kalifiye eleman ihtiyacını gidermek ve nitelikli eleman üreten eğitim sistemini desteklemek amacıyla harekete geçen Defne Telekomünikasyon, Defne Akademi bünyesinde üniversitelerle işbirliği yaparak elektrikelektronik ve bilgisayar mühendisliği fakültelerinde okuyan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin alanlarında uzmanlaşmaları için yazılımını gerçekleştirdiği projelerde ihtiyaçları kapsamında ortak çalışma modeli geliştirecek. Proje süresince Defne Akademi’de görev alan, araştırma yapan öğrenciler bu çalışmalarını tez ve staj olarak da kullanabilecek. Defne Telekomünikasyon stajyer ve yeni mezun iş alımlarında önceliği Defne Akademi’de birlikte çalıştığı öğrencilere vermeyi de amaçlıyor. Avrupa yatırımlarına hız kesmeden devam eden Google, 600 milyon euro yatırımla Hollanda’da veri merkezi açmaya hazırlanıyor. Veri merkezi Hollanda’nın Eemshaven şehrinde kurulacak. Hollanda Eemshaven’de kurulacak veri merkeziyle birlikte, İrlanda, Finlandiya ve Belçika’nın ardından Avrupa’daki dördüncü veri merkezini açmaya hazırlanan Google, veri merkezinin inşaatında 1000 işçinin çalışacağının bilgisini verdi. Google’dan yapılan açıklamada, Hollanda’da yer alacak veri merkezinin 600 milyon euro’ya mal olacağı belirtilirken, veri merkezinin 4 yıl içerisinde tamamlanması bekleniyor. Tamamen çevre dostu bir tesis olacağı açıklanan veri merkezinin, doğaya zarar vermeyeceğinin altı çizildi. 2017 yılının sonlarında açılması beklenen veri merkezinin, önümüzdeki 50 yıl boyunca hizmet vermesi bekleniyor. Bünyesinde 150 kişinin çalışacağı merkezde, özellikle verimlilik ve enerji tasarrufu konularına büyük önem veriliyor. Eski model veri merkezlerine göre yüzde 50’ye varan oranda daha düşük enerji tüketeceği açıklanan merkezin, verimlilik konusunda da klasik veri merkezlerinden daha üstün olacağı konuşuluyor.” ekim14 • 17 Proline ve SimpliVity İşbirliğine Gitti İstanbul’daki Ar-Ge merkezinde veri merkezi entegrasyonuna yönelik çözümler de üreten Türk teknoloji şirketi Proline, ABD kökenli BT şirketi SimpliVity ile işbirliğine gitti. İşbirliği kapsamında stratejik iş ortağı haline gelen Proline; SimpliVity’nin sunucu, depolama ve ağ altyapılarını tek çatı altında buluşturan ürünü OmniCube’un satışını ve kurulumunu üstlenecek. Anlaşma sayesinde Proline, geleneksel altyapıların karmaşıklığını ve yüksek masrafını ortadan kaldıran OmniCube ile müşterilerine çözümler üreterek sistementegrasyonu hizmeti sunduğu müşterilerine maliyet avantajı sağlayacak. SimpliVity şirketinin ürettiği OmniCube donanımı sektördeki ilk ve önde gelen; çok merkezli olup tek merkezden yönetilebilen yapılarda çalışan ve hyper-converged mimarisine sahip bir altyapı çözümü olarak öne çıkıyor. OmniCube, sunucu, veri depolama ve benzeri geleneksel altyapı bileşenlerini tek çatı altında toplayıp, karmaşıklıklarını ortadan kaldırarak sanallaştırılan bilgi ve verilerin akışını, bu verilere erişimi ve bu bilgilerin yönetimini kolaylaştırıyor. Nesnelerin İnterneti Yeni Sanayi Devriminin Habercisi Intel, ekosistemle geliştiricileri Türkiye’nin en kapsamlı Nesnelerin İnterneti toplantısında buluşturdu. Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, Türkiye’den bu alanda dünyaya açılacak milyar dolarlık başarı hikayeleri çıkartma hedefine vurgu yaptı. Intel Türkiye, Intel’in küresel vizyonu çerçevesinde Türkiye’nin en kapsamlı “Nesnelerin İnterneti” etkinliğini gerçekleştirdi. Teknoloji dünyası, donanım geliştiriciler, akademisyenler ve öğrencileri bir araya getiren IoT Roadshow adlı platformda, Türkiye’de bu alanın gelişmesine yönelik bilgi alışverişi gerçekleştirildi. Etkinliğe Intel Nesnelerin İnterneti Grubu EMEA Bölge Direktörü Rod O’Shea ve Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın katıldı. Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, açılış konuşmasında “Dördüncü endüstri devrimi” olarak nitelendirdikleri Nesnelerin İnterneti devriminin, önümüzdeki 10 yıla damgasını vuracağını ve günlük hayatın yanında tüm sektörlerin iş yapış şekillerini değiştireceğini söyledi. 2013’te 8.7 milyar olan akıllı cihaz sayısının, 2020’de 50 milyara çıkacağını söyleyen Aydın, otomobillerden ev eşyalarına, kişisel araçlardan evcil hayvanlara kadar, bir fayda sağlayacak her şeyin bağlanacağını, önümüzdeki 20 yılda şehirlerin akıllı şehirlere dönüşmesi için 41 trilyon dolar harcanacağını belirtti. 18 • ekim14 Oracle OpenStack Linux için Geliyor Yeni OpenStack sürümü kurumsal ölçekli çözümler için kullanıcı ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak geniş uygulama seçeneklerini sunuyor. Oracle Linux için Oracle OpenStack dağıtımı kullanıcıları, üretim ortamlarında Oracle Linux ve Oracle VM yapılarını kontrol edebiliyor. “OpenStack” “Icehouse” sürümünü kullanan Oracle dağıtımı, daha çok seçenek ve müşterek çalışma olanağı sunarken, Oracle Linux ve Oracle VM ortamlarının verimlilik, başarım, ölçeklenebilirlik ve güvenlik avantajlarını da yanında barındırıyor. Oracle Linux için “Oracle OpenStack”, Oracle Linux ve “Oracle VM Premier Destek”müşterilere paketin parçası olarak sunuluyor ve herhangi bir ek maliyet getirmiyor. Oracle Linux için “Oracle OpenStack”, Oracle Linux üzerine yüklenen “OpenStack” yazılımıdır. Esneklik ve açıklık sağlamak adına Oracle VM ile desteklenen tüm işletim sistemleri Oracle Linux, Oracle Solaris, Microsoft Windows ve diğer Linux dağıtımlarının kullanımına olanak sağlıyor. Bu sürüm müşterilerin yüksek ölçeklenebilir, çok kullanıcılı ortamlar oluşturmalarını desteklerken “OpenStack” için mevcut eklentiler ve uzantıların zengin bir ekosistem ile entegre edilmelerine de olanak sağlıyor. Buna ek olarak yazılım, müşterilere daha fazla seçenek ve birlikte çalışabilme olanağı sunmak için üçüncü parti yazılım ve donanımlar ile entegre edilebiliniyor. HABER Estap 25 Yaşına Girdi 1989 yılından bu yana, Rack kabinetler ve aksesuarları, Telekom saha kabinetleri, Server ve Data Center Kabinetleri ve IT sektörüne yönelik geniş bir ürün çeşitliliğine sahip sektörün önde gelen firmalarından olan Estap, 25. yılını Rahmi Koç Müzesi’nde düzenlediği davet ile kutladı. Tüm Estap Ailesi ve iş ortaklarının katılımıyla gerçekleşen geceye, sektörde adından sıkça söz ettirecek “DCMax, UniversalLine, Proline ve Akıllı Kabin” ürünleri damgasını vurdu. Kurulduğu yıldan bu yana istikrarlı bir şekilde bu büyümeye devam eden ve şu an yüzde 60 pazar payına sahip olan Estap, bu önemli gecede tüm konuklarına katkılarından dolayı teşekkür etme fırsatı buldu. 25 yıl boyunca çalışanları, taşeronları ve tedarikçileri ile birlikte 1000’e yakın insanın direkt ya da dolaylı olarak Estap A.Ş standartları, vizyonu ve misyonu ile üretime katkıda bulunduğunu dile getiren Estap Genel Müdürü Murat Eti sözlerine şu şekilde devam etti: “Bu mutlu günleri yaşıyor olmamıza sağladığınız katkılarınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Teknoloji ve kalite açısından sektörde lider bir kuruluş olarak herzaman hedefimiz; müşterilerimize en yüksek faydayı sağlayacak ürün ve hizmetleri en iyi çözüm ortağı olarak sunmak ve müşteri memnuniyetini en üst düzeyde sağlamaktır. 25. yılımızı kutladığımız bu özel günde, sektöre sağlayacağı faydalardan son derece emin olduğum yeni ürün ailemizi de sizlere tanıtıyor olmaktan ayrıca büyük gurur duyuyorum. Birlik-beraberlik içerisinde başarılarla dolu nice 25. yıl dönümlerini kutlamayı temenni ediyorum” dedi. Huawei Genişbant Teknolojisine Yatırım Yapacak Bilgi ve iletişim teknolojileri çözüm sağlayıcısı Huawei, sabit genişbant teknolojilerine 4 milyar dolarlık bir yatırım yapmaya hazırlanıyor. Çinli şirket, internet kullanıcılarının artan taleplerinin karşılanması için hali hazırda kullanılan teknolojinin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Son dönemde akıllı telefon pazarına sunduğu ürünlerle gündeme gelen ve bu pazarda iddialı olmak isteyen Huawei, bir yandan da sabit genişbant teknolojisini geliştirmek için yatırımlar yapıyor. Şirket, mobil cihaz kullanımının artmasıyla birlikte artan ihtiyacın karşılanamadığını belirterek, bu alana yatırım yapmaya karar verdi. Mobil cihazları artmasıyla birlikte katlanarak artan internet trafiği, yeni teknolojileri ve dolaylı olarak yatırımları beraberinde getiriyor. 4K videolar, veri emen uygulamalar ve her an internete bağlı olmak isteyen kullanıcılar olduğunu belirten Huawei, sabit genişbant teknolojisine 4 milyar doların üzerinde yatırım yaparak, kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlıyor. Son olarak geçtiğimiz Temmuz ayında Avrupa 5G Altyapı Birliği’nin genel kuruluna katılan Huawei, 1.4 milyar euroluk AB bilgi teknolojileri endüstrisinde karar alıcılar arasına girmişti. 5G geliştirme, Ar-Ge laboratuvar çalışmaları ve saha testleri yapmaya başlayan şirket, 4G yatırım hamlesiyle birlikte ağ altyapıları konusunda söz sahibi şirketlerden biri haline geldi. Huawei’nin yapacağı yatırımın ne denli başarılı olacağını kestirmek zor görünüyor. Artan veri trafiği, ağ altyapısına yatırım yapan şirketlerin işini gittikçe zorlaştırırken, üretilen teknolojiler, her geçen saniye “eski teknoloji” haline geliyor. ekim14 • 19 4 Yıl İçinde 3 Kat Büyüme Hedefimiz Var R Ö P O R TA J Ekrem Uçman [email protected] Schneider Electric BT İş Biriminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Filiz Gökler ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Gökler, Power to the Cloud etkinliğinden, veri merkezlerine uzanan birçok konuda görüşlerini bizimle paylaştı... Power to the Cloud etkinliği hakkında detaylı bilgi verir misiniz? Filiz Gökler: Power to the Cloud (PTTC) adından da anlaşılacağı üzere, Schneider Electric’in enerji ve güç yönetimi uzmanlığının, akıllı IT ve bulut teknolojileri ile birlikte dönüşüm yolculuğunu baz alan bir platform diyebiliriz. Bu yıl ilk kez Dubai’den sonra İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz Power to the Cloud Konferansı, 500’den fazla IT ve Enerji uzmanının buluşmasına sahne oldu. Her sene Dubai’de düzenlenen bu etkinliğin bu sene Türkiye’de yapılmasının amacı nedir? Önce dünyadan sonra da Türkiye’den bazı sayısal örnekler vermek istiyorum. Bu sene ikinci çeyrekte tüm dünyada 295 milyon akıllı telefon üretimden çıktı. Son 5 yılın en düşük rakamı olarak kabul edilse de aslında basit bir hesapla dünya nüfusunun yaklaşık 7 milyar olduğunu düşünürsek, her yıl toplam nüfusun yüzde 17’si oranında akıllı telefon üretiliyor. Bu inanılmaz bir rakam. Türkiye’de de bilişim teknolojileri, internet kullanımı hızla yükseliyor. Türkiye ekonomisinin yüzde 4 civarında büyüdüğü 2013 yılında Türkiye’de bilişim sektörü yüzde 11,3 gibi yüksek bir büyüme kaydetti. Ayrıca Türkiye’nin, gelişmekte olan bir ülke ve genç nüfusa sahip olması, ayrıca bu nüfusun 20 • ekim14 RÖ PO RTAJ teknolojiyle daha iç içe olması, bilişim faaliyetleri açısından önemli bir potansiyel sunuyor. Schneider Electric olarak, hem Türkiye’nin bu potansiyeline dikkat çekmek hem de bu öngörümüzü İstanbul’daki meslektaşlarımızla paylaşarak geleceğe dair yapılması gerekenler konusunda fikir alışverişinde bulunmak üzere, Power to the Cloud Konferansı’nı bu yıl İstanbul’da gerçekleştirdik. Power to the Cloud etkinliğinin bu seneki konusu nedir? Nasıl bir içerik sunuldu? Power to the Cloud genel olarak sektördeki ihtiyaçları analiz ederek, sektörün geleceğine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Ayrıca, sektörün ileri gelen firmalarından Türk ve yabancı konuşmacıların sunumları ve bilgi paylaşımları oldu. Lider firmalarla küresel endüstri uzmanları, bayi ve son kullanıcılar bir araya geldi. Schneider Electric olarak geliştirdiğimiz en yenilikçi çözümleri paylaştık. Veri Merkezleri stantlarımızda, veri merkezlerinin bugünü ve geleceği, yeni nesil, yeşil veri merkezlerimizi, bünyemize yeni katılan AST modüler, konteyner veri merkezi çözümlerimizi tanıttık. Veri merkezi ana elemanları olan kritik güç UPS, kabin ve oda tipi hatta hibrid soğutma çözümlerini, kabinleri, PDU’ları ve Actassi yapısal kablolama, Pelco CCTV kamera çözümlerimizi tek tek farklı stantlarda katılımcıların bilgisine sunduk. Dünya ve Türkiye’de veri merkezi yatırımı ne kadardır? Bu yatırım oranını tahmin etmek oldukça güç olsa da bölge bazında nasıl geliştiğini netlikle söyleyebiliriz. Özellikle Orta Doğu, Afrika ve Asya Pasifik Bölgelerinde ciddi bir büyüme söz konusu. Diğer taraftan CIS (Rusya ve çevresi) ve gelişmiş ülkeleri içinde barındıran Avrupa Bölgesinde ise daha stabil durumda görüldüğünü söylemek mümkündür. Ülkemizde veri merkezi yatırımlarının gün geçtikçe artış gösterdiğini söyleyebiliriz. Bu durum, 2 dijit olarak artış gösteriyor. Türkiye genç nüfusu ve teknolojiyle iç içe olan bir ülke olması sebebiyle bu artışın yükseleceğini tahmin ediyoruz. İstatistiklere göre 2016’ya kadar yüzde 13-18 arasında bir büyüme beklentimiz bulunuyor. Veri merkezi yönetim yazılımının dünyada hangi yönde ilerlediğini gözlemliyorsunuz? Veri merkezleri günümüzde ciddi bir öneme sahip. Hatta gelecekte çok daha kritik bir öneme sahip olacağını söyleyebiliriz. Ayrıca veri merkezinde IT altyapı çözümlerinin yanında haberleşebilir enerji ve güç dagıtım sistemleri, akıllı bina yönetim sistemlerine de gün geçtikçe ihtiyaç artmakta. Önemli olan enerji, güç, bina ve BT sistemlerini tek bir platformda entegre ederek izleme ve kontrolünün sağlanması. Gerek Türkiye’de gerekse tüm dünyada teknolojinin bu şekilde geliştiğini görüyoruz ve geldiği bu noktadan da memnunuz. Enerji yönetiminde uzman bir şirket olarak neden IT sektörüne girdiniz? Schneider Electric artan enerji ihtiyaçlarına cevap verebilmek için 2000’li yıllardan itibaren bünyesine yeni uzmanlık alanları ekledi ve enerji yönetiminde global uzman bir firma haline geldi. Enerjiyi daha akıllı yönetmek ve daha verimli kullanmak için teknolojik çözümlere yöneldik. BT sektörü de bu çözümleri içeren ana sektörlerden. Buna paralel olarak akıllı şebeke ve akıllı şehir çözümleri de iş planımızda olan ana konular. Dolayısıyla her iki sektörü de bir arada ele alarak, enerjideki global uzmanlığımızı BT’ye de taşımak istedik. IT sektöründeki bugünkü konumunuz nedir? Orta Doğu, Avrupa ve Rusya’da pek çok bölgede lider konumundayız. Bu alan, bizim için kritik öneme sahip. Altyapı konusundaki uzmanlığımızı tüm dünyaya özellikle de gelişen büyüyen ülkelere ulaştırıyoruz. Ayrıca, Türkiye’de uçtan uca çözüm sağlayan tek firmayız. Çok başarılı projelere imza attık. Sektörde hızlı bir yükselişimiz mevcut. IT sektöründeki kısa ve orta vadeli hedefleriniz nelerdir? BT iş birimi Schneider Elektrik firmasının yenilikçi ve teknolojik iş birimlerinden. Gerek Türkiye’de gerek ise dünyada yüksek önem vererek yaırımlara devam ettiğimizi ve agresif büyüme hedeflerimizin olduğunu dile getirebiliriz. Türkiye’nin, sizin bu alandaki faaliyetleriniz açısından önemi nedir? Türkiye, genç nüfusu, sürekli gelişen kalkınan ekonomisi ve coğrafi yapısı nedeniyle bizim için stratejik öneme sahip. Genç nüfusa sahip olması ayrıca bu nüfusun teknolojiyle daha içi içe olmasının IT faaliyetleri açısından önemli bir potansiyel olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de daha fazla yeniliklerin, en son teknolojilerin ve çözümlerin kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’yi faaliyetlerimizin odağına koyuyoruz. Türkiye’de IT sektöründe yatırımınız olacak mı? Schneider Electric olarak veri merkezi yatırımı yapmıyoruz ancak bu konuda yatırım yapan firmaların çok güçlü partneriyiz. Önümüzdeki 4 yıl içinde Türkiye’de bilişim teknolojileri sektöründe 3 kat büyüme hedefimiz var. Bu hedefler doğrultusunda büyüyoruz ve büyümeye devam edeceğiz. Şirketler enerji verimliliği konusunda bilişim teknolojilerini kullanarak nasıl faydalar sağlayabilir? Hangi segment olursa olsun, enerji verimliliği için ölçmek ve iyileştirmek süreklilik ister. Akıllı bilişim teknolojileri bu noktada kritik bir rol oynamaktadır. Mevcut kaynakların analizi ve optimize edilmesi, gerçek zamanlı ölçümlerin yapılması, yük değişiminin görülmesi ve değişime göre altyapı revizyonu veya yapılandırılması, farklı bölgelerdeki işletmelerin tek bir platformdan yönetilmesi, karbon salınımının düşürülmesi akıllı altyapılar ve altyapı yazılımları ile gerçekleştirilmektedir. Veri merkezleri alanında sunduğunuz çözümler nelerdir? Schneider Electric sahip oldugu farklı IT yazılımları ile sıfırdan bir veri merkezinin uçtan uca mimarisini tasarlıyor, UPS’den soğutmaya ekipman seçimi yapıyor, komple tasarım sonucunda oluşacak PUE değerini hesaplıyor ve veri merkezinin capex ve opex degerlerini çıkarıyor. Bildiginiz üzere artık toplam satın alma maliyetini konuşuyoruz. Burada özellikle bir veri merkezinin A’dan Z’ye projesinin yapılması, tasarımının yapılması ve daha sonra tasarımın hayata geçirilmesine yönelik proje uygulamalarında da kendi ekibimiz ve konusunda uzman iş ortaklarımızla yer alıyoruz. ekim14 • 21 SAP ve Panasonic Spor Analitiği Konusunda Birlikte Hareket Edecek SAP SE ve Panasonic’in bugün duyurdukları ortak girişim kapsamında, iki şirketin video tabanlı spor analitiği alanında inovasyon sürecini birlikte yürütmeleri hedefleniyor. SAP’nin Almanya Futbol Federasyonu (DFB) ile birlikte 2014 Brezilya futbol dünya şampiyonası için geliştirdiği, bugün ise şirketin ticarileştirmek için geliştirdiği analitik bir prototip olan futbola yönelik SAP Match Insights’ı temel alan iki şirket, Panasonic’in video ve izleme yazılımının entegrasyonu üzerinde çalışmayı planlıyor. Panasonic, maç sırasında SAP aracı ile analiz edilen video analiz ve yazılımından konum verileri sağlıyor. Panasonic tarafından geliştirilen ultra geniş açılı kamera sistemi, normal boyuttan Jack Ma Alibaba ile Zirveye Çıktı Son dönemde gerçekleştirdiği büyük halk arz hamlesiyle birlikte e-ticaret alanındaki rakipleri Ebay ve Amazon’u geride bırakmayı başaran Alibaba yükselişini sürdürüyor. Şirketin CEO’su Jack Ma ise, Çin’de her yıl açıklanan “Hurun Zengin Listesi 2014” raporunda zirveye çıkmayı başardı. Online perakende alanında hızlı bir yükseliş içerisindeki Alibaba, özellikle halka arz hamlesinden sonra ebay ve Amazon gibi bu alanda uzun zamandır hegemonya kuran şirketleri Avrupa ve Amerika pazarlarında zor durumda bırakmaya başladı. Alıcıları ve satıcıları buluşturan bir platform olarak rakiplerinden ayrılan Alibaba, özellikle Avrupa ve ABD pazarlarında giderek daha fazla etkili olmaya başladı. Direk satış yapmayan yapısıyla rakiplerinin aksine devasa depo masraflarına ve diğer külfetlerle uğraşmak zorunda kalmayan Alibaba, 21,8 milyar dolarlık halka arz işleminden sonra geleneksel perakendecilik metotlarını benimseyen rakiplerine göz dağı verdi. Bu durumdan en fazla mutlu olan kişi ise şirket CEO’su Jack Ma. Çin’de her yıl açıklanan Hurun Zengin Listesi’nde, Dalian Wanda Group sahibi Vang Cianlin’in yerini alan Ma, 24.4 milyar dolarlık servetiyle zirveye oturdu. Online perakende sitesi Alibaba’yı ABD’de halka açarak, şu an kadar gerçekleştirilen en büyük halka arz işlemlerinden birine imza atan Ma, Hurun listesinde ilk defa zirveye çıkmayı başardı. 22 • ekim14 (64:9) dört kat daha geniş bir panoramik video ortaya koymak için gerçek zamanlı birleştirme özelliğiyle, donanıma bağlı dört üniteden oluşuyor. Bu kurulum tüm saha boyunca yapılan hareketlerin yakalanmasını mümkün kılıyor. Genellikle tavana asılı duran ya da stadyumun çatı yapısına entegre halde bulunan ultra geniş açılı kamera, Panasonic yazılımı üzerinden bir bilgisayara bağlanarak videodaki oyuncuların ve topun coğrafi konumlarını tespit edip bir araya getiriyor. Ham verileri içeren dosyanın, konum verilerini her bir oyuncunun ve topun güvenilir bir gerçek zamanlı analizine olanak sağlayan SAP HANA platformuna aktarılması planlanıyor. Samsung, Avrupa PC Pazarından Çekiliyor PC pazarı son dönemde toparlanma sinyalleri verse de, birçok şirket için daralmaya devam eden bir alan olarak görülmeye devam ediyor. Bu şirketlerden biri olan Samsung, Avrupa’da dizüstü bilgisayar satışlarını durdurarak, pazardan çekilmeye hazırlanıyor. Geçtiğimiz çeyrekte uzunca bir zaman sonra ilk kez büyüme yaşayan PC pazarı, büyük oyuncuların pazardan çekilmesiyle birlikte tekrardan krize girebilir. Mobil cihazlara olan büyük taleple birlikte, fiyatların düşümesi, tüketicileri daha uygun fiyatlı chromebook, dizüstü bilgisayar ve ultrabook’lara yöneltmeye başlatsa da, Samsung gibi şirketler PC pazarının geleceğini pek de parlak görmüyorlar. Son çeyrekte tablet satışlarında yaşanan düşüşle birlikte uzunca bir aradan sonra tablet satışlarını geride bırakmayı başaran PC sektörü için işler pek de iyiye gitmiyor. Sony gibi büyük bir üreticinin ardından, Samsung da, Avrupa’daki dizüstü bilgisayar üretimini durdurduğunu açıkladı. Chromebook ve ultrabook’lar da içerisinde olmak üzere, tüm dizüstü satışlarını durduran Samsung, şimdilik dizüstü pazarında çekildiğini duyurdu. Samsung’dan yapılan açıklamada, şirket olarak taleplere ve pazar koşullarına adapte oldukları belirtilirken, kararın sadece bölgesel olduğu ve Avrupa dışarısındaki pazarların, alınan karardan etkilenmediğinin altı çizildi. HABER DataStar IRIScan Pro 3 Wi-Fi Tarayıcıyı Duyurdu DataStar, IRIS’in yeni taşınabilir tarayıcı modelini duyurdu. IRIScan Pro 3 Wi-Fi model tarayıcı, her yere taşınabiliyor ve taranan dokümanları Wi-Fi desteği ile internette paylaşmayı sağlıyor. Taşınabilir tarayıcıları ile dikkat çeken IRIS’in Türkiye distribütörü DataStar, yeni bir tarayıcı modelini duyurdu. IRIScan Pro 3 Wi-Fi adını taşıyan yeni model, rahat taşınan yapısının yanı sıra Wi-Fi desteği ile taranan her şeyi internette paylaşmayı sağlıyor. Küçük ama sağlam bir gövdesi olan tarayıcıyı her yere taşımak mümkün. Özellikle iş seyahatlerinde önemli bir işleve sahip olan tarayıcı ile seyahat sırasında toplanan dokümanları taşıma külfeti ortadan kalkıyor. Dokümanlar IRIScan Pro 3 Wi- TTNET 30 Bin Kişiye Internet Eğitimi Verecek TTNET, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Habitat Kalkınma ve Yönetişim Derneği’nin desteğini yanına alarak “İnternetle Hayat Kolay” sosyal sorumluluk projesini kalkınmada öncelikli 20 ile yayarak genişletiyor. Proje kapsamında, 3 yılda daha önce internetin sunduğu olanaklardan faydalanmamış 35 yaş üstü, çoğu kadın yaklaşık 30 bin kişiye internet öğretilmesi hedefleniyor. 123 gönüllü gencin görev aldığı projede katılımcılara internetin güvenli kullanımı, e-posta kullanımı, e-devlet uygulamaları, görüntülü haberleşme, online bankacılık ve sosyal medyanın bilinçli kullanımı gibi konularda eğitimler verilecek. Amasya, Artvin, Bartın, Batman, Bayburt, Bingöl, Çanakkale, Çorum, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kahramanmaraş, Karaman, Manisa, Mardin, Mersin, Ordu, Şanlıurfa, Şırnak ve Yozgat illerinde hayata geçecek projenin tanıtım toplantısında konuşma yapan TTNET Genel Müdürü Abdullah Orkun Kaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin lider internet şirketi olarak hayata geçirdiğimiz İnternetle Hayat Kolay projesi ile bilgiye erişimin önündeki engelleri ortadan kaldırmayı ve ülke kalkınmasına destek olmayı hedefliyoruz. Proje ortaklarımızla birlikte 3 yılda yaklaşık 30 bin kişiye “İnternetle Hayat Kolay” dedirtmeyi istiyoruz. Ülkemizin kalkınmasına destek olmak amacıyla dijital ekosistemimizi genişletmek ve geliştirmek için yaptığımız çalışmaları artırarak sürdürmek arzusundayız” dedi. Fi ile taranıp arşivlenebiliyor. Böylece seyahat çantasında dokümanlara yer açma sorunu olmuyor. Pille çalışan tarayıcının, küçük gövdesine karşın 8 sayfalık belge besleme özelliği bulunuyor. Dokümanı kayar şekilde rahatlıkla tarayan cihazın dahili 128MB’lık belleği ve SD kart desteği bulunuyor. Ayrıca Wi-Fi desteği sayesinde taranan her şeyi akıllı telefonlara, tablet bilgisayarlara, PC ya da Mac bilgisayarlara göndermek de mümkün. Böylece seyahatteki bir kişi yeni aldığı dokümanları tarayıp kendi bilgisayarına, tabletine ya da akıllı telefonuna kaydedebiliyor. Cihazın akıllı telefonlarla belge paylaşımını kolaylaştırmak üzere IOS / Android uygulamaları da bulunuyor ve online olarak bu uygulamalara erişmek mümkün. Netaş Teknoloji Buluşması Netaş’ın Kurtköy’deki ArGe merkezinde, geliştirilen son teknolojilerin katılımcılar tarafından deneyimlendiği bir teknoloji buluşması gerçekleştirildi. Netaş CMO’su Selcan Taşkıran’ın ev sahipliğinde gerçekleşen etkinliğe teknoloji bloğu yazarları ve portal temsilcileri katıldı. Netaş’ın Siber Güvenlik konusunda geliştirdiği teknolojiler ve ürün çözümlerinin demoları Netaş ArGe İş Geliştirme ve VoIP Güvenlik Departmanı Müdürü Uğur Çağal tarafından yapıldı. Siber Güvenlik Teknolojileri pazarının mevcut durumu ve VoIP güvenlik açıkları konusunda yapılan bilgilendirmenin ardından, Netaş’ın geliştirdiği VoIP Güvenlik Aracı çözümü VoIP Zafiyet Analiz Aracı ve VoIP Güvenlik Duvarı ürünlerinin demoları gerçekleştirildi. Netaş’ın internet tarayıcılarında geliştirilen ve kullanıcılar arasında anında canlı iletişim olanağı sağlayan bir teknoloji olan Web RTC alanındaki ürün çözümlerinin sunumu ve demo uygulamaları Netaş Multimedya ArGe Direktörü Aytül Arısoy tarafından katılımcılarla paylaşıldı. Netaş tarafından, akıllı ağ iletişimi çözümlerinde küresel lider olan Genband firmasi için geliştirilen SPiDR ürünü, Web RTC alanında tüm kullanım alanlarında çözüm sağlayan ve sunucular arasındaki bağlantıyı kurarak, köprü görevi gören bir platform niteliğinde. SPiDR, telekom operatörleri ile kurumların mevcut altyapısını kullanarak kolay ve hızlı tümleşik multimedya iletişim servisleri ve uygulamaları sunabiliyor. ekim14 • 23 Bütünleşik Altyapı Kullanımı Artıyor 24 • ekim14 RÖ PO RTAJ Cisco, VMWare ve EMC ortaklığı ile hayata geçen VCE, Türkiye’ye yeni giriş yapan şirketlerden biri. VCE, şirketlere maliyet ve zaman tasarrufu sağlayan Vblock sistemiyle büyük kolaylıklar sağlarken sistem, esnek yapısıyla da birçok markaya ait ürünle de uyumlu bir şekilde çalışabiliyor. VCE Satış Direktörü Alp Bağrıaçık’la, VCE’yi Türkiye’ye getiren unsurları, şirket politikalarını ve Vblock’un şirketlere sunduğu avantajlar hakkında sohbet ettik R Ö P O R TA J Ekrem Uçman [email protected] VCE’nin yapısından biraz söz edebilir misiniz? Alp Bağrıaçık: VCE, VMWare, Cisco ve EMC’nin 6 sene önce kurduğu bir şirket. İlk iki senesi Ar-Ge ile geçerken, sonraki 4 sene satışlara başlanıldı. Tarihte 1 milyar dolarlık ciroya en hızlı ulaşan teknoloji şirketi olan VCE, dünyanın tamamında yaklaşık 3 bin adet Vblock satmayı başardı. Vblock VMware sanallaştırma ürünleri, CISCO ağ ve sunucu ürünleri ve EMC veri depolama ürünlerinin tek bir ürün olarak bir araya getirilmiş hali. VCE bütün bu katmanları tek bir ürün olarak tasarlayıp, her müşteri için özel olarak üretip, tüm katmanlara tek elden destek, tek elden yönetim kabileyeti ve tek elden yaşam döngüsü veriyor. Veri merkezindeki tüm katmanların tek bir ürün olarak bir araya getirilmesi kurumsal BT’nin karmaşıklığını, riskini ve toplam sahip olma maliyetini azaltıyor. VCE’yi Türkiye’ye taşıyan unsurlardan bahsedebilir misiniz? Türkiye’deki ilk Vblock 2 sene önce VCE, büyük ya da küçük farketmeksizin, hem Türkiye’de hem de dünyada kritik iş yükleri bulunan, sanallaştırmaya önem veren kurumların ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlıyor satıldı. VCE, bunun üzerine ülkedeki potansiyeli görerek, Türkiye’de operasyona geçmeye karar verdi. 1 seneyi aşkın bir süredir hizmet veren VCE Türkiye ofisi, Türkiye’de ilk olarak Türkkep ve Asyaport ile çalışarak, başarılı projelere imza atmayı başardı. Bir altyapı ürünü olan Vblock’un şirketlere sunduğu avantajlar neler? IDC araştırmalarına göre Vblock veri merkezi toplam sahip olma maliyetini yüzde 50 düşürür, kurulum hızını ve yeni servis arzını 5 kat hızlandırır ve erişim prolemlerini yüzde 96 oranında azaltır. VCE, Vblock ile hangi ölçekteki şirketlerin ihtiyaçlarını karşılayabiliyor? VCE, büyük ya da küçük farketmeksizin, hem Türkiye’de hem de dünyada kritik iş yükleri bulunan, sanallaştırmaya önem veren kurumların ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlıyor. VCE Vblock sistemleri Türkiye’de Türkkep, Asyaport gibi şirketlerin ihtiyaçlarını sorunsuz olarak karşılamayı başardı. Hali hazırda yeni müşterilerle çalışmaya hazırlanan VCE, kamu alanında da hizmet vermeye başladı. Kamu alanı dediniz, bu alandaki ve Türkiye’deki diğer çalışmalarınız ne yönde? Vaktimizin önemli bir kısmını Ankara’ya ayırıyoruz. Türkiye’deki kamu kuruluşlarının BT ihtiyaçları giderek artarken, bu alandaki potansiyel de oldukça dikkat çekici. Vblock ile sunduğumuz yüzde 50 oranında toplam sahip olma maliyeti tasarrufu, kamu kuruluşlarının ilgisini çekiyor. Geçtiğimiz çeyrekte ilk kamu satışını gerçekleştirdik. Eylül ayında Ankara’da düzenlediğimiz toplantıda müşterilerden oldukça olumlu geri dönüşümler alındı. Türkiye’de ve dünyada bütünleşik altyapı kullanımı giderek artıyor. Dünyada satılan sunucu ve veri depolama ünitelerinin neredeyse yüzde 10’u şimdiden bütünleşik altyapıların içinde müşterilere sunuluyor. 4-5 sene önce neredeyse hiç kullanılmayan bu platformların dünyada gördüğü hızlı kabulün Türkiye’de de gerçekleşmesini bekliyoruz. 2013 yılının son haftalarında faaliyete geçmemize rağmen yaklaşık 1 milyon dolarlık bir ciro elde ettik. 2014 senesine baktığımızda çeyrekten çeyreğe oldukça hızlı büyüme gözlemliyoruz. Daha çok kritik iş yapan şirketlerle çalışıyorsunuz. Şirketlere kendi güvenlik çözümlerinizi mi sunuyorsunuz? Bugün bakıldığında dünya ikiye ayrılmış durumda. Genel bulut ürünlerini kullananlar ve iş yülerini kendi kurduğu sistemler üzerinde saklayanlar. Vblock’un avantajı, her iki yaklaşımla da birlikte çalışabiliyor olması. VCE’nin dünyada elde ettiği cironun önemli bir bölümübulut sağlayıcılar üzerinden geliyor. Bu şirketler EMC’nin RSA ürünlerini ya da farklı şirketlerin ürünlerini kullanarak en üst ILS seviyelerinde güvenlik sağlayabiliyorlar. Kendi bulut altyapısını kurmak isteyen müşteriler Vbock’u tercih ederken, yine EMC’nin RSA ürünlerini tercih ediyorlar. Ama en önemli nokta, VMWare, Cisco ve EMC’nin tüm bileşenlerine tek yaşam döngüsü verdiğimiz için, bu şirketlerden son gelen sürümler risk almadan Vblock’un üzerinde kurulabiliyor. Vblock’un test edilmiş, veri merkezinin tüm katmanlarını kapsayan yaşam döngüsü servisi, kurumların üretici firmanın sağlayabileceği en güvenli yaşam döngüsü noktasında olmasını sağlıyor. ekim14 • 25 Mitsubishi, Üniversitelere Robot Desteği Veriyor Mitsubishi Electric Türkiye işbirliği ile Bursa Teknik Üniversitesi’nin ardından Doğuş Üniversitesi’nde Robot Eğitim Merkezleri kuruluyor. Dünya genelinde robotik, elektronik ve mekaniğin bir arada kullanıldığı üretim sistemleri yaygınlaştıkça, otomasyon ve robotik alanında deneyimli elemanlara ihtiyaç da artıyor. Bu noktada öğrencilerin çağın gelişen teknolojilerine uyum sağlayarak iş dünyasında tercih edilebilmelerine destek olmayı hedefleyen Mitsubishi Electric, Türkiye’deki iki üniversitede robot eğitim merkezlerinin kurulmasına katkıda bulunuyor. En son Doğuş Üniversitesi (DOU) Endüstriyel Otomasyon ve Robot Teknolojileri Eğitim Merkezi, Mitsubishi Electric Türkiye işbirliği ile kuruldu. Mitsubishi Electric Türkiye, Bursa Teknik Üniversitesi’nde Temmuz ayında kurduğu eğitim merkezinden sonra Doğuş Üniversitesi’nde de yeni bir eğitim merkezi hayata geçirerek fabrika otomasyon alanındaki atılımlarını eğitim alanına da taşımış oldu. Otomasyon ve robotik alanında kariyer sahibi olmak isteyen mühendislik öğrencilerine pratik yapma imkanı sunmayı hedefleyen Mitsubishi Electric Türkiye’nin işbirliği ile kurulan bu eğitim merkezleri sertifika verebiliyor olmaları bakımından da büyük önem taşıyor. Laboratuvarda kullanılacak ileri teknoloji ürünleri, 6-eksenli endüstriyel robot, hareket kontrol üniteleri ve servo motorlar, Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel tarafından, Doğuş Üniversitesi Rektörlüğü’nde yapılan törende Doğuş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Dinçkol’a teslim edildi. Ayrıca Mitsubishi Electric ve Doğuş Üniversitesi arasında Endüstriyel Otomasyon ve Robot Teknolojileri Eğitim Merkezi ile ilgili protokol de imzalandı. Vodafone Mağazalarına Dijital Makyaj Geliyor Dijital Dönüşüm Hareketi programı kapsamında “Mükemmel Müşteri Deneyimi için Hizmet” alanına kesintisiz yatırım yapan Vodafone, Türkiye’nin 81 ilinde perakende yüzünü yeniliyor. Vodafone, Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik etme vizyonuyla “Mükemmel Müşteri Deneyimi” için sürdürdüğü hizmet yatırımlarına bir yenisini daha ekliyor. 81 ildeki 1200’den fazla mağazasını dijital bir tasarımla yenileyecek olan şirket, mağazalarının dijital dönüşümü için bayi yatırımları da dahil olmak üzere 2 yılda toplam 200 milyon liranın üzerinde yatırım yapıyor. Yenilenen mağazaları ile daha kaliteli dijital hizmet sunmayı ve daha yüksek müşteri memnuniyeti sağlamayı hedefleyen Vodafone Türkiye, şu ana kadar tamamlanan 500 mağazası için “Dijital Açılış Töreni” gerçekleştirdi. Modüler ve esnek bir 26 • ekim14 tasarıma sahip olan mağazalarda müşteriler, Canlı Cihaz Deneyim Alanı ile cihazları rahatça deneyimlerken, Teknoloji Alanı’nda (Tech Zone) konunun uzmanı çalışanlardan özel danışmanlık hizmeti alabiliyor. Tüm tarifelerin karşılaştırmalı olarak sunulduğu Tarife Alanı ve dijital müşterilerin ihtiyaçlarına uygun tarifeler ile birbirinden özel Vodafone Red fırsatlarının tanıtıldığı Vodafone Red Alanı da ziyaretçilerin mobil deneyimini zenginleştiriyor. Basit ve kolay anlaşılır şekilde gruplandırılmış sergi alanlarının yanı sıra popüler cihaz ve tarifelerin sergilendiği Vodafone Çok Satanlar Masası da ziyaretçilere rahat bir keşif ortamı sağlıyor. Ziyaretçiler, Aksesuar Alanı’nda, “Redlife” markası altında yüksek kaliteli mobil iletişim aksesuarları ile buluşuyorlar. HABER Xerox Sosyal Medyayı ‘Özet’ Geçecek Xerox bilim insanları, geliştirdikleri özetleme teknolojisi ile kişisel söylemleri, toplumsal söylemlere dönüştürmeyi, sosyal medyanın toplumsal yaşam üzerindeki etkisini ve kamuoyu oluşturma gücünü artırmayı amaçlıyor. Dünyanın önde gelen teknoloji ve iş süreç yönetimi şirketi Xerox, sosyal medyada yer alan bireysel mesajları analiz ederek özetleyen, ortak bir görüşe dönüştüren yeni bir teknoloji üzerinde çalışıyor. Xerox, “summarisation” diye tanımlanan bu özetleme teknolojisiyle, sosyal medyanın işlev ve etkisini daha da artırmayı hedefliyor. Özetleme teknolojisi ile sosyal medyada yer alan bireysel mesajlarda belirtilen fikir ve yorumların toplum genelinde ne derece paylaşıldığı belirlenebilecek. Sosyal medyada her gün milyarlarca ileti paylaşılıyor. Bu iletilerin birçoğu kişisel görüşler içeriyor ve milyarlarca iletiler arasında bu kişisel görüşler kaybolup gidiyor. Takipçilerin anlık olarak görebildiği bireysel iletilerin daha fazla kişi tarafından görülebilmesi için o iletilerin başkaları ile paylaşılması gerekiyor. Bireysel görüşler geniş kitlelerle paylaşılamadığı zaman etkisini kaybediyor. Sosyal medyaya takipçisi fazla olan kişiler yön veriyor, daha az takipçili kişilerin görüşleri dikkatten kaçıyor. Geliştirilen özetleme teknolojisi, farklı ifade şekilleri ile yazılsalar da özünde aynı mesajı vermeye çalışan iletileri saptıyor, söylenmek istenen ana fikri özetleyip ortaya bir görüş, bir yargı koymaya çalışıyor. Geliştirilen teknoloji toplumun farklı konulara, durumlara nasıl yaklaştığını çok daha hızlı anlamayı sağlayacak. Aynı şeyi söyleyen ama farklı yazılmış iletiler düz, kısa ve anlaşılabilir bir özetle görüş haline geldiğinde, bu görüşe kaç kişinin katıldığı ya da katılmadığı anlaşılabilecek. Günlük dile, usluba, ironik ve eleştirel yaklaşımlara göre ifade tarzları da analiz edilebilecek. Yapay zeka içeren algoritmalar, yazılan bir iletinin espri olup olmadığını, hakaret içerip içermediğini belirleyebilecek. Nokia Networks Yeni Teknolojilerini Tanıttı Nokia Networks, gelecekteki zorluklar ve fırsatlar için hazır olduğunu vurgulamak üzere 2014 yılı “Müşteri Kazanma ve Elde Tutma Raporu’nun” önemli bulgularını paylaştı. Nokia’nın 2014 yılı Müşteri Kazanma Ve Elde Tutma Araştırma Raporu’na göre, gelişmiş ülkelerdeki yoğun-aktif kullanıcıların oranı, 2013’e göre yüzde 8’lik bir artışla yüzde 75’e ulaştı. Bu kullanıcılar mobil cihazlarını web tarama, görüntülü görüşme, finansal işlemler ve dosya yüklemekindirmek için düzenli olarak kullanıyorlar. Rapora göre, müşteri sadakati daha yüksek olan mobil operatörler ağ performansı, hizmet kalitesi ve müşteri ilişkileri açılarından rakiplerine göre daha iyi performans gösteriyorlar. Aynı zamanda, bulgular tüm dünyadaki kullanıcıların yüzde 40’ının gelecek 12 ay içinde operatörlerini değiştirmeyi düşündüğünün altını çiziyor. Bu senaryo dikkate alındığında, akıllı telefon merkezli dünyamızda müşteri sadakatinin anahtarını ses ve veri kalitesi elinde tutuyor. Maliyet ve faturalama da abone hareketlerine etki eden önemli etkenler. Küresel ortalamaya kıyasla, gelişmiş ülkelerde müşteri ilişkileri performansının, abonenin elde tutulması üzerindeki etkisi çok büyük. 2020 yılı itibariyle, mobil geniş bant ağlarının günlük olarak kişi başına 1 gigabaytlık kişiselleştirilmiş veriyi sağlayabilmesi gerekmektedir. Nokia Networks bu hedefe ulaşmak üzere operatörlere sağladığı imkanları ve bu konudaki çalışmalarını etkinlikte vurguladı. Geçen yıl Kore’de, üç ticari LTE Advanced ağı kuran Nokia Networks üç farklı frekanstaki taşıyıcıların birleştirilmesi ile 450 mbps’ye varan veri iletişim hızlarını mümkün kılıyor. Bu sayede operatörler, telekomünikasyon bulut teknolojileri hizmetlerini sunacağı faydalardan yararlanırken, her türlü trafik durumunda en iyi müşteri deneyimini sağlamaya yönelik esnek kapasite, donanım yatırımlarının daha verimli kullanımı, yeni uygulama ve hizmetler için pazara erişim süresinin kısalması ve yenilikçi hizmetlerin etkin şekilde geliştirilmesi gibi işlevleri kolaylıkla yapabilecekler. ekim14 • 27 ÖLÇSAN Yeni Ürünlerini Görücüye Çıkardı Türkiye ve EMEA bölgesine akıllı kart, biyometri ve güvenlik çözümleri, uygulama geliştirme ve teknoloji entegrasyonu alanlarında 1984 yılından bu yana hizmet sunan Türk teknoloji şirketi ÖLÇSAN, ISAF fuarına katılarak yeni ürünlerini sergiledi. ÖLÇSAN’ın fuarda sergilediği ürünler arasında, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun başlattığı Biyometrik Kimlik Doğrulama Projesi’nde kimlik doğrulama amacıyla kullanılan onaylı cihazlar arasındaki K!M Pozitif yer aldı. SGK’nın başlattığı uygulama kapsamında sağlık kuruluşlarına hizmet almaya gelen vatandaşların damar izlerini projeye taahhüt veren firmalar tarafından geliştirilen cihazlardan birine okutmaları gerekiyor. Sistem, her bireyde özgün bir yapıya sahip olan parmak damar izlerini analiz ederek hizmet almaya gelen vatandaşın kimliğini doğruluyor. ÖLÇSAN tarafından geliştirilen K!M Pozitif cihazı, hızı, ergonomisi ve yüksek güvenlik sebebiyle öne çıkıyor. Kullanım kolaylığı ve gelecekteki teknolojilerle bugünden sergilediği entegrasyonla dikkat çekiyor. Safran Morpho teknolojisine ve iki adet ARM9 işlemcisine sahip sensör ve Ingenico POS’tan oluşan cihaz, bu yönüyle kendi içerisinde işlem yapma becerisine sahip oluyor ve tüm işlemleri sensör içinde şifreleyebiliyor. İlkay Düzgün iyzico’nun Yeni CFO’su Oldu SAP ve Otantik Bilişim Fırıncılara Destek Veriyor Ödeme sistemleri platfomu iyzico, yönetin kadrosunda değişime gitti. İlkay Düzgün, Eylül ayı itibariyle iyzico’nun yönetim kadrosuna katılarak CFO pozisyonunda göreve başladı. Ödeme sistemleri platformu olan iyzico, gerçekleştirdiği atama ile kurumsallaşma yolunda bir adım daha atıyor. Siemens Group ve GroupM çatısı altında 15 yılı aşkın bir süre çalışıp bilgi ve deneyim sahibi olan İlkay Düzgün, Eylül ayı itibariyle iyzico’da CFO pozisyonunda çalışmak üzere göreve başladı. iyzico CEO’su Barbaros Özbugutu yeni CFO atamasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “iyzico’yu alanında lider şirket konumuna getirmeye ve yeni ödeme kuruluşu lisans sürecini verimli ve hızlı şekilde tamamlamaya odaklandığımız bu dönemde, İlkay Hanım bilgi ve tecrübesiyle bize çok önemli katkı sağlayacak. İlkay Hanım’ı iyzico bünyesine kazandırdığımız için çok mutluyuz.” SAP, KOBİ’lere rekabetçilik, kârlılık ve verimlilik artışı sağlayan yenilikçi SAP Business One çözümünü geliştirmeyi sürdürüyor. SAP Business One kurumsal kaynak yönetimi (ERP) çözümü üzerinde Otantik Bilişim iş birliğiyle hayata geçirilen yeni projeyle, unlu mamuller üreticileri ve tedarikçileri tüm iş süreçlerini hızlı ve güvenilir SAP altyapısı üzerinden yönetebilecek. Düşük maliyetli çözüm, içinde ücretsiz mobil uygulamasını ve raporlama araçlarını da barındırıyor. SAP Business One özelinde Otantik Bilişim ile hayata geçirilen proje sonucunda artık unlu mamuller üreten işletmeler de kurumsal kaynak planlamanın sağladığı verimlilik ve kârlılık artışından faydalanarak maliyetlerini düşürebilecek. Alanında bir ilk olan çözüm içinde ücretsiz mobil uygulamasını ve raporlama araçlarını da barındırıyor ve düşük maliyetiyle dikkat çekiyor. Mobil uygulama, verilere gerçek zamanlı erişim, sistemde kolayca dolaşma süreçleri uzaktan yönetme imkanı sağlıyor. 28 • ekim14 HABER TİB Siteleri Mahkeme Kararı Olmadan Kapatabilecek TBMM Genel Kurulu’nda dün yapılan görüşmeler sonucunda geçirilen Torba yasa tasarısıyla beraber, TİB’in yetkileri genişletildi. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı bundan böyle mahkeme kararına gerek duymadan internet sitelerine erişimi engelleyebilecek. Türkiye’de internet üzerindeki baskı gün geçtikçe artıyor. Twitter üzerindeki sansür uygulamalarının artmasıyla etkisini iyice hissettirmeye başlayan sansür uygulamaları, dün geçirilen torba yasa tasarısıyla birlikte Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın yetkileri genişletildi. TİB Başkanı’nın talimatıyla internete resen (başvuruya gerek kalmadan) erişim engelleme yapılacak hallere, “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi” durumları da eklendi. Buna göre söz konusu nedenlerden bir veya bir kaçına bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, internette erişimin engellenmesi TİB Başkanı’nın talimatı üzerine, TİB tarafından yapılacak. Böyle bir durumda erişim sağlayıcı engelleme kararını 4 saat içinde yerine getirecek. Engelleme kararı 24 saat içinde mahkemeye sunulacak ve hâkim 48 saat içinde kararını açıklayacak. Software AG Apama ile Ödüllere Devam Ediyor Apama, işletmelerin yüksek hacimli iş operasyonlarını ve müşteri etkileşimlerini gerçek zamanlı olarak analiz etmelerini ve yönetmelerini sağlıyor. Apama en son olarak Waters Rankings-En iyi Karmaşık Olay İşleme Platformu (CEP) ödülüne layık görüldü. Apama, bundan kısa bir süre önce de iki yıl üst üste Waters Teknoloji Satış Ödülünü almıştı. Kayda değer ölçüde yüksek hız ve ölçeklenebilirliği sayesinde Apama’nın müşterilerin ve hakem heyetlerinin tercihi olması, olay işlemenin rolünün sektör genelinde, yüksek frekanslı gözetleme ve gerçek zamanlı risk yönetimini kapsayacak şekilde genişlediğini yansıtıyor. Apama, platform olay işleme ve akış analitiği alanında liderliğini korumaya devam ediyor ve üst üste gerçekleştirdiği inovasyonlarla kurumların gerçek zamanlı içgörü yeteneğini artırarak fırsatları saptamalarını ve yönetmelerini ve böylece rekabet avantajı kazanmalarını sağlıyor. Apama, Fortune 500 şirketlerinin 150’sinde kullanılıyor. Ayrıca dünya genelinde ERP sistemlerinin üretiminde gerçek zamanlı görünürlük, müşteri deneyimi yönetimi, pazar gözetimi ve risk yönetimi de dahil olmak üzere birçok ticari uygulamada da Apama’dan faydalanılıyor. ekim14 • 29 Bankacılıkta Fiziksel Dönem Geride Kalıyor Ya z ı Ekrem Uçman [email protected] 30 • ekim14 KAPAK KO NUSU 90’lı yılların başından itibaren çehresini değiştirmeye başlayan bankacılık sektörü, gelen müşteri talepleri ve artan maliyetlerle birlikte yepyeni bir değişim sürecinin içerisine girdi. Dergimizin bu sayısında bankacılık sektörünün yaşadığı kabuk değişimine ışık tutacağız... ekim14 • 31 H er geçen gün gelişmekte olan teknoloji, her sektörü olduğu gibi bankacılık ve finans sektörlerini de yeniden yaratıyor. Hesap açmak, para çekmek-yatırmak, havale yapmak ve benzeri birçok iş için bankaya gitmeyi gerektiren “fiziksel” dönem, internet ve telefon bankacılığıyla geride kalırken, akıllı telefonların hayatlarımızın ayrılmaz bir parçası olmasıyla birlikte yerini mobil bankacılığa bırakıyor. Müşteriler, bankaları sundukları hizmetlerden ziyade bu hizmetleri ne denli hızlı ve basit bir şekilde sunabilmelerine göre değerlendirmeye başladılar. Başarılı olan bankalar, teknolojik gelişmeleri sistemlerine en uygun şekilde uygulamayı başarırlarken, bu noktada müşterilerinden gelen eleştirileri ve talepleri göz önünde bulundurmayı ihmal etmiyorlar. Müşterilerin her an erişebilecekleri platformlar yaratan bankalar, sundukları vizyon sahibi ürünler ve hizmetlerle kendilerini sektörde farklı bir noktaya konumlandırıyorlar. Özellikle sosyal medya üzerinde yapılan reklam kampanyaları ve yaratılan hesaplar üzerinden müşterileriyle yakın bir iletişim kurmayı başaran bankalar, rakiplerinden bir adım ön geçiyorlar. Bankalar İş Modellerini Gözden Geçirmek Zorunda Sektöre yeni giren bankalar, müşteri taleplerini daha rahat görüp, yeni olan sistemler üzerinden onlara ulaşarak, geleneksel bankacılık modelinden gelen bankaların önüne geçiyorlar. Bu durum geleneksel bankacılık modelini zor durumda bırakırken, bankaları iş modellerini gözden geçirmeye zorluyor. Yeni nesil teknoloji ile geliştirilen iş modellerini benimseyen “geleneksel” bankalar çağa adapte olmayı başarırken, bu süreci başarıyla atlatamayan bankalar, geniş şube ağları ve atıl sistemleriyle iş yapamaz hale geliyorlar. Araştırma şirketi Deloitte’in hazırladığı rapor da bunu doğrular nitelikte. Rapora göre geleneksel perakende bankacılığının rekabetçi üstünlüğü, teknoloji ve sektöre yeni giren oyuncuların varlığı ile zayıflıyor. 90’lı yıllarda bankaların sadece telefon ve internet bankacılığını, iş modellerine uyarlamakla yetinen bankaların, günümüzde bankaların iş modellerini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Çünkü yeni teknoloji dalgası ile beraber maliyetlerin azaltılması ve stratejilerin yeniden belirlenmesi kaçınılmaz bir hal alıyor. Google Wallet, Apple Pay, Square, iZettle ve benzeri birçok yeni iş modeli, geleneksel bankacılık modelinin hantal yapısından sıkılmış müşteriyi kendisine çekip, alışkanlık yaratırken, önümüzdeki 10 yıllık süre zarfında bankacılık gelirlerinin yüzde 30’dan fazlasını kendisine çekecek. Bu noktada bankalar, bu yeni iş modellerini sistemlerine uyarlayarak, müşterilerini korumak zorundalar. İş ortaklarıyla birlikte, hizmetlerini mobil ortama taşıyacak bankalar, müşterilerine daha hızlı ulaşabilmelerinin yanı sıra kendilerine maliyet avantajı da sağlayabilecekler. 32 • ekim14 KAPAK KO NUSU Yeni iş modeline yumuşak inişle geçmeyi başaran bankalar, ilk etapta arka ofis yükünün yüzde 80’inden kurtulmayı başaracaklar. Yönetilen uygulama portföyünü tekrardan gözden geçirerek, atıl kalan uygulamaların yüzde 70’ini sistemlerinden çıkarabilecekler. Pazara çıkış sürelerini yüzde 50’ye varan bir oranda azaltabilecekler bankalar, yeni modeli uygulamaya başlamalarıyla birlikte faaliyet karlılığını da yüzde 30 oranında artırabilecekler. Bankacılığın Yeni Yüzü: Mobil Bankacılık Bankacılık yeni bir kabuk değiştirme sürecinde. Telefon ve internet bankacılığı dönemleri yerini akıllı telefonlarla birlikte hayatlarımıza iyice yerleşen mobil cihazların dönemi alıyor. Mobil bankacılıkla birlikte, müşteriler ve kurumlar, her türlü bankacılık işlemlerini hızlı ve basit bir şekilde halledebilirken, iş süreçlerinin hızlanmasıyla birlikte hem bankalar hem de müşteriler kazanmaya başladı. Yazımızın bu bölümünde mobil bankacılık uygulamalarının dünyadaki ve ülkemizdeki örneklerini inceleyeceğiz. Bankalar ve müşteriler arasındaki sınırları tamamen ortadan kaldıran mobil bankacılık sistemi, 7/24 hizmet veren yapısıyla müşterilerin hayatını son derece kolaylaştırıyor. Müşteriler, mobil cihazları üzerinden hesap özetlerini görüntülemekten, sigorta primlerini ödemeye kadar birçok işlemi gerçekleştirebiliyorlar. Dünyada mobil bankacılığın büyüme hızına baktığımızda 2011’de 300 milyonlarda olan rakamın, 2013’te neredeyse iki katına çıkarak 590 milyona vardığını görüyoruz. 2014 yıl sonu itibariyle dünyada mobil bankacılık kullanan 800 milyon kişi olması bekleniyor. Bu büyüme hızına paralel olarak ülkemizde Haziran 2011’de mobil bankacılık kullanıcı sayısı yaklaşık 250 bin kişiyken, Haziran 2014’e baktığımız bu sayının yaklaşık 4.9 milyona ulaştığını görüyoruz. Mobil bankacılık modellerinin dünyada kullanılan başarılı örneklerine bakarak, sektörün tam olarak ne vadettiğini daha net bir şekilde gözlemleyebiliriz. Mobil bankacılığın en hızlı geliştiği ülkelerin başında olan ABD’de uygulanan USAA sistemi, mobil bankacılık sistemlerini anlatmak için en iyi örneklerden biri. ABD’li asker ve ailesine hizmet veren USAA, özel olarak geliştirilen sistemi sayesinde 5 yıldan beri müşterileri birbirlerinden ne kadar uzakta olursa olsun, akıllı telefon üzerinden çek kesmeyi mümkün kılıyor. 2 dakika içerisinde sonuçlandırılabilen mevduat işlemlerinden sonra müşteriler, çeklerin ön ve arka yüzlerinin fotoğraflarını çekip bankaya gönderiyorlar. Banka, fotoğraftaki bilgileri doğrulayarak, paranın hesaba geçişine onay vererek, işlemi tamamlıyor. Türkiye ve Avrupa ise mobil bankacılık konusunda hızlı gelişen bölgeler arasında yer alıyor. Avrupa’da mobil bankacılık modellerini benimseyen müşterilerin oranı yüzde 40’lara ulaşırken, ülkeler özeline bakıldığında Hollanda yüzde 50’lik oranıyla öne çıkıyor. Hollanda’yı ➤ ekim14 • 33 yüzde 48 ile Polonya ve İspanya takip ederken, Avusturya yüzde 43 ile bu ülkeleri takip ediyor. Fransa ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde ise mobil bankacılık oranı düşerken, nakit kullanımının aynı oranda artması dikkat çekici bir ayrıntı olarak göze çarpıyor. ➤ Türkiye Online Bankacılığı Benimsedi Türkiye, mobil bankacılık alanında Avrupa’ya liderlik ediyor. Özellikle genç nüfusun giderek arttığı ülkemizde, aynı oranda artış gösteren mobil cihazların etkisiyle, mobil bankacılık alanında hızlı bir yükseliş söz konusu. Mobil bankacılık ülkemizde yüzde 56 oranında artış gösterirken, mobil bankacılık uygulamalarının kullanım oranı bir önceki yıla göre yüzde 7 oranında artış gösterdi. Mobil bankacılıkta kayıtlı müşteri sayısı 7,5 milyon iken bu rakamın yüzde 65‘i (6 milyon) son dönemde sisteme giriş yapmış görünüyor. Bu rakamların bankacılığın şubelerden, fiziksel kanallardan Bitcoin Nedir? 3 Ocak 2009 tarihinde Satoshi Nakamoto tarafından geliştirilen Bitcoin, deneysel olarak başlatılmış dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir insana kolayca ödeme yapmayı sağlayan sanal bir para birimidir. Noktadan noktaya dağıtımlı olarak çalışan Bitcoin teknolojisi, bu sayede merkezi bir kuruluşa ihtiyaç duymaz. Para oluşumu ve transfer işlemleri ağ üzerinde kollektif olarak gerçekleşirken, Bitcoin’ler üçüncü şahısların ve kurumların onayına gerek duymadan internet üzerinden rahatlıkla gönderilebiliyor. Bitcoin arzı, yazılım ve sistem kullanıcılarının anlaşması üzerinden gerçekleştiği için, herhangi bir hükümet, banka, organizasyon ya da şahıs tarafından manipüle edilemez. Bitcoin sisteminde oluşan kısıtlı enflasyon, ağın güvenliğine yardımcı olan kullanıcılara eşit şekilde dağıtılır. 34 • ekim14 Bitcoin alışverişlerinde bazı ekonomik kurallar vardır ve bu kurallar topluca “Bitcoin Ağı” tarafından yürütülür. Kesin limit 21 milyon Bitcoin civarındadır. Bu da yaklaşık olarak 1.2 milyar dolar seviyesindedir. Bitcoinler, 8 ondalı basamağa kadar bölünebilir. Yani noktadan sonra yüzmilyonuncu basamağa kadar birimlere ayrılabilirler. Bitcoinler, ödemeleri Bittorent benzeri ağlar üzerinden yapılır ve bir ağdan diğer ağa anında geçiş yapabilme özelliği vardır. Yani yapılan işlemler saniyeler içinde yayınlanır ve 10-60 dakika içinde onaylanır. İşlemler her zaman alınabildiği gibi bilgisayarın açık veya kapalı olması önemli değildir. Bu ağ üzerinden ödeme yapılan adresler anında kayıtlara geçtiği gibi, Bitcoin üzerinden yapılan ödeme işlemleri geri alınamaz. Çifte harcama kayıtların depolandığı blok zinciri kullanılarak ödenir. İşlemler genellikle bedavadır. KAPAK KO NUSU bağımsız hale gelirken, mobil cihaz sayısındaki artış ile birlikte işlem bankacılığından, ilişki ve dijital bankacılığa geçiş süreci başlamış durumda. Türkiye Bankalar Birliği’nin Haziran ayı sektör raporlarına göre de, Türkiye’de internet bankacılığına kayıtlı müşteri sayısı 32 milyon ve aktif müşteri oranı yüzde 42. Mobil bankacılıkta kayıtlı müşteri sayısı ise 7,5 milyon ve bu topluluğun yüzde 65‘i gibi bir bölümü aktif kullanıcı. Bunun yanı sıra ülkemiz, mobil bankacılığın yararına inanan ülkeler sıralamasında da ilk sırada yer alıyor. Türkiye’deki mobil bankacılık kullanıcılarının yüzde 89’u mobil bankacılığın finansal yönetimi kolaylaştırdığını düşünüyor. Avrupa genelinde ise bu oran yüzde 80. Mobil bankacılıkla finansal yönetimin daha iyi hale geldiğini düşünenlerin en düşük orana sahip olduğu ülke ise yüzde 53 ile Hollanda. Avrupa’da mobil bankacılık kullanımında öne çıkan nedenler arasında en büyük payı finansal yönetim kolaylığı alıyor. Yine aynı raporda son 5 yılın Haziran aylarını temel alan verilere göre internet bankacılığında aktif kullanıcı sayısı ve internet üzerinden yapılan para transferleri katlanarak artıyor. 2009 yılının Haziran ayında 5 milyonu aşkın olan aktif internet bankacılığı kullanıcı sayısı 2013 yılında 11 milyonun üzerine çıkmış bulunuyor. Son 1 yılda ise internet bankacılığını kullananların sayısı yüzde 21 oranında artmış bulunuyor. İnternet üzerinden yapılan para transferi miktarı son 3 ay baz alındığında ise 367 milyar lirayı aşmış görünüyor. Türkiye’de 2013 yılı Haziran itibarıyla internet bankacılığı hizmetlerine kayıtlı kullanıcı sayısı ise 27 milyonu aşmış durumda. Dijital Para Birimi: Bitcoin Herhangi bir devlet tarafından güvence altına alınmaması karşın, dünya genelinde hızla yayılan Bitcoin adlı para birimi, gelecekte adından daha sık bir şekilde söz ettirecek gibi görünüyor. Hali hazırda piyasada 21 milyon kadar Bitcoin bulunurken, 2009 yılında piyasaya sürülen yeni bir fikir olan Bitcoin’in o dönemki fiyatı 1 dolara denk geliyordu. Günümüzde ise bir adet Bitcoin’in bedeli kendisinin yüzlerce katı değerinde Amerikan Doları’na denk gelmesi, Bitcoin sisteminin insanlar tarafından ne kadar benimsendiğinin göstergelerinden biri olarak göze çarpıyor. Bitcoin teknolojisi, çoğu fiziksel para biriminin aksine 1/100.000.000’e kadar bölünebilmesiyle de kullanıcılarına büyük bir avantaj sunuyor. Dünya genelindeki Bitcoin kullanımına baktığımızda özellikle gelişmiş ülkelerde kullanım oranının daha fazla olduğunu görüyoruz. Sektörel olarak gelişmeye çok müsait olan boşluklar her geçen gün dolduruluyor. Bu noktada ülkelerin bu konudaki yatırımlarına ve geliştirdikleri teknolojilerden bahsetmekte fayda var. Bu konudaki en dikkat çekici teknoloji, Bitcoin’i fiziksel ➤ Bitcoin’leri Nasıl Kazanıyoruz? Piyasaya sürüldüğünden bu yana kazanılması daha doğrusu bulması oldukça zorlaşan Bitcoin, temel olarak bilgisayar üzerinde özelliği olan bir sayıyı aratılarak bulunabiliyor. Bitcoin için özel olarak hazırlanan güvenlik protokolü sayesinde her isteyen tarafından bulunamıyor. Bu özelliğiyle beraber hem kurumların hem de kullanıcıların manipülasyonlarından etkilenmeyen Bitcoin, oldukça sağlam bir dijital para birimi olarak dikkat çekiyor. Bitcoin kazanmak isteyenlerin, ilk olarak Bitcoin cüzdana sahip olması gerekiyor. Masaüstü programları ve web siteleri olmak üzere iki farklı tipte olan cüzdan, elektronik ortamda kişiye ait Bitcoin’leri ve bu Bitcoin’leri kullanabilmek için gerekli olan bilgileri saklar. Sağlam bir matematik ve bilgisayar bilgisinin yanı sırahızlı bir bilgisayarla daha verimli sonuçlar alınabilen “Bitcoin madenciliği”, bu şartların oluşmaması durumunda çok daha zahmetli bir hale gelir. Bitcoin madenciliği olarak adlandırılan işlem, Bitcoin teknolojisinin ilk döneminde bilgisayarın işlemcisi ile yapılırken, son dönemde bu işlem yerini işlemciye göre 50 kattan daha hızlı çalışabilen ekran kartlarına bıraktı. Bilgisayarı daha iyi olanın kazanma ihtimalinin daha yüksek olduğu Bitcoin, bu noktada acemilere ve bilgisayarından çok da memnun olmayan kafat Bitcoin işine girmek isteyenlere de farklı alternatifler sunuyor. Bitcoin kazanmak isteyen ancak gerekli donanıma ve bilgiye sahip olmayanlar, Bitcoin havuzlarına dahil olarak, bu konudaki rekabetin içine girebilirler. Bu havuzlarda bireysel aramalara nazaran çok daha basit algoritmalarla uğraşılırken, her bir Bitcoin maden havuzunun gelir dağıtım modeli birbirinden farklıdır. Genel olarak bir bloktan elde edilen toplam gelir, havuza katılanlar arasında bir formüle bağlı olarak dağıtılır. Bu esnada belli bir yüzdeyi de havuz operatörü alır. ekim14 • 35 Biyometrik Güvenlik Sistemleri Nedir? 2007 yılında Japonya’da bankalar tarafından kullanılmaya başlayan biyometrik tabanlı kullanıcı ve müşteri kimlik doğrulama sistemleri, özellikle ATM’ler üzerine entegre edilen damar tabanlı biyometrik sensörler sayesinde banka müşterilerine güvenli bir kullanım sunuyor. Biyometrik ATM çözümleri Japonya dışında diğer ülkelerde de benimsenmeye başlayan bir bankacılık güvenlik çözümü olarak dikkat çekiyor. 2007’den bu yana ilk kullanım alanı Japonya’nın dışarısına çıkmaya başlayan biyometrik güvenlik sistemleri, geçen süre içerisinde dünyanın birçok bölgesinde kullanılmaya başlanmıştır.. Bunun örneklerinden biri olan Brezilya ve Güney Amerika’daki en büyük banka olan Baco Bradesco S.A. PalmSecure, tanımlama sistemini ATM’lere entegre ederken, PalmSecure sistemine geçilmeden önce diğer farklı biyometrik sistemler denemiştir. Biyometrik güvenlik sistemlerini bankacılık işlermlerini gerçekleştirirken kullanan müşterilerin sayısı günümüzde 300 milyonu aşmış durumdadır ve bu sayının giderek artması beklenmektedir. Ülkemizde şu ana dek İş Bankası, Garanti Bankası, Yapı Kredi ve Ziraat Bankası tarafından ATM, mobil ve telefon bankacılıkla harmanlayan ATM projeleri olabilir. Şu anda dünyanın farklı yerlerinde faal olarak çalışan ATM sayısının 50 nin üzerinde olduğu tahmin edilirken, son verilere göre ABD nin çeşitli bölgelerinde 16, AB ülkelerinde 16, Uzakdoğu’da 9, Avusturalya’da 5 adet ATM Bitcoin kullanıcılarına hizmet veriyor. Bitcoinlerin ATM yardımıyla kolayca alınıp satılması, tüm kullanıcıları Bitcoin kullanmaya daha da yaklaştıracak gözüküyor. Geçen haftalarda Bitcoin ATM üreticisi, 100. siparişini aldığını duyururken, aynı anda Kanada’da da üçüncü Bitcoin ATM’si kuruldu. Türkiye’deki tablo ise, dünyanın geneline göre pek de parlak sayılmaz. Ülkede Bitcoin ve bağlı olduğu ekosisteme gereken yatırımlar yapılmazken, Bitcoin kavramının tam olarak anlaşılamaması da olası yatırımların önündeki en büyük engel olarak öne çıkıyor. Ekosistemi zenginleştirecek ➤ 36 • ekim14 gibi farklı alanlarda kullanılan sistemlere vatandaşlar giderek daha sıcak bakmaya başladılar. Biyometrik Sistemler Nasıl Çalışır? Biyometrik teknolojilerin çalışma prensibi birbirine benzer. Öncelikle kayıtlar toplanır ve bu kayıtlar bir kod olarak ilgili sistemde saklanır. Talep edildiğinde toplanmış olan bu kayıtlar ile ilgili kişi anında karşılaştırılır ve sonuca varılır. Biyometrik sistemler hızlı çalıştıkları için kısa sürede birçok karşılaştırma yapabilme özelliğine sahiptir. Tamamen kişiye özel yapısıyla, yanılma olasılığını en aza indirme prensibi ile çalışan bu sistemlerin kart, şifre ya da pin numarası kullanan diğer tanıma yöntemlerine oranla daha çok tercih edilmesindeki en önemli nedenler olarak, kullanıcının kendini tanıtmak için nüfus kâğıdı gibi tanıtıcıları taşımak mecburiyetinde olmaması ve şifre gibi bilgileri ezberlemek zorunda kalmaması olarak sıralanabilir. Kişilerin kendilerine has fizyolojik özelliklerinden faydalanarak otomatik kimliklendirme yapan bu teknoloji, güvenliğin öneminin hızla arttığı günümüzde geniş kullanım alanı bulacak teknolojilerden biri olacaktır. ve ülkedeki Bitcoin trafiğine hız verecek yatırımlar sadece bireysel olarak gerçekleşirken, Bitcoin takipçileri ve madencileri bir türlü belirli bir çatının altında toplanmayı başaramıyorlar. Güvenlik Yine En Büyük Problem Mobil, internet ve ATM bankacılık modellerinin müşteriler tarafından benimsenmesinin ya da tam manasıyla güvenilmemesinin önündeki en büyük engel olarak yine güvenlik endişeleri yer alıyor. Müşteriler ve kurumlar, mobil cihazlar üzerinden yapılan işlemlerde güven sorunu yaşarken, son dönemde iCloud hesaplarının siber saldırganlar tarafından ele geçirilmesi müşterilerin mobil cihazlara karşı olan katı tutumlarını pekiştirdi. iOS kullanıcıları için bu “güvenlik sorunu” oldukça yeni olsa da, Android kullanıcıları için durum çok da yeni sayılmaz. Uygulama konusunda Apple’a göre daha düşük seviye bir denetleme sistemine sahip platformda, bu nedenle zaman zaman güvenlik açıkları oluşabiliyor. Kişisel bilgiler ve banka hesapları konusunda oldukça hassas olan müşterilerin güvenlik algısı yavaş yavaş değişse de, mobil bankacılık birçok kullanıcı için halen büyük bir tabu olarak göze çarpıyor. Güvenlik konusunda boş durmayan bankalar, kullanıcılarına daha iyi bir mobil bankacılık deneyimi sunmak adına yeni teknolojiler ve uygulamalar geliştirmeye devam ediyorlar. Parmak izi okuma ve sesle tanıma gibi biyometrik sistemlerden faydalanan bankalar, bu sayede müşterilerine daha “kişiselleştirilmiş” bankacılık deneyimi sunuyor. Biyometrik güvenlik sistemlerinin belki de tek dezavantajı olan maliyeti sebebiyle internet ve mobil bankacılık alanlarında KAPAK KO NUSU fazla kullanılmaması, bankaları ve müşterilerini farklı yöntemleri izlemeye itiyor. İnternet bankacılığı, mobil bankacılığa nazaran daha eskiye dayanan bir sistem olduğundan, banka müşterileri tarafından daha fazla tercih edilirken, bu alandaki güvenlik önlemleri de geniş bir yelpazeye yayılmış durumda. Bankalar müşterilerinin bilgilerini koruma adına, internet üzerinden bankacılık işlemi gerçekleştirmek isteyen müşterilerine çok aşamalı sorular sorarak, olası güvenlik problemlerinin önüne geçmeye gayret ediyorlar. Kredi kartı ya da müşteri numarası, müşteri tarafından önceden belirlenen bir resim ya da soru, banka tarafından belirlenen işlem süresi ve en basit şekilde müşterilerin telefonlarına kısa mesaj yoluyla gönderilen doğrulama numarasıyla, olası güvenlik sorunlarını en az seviyede tutmayı amaçlıyorlar. Özellikle akıllı telefon kullanımıyla birlikte artan mobil bankacılık işlemleri, siber saldırganların iştahını kabartan bir alan olarak öne çıkıyor. Özellikle Android cihazlar, uygulama ekosistemindeki denetim boşluğu sebebiyle bu saldırılara daha fazla zemin oluştururken, son dönemde patlak veren iCloud olaylarıyla birlikte iOS kullanıcıları da bu tehditlerle karşı karşıya kalmaya başladılar. Bankalar, internet bankacılığı işlemlerinde olduğu gibi, mobil bankacılık platformlarında da tek kullanımlık şifrelerle güvenlik önlemi alırlarken, az da olsa müşteri biyometrik sistemlerle mobil bankacılık tehditlerden korunmaya çalışıyorlar. Bankalar internet ve bankacılık platformlarını, işinde uzman güvenlik şirketleriyle birlikte hareket ederek korurlarken, oluşturulan güvenlik bariyeri sürekli güncellenerek, olası eni tehditlere karşı korunuyor. Bunun yanı sıra güvenlik anahtarları, çok aşamalı güvenlik prosedürleri ya da ses kaydı gibi kişiye özel güvenlik teknolojilerini kullanan dünya genelindeki bankalar, yavaş yavaş müşterilerin kötü algılarını kırmaya başladılar. Türkiye’de ise hizmet sunucularının sektör denetleyicileri tarafından standartları belirtilmiş güvenlik sistemleri kullanmaları yasal zorunluluk olarak öngörülüyor, Ayrıca kullanıcı güvenliği için hizmet sunucuları tarafından belirlenen güvenlik tedbirleri kabul ediliyor. Bu çerçevede kurallara uygun kullanımın herhangi bir risk oluşturup oluşturmadığı belirli zaman aralıklarında uzman banka personelleri tarafından test edilerek, kullanıcıların güvenlikleri ön planda tutuluyor. ekim14 • 37 Kamu Alanı Dijitalleşiyor 38 • ekim14 MAKALE E-dönüşüm, sürecin teknolojinin sunduğu imkanlarla, teknolojinin mümkün kıldığı farklı modellerle gerçekleşmesini öngörüyor. Özel kurumlar ve şirketler, teknolojinin getirdiği yeni iş modellerini başarıyla uygulayıp iş süreçlerini hızlandırırken, müşterilerine çok daha iyi hizmet sunabiliyorlar. Özel sektörün yanı sıra, teknolojiye birlikte dilimize giren “e-dönüşüm”ü en fazla gördüğümüz kamu kuruluşları, yeni iş modelleriyle hem ekonomik anlamda rahatlıyorlar, hem de vatandaşlara daha sorunsuz ve hızlı hizmet veriyorlar Ya z ı Ekrem Uçman [email protected] Ü lkemizde özellikle 90’lı yılların başında yaygınlaşmaya başlayan bilgisayar kullanımı, yıllar içerisinde önce internetin sonrasında da mobil cihazların hayatlarımızın ayrılmaz birere parçası haline gelmesiyle birlikte şirketler ve kamu kuruluşları için vazgeçilmez bir hale geldi. Kamu kuruluşları ve özel şirketler için iş süreçlerinin hızlanması hayati önem taşırken, teknolojiyle birlikte gelişen yeni iş modelleri sayesinde şirketler ve kamu kuruluşları iş süreçlerini dijital ortama taşımaya başladılar. Türkiye’de kamu alanında e-dönüşüm, 2005 Kasım ayında E-devlet kapısının açılmasıyla başlamıştı. E-dönüşümden ilk etapta Adalet Bakanlığı, Adli Sicil, Maliye Bakanlığı, SSK, Emniyet Genel Müdürlüğü, ÖSYM, TCDD ve THY dahil olurken, vatandaşlara E-devlet kapısı üzerinden adli sicil kaydı, nüfus kayıt örneği, SGK numarası gibi hizmetler sıra derdi olmadan, elektronik ortamdan verilmeye başlandı. Günümüze gelirsek, E-devlet uygulamalarının kamu kuruluşlarının neredeyse her alanına yayıldığını görüyoruz. E-dönüşüm öncesi oldukça hantal bir yapıya sahip kamu kuruluşları, E-dönüşümle birlikte yavaş da olsa daha akıcı bir iş sürecine sahip olmaya başladı. Teknolojik gelişimlerin vatandaşlara tarafından yeterince anlaşılamaması, kamu alanında kökten bir dönüşümün önüne geçerken, devletin bu konuda vatandaşları yeterince bilgilendirmemesi de sürecin beklenenden yavaş olmasının en önemli sebebi olarak göze çarpıyor. Buna karşın E-Devlet uygulamasında sunulan hizmetlerin kalitesinde zamanla iyileşmeler söz konusu görülüyor. Kaldı ki E-Devlet uygulamalarında, işlevsel ve kullanışsal sıkıntılar dışında, hizmetler hem hızlı, hem düşük maliyetli, hem de kaliteli bir şekilde vatandaşlara sunulmaya gayret ediliyor. E-Dönüşümle Kayıt Dışı Ekonominin Önüne Geçiliyor Kamu kuruluşları, vergileri tahsil etme ve kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına alma konusunda E-dönüşümden büyük oranda faydalanmaktadır. 2003 tarihinde yayımlanan genelge ile E-dönüşüm sürecine geçilmiş, bu proje kapsamında E-Devlet’in kurumsal yapısı ve uygulama esasları belirlenmiştir. Bu genelge doğrultusunda Türk vergi sisteminde E-Maliye uygulamalarına geçiş başlarken, bu dönüşüm süreci günümüzde halen devam ediyor. ➤ ekim14 • 39 Görüş Yakup Börekcioğlu Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Ş irket olarak artık neredeyse tamamı sayısal dünyaya taşınmış olan bilgilerin korunmasına yönelik teknolojiler üretiyoruz. Kamu kurumlarındaki kritik verilerin sayısal ortama geçirilmesiyle birlikte bu kurumlar da ciddi tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Örneğin Trend Micro 2014 ikinci çeyrek güvenlik raporuna baktığımızda hedefli saldırıların yüzde 81’inin devlet kurumlarına yönelik olduğunu görüyoruz. Türkiye ise en çok hedefli saldırıya uğrayan ülkeler arasında yedinci sırada. Kamu kurumlarında eski yazılımların kullanılması güvenlik açığı yaratıyor Kamu kurumlarındaki sistemleri dönüştürmenin çok büyük çaplı ve maliyetli olmasından dolayı çoğunlukla güncelliğini kaybetmiş yazılımların kullanılması ciddi güvenlik açıkları yaratıyor. Örneğin Türkiye’de kamu kurumları da dâhil her üç bilgisayardan birinde Windows XP işletim sistemi mevcut. Windows XP yazılım desteğinin sonlanması ise önemli bir güvenlik açığı doğuruyor. Hedefli saldırılara açık hale gelen bu sistemlerde ise Trend Micro sanal yama çözümleri ile koruma sağlanıyor. Sanal yama teknolojisi ile sık yama döngüleri ve sistemlerin çökmesinin neden olduğu işletim sıkıntıları ortadan kalkıyor. Uç noktalar ve veri merkezlerindeki sunucular koruma altına alınıyor. Kamuda veri güvenliği için sürekli güncel bir tehdit önleme katmanı gerekli Türkiye’deki genel görüş kamu kurumlarının veri güvenliğinin yerel bir güvenlik yazılımıyla sağlanması yönünde. Bunun temelinde ise başka bir kaynağa olan güvensizlik yatıyor. Fakat 40 • ekim14 bu çok etkili bir yaklaşım değil. Siber güvenlik konusunda mutlaka küresel anlamda iş birliği yapılması gerekiyor. Çünkü yerel bir yazılımla bu işe başlarsanız onu sürekli güncelleyebilecek alt yapınız olması gerekli. Biz bu noktada küresel tehditleri sürekli takip edip ona göre şekil alabilecek bir yapının oluşturulmasını tavsiye ediyoruz. Devlet tarafından yapılan siber güvenlik tatbikatları farklı profilleri bir araya getiriyor Türkiye’de devlet kurumları ve sivil toplum örgütleri veri güvenliğiyle yakından ilgileniyorlar. Örneğin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yıllardır düzenlenen siber tatbikat çalışmaları servis sağlayıcı, güvenlik çözümleri üreticisi, bireysel ve kurumsal kullanıcılar ve müdahale ekipleri gibi farklı profilleri bir araya getiriyor. Devlet tarafından düzenlenen bu tatbikatlarda bu teknolojilerin gerçek hayata yakın senaryolar içerisinde kullanımlarını gözlemleyebiliyoruz. Siber tatbikatlar siber güvenlik konusunda küresel anlamda iş birliğine de yardımcı oluyor. Örneğin Trend Micro, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) ile işbirliği halinde. Burada yaptığımız çalışma ile 700’den fazla şirket ve akademik kurumla birlikte, 193 ülkeyi siber tehditlere karşı daha donanımlı hale getiriyoruz. Geçtiğimiz günlerde bağımsız bir veri güvenliği şirketi olarak INTERPOL’le de ortak çalışmalar yapmak üzere bir inisiyatif başlattık. Şirket olarak birçok farklı ülkede INTERPOL, hükümetler, polis organizasyonları ve büyük şirketlere siber güvenlik eğitimleri ve siber suçları araştırma alanında eğitim programları sunacağız. Bu programla üye ülkelerin tekniklerini geliştirmesine ve araştırma kapasitelerini artırmasına yardımcı olacağız. MAKALE ➤ Elektronik vergi yönetimi, vergi beyannamelerinin doğrudan mükellefler veya vergi sorumluları tarafından elektronik ortamda doldurulup vergi dairelerine ulaştırılmasıdır.Böylece vergiler, internet, mobil iletişim ve uydu teknolojilerinin kullanımıyla vergi dairesine gitmeden ödenebilmektedir. Yani bu sistemle hem vergi mükellefleri zaman ve vergi borcunu fiziksel ortam üzerinden ulaştırma zahmetinden kurtarılmakta, hem de idarenin vergi tahsilatında iş yükü azaltılmaktadır. Bilgi iletişim teknolojilerinin kullanımı ile beyannamelerin verilmesi, tahsil ve tahakkuk işlemlerinin de bu ortamda yapılabilmesi vergi dairelerinde otomasyon sağlanması, buna bağlı olarak vergi tahsilatında devletin etkinliği de kolaylaşmaktadır. Bu sistem sayesinde devlet hantal yapısından kurtularak, hem kendisine hem de vatandaşlara maliyet ve zaman tasarrufu sağlamaktadır. Elektronik vergi yönetimi sisteminin uygulama alanının gelişmesi ve yaygınlaşması ile kayıt dışı ekonomi istikrarlı olarak azalacaktır. E-Fatura ve E-Defter ile Yeni Dönem Başlıyor Elektronik vergi yönetiminden sonra e-Dönüşüm süreci, e-Fatura ve e-Defter çözümleriyle devam ediyor. e-Fatura ile standart hale getirilen faturalar, değiştirilemez şekilde mühürlenmiş yapısı ile satıcı ve alıcı arasındaki güveni pekiştiriyor. Kağıt fatura ile aynı niteliklere sahip E-Fatura, kurumlara zaman ve maliyet tasarrufu sağlıyor. Şekil hükümlerinden bağımsız , Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu usulüne göre tutulması mecburi olan defterler içerisinde yer alması şart bilgileri içeren kayıtların toplandığı tutanak olan E-Defter, şartlarını yerine getiren tüm gerçek ve tüzel kişiler tarafından kullanılabiliyor. E-defter uygulamasına geçiş için atılacak ilk adım ise elektronik imza yada mali mühür temin etmiş olmaktır. Gerekli uygulamanın temini sonrasında ise elektronik defter uygulaması söz konusu şahıs e-Fatura Nasıl kullanılır? e-Fatura uygulamasını entegrasyon yolu ile kullanma konusunda yeterli alt yapıya sahip olmayan kullanıcıların uygulamadan yararlanabilmelerini sağlamak amacıyla geliştirilen e-Fatura Portalı, e-Fatura Uygulamasına ait temel fonksiyonları bünyesinde barındıran bir web uygulamasıdır. Kullanıcı hesabını aktive eden kullanıcılar e-Fatura Portalına giriş yaparak e-fatura göndermeye ve/veya almaya başlayabilecektir. e-Fatura Portalı tamamen ücretsiz olarak sunulmaktadır. Bilgi işlem kapasiteleri yeterli olan kullanıcılar, belirlenen standartlara uygun entegrasyonu sağlamaları koşulu ile e-Fatura Uygulamasını doğrudan kendilerine ait bilgi işlem sistemleri aracılığı ile kullanabilirler. Bu sayede kendi mevcut sistemleri ile entegre bir yapı kurabilirler. veya firma için hayata geçer. E-Defter uygulamasıyla birlikte kuruluşlar özellikle iş gücünden ve zamandan tasarruf edebiliyorlar. Dosyalama ve arşivleme gibi prosedürler artık sorun olmaktan çıkarken, kırtasiye masraflarının ortadan kalkmasıyla birlikte uzun vadede gözle görülür miktarda kar sağlanıyor. Bilgisayar üzerinden yapılan denetimlerle birlikte istenilen bilgilere çok kısa bir süre içerisinde ulaşmak mümkün hale gelirken, standart hale getirilmiş bir yapıya sahip olan E-Defter sayesinde hem kamu kurumları hem de özel sektör, iş dünyasında çok daha rahat hareket edebilir hale geliyor. Kamu Kuruluşları için Yeni Pardus Dalgası Geliyor 2003 yılında kamu ve özel sektör kuruluşları ve tüm Türkiye’nin kullanması amacıyla TÜBİTAK tarafından geliştirilen Pardus, 2011 senesinde teknolojik ve idari olarak sona erdirilmişti. Bundan 1 sene yani 2012 senesinde tekrar kullanılmaya başlanan Pardus, Genelkurmay Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından tüm bilgisayarlarda kullanılırken Dışişleri Bakanlığı, Emniyet Teşkilatı, Radyo Televizyon Üst Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı, 20’ye yakın kamu kurumu, belediye ve üniversite tarafından kısmen kullanılıyor. Geçtiğimiz Eylül ayında devlet, kamu alanındaki bilgisayarların Microsoft Windows işletim sistemi kullandığını ve bu işletim sisteminin devlete bilgisayar başına 500 lira gibi maliyet getirdiğini açıkladı. Bakanlık yetkilileri kamuda 3.3 milyon memur olduğunu ve en az bu kadar da bilgisayar olduğu belirterek, Pardus programının kullanımıyla birlikte 800 milyon dolarlık tasarruf yapılacağını söyledi. Pardus ile işletim sisteminin geri koduna sahip olunacağı için güvenliğinin daha yüksek olacağı belirtiliyor. Bu sayede kaynağı açık olmayan yazılımların potansiyel geri kapı riskleri de ortadan kalkacak. Ayrıca Pardus ile bilgilerin cepte taşınmasına olanak verilecek. Pardus’un yüklendiği bilgisayar bellekten açılacak şekilde uygulanacağı için tüm bilgiler cepte taşınabilecek. ekim14 • 41 42 • ekim14 MAKALE Bulut Güvenliği Bulut bilişim, hem şirketlerin hem de standart kullanıcıların hayatlarının bir parçası haline geldi. Peki verilerimizi emanet ettiğimiz bu servisler yeterince güvenilir mi? Ya z ı Ruşen Göbel [email protected] E skiden sadece e-posta adreslerimiz vardı. İnternette fotoğraf veya küçük herhangi bir veri depolamamız gerektiğinde kendimize bir e-posta gönderirdik. Hali hazırda 5 MB depolama alanı sağlayan e-posta sağlayıcılar, çoğu zaman birden fazla hesap açmamıza sebep oluyordu. Teknolojinin ilerleyişi elbette ki kurumsal tarafta olduğu kadar son kullanıcı tarafında da önemli gelişmelere sahne oluyor. Bulut bilişim elbette ki bu teknolojilerden biri. Bulut depolama sayesinde çok daha büyük dosyaları, çok daha kolay erişilebilecek bir şekilde çeşitli şirketlere bağlı sunucularda saklayabiliyoruz. iCloud, Google Drive, One Drive, Dropbox gibi servisler, şu sıralar hem son kullanıcılara hem de şirketlere hizmet veren en popüler bulut depolama hizmetlerini oluşturuyorlar. Bulut depolamanın amacı, sonuçta veri depolama. Bu noktada hangi verileri depolayacağımızın sınırı yok. Pek çok kullanıcı bulut depolama üzerinde gizli verilerini de saklıyorlar. Gerek şirket verileri olsun, gerek gizli projeler olsun, gerek “çok özel” videolar - fotoğraflar olsun, güven veren markaları kullandığımız sürece bulutta saklayabiliyoruz. iCloud’a Büyük Saldırı Her ne kadar bu popüler şirketler güvenli olsalar da gerekli önlemler alınmadığı durumda çok ciddi ortaya problemler çıkabiliyor. Eylül’ün başında “The Fappening” adıyla başlayan iCloud saldırıları, ünlüleri çok zor duruma düşürdü. Apple’ın iOS ve Mac OS işletim sistemleri için hazıramış olduğu iCloud bulut servisi, iPhone’lar ile son derece başarılı bir şekilde çalışıyor. iPhone üzerinde yaptığımız tüm değişiklikler sürekli olarak iCloud’da yedekleniyor, notlarımız senkronize ediliyor, fotoğraflarımız otomatik olarak upload ediliyor. Tabii bunların gerçekleşmesi için iCloud’a izin vermemiz gerekiyor. İzni verdikten sonra çektiğimiz tüm fotoğraflar ve videolar WiFi ağı bulunduğu anda bulut depolama alanımıza gönderiliyor. Telefonlar -haliyle- çekilen fotoğrafların veya videoların gizlilik derecesini ölçümleyemiyor ve ekran görüntülerine kadar tüm resimleri iCloud hesabına ➤ ekim14 • 43 Jennifer Lawrence, iCloud saldırısından etkilenen ünlü isimler arasındaydı gönderiyor. Bu resimler, sonrasında telefonumuzdan silsek bile bulut depolama servisinde kalıyor. Eğer bir şekilde bulut hesabı üzerinden silmezsek, tüm fotoğraf arşivimiz orada birikmeye devam ediyor. İşte Fappening faciası da bu noktada başlıyor. Ünlülerin fazlasıyla özel fotoğraflarının iCloud üzerinde birikmesi ve hackerların bir şekilde bu hesaplara giriş yapmış olmaları sonucunda çok sayıda çıplak fotoğraf internete sızdırıdı. 4chan üzerinden servis edilen fotoğraflar, kısa sürede torrente, sonrasında büyük bir kitlenin bilgisayarına ulaştı. Ünlüler arasında Jeniffer Lawrance ve özellike Türkiye’de çok sayıda seveni bulunan Kate Upton’ın fotoğraflarının da ortaya çıkması, tahmin edeceğiniz üzere dünya üzerinde büyük ses getirdi. Peki bu saldırı nasıl gerçekleşti? Bu konu henüz gizemini koruyor. Apple CEO’su Tim Cook’a göre hackerlar direkt olarak iCloud sunucularına erişmeye gerek duymadan, bir şekilde ünlülerin e-posta adresleri ve şifrelerine ulaşarak normal bir giriş yapmışlar. Böylece Apple’ın hiçbir suçunun bulunmadığını düşünebiliriz. Peki ya bu kadar ünlünün iCloud’da kullandığı e-posta adresinin yanı ➤ 44 • ekim14 sıra şifreleri nasıl ele geçirildi? Bu noktada biraz şüpheci davranmakta fayda var. “Çok güvenli” olarak bildiğimiz iOS’un belki de bir açığından faydalandılar ve bir uygulama aracılığıyla şifrelere ulaştılar. Yayınlanmak istenen tüm uygulamaların didik didik incelenerek belirli bir onay sürecinden geçtiğini düşünürsek, bu teorinin kendini yokedeceğini düşünebiliriz. Fakat uygulamalar, belli başlı internet sayfalarına da bağlanabiliyorlar. Onay sürecindeki bir uygulama X sitesine bağlandığında normal, zararsız bir sayfa görüntüleyebilir. Uygulama onaylandıktan sonra bu sitenin arayüzü değiştirilip, iCloud hesabını ve şifresini isteyen bir sayfa haline getirilebilir. Her ne kadar Apple’ın iCloud sistemlerinde herhangi bir açık bulunmadığı iddia ediliyor olsa da yeterince güvenli olmadığı kesin. Bulut servislerinin pek çoğunda onaylanmamış bilgisayarlardan / cihazlardan giriş yapmak için SMS veya e-posta doğrulaması gerektirmesi gibi seçenekler bulunuyor. Hatta bu sistemi Steam gibi sadece oyuna yönelik, eğlence amaçlı sistemler bile kullanıyor. Fappening saldırısı ünlülerin özeline değil de çok daha önemli verilere de yapılmış olabilirdi. Tabii ki bir kişinin çıplak fotoğraflarının internete sızması o kişi için fazlasıyla sıkıntılı bir durum fakat sadece 1 veya 2 kişiyi etkiliyor. Büyük bir şirketin önemli verilerinin rakip firmalara sızdırılması veya devlet verilerinin (gerçi devlet verisini Amerikan şirketlerinin sunduğu bulut hizmetlerinde kim tutar, orası soru işareti) bir şekilde ortaya çıkması çok daha büyük sonuçlar doğurabilirdi. Şifrelenmiş Dosyalara Erişim Adını sık sık duyduğumuz iCloud, One Drive, Box ve Dropbox gibi servislerin tamamı son derece yüksek güvenlik önlemlerine sahipler. Şu anda Fappening yüzünden en az güven hissi uyandıran iCloud’da bile verilerimiz 128 bit şifrelemeyle korunuyor. 128 bit şifrelemeyle korunan dosyalara erişmeyi başarsak bile şifrelenmiş dosyaları çözmek neredeyse imkansız. Şifreli olarak kaydedilen dosyalar, aktarım esnasında da şifreleniyorlar. Yani internete erişim için kullandığımız ağ üzerinden dosyalarımızı bulut servislerine gönderirken bir şekilde araya karışıp dosyalarımızı görüntülemeleri pek de mümkün değil. Tüm bu parçalar bir araya getirilince bulut depolamanın aslında MAKALE güvenilir olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Bulut servisi sunan çok sayıda firma var ve bulut depolamanın şimdiki gelişim sürecinde en doğru işler yapan firmanın, uzun yıllar boyunca işin kaymağını yiyeceğini tahmin etmek zor değil. Bu sebepten dolayı her firma müşterisine bol miktarda güven aşılamaya çalışıyor. Müşterilerinde oluşturduğu güven hissini bir kere kaybeden firmanın, böylesine hassas bir sektörde geri dönmesi pek de kolay değil. Bulut depolama ciddi bir sektör ve gelecek vaadediyor. Haliyle dev firmalar birbirleriyle rekabet içerisindeler. Kullanıcılar Bilinçlendirilmeli Orta ve büyük ölçekli şirketlerin bir çoğu çalışanlarına akıllı telefon dağıtıyor. Şirketlerin akıllı telefon dağıtmalarının sebebi ise öncelikli olarak tüm çalışanların standart bir akıllı telefona sahip olması gerekliliği. Böylece bir sorun yaşanması durumunda IT çalışanları çok daha kolay bir şekilde müdahalede bulunabiliyorlar. Ayrıca yönetici hesabı kurularak, telefonlara istendiği anda müdahale ve kontrol imkanı sunuluyor. Çalışanların yanlış bir iş yaptığı düşünüldüğünde telefon dışarıdan kontrol edilerek emin olunabiliyor. Her ne kadar şirket telefonları bu şekilde korunabiliyor olsalar da iş yine kullanıcıda bitiyor. Kullanıcının yaptığı yanlış bir hamle sonucu telefonun bağlı olduğu bulut hizmetlerine sızılabilir ve buluttaki veriler elde edilebilir. Günümüzün en yaygın mobil işletim sistemi Android’de uygulamalar herhangi bir kontrolden geçmiyor ve telefonun neredeyse her yanına erişim sağlayabiliyor. Windows Phone’larda uygulamaların yetkileri bir hayli kısıtlıyken, iOS’ta mağazaya gelen her bir uygulamanın didik didik incelendiği düşünülünce, asıl güvenlik sorunu olan işletim sisteminin Android olduğunu farketmemek mümkün değil. Bulut hizmetlerinin, e-postaların ve çeşitli yazışmaların gerçekleştirileceği akıllı telefonların işletim sistemini seçerken dikkatli davranmakta fayda var. İşletim sistemini seçtikten sonra çalışanların / kullanıcıların bilinçlendirilmesine de çalışmak gerekiyor. Yine Android’den örnek vereceğim. Android’in uygulama paketleri olan .apk dosyaları, internet siteleri üzerinden de yüklenebiliyor. Yani eğer “Bilinmeyen Kaynaklar” seçeneği açıksa, cihaza tarayıcı üzerinden bile uygulama yüklenebiliyor. Eğer bilinçli bir kullanıcı değilse ve ekranda gördüğü hiçbir yazıyı okumadan “Tamam” butonunu tıklayarak ilerlemeye çalışan biriyle, çok rahat bir şekilde bu tip tuzaklara düşebilir. Sadece Tablet Veya Telefonlarda Değil... Her ne kadar ağırlıklı olarak mobilden bahsetmiş olsak da masaüstü veya dizüstü bilgisayarlarda da dikkatli olmak gerekiyor. Bilgisayar üzerindeki verilere zararlı yazılımlarla erişim nasıl sağlanabiliyorsa benzer bir şekilde bulut depolamadaki verilere de ulaşılabilir. Böyle bir durumla karşılaşmamak için hem bilgisayarın kendisini, hem de bilgisayarın bağlı olduğu bulut depolama sistemini korumak için antivirüs yazılımları kurmak gerekiyor. En Son Kim Bağlandı? Dropbox gibi bazı bulut depolama servisleri, en son hangi cihazdan bağlanıldığını gösteren bir sayfaya sahip olabiliyorlar. Bu sayfalar üzerinden en son hangi cihaz üzerinden, ne zaman bağlanıldığını görebiliyoruz. Eğer bağlı olmasını istemediğimiz bir cihaz bağlı görünüyorsa şifreyi değiştirip, o cihazın erişimini kaldırabiliyoruz. ekim14 • 45 46 • ekim14 MAKALE Teknoloji, uzun zamandır hayatımızın önemli bir bölümünü oluşturuyor. Peki eski alışkanlıklarından vazgeçemeyen şirketler neler kaçırıyor? Mobil Cihazlarla Kolaylaşan İş Hayatı Ya z ı T Ruşen Göbel [email protected] eknolojinin inanılmaz bir hızda gelişmekte olduğu bir zaman dilimindeyiz. Her yıl yepyeni teknolojiler ve bu yepyeni teknolojileri kullanan yepyeni ürünler piyasaya sürülüyor. Bu yeniliklerin pek çoğu son kullanıcılara hitap ediyorken, iş hayatını da etkileyebilecek ürün ve teknolojilerle karşılaşabiliyoruz. Bundan yıllar önce bankaların bakkal dükkanı gibi defterlerle, elle yazılan belgelerle çalıştığını hatırlamak gerek. En ufak bir hatanın büyük zararla sonuçlanabileceği bankalar, teknolojinin gelişimiyle beraber yavaş yavaş bilgisayarlı sisteme geçtiler. Bilgisayarların gelmesiyle beraber hesap işlemleri çok daha basit bir hal aldı. Çalışanların çok daha az riskle işlem yapmalarını sağladı. İşleri hızlandırdı. Verdiğimiz örnek elbette ki çok eski bir örnek. Artık tüm bankalar çok daha hızlı ve güvenli bir şekilde müşterilerine hizmet verebiliyorlar. Çalışan hataları minimuma inmiş düzeyde. Yapılan hatalar bilgisayarların işlem geçmişlerinden ve kameralardan bulunabiliyor. Teknolojik yeniliklerden etkilenen tek sektör bankacılık sektörü değil elbette. Günümüz şirketlerinin büyük çoğunluğu, teknolojik nimetlerden faydalanarak işlerin kolaylaştırılabileceğini çözmüş durumda. Şirketlerden dağıtılan akıllı telefonlar, tabletler, dizüstü bilgisayarlar, ultrabooklar, çalışanların işlerini kolaylaştırıyorlar ve verimliliği artırıyorlar. Akıllı Telefonlar: Cepte Taşınan Minik Bilgisayarlar Artık pek çoğumuzun cebinde akıllı telefonlar yer alıyor. İş hayatının haricinde büyük oranda sosyal medyada aktif olarak yer almak, oyun oynamak ve dizi seyretmek için kullanılan telefonlardan çok daha aktif bir şekilde faydalanmak mümkün. Akıllı telefonların en büyük avantajı, son derece taşınabilir olmaları. Bir akıllı telefonu taşımak için herhangi bir çanta taşımaya gerek yok. Taşınabilirliği son derece yüksek olan bu cihazlar, gerek tümleşik özellikleriyle gerekse ek uygulamalarla desteklenerek şirketlerin çalışanlarla olan iletişimini hızlandırabilir. Akıllı telefonlarda kullanılan mobil işletim sistemleri, telefonların güvenliğini ve işlevselliğini yakından ilgilendiriyor. Günümüzde en çok kullanılan mobil işletim sistemleri iOS ve Android. Hemen ardından Windows Phone 8 geliyor. Bir dönem pek çok şirketin çalışanlarına sağladığı Blackberry telefonlar ise neredeyse yok olmak üzereler. Akıllı telefonların uygulama mağazalarının zenginliği, o telefona en çok değer katan özelliklerinden biri. Mağazalarında bulabileceğimiz ücretli ve ücretsiz uygulamalar, çok kolay bir şekilde cihaza farklı işlevler kazandırabiliyor. Bu uygulamalardan doğru olanları seçerek işlerimizi kolaylaştırabiliriz. Örneğin bir not alma uygulaması olan Evernote bile çalışanların toplantılarda hızlı bir şekilde not tutup, anında mail olarak göndermesine imkan sağlıyor. Ya da ➤ ekim14 • 47 ➤ kaydettiği anda bilgisayarında kurulu olan Evernote’tan da erişilebilir hale geliyor. Tabii ki iş sadece not almakla bitmiyor. E-posta trafiği yüksek olan şirketlerde çalışanların e-postalardan anında haberdar olabilmesi, hızlı bir şekilde cevap yazabilmesi, gerekiyorsa fotoğraflarla destekleyebilmesi için akıllı telefonlar son derece uygun cihazlar. Kendi Uygulamanızı Kullanın Bilgisayarlar için şirketler nasıl yazılım hazırlatıp o yazılım üzerinden tüm işlerini halledebiliyorsa, uygulama hazırlayan bir şirketler aracılığıyla kendi uygulamanızı hazıratarak işlemlerin mobil olarak halledilmesi sağlanabiliyor. Mesela satış tarafında çalışan biri, müşteri ziyaretine gittiği zaman hazırlanmış olan özel uygulama aracılığıyla stokta ne kadar mal olduğunu görebilir, anında sipariş verebilir, ek notları düşebilir. Bu, “Şirkettekileri arayım bakalım ne kadar malzeme kalmış?” diye telefonla arayıp sormaktan, istenen malların isimlerini tek tek yazıp not almaktan çok daha kolay ve hızlı değil mi? Şirketin isteklerine yönelik hazırlanmış bir uygulama ve beraberinde bir 48 • ekim14 akıllı telefon ile verimlilik ciddi ölçüde artırılabilir. Kontrol Sizde Akıllı telefonlara yönetici hesaplar atanarak telefonun kontrolünün de elde tutulması sağlanabiliyor. Bu sayede çalışanın akıllı telefon üzerinde yaptığı işlemler takip edilebiliyor ve gerektiğinde müdahale de edilebiliyor. Hatta telefonun komple fabrika ayarlarına döndürülmesine kadar geniş bir müdahale imkanı sunulduğunu da belirtmekte fayda var. Kötü bir amaç sezildiğinde veya akıllı telefonun çalınması durumunda şirket yazışmalarının ve önemli dökümanların ortaya çıkmaması için bu tip müdahalelerde bulunmak mümkün. Tabletlerle Sunumlar Daha Kolay Akıllı telefonlarla benzer işlevlere sahip olan tabletler de çalışanların işlerini kolaylaştıracak farklı kullanımlara sahip olabiliyorlar. Her ne kadar akıllı telefonlara istediğimiz pek çok şeyi yaptırabiliyor olsak da ekran boyutları sebebiyle yetersiz kaldığı durumlar oluyor. Günümüzde akıllı telefonlarla tabletleri bir araya getiren Galaxy Note 3 gibi phablet modelleri olsa da ayrı bir tabletin kullanılması maliyeti düşürebilir. Tabletlerde kullanılan işletim sistemleri, ağırlıklı olarak iOS ve Android olmak üzere ikiye ayrılıyor diyebiliriz. Microsoft’un ve Intel’in çabaları sonucunda Windows işletim sistemine sahip tabletler piyasaya çıkıyor olsalar da taşınabilirlik konusunda rakipleriyle başa çıkabilecek konumda değiller henüz. Tıpkı akıllı telefonlarda olduğu gibi tabletler de büyük oranda yüklenebilen uygulamalar üzerinden kullanılıyorlar. Tabletlerin ekran boyutu avantajının sağladığı en büyük avantajlardan biri ise küçük çaplı sunumlarda da kullanılabiliyor olması. Örneğin az sayıda katılımcının bulunduğu toplantılarda tablet üzerinden pazarlanmaya çalışılan malın özellikleri tanıtılabilir. Gerek videolarla, gerek hazırlanan interaktif içeriklerle zenginleştirilebilecek olan sunumlarda müşterilere malın tanıtımı daha efektif bir gerçekleştirilebilir. Tabletler, günümüzün not alma aracı olarak da kullanılabiliyorlar. Ekranın yeterli büyüklüğe sahip olması, sanal klavyenin tuşlarına daha kolay basılmasını sağladığı için MAKALE çalışanlar tarafından yazı yazmak için kolayca kullanılabiliyorlar. Akıllı telefonlarda da bahsettiğimiz Evernote gibi yazılımlar büyük rahatlık sağlıyorken, alınan notların kolay bir şekilde gösterilebiliyor olması da tabletin avantajlarını oluşturuyorlar. Tabletlerin 3G bağlantı seçenekleri, kullanıcıların sürekli çevrimiçi kalmasını sağlıyor. İnternet bağlantısının ihtiyacına göre 3G destekli bir tablet ve beraberinde 3G sim kartları tercih edilebilir. Dizüstü Bilgisayarlar ve Ultrabooklar Şirketler tarafından büyük oranda kullanılan dizüstü bilgisayarlar, sınırlı da olsa çalışanlara mobilite sağlayabiliyorlar. Standart dizüstü bilgisayarlar, güç tüketimleri yüksek olmaları sebebiyle maalesef uzun süre kullanılamıyorlar. Önemli bir toplantıda erkenden biten dizüstü bilgisayar şarjı can sıkıcı durumlara yol açabiliyor. Dizüstü bilgisayarlar kendi aralarında kullanım amaçlarına göre çeşitli dallara ayrılıyorlar. Çizimlerde daha yüksek performans sunması için Quadro ve FirePro gibi özel donanımlarla donatılan bilgisayarlara “Workstation dizüstü bilgisayarlar” olarak adlandırılıyorlar. Bu bilgisayarlar üstün performanslarıyla kullanıcıların çok daha kolay çizim ve 3 boyutlu tasarım yapmalarını sağlayabiliyorlar. Intel’in yarattığı ultrabook konsepti, en taşınabilir dizüstü bilgisayarlar olarak karşımıza çıkıyorlar. Herhangi bir dizüstü bilgisayarın yapabildiği hemen hemen her şeyi yapabilen bu küçük cihazların en büyük avantajı, şarjlarının standart dizüstü bilgisayarlara göre çok daha uzun süre gidiyor olması. 12 saate ulaşan batarya ömürleri, bir günlük bilgisayar ihtiyacını tamamen mobil olarak karşılayabiliyor. 870 grama kadar inebilen ağırlıklarıyla bu cihazlar, yüksek performansları sebebiyle iş yapmaya oldukça müsaitler. Alışılagelmiş bilgisayar kullanımını mobile döken dizüstü bilgisayarlar, 3G bağlantı yetenekleri de eklenerek ofisi istenen yere taşımaya olanak sağlıyor. Tablet ve akıllı telefonlara göre en büyük avantajları ise fiziksel bir klaveyeye sahip olmaları ve Windows işletim sistemini kullanıyor olmaları. Her ne kadar tabletlerde ve akıllı telefonlarda kullanılan iOS ve Android işletim sistemleri mobil kullanım için tasarlanmış olsalar da hiçbiri Windows kadar esnek değil. Daha rahat müdahale imkanı sağlayan Windows işletim sistemine IT çalışanları da son derece aşina. Taşınabilir bilgisayarlar esnek bağlantı seçenekleri sayesinde projeksiyon ve TV gibi cihazlara bağlanıp görüntü aktarımı sağlayabiliyorlar. Bu da yine sunumlarda büyük kolaylık anlamına geliyor. Daha Fazla Teknoloji, Daha Hızlı İşleyiş Teknolojinin nimeletlerinden yeterince faydalanan bir çalışanın gerek müşteri tarafında bıraktığı izlenim, gerek işleyiş açısından büyük avantajları olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. “Modern” teknolojiye ayak uydurmuş bir şirketin işleyişinin daha hızlı ve daha esnek olacağını, anında müdahalelere açık olacağını unutmamalı. ekim14 • 49 IFA 50 • ekim14 ÖZEL DO SYA 2014 Her sene olduğu gibi bu seneki IFA’da da tanıtılması beklenen pek çok ürün tanıtıldığı gibi sürpriz ürünlerle de karşılaştık YA z I Ruşen Göbel [email protected] H er yıl Berlin’de düzenlenen IFA’nın (Internationale Funkausstellung Berlin) bu seneki ayağı da gerçekleşti. Her sene olduğu gibi 2014’te de neredeyse tüm markalar Berlin’deydi ve yepyeni ürünlerini tanıttılar. Biz de sizlerle tanıtılan yeni cihazları paylaşalım istedik. Acer Liquid Z500 Giriş seviyesi telefon sektörüne göz diken Acer, Liquid Z500 modeliyle alt segmente farklı özellikler getirmeyi hedefliyor. Liquid Z500, müzik dinlemeyi seven kullanıcılar için tasarlanmış. Acer’ın iddiasına göre bu telefon CD kalitesinde müzik oynatabiliyor. 5 inç IPS ekrana sahip olan Z500, 8 megapiksel kameraya sahip. Yurtdışında satış fiyatı ise 195 dolar seviyesinde olacak. Acer Aspire R 13 ve R 14 Bir süredir sessiz kalan ultrabook arenası, IFA 2014’te biraz hareketlendi. Acer’ın Aspire R 13 ve R 14 model ultrabookları, dönüşebilen yapılarıyla esnek bir kullanım tecrübesi vaadediyor. R 13 180, R 14 ise 360 derece dönebilen ekrana sahip. İşlemci seçenekleri i3’ten i7’ye kadar değişebiliyorken, HD ila Full HD arasında ekran çözünürlüğü tercihi de yapabiliyoruz. SSD RAID ve 12 GB RAM gibi seçeneklerin bulunduğu cihazların Avrupaya Ekim ortası ile Kasım ayı arasında gelmesi bekleniyor. Acer Iconia Tab 8 W Piyasada az sayıda bulunan Windows 8.1 tabletlere bir yenisi ekleniyor: Acer Iconia Tab 8 W. 8 inç boyutundaki ekranıyla oldukça küçük bir yapıda olan Iconia Tab 8 W, 1280 x 800 piksel çözünürlük sağlıyor. microUSB, microHDMI gibi bağlantıları üzerinde bulunduran tablet Intel’in BayTrail mimarisini kullanan Atom Z3735G işlemcisine sahip. 370 gram ağırlığındaki Windows 8.1 yüklü tabletin satış fiyatının 200 dolar seviyesinde olması bekleniyor. Asus ZenWatch Son dönemlerde iyiden iyiye bir çılgınlık haline dönüşen akıllı saatlere her gün bir yenisi daha ekleniyor. Asus’un ZenWatch adını verdiği saat, Android Wear işletim sistemini kullanıyor. Wellness gibi uygulamalarla kalp ritmini takip edebilen ZenWatch, uzaktan kamera kontrolü, telefonu bulma ve sunum kontrolü gibi ek ➤ ekim14 • 51 özellikleri de beraberinde getiriyor. ZenWatch’ın oldukça şık bir görünüme sahip olduğunu da belirtmeden geçmemek gerek. ➤ Asus EeeBook X205 Uygun fiyatlı netbook cihazlarıyla tanıdığımız Eee serisi geri dönüyor. Süper ucuz dizüstü bilgisayar modeli olan EeeBook X205, inanılmaz batarya ömrüyle dikkatleri üzerine çekiyor. 12 saate kadar kullanım süresi vaadeden EeeBook X205, bildirimler açık halde bekleme modunda 2 hafta dayanabiliyor. 11.6 inç boyutunda ekrana sahip olan cihaz, 17.5 mm kalınlığa sahip ve 1 kilodan hafif. Ürün, içerisinde 4 çekirdekli Atom işlemci, 2 GB RAM, 32 veya 64 GB depolama alanı barındırıyor. İçerisinde herhangi bir fan bulunmayan EeeBook X205, tamamen sessiz bir şekilde çalışabiliyor. Asus ZenBook UX305 Asus’un tasarımsal açıdan da fazlasıyla özenerek hazırladığı Zenbook 52 • ekim14 serisine bir yeni üye daha eklendi. Dünyanın en ince 13.3 inç QHD üzeri ekranlı ultrabooku olan UX305, 1.2 kilogram ağırlığa sahip. Ürünün en kalın noktası ise 12.3 mm. Intel’in Core M serisi işlemcilerini kullanan UX305 , 128 veya 256 MB SSD seçenekleriyle geliyor. 3200 x 1800 piksel çözünürlüklü ekranı, harika bir görüntü kalitesi sağlayabiliyor. Yeni Zenbook’un, 2015’in ilk çeyreğinde piyasaya çıkması bekleniyor. Lenovo Y40 Touch HTC Desire 820 Lenovo Erazer X315 Orta seviyede Desire serisiyle iddialı olan HTC, IFA 2014’te Desire 820’yi tanıttı. Firmanın bir önceki orta seviye akıllı telefon seçeneklerinden olan 816’nın yerine gelen 820, farklı renkleriyle dikkat çekiyor. 13 megapiksel arka kameraya sahip olan Desire 820, özçekim için de 8 megapiksellik ön kamera kullanıyor. Cihazın en önemli özelliklerinden biri, HTC One M7 ve M8’de yer alan BoomSound hoparlörlere de sahip olması. Lenovo’nun oyunculara yönelik dizüstü bilgisayar serisi olan “Y”, yeni üyesiyle karşımızda. 17 inç boyutunda ekrana sahip Y40, Full HD dokunmatik ekrana sahip. Intel’in Core i7 serisi işlemcisiyle donatılmış olan ürün, Nvidia’nın GTX 860M grafik çipini kullanıyor. 16 GB RAM’in yanı sıra 2 TB HDD veya 256 GB SSD seçenekleri sunan Y40, 3.5 kilogramın altında bir ağırlığa sahip. Dizüstü bilgisayarlarıyla tanıdığımız Lenovo, oyuncular için bir de masaüstü bilgisayar kasası hazırlamış. Son derece şık bir kasayla gelen Erazer X315, 2 TB’ye kadar SSD önbellekli depolama sağlayabiliyor. 12 GB’ye kadar bellek seçeneği sunan Erazer, yurtdışında 599 dolardan başlayan fiyat etiketleriyle satışa sunulacak. Lenovo Tab S8 Uygun fiyatlı Android’lerin önü alınamaz yükselişinin ardından ÖZEL DO SYA büyük firmaların bazıları da tablet sektörüne uygun fiyatlı ürünlerle atılma kararı aldı. Lenovo’nun tanıtımını yeni gerçekleştirdiği Tab S8 modeliyle uygun fiyatla başarılı performans sunmayı hedefleyen bir ürün. 8 inç boyutundaki 1920 x 1080 piksel ekranı, Atom Z3745 işlemcisi, 2 GB RAM’i, 16 GB depolama alanı ve 8 megapiksel, ürünün kullanıcıya sunduklarını özetliyor. İşletim sistemi olarak da Android 4.4’ü kullanıyor. Motorola Moto 360 IFA’da tanıtılan akıllı saatlerden biri de Motorola’nın Moto 360 modeliyldi. Yuvarlak tasarıma sahip olan Moto 360, malzeme kalitesiyle de dikkat çeken bir ürün. 1.56 inç ekrana sahip olan saat, Gorilla Glass 3 cam kullanıyor. Kablosuz şarj edilebilen Moto 360, gerçek deri kayış kullanıyor. Ürün 250 dolardan alıcı bulacak. Motorola Moto X Eski Moto X’i yenileyen Motorola, daha gelişmiş özelliklere sahip yeni Moto X’in duyurusunu gerçekleştirdi. Ekran boyutu 4.7 inçten 5.2 inçe çıkan Moto X, Full HD çözünürlük sunuyor. Snapdragon 801 çipset kullanacak olan ürün, 2 GB belleğe sahip. 2300 mAh bataryaya sahip olan Moto X’in yaklaşık 1 günlük bir şarj dayanma süresi olacağı tahmin ediliyor. Motorola Moto G Giriş seviyesine hitap eden Moto G, biraz daha dar bütçeli kullanıcıları hedef alıyor. 5 inç ekrana sahip olan ürün, 1280 x 720 piksel çözünürlüğe sahip. IPS panel ekranıyla geniş bir bakış açısı sunan telefonun 1 GB RAM’i ve 8 / 16 GB depolama alanı bulunuyor. Depolama alanı ise microSD kart yuvası sayesinde daha üst seviyelere çekilebiliyor. 4 çekirdekli işlemci kullanan telefonun fiyatı 250 dolar civarında olacak. Nokia Lumia 830 Nokia’nın (artık Microsoft’un) “İlk uygun fiyatlı amiral gemisi” olarak duyurduğu Lumia 830, 10 megapiksel PureView kamerayla üstün fotoğraf kalitesi vaadediyor. 4 çekirdekli Snapdragon işlemciye sahip olan telefon, elbette ki Windows Phone 8.1 işletim sistemini kullanıyor. 16 GB depolama alanı bulunsa da microSD kart yuvası desteğiyle 128 GB daha ek depolama kullanmamıza imkan sağlıyor. Nokia Lumia 735 Son dönemlerde akıllı telefon üreticileri, 5 megapiksel ve üzeri bir kamerayı telefonun ön tarafına yerleştirdiği anda “Selfie telefon” olarak lanse etmeye başlıyorlar. Lumia 735 de ön tarafında 5 megapiksel kameraya sahip, selfie odaklı bir telefon. 1280 x 720 piksellik 4.7 inç ekranı bulunuyor ve 4 çekirdekli işlemciye sahip. 1 GB RAM ve 6.7 megapiksel arka kamera da ürünün kalan özelliklerini özetliyor. Tabii ki Windows Phone kullanıyor. Panasonic X492 Neden olduğu bilinmez, son 1 yıldır televizyon üreticileri “en büyük 4K televizyon bizim olacak” yarışına girmiş durumdalar. Panasonic’in X492 model televizyonu tam 85 inç boyutunda ve 4K çözünürlüğe sahip. Ürünün en büyük özelliği ise bulunduğu ortamın ışığını algılayıp, televizyonun renk tonlamalarını aydınlatma miktarını elde ettiği veriye göre ayarlayabilmesi. Böylece ortam ışığından kaynaklı renk kaybı minimum seviyeye iniyor. Philips Spotify Connect Hoparlörler Firmanın yeni hoparlör setleri, ses kalitesinin yanı sıra ilginç bir işlevi de beraberinde getiriyor. Spotify ekim14 • 53 ➤ üzerinden müzik dinlememize olanak sağlayan SW700M ve SW750M hoparlörler, kablosuz bağlantı kullanıyor. SW700M 2 tane 2 inçlik sürücü kullanırken SW750M, 2 tane 3 inçlik sürücünün yanı sıra tweeterlara da yer veriyor. Her iki ürün de Ekim ayı içerisinde satışa sunulacak. ➤ Philips Fidelio NC1 Philips’in başarılı Fidelio serisine yeni bir üye daha katılıyor: NC1. NC1, muhtemelen Noise Canceling (gürültü engelleme) özelliğinin baş harflerini alıyor. Philips’in iddiasına göre en iyi gürültü engelleme sistemi Fidelio NC1’de bulunuyor. Ürün 40 mm sürücülere sahip ve rahatlık için deriyle kaplanmış. Tabii ki gerçek hayvan derisi değil. Satış fiyatının 250 euro olacağı söyleniyor. Philips Fidelio B5 Soundbar Salonlar için tasarlanan soundbar hoparlörler, her ne kadar %100 başarılı çevresel ses veremiyor olsalar da kablo karışıklığına sebep olmuyorlar ve şık görünüyorlar. Fidelio B5’i rakiplerinden ayıran en önemli özelliği ise ayrılabilen, kablosuz hoparlörlere de sahip olması. Böylece odanın çeşitli noktalarına dağıtıp, daha etkili ses ede edebiliyoruz. Bu şekilde tek şarjda 5 saat müzik dinlenebiliyor veya 10 saat film izlenebiliyor. Samsung Galaxy Note 4 Samsung’un başlattığı phablet çılgınlığı, firmanın son Note’uyla beraber devam ediyor. Galaxy Note 4, özel S Pen kalemiyle beraber geliyor. 5.7 inç ekrana sahip olan ürünün 2560 x 1440 piksel çözünürlüğü bulunuyor. 16 megapiksel kamerasıyla daha başarılı fotoğraflar çekebilecek olan Note 4, Snapdragon 805 çipsetini kullanıyor. 3 GB RAM ve 32 GB depolama alanı da ürünün diğer teknik detaylarını özetliyor. Samsung Gear S Samsung’un yeni akıllı saati Gear S, 2 inçlik eğimli bir AMOLED ekrana sahip. AMOLED ekran, özellikle siyah ağırlıklı görüntüleri gösterirken ciddi bri batarya tasarrufu sağlıyor. Saat üzerinden mesajlara bakılabilmesinin yanı sıra mesajlara cevap verilmesini de mümkün kılan firma, ürünün içerisine klavye yazılımı da yerleştirmeyi ihmal etmemiş. Tabii 2 inçlik bir ekranda tek elle ne kadar başarılı bir şekilde mesaj yazabiliriz, orası merak konusu. Samsung Gear VR Bu yılın akıllı saatlerin dışında yükselen teknolojik ürünlerinden biri de artırılmış gerçeklik gözlükleri oldu. Samsung Gear VR ise olaya biraz daha farklı yaklaşıyor. Galaxy Note 4’ü, Gear VR’ın ön tarafına yerleştiriyoruz. Gear VR, görüntüyü gözlerimize dağıtarak artırılmış gerçeklik gözlüğü etkisi yaratmasını sağlıyor. Yani aslında ürünün içerisinde herhangi bir elektronik aksam yok. Her şey optik. Philips 4K Televizyonlar Philips de 4K çözünürlüklü, kavisli ve Android işletim sistemini kullanan televizyonlarıyla IFA’nın dikkat çekenlerinden olmayı başardı. Android 4.4.2 işletim sistemini kullanan televizyonlar, firmanın en güzel teknolojilerinden olan Ambilight’ı da beraberinde getiriyorlar. 7900 serisi için Philips, “En uygun fiyatlı 4K çözünürlüklü Android televizyon” açıklamasını yapıyor. 7900 serisi, 49 ila 55 inç arasında seçeneklere sahip. Televizyonların yakın bir zamanda piyasaya çıkması bekleniyor. 8900 serisinde ise işin içerisine kavisli ekran da giriyor. 9100 serisi ise teknoloji meraklılarına tam bir sinema keyfi sunmak için beraberinde kablosuz subwooferla geliyor. 9100 serisi, 55 ve 65 inç seçeneklerine sahip. 54 • ekim14 ÖZEL DO SYA Samsung Galaxy Note Edge Samsung’un bir süredir eğimli ekrana sahip bir Note phablet üzerine çalıştığını, ortaya çıkan patent başvurularından dolayı biliyorduk. Firma sonunda cihazı hazırlayarak IFA 2014’te tanıtımını yaptı. Teknik özellikler açısından Galaxy Note 4’e bir hayli benzeyen Note Edge, ekranının yan tarafının eğimli olması sebebiyle farklılaşıyor. Bu eğim sayesinde telefona ekstra özellikler kazandıran firma, bildirimlerin bu bölüme aktarılmasını sağlıyor. Böylece telefonu elimize almadan, yan tarafındaki bildirimleri okuyabiliyoruz. Bu özelliğin son derece dikkat çekici olduğunu söylememiz mümkün. Zira eğimli ekran üzerine ekstra özellikler kazandırmak fikri şu zamana kadar hiçbir firmanın yapmadığı bir yenilikti. Belki bu yenilik, diğer firmaların da telefon kasalarında ciddi değişikliklere gitmesine sebep olabilir, ikinci phablet vakası yaşanabilir. Sony Xperia Z3 Akıllı telefon sektörünün yükselen yıldızlarından Sony, yeni nesil amiral gemisini IFA’da tanıttı. Xperia Z serisiyle başlattığı su geçirmezlik özelliğini devam ettiren firma, tasarımsal anlamda ufak çaplı değişiklikler yapmayı da ihmal etmemiş. Çerçevesi daralan Xperia Z3, ele daha rahat oturan bir telefon haline gelmiş. 5.2 inç Full HD ekrana sahip olan Xperia Z3, Snapdragon 801 çipseti kullanıyor. 3 GB RAM’i bulunan ürün, Adreno 330 GPU’suyla oyunlarda yüksek performans sergileyebiliyor. 20 megapiksellik kamerası bulunan Z3, 4K video çekme kapasitesine sahip. Sony’nin yeni Xperia’lara getirdiği en büyük yenilik ise PS4’lerle beraber kullanılabilmesi. Xperia Z3 ve Z3 Compact’i istersek PS4 joypadi olarak kullanabiliyoruz. Ya da istersek oyunu Xperia’ların ekranına stream etmesini sağlayabiliyoruz. Xperia Z3’ün sonbahar aylarında piyasaya çıkması bekleniyor. Sony Xperia Z3 Compact Sony Mobile’ın şu zamana kadar başardığı en önemli yenilik, muhtemelen amiral gemilerini küçük ekranlı kasalara da sığdırmak olmuştur. Xperia Z1 Compact ile başlayan ve direkt olarak iPhone’lara kafa tutan bu modellere bir yenisi daha eklendi: Z3 Compact. 5.2 inç ekrana sahip olan abisinin neredeyse tüm özelliklerini 4.6 inçlik ekranda sunabilen telefon, 2600 mAh bataryaya da sahip. Sony Xperia Z3 Tablet Compact Firmanın yeni Android tableti Z3 Tablet Compact, diğer tablet ürünlerinin aksine 8 inçlik bir ekrana sahip. Donanımsal açıdan Xperia Z3 ve Xperia Z3 Compact’e benzeyen Tablet Compact, Snapdragon 801 çipsete, 3 GB RAM’e, 16 GB depolama alanına ve 8 megapiksel arka kameraya sahip. Ürün, Android 4.4 işletim sitemini kullanıyor. Toshiba Chromebook 2 Toshiba’nın Chrome OS işletim sistemine sahip cihazı yenilendi. 13 inçlik ekrana sahip olan yeni Chromebook, Full HD ve 1366 x 768 piksel çözünürlük seçenekleri sunuyor. Çift çekirdekli Celeron N2840 işlemciden gücünü alan Chromebook, 2 GB RAM içeriyor. Ürünün 1366 x 768 piksel çözünürlüklü modeli 11.5 saat batarya ömrü vaadederken, Full HD ekranlı model de 9.5 saat sunabiliyor. Toshiba Satellite Radius 11 Firmanın ilk 11.6 inçlik convertible ultrabooku olan Satellite’ın ekranı arkaya doğru yatarak çeşitli kullanım biçimleri için formu değişebiliyor. 1.3 kilogram ağırlığındaki ürün, Windows 8.1 işletim sistemini kullanıyor. 1366 x 768 piksel çözünürlüklü ekranına Intel Pentium işlemci can veriyor. 500 GB depolama birimi ve 4 GB bellek de ürünün diğer teknik detayları. Toshiba’nın bu ürünü, 399 euro gibi uygun bir fiyattan satışa sunulacak. ekim14 • 55 Şirketler için Başarıya Giden Yol Sosyal Mecralardan Geçiyor Ya z ı Ekrem Uçman [email protected] 56 • ekim14 MAKALE Ş irketler, hedef kitlelerinin sosyal medyayı yoğun bir şekilde kullanması ve özellikle mobil cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte her an ulaşılabilir konumda olması sebebiyle, şirket politikalarında değişime gidiyorlar. Sosyal medya büyük bir atılım yapmaya başlayan şirketler, hedef kitlelerine ve müşterilerine ulaşabilmek adına ajanslar ve uzmanlarla çalışmaya başladılar. Kendi yapılarına uygun reklam politikalarını belirleyen ve işinin ehli “sosyal medya ajansları” ile çalışan şirketler, sosyal mecralarda istediklerine çok daha rahat ulaşabiliyorlar. Bunun aksine sosyal medya hesaplarını bilinçsizce kullanan ya da uzmanlardan yardım almayan şirketler, bu alandan beklediklerini elde edemedikleri gibi, rakiplerinin de gerisinde kalıyorlar. Marka-Müşteri İlişkisinden Yeni Dönem Başlıyor Sosyal medyanın dünya genelindeki kullanımı giderek yaygınlaşırken, şirketler de bu akıma karşı boş durmuyorlar. Müşterilerine ve hedef kitlelerine sosyal medya araçları ile ulaşmak isteyen şirketler, yarattıkları reklam kampanyaları, uyguladıkları sosyal medya politikaları ve doğru bir zamanlama ile bu amaçlarını gerçekleştirebiliyorlar. Dergimizin bu sayısında şirketlerin sosyal medyaya karşı olan yaklaşımlarını, uyguladıkları politikaları ve başarıya ulaşmış sosyal medya kampanyalarını masaya yatırıyoruz... Mobil cihazlar ve sosyal medya kullanımı, müşteriler ve markalar arasındaki iletişimi de kökünden değiştirmeye başladı. Müşteriler, şikayetlerine ve taleplerine hızlı şekilde geri dönülmesine büyük önem verirken, yaşadıkları sorunların kısa sürede çözülmesini talep ediyorlar. Müşterilerden gelen taleplerin hızla değişmesi karşısında harekete geçen şirketler, sosyal medya hesapları üzerinden müşterileriyle neredeyse “anlık” olarak iletişime geçerlerken, bu yapıyı oturtabilen markalar ve şirketler, müşteri portföylerini hızlı bir şekidle artırabiliyorlar. Bu noktada şirketlerin önünde önemli bir soru işareti beliriyor. Sayıları gittikçe artan sosyal mecraların artık sadece Facebook ve Twitter gibi büyük oyuncularla sınırlı olmaması ve kullanıcıların birden fazla sosyal medya hesabına sahip olması, şirketi seçim yaparken epeyce zorluyor. Hedef kitlesini iyi tespit eden ve ona uygun bir sosyal medya platformu kullanan şirketler etkinliklerini artırmayı başarabiliyorlar. Bu noktada doğru sosyal medya hesabının keşfedilmesi ve daha sonraki süreçte müşterilerle kurulacak iletişim konusunda dijital ajanslardan yardım alarak rakiplerinden bir adım öne geçebilecek markalar, bilinçsiz bir şekilde hareket etmeleri durumunda telafisi mümkün ➤ ekim14 • 57 olmayan durumlarla karşı karşıya kalabilirler. ➤ Başarıya Giden Yol Doğru Platformu Belirlemekten Geçiyor Markaların hangi sosyal mecrada yer alacağını belirlemesi, o markanın dijital stratejisi için anahtar bir role sahip. Sosyal medya siteleri çoğunlukla birbirinden kalın çizgilerle ayrılırken, bu sitelerde yer alan markalar da mecradan mecraya farklı yöntemler uygulayarak hedef kitlelerine ulaşmaya gayret ediyorlar. Müşterileriyle anlık iletişim kurmak isteyen markalar ve şirketler, Facebook’u daha fazla tercih ederken, Facebook günümüzde birçok şirketin kurumsal kimliğinin bir parçası haline geldi. Uygulama içi satın alma modelleri ve reklamlar, kullanıcı odaklı yapısı ve markalara sunduğı avantajlarla şirketler için olmazsa olmaz bir hale gelen Facebook, sosyal medya konusunda şirketlerin ilk tercihi konumunda. Dünyada en aktif şekilde kullanılan platformlardan olan Twitter, markaların bu konudaki ikinci tercihi olarak göze çarpıyor. Müşterileriyle hızlı bir şekilde iletişim kurmak ve talepleri karşılama konusunda birçok şirketin imdadın yetişen Twitter, son dönemde geliştirdiği yeni reklam modelleri ve “marka dostu” uygulamalarıyla, hedef kitlelerine ulaşmayı amaçlayan birçok şirketin tercihi konumunda. Her ne kadar ülkemizde çok fazla benimsenmese de, Pinterest’i de ayrı bir noktaya koymak gerekiyor. Birçok perakende şirketinin ve tekstil sektöründen oyuncuların, müşterilerine ulaşmak amacıyla 58 • ekim14 kullandıkları Pinterest, görselliği ön plana çıkaran yapısıyla markalar için sanal vitrin görevi görüyor. Bu bakımdan, ürünlerini daha farklı bir platform üzerinden müşterilerine tanıtmak isteyen markalar için Pinterest’in es geçilmemesi gereken bir platform olduğunu belirtmek gerekiyor. Sosyal Medyayı İyi Kullanan Kazanıyor Bu noktada şirketlerin kullanacakları sosyal medya platformları üzerinde uyguladıkları politikalar ve yarattıkları kampanyalardan birkaç örnek vermekte fayda var. Dünyanın en önemli fast food zincirlerinden birine olan Mc Donald’sın sosyal medya üzerinde çizdiği profil incelenmeye değer. Hali hazırda 41 milyon takipçiye sahip Mc Donald’s Facebook hesabı, şirketlerin sosyal medya platformları üzerindeki kimliklerini oluştururken dikkate almaları gereken bir yapıya sahip. Ziyaretçileri ve takipçileri, Facebook hesabında gezmeye başladıkları andan itibaren oldukça sade bir tasarımla hazırlanan kapak fotoğrafıyla karşılayan Mc Donald’s, sayfa üzerinde kullanılan renkler ve görseller arasında oldukça iyi bir uyum yakalamış. Sayfanın kategorisinden, açıklamaya kadar ziyaretçileri her anlamda bilgilendirebilen ve sayfa içerisinde kaybolma riskini en aza indiren şirket, kendi yapısına uygun olan Facebook uygulamalarıyla sayfanın içeriğini oldukça zengin bir hale getirmeyi başarmış. Sayfada yapılan paylaşımlara baktığımızda, genel olarak müşterilerin Mc Donald’s ürünlerine karşı olan talepleri ya da şikayetlerinin hızlı bir şekilde karşılandığını görebiliyoruz. Müşteri geri dönüşlerini hızlı bir şekilde karşılayarak, müşteri memnuniyetini ön plana çıkaran şirket, sayfada kullanıcıların tepkilerine göre yapacağı paylaşımları şekillendirerek, sosyal medya platformunu kurumsal kimliğine sorunsuz bir şekilde eklemeyi başarıyor. Bir diğer başarılı sosyal medya kampanyası ise Bosch Türkiye’den geldi. Bosch Türkiye Facebook sayfasında hayata geçen “5 Dakika Staj” uygulaması ile milyonlarca kullanıcıya ulaşılırken, 10 bin ziyaretçi Facebook sayfasının yeni bir üyesi oldu. Bosch Türkiye’nin şu an için aktif olmadığı Twitter kanalı üzerinden ise 20 bini aşkın kullanıcıya erişen uygulama sonucunda Bosch’a gelen aktif staj başvuruları yüzde 600 arttı. Bu durum doğru kampanyayı, doğru hedef kitleyle buluşturmanın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Üniversite öğrencilerinin Bosch Türkiye Facebook sayfası üzerinden Bosch’ta diledikleri yönetici ile 5 dakika boyunca görüşerek, merak ettikleri konular hakkında bilgi edinmesi amaçlayan programda, ilk haftada 500’ün üzerinde öğrenci ile görüşüldü. Yoğun ilgi nedeniyle, süresi bir hafta daha uzatılan program sonucu, yaklaşık 1000’in üzerinde öğrenci, Bosch’ta çalışmanın nasıl bir tecrübe olduğu hakkında bilgi edindi. Uygumalanın sonucunda üniversite öğrenciler, kurumsal yapısı sağlam bir şirkette çalışmanın nasıl olacağı konusunda fikir sahibi olurlarken Bosch, sosyal medya üzerinde gerçekleştirdiği başarılı kampanya ile tanınırlığını artırmayı başardı. MAKALE Sosyal Takımlar ve Sosyal Stratejiler Dönemi 2012 yılında Google tarafından satın alınan Facebook’un en önemli sosyal pazarlama ajansı Wildfire, geçtiğimiz Ocak ayında şirketlerin sosyal stratejileri, takımları, politikaları ve bu alandaki bütçelerini inceleyen bir araştırma yayınladı. Rapora göre şirketler, şirketlerin sosyal medya departmanlarında çalışan kişiler, “sosyal takım” kavramı adı altında ele alırken, şirketlerin üzde 27’sinin sosyal takımlarında 50’den fazla çalışanın yer aldığı belirtiliyor. Şirketlerin ölçeklerine göre değişkenlik gösteren bu rakam, şirketlerin ölçekleri büyüdükçe artış gösteriyor. Şirketlerin sosyal stratejilerine değinen rapor, pazarlama departmanlarının şirketlerin sosal medya yönetimlerini yürüttüğünü ortaya koyuyor. Pazarlama departmanları yüzde 87.5 oranında sosyal medya stratejilerinin merkezinde yer alırken, halkla ilişkiler departmanı yüzde 66.5 oranıyla pazarlama departmanını takip ediyor. Sosyal strateji konusunu biraz derinleştirirsek, perakende şirketlerinin yüzde 98’inde halkla ilişkiler ve pazarlama departmanlarının şirketin sosyal medya stratejilerini belirlerken ortak karar veridiğini görüyoruz., Teknoloji şirketlerinin yüzde 48’inde satış departmanlarının sosyal stratejiye sonradan dahil olması dikkat çekici bir ayrıntı olarak göze çarparken, şirketlerin yarısının sosyal yönetimi hem ajans hem de kendi çalışanıyla devam ettirdiğini görüyoruz. Şirketlerin sosyal medya stratejilerini belirlemelerinin ardından ortaya “ne kadar bütçe” ayrılacağı sorunu çıkıyor. Şirketler, sosyal medya kampanyalarının başarılarını görerek, bu alandaki bütçelerini artırmaya gittiği görülüyor. Doğru stratejiyi belirleyip, bu doğrultuda bütçelerini oluşturan şirketler, işinin ehli sosyal medya takımları ve dijital ajanslarının yardımıyla kendi sosyal medya kimliklerini rahatlıkla oluşturabiliyorlar. Sosyal Medya KOBİ’ler İçin Olmazsa Olmaz! Kurumsal sosyal platform LinkedIn’in yaptığı araştırma, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler için sosyal medya kullanımının ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya göre küçük ve orta ölçekli şirketlerin yüzde 81’i sosyal medya kanallarını kullanıyor. Bunların arasından sosyal medyayı bir pazarlama aracı olarak kullanan şirketlerin oranı ise yüzde 94’ü buluyor. Sosyal medyayı aktif olarak kullanan şirketlerin yüzde 91’i sosyal medyanın marka bilinirliliğini artırdığını söylerken, yüzde 82’si ise yeni müşteri adaylarını bulmada sosyal medyanın kendilerine yardım ettiğini belirtiyor. Sosyal medya pazarlaması sayesinde büyümelerini büyük ölçüde artıran küçük ve orta ölçekli şirketlerin üçte biri, sosyal medya bütçelerini artırma yoluna gidiyor. Yani sosyal medyadaki potansiyelin farkına varan bu şirketler, sosyal medya pazarlamasına yatırım yapmaktan çekinmiyorlar. Bu noktada dijitalleşmeden kaçmayan KOBİ’ler için sosyal medya platformları, düşük maliyetleri ve sundukları verim ile, fiyat-performans dengesini oldukça sağlam bir şekilde kurmayı başarıyor. Sosyal mecralar üzerinde uygulayacakları kampanyalar ve eğer mümkünse dijital ajanslardan alınacak destek ile birlikte müşterileriyle daha sağlam bir bağ krumayı başaran KOBİ’lerin işletmelerini sağlıklı bir şekilde büyütebildiklerini görüyoruz. ekim14 • 59 60 • ekim14 ÖZEL DO SYA Ya z ı Gökhan Menge [email protected] G M ü ş t e r i v e f i r M a ar a s ı n dak i kö p r ü Çağrı Merkezleri Bir şirketin müşterisinin aklında bıraktığı görüntü, aslında hiç görmediği biriyle yaptığı telefon görüşmesinden ibaret olabilir. Çağrı merkezleri ile yaşanan tecrübeler, müşterinin tekrar aynı firmayı tercih etmesinde çok büyük önem taşıyor ünümüzde artık herkes, her yere erişebiliyor. Örnek olarak yurtdışından sipariş vermek pek çok kişi için günlük rutinin bir parçası. Bu bağlamda da Türkiye’deki firmaların kendilerini özelleştirmeleri için yapmaları gereken ilk hamle başarılı bir çağrı merkezi olarak akla geliyor. Ülkemizde çağrı merkezi sektörü de zaten sürekli büyümesi ve gelişen servis anlayışı ile firmalar ile müşterileri bir araya getirerek satış öncesi ve sonrasında iyi bir tecrübe yaşanmasına olanak tanıyor. Bir akşam eve dönerken eşinize “Bugün dışarıdan söyleyelim” diyorsunuz. İstanbul’daki evinize yemek siparişi vermek için aradığınız çağrı merkezinde ise Bingöl’de bir genç sizden sipariş alıp ihtiyacınızı karşılamaya yardımcı oluyor. Firmanın Müşteriyle Arasındaki Yegane Köprü Çağrı merkezleri çoğu zaman müşterilerin firmaları tanıdığı ve firma ile doğrudan iletişime geçtiği tek yer olabiliyor. Bu anlamda müşterinin gözünde oluşan marka algısını da belirleyebiliyor çağrı merkezleri. Müşteri çağrı merkezini aradığında yapacağı kötü bir görüşme bir daha marka ile çalışmamasına sebebiyet verebilirken, tam tersine çağrı merkezi elemanının hoş görüşü, ilgili davranışları da firmaya bağlı bir müşteri portföyü oluşturabiliyor. Müşterilerin çağrı merkezlerini ararken beklentileri çok yüksek olabiliyor. Özellikle teknik destek tarafını bir kenara bırakırsak, telekomünikasyon ya da bankacılık sektöründe müşterinin yüksek beklentileri, karşılığında kalifiye eleman ihtiyacı doğuruyor. Bu yüzden de çağrı merkezi çalışanlarının üniversitelerin önlisans programlarında ya da özel kurslarda gördükleri eğitimin yanında firmalar tarafından da özel bir eğitime tabi tutulması gerekiyor. Dünyada seat (koltuk anlamına gelse de ülkemizde çağrı merkezi masası olarak adlandırılıyor) başına maliyet 6 bin Avro ile ➤ ekim14 • 61 Çağrı Merkezlerindeki Çalışanlardan Neler Bekleniyor? Çağrı merkezleri tercihen üniversite mezunu olmak üzere, lise ve yüksekokul mezunlarına da kariyer imkanı sağlayabilen bir sektör. Her firmaya göre değişebilen bir kriter olmakla birlikte sektör genelinde çalışanların yaş ortalaması 24-26 aralığında. Çağrı merkezinin çalıştığı sektöre göre çalışanların yabancı dil bilmesi de gerekiyor. Özellikle yurtdışı firmalara çalışan Türk şirketlerinin çağrı merkezlerinde yabancı dil şart. Bunun dışında ülkemizde de yabancı ziyaretçilere hizmet veren, hepimizin bildiği “Press 9 for English” cümlesinden sonra 9’a bastığımızda karşımıza gelen çağrı merkezleri çalışanları da haliyle İngilizce biliyor. Çağrı merkezi müşteri temsilcisi, iş sağlığı ve güvenliği, çevre koruma, kalite kural ve yöntemleri çerçevesinde, yetkisi dahilinde ve tanımlanmış görev talimatlarına göre, çalışma öncesi hazırlık yapan, çağrı cevaplayan, çağrı sonrası backoffice işlemlerini yapan, iş organizasyonu yapan, çağrı merkezi bilgisayar uygulamalarını kullanan, mesleki gelişim faaliyetlerini yürüten nitelikli meslek elemanı konumunda bulunuyor. Üniversiteler Çağrı Merkezlerine de Eleman Yetiştiriyor Çağrı merkezlerinde müşteri temsilcilerine çalışmaya başlamadan önce eğitimler veriliyor. Eğitim başlıkları; “Çağrı Merkezi Mesleğine Adım Atmak ve Sizi Bekleyenler”, “Temel Çağrı Merkezi Dinamikleri”, “Temel Telefonda Profesyonel İletişim ve Diksiyon”, “Zor Çağrıları Ele Alma ve İkna Temelleri”, “Temel Satış Becerileri”ni içeriyor. Türkiye’deki birçok üniversitede Çağrı Merkezi Hizmetleri Ön Lisans Programı bulunuyor. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi, üniversitede alınan eğitim, başarılı bir kariyerin ilk adımını 62 • ekim14 atmak için kişilere sağlam bir zemin hazırlıyor. Bu eğitim sektörde elde edilen tecrübeyle birleştirildiğinde kariyer basamakları hızlı bir şekilde tırmanılabiliyor. İyi Bir İletişimci Olmak Gerekiyor Çağrı merkezi sektörü, kişiler için birçok kariyer fırsatı sunuyor. Çağrı merkezinde çalışmak öncelikle iyi bir iletişimci olmayı sağlıyor. İyi iletişimci olmak sadece iş hayatının değil, sosyal, özel hayatın da kalitesini artırmanın kapısını açıyor. Sektörümüz paralel ve dikey pozisyonları doldurmak için mevcut insan kaynağını kullanmak eğiliminde. Tüm çalışanlar için yürütülen eğitim faaliyetlerinin yanı sıra organizasyondaki çalışanların gelişimine odaklı çalışan akademik yapılar ile kapsamlı yedekleme ve yetiştirme programları uygulanıyor. Böylece mevcut çalışanlar bir sonraki pozisyona hazırlanıyorlar. İşletmenin operasyon dışındaki tüm birimleri de operasyona destek verdiğinden bu birimlere de çağrı merkezi çalışanlarından geçişler oluyor. İşletmenin her biriminde çağrı merkezinin havasını soluyan çalışanlar ile operasyon birimlerinin verimliliğine katkı sağlanıyor. Tüm bu olanaklar, gençlere kariyerleri için birçok avantaj sunuyor. Çağrı merkezi sektörü, alternatif çalışma modelleri ve esnek çalışma saatleri nedeniyle üniversite öğrencileri tarafından sıklıkla tercih edilen iş alanlarından. Sektörde yarı zamanlı çalışma modeline uygun olan pozisyonun daha çok müşteri temsilcisi pozisyonu olduğunu söylenebilir. Diğer sektörlerden farklı olarak çağrı merkezlerinde uygulanabilen evden çalışma modeli ile öğrenciler, özellikle engelli vatandaşlarımız ve ev hanımları da sektörümüzde çalışma imkanına kavuşarak ekonomiye dahil olabiliyorlar. ÖZEL DO SYA 8 bin Avro arasındayken ülkemizde ise 10 bin TL civarında. Bu anlamda işyerleri aslında ciddi bir yatırım yapıyor çalışanlara, fakat buna rağmen çalışanları çağrı merkezlerinde çalışma süreleri çoğu zaman kısa oluyor. Üniversite öğrencileri tarafından ya da freelance çalışmak isteyen kişiler tarafından da çağrı merkezleri ideal bir iş imkanı olarak ortaya çıkıyor. ➤ Anadolu Çağrı Merkezleriyle Gelişiyor Çağrı merkezi sektörü ülkemizde şirketler ve müşteriler arasında oluşturduğu köprü ile her iki tarafa da değer sağlıyor. 2014 yılında 80 binden fazla kişiyi istihdam eden sektörün önümüzdeki 5 yılda 100 bin kişiden fazla kişiye iş imkanı sağlaması bekleniyor. Ayrıca çağrı merkezlerinin büyük şehirlere kurulmasının bir gereklilik olmaması da özellikle Anadolu’daki şehirlerin gelişmesine olanak tanıyor. 43 üyesi ile birlikte sektörün yüzde 85’ini temsil eden Çağrı Merkezleri Derneği’nin IMI Conferences işbirliğiyle gerçekleştirdiği, Türkiye çağrı merkezi sektörü hakkında yapılmış en güncel ve kapsamlı araştırma olma özelliğini taşıyan çalışmanın sonuçları geçtiğimiz ay yayınlandı. Toplantının açılış konuşmasını yapan ve güncel pazar verilerini paylaşan ÇMD Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, sektörün büyüme trendinin devam ettiğini ve 2014 yılındaki pazar büyklüğünün 1,6 milyar dolara ulaştığını belirtti. Çağrı merkezi sektörünün istihdam yaratma ve bölgesel kalkınmaya destek konusunda en stratejik ve önemli sektörlerden biri olduğunu vurgulayan Tarakçı, sektörde sağlanan istihdamın 80 bin kişiye ulaştığını belirtti. 2014 yılı itibariyle Türkiye’de 43’ten fazla ilde çağrı merkezleri faaliyet gösteriyor. Türkiye’deki çağrı merkezi sayısının şu an yaklaşık 1.200 adet olduğu tahmin ediliyor. 100 Bin Kişiye İş İmkanı 2007 yılından 2014 yılına kadar olan çağrı merkezi istihdam artışının da ayrıntılı olarak ifade edildiği araştırma verilerine göre 2013 yılında 70.200 kişi olan Müşteri Temsilcisi sayısının % 14 artış göstererek 2014 yılı sonunda 80.000 kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Müşteri Temsilcisi sayısının artışında özellikle dış kaynak servis sağlayıcıların yaptığı yeni yatırımlar ile gelen istihdam artışı göze çarpıyor. İstihdamın coğrafi olarak dağılımı ise; % 42 İstanbul, % 8 Ankara, % 3 İzmir ve % 47 diğer Anadolu illerimiz şeklinde. Araştırma verilerine göre seat büyüklüğü ise geçtiğimiz yıla oranla yüzde 8 büyüme kaydederek 73.000’ e ulaştı. Toplam seat kapasitesinin % 28’ini telekomünikasyon sektörü oluşturmakta. Finans/ Sigortacılık sektörü % 22,1’lik oranla ikinci sırada yer alırken, Kamu sektörü ise % 8,7’lik oranla en çok seat kapasitesini kullanan üçüncü sektör konumunda bulunmakta. ➤ ekim14 • 63 2014 yılında da çağrı merkezlerinde çalışan Müşteri Temsilcilerinin yaş ortalaması gençlerin çağrı merkezi sektörünü tercih ettiğini gösterdi. Çalışanların % 44,5’i 21-24 yaş aralığında, % 26,7’si 25-29 yaş aralığında, % 14,6 30 yaş ve üzeri, % 14,2’si ise 18-20 yaş aralığında oldu. Araştırma kapsamında çalışanların eğitim durumları ise; % 35’i lise mezunu, % 27’si üniversite mezunu, % 25’i yüksekokul mezunu, % 11’i öğrenci olarak ortaya çıktı. ➤ Yeni Platform: Sosyal Medya Telefonun en iyi iletişim aracı olduğu dönemler artık geride kaldı denebilir. Neredeyse dünya üzerindeki her insanın bir şekilde dahil olduğu sosyal ağlar da artık müşteriler tarafından firmayla iletişim için kullanılabiliyor. Sosyal medyayı kullanmayan şirketlerin müşteri gözünde 1-0 mağlup başladığı da apaçık ortada. Bu yüzden şirketlerin pek çoğu sadece sosyal medya üzerinden kullanıcıların sorularını ve taleplerini yanıtlayan elemanlar istihdam ediyorlar. Şirketlerin sosyal medya üzerindeki kurumsal ya da müşteriye yakın duruşları müşterinin gözünde bir algı oluşturmaya yarıyor. Diğer yandan müşteriler de doğrudan firma ile sosyal medya üzerinden iletişime geçiyorlar. Bu iletişimin karşılıksız kalması da müşteri gözünde firmanın değerini düşürebilecek bir etken. Firmaların bazıları sosyal medya kanalları üzerinden gelen tüm soruları doğrudan cevaplamaya özen gösteriyor. Bazı firmalar ise bunun yerine iletişime geçen müşteriden bir iletişim numarası isteyerek çağrı merkezi çalışanlarını müşterinin ihtiyacını karşılayacak şekilde yönlendirebiliyorlar. Bu bağlamda rahatlıklar artık çağrı merkezlerinin bir diğer karşıladığı ihtiyacın da sosyal medya olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelişen Yazılımlar ile Gelişen Çağrı Merkezi Sistemleri Günümüzde artık çağrı merkezleri telefon üzerinden daha ok bilgisayarlar üzerinde çalışıyor diyebiliriz. CRM sistemlerinin gelişmesi ve tüm çağrı merkezlerinin artık VoIP sistemlerini kullandığı düşünüldüğünde, birbirleriyle uyumlu çalışan sistemler çok daha önemli hale geliyor. CRM yazılımları sayesinde çağrı merkezi çalışanları, arayan kişinin bilgilerine anında ulaşabiliyor ve buna göre müşterinin ihtiyaçlarına göre daha ayrıntılı cevaplar verebiliyor. Çağrı merkezi çalışanları örnek olarak müşterinin daha önceki Üniversite Düzeyinde Çağrı Merkezi Eğitimi Türkiye çağında toplamda 18 üniversitede önlisans düzeyinde Çağrı Merkezi Hizmetleri Ön Lisans Programı yapılıyor. Öğrenciler programlara tam zamanlı olarak katılabildikleri gibi isterlerse Açık Öğretim Fakültesi sayesinde uzaktan eğitim seçeneğiyle de eğitimlerini alabiliyorlar. Bu üniversiteler toplamda her yıl 1575 mezun vererek sektöre kalifiye eleman sağlıyorlar. Ülkemizde çağrı merkezi sektörünün gelişimine paralel olarak nitelikli eleman ihtiyacı da artıyor. Bu nedenle sektöre ilgi duyan ve bu alanda eğitim alarak mesleki anlamda uzmanlaşmak isteyenlere uzaktan eğitim yoluyla sektörde istihdam edilme imkânı sağlanması amaçlanmakta. Programa katılan öğrenciler 2 yıllık eğitimin sonunda Çağrı Merkezi Meslek Elemanı sıfatı ile fakültelerinden diplomalarını alarak meslek hayatına atılabiliyorlar. Ön Lisans Programı Olan Üniversiteler 1 Akdeniz Üniversitesi ANTALYA 2 Anadolu Üniversitesi ESKİŞEHİR 3 Atatürk Üniversitesi ERZURUM 4 Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi BİLECİK 5 Bingöl Üniversitesi BİNGÖL 6 Bitlis Eren Üniversitesi BİTLİS 7 Bülent Ecevit Üniversitesi ZONGULDAK 8 Cumhuriyet Üniversitesi SİVAS 9 Düzce Üniversitesi DÜZCE 64 • ekim14 10 Erzincan Üniversitesi ERZİNCAN 11 Giresun Üniversitesi GİRESUN 12 K.Maraş Sütçü İmam Üniversitesi KAHRAMANMARAŞ 13 Karadeniz Teknik Üniversitesi TRABZON 14 Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi BURDUR 15 Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi NEVŞEHİR 16 Okan Üniversitesi İSTANBUL 17 Ondokuz Mayıs Üniversitesi SAMSUN 18 Süleyman Demirel Üniversitesi ISPARTA ÖZEL DO SYA Engelliler İçin İş İmkanı Ülkemizde görme engelli bireylerin toplumla bütünleşmesi, bireysel ve sosyal yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri açısından eğitim olanaklarının artırılması ve yaygınlaştırılması önemli bir gereklilik olarak öne çıkıyor. Ayrıca mesleki statüleri açısından, engelli çalışanların gelir düzeyinin, benzer özgeçmişe sahip ancak görme engelli olmayan çalışanlara göre daha düşük olduğu da toplumsal alanda yaşanan önemli sorunlardan biri konumunda. Görme engellilere hem meslek kazandırılması hem de Türkiye’nin en hızlı gelişen sektörlerinden biri olan çağrı merkezi sektöründe kariyer yolu açılması hedefleniyor. Son bir kaç yıldır ülkemizde başlatılan çağrı merkezi için kalifiye eleman yetiştiren kurslarda eğitim gören gençler, çağrı merkezlerinde istihdam ediliyorlar. Engelli bireyler için özel olarak geliştirilmiş yazılımlar sayesinde eğitim süreci de mümkün olduğunca hızlı ilerliyor ve konusunda uzman çalışanlar yetiştiriliyor. taleplerini ya da sorunlarını anında ekranlarında gördüklerinden buna göre müşteriye alternatif çözümler üretebiliyorlar. Yönetici tarafında CRM sistemleri sayesinde çağrı merkezi çalışanlarının performans raporları rahatlıkla listelenebiliyor. Buna göre çalışanların ihtiyaçları doğrultusunda performanslarının yükseltilmesi de mümkün oluyor. Ayrıca aktif çağrı dinleme sistemleri sayesinde ekip liderleri isterlerse görüşmelerde konuya dahil olup hem sorunun çözümüne fayda sağlayabiliyor, hem de yine müşteri tarafında güven duygusu yaratıyor. Web tabanlı olarak çalışabilen bu sistemler ayrıca evden çalışan çağrı merkezi elemanlarının da rahatlıkla tüm bilgilere ulaşmasını mümkün kılıyor. Evden çalışan kişilerin dahi molaları belirli bir limitleme dahilinda olduğundan yine performans takibi rahatlıkla gerçekleştirilebiliyor. ekim14 • 65 HABER SO N SAYFA Potansiyeli Sonsuz Bir Servis: Çağrı Merkezleri Ülkemizde son yıllarda hızlı büyümesini sürdüren çağrı merkezi sektöründe artık hedefimiz dünyanın sayılı ülkelerinden birisi haline gelmek. Bunun içinde global şirketlerin ilgisini çekecek kalitede, global servis verebilecek kalifiye elemanlara ihtiyacımız var Ç ağrı merkezleri ülkemizde çok önemli bir yer tutuyor. İnternet her ne kadar artık 7’den 70’e herkes tarafından kullanılıyor olsa da bazı konularda insanların internet üzerinden yapılan işlemlere güvenmediği sonucu ortaya çıkıyor. Bu yüzden de yine telefon üzerinde yapılan işlemler vazgeçilmez bir hal alıyor. Ayrıca yine telefon üzerinde gerçek bir insan ile görüşmek de insana güven duygusu verdiği için tercih ediliyor. Telefonda görüşme sırasında kaşınızdaki insan ile tek iletişiminiz ses olduğundan, özellikle çalışan tarafında sonsuz çeşitlilik imkanı sunuluyor. Çalışanlar bu sayede evden serbest biçimde çalışabiliyor ya da özellikle engelli vatandaşlar için biçilmiş kaftan bir çalışma fırsatı ortaya çıkıyor. Fakat çağrı merkezi çalışanlarının aldıkları özel eğitimler fark yaratmada çok önem taşıyor. Sektör Dallanıyor Global Sektör CRM yazılımları ile artık çağrı merkezlerinde çalışanların takibi ve bunun yanında işyerinin performansının toplu takibi de oldukça kolay bir hal aldı. Sorunların kolaylıkla görülmesi, devamında kolaylıkla çözüm üretilmesini mümkün kılıyor. Ayrıca çalışanların performanslarının yükselmesine odaklı olarak yeni sistemler ile ruh halleriyle ilgili dahi bilgi alınabiliyor. Umuyorum ki önümüzdeki yıllarda global bir şirketin çağrı merkezini aradığımda çok düzgün bir İngilizce konuşmayı başaran ve Türkiye’de konuşlanmış bir çağrı merkezi elemanı ile görüşebileceğiz. Ülkemizde üniversitelerde sektöre eleman yetiştirmek için 2 yıllık önlisans programı veriyor . İngilizce eğitimini de almış olarak öğrenciler mezun oluyorlar. Çalışacakları sektöre yönelik özel eğitim devreye giriyor bu noktadan sonra da. Yabancı menşeili şirketlerin çağrı merkezini aradığınızda ya da onlar tarafından arandığınızda karşınızda görüştüğünüz kişi büyük bir ihtimalle aksanından açıkça belli eden bir Hintli ya da Çinli olabiliyor. Bu da çağrı merkezi sektörünün aslında yer bağımsız olduğunu açıkça gösteriyor. Ülkemiz çağürı merkezi sektörü de zaten halihazırda yurtdışına servis satıyor. Sektörün büyüme potansiyeli ise sonsuz. Gelişen iletişim anlayışıyla artık müşterilerin şikayet ve talepleri sadece telefon ya da resmi internet sitesi üzerinden ulaşmıyor firmalara. Bunun yerine neredeyse internet erişimi olan herkesin kullandığı Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar üzerinden de şirketlere ulaşım oldukça rahat. Günümüzde bazı firmalar sosyal medya tarafını tamamen boşlarken, bazıları ise bu yeni iletişim biçiminin öneminin farkına çoktan vardı bile. Sosyal medya üzerindeki iletişim aslında alışılagelmiş çağrı merkezlerinden farklı değil. Bu yüzden kalifiye çağrı merkezleri elemanları, müşteri sorunlarını çözmek için sosyal medya üzerinden de destek veriyorlar. Tabii bazı firmalar daha da kolayına kaçıp müşterilerinden iletişim numarası isteyerek yine çağrı merkezi üzerinden, telefon ileiletişimi gerçekleştiriyorlar. C M Y CM MY CY CMY K Yazılım Desteği İle Kolay Takip Gökhan Menge [email protected] 66 ocak’12 35