Türkiye
Transkript
Türkiye
Taslak 24 Haziran 2005 STANDARTLARA VE KANUNLARA UYMA ÜZERİNE RAPOR (ROSC) Türkiye MUHASEBE VE DENETİM 24 Haziran 2005 İçindekiler Yönetici Özeti I. Giriş II. Kurumsal Çerçeve III. Düzenlenen ve Uygulanan Muhasebe Standartları IV. Düzenlenen ve Uygulanan Denetim Standartları V. Finansal Raporlamanın Kalitesinin Algılanması VII. Politika Tavsiyeleri Ek I. Düzenleyici Çerçevede Önemli Değişiklikler: Taslak Ticari Kanun Ek II Denetim Firma Denetimleri (Açıklama) Yönetici Özeti Bilgi ekonomisi – iyi işleyen bir ekonomide bilginin oynadığı rol – üzerine yapılan çalışmalar gösterdiği üzere, finansal raporlamanın güvenilirliğini ve kullanılırlığını geliştirmek, ekonomik büyümeye ve finansal sistemin istikrarsızlığında yatan risklerin azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda, bu Rapor Türkiye’deki muhasebe ve denetim standartları ve pratiklerinin bir değerlendirmesini temin etmektedir. Referans olarak Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarını (IFRS) ve Uluslararası Denetim Standartlarını (ISA) almaktadır ve finansal bilginin kalitesini değerlendirmek ve politika tavsiyelerini ortaya koymak için muhasebe ve denetim düzenleme alanlarındaki iyi pratikleri kullanmaktadır. Türkiye gibi Avrupa Birliğine (AB) üye olan ülkeler için, değerlendirme ayrıca AB kanununun ilgili gerekliliklerini de göz önüne almaktadır (AB kanunu ayrıca topluluk müktesebatı olarak da bilinmektedir.) Şirket Sektörü Muhasebesi ve Denetimi Bir Dönüm Noktasında Şirket sektörü muhasebesi ve denetiminin rolü ve düzenlemesi meydana geldikleri ekonomik bağlam ve hizmet verdikleri pazarın yapısı tarafından şekillendirilmektedir. Yakın döneme kadar, Türkiye’deki özel işletmeler çoğunlukla, sermaye piyasalarından ziyade özel finansman kaynaklarına dayanan aileler tarafından kontrol edilen (aileler tarafından sahip olunan bankalar da dahil olmak üzere) oluşumlardı ve finansal bilgi, genel olarak pazar katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere temin edilen bir kamu malı olarak görülmekten ziyade erişimin kısıtlı olduğu ve sadece bilgiye ihtiyaç duyan insanlar için ulaşılabilir olan bir kaynak olarak görülmekteydi. Bankaların borç verme ile ilgili kararları borç sahibinin finansal bildirimlerine dayalı değildi, fakat işletme hakkında ikincil ve diğer türden bilgi kaynaklarına dayalı idi. Diğerleri yanında bu unsurlar, mevcut gerilimlerin sebepleri ile ilgili fakir vermek için ve radikal bir değişim geçirmekte olan bir ekonomini yeni ihtiyaçlarını yerine getirmek üzere ihtiyaç duyulan reformlara giden yolu işaret etmek üzere, Türkiye’deki mevcut muhasebe ve denetim düzenlemelerini açıklama anlamında oldukça fazla şey yerine getirmektedir. Ekonomik bağlam, her kurumun (örneğin, vergi kurumları, bankacılık düzenleme kurumları) diğer kurumların neler yaptıklarına bakmadan kendi muhasebe ve denetim gerekliliklerini geliştirdikleri bir ortam ile sonuçlanmıştır. Finansal bilginin yayınlanması için minimal genel gereklilikler vardı ve basılmış, genel amaca hizmet eden ve birtakım kullanıcı gruplarının ihtiyaçlarını karşılayan finansal bildirimler kavramı fiili olarak bilinmeyen bir kavramdı. Sonuç olarak, pazar yerine temin edilen finansal bilginin güvenilirliği açısından kalifiye profesyoneller tarafından yerine getirilecek bağımsız bir finansal bildirim denetimine pek fazla talep gelmiyordu. Bu rapor Türkiye’de Mayıs 2005 tarihinde yerine getirilen bir tanı ile ilgili gözden geçirmenin ortaya koydğu bulgular temelinde Dünya Bankasından gelen bir ekip tarafından hazırlanmıştır. Personel ekibinin başında Frédéric Gielen yer almıştır ve ekip AB Üye Ülkelerindeki ilgili kurumlardan gelen bir uzmanlar ekibinin yanında Ayse Seda Aroymak ve Georgine Ann-Marie Newman-Alawode (ECSPS) da kapsamıştır. Gözden geçirme muhtelih paydaşları da içeren katılımcı bir süreç yoluyla yerine getirilmiştir ve ülke otoriteleri tarafından yönetilmiştir. Yönetici Özeti (Devamı) Son yıllarda, muhasebe ve denetim ortamında ciddi bir ilerleme sağlanmıştır, fakat, halen, uluslararası iyi pratiklere riayet gösterme açısından Türkiye’nin yapması gereken çok şey yer almaktadır. Kanuni Çerçeveyi Topluluk Müktesebatı ve Uluslararası Standartlar ile Uyumlulaştırmak Bu Rapor yasal ve düzenleyici çerçevedeki önemli eksikliklerin altını çizmektedir ve bu eksikliklerin ele alınmasının Pazar katılımcılarına güvenilir finansal bilginin temin edilmesi için sağlam bir yasal temel yaratılması amacıyla Türkiye için bir öncelik teşkil etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Dört adet kapsamlı konu yer almaktadır: • Maliye Bakanlığı tarafından ortaya konan muhasebe yönetmelikleri bankalar ve sigorta şirketleri için sınırlı sayıda istisnalar yer alsa da diğer tüm yönetmeliklerin üzerinde yer almaktadır. Sonuç olarak, çoklu yasal alanlara giren kurumların çoklu finansal tablo setleri hazırlamaları gerekmektedir. Buna ek olarak, pek çok orta ve geniş ölçekli işletmelerin yönetim bilgi sistemleri, işletmeleri etkili bir şekilde yönetmek için yönetime yeterli bilgi temin etmeyen (örneğin, konsolidasyonun olmaması) vergi muhasebesine dayalıdır. • Gizli kullanım için tasarlanmış, bağımsız ve özel amaçlı muhasebe ve denetim sistemlerine dayanan parçalı yaklaşımların, ifşa ve şeffaflığı bütün Pazar katılımcılarına sunacak kamu malları olarak gören, tek, sağlam ve genel amaca yönelik bir sistemin ortaya konması için, koordine edilmiş bir çabaya yol vermesine ihtiyaç duyulmaktadır. 1 Mevcut yaklaşımlar kıt kaynakların verimsiz bir şekilde kullanılması ve Pazar katılımcıları tarafından etkili kaynak kullanımına yardımcı olarak kamuya açık finansal bilginin eksik olmasıyla sonuçlanmaktadır. • Bankalar, sigorta şirketleri ve halka açık şirketler için geçerli olan finansal raporlama ve denetim gereklilikleri IFRS ve ISA gerekliliklerini yerine getirememektedirler ve karar alma amaçları için yeterli olan finansal bilgiyi, düzenleyiciler de dahil olmak üzere finansal bilgi kullanıcılarına her zaman temin etmemektedirler. • Düzenlenen kurumların finansal bildirileri kamusal olarak ulaşılabilir iken, şirketler için, denetlenmiş yasal varlığı ve konsolide finansal tabloları, bunları kamuya açmak üzere, dosyalama konusunda herhangi bir genel gereklilik yer almamaktadır. Sonuç olarak, pek çok Türkiye işletmesini ilgilendiren finansal bilgi mevcut değildir, bu da bankacılıkta aracılık, rekabet vb anlamında olumsuz sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu konular, topluluk müktesebatına 2 uymak ve bu mevzuları ele almak amacıyla yeni bir taslak Ticaret Kanununun hazırlanmış olduğu Türkiye’de yaygın bir şekilde tanınmıştır. Bu Rapor müktesebattan sonra Türkiye’nin yasal çerçevesini modellemek için hedefi desteklemektedir. Ancak, bu Rapora ait olan Ek I bazı açılardan taslak Ticari Kanun müktesebatın ötesine geçiyor olsa da, başka önemli açılardan onun gerekliliklerini yerine getiremediğinin altını çizmektedir. Bu Rapor aşağıdakiler dahil olmak üzere, Raporun politika tavsiyelerine uygun olarak taslak Ticaret Kanununun yeninde ziyaret edilmesi gerektiğini tavsiye etmektedir: • Kamu Yararı Kurumları “eksiksiz IFRS”e uygun bir şekilde konsolide finansal bildirilerini sunmalıdırlar. Bu rapor içerisinde, kamu yararı kurumları, işlerinin doğasına (örneğin bankalar), büyüklüklerine (örneğin büyük işletmeler) ya da paydaşlarının kapsamına (örneğin, kayıtlı işletmeler) dayanarak genel kamunun bir çıkarının olduğu kurumlardır. • Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) de dahil olmak üzere diğer kişiliklerden, Dördüncü ve Yedinci AB Kanun Yönergelerinin gerekliliklerine dayanan ulusal muhasebe standartlarına uygun bir şekilde tüzel kişilik ve konsolide finansal tablolarını hazırlamaları istenmelidir. Bu tür standartların ustalıkla yerine getirilmesinde, Türkiye’ye, KOBİ’ler için basitleştirilmiş bir raporlama çerçevesi temin etmek üzere Yönergeler 1 2 kapsamında izin verilen muafiyetleri kullanması tavsiye edilebilir. Muhtelif kanunlar, her bir düzenleyici kuruma, Maliye Bakanlığı (MB), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), ve Sigorta Genel Müdürlüğü (SGM), kendi alanlarına düşen muhtelif kurumlar için muhasebe ve denetim gerekliliklerini ortaya koyma ve uygulamaya sokma yetkisini vermektedir. Üye Devlet özel sektör muhasebe ve denetim AB ile uyumlulaşma gereklilikleri, günümüze dek, şirket hukuku uyumlulaştırmasının programının bir bölümünü yerine getirmiştir. Bu da, bir dizi muhasebe ile ilgili Şirket Hukuku Yönergelerinin benimsenmesi ile sonuçlanmıştır, bunlara 1978 tarihli tekil şirketlerin finansal tabloları üzerine olan Dördüncü Yönerge, şirket gruplarının konsolide finansal tabloları üzerine olan 1983 tarihli Yedinci Yönerge, ve bu finansal tabloların murakıpları için lisans gereklilikleri üzerine olan 1984 tarihli Sekizinci Yönerge dahildir. Bunlar, bankalar ve sigorta girişimleri için uzmanlaşmış Yönergeler ve kayıtlı şirketlerde IFRS’in kullanımı üzerine olan Turkey – Accounting Auditing ROSC Executive Summary – Page 2 Yönetmelik No 1606and tarafından desteklenmektedir. Yönetici Özeti (Devamı) • • • Bu zamanda denetimlerin “eksiksiz ISA” ya uygun bir şekilde yerine getirilmesi için muhasebe mesleğinde sınırlı bir kapasitenin yer aldığını göz önünde bulundurursak, bu Rapor bu gereklilik ile ilgili olarak aşamalı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini tavsiye etmektedir. Dahası, Dördüncü ve Yedinci AB Şirket Hukuku Yönergeleri kapsamında öngörülen denetim gerekliliklerinden muafiyetler uygulanmalıdır. Sonuç olarak, bağımsız denetimler sadece böylesi bir denetim için genel bir fayda olması durumunda gerekli olmalıdır (kamu faydası kurumlarında minimum olarak). “Eksiksiz ISA” ya uygun bir şekilde finansal bildirim denetimini yerine getirecek bu kişiler ve firmalar için özel bir sıfat ortaya konmalıdır. Bu sıfat sadece Sekizinci AB Şirket Hukuku Yönergesi tarafından öngörülen eğitim, öğretim ve deneyim gerekliliklerini karşılayan kişi ve kurumlara verilmelidir. Bütün limitet ve anonim şirketler, uygulanabilir olan yerlerde, denetçinin raporu ile birlikte tüzel kişiliklerini ve konsolide finansal bildirimlerini kamuya açmalıdırlar, böylece ekonomideki şeffaflık ve rekabetçiliğin geliştirilmesi sağlanacaktır. Yukarıdaki tavsiyeler yasal ve düzenleyici çerçevenin güçlendirilmesi için uzun bir yol kat edecekken, verimlilikleri de modernize edilmiş şirket yönetişim düzenlemelerine dayanmaktadır. Türkiye’nin sermaye pazarlarının önemi ve şirketler toplulukları tarafından sebep olunan sorunlar göz önüne alındığında, bu Rapor Türkiye’ye ROSC Şirket Yönetişiminin (2001 tarihinde basılmıştır) güncellenmesini talep etmesini tavsiye etmektedir, böylece yukarıda ortaya konan tavsiyeler geliştirilmiş bir şirket yönetişim ortamının daha geniş kapsamında uygulanması sağlanabilecektir. Finansal Raporlama Gerekliliklerinin Uygulamaya Konması Uluslararası yatırımcılar ve kredi derecelendirme kuruluşları, Türkiye’nin en üst düzey şirketlerinin genel olarak şeffaflık ve ifşa seviyelerini “orta” olarak değerlendirmektedirler, ve genel olarak, bankacılar, giderek artan gayrı resmiyet sorunları sebebiyle borç sahibi adayları tarafından sunulan finansal bildirimlere “güven” duymamaktadırlar. “Gayrı resmiyet” bu Raporun alanının dışına taşan bir konu olduğu için (yani, daha çok makroekonomik, mali ve sosyal konularla ilgilidir), finansal raporlama alanından bu anlamda yardımcı olabilecek bir takım adımlar vardır. Bunlar Pazar (yani olumlu) ve caydırıcı teşviklerin bir kombinasyonunu ihtiva etmektedir. Bu bağlamda, Rapor uygulama konusunda üç ayaklı bir yaklaşımın faydalı olacağını tavsiye etmektedir: • Bir şirketin Yöneticilerinin, finansal bildirimlerin sadece hukuken değil fiilen de doğru olması konusunda sorunlu olmalarını garanti altına almak için şirket yönetişim çerçevesini yeniden düzenlemek. Bu, tavsiye edilen Şirket Yönetişim ROSC için bir odak alanı olmalıdır. • Denetimlerin kanun tarafından gerekli görüldüğü yerlerde muhasebe standartlarına uymak konusunda sorumlu olan iyi yönetilen bir denetleme mesleğini oturtmak. Yukarıda tavsiye edildiği üzere yasal denetimleri gerekli kılmaya ek olarak, Rapor yeni bir “Denetçiler Odasının” kurulmasını tavsiye etmektedir, bu oda yetki verilmiş düzenleyici bir otoriteye sahip olan profesyonel bir kurum olarak oluşturulacak, fakat kamusal bir gözetim sistemine tabi olacaktır. Oda “dışardan denetçileri” düzenlemelidir, bu denetçiler, başka bir deyişle “eksiksiz ISA”ya uygun bir şekilde finansal tablo denetimi için sorumlu insanlardır. Bu, şu anda, sadece, daha çok vergi raporlama ve sertifika konularına odaklanan TURMOB üyelerinin küçük bir azınlığı tarafından yerine getirilen bir faaliyettir. Diğer şeylerin yanında, Oda üyelerinin kamu yararına faaliyetleri üzerinde işlerini izleme yoluyla kalite garantisi uygulamalı; üyeleri üzerinde disiplinle ilgili otorite uygulamalı, ve hem kişilere hem de denetim şirketlerine denetim lisansları vermelidir. Buna ayrıca kalite garantisinin gerçekte ve görünüş olarak yeterli kamusal bütünlük ile birlikte uygulanan bir pratik olduğunu garanti altına almak için denetim mesleği için bir izleme sistemi ile desteklenmesi gerekmektedir. • Kurumsallaştırılmış finansal bilgi uygulama mekanizmaları kurmak. Bu Raporda tespit edilen mevcut muhasebe gerekliliklerine riayet etmemenin tekrarlanması durumunda, bu durum, bu finansal tabloların denetçileri tarafından yeterli derecede işaret edilmemiş olabilecek olası bütün etkileri olan finansal tablolarda yer alabilecek olan açıklanmamış tutarsızlıklar olabileceğini göstermektedir. Bu Türkiye – Muhasebe ve Denetim ROSC Yönetici Özeti – Sayfa 3 Yönetici Özeti (Devamı) vasıtasıyla bir yaklaşımı onaylarken, mevcut izleme ve uygulama pratikleri, raporlama gerekliliklerine riayet etmenin, riayet etmemenin danışmanlık çıkarının üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı yerlerde ikincil birunsur olduğunu gösterdiği için, aynı zamanda danışman niteliğindeki denetçilerin yerine getirdiği uygulamalar hakkında endişelerini de dile getirmektedir. Bu özellikle endişe vericidir, çünkü listelenmiş sigorta şirketleri ve listelenmiş bankalar Sermaye Piyasaları Kanunu ve Sermaya Piyasaları Kurulu tarafından ortaya konan finansal raporlama gereklilikleri tarafından özel olarak muaf edilmiştir. Akademik Eğitim, Profesyonel Eğitim ve Muhasebecilerin “Yeniden Donatılması” Bu iyileştirmelere paralel olarak, finansal tabloların yasal teftişin kalitesini artırmak ve kamuya duyulan güveni teşvik etmek için muhasebe ve denetim meslesiğinin kapasitesinin geliştirilmesine ciddi ölçüde ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yeni muhasebe ve denetim gerekliliklerinin samimi bir şekilde anlaşılması ve benimsenmesi hazırlayıcılar, denetçiler ve düzenleyiciler için ilgili eğitim ve öğretimin sağlanmasını gerektirmektedir. Türkiye vergi raporlamasının gereklilikleri ile ilgili bir eğitimin sağlanmasına dair ihtiyaç devam edecek olsa da, genel amaçlı Finansal raporlamanın ihtiyaçlarına yönelik olarak daha büyük bir odağın yer alması gerekmektedir. Bu bağlamda, mevcut muhasebecilerin kapasitesinin geliştirilmesi ve geleeckteki muhasebelerin kapasitesinin garanti altına alınması çok önemlidir. Bu rapor aşağıdakiler de dahil olmak üzere kapasite konularının ele alınması için bir dizi tavsiyede bulunmaktadır. • IFRS ve ISA’ya uyan eğitim materyalleri ile mesleki ve akademik eğitimin desteklenmesi ve muhasebecilik mesleği ve üniversiteler de dahil olmak üzere iş dünyası arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi. • Profesyonel sınav müfredatını müktesebatın gereklilikleri ve Uluslararası Eğitim Standartlarının gereklilikleri ile uyumlu hale getirmek. • Devamlı Profesyonel Eğitimin (DPE) minimum bir miktarını gerekli kılmak ve DPE gerekliliklerinin tamamlanmasını garanti altına almak. • Sanayide muhasebecilerin önemli yeniden donanım ihtiyaçlarını hedef almak. Bir dizi paydaş sanayi içinde güncel muhasebe bilgisi anlamında bir eksiklik olduğuna dair iddiaları olduğunu dile getirmiştir. Rapor olumlu teşviklerin (örneğin, eğitim vergi kredisi) ve caydırıcı teşviklerin (örneğin, yönetişim mekanizması vasıtasıyla) bir karışımının muhasebecilerin yeniden donanımını geliştirmek üzere kullanılmasını tavsiye etmektedir. Tanıdan Reforma Bu raporun vermiş olduğu tavsiyeler birbirlerini karşılıklı olarak birtakım basit yollardan desteklemektedir ve uygulama ile ilgili bütüncül, çok disiplinli bir yaklaşımın benimsenmesini gerektirmektedir. Ayrıca, Rapor şirket Finansal raporlamanın kalitesini geliştirmek için sadece birtakım politika tavsiyelerinin taslağını çizmektedir. Bu değerlendirmenin başlaması üzerine, Türkiye değerlendirmeye katılmak ve politika yapıcılarına, düzenleyicilere ve tavsiyelerin uygulaması ile ilgili olan diğer paydaşlara tavsiye vermek için muhasebe ve denetim reformu için çok disiplinli bir Ulusal Danışma Komitesi (NSC) kurmuştur. Diğer ülkelerin başarılı deneyimlerine dayanarak, Rapor, NSC’nin, Türkiye’deki Finansal raporlamanın kalitesini ve kullanılırlığını geliştirmek için bir Ülke Stratejisi ve ayrıntılı bir Ülke Hareket Planı (CAP) oluşturmasını tavsiye etmektedir. Strateji Hükümet tarafından onaylanmalıdır ve CAP hem NSC’nin hem de uluslararası gelişim ortaklarının desteği ile uygulanmalıdır. Bu bağlamda, Rapor NDC’nin üyeleri olan kurumların MSC’de kıdemli bir seviyede temsil edildiklerini ve önlerinde hakiki bir gündem sahibi olarak yeterli derecede destek personeline sahip olduklarını garanti altına almalarını tavsiye etmektedir. Türkiye – Muhasebe ve Denetim ROSC Yönetici Özeti – Sayfa 4 I. GİRİŞ 1. Türkiye’deki muhasebe ve denetim pratiklerinin bu değerlendirmesi Dünya Bankasının ve Uluslararası Para Fonunun (IMF) ortak bir girişiminin bir parçasıdır ve Standartların ve Kanunların Uygulanması Raporlarının hazırlanması amacını taşımaktadır. Değerlendirme şirket Finansal raporlamasının kalitesini etkileyen muhasebe ve denetim ortamına ait güçlü ve zayıf noktalar üzerinde odaklanmaktadır ve hem zorunlu gerekliliklerin hem de fiili pratiğin bir incelemesini içermektedir. Rapor, referans olarak Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarını (IFRS)1 Uluslararası Denetim Standartlarını (ISA)2 kullanmaktadır ve muhasebe ve denetimin düzenlenmesi alanlarında uluslararası deneyim ve iyi pratiklere dayanmaktadır. Türkiye gibi Avrupa Birliğine (AB) aday ülkeler için, değerlendirme ayrıca AB yasalarının (topluluk müktesebatı olarak da bilinen) ilgili gerekliliklerini de ilgilendirmektedir. Rapor zaman zaman pek çok AB Üye Devletinde mevcut pratiğin ötesine geçen bir pozisyon üstlenmektedir. (örneğin, kamu yararına kurumlar3 için IFRS’in kullanılmasını ve bütün yasal denetimler için de ISA’nın kullanılmasını tavsiye etmektedir ve bu standartlar ve ilgili standart oluşturma süreçlerinin daha fazla geliştirileceğini garanti altına almak için uluslararası bir seviyede şu anda yapılmakta olan uluslararası girişimleri temel almaktadır.) Bu pozisyonlar rapor içinde açık bir şekilde tespit edilmiştir. 2. Türkiye’nin nüfusu 67,8 milyondur ve 2004 senesinin sonu itibariyle kişi başına düşen gayrı safi yurtiçi hasıla (GSYH) 7,5000 ABD dolarıdır.4 Türkiye 2001 senesinin ekonomik ve Finansal krizlerini muntazaman atlatmaya çalışmaktadır. 2001 senesindeki ciddi ölçüdeki küçülmeden sonra, Türkiye ekonomisi son üç sene içerisinde hızlı bir şekilde büyümüştür ve enflasyon 34 sene içinde ilk defa olmak üzere tek rakama düşmüş ve 2004 senesinde tarihi bir şekilde düşük seviyelere inmiştir, bunu da istikrarlı bir şekilde seyreden Türk lirası desteklemiştir.5 2001 senesindeki bankacılık krizine cevaben Finansal sektör de dahil olmak üzere bir dizi alanda pek çok reform yapılmıştır. Yine de, ekonominin daha üretken bir hale getirilmesindeki rolünü yerine getirmek için Finansal sektör için daha fazla reformun yapılmasına ihtiyaç vardır. Buna ek olarak, 41 senelik birleşik ortaklıktan sonra, AB Aralık 2004 tarihinde Türkiye’yle üyelik müzakerelerine başlama kararı almış ve ülkeye resmi bir davette bulunmuştur. Avrupa Konseyi 1 2 3 4 5 Bu rapor içinde, IFRS, hem Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yayınlanan Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına (IFRS) hem de Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi Kurulu tarafından basılan standartlara, ayrıca da Uluslararası Finansal Raporlama Yorumları Komitesinin (IFRIC) her bir geçerli yorumuna karşılık gelmektedir. Bu rapor içinde, ISA Uluslararası Muhasebe Standartlarına ve Uluslararası Muhasebeciler Federasyonunun (IFAC) Uluslararası Muhasebe ve Teminat Standartları Kurulu (IAASB) tarafından geliştirilen ilgili pratik bildirilerine karşılık gelmektedir. Bu rapor içinde, kamu yararına olan kurumlar yaptıkları iş, büyüklük, çalışan sayıları ya da paydaşlarının kapsamı açısından genel olarak kamunun bir çıkarının bulunduğu kurumlara karşılık gelmektedir. Örnek olarak bankalar, sigorta şirketleri, yatırım fonları, emeklilik fonları, listesi yapılan şirketler ve devletin sahip olduğu büyük şirketler de dahil olmak üzere büyük işletmeler verilebilir. Kişi başına satın alma gücüne dayalı gayrı safi yurtiçi hasıla, Uluslararası Para Fonu, Dünya Ekonomik Görünüm Veritabanı, Nisan 2005. Türkiye’nin yıllardır sahip olduğu düşünülen bir yüksek enflasyon ekonomisi özel muhasebe tekniklerini gerekli kılmaktadır, çünkü yeniden tablolama olmadan yerel kurda bir işletmenin işletme sonuçlarını ve Finansal pozisyonunu raporlamak faydalı olmayacaktır. Bu tür bir ekonomide, işlemlerden gelen miktarların karşılaştırmalarını yapan bir değerde para satın almak gücünü yitirmektedir, ve aynı muhasebe döneminde olsa bile farklı zamanlarda meydana gelen diğer olaylar anlamsız olmaktadır. 48. Paragraf yüksek enflasyon muhasebesinin Türkiye’de nasıl ele alındığını tanımlamaktadır. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 1 tarafından Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlamak üzere alınan bu karar Avrupa yolundaki başka bir kilometre taşıdır. Bu rapor Türkiye ile üyelik müzakerelerinin uzun ve karmaşık bir süreç olacağını kabul etmektedir ve bu sebeple Türkiye’nin müktesebat ile uyumlulaşma sürecinde yardımcı olabilecek birtakım tavsiyelerde bulunmaktadır. 3. Özel sektör, Türkiye ekonomisinde önemli bir şok amorti edici işlev ile birlikte küçük ve orta ölçekli işletmelerden (KOBİ’ler)6 gelen önemli bir katkı da dahil olmak üzere Türkiye ekonomisinin %80’inine karşılık gelmektedir. Özelleştirmede meydana gelen ilerleme sınırlıdır ve şu anda devletin sahip olduğu (örneğin bankalar, telekomünikasyon, hava yolları, elektrik) ve bir kısmı kayıtlı olan önemli sayıda kamu faydası kurumu yer almaktadır. Devlet tarafından sahip olunan işletme Finansal raporlama gereklilikleri ve pratiklerinin değerlendirilmesi bu rapor bağlamında önemli görülmektedir ve Hükümetin bu işletmelerin yönetişimini geliştirmeye dair hedefi ile tutarlıdır. Ayrıca, bu rapor maliyeye KOBİ erişimini geliştirme konusuna özel önem vererek KOBİ Finansal raporlamanın kalitesini de değerlendirmektedir.7 4. Bankacılık sektöründeki Finansal aracılık özellikle tüketici sektöründe olmak üzere gelişmektedir, fakat halen reel sektöre ortada dönemli ve uzun dönemli yatırım borcu verme konusunda geri kalmaktadır. Finansal sektör daha güçlü bir hale gelmiştir fakat hala az gelişmiş durumdadır. Türkiye Finansal sektörünün büyüklüğü göreli olarak küçüktür ve varlığı GSYH’ın %70’ine karşılık gelen bankacılık sektörü tarafından yönetilmektedir. 2004 senesinin sonunda, 53 adet bankacılık kurumu yer almaktaydı. En büyük yedi banka toplam bankacılık varlığının % 75’ine karşılık gelmektedir, %30’luk pay da üç adet devlet bankasına aittir. Önemli özel bankaların pek çoğu aileler tarafından sahip olunana şirketler topluluklarının bir parçasıdır ve karmaşık sahiplik yapılarının bir parçası olarak, bu danışmanlık ve şeffaflık standartlarına riayet etmek zaman zaman değerlendirilmesi güç bir konudur. Yabancı bankaların payı halen çok kısıtlıdır, oran toplam varlıkların %7’sinden azdır. 5. Bankacılık dışı Finansal sektörün rolü oldukça kısıtlıdır. Bankacılık dışı Finansal sektör varlıkları GSYH’nın yaklaşık olarak %4’üne karşılık gelmektedir. Şu anda 47 adet sigorta şirketinden ve bir reasürans şirketinden oluşan sigortacılık sektörü önceki senelerde oldukça düşük seviyelerden ciddi ölçüde yükselme kaydetmiştir. 2004 senesinin sonunda, 39 adet kiralama şirketi bulunmaktaydı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) 308 şirketin hisseleri işlem görmektedir, fakat 2001 senesindeki krizden bu yana Pazar aktifleştirme ciddi ölçüde azalmıştır. 6. Bu konular, radikal bir değişim geçirmekte olan bir ekonominin yeni ihtiyaçlarını karşılamak için organize edilmeye ihtiyaç duyan Türkiye özel sektörünün muhasebe ve denetlemesinin ayarlamalarını şekillendirmelidir. Özel sektöre verilen borçlar 6 7 Türkiye’de, KOBİ’ler için tek bir ortak tanım yer almamaktadır fakat iş yaptıkları çerçeveye dayalı olarak muhtelif organizasyonlar tarafından kullanılan bir dizi tanım yer almaktadır. Avrupa Komisyonu Tavsiye Kararı 2003/61/EC’nin 2. Maddesi KOBİ’leri 250 kişiden daha az çalışana sahip olan, 50 milyon EURO’yu geçmeyen yıllık ciroya sahip, ve / veya 43 milyon EURO’yu geçmeyen bir yıllık bilançosu olan işletmeler olarak tanımlamaktadır. Maliyeye erişim, KOBİ’ler tarafından deneyimlenen daimi bir sorundur. Maliye kısıtlamaları kısmen potansiyel borç sahipleri hakkında Finansal bilginin eksik olması sebebiyle nakit akışı temelli Kredi analizinden ziyade varlık temelli analizin yaygın bir şekilde kullanımı da dahil olmak sebebiyle, Finansal kurumlar tarafından yapılan kötü risk değerlendirmelerini içermektedir. Gelişmiş KOBİ Finansal raporlama maliyeye KOBİ erişimini geliştirmek için çok yüzlü bir yaklaşımda çok büyük önem arz etmektedir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 2 kısıtlı iken, bu sektöre verilen borçlarda düşen faiz oranları ile aynı bağlamda meydana gelen son artışlar borç sahipleri tarafından yapılan Finansal raporlamanın geliştirilmesini ve borç verenler tarafından Kredi muhasebesi yapılmasını gerekli kılmaktadır. Muhasebe gerekliliklerinin ve pratiklerinin, döviz pozisyonlarının kayda değer olduğu bu ortamda, döviz riskine maruz kalma oranını hem borç veren hem de borç sahibi seviyesinde yeterli derecede ölçmesi finansal sistemin istikrarı açısından önemlidir (2004 senesinin sonunda dövizlerdeki krediler 26 milyar ABD dolarına karşılık gelmiştir, bu da başka bir deyişle toplam borçların % 35’ine karşılık gelmektedir.)8, 9 Sonuç olarak, aileler tarafından sahip olunan işletmelerle ilgili güçlü bir tarihsel gelenekle birlikte şirket toplulukları ve grupları Türkiye’de özel bir önem teşkil etmektedir. Şirket topluluklarının mülkiyeti ve Finansal yapıları karmaşıktır ve önemli krediler ve iştirakler şeklinde yüksek holding için işlemeler birlikte hem Finansal hem de finans dışı grupları ihtiva etmektedir. Bir sonuç olarak da, konsolidasyon ve ilgili taraflara ait bilgiler bir grubun Finansal pozisyonunu ve performansını tanımlamada oldukça önemlidir. 7. Bu rapor daha fazla reformla devam etmek için ana sebebe odaklanmaktadır, özel olarak da önerilen reformların Türkiye ve Türkiye vatandaşlarına getireceği faydaları göz önüne almaktadır. Bu bağlamda, bu rapor şirket Finansal raporlamasının kalitesini geliştirmek ve vergi kaçakçılığının azaltılmasına, sürdürülebilir özel sektör gelişimine ve Finansal sistemin istikrarsızlığının azaltılmasına yardımcı olacak bir Finansal raporlama platformunun desteklemek için politika tavsiyelerinin taslağını ortaya koymaktadır. Ulusal Danışmanlık Komitesi (NSC) reform sürecinde bir ilk adım olarak bu raporda ana hatları ortaya konan tavsiyelere (VI. Bölüme bakınız) dayalı olarak bir Ülke Stratejisi ve ayrıntılı bir Ülke Hareket Planı (CAP) geliştirecektir.10 II. KURUMSAL ÇERÇEVE A. Yasal Çerçeve 8. Türkiye’deki derneklere ve şirketlere uygulanan temel muhasebe ve denetleme yükümlülükleri 1 Ocak 1957 tarihinden itibaren geçerli olacak olan Ticaret Kanununda ortaya konmuştur (bu noktadan itibaren “Ticaret Kanunu (1957)”). Ticaret Kanunu (1957) iş dünyası oluşumlarının beş temel sınıfını tanımaktadır: • Kolektif Şirket ortak bir ticari isim altında ticari faaliyetler yapma amacıyla kurulur. Bu türün en önemli özelliği kurumum borçları için ortakların ortak sınırsız yükümlülüğe sahip olmalarıdır. • Limitet ortaklık (Komandit Şirket) durumunda ortakların bir kısmı kurumum borçları ile ilgili olarak katkıda bulundukları sermaye miktarına yükümlü sayılırlar, ve bu ortaklara 8 9 10 Kaynak: Aralık 2004 tarihinde “Bankacılık Sektörünün Kredileri (SDIF dahil olmak üzere) üzerine Geçici BRSA Verileri. Bu bağlamda, Türkiye’deki muhasebe gerekliliklerinin döviz şeklindeki bütün kredileri mevcut döviz kurunda yeniden değerlendirilmesini ve fark edilmeyen döviz kayıplarının gelir bildiriminde kaydedilmesini gerektirmesi oldukça güven tazeleyicidir. Değerlendirmenin başında, Hazine bir Ulusal Danışma Komitesi kurmuştur. Bu Komite Türkiye Muhasebecilik Standartları Kurulu ( TMSK), Türkiye Yeminli Muhasebeciler Birliği (TURMOB), Sermaye Piyasaları Kurulu (SPK), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), Türkiye Merkez Bankası (TMB), Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Hazine Müsteşarlığı, Sigorta Genel Müdürlüğü, ve Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürlüğü temsilcilerinden oluşmaktadır. Komitenin amacı tavsiyelerle ve yapılan hareketlerle ilgili değerlendirmeleri gözden geçirmektir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 3 • • • sessiz ortaklar adı verilmektedir. Diğer ortaklar ise – ki bunlara aktif ortaklar adı verilmektedir – sınırsız yükümlülüğe sahiptirler. Kooperatif Şirket meslekleri, zanaatları ve yaşama şekilleri ile ilişki içinde muhtelif ihtiyaçlarını ortaklaşa temin etmeyi isteyen kişiler tarafından kurulur. Bu tür bir şirket karşılıklı yardımlaşma ve kefillik ilkesine dayalıdır. Sınırlı yükümlülük şirketi (Limitet Şirket) hisseleri kamusal olarak işlem göremeyen şirket tipidir. Sınırlı yükümlülük şirketleri genel olarak az sayıda paydaşa sahiptir (minimum iki ve maksimum 50) ve minimum sermayesi 5,00011 YTL’dir (yaklaşık olarak 3,700 ABD dolarına eşittir). Limitet şirketler bir kurul yapısına sahip değildir ve şirketi yönetme ve temsil etme hakkına sahip olan yöneticiler tarafından yönetilmektedir. Anonim Şirket hisseleri kamusal olarak işlem görebilmektedir. Anonim şirketler genel olarak çok sayıda paydaşa (minimum beş) ve minimum 50,000 YTL sermayeye sahiptir (yaklaşık olarak 37,000 ABD doları). Anonim şirketler üniter bir kurul yapısına sahiptir (yönetim kurulu ya da İdare Meclisi). Halka açık anonim şirketler yani kayıtlı şirketler ve 250’dan fazla hissedara sahip şirketler, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından izlenmektedir. Nisan 2005 tarihinde, 308 tanesi İMKB’de işlem gören 612 adet halka açık şirket yer almaktaydı. Ocak 1995 ile Nisan 1995 tarihleri arasındaki dönemde, Türkiye’de 447,296 adet yeni şirket kurulmuştur.12 Sınırlı yükümlülük şirketleri toplamın %89.3’üne karşılık gelmekteyken, anonim şirketler bu 10 senelik sure içinde kurulan tüm yeni şirketlerin %6.8 ‘ini oluşturmuştur. Ticaret Kanunu (1957) birtakım minimum muhasebe gerekliliklerini ortaya koymaktadır, fakat bunlar Finansal tabloların hazırlanması ya da basılması konularını kapsamamaktadır. Ayrıca anonim şirketlerin murakıplarıyla ilgili olan hükümleri de barındırmaktadır. Bunlar sayısal olarak beşten fazlasını içeremez, ve eğer birden fazlası varsa, birlikte Denetim Kurulunu oluştururlar. Limitet şirketlerin, eğer hissedarların sayısı 20’den fazla ise bir “murakıba” sahip olmaları gerekmektedir. Murakıpların görevi işlemleri ve hesapları kontrol etme vasıtasıyla şirket işlerini gözetim altında tutmaktır. Yine de, bu tür murakıpların işlevleri finansal tabloları bağımsız denetimlerine karşılık gelmemektedir, çünkü bu ikincisi başka bir yerde tanımlanmıştır (örneğin, AB Şirket Kanunu Yönergeleri). Bunun yerine rolleri şirketin belirli hareketlerinin resmi olarak doğruluğunu garanti altına almaktır, ve atama için hiçbir lisans, kalifikasyon ya da eğitim gerekliliği yer almamaktadır. 2000 senesinde, kırk adet uzmandan oluşan ve Adalet Bakanlığı tarafından atanan bir Komisyon yeni bir Ticaret Yasasını hazırlamaya başlamıştır, bu yasa Şubat 2005 tarihinde yorumlar için basılmıştır. Taslak Ticaret Kanununun yürürlüğe konmasından kaynaklanacak radikal değişiklikler Finansal raporlama üzerinde ciddi bir etkiye sahip olacaktır. Bu raporun I. Eki taslak Ticaret Yasasının önemli bir analizini de içermektedir ve AB Üye Ülkelerdeki en iyi pratiklere 11 12 Türkiye Cumhuriyetinin Para Birimi üzerine 5083 No’lu Kanun 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir, ve Türkiye Cumhuriyeti’nin eski para birimi olan Türk Lirasından (TL) altı adet sıfır silmiştir. Böylece yeni para birimi Yeni Türk Lirası (YTL) ortaya çıkmıştır. Böylece 1YTL = 1,000,000 TL.’dir. Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü. Devlet İstatistik Enstitüsü 1957 tarihinde Ticaret Kanununun yürürlüğe konmasından bu yana kurulan yeni şirketler üzerine halihazırda mevcut bilgiye sahip değildir. ROSC ekibi son 10 seneye dair mevcut bilgilere bakmanın yeni şirket oluşturmanın dinamiklerini değerlendirmede yapılabilecek en ilgili hareket olacağını hissetmektedir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 4 dayanan muhasebe ve denetim alanında taslağı daha fazla geliştirmek için tavsiyelerde bulunmaktadır.13 9. Ticaret Yasası (1957) yönetici kurulunun üyelerinin, kendilerinin hatasız olduklarını ispat edemedilerse ya da pay sahipleri Finansal tabloları doğru olarak onaylamadılarsa, finansal tabloların doğruluğundan kolektif olarak sorumlu olduklarını söylemektedir.14, 15 Yöneticiler hukuki ve cezai sorumluluğa sahiptir. Yine de, riayet gösterilmemesinden kaynaklanan ilgili yaptırımlar, yüksekenflasyonun bir sonucu olarak eriyen para cezalarını da ihtiva etmektedir.16 10. Pek çok AB Üye Devletinde şu anda hüküm sürmekte olanlara paralel bir şekilde, hisse sahiplerinden şirketin Finansal tablolarını onaylamaları istenmektedir. Ticaret Kanunu (1957) hisse sahiplerinin toplantısının şirketin Finansal tablolarını ve yılın sonundaki son üç ay içinde kar dağılımını onaylamasını tatmin edici bir derecede gerekli kılmaktadır. 11. Muhtelif kanunlar ve düzenlemeler parçalı bir şekilde Finansal raporlamayı yönetmektedir, bu da bağımsız özel amaçlı muhasebe gerekliliklerinin çokluğuyla sonuçlanmaktadır. Bunlar hem amaç hem de ayrıntılı gereklilikler anlamında IFRS’den ve topluluk müktesebatından önemli ölçüde farklılık göstermektedir. (Bu raporun amaçları için, Dördüncü ve Yedinci AB Şirket Kanunu Yönergeleri, Bankacılık Hesap Yönergesi, ve Sigorta Hesapları Yönergesi).17 Şirket Finansal raporlama gerekliliklerinin farklı işletmelere uygulanması 1. Tabloda özetlenmiştir, bunlar da 12. Paragraf ile 16. Paragraf arası ile birlikte okunmalıdır. Finansal tablolar Tüzel Kişilik Finansal Tabloları Konsolide Finansal Tablolar Anonim ve limitet şirketler Büyük ve orta (12. Paragraf) Küçük varlıklar ve tek mal sahipleri (12. Paragraf) Vergi Usulü Kanunu ve Tek Düzen Hesap Planı Muhasebe Sistemi Uygulama Yönetmeliğini’nde ortaya konan Temel Muhasebecilik Kavramları Gereklilik yok Varlıklar Halka açık şirketler (13. Paragraf) 13 14 15 16 17 Vergi Usulü Kanunu, Düzen Hesap Planı ve SPK tarafından yayınlanan tebligatlar Gereklilik yok SPK tarafından yayınlanan tebligatlar I. Ek’te ortaya konan analiz Finansal raporlamayla ilgili olarak taslak Ticaret Yasası ve müktesebat arasındaki bütün boşlukların eksiksiz bir şekilde ele alınmasını sağlama amacını taşımamaktadır. Bunun yerine, amaç önemli boşluklar olduğunu işaret etmek ve kilit bazı boşlukların altını çizmektir. Ticaret Kanununa bakınız. (1957), Kitap V, art. 67. Bu rapor, yöneticinin sorumluluğu ile ilgili olarak uygulanabilir olan yasal ilkelerin ana hatlarını ortaya koymaktadır ve konularla ilgili bir girişten fazlasını germe girişiminde bulunmamaktadır. Bu rapor ne kanunun eksiksiz bir yorumunu sunma ne de okuyuculara yasal tavsiye verme amacını taşımamaktadır. Ticart Kanununun 67. Maddesi (1957), Kitap V, 3 YTL (yaklaşık 2 ABD dolarına eşit) ile 30 YTL (yaklaşık 20 dolar) arasında değişen para cezaları ortaya koymaktadır. Müktesebat bütün ana yasaları (anlaşmalar), ikincil yasaları (Yönetmelikler, Yönergeler, Kararlar, Tavsiyeler vb) ve içtihat hukuku (Avrupa Adalet Mahkemesi kararları vb.) kapsamaktadır. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 5 Banklar (15. Paragraf) Bankalar Kanunu tarafından ortaya konulduğu üzere Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayınlanan yönetmelikler ve tebligatlar içinde yer alan özel muhasebe gereklilikleri Sigorta şirketleri (16. Paragraf) Sigorta Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Yönetmelikler ve Tebligatlar içinde yer alan özel muhasebe gereklilikleri Gereklilik yok Şekil 1: Şirket Finansal raporlama gereklilikleri 12. 1950 tarihli Vergi Usulü Kanunu ayrıntılı muhasebecilik gereklilikleri ortaya koymuştur. Veri Usulleri Kanununun kendisine verdiği yetkiler kapsamında, Maliye Bakanlığı 1 Ocak 1994 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Muhasebe Sistemi Uygulama Yönetmeliğini (ASIR) yürürlüğe koymuştur. ASIR birtakım temel muhasebe kavramlarını, bir hesaplar kanununu ve Finansal tabloların sunumu için bir formatı ortaya koymaktadır ve genelde UCA (Tek Düzen Hesap Planı) olarak isimlendirilmektedir. Bu gerekliliklerin ana amacı vergilendirme makamlarına bilgi temin etmektir (ASIR ve IFRS arasındaki farklılıkların bir analizi için aşağıdaki 48. Paragrafa bakınız) ve Finansal tabloların yayınlanması için herhangi bir zorunluluk yer almamaktadır. Tek Düzen Hesap Planı birtakım iş örgütleri için değişen muafiyetlerle birlikte bütün şirketler ve şahıs işletmeleri için geçerlidir. Örnek vermek gerekirse, ASIR18 küçük varlıklar ve küçük işletmeleri tarafından kapsanan beş alanın sadece Temel Muhasebe Kavramları, başka bir deyişle basitleştirilmiş raporlama gerekliliklerine uymaları gereklidir. Küçük varlıklar için basitleştirilmiş gerekliliklere sahip olma ilkesi uluslararası pratikler ve topluluk müktesebatı ile uyum içindedir. Ayrıca, ilgili Düzenleme kurumları tarafından gerekli kılındığı üzere farklı muhasebe gerekliliklerine tabi olan bankalar, sigorta şirketleri, özel finans kurumları ve Finansal kiralama şirketlerinin sadece Temel Muhasebe Kavramları, Muhasebe Politikalarının Açıklaması ve Finansal Tabloları İlkelerine riayet göstermeleri gerekmektedir. 13. Bu sebeple, düzenlenmiş varlıkları muaf tutarak, Türkiye’deki hisse sahipleri birkaç işletme hakkında güvenilir Finansal bilgiye erişime sahip değildir, bu da kullanıcıların karar vermeyle ilgili yeteneklerine ket vurmaktadır ve sonuç olarak da kaynak dağılımını çarpıtabilir. Mevcut gereklilikler pek çok limitet şirketin genel amaca hizmet eden Finansal tabloları hazırlamalarını ve kamuya açık hale getirmelerini gerekli kılan Dördüncü ve Yedinci AB Şirket Kanunu Yönergelerini karşılamamaktadır. 14. 1981 tarihli Sermaye Piyasaları Kanunu kapsamında, Sermaye Piyasaları Kanunu hisseleri İMKB’de kayıtlı olan şirketleri düzenlemek için gerekli güçlerle kurulmuştur; 250’den fazla hissedarı olan diğer şirketler, karşılıklı fonlar, yatırım fonları, ve Finansal aracılık şirketleri bunlara dahildir. SPK’ya Sermaye Piyasaları Kanununun 22. Maddesine uygun bir şekilde piyasaların düzgün bir biçimde işlemesini Düzenleme ve kontrol etme konularında yetki verilmiştir. Bu da SPK’ye bankalar ve 18 Bunlar şunları içermektedir: (1) Temel Muhasebe Kavramları; (2) Muhasebe Politikalarının Açıklaması; (3) Finansal Tabloların İlkeleri; (4) Finansal Tabloların Hazırlanması ve Sunulması, ve (5) Tektip Hesaplar Şartı Çerçevesi ve İşlevleri. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 6 sigorta şirketleri hariç olmak üzere19 Pazar katılımcılarının raporlama gerekliliklerine riayetin izlenmesi ve uygulanması için sorumluluk vermektedir. SPK’ye kayıtlı ve diğer halka açık şirketler tarafından sağlanan Finansal bilgilerin basımını belirleyen içerik, standartlar ve ilkelerle ve denetimlerle ilgili ilkelerle ilgili tespit, izleme ve yürürlüğe koyma açısından yetkilidir. Bu gereklilikler, Tek Düzen Hesap Planı ve Vergi Usulü Kanunundaki vergi raporlama amaçları için MB tarafından ortaya konanlara ek niteliğindedir. 15. Bankaların, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından ortaya konan muhasebe gerekliliklerine uygun bir şekilde tüzel kişilik ve konsolide Finansal tabloları hazırlama ve sunma gereklilikleri vardır.20 Bankalar için olan muhasebe gereklilikleri tamamen bağımsız olan bir kurallar bütününden oluşmaktadır ve genel amaçlı Finansal tablolar21 ve danışmanlık denetim amaçları için Finansal raporlama arasında bir ayrım yapmamaktadır. 1997 tarihinden bu yana, bankalardan, sadece Finansal yan kuruluşlar dahil olmak üzere ve Finansal olmayan grup şirketleri hariç tutarak, konsolide Finansal tablolar hazırlamaları istenmektedir. Hedef konsolide Finansal denetime yardımcı olmaktır ve kullanıcılara Finansal pozisyon ve grubun bir bütün olarak sonuçları hakkında bir anlayış sağlamak değildir.22 Yine de, 50. Paragrafta şekille gösterildiği üzere, BDDK’nın muhasebe yönetmelikleri IFRS gelişmelerini yakalayamamıştır, bu da yakınsayan fakat denk olmayan bir raporlama platformu ile sonuçlanmıştır. 16. Hazine Müsteşarlığının Sigorta Genel Müdürlüğü (GDI) sigorta ve reasürans şirketlerinin düzenlenmesi ve Finansal raporlama rejiminin oluşturulması için sorumludur. AB’ye riayet gerekliliklerinin sigorta şirketleri bağlamında hazırlanması ve ortaya konması diğer düzenlenen varlıklar gibi aynı oranda gelişmemiştir. Hazine tarafından basılan en son tebligatlar AB Sigorta Hesapları Yönergesi ile tutarlı olma muhasebe gerekliliklerini güncellemeyi amaç edinmiştir. Büyük ölçüde IFRS’e dayalı olan Finansal raporlama standartları sadece şimdilerde geliştirilmektedir. Özel olarak, 2004 senesinde benimsenmiş olan “Sigorta Muhasebe Planı ve Tanımları üzerine Tebligat” – AB gerekliliklerine dayanmaktadır – yorum almak üzere dağıtılmıştır. Bunlar 2004 senesinde SPK tarafından basılan Yönetmeliğe dayanma amacını taşımaktadır, ve bu yönetmelik sermaye piyasası katılımcıları için IFRS-temelli muhasebe standartlarını ortaya koymuştur. Yeni standartlar sigorta şirketi raporlama için önemli değişiklikler ortaya koymuştur, örneğin, sigorta şirketleri için uygulanabilir olan herhangi bir muhasebe yönetmeliği tarafından daha önce kapsanmamış olan maruz kalınan fakat rapor 19 20 21 22 Sermaye Piyasaları Kanununun 50. Maddesi, bankaların ve sigorta şirketlerinin, Finansal tablolar bağlamında denetim gözetimi, muhasebe ve diğer gerekliliklerle ilgili ve diğer Düzenleme kurumları tarafından basılan özel gerekliliklere tabi olduklarını söylemektedir. BDDK kısaca kiralama ve faktöring şirketleri için ek Düzenleme sorumluluğu da üstlenmektedir. Genel amaçlı Finansal tablolar, bu rapor içerisinde, en azından yıllık olarak hazırlanan ve sunulan Finansal tabloları olarak tanımlanmıştır ve mevcut ve potansiyel yatırımcılar, çalışanlar, borç verenler, tedarikçiler ve diğer ticari Kredi verenler, ve kamu dahil olmak üzere geniş çaplı kullanıcı kitlesinin ortak bilgi ihtiyaçlarına yönelik Finansal tablolar olarak tanımlanmıştır. Bu da Dördüncü ve Yedinci AB Şirketler Kanunu Yönergelerinde Finansal tablo hazırlıklarının hedeflerinin altında yatan kavram ile uyum içerisindedir. “Danışmanlık önyargısı” 1999 tarihli Bankacılık Kanununun kendisi tarafından korunmaktadır.Madde 13.3, Finansal tabloların yanlış yönlendirici olmaları durumunda şöyle demektedir “BDDK’nın (…) Kurulu (of BRSA) yeniden düzenlenmiş Finansal tabloların basılması da dahil olma üzere mudilerin yanlış bilgilendirilmesinin önlenmesi için önlem alabilir.” Kanunun odak noktası yatırımcılardan ve diğer kullanıcılardan ziyade mudiler üzerindedir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 7 edilmemiş olan iddialar için bir hükmün oluşturulması gibi. Ancak, değişiklikler SPK muhasebe standartlarının bazıları için öngörüldüğünden, diğer düzenlenen alanlardaki gelişmeler GDI’nın incelenmesi altında tutulmadıysa, çatışan ya da tutarsız gerekliliklerin olma potansiyeli yer almaktadır. 17. Kanun her bir düzenleyiciye, bir denetleme firmasının kendi alanına giren bir varlığın denetimini nasıl yerine getirmesi gerektiğine dair kuralları, ikincil yasalar (örneğin Tebligatlar) şeklinde tespit etmesi için yetki vermektedir. Bu da bankalar, sigortacılar ve halka açık şirketler için farklı denetleme prosedürlerinin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Muhtelif düzenleyiciler tarafından ortaya konan bu denetleme gereklilikleri hedefleri ve kapsamları bağlamında topluluk müktesebatında yer alan gerekliliklerden ciddi ölçüde farklılaşmaktadır. Bu tür farklılıkların, varlıkların Finansal pozisyonunun ve performansının değerlendirilmesi bağlamında bu Finansal tablolara güvenilirken göz önünde bulundurulmaları gereklidir. Türkiye’deki denetim gereklilikleri iki ana kategoriye ayrılmaktadır, bunlardan ilki Tek Düzen Hesap Planı e Vergi Usulü Kanununa uygun bir şekilde hazırlanan Finansal tabloların vergi denetimleri, ikincisi de düzenlenen varlıkların denetimleridir. • • Vergi denetimleri 1989 tarihinde yürürlüğe giren Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirler Kanunu tarafından gerekli kılınmaktadır. (bu noktadan itibaren 3568 No’lu Kanun) Vergi denetimleri şu şekilde nitelendirilebilir: o Fiilen, Gelirler Genel Müdürlüğünün (GDR) Vergi Müfettişlik İdaresinin işlevlerinin taşerona verilmesi). Bu sonuç Maliye Bakanlığında gerekli sayıda sene çalışarak deneyim kazanan önceki vergi denetçilerinin, Yeminli Mali Müşavir olmak (YMM’ler) üzere lisans almak amacıyla profesyonel sınavlara girmekten muaf tutuldukları gerçeği tarafından desteklenmektedir. Yeminli Mali Müşavirler Tek Düzen Hesap Planına ve Vergi Usulü Kanununa göre büyük şirketler için hazırlanan Finansal tabloları onaylayabilecek yegâne profesyonellerdir. o Aşağıda yer alan II.B Bölümünde gösterildiği üzere, Dördüncü, Yedinci Sigorta Hesapları ve Bankacılık Hesapları Yönergeleri tarafından gerekli kılınan denetimlerden ciddi ölçüde farklı olarak farklıdır, çünkü Yönergeler kapsamında genel amaçlı finansal tabloların denetimleri ile karşılaştırıldığında, vergi denetimleri Tek Düzen Hesap Planına ve Vergi Usulü Kanununa göre hazırlanan vergi tabloları denetimleri ile ilintilidir. 3568 No’lu Kanun, şirket eğer şu iki büyüklük eşiğinden birini aşıyor ise, vergi temelli finansal gerekliliklerin bir YMM tarafından denetim edilmesini gerektirmektedir: 3 milyon YTL değerinde bir toplam bilânço (yaklaşık olarak 2.2 milyon ABD doları) ve 6 milyon YTL (4.4 milyon ABD doları) değerinde yıllık bir ciro. YMM’lerin muhasebe prosedürlerini, finansal tabloların doğruluğunu ve ilgili gelir vergisi hesaplamasını denetim etmeleri gerekmektedir. Finansal tablolardaki bir hata ya da dolandırıcılık durumunun keşfedilmesi üzerine, YMM’nin bu hatayı ya da dolandırıcılığı düzeltmesi beklenmektedir. Eğer şirket hatayı ya da dolandırıcılığı düzeltmeyi reddederse YMM’den ilgili Hükümet kurumunu (larını) bilgilendirmesi beklenmektedir. Finansal sektördeki her bir düzenleyici kendi alanlarına giren varlıkların finansal tablolarının denetimlerinin nasıl yapılması gerektiği üzerine farklı gereklilikler ve kurallar koymaktadır. BDDK bankalar için denetim gerekliliklerini ortaya koyarken, halka açık şirketler de SPK tarafından kurulmaktadır. Hazine sigorta şirketleri için Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 8 denetim gerekliliklerini tespit etmektedir.23 Bu denetimler aşağıdaki şekilde nitelendirilebilir: o Sermaye Piyasaları Kanununun (CML) 16. Maddesi SPK tarafından lisans verilen bağımsız bir denetim firmasının halka açık şirketlerin finansal tablolarını denetim etmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. CML, Madde 22 (d)’de SPK’nin halka açık şirketlerinin bütün murakıplarını onaylaması gerektiğini şart koşmaktadır ve meslek kuruluşu, Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirler Birliği (TURMOB) tarafından ortaya konan gözetim düzenlemelerine hiçbir güven atfedilmemiştir.24 Bu tür onaylar için geçerli olan kriterler, denetimleri yerine getirmek için teknik kapasiteden ziyade yapısal kompozisyon ve denetim firmasının statüsü üzerine odaklanan “Sermaye Piyasalarında Denetim İlkeleri üzerine Tebligat” içinde ana hatlarıyla ortaya konmuştur. 2004 senesinin sonunda olduğu gibi, 84 firma bu tür denetimleri yerine getirmek üzere lisans almıştı. Bankaları ya da sigorta şirketlerini onaylamak için bir SPK lisansı ön koşuldur. o Bankacılık Kanununun 13.2 Maddesi (1999) hisse sahiplerine sunulan finansal tabloların BDDK’nın lisans verdiği bağımsız bir denetim firması tarafından denetlenmesini gerekli kılmaktadır. Merkez Bankası ve TURMOB ile görüş alışverişi içinde olan BDDK bir denetim firmasının bir bankayı denetim edebilmek için karşılaması gereken kriterleri ortaya koymaktan sorumludur.25 Şu anda, 42 firmaya bankaları denetleme yetkisi verilmiş durumdadır, fakat dört ila beş firmadan oluşan bir grup sektörde baskın durumdadır. TURMOB’un gözetim faaliyetleri üzerine hiçbir güven atfedilmemektedir. o Sigorta Denetimi Kanunu No. 7397’nin 39. Maddesi, pratisyenlerin, kişilerin ve firmaların sigorta şirketlerini denetim etmek için Hazine’den lisans almalarının gerekli olduğunu ifade etmektedir. Sigorta şirketlerinin bağımsız denetimlerini yapmak üzere onay için ayrıntılı gereklilikler Eylül 2003 tarihli “Sigorta ve Reasürans şirketlerinde Bağımsız Denetimin Yerine Getirilmesi” Yönetmeliğinde ana hatları ile ortaya konmuştur. Şu anda, sigorta şirketlerinin denetlenmesi için 40 adet firmaya yetki verilmiştir.26 Bu parçalı yaklaşım üst üste gelme ve kaynakların verimsiz bir şekilde kullanılması ile sonuçlanmaktadır, çünkü bu gerekli denetim prosedürlerinin oluşturulması ve denetimleri yerine getirebilecek denetim firmalarının tespit edilmesi ile ilişkilidir. Bu, yetenekli bireylerin kullanılırlığı ve teknik kapasitesi, zaman, parasal kaynaklar ve diğer kaynaklar dahil olmak üzere başka sonuçları da ortaya koymaktadır. Buna ek olarak, denetim firması onay süreci şu anda yerine getirildiği şekliyle bir denetim hatasının olması durumunda düzenleyicilerin ciddi risklere maruz kalmasına sebep olmaktadır. Denetim firması onay süreci teknik kapasiteden ziyade yapısal kompozisyona odaklanmaktadır. Örnek vermek gerekirse, onay süreci bir şirket firmasının başvuru dosyasının incelenmesini ve bir dünde yerine getirilen ve düzenleyici kurumdan iki personelin katılımıyla mütekabil bir saha ziyaretini içermektedir. İncelemenin kapsamı ve incelemeyi yapan kişilerin uzmanlığı bu alanda gelişmekte olan pratiklerin gerekliliklerini yerine getirmemektedir. Ek II İngiltere’deki bu tür incelemelerin kapsamının özet bir analizini içermektedir. Yine de, Türkiye’deki mevcut pratik, 23 24 25 26 Düzenlenen diğer varlıklar bu rapor kapsamında özel olarak analiz edilmemiştir. Yine de, CMB tarafından onaylanan bütün teftiş firmaları TURMOB’a üye olmak zorundadır. Bu kriterler arasında, teftiş firmalarının TURMOB’a kayıt olması bir gerekliliktir. Buna ek olarak, teftiş ekibinin üyeleri, sırasıyla en az 10 yıllık deneyime (angajman ortağı), 6 yıllık deneyime (yöneticiler / kıdemli denetçiler) ve üç yıllık deneyime (muhasebe yardımcıları) sahip olmalıdırlar. Bankaları ve sigorta şirketlerini denetlemek üzere yetkilendirilmiş olan denetim firmaları arasında önemli bir kesişme yer almaktadır. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 9 parçalılık ve tektip bir platformun eksikliği göz önüne alındığında anlaşılabilir bir geçiş düzenlemesidir. 18. BDDK ve Hazine düzenleyiciler ve dış murakıplar arasındaki ilişki bağlamında uluslararası olarak tanınmış iyi pratiklerin bir kısmını uygulamıştır. Düzenleyicilerin dışardan gelen murakıpların işlerine iltimas geçtiklerine dair kanıt bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse, murakıpların iç kontrol ve risk yönetimi üzerine, bir banka ya da sigorta şirketini ilgilendirebilecek mevzular konusunda rapor vermeleri gerekmektedir. Bankaların denetiminin bir parçası olarak, BDDK denetlenmiş finansal tablolarındaki rakamların, danışmanlık amaçları ile bankalar tarafından sunulan tektip raporlama paketindekilerle uyumlu olduğunu doğrulamaktadır. Buna ek olarak, BDDK denetim edilmiş finansal tablolardaki muhtelif kalemleri tartışmak için denetim firmalarıyla düzenli toplantılar düzenlemektedir. ROSC ekibi düzenleyicilerin dış murakıpların işlerini daha etkili bir şekilde destekleyebileceklerini kabul etmektedir, ancak şu anda Türkiye’de durumun böyle olmamasının sebeplerini de anlamaktadır. Muhasebe mesleğinin izleme, uygulama ve kamu gözetime tabi olduğu bir ortamda, dışardan gelen murakıpların işine gereksiz bir güven duymamak aslında ihtiyatlı bir tavırdır. Yine de, ROSC ekibi, IFRS’yi benimseme konusunda atılan adım göz önüne alındığında, düzgün bir şekilde yönetilen bir çerçevede dışardan gelen murakıpların işinin daha etkili bir şekilde desteklenmesi için birtakım fırsatlar olduğunun farkındadır. Bankacılık Denetimi üzerine Basel Komitesi bankacılık denetçileri ve bankaların dış murakıpları arasındaki ilişkiyi yöneten birtakım rehber hükümleri vermiş durumdadır, ve bunlar BDDK ve Hazine tarafından bir çerçeve olarak kullanılabilir..27 19. Şirketler için denetim edilen tüzel kişilik ve konsolide finansal tabloları dosyalamak ve bunları kamuya açmak konularında hiçbir genel gereklilik yer almamaktadır. Bu topluluk müktesebatının gerekliliklerine uyum göstermemektedir. Çünkü topluluk müktesebatı, bir şirketin, bir sicil memuruyla (Türkiye’de Ticaret Sicili) murakıbın raporu ile birlikte (uygun olan yerlerde) finansal tablolarını dosyalamasını gerekli kılmaktadır. Bu memurdan da karşılığında bilgiyi kamuya açması istenmektedir.28 Bu gerekliliği benimsemek, kredinin özel sektöre verilmesinin ve izlenmesinin kolaylaştırılmasına yardımcı olacak, adil rekabeti koruyacak ve destekleyecektir. Bu alandaki ilerleme ayrıca şirketlerin dolandırıcılık ve diğer suç niteliğindeki faaliyetler için araçlar olarak kullanılmasını da engelleyebilir. Bu gerekliliklerin uygulanması riayetin garanti altına alınması için uygulama mekanizmalarının kurulmasına dayalıdır. Buna ek olarak, Ticaret Sicilinin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi, kredi derecelendirme kurumları, kredi sigortacıları, tedarikçiler ve faktöring şirketleri gibi sistemin kullanıcılarının finansal bilgilere erişebilmelerini garanti altına almak için kilittir. 20. Düzenlenen varlıkların finansal tabloları hazır ve kamuya açıktır, fakat zamanlama konusunda sorun vardır. Kanunlar finansal tabloların kamuya açık olması gerektiğini söylerken, son teslim tarihleri öyle şekilde konulmaktadır ki bilgiler yayınlandıkları zaman eski bilgiler halini alabilmektedir: • Bankaların, sene sonundaki beş ay içinde, murakıbın raporu ile birlikte yıllık finansal tabloları ve Yönetim Kurulunun raporunu BDDK ve Türkiye Bankalar Birliğine teslim 27 28 Bankacılık Denetimi Basel Komitesi (BCBS), 2002, Bankacılık denetimi ve bankaların harici murakıpları arasındaki ilişki, BIS. Dördüncü AB Şirket Hukuku Yönergesinin 47. Maddesine ve Yedinci AB Şirket Kanunu Yönergesinin 38. Maddesine ve Birinci AB Şirket Hukuku Yönergesinin 3. Maddesine bakınız. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 10 • • etmeleri gerekmektedir. Bu finansal tabloların özetlenmiş bir versiyonu Türkiye Bankalar Birliği ve ulusal çapta bir gazetede yayınlanmaktadır. Sigorta ve reasürans şirketlerinin bilânçolarını ve gelir bildirimlerini genel toplantı tarafından verilen onaydan bir ay içinde iki günlük gazetede yayınlamaları gerekmektedir. Halka açık şirketlerin SPK’ye üç aylık, altı aylık ve yıllık finansal tabloları dosyalamaları istenmiştir. Finansal tablolar ayrıca Borsa Bültenlerinde de yayınlanmaktadır. Şirketler ayrıca web sitelerinde kendi finansal tablolarını yayınlamaları konusunda teşvik edilmektedir. Dosyalama son tarihleri raporun doğasına dayalı olarak ve konsolide ve / veya denetim edilmiş olup olmamalarına bağlı olarak aşağıdaki şekillerde uygulanmaktadır: Finansal tablolar Yıllık (hafta olarak) İlk seferki uygulama (hafta olarak) Geçici (hafta olarak) Senenin son 10 haftası içinde Senenin son 12 haftası içinde Periyot sonundaki altı hafta içinde. İlgisi yok İlgisi yok Periyot sonundaki dört hafta içinde Senenin son 14 haftası içinde Senenin son 16 haftası içinde Senenin son 10 haftası içinde İlgisi yok İlgisi yok Periyot sonundaki sekiz hafta içinde Tüzel kişilik denetim edilmiş / gözden geçirilmiş denetim edilmemiş Konsolide denetim edilmiş / gözden geçirilmiş denetim edilmemiş Şekil 2: Halka açık şirketler için dosyalama son tarihleri SPK son tarihleri topluluk müktesebatının son tarihleri ile karşılaştırılabilirdir. Müktesebat (“Şeffaflık Yönergesi” vasıtasıyla), yatırımcıların kredi verenin durumunu daha bilgili ve zamanlaması daha iyi bir şekilde değerlendirmelerine izin vermek amacı ile kayıtlı şirketler için daha kapsamlı yarı yıllık finansal raporlar ortaya koymuştur. Şeffaflık Yönergesi kayıtlı şirketlerin yıllık finansal rapor ve yarı yıllık finansal raporlar hazırlamalarını ve sunmalarını gerektirmektedir, buna sırasıyla yılın son dört ayı ve sömestırın son iki ayı içinde sunulacak olan konsolide finansal tablolar da dahildir. Yine de, tüzel kişilik ve konsolide finansa tablolar için farklı son dosyalama tarihleri konması, Konsolide Finansal Hesaplar ve Yan Şirketlerde Yatırım Muhasebesi IAS 27 ile bir çatışma olmasına sebep olabilir. IAS 27 konsolide finansal tablolarının tüzel kişilik finansal tabloları ile aynı anda basılması gerektiğini etkili bir şekilde gerekli kılmaktadır. Farklı dosyalama son tarihleri ile, kullanıcılar yan şirketler ve ana şirket arasındaki finansal pozisyon, performans ve karşılıklı ilişkilerin eksiksiz bir resmini almayı başaramayabilirler. B. Muhasebe Mesleği 21. Türkiye’de açık şekilde tanımlanmış bir teşkilata sahip geçerli bir muhasebe mesleği bulunmaktadır. Muhasebe hizmetlerinin sunulması, 1942’de Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği’nin (TMUD) oluşumu ile başlıyor. Bu gönüllü özel kuruluş resmi bir Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 11 yasal tanınmaya veya yasal güce sahip değil ve Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC) üyeliğine rağmen, ROSC kapsamında herhangi bir kilit alan içinde faal değil. 1989’da, 3568 sayılı Yasa, kalifikasyon yükümlülüklerini belirleyerek ve mesleğin kurumsal yapısını düzenleyerek muhasebe mesleğine yasal olarak tanınma sağladı. Bu teşkilat, birlikte TÜRMOB’u oluşturan, iki ayrı Oda, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası ve Yeminli Mali Müşavirler Odası tarafından desteklenmektedir. TÜRMOB, mahalli odaların ulusal bir şemsiyesidir ve mesleki ruhsat vermek ve mesleki standartları belirlemek yetkisine sahip tek kuruluştur. TÜRMOB, bir IFAC üyesidir. 22. Finansal raporlamanın genel amacından çok vergilendirme ile ilgili konulara odaklanan bir denetim geleneği bulunmaktadır. Türkiye’de denetime egemen görüş, Tek Düzen Hesap Planı ve Vergi Usul Hukuku’na uygun olarak vergi için hazırlanan finansal tabloların YMM’ler tarafından onaylanması ile alakalıdır. Bu, yansımasını, Serbest Muhasebeci (SM), Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (SMMM) veya YMM olarak ruhsat alabilmek için eğitim, staj ve sınav yükümlüklülerinin aşırı derecede vergiye yönelik niteliği içinde ve de TÜRMOB ve Türkiye Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu’nun (TMUDESK)29 faaliyetlerinde denetimle ilgili konulardaki göreli dikkat eksikliğinde bulur. Vergi denetimleri, tüm piyasa katılımcılarına açık kamu yararı olarak görülen açıklama ve şeffaflığın bulunduğu yerde bir sistemin parçasını oluşturan genel amaçlı finansal tabloların denetimi hakkındaki vurgunun yapılması konusunda ROSC için detaylı olarak ele alınmadı. Farklılıkların ve bu iki yaklaşıma göre gerekli becerilerin, bilgi ve faaliyetlerin net olarak kavranması, yüksek kalitede finansal raporlama için piyasa ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla mesleğin yeniden düzenlenmesinde esastır. Şu anda vergi raporlama çerçevesinin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla düzenlenmiş meslek, ekonomide bağımsız olarak denetlenmiş genel amaçlı finansal tablolar için artan talebin karşılanması amacıyla yeniden yapılanmaya ihtiyaç duyacaktır. 23. Türkiye’de muhasebe hizmetleri düzenlenmiş bir faaliyettir. 3568 sayılı Yasa Türkiye’de mesleği, lisanslama için farklı eğitim yükümlülükleri ile üç gruba ayırmaktadır ve her bir grup için belli faaliyetleri kabul etmektedir: • • • Şu anda sayısı 30,000 kadar olan SM’ler “vergi denetimleri” yürütemezler fakat defter tutma hizmeti verebilir, finansal tablolar ve vergi deklarasyonları hazırlayabilirler. Sayısı 31,000 olan SMMM’lerin yukarıda değinilen tüm faaliyetleri yerine getirmeleri, “vergi denetimleri”ni yürütmeleri ve danışma hizmeti vermeleri kabul ediliyor. Sayısı 3,500 olan YMM’ler, SMMM’ler tarafından yerine getirilen defter tutma dışındaki tüm hizmetleri gerçekleştirme sorumluluğuna ek olarak vergi finansal tablolarını ve vergi iadelerini “tasdik” için tek sorumluluğa sahip. SMMM’ler tüm vergi denetimlerini yürütebilir fakat YMM’lerden farklı biçimde hatalar veya yanlış beyanlar için kişisel sorumlulukları yoktur. Ayrıca, sadece YMM’ler önceki tanımda bahsedilen tasdik tam bir vergi uygunluk denetimi hakkında görüş verebilir. Tam 29 TMUDESK, muhasebe ve denetim standartlarını kurma sorumluluğu ile TÜRMOB içinde bir kurul olarak kuruldu fakat bu gibi standartların kullanımını yürütme konusunda yasal otoriteden yoksundur. TMSK’nın kurulmasıyla, TMUDESK denetim standartları sorumluluğunu alıkoydu ancak yasak otorite eksikliği göz önünde tutularak, denetimle ilgili sınırlı faaliyetler yürütmektedir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 12 bir vergi uygunluk denetimi zorunlu değil iken, birçok şirket, bir YMM tarafından yürütülen veya onaylanan tam bir vergi uygunluk denetimini, vergi denetçisinin vergi denetimi yapmak için kendilerini seçmesini büyük olasılıkla azaltacağından, tercih etmekte. Ayrıca Maliye Bakanlığı, TÜRMOB’un katkıları ile, yıllık olarak üç sınıf meslek mensubu tarafından sunulan hizmetler için zorunlu asgari ücret yükümlülükleri belirliyor. Uluslararası boyutta denetim hizmetleri hükmü bir kamu yararı olarak genellikle kabul ediliyor ve bu nedenle müşterileri korumak için yönetmelik gerektiriyor. Ancak, defter tutma, danışmanlık ve diğer muhasebe hizmetleri genellikle kamu yararı olarak düşünülmüyor ve gerekli düzenlemenin, varsa, bu hizmetlerin derecesi konusunda AB içinde ve uluslararası forumlarda birçok tartışma yapılıyor. Rekabet üzerinde beklenen önemli etkiyi içeren yönetmeliğe karşı yapılan pek çok argüman bulunuyor. ROSC takımı, uzun dönemde sertifikasyon ve fiyat tespiti konularını içeren sürdürülen muhasebe hizmetleri konularındaki mevcut düzenlemelerden, AB Müktesebatı (acquis communautaire) hakkında yapılan son tartışmaların gösterdiği gibi, açık bir uzaklaşma eğilimi olur diye kaygı duyuyor. 24. Yasal olarak zorunlu meslek kuruluşu TÜRMOB, meslek üzerindeki artan taleplere ayak uyduramıyor ve piyasa gelişmelerinin yaratmış olduğu boşluk, şu anda diğer gruplar tarafından doldurulamıyor. Meslek, dış denetimi yürüten denetim firmalarından oluşan bir grup olan Bağımsız Denetim Firmaları Derneği’nin bankacılık ve diğer teknik komitelerini, IFRS ve ISA ile ilgili uygulama konuları hakkında düzenleyici kuruluşlarla bağlantı kurmak için kullanıyor. Bu aktif kuruluş, yasal tanınma ve otoriteden yoksun, fakat yüksek enflasyon muhasebesinin hala Türkiye’de gerekli olup olmadığı konusu ile ilgili mesleğin kaygılarını BDDK, SPK ve Hazine’ye yakın zamanda iletti. Düzenleyiciler ve uygulayıcılar arasındaki bu gibi bir diyalog olumlu bir özellik iken ve müşteriler tarafından spesifik tartışmalarla tamamlanırken; TÜRMOB hedefini dış denetimi içine alacak şekilde genişletirse TÜRMOB’un duruşunu genişletme fırsatı bulunacaktır. 25. Türkiye’de mesleğin pek çok olumlu özelliği var ancak, uluslararası iyi uygulamalar yerine getirilemiyor. TÜRMOB’un kamu yararına hizmet etmek için belirgin bir zorunluluğu bulunmuyor. IFAC, mesleğin ayırt edici özelliğinin, kamuya olan sorumluluğunun kabul edilebilirliği olduğunu belirtiyor. TÜRMOB bir hedef olarak kamu yararına hizmeti zımnen belirleyebilirken, bu durum açık bir biçimde bu konuyu belirtmiyor. Nitekim, 3568 sayılı Yasa’da detaylı bir biçimde belirtilen birincil görevler, meslek mensuplarının çıkarlarını ve meslek etiği, düzen ve gelenekleri korumayı amaçlar. Kamuya hizmet yükümlülüklerinin açık bir beyanı, mesleğin, ticaretin düzenli olarak işlemesini sağlamaktaki gücüne olan güveni artıracaktır. 26. Türkiye’deki meslek, bazı açılardan, Maliye Bakanlığı tarafından temsil edilen önemli düzenleyici otoriteler ile kendi kendini düzenleyen bir yapıdadır. Düzenlenmiş işletmelerin denetimi her bir düzenleyici kuruluş tarafından büyük ölçüde düzenlenir, fakat izlenmez. Örneğin, yukarıda 17. maddede belirtildiği gibi, düzenleyiciler dış denetçileri onaylama yetkisine sahip, fakat gerçekte, ağır ön düzenleme ile esas olarak şikayete dayalı, sınırlı gerçekleşen izleme bulunuyor (yürütme mekanizmaları 47. paragrafta ele alınmakta). Bu bölünmüş yaklaşım, kamu çıkarını korumak için denetim mesleğini kamu gözetimine tabi kılan uluslararası iyi uygulamanın ortaya çıkmasından ve yeni Sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifinden geri kalıyor. Bağımsız bir kamu gözetimi sistemi kanuni denetçilerin veya denetim firmalarının onaylanması ve tescil edilmesi; Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 13 etik, denetim firmaları ve denetim uygulamalarının iç kalite kontrolü hakkındaki standartlarının kabul edilmesi; sürekli eğitim; kalite güvencesi; tahkikat ve disiplin sistemleri için nihai sorumluluğa sahip olacak. 27. TÜRMOB, iyi kaynaklara sahip bir meslek kuruluşudur. Başkan, Başkan Yardımcısı, Genel Sekreter ve Sayman İcra Kurulunun üyeleridir. Geniş, modern ve iyi mobilyalı binalarda çalışan 90 tam zamanlı personeli bulunmaktadır. TÜRMOB, 2004 yılında, ayrı ayrı odaların gelire dayalı ücretinin belli bir yüzdesinden ve ruhsat, kurslar ve yayınlardan elde edilenlerden meydana gelen ortalama 15 milyon YTL (ortalama 11 milyon ABD Doları) gelire sahiptir. Bu kadar iyi bir kaynak temeli önemlidir ve TÜRMOB’un, mesleğe yeniden şekil verilmesine yardımda bulunmak amacıyla kullanılabileceği bazı finansal kaynaklara sahip olacağı ileri sürülüyor. 28. Mesleğin etik kurallarına bağlı olması için yükümlülükler bulunuyor, fakat bunlar IFAC tarafından ileri sürülen yükümlülüklerin gerisinde. Bu yükümlülükler 3568 sayılı Yasada, 1990’da Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikte ve TÜRMOB tarafından çıkarılan beş Mecburi Meslek Kararı’nda belirlenmekte. Ayrıca, TÜRMOB, 2001 yılında çıkarılan TÜRMOB Meslek Ahlak Kuralları’nı içeren bir iç kendi kendini düzenleyen kurallar setine sahip. Bu kurallar IFAC’ın Meslek Mensupları için Etik Kuralları’na tam olarak uyumlu olmamasına rağmen, TÜRMOB, ROSC takımına bunların IFAC’ın kuralına dayandığı konusunda bilgi verdi. Ancak, üyelerin TÜRMOB’un Etik Kurallarına uymalarını izleyen bir sistem bulunmaması nedeniyle, kamu güveni hem denetimin kalitesi hem de finansal raporlamada zayıflayabilir. 29. Mesleğin yeterli izlenmesini engelleyecek olan ve taslak Sekizinci AB Direktifindeki yükümlülüklere uymayan, yerel firmalar ve onların uluslararası bağlantıları arasındaki ilişkiyi içererek denetim firmalarının ve bağlantılarının şeffaflığında eksiklik bulunuyor. ROSC takımı, denetim firmasının boyutu, denetim firmasının sahipleri ve yönetici üyeleri, network üyeliği veya ortaklık tazminatı nedeni ve ekonomi sektöründe müşteri sayısını içeren denetim firmalarının iç kalite güvence düzenlemeleri ile ilgili belgelenmiş bilgiyi elde edemedi. Şeffaflık, temel olarak şirketlerin şeffaf finansal raporlamada bulunmalarını sağlayan, denetim firmaları için doğal bir yükümlülük olmalıdır. Ayrıca bu gibi bir bilginin bulunmaması, denetim mesleğinin etkili bir biçimde düzenlenmesi ve izlenmesi amacıyla uygulamalara sahiptir. Örneğin, Türkiye’de, bankaları denetlemekle yetkilendirilmiş 44 denetim firması bulunmasına rağmen, neredeyse tüm banka denetimleri bu dört denetim firması tarafından yürütülüyor. Bu gibi bir firmanın bankaları denetleme yetkisinin yasaklandığı durumda, zorunlu rotasyon yükümlülüğü ile bağlantılı olarak, bankalar mevcut sınırlandırılmış tercihler ile belirtilmiş olan hemen hemen tekelci bir çevre ile karşılaşacak. C. Mesleki Eğitim ve Staj 30. Türkiye, güçlü bir muhasebe eğitimi ve staj geleneğine sahiptir. Ancak, IFRS (Uluslararası Finansal Raporlama Standartları), ISA (Uluslararası Denetim Standartları) ve topluluk müktesebatının yükümlülüklerinin karmaşıklığı belirtilirse, mesleğin genişletilmiş eğitime ve staja geçmesi gerekecek. TÜRMOB’un eğitim müfredatı, genel olarak, TÜRMOB’un IFRS ve ISA’yı kabul etme taahhüdüne rağmen geleneksel Türk vergi raporlamasının ihtiyaçlarını karşılamak için düzenlenmiş. Bunlar, tüm Türk işletmeleri karşısında genel olarak kabul edilen sadece muhasebe ve onay çerçevelerini sağlayan Tek Düzen Muhasebe Planı ve Vergi Usul Yasası belirtildiğinde anlaşılabilir. Bununla birlikte, mevcut müfredatın ne taslak Sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifi ne Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 14 de Meslek Mensupları için IFAC’ın Uluslararası eğitim Standartları (IES) ile uyumlu olduğu düşünülemez. Özellikle, müfredatın içeriği, IES2, Muhasebe Mesleği Programlarının İçeriği ile getirilen kapsama sahip değildir. 31. İşletme topluluğu, hazırlayıcılar ve denetçiler muhasebecilerin eğitiminin değişen iş çevresinin taleplerine ayak uyduramadığını belirtiyor. Yüksek Öğretim Kurulu Üniversite lisans ve lisans üstü programlarını düzenliyor. Hazırlayıcılar ve denetçiler, üniversite mezunlarının IFRS, ISA veya meslek etiği sınırlı bilgisine sahip olduğunu belirtti. Bazı durumlarda, meslek okulları mezunlarının defter tutma bilgisinin sınırlı temeline sahip oldukları bildirildi. ROSC takımı, IFRS hakkındaki konuları içermek amacıyla birtakım çabalar gösteren üniversiteler bulunduğunu ve denetim firmalarının büroları için bu üniversite mezunlarından sürekli olarak yararlandıklarını keşfetti. Genel olarak, üniversite ve meslek okullarının, mesleğe giriş için temel bilgiye sahip mezunlar vermek amacıyla muhasebe müfredatlarının içeriklerini modernleştirmeleri gerekiyor. 32. Yedi üyeden oluşan TÜRMOB Sınav Komisyonu Türkiye’de stajyer muhasebeciler için sınav programını yönetir ve kontrol eder. Komisyonun iki üyesi Maliye Bakanlığı’nı temsil eder, üç üyesi Türkiye Yüksek Öğretim Kurumu tarafından önerilen beş aday arasından seçilir ve Maliye Bakanlığı kalan iki üyeyi TÜRMOB’un aday gösterdiği dört üye arasından seçer. Bununla beraber, bugün Türkiye’ye dağılmış odalara bağlı ortalama 27,000 kayıtlı stajyer bulunan TÜRMOB’da bir uzman eğitim komitesi yoktur. 33. Meslek ruhsatı almak için üç aşama eğitim yükümlülüğü bulunuyor ancak bunlar, genel amaçlı finansal tabloların kanuni denetimini yürütmek için meslek mensuplarının gelişimiyle ilgili Sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifi’ne göre belirtilen amaçları gerçekleştirmiyor. Aşağıda TÜRMOB muhasebe mesleği kalifikasyonlarına ilişkin üç ayrı giriş yükümlülüğü yer alıyor: • SM ruhsatı, adayların, bir meslek mensubunun gözetiminde staj dönemini başarı ile tamamlamalarını gerektirir. Staj dönemi, meslek lisesi mezunları için 6 yıl, iki yıllık yüksek okul mezunları için 4 yıl ve üniversitelerin Ekonomi, Hukuk ve İşletme fakülteleri diplomalarına sahip olanlar için iki yıldır. Staj, Tek Düzen Muhasebe Planı ve Vergi Usul Kanunu, sosyal güvenlik yasası vb. göre muhasebe düzenlemeleri ile ilgili 3568 sayılı Yasa’nın yükümlülüklerinin uygulanmasını içermeli. • SMMM ruhsatı, adayların, (i) en az lisans mezunu olmalarını veya Hukuk, Ekonomi, İşletme Yönetimi, Muhasebe, Bankacılık, Kamu Yönetimi veya Siyaset Bilimi alanlarından yüksek lisans diplomasına sahip olmalarını; (ii) SMMM programına giriş sınavını geçmelerini; (iii) serbest veya sanayide çalışan bir SMMM veya YMM’nin gözetim ve kontrolü altında iki yıl staj yapmayı; (iv) SMMM meslek sınavlarından geçmeyi; ve (v) son olarak TURMOB tarafından bir SMMM olarak ruhsat almayı gerektirir. • YMM ruhsatı, (i) SMMM olarak 10 yıllık iç deneyimini; (ii) TÜRMOB tarafından gerçekleştirilen ek sınav setini başarılı ile tamamlanmasını ve (iii) TURMOB tarafından bir YMM olarak ruhsat verilmesini gerektirir. Ayrıca, bunlar, yeni Sekizinci Şirket Hukuku Direktifi ile aynı çizgide olmayan Maliye Bakanlığı memurları ve akademisyenler için eskimiş politikalar. TÜRMOB’un şimdiki uygulaması olan bir hesap uzmanı veya bir akademisyen olarak minimum sekiz yıl Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 15 hizmet gören bireylerin denetçi olarak nitelendirilmek amacıyla meslek sınavlarından istisna tutulmalarının yeniden incelenmesi gerekiyor. Son olarak, TÜRMOB’un eğitim ve staj yükümlülükleri yeni muhasebecilerin IFRS’ye uygun finansal tablolar hazırlaması veya denetlemesi yeteneğine sahip olmalarını sağlamaz. Kısa dönemde, dış denetimi yürüten büyük ve yerleşik firmaların denetçi adayları, IFRS ve ISA eğitiminin içinde belirtiliyor. Bu durum, TÜRMOB veya herhangi bir kuruluşunun bu gibi eğitim eksikliğine sahip olduğunu ele alırken, IFAC IES’lerin tamamına dayalı ne düzenleme ne de değerleme temelli bir eğitim metodolojisinin, eğitimin aynı seviyesini gerçekleştiremeyeceği konusunda oluşacak kaygının nedeni olabilir. Diğer sonuçlar, denetim firmalarının personelinin, insan kaynaklarında firma yatırım kaybına veya denetçilerin şirketlerin finansal tablolarını hazırlayacakları ve sonra da denetleyeceği beklentisine neden olarak sanayide bulunan şirketler tarafından işe alındığıdır. (58. paragrafa bakınız).30 34. Sekizinci AB Şirket Hukuku’na göre yeterli teorik bilgi, mesleki beceriler ve değerler sağlamak amacıyla formal sürekli mesleki gelişim için belirlenmiş bir ihtiyaç bulunuyor. Yaşam boyu öğrenme taahhüdü yükümlülüğü IFAC’ın IES 7, Sürekli Mesleki Gelişim (SMG) içinde yansıtılıyor. TÜRMOB ve temel eğitim ve stajdan sorumlu olan TÜRMOB birimi TESMER yıl boyunca üyelerine çeşitli kurslar düzenliyor ve sunuyor. Ancak, Türk Kanununun herhangi bir alanında veya TÜRMOB’un iç yönetmelikleri içerisinde muhasebeciler ve denetçiler için resmi bir SMG yükümlülüğü bulunmuyor. IFRS ve ISA için gereken karmaşık ve derin bilgi, SMG için daha sürekli ve zorunlu bir yükümlülüğü gerekli kılacak. TÜRMOB, bu ihtiyacı kabul ediyor ve 2006’ya kadar üyeleri için zorunlu SMG getirmeyi planlıyor. D. Muhasebe ve Denetim Standartlarını Koymak 35. Vergi Usulleri Kanunu kayıtlı şirketler ve bankalar dahil olmak üzere finansal kurumlar için birtakım muafiyetlerle Türkiye’deki tüm varlıkları için muhasebe düzenlemelerinin yetki temelini oluşturmaktadır. Gelirler Genel Müdürlüğü bir vergi toplayıcısı olarak devletin ihtiyaçlarını karşılamak için yasal olarak zorunlu kılınan muhasebe gerekliliklerini tasarlamaktadır. Bu gereklilikler karar alma süreçleri için genel amaçlı finansal tabloları kullanan yerel ve uluslararası birtakım diğer grupların ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. 36. Sermaye Piyasaları Kanunu SPK’ye bankalar ve sigorta şirketleri hariç olmak üzere halka açık anonim şirketler bağlamında muhasebe ve denetim gerekliliklerini tespit etme yetkisini vermektedir. Muhasebe gereklilikleri geçmişte A SPK tarafından piyasada algılanan bir ihtiyaç temelinde resmen ilan edilmiştir. Tebligatlar şeklinde yayınlanmışlardır ve Seri X1/25 olarak basılan en son muhasebe gereklilikleri Tebligatının amacı piyasa katılımcılarının muhasebe gerekliliklerini IFRS’in ‘dengi’ olarak ortaya koymaktır (bkz aşağıdaki 49. Paragraf). Bütün kayıtlı şirketler 1 Ocak 2005 tarihin den itibaren finansal tablolarını Tebligat X1/25’e uygun bir şekilde sunmak zorundadırlar. SPK ayrıca 31 Aralık 2003’ten itibaren finansal periyotlar için “eksiksiz IFRS”in erken bir tarihte benimsenmesine de izin vermiştir. 30 Denetim firması personelinin işe alınmasının ekonomiye olumlu bir katkısı olabilir. Çünkü bu durum, şirketlerin finansal tablolarının hazırlanma kalitesi üzerindeki olumlu etki ile ruhsatlı deneyimli muhasebeciler sanayiye transfer olabileceği aracı sağlar. Bu fenomen Türkiye için tek değildir ve diğer ülkelerdeki uygulamalar ile karşılaştırılabilir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 16 37. Bankacılık Kanunu (1999) BDDK’yı kurmuş ve bu kuruma kendi gözetimi altındaki bütün bankalar için geçerli olan muhasebe ve denetim gerekliliklerini tespit etme yetkisi vermiştir. Muhasebe gereklilikleri muhasebe standartları olmaktan ziyade ayrıntılı yönetmelikler şeklinde ortaya konmuştur. BDDK Bankacılık Kanununun Madde 3.11’ine uygun bir şekilde yönetmelikler ve resmi Tebligatlar yayınlamaktadır.29 Yönetmelikler ve Tebligatlar Resmi Gazetedeki basım tarihlerinde yürürlüğe girerler. Genel terimlerle, bütün yönetmelikler kayıtlı olma statülerine bakılmaksızın bütün bankalar için geçerlidir.30 38. BDDK muhasebe gereklilikleri, genel amaçlı finansal tabloların kullanıcılarını içeren resmi bir geniş çaplı istişare süreci yoluyla geliştirilmezler. BDDK muhasebe ve denetim yönetmeliği oluşturma sürecinin beş adet aşaması bulunmaktadır: ilk olarak, ilgili IAS ya da IFRS’in Türkçeye çevrilmesi; ikinci olarak çevrilen standartların bölümleri silinir ve özel BDDK gereklilikleri eklenir; üçüncü olarak ilgili iç ve dış paydaşlara gönderilen taslak bir yönetmelik ya da Tebligatın hazırlanması (örnek vermek gerekirse, bankalar ve Bankalar Birliği); dördüncüsü alınan yorumlara dayalı olan taslağın revize edilmesi ve son halinin verilmesi; beşincisi BDDK Kurulu tarafından onaylanmaktadır ve Resim Gazetede yayınlanmaktadır. Bu süreç düzenleyici muhasebe gereklilikleri için uygun olabilecekken, genel amaçlı finansal tabloların diğer kullanıcılarından fazla sayıda içermemektedir. Buna ek olarak denetimle ilgili işlevlerinin bir parçası olarak, BDDK farklı muhasebe tavırlarıyla karşılaşma olasılığı olan muhasebe konularını incelemekte ve bu konular üzerine tavsiyelerini sunmaktadır (mektuplar, internet ya da Türkiye Bankacılık Birliği yoluyla). Ulaşan sonuçlar sigorta sektörü ile ilgili olarak GDI’ya benzeri bir şekilde uygulanmaktadır. 39. Sınırlı oto-düzenleme sorumluluğu olan bir endüstri organizasyonu olan Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği ile işbirliği içinde Sigorta Genel Müdürlüğü sigorta şirketleri için muhasebe gerekliliklerini ortaya koymaktadır. 40. Sermaye Piyasaları Kanununda 1999 senesinde yapılan değişiklikler SPK’nin otoritesi kapsamında bir Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun (TMSK) kurulmasını öngörmektedir. TMSK’ın kurulması şu anda muhtelif ve farklılaşan gereklilikler kapsamında rapor vermekte olan bütün varlıklar için uygulanabilir olan bir dizi muhasebe standardının geliştirilmesi için bir fırsat sağlamıştır. TMSK 2002 senesinde kamusal bir tüzel kişilik olarak kurulmuştur ve ulusal muhasebe standartlarının geliştirilmesini teşvik etmek için idari ve finansal özerklik ile kurulmuştur. Bunların amacı BDDK, SPK ve Hazine tarafından geliştirilen standartların yerini almayı amaçlamaktadır. Hepsi TMSK içinde temsil edilen BDDK, SPK ve Hazine bu tür standartları benimsemeye ihtiyaç duymaktadır, çünkü düzenlenen varlıklar içinde karşılaştırılabilir finansal raporlama ve tutarlılık sağlanmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için, aşağıdaki kişilerin ele alınması gerekmektedir: • 29 30 Kurulun Kompozisyonu: TMSK şunları temsil eden dokuz üyeden oluşmaktadır: (1) Maliye Bakanlığı, (2) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, (3) Yüksek Öğrenim Kurulu, (4) Yeni taslak Bankacılık Kanunu düzenleyici çerçevede iyileştirmeler yapacaktır, fakat bu raporda erişilen genel sonuçları değiştirmeyecektir çünkü bu sonuçlar genel amaçlı finansal tablolarla ilgilidirler. Özel olarak, yeni taslak Bankacılık Kanunun 39. Maddesi bankaların finansal tablolarını hazırlarken Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun ( TMSK) talep ettiği üzere uluslar arası standartları göz önünde bulundurması gerektiği gerçeğine referans yapmaktadır. Sermaye Piyasaları Kanunun 50. Maddesi bankaları SPK muhasebe ve denetim gerekliliklerinden muaf tutmakta ve bankaları münhasıran BDDK gerekliliklerine tabi kılmaktadır. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 17 Hazine Müsteşarlığı, (5) SPK, (6) BDDK, (7) Borsa, (8) serbest çalışan bir muhasebeci , ve (9) TURMOB’dan gelen yetkili bir finansal muhasebeci. Kurulun kompozisyonu, Türkiye’deki finansal raporlamanın kalitesinin yükseltilmesi ile ilgili ortak bir çıkarla kurumlar ve otoriteler arasında oluşturulmuş olsa da, finansal raporlama topluluğu tarafından Kabul edilebilecek, benimsenebilecek ve anlaşılabilecek standartların geliştirilmesi ve uygulanması konularında eleştirel yaklaşabilecek pratik deneyime sahip olabilen finansal tablo kullanıcılarını ve hazırlayıcılarını içermemektedir. • Sorumluluklar, işlevler, amaçlar, ve personel belirleme: TURMOB’un gelirinin yüzde ikisi tarafından finanse edilecek olan TMSK şu anda sekreterlik desteği veren SPK’nin himayesinde iş görmektedir. Kendi ofisleri yer almamaktadır fakat daha da önemli bir şekilde kendi alanını ve sorumlulukları, işlevleri ve amaçlarını oluşturan sağlam bir yasal temelden de yoksundur. Şu anda Sermaye Piyasaları Kanunu bir destekleyici madde tarafından desteklenmektedir. TMSK’ın faaliyet göstereceği kabul edilen düzenleyici çerçevenin eksik olması, kısmi olarak mülkiyet eksikliğini ve sorumluluklar ve yetkileri yeni kutum tarafından azaltılacak olan Kurul üyelerini atayan kurumların yerine getireceği Liderlik ve mülkiyenin olmamasını yansıtıyor olabilir. TMSK’ın Türkiye’de muhasebe standartlarının oluşturulması için tanınan tekil bir kurum haline gelmesi için, yasal bir çerçevenin geliştirilmesi gerekmektedir. Personelin seçilmesi ve kaynak konularının da ele alınması gerekmektedir. Gerçek şudur ki, kanunun geçmesinden sonraki beş sene, TMSK Çerçevesi ve üç standart dahil olmak üzere dört adet Tebligatı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.31 Türkiye’de hala dört adet muhasebe standart düzenleyicisi yer almaktadır: Maliye Bakanlığı, BDDK, SPK ve Hazine. Bu kurumların hepsi yasal destek almaktadır ve IFRS’e değişen derecelerde riayet göstermektedirler. 41. Türkiye’de muhasebe standartlarının oluşturulması ile ilgili benimsenen parçalı yaklaşım muhasebe standartlarının resmen ilan edilmesinde tekrarlanmaktadır, bu standartlar üzerinde bir dizi düzenleyici kurumun belirli kurum tipleri bağlamında yetkileri yer almaktadır. Tek bir set ulusal muhasebe standardı geliştirmek ve uygulamak için çalışmalar yapılmışken (yukarıdaki 40. paragrafa bakınız), halen parçalı olan muhasebe standartlarının oluşturulması ile ilişki içinde hiçbir benzeri çaba sarf edilmemiştir. Muhasebe ve denetim standartları oluşturmayla ilgili parçalı bir yaklaşım verimsizdir ve ifşa ve şeffaflığı bütün Pazar katılımcıları için ulaşılabilir olan kamu malları olarak gören ortak bir platformun yaratılması için yardımcı olmamaktadır. Türkiye’deki özel sektör muhasebe ve denetimine dair düzenleyici yaklaşım, uzmanlaşmış kurumların her birinin, yeterli koordinasyon olmaksızın farklı zorunluluklar tasarladığı bir yaklaşımdır. Bu, çapraz ilkah mekanizmalarının eksikliği sebebiyle engel olunan personel uzmanlığının geliştirilmesi ile ilgili kurum çabalarını engellemektedir, ve görevlerin verimsiz bir şekilde tekrarlanması ile sonuçlanmaktadır: • 31 Halka açık şirketler ve diğer sermaye piyasası kurumlar için, SPK Sermaye Piyasaları Kanununun 22. Maddesi kapsamında bağımsız denetim gereklilikleri ile ilgili ilkelerin tespit edilmesi için görevlendirilmiştir. SPK tarafından basılan Tebligatlar ISA’nın yüksek dereceli gereklilikleri ile tutarlı olan yüksek dereceli “ilkelerden” oluşmaktadır. Yine de, IFAC tarafından yayınlanan açıklayıcı metni yeniden üretmedikleri için ISA’ya eksiksiz bir şekilde uyum göstermemektedirler Bu standartlar şunları aksettirmektedir:IAS 1, Finansal Tabloların Sunumu, IAS 2, Envanter, ve IAS 7, Nakit Akışı Tabloları. TMSK ayrıca yorum için 16 taslak daha basmıştır, bu taslaklar da şunları aksettirmektedir: IAS 8, 10, 11, 14, 16, 17, 20, 21, 23, 24, 27, 28, 29, 30, 31, ve 34. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 18 (aşağıdaki 56. Paragrafa bakınız). Yine de, SPK kurallar, yorumlar ve bültenler vasıtasıyla standartların uygulanmasını kolaylaştırmak için geçici bir temelde kılavuz hükümler yayınlamaktadır. ISA’nın eksiksiz bir şekilde benimsenmesi ISA’nın ilkelerinin tutarlı bir şekilde uygulanmasını kolaylaştıracak ve SPK kaynaklarının başka yerlerde daha etkili bir şekilde uygulanmasına izin verecektir. Diğer düzenlenen varlıklar üzerinde yetkisi olan diğer düzenleyiciler tarafından benimsenen benzeri bir yaklaşımın benimsenmesi de Türkiye’de genel olarak uygulanan denetimin kalitesinin artırılmasına değerli bir katı teşkil edecektir. • Bankacılık Yasasının (1999) 13.2 Maddesi kapsamında, BDDK diğer alanlarda genelde “denetim standartları” olarak bilinenler de dahil olmak üzere bankalar için denetim gereklilikleri oluşturmaktadır. Birtakım paydaşlar bunların “ISA’a dayandıklarını’ iddia etseler de, ROSC ekibi aşağıdaki 56. paragrafta ISA’ya kıyasla ciddi farklılıklar olduğunu tespit etmiştir, bu durum ISA’da yapılan silme ve ekleme işlemlerinden ve ISA’da yapılan değişiklikleri takip etmekte başarısız olmaktan kaynaklanmaktadır. • Sigorta şirketlerinin denetim yapılması ile ilgili olan gereklilikler Hazine tarafından basılan tüzükler vasıtasıyla oluşturulmaktadır. Genel olarak anlaşıldığı şekliyle denetim standartları ile ilgili olarak hiçbir kanıt temin edilmemiştir. Bu standartlar, denetim işlevini gözetlemesinin denetimin kendisinin yerine getirilmesinden ziyade idari ve onay süreci ile ilgili olduğu görünen Hazine tarafından benimsenmektedir. Sonuç olarak, denetim gerekliliklerini geliştiren BDDK, SPK ve Hazinenin ilgili departmanları IFRS ve ISA üzerinde geniş teorik bilgi ve pratik deneyim sahip değillerdir. İşe alma süreci personelin üniversiteden sonra işe alındığı ve düzenleticilerin yüksek kaliteli eğitimlerinden geçtikleri bir süreçtir. Yine de, sektörden ve / veya muhasebe endüstrisinden gelen kariyerinin ortasındaki personel ile kurum tarafından geliştirilmiş uzmanlığı bir araya getirmede ki başarısızlık personelin çapraz ilhakına izin vermemektedir. Mevcut uluslararası pratik ile uyum içerisinde, kolay bir şekilde uygulanabilir bir yaklaşım, hem yerel hem de uluslararası olarak sektörden ve muhasebe endüstrisinden arkadaşlıkların ve başka gruplarda görevlendirmelerin olmasıdır. 42. IFRS’in ve ISA’nın geniş çapta ulaşılabilir ve güncellenmiş bir Türkçe tercümesi yer almamaktadır. Geçmişteki IFRS ve ISA çeviri denemeleri, Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi Vakfının (IASCF)32 ve IFAC Tercüme Politikasının33 ortaya koyduğu resmi çeviri sürecine uygun bir şekilde sonuçlanmış gibi görünmemektedir. E. Muhasebe ve Denetim Standartlarının Uygulanması 43. Muhasebe standartlarının düzenletici sorumluluğunun parçalı doğasını yansıtarak, muhasebe standartlarını ortaya koymak üzere yetki verilen kurumların her biri aynı zamanda göstermiş oldukları riayeti izlemekte ve uygulamayı gözetim altında tutmaktadır. Kendi alanlarına giren uygulanabilir muhasebe standartlarının uygulanmasından sorumlu olan düzenleyiciler, Vergi Usulleri Kanunu için Maliye Bakanlığı bünyesindeki Gelirler Genel Müdürlüğü, bankacılık yönetmelikleri için BDDK, halka açık şirketler ile ilgili olarak SPK ve Kiralama ve Faktöringden sorumlu Hazine ve Sigortadır. 32 33 Bkz. http://www.iasb.org/resources/translations.asp. Bkz. “Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu tarafından basılan Standartların ve Rehberin Tercümesi” Politika Bildirimi, Eylül 2004. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 19 44. Vergi Usulleri Kanunu ile ilgili oldukları için muhasebe ve denetim standartlarının düzenlemesi ve uygulanması, Maliye Bakanlığına bağlı Gelirler Genel Müdürlüğü içindeki iki departmandan biri tarafından yerine getirilmektedir. Kanun No. 3568 kapsamında denetim gerekliliklerinin uygulanması ve Tek Düen Hesap Planı ve Vergi Usulleri Kanununda ana hatları ortaya konan muhasebe gereklilikleri GDR tarafından yerine getirilmektedir. Bu departman 25 kişiyi istihdam etmektedir, bu kişiler Vergi Müfettişlerinden farklıdır ve devlet bütçesi tarafından finanse edilmektedirler. Yönetmelikte ortaya konan prosedürlere ve ilkelere uymak zorunludur. Eğer hazırlayıcılar ve murakıplar buna uymazlarda, Vergi Usulü Kanunu ve Yasası No 3568 Maliye Bakanlığına ve TURMOB’a cezai işlem yapma yetkisi vermiştir. Vergi Müfettişleri yıllık olarak sunulan denetim vergi finansal tablolarının yaklaşık olarak yüzde ikisini denetlemektedirler ve daha fazla soruşturma yapılması için riayet göstermeme durumlarını Maliye Bakanlığına havale etmektedirler. Maliye Bakanlığı para cezaları vermekte profesyonel disiplin önlemlerinin alınması için durumu TURMOB’a havale etmektedir. 45. Bu rapor, muhasebe standart uygulamasını değerlendirmek için Standart No 1, Finansal Bilgi Standartlarının Uygulanmasını referans olarak kullanmaktadır. Kabul edilen bir temelde, uygulama rejiminin kalitesini ölçmek için (kayıtlı kredi verenler bağlamında SPK tarafından gösterildiği şekliyle – Standart No 1’in ilkeleri, SPK2nin henüz Standart NO 1 tarafından öngörüldüğü şekliyle AB raporlama çerçevesini uygulamaya sokmamasına bakmaksızın, uygulama rejiminin esas boyutlarını değerlendirmek üzere sabit ve tanınmış bir kılavuz olarak benimsenmişlerdir. • İlke 3 – Üye devletler tarafından oluşturulan yetkin bağımsız idari makamların 934 İlkesi tarafından tespit edilen kredi verenlerce temin edilen finansal bilgilere gösterilen riayetin uygulanması ile ilgili nihai sorumlulukları yer almaktadır. Standard yetkin bir bağımsız idari otorite tanımlamamaktadır fakat sınırlı sayıda kilit nitelikler ortaya koymaktadır. Otorite kredi verenlerin, müfettişlerinin, hükümetin ya da diğer paydaşların etkisi altında kalmamalıdır. Aşağıdakileri yerine getirmek için minimum yetkilere sahip olmalıdır: o Finansal bilgileri izlemek, o Kredi verenlerden ve onların denetçilerinden ek bilgi istemek, ve o Finansal bilgilerin çerçevesini rapor etme amacıyla tutarlı tedbirler almak (İlkeler 6 ve 7). SPK, Maliye Bakanlığı Kanununun genel hükümlerini uygulamak için kurulmuş olan düzenleyici otoritedir. Özel olarak, Madde 22 kapsamında, rapor verme gerekliliklerinin uygulanmasından sorumludur ve düzenli bir piyasanın güvence altına alınması için her türlü tedbirin alınması konusunda yetkilidir (Madde 40). Kredi verenlerin izleme ya da uygulama faaliyetleri üzerinde etkisi olabilecek CM Bile herhangi bir resmi ilişkisi yer almamaktadır, ya da bu faaliyetlerin yapılış şekillerini etkileyememektedirler. Uygun uygulama süreci kapsamında, SPK’nin Yönetim Kurulu Muhasebe Departmanı tarafından kendisine verilen durumları ele almakta ve karara bağlamaktadır ve alınması gereken uygulama tedbiri konusunda da karar vermektedir. 34 İlke 9 – Burada tespit edilen uygulama ilkeleri kredi verenler tarafından temine edilen finansal bilgilere uygulanmalıdır: (a) menkul kıymetleri düzenlenen bir piyasada işlem için kabul edilenler; (b) düzenlenen bir piyasada menkul kıymetlerinin işlem görmesi için başvuruda bulunanlar. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 20 35 36 • İlke 4 – Diğer kurumlar, ilgili yetkin idari makam tarafından denetlendikleri ve bu kurumlara karşı sorumlu oldukları sürece, yetkin idari makamlar adına uygulamayı yürütebilirler. SPK kendisine Sermaye Piyasaları Kanunu tarafından verilen işlevleri ya da yetkileri başkasına aktarmamıştır. BDDK ve Hazine diğer varlıklar bağlamında hareket etmek üzere kendi yetkilerine sahiptirler – başka bir düzenleyici tarafından uygulama faaliyetleri yerine getirmezler. • İlke 5 – Uygulamayı kimin yerine getirdiğine bakılmaksızın, CESR tarafından ortaya konan herhangi bir uygulama standardına uyulmalıdır. Bankaların ve sigorta şirketlerinin muhasebe gerekliliklerinin atanan düzenleyicileri olarak, BDDK ve Hazine35 ayrıca yetkin otoriteler olarak tanınmak için Standart No. 1’e uymak zorundadırlar. Bankacılık sektörü ile ilgili olarak, o Çıkarım yoluyla, bankalar Sermaye Piyasaları Kanununun raporlama gerekliliklerinin pek çoğundan muaf oldukları için ve BDDK muhasebe çerçevesini oluşturma yetkisine sahip olduğundan, BDDK Standart No. 1 tarafından öngörüldüğü şekliyle muhasebe çerçevesini uygulamaktadır. BDDK’ın CESR Standardına uyması yine de bir danışmanlık danışmanı olarak değil, bir finansal bilgi uygulayıcısı olarak faaliyetlerinin ışığı altında göz önüne alınmalıdır. BDDK’nın faaliyetine bakılmalıdır, aslında, başka bir deyişle, ilgili finansal raporlama gerekliliklerine uymak için gerekli gördüğü finansal bilgi miktarına ve gerekli olan düzeltmelerin niteliğine bakılmalıdır. Raporlama gerekliliklerine uymak riayet eksikliği durumlarının BDDK’nın bir bankacılık denetçisi olarak ana konusu üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı yerlerde ikincil bir unsur olarak görülmektedir.36 o Bankalar yönetimleri ve murakıpları ile birlikte, BDDK’ya, kurumun finansal raporlama gerekliliklerine uyum gösterme bağlamında genel soruşturmalarını tatmin etmek amacıyla, açıklamalar ve dokümanlara erişim sağlamaya kanun önünde zorunludur. Bankacılık Kanunu (Madde 3 ve 22) BDDK ‘nın gerekli gördüğü durumlarda herhangi bir dokümanı ya da açıklamayı isteyebileceğini söylemektedir. Buna uyulmaması para cezalarına ve / veya hapis cezalarına sebebiyet verebilir. o BDDK bu çerçeve kapsamında meydana gelen ihlalleri düzeltmek için uygulanabilecek yaptırımlar ve önlemlere sahiptir – başka bir deyişle, – i.e. sadece finansal cezalar değil. Bankacılık Kanunu (Madde 13) BDDK’ya herhangi bir bilânçonun ya da kar ve zarar bildiriminin “hatalı” olduğunun bildirildiği yerlerde yatırımcıların yanlış yönlendirilmesinin önlenmesi için uygun görülen herhangi bir önlemi alma yetkisini vermektedir. Bu, ulusal gazetelerdeki düzeltilen bildirilerin yayınlanmasını ihtiva etmektedir. Pratik olarak BDDK’nın aynı zamanda, ana finansa tablolar üzerinde hiçbir somut etkisi olmayan, uyum göstermeme durumlarıyla ya da daha küçük hatalarıyla ilgilenmek için diğer önlemleri alıp almadığı pratik olarak bilinmemektedir. Son zamanlarda hiçbir düzeltmenin yapılmamış olması ya da hiçbir para cezasının verilmemesi ya küçük çaplı konuların gayrı resmi yollardan çözüme kavuşturulduğuna (başka bir deyişle, ileride hazırlanacak finansal tablolara eksik bilgiler dahil edilmektedir) ya da bu konuların ilk olarak Bir Hükümet kurumu olarak, Hazine bağımsızlık için temel gerekliliği yerine getirmemektedir. Örneğin, bankaların finansal tabloları ile ilgili olarak BDDK tarafından ortaya konan konuların ve soruların tipleri BDDK2nın denetim işlevlerinden farklı olarak tür ile ilgili muhasebecilik konularını ortaya koyuyormuş gibi görünmemektedir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 21 bankalara iletilmediğine işaret etmektedir. BDDK’nın uygulanması aşağıdaki 46. paragrafta daha ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuştur. Sigorta sektörü ile ilgili olarak, o Sigorta şirketlerinin düzenleme ve denetleme işlevleri Hazinenin iki birimi arasında bölünmüştür. Yukarıdaki 39. Paragrafta tartışıldığı üzere, Sigorta Genel Müdürlüğü yasaların ve yönetmeliklerin taslaklarının hazırlanmasından, saha dışı denetimden ve primlerin ve kapsama seviyelerinin onaylanmasından sorumludur. Şirketlerin saha içi denetimi Hazine içindeki yarı özerk bir varlık olan Sigorta Denetim Kurulu (ISB) tarafından ele alınmaktadır. BDDK ile ilgili olan yukarıdaki analiz benzeri bir şekilde sigorta şirketi için uygulanmaktadır. • İlke 6 – Yetkili idari makamlar gerekli yetkilere ve yeterli kaynaklara sahip olarak, hükümetten ve piyasa katılımcılarından yeterli derecede bağımsızlığa sahip olacaklardır. SPK idari ve finansal özerkliği olan kamusal ve tüzel bir kişiliktir. Yedi kişilik Kurulu Bakanlar Kurulu tarafından atanmaktadır ve İlgili Bakanlıktan (2), Maliye Bakanlığından, Sanayi ve Ticaret Bakanlığından, BDDK^dan, TURMOB’dan, ve Sermaye Piyasası Aracı Kurumlar Derneğinden temsilcilerden oluşmaktadır. Üyeler altı sene hizmet vermektedir. Bakanlar Kurulu, Kurul üyelerinin tazminatını tespit etmektedir. Öz olarak, SPK Hükümetten finansal olarak bağımsızdır. İşlem yapılan menkul değerlerin ihraç değerinin 3/1000’e eşit olan ücretlerce finanse edilmektedir ve bu ücretler kredi verenlerden alınmaktadır. Maliye Bakanlığının oluşabilecek herhangi bir eksikliği kapatma konusunda bir zorunluluğu yer almaktadır. Bu en son 1994 tarihinde meydana gelmiştir. SPK, CMG raporlama, muhasebe ve denetleme gerekliliklerine uyumum izlenmesinde dahil olan yaklaşık olarak 100 sermaye uzmanına sahiptir. Her bir uzman sosyal bilimler alanında bir üniversite derecesine sahiptir. İstihdamın ilk altı ayında yoğun bir eğitim verilmektedir, fakat kalifiye bir uzmanla bir sonraki iki iş yılı süresince temin edilen pratik iş eğitiminin ötesinde müteakip herhangi bir resmi eğitim programı yer almamaktadır. SPK mezunu yeni başlayanların geniş doğası ve resmi bir eğitim programının eksik olması, IFRS’e uyan finansal gerekliliklerin izlenmesinde güvenli olan IFRS’in ayrıntılı muhasebe gereklilikleri konularında gerekli olduğu kadar deneyimli olmayabileceklerinden, IFRS ortamında bir risk oluşturabilir. IFRS eğitimi eğer uyum olmayan finansal bilgiyi düzgün bir şekilde seçecek ve uygulayacak yetenekleri varsa SPK personeli için bir öncelik olmalıdır. • İlke 7 – Yetkili bağımsız idari makamlar adına hareket edenlere devredilebilecek gerekli güçler en azından finansal bilgiyi izleme yetkisini içermeli, kredi verenlerden ve denetçilerden bütünleyici bilgiler istemeli ve uygulama amaçlarıyla tutarlı olan tedbirler almalıdır. Sermaye Piyasaları Kanunu 22. Maddesinde SPK’ya gerekli yetkileri temin etmektedir ve bunlara düzeltilen finansal bilgilerin yayınlanmasını istemeye dair özel yetki de dahildir. • İlke 8 – Yetkili idari makamlar burada ortaya konan ilkelerin uygulanması ile tutarlı olan uygun uygulama sürecinin oluşturulmasından ve uygun sürecin uygulanmasından sorumlu olmalıdır. SPK’nın finansal bilgiyi uygulaması ile ilgili olarak açık ve uygun bir süreç yer almaktadır (başka bir deyişle, karar sürecinin bir akış şeması ve mevcut tedbirler ve yaptırımlar SPK Yıllık Raporunun kapsamında dahil edilmiştir). Uygulama örnekleri şikayetler, iç yönlendirmeler, basılan yorumlar ve planlanmış uygulama faaliyetleri dahil olmak üzere bir dizi proaktif ve reaktif bilgi istemlerine dayalıdır. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 22 SPK’nın süregelen izleme fonksiyonu başlangıç olarak ilgili raporların dosyalama son tarihleri içinde sunulup sunulmadığını tespit etmeye odaklanmıştır. Bu tür 506 adet incelemenin 2003 senesinde yapıldığı görülmektedir. Müteakip incelemeler yüksek derecede sistematik ya da formalize edilmiş bir temelde yerine getirilmemiştir. SPK başlangıç olarak murakıbın potansiyel konuların altını çizdiği raporuna dayanmaktadır – kalifiye teftiş fikirleri her zaman diğer alışılmadık yorumlar gibi daha ayrıntılı incelemeleri çekmektedir. Personel ayrıca alışılmadık ya da beklenmedik kalemler ve işlemlerin kanıtları için ana tablolara da bakmaktadır, bu kalemler ve işlemler genelde şirket ile yazışmalar vasıtasıyla yapılan şirketin soruşturmasını garanti edebilmektedir. Daha fazla incelemenin kapsamı açık değildir – özel olarak, yukarıda hızlı tarama yaklaşımının benimsenmesi daha sonra bütün potansiyel ihlallerin bir şirket içinde ortaya konmasının garanti altına alınması için finansal tabloların tamamen gözden geçirilmesine yol açabilmektedir. SPK’nın göz önüne alması gereken bir resmi kontrol listesi yer almamaktadır, fakat uzman personelin deneyimlerine dayanmaktadır. Finansal tabloların ilk incelemeler ile ilgili standart bir yaklaşımın olmaması aşağıdaki risklere yol açmaktadır: o Tutarlılık eksikliği – incelemenin kalitesi kişisel SPK uzmanlarının yeteneklerine bağlıdır. o İnceleme IFRS’e ya da IFRS temelli gerekliliklere geçiş ile birlikte 2005 senesinde ortaya çıkma ihtimali daha yüksek olan potansiyel olarak uygunsuz muhasebe politikalarının ya da ifşa konularının altını çizmeyecek ana tabloların okuması ile sınırlanmıştır. o Potansiyel olarak önemli riayet göstermeme alanlarının tespit edilmesinde başarısız olma. SPK IFRS’e ya da IFRS temelli gerekliliklere geçiş sürecinde riayet göstermeme açısında daha büyük bir potansiyel olduğunun farkındadır. Personel ayrıntılı bir kontrol listesi ile desteklenen bir kilit risk alanları kontrol listesinin incelemelerinin tutarlılığına ve endüstri gruplarından farklı olabilecek zorluk çekilen alanlara odaklanma yeteneklerine yardımcı olacağını kabul etmiştir. Finansal bilgilerin incelenmesi ile ilgili olarak kanunda küçük bir hazırlıkla birlikte, personel uygulama sürecini desteklemek için operasyonel bir çerçeve için duyulan ihtiyacı anlamıştır. Eğer potansiyel riayetsizliğin farkına varılan riskli alanlarına odaklanmak üzere yapılandırılmış ise, ilk baştaki inceleme, tutarlı bir kontrol listesine uygun olarak eksiksiz bir inceleme için finansal tabloların risk temelli olarak seçimine katkı yapmak üzere bir hızlı tarama aracı olarak işlev görebilir. • İlke 10 – Burada tespit edilen uygulama ilkeleri, kişisel ve konsolide temellerinde hazırlanmış yıllık ve geçici finansal tablolar ve raporlar, ayrıca prospektüsler ve dokümanlar dahil olmak üzere bütün uyumlaştırılmış dokümanlar tarafından temin edilen finansal bilgilere de uygulanmalıdır. SPK yıllık finansal tablolar, periyodik finansal tablolar ve kredi verenlerden istenen prospektüslerin izlenmesinden sorumludur. • İlke 11 – Prospektüsler dışındaki finansal bilgiler için, makable şamil uygulama normal prosedürdür. SPK incelemeleri önceden değerlendirme temeline ve makable şamil diğer uyumlulaştırılmış finansal bilgilere dayalıdır. SPK ayrıca kredi verenlere özel muhasebe davranışlarının uygunluğuyla ilgili sözlü ya da yazılı fikirler sağlamaktadır fakat yallık ya da periyodik raporlara dahil edilecek muhasebe muamelelerinin önceden hesaplaşmasını yapmak üzere SPK tarafından göz önünde bulundurulmamaktadır. Kredi verenlerin personel tarafından verilen cevaplara Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 23 güvenme yetkili olduklarına dair bir işaret yoktur. Özel olarak, IFRS’e ya da IFRS temelli gerekliliklere geçiş döneminde, şirketler tarafından yapılan bu tür araştırmaların sayı ve komplekslik açısından artma olasılıkları vardır. Gayrı resmi bir temelde olsa bile verilen tavsiyenin içsel olarak tutarlı olmasına ve IFRS’e uymasına özel olarak dikkat edilmelidir fakat IFRIC’ın düzgün alanına tecavüz edilmemelidir. • İlke 12 – Prospektüsler için, ön değerlendirme ile onaylama AB Yönergesi tarafından tespit edilen normal prosedürdür ve onayın niteliğini de tespit eder. Prospektüsler tarafından temin edilen finansal bilgilerin makabline şamil bir şekilde uygulaması da destekleyici bir tedbir olarak mümkündür. Yukarıda not edildiği üzere, prospektüslerin izlenmesi ön değerlendirme temelinde ve makabline şamil diğer finansal bilgiler temelinde yerine getirilmektedir. • İlke 13 – Bütün finansal bilgilerin uygulanması normal olarak analiz edilecek kredi verenlerin ve dokümanların seçimine dayalıdır. Yine de, sadece riske dayalı olan bir yaklaşım kabul edilebilir bir seçim yöntemi olabilir. CESRfin (SCE) şu anda finansal bilginin inceleme için nasıl seçileceği ile ilgili bir rehber hazırlamaktadır. Hata olasılığını ve bu tür bir hatanın piyasa ve yatırımcı güveni üzerinde yaratabileceği etkinin değerlendirmesini bir araya getiren, esasen risk temelli olan bir yaklaşım öngörülmektedir. Risk temelli yaklaşım rotasyon ya da örneklem teknikleri ile desteklenebilir. Süregelen izlenme ile ilgili mevcut SPK yaklaşımı kabul edilebilir bir ilk adım oluşturacaktır – başka bir deyişle hızlı tarama yaklaşımı riayet göstermemenin potansiyel risk taşıdığı alanları gösterecektir. Yine de yukarıda belirtildiği üzere, ciddi ölçüde formalite finansal tabloların incelendiği etkinliğini ve tutarlılığını artırmak için hızlı tarama yöntemini ortaya koymuştur. Diğer endüstri ve şirkete özel faktörler – yukarıya bakınız – somut uyum göstermeme riskinin yüksek olduğu yerde bilgi toplama şansını artırabilir. • İlke 14 – İlke 13 tarafından temin edilen seçim yöntemlerini aşamalı bir şekilde benimsemek için uygulayıcılara olanak sağlamak amacıyla, rasgele bir seçim ve rotasyona dayalı karışık bir seçim tekniği çalışabilir bir geçiş adımı olarak görülmektedir. Yine de, bu tür bir metodoloji tespit riskinin yeterli bir seviyede oluşturulması için tasarlanabilir. SPK izleme işlevinde proaktiftir fakat basın tarafından dikkat çekilen konulara ve finansal bilgilerle ilgili belirli şikayetlere de cevap vermektedir. 2003’te önce, SPK incelemeleri sıklıkla şikayetler sebebiyle meydan gelmektedir – bu da sürekli olarak izleme işlevinin yerine getirilmesi için daha az kaynak kalmasına sebep olmaktadır. Müdahale döneminde esasen daha az şikayet olmaktadır – bunun sebebi muhtemelen yatırımcıların “IFRS temelli” gereklilikler konusunda iyi bir şekilde yetkin olmasıdır. Tarihsel olarak, SPK ilk bakışta raporlama gerekliliklerine uyulmuyor gibi görünen durumlardan ziyade potansiyel dolandırıcılık faaliyetlerine özel bir ilgi göstermektedir. Daha fazla inceleme için finansal tabloların seçimi sistematik değildir, fakat ana tablolardaki kilit konuların hızlı bir şekilde gözden geçirilmesine baplıdır. Yukarıda not edildiği üzere, eğer düzgün bir şekilde formüle edilirse, ve uyum gösterilmeyen potansiyel risk alanlarını dahil etmek üzere genişletilirse, bu tür incelemeler eksiksiz bir riayet incelemesini için uyumsuzluk riskinin yüksek olduğu finansal tabloları tespit etmek üzere hızlı bir tarama aracı olarak yerine getirilebilir. “Hızlı tarama” incelemeleri, piyasa katılımcılarının sayısının, seçim ile ilgili ayrıntılı bir risk yaklaşımı beslemek üzere bilgi çıkarmayla sınırlı olduğu bütün finansal bilgilerde yerine getirilebilir. Likidite oranları ve muhasebe politikalarındaki diğer Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 24 değişiklikler, edinimlerin yüksek seviyede olması ve kar ya da cirodaki eğilimlerle ilgili ciddi sorumluluklar bütün bu yaklaşımlarda kendini göstermektedir. Şirket Yönetişiminin kalitesi, özellikle yıllık finansal tablolardaki şirket yönetişim ilkelerine gösterilen “uy ya da açıkla” yaklaşımının SPK tarafından benimsenmesinin ışığında, bu süreçte bir rol oynayabilir.37 Buna alternatif olarak, bütün piyasanın şekline ve niteliklerine bağlı olarak, eğer finansal tablolarda herhangi bir hata varsa, bunun etkisinin piyasalarda ve genel olarak yatırımcı güveninde daha önemli bir etki oluşturacağı durumlarda özel olarak yüksek bir piyasa aktifleştirmesinin olduğu kredi verenler üzerine vurgu yapılabilir. Bu tür hataların tamir edilmesi Kurulun ifade edilmiş bir amacıdır. • İlke 15 – Seçilen bilgiler üzerine uygulama yöntemleri saf resmi kontrollerden derinlemesine bağımsız kontrole kadar geniş çaplı bir alanı kapsamaktadır. Risk seviyesi normal olarak uygulayıcılar tarafından yerine getirilecek incelemenin yoğunluğunu belirlemektedir. İncelenecek dokümanın tipi ve kredi verenler üzerine mevcut olan bilginin seviyesi de göz önünde bulundurulacaktır . Yukarıda belirtildiği üzere, finansal bilginin ne derecede gözden geçirildiği hızlı tarama incelemesi tamamlanana kadar tam olarak net değildir. Resmi olarak dokümente edilmiş prosedürler yer almamaktadır. Soruşturmalar şirket tarafından e-posta/ telefon yoluyla ya da resmi yazılarla yapılmaktadır, bu da ortaya konan konunun somutluğuna ve potansiyel olarak ciddiyetine dayanmaktadır. Murakıplara daha fazla bilgi almak üzere yaklaşılabilir ve çalışma kağıtları gözden geçirilebilir. • İlke 16 – İlke 19 – Finansal bilgilerde somut bir yanlış bildirimin saptanması durumunda, uygulayıcılar uygun bir ifşanın başarılması için uygun önlemler almalıdırlar ve ilgili yerlerde, (raporlama çerçevesinin gerekliliklerine uygun bir şekilde) yanlış bildirimi düzeltmelidirler. Raporlama çerçevesinden somut olmayan bir şekilde gösterilen ayrılıkla, normal olarak bir tedbirin alınmasını hak etseler bil, normal bir şekilde kamusal anlamda bir düzeltmeyi tetiklemeyecektir. Uygulayıcılar tarafından alınan önlemler ulusal yasalar tarafından empoze edilen yaptırımlardan ayrılmalıdır. Tedbirler etkili olmalıdır, zamanında yürürlüğe konmalıdır ve tespit edilen ihlalin etkisine karşı orantısal olmalıdır. Tedbirlerle ilgili tutarlı bir politika geliştirilmelidir, böylece benzeri ihlallerin tespit edildiği yerlerde benzeri tedbirler alınır. Uygulama durumları ile ilgili olarak alınan somut kararlar, finansal tablolarda ihmal edilen bilgilerin yayınlanmasını istemek, finansal tabloların düzeltilmesi, para cezaları ve işlem yasağı dahil olmak üzere, kendi emrinde olan bir dizi tedbir ve yaptırıma sahip olan Yönetim Kurulu tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Uygun tedbirlerin tespit edilmesinde, Kurul benzeri ihlallerle ilgili alınan tedbirlerdeki tutarlılığı garanti altına almak için önceki bulguları tartışmaktadır. • 37 İlke 21 – Uygulayıcılar, muhasebe ve ifşa konuları dahil olmak üzere alınan kararlar ve benimsenen uygulama politikaları üzerine ve en azından faaliyetleri hakkında periyodik olarak kamuya rapor vermelidirler. Yönetim Kurulu tarafından uygulama kararları bağlamında alınan kararlar SPK’nın haftalık bülteni vasıtasıyla kamuya açıklanmalıdır. Buna ek olarak, SPK belirli bir şirketin finansal bilgilerine özgü olmayan “türle ilgili” konular keşfettiğinde bir muhasebe gerekliliğinin uygulanması üzerine tavsiyeler vermek üzere Bültenler basabilir. SPK Haziran 2003 tarihinde Şirket Yönetişim İlkelerini benimsemiştir. (Şubat 2005 tarihinde değiştirilmiştir). İlkelerin kredi verenler tarafından benimsenmesi opsiyoneldir.) Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 25 46. Bankaların teftiş edilen finansal tabloları, unvanlarına rağmen kurum içi bankacılık denetimi yapmaktan sorumlu olan gerçek ban inceleyicileri olan Yeminli Banka Murakıpları (SBA’lar) tarafından BDDK’da incelenmektedir. Sayıları yaklaşık olarak 100 olan SBA’lar kişisel bir kapasitede bireysel olarak lisans almışlardır, ve Bakanlar Kurulu tarafından atanan ve doğrudan BDDK Başkanına rapor veren yeni kişiden oluşan Yeminli Banka Murakıpları Kurulu (BSBA) altında gruplanmışlardır. BSBA’nın Başkanı ayrıca BDDK’nın Genel Müdür Yardımcısıdır, ve birtakım BDDK üyeleri BDDK’da kıdemli yönetim pozisyonlarını ellerinde tutarlar. SBA’ların kişisel lisanslama ve kişisel bağımsızlıkları BDDK’nın kurumsal denetimindedir, BDDK bir kişi tarafından ele alınmak için çok büyük olan bankalar ya da bankacılık gruplarından sorumlu SBA grupları içinde işbirliği yapılmasını isteyebilir, ve bu SBA’ların çalışmasının koordinasyonunu ve incelenmesini daha da zor yapmaktadır. SBA’lar geniş çaplı saha çalışması yapmaktadırlar, ve bunlar bankaların teftiş edilen finansal tabloları için sağlam bir temel temin etmektedir. SBA’lar kapsamı ve derinliği açısından çalışmalarının harici finansal tablo murakıpların çalışmalarından daha yüksek kalitede olduğunu iddia etmektedirler. Fakat, bu teftiş edilen finansal tablolardan memnun olunmadığında, düzeltilmeleri ve yeniden basılmalarını isteme hakkına nadiren başvurulmaktadır. Bu da, ana konunun, pazara sağlanan basılı bilginin güvenilirliğini garanti altına almaktansa, denetim amaçları için sunulan kamuya ait olmayan bilgilerin kalitesi ile ilgili olduğunu gösterir gibidir. Bu, piyasa mekanizmalarının bankaların davranışını etkileme yeteneğini kısıtlamaktadır. Son deneyimler ayrıca, karşılığında bankacılık krizinin daha da kötüleşmesi ile sonuçlanacak şekilde, bu durumun, ilgili bilgilerin piyasaya zamanında ifşa edilmesinde hatalar olmasına sebep olduğunu göstermektedir. 38 BDDK ile ilgili olan yukarıdaki analiz benzeri bir şekilde sigorta şirketi için de geçerlidir. 47. Ne TURMOB ne de TURMOB’un herhangi bir yerel odasının 1239 adet üye firmasının çalışmalarını gözden geçirmek için hiçbir proaktif, metodolojik, risk temelli teftiş pratiği kalite inceleme sistemi yer almamaktadır. Denetim firmasının kendi dahili kalite inceleme prosedürleri olduğu kadar düzenleme kurumlarının kalite inceleme faaliyetine de güvenilmektedir. Buna ek olarak, ne TURMOB ne de onun yerel odaları üye firmaların daha genel yasal ve etik gerekliliklerine gösterdikleri uyumu izlemek için metolodolojik pratik incelemesinin herhangi bir formuna sahip değildirler. Bu bağlamda üye firmaların belirli hiçbir yıllık resmi raporu yoktur. TURMOB odaları yine de kamu ya da düzenleyiciler tarafından üyeler ile ilgili yapılan her türlü şikayet durumunda tedbir alacaktır. Bu sistem proaktif olmaktan ziyade reaktiftir. Soruşturmadan sonra bir durum ortaya çıkarsa, dosya odanın Disiplin Kuruluna havale edilecektir. Üyeler, odaların kararlarına karar alındıktan sonraki bir ay içinde TURMOB Disiplin 38 Uluslararası toplum bankacılık sektöründeki yeterli ifşaların öneminin uzun zamandır farkındadır. Basel Komite Çekirdek İlkesi 21 şunu ifade etmektedir: “Bankacılık denetimcileri, her bankanın, denetimciyi bankanın finansal durumu ve işin karlılığı hakkında gerçek ve adil bir görüş elde etmesine olanak veren tutarlı muhasebe politikalarına ve pratiklerine uygun bir şekilde oluşturulan yeterli kayıtları tuttuğundan ve de bankanın kendi durumunu adil bir şekilde yansıtan düzenli bir temel finansal tablolar yayınladığından emin olmalıdır.” Buna ek olarak, Basel Komitesinin “Banka Şeffaflığını Geliştirmek” (Eylül 1998) ile ilgili tavsiyeleri ve Basel Komitesinin banka tarafından 2001 senesinde yapılan ve Mayıs 2003’te yayınlanan ifşalar üzerine araştırması BDDK’ya uluslararası bankaların ne tür bilgileri ifşa ettiklerini tespit etmelerinde yardımcı olabilir. Sonuç olarak, Basel II’nin III. Ayağı, piyasa katılımcılarının uygulama kapsamı, sermaye, riske maruz kalma, risk değerlendirme süreçleri, ve böylece bir bankanın sermaye yeterliliği hakkında olan bilgilerin kilit bölümlerini değerlendirmelerine izin verecek olan ifşa gereklilikleriyle ilgili durumu pekiştirmektedir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 26 Kuruluna başvurarak itiraz edebilirler. Nihai kararlar Maliye Bakanlığına iletilir ve ayrıntılar da Resmi Gazetede yayınlanır. Örneğin, İstanbul Yetkili Muhasebeciler Odası 2003-2004 senelerinde 150 üyeyi işten kovmuştur ve 2003 senesinde de Ankara’daki oda tarafından 62 lisans iptal edilmiştir. III. DÜZENLENEN VE UYGULANAN MUHASEBE STANDARTLARI 48. Finansal pozisyon ve Tek Düzen Hesap Planı ve Vergi Usulü Kanuna uygun bir şekilde hazırlanan bir işletmenin performansı arasında IFRS’e kıyasla ciddi farklılıklar ortaya çıkmaktadır. IFRS finansal tabloları, ekonomik kararların alınmasında faydalı olan bilgilerin temin edilmesi amacıyla hazırlanmıştır (örnek vermek gerekirse, öz sermaye yatırımlarının alınması ve yönetimin idare edilmesinin değerlendirilmesi). Vergi Usulü Kanunu diğer tüm yönetmeliklerin üzerinde bir geçerliliğe sahip olduğu için, pek çok Türk şirketi sadece Tek Düzen Hesap Planı ve Vergi Usulü Kanuna uygun bir şekilde finansal tablolar hazırlamaktadır. Orta ölçekli ve büyük şirketlerin Tekdüzen Hesap Planı ve Vergi Usulü Kanuna göre hazırlanan finansal tabloların kullanıcılarının ihtiyaçları hazırlığın sınırlı kapsamında karşılanmamaktadır. Bu koşullar altında gerekli kılınan ifşalar kısıtlıdır bu yüzden de genel olarak finansal tabloların şeffaflığını azaltmaktadır. Bu koşullar altında, Tek Düzen Hesap Planı ve IFRS arasındaki farklılıkların geniş kapsamlı olması sürpriz bir gelişme değildir. Tanımlayıcı farklılıklar ve etkilerinin ana hatları şu şekilde ortaya konabilir: • IAS 1, Finansal Tabloların Sunumu, benimsenmemiştir ve bu sebeple şu anda Öz Sermaye ve Nakit Akışı Tabloları gerekli kılınmamıştır. Yine, birtakım muhasebe politikaları ve açıklayıcı notlara gerek yoktur, ve vergi düzenlemesinin birtakım ifşa gereklilikleri varsa, bunlar eksiksiz IFRS ifşa gerekliliklerini kapsamamaktadır. Geniş çaplı muhasebe politikalarının var olmaması, açıklayıcı notlar ve diğer ifşa gereklilikleri finansal tabloların kullanıcılarının ve uygulayıcılarının, eğer varsa, yapılan varsayımlar ve standartlardan sapmalar dahil olmak üzere, finansal tabloların hazırlanmasının tam temelini belirlemelerine engel olmaktadır. Finansal tabloların kullanıcıları küçük işletmelerde Tekdüzen Hesap Planı temelli finansal tablolara dayalı ekonomik kararlar verebileceklerken, bilgi eksikliği, bu tür kararların bir işletmenin nakit üretme yeteneğini ve üretimin zamanlaması ve kesinliğini değerlendirmeyi gerektirdiği daha büyük ve daha kompleks işletmelerdeki karar alma sürecini engelleyebilmektedir.39 • IAS 2, Envanterler, benimsenmemiştir ve Tekdüzen Hesap Planı ve Vergi Prosedürü Kanunu kapsamında tercih edilen maliyet formülleri “ilk giren ilk çıkar” (FIFO) ya da ağırlıklı maliyet formülüdür veya “son giren son çıkar” (LIFO) maliyet formülüne sınırlı koşullar altında izin verilmektedir. Diğer bir sapma da, daha düşük maliyette ve net elde edilebilir değerde envanterlerin ölçülmesi için bir gerekliliğin yer almamasıdır. Bu da, eğer değerleri net elde edilebilir değeri aşan maddeler içeriyorlarsa envanterlerin abartılmış olabileceği anlamına gelmektedir. • IAS 16, Mülk, Tesis ve Ekipman (Maddi Varlıklar) (PPE), bir malvarlığının amorti edilebilir bir miktarının faydalı ömrü boyunca amorti edilmesini gerekli 39 Ayrıca, Tek Düzen Hesap Planı hem IAS I hem de Dördüncü ve Yedinci AB Şirket Kanunu Yönergeleri kapsamında gerekli olan bir “gerçek ve adil görüş geçersiz kılma” gerekliliğini içermemektedir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 27 • • • • 40 41 kılmaktadır.40 Tek Düzen Hesap Planı her zaman bir varlığın faydalı ömrünü yansıtmayabilecek olan vergi kanunları içinde amorti oranlarının uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca Türkiye yasaları çerçevesinde müteakip maliyetlerin amortismanı (örneğin günlük hizmet sağlama) bazı zamanlarda izin verilen bir faaliyettir, ancak IFRS sadece IAS 16’nın tanıma kriterleri karşılanıyor ise amortismana izin vermektedir (örneğin bir uçağın geniş çaplı teftişi). Tek Düzen Hesap Planı kapsamında harcamaların amortismanı abartışmış bir Maddi Varlıklar ile sonuçlanabilir, bu da sonuç olarak bilançoyu ve gelir tablosunu etkileyecektir. IAS 17, Kiralar, finans ve operasyonel kiralar arasında ayrım yapmaktadır. Tek Düzen Hesap Planı kapsamında, Temmuz 2003’ten sonraki finansal kiralama sözleşmeleri IAS 17 gerekliliklerine uygun bir şekilde yapılmıştır.41 Yine de, Temmuz 2003 tarihinde önce finans kiralama sözleşmelerine tabi olan varlıklar kiracının bilançosunda yansıtılmamaktadır. Bu da, bu iki periyot arasındaki muhasebe işlemlerinin karşılaştırılabilir olmadıkları anlamına gelmektedir. Buna ek olarak, ekonomik kaynaklar ve kiracının yükümlülük seviyesi olduğundan daha az gösterilmektedir, bu sebeple de finansal oranları çarpıtmaktadır. IAS 19, Çalışan Menfaatleri, bir çalışan gelecekte ödenecek olan çalışan faydaları karşılığında bir çalışan hizmet sağladığı zaman bir işletme tarafından tanınan bir yükümlülüğü tanımasını gerekli kılmaktadır. (örneğin, her bir hizmet senesi için Nihal maaşın %2’sine eşit olan bir emeklilik maaşı sağlayan bir emeklilik planı). Tek Düzen Hesap Planı kapsamında, bir işletmenin bu tür istihdam sonrası kazançlar için olan bir yükümlülüğü tanımasına izin verilmemektedir. Sonuç olarak, Tek Düzen Hesap Planı kapsamındaki muhasebe bir şirketin yüz yüze geleceği sorumlulukların açık bir anlayışını ortaya koymamaktadır, bu önemli bir konudur ve finansal tabloların kullanıcılarına şirketin gelecekte yüz yüze kalacağı ekonomik gerçekliği değerlendirmede yardım edecek olan önemli bilgiler eksiktir. Makroekonomik bir seviyede, Türkiye’deki mevcut sosyal yasalar, en azından bir senelik hizmetlerini tamamlamış olan çalışanlara yapılan toplam bir sona erdirme ödemesini gerekli kıldığı için, ciddi miktarlarda “gizli yükümlülükler” yer alabilir. IAS 24, İlgili Taraf İfşaları, benimsenmemiştir ve Türkiye’deki ortam göz önüne alındığında çok önemli olabilecek ilgili taraf faaliyetleri Tek Düzen Hesap Planı kapsamında yeterli ölçüde ifşa edilmemiştir. Bu, özel çıkarlar için şirket kaynakların başka yönlerde kullanılması ile sonuçlanabilir. Kayıtlı şirketler, bankalar vb daha zor gerekliliklere tabi iken (Paragraf 49’dan Paragraf 51’e kadar bakınız) Tek Düzen Hesap Planı, Dördüncü ve Yedinci AB Şirket Hukuku Yönergesini değiştiren Avrupa Komisyonu tarafından yakın dönemde sunulan teklif tarafından tanındığı üzere iyi pratiklerin gerekliliklerini yerine getirememektedir. IAS 27, Konsolide Finansal Tablolar ve Ayrı Finansal Tabloların Tek Düzen Hesap Planı kapsamında başka denkleri yer almamaktadır. Bu sebeple, konsolide finansal tablolar sunulmamıştır. Türkiye’deki şirketlerin karmaşık ilişkileri göz önüne alındığında, bu, şirketler ve grup için ortaya çıkan sonuçlar arasındaki ekonomik IAS 16 kapmasında, bir şirket ya maliyet modelini (maliyet eksi biriken amortisman) ya da yeniden değer biçme modelini (piyasa değer eksi bütün müteakip biriken amortisman) muhasebe politikası olarak seçmelidir ve bu politikayı bütün PPE’ye uygulamalıdır. Bir finans kiramala, unvan transfer edilebilir olsa da olması da bir varlığın mülkiyetine bağlı olan riskler ve ödülleri esasen transfer eden kontrattır. Bir işletme kiralama ise finansal kiramaladan farklıdır . IAS 17 kapsamında, kiracılar finansal kiralamakları bilançolarında aktifler ve pasifler olarak tanımalıdırlar. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 28 • • ilişkilerin eksiksiz bir anlayışını kazanmak için üçüncü taraflar açısından önemli bir engel teşkil etmektedir. IAS 28, Ortaklarda Yapılacak Yatırım için Muhasebe, Tek Düzen Hesap Planı’na dahil edilmemiştir. Tek Düzen Hesap Planı kapsamında, ortaklarda yapılan yatırımlar maliyetine yapılmaktadır. Bu IAS 28 ile uyum içinde değildir, çünkü IAS 28’e göre, ortaklardaki yatırım, yatırımcı yan kuruluşlarda yatırıma sahip olsun ya da olmasın ya da konsolide finansal tablolar hazırlasa da hazırlamasa da, öz sermaye yöntemi içinde dikkate alınmalıdır. IAS 29, Yüksek Enflasyon Ekonomilerinde Finansal Raporlama, Tek Düzen Hesap Planı tarafından sadece kısmen göz önüne alınmıştır. Yukarıda tartışıldığı üzere, finansal raporlamanın hedefi kullanıcılara ekonomik kararlarını vermelerinde yardımcı olmaktır. Yüksekenflasyon durumlarında, IAS 29 karşılaştırmaya olanak sağlamak için fiyat değişikliklerinin etkilerini ortadan kaldırmayı amaçlar. Yukarıdaki 2. Paragrafta tartışıldığı üzere, yüksek enflasyonda muhasebe Türkiye bağlamında çok önemlidir. Örneğin, bir makine Aralık 1994 tarihinde 100 TL’ye alındıysa, 2003 senesinin sonundaki değeri 3,309 TL olur.42 2003 senesine kadar, Tek Düzen Hesap Planı yüksek enflasyon muhasebesini gerekli kılmamıştır. 2004 senesinde, Maliye Bakanlığı 31 Aralık 2004 tarihinde biten senede başlayan finansal tablolar için enflasyon muhasebesinin uygulanmasını gerektiren bir dizi yeni yönetmeliği yürürlüğe koymuştur. Ancak, Maliye Bakanlığı (diğer düzenleme kurumları ile koordinasyon içinde) yüksek enflasyon muhasebesinin, Türkiye’nin IAS 29 kapsamında ana hatları ortaya konan niteliklere dayanan bir yüksek enflasyon ekonomisi olarak değerlendirilebileceği gerçeğine rağmen, 31 Aralık 2005 tarihinde biten sene için finansal tabloların artık uygulanabilir olmadıklarını belirtmiştir. (örneğin, KOBİ’lere sağlanan sübvansiyonsuz kredilerin nominal faiz oranları hala yüzde 35’tir yani yüksektir.) Bu da, finansal tabloların karşılaştırılabilirliğinin ve güvenilirliğinin olmaması ile sonuçlanabilir. 49. Amaç olarak IFRS’e en yakın olan Türkiye gereklilikleri, Sermaye Piyasası Kurulu Yönetmeliğine tabi olan sadece 600 ya da daha fazla şirket için geçerli oldukları kabul edilmiş olsa da, Sermaye Piyasaları Kurulu tarafından basılan muhasebe standartlarıdır. 1 Ocak 2003 tarihine kadar, SPK muhasebe gereklilikleri ve IFRS arasındaki ana fark yüksek enflasyon gerekliliklerinin eksik olmasıdır. Türkiye son 30 sene içinde yüksek enflasyon yaşamış olsa da (2. paragrafa bkz) tek gereklilik PPE’ye yıllık olarak yeniden değer biçilmesi olmuştur. Dahası, uzun dönemli yatırımlar maliyetine yapılmıştır. Diğer farklılıklar konsolide finansal tabloları ve ortaklardaki yatırımlar ile ilgilidir. 15 Kasım 2003 tarihinde, SPK 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe giren ve bütün mevcut, IAS, IFRS ve IFRIC yorumlarını kapsama amacı taşıyan Tebligat X1/25’i yayınlamıştır. Bu tebligat ayrıca SPK gereklilikleri ve IFRS arasındaki farklılıkları kapatmayı amaçlamıştır. Tebligat X1/25 SPK yönetmeliğine tabi olan bütün anonim şirketler bağlamında gereklidir. (yani kayıtlı ve kayıtlı olmayan şirketler). SPK kayıtlı şirketlerin finansal tablolarının IFRS’e uygun bir şekilde sunuldukları için eşit derecede ilgi ve güvenilirlik sağladıkları konusunda kendinden eminken, ROSC ekibi “eksiksiz IFRS” ile olan farklılıkların hala devam ettiğini ifade etmiştir. Bunlar üç ana konudan kaynaklanmaktadır: • Tercüme edilen ve resmi gazetede yayınlanan IFRS temelli gereklilikleri güncel tutmada yaşanılan gecikmeler. Türkiye’de muhasebe ve denetim gerekliliklerini 42 Finansal Muhasebe İlkesinden adapte edilen örnek, Prof. Can Simga-Mugan, Nazli Hosal-Akman, sayfa 638, 2. basım, Ankara, 2005. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 29 • • sabitlemek için (standartlardan ziyade) kanunlara ve yönetmeliklere güvenme geleneği yer almaktadır. Sürekli standart oluşturma süreci ile ilgili yetki vermekten ziyade, ne zaman uluslararası bir standart yürürlüğe girse, ya da mevcut bir uluslar arası standart değiştirildiği zaman yeni yasal tedbirlere gerek vardır. (sadece 2003 ile 2004 arasında, beş adet yeni IFRS IASB tarafından benimsenmiştir, 15 adet IAS değiştirilmiş, ve bir IAS geri çekilmiştir.) 15 Kasım 2003 tarihinden bu yana IASB tarafından yürürlüğe konulan pek çok değişiklik ve yeni standartlar SPK muhasebe gerekliliklerinde yansıtılmamaktadır. Sonuç olarak, kayıtlı şirketlerin finansal tablolarının yabancı kullanıcıları uluslar arası karşılaştırılabilirlik mümkün olmadığı için birtakım güçlüklerle karşılaşabilirler. Kayıtlı şirketler arasında ve zaman içinde karşılaştırılabilirliğin olmaması. Tebligat X1/25 Aralık 31, 2003 ve 2004 tarihlerinde sona eren finansal dönemler için “eksiksiz IFRS”in erken bir tarihte benimsenmesine izin vermiştir. 2005 tarihinde başlayarak, kayıtlı şirketlerin, mevcut “eksiksiz IFRS”’in gerisinde kalan ve Tebligat X1/25 tarafından ortaya konan muhasebe gerekliliklerine uymaları gerekli kılınmıştır.43 Yine de bu hüküm şunlara katkıda bulunmuştur: o 2003 senesi finansal tabloları tamamen farklı temeller üzerinden hazırlandığı, denetlendiği, dosyalandığı ve yayınlandığı için, kayıtlı şirketler için bile sabit bir muhasebe platformunun olmaması – şirketlerin erken benimsemeden faydalanıp faydalanmamalarına dayalı olarak; o Kullanıcıların finansal pozisyon ve performanstaki eğitimleri tespit etme yeteneklerine ket vurabilecek bir sorun olarak, sabit bir muhasebe platformunun yer almaması. Standartların uygulanmasında düzenleyici müdahale: Yukarıdaki 48. Paragrafta tartışıldığı üzere, Maliye Bakanlığı (diğer düzenleyici kurumlarla koordinasyon içinde) yüksek enflasyon muhasebesinin 31 Aralık 2005 tarihinde sona eren sene için hazırlamam finansal tablolar için artık geçerli olmadığını göstermiştir. Sonuç olarak, Türkiye eğer hala IAS 29 kapsamında ana hatları ortaya konan niteliklere dayalı olarak bir yüksek enflasyon ekonomisi özelliklerini ortaya koyuyor ise, SPK muhasebe gereklilikleri ve IFRS arasındaki büyün farkı ortaya koyacaktır. Sonuç olarak, birtakım şirketler IFRS ile tam riayetin başarılabileceği ek finansal tabloları gönüllü olarak hazırlamayı seçebilir. (örneğin, yabancı yatırımcılar, kredi derecelendirme kurumları vb için). Bunun negatif maliyet etkileri vardır ve aynı zamanda kullanıcılar arasında belirsizliklere yol açmaktadır. Buna ek olarak, hazırlanan ve gönüllü temelde denetimi yapılan finansal tablolar yurtiçi düzenleyici rejimlerin kapsamının dışına düşmektedir ve böylece sıklıkla kullanıcıların bunlara duyduğu güveni azaltmaktadır. 50. IFRS ve BDDK muhasebe gereklilikleri arasında belirli faklılıklar yer almaktadır. Yukarıdaki 15. Paragrafta tartışıldığı üzere, bankaların BDDK muhasebe gerekliliklerine uygun bir şekilde finansal tablolar hazırlamaları gerekmektedir. BDDK muhasebe gereklilikleri temelde Haziran 2002 tarihli “Muhasebe İlkeleri Yönetmeliği”ne ve çoğunlukla Haziran 2002 senesinde yürürlüğe giren 18 adet Tebligata dayalıdır. Buna ek olarak, finansal raporlama üzerinde özel bir etkisi olan başka iki yönetmelik yer almaktadır, başka bir deyişle, bunlar Haziran 2001 tarihli “Kredi Kayıplar için Tahsisat 43 Yeni bir Tebligat, 21 Aralık 2004 tarihli Tebligat X1/27 IFRS’in Tebligat X1/2’e uygunluğunu kabul eden Tebligat X1/25’e ek bir kalem eklemiştir. Bu yüzden, şirketler 31 Aralık 2005 tarihinde IFRS finansal tablolarını hazırlayabilirler, fakat Tebligatta ortaya konan formaya uymalıdırlar. Bu raporda gösterildiği üzere, formata uymak esasen eksiksiz IFRS’e uyulmasına engel teşkil edilebilir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 30 Yönetmeliği” ve “Hem bankalar ve özel finansal kurumlar için Muhasebe ve Açıklama Tektip Grafiği”dir. IFRS ve BDDK muhasebe gereklilikleri arasındaki farklar üç unsurdan kaynaklanmaktadır: • Birtakım IAS’lere yer edindirme kararı: 2002 tarihinde, BDDK yönetmeliklerinde ve Tebligatlarında aşağıdaki IAS’leri dahil etmeme kararı almıştır: IAS 2, Envanterler; IAS 11, İnşaat Sözleşmeleri; IAS 14, Segment Raporlama; IAS 18, Gelir; IAS 23, Borçlanma Maliyetleri; IAS 26, Emeklilik Kazançları Planları tarafından Muhasebe ve Raporlama; IAS 33, Hisse Başına Kazançlar; ve IAS 40, Yatırım Mülkü. Bu tür ihmallerin sonuçları değişirken, finansal hizmet ücretleri için hesap vermek BDDK gereklilikleri ve “eksiksiz IFRS” arasında ciddi ölçüde değişebilir. • • 44 Tercüme edilen ve resmi gazetede yayınlanan IFRS temelli gereklilikleri güncel tutmada yaşanılan gecikmeler. Yukarıdaki 49. Paragrafta tartışıldığı üzere, bu banka finansal tablolarının kulacılılarının (örneğin, kredi derecelendirme kurumları, ilgili bankalar) karşılaştırılabilirliğin eksik olması sebebiyle banka finansal tablolarının analiz edilmesinde ciddi güçlükler yaşamalarına sebep olabilir. Buna ek olarak, her zaman mükemmel bir şekilde uyumlaştırılmış olmayabilecek BDDK gereklilikleri ve mevcut IFRS’e uymak istedikleri için bankalar da zorluklar yaşayabilirler. Mevcut BDDK muhasebe gereklilikleri ve eksiksiz IFRS arasındaki bazı farklılıklar şöyle sıralanmaktadır: o Finansal olmayan sübvansiyonlar konsolide değildir. Buna ek olarak, yukarıdaki 15. Paragrafta tartışıldığı üzere, BDDK bankaların konsolide finansal tablolarını hazırlamalarını gerekli kılmaktadır, fakat bunlar sadece finansal sübvansiyonları içermekte fakat finansal olmayan grup şirketlerini içermemektedir. Bu Türkiye’deki banka finansal raporlamasının güvenilirliğini negatif olarak etkileyen, IAS 27’den ciddi bir sapma demektir.44 o İlgili taraf ifşalarının kapsam, bir bankanın finansal pozisyonu ve performansının ilgili tarafların varlığı ve bu tür tarafların ödenmemiş bakiyeler tarafından etkilenebilecek olabileceği olasılığına dikkat çekmek için yeterli değildir. o Kredi kayıplarının ölçümü formüle dayalı bir yaklaşıma dayalıdır. BDDK bankaların kredi açmalarının bir incelemesini kapmalarını ve bu kredileri risk kategorilerine göre (yani standart, yakından izlenen, sınırlı toplanabilirlik, şüpheli ve kayıp) sınıflandırmalarını gerekli kılmıştır. Sınıflandırma genelde kredilerin geri ödemelerinin zamanında olmasına ve borç sahibinin ekonomik ve finansal durumuna dayalıdır. BDDK bankaların ilk iki kategori ile ilgili olan genel bir hüküm ortaya koymalarını ve son üç kategori için belirli hükümlerin oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Özel hükümler, her bir kategori için sabit minimum tedarik oranları belirleyen bir matris temelinde tespit edilmektedir. (örneğin, “sınırlı tahsil edilebilirlik” kategorisi için % “20) Bu metodoloji IAS 39’a uymayabilir, çünkü IAS 39 azalmanın ya da kredi kayıplarının varlığın taşıyıcı miktarı ve ilerideki tahmini nakit akışları arasındaki fark olarak hesaplanmasını gerekli kılmaktadır (İlerideki kredi kayıplarını hariç tutarak). Birkaç durumda, formül yaklaşımı raporlanan kazançları ve kredi kayıplarını düzeltmek için yönetime izin veren “gizli rezervlerin” yaratılması amacı ile bazı bankalar tarafından kullanılabilir. Bu muhasebe teknikleri karşılık olarak kaynak IAS 27.20 açık bir şekilde şunu ifade etmektedir: “iş faaliyetleri grup içindeki diğer şirketlerin faaliyetlerinden farklı olduğu için bir yan kuruluş konsolidasyondan hariç tutulmamaktadır.” Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 31 dağıtımında birtakım çarpıtmaların olmasına sebep olabilir ve kullanıcıların (örneğin hisse sahiplerinin) zaman içinde yönetim idaresini değerlendirmelerine engel olabilir. o İstihdam sonrası kazançlarla ilgili yükümlülükler olduğundan daha az gösterilmektedir. BDDK gereklilikleri IAS 19’dan ciddi ölçüde farklılaşmaktadır. Yine de, BDDK, bankacılık sektöründeki istihdam sonrası kazançlarla ilgili yükümlülüklerin genelde olduklarından daha az gösterildiğinin farkındadır ve 2003 ve 2007 arasında bankaların ilgili yükümlülüğü eşit paylı amortisman temelinde bir harcama olarak görmelerine izin vermiştir. Sonuç olarak, Türkiye’de genel bir konsolidasyon gerekliliğinin olmaması bir bankanın da dahil olduğu grupların izlenmesi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. “Nihai” ana şirketin konsolide finansal tabloları sunması gerekmemektedir. Türkiye finansal sektörü, hem finansal hem de finansal olmayan yan kuruluşlar tarafından sarılmış olan finansal-endüstriyel şirket gruplarının büyük parçalarından oluşmaktadır. Önemli gruplar arası işlemler ve bakiyeler yer almaktadır ve pek çok grup şirketi grup dışındaki aynı şirketlere kredi ve özvarlıklarını açabilir. Gözetim makamları ve harici hissedarlara yeterli bilginin temin edilmesi anlamında, eksiksiz konsolide finansal tabloların hazırlanmasının eksik olması bu sebeple ciddi bir zayıflıktır. 51. Sigorta şirketleri ile ilgili Türkiye muhasebe gereklilikleri genişletililirken, geçiş ayarlamaları açık değildir. Yukarıdaki 16. Paragrafta tartışıldığı üzere, sigorta şirketlerinin Hazine Müsteşarlığı Sigorta Genel Müdürlüğü tarafından basılan muhasebe gerekliliklerine uygun bir şekilde finansal tablolar hazırlamaları gerekli kılınmıştır. IFRS’e dayalı olan finansal raporlama standartları, AB gerekliliklerine ve IFRS’e dayalı olan 2004 tarihinde benimsenen “Sigorta Muhasebe Planı ve Tanımları “ Tebligatında ana hatları ortaya konduğu şekliyle geliştirilmektedir. Bu geçiş platformu sigorta şirketinde pek çok belirsizliğe sebep olmaktadır, çünkü hazırlayıcılar ve murakıplar hangi gerekliliklerin gerçekte geçerli olduğunu tespit etmek üzere hala çalışmaktadırlar. Hazine tarafından benimsenen standart oluşturma metodolojisi BDDK ve SPK tarafından benimsenen metodolojiye benzer olduğu için, ROSC ekibi Türkiye muhasebe standartları ve IFRS arasındaki farkla ilgili konuların yukarıdaki 40. ve 50. Paragraflardakilere benzer olduğunu tahmin etmektedir. 52. ROSC ekibi, IFRS’ uygun bir şekilde hazırlanması gereken 12 set finansal tabloları örnekleten riayet boşluğunun değerlendirmelerini yapmıştır ve 12 setin Türkiye muhasebe gerekliliğine uygun bir şekilde yapılması gereklidir. Örnek inceleme için, ROSC ekibi 17 işletme sektörü şirketini (kayıtlı ve kayıtlı olmayan), üç bankayı ve bir sigorta şirketini seçmiştir.45 Ekip gerekli nitelikleri taşımaması durumunda bile birtakım şirketler tarafından belirli standartlara uyulmamaktadır. Bu uyum göstermeme, ilişik gerekli ifşalarda “sözleşme dilinin” kullanılmasıyla daha fazla açıklandığı şekliyle IFRS’in nasıl uygulanması gerektiğine dair bir anlayışın olmaması sebebiyle ortaya çıkmış olabilir. Türkiye muhasebe gerekliliklerine uygun olarak hazırlanan finansal tabloların kalitesi IFRS’e uymalıdır fakat belirli önemli konularda değiştiği 45 Bu 24 adet finansal tablo içinde, iki tanesi yerel firmalar ve 17 tanesi de uluslararası denetim firma ağlarının yerel üye firmaları tarafından denetlenmiştir. Maliye Bakanlığı ile gizlilik anlaşması sebebiyle, TEK DÜZEN HESAP PLANI’ya göre hazırlanmış olan finansal tabloların murakıplarını netleştiremiyoruz. 12 IFRS finansal tablosundan 10 tanesi kalifiye olmayan fikirler almıştır, diğer ikisi ise gerekli nitelikleri karşılamaktadır. Türkiye yönetmeliklerine uygun olarak hazırlana yedi finansal tablodan, 4 tanesi gerekli nitelikleri karşılayamazken, 3 tanesi karşılamıştır. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 32 görülmüştür.46 Göreli olarak kısa bir süre içinde muhasebe yönetmeliklerinin çok olması karışıklığa sebep olmuş ve hazırlayıcıların yeni gerekliliklerini düzgün bir şekilde uygulama yeteneklerini etkilemiş olabilir. IFRS finansal tabloları ile ilgili olarak, ROSC ekibi aşağıdaki riayet göstermeme konularını not etmiştir: • Birtakım kamu yararı kuruluşlarında varlıklar ve karlar olduğundan daha yüksek gösterilebilir. Birtakım şirketler, IAS 29’un yüksek enflasyonun yer aldığı bir ülkede yapılmasının uygun olmadığını belirtmesine rağmen, IAS 23’e uygun olarak borçlanma maliyetlerini aktifleştirmişlerdir. Bu gibi durumlarda borçlanma maliyetlerinin aktifleştirilmesi iki kez sayıma yol açmaktadır, çünkü gerçek faiz oranları endeksleme tarafından ele alınan enflasyon oranını yansıtmaktadır. Bütün finansal tablolar bu konuya göre gerekli nitelikleri karşılamamaktaydı. • Finansal varlıklara yanlış bir şekilde piyasa değerinde değil, maliyetinde değer biçilmesi varlıklara fazla değer biçilmesiyle sonuçlanabilir ve sonuç olarak da bir raporlama dönemimde kayıpların olduğundan az gösterilmesi yol açabilir. Bir şirketin 2003 tarihli konsolide finansal tabloları ile ilgili gerekli nitelikleri taşımayan denetim ilgili paragrafa vurgu yapılmasını içermektedir ve 2002 tarihli finansal tablolar üzerine sunulan fikirlerin nitelikli olduklarına çünkü satışa uygun yatırımların IAS 39’u ihlal ederek piyasa değeri yerine maliyetine yapıldığına işaret etmektedir. Şirket, 2003 senesinde, piyasa değerinde yatırımlar taşıyan bir yan kuruluşa 35 milyon TL (?) zararla (yaklaşık olarak 26 milyon ABD dolarına eşit) satışa hazır yatırımlarını satmıştır. Net gelirin %15’ine karşılık gelen kayıp eğer IAS 39 doğru bir şekilde uygulanmış olsaydı, 2002 senesinde düzeltilebilirdi, bunun sonucu olarak 2003 finansal tabloları somut olarak hatalıdır. Bu işlem ayrıca IAS 27.28’i de ihlal etmektedir. IAS 27.28 şöyle ifade etmektedir: “konsolide finansal tablolar benzeri koşullardaki benzeri işlemler ve diğer olaylar için tektip muhasebe politikalarını kullanarak hazırlanacaktır.” Aynı zamanda “gruplar arası bakiyeler, işlemler ve harcamalar tamamıyla bertaraf edilecektir” diyen IAS 27.24’yi de ihlal etmektedir. İstihdam kazançları provizyonları olduğundan eksik gösterilebilir. İstihdam sonrası menfaatleri ile ilgili olarak önemli ihmaller söz konusudur (emekli aylıkları ve işi sona erdirme kazançları), bunlara aktüeryal değerlendirme yönteminin ifşa edilmemesi, mevcut hizmet maliyeti ve kazancı arasındaki dönem için alınan ücretin ayrılmaması, tanımlanan kazanç sorumluluğunun mevcut değeri, plan varlıklarının piyasa değerli ve diğer varsayımlar dahildir. Sözleşme ifşalarının kullanılması. IAS 29, Yüksek Enflasyon Ekonomilerinde Finansal Raporlamanın uygulanmasındaki sebepler ve prosedürleri tanımlamak için kullanılan kelimeler neredeyse birbiriyle özdeştir. İzlenen prosedürler doğrudur (bir istisna ile) fakat birtakım pratik uygulama konularının olduğunu söyleten önceki dönemlere ait varlık endekslemesi düzeltmelerine birtakım referanslar yapılmıştır. • • • 46 Hatalı nakit akışı tablo sınıflandırmaları sebebiyle çalışan şirketlerin performansları karşılaştırılamamaktadır. Örnekteki iki banka müşterilere verilen kredilerin yatırım faaliyetleri ve müşterilerden alınan depozitoların finansal ROSC ekibi bu raporda analiz edilen şirketleri seçme için tesadüfi örnekleme yöntemini kullanmaktadır. Ancak, örneğin küçüklüğü nedeniyle, kayıtlı bütün şirketlerin temsilcisi olması düşünülemez. Bu yüzden, finansal raporlamadaki potansiyel problemleri göstermek için faydalı olsa da, bulgular belirli şirketlerin finansal tablolarında bulunan eksikliklerle ilgilidirler. Bulgular genel olarak kayıtlı şirketler için geçerli olan sistemik sorunları yansıtma amacını taşımamaktadırlar. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 33 faaliyetler olduğunu göstermektedir. IAS 7.15’e uygun bir şekilde, nakit akışı tablosundaki işletme faaliyetleri olarak sınıflandırılmaları gerekmektedir. IAS 7.15, şöyle ifade etmektedir: “finansal kurumlar tarafından verilen nakit avanslar ve krediler genelde işletme faaliyetleri olarak sınıflandırılmaktadır, çünkü o şirketin ana gelir getirici faaliyeti ile ilgilidirler.” BDDK muhasebe gerekliliklerine uygun bir şekilde hazırlanan finansal tablolarla ilgili olarak, ROSC ekibi aşağıdaki riayet göstermeme konularını not etmiştir: • Hükümlerle ilgili şeffaflığın eksik olması kazançların manipülasyonuna sebep olabilir. BDDK kredilerde ya da varlıklarda belirli korelasyonlar olmaksızın hükümlerin oluşturulmasına izin vermemektedir. Hükümlerde şeffaflığın olmaması kazançların düzeltilmesi girişimini engelleyebilir. • Konsolide finansal tablolarda tutarsız bir şekilde uygulanan kredi kaybı üçüncü tarafların bankanın finansal tablolarındaki kredi kalitesini değerlendirme yeteneğini kısıtlayabilir. Yan kuruluşların başka bir ülkedeki kredi kaybı politikalarının BDDK’nın yönetmeliğine uymadığı fakat diğer ülkenin kurallarına uyduğu iki durum yer almaktadır. Tutarsız politikalar grup finansal tablolarının konsolidasyonu üzerine uyumlaştırılmamıştır. SPK muhasebe gerekliliklerine uyum göstererek hazırlanan finansal tablolarla ilgili olarak, ROSC ekibi aşağıdaki uyum göstermem konularını not etmiştir: • Yetersiz ifşaların bir sonucu olarak olası yanlış yönlendirmeler. İncelenen finansal tablolarda bir dizi ifşa eksiktir. Kayıp ifşalar hem bakiyede hem de gelir tablosu ve ilgili piyasa değerleri, yatırımların sınıflandırılması ve finansal varlıkları ve diğerlerinin indirilmesi ile ilgili değerlendirme yöntemlerinde yer alan kalemleri ilgilendirmiştir. Ölçüm temeline göre kullanıcıların bilgilendirilmesi ifşalar için önemlidir ve finansal tablonun altında yatan varsayımlar ve nihai olarak finansal tablolar tarafından kullanılan değişkenlere dayalı olup olmadıkları şirketin ekonomik gerçeğinin açık bir yansımasıdır. • Olası agresif muhasebe politikası. SPK Yönetmeliği Seri XI/25’e göre hazırlanan finansal tabloları olan bir şirket 2003 senesinde görece düşük bir kar yapmıştır ve 2004 senesinde ise ciddi ölçüde bir kaybı olmuştur. Somut bir ertelenmiş vergi varlığı hesaplanmıştır ve SPK Yönetmeliği Seri XI/25 sadece ertelenmiş vergi varlıklarının tanınmasına izin veriyor olsa da, finansal tablolara yansıtılmıştır. Mevcut kar seviyelerine bakara, şirketin bütün ertelenmiş vergi varlığını tanıması olası değildir ve bu sebeple şirketin hareketi agresif muhasebe politikası olarak algılanabilir. Tek Düzen Hesap Planı ve Vergi Usulü Kanununa uygun olarak hazırlanan finansal tablolarla ilgili olarak, ROSC ekibi herhangi bir önemli uyum göstermeme durumunu not etmemiştir. IV. DÜZENLENEN VE UYGULANAN DENETİM STANDARTLARI 53. Şirketlerin finansal tablolarının denetimlerini düzenleyen Türk Standartları bulunmamaktadır. Yukarıda 17. paragrafta ele alındığı gibi, yasa, her düzenleyiciye, bir denetim firmasının bir işletmenin denetimini yetki alanı içinde nasıl yürütmesi gerektiğini konusunda ikincil yasama (ör.tebligatlar) düzenleme yetkisi veriyor. Bu, “vergi denetimleri”, bankalar, sigorta veya halka açık şirketler için ayrı denetim prosedürlerinin oluşmasına neden oluyor. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 34 54. Türkiye’de yürütülen bir çok denetim, kanuni defterlerin Tek Düzen Muhasebe Planı (TEK DÜZEN HESAP PLANI) ve Vergi Usul Kanununa uygun olacağı beyanına dayanıyor. Kanuni defterlerin denetimi, ISA’ya uygun olarak yürütülmüyor, fakat bunun yerine özel amaçlı denetim düzenlemeleri, Maliye Bakanlığı tarafından belirleniyor ve 3568 sayılı Kanunun hükümleri ile destekleniyor. Böylece, bu denetimler, Dördüncü, Yedinci ve Sigorta Hesapları ve Bankacılık Hesapları Direktifleri’nin gerektirdiği gibi bir denetimin genel anlayışından ayrılıyor. Genel amacın özelliği belirtilirse, bunlara finansal tabloların önemli yanlış beyanlardan bağımsız olup olmamasına göre diğer düzenleyici kuruluşlar, yatırımcılar, borç verenler veya diğer taraflar tarafından güvenilmez. 55. Türk denetim standartları, ISA’ların fiilen kısaltılmış ve tamamlanmamış bir sürümüdür. Genel olarak denetçilerin uygulamaları, katı biçimde yazılan Türk Denetim Standartlarına bağlıdır; ancak belli alanlarda ISA-uyumlu yükümlülüklerin eksikliği denetim kalitesini etkileyebilir. ISA ile karşılaştırıldığında düzenleyicilerin kabul ettiği yükümlülükler çok kısa ve öz olduğundan, ROSC takımı standart açığının detaylı bir listesinin çok kuvvetli olacağı ve muhtemelen nihai olmayacağını belirledi. Bunun yerine, takım, denetim kalitesini etkileyebilecek ISA-uyum yükümlülükleri eksikliği bulunan birkaç alanı vurgulamaya çalışıyor. Takım, inceleme sonuçları ve BDDK ve Hazine Tebligatları benzer konuları ele aldıklarından, sadece SPK yükümlülüklerine dayalı kaygılarını belirtti. 56. Halka açık anonim şirket denetimlerinde uygulanabilen SPK denetim yükümlülükleri, ISA ve IFAC’ın Meslek Mensupları için Etik Kurallarının (2001) gerisinde. SPK, X/16 ve X/19 sayılı Tebliğlerinde, yetki alanına giren şirketlerin denetimlerinin yerine getirilmesi ve belgelenmesindeki genel yükümlülükler ortaya koyuluyor, fakat bunlar iki temel nedenden ötürü ISA ile hem kapsam hem de detay olarak karşılaştırılamıyor: • Bazı standartlar SPK yükümlülüklerine “gevşek” bir biçimde aktarılıyor, ki dolayısıyla denetçinin yaptığı hangi işin yargılanacağına karşı açık bir kıstas oluşturmuyor. Örneğin, ISA 220, Denetim İşinin Kalite Kontrolü, ISA 230, Dokümantasyon, ISA 250, Yasaların ve Yönetmeliklerin Ele Alınması, ISA 320, Önemlilik, ISA 500, Denetim Kanıtı • Bazı standartlar SPK yükümlülüklerine göre eşdeğer değil. Örneğin, ISA 240, Finansal Tabloların Denetiminde Hile ve Hatayı Dikkate Almada Denetçi Sorumluluğu’na eşdeğer bir yükümlülüğün eksikliğinin çok önemli sonuçları bulunuyor, çünkü denetçiler ve benzer biçimde düzenleyiciler, “hile ve hatanın önlenmesinde ve ortaya çıkarılmasında temel sorumluluk belirleyicilerde bulunduğundan, denetçilerin kayıtları ve belgeleri gerçek olarak kabul etmekle yetkili kılındığını” belirtti. “Gri ekonomi” ile savaşta denetimin kullanılması ters etki yapabilir. ISA 260, Yönetim ile görevli Olanlar ile Denetim Konularının Muhaberesi’ne eşdeğer bir yükümlülük eksikliği borsaya kayıtlı şirketlerin kurumsal yönetiminde zararlı sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, zorunlu denetçi rotasyonunun uygulandığı bir çevrede kaygı uyandırabilecek olan ISA 510, Açık Dengeler’e bir eşdeğer standart bulunmuyor. IFRS’lere yakınsama bağlamında kaygıya neden olabilecek olan ISA 540, Muhasebe Tahminlerinin denetimi ile eşdeğer bir standart bulunmuyor. Son olarak, ISA 550, İlgili Taraflar ile eşdeğer standart bulunmamaktadır. Bu, bir denetçinin özellikle finansal tablolar için önemli ilgili tarafların işlemlerinin etkisi ve ilgili tarafların yönetiminin kimliği ve beyanı ile ilgili prosedürleri gerçekleştirmesinin gerekli kılınmadığı anlamına gelir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 35 Kapsamlı yerel standartların yokluğunda, Türkiye’de işlem gören belli denetim firmalarının ISA’ya uyumlu olarak denetimlerini gerçekleştireceği, fakat bunu herhangi bir spesifik düzenleyici veya uygulama çerçevesinde yapmayacağı anlaşılmaktadır. 57. ISA’ya uygun olarak yürütülmesi anlamına gelen denetim kalitesi hakkında çatışan kanıt bulunuyor. Denetlenmiş finansal tabloların bir örneğinin incelenmesinden (bakınız 52.paragraf) ve muhasebe bürosu sahipleri (sole practitioner), küçük ve büyük denetim firmaları, TÜRMOB ve düzenleyiciler ile ROSC takımının yürüttüğü tartışmalardan, belli konuların Türkiye’de denetim uygulamalarının ortalama kalitesine ters etki yapacağını ortaya çıktı: • Karmaşık/yanıltıcı denetim görüşleri - Denetçinin görüşünün, denetim görüşü ve finansal tablolardaki bilgiden farklı olması gerektiği yerde denetlenmiş finansal tabloların incelenmesi bir dizi örneği belirtti. Örneğin, IFRS’nin kabul edilmesi, uygun çeviriler ve varlıkların endekslenmesinde doğrulama ile ilgili gereksiz görülen konu paragrafının vurgulayan pek çok rapor var. Konu paragrafının vurgusunun aşırı kullanımı “uy veya açıkla” rejimine yol açabilir ve finansal tabloları kullananların yanılma riskini artırarak denetçi görüşünün kesin niteliğine göre daha az kesin hale gelir. • Bir kalifikasyonun daha uygun olabileceği yerde bir konunun vurgusunun kullanımı- Borsaya kayıtlı şirketin denetim raporu, 2002 finansal tablolar hakkındaki nitelikli görüşü ile ilgili konu paragrafının vurgusunu içerdi çünkü satış için geçerli yatırımlar rayiç değer yerine maliyet ile sınıflandırıldı (52.paragrafa bakınız). Ayrıca, finansal tablolardaki bilgiye dayanan daha uygun bir kalifikasyonun bulunduğu yerde IAS 28, Ortaklıklarda Yatırımlar’la uyumsuzluk durumunda konu paragrafının vurgusu kullanıldı. Kalifikasyona karşı olarak konu paragrafının vurgularının kullanımı potansiyel olarak yatırımcılar için yanıltıcıdır ve denetçinin bağımsızlığına ve tarafsızlığına olan şüpheleri artırabilir. • “ISA 600, Diğer bir Denetçinin İşini Kullanmak”’ın yetersiz uygulamasıborsaya kayıtlı bir şirketin denetçileri, toplam varlıkların %18’ini ve net karın %23’ünü denetlemiş olan diğer denetçilerin raporlarına tamamen dayanır. ISA 600.18 bu gibi bir yaklaşımı sadece “bazı ülkelerin yerel düzenleyicilerinin bir baş denetçinin, bir veya daha fazla unsurun denetimiyle ilgili diğer denetçinin raporu üzerine bir bütün olarak alınan finansal tablolar hakkında denetçi görüşüne dayanması izin verildiği yerde” kabul eder. Türkiye’de buna izin veren denetim düzenlemesi bulunduğu konusunda bir kanıt yoktur ve ISA 600’e uymak için denetçilerin “spesifik atama bağlamında baş denetçinin amaçları için yeterli olan diğer denetçinin işinin yeterli denetim kanıtı elde etmek için prosedürler gerçekleştirmesini” umut etti. • Gelecek net gelir üzerinde olumlu etkiye sahip iyi niyetin mümkün uygunsuz işlemi- Borsaya kayıtlı bir şirketin 2003 denetlenmiş finansal tablosu, başka bir denetçinin denetlediği 2002 finansal tablolarında, 2001’de elde edilen iyi niyetin çıkarıldığını çünkü birleştirilmiş operasyonun tamamen entegre olduğunu belirtti. 2003 denetlenmiş finansal tablonun denetçileri, işlemi kabul edip etmediklerini belirtmiyor ve bu bağlamda düşüncelerini sınıflandırmadı. Denetçiler işlemi kabul ederse açıklama paragrafına gerek kalmayacak. Ancak, 2002’de iyi niyet bir varlık Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 36 olarak bilançoya dahil olmalı ve IAS 22, İşletme Birleşmeleri’ne uygun olarak kullanma süresi amorti edilmeli. IAS 22’den bu ayrım, bir kalifikasyona neden olmalı. Düşüncesini nitelendirmek konusunda denetçinin hatası, aynı sektördeki diğer şirketlerle bir şirketin karşılaştırılmasında yatırımcıları yanıltabilir. Ayrıca, 200’de iyi niyetin çıkarılması, gelecek dönemlerde gelirin idare edilmesi girişimi olarak yorumlanabilecek olan, daha yüksek net gelire neden olarak gelecek dönemlerde iyi niyet harcamalarının ortadan kaldıracak. 58. Denetçilerden bazen finansal tablolar hazırlamaları veya en azından denetimi gerçekleştirme öncesinde ayarlamalar yapmaları beklendiği konusunda açık delil bulunuyor.49 Oldukça teknik ve kompleks muhasebe yükümlülüklerine uygun olarak finansal tablolar hazırlamak yeteneğine sahip teknik olarak ehil meslek mensuplarının arzı, talebin gerisinde kalıyor. Bu, bir çok şirket personelinin finansal tablolarını IFRS’ye tamamen uygun olarak hazırlamalarına engel olan bir durumu yaratıyor. Bir meslek mensubu, “10-15 yıl önce denetçiler IFRS tabloları hazırladı ve şirketlerdeki muhasebeciler daha ehil duruma gelirken, hala denetçilerin finansal tablolar hazırlayacağı konusunda beklentiler bulunuyor” dedi. Geçen 10 yıl için IFRS tabloları hazırlamaya katılan şirketlerin bir tanesinin muhasebe personeli standartların uygulanmasının zor olduğunu ve denetçilerin konsolide finansal tablolar50 hazırlamalarını ve onları denetlemelerine dayandıklarını belirterek bu görüşü kanıtladı. Bunun, denetlenmiş finansal tablolara dayanması amacıyla denetçi bağımsızlığı ve piyasanın gücü için uygulamaları bulunuyor. Yakın gelecekte şimdiki düzeyinde kalması beklenen beceri eksiklikleri belirtilerek, yüksek eğitimli meslek mensuplarının eğitilmesi önceliklidir. V. FİNANSAL RAPORLAMA KALİTESİNİN ALGILANIŞI 59. Türkiye’nin en üst düzey şirketlerinin genel olarak şeffaflığı ve ifşa seviyesi “ortalama” olarak değerlendirilmektedir. En üst düzet 52 Türk şirketi tarafından verilen finansal ifşayı değerlendiren Nisan 2005 tarihli bir basın bildirisinde, Standard & Poor’s gönüllü ifşa ve grupların şeffaflık sorunları ile ilgili sınırlı bir seviyenin olduğuna işaret etmiştir.47 “Şirketlerin finansal tablolarının “muhasebe bilgisine sahip” ve dahili finansal ve yönetim bilgilerine ek erişime sahip olmayan kullanıcıları için, mevcut yasal ve düzenletici gerekliliklere uygun olarak hazırlanan basılı finansal tablolar aşağıdaki büyük eksikliklere sahiptirler: • Yükseke enflasyonun etkilerine yeterli ve tutarlı bir şekilde uyum göstermeyi başaramamak. “Dolarizasyon” süreci aracılığı ile bunu tazmin etmek için çaba harcanabilir, fakat bunun yeterli derecede güvenilir bilgiyle sonuçlanmak için çok tahmini olduğu düşünülmektedir. • Bankalar için de olmak üzere bir bütün olarak şirket grupları için tüm konsolide finansal tabloların yer almaması. Mevcut konsolidasyon gereklilikleri sadece finansal operasyonlara uygulanmaktadır (konsolide gözetim amaçları için), 49 Bu konu, “IFRS ile Yakınlaşma: Türkiye Örneği” içinde ele alındı, Can Sigma-Mugan, Nazlı HosalAkman, taslak rapor, Ankara, 2005, s.11. 50 Tekrarlanan örneklerde, hazırlayıcılar ve denetçiler denetim firmalarının, uluslararası denetim firması bağlantılarının yerel üye firmalarını içererek konsolidasyon yaptıkları ve finansal tablolar hazırladıklarını gösterdi. Ayrıca, ROSC takımı, IFRS finansal tablolarının elektronik dosyasının (bu raporun III.Bölümü altındaki gözden geçirmenin amaçlarından seçildi) denetim firmalarının bilgisayarları üzerinde hazırlanmış olduğunu belirtti. 47 Corporate Governance: Turkish Transparency and Disclosure Survey, Standard & Poor’s Governance Services, London, April, 22, 2005. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 37 fakat Türkiye’deki pek çok büyük grup önemli finansal olmayan varlık içerdiği için, bu grupların bütün operasyonları için hiçbir genel görüş verilmemiştir. Grup şirketler arasındaki işlemler üzerine bilgi eksikliği olması ile ilgili endişeler dile getirilmiştir (transfer ücretlendirme, varlıkların gruplar arası transferleri ve gruplar arası transferlerin bertaraf edilmesi dahil). Azınlık hissedarlarının koruması ile ilgili zayıflıklarla birlikte, bu yatırımcı güvenini zayıflatmaktadır. • İlgili taraf ifşalarının yer almaması. Bu tam konsolidasyonun eksikliği gibi aynı türden pek çok konunun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. 60. Bu kullanıcı baskılarına cevap olarak, birtakım gruplar / şirketler IFRS finansal tablolarını gönüllülük temelinde hazırlamaktadırlar, fakat bu yaklaşımla ilgili olarak da halen bir tatminsizlik yer almaktadır. İlk olarak, dahil olan şirketlerin grupların sayısı oldukça azdır. İkinci olarak, bu tür gönüllü finansal tablolar piyasaya ifşa edilmesi gereken bilgiler arasında dahil edilmiştir, ve bütün hissedarların erişim bağlamında eşit muamele görmediklerine dair bir inanç vardır. Yurtiçi azınlık hissedarları, özellikle, yabancı kurumsal yatırımcılara daha fazla bilginin sağlanıyor olabileceğinden endişe duymaktadırlar. Üçüncü olarak, bu finansal tablolar herhangi bir düzenleyici ya da uygulama çerçevesi dışında hazırlanmaktadır (örneğin SPK tarafından incelenmemektedir) ve güvenilirliklerinin sonuç olarak daha az olabileceğine dair endişe yer almaktadır. Türk Telekom üzerine Financial Times gazetesinde yayınlanan bir makalenin altını çizdiği üzere kamunun bu şekilde düşünmesi Türkiye için çok zararlıdır. Bu makale şöyle demiştir: “Kamu finansal ifşası zayıf. Düzenleme ve izin verilebilir fazlalık seviyeleri hala bulanıktır. Bu da sektörün en başarılı özelleştirmelerinin zıttına bir durumdur, özelikle de Brezilya’nın Telebras özelleştirmesinin. Türkiye eğer özelleştirmelerine kaliteli yatırımcıları çekmek istiyorsa, oyununu yükseltmesi gerekmektedir.”48 61. Kullanıcılar piyasa teşviklerinin tek başlarına finansal raporlamadaki gerekli iyileştirmeleri yapmak için yeterli olduklarına ikna olmamışlardır. Hissedarlardan gelen basıya cevap vermenin gitgide geliştiğine dair kanıt olsa da, bu yine de serbest bir şekilde işlem gören kayıtlı şirket paylarının görece küçük yüzdesi tarafından hafifletilmektedir. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasındaki ortalama serbest akışı küçüktür (birtakım kayıtlı şirketler için %5 kadar düşüktür). Kontrol yetkisi elinde olan hissedarlar paylarının %51’in arlına düşmesini istememektedirler ve Türkiye’deki şirket kontrolünde halen bir piyasa yer almamaktadır. İkincil konulara sıklıkla rastlanmamaktadır, ve piyasanın bazı bölümlerinde, ilk teklifler başarıya ulaşır ulaşmaz kontrol sahibi hissedarların ve yönetimin azınlık hissedarların ihtiyaçlarını karşılamakla ve hisse fiyatını korumakla ilgilenmediklerine dair bir düşünce vardır. Kanun kapsamında azınlık hissedarlarının korunması için birtakım çareler mevcuttur, fakat bunlar SPK tarafından zamanında uygulanamamaktadır. Onun yerine, mahkemeler önünde yasal önlem alınması gerekmektedir ve bu uzun bir süreç olabilir. Murakıpların çalışmalarına duyulan güvenin yeterli koruma sağlamadığı düşünülmektedir ve TURMOB’un Türkiye’deki denetimin kalitesini uygulama ile ilgili olarak anlamlı bir rol oynamadığı düşünülmektedir. 62. Genel olarak, bankacılar olası borç sahipleri tarafından sunulan finansal tablolara güvenebileceklerini hissetmemektedirler. Bankaların ve diğer borç verme kurumlarının 48 “Turk Telekom” Financial Times Avrupa baskısı, Cumartesi Mayıs 14 ve Pazar Mayıs 15, 2005, sayfa 22. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 38 borç sahiplerinin finansal tablolarını kredi kararlarını verirken kredi riskleri değerlendirmesi için ana bilgi kaynağı olarak kullanmadıkları açıktır. Burada özel ve kamu sektörleri tarafından sahip olunan şirketlerin finansal bilgileri arasında belirli bir zıtlık vardır. Finansal tablolara duyulan güven düzenlenen endüstrilerde, özellikle bankalarda ve kamuya açık şirketlerde en yüksek seviyededir. VI. POLİTİKA TAVSİYELERİ 63. Bu muhasebe ve denetim ROSC raporunun tavsiyeleri, açıkça taraflar arasında bir dayanışma göstermektedir. Örneğin, eğer insanlar defter kaydında standartların nasıl çevrileceğini anlayamazlarsa, daha başlangıçta mükemmel muhasebe standartları tehlikeye düşer. Reform için detaylı bir taktik plan sağlamaya niyetlenmeden, bu ROSC muhasebe ve denetim raporu, kurumsal finansal raporlamanın kalitesini artırmak için politika tavsiyeleri tasarlar. Bu değerlendirmenin başında, muhasebe ve denetim reformu için, değerlendirmeye katılmak ve tavsiyelerin uygulanmaya konulması için politika oluşturanlara, düzenleyicilere ve diğer taraflara tavsiyelerde bulunmak üzere, Türkiye farklı taraflardan oluşan bir Ulusal Yönetim Komitesi (NSC) kuruldu. Diğer ülkelerde elde edilen başarılı deneyimlere göre, rapor, Türkiye’de finansal raporlamanın kalitesini ve erişebilirliğini artırmak için, NSC’nin (Ulusal Yönetim Komitesi) bir Ülke Stratejisi ve detaylı bir Ülke Faaliyet Planı geliştirmesini tavsiye ediyor. Strateji, Hükmet tarafından onaylanmalı ve Faaliyet Planı da NSC’nin (Ulusal Yönetim Komitesi) koordinasyonu altında, uluslararası kalkınma partnerlerinin yardımı ile uygulanmalıdır. Bilgi ekonomisi çalışmasına – iyi işleyen bir ekonomide bilginin rolü- göre, finansal raporlamanın güvenilirliğini ve erişilebilirliğini sağlamak için aşağıdakiler sağlanmalıdır: • • • • • • • • Kamu yararı şirketlerinin finansal durum ve performansları hakkında şeffaflığı artırarak, Türkiye’nin finansal mimarisini sağlamlaştırmak ve finansal piyasa krizlerinin ve bunlarla ilgili olumsuz ekonomik etkilerin azaltmak. Doğrudan yabancı ve portföy yatırımlarına yardımcı olmak. Yerel tasarrufların harekete geçirilmesine yardımcı olmak. Küçük ve orta ölçekli işletmeler gibi küçük ölçekli kurumsal borçluların, kademe kademe maddi teminat dayalı borçlanma kararından, aday borçlunun finansal performansına dayanan borçlanma kararına dönüştürerek, formal finansal sektörden kredi alma erişimlerini kolaylaştırmak. Kurumsal karlar üzerindeki veri değerlendirmesini ve toplanmasını geliştirmek. Yatırımcıların, kurumsal görünümü değerlendirmelerine ve bilgilenmiş yatırımlar ve oylama kararları yapmalarına imkan vermek ve böylece daha az sermaye maliyetleri azalacak ve kaynaklar daha iyi dağıtılacaktır. Hissedarları ve genel olarak kamunun, yönetim performansını değerlendirmesine imkan vermek, böylece onların davranışlarını (finansal raporlama aynı zamanda, piyasa-temelli şirket gözetiminin bir köşe taşıdır) etkilemek. Otoritelere, uygulama, gözetme ve müktesebatın ilgili bölümleri ile uyum sağlama için yardım etme. 64. Yasama, düzenleyici otoriteler ve parçalanmış finansal raporlama çerçevesinden farklılığı ile NSC (Ulusal Yönetim Komitesi), reform sürecinin en temel unsuru olacaktır. NSC (Ulusal Yönetim Komitesi) üyeliği, muhasebe reform sürecine daha fazla tarafın katılımı için akademisyenlerin ve finansal tablo kullanıcıları ve hazırlayıcılarını da kapsayacak şekilde genişletilecektir. Tüm üyelerin, müspet teknik yeterlilik ve muhasebe denetim ve Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 39 finansal raporlama bilgisine (IFRS, danışma düzenlemeleri, Uluslararası Denetim Standartları ve IFAC’ın Eğitim Standartları ile Etik Kuralları bilgileri) sahip olmaları; üst düzey analitik becerilere, dürüstlüğe, tarafsızlığa ve disipline; ve muhasebe ve denetim reformu ile kamu yararına adanmaları önemlidir. 65. Bu raporda ortaya konulan politika tavsiyeleri, Türkiye’nin uzun vadeli hedefi olan, muhasebe ve denetim için yüksek kaliteli düzenleyici ve kurumsal çerçeve sunan AB müktesebatı ile tam uyum nosyonunu teyit etmektedir. Bu raporda ortaya konulan, bu hedefin, muhasebe, denetim ve iş dünyası kültürünün değişmesi kadar, Türkiye’nin yasal çerçevesi, kurumları ve muhasebe mesleğinin yoğun biçimde reform gerektirdiğidir. ROSC takımı, Türkiye’nin uzun vadeli hedefine ulaşmak üzere izlenmesi gereken tüm politika tavsiyelerinin uzun bir listesini basitçe saymanın, ayrıntılı olarak yapıcı olmayacağına inanmaktadır. Bir ülkenin bu politikaları uygulama gücüne (hem kapasite hem de kaynaklar bakımından), sağlam ve sürekli bir biçimde uygulanan göreceli olarak hafif bir kural, uygulanamaz iyi ve sert olana tercih edilir, çünkü hafif kural, şartlar izin verdiğinde kademeli olarak daha sert olabilir, bakılmadan politikalar geliştirilmemeli ve kanunlaştırılmamalıdır. Bu nedenle, ROSC takımı kısadan orta vadeye kadar izlenebilecek ve müktesebat ile uyum hedefine yardım etmek üzere tavsiyeler oluşturmaya karar verdi. 66. Öncelikle, Türkiye’deki başını almış “gayri resmilik” durumuna bir şekilde değinmek üzere muhasebe ve denetim yasal ve kurumsal çerçevesinin yeniden değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. Bu kavram, yapılan pek çok görüşmede ortaya çıkmıştır ve hiç kuşkusuz bu muhasebe ve denetim ROSC’unun özgün kapsamının dışında değildir. Bu özellikle, iş dünyasına verilen mesajın “Gelirini beyan et – ve bunun üzerinden vergilendir” olduğu KOBİ gibi kurumsal dünyanın alt tarafında bulunan yerlerde vurgulanmaktadır. Oysa ki, enformal durum makro ekonomik, mali ve sosyal sorunlarla alakalıdır ve ilerleme bu alanlarda yapılmalıdır, finansal raporlama tarafından bu yöne yardım edebilecek bazı eylemler vardır. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu zorluk, uyum ve açıklama kültürünün nasıl teşvik edileceği , geçmişte bu yüksek vergilere ve büyük düzenleyici yüklere neden olacağı düşünülüyordu. Bu rapor, bu bakımdan otoritelere yardım edecek bir dizi pozitif ve caydırıcı teşvikler amaçlıyor ancak bunlar ancak makroekonomik, mali ve sosyal yürütücüler işlerse ancak çalışacak. • Vergi raporları ile finansal raporlar arasında net bir ayrım yapılmalı, ideal olarak finansal raporlara uygulanan vergi gereklilikleri temelinde olanlar yeterli ayarlamaları yapacaktır. • • • Şirketler finansal tablolarını bir “kayıt memuru” ile doldurmaları gerekiyor. BDDK’nın bankalardan, müşterilerinden illeri hakkında tam ve doğru bilgi talep etmesi, bunları onların kredi dosyalarında tutmaları ve hepsinden önemlisi ister sübjektif ister objektif temelli, model yönelik olsun kararlarını bunlara göre almalarını gerektirdiği bankacılıkta olduğu gibi düzenleme ile ilgili bazı spesifik eylemler öneriliyor. “dış denetçiler” i bu konudaki işleriyle ilgili olarak çok acele devreye sokmak. Potansiyel olarak KOBİ’lerin kullanabileceği finansal teşvikler olmalı, böylece raporlama sistemlerinin ve benzerlerinin büyümesi, güncellenmesi/uygulanması için yeni (ve ucuz) bir fon kaynağı sağlanacak. Muhtemelen, yeterlilik, kurulmuş kesin kalite ve gözetim raporlama sistemleri ile denetlenmiş finansal tabloların bağlı olacaktır. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 40 67. Tek başına genel amaçlı muhasebe ve denetim yükümlülüklerinin çeşitliliğine dayanan parçalanmış yaklaşımların, tüm piyasa katılımcılarına açık kamu yararı olarak açıklayıcı ve şeffaf davranan, tek bir sağlam genel amaçlı sistemi yerleştirmek için koordineli çabaya yol açması gerekir. Bu durum, şu anda Türkiye’de uygulanmakta olan Ticaret Kanununun (1957) gözden geçirilmesi üzerine kurulması gereken kanuni çerçevenin revizyonunu gerektiriyor. • Kurumsal yönetim düzenlemeleri, OECD ülkelerinde yükselen uygulamalar içinde modernize edilmeli. Finansal tablolara güven, onları hazırlama ve onların aleni kullanımını sağlama sorumluluğuna sahip olanlara bağlıdır. Üye devletlerde hali hazırda hakim olanın içerisinde, sorumluluk hem yasal olarak hem de fiilen tüm kurul üyelerinin ortak sorumluluğunda olmalıdır. Türkiye’nin sermaye piyasasının önemi, şirketler tarafından takınılan zorluklar, OECD ülkelerinde yükselen uygulamalara bakılırsa, ROSC takımı, Türkiye’nin ROSC Kurumsal Yönetim’inin (2001) güncellenmiş halini talep etmesini böylece aşağıdaki tavsiyelerin kurumsal yönetim metotlarına paralel uygulanabileceği tavsiyesinde bulunuyor. Bu bağlamda, yetersiz ve kompleks yapıların şeffaflık ve karşılaştırılabilirlik ile birlikte yabancı yatırımların kolaylaştırılmasındaki ilerlemeyi ciddi olarak engelleyebilmesi nedeniyle, önemli düşünce gruplar ve mülkiyet yapılarının kurulması olmalı. Sade bir finansal raporlamaya bakış noktasından, IFRS’nin tam olarak gerektirdiklerinin ötesinde olabilen, özel bir rapor çıkarılmalı. • Finansal raporlama yükümlülükleri kullanıcıların ihtiyaçlarına adapte edilmeli ve uyum kapasitesine dayanarak aşamalı olarak başlatılmalı. Kamu yararına işletmeler, “tüm IFRS” ile uygun olarak denetlenmiş konsolide finansal tablolarını sunmalı. Topluluk müktesebatı, borsaya kayıtlı şirketlerin konsolide finansal tabloları için IFRS’yi gerektiriyor. ROSC takımı, Türkiye’nin tüm kamu yararına işletmelerin konsolide finansal tablolarına “tüm IFRS”nin uygulanmasını gerektirmesi amacıyla müktesebata göre gerekli kılınan ne ise ondan daha fazlasını yapacağını taslak Ticaret Kanuna göre son önerilenlerden henüz çok az adımı geri aldıöneriyor (AB Yönetmeliği 1606/2002’ye göre sadece borsaya kayıtlı şirketlerin karşılaştırıldığı gibi). Üç kriter bu gibi işletmeleri tanımlarken kullanılabilir: (a) menkul kıymetlerin kayıt edilmesi (listelenmesi); (b) işletmenin niteliği (örneğin bankalar ve sigorta şirketleri 53) ve (c) işletmenin boyutu (toplam yıllık gelir veya çalışanların sayısı ile ilgili eşikleri aşıyor). Kamu yararına işletmeler, Dördüncü AB Şirket Hukuku Direktifine uygun olan Türkiye Muhasebe Standartları (TMS) ile kendi tüzel kişiliğinin finansal tablolarını hazırlamalı. Türkiye şirket hukuku, borçlar hukuku vb. ile finansal raporlama yükümlülüklerinin harmonizasyonu çevreleyen tüm sorunları çözmezse, kamu yararına işletmelerin IFRS’ye uygun olarak tüzel kişiliğinin finansal tablolarını sunmaları zorunlu kılınmaz. Bu bağlamda, Şirket Hukuku 53 ROSC takımı, IASB sigortacılık projeleri tamamlanana ve diğer ülkelerde test edilene kadar sigortacılık sektöründe “tüm IFRS”nin kabul edilmesini ertelemek isteyebileceğini kabul ediyor. GDI tarafından geliştirilen yeni sigortacılık sistemi İngiltere sigortacılık muhasebe standartlarına dayanıyor. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 41 (ör.temettülerin paylaşımı), Borçlar Hukuku (ör.borç senedi) ve diğer ilgili yasalara karşı karşıya TMS’nın etkilerini çalışmak esastır. Kamu yararına işletmelerin tüzel kişiliğinin ve konsolide finansal tablolarının, Sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifi hükümlerine uygun olarak lisans almış bir kanuni denetçi tarafından ISA’ya uygun olarak denetlenmesi gerekir (bakınız 68.Paragraf). ISA’nın kabulü yeni Sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifi yükümlülükleri ile, AB Konseyi ve Parlamentosu kabul ettiğinde, uygun olmalıdır. Son olarak, bu finansal tablolar, hızlı ve vakitli erişilebilir olmalı. Borsaya kayıtlı şirketler bağlamında, Türkiye şimdiden büyük ölçüde Şeffaflık Direktifi54 yükümlülükleri ile uyumludur. Borsaya kayıtlı olmayan kamu yararına işletmeler bakımından, Türkiye, değiştirilmiş Birinci AB Şirket Hukuku Direktifine göre açıklama yükümlülükleri ile uyumu önemli ölçüde genişletme fırsatına sahip. Bu Direktif, bir şirketin tüzel kişiliğini ve konsolide finansal tablolarını, sırasıyla bilginin kamuya açık kullanımını sağlaması gerektirilen bir “kayıt memuru” ile denetçi raporunun beraber dosyalamasını gerektiriyor. Bu fırsatın kullanılması, eninde sonunda özel sektör işletmesi için kredinin verilmesini ve izlenmesini kolaylaştırmaya yardımcı olacak ve adil rekabetim korunmasına yardımcı olacak. Bu alandaki ilerleme ayrıca hile veya diğer cezai faaliyetin işlenmesi için şirketlerin araç olarak kullanılmasının önlenmesine yardımcı olabilir. Kamu yararına olmayan işletmeler, KOBİ’ler gibi, basitleştirilmiş muhasebe yükümlülüklerine uygun olarak finansal tablolarını sunmalıdır. Taslak Ticaret Kanunu Dördüncü ve Yedinci Şirket Hukuku Direktiflerine göre KOBİ’ler için kabul edilen muafiyetlerin hepsinden yararlanır, böylece bu gibi şirketler aşırı tek taraflı muhasebe ve finansal raporlama yükümlülükleri ile yüz yüze kalmaz. Muafiyetleri belirlerken, Türkiye, eşiklerin ülkenin ihtiyaçlarına uygun olmasını sağlamalıdır. 55 Bu şirketler tüzel kişiliğini ve uygulanabilen yerde TMS’ye uygun konsolide finansal tablolarını sunmalı. Dördüncü ve Yedinci AB Şirket Hukuku Direktiflerinin aktarılmasında, Türkiye, kanuni denetim yükümlülüğünden önemli sayıda şirketi muaf tutma görüşüne sahip olacak. Türkiye, bu muafiyetlerden yaralanmalı, böylece sadece kamu yararına işletmelerin (yukarıya bakınız) ve daha büyük KOBİ’lerin denetlenmesi gerekecek. Eşikleri geliştirirken, bu işletmelerde denetimleri yürütmek için denetim mesleğinin kapasitesine gerekli dikkat verilmeli. Toplamda, kanuni denetimi gerektiren işletme sayısı uygun denetçi sayısı ile uygun olmalı ve denetim mesleğinin mevcut gelişim aşamasına uyumlu olmalıdır. Dördüncü AB Şirket Hukuku Direktifinin 47. maddesinde ve Yedinci AB Şirket Hukuku Direktifinin 38. Maddesinde ve de Birinci AB Şirket Hukuku 54 Bakınız, menkul kıymetleri düzenlenmiş piyasada işlem görmesi kabul edilmiş olan hisse senedi çıkaranlar hakkındaki bilgi ile ilişkili şeffaflık yükümlülüklerinin uyumlaştırılası hakkındaki 15 Aralık 2004 tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Direktifi 2004/109/EC ve değiştirilmiş Direktif 2001/34/EC 55 Direktiflerinde, AB, uygulanacak maksimum eşikleri ortaya koyar; ancak ülkelerden kendi ülke koşullarına uygun olarak bunları düzenlemesi beklenir. Büyük bir Üye Devletteki büyük şirketleri tanımlayan eşik küçük bir Üye devlet için çok yüksek olabilir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 42 Direktifinin 3. Maddesinde belirtildiği gibi, finansal tabloları dosyalanmalı ve bir kayıt memuru ile kamuya açık kullanılabilir olmalı. (yukarıya bakınız) • Tartışmalı veya belirsiz finansal raporlama yükümlülüklerinden kaçınılmalı. Yasal çerçeve gözden geçirilmeli böylece düzenleyici yükümlülükler IFRS genel amaçlı finansal tabloları etkilemez. Düzenleyiciler, makul denetim veya istatistiki amaçlar için ek (yayınlanmamış) bilgiye ihtiyaç duyarsa, bu sadece IFRS’den çıkarmalar yaparak değil ona eklemeler yaparak yapılmalı. Bu, genel amaçlı finansal tabloların uygulama yükümlülüklerine destekte düzenleyicilerin harekete geçirilmesinin ek faydasına sahip olacaktır çünkü düzenleyiciler temel IFRS’ye dayalı finansal tabloların doğru olduğunu sağlamada çok istekli olacak (çünkü raporları bu yapı üzerine kurulacaktır) 68. Gözden geçirilmiş Ticaret Kanunu şartlarına uygun olarak hazırlanmış olan finansal tabloların, “tüm ISA”ya uygun olarak, finansal tabloların denetimini yürütme yetkisine sahip kişiler ve firmalar özel bir unvan verilmeli (bakınız 67.paragraf). Bu unvan, sadece, Sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifinde öngörülen eğitim, staj ve tecrübe şartlarını karşılayanlara verilmeli. Uygun geçişi sağlayıcı ve köklü düzenlemeler mevcut meslek mensuplarının için yapılmalı, fakat vergi uyumu konusundaki mevcut vurguda önemli bir değişiklik gerekecek. Bu gibi bir “dış denetim” mesleği kurulması aşağıdakileri gerektiriyor: • Yetkilendirilmiş düzenleyici otoriteye sahip bir meslek kuruluşu olarak yeni bir “Denetçiler Odası” kurulmalı, fakat bir kamu gözetim sistemine göre “dış denetçileri” düzenlemek için yaratılmalı, ör. “tüm IFRS”lere uygun olarak finansal tabloları denetleme sorumluluğu bulunanlar (şu anda bu faaliyet TÜRMOB’un küçük bir grubu tarafından yerine getiriliyor). Oda şu görevleri üstlenmeli: (i) ISA ve Meslek Mensupları için IFAC Etik Kurallarının Türkçe’ye çevirmek (bakınız 69.paragraf); (ii) ISA’ların uygulanması hakkında uygulama yönetmeliği çıkarmak; (iii) üyelerinin56 kamu yararına faaliyetleri üzerinde kalite güvencesini, çalışmalarını izleme yoluyla, uygulamak; (iv) üyelerine disiplin yetkisini uygulamak; (v) IFAC IESs ve topluluk müktesebatına uygun eğitim, tecrübe ve sınav yükümlülükleri temelinde hem bireyler hem de denetim firmaları için denetim lisansları (ruhsatları) çıkarmak; (vi) kısa süreli geçici dönem boyunca, mevcut TÜRMOB üyelerini olumlu, uygun finansal tablo denetimi deneyimi ile kabul etmek amacıyla sağlam köklü prosedürleri düzenlemek; (vii) Özel olarak eklenecek olan lisanslama, denetim, kalite güvencesinin veya denetime tabi denetçi işletmelerine uygulanabilen raporlama yükümlülüklerinin geliştirilmesinde BDDK, SPK ve Hazine ile beraber çalışmak. Bu düzenlemeler, yeni Sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifi, AB Konseyi veya Parlamentosu tarafından kabul edildiğinde, yükümlülüklerine uygun olarak yapılmalıdır. • Denetim mesleği gözetim sistemi Denetçiler Odasının ardından (tandem) kurulmalıdır. Gözetim sisteminin amacı; kalite güvencesinin, gerçekte ve görüntüde, yeterli kamu dürüstlüğü ile uygulanmasını sağlamaktır; mesleğe kamu güvenini de aşılamalı ve düzenleyicilere ve kamuya kendi kendini düzenleme 56 Bu incelemeler çok dikkatlice yapılmalı ve deneyim sahibi nitelikli uygulayıcılar tarafından yürütülmeli. Gözden geçirmeler, riske dayalı plana uygun olarak yürütülmeli ve hem denetim dosyası incelemelerini hem de genel olarak firmaların revizyonları ve de davranış etik kurallarının gözlemlenmesini içermeli. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 43 sorumluluğundan yeterli biçimde uzaklaşıldığını göstermelidir. Kamu gözetim sistemi, (i) kanuni denetçilerin ve denetim firmalarının tescili ve onaylanmasının, (ii) etik standartlarının ve denetim firmaları ve denetimin iç kalite kontrolünün kabul edilmesinin ve (iii) sürekli eğitim, güvence ve tahkikat ve disiplin sistemlerinin gözetiminde nihai sorumluluğa sahip olmalı. Ayrıca, kamu gözetimi gözetim sistemi, gerekli olduğunda, kanuni denetçiler ve denetim firmaları üzerinde tahkikat yapma ve uygun hareketi gerçekleştirme hakkına sahip olmalı. Uluslararası tahvil ve borç piyasalarında (ör. Eurobonds) büyük Türk şirketlerinin giderek artan mevcudiyeti belirtilirse, bu önlemler, Türk sermaye piyasasının işleyişine olan güvenin desteklenmesine yardımcı olacak ve diğer ülkelerle karşılıklı işbirliği aracılığıyla gereksiz uluslararası düzenleyici örtüşmelerin engellenmesine yardımcı olacak. 69. Bazı açılardan, mevcut çevre, yüksek kalitede, şeffaf ve karşılaştırılabilir finansal tabloların yardımcı faydalar ile hazırlanmasını kolaylaştıracak çevre içinde muhasebe ve denetim alanında gerekli reformları yapacak bir takım temel kurumsal altyapılara sahip. Mevcut altyapılardan, gerekli olduğunda yeni özellikler dahil ederek yararlanacak spesifik tavsiyeler aşağıda yer alıyor: • • Muhasebe ve denetim standartlarını belirleme faaliyetleri verimli uzman kaynaklarının kullanılmasını sağlayan ortak bir platform yaratmalı: TMSK, kapsamının, üyelik ve kaynaklarının gözden geçirilmesine tabi muhasebe standardı belirleme faaliyetlerinden sorumlu olmalı. TMSK, kapsam ve sorumluluklarını, işleyişini ve hedeflerini belirlemeyi destekleyen sağlam bir yasal düzenlemeden yoksun. TMSK’nın Türkiye’de muhasebe standartlarını belirleyen tek organ haline gelmesi için, yasal bir çerçevenin açık olarak kabul edilmiş ve anlaşılmış olan amaçlar, hedefler ve kapsam seti ile geliştirilmesi gerekir. Ayrıca, Türkiye’de finansal raporlamanın kalitesini artıran ortak çıkara sahip bir grup kuruluş ve otoriteye karşı çekilirken, TMSK’nın bileşimi finansal tabloların hazırlayıcılarını ve kullanıcılarını içermiyor. Bunların pratik deneyimi, finansal raporlama topluluğu tarafından kabul edilmesi, benimsenmesi ve anlaşılması muhtemel standartların geliştirilmesi ve uygulanması için çok önemlidir. Personel ve kaynak konularının açıklanması gerekiyor. Yukarıda 68. paragrafta değinildiği gibi, Denetçiler Odası ISA’ya uygun denetim standartlarının kabul edilmesi üzerinde durmalı. TMSK ve Denetçiler Odası, IASCF (Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi Vakfı (1973 yılında kurulan IASC 1002 yılında Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu adını aldı.) ve IFAC Çeviri Politikası ile belirlenen resmi çeviri sürecine göre belli bir sürede IFRS ve ISA’yı çevirmek için yeterli kaynaklara sahip olmalı. Kurumsallaşmış muhasebe standardı uygulama mekanizmaları raporlama yükümlülükleri ile uyumu sağlamak amacıyla gözden geçirilmeli. Aşağıdaki tavsiyeler iki uygulama dayanağını güçlendirmeyi amaçlıyor: (a) hazırlayıcılar, yönetim kurulu üyelerinin ortak sorumluluğunun gerektirilmesi, sanayide muhasebecilerin yeniden çalıştırılması ve akademik eğitimin genişletilmesi aracılığı Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 44 ile; ve (b) denetçiler, ISA’nın kabulü, denetim mesleği için kalite güvence sistemi ve kamu gözetimi aracılığı ile. Bununla birlikte, üçüncü uygulama dayanağının da belirtilmesi önemlidir, örneğin, düzenleyiciler. Farklı modeller bulunsa da bu rapor, düzenleyicilerin en azından, kamu yararına işletmelerin genel amaçlı finansal tablolarında muhasebe standartlarının uygulanması konusunda aktif rol oynayabileceğini tavsiye ediyor. Bu ya yeni bir kuruluşun kurulması yoluyla (ör. İngiltere’deki Finansal Raporlama İnceleme Paneli gibi) ya da mevcut düzenleyicilerin (BDDK, SPK ve Hazine) rolü ve kapasitesinin artırılması yoluyla gerçekleştirilebilir. Tek bir merkezi düzenleyiciyi yetkilendiren bir düzenleyici sistemin açık bir avantajı bulunuyorken, sorumluluğun uygulayıcılar tarafından paylaşıldığı bölünmüş bir yaklaşım kabul edilebilir bir alternatiftir. Bu gibi bir model, örtüşmenin risk unsurlarına veya daha da önemlisi kuvvetler veya ilgililerin kapsamları (remits) arasında açıklık bulunan alanlara sahip. Özellikle uygulayıcıların IFRS’yi uygulamaya çalışması nedeniyle, benzer yükümlülüklerin (aynı olmasa da) sürekli uygulanmasına muhtemelen daha büyük bir ihtiyaç olacak. Farklı uygulayıcılar arasındaki ilişki İşbirliği Anlaşmaları ile güçlendirilebilir. Bu anlaşmalar, tek bir uygulama yaklaşımı belirlenmesi amacıyla işbirliği yapılması açık tavrını belirler. Ayrıca, bu, tüm hazırlayıcılar için ortak olan bir muhasebe yükümlülüğü konusunda çıkarılırsa, çeşitli rejimler karşısında uygulamalara sahip olabilecek jenerik bültenler veya tavsiyelerin yayınlanmasından önce yapılan tartışmaları içerebilir. IFRS’ye göre, ulusal uygulayıcılar uluslararası standartların yorumu yapmazlar, fakat konuların uygun kanallar tarafından –özellikle IFRIC (Uluslararası Finansal Raporlama Yorum Komiteis)- yapılmasının güvencesini verirler. 70. Kanuni ve kurumsal çerçevedeki gelişmelere paralel olarak, finansal tabloların ve kanuni denetimin kalitesini artırmak ve kamu güvenini ilerletmek amacıyla muhasebe ve denetim mesleğinin kapasitesini artırma ihtiyacı bulunuyor. Yeni muhasebe ve denetim yükümlülüklerinin anlaşılması ve benimsenmesi hazırlayıcılar, denetçiler ve düzenleyiciler için uygun eğitim ve stajı gerektiriyor. Türk vergi raporlama yükümlülüklerinde sürekli çalışma ihtiyacı bulunmasına rağmen, genel amaçlı finansal raporlama gereklerine doğru daha büyük bir odaklanma olmalı. Bu bağlamda, mevcut muhasebecilerin kalitesini artırmak ile gelecek muhasebecilerin kapasitesini sağlamak önemlidir. Aşağıdaki tavsiyeler, TÜRMOB ve odaların finansal kaynaklarında eksiklik olmadığı bilgisi ile yapılıyor. Gerçekten, kaynakların, ek binaların yapılması gibi mevcut planlardan aşağıdaki alanlara yönelik olarak çıkarılabileceği önerilebilir. • Meslek okulu ve akademik eğitim. Meslek okulları ve üniversiteler, IFAC’ın Etik Kuralları, IFRS ve ISA’ya uygun çalışma materyallerinin gelişiminde daha fazla yardıma muhtaçtır. Belirlenen alanlarda müfredatı hazırlayanların ve eğitmenlerin eğitilmesi, pratik iş tecrübesini de içererek, çok fazla yararlı olacaktır. Üniversiteler, Denetçiler Odası ve TÜRMOB’un diğer odaları arasında bir irtibat grubu kurulabilir. Bu grup, bilginin paylaşımına ve üniversitelerin meslek eğitimi ihtiyaçlarından haberdar olmalarına yardımcı olacak. • Meslek sınavı müfredatının, taslak Sekizinci Şirket Hukuku Direktifi ve IFAC’ın Uluslararası Eğitim Standartları (IES) yükümlülüklerine uygun olması gerekir. TÜRMOB müfredatının geleneksel Türk vergi raporlama yükümlülüklerine dayandığı düşünüldüğünde bu çok önemli bir uygulama olacak. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 45 • Sürekli Mesleki Eğitim, taslak Sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifi ve IFAC IES 7’ye uygun olmalıdır. Denetçiler Odası ve TÜRMOB detaylı CPD (sürekli mesleki gelişim) yükümlülükleri geliştirmeli ve üyelerinin zorunlu CPD saatlerini tamamlamasını kontrol etmeli. • Sanayideki Muhasebeciler: Yukarıda II. C Bölümünde ele alındığı gibi, bir çok hissedar, sanayide muhasebe bilgisinin güncellenme eksikliği bulunduğu konusunda kaygısını belirtti. İlgili konularda daha derin bir anlayışa sahip olmalarını sağlamak amacıyla sanayideki muhasebecilerin ihtiyaçlarının yeniden düzenlenmesini amaçlayan bir program geliştirilmeli. Bir dizi yaklaşım mevcuttur ve bu yaklaşımlar aşağıda belirtilen; doğrudan düzenleyici veya teşvik edici politikalar olarak sıralanabilir. “Doğru” politika; olumlu girişimler ile uyumlu izleme ve cezalandırıcı yaptırımların bir karışımını içermesi amacıyla her iki türden çıkarılabilir. Doğrudan düzenleme, bir düzenleyici kuruluş tarafından izlenen (denetlenen) ve yürütülen kanuni yükümlülükleri içerir ve uyumsuzluk yaptırımlarla cezalandırılır. Avrupa Birliği Üye Devletlerinde, denetimden başka muhasebe hizmetlerinin doğrudan düzenlenmesinden uzaklaşan açık bir eğilimin bulunduğunun belirtilmesi önemlidir. Muhasebe mesleği konusunda, doğrudan düzenleme genellikle şu üç konudan birini ele alır: zorunlu ruhsat verme, muhasebe unvanının korunması veya dış denetçilerin kalifikasyonu. Girişime dayalı önlemler: doğrudan düzenleme; kurallar, uygulama ve yaptırımlar aracılığıyla belli bir tür davranışı gerçekleştirirken teşvike dayalı önlemler, çoğunlukla piyasaya dayalı olan ödüller aracılığı ile belli davranışları teşvik eder. Hükümet, teşvikler vererek muhasebe mesleğinin kalitesinin geliştirilmesini desteklemekte aktif bir rol oynamalı. Bunlar, devlet iktisadi teşebbüsleri içinde muhasebe ve denetimde uluslararası en iyi uygulamanın uygulanması aracılığı ile, iyi bir örnek belirlemek gibi opsiyon sistemini içeriyor; böylece bunlar kurumsal sektörün kalanı için bir model olarak hizmet verebilir ve işletmelerde muhasebe programlarının yeniden düzenlenmesi için başlangıç sermayesi veya vergi indirimi sağlayabilir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Page 46 EK I: DÜZENLEYİCİ ÇERÇEVEDE YAPILAN ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER: TASLAK TİCARET KANUNU Taslak Ticaret Kanununu Topluluk Müktesebatı ile Uyumlulaştırmak Ticaret Kanununun (1957) değiştirilmesi gerektiği herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir ve Adalet Bakanlığı bu görevi 2000 senesinde işe başlayan bir Komisyona vermiştir. Yeni taslak Ticaret Yasası Şubat 2005 tarihinde Mayıs 2005 tarihine kadar yorum almak üzere basılmıştır. Amaç bu kanunun 2005’in sonlarına ya da 2006’nın ilk aylarına kadar yürürlüğe konması ve böylece de 2007 senesinde geçerlik kazanmasıdır. Önceden alınan fikirlerin eksik olması ve önerilen reformun kapsamı (taslak 1512 adet madde içermektedir) göz önüne alındığında, böylesi bir zaman çizelgesinin yerine getirilebilir olup olmadığı ya da tavsiye edilip edilemeyeceği şüpheli bir konudur. Özel olarak, aşırı istekli yasamanın ya da aşırı hızlı bir şekilde uygulamanın kanuna riayet gösterilmemesine sebep olacak bir kültürü teşvik edilmesinden korkulmaktadır. Yeni taslak Ticaret Yasasının genel hedefleri Türkiye’nin uluslararası toplumun bir üyesi olarak işlev görmesine izin vermek, ve özel olarak da, Türkiye Kanunlarını ticari, şirket, sermaye piyasası, taşıma ve sigorta kanunu ile ilgili olan topluluk müktesebatı ile uyumlulaştırmaktır. Bununla ilgili olan ana finansal raporlama hükümleri şöyledir: Bütün Türkiye şirketleri tüzel kişiliklerinde ve konsolide finansal tablolarında IFRS’e uymalıdırlar; bütün kayıtlı ve kayıtlı olmayan anonim şirketlerin bağımsız bir denetime sahip olmaları gerekmektedir; ve denetim firmaları her beş senede bir düzenli rotasyona tabi olmaları gerekmektedir, buna denetim müşterilerine yasal ve finansal danışmanlık hizmetlerinin sağlanması dahildir. Madde 64 IFRS’I yansıtmak üzere Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından ortaya konan Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun bir şekilde kayıt tutulması gerekli kılınmıştır. Şeffaflık hedefi lehinde vergi amaçları için muhasebecilikten açık bir şekilde uzaklaşma vardır. Kurulun yetkisi ile ilgili olan Madde 88 ile ilgili yorum aynı zamanda şunu ifade etmektedir: “…ülkemizde muhtelif bakanlıklar ve kurumlar tarafından muhasebecilik standartlarının basılması yüzünden meydana gelmiş olan kaosu sona erdirme amacı taşımaktadır.” Madde Kurulun sanayiye özel standartları onaylamasını gerekli kılmaktadır. Madde 397 ve 398 eski yasal denetim sistemini değiştirecektir, bu sistem, bütün anonim şirketlerinin mesleki gereklilikler, etik ve uluslararası standartlara göre yerine getirilen bir denetime sahip olmalarına dair bir gereklilikle birlikte uzman olmayan bilgiyi davet etmektedir. Bu tür bir denetim aynı zamanda bütün vergi denetimleriyle ya da vergi faizlerinin korunmasıyla ilgili olmayacaktır. Yine, yorumcular tarafından ortaya konan ana konular öngörülen değişikliklerin kapsamı ve ilgili eğitim ihtiyaçları ile ilintilidir. Ayrıca yeni taslak ne derecede Kanunun yetkili bir denetim standart oluşturucu koymak yerine ayrıntılı denetim gerekliliklerini oluşturuyormuş gibi göründüğü ile ilgili büyük sorunlar vardır. Eninde sonunda, bu konular Türkiye’yi uluslararası standartlar ve pratikler ile uyumlulaştırma genel hedefine zarar verebilir. Özel olarak, Madde 402 yedi kısımlı uzun dönemli özel denetim raporu için ayrıntılı gereklilikleri ortaya koymuştur ve Madde 403 finansal tablolara eklenecek olan bir onay notundan bahsetmektedir. Eğer bu mümkün değilse “sınırlı bir onay notu” ya da “ bir imtina notu” da olabilir. Bu gereklilikler ISA ile tutarlı değildir ve Komisyonun bir denetim standart oluşturma makamı için mevcut olan ihtiyacın farkında olup olmadığı açık değildir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Appendix I – Page 1 Yeni taslak Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden kaynaklanacak radikal değişiklikler finansal raporlama üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır. Yeni taslak Ticaret Yasası vergi temelli muhasebe, zayıf yasal denetim gereklilikleri ve Türkiye’nin topluluk müktesebatı karşısındaki eksikliklerini gösteren düzenleyici parçalanma konularının ele alınması için vizyonu olan bir girişimi temsil etmektedir. Bazı açılardan, yeni taslak Ticaret Yasası müktesebatın ötesine geçerken, diğer bazı önemli alanlarda müktesebatın gerekliliklerini yerine getirmemektedir. Bu sebeple, bu inceleme muhasebe ve denetim ile ilgili olan uluslararası standartlar ve kanunların unsurlarının etkili bir şekilde uygulanması üzerine baskı yaratıp taratmayacağı hakkındaki endişelerin farkındadır. İlgili topluluk müktesebatının bir özeti Dünya Bankasından49 elde edilebilir ve muhasebe ve denetim düzenlemesi üzerine olan web tabanlı bir uzaktan öğrenme programı olan GDLN programı50 tarafından desteklenmektedir. Bu program belirli muhasebe ve denetim konularında lider uluslararası uzmanların deneyimlerini, Türkiye de dahil olmak üzere, katılımcı ülkelerdeki politika yapıcılar, düzenleyiciler ve kamu görevlileri ile paylaşmalarına olanak vermektedir. Dördüncü ve Yedince AB Şirket Kanunu Yönergeleri Taslak Yasa, bütün işletmelerin tüzel kişilik ve konsolide finansal tablolarında IFRS’in uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Topluluk müktesebatı tarafından izin verilirken, hiçbir AB Üye Devleti ekonomide önemli bir kesilmeye yol açacak bu tür bir yaklaşımı benimsememiştir. Muhasebe ve denetim gereklilikleri piyasanın isteklerini ve uyma konusundaki kapasitesini yansıtmalıdır. Muhasebe ve denetim gereklilikleri ve Pazar talepleri arasındaki yanlış eşleşme Muhasebe ve denetim gereklilikleri bir boşluk içinde yer almamaktadır; bunlar, yüksek kaliteli denetim edilmiş finansal tabloların, önemi karar alma amaçları için, raporlama kurumunun dışında yer alan bir dizi kullanıcı tarafından güvenilecek bilgileri sağladığı ifşa temelli yönetişim ve düzenleme rejimlerinin ihtiyaçlarına uymak üzere tasarlanmıştır. Bu tür ifşa temelli ortamların bulunduğu yerlerde, ya da uygulandığı yerlerde, uluslararası standartların başarılı bir şekilde uygulanması için olan koşullar, ilgili politika yapıcıları ve paydaşlar için verilen teşviklerdeki farklılıklar göz önüne alınırsa, bu tür ortamların olmadığı yerlere göre daha tercih edilebilirdir. Bu sebeple, doğrudan yabancı yatırım akışlarının göreli önemi, yabancı portfolyo yatırım akışları ile karşılaştırıldığında, uygulama koşullarını şekillendirmede bir etkisi bulunmaktadır. Göreli olarak konsantre öz sermaye mülkiyeti blokları kontrol eden paydaşların ellerindeyken, şirket yönetişimin mekanizmaları dışardan ifşaya daha az güvenmektedir, çünkü kontrol eden paydaşlar içerden, ifşa edilmemiş bilgilere alternatife erişim yollarına sahiptirler. Benzeri bir şekilde, düzenleyiciler ve diğer makamlar kendi raporlama gerekliliklerini empoze etme yetkisine sahip oldukları zaman, rejimi genel amaçlı finansal raporlama ve denetleme için geliştirme için yatırım yapma ihtiyacı duymayabilirler. Uluslararası standartların sıkı bir biçimde uygulanmasından gelen geliştirilmiş şeffaflık birtakım etkili paydaşlar tarafından kendi lehlerinde olarak algılanmayabilir, ve kamu politikası kararları bir bütün olarak ekonomi için refahı en yüksek dereceye çıkarmayacak bir biçimde çarpıtılabilirler. Uluslararası standartların uygulanması için resmi gereklilikler muhtemelen dışarıdan gelen baskıya cevaben ortaya konabilir, fakat başarılı uygulamanın olasılığı her zaman politik ekonomik gerçeklerin zeminine karşı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Taslak Ticaret Yasası iyi karşılanacak bir gelişmeyi sağlayacak ve ortak bir 49 50 Topluluk müktesebatının muhasebe ve denetim yönetmeliği ile ilgili bölümlerinin bir sunumu için, bkz Topluluk Müktesebatı içinde Şirket Sektörü Muhasebe ve Denetim, Frédéric Gielen, Ana Cristina Hirata Barros, World Bank, Şubat 2005. GDLN hakkında daha fazla bilgi için, lütfen bkz: http://www.seerecon.org/news/n20050524.htm. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Appendix I – Page 2 raporlama platformu oluşturacaktır. Yine de, sonuç olarak ortaya çıkan geliştirilmiş şeffaflık bütün paydaşlar tarafından hoş karşılanmayabilir ve eper riayet edilmeyen bir kültürün gelişmesinin önlenmesi isteniyorsa, etkili caydırıcı teşviklerin alınması gerekli olacaktır. Uluslararası standartların uygulanmasının uygunsuz kapsamı Uluslararası deneyim IFRS’in tek bir gereklilikler seti olarak kullanımının sıklıkla istenmeyen olumsuz sonuçlara yol açtığını göstermektedir. Bütün IFRS küçük ve orta ölçekli işletmeler için uygun olmadığından başarılı uygulama engellenmektedir. Bu tür durumlarda, uygun uygulama için gerekli kapasite genelde bulunmamaktadır, uyumun maliyetleri orantısızdır ve uygulama kurumları ya yer almamaktadır ya da gerekli görüşen işin hacmi ile başa çıkma yetisine sahip değildir. Zaman içinde, uyum kültürü sorunlar yaşamaktadır ve bu sorunlar gerekli kaynaklara sahip olmaları beklenen şirketler arasında bile yaşanmaktadır. IFRS’in uygulanması sadece kamu yararına olan varlıklar arasında sınırlandığı zaman başarı düzeyi daha yüksek olmaktadır, ve sınırlı kaynaklar bu varlıkların riayet göstermelerini garanti altına almaya odaklandığı zaman başarı düzeyi yine daha yüksektir. Hemen hemen bütün AB’ye Üye Ülkelerde mevcut yaklaşım böyledir. Denetim standartları ile ilgili olan durum daha açıktır, çünkü Uluslararası Muhasebe Standartları (ISA) bütün finansal tablo denetimlerinin yerine getirilmesi için uygun olduğuna dair uluslararası bir görüş birliği yer almaktadır. Fakat yine de, ISA’nın da bazı konular da geliştirilmesi gerekmektedir. Zorluk denetim için yasal gerekliliklerin kapsamının belirlenmesinde ortaya çıkmaktadır. Sahip ve yöneticilerin kontrolleri geçersiz kılma konusundaki yetileri sebebiyle pek çok küçük varlığın düzgün bir şekilde denetim edilmesi konusunda sınırlamalar yer almaktadır. IFRS durumunda olduğu gibi, ISA’nın yüksek sayılarda ve / veya uygunsuz durumlarda uygulanması hemen hemen her zaman genel riayet sorunlarına yol açmaktadır. Dördüncü ve Yedinci AB Şirket Kanunu Yönergeleri bu sebeple finansal tabloların denetimi için hiçbir kamu faydası olmadığı zamanlarda denetim muafiyeti sağlamaktadır. Muhasebe ve denetim gereklilikleri ve uyma kapasitesi arasındaki yanlış eşleşme Uluslararası standartlarının uygulanması minimum seviyelerde kapasite gerektirmektedir, bu da ilgili ve yeterli eğitim, öğretim ve deneyim fırsatlarının mevcut olmasına bağlıdır. Mevcut ulusal ve uluslararası standartlar arasındaki boşluk büyüdükçe, geçişi tamamlama, süresi kısalmakta ve üstesinden gelinmesi gereken kapasite oluşturma sorunu büyümektedir. Kapasitenin geliştirilmesi ve büyütülmesi hazırlayıcılar ve murakıpları olduğu kadar eğitimcileri, düzenleticileri ve kullanıcıları ilgilendirmektedir, ve hem kurumlara hem de kişilere talepler yüklemektedir. Sistemler, metodolojiler, uygulama rehberliği, müfredatlar, öğrenim ve eğitim materyalleri, sınav ve sertifika prosedürleri yeni zorunlulukları desteklemek için benimsenmelidir. Uluslararası standartlara ulusal yetki verilmesi için uygun mekanizmaların eksik olması Ulusal bir ortamda etkili olmak için, IFRS ve ISA kanunun uygulanmasını ve diğer yasal destekleri gerekli kılmaktadır. Yasal destek sağlamak için şu anda hangi mekanizmaların kullanılmasının gerektiği üzerine şu anda hiçbir uluslararası görüş birliği yer almamaktadır, ve farklı ülkeler farklı yaklaşımlar benimsemişlerdir. Bunlardan pek çoğu da belirttikleri hedeflerine ulaşmayı başaramamışlardır. Ülkeler kendi anayasal ve idari kanunlarıyla bağlıdır, bu da resmi olmayan özel sektör örgütleri tarafından basılan uluslararası standartları yerel yasal güçlere bildirme yetilerini ciddi bir ölçüde kısıtlayabilmektedir. Taslak yasa şöyle ifade etmektedir: “şirketler finansal tablolarını Türkiye Muhasebe Standartlarına (TAS) uygun bir şekilde hazırlayacaklardır.” Ve TMSK’ın TAS’I IFRS’e eksiksiz bir biçimde uyarak hazırlayacağını söyleyerek sözlerine devam etmektedir. Türkiye, muhasebe gerekliliklerinin düzeltilmesi için kanunlar ve yönetmeliklere güvenme (standartlardan ziyade) geleneğine sahip olan bir ülkedir. Sürekli bir standart oluşturma sürecine yetki vermektense, yeni bir IFRS yürürlüğe ne zaman konulursa ya da mevcut bir IAS/IFRS Turkey – Accounting and Auditing ROSC Appendix I – Page 3 değiştirildiğinde yeni yasal tedbirlere bu sebeple ihtiyaç duyulacaktır. Bu tür değişikliklerin Türkçe olarak resmi gazetede ilan edilmesi gerekecektir. Bu tür bir yaklaşım tercüme edilen ve resmi gazetede yayınlanan “IFRS’e uygun Türkiye Muhasebecilik Standartları” bütününün güncel tutulmasında birtakım gecikmelere sebep olabilir; bu yaklaşım ayrıca tercümelerin yapılmasında önemli maliyetlerin ortaya çıkmasına ve teknik sorunların yaşanmasına sebep olmaktadır. Aynı zamanda, hazırlayıcılar da birtakım sorunlarla karşılaşacaklardır. Çünkü her zaman mükemmel bir ölçüde uyumlaştırılamayacak milli yasalara ve mevcut IFRS’e uymak isteyeceklerdir. Ayrıca birtakım IFRS’in de Kabul edilememe olasılığı da yer almaktadır, çünkü taslak Yasa (Madde 88) “IFRS’ten farklı olan istisnai pratiklere TMSK tarafından izin verilmektedir (…) bu da finansal tabloların dip notlarında açıklanacaktır” demektedir. Taslak Yasa ayrıca düzenleyicilerin TAS’a ek olarak ayrıntılı muhasebe gerekliliklerini ortaya koymalarına izin vermektedir ( TMSK onayına tabi olarak51). ROSC ekibi Türkiye’nin yasal yetki verdiği standartlar üzerinde son sözü söyleme yeteneğini kaybetmesine yol açabilecek bir mekanizmanın uygulamaya konulmasının siyasi önemine özel olarak dikkat edilmesi gerektiğinin farkındadır, fakat Madde 88’in ifade edilişinin ve ortaya koyduğu muafiyetlerin “ortak bir raporlama platformu” ile sonuçlanmayacağını ve IFRS’e uygun olmayacağını da düşünmekte ve bu konularda endişe duymaktadır. Sekizinci AB Şirket Kanunu Yönergesi (1984) Eksiklikler, taslağın, murakıpların onayı (eğitimle ilgili gereklilikler dahil olmak üzere), mesleki bütünlük ve bağımsızlık ve yasal murakıpların tanıtımıyla ilgili olan 1984 tarihli mevcut Sekizinci AB Şirket Yasası Direktifinin önemli maddelerine seslenmediği yerlerde yasal denetimin çerçevesi ile ilişki içerisinde özel olarak fark edilebilir bir nitelik taşımaktadırlar. Yeni bir Sekizinci AB Şirket Kanunu Yönergesi için Teklif Sonuç olarak, taslak Kanun aynı zamanda 2005 senesinin sonunda benimsenmesi beklenen yeni bir Sekizinci AB Şirketi Kanunu Yönergesi için verilen teklif tarafından kapsanan ek konularla yeterli bir derecede ilgilenmemektedir. Bu konular kalite teminatını, soruşturma ve yaptırımları, kamu gözetimini ve uluslararası işbirliğini kapsamaktadır. Bu sebeple de, eğer Yeni kanun taslak hali ile yürürlüğe girerse, önemli yasal reform tedbirleri Türkiye uluslararası normlara uymadan önce gerekli olacaktır. Muhasebe standartlarının izlenmesinde ve uygulanmasında düzenletici kurumların etkinliği bu tür standartların uygulanmasının kalitesi açısından önemli bir belirleyicidir. Bu, birtakım sebeplerden dolayı doğrudur. Bu sebeplerden bazıları şunlardır: üçüncü taraf kullanıcılarının muhasebe standartları ile uyumu değerlendirme yeteneklerinin olmaması. En son skandallar izleme ve uygulama konularındaki eski yaklaşımlarda yer alan zayıflıklara dikkat çekmektedir. Çıkar çatışmalarının riskleri şimdi daha fazla dikkat çekmektedir; finansal raporlama sürecine dahil olmuş olanlar arasındaki işlev ayrımının garanti altına alınması için gerekli adımlar atılmıştır. Muhtelif düzenletici kurumların kapasitelerinin ve yetkilerinin geliştirilmesi için önemli çabalar ortaya konmuştur. Denetim mesleğinin kamu faydası açısından gözetilmesine, denetimle ilgili ve etik standartların ortaya konmasına, ve denetim kalite teminat programlarına duyulan ihtiyaç ortadadır Bunun, Tasla Ticaret Yasasından ziyade, 3568 No’lu Kanunun revizyonunun bağlamında ele alınmasına ihtiyaç duyulabilir. Taslak Ticaret Yasasında ortaya konan gerekliliklerin etkinliği Türkiye’deki denetim düzenlemesinin eksiksiz bir biçimde yerine getirilmesini gerekli kılmaktadır. 51 Yine de düzenleyicilerin TMSK üyeliğinin önemli bir bölümünü temsil ettikleri not edilmelidir. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Appendix I – Page 4 EK II: DENETİM FİRMASI TEFTİŞİ (ÖRNEK) İNGİLTERE52 Muhasebe Gözetim Kurulu (POBA), Finansal Raporlama Konseyi’nin bir kuruludur. POBA’nın Denetim Teftiş Dairesi (AIU) isminde bir alt bölümü vardır. Teftiş İşi Daire’nin işi, borsada işlem gören ve diğer önemli kamu yararı şirketlerin denetiminin kalitesi üzerinde durmaktır. Burada iki önemli nokta: (i) şirketlerin, “tüm şirketleri kapsayan prosedürleri” olarak anılan kalite kontrolü politikalarının, prosedürlerinin ve sistemlerinin yönetimi ve yeterliliğinin detaylı incelemeden geçirilmesi; ve (ii) tamamlanmış denetim sözleşmelerinin bir kısmının detaylı incelemeden geçirilmesi. Daire’nin çalışmalarında ortaya çıkan önemli sorunlar ile birlikte bu sorunların nasıl belirleneceğine ilişkin tavsiyeler, şirketeve şirketin kayıtlı olduğu kuruma özel hazırlanan resmi bir raporda belirtilir. Süre Unsuru Daire, sadece büyük denetim firmaları tarafından yürütülen denetimlerin incelenmesinden sorumludur (daire ilk yılında sadece “4 büyükler” diye anılan denetim firmalarını kapsamıştır). Gerekli zaman, hem Daire’nin “tüm şirketleri kapsama” işini hem de daha önceki düzenleme incelemeleri altında yapılanlan daha derinlemesine olan bireysel denetimlerin incelenmesi gerekliliğini de yansıtmaktadır. Daire ilk yılında, bir kaç aylığına 4 büyük firmanın her birinden iki ila üç elemanındna oluşan bir takım kurmuştu. Daire’nin ikinci yılında “tüm şirketleri kapsama” işi için gerekli zamanı azaltma beklentisine rağmen, ilk yıl işlerinin tamamen tekrarlanması gerekli olmayacak, incelemasi yürütülen denetim dosyalarının sayısında planlanan artış ile bir miktar da olsa dengelenecek. Teftiş Grubunun Özelliklerinin Belirlenmesi Daire’nin teftiş grubunun gerektirdiği beceri, işlerinin önemli denetimler ve önemli denetim firmaları üzerinde yoğunlaştığı gerçeğini yansıtmaktadır. Hem finansal raporlama ve hem de denetim konusunda iyi düzeyde güncel teknik bilgi (AB içinde IFRS’lerin uygulamaya konulması, grup üeyeleri için özel bir eğitim ihtiyacı doğurmuştu) gerekmektedir. Güçlü toplumsal özellikler de önemlidir, özellikle inceleme sürecinde karşılaşılacak denetim ortakları tarafından yapılan ciddi eleştirilere etkili bir biçimde cevap verbilme ve firmanın üst düzey yönetimi ile başarılı bir diyalog kurabilme önemlidir. Frederic Gielen C:\Documents and Settings\wb231157\My Documents\ROSC\Turkey\Draft Report\ROSC-A&A-Turkey-Draft Report-012revJH.doc 06/27/2005 7:23:00 AM 52 İngiltere Finansal Raporlama Konseyi’nin Muhasebe Gözetim Kurulu’nun Denetim Teftişi Dairesi’nden alınmıştır . Haziran 2005. Turkey – Accounting and Auditing ROSC Appendix II – Page 1