Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 2(1):
Transkript
Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 2(1):
Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 6(1): 20-27, 2015 (Journal of Anatolian Natural Sciences) Araştırma Makalesi Balık Çiftliklerinin Ekolojik Tahribatına Bir Örnek: Bakterilerdeki Antibiyotik Dirençliliğine Etkileri, İskenderun Körfezi Tamer AKKAN 1* Ayşenur ÖZŞAVLI 2 Sadık DİNÇER 3 1. Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Giresun. 2. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Kilis. 3. Çukurova Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Sarıçam, Adana. * [email protected] Özet: Bu çalışmada İskenderun Körfezi’nde balık çiftlikleri tarafından kontamine edilen deniz suyundan izole edilen Gr(-) bakterilerin antibiyotik dirençlilik düzeyleri araştırılmıştır. Balık çiftlikleri civarındaki deniz suyundan toplam 115 izolat elde edilmiş ve VITEK II Compact System ile sırasıyla E. coli (78), Pseudomonas fluorescens (14), Pseudomonas luteola (12), Acinetobacter baumannii complex (6), Aeromonas salmonicida (2), Sphingomonas paucimobilis (2) ve Acinetobacter haemolyticus (1) olarak Excellent ve Good seviyesi arasında değişen düzeyde tanımlanmıştır. Tüm izolatların %96’sında eritromisine, %89’unda streptomisine, %87’sinde sefazoline, %83’ünde amfisiline, %77’sinde nalidiksik asit, karbopenem ve sülfaxometazole ve %76’sında tetrasikline karşı dirençlilik belirlenmiştir. Ayrıca tüm izolatların %79’unun ÇAD değeri referans değerden daha yüksek olarak saptanmıştır. Sonuç olarak bu çalışmada balık yetiştiriciliği faaliyeti ile kontamine edilmiş deniz suyundan izole edilen Gr(-) bakterilerin önemli düzeyde antibiyotiklere karşı dirençli olduğu gösterilmiş ve bu durumun halk sağlığı açısından potansiyel risk taşıdığı belirtilmiştir. Ayrıca, bu atıkların deniz tabanında birikmesinin civardaki balıklara ve denizel ortamdaki biyoçeşitliliğe doğrudan zarar verebileceği ön görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Antibiyotik, Dirençlilik, Bakteri, İskenderun Körfezi. An Example of Ecological Damage in Fish Farms: Effects of Antibiotic Resistance in Bacteria, İskenderun Bay Abstract: In this study, were investigated that resistance levels of antibiotic in gram negative bacteria isolated from sea water contaminated by fish farm cages in İskenderun Bay. A total of 115 Gram (-) bacteria were isolated and identified at probability levels ranging from excellent to good with VITEK II Compact System, E. coli (78), Pseudomonas fluorescens (14), Pseudomonas luteola (12), Acinetobacter baumannii complex (6), Aeromonas salmonicida (2), Sphingomonas paucimobilis (2), Acinetobacter haemolyticus (1), respectively. Antibiotic resistances of all isolates were at high percentages of erythromycin (%96), streptomisin (89%), cefazoline (87%), amfisiline (83%), nalidixic acide, Carboxypenicillin, trimetofrin-sülfamethaksol (77%) and tetrasikline (76%), respectively. Moreover, MAR index values were found to be higher than 0.2 for 79% of all isolates. The result of this study have indicated that an important proportion of gram-negative bacteria isolated from sea water contamineted with fish farming waste discharge was resistant to antibiotics and this situtiation carries a potential risk for publich health. In addition, the accumulation of this sewage on the seafloor under and around fish farms directly harms marine biodiversity. Keywords: Antibiotic, Resistance, Bacteria, Iskenderun Bay. Giriş Dünyada ve ülkemizde hızla artan nüfus, özellikle gıda gereksiniminin karşılanması açısından sorun oluşturan boyutlara ulaşmıştır. Karasal kökenli gıda kaynaklarının üretim ve tüketiminin üst sınırına yaklaşıldığı günümüzde, insanoğlu dikkatini su kaynaklarına yöneltmiştir. Önemli gıda rezervlerinden olan su kaynakları özellikle hayvansal protein açığının kapatılması açısından büyük bir potansiyel oluşturmaktadır. Büyük boyutlarda olumsuz müdahaleler olmadığı sürece devamlı olarak kendini yenileyebilen su kaynaklarından ürün iki ana yöntemle elde edilmektedir. Bunlar avlama ve - 20 - Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 6(1): 20-27, 2015 (Journal of Anatolian Natural Sciences) yetiştiriciliktir (Şahin, 1994). Avcılık yolu ile balık üretiminin % 1-2’den daha fazla yıllık artış gösteremeyeceği, hatta fiziksel ve biyolojik kapasite, giderek bozulan çevre şartları ve avlanma giderlerindeki artışlar nedeniyle gittikçe azalacağı, kültür balıkçılığının ise geleneksel balıkçılıktaki bu azalmayı telafi edebileceği ileri sürülmektedir. Bu nedenlerle, artan su ürünleri talebinin karşılanmasında kültür balıkçılığına olan ihtiyaç her geçen gün daha da artmaktadır (Muir ve Beveridge, 1994). Hayvansal kaynaklı gıdalar içinde yer alan balık eti; protein, vitamin ve mineral bakımından zengin, sindirimi kolay bir besin kaynağıdır. Bu özelliklerinin yanı sıra yapısal özellikleri bakımından yumuşak ve sulu olması, bağ dokusunun çok az olması (%2), pH’sının 6.8-7.2 arasında olması, doymamış yağ asitlerinden zengin olması, iç organları çıkartılmadan piyasaya sunulması nedeniyle mikroorganizmaların üremesi ve gelişmesi için uygun bir ortam oluşturmakta ve bunun sonucu olarak da yeterli hijyenik ve teknolojik koşullarda muhafaza edilmediği takdirde insan sağlığı açısından risk oluşturmaktadır (Tolgay ve ark., 2001). Yine bir başka araştırmaya göre balık etinin bulunduğu su ortamının bozulmasından doğrudan etkilendiği belirtilmektedir (Özden ve Gökoğlu, 1996). Giderek artan dünya nüfusu ve yaşam standardının yükselmesi fazla miktarda ve iyi nitelikli hayvansal kaynaklı besinlerin üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bunu sağlamak için, hayvanların bakım ve beslenmesi ile genetik yapısının iyileştirilmesi yanında, besi durumu ve verimlerini artırmak amacıyla yem katkı maddeleri; antibiyotikler, iyonoforlar, hormon etkisine sahip büyüme ajanları gibi maddelerin kullanılması önemli yer tutmaktadır (Kaya ve ark., 1997). Çevre ve Orman Bakanlığı’nın (Nisan, 2006) yayınladığı balık çiftlikleriyle ilgili ÇED Raporuna göre; “Balık çiftliklerinin verimliliğini arttırmak için hastalık ve parazit önleyici kimyasal maddeler suya katılmaktadır. Yetiştirilen balık sayısı fazla olduğunda, hastalık oluşma ve yayılma riskinin de yüksek olması göz ardı edilmemelidir. Böyle bir durum olduğunda, daha fazla miktarda kimyasalın (antibiyotik, organofosfat vb.) suya eklenmesi gerekecektir. Eklenen bu tür kimyasallar doğal sucul yaşamı etkileyebilmekte ve tüm ekosisteme zarar verebilmektedir. Kimyasallar çok hızlı çözündüğünden açık sistemlerde uygun miktarlarda kimyasal kullanmak gerekmektedir. Kimyasal kullanılırken bunların balıklarda biyoakümülasyona neden olabileceği de unutulmamalı, bu maddelerin kullanımı sınırlandırılmalıdır” ifadesi kullanılmıştır. Verim artırıcı amaçlarla rasyonlara katılan antibiyotikler, performansı artırmakla birlikte, kas ve diğer bazı organlarda birikebilmekte; süt, yumurta gibi hayvansal ürünlere geçebilmekte ve daha da önemlisi, bu antibiyotiklere karşı, Escherichia ve Salmonella gibi patojen bakteriler, dirençli yeni suşlar geliştirebilmektedirler. Bu tip gıdalarla beslenen insanlarda, söz konusu antibiyotikler zamanla birikebildiği gibi, bu insanların bünyelerinde aynı zamanda söz konusu bakterilerin dirençli yeni suşları da gelişebilmektedir. Dolayısıyla, böyle kişilerde bakteriyel hastalıklara karşı kullanılan antibiyotiklerin ya dozları artırılmakta ya da yeni tip antibiyotikler kullanılmaktadır (Aarestrup, 1998). Ayrıca, Çelikkale ve ark. (1999), bakteriyel hastalıkların tedavisinde kullanılan antibiyotik ve diğer amaçlarla kullanılan kimyasalların yakın çevredeki çeşitli canlılarda (bunlara örnek balık, midye, karides, ıstakoz) biyoakümülasyona uğradığını ifade etmişlerdir. Bazı çalışmalarda ise, antibiyotiklerin biyoakümülasyonunun haricinde sucul ortamlarda ve sedimentlerde aylarca etkin kaldığı gösterilmiştir (Pouligen ve Le, 1996; Hirsch ve ark., 1999). Bu nedenlerle bu çalışmada İskenderun Körfezi’ndeki balık çiftlikleri tarafından kontamine edilen deniz suyundan izole edilen Gr(-) bakterilerin antibiyotik dirençlilik düzeyleri araştırılmış ve olası risklerin ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Materyal ve Yöntem İskenderun Körfezi’ndeki balık çiftliklerinin bulunduğu noktalardan, hem kıyı şeridi boyunca hem de denizden balıkçı gemisi yardımıyla her 100 m de steril bakteriyolojik su numune şişesi kullanılarak, deniz yüzeyinden 20 cm aşağından su örnekleri (250 ml) alınmıştır. Alınan örnekler soğuk zincirde 4 saat - 21 - Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 6(1): 20-27, 2015 (Journal of Anatolian Natural Sciences) içerisinde laboratuvara getirilmiştir (APHA, 1992). Deniz suyu örneklerinden alınan 1 ml su örneği, steril saf su içerisinde seri sulandırma ile Mac Conkey agar (Merck) ve EMB agarda (Merck) petriye yayma tekniği kullanılarak Gr(-) bakteri izolasyonu yapılmıştır. İzolasyonu yapılan bakterilerin antibiyotik dirençlilik testlerinin ve identifikasyonunun yapılabilmesi için PCA agarda (Merck) stok kültürleri hazırlanmıştır. Antibiyotik Dirençlilik Testleri Antibakteriyal hassasiyet testi agar difüzyon testi ile (Bauer ve ark., 1966) 11 farklı sınıfı temsil eden toplam 18 antimikrobiyal disk (BD) ile Mueller-Hinton Agar (Fluka) kullanılarak belirlenmiştir. Kullanılan antibiyotikler; amikasin (AN, 30 µg), amfisilin (AM,10 µg), nalidiksik asit (NA, 30 µg), kloramfenikol (C,30 µg), tetrasiklin (TE,30 µg), nitrofrantoin (F/M, 300 µg), streptomisin (S, 10 µg), gentamisin (GM, 10 µg), imipenem (IPM, 10 µg), sefazolin (CZ, 30 µg), meropenem (MEM, 10 µg), seforoksim (CXM, 30 µg), sefepim (FEP, 30 µg), trimetofrin-sülfamethaksol (SXT, 1.25 ve 23.75 µg), ciprofloxacin (CIP, 5 µg), carboxypenicillin (CB, 100 µg), cefotaxime (CTX, 30 µg), erythromycin (E, 15 µg). Antibakteriyal etkinin doğrulanması için Mueller-Hinton agar içeren petrilerde diskler kullanılacak ayrıca referans suş olarak E. coli ATCC 25922 ve Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853 kullanılmıştır (NCCLS, 1997). Çoklu Antibiyotik Dirençlilik (ÇAD) İndeksi ÇAD indeks değerleri (a/b: “a” izolatın dirençli olduğu antibiyotik sayısını temsil etmekte “b” ise izolata karşı denenen antibiyotik sayısını temsil etmektedir) her izolat için hesaplanmıştır. Eğer izolat insan ya da hayvan kaynaklı antibiyotiklere yoğun miktarda maruz kalmış ise o zaman 0.2 den daha yüksek bir ÇAD indeks değeri ortaya çıkmaktadır. Eğer antibiyotik çok nadir kullanılmışsa ya da hiç kullanılmamışsa ÇAD indeks değeri 0.2’den küçük ya da 0.2’ye eşit olarak gözlemlenmektedir (Krumperman,1985). İzolatların İdentifikasyonu Tüm izolatlar fenotipik karakterlerine, Gr boyanmalarına, oksidaz ve katalaz reaksiyonlarına, hareket, OF glikoz ve jelatin eritme testlerine tabi tutulmuşlardır. Bu testler Cowan (1974) ve Lemos ve arkadaşlarının (1985) prosedürlerine göre yapılmıştır ve son identifikasyon VITEK II (Biomerieux) identifikasyon sistemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bulgular ve Tartışma İzolatların özellikle AM, NA, CZ, TE, CIP, E, S, SXT ve CB’ de dirençlilik düzeyinin %70 gibi yüksek bir değeri aştığı belirlenmiştir. Ayrıca toplam 115 izolatın hiç birinde IPM’ye karşı direnç saptanamamıştır (Şekil 1). Matyar ve ark. (2009) İskenderun Körfezi’ndeki bazı balık türlerinden izole ettikleri bakterilerin antibiyotik dirençlilik sonuçları incelendiğinde IPM’ ye karşı dirençlilik, solungaçtan izole edilen bakterilerde belirlenememişken, bağırsak izolatlarında bu oran %5,3 olarak belirtilmiştir. Yine aynı çalışmada solungaçlardan izole edilen bakterilerin %12,9’u TE’ ye karşı dirençli iken, bağırsak izolatlarında bu oran %5,3 olarak, SXT dirençliliği ise solungaç izolatlarında %3,2 iken bağırsak izolatlarında %9,3 olarak belirtilmiştir. Bizim çalışmamızda izolatların %76’sının TE’ye karşı ve %77’sinin SXT’ ye karşı dirençli olduğu ortaya çıkartılmıştır. - 22 - Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 6(1): 20-27, 2015 (Journal of Anatolian Natural Sciences) Şekil 1. İzolatların Antibiyotik Dirençlilik Düzeyleri (%). Matyar ve ark. (2010) İskenderun Körfezi’ndeki yapmış olduğu diğer bir çalışma incelendiğinde organize sanayi bölgesi civarındaki alanda izole edilen Aeromonas streptomisine karşı dirençlilik düzeyi %35,7 iken bizim çalışmamızdaki iki izolatta da saptanmıştır. Buna ek olarak iki izolatımızında AM, CZ, CM, FM, E ve S’ye karşı tam direnç belirlenmiştir. sonuçları spp.’lerin dirençlilik gösterdiği Mudryk ve ark. (2010) Baltık Denizi’nin güney kıyılarında yapmış oldukları çalışma sonuçları incelendiğinde deniz suyundan izole ettikleri 49 bakterinin 19’unun test edilen tüm antibiyotiklere karşı hassas olduğunu, geriye kalan 30 izolatında en az 1 antibiyotiğe karşı dirençli olduğunu saptamışlardır. Ayrıca dirençli bulunan 30 izolatın antibiyotik dirençlilik düzeyleri incelendiğinde AM %12, C %8,3, CIP %4,2, E %6,3 ve CXM %8,3 olarak belirtilmiştir. Ayrıca Lee ve arkadaşlarının (2009) Malezya’da yapmış oldukları çalışmada tatlı su kaynağından izole etikleri bakterilerin antibiyotik dirençlilik düzeylerini sırasıyla TE %78,4, E %53,8, NA %57 ve AM %65,4 olarak ortaya koymuşlardır. Oysaki yapmış olduğumuz çalışmada elde edilen izolatlarımızın dirençlilik düzeylerinin AM (%83,2), C (%12,6), CIP (%71,4), E (%95), CXM (%66,4) ve NA’da (%74,4) yüksek düzeyde, TE’de (%75,6) ise biraz düşük düzeyde olduğu ortaya konmaktadır. Farklı niteliklerdeki bu çalışmalar kapsamında elde ettiğimiz antibiyotik dirençlilik düzeyleri ele alındığında balık çiftliklerinin lokalize olduğu İskenderun Körfezi deniz sularına doğrudan veya dolaylı yollarla insan ya da hayvan kaynaklı kontaminantların deşarj edildiği sonucuna varılmaktadır. Deniz suyundaki antibiyotik dirençliliğin çok yüksek düzeyde olmasının sebebinin bilinçsiz antibiyotik kullanımından da meydana geldiğini belirtmek gerekmektedir. Sonuçlar ele alındığında söz konusu lokalizasyondaki balık çiftliği işletmecilerinin ve yöre halkının bilinçli antibiyotik kullanımına teşvik edilmesi gerektiği ve durumun ciddiyetinin anlatılması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini ortaya konmaktadır. Aksi halde turizm faaliyetleri açısından da İskenderun Körfezi için son derece önemli bir lokalizasyonda bulunan alandaki antibiyotik dirençlilik düzeylerinin giderek artması ilerleyen zamanlarda yaşanması muhtemel olan su kaynaklı salgınlarda tedavisi zor bir sürecin yaşanmasına olanak sağlayabilir. - 23 - Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 6(1): 20-27, 2015 (Journal of Anatolian Natural Sciences) Şekil 2‘de izolatlardan ÇAD değeri referans değer ≥0,2 olan Gr (-) bakterilerin sayıları gösterilmektedir. 115 izolatın 91’inin ÇAD değeri referans değerden büyük olduğu ortaya konmaktadır. Ayrıca, 76 izolatta ise ÇAD değerinin 0,7 olduğu göze çarpmaktadır. Dolayısıyla örneklemenin yapıldığı alandaki deniz ekosisteminin insan ya da hayvan kaynaklı antibiyotiklere yoğun miktarda maruz kaldığı söylenebilmektedir (Krumperman,1985). Ayrıca çoklu antibiyotik dirençliliği taşıyan sucul bakterilerin Dünyanın birçok bölgesinde önem taşıdığı unutulmamalıdır. Çünkü, birçok sucul bakterinin gerek sucul ekosistemdeki canlılar gerekse de bu sucul ekosistemle ilişki halinde bulunan diğer canlılarda ciddi hastalıklara yol açtığını gösteren çok sayıda araştırma mevcuttur (Calomiris ve ark., 1984; Messi ve ark., 2005; Lobova ve ark., 2008) . Özellikle izolasyonun gerçekleştirildiği alanın rekreasyon faaliyetlerinin yoğun olarak sürdürüldüğü körfez kıyısına yakın olduğundan ÇAD değerinin bu derecede yüksek oranda olması durumun ciddiyetini daha da arttırmaktadır. Şekil 2. ÇAD Değerlerine Göre İzolat Sayısı. Tablo 1’de balık çiftliklerinin lokalize olduğu akuatik ortamdan izole edilen Gr (-) bakterilerin tür düzeyinde identifikasyon sonuçları ve antibiyotik dirençlilik profilleri gösterilmektedir. Sucul ortamlarda fekal kirlilik indikatörü olarak bilinen E. coli’nin %68 gibi yüksek oranda izole edilmesi balık çiftliklerinin bulunduğu deniz suyuna doğrudan veya dolaylı yollar ile fazla miktarda kanalizasyon atıklarının bulaştığını göstermektedir. Goyal ve arkadaşlarının 1979 yılında yapmış oldukları çalışmaya göre de deniz sedimentlerinde ve kirli deniz sularında enterik bakterilere rastlandığı bildirilmiştir. Dolayısıyla söz konusu akuatik kolondaki canlıların primer dereceden risk altında olduğu ortaya konmaktadır. 115 izolatın %6’sını oluşturan Acinetobacter spp. lerin doğada, toprak ve sularda yaygın olarak bulunduğu, fırsatçı patojen olarak hastane ortamlarına yerleşip hastanede yatan hastalarda ve immun sistemi baskılanmışlarda ciddi hastane enfeksiyonlarına neden olduğu rapor edilmiştir. Özellikle Acinetobacter baumannii, hastane kaynaklı enfeksiyonlarda, klinik örneklerden en fazla izole edilen tür olarak tanımlanmaktadır (Koneman ve ark.,1992). Ayrıca çoklu antibiyotik dirençli olup nozokomiyal patojen olarak sıklıkla karşılaşılmakta, nonfermentatif bakterilerdendir. Bu tip çoğul dirençli bakterilerle oluşan enfeksiyonlarda ise mortalite riskinin arttığı belirtilmektedir (Akalın, 1999). - 24 - Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 6(1): 20-27, 2015 (Journal of Anatolian Natural Sciences) Tablo 1. Tür Düzeyinde Antibiyotik Dirençlilik Düzeyleri (a= Direnç Görülen İzolat Sayısı, b= Direnç Görülen İzolat Yüzdesi, n= Toplam İzolat Sayısı). Antibiyotikler İdentifikasyon Sonucu (n) E.coli (78) Pseudomonas fluorescens (14) Pseudomonas luteola (12) Acinetobacter baumannii complex (6) Aeromonas salmonicida (2) Sphingomonas paucimobilis (2) Acinetobacter haemolyticus (1) a b a b a b a b a b a b a b İdentifikasyon Sonucu (n) E.coli (78) Pseudomonas fluorescens (14) Pseudomonas luteola (12) Acinetobacter baumannii complex (6) Aeromonas salmonicida (2) Sphingomonas paucimobilis (2) Acinetobacter haemolyticus (1) a b a b a b a b a b a b a b AM 71 89.9 4 28.6 12 100 6 100 2 100 0 0 1 100 S 73 92.4 10 71.4 11 91.7 5 83.3 2 100 0 0 1 100 AN 1 1.3 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 SXT 70 88.6 0 0 11 91.7 5 83.3 1 50 0 0 1 100 NA 67 84.8 3 21.4 11 91.7 5 83.3 1 50 0 0 1 100 C 10 12.7 0 0 1 8.3 0 0 0 0 0 0 1 100 CZ 66 83.5 14 100 11 91.7 6 100 2 100 1 50 0 0 CTX 59 74.7 0 0 11 91.7 5 83.3 1 50 0 0 0 0 CXM 61 77.2 0 0 11 91.7 5 83.3 2 100 0 0 0 0 MEM 1 1.3 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 TE 68 86.1 0 0 12 100 5 83.3 1 50 0 0 1 100 FEP 56 70.9 1 7.1 11 91.7 5 83.3 1 50 0 0 0 0 FM 6 7.6 0 0 0 0 1 16.7 2 100 0 0 1 100 GM 57 72.2 0 0 11 91.7 5 83.3 0 0 0 0 0 0 CIP 67 84.8 0 0 11 91.7 5 83.3 1 50 0 0 1 100 CB 70 88.6 0 0 12 100 5 83.3 1 50 0 0 1 100 E 74 93.7 14 100 12 100 6 100 2 100 1 50 1 100 IPM 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 İzolatların %10.4’ünü oluşturan Pseudomonas fluorescens düşük virulansa sahip olmasına rağmen potansiyel bir patojen olarak düşünülmektedir. Pseudomonas fluorescens’in balıklarda dalakta beyaz nodüller ve hava kesesinde apseler oluşturduğu bildirilmektedir. Ayrıca septisemiyede sebep olabilir (Daly, 1999). Ayrıca ülkemizde Gökkuşağı alabalığı kuluçkahanelerinde görülen yavru ölümlerinin nedeni olarak Sapanca’da Pseudomonas fluorescens gösterilmiştir (Akaylı ve Timur, 2004).Dolayısıyla balık çiftlikleri deniz suyundan bu tür fırsatçı patojenlerin izole edilmesi olumsuz koşulların elverişli hale gelmesiyle birlikte gerek sağlıksız balıketine gerekse de toplu balık yavrusu ya da ergin ölümlerine sebep olabilir. Aeromonadaceae familyasında yer alan Aeromonas salmonicida insanlar için patojen olmayıp, tatlı su balıkları için yüksek derecede patojen özelliğe sahiptir ve hastalık balık çiftliklerinde önemli kayıplara yol açmaktadır (Erol,1997). Sonuç ve Öneriler Çalışmamız giderek artan ülke nüfusunun sonuçlarından biri olan besin kaynaklarının kültür ortamlarında üretilmesinin çevrede yol açtığı tahribatın kesin çizgilerinin belirlenmesi açısından büyük bir önem teşkil etmektedir. Bu alanda ülkemiz sınırları içerisinde yapılmış ilk çalışma özelliği göstermektedir. Ülkemiz açısından gerek balıkçılık, gerek endüstri, gerekse de turizm faaliyetleri ele alındığında son derece önemli bir lokasyonda yer alan İskenderun Körfezi’nin ülke ekonomisine olan katkısı göz önünde bulundurulduğunda körfez ekosisteminde oluşacak geri dönüşümü olmayan hasarların mikrobiyolojik yönden geniş bir değerlendirmesi yapılarak şu sonuçlar ortaya çıkartılmıştır. - 25 - Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 6(1): 20-27, 2015 (Journal of Anatolian Natural Sciences) Hatay ili için son derece önemli bir turizm mekanı olan Arsuz İlçesi’ne doğru lokalize olmuş balık çiftliği etrafındaki deniz suyundan alınan numunelerden izole edilen bakterilerin yüksek derecede antibiyotik dirençlilik düzeyine sahip olduğu, izole edilen bakterilerin ve sahip oldukları dirençlilik düzeylerinin gerek söz konusu balık çiftliğindeki üretim açısından gerekse de akuatik alandaki diğer su ürünleri ve bu su ürünleri ile doğrudan ve/veya dolaylı yoldan ilişki içinde bulunan diğer canlılar açısından son derecede tehlikeli bir durum oluşturduğu söylenebilmektedir. Her geçen gün giderek artan su ürünleri yetiştiriciliğinde sağlıklı ve kaliteli bir üretimin sağlanmasında öncelikli olarak üretim yapılacak alandaki su kaynağının sadece fiziksel ve kimyasal parametreler yönünden değil aynı zamanda mikrobiyolojik hatta ileri bakteriyolojik incelemeler ile elde edilecek veriler ışığında ekosistemdeki zincir akışını bozmadan uygun yöntemlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu tür düzenlemeler yasal bir dayanak haline getirilip sektördeki kişilere gerekli bilgilendirme ve yaptırımlar uygulanmalıdır. Ayrıca söz konusu alandaki çoklu antibiyotik dirençlilik düzeyinin yüksek oranda bulunması körfez kıyısı boyunca deniz ortamına doğrudan veya dolaylı yollardan aşırı düzeyde insan ya da hayvan kaynaklı atıkların ve antimikrobiyal ajanların verildiğini göstermektedir. Bu olumsuz koşullar hem ülkemiz halkının ilaç tüketim düzeyindeki bilinçsizlik düzeyini hem de bu kullanım sonucunda ekosistemde ne kadar büyük bir potansiyel tehlike oluşturacağını göz önüne çıkartmaktadır. Balıkçılık faaliyetleri ve turizm ile geçimini sağlayan halk göz önüne alınarak, deniz ortamında ortaya çıkabilecek herhangi bir salgının hem ekonomik çöküntü hem de yüksek antibiyotik dirençliliğinden dolayı kolay olmayan bir tedavi süreci ortaya çıkartabileceği de açıkça göze çarpmaktadır. Tüm bunlar dikkate alındığında bölge halkının öncelikle antibiyotik kullanımı yönünden bilinçlendirilmesini hem de ilçe belediyelerin atık sularının deniz suyuna deşarjlarında gereken önemi göstermesini gerekli kılmakta olup bunlarla ilgili de yasal düzenlemeler ivedi bir şekilde yapılmalıdır. Son yıllarda gerek enerji kaynağı oluşturmada (termik santral), gerek lojistik destek sağlamada (petrol, gübre, demir-çelik atıkları gibi deniz taşımacılığı), gerekse de akuakültür çalışmalarıyla ön plana çıkan İskenderun Körfezi’nde, dünyanın hiçbir körfezinde bulunmayan farklı nitelikte ve birbirine antogonistik etki yaratacak olan endüstriyel ve kültür üretime yönelik kuruluşların bir arada yer aldığı göze çarpmaktadır. Ülkemiz genelinde plansız bir şekilde üretim ve iş sahaları teşvik etme ve oluşturmanın bedeli olarak gelecek yıllarda, geri dönüşümünün bugünkü maliyetlerinden çok daha yüksek olacağı temizlik programlarının oluşturulacağı ortaya konmakta olup, bir an önce bu tür alanlarda ileriye dönük planlar ile biyolojik yöntemler kullanılarak arındırılma işlemlerine geçilmesi gerektiği söylenebilmektedir. Teşekkür Bu çalışma Çukurova Üniversitesi BAP Birimi tarafından FEF2008BAP14 nolu proje ile desteklenmiştir. Ayrıca örneklerin elde edilmesinde yardımlarını esirgemeyen Hüseyin Oğulları-6 balıkçı gemisi çalışanlarına teşekkür ederiz. Kaynaklar Aarestup, F. M. 1998. Association between decreased susceptibility to a new antibiotic for treatment of human diseases, everinomicin, and resistance to an antibiotic used for growth promotion in animals, avilamycin. Microbial Drug Resistance. 4:137-141. Akalın, H. 1999. Yoğun bakım ünitelerinde P. aeruginosa, Acinetobacter ve diğer tedavisi zor Gram (-) bakteriler, Hastane enfeksiyonları Derg. 3:202. Akaylı, T., Timur, G. 2004.Yavru alabalıklarda (Oncorhynchus mykiss) pseudomonad septisemisi üzerinde bir çalışma. İstanbul Üniv. Vet. Fak. Derg. 30 (1), 121-131. Apha. 1992. Microbial Examination. In Standard Methods for the Examination of Water and Wastewater. 18th edn. Greenberg AE, Clesceri LS, Eaton AD, eds. American Public Health Association Washington DC,. Bauer, A.W., KİRBY, W.M.M., SHERRİS J.C., TURCK, M. 1966. Antibiotic susceptibility testing by a standardized single disk method. Am J Clin Path 45: 493–496. Council of European Communities. 1992. Council Directive of 16 june 1992 laying down the minimum hygiene rules applicable to fishery products caught on board certain vessels in accordance with Article 3 (1) (a) (i) of Directive 91/493/EEC, 92/48/EEC, OJ l 187,4144 pp. - 26 - Anadolu Doğa Bilimleri Dergisi 6(1): 20-27, 2015 (Journal of Anatolian Natural Sciences) Cowan, S.T. 1974. Cowan and stell’s manual for the identification of medical bacteria, 2nd ed. Cambridge University Pres. 238 pp. Çelikkale, M. S., Düzgüneş, E., Okumuş, İ. 1999. Fisheries Sector in Turkey: Potential, Current State, Constraints and Recommendations (in Turkish), İstanbul Ticaret Odası, yayın No:1999-2, Lebib A.S., Istanbul. 414 s. Daly, J.G. 1999. Fish Diseases and Disorders, Volume 3:Viral,Bacterial and Fungal Infections . Ed. P.T.K.Woo and D.W. Bruno, 584-586. Erol, İ. 2007. Gıda Hijyeni ve Mikrobiyolojisi Sayfa 119, Pozitif Matbaacılık Ltd. Şti. Ankara. Goyal, S.M., Gerba, C.P., Melnıck, J.L. 1979. R+ bacteria in estuarine sediements. Mar Pollut Bull 10: 25–27. Hirsch, R., Terns, T., Haberer, K., Kratz, KL. 1999. Occurence of antibiotics in the aquatic environment. Sci Total Environ 225: 109–118. Kaya, S., Pirinçci, İ., Bilgili, A. 1997. Pharmacology with Veterinary Application (in turkish). Cilt 2, Yayın Serisi No: 28. Koneman, E.W., Allen, S.D., Janda, W.M, Schreckenberger, P.C., Winn, C.W. 1992 The nonfermentative Gram-negative bacilli, “Color Atlas and Textbook of Diagnostic Microbiology, 4.baskı” kitabında s.185-242, J.B. Lippincott Co., Philadelphia. Krumperman, P.H. 1985. Multiple antibiotic resistance indexing of Escherichia coli to identify high-risk sources of fecal contamination of foods. Applied Environmental Microbiology 46, 165–170. Lee, S.W., Najiah, M., Wendy, W., Zahrol, A., Nadirah, M. 2009. Multiple antibiotic resistance and heavy metal resistance profile of bacteria isolated from giant freshwater prawn (Macrobrachium rosenbergii) Hatchery. Agricultural Sciences in China, 8(6), 740-745. Lemos, M.L., Toranzo, A.E., ve Barja, J.L. 1985. Modified medium for the oxidation-fermentation test in the identification of marine bacteria. Appl Environ Microb 49: 1541–1543. Lobova, T.I., BArkhatov, Y.V., Salamantina, O.V., Popova, L.Y. 2008. Multiple antibiotic resistance of heterotrophic bacteria in the littoral zone of Lake Shira as an indicator of human impact on the ecosystem. Microbiol Res. 163: 152–160. Matyar, F., Eraslan, B., Akkan, T., Kaya, A., Dinçer, S. 2009. İskenderun Körfezi balıklarından izole edilen bakterilerde antibiyotik ve ağır metal dirençliliklerinin araştırılması. Biyoloji Bilimleri Araştırma Dergisi 2 (2), 1-5. Matyar, F., Akkan, T., Uçak, Y., Eraslan, B. 2010. Aeromonas and Pseudomonas: antibiotic and heavy metal resistance species from Iskenderun Bay, Turkey (northeast Mediterranean Sea). Environmental Monitoring and Assessment (EMAS), 167:309-20. Messi, P., Guerieri, E., Bondi, M. 2005. Antibiotic resistance and antibacterial activity in heterotrophic bacteria of mineral water origin. Sci Total Environ. 346:213–219. Mudryk, Z., Perlinski, P., Skórczewski, P. 2010. Detection of antibiotic resistant bacteria inhabiting the sand of non-recreational marine beach. Marine Pollution Bulletin 60, 207–214. Muir, J.F., Beveridge, M.C.M. 1994. Resources, planning and management in coastal aquaculture. Proceedings of fisheries and Ocean Industrial Development 1994. Research Center of Ocean Industrial development, Pusan, Korea, 209-234. NCCLS, National Committee for Clinical Laboratory Standards 1997. Approved Standards M2-A6. Performance Standards for Antimicrobial Disk Susceptibility Tests, 6th edn., NCCLS., Wayne, Pennsylvania. Özden, Ö., Gökoğlu, N, 1996. Soğukta saklanan sardalya balığının Sardina pilchardus (W. 1792) raf ömrünün belirlenmesi. Gıda Teknolojisi, 1, 6, 37–42. Pouliquen, H., LE, B. 1996. Sorption of oxolinic acid and tetracycline to marine sediments. Chemosphere 33: 801–815. Şahin, T. 1994. Deniz Kafeslerinde Gökkuşağı Alabalığı (Oncorhynchus mykiss) Yetiştiriciliğinde Optimal Stok Yoğunluğu ve Günlük Yem Miktarının Tespiti. Doktora Tezi, KTÜ Fen Bil. Enst., Trabzon. Tolgay, Z., Kaymaz, Ş. 2001. Su Ürünleri Teksiri. Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, A. Ü. Vet. Fak., Ankara, 2-8. - 27 -
Benzer belgeler
Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi
suşlarının
izolasyonu
gerçekleştirilmiştir (Cowan, 1974; Lemos ve ark., 1985).
Antibiyotik Dirençlilik Düzeylerinin Belirlenmesi
Hassasiyet testleri agar disk difüzyon testi kullanılarak
yapılmıştı...