Viral Hepatit 2011 Dergisi-2 - Viral Hepatitle Savaşım Derneği
Transkript
Viral Hepatit 2011 Dergisi-2 - Viral Hepatitle Savaşım Derneği
11 Cilt: 17 Sayı: 2 Yıl: Viral Hepatit Dergisi Transaminaz Enzim Yüksekliği Olan Olgulara Sistematik Yaklaşım Şükran KÖSE, Gürsel ERSAN, Gülgün AKKOÇLU, Ayhan GÖZAYDIN, Yıldız ULU Kronik Hepatit B ve C Enfeksiyonunun Prolaktin ve Cilt: 17 Hipofiz-Tiroid Aksı Üzerine Etkisi Hamza Murat AKIN, Ayşe Nur TORUN, M. Ali EREN, Süda TEKİN KORUK, Tevfik SABUNCU Tunceli Devlet Hastanesine Başvuran Kişilerde HBsAg ve Anti-HCV Seroprevalansının Değerlendirilmesi Ali ASAN, Ayhan AKBULUT, Suzan SAÇAR, Hüseyin TURGUT Hepatit B Virus (HBV) DNA Düzeyleri ile Serum Sayı: 2 Alanin Aminotransferaz Düzeyleri ve HBV Serolojik Göstergeleri Arasındaki İlişki Şükran KÖSE, Filiz OĞUZ GÜLCÜ, Selim TOPALOĞLU, Tuncer İYİ İnaktif Hepatit B Taşıyıcılarında Hepatosteatoz Sıklığı Ahmet UYANIKOĞLU, Muharrem COŞKUN, Doğan Nasır BİNİCİ, Yasin ÖZTÜRK Kırsal Kesimde Gebelerde HBV ve HCV Sıklığı İbak GÖNEN Hepatit B Virus Enfeksiyonunda Delta Antikoru Sıklığı Yıl: 2011 ve Klinik Önemi Süreyya GÜL YURTSEVER, Hüseyin Hakan ER, Serdar GÜNGÖR, Berrin UZUN Mersin İli Kentsel Bölge ve Kent Merkezine Bağlı Belde Köy Sağlık Ocağı Bölgesinde Hepatit B ve C Sıklığı Özlem KANDEMİR, Musa GÖKSU, Öner KURT Kronik Hepatit C Tedavisini Takiben Gelişen Cilt Bulguları; İki Olgu Sunumu Yunus GÜRBÜZ, Emin Ediz TÜTÜNCÜ, Doğan Barış ÖZTÜRK, Ayşe BAYLAK, İrfan ŞENCAN Nozokomiyal Akut Hepatit C: İki Olgu Sunumu Celal ÇALIŞIR, Süda TEKİN KORUK, Leman KARAAĞAÇ, Hasan KARSEN Cilt: 17 Sayı: 2 Yıl: 2011 Editörler Fehmi TABAK Mustafa ALTINDİŞ Editör Yardımcısı Hakan ERDEM Selma TOSUN Yayın Kurulu Necati ÖRMECİ Tuna DEMİRDAL Aysun YALÇI İlker İnanç BALKAN Danışmanlar Kurulu Hakan ABACIOĞLU Canan AĞALAR Ayhan AKBULUT Esragül AKINCI Salih Zeki AKSU Mustafa ALTINDİŞ Bilgin ARDA Mehmet ARHAN Dilek ARMAN Hilmi ATASEVEN Kemalettin AYDIN Bilgehan AYGEN Neriman BALABAN İsmail BALIK Ömer BAŞAR Yaşar BAYINDIR Nurcan BAYKAM Ahmet BEKTAŞ Bülent BEŞİRBELLİOĞLU Hürrem BODUR Şahin ÇOBAN Fügen ÇOKCA Tuna DEMİRDAL Neşe DEMİRTÜRK Başak DOKUZOĞUZ Abdülkadir DÖKMECİ İlyas DÖKMETAŞ Şükrü DUMLU Hakan ERDEM Cafer EROĞLU Serpil EROL Yasemin ERSOY Gülden ERSÖZ İbrahim ERTUĞRUL Şaban ESEN Can Polat EYİGÜN Rahmet GÜNER Yunus GÜRBÜZ Kenan HIZEL Salih HOŞOĞLU Mehmet İBİŞ Seza İNAL Dilara İNAN Özlem KANDEMİR Oğuz KARABAY Üner KAYABAŞ Arif KAYGUSUZ Sedat KAYGUSUZ Murat KEKİLLİ Dilek KILIÇ Mehmet KIYAN Seyfettin KÖKLÜ Ömer Faruk KÖKOĞLU İftihar KÖKSAL Halil KURT Hakan LEBLEBİCİOĞLU Ali MERT Reşit MISTIK Nihat OKÇU Necati ÖRMECİ Tijen ÖZACAR Reşat ÖZARAS İlhan ÖZGÜNEŞ Nail ÖZGÜNEŞ Hasan ÖZKAN Nefise ÖZTOPRAK Recep ÖZTÜRK Hüsnü PULLUKÇU Neşe SALTOĞLU Fatma SIRMATEL Mehmet SÖKMEN Mustafa SÜNBÜL İrfan ŞENCAN Fehmi TABAK Meltem TAŞBAKAN Yeşim TAŞOVA Alper TEKELİ Selma TOSUN Yaşar TUNA İlyas TUNCER Emel TÜRK ARIBAŞ Gaye USLUER Selahattin ÜNAL Aysun YALÇI Tansu YAMAZHAN M. Hadi YAŞA Orhan YILDIZ Ömer YILMAZ İlhami YÜKSEL Cilt: 17 Sayı: 2 Yıl: 2011 İÇİNDEKİLER Araştırma Transaminaz Enzim Yüksekliği Olan Olgulara Sistematik Yaklaşım Şükran KÖSE, Gürsel ERSAN, Gülgün AKKOÇLU, Ayhan GÖZAYDIN, Yıldız ULU.................................................................. 41-46 Araştırma Kronik Hepatit B ve C Enfeksiyonunun Prolaktin ve Hipofiz-Tiroid Aksı Üzerine Etkisi Hamza Murat AKIN, Ayşe Nur TORUN, M. Ali EREN, Süda TEKİN KORUK, Tevfik SABUNCU.............................................. 47-51 Araştırma Tunceli Devlet Hastanesine Başvuran Kişilerde HBsAg ve Anti-HCV Seroprevalansının Değerlendirilmesi Ali ASAN, Ayhan AKBULUT, Suzan SAÇAR, Hüseyin TURGUT................................................................................................. 52-56 Araştırma Hepatit B Virus (HBV) DNA Düzeyleri ile Serum Alanin Aminotransferaz Düzeyleri ve HBV Serolojik Göstergeleri Arasındaki İlişki Şükran KÖSE, Filiz OĞUZ GÜLCÜ, Selim TOPALOĞLU, Tuncer İYİ......................................................................................... 57-61 Araştırma İnaktif Hepatit B Taşıyıcılarında Hepatosteatoz Sıklığı Ahmet UYANIKOĞLU, Muharrem COŞKUN, Doğan Nasır BİNİCİ, Yasin ÖZTÜRK................................................................. 62-65 Araştırma Kırsal Kesimde Gebelerde HBV ve HCV Sıklığı İbak GÖNEN................................................................................................................................................................................... 66-68 Araştırma Hepatit B Virus Enfeksiyonunda Delta Antikoru Sıklığı ve Klinik Önemi Süreyya GÜL YURTSEVER, Hüseyin Hakan ER, Serdar GÜNGÖR, Berrin UZUN................................................................... 69-73 Araştırma Mersin İli Kentsel Bölge ve Kent Merkezine Bağlı Belde-Köy Sağlık Ocağı Bölgesinde Hepatit B ve C Sıklığı Özlem KANDEMİR, Musa GÖKSU, Öner KURT.......................................................................................................................... 74-83 Olgu Sunumu Kronik Hepatit C Tedavisini Takiben Gelişen Cilt Bulguları; İki Olgu Sunumu Yunus GÜRBÜZ, Emin Ediz TÜTÜNCÜ, Doğan Barış ÖZTÜRK, Ayşe BAYLAK, İrfan ŞENCAN............................................. 84-87 Olgu Sunumu Nozokomiyal Akut Hepatit C: İki Olgu Sunumu Celal ÇALIŞIR, Süda TEKİN KORUK, Leman KARAAĞAÇ, Hasan KARSEN............................................................................ 88-91 Transaminaz Enzim Yüksekliği Olan Olgulara Sistematik Yaklaşım Araştırma Transaminaz Enzim Yüksekliği Olan Olgulara Sistematik Yaklaşım Şükran KÖSE, Gürsel ERSAN, Gülgün AKKOÇLU, Ayhan GÖZAYDIN, Yıldız ULU Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, İZMİR. ÖZET Günümüzde acil ya da ayaktan polikliniklere başvuran olgulara istenen tetkiklerin başında transaminazlar gelmektedir. Çalışmamızda Ocak 2004-Ocak 2009 tarihleri arasında transaminaz yükseklikleri saptanan ve akut karaciğer hasarı ön tanısıyla kliniğimize yatırılan 223 olgunun epidemiyolojik, klinik ve laboratuvar sonuçları retrospektif olarak incelendi. Transaminaz yüksekliklerinin viral etiyolojisinde en sık neden akut hepatit B (HBV) enfeksiyonu (%51) olarak saptandı. Bunu sırasıyla akut hepatit A (HAV) enfeksiyonu (%30), akut hepatit C (HCV) enfeksiyonu (%1), delta ko-enfeksiyonu (%1) ve HAV+HBV ko-enfeksiyonları (%0.5) izledi. Diğer nedenler; alkole bağlı hepatit (%2), akut kolesistit ve koledokolitiyazis (%1.5) ve kalp yetmezliğine bağlı iskemik hepatit (%1) idi. Olguların %11’inde ise etiyoloji saptanamadı. Transaminaz yükseklikleri sık karşılaşılan bir durum olup güncel bilgiler ışığında yorumlanması doğru ve kesin tanıya ulaşmada yardımcı olmakla birlikte pek çok hastalığı da düşündürmektedir. Bu çalışmada orta-yüksek derecede karaciğer transaminaz yüksekliklerine neden olan klinik durumlar irdelenerek, tanı için olgulara sistematik bir yaklaşımın gerekliliği vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Transaminaz yüksekliği, viral hepatit, karaciğer fonksiyon testleri SUMMARY Systematic Approach to the Patients with Elevated Liver Transaminase Hepatic transaminase tests are the primary tests of standard laboratory panels in outpatients or emergent cases. In this retrospective study, epidemiological, clinical, and laboratory data of 223 patients who were hospitalized for elevated transaminase levels and acute liver damage between January 2004 and January 2009 were evaluated. The most frequently encountered viral cause of elevated transaminases was acute hepatitis B (HBV) (51%) infection. This was followed by acute hepatitis A (HAV) (30%), acute hepatitis C (HCV) (1%), delta co-infection (1%), and HAV plus HBV co-infections (0.5%). Other causes were alcoholic hepatitis (2%), acute cholecystitis and choledocholithiyasis (1.5%), and ischemic hepatitis due to congestive heart failure (1%). No causative factor was detected in 11% of the patients. Elevations in liver transaminas levels are common in routine practices, and should be evaluated accurately based on revised current knowledge in order to make correct diagnosis since they may reflect many underlying conditions. In the present study, the clinical conditions led to moderate and marked elevations in liver transaminase levels were indicated and the requirement of a systematic approach to these patients for the diagnosis was emphasized. Keywords: Elevated liver transaminase, viral hepatitis, liver function tests Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 41-46 41 Köse Ş ve ark. GİRİŞ Karaciğer testleri genel biyokimyasal taramanın bir parçası olarak istenen ve çoğu zaman “karaciğer fonksiyon testleri” şeklinde eksik terimlendirilen biyokimyasal parametreleri kapsamaktadır. Alanin transaminaz (ALT), aspartat transaminaz (AST) ve laktat dehidrogenaz (LDH) fonksiyondan çok özgül olmayan hücre hasarı ve/ veya nekrozunu yansıtan enzim testleridir ve yükseklikleri birçok etiyolojiye bağlı olabilmektedir. Karaciğer hastalıkları oldukça yaygındır ve çoğunlukla da klinik olarak sessiz seyreder. Asemptomatik hastalarda anormal karaciğer testleri sonuçları ile karşılaşılabileceği gibi ciddi karaciğer hastalığı olanlarda tamamen normal sonuçlar görülebilir. Örneğin kronik hepatit C enfeksiyonu olanların en az %16’sında, alkol dışı yağlı karaciğer olgularının da yaklaşık %13’ünde normal transaminaz düzeyleri olmasına rağmen farklı derecelerde histolojik hasar olduğu gösterilmiştir (1). Bu nedenle son 20 yıl içinde kronik karaciğer hastalığının siroz ve hepatoselüler kanser gibi uzun dönem komplikasyonlarının 2-3 kat arttığı bildirilmektedir (2). Transaminaz düzeylerini artıran en önemli nedenler; alkol dışı steatohepatit, viral hepatitler ve alkole bağlı hepatittir. Bunların dışında metabolik, genetik, malign ve otoimmun bozukluklar, ilaçlar/hepatotoksinler de diğer önemli nedenlerdir. Transaminaz düzeylerinin orta derecede (üst limitin >10 katı) artması tipik olarak akut karaciğer hasarını göstermektedir. Bu retrospektif çalışmada belirgin transaminaz yüksekliği olup bilirubin yüksekliği eşlik etsin ya da etmesin akut karaciğer hasarı ön tanısı ile kliniğimize yatan olguların etiyolojik dağılımı incelenmiş ve transaminaz yüksekliklerine sistematik yaklaşım irdelenmiştir. tanısı anti-HCV, akut Delta hepatiti anti-HDV IgM pozitiflikleri ile konuldu. Tüm olguların karaciğer ve biliyer sisteme yönelik ultrasonografik incelemeleri yapıldı. BULGULAR Çalışmamıza dahil edilen hastalarımızın 120’si (%53.8) erkek ve yaş ortalaması 26.8±12.0 yıl idi. En sık rastlanan yakınmalar; gözlerde sararma (%74), idrar renginde koyulaşma (%73) ve halsizlik-yorgunluk (%63) idi. En sık görülen bulgular ise ikter (%72), hepatomegali (%18), karında hassasiyet (%13), ve lenfadenopati (%3) idi. Olguların %51’inde bulaş yolu ve risk faktörü belirlenemezken, %14’ünde cerrahi müdahale veya diş tedavisi, %11’inde yakın çevrede hepatit varlığı, %9’unda çevresel maruziyet (traş, manikür, pedikür vb.), %5’inde kan transfüzyonu, %5’inde sağlık çalışanı olma, %4’ünde düzenli alkol tüketimi ve %1’inde de birden fazla risk faktörü saptandı. Laboratuvar tetkiklerinde; ortalama total bilirubin değeri 7.12±4.5 mg/dL, direkt bilirubin 4.13± 2.3 mg/dL, ALT 625±51 IU/mL ve AST 497±42 IU/mL olarak saptandı. Viral hepatitli hastalarda başvuru anında ortalama ALT düzeyi 712±34 IU/L, AST düzeyi 430±15 IU/L, alkole bağlı karaciğer hastalığı olanlarda ALT düzeyi 326±24 IU/L, AST düzeyi 441±40 IU/L, kalp yetmezliği olan hastalarda ALT düzeyi 750±54 IU/L, AST düzeyi 814±62 IU/L ve alkol dışı karaciğer yağlanması olgularında ALT düzeyi 210±18 IU/L, AST düzeyi 230±21 IU/L olarak saptanmıştır. MATERYAL ve METOT Ultrasonografik incelemelerde akut viral hepatitli olgularda karaciğer normalden büyük ve ekojenitesi diffüz olarak azalmış izlendi. Akut kolesistitli olgularda ise kese içerisinde safra çamuru, kese duvar kalınlığında artma ve multipl taşlar görüldü. Akut koledokolitiyazisli olguda koledok çapı 10 mm saptandı ve kanalda ardışık yerleşimli akustik gölge veren milimetrik taşlar gözlendi. Ocak 2004-Ocak 2009 tarihleri arasında transaminaz yükseklikleri ile başvuran ve akut karaciğer hasarı ön tanısıyla kliniğimize yatırılan 223 olgunun epidemiyolojik, klinik ve laboratuvar sonuçları retrospektif olarak incelendi. Akut viral hepatitlerin serolojik tanısı için anti-HAV IgM, HBsAg, anti-HBc IgM, anti-HCV, anti-HDV IgM, anti-HEV IgM testleri ELISA yöntemi ile çalışıldı. Akut viral hepatit A tanısı anti-HAV IgM, akut viral hepatit B tanısı anti-HBc IgM ve HBsAg, akut viral hepatit C Transaminaz yüksekliklerinin viral etiyolojisinde akut HBV enfeksiyonu (%51) en sık neden olarak saptandı. Bunu sırasıyla akut HAV enfeksiyonu (%30), akut HCV enfeksiyonu (%1), delta koenfeksiyonu (%1) ve HAV+HBV ko-enfeksiyonları (%0.5) izlemiştir. Diğer nedenler; alkole bağlı hepatit (%2), akut kolesistit ve koledokolitiyazis (%1.5) ve kalp yetmezliğine bağlı iskemik hepatit (%1) idi. Olguların %11’inde ise etiyoloji saptanamadı (Tablo 1). 42 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 41-46 Transaminaz Enzim Yüksekliği Olan Olgulara Sistematik Yaklaşım TARTIŞMA Tablo 1. Transaminaz yüksekliklerinin etiyolojik dağılımı Viral Hepatitler HBV HAV HCV HDV HAV+HBV Alkole bağlı hepatit Akut kolesistit ve koledokolitiyazis İskemik hepatit Etiyoloji saptanamayan Sayı (%) 114 68 2 2 1 4 3 2 25 %52 %30 %1 %1 %0.5 %2 %1.5 %1 %11 Karaciğer; karbonhidrat, protein ve lipid metabolizmasından başka, detoksifikasyonda, retiküloendotelyal işlevlerde ve safra asitleri sentezinde de rol oynayan kompleks bir organdır. Akut veya kronik karaciğer hasarı biyokimyasal anormallikler olarak laboratuvara yansımaktadır. Serum karaciğer enzimlerini ölçen testler genellikle “karaciğer fonksiyon testleri” olarak isimlendirilse de aslında hepatosit bütünlüğünü veya kolestazı yansıtmaktadır. Serum albümin, prealbümin ve protrombin zamanındaki değişiklikler ise sentez yapabilen, fonksiyonel karaciğer kütlesi ile ilgili olabilirler, ancak karaciğere özgül değildir (Tablo 2) (1, 2). Tablo 2. Karaciğer sistemi ve işlevlerinin biyokimyasal belirteçleri Sistem Belirteç Lokalizasyon İşlev Hepatosit bütünlüğü AST Karaciğer, iskelet kası, beyin, eritrosit Aminoasit katabolizması ALT Karaciğer ALP Kemik, bağırsak, karaciğer, plasenta Safra üretimi GGT ALP ile birlikte ise hepatobiliyer kaynak Gama glutamil gruplarının diğer aminoasitlere transferi Bilirubin Karaciğer veya karaciğer dışı kaynak Hemoliz yıkım ürünü olarak karaciğer hücrelerine alınır ve safrada atılır Serum Albümin Diyet veya karaciğer Karaciğerde sentezlenir Protrombin Zamanı Karaciğerde vitamin -K bağımlı olan pıhtılaşma faktörleri sentezlenir Safra tuzları karaciğerde sentezlenir ve vitamin K emilimi için gereklidir Kolestaz Karaciğer fonksiyonel kütlesi AST ve ALT, aspartat ve alaninden α-amino gruplarını ketoglutarik asidin α-keto grubuna taşıyarak sırasıyla oksaloasetik asit ve piruvik asit oluşmasını sağlayan enzimlerdir. Bu sayede oluşan son ürünler sitrik asit siklusuna katılmaktadır. Her iki enzimin de bu reaksiyon için vitamin B6’ya (piridoksal-5’-fosfat) gereksinimi vardır. ALT B6 eksikliğinden daha fazla etkilenmektedir ve klinik olarak bu durum vitamin B6 eksikliği sık olan alkolik karaciğer hastalığında serum ALT aktivitesini daha da azaltarak AST/ALT oranının artmasına neden olmaktadır (3, 4, 5). ALT karaciğerde ve böbrekte sadece hücre sitoplazmasında bulunurken, AST birçok dokuda hem sitoplazmada hem de mitokondride bulunmakta- Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 41-46 dır. Alkole bağlı karaciğer hastalığında ek olarak mitokondriyal hasar da (Mallory cisimcikleri) olduğu için açığa daha fazla AST çıkmaktadır (6). Çalışma grubumuzda alkole bağlı karaciğer hasarı olan hastalarda AST/ALT oranı ortalama 2.8 olarak bulunmuştur. Karaciğer enzim yüksekliğine yaklaşım öykü ve fizik bakı ile başlamalıdır. Öyküde risk faktörlerinin varlığı (endemik bölgeye seyahat, intravenöz ilaç kullanımı, homoseksüel ilişki, dövme, piercing, steril olmayan kulak deldirmeler gibi), genetik hastalıklar için aile öyküsü (hemakromatoz, Wilson hastalığı, α-1 antitripsin eksikliği), bitkisel ilaç kullanımı, alkol kullanımı, vitaminler, ilaçlar, kan nakli ve eşlik eden diğer hastalıklar (obesi- 43 Köse Ş ve ark. te, diyabet, kalp yetmezliği, kas hastalıkları, tiroid hastalıkları ve kanser gibi) sorgulanmalıdır. İkinci aşamada enzim yüksekliğinin kolestatik veya hepatoselüler olup olmadığı belirlenmelidir. Son aşamada ise hastalığın kesin tanısına yönelik viral serolojik belirteçler, glukoz, lipidler, serum demir, total demir bağlama kapasitesi ve ferritin, ultrasonografi, serüloplazmin, α-1antitripsin, otoimmun belirteçler (antinükleer antikor, anti düz kas antikoru, antigliadin, antiendomisiyal antikor) ve gereğinde genetik tarama testleri istenmelidir. Bazı karaciğer hastalıklarında karışık biyokimyasal profil görülmesine rağmen başlangıçta hepatosellüler/kolestatik ayırımını yapmak ayırıcı tanıya ışık tutacaktır. Akut karaciğer hasarında tipik olarak transaminaz düzeyleri üst limitin ≥10 katı artmaktadır. Orta-yüksek düzeyde artmış transaminaz düzeylerine neden olan hastalıklar Tablo 3’de gösterilmektedir (1).Viral hepatitlere bağlı akut karaciğer hasarında en duyarlı ve özgül transaminaz eşik düzeylerinin üst sınırın 5-10 katı arasında yer aldığı, yani AST için 200 IU/L (duyarlılık %91, özgüllük %95) ve ALT için 300 IU/L (duyarlılık %96, özgüllük %94) olduğu bildirilmektedir (1). Ancak serum transaminaz düzeyleri hastalığın evresine göre değişkenlik göstermektedir (7). En sık transaminaz yüksekliğine neden olan durumlarda biyokimyasal özellikler Tablo 4’de verilmiştir (1). Tablo 3. Transaminaz yüksekliği nedenleri Viral hepatitler Hipoksik hasar (konjestif kalp yetmezliği) Akut ve kronik alkole bağlı hepatit İlaçlar Alkol dışı steatohepatit (NASH) Otoimmun hepatit İskelet kası hastalıkları Hemokromatoz Wilson hastalığı Çölyak hastalığı Alfa-1 antitripsin eksikliği Tablo 4. Farklı klinik durumlarda biyokimyasal özellikler Sebep Transaminaz düzeyinde artma (üst sınırın katı) Bilirubin düzeyinde artma (üst sınırın katı) Yorum İskemik hasar >10-50 <5 AST>ALT; başlangıç pikinden sonra ani düşme; diğer komorbid durumların varlığı Toksik hasar >10 <5 Toksik öykü Akut viral hepatit 5-10, >10 5-10 Transaminazlarda yavaş azalma; risk faktörleri Akut biliyer tıkanma 5-10 5-10, >10 Kolestazdan önce transaminazlarda artma; tipik semptomlar Alkole bağlı hepatit 5-10 5-10, >10 AST/ALT >2; hem akut hem de kronik olguda akut hasar olabilir Amerika Birleşik Devletleri’nde 2007’de yapılan bir sürveyans çalışmasına göre 25-39 yaş arası erişkinlerde Hepatit A oranı 1.3/100000, toplam Hepatit B insidansı 1.5/100000 ve Hepatit C insidansı 0.3/100000 olarak bildirilmiştir (8). Tüm dünyada yaklaşık olarak 350000 kişinin Hepatit B taşıyıcısı ve yaklaşık 170000 kişide de HCV enfeksiyonu olduğu tahmin edilmektedir (7). Ülkemizde çeşitli bölgelerde hastaneye yatırılan 4471 erişkin akut viral hepatit hastasında HBV 44 %60.4 ve HAV %27.5 oranında saptanmıştır (9). Retrospektif olarak yapılan 172 hastalık bir çalışmada ise HBV %50, HAV %26.7, HCV %1.8, HDV %8.7 ve etkeni belli olmayan grup %12.8 oranında saptanmıştır (10). Günümüzde viral hepatite yol açtığı bilinen hepatit A, B, C, D ve E virusları hem genom yapıları hem de oluşturdukları hastalık açısından çok iyi tanımlanmışlardır. Geliştirilen duyarlı serolojik testlere karşın günümüzde hepatit enfeksiyonlarının yakViral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 41-46 Transaminaz Enzim Yüksekliği Olan Olgulara Sistematik Yaklaşım laşık %15-17’sinde sebep açıklanamamaktadır (7). Viral hepatitlerde AST ve ALT düzeyleri ikterin başlaması ile pik yapmakta ve genellikle üst sınırın 10 kat ve üzerine çıkmaktadır. İkter sıklık sırasına göre akut hepatit A enfeksiyonunda %70, Hepatit B enfeksiyonunda %33-50 ve Hepatit C’de %20-30 oranında görülmektedir (6). Bizim çalışma grubumuzda yer alan tüm olgularda ikter sıklığı %72, viral hepatitlerde %58 olarak literatürle uyumlu bulunmuştur. Alkole bağlı karaciğer hastalığı akut veya kronik zeminde akut alevlenme şeklinde görülebilir. Alkolik hepatitlerin çoğunda GGT düzeyleri artmıştır ve bu karaciğer profilinin tek anormal testi olabilmektedir. Karakteristik biyokimyasal bulgu GGT/ALP oranının >2.5 olmasıdır. İkter, hastaların >%60’ında saptanmaktadır. AST ve ALT düzeyleri genellikle üst sınırların 3-4 katından azdır ancak bazı durumlarda normal düzeyin 10 katını aşabilmektedir. Örneğin açlığın eşlik ettiği alkol alımında veya alkol ile beraber asetaminofen/steroid olmayan antiinflamatuar ilaç kullanımında 20 kat artabilen AST düzeyleri saptanabilir (11, 12). Çalışmamızdaki 4 olguda gözlenen yüksek transaminaz değerleri bu bilgi ışığında yorumlanmıştır. Total bilirubin değerleri ise ilerlemiş olgularda 7 mg/dL’ye kadar çıkabilmektedir. Bilirubin düzeyleri arttıkça mortalite de artmaktadır (2). Çok yüksek transaminaz düzeyleri (>50 kat) olguların %90’ından fazlasında iskemik ya da toksik hasarı belirtmektedir (3). AST düzeyleri enzimin intralobüler dağılımına bağlı olarak ALT’den daha önce yükselmektedir. İskemik hasarda transaminaz düzeyleri tepe yaptıktan sonra hızla düşmektedir (7, 13). Ancak bunun prognostik bir önemi yoktur çünkü hem rezolüsyon hem de yaygın karaciğer nekrozu bu tabloya neden olabilmektedir. Bu durumda serum bilirubin düzeyleri ve protrombin zamanları yüksek olan olgular hepatik yetmezlik riski yönünden yakın izlenmelidir. Diğer bir bulgu ise iskemi belirteci olan LDH’ın çok yüksek düzeylere ulaşması ve ALT/LDH oranının <1 olmasıdır (13, 14). Çalışmada iki olgumuzda öykü, fizik muayene bulgular, radyolojik ve biyokimyasal tetkikler ile negatif viral serolojik bulgular sebebiyle dekompanse kalp yetmezliğine bağlı iskemik hepatit düşünüldü. Olgularda transaminaz düzeyleri >1100 IU/L olup AST daha ön planda yüksek saptanmıştır. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 41-46 Akut karaciğer hasarının en sık nedenleri dışlandıktan sonra sekonder hepatit virusları (sitomegalovirus, Epstein-Barr virus gibi), alkol dışı steatohepatit, otoimmun, ekstrahepatik ve konjenital nedenler araştırılmalıdır. Alkol dışı steatohepatit hafif transaminaz yüksekliklerinin en sık nedenidir ve bu duruma sıklıkla obesite, bozulmuş glukoz toleransı veya tip 2 diabetes mellitus, hipertansiyon ve hipertrigliseridemi gibi risk faktörleri eşlik eder (7). Otoimmun hepatitler akut hepatit benzeri tablo ile ortaya çıkabilir ve serum transaminaz düzeyleri 2000 IU/L’ye kadar ulaşabilir. Karakteristik laboratuvar bulguları anti nükleer antikor (ANA), anti düz kas antikor (ASMA) pozitifliği ve belirgin IgG yüksekliğidir. Viral hepatitlerin dışlanması sonrasında kortikosteroid tedavisi başlanan hastalarda dramatik bir yanıt alınmaktadır (7, 15). Akut ekstrahepatik biliyer obstrüksiyon olan hastaların yaklaşık %25’inde AST düzeyleri 10 kat ve üzerinde artabilir ve tipik olarak obstrüksiyon giderildikten sonra hızla düşer (1, 16). Hastanın öyküsü, tipik biliyer ağrı ve ultrasonografik olarak dilate safra yollarının görüntülenmesi tanı koydurucudur. Çalışma grubumuzda üç olgu belirgin olarak kolestatik formda enzim yüksekliklerine eşlik eden transaminaz yüksekliği ile başvurmuştu. Ultrasonografik görüntülemede iki olguda akut taşlı kolesistit ve bir olguda koledokolithiyazis saptanmıştır. Sonuç olarak transaminaz yükseklikleri sık karşılaşılan bir durum olup beraberinde pek çok hastalığı düşündürmektedir. Tanıda ayrıntılı bir öykü ve fizik muayene ilk basamaktır. Karaciğer testlerinin güncel bilgiler ışığında yorumlanması doğru ve kesin tanıya ulaşmada yardımcı olmaktadır. Bu çalışmada orta-yüksek derecede karaciğer transaminaz yüksekliklerine neden olan klinik durumlar ve biyokimyasal özellikleri irdelenerek, olgulara sistematik bir yaklaşımın önemine vurgu yapılmıştır. 45 Köse Ş ve ark. KAYNAKLAR 1. Giannini EG, Testa R, Savarino V. Liver enzyme alteration: a guide for clinicians. CMAJ 2005; 172: 367-79. 2. Knight JA. Liver function tests: their role in the diagnosis of hepatobiliary diseases. J Infus Nurs. 2005; 28: 108-17. 3. Dufour DR, Lott JA, Nolte FS, Gretch DR, Koff RS, Seeff LB. Diagnosis and monitoring of hepatic injury. I. Performance characteristics of laboratory tests. Clin Chem 2000; 46: 2027-49. 10. Hoşoğlu S, Elevli M, Çümen B, Ayaz C, Geyik MF. Farklı yaş gruplarında hospitalize akut viral hepatitli hastalarda etyoloji araştırılması. Dicle Tıp Dergisi 1995; 22: 41-5. 11. Wedemeyer H, Jackel E, Wiegand J, Cornberg M, Manns MP. Whom? When? How? Another piece of evidence for early treatment of acute hepatitis C. Hepatology 2004; 39: 1201-3. 12. Ceccanti M, Attili A, Balducci G et al. Acute alcoholic hepatitis. J Clin Gastroenterol 2006; 40: 833-41. 4. Vanderlinde RE. Review of pyridoxal phosphate and the transaminases in liver disease. Ann Clin Lab Sci 1986; 16: 79-93. 13. Seeto RK, Fenn B, Rockey DC. Ischemic hepatitis: clinical presentation and pathogenesis. Am J Med 2000; 109: 109-13. 5. Gopal DV, Rosen HR. Abnormal findings on liver function tests. Interpreting results to narrow the diagnosis and establish a prognosis. Postgrad Med 2000; 107: 100-14. 14. Fuchs S, Bogomolski-Yahalom V, Paltiel O, Ackerman Z. Ischemic hepatitis: clinical and laboratory observations of 34 patients. J Clin Gastroenterol 1998; 26: 183-6. 6. Dufour DR, Lott JA, Nolte FS, Gretch DR, Koff RS, Seeff LB. Diagnosis and monitoring of hepatic injury. II. Recommendations for use of laboratory tests in screening, diagnosis, and monitoring. Clin Chem 2000; 46: 2050-68. 15. Kessler WR, Cummings OW, Eckert G, Chalasani N, Lumeng L, Kuo PY. Fulminant hepatic failure as the initial presentation of acute autoimmune hepatitis. Clin Gastroenterol Hepatol 2004; 2: 625-31. 7. Curry MP, Chopra S. Acute viral hepatitis. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds). Principle and practice of infectious diseases. 7th edition. Philadelphia, Churchil Livingston Elsevier 2007: 157792. 16. Schoch L, Whiteman K. Monitoring liver function. Nursing 2007; 37: 22-3. 8. Daniels D, Grytdal S, Wasley A. Center for Disease Control and Prevention (CDC). Surveillance for acute viral hepatitis- United States, 2007. MMWR Surveill Summ 2009; 58: 1-27. 9. Mıstık R, Balık İ. Türkiye’de viral hepatitlerin epidemiyolojik analizi. Kılıçturgay K, Badur S (editörler). Viral Hepatit 2001. İstanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2001: 10-55. 46 YAZIŞMA ADRESİ Uz. Dr. Gürsel ERSAN Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği İZMİR e-mail: [email protected] Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 41-46 Kronik Hepatit B ve C Enfeksiyonunun Prolaktin ve Hipofiz-Tiroid Aksı Üzerine Etkisi Araştırma Kronik Hepatit B ve C Enfeksiyonunun Prolaktin ve Hipofiz-Tiroid Aksı Üzerine Etkisi Hamza Murat AKIN1, Ayşe Nur TORUN2, M. Ali EREN2, Süda TEKİN KORUK3, Tevfik SABUNCU2 1 Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, 2 Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Endokrinoloji Bilim Dalı, 3 Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı, ŞANLIURFA ÖZET Çalışmanın amacı kronik hepatit B (KHB) ve kronik hepatit C (KHC) olgularında prolaktin (PRL), hipofiz-tiroid aksı ve bu değişkenlerle viral yük ve karaciğer enzimleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir. Çalışmaya 15 KHB, 15 KHC ve 30 sağlıklı kontrol alındı. PRL, KHB grubunda KHC grubuna göre düşük bulunurken (p<0.05), KHC ve kontrol gruplarında benzerdi. Tiroid fonksiyonları açısından üç grup arasında fark yoktu. Aspartat aminotransferaz (AST) düzeyi KHC grubunda, KHB ve kontrol grubuna göre daha yüksekti (her iki p<0.05). Alanin aminotransferaz (ALT) düzeyi KHC grubunda hem KHB, hem de kontrol gruplarına göre yüksekti (her iki p<0.05). KHB grubunda ALT düzeyi kontrol grubuna göre yüksekti (p<0.05). HBV DNA düzeyi ile transaminaz düzeyleri arasında korelasyon izlenmezken, HCV RNA düzeyi ile AST arasında negatif bir korelasyon izlendi (r:-0.52, p< 0.05). Tiroid fonksiyonları kronik hepatit enfeksiyonundan etkilenmezken, PRL düzeyi KHB enfeksiyonunda düşmektedir. Buna göre KHB enfeksiyonunun hipotalamohipofizer sistem üzerine kısmen de olsa inhibitör bir etkisi olabilir. Ancak bu sonuçların daha fazla sayıda hastanın dahil edildiği, diğer hipofiz-endokrin organ akslarının değerlendirilmesini içeren çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Kronik hepatit B enfeksiyonu, kronik hepatit C enfeksiyonu, prolaktin, tiroid stimülan hormon, serbest triiyodotironin, serbest tiroksin SUMMARY Effect of Chronic Hepatitis B and C Infections on Prolactin and Pituitary-Thyroid Axis The aim of the present study was to evaluate prolactin (PRL) and pituitary-thyroid axis in chronic hepatitis B (CHB) and chronic hepatitis C (CHC) cases and to assess their relationship between liver enzymes and viral load. Fifteen cases of CHB, 15 cases of CHC and 30 controls were enrolled in the study. PRL level was significantly lower in the CHB group than that of in the CHC group (p<0.05), whereas it was similar in the CHC and control groups. Thyroid functions did not differ between the groups. Aspartate aminotransferase (AST) level was significantly higher in the CHC group compared to those in the CHB and control groups (both p<0.05). Alaninaminotransferase (ALT) level of the CHC group was higher compared to those in the CHB and control groups (both p<0.05). While there was no correlation between HBV DNA and transaminase Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 47-51 47 Akın H ve ark. levels, a negative significant correlation was observed between HCV RNA and AST levels (r:-0.52, p<0.05). While thyroid functions are not affected by chronic hepatitis, PRL level decreases in CHB infection. Thus, CHB infection may have a partial inhibitory effect on hypothalamo-pituitary system. However, these results need to be proven by further large scale studies conducting on other pituitary-endocrine organ axis. Keywords: Chronic hepatitis B infection, chronic hepatitis C infection, prolactin, thyroid stimulating hormone, free triiodothyronine, free thyroxine GİRİŞ Hepatit B virus (HBV) ve Hepatit C virus (HCV) enfeksiyonları akut ve kronik hepatit, siroz ve hepatoselüler karsinomun en önemli etkenlerindendir (1, 2). Dünyada ve ülkemizde sık karşılaşılan HBV ve HCV enfeksiyonlarında ekstrahepatik bulgular sık görülür (3-10). Kronik hepatit C (KHC) enfeksiyonunun tiroid, gonadlar ve pankreas üzerine olan etkileri konusunda çeşitli veriler mevcuttur (4, 5). Bunun yanı sıra karaciğer sirozu olgularında da ön hipofiz hormon düzeylerinin etkilendiği gösterilmiştir (11). Kronik hastalıklarda hipotalamushipofiz-uç endokrin organ aksının etkilendiği bilinmektedir. Ancak siroza ilerlememiş KHC ve kronik hepatit B (KHB) olgularında tiroid-hipofiz aksının ve prolaktin (PRL) düzeyinin nasıl etkilendiği çok az irdelenmiştir. Bu çalışmada siroza ilerlememiş KHB ve KHC olgularında ön hipofiz hormonlarından PRL, tiroid stimülan hormon (TSH) ile tiroid hormonlarının düzeylerinin ve bu hormonal parametreler ile transaminazlar ve viral yük arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. MATERYAL ve METOT Çalışmaya, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı ile Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nda, Mayıs 2007-Mayıs 2008 tarihleri arasında tanı konulan, 18-65 yaş arası, siroza ilerlememiş (albumin, protrombin zamanı ve aktive parsiyel tromboplastin zamanı normal) ve son 6 ay içerisinde herhangi bir antiviral tedavi almamış 15 KHB hastası (10 erkek, 5 kadın), 15 KHC hastası (7 erkek, 8 kadın) ve 30 sağlıklı kontrol (15 erkek, 15 kadın) alındı. KHB tanısı 6 aydan uzun süren HBsAg (+)’liği ve aralıklı veya sürekli transaminaz yüksekliği ve HBV DNA düzeyi 105 kopya/mL olan hastalara, KHC tanısı ise anti HCV antikoru ile birlikte HCV RNA pozitifliği ile konuldu. Çalışma için Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan onay alındı. Hastalar 48 çalışmaya bilgilendirilmiş onam formunu imzalayarak katıldı. Tiroid hastalığı olan ve PRL düzeyini etkilediği bilinen ilaçları kullanan hastalar (metoklopramid, somatostatin geri-alım inhibitörleri, kalsiyum kanal blokerleri, Histamin-2 reseptör antagonistleri, vs.) çalışmaya alınmadı. Tüm olguların PRL, TSH, serbest triiyodotironin (sT3), serbest tiroksin (sT4), aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT) düzeyleri, kronik hepatitli hasta grubunun ise viral yük (HCV RNA, HBV DNA) açısından değerlendirmeleri yapıldı. Serum AST ve ALT düzeyleri standart oto-analizör metoduyla (Abbott®, Aeroset®) kolorimetrik yöntem kullanılarak çalışıldı. PRL, TSH, sT3 ve sT4 düzeyleri elektrokemiluminesans metodu ile (Roche Elecsys®) ile çalışıldı. HBV ve HCV antikorları enzyme Immuno assay (EIA), HBV DNA ve HCV RNA ise polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemleriyle çalışıldı. İstatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences for Windows) 11.5 programı kullanıldı. Veriler Ortalama ± SD olarak verildi. Gruplar arası karşılaştırmalarda dağılımı normal olan değişkenler için Mann Whitney U testi, dağılımı normal olamayan değişkenler için ise Kruskal Wallis testi kullanıldı. Korelasyon analizi için Pearson korelasyon analizi uygulandı. Anlamlılık düzeyi için p<0.05 alındı. BULGULAR Grupların laboratuvar özellikleri ve yaşları Tablo 1’de özetlenmiştir. Ortalama yaş KHC grubunda hem KHB hem de kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti (her iki p<0.001), ancak KHB ve kontrol gruplarında benzerdi. Transaminazlardan AST düzeyi KHC grubunda, KHB ve kontrol gruplarına göre yüksek bulundu (her iki p<0.05). Kontrol ve KHB grupları arasında AST düzeyi açısından fark yoktu. Transaminazlardan ALT ise her iki hepatitli hasta grubunda kontrol grubuna göre daha yüksekti (sırasıyla p<0.001 ve p<0.05). Kronik hepatiti olan gruplar karşılaştırıldığında ise ALT düzeyi KHC grubunda KHB grubundan daha yükViral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 47-51 Kronik Hepatit B ve C Enfeksiyonunun Prolaktin ve Hipofiz-Tiroid Aksı Üzerine Etkisi sekti (p<0.05). PRL düzeyi KHB grubunda, KHC ve kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulundu (her iki p<0.05). KHC grubu ile kontrol grubu arasında PRL düzeyleri açısından anlamlı fark yoktu (Şekil 1). TSH, sT3 ve sT4 düzeyleri her üç grupta da benzer olarak bulundu. PRL, TSH ve serbest tiroid hormon düzeyleri ile viral yük ve transaminaz düzeyleri arasında bir korelasyon izlenmedi. Tablo 1. Grupların yaş, transaminaz ve hormonal sonuçları Yaş (yıl) Kadın/Erkek AST (U/L) KHB (n=15) KHC (n=15) Kontrol (n=30) 36.2 ± 9.4a 50.5 ± 9.02b 36.73 ± 10.57 5/10 8/7 15/15 23.07 ± 6.36c ALT (U/L) 33.80 ± 16.58 c, e 38.80 ± 16.04d 20.03 ± 4.60 55.20 ± 30.53 21.27 ± 9.08 b TSH (mIU/mL) 1.4 ± 0.55 1.37 ± 0.72 1.32±0.74 sT3 (pg/mL) 3.30 ± 0.65 3.12 ± 0.57 2.93 ± 0.36 sT4 (ng/dL) 1.36 ± 0.26 1.21 ± 0.18 1.23 ± 0.15 11.50 ± 4.39 11.02 ± 4.56 PRL (ng/mL) 8.39 ± 2.37 c, d AST:Aspartat aminotransferaz, ALT:Alanin aminotransferaz, KHB:Kronik hepatit B, KHC:Kronik hepatit C, PRL:Prolaktin, TSH:Tiroid stimülan hormon, sT3: Serbest T3, sT4: Serbest T4 KHB-KHC grupları p<0.001, bKHC-Kontrol grupları p<0.001, cKHB-KHC grupları p<0.05, dKHCKontrol grupları p<0.05, eKHB-Kontrol grupları p<0.05, fKHB-KHC grupları p<0.001) a hastalığı siroza ilerlememiş çalışma grubumuzda hipofiz-tiroid aksı etkilenmezken, PRL KHB olgularında hem kontrol hem de KHC grubu ile karşılaştırıldığında daha düşük bulunmuştur. Şekil 1. Grupların prolaktin, AST ve ALT değerleri (PRL: prolaktin, AST:Aspartat aminotransferaz, ALT:Alanin aminotransferaz, KHB:Kronik hepatit B, KHC:Kronik hepatit C). TARTIŞMA Karaciğer, tiroid hormon metabolizmasında önemli bir role sahip olup T4’ün T3‘e oksidatif deaminasyon, deiyodinizasyon ve konjugasyonunu sağlar (12, 13). Bu nedenle de karaciğer hücre fonksiyonlarının etkilenebileceği hastalıklarda tiroid hormon değişikliği görülmesi teorik olarak mümkündür. Kronik hepatiti olan ve karaciğer Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 47-51 Bugüne kadar yapılan değerlendirmelerde KHC olgularında daha çok tiroid bezinin otoimmun olarak tutulumu üzerinde durulmuş ve bu olgularda otoimmun tiroid hastalığı ve tiroid oto antikor pozitifliği sıklığının arttığı gösterilmiştir (4, 5, 14). Tiroidin otoimmun hastalığının patogenezinde kronik inflamasyon sürecinde arttığı gösterilen gamma interferonun rol oynadığı düşünülmektedir (14). Otoimmun sürecin hepatit tedavisinde kullanılan interferonlar ile daha da arttığı bilinmektedir. Ancak KHB hastalarında tiroidin nasıl etkilendiği ile ilgili net bir veri yoktur. Çalışmamızda her ne kadar ultrasonografik tiroid incelemesi ve tiroid oto antikor düzey tayini yapılmamış olsa da, hem KHB hem de KHC gruplarında tüm olguların ötiroid olması nedeniyle primer tiroid disfonksiyonu dışlanabilir. Yine hastalar tiroid disfonksiyonuna neden olma ihtimali olan interferon da kullanmadığından bu ihtimal düşmektedir. Bu nedenle de tiroid-hipofiz aksı konusunda fikir yürütmek mümkün hale gelmiştir. Çalışmamıza göre tiroid-hipofiz aksı ileri karaciğer fonksiyon bozukluğu olmayan 49 Akın H ve ark. hem KHB hem de KHC olgularında etkilenmemiştir. Kronik hastalıklarda karşılaşılan bir diğer durum da ötiroid hasta sendromu olup, karaciğer hastalıklarında da sık görülür (15, 16). Ötiroid hasta sendromu gerçek bir hipotiroidizm olmayıp, organizmanın strese karşı bir adaptasyonudur ve klasik olarak TSH normal, sT3 düzeyi düşük olarak izlenir ve hastalık ilerlediğinde sT4 de düşer (15). Olgularımızda ötiroid hasta sendromunun olmaması karaciğer fonksiyonlarının iyi korunmuş olması ile açıklanabilir. Kronik hepatit olgularında ön hipofizin nasıl etkilendiği çok açık değildir (11). Çalışmamızda ön hipofiz açısından sınırlı bir değerlendirme yapmış olsak da PRL’nin KHB olgularında düştüğünü saptadık. PRL akut ve kronik hastalıklar gibi stres koşullarında arttığı bilinen bir hormondur (17). PRL’nin kronik inflamasyonun yarattığı stres koşulundan etkilenme olasılığına rağmen, çalışmamızda PRL düzeyi KHB olgularında daha düşük olarak bulunmuştur. KHB grubunda karaciğer hasar testlerinden olan ALT düzeyi kontrollere göre yüksek bulunmuş olsa da KHC’ye göre daha düşük bulunmuştur. Bu da KHB grubunda mevcut olan stres faktörünün KHC grubuna göre daha düşük olduğu anlamına gelebilir. Ancak hastalarımızda karaciğerdeki inflamasyonun, dolayısı ile organizmanın içinde bulunduğu stresin derecesinin belirlenmesinde önemli bir rolü olan karaciğer biyopsisinin yapılmamış olması net yorum yapmamızı engellemektedir. Ancak sonuçlarımıza göre hem KHB hem de KHC grubunda henüz PRL artışına neden olacak ciddi bir stresin olmadığı yorumu yapılabilir. ve bunun da östrojenlerin metabolizmasına bağlı olduğu düşünülse de, PRL’nin karaciğer üzerinde rejeneratif etkisinin olduğunu gösteren çalışmalar da mevcuttur (18, 19). Nitekim bir çalışmada karaciğerde fibrozis ve siroz olan olgularda normal karaciğere oranla daha fazla PRL reseptörü olduğu gösterilmiştir ve yazarlar bunu PRL’nin hasarlı olan karaciğerdeki rejeneratif etkisine bağlamışlardır (19). Çalışmamızda hastaların gerek klinik olarak normal olması, gerekse karaciğer fonksiyon göstergelerinden olan albumin, protrombin zamanı ve aktive parsiyel tromboplastin zamanının normal olması, karaciğer biyopsisi yapılmamış olsa da kronik hepatitli olgularımızda sirozu dışlamaktadır ve eğer varsa fibrozisin de hafif olduğu anlamına gelmektedir. Bu da PRL düzeyinin kronik hepatit gruplarımızda neden artmadığını açıklayabilir. Sonuç olarak siroza ilerlememiş hem kronik B hem de kronik C hepatiti olgularında hipofiz-tiroid aksı etkilenmezken, KHB olgularında ön hipofiz hormonlarından PRL düşmektedir. Bu durumda PRL salgılayan hipofizer laktotrop hücrelerin KHB’nin yarattığı etkilere tirotrop hücrelerden daha duyarlı olduğu düşünülebilir. KHB patogenezinde rol oynayan sitokinler ile PRL düşüşü arasında bir ilişki olup olmadığı daha ileri çalışmalarla değerlendirilmelidir. KHB olgularında saptadığımız PRL düşüklüğünün patogenezi net değildir. Ancak bilinmektedir ki endokrin sistem ile immun sistem iç içe çalışmakta ve bu sistemlerden herhangi birine ait patolojiler diğerini kolaylıkla etkilemektedir (20). KHB’nin yarattığı inflamasyon ve bunun sonucunda artan sitokin trafiği PRL salgılayan laktotrop hücreler üzerine inhibitör etki yaratmış olabilir. Ancak bu teorimizin daha detaylı olarak incelendiği, sitokin düzeylerinin de değerlendirildiği çalışmalarla desteklenmesi gerekir. Kronik hepatit olgularında mevcut karaciğer hastalığının PRL düzeyini etkileme olasılığı olduğu gibi, PRL’nin de karaciğer hastalık sürecini etkileme olasılığı vardır. PRL’nin siroz hastalarında arttığı 50 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 47-51 Kronik Hepatit B ve C Enfeksiyonunun Prolaktin ve Hipofiz-Tiroid Aksı Üzerine Etkisi 1. Lavanchy D. Hepatitis B virus epidemiology, disease burden, treatment, and current and emerging prevention and control measures. J Viral Hepat 2004; 11: 97-107. 13. Bianco AC, Salvatore D, Gereben B, Berry MJ, Larsen PR. Biochemistry, cellular and molecular biology, and physiological roles of the iodothyronine selenodeiodinases. Endocr Rev 2002; 23: 38–89. 2. Munir S, Saleem S, Idrees M, et al. Hepatitis C treatment: current and future perspectives. Virol J 2010; 7: 296. 14. Antonelli A, Ferri C, Fallahi P, et al. Thyroid disorders in chronic hepatitis C virus infection. Thyroid 2006; 16: 563-72. 3. Baig S, Alamgir M. The extrahepatic manifestations of hepatitis B virus. J Coll Physicians Surg Pak 2008; 18: 451-7. 15. Adler SM, Wartofsky L. The nonthyroidal illness syndrome. Endocrinol Metab Clin North Am 2007; 36: 657-72. 4. Antonelli A, Ferri C, Ferrari SM, Colaci M, Sansonno D, Fallahi P. Endocrine manifestations of hepatitis C virus infection. Nat Clin Pract Endocrinol Metab 2009; 5: 26-34. 16. Warner MH, Beckett GJ. Mechanisms behind the non-thyroidal illness syndrome: an update. J Endocrinol 2010; 205: 1-13. KAYNAKLAR 5. Antonelli A, Ferri C, Ferrari SM, Colaci M, Fallahi P. Immunopathogenesis of HCV-related endocrine manifestations in chronic hepatitis and mixed cryoglobulinemia. Autoimmun Rev. 2008; 8: 18-23. 6. Zignego AL, Piluso A, Giannini C. HBV and HCV chronic infection: autoimmune manifestations and lymphoproliferation. Autoimmun Rev 2008; 8: 107-11. 7. Acharya JN, Pacheco VH. Neurologic complications of hepatitis C. Neurologist 2008; 14: 151-6. 8. Okuse C, Yotsuyanagi H, Koike K. Hepatitis C as a systemic disease: virus and host immunologic responses underlie hepatic and extrahepatic manifestations. J Gastroenterol 2007; 42: 857-65. 9. Zignego AL, Giannini C, Ferri C. Hepatitis C virusrelated lymphoproliferative disorders: an overview. World J Gastroenterol 2007; 13: 2467-78. 17. Aron DC, Findling JW, Tyrell JB. Hypothalamus and pituitary gland. Anterior pituitary hormones. In: Gardner DG, Shoback D eds. Basic and Clinical Endocrinology. 8th ed. New York:Mc Graw Hill, 2007: 118-19. 18. Kloehn S, Otte C, Korsanke M, et al. Expression and distribution of the prolactin receptor in normal rat liver and in experimental liver cirrhosis. Horm Metab Res 2001; 33: 394-401. 19. Simon-Holtorf J, Mönig H, Klomp HJ, ReineckeLüthge A, Fölsch UR, Kloehn S. Expression and distribution of prolactin receptor in normal, fibrotic, and cirrhotic human liver. Exp Clin Endocrinol Diabetes 2006; 114: 584-9. 20. Webb P, Baxter JD. Introduction to Endocrinology. Relationships between hormones and other signaling molecules. In: Gardner DG, Shoback D (eds). Basic and Clinical Endocrinology. 8th ed. New York:Mc Graw Hill, 2007: 6. 10. Lormeau C, Falgarone G, Roulot D, Boissier MC. Rheumatologic manifestations of chronic hepatitis C infection. Joint Bone Spine 2006; 73: 633-8. 11. Zietz B, Lock G, Plach B, et al. Dysfunction of the hypothalamic-pituitary-glandular axes and relation to Child-Pugh classification in male patients with alcoholic and virus-related cirrhosis. Eur J Gastroenterol Hepatol 2003; 15: 495-501. 12. Bianco AC, Kim BW. Deiodinases: implications of the local control of thyroid hormone action. J Clin Invest 2006; 116: 2571–79. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 47-51 YAZIŞMA ADRESİ Dr. Ayse Nur TORUN, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı, Yenişehir Kampüsü, 63300, ŞANLIURFA e-mail: [email protected] 51 Asan A ve ark. Araştırma Tunceli Devlet Hastanesine Başvuran Kişilerde HBsAg ve Anti-HCV Seroprevalansının Değerlendirilmesi* Ali ASAN1, Ayhan AKBULUT2, Suzan SAÇAR3, Hüseyin TURGUT3 1 Tunceli Devlet Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, TUNCELİ 2 Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, ELAZIĞ 3 Pamukkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, DENİZLİ *Bu çalışma 15. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Kongresi’nde bildiri olarak sunulmuştur. ÖZET Viral hepatitler gerek dünyada gerekse ülkemizde en önemli karaciğer hastalıkları grubunu oluşturmaktadır. Bu çalışmada; 01 Ocak - 31 Aralık 2010 tarihleri arasında Tunceli Devlet Hastanesi polikliniklerine başvuran hastaların HBsAg ve anti-HCV seropozitifliklerinin araştırılması amaçlandı. Bütün HBsAg ve anti-HCV düzeyleri kemiluminesans immunoassay (Architect i2000, Abbott, USA) yöntemi ile tespit edildi ve sonuçlar retrospektif olarak değerlendirildi. Sonuçların istatistiksel değerlendirmesinde Fisher’in Ki-kare testi kullanıldı. Araştırmamızda HBsAg seroprevalansı %4.22, anti-HCV seroprevalansı %0.95 bulundu. HBsAg ve anti-HCV oranları kadınlarda sırasıyla %3.50 ve %0.92 bulunurken, erkeklerde bu oranlar sırasıyla %4.99 ve %0.98 olarak tespit edildi. HBsAg ve anti-HCV seroprevalansı erkeklerde kadınlara göre daha yüksek oranda saptandı (p>0.05). Yaş gruplarına göre değerlendirildiğinde HBsAg seropozitifliği hem erkekte hem de kadında en sık 50-59 yaş grubunda; anti-HCV seropozitifliği ise en sık ≥70 yaş grubunda saptandı. Araştırmamızda, ulusal aşılama programının başlangıcından sonra doğmuş olan biri bir yaşında ve diğeri ise altı yaşında olmak üzere iki kişide HBsAg pozitif olarak saptandı. Sonuç olarak; HBsAg ve anti-HCV seropozitifliği Türkiye ortalamasına göre yüksek bulunsa da doğu - güneydoğu ortalamasına benzer olarak bulundu. Ne yazık ki, Tunceli’de daha önce yapılmış başka bir çalışma olmadığı için ildeki gidişat değerlendirilememiştir. Sağlık Bakanlığının yürütmekte olduğu aşılama programının riskli grupları içerecek şekilde yaygınlaştırılması ve ayrıca gerekli önleyici tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Anahtar Kelimeler: HBsAg, anti-HCV, seroprevalans 52 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 52-56 Tunceli Devlet Hastanesine Başvuran Kişilerde HBsAg ve Anti-HCV Seroprevalansının Değerlendirilmesi SUMMARY Evaluation of Seroprevalence of HBsAg and Anti-HCV in the Patients Admitted to the Tunceli State Hospital Viral hepatitis cases constitute the leading group of liver diseases both in our country and worldwide. The aim of the current study was to investigate seropositivity of HbsAg and anti-HCV in the patients who were admitted to the outpatient clinics of Tunceli State Hospital between January 2010 and December 2010. All HBsAg and anti-HCV levels were determined by chemiluminescence immunoassay method (Architect i2000, Abbott, USA) and the results were evaluated retrospectively. Statistical analysis of the results was performed using Fisher’s Chi-square test. The seroprevalence of HBsAg was 4.22% and anti-HCV was 0.95%. The seroprevalences of HBsAg and anti-HCV among females were 3.50% and 0.92%, respectively, whereas 4.99% and 0.98% among males, respectively. The seroprevalences of HBsAg and anti-HCV were higher in males than females (p>0.05). When the seroprevalences were evaluated according to the age groups, HBsAg seropositivity was most frequently observed in 50-59 years of age group both in males and females; whereas, anti-HCV seropositivity was most frequent in the ≥70 years of age group. In the present study, HBsAg positivity was detected in two cases; a one year old and a six year old child born following the initiation of national immunization program. In conclusion; seropositivities of HBsAg and anti-HCV were determined to be similar to the mean levels in the eastern-southeastern regions, though they were higher than those in Turkey. Since no previous similar studies have been conducted in Tunceli province, it was not possible to perform a comparison or an overall evaluation for the city. The scope of the immunization program, which has been currently conducting by Ministry of Health, should be extended to include risk groups and necessary preventive measures should be taken as well Keywords: HBsAg, anti-HCV, seroprevalence GİRİŞ MATERYAL ve METOT Hepatit B virus (HBV) ve Hepatit C virus (HCV) enfeksiyonları tüm dünyada önemli sağlık sorunları arasındadır. HBV açısından dünya nüfusunun yaklaşık olarak üçte biri serolojik olarak eski veya yeni enfeksiyon kanıtlarına sahiptir. Dünyada yaklaşık iki milyar kişinin HBV ile enfekte olduğu ve yaklaşık 350 milyon kişinin bu kronik hastalık ile yaşadığı bildirilmektedir. Her yıl yaklaşık 600 000 kişi HBV’ye bağlı akut veya kronik hadiseler nedeniyle ölmektedir. Değişik bölgelerde yapılan prevalans çalışmaları HBV’nin tüm siroz olgularının %30’undan, tüm hepatoselüler kanser (HCC) vakalarının ise %53’ünden sorumlu olduğunu göstermektedir. Bu oranlar HCV’de sırasıyla %27 ve %25 olarak bildirilmektedir (1-3). Dünya’da HCV enfeksiyonun ortalama sıklığı %3 civarındadır. Dünya genelinde yaklaşık 210 milyon HCV ile enfekte hasta vardır. Ülkemizde HBsAg taşıyıcılık oranı %2-7 civarındadır ve dünyada orta endemik bölge sınıfında bulunmaktadır (4, 5). Ülkemizde HCV sıklığı %1–2.4 arasında değişmektedir. Kan donörlerindeki oranlar genellikle %1’i geçmemektedir (6). Tanımlayıcı tipte olan çalışmamızda 01 Ocak - 31 Aralık 2010 tarihleri arasında herhangi bir nedenle Tunceli Devlet Hastanesi polikliniklerine başvuran hastalardan istenmiş olan hepatit göstergeleri retrospektif olarak değerlendirildi. Bütün HBsAg ve anti-HCV düzeyleri kemiluminesans immunoassay (Architect i2000, Abbott, USA) yöntemi ile tespit edildi. Verilerin istatistiksel analizi SPSS 15.0 kullanılarak yapıldı. Gruplar arası değerlendirmede ki kare testi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi. Bu çalışmada Tunceli ilinde daha önce hepatit B ve C seroprevalansı ile ilgili çalışma yapılmamış olması sebebiyle ilin seroprevalansı hakkında bilgi sahibi olmak ve bu oranları ülke verileriyle karşılaştırmak amaçlandı. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 52-56 BULGULAR HBV belirteçlerinden HBsAg’nin araştırıldığı 6478 kişinin 274’ünde (%4.22) pozitiflik saptandı. HBsAg seropozitifliğinin cinsiyete göre farklılıkları değerlendirildiğinde erkeklerde %4.99 (158/3164), kadınlarda %3.50 (116/3314) olarak tespit edildi. Yaş gruplarına göre HBsAg pozitifliği değerlendirildiğinde ise; en sık 50-59 yaş grubunda pozitiflik saptanmış olup erkeklerde 27/205 (%13.17), kadınlarda 50/504 (%9.92) oranlarında bulundu (Tablo 1). Anti-HCV’nin araştırıldığı 6187 kişinin 59’unda (%0.95) seropozitiflik saptandı. Anti-HCV seropozitifliğin cinsiyete göre farklılığı değerlendirildiğinde erkeklerde %0.98 (30/3046), kadınlarda %0.92 53 Asan A ve ark. (Tablo 2).Yerleşim alanlarına göre değerlendirme yapıldığında HBsAg pozitifliği kent merkezinde %4.66 (187/4012) kırsal alanda %3.52 (87/2466) bulundu ve bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0.03). Anti HCV pozitifliği ise kent merkezinde (29/3141) olarak tespit edilmiştir. Anti-HCV pozitif olan kişilerin %54.23’ü 50 yaş ve üzerinde iken, en sık görüldüğü yaş grubunu 70 yaş ve üzeri kişiler (%2.91) oluşturdu. On ile 19 yaş grubunda toplam 525 kişide anti-HCV pozitifliği hiç saptanmadı Tablo 1. HBsAg Pozitifliğinin Yaş ve Cinsiyete Göre Dağılımı Yaş Grupları Erkek Kadın Toplam n % n % n % 2/418 0.47 0/184 0 2/602 0.33 10-19 2/244 0.81 5/299 1.67 7/543 1.28 20-29 49/1136 1.67 24/926 2.59 73/2062 3.54 30-39 38/491 7.73 31/792 3.91 69/1283 4.59 40-49 28/343 8.16 22/442 4.97 52/785 6.62 50-59 27/205 13.17 23/299 7.69 50/504 9.92 60-69 3/101 2.97 7/159 4.40 10/260 3.84 ≥70 9/226 3.98 4/213 1.87 13/439 2.96 158/3164 4.99 116/3314 3.50 274/6478 4.22 ≤9 Toplam Tablo 2. Anti HCV Pozitifliğinin Yaş ve Cinsiyete Göre Dağılımı Yaş Grupları Kadın Erkek Toplam n % n % n % ≤9 1/427 0.23 0/213 0 1/640 0.15 10-19 0/240 0 0/285 0 0/525 0 20-29 5/1097 0.45 5/871 0.57 10/1968 0.50 30-39 6/469 1.27 6/757 0.79 12/1216 0.98 40-49 2/320 0.62 2/392 0.51 4/712 0.56 50-59 4/183 2.18 9/274 3.28 13/457 2.84 60-69 3/96 3.12 4/152 2.63 7/248 2.82 ≥70 9/214 4.20 3/197 1.52 12/411 2.91 30/3046 0.98 29/3141 0.92 59/6187 0.95 Toplam Tablo 3. Hepatit B ve C Seropozitifliğinin Yerleşim Alanlarına Göre Dağılımı Yerleşim Yeri Antikorlar Kent n% Kır n% Toplam* n % HBsAg pozitif 187 (4.66) 87 (3.52) HBsAg negatif 3825 (95.34) 2379 (96.48) 6204 (94.77) Toplam* 4012 (100) 2466 (100) 6478 (100) Anti-HCV pozitif 40 (1.07) 19 (0.76) Anti-HCV negatif 3672 (98.93) 2456 (99.24) 6128 (99.05) Toplam** 3712 (100) 2475 (100) 6187 (100) 274 (4.23) P 0.03 >0.05 59 (0.95) *Satır yüzdesi **Sütun yüzdesi 54 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 52-56 Tunceli Devlet Hastanesine Başvuran Kişilerde HBsAg ve Anti-HCV Seroprevalansının Değerlendirilmesi %1.07 (40/3712), kırsal alanda %0.76 (19/2475) olarak saptandı (p>0.05) (Tablo 3). erişkinler ve yüksek riskli grupları içerecek şekilde yaygınlaştırılması gerektiğini işaret etmektedir. HBsAg pozitif saptananların %68.24 (187/274)’ü nün, anti-HCV pozitif saptananların ise %67.80 (40/59)’inin kent merkezinde yaşadıkları tespit edildi. Araştırmamızda, ulusal aşılama programının başlangıcından sonra doğmuş olan biri bir yaşında ve diğeri ise altı yaşında olmak üzere iki kişide HBsAg pozitif olarak saptandı. Bu kişiler için filyasyon çalışması planlanmıştır. TARTIŞMA Ülkemizde HBsAg taşıyıcılık oranı %2-7 civarındadır ve dünyada orta endemik bölge sınıfında bulunmaktadır. Türkiye’den yapılan yayınların incelendiği bir meta-analizde 1985-1999 yıllarında HBsAg pozitifliği %5.2 iken, 2000-2005 yıllarında %2.97 olarak saptanmış ve istatistiksel olarak anlamlı bir azalma olduğu bildirilmiştir (4). Bizim çalışmamızda HBsAg pozitifliği %4.22 bulundu. Meta-analizde anti-HCV oranları ise %0.54 civarında bildirilmiştir (4). Laboratuvar sonuçlarının değerlendirildiği; ilimize komşu olan Elazığ ve Malatya’dan yapılan çalışmalarda anti-HCV prevalansı %0.11, %1.7 ve %1.3 olarak saptanmıştır (7, 8, 9). Bizim çalışmamızda bu oran %0.95 olarak tespit edildi. İlimizde daha önceden yapılmış bir çalışma olmadığından oranlarda azalma olup olmadığını söylemek mümkün değildir. Bizim verilerimiz Türkiye ortalamasına göre yüksek olmakla beraber doğu illerimizin ortalamasına benzerdir. HBsAg seropozitifliğini araştıran Diyarbakır, Elazığ, Van illerindeki ilk çalışmalarda %8-14 gibi daha yüksek oranlar bildirilirken, 2000 yılı sonrasında Diyarbakır’da %4, 4.9, Van’da %4.2, Şanlıurfa’da %9.6 oranları rapor edilmiştir (10-15). HBsAg seropozitifliği erkeklerde (%4.99), kadınlardan (%3.50) daha yüksek oranda bulundu ancak aradaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05). Bizim sonuçlarımızla uyumlu olarak ulusal literatürde HBV enfeksiyonu seroprevalansının erkeklerde daha yüksek olduğu ifade edilmektedir. Bununla birlikte cinsiyete göre fark bulmayan çalışma sonuçları da bulunmaktadır (16-22). Erkeklerin berberlerde jilet ve ustura kullanılarak tıraş olmaları ve askere gitmeleri HBsAg pozitifliğinin erkeklerde daha sık görülmesinin nedeni olabilir. Yaş gruplarındaki HBsAg seropozitifliği karşılaştırıldığında; en yüksek oranlar erkeklerde (%13.17) ve kadınlarda (%9.92) 50-59 yaş grubunda saptandı. İkinci sırada ise yine hem erkeklerde (%8.16) hem de kadınlarda (%4.97) 40-49 yaş grubu alıyordu. Bu sonuçlar bize Sağlık Bakanlığının yürütmekte olduğu aşılama programının devam etmesi ve Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 52-56 Araştırmamızda HBsAg pozitifliği kent merkezinde %4.66 kırsal alanda ise %3.52 bulundu ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0.03). Anti HCV pozitifliği ise kent merkezinde %1.07, kırsal alanda ise %0.76 olarak tespit edildi (p>0.05) HBsAg pozitif saptananların %68.24’ünün, antiHCV pozitif saptananların %67.80’inin kent merkezinde yaşadıkları saptandı. Bunun nedeni kırsal nüfusun azlığından kaynaklanıyor olabilir. Tunceli iline ait adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerine göre nüfusun %76.26’sı (56 222 356 / 73 722 988) merkezde, %24.74’ü (17 500 632 / 73 722 988) ise kırsalda yaşamaktadır (23). Şehir merkezinde yaşayanların bulaşa daha çok muhatap olmaları da hepatit B ve C’nin kent merkezinde daha sık olmasına katkıda bulunuyor olabilir. Literatürde HBsAg pozitifliğinin kırsal alanda fazla görüldüğünü belirten yayınlar olmakla birlikte, fark olmadığını gösteren yayınlar da bulunmaktadır (14, 24). Anti-HCV seropozitifliği; erkeklerde (%0.98) kadınlara (%0.92) göre daha yüksek oranda saptandı (p>0.05). Bu fark 70 yaş ve üzeri kişilerde erkekler lehine artış göstermiş (%4.20-%2.91) ve istatistiksel olarak da anlamlı fark ortaya çıkmıştır (p<0.05). Ayrıca anti-HCV seropozitif olan kişilerin %54.23’ünü 50 yaş ve üzeri grubun oluşturduğu saptanmıştır. Çalışmamızda ileri yaşlarda anti-HCV sıklığının daha yüksek bulunması literatürdeki çalışmalarla uyum göstermektedir. Rutin tarama programlarına başlamadan önce yapılmış olan kan transfüzyonları anti-HCV sıklığının ileri yaşlarda daha sık görülmesinin muhtemel sebeplerinden biri olabilir. Sonuç olarak HBsAg ve anti-HCV seropozitifliği Türkiye ortalamasından daha yüksek fakat doğu illerimizin ortalamasına uygun bulundu. Sağlık Bakanlığının yürütmekte olduğu aşılama programının riskli grupları içerecek şekilde yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Ayrıca bölgemiz için bulaş yolları tespit edilmeli, gerekli önlemler alınmalı ve eğitim yapılmalıdır. Toplum genelinde yapılmış, iyi planlanmış çalışmalar ülke genelindeki prevalansı belirlemede ve karşılaştırma yapmada yararlı olacaktır. 55 Asan A ve ark. KAYNAKLAR 1. Kantarçeken B. Kronik Hepatit B-Doğal Seyir. Tabak F, Balık İ (eds). Viral Hepatit 2009. 1. Baskı. İstanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2009: 3-22. 2. Perz JF, Armstrong GL, Farrington LA, Hutin YJ, Bell BP. The contribution of hepatitis B and hepatitis C virus infection to cirrhosis and primary liver cancer worldwide. J Hepatol 2006; 45: 529-38. on of risk factors for HBV infection in rural and urban areas. Jpn J Infect Dis 2005; 58: 15-9. 15. Aslan G, Ulukanlıgil M, Seyrek A. Şanlıurfa ilinde HBsAg, anti-HBs ve anti-HCV seroprevelansı. Viral Hepatit Derg 2001; 3: 408-10. 16. Kaçmaz B. Ankara ilinde hepatit B ve hepatit C infeksiyonu seroprevelansı. Viral Hepatit Derg 2003; 2: 97-101. 3. Hepatitis B. World Health Organization. http:// www.who.int/mediacentre/factsheets/ fs204 (Erişim tarihi 15.03.2011) 17. Kurt H, Battal İ, Memikoğlu O, Yeşilkaya A, Tekeli E. Ankara bölgesinde sağlıklı bireylerde HAV, HBV, HCV seropozitifliğinin yaş ve cinsiyete göre dağılımı. Viral Hepatit Derg 2003; 2: 88-96. 4. Mıstık R. Türkiye’de viral hepatit epidemiyolojisi yayınların irdelenmesi. Tabak F, Balık İ (eds). Viral Hepatit 2007. 1. Baskı. İstanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2007: 10-50. 18. Taşyaran MA, Akdağ R, Akyüz M, Kaya A, Ceviz N, Yılmaz Ş. Erzurum bölgesi çocuklarında parenteral bulaşan hepatit virüslerinin seroprevelansı. KLİMİK Derg 1994; 7: 76-8. 5. Quer J, Esteban J. Epidemiology. In: Thomas HC, Lemon S, Zuckerman AJ (eds). Viral hepatitis. Third Edition. Massachusetts, USA: Blackwell Publishing, 2005: 407-25. 19. Akbulut A, Kılıç SS, Felek S, Kalkan A, Papila Ç. Elazığ ili ve yöresinde hepatit B prevalansının araştırılması. Viral Hepatit Derg 1995; 1: 29-33. 6. Sünbül M. HCV enfeksiyonlarının epidemiyolojisi ve korunma. Tabak F, Balık İ (eds). Viral Hepatit 2009. 1. Baskı. İstanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2009: 208-19. 7. Özden M, Denk A, Almış H, Kılıç SS. Kan donörlerinde HBsAg ve anti-HCV sropozitifliği. VII. Ulusal Viral Hepatit Kongresi Kongre Kitabı, Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2004: 126. 8. Özden M, Demirdağ K, Kalkan A. Hastanemizde üç yıllık HBV ve HCV markerlerin değerlendirilmesi. Viral Hepatit Derg 2003; 8: 116-118. 9. Tekerekoğlu MS, Aktaş E, Özerol İH, Durmaz R. 18-45 yaş grubu kadınlarda HBsAg, anti-HCV ve anti-HIV seropozitifliği. Viral Hepatit Derg 2004; 9: 46-9. 10. Bilgiç A, Özacar T. Hepatit B virüsü. Wilke Topçu A, Söyletir G, Doğanay M. (eds) İnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi. 1. Baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi, 2002: 1350-70. 11. Arabacı F, Şahin HA, Şahin İ, Kartal Ş. Kan donörlerinde HBV, HCV, HIV ve VDRL seropozitifliği. Klimik Derg 2003; 16: 18-20. 12. Dilek İ, Demir C, Bay A, Akdeniz H, Öner AF. Seropositivity rates of HBsAg, anti-HCV, anti-HIV ve VDRL in blood donors in Eastern Turkey. Turk J Hematol 2007; 24: 4-7. 13. Dursun M, Gül K, Yılmaz Ş, Canoruç F, Ayyıldız O, Değertekin H. Diyarbakır’da kan merkezine başvuran gönüllü vericilerin HBsAg ve anti-HCV pozitiflik oranları. Akademik Gastroenteroloji Derg 2003; 2: 130-3. 14. Dursun M, Ertem M, Yılmaz Ş, Saka G, Özekinci T, Şimşek Z. Prevalance of hepatitis B infections in the Southeastern region of Turkey: Comparisi- 56 20. Ocak S, Kaya H, Çetin M, İnandı T. Antakya’da preoperatif hastalarda hepatit A ve B seropozitifliği, yaş ve cinsiyete göre dağılımı. Viral Hepatit Derg 2005; 3: 169-75. 21. Kaygusuz S, Kılıç D, Ayaşlıoğlu E, Özlük Ö, Cerit L, Yıldırım A. Kırıkkale’de yaşa ve cinsiyete göre HAV, HBV ve HCV seropozitiflik sonuçları. Viral Hepatit Derg 2003; 3: 160-5. 22. Apan TZ, Yıldırım RC, Yıldız A, Begon B. Kırıkkale ilinde devlet hastanesi ve Kırıkkale üniversitesi tıp fakültesi hastanesi polikliniklerine başvuranlarda hepatit B seroprevalansı. Viral Hepatit Derg 2002; 3: 509-13. 23. Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Veri Tabanı. http:// rapor.tuik.gov.tr/reports/r wser vlet?adnks db2&ENVID=adnksdb2Env&report=turki ye_il_koy_sehir.RDF&p_il1=62&p_kod=2&p_ yil=2010&p_dil=1&desformat=html (Erişim tarihi 06.10.2011) 24. Karabay O, Serin E, Tamer A ve ark. Hepatitis B carriage and Brucella seroprevalence in urban and rural areas of Bolu province of Turkey: a prospective epidemiologic study. Turk J Gastroenterol 2004; 15: 11-3. YAZIŞMA ADRESİ Uzm. Dr. Ali ASAN Tunceli Devlet Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, TUNCELİ e-mail: [email protected] Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 52-56 Hepatit B Virus (HBV) DNA Düzeyleri ile Serum Alanin Aminotransferaz Düzeyleri ve HBV Serolojik Göstergeleri Arasındaki İlişki Araştırma Hepatit B Virus (HBV) DNA Düzeyleri ile Serum Alanin Aminotransferaz Düzeyleri ve HBV Serolojik Göstergeleri Arasındaki İlişki Şükran KÖSE, Filiz OĞUZ GÜLCÜ, Selim TOPALOĞLU, Tuncer İYİ İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, İZMİR ÖZET Bu çalışmada, serum HBV DNA düzeyi 104 kopya/mL ve üzerinde olan hastaların yaş, cinsiyet, serum alanin aminotransferaz (ALT) düzeyleri ve HBV serolojik göstergeleri açısından incelenmesi planlanmıştır. HBV DNA kantitatif olarak real time polimeraz zincir reaksiyon (PCR) ile, serolojik testler ise enzim immuno assay yöntemiyle çalışılmıştır. HBV DNA ve HBV seroloji calışılan toplam 322 serumun 136’sında (%42.2) HBV DNA düzeyi 104-107 kopya/mL arasında, 186’sında da (%57.8) 107 kopya/mL’nin üzerinde olduğu bulunmuştur. ALT düzeyleri, hastaların 191’inde (%59.4) normalin üst sınırının iki katından düşük; 131’inde (%40.6) normalin üst sınırının iki katından yüksek bulunmuştur. HBeAg yönünden 96’sı (%29.8) pozitif saptanırken, 266 hastada (%70.2) HBeAg negatif saptanmıştır. Hasta grubumuzda erkekler %63.7; kadınlar ise %36.3 oranında, yaş dağılımına bakıldığında en büyük oranın %51.8 ile 21-40 yaş arası olduğu görülmüştür. HBV enfeksiyonlu hastaların tanı, tedavi ve takiplerinde HBV serolojik testlerinin, HBV DNA düzeylerinin, karaciğer enzim testlerinin hastanın kliniği de göz önünde bulundurularak bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Hepatit B virus DNA, Hepatit B virus serolojisi, serum alanin aminotransferaz (ALT) düzeyleri, yaş, cinsiyet SUMMARY The Association Between Hepatit B Virus (HBV) DNA Levels, Alanin Aminotransferaz Levels And HBV Serologic Markers In the present study, we planned to evaluate the association between serum alanin aminotransferaz (ALT) levels, age, gender, and Hepatitis B virus (HBV) serologic markers of the patients whose HBV DNA levels were 104 copy/mL and higher. HBV DNA was quantitatively detected by real-time polymerase chain reaction (PCR) and serologic markers by enzyme immunoassay (EIA). Of the 322 sera which were tested for HBV DNA and HBV serology, 136 (42.2%) patients had HBV DNA levels between 104-107 copy/mL and 186 (57.8%) had HBV DNA levels higher than 107 copy/mL. ALT levels were more than two times the upper limit of normal in 131 (40.6%) patients and less than two times the upper limit of normal in 191 (59.4%) patients. Of the patients, 96 (29.8%) were HBeAg positive and 266 (70.2%) were HBeAg negative. Of the study population, 63.7% of the patients were males and 36.3% of the patients were females. When the patients were evaluated according to the age distribution, the largest rate of the patients (51.8%) was within the range of 21-40 years. HBV DNA levels, HBV serology, liver enzymes and the clinical findings should be considered together during the diagnosis, treatment and the follow-up of the patients with HBV infection. Keywords: Hepatitis B virus DNA, Hepatitis B virus serology, serum alanine aminotransferase (ALT) levels, age, gender Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 57-61 57 Köse Ş ve ark. GİRİŞ Hepatit B Virus (HBV) enfeksiyonu, akut ve kronik şekilleri ile Türkiye’de ve tüm dünyada yaygın olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Erişkinlerde HBV’ne bağlı akut hepatitin yaklaşık %5’inin kronikleştiği ve bunların önemli bir bölümünün siroza dönüştüğü, sirozlu olgularda da hepatosellüler karsinoma (HSK) gelişme riskinin oldukça yüksek olduğu bilinmektedir (1). Dünyada yaklaşık 2 milyar insanın HBV ile karşılaşmış olduğu, 400 milyon kişinin kronik HBV enfeksiyonlu olup, bunların yaklaşık %7-30’ununda HBV varyantlarıyla enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Her yıl 1 milyon kişinin HBV enfeksiyonundan öldüğü tahmin edilmekte ve ölümlerin %33’ünün HSK’dan kaynaklandığı bildirilmektedir. Ülkemizde de 3.5 milyon insan HBV ile enfektedir (1, 2). Bu nedenle kronik HBV enfeksiyonunun tanısının konulması, viral replikasyonun saptanarak tedavisinin erken dönemde yönlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Günümüzde HBV DNA’nın moleküler yöntemlerle saptanması giderek yaygınlaşmıştır. Bu yöntem viral replikasyonun en iyi şekilde gösterilmesi, serolojik göstergelerin doğrulanması, tanı ve tedavinin takibi ve mutant virus enfeksiyonlarının neden olduğu karışıklıkların aydınlatılması açısından önemlidir (3). Bu çalışmada, olağan takiplerinde ya da ilk görüşmede serum HBV DNA düzeyi 104 kopya/mL ve üzerinde olan hastaların yaş, cinsiyet, serum alanin aminotransferaz (ALT) düzeyleri ve HBV serolojik göstergeleri açısından incelenmesi planlanmıştır. MATERYAL ve METOT İzmir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Polikliniğinde takip edilen 322 hastanın, serum HBV DNA düzeyleri, serum ALT düzeyleri, yaş, cinsiyet ve HBV serolojik göstergeleri retrospektif olarak incelenmiştir. HBV DNA testi real-time polimeraz zincir reaksiyonu (ROCHE/COBAS® AmpliPrep/ COBAS® TaqMan® System) yöntemiyle çalışılmıştır. Serolojik göstergeler enzim immunoassay yöntemiyle çalışılmıştır. BULGULAR Çalışmaya alınan 322 hastanın 31’inin (%9.7) 0-20 yaş arasında, 167’sinin (%51.8) 21-40 yaş arasında, 108’inin (%33.6) 41-60 yaş arasında, 16’sının (%4.9) ise 61 yaş ve üzerinde olduğu görülmüştür. Çalışmaya alınan 322 hastanın 205’i erkek (%63.4) ve 117’si kadındır (%36.6). Hastaların serumlarında tespit edilen HBV DNA düzeyleri kopya/mL ola- Tablo 1. Yaş gruplarına göre HBV DNA düzeyleri HBV DNA düzeyleri (n=322) 10 ≤HBV DNA<107(*) HBVDNA ≥ 107(*) Toplam 0-20 14 17 31 (%9.7) 21-40 61 106 167 (%51.8) 41-60 49 59 108 (%33.6) >61 12 4 16 (%4.9) 136 (%42.2) 186 (%57.8) 322 Yaş, yıl 4 Toplam (*) kopya/mL Tablo 2. Cinsiyete göre HBV DNA düzeyleri HBV DNA düzeyleri 10 ≤HBVDNA< 10 (*) HBV DNA≥ 107(*) Kadın (n=117; 36.6) 50 (%42.7) (**) 67 (%57.3) (**) Erkek (n=205; %63.4) 86 (%41.9) (**) 119 (%58.1) (**) Cinsiyet 4 7 (*) kopya/mL (**) Kendi cinsiyeti içindeki % değeri 58 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 57-61 Hepatit B Virus (HBV) DNA Düzeyleri ile Serum Alanin Aminotransferaz Düzeyleri ve HBV Serolojik Göstergeleri Arasındaki İlişki talar olduğu ve gerek kadın gerekse erkek hasta grubunda HBV DNA düzeylerinin dağılımı yönünden fark olmadığı görülmüştür. Tablo 3. Yaş gruplarına göre ALT düzeyleri ALT düzeyleri (n=322) Yaş, yıl ALT <NÜSx2 ALT >NÜSx2 0-20 21 10 21-40 89 78 41-60 72 36 >61 9 7 Toplam 191 (%59.4) 131 (%40.6) rak 2 ayrı grupta değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeye göre 322 hastanın 136’sında (%42.2) HBV DNA düzeyi 104-107 kopya/mL arasında,186’sında da (%57.8) 107 kopya/mL’nin üzerinde olduğu bulunmuştur. Hastaların HBV DNA düzeylerinin yaş gruplarına göre dağılımı Tablo 1’de, cinsiyet ayrımı göz önüne alınarak dağılımları Tablo 2’de gösterilmiştir. Tablo 1’de görüldüğü gibi hastaların %51.8 gibi bir oranla yarıdan fazlasını 21-40 yaş grubu hastalar ve %33.6 gibi 2. büyük grubunu 41-60 yaş grubu hastalar oluşturmaktadır. Tablo 2’de ise hastaların %63.4 gibi büyük grubunun erkek has- Çalışmamızda ALT düzeyleri 2 grupta değerlendirilmiştir. Laboratuvar hatalarından doğabilecek, ya da farklı test kitlerinden kaynaklanabilecek yanılgıları en aza indirgemek amacıyla normalin üst sınırının 2 katının (NÜSX2) üzerinde olan ve altında kalan ALT düzeyleri olarak 2 ayrı grupta değerlendirdik. Buna göre HBV DNA istemi yapılan dönemdeki ALT düzeyleri, hastaların 191’inde (%59.4) normalin üst sınırının iki katından düşük; 131’inde (%40.6) normalin üst sınırının iki katından yüksek bulunmuştur. Bu bulguların yaş gruplarına göre dağılımı da Tablo 3’te verilmiştir. ALT düzeyleri normalin üst sınırının 2 katından düşük olan grupta serum HBV DNA düzeylerini incelediğimizde 191 hastanın 87’sinde (%45.5) HBV DNA düzeyi 104-107 kopya/mL arasında, 104 hastada da (%54.5) 107 kopya/mL üzerinde bulunmuştur. ALT düzeyleri normalin üst sınırının 2 katından yüksek olan grupta ise 131 hastanın 49’unda (%37.4) HBV DNA düzeyi 104-107 kopya/ mL arasında bulunurken, geride kalan 82 hastada Tablo 4. ALT düzeyi gruplarında HBV DNA düzeyleri HBV DNA düzeyleri 104≤HBVDNA <107(*) HBV DNA≥ 107(*) ALT <NÜSx2 (n=191) 87 (%45.5) 104 (%54.5) ALT >NÜSx2 (n=131) 49 (%37.4) 82 (%62.6) ALT düzeyleri (*) kopya/mL Tablo 5. HBeAg sonucuna göre HBV DNA düzeyleri HBV DNA düzeyleri 10 ≤HBVDNA <10 (*) HBV DNA≥ 107(*) HBeAg pozitif (n=96; %29.8) 15 (%15.6) 81 (%84.4) HBeAg negatif (n=266; %70.2) 127 (%56.1) 99 (%43.9) Yaş, yıl 4 7 (*) kopya/mL (%62.6) 107 kopya/ml üzerinde bulunmuştur. Her iki ALT grubunda da HBV DNA düzeyi 107 kopya/ mL üzerinde olan hastalar daha büyük grubu oluşturmuştur. (Tablo 4). yönünden 96’sı (%29.8) pozitif saptanırken, 266 hastada (%70.2) HBeAg negatif saptanmıştır. Bu kişilerin HBV DNA düzeyleri yönünden dağılımları da Tablo 5’te verilmiştir. Hastaların HBV serolojik göstergeleri incelendiğinde 322 hastanın tümü HBsAg pozitif olup, HBeAg ALT düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı Tablo 6’da gösterilmiştir. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 57-61 59 Köse Ş ve ark. Tablo 6. Cinsiyete göre ALT düzeyleri Cinsiyet ALT düzeyleri Erkek Kadın ALT >NÜSx2 (n=131) 90 (%68.7) 41 (%31.3) ALT <NÜSx2 (n=191) 115 (%60.2) 76 (%39.8) TARTIŞMA Ülkemiz, HBV epidemiyolojisi açısından orta endemisite bölgesinde yer almakta olup, enfeksiyon bu bölgelerde çoğunlukla çocukluk, ergenlik ve genç erişkin döneminde alınır (2). Yalçın ve arkadaşlarının 179 hasta ile yaptıkları çalışmada yaş ortalaması 26.9 yıl olarak bildirilmiştir (4). Özekinci ve arkadaşlarının 1225 hastayı değerlendirdikleri çalışmada ise yaş dağılımında en büyük sıklık %30.86 ile 21-30 yaş arasında olup, 31-40 yaş arası hastaların yüzdesi ise %19.27 olarak bulunmuştur (5). Bizim çalışmamızda hasta grubunun yaş dağılımı incelendiğinde, bu çalışmalara benzer şekilde, en büyük oranın %51.8 ile 21-40 yaş arası olduğu, bunu %33.6 ile 41-60 yaş arası hastaların izlediği görülmüştür. HBV enfeksiyonlarında cinsiyet farklılığı üzerine yapılan bazı çalışmalarda erkek cinsiyet kronik HBV enfeksiyonunda bağımsız bir risk faktörü olarak değerlendirilmiş ve erkeklerde anormal ALT düzeylerine kadınlardan daha sık rastlandığı bildirilmiştir (6, 7). Bizim hasta grubumuzda da erkekler %63.7; kadınlar ise %36.3 oranında bulunmuştur. Anormal ALT düzeyleri olarak kabul ettiğimiz normalin üst sınırının 2 katını aşan ALT değerleri de 131 kişilik hasta grubu içinde erkeklerde (%68.7) daha fazla bulunmuştur (Tablo 6). HBV enfeksiyonlu hastalarda moleküler tanı yöntemlerinin kullanılmaya başlanması ile birçok karanlık nokta ortadan kalkmıştır. Atipik HBV seroimmunolojik profillerinde olayı aydınlatmada HBV DNA testi yardımcı olabilir. Bu özellikle HBsAg’nin negatif olduğu olgularda HBV enfeksiyonunun gösterilmesine olanak sağlamıştır (8, 9). HBsAg yönünden negatif bazı örnekler moleküler yöntemlerle incelendiğinde, bunlarda HBV DNA’nın varlığı gösterilmiştir. Bu nedenle bazı durumlarda negatif HBsAg testine sahip kişilerin HBV DNA’sı taşıyabileceklerinin ve bulaştırabileceklerinin gösterilmesi HBV DNA incelemesinin önemini ortaya koymaktadır (10). Serolojik tanının yetersiz kaldığı ve moleküler yöntemlerle HBV DNA’sının araştı- 60 rıldığı diğer bir durum HBeAg negatif, anti-HBe pozitif HBV enfeksiyonunun tanısıdır. Normalde HBeAg’nin anti-HBe’ye serokonversiyonu viral replikasyonun sonlandığını düşündürmektedir. Ancak HBV’nin pre-kor bölgesindeki bazı mutasyonlar sonucu bu tip mutant suşlarla meydana gelen enfeksiyon sırasında HBeAg üretimi kesintiye uğramakta, anti HBe varlığına rağmen viremi devam etmekte ve HBV DNA pozitif bulunmaktadır (10). Kronik HBV enfeksiyonlarında tedaviye karar vermede ve izlemde de HBV DNA testi kullanılmaktadır. HBV DNA miktarının kantitatif olarak ölçülmesi; kullanılan tedavi şemasının etkili olup olmadığını anlamamıza, tedavi süresini ve dozunu belirlememize ve gerektiği durumlarda tedavi protokolünü değiştirmemize yardımcı olmaktadır (10). HBe antijeninin varlığı viral partiküllerin, DNA polimerazın ve HBV DNA’nın serumda bulunduğuna, aktif replikasyon ve enfeksiyözitenin varlığına işaret ettiği kabul edilmekteyken, son yıllarda HBeAg/ anti-HBe sisteminin güvenilir replikasyon göstergeleri olarak ele alınmalarında bazı kuşkular oluştuğu bildirilmektedir (11). Bizim çalışmamızda bunu doğrular nitelikte olup, tamamı enfeksiyöz özellikte olan çalışma grubumuzun büyük kısmını HBeAg negatif/anti-HBe pozitif hastalar (n=266, %70.2) oluşturmaktadır. Buna karşın HBeAg pozitif hastaların, HBeAg negatif hastalara oranla daha yüksek düzeyde HBV DNA düzeylerine sahip oldukları saptanmıştır (Tablo 5). Sonuç olarak çalışmamızda kronik HBV enfeksiyonu olan hastaların yaş dağılımlarının ülkemiz epidemiyolojik verileri ile uyumlu olarak en sık 21-40 yaş ve ikinci sıklıkla 41-60 yaş grubunda olduğu, hastaların büyük grubunu erkek cinsiyetin oluşturduğu ve yüksek ALT düzeylerine erkeklerde kadınlara oranla daha sık rastlandığı gözlenmiştir. Olguların tamamı HBV DNA düzeyleri açısından 104 kopya/mL ve üzerinde olan tedaviye aday hastalar olmasına karşın, ALT düzeyleri yönünden normalin üst sınırının 2 katının altında olan hasta popülasyonunun daha yüksek oranda bulunması ve yine olguların büyük kısmını HBeAg negatif/anti-HBe pozitif hastaların oluşturduğu saptanmış olup, HBe serokonversiyonunun enfektiviteyi belirlemek yönünden yeterli olmadığı, HBV enfeksiyonlu hastaların tanı, tedavi ve takiplerinde HBV serolojik testlerinin, HBV DNA düzeylerinin, karaciğer enzim testlerinin hastanın kliniği de göz önünde bulundurularak bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 57-61 Hepatit B Virus (HBV) DNA Düzeyleri ile Serum Alanin Aminotransferaz Düzeyleri ve HBV Serolojik Göstergeleri Arasındaki İlişki KAYNAKLAR 1. Birengel E, Tekeli E. Kronik hepatitlerin epidemiyolojisi. Köksal İ. Leblebicioğlu H. (eds). Kronik Hepatitlerin Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar. 1.Baskı. Ankara: Bilimsel Tıp Yayınevi, 2009: 11-25. 2. Çaylan R, Keske Ş. Hepatit B epidemiyolojisi ve tanımlar. Kronik Hepatit B. Ankara: 2009: 9-17. 3. Özdemir D, Cesur S, Çiftçi A, Balık İ. Kronik hepatit B’li hastalarda HBV DNA’nın önemi. Viral Hepatit Derg 2001; 1: 279-80. 4. Yalcin K, Degertekin H, Yildiz F, Celik Y. Markers of disease activity in chronic hepatitis B virüs infection. Clin Invest Med 2003; 26: 27-34. 5. Ozekinci T, Ozerdem N, Atmaca S, Elçi S. Distribution of HBV DNA according to age group in the Diyarbakir Region (southeast Turkey). J Infect 2003; 46: 145. 6. Tsai JF, Chuang LY, Jeng JE, et al. Sex differences in relation to serum hepatitis B e antigen and alanine aminotransferase levels among asyptomatic hepatitis B surface antigen carriers. J Gastroenterol 2000; 35: 690-5. 7. Chu CM, Sheen IS, Lin SM, Liaw YF. Sex differance in chronic hepatitis B virüs infection: studies of serum HBeAg and alanine aminotransferase Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 57-61 levels in 10,431 asymptomatic Chinese HBsAg carriers. Clin Infect Dis 1993; 16: 709-13. 8. Brechot C, Degos F, Lugassy C, et al. Hepatitis B virus DNA in patients with chronic liver disease and negative tests for Hepatitis B surface antigen. N Engl J Med 1985; 312: 270-6. 9. Wang JT, Wang TH, Sheu JC, Shih LN, Lin JT, Chen DS. Detection of hepatitis B virus DNA by polymerase chain reaction in plasma of volunteer blood donors negative for hepatitis B surface antigen. J Infect Dis 1991; 163: 397-9. 10. Özsan M, HBV Enfeksiyonunda Mikrobiyolojik Tanı. Tabak F, Balık İ, Tekeli E (eds). Viral Hepatit 2007. 1. Baskı. İstanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2007: 124-134. 11. Ökten A. B tipi viral hepatit (Klinik gidişi ve tedavi). Kılıçturgay K (ed). Viral Hepatit 94. 1. Baskı. İstanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 1994: 107-9. YAZIŞMA ADRESİ Dr. Filiz OĞUZ GÜLCÜ Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği İZMİR e-mail:[email protected] 61 Uyanıkoğlu A ve ark. Araştırma İnaktif Hepatit B Taşıyıcılarında Hepatosteatoz Sıklığı Ahmet UYANIKOĞLU1, Muharrem COŞKUN1, Doğan Nasır BİNİCİ2, Yasin ÖZTÜRK2 1 Erzurum Bölge Eğitim Hastanesi, Gastroenteroloji, 2 Erzurum Bölge Eğitim Hastanesi, İç Hastalıkları, ERZURUM ÖZET Erişkin nüfusta karaciğer yağlanması (hepatosteatoz) sıklığı yaklaşık %30’dur. Bu çalışmada inaktif hepatit B virus (HBV) taşıyıcılarında hepatosteatoz sıklığının araştırılması amaçlanmıştır. Şubat 2010-Haziran 2011 döneminde Gastroenteroloji polikliniğine müracaat eden, hepatit B taşıyıcı teşhisi almış olan hastalarda, batın ultrasonografi (USG) ile hepatosteatoz sıklığı araştırılmıştır. HBsAg’si pozitif, HBV-DNA’sı 2000 IU/mL’nin altında, anti-delta ve anti-HCV’si negatif olan hastalar taşıyıcı kabul edilmiştir. İnaktif HBV taşıyıcısı teşhisi konulan ve batın USG’si bakılan 78 hastanın 46’sı (%59) erkek, yaş ortalaması 39.8±11.6 yıl (dağılım 17-71) idi. Bu hastaların 33’ünde (%42) hepatosteatoz saptanmıştır. Steatoz saptanan hastaların 24’ü (%73) grade1, 7 tanesi (%21) grade2, 2 tanesi (%6) grade3 idi. Ayrıca 4 hastada (%6) karaciğer kistleri, 3 hastada (%4) safra kesesi taşı, 3 hastada hemanjiyom, 2 hastada safra kesesi polibi, 1 hastada geçirilmiş kolesistektomi saptanmıştır. Steatozu olan hastaların 25’i (%76) erkek, yaş ortalaması 44.4±11.1 yıl (dağılım 25-65); olmayan hastaların 21’i erkek (%47), yaş ortalaması 36.5±10.8 yıl (dağılım 17-71) idi. Her iki grup arasında steatozlu grupta, olmayanlara göre ileri yaş, fazla hastalık yaşı, erkek cinsiyet ve yüksek HBV-DNA düzeyi açısından istatistiki anlamlılık vardı (p<0.05). Her iki grubun AST ve ALT düzeyleri ortalamaları arasında istatistiki anlamlı fark yok idi (p>0.5). İnaktif HBV taşıyıcılarında çoğunluğu grade 1 olan steatoz sıklığı %42 olup, toplumdaki ortalama sıklığa göre artmıştır. Taşıyıcılık ve steatoz arasındaki ileri yaş, erkek cinsiyet, hastalık yaşının ileri olması ve yüksek HBV DNA açısından istatistiki anlamlılık saptanmış olup bu konuda daha ileri araştırmaya ihtiyaç vardır. Her taşıyıcı hastada batın USG en az bir defa istenmelidir, steatoz dışında faydalı ek bilgiler sağlamaktadır. Anahtar Kelimeler: İnaktif hepatit B taşıyıcılığı, karaciğer yağlanması SUMMARY The Frequency of Hepatosteatosis in Inactive Hepatitis B Carriers The frequency of fatty liver disease in adult population (hepatosteatosis) is approximately 30%. The aim of the present study was to investigate the frequency of hepatosteatosis in inactive hepatitis B virus (HBV) carriers. The frequency of hepatosteatosis was investigated using abdominal ultrasonography (USG) in the patients who admitted to the Gastroenterology clinic between February 2010 and June 2011, and diagnosed as hepatitis B carrier. The patients who were HBsAg positive, had HBV DNA below 2000 IU/mL, and were anti-delta and anti-HCV negative diagnosed as carrier. Of the 78 patients who were diagnosed as inactive HBV carriers and examined by abdomen USG, 46 (59%) were males and the mean age was 39.8±11.6 years (range 17-71). Hepatosteatosis was found in 33 (42%) patients, of whom 24 (%73) were grade 1, 7 (21%) were grade 2, and 2 (6%) were grade 3. In addition, 4 patients (6%) had hepatic cysts, 3 patients (4%) had gallstones, 3 patients had hemangioma, 2 patients had gallbladder polyps and 1 patient had previous 62 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 62-65 İnaktif Hepatit B Taşıyıcılarında Hepatosteatoz Sıklığı cholecystectomy. The mean age of the patients with steatosis was 44.4±11.1 years (range 25-65) and 25 of them (76%) were males; however, the mean age of the patients without steatosis was 36.5±10.8 years (range 17-71) and 21 of them (47%) were males. There were statistically significances in the patients with steatosis in terms of older age, advanced disease age, male gender, and high HBV DNA level compared to the patients without steatosis (p<0.05). There were no significant differences between the groups in terms of AST and ALT levels (p>0.05). The frequency of steatosis which was found 42% in the inactive HBV carriers of whom the majority was grade 1 was increased according to the frequency of steatosis in the population. In the present study, statistically significances between inactive HBV carriers and patients with steatosis in terms of older age, male gender, advanced disease age, and high HBV-DNA level were observed. However, further studies on this subject are needed. Moreover, abdominal USG should be performed at least once in each HBV carrier; this also provides useful information in addition to steatosis. Keywords: Inactive hepatitis B carrier, hepatosteatosis GİRİŞ BULGULAR Hepatosteatoz karaciğerde yağ miktarının özellikle trigliseridlerin, karaciğer ağırlığının %5’inden fazla olması veya histopatolojik incelemede hepatositlerin %5’ten fazlasının yağ vakuolleri ile dolu olması olarak tanımlanır (1). En sık nedenleri alkol, metabolik hastalıklar, ilaçlar ve beslenme bozukluklarıdır (2). Toplumda karaciğer yağlanması (hepatosteatoz) sıklığı yaklaşık %30’dur (3, 4). Daha önce kronik hepatit C ile hepatosteatoz birlikteliği sıkça gösterilmiş olup hepatosteatozun hepatit C virusunun etkisi ile oluştuğu düşünülmüştür. Literatürde kronik hepatit B ile steatoz arasında ve hastalığın seyri üzerine olan etkilerini açıklayan az sayıda çalışma olup taşıyıcılarda hepatosteatoz sıklığını ve hastalık seyrine etkilerini araştıran çalışma sayısı daha da azdır (2). Bu çalışmada kronik hepatit B taşıyıcılarında ultrasonografik olarak hepatosteatoz sıklığı araştırılmıştır. İnaktif HBV taşıyıcısı teşhisi konulan ve batın USG’si bakılan 78 hastanın 46’sı (%59) erkek, yaş ortalaması 39.8±11.6 yıl (dağılım 17-71) idi. Bu hastaların 33’ünde (%42) hepatosteatoz saptanmıştır. Steatoz saptanan hastaların 24’ü (%73) grade1, 7 tanesi (%21) grade2, 2 tanesi (%6) grade3 idi. Ayrıca dört hastada (%6) karaciğer kistleri, 3 hastada (%4) safra kesesi taşı, 3 hastada hemanjiyom, 2 hastada safra kesesi polibi, 1 hastada geçirilmiş kolesistektomi saptanmıştır (Şekil 1). MATERYAL ve METOT Şubat 2010-Haziran 2011 döneminde Gastroenteroloji polikliniğine müracaat eden, hepatit B taşıyıcısı teşhisi almış olan 78 hastada batın ultrasonografi (USG) ile hepatosteatoz sıklığı araştırılmıştır. HBsAg’si pozitif, HBV DNA 2000 IU/mL’nin altında, anti-delta ve anti-HCV’si negatif olan hastalar taşıyıcı kabul edilmiştir. Daha önce antiviral tedavi alanlar, hepatotoksik ilaç kullananlar, anti-HCV ve anti-HDV pozitif olan hastalar, düzenli veya aşırı alkol kullanımı olan hastalar, otoimmun ve metabolik karaciğer hastalığı olanlar çalışmaya dahil edilmemiştir. İstatistiki değerlendirme için SPSS programı 17.0 versiyonu kullanılmıştır. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 62-65 Şekil 1: USG (ultrasonografi) bulgularının dağılımı (KC: karaciğer, SK: safra kesesi) Steatozu olan hastaların 25’ü (%76) erkek, yaş ortalaması 44.4±11.1 yıl (dağılım 25-65); olmayan hastaların 21’i erkek (%47), yaş ortalaması 36.5±10.8 yıl (dağılım 17-71) idi. Her iki grup arasında steatozlu grupta, olmayanlara göre ileri yaş, erkek cinsiyet, fazla hastalık yaşı (steatozlu grupta medyan 24 ay, olmayanlarda medyan 12 ay) ve düşük HBV DNA düzeyi açısından istatistiki anlamlılık vardı (p<0.05). Her iki grubun AST ve ALT düzeyleri ortalamaları arasında istatistiki anlamlı fark yok idi (p>0.5) (Tablo1). 63 Uyanıkoğlu A ve ark. Tablo 1. Steatoz olan ve olmayan hastaların demografik ve laboratuvar sonuçları Steatoz olan (n=33) Steatoz olmayan (n=45) p değeri Yaş, yıl 44.4±11.1 (25-65) 36.5±10.8 (17-71) <0.05 Cinsiyet E/K 25 (%76) / 8 (%24) 21 (%47) / 24 (%53) <0.05 24 (medyan) 12 (medyan) <0.05 AST 29.7±15.32 29.8±13.8 >0.5 ALT 34.3±18.1 37.4±31 >0.5 613.6±907.9 6353±9383 <0.05 Hastalık yaşı, ay HBV-DNA IU/mL Steatoz derecesi Grade1: 24 (%73) Grade2: 7 (%21) Grade3: 2 (%6) TARTIŞMA Hepatosteatoz karaciğerde yağ miktarının özellikle trigliseridlerin, karaciğer ağırlığının %5’inden fazla olması veya histopatolojik incelemede hepatositlerin %5’ten fazlasının yağ vakuolleri ile dolu olması olarak tanımlanır (1). Obesite, alkol, diabet başta olmak üzere (%80-90) hiperlipidemi, enfeksiyon ve inflamatuar barsak hastalıkları, bazı ilaç ve şimik maddeler yanında nadir pek çok etken sorumlu tutulmuştur. Hepatosteatozun yaklaşık %5’inde izah edici sebep yoktur (5). Elli-altmış yaşlarında ve bayan hastalarda daha sık görülür. Obezite, tip 2 diabetes mellitus, hiperlipidemi prevelansları sırası ile %30-100, %10-75, %20 -95 arasında değişmektedir (6). Son epidemiyolojik çalışmalarda batı erişkin nüfus içinde sıklığı %10 ile %30 arasında olduğu, Amerika Birleşik Devletleri’nde nüfusun %20-%30’unu etkilediği gösterilmiştir (3, 4). Çalışmamızda kronik hepatit B taşıyıcılarında hepatostetoz sıklığı %42 oranında saptanmış olup genel popülasyona göre artmış olarak bulunmuştur. Steatozu olan hastalarımızın %76’sı erkek olup, literatürdeki kadınlarda yağlanmanın daha sık olması ile uyumlu değildir. Hepatit B taşıyıcılarında steatozun daha sık olması ve literatürde daha önce bildirilmemiş bir şekilde erkek hasta grubunda kadınlara göre steatozun daha sık olmasını, taşıyıcılıkla karaciğer yağlanması arasında ilişki olabileceği şeklinde yorumladık. Viral hepatitler hepatosteatozun sık nedenleri arasında olmasa da toplumumuzda ve dünyada nüfusun yaklaşık %5’ini etkilemesi bakımından önemlidir (7). Daha önce kronik hepatit C ile hepa- 64 tosteatoz birlikteliği sıkça gösterilmiş olup, hepatosteatozun hepatit C virusunun etkisi ile oluştuğu düşünülmektedir (2). Başka bir çalışmada ise kronik hepatit C ve B hastaları karşılaştırılmış, kronik hepatit C’li hastalarda steatoz daha yüksek sıklıkta bulunmuştur (8). Vere ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada steatozun kronik hepatit C’li hastalarda B’li hastalara göre daha sık olduğu gösterilmiştir. Aynı çalışmada sensitivite ve spesifisitesi biyopsiye daha göre düşük olsa da ultrasonografik olarak saptanan steatozun histopatolojik olarak fibrozisle ilişkili olduğu gösterilmiştir (9). Yapılan bir çalışmada kronik hepatit B’li hastaların %27’sinde eş zamanlı hepatosteatoz saptanmıştır (10). Ökten ve arkadaşlarının yaptığı kronik hepatit B taşıyıcısı 372 hastanın %13.4’ünde hepatosteatoza bağlı olduğu düşünülen hepatomegali saptanmıştır (7). Bizim çalışmamızda inaktif hepatit B taşıyıcıların yaklaşık yarıya yakınında (%42) steatoz saptadık, bu literatürde kronik hepatit ve taşıyıcılarda verilen oranlara göre anlamlı yüksek bulunmuştur. Altıparmak ve arkadaşlarının kronik hepatit B hastalarında yaptığı çalışmada, ortalama yaş, vücut kitle indeksi (VKİ), kolesterol ve trigliserid düzeyleri steatozu olan grupta daha yüksek saptanmış; AST, ALT, ALP, GGT ve viral yük bakımından steatozu olan ve olmayan grup arasında anlamlı fark bulunmamış, steatozun virusun etkisinden çok obezite ve hiperlipidemi ile ilişkili olduğu düşünülmüştür (2). Çalışmamızda ise steatozu olan grupta ileri yaş, hastalık yaşı, erkek cinsiyet ve düşük HBV DNA düzeyi bakımından steatozu olmayan gruba göre daha yüksek saptanmıştır. Hastaların VKİ ve Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 62-65 İnaktif Hepatit B Taşıyıcılarında Hepatosteatoz Sıklığı lipid düzeyleri değerlendirilmemiş olup; hastalık süresi uzun olan, ileri yaşta olan hastalarda daha uzun süre virusa maruz kalındığından virusun steatoz yapıcı etkisi olabileceği; yağlanma kadınlarda sık iken bizim hasta grubumuzda erkeklerde sık olmasının virusla steatoz arasında bir ilişki olabileceği kanaatine varılmıştır. HBV DNA düzeyi beklediğimizin aksine steatozlu grupta daha düşüktü; AST ve ALT düzeyleri arasında steatoz olan ve olmayan hastalarda anlamlı fark yoktu. Bu veriler literatürle uyumlu olup steatoz, virus ilişkisinin aleyhine olarak yorumlandı. KAYNAKLAR: Kronik hepatit B taşıyıcılarının izlenmesinde belirli aralarla klinik, biyokimyasal ve serolojik testlerden yararlanılır. Ayrıca, komplikasyonların belirlenmesi açısından (özellikle hepatoselüler karsinomaHCC) yılda bir kez alfa-feto protein taraması ve ultrasonografik muayene önerilen genel kurallardır (7). Batın USG, HCC taraması dışında steatoz ve diğer yapısal bulgular açısından değerli bilgiler sağlamaktadır. Bizim hasta grubumuzda, 4 hastada (%6) karaciğer kistleri, 3 hastada (%4) safra kesesi taşı, 3 hastada hemanjiyom, 2 hastada safra kesesi polibi, 1 hastada geçirilmiş kolesistektomi saptanmıştır. 4. Younossi ZM. Review article: current management of non-alcoholic fatty liver disease and non-alcoholic steatohepatitis. Aliment Pharmacol Ther 2008; 28: 2-12. İnaktif HBV taşıyıcılarında dörtte üçü grade1 olmak üzere, steatoz sıklığı %42 olup toplumdaki ortalama sıklığa göre artmıştır. Taşıyıcılık ve steatoz arasındaki ileri yaş, erkek cinsiyet, hastalık yaşının ileri olması ve düşük HBV DNA açısından istatistiki anlamlılık saptanmış olup steatozla virus arasında ilişki olabileceğini düşündürtmüştür, bu konuda daha ileri araştırmaya ihtiyaç vardır. Her taşıyıcı hastada başlangıç değerlendirmesinde batın USG mutlaka istenmelidir, steatoz dışında faydalı ek bilgiler sağlamaktadır. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 62-65 1. Satman İ. ,Kocabay G. Diabetes mellitus and fatty liver : review. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2000, 126:176-88. 2. Altıparmak E, Koklu S, Yalinkilic M, Yuksel O, Cicek B, Kayacetin E, Sahin T. Viral and host causes of fatty liver in chronic hepatitis B. World J Gastroenterol 2005; 11: 3056-9. 3. Kirovski G, Schacherer D, Wobser H, et al. Prevalence of ultrasound-diagnosed non-alcoholic fatty liver disease in a hospital cohort and its association with anthropometric, biochemical and sonographic characteristics. Int J Clin Exp Med 2010; 3: 202-10. 5. Süleyman Y. Hepato steatoz. T Klin Gastroenterohepatoloji 1996, 7. 6. Gören B, Fen T. Non-alcoholic fatty liver disease: Review. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2005, 25: 841-50. 7. Ökten A, Demir K, Çakaloğlu Y ve ark. Kronik asemptomatik HBsAg taşıyıcılığı (372 Vakanın Değerlendirilmesi). T Klin Gastroenterohepatoloji 1996; 7: 178-83. 8. Czaja AJ, Carpenter HA, Santrach PJ, Moore SB. Host- and disease-specific factors affecting steatosis in chronic hepatitisC. J Hepatol 1998; 29: 198-206. 9. Vere CC, Neagoe D, Streba CT, et al. Steatosis and serum lipid patterns in patients with chronic viral hepatitis: differences related to viral etiology. Rom J Morphol Embryol 2010, 51: 509-14. 10. Czaja AJ, Carpenter HA. Sensitivity, specificity, and predictability of biopsy interpretations in chronic hepatitis. Gastroenterology 1993; 105: 1824-32. YAZIŞMA ADRESİ Dr. Ahmet UYANIKOĞLU Erzurum Bölge Eğitim Hastanesi, Gastroenteroloji Kliniği ERZURUM e-mail: [email protected] 65 Gönen İ Araştırma Kırsal Kesimde Gebelerde HBV ve HCV Sıklığı İbak GÖNEN Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, DÜZCE. ÖZET Bu çalışmada, Erbaa Devlet Hastanesi’ne başvuran gebelerde hepatit B virusu (HBV) ve hepatit C virusu (HCV) ile enfeksiyon sıklığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada kadın hastalıkları ve doğum polikliniğine başvuran 1028 gebenin laboratuvar sonuçları (HBV ve HCV’nin serolojik göstergeleri) değerlendirilmiştir. Gebelerin 34’ünde (%3.3) HBsAg pozitifliği, 7’sinde (%0.6) anti-HCV pozitifliği saptanmıştır. HBsAg pozitifliği saptanan 34 gebenin 31’i, anti-HCV saptanan 7 gebenin ise tümü hastalıklarının farkında değildiler. Tüm seropozitif olgular enfeksiyon hastalıkları polikliniğinde izleme alınmıştır. HBV’nin perinatal geçişinin engellenebilmesi, HBV ve HCV enfeksiyonu saptanan gebelerin bu enfeksiyonlar yönünden takiplerinin yapılabilmesi amacıyla gebelerde HBV ve HCV taraması yapılması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Hepatit B, hepatit C, gebelik. SUMMARY The Frequency of HBV and HCV in Pregnant Women in Rural Areas The aim of the present study was to determine the prevalance of hepatitis B virus (HBV) and hepatitis C virus (HCV) infection among pregnant women who admitted to Erbaa State Hospital. Laboratory results (serological markers of HBV and HCV) of 1028 pregnant women who applied to the obstetrics and gynecology outpatient clinic were evaluated. Of the women, 34 (3.3%) were positive for HBsAg and 7 (0.6%) were positive for anti-HCV. Of the 34 HBsAg positive women, 31 women and all anti-HCV positive women were not aware of their disease. All seropositive cases were followed in the infectious diseases clinic. HBV and HCV serologic marker screening is essential in pregnant women in order to prevent perinatal transmissions of HBV and follow up of the infected pregnants with HBV and HCV. Keywords: Hepatitis B, hepatitis C, pregnancy. GİRİŞ Dünya çapında yaklaşık 350 milyon kişinin (dünya nüfusunun yaklaşık %5’i) HBV ile 170 milyon kişinin (dünya nüfusunun yaklaşık %3’ü) ise HCV ile kronik olarak enfekte olduğu bildirilmektedir (1, 2). Ülkemizde yapılan çalışmalarda ise, değişik bölgelerden farklı oranlar bildirilmekle birlikte ülke nüfusunun %3-12.5’inin HBV ile %1-2.4’ünün de HCV ile kronik olarak enfekte olduğu bildiril- 66 mektedir (3). Bu oranlar dikkate alındığında ülkemizde yaklaşık 4 milyon kişi HBV ile 1 milyon kişi ise HCV ile enfektedir. HBV ve HCV kronik hepatitlerin en önemli nedeni olup siroz ve hepatosellüler kansere de neden olmakta ve global bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Perinatal dönemde bulaşan HBV enfeksiyonu %90 oranında kronikleşmektedir (4). Aşılama ve pasif immunoprofilaksi ile bulaş engellenebilmekte, bu nedenle gebelerde HBsAg taramasının yapılViral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 66-68 Kırsal Kesimde Gebelerde HBV ve HCV Sıklığı ması çok önem kazanmaktadır. HCV de perinatal olarak bulaşabilmekle birlikte bu oran HCV RNA pozitif gebelerde %5 ile sınırlı kalmaktadır (5). Bu çalışmada, Orta Karadeniz Bölgesinin daha çok kırsal bölgeden gelen hastaların başvurduğu Erbaa Devlet Hastanesi’nde takip edilen gebelerde HBV ve HCV sıklığını araştırmayı ve bunun gebe ve yenidoğan sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmayı amaçladık. MATERYAL ve METOT Bu çalışmada, Erbaa Devlet Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum polikliniğinde izlenen gebelerin HBsAg ve anti-HCV tetkikleri, poliklinik ve laboratuvar kayıtlarından, retrospektif olarak araştırılmıştır. Kan örnekleri Bayer Advia Centaur cihazında üretici firmanın kitleri ve önerileri doğrultusunda çalışılmıştır. HBsAg ve HCV pozitif bulunan olgular telefonla aranarak risk faktörleri ile ilgili sorgulanmıştır. Tüm pozitif olgular Enfeksiyon Hastalıkları polikliniğinde takibe alınmış ve halen takipleri sürmektedir. Bu annelerden doğan bebekler de takibe alınmış olup izlemleri sürmektedir. BULGULAR Ocak 2008-Aralık 2009 tarihleri arasında kadın hastalıkları ve doğum polikliniğine başvuran 1028 gebe çalışmaya alındı. Gebelerin yaşları 17-42 arasında değişmekle birlikte ortalaması 25.2±10.4 idi. 34 (%3.3) gebede HBsAg pozitifliği saptanırken, 7 (%0.6) gebede anti-HCV pozitifliği saptandı. HBsAg pozitifliği saptanan 34 gebenin 31’i, antiHCV pozitifliği saptanan 7 gebenin hepsi hastalıklarının farkında değillerdi. Risk faktörleri ile ilgili sorgulamada alınan sonuçlar Tablo 1’de özetlenmiştir. Tablo 1. HBsAg, anti-HCV pozitifliği saptanan gebelerin çeşitli özellikleri Özellik Sayı Multiparite 28 Kan transfüzyonu öyküsü 5 Cerrahi operasyon öyküsü 7 Dental girişim öyküsü 24 Ailede HBV-HCV pozitifliği 3 Hastalığın ilk kez saptanması 38 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 66-68 TARTIŞMA Bu çalışmada gebelerde HBsAg pozitifliği (%3.3) yurt içinde yapılan diğer çalışmalarla benzer olarak bulunmuştur. Kölgeliler ve ark. (6) Adıyaman’da yapmış oldukları çalışmada 660 gebenin %4.7’sinde HBsAg pozitifliği saptamışlardır. Karaca ve ark.’nın (7) İstanbul’da yaptıkları çalışmada HBsAg pozitifliği yine %4.7 bulunurken, Afyon bölgesinde yapılan bir diğer çalışmada bu oran %2.9, Diyarbakır’da yapılan bir çalışmada ise %12.3 olarak bulunmuştur (8, 9). Daha geniş katılımlı ve kentsel bir bölgede yapılan bir çalışmada ise HBsAg pozitiflik oranı %2.1 olarak bulunmuştur (9). Farklı bölgelerden değişik oranlar bildirilmekle birlikte ülkemizde gebelerde HBsAg pozitiflik oranının %4 civarında olduğu görülmektedir. HBsAg pozitif annelerin bebeklerine ilk 12 saatte pasif profilaksi amacıyla hepatit B immunoglobulini, aktif profilaksi amacıyla da hepatit B aşısı yapılırsa hepatit B bulaşı büyük oranda engellenebilmektedir. Yapılan bu müdahaleye rağmen çok nadir olarak bulaş olabilmekte, bu vakaların intrauterin dönemde bulaştığı tahmin edilmektedir (10). Ancak bu tedavi ilk 48 saatte, hatta mümkünse bebek doğar doğmaz yapılmalıdır. Bu çalışmada HBsAg pozitif annelerin bebeklerine doğar doğmaz farklı bölgelerden hepatit B immunoglobulini ve aşısı yapılmış takip altında olan bebeklerin hiçbirinde HBsAg pozitifliği saptanmamıştır. HBsAg pozitifliği saptanan gebelerin %91’inde bu pozitiflik ilk kez bu kontrollerinde saptanmıştır. Bu nedenle özellikle hastaneye başvuru oranının az olduğu kırsal kesimde gebelerde HBsAg taramasının yapılması hem perinatal geçişin, hem aile içi horizontal bulaşın azaltılması hem de bu gebelerin hepatit B yönünden takiplerinin yapılması açısından önem kazanmaktadır. Bu çalışmada gebelerde HCV pozitiflik oranı %0.6 olarak bulunmuştur ve yurt içinde yapılan diğer çalışmalarla benzerdir. Adıyaman’da Kölgeliler ve ark.’nın (6) yapmış olduğu çalışmada bu oran %1.1 , Karaca ve ark.’nın (7) İstanbul’da yaptıkları çalışmada ise %1.3 olarak bulunmuştur. Madendağ ve ark. (9) ise oldukça geniş katılımlı çalışmalarında gebelerde HCV sıklığını %0.17 olarak tespit etmişlerdir. HCV’nin perinatal geçişi ile ilgili kesin bir oran verilmemekle birlikte Hepatit B’den çok daha az olduğu (%5-6) bilinmektedir (5). Hepatit C’li gebelerde HCV’nin geçişini engelleyecek ek bir öneri bulunmamaktadır (11). HCV’nin geçişi ile HCV RNA değerleri arasında doğru orantı olup, 67 Gönen İ HCV RNA düzeyleri 1000000 kopya/mL’nin üzerinde olan gebelerde bulaş daha fazladır. Perinatal geçişi önleyecek bir tedavi veya önerinin bulunmaması nedeniyle gebelerde HCV taraması risk grupları dışında önerilmemektedir (12). Ancak bu çalışmada HCV pozitif saptanan gebelerin hepsinde pozitifliğin ilk kez tespit edildiği göz önüne alınacak olursa, hastaneye başvuru sayısının az olduğu kırsal kesimde gebelerde HCV taraması yapılabilir kanaatindeyiz. Böylece HCV pozitifliği saptanan gebenin postpartum takip ve tedavisi yapılabilecektir. Aynı zamanda HCV pozitif anneden doğan bebekler perinatal transmisyon açısından takip edilebilecektir. Sonuç olarak, perinatal geçişin azaltılması ve hepatit B saptanan gebelerin takiplerinin yapılabilmesi amacıyla tüm gebelerin HBsAg açısından taranması gereklidir. HCV taramasının ise, özellikle kırsal alanda yaşayan hastaneye başvuru sayısı az gebelerde ve HCV açısından yüksek risk grubu olan gebelerde yapılması gerektiği kanaatindeyiz. KAYNAKLAR 5. Hupertz VF, Wyllie R. Perinatal hepatitis C infection. Pediatr Infect Dis J 2003; 22: 369-72. 6. Kölgeliler S, Güler D, Demiraslan H. Adıyaman’da gebe kadınlarda HBsAg ve Anti-HCV sıklığı. Dicle Tıp Derg 2009; 36: 191-4. 7. Karaca Ç, Karaca N, Usta T ve ark. Gebe populasyonunda Hepatit B, C, D virus enfeksiyonu sıklığı ve hepatit C virusunun perinatal yolla geçiş oranı. Akademik Gastroenteroloji Dergisi 2003; 2: 122-4. 8. Yılmazer M, Altındiş M, Cevrioğlu S, Fenkçi V, Aktepe O, Sırthan E. Afyon bölgesinde yaşayan gebe kadınlarda toksoplazma, sitomegalovirus, rubella, hepatit B, hepatit C seropozitiflik oranları. Kocatepe Tıp Dergisi 2004; 5: 49-53. 9. Madendağ Y, Madendağ İÇ, Çelen Ş, Ünlü S, Danışman N. Hastanemize başvuran tüm obstetrik ve jinekolojik hastalarda hepatit B, hepatit C ve HIV seroprevalansı. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst 2007; 17: 442-6. 10. Zuckerman JN. Review: hepatitis B immune globulin for prevention of hepatitis B infection. J Med Virol 2007; 79: 919-21. 11. Dienstag JL. Sexual and perinatal transmision of hepatitis C. Hepatology 1997; 26(3 suppl 1): 66S-70S. 1. Dienstag JL. Chronic viral hepatitis. In: Mandell GL, Bennet Je, Dolin R (eds). Mandell Douglas and Bennetts Principles and Practice of Infectious Diseases. 6th ed. Phledalphia: Churchill Livingstone, 2005:1441-64. 12. Majeroni BA, Ukkadam S. Screening and treatment for sexually transmitted infections in pregnancy. Am Fam Physician 2007; 76: 265-70. 2. Lai CL, Ratziu V, Yuen MF, Poynard T. Viral hepatitis B. Lancet 2003; 362: 2089-94. YAZIŞMA ADRESİ Yrd. Doç. Dr. İbak GÖNEN Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Konuralp Yerleşkesi / DÜZCE e-mail: [email protected] 3. Mıstık R. Türkiye’de viral hepatit epidemiyolojisi. Tabak F, Balık İ, Tekeli E (eds). Viral Hepatit 2007. 1. Baskı. İstanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2007: 10-50. 4. Chang MH. Hepatitis B virus infection. Semin Fetal Neonatal Med 2007; 12: 160-7. 68 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 66-68 Hepatit B Virus Enfeksiyonunda Delta Antikoru Sıklığı ve Klinik Önemi Araştırma Hepatit B Virus Enfeksiyonunda Delta Antikoru Sıklığı ve Klinik Önemi* Süreyya GÜL YURTSEVER1, Hüseyin Hakan ER1, Serdar GÜNGÖR1, Berrin UZUN2 1 İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarı, 2 İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kan Merkezi, İZMİR *Bu çalışma, 7-11 Kasım 2010 tarihlerinde Kıbrıs’ta düzenlenen XXXIV. Türk Mikrobiyoloji Kongresi’nde poster bildiri olarak sunulmuştur. ÖZET Bu çalışmada, hepatit B virus (HBV) ile birlikte kronik karaciğer hastalığı, siroz ve hepatosellüler kanser gelişmesinde önemli rol oynayan hepatit delta virusunun (HDV), HBV enfeksiyonu ile birlikteliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışma 01.01.2008- 15.08.2010 tarihleri arasında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde takip edilen kronik hepatit B hastaları ve inaktif HBsAg taşıyıcılarında yapılmıştır. Hepatit B enfeksiyonlu 913 hastaya ait serum örneklerinde anti-HDV antikoru mikro-enzim immunoassay (EIA) ile araştırılmıştır. Toplam 913 HBsAg pozitif olgunun 58’inde (%6.3) anti-HDV pozitifliği saptanmıştır. Anti-HDV pozitifliği saptanan hasta grubunun HBV ile ilgili tanısal dağılımı ise şöyledir: İnaktif HBsAg taşıyıcıları %6.8, kronik B hepatitli %70.6, kronik B hepatit ve sirozlu %18.9, kronik B hepatit ve hepatosellüler kanser %3.4. HBsAg pozitif kişilerde HBV ile HDV’nin birlikteliği %6.3 oranında saptanmıştır. Bu oran ülkemiz için bildirilen oranlarla uyumludur. Anahtar Kelimeler: Hepatit D virus, kronik hepatit B, delta antikoru. SUMMARY The Prevalence and Clinical Significance of Delta Antibody in Hepatitis B Virus Infection The aim of the present study was to investigate the comorbidity of the hepatitis B virus (HBV) infection with hepatitis delta virus (HDV) which plays an important role in the development of chronic liver disease, cirrhosis and hepatocellular cancer together with HBV. The study was conducted on chronic hepatitis B patients and inactive HBsAg carriers followed in Izmir Ataturk Training and Research Hospital between January.2008 - August.2010. Anti-HDV antibodies were assayed by micro enzyme imummoassay (EIA) in serum samples of 913 patients with HBV infection. Anti-HDV positivity was detected in 58 (6.3%) of 913 HBsAg (+) patients. Of 58 anti-HDV (+) patients, 6.8% were inactive HBsAg carriers, 70.6% had chronic hepatitis B, 18.9% had chronic hepatitis B and cirrhosis, and 3.4% had chronic hepatitis B and hepatocellular cancer. The comorbidity of HDV and HBV was found in 6.3% of the HBsAg (+) patients. This rate was consistent with the rates reported for our country. Keywords: Hepatitis D virus, chronic hepatitis B, delta antibody Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 69-73 69 Yurtsever S ve ark. GİRİŞ Hepatit Delta Virusu (HDV) defektif bir RNA virusudur. Viral taksonomide yeri satellit viruslar içerisinde kabul edilmektedir. Bu gruptaki virusların özelliği, ancak “helper” virus olarak adlandırılan bir diğer virusla enfekte olan konakta hastalık oluşturmasıdır (1). Dünyada Hepatit B virusu (HBV) taşıyıcılarının %5’i (10-15 milyon) HDV ile enfekte olarak kabul edilmektedir (2). HDV ilk kez 1977 yılında Rizzetto tarafından yapılan bir çalışmada HBsAg (+) hastaların serumunda saptanan bir antijen olarak saptanmış, 1980’lere doğru yapılan çalışmalarla replikasyonu için HBV ile birlikte enfeksiyon oluşturması gerektiği anlaşılmıştır (3). Bu virusun HBV ile birlikteliğine göre; ko-enfeksiyon, süperenfeksiyon ve kronik enfeksiyonları vardır (4). Ko-enfeksiyon genellikle akut gelişir ve kendini sınırlar. Buna karşılık süperenfeksiyon sıklıkla kronik hepatit D ile sonuçlanır (5). Kronik HDV enfeksiyonu geçirenlerde, yalnızca HBV enfeksiyonu saptananlara nazaran daha fazla karaciğer hasarı saptanır. Delta hepatit enfeksiyonu geçirenlerin yaklaşık %60-80’inde karaciğer sirozu gelişir ve bu oran B ve C hepatiti ile karşılaştırıldığında yaklaşık üç kat daha yüksektir (6). Hepatit viruslerı ile ilgili son dönemde çok yol kat edilmesine rağmen HDV enfeksiyonu ile ilgili çalışmalar diğer hepatit viruslarının gölgesinde kalmıştır. İnaktif HBsAg taşıyıcılarının yüksek olduğu ve endemik kuşakta yer alan Türkiye’de, delta hepatitinin önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, HBV ile birlikte kronik karaciğer hastalığı, siroz ve hepatosellüler kanser (Ca) gelişmesinde önemli rol oynayan HDV’nin HBV enfeksiyonu ile birlikteliğinin araştırılması amaçlanmıştır. MATERYAL ve METOT Çalışma 01.01.2008- 15.08.2010 tarihleri arasında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde takip edilen, kronik hepatit B ve inaktif HBsAg taşıyıcısı olgularda yapılmıştır. HBsAg pozitifliği 6 aydan uzun süren, anti-HBc total pozitif, anti-HBs, anti-HBc IgM negatif, karaciğer fonksiyon testleri yüksek, HBV DNA düzeyi >2000 IU/mL (≥105 kopya/mL) olan olgular kronik hepatit B enfeksiyonlu kabul edildi. HBsAg pozitifliği 6 aydan uzun süren, anti-HBc IgM negatif, anti-HBc total pozitif, karaciğer fonksiyon testleri normal ve HBV DNA düzeyi <2000 IU/mL olan olgular inaktif HBsAg taşıyıcısı kabul edildi. Hepatit B enfeksiyonlu 913 olguya ait serum örneklerinde anti-HDV antikoru mikro EIA (Radim Diagnostic, Pomezia, ITALY) ile araştırıldı. BULGULAR Çalışmaya 283’ü kadın (%31), 630’u erkek (%69) 913 HBsAg pozitif olgu alındı. Kadınların yaş ortalaması 35.86±12.29, erkeklerin yaş ortalaması 37.02±12.73 idi. HBsAg pozitif 913 olgunun 58’inde (%6.3) anti-HDV pozitifliği saptanmıştır. Anti-HDV pozitifliği saptanan hasta grubunun HBV ile ilgili tanısal dağılımı Tablo1’de belirtilmiştir. Kronik B hepatit ve sirozlu bir hastada HDV Ag ile birlikte Anti-HDV pozitifliği saptanmıştır. TARTIŞMA HDV enfeksiyonu tüm yaş gruplarını etkileyen endemik bir hastalık olmasına rağmen salgınlarla da seyredebilmektedir (7). Çocuklar ve genç erişkinlerde ani başlayan ve mortalitesi yüksek fulminan hepatit şeklinde enfeksiyonlar yapabilmektedir. HBsAg pozitif bireylerde yapılan anti-HDV seroprevalans çalışmalarında HDV enfeksiyonunun tüm dünyada görülebildiği, ancak heterojen bir dağılım gösterdiği saptanmıştır. Enfeksiyon; Akdeniz ülkeleri, Doğu Avrupa, Batı ve Güney Pasifik Adaları, Ortadoğu, Orta Asya, Orta ve Batı Afrika ile Güney Amerika’da, insanlar arası sıkı temas nedenli olarak endemiktir. Hijyen koşullarının bozuk olduğu Venezuella, Kolombiya, Brezilya ve Peru yerlileri arasında şiddetli, sıklıkla ölümcül akut ve kronik HDV enfeksiyonları görülür. İlk açıklandığı yer olan Akdeniz bölgesinde HBsAg pozitif İtalyanlar- Tablo 1. HBV enfeksiyon dönemlerine göre HDV seroprevalansı HBsAg pozitif olgular n (%) Anti-HDV pozitif olgular n (%) 63 (6.9) 4 (6.3) Kronik B hepatitli 645 (70.6) 41 (6.3) Kronik B hepatit ve sirozlu 173 (18.9) 11 (6.3) 32 (3.5) 2 (6.2) İnaktif HBsAg taşıyıcıları Kronik B hepatit ve hepatosellüler Ca 70 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 69-73 Hepatit B Virus Enfeksiyonunda Delta Antikoru Sıklığı ve Klinik Önemi da görülmüş ve HBV ile enfekte insanlar arasında endemik olduğu anlaşılmıştır. Eldeki veriler HBV enfeksiyonu gibi, HDV enfeksiyonunun da orta endemik kuşakta yer alan Türkiye’de (Akdeniz ülkeleri; %10-30 pozitiflik) sık olması gerektiğini göstermektedir (8, 9,10). Ülkemizde yapılan çalışmalarda HDV prevalansı inaktif HBV taşıyıcılarında %0.9-16.2, akut HBV enfeksiyonlarında %2.5-21.8, kronik karaciğer hastalarında %9-51.7 ve sirozlularda %23-74 olarak bildirilmektedir (11). Bahçecioğlu ve ark. (12) 282 kronik hepatit B’li olguda %45.5 oranında anti HDV pozitifliği, Çelen ve ark. (13) inaktif HBsAg taşıyıcılarında %6 (53/889), kronik hepatit B’li olgularda %27.5 (33/120) anti-HDV pozitifliği saptamışlardır. Anti-HDV pozitifliğinin insidansı asemptomatik taşıyıcılar ile karşılaştırıldığında, kronik aktif hepatit B hastalarında anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki oranlar İtalya ve Yunanistan’a benzer şekilde diğer bölgelerden yüksektir ve enfeksiyon en sık süperenfeksiyon şeklinde görülmektedir (11). Ülkemizde HBV’ye bağlı kronik karaciğer hastalıklarında %20-30 oranında HDV süperenfeksiyonu görülmektedir (14). Bu çalışmada da bir hastada ko-enfeksiyon saptanırken, diğer hastalarda süperenfeksiyon saptanmıştır. Dünyada HDV sıklığının giderek azaldığı bildirilmektedir. Sıklıktaki bu azalma HBV bulaşını önleyici genel korunma yöntemlerine (disposibl iğne ve enjektörlerin kullanılması), sosyo-ekonomik düzeyin yükselmesine ve HBV aşılama çalışmaları ile toplumdaki kronik HBsAg taşıyıcılarının azalmasına bağlı olabilir (15-17). Ülkemizde 1980-2005 yılları arasında çeşitli karaciğer hastalıklarında anti-HDV pozitifliği %3 ile %32.5 arasında değişen oranlarda bildirilmiştir (18). Türkiye’de bu yıllar arasında yapılan çalışmaların analizini yapan akut ve kronik karaciğer hastalıklarında HDV enfeksiyon prevalansını irdeleyen bir çalışmada (19) inaktif HBsAg taşıyıcılarında, kronik hepatit B’li, siroz’lu ve hepatosellüler Ca’lu olgularda anti-HDV pozitifliğini sırasıyla %4.9, %20 .0, %32.5, %23.0 saptamışlardır. Yine aynı çalışmada yer alan verilere göre ülkemizde inaktif HBsAg taşıyıcılarında 1980’li, 1990’lı ve 2000’li yıllarda anti-HDV seropozitifliği sırasıyla %7.4, %4.4 ve %1.4 olarak hesaplanmıştır (20, 21). Ülkemizde 2005 yılında tüm bölgeler birlikte değerlendirildiğinde ise, kronik HBV enfeksiyonlu olgularda anti-HDV seropozitifliği %20 olarak bulunmuştur (19, 20). BölgeViral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 69-73 mizde yapılan çalışmalarda ise Akarca ve ark.’ları (22) aynı hasta grubunda bu oranları sırasıyla %0.5, %6.1, %25.8 olarak, Topalak ve ark. (23) ise %1.0, %6.0, %18.0 saptamışlardır. Bu çalışmada 63 inaktif HBsAg taşıyıcısında, 645 kronik hepatit B’li, 173 siroz’lu ve 32 hepatosellüler Ca’lu olguda anti-HDV pozitifliği sırasıyla %6.3, %6.3, %6.3, %6.2 saptanmıştır. Türkiye verileri ile kıyaslandığında inaktif HBsAg taşıyıcılarında seroprevalansın yüksek olduğu, kronik hepatit B’lilerde Türkiye ortalamasından özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden düşük ancak farklı yıllarda aynı bölgede yapılan diğer çalışmalarla benzer olduğu, sirozlularda ise seroprevalansın Türkiye ve farklı yıllarda aynı bölgede yapılan diğer çalışmalardan düşük olduğu saptanmıştır. İnaktif HBsAg taşıyıcılarında seroprevalansın yüksek olmasının nedenini şehrimizin göç almasına ve bölge hastanesi olmamızdan dolayı perifer hastanelerden hastaların hastanemize yönlendirilmesi ve ulaşılabilirliğimizin daha kolay olmasından kaynaklanabileceği düşünüldü. Endemisite düzeylerine göre genel olarak dünyada iki farklı bulaş paterni gözlenmektedir. Yüksek endemisite bölgelerinde ana bulaş yolu tam olarak tanımlanmamışsa da gözyaşı ile temas, öpüşme, kanla kontamine diş fırçası ve tıraş bıçağı gibi aletlerin ortak kullanımının rolü olabileceği iddia edilmektedir (7). Hemodiyaliz hastalarında görülen nozokomiyal salgınlar çevresel kontaminasyonla bulaşmayı düşündürmektedir (9). HDV, HBV gibi kontamine kan ve kan ürünlerinin parenteral verilmesiyle, daha az oranda vücut sıvıları ile yakın temas veya cinsel yolla bulaşmaktadır. Vertikal geçiş HBeAg varlığına bağlıdır. HDV enfeksiyonu diyaliz hastaları ve hemofilik hastalarda daha sıktır (24-26). Düşük endemisite bölgelerinde ise kan ve kan ürünleri ile bulaş en önemli geçiş yoludur. Kan transfüzyonundan sonra kısmen HDV az görülmesine rağmen özellikle çok sayıdaki transfüzyon bulaş riskini artırmaktadır. Yapılan çalışmalarda İV ilaç kullananlar, sık kan ve kan ürünü alan hemofili hastaları yüksek riskli grubu oluşturmaktadır (7, 24-27). HDV enfeksiyonunun neden bu iki grupta yaygın fakat sağlık çalışanları, hemodiyaliz hastaları ve homoseksüel erkekler gibi HBV riski yüksek olan gruplarda düşük olduğu açık değildir. Bu durum HDV’nin perkütan veya mukozal bulaşının parenterale göre düşük olması ile açıklanabilir. 71 Yurtsever S ve ark. HDV’nin seksüel geçişi nadirdir. Bununla birlikte seçilmiş vakalarda ve İV ilaç kullananların seksüel partnerlerinde cinsel bulaş gösterilmiştir. HDV enfeksiyonu genelev kadınları gibi izole gruplar arasında yaygındır. Başka riski olmayan HDV pozitif erkeklerin %90’ında son 3 ayda genelev kadınları ile seksüel ilişki öyküsü olması, bulaşmanın cinsel temasa bağlı olduğunu düşündürmektedir. Homoseksüel erkeklerin %60-70’inde HBV enfeksiyonu göstergelerinin bulunmasına rağmen HDV pozitifliğinin % 15’in altında olması HDV’nin seksüel geçişinin HBV’ye göre düşük olduğunu göstermektedir. HDV’nin perinatal bulaşı nadirdir ve toplum genelinde büyük öneme sahip değildir. Vertikal geçiş sıklığının ise annenin HBeAg pozitifliğine bağlı olduğu gösterilmiştir (27). HDV enfeksiyonu için etkili bir tedavi olmadığından korunmaya önem verilmelidir. Hepatit B aşısı kullanarak HBV enfeksiyonunu önleme ile HDV enfeksiyonundan da korunulur. Birçok ülkede hepatit B’ye karşı geniş çaplı aşılama kampanyaları başlatılmıştır. Bunun sonucu olarak HBV ve HDV enfeksiyonu sıklığında azalma beklenmektedir. Deneysel çalışmalarda rekombinant HDAg aşıların koruyucu etkinliği gösterilememiştir. HDV’den korunmada temel prensip hepatit B hastalığı geçirmemiş veya bağışık olmayanların aşılanması, kronik hepatit B hastalarının ise cinsel temasla geçiş ve kontamine iğne kullanma gibi riskli davranışlar konusunda eğitilmeleridir. Bu hastaların cinsel partnerleri HBV enfeksiyonu yönünden test edilmeli ve eğer negatif iseler HBV enfeksiyonuna karşı aşılanmalıdır (28). Ayrıca HBV ve HDV gibi benzer yollarla bulaşan, başta human immunodeficiency virus (HIV) olmak üzere diğer seksüel yollarla bulaşan hastalıkların kontrolüne yönelik çabalar da hastalıktan korunmada önemlidir (29). Öztoprak ve ark. (30) toplumda hepatit B virus enfeksiyonu ile ilgili bilgi düzeyini araştırdıkları çalışmalarında toplumunun büyük çoğunluğunun hepatit B hastalığını duyduğunu ancak hastalığın bulaş yolları, risk faktörleri, korunma yolları ile ilgili bilgi düzeylerinin yeterli olmadığını ve iyileştirilmesi gerektiğini belirtmektedirler. Sonuç olarak HBV enfeksiyonunun klinik ve prognoz açısından HDV enfeksiyonundan etkilenmesi nedeniyle HDV enfeksiyonundan korunmak için HBsAg pozitif olgularda koruyucu tedbirlerin alınması ve HDV enfeksiyonun önemsenmesi uygun yaklaşım olacaktır. Ülkemizdeki son verilerinin 72 oluşturulabilmesi için bölgesel çalışmalar yapılmasına ihtiyaç vardır. KAYNAKLAR 1. Çelen MK. HDV Enfeksiyonun Doğal Seyri. Tabak F, Balık İ (Ed). Viral Hepatit 2009. 1. Baskı. İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık Ltd. Şti., 2009: 183-5. 2. Demirdal T. HDV enfeksiyonunun epidemiyolojisi ve korunma. IX. Ulusal viral hepatit kongresi kongre kitabı. Ankara; Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2008: 27-9. 3. Taylor JM. Hepatitis Delta Virus and its replication. In: Fields BN, Knipe DM, Howley PM (eds). Field’s Virology. 3rd ed. Philadelphia: Lippincott Raven Publishers, 1996: 2809-18. 4. Taylor JM. Hepatitis delta virus. Virology 2006; 344: 71-6. 5. Davaalkham D, Ojima T, Uehara R, et al. Hepatitis delta virus infection in mongolia: analyses of geographic distribution, risk factors, and disease severity. Am J Trop Med Hyg 2006; 75: 365-9. 6. Rizzetto M. Hepatitits D: the comeback? Liver Int 2009; 29: 140-2. 7. Adrian MDB. Willson RA (ed). Viral Hepatitis, New York, Marcel Dekker Inc, 1997: 217-38. 8. Baylan O, Güney Ç. B hepatitli hastaların ve asemptomatik HbsAg taşıyıcılarının korkulu rüyası: Delta Virusu. İnfeksiyon Derg 2002; 16: 249-57 9. Polish LB, Gallagher M, Fields HA, Hadler SC. Delta hepatitis: molecular biology and clinical and epidemiological features. Clin Microbiol Rev 1993; 6: 211-29. 10. Balık İ, Onul M, Tekeli E, Caredda F. Epidemiology and clinical outcome of hepatitis D virus infection in Turkey. Eur J Epidemiol 1991; 7: 48-54. 11. Mıstık R, Balık İ. Türkiye’de viral hepatitlerin epidemiyolojik analizi. In: Kılıçturgay K, Badur S (eds). Viral Hepatit 2001. İstanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2001: 10-55. 12. Bahcecioglu IH, Aygun C, Gozel N, Poyrazoglu OK, Bulut Y, Yalniz M. Prevalence of hepatitis delta virus (HDV) infection in chronic hepatitis B patients in eastern Turkey: still a serious problem to consider. J Viral Hepat. 2011; 18: 518-24. 13. Celen MK, Ayaz C, Hosoglu S, Geyik MF, Ulug M. Anti-hepatitis delta virus seroprevalence and risk factors in patients with hepatitis B in Southeast Turkey. Saudi Med J 2006; 27: 617-20. 14. Yalçın K. Kronik Delta hepatit epidemiyolojisinde değişimler ve tedavi deneyimleri. X. Ulusal Viral Hepatit Kongresi (01-04 Nisan 2010 Antalya). Kongre Kitabı. 2010: 50-3. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 69-73 Hepatit B Virus Enfeksiyonunda Delta Antikoru Sıklığı ve Klinik Önemi 15. Huo TI, Wu JC, Lin RY, Sheng WY, Chang FY, Lee SD. Decreasing hepatitis D virus infection in Taiwan: an analysis of contributory factors. J Gastroenterol Hepatol 1997; 12: 747-51. 24. Sherlock S, Dooley J. Hepatitis B and hepatitis Delta Virus. In: Sherlock S, Dooley J (eds). Diseases of the liver and biliary system. 11th edition. UK: Blackwell-Science,, 2002: 285--300. 16. Hadziyannis SJ. Decreasing prevalence of hepatitis D virus infection. J Gastroenterol Hepatol 1997; 12: 745-6. 25. Hadziyannis SJ. Rewiew: Hepatitis delta. Gastroenterol Hepatol 1997; 12: 289-98. 17. Navascues CA, Rodriguez M, Sotorrio NG, et al. Epidemiology of hepatitis D virus infection: Changes in the last 14 years. Am J Gastroenterol 1995; 90: 1981-4. 18. Tosun S. Ülkemizde hepatit epidemiyolojisinde değişim. X. Ulusal Viral Hepatit Kongresi (01-04 Nisan 2010 Antalya) Kongre Kitabı. 2010: 35-43. 19. Değertekin H, Yalçin K, Yakut M. The prevalence of hepatitis delta virus infection in acute and chronic liver diseases in Turkey: an analysis of clinical studies. Turk J Gastroenterol 2006; 17: 25-34. 20. Yurdaydin C. Delta hepatitis in Turkey: decreasing but not vanishing and still of concern. Turk J Gastroenterol 2006; 17: 74-5. 21. Değertekin H, Yalçin K, Yakut M, Yurdaydin C. Seropositivity for delta hepatitis in patients with chronic hepatitis B and liver cirrhosis in Turkey: a meta-analysis. Liver Int 2008; 28: 494-8. 22. Akarca U. The state of hepatitis B, C and D in Turkey. I.East-Southeast Anatolia Hepatogastroenterology Symposium. Diyarbakir, 2001; 24-36. 23. Topalak O, Soytürk M, Okan G, et al. The frequency of delta infection in patients with HBV infection in Hepatology Clinic of DEUTF. 16. National Gastroenterology Week, Antalya Turkey, 1999; 74. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 69-73 26. Farci P. Delta hepatitis: an update. J Hepatol 2003; 39: S212-9. 27. Eroğlu C. Hepatit D Epidemiyolojisi. In: Tekeli E, Balık İ (eds). Viral Hepatit 2002. Ankara: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2002: 10-55. 28. Di Bisceglie A.M. Hepatitis D Virus. In: Willson RA (ed). Viral Hepatitis. New York: Marcel Dekker Inc,. 1997: 217-38. 29. Rosina F, Conoscitore P, Cuppone R, et al. Changing pattern of chronic hepatitis D in Southern Europe. Gastroenterology 1999; 117: 161-6. 30. Öztoprak N, Tosun S, Balık İ ve ark. Toplumda hepatit B virüs enfeksiyonu ile ilgili bilgi düzeyinin araştırılması. X. Ulusal Viral Hepatit Kongresi (0104 Nisan 2010 Antalya). Kongre Kitabı. P02-36. YAZIŞMA ADRESİ Uz. Dr. Süreyya GÜL YURTSEVER İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarı 35370 Karabağlar / İZMİR e-mail:[email protected] 73 Kandemir Ö ve ark. Araştırma Mersin İli Kentsel Bölge ve Kent Merkezine Bağlı Belde-Köy Sağlık Ocağı Bölgesinde Hepatit B ve C Sıklığı Özlem KANDEMİR1, Musa GÖKSU1, Öner KURT2 1 Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı, 2 Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, MERSİN ÖZET Bu çalışmada bölgemizde hepatit B virusu (HBV) ve hepatit C virusu (HCV) sıklığı ile bu oranlar üzerinde etkili olabilecek faktörleri araştırmak hedeflenmiştir. Mersin merkez ve merkeze bağlı belde ve köy sağlık ocaklarına başvuran 15 yaş üstü 2800 kişide hepatit B virus yüzey antijeni (HBsAg), hepatit C virus antikoru (anti-HCV) ve 752 hastada hepatit B virus yüzey antikoru (anti-HBs) sıklığı araştırılmıştır. Ayrıca uygulanan anket formu ile bu sıklığa etkili olabilecek faktörler yüz yüze hastalarla görüşerek sorgulanmış ve bu parametreler tek tek analiz edilmiştir. Önce kart test yöntemi ile HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs bakılmış, ardından pozitif çıkan örnekler ELİSA yöntemiyle tekrar çalışılmıştır. Başvurular arasında HBsAg pozitiflik oranı %4.1 olarak saptanmıştır. Bu oran kentsel bölgede %3.6 ve kırsal bölgede %6.8 bulunmuş olup, aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.003). Kentsel bölgede HBsAg pozitiflik oranı sosyoekonomik olarak iyi bölgede %2.9, orta bölgede %2.8 ve kötü bölgede %6.7 olarak tespit edilmiştir (p=0.003). Hepatit C virus sıklığının oranı genel popülasyonda %1.1 bulunmuş olup, kentsel ve kırsal bölgede oranlar benzer saptanmıştır. Anti-HBs kentsel ve kırsal bölgede toplam 752 kişide bakılabilmiş ve sıklık %19.9 olarak saptanmıştır. Mesleki olarak HBsAg pozitiflik oranı en yüksek hizmet işlerinde çalışanlarda (berber, terzi gibi), anti-HBs ise öğrencilerde saptanmıştır. Eğitim durumlarına göre sadece anti-HBs pozitiflik oranı istatistiksel olarak eğitimli grupta anlamlı yüksek saptanmıştır (p=0.022). Birinci derece akrabalarında HBV enfeksiyonu olan olgularda HBsAg ve anti-HBs pozitiflik oranı, olmayanlardan istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur (her ikisinde de, p<0.05). Mersin bölgesinde genel popülasyonda HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs sıklığını araştıran bu çalışma sonucuna göre cinsiyet, yaş, yerleşim yeri, meslek, eğitim durumu ve ailede HBV enfeksiyonu varlığı gibi faktörlerin bu oranlar üzerine etkili olabileceği düşünüldü. Anahtar kelimeler: Hepatit B, hepatit C, prevalans. SUMMARY The Frequency of Hepatitis B and Hepatitis C in Primary Health Care Centers from Rural and Urban Areas of Mersin Province The aim of the current study was to investigate the frequency of hepatitis B virus (HBV) and hepatitis C virus (HCV) and to explore the factors affecting the frequency in Mersin province. The frequencies of hepatitis B 74 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 Mersin İli Kentsel Bölge ve Kent Merkezine Bağlı Belde-Köy Sağlık Ocağı Bölgesinde Hepatit B ve C Sıklığı surface antigen (HBsAg) and hepatitis C antibody (anti-HCV) were investigated in 2,800 subjects and hepatitis B surface antibody (anti-HBs) in 752 subjects who were over 15 years of age and admitted to the primary health care centers from rural and urban areas of Mersin province. Possible factors affecting the frequency were questioned by face to face interviews and each parameter was analyzed. Firstly HBsAg, anti-HCV and anti-HBs positivity were determined by card test and positive results were confirmed by ELISA method. HBsAg positivity was 4.1% in study population; however, it was 3.6% in urban areas and 6.8% in rural areas. The difference between the urban and rural areas in terms of HBsAg positivity was significant (p=0.003). When HBsAg positivity was evaluated according to the socioeconomic status of subjects in urban areas, it was found 2.9% were in high, 2.8% were in intermediate and 6.7% were in low socioeconomic status (p=0.003). The frequency of anti-HCV was 1.1% in the study population; within similar rates in urban and rural areas. Anti-HBs could be assayed only in 752 subjects and its frequency was found as 19.9%. The HBsAg positivity was the highest in subjects who were working in service sector (such as barbers, tailors); whereas anti-HBs positivity was the highest in students. When the subjects were classified according to their educational status, only anti-HBs frequency was found to be significantly higher in the educated group (p=0.022). The rates of HBsAg and anti-HBs positivity were higher in the group having first degree relatives with HBV infection (p<0.05 for each). Factors such as gender, age, residence area, occupation, educational status and presence of HBV infection in family members were considered to be an effect on the frequency of HBsAg, anti-HCV or anti-HBs levels in general population of Mersin. Keywords: Hepatitis B, hepatitis C, prevalence. GİRİŞ MATERYAL ve METOT Viral hepatitler gerek dünyada gerekse ülkemizde yaygın olarak görülen, önemli bir sağlık sorunudur. Hepatit B virus (HBV) ve hepatit C virus (HCV) kronik hepatit, siroz, hepatosellüler kanser ve ölümle sonuçlanabilen ciddi hastalıklara neden olurlar. Tüm dünyada 400 milyon kişinin HBsAg pozitif, 175 milyon kişinin anti-HCV pozitif olduğu tahmin edilmektedir (1-3). HBV ve HCV tüm dünyadaki bu yüksek prevalansı ile sadece önemli bir halk sağlığı sorunu olmayıp aynı zamanda, büyük ekonomik kayıplara da neden olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye HBV ve HCV için orta endemisite bölgesindedir (4). Türkiye’de her yıl yaklaşık 200 bin kişi akut viral hepatit B ve hepatit C geçirmekte ve yaklaşık dört milyon kişi hepatit virusu taşımaktadır (5). Çalışmaya başlamadan önce Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu biriminden onay alındı. Araştırmaya alınacak kişiler önceden randomize edilmedi. Örnekler, çalışma süresince herhangi bir nedenle sağlık ocağına gelen 15 yaş üzerinde bilinen HBV ve HCV enfeksiyonu olmayan kişilerden yaş ve cinsiyete göre rastgele alındı. Bu kişilere aydınlatılmış onam formu okutuldu ve yazılı onayları alındı. Genel popülasyonda HBV ve HCV prevalansının bilinmesi halk sağlığı ve tedavi politikaları geliştirilmesi açısından oldukça önemlidir. Konu ile ilgili olarak ülkemizde çok sayıda araştırma yapılmış, ancak bu çalışmaların çoğunda kan merkezleri verileri kullanılmıştır. Türkiye’nin farklı bölgelerinde oldukça farklı prevalanslar bildirilmiştir. Yapılan çalışmalar toplum temelli olmadığı için genel popülasyonu yansıtmamaktadır. Bu çalışmada Mersin merkez ve merkeze bağlı belde ve köy Sağlık Ocaklarına başvuran kişilerde HBsAg, anti-HBs ve anti-HCV pozitifliği sıklığı araştırılmıştır. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 Çalışmaya alınacak popülasyonun dağılımını belirlemek için Sağlık Bakanlığı Mersin İl Sağlık Müdürlüğü 2007 Form 001 - ev halkı tespit fişi (ETF) verileri kullanıldı. Mersin merkez ve merkeze bağlı kırsal alanda 2007 yıl ortası 15 yaş ve üstü nüfus 625 164’di. EPI INFO 6 paket programı kullanılarak 625 164 kişilik evrenden alınacak en az 2740 kişinin, evreni ±2 kabul edilebilir hata ve %99 güvenilirlik seviyesinde temsil edeceği hesaplandı. Çalışmaya 2800 kişi alınmasına karar verildi. Çalışma grubunun seçiminde; çok aşamalı, tabakalı örneklem yöntemi kullanıldı. Birinci adımda, sağlık ocakları kentsel ya da kırsal olarak iki gruba ayrıldı. Daha sonra kentsel sağlık ocakları bulundukları bölgenin sosyoekonomik durumuna göre iyi, orta ve kötü olarak üç gruba ayrıldı. İkinci adımda, bölgedeki sağlık ocaklarının %40’ı her grubun ağırlığına göre tesadüfi olarak seçildi. Böylece 145 sağlık ocağından kentsel 15 sağlık ocağı 75 Kandemir Ö ve ark. (5’i iyi, 7’si orta, 3’ü kötü) ve 5 belde-köy olmak üzere toplam 20 sağlık ocağı bölgesi çalışmaya dahil edildi. Üçüncü adımda, sağlık ocağı bölgesinden alınacak kişi sayıları; yaş grupları ve cinsiyete göre ağırlıklandırılarak belirlendi. Herhangi bir nedenle sağlık ocağına gelen kişilerden rastgele olarak yaş gruplarına (15-24, 25-34, 35-44, 45-54, 55-64 ve 65 üstü) ve cinsiyete göre seçilen kişiler araştırmaya alındı. Çalışmaya katılan bireylerin sosyodemografik bilgileri anket formuna kaydedildi. Bu formda ayrıca bölgeye göçle mi gelindiği, eğer göçle gelinmişse nereden göç edildiği, ailesinde hepatitli birey olup olmadığı, son bir yıl içinde ameliyat, kan nakli, hastanede yatma, diş tedavisi, şüpheli cinsel ilişki, diyalize girme, piercing taktırma ve uyuşturucu kullanımı sorgulandı. Çalışmaya katılan hastalardan antekubital venden 10 mL venöz kan örneği alındı. Kan örneği santrifüj edildikten sonra serum ayrılarak, kart testi yöntemi ile HBsAg (Bioland NanoSign HBschromatographic immunoassay, Korea), anti-HCV (Bioland NanoSign HCV chromatographic immunoassay, Korea) ve anti-HBs (Bioland NanoSign Anti-HBs, chromatographic immunoassay, Korea) bakıldı. Pozitif çıkan kişilerin serumlarına ELİSA (ABBOOT firması ARCİTHEC İ 200 SR Makro ELISA kemilüminesans) yöntemiyle tekrar bakıldı. İstatiksel Analizde, verilerin özetlenmesinde tanımlayıcı istatistikler, kategorik değişkenler arasındaki ilişkinin test edilmesinde ki-kare analizi kullanıldı. Birden fazla grup olan ve ki kare testinde anlamlı olanlara MINITAB 15.0 paket programında iki oran testi uygulandı. Analizler SPSS Windows 11.5 paket programında yapıldı. İstatistik analizlerde p<0.05 ise sonuçlar anlamlı kabul edildi. BULGULAR Bu çalışmaya sağlık ocaklarına hepatit dışı herhangi bir nedenle başvuran 15 yaş ve üstü 2800 kişi katılmıştır. Kırsal bölgeden 398, kentsel bölgeden ise 2402 kişi (sosyoekonomik durumu iyi: 1051 kişi, sosyoekonomik duru orta: 890kişi ve sosyoekonomik duru kötü: 462 kişi) çalışmaya alınmıştır. Olguların sosyodemografik özellikleri Tablo 1’de yer almaktadır. 76 Tablo 1. Çalışmaya alınan bireylerin demografik özelikleri Değişkenler n (%) Cinsiyet Bayan 1428 (51.0) Erkek 1372 (49.0) Yaş Grupları 15-24 719 (25.7) 25–34 670 (23.9) 35–44 557 (19.9) 45–54 434 (15.5) 55–64 249 (8.9) 65 + 171 (6.1) Göç Var 1006 (35.9) Yok 1794 (64.1) Göç edilen bölge Güneydoğu Anadolu 498 (49.5) Akdeniz 223 (22.2) Orta Anadolu 151 (15.0) Doğu Anadolu 86 (8.5) Karadeniz 23 (2.3) Marmara 18 (1.8) Ege 7 (0.7) Meslek Ev hanımı 1008 (38.5) Hizmet işi 464 (17.7) Öğrenci 455 (17.4) Emekli 216 (8.2) Esnaf 209 (8.0) Memur 168 (6.4) İşsiz 65 (2.3) Çiftçi 35 (1.3) Eğitim durumu Okuryazar 94 (3.4) İlkokul 1022 (36.5) Ortaokul 547 (19.5) Lise 701 (25.0) Üniversite 285 (10.2) İşaretlenmemiş Toplam 151 (5.4) 2800 (100.0) Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 Mersin İli Kentsel Bölge ve Kent Merkezine Bağlı Belde-Köy Sağlık Ocağı Bölgesinde Hepatit B ve C Sıklığı kentsel bölgede %1.2 (n=28), kırsal bölgede %0.8 (n=3) bulundu. HCV sıklığı bölgeler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark göstermedi (p>0.05) (Tablo 2). Çalışmamızda HBsAg pozitiflik oranı %4.1 (n=114) olarak saptandı. Kentsel bölgede bu oran %3.6 (n=87), kırsal bölgede %6.8 (n=27) bulundu. Kırsal bölgede kentsel bölge ile karşılaştırıldığında bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0.003). Kentsel bölge sosyoekonomik durumuna göre üç gruba ayrıldığında (iyi, orta, kötü sosyoekonomik düzey) HBsAg pozitiflik sıklığı iyi bölgede %2.9 (n=31), orta bölgede %2.8 (n=25) ve kötü bölgede %6.7 (n=31) olarak bulundu. Sosyoekonomik düzeyi kötü olan bölgede bu oran iyi ve orta olan bölgelere göre anlamlı yüksekti (p=0.003). Kırsal bölgede HBsAg pozitifliği kentsel alanın iyi ve orta bölgelerine göre anlamlı olarak yüksek bulundu (sırayla p=0.005 ve p=0.004) (Tablo 2). Çalışmamızda yeterli kit temin edilemediğinden anti-HBs toplam 752 kişide bakılabildi. Bakılabilen popülasyonda anti-HBs pozitifliği %19.9 (n=150) bulundu. Kırsal bölgede anti-HBs bakılan hasta sayısı az olduğundan (n=17) kentsel bölge ile kıyaslama yapılmadı. Kentsel alanda anti-HBs pozitifliği sosyoekonomik olarak iyi bölgede %17.6 (n=57), orta bölgede %22.2 (n=80), kötü bölgede %6.0 (n=3) olarak bulunmuş olup, aradaki fark sosyoekonomik düzeyi iyi ve orta derecede olan bölgelerde anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (sırayla p=0.003 ve p<0.001). HCV sıklığı genel popülasyonda %1.1 (n=31), Tablo 2. Sosyoekonomik bölgelere göre HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs pozitiflik oranları HBsAg pozitif % Bölge n Kentsel 87 HBsAg negatif n % 3.6 2315 Toplam n % 93.4 2402 100.0 İyi 31 2.9 1020 97.1 1051 100.0 Orta 25 2.8 864 97.2 889 100.0 Kötü 31 6.7 431 93.3 462 100.0 Kırsal 27 6.8 371 93.2 398 100.0 Toplam 114 4.1 2686 95.9 2800 100.0 Bölge Anti-HCV pozitif n % Kentsel 28 1.2 2374 98.8 2402 100.0 İyi 8 0.8 1043 99.2 1051 100.0 Orta 12 1.3 877 98.7 889 100.0 Anti-HCV negatif n % Toplam n % Kötü 8 1.7 454 98.3 462 100.0 Kırsal 3 0.8 395 99.2 398 100.0 Toplam 31 1.1 2769 98.9 2800 100.0 Bölge Anti-HBs pozitif n % Anti-HBs negatif n % Toplam n % Kentsel 140 19.0 595 71.0 735 100.0 İyi 57 17.6 267 82.4 324 100.0 Orta 80 22.2 281 77.8 361 100.0 Kötü 3 6.0 47 94.0 50 100.0 Kırsal Toplam 10 58.8 7 41.2 17 100.0 150 19.9 602 80.1 752 100.0 Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 77 Kandemir Ö ve ark. Tablo 3. Yaş gruplarına göre HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs pozitiflik oranları Yaş (yıl) HBsAg n anti-HCV % n anti-HBs % n % 15-24 21 2.9 5 0.7 57 27.7 25-34 31 4.6 6 0.9 28 16.4 35-44 24 4.3 13 2.3 30 20.0 45-54 28 6.5 2 0.5 20 18.9 55-64 7 2.8 1 0.4 7 10.1 65 + 3 1.8 4 2.3 8 16.0 114 4.1 31 1.1 150 19.9 Toplam Cinsiyete göre HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs pozitiflik oranları irdelendiğinde sadece HBsAg pozitifliği yönünden cinsler arasında fark saptandı. Erkeklerde oran anlamlı olarak daha yüksekti (p=0.049). HBsAg pozitiflik oranlarının yaş gruplarına göre dağılımı Tablo 3’te verilmiştir. En yüksek oran % 6.5 (n=28) ile 45–54 yaş grubunda bulundu. Bu grup ile 15-24 yaş grubunda saptanan oranlar arasındaki fark anlamlı bulundu (p=0.008). Daha ileri yaş gruplarında olgu sayısı az olduğu için değerlendirmeye alınmadı. Anti-HCV pozitiflik oranı ise en yüksek 35-44 (n=13) ve >65 yaş üstü (n=4) grupta saptandı. Yaş grupları karşılaştırıldığında 35-44 yaş grubu ile 15-24 yaş grubu arasında anlamlı fark saptandı (p=0.021). Diğer yaş gruplarında (45-54 ve 55-64) olgu sayısı az olduğundan değerlendirilmeye alınmadı. Anti-HBs prevalansı en yüksek %27.7 oranı ile 1524 yaş grubunda, en düşük %10.1 (n=79) oranı ile 55-64 yaş grubunda bulundu. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.001). Göç bölgelerine göre HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs sıklık sonuçları Tablo 4’de verilmiştir. Çalışmaya alınan bölgeye göçle gelen ve gelmeyenler arasında HBsAg pozitiflik oranları yönünden fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05). Göçle gelenlerde en yüksek oran %7 (n=35) olarak Güneydoğu Anadolu bölgesinden göç edenlerde bulundu. Anti-HCV sıklığı ise göçle gelenlerde anlamlı olarak daha yüksekti (p<0.05). Ancak göçle gelinen bölgeler arasında anlamlı fark gözlenmedi.Anti-HBs sıklığı iki grup arasında anlamlı fark göstermedi (p=0.099). Göçle gelinen bölgeler arasında en yüksek oran sayı az olmakla birlikte Marmara bölgesinde saptandı. Mesleklere göre HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs pozitiflik oranları Tablo 5’te görülmektedir. HBsAg pozitiflik oranı en yüksek hizmet işlerinde çalışanlarda (berber, terzi gibi) saptanmıştır (p=0.030). Anti-HCV sıklığı meslek grupları arasında anlamlı fark göstermemiştir (p=0.216). Anti-HBs pozitiflik oranı ise en yüksek öğrencilerde saptanmıştır (p=0.001). Tablo 4. Göç bölgelerine göre HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs pozitiflik oranları anti-HCV HBsAg anti-HBs Bölge n Güneydoğu Anadolu 35 7 10 2.0 29 19.9 Doğu Anadolu 3 3.5 3 3.5 1 4.8 Akdeniz 2 0.9 3 1.3 19 22.9 Orta Anadolu 2 1.3 1 0.7 18 29.5 Karadeniz 0 0.0 1 4.3 1 16.7 Marmara 0 0.0 0 0.0 5 55.6 Ege 0 0.0 0 0.0 2 40. 42 4.2 18 1.8 75 22.7 Toplam 78 % n % n % Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 Mersin İli Kentsel Bölge ve Kent Merkezine Bağlı Belde-Köy Sağlık Ocağı Bölgesinde Hepatit B ve C Sıklığı Tablo 5. Mesleklere göre HBsAg, HCV ve Anti-HBs pozitiflik oranları anti-HCV HBsAg Meslek n Ev hanımı 38 Hizmet işi Öğrenci anti-HBs n % 3.8 8 0.8 42 16.3 33 7.1 9 1.9 26 21.0 11 2.4 2 0.4 46 37.1 Emekli 8 3.7 4 1.9 6 8.8 Memur 5 3.0 2 1.2 5 12.5 İşsiz 4 6.2 2 3.1 0 0 Esnaf 9 4.3 2 1.0 4 7.8 Çiftçi 1 2.9 0 0 0 0 109 4.2 29 1.1 129 19.2 Toplam % Eğitim durumlarına göre HBsAg, anti-HCV ve antiHBs pozitiflik oranları Tablo 6’da verilmiştir. HBsAg pozitiflik oranları gruplar arasında rakamsal olarak farklılık gösterse de, bu farklar istatistiksel olarak n % anlamlı değildi (p=0.293). Aynı durum anti-HCV sıklığı için de geçerliydi (p=0.292). Anti-HBs pozitiflik oranlarında ise lise/üniversite ile ilkokul/ ortaokul arasında fark anlamlı bulundu (p=0.022). Tablo 6. Eğitim durumlarına göre HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs pozitiflik oranları Meslek anti-HCV HBsAg n % anti-HBs n % n % Okuryazar 4 4.3 0 0.0 3 15.0 İlkokul 41 4.0 15 1.5 38 15.8 Ortaokul 30 5.5 6 1.1 23 16.1 Lise 26 3.7 5 0.7 51 26.3 Üniversite 7 2.0 1 0.4 21 24.4 108 4.1 27 1.0 136 19.9 Toplam Birinci derece akrabalarında HBV enfeksiyonu olan olgularda HBsAg pozitiflik oranı %11.1 (n=22), olmayanlarda %3.5 (n=92) bulundu (p<0.05). Birinci derece akrabalarında anti-HCV pozitifliği bulunan olgularda anti-HCV prevalansı %1.5 (n=3), olmayanlarda %1.1 (n=28) saptandı (p>0.05). Birinci derece akrabalarda HBV enfeksiyonu olan olgularda anti-HBs prevalansı %37.7 (n=26), olmayanlarda %18.2 (n=124) bulundu (p< 0.05). Son bir yıl içerisinde operasyon öyküsü olanlarda ve olmayanlarda HBsAg, anti-HCV ve anti-HBs pozitiflik oranları arasındaki faklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (sırayla p=0.665, p=0.131 ve p=0.996). Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 TARTIŞMA Çalışmaya dâhil edilen tüm olgularda HBsAg pozitiflik oranı %4.1, kentsel bölgede %3.6 ve kırsal bölgede %6.8 olarak saptandı. Ülkemiz HBsAg pozitifliği prevalansı açısından, %2–7 olarak belirtilen orta endemisite bölgesinde yer almaktadır (6). Kurçer ve ark. Malatya il merkezinde toplumda yaptıkları çalışmada HBsAg pozitifliğini %6 bulmuşlardır (7). Dökmetaş ve ark. (8), Sivas’ta kontrol grubu olarak ele aldıkları 120 kişilik sağlıklı bir grupta HBsAg pozitifliğini %5 bulmuşlar, Durmuş ve ark. (9) Trabzon’da kırsal ve kentsel alanda yaşayan, basit örnekleme yöntemiyle seçtikleri 15 yaş üzerindeki 1000 kişide HBsAg pozitifliğini %8 olarak bildirmişlerdir. Ankara’da Kaçmaz ve 79 Kandemir Ö ve ark. ark.’nın (10) yaptığı çalışmada check-up için başvuran herhangi bir şikâyeti olmayan 4196 kişide HBsAg prevalansı %2.9 bulunmuştur. Kurt ve ark. (11) ise Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine hepatit B aşısı yaptırmak için başvuranlarda HBsAg pozitifliğini % 5.5 olarak bildirmişlerdir. İstanbul bölgesi kan donörlerinde ise oran %2.03 bulunmuştur(12). Çalışmamızda HBsAg pozitiflik oranı ülke genelinde yapılan çalışma sonuçları ile uyumlu bulunmuştur. saptanan orandan daha düşüktür. Bunun nedeni geçirilmiş sarılık öyküsü olanların donör olarak kabul edilmemesi, hepatit hastalarının kan bağışı için başvurmaması olabilir. Spesifik gruplarda yapılan bu tür çalışmalarda elde edilen oranlar toplum genelini yansıtmamaktadır (5). Aynı şekilde hastane poliklinikleri ve servislerinden gönderilen öneklerin hepatit C hastalarının örneklerini de içermesi nedeniyle anti-HCV sıklığının toplumdan daha yüksek saptanması beklenebilir. Çalışmamızda kırsal bölgede HBsAg pozitifliği kentsel bölgeden anlamlı olarak yüksek bulundu. Dursun ve ark.’nın (13) çalışmasında da kırsal kesimde HBsAg pozitifliğinin kentsel kesime göre yüksek olduğu ve kırsalda ailede sarılık geçirme hikâyesinin bu oran üzerine etkili bir risk faktörü olabileceği belirtilmiştir. Kentsel bölge sosyoekonomik duruma göre ayrıldığında kötü sosyoekonomik düzeyli bölgede HBsAg pozitiflik oranı %6.7 bulundu. Bu oran sosyoekonomik durumu iyi ve orta bölgelere göre daha yüksek saptandı. Karaca ve ark. (14) İzmir’de lise öğrencilerinde yaptıkları bir araştırmada HBsAg pozitifliği saptananların % 69.3’nün gelir düzeyi düşük grupta olduğunu saptamışlardır. Sosyoekonomik düzey düşüklüğünün HBsAg pozitifliği için risk faktörü olduğu iyi bilinmektedir. Lee ve ark. (15), Pasquini ve ark. (16) ve Toukan ve ark. (17) da HBsAg pozitifliği sıklığının düşük sosyoekonomik düzeyle ilişlikli olduğunu bildirmektedirler. HCV sıklığı için kırsal ve kentsel bölgeler arası oranlar farklı olmasına rağmen istatistiksel olarak bu fark anlamlı değildi. Anti- HCV sıklığı bu çalışmada genel popülasyonda %1.1 olarak tespit edildi. Ülkemizde çeşitli bölgelere ve risk gruplarına göre bildirilen prevalanslar farklıdır. Ülkemizde son 16 yılda çeşitli kan merkezlerindeki toplam 6 240 130 donörde antiHCV pozitiflik oranı %0.38 olarak bildirilmiştir (18). Yeni bir çalışmada İstanbul bölgesi kan donörlerinde bu oran %0.27 olarak saptanmıştır (12). Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesinde kan donörlerinde anti-HCV sıklığı farklı yıllarda %0.26–0.6 arasında bildirilmiştir (19–21). Mersin’de çeşitli poliklinik ve servislerinden laboratuvara gönderilen farklı yaş gruplarında toplam 4969 kişide anti-HCV pozitifliği %3.9 olarak bildirilmiştir (22). Kaçmaz ve ark’nın (10) çalışmasında oran %0.5 bulunmuştur. Sağlıklı popülasyonda yapılan kohort çalışmalarında anti-HCV prevalansı %1.2–2.6 arasında bildirilmiştir (23). Bu çalışmada anti-HCV prevalansı sağlıklı popülasyonda yapılmış çalışmalarda bildirilenler ile benzer saptanmıştır. Kan donörleri ile yapılan çalışmalarda anti-HCV prevalansı çalışmamızda 80 Çalışmamızda anti-HBs 752 kişide araştırılabildi. Bütün popülasyonda pozitiflik %19.9 olarak bulundu. Türkiye’de yapılan farklı çalışmalarda bu oran %2.4-48.7 olarak belirtilmektedir (24,25). HBsAg pozitiflik oranı bu araştırmada erkeklerde anlamlı olarak yüksek saptandı. Literatürde HBsAg pozitiflik oranının erkeklerde daha yüksek olduğunu belirten çalışmalar yanında, cinsiyete göre fark bulmayan çalışma sonuçları da bulunmaktadır (26, 27). Kaçmaz ve ark’nın (10) yaptığı çalışmada HBsAg pozitifliği erkeklerde %4.7, kadınlarda %1.9 bulunmuş, Kurt ve ark.’nın (11) çalışmasında ise sırayla %6.5 ve %4.2 saptanmıştır. Asan ve ark.’nın (28) çalışmasında herhangi bir risk faktörü ile karşılaşma oranı erkeklerde %94, kadınlarda %82 olarak saptanmış ve erkeklerin özellikle askerlik döneminde risk faktörleri ile daha sık karşılaşmaları bu yüksekliğin nedeni olabilir yorumu yapılmıştır. Anti-HCV sıklığı açısından kadınlar ve erkekler arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Kurt ve ark.’nın (11) çalışmasında da cinsiyete göre oranlar arasında fark tespit edilmemiştir. Benzer sonuçlar Demirtürk ve ark. (29) ile Kaçmaz ve ark.’nın (10) çalışmalarında da bildirilmiştir. Anti-HBs sıklığı da bu çalışmada cinsler arasında literatürle uyumlu olarak farklı bulunmamıştır (29). HBsAg pozitiflik oranı yaş gruplarına göre değerlendirildiğinde, en yüksek 45-54 yaş grubunda gözlenmiştir. Kaçmaz ve ark. (10) tarafından yapılan çalışmada benzer sonuçlar elde edilmiştir. Erden ve ark.’nın (30) yaptıkları çalışmada yaşla pozitifliğin arttığı tespit edilmiştir. Bizim bulgularımız da bu çalışmalar ile uyumludur. Yaş ilerledikçe HBV ile karşılaşma oranın arttığı düşünülmektedir. Ayrıca ileri yaş gruplarında oranın yüksek Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 Mersin İli Kentsel Bölge ve Kent Merkezine Bağlı Belde-Köy Sağlık Ocağı Bölgesinde Hepatit B ve C Sıklığı olmasından virusun kazanımı döneminde henüz tarama ve aşılama programlarına başlanmamış olması sorumlu olabilir. Anti-HCV sıklığının en yüksek saptandığı yaş grupları 35-44 ve 65 yaş üstü yaş grubuydu. İleri yaş gruplarında oranın yüksek saptanma nedeni HBsAg’de olduğu gibi bunların tarama programlarından çok daha önce virusa maruz kalmaları olabilir. Daha genç yaş grubunda oranların düşük olması ise muhtemelen konu ile ilgili eğitim programları sayesinde bilinçlenme ve farkındalığın artması olabilir. Anti-HCV pozitifliğinin yaşa bağlı olarak değiştiğini bildiren çalışmalar olduğu gibi (29) yaş grupları ile sıklık arasında bir ilişki olmadığını gösteren çalışmalar da vardır (3133). Anti-HBs sıklığı en yüksek 15-24 yaş grubunda en düşük 55-64 yaş grubunda bulundu. Düşük yaş grubunda en yüksek oranın saptanma nedeni yapılan ulusal aşılama programı ile ilgili olabilir. Çalışmaya alınan bireylerde bölgeye göçle gelenlerde ve gelmeyenlerde HBsAg pozitiflik oranları benzer olarak saptandı. Göçle gelenler arasında en yüksek oran Güneydoğu Anadolu bölgesinden göç edenlerde bulundu. Bu durum Güneydoğu Anadolu bölgesinden göç eden ailelerin sosyoekonomik düzeyi düşük olan bölgede yaşaması ile ilişkili olabilir. Erden ve ark.’nın (30) çalışmasında doğduğu bölgeye göre hesaplanan oran Güneydoğu Anadolu bölgesinde doğanlarda %12.6 bulunmuştur. Çalışmaya alınan bireylerden göçle gelenlerde (bunların geneli Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinden gelenlerdi) anti-HCV sıklığı istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek saptandı.Anti-HBs sıklığı iki grup arasında benzer bulundu. En yüksek oran Marmara bölgesinden göçle gelenlerde saptandı. Bu durum Marmara bölgesinde sosyoekonomik durumun iyi olması ve göç edenlerin öğrenci olmasından kaynaklanıyor olabilir. Mesleklere göre değerlendirme yaptığımızda HBsAg pozitiflik oranı en yüksek hizmet işlerinde çalışanlarda saptandı. Erden ve ark.’nın (30) yaptığı çalışmada saptanan oranlar çalışmamıza göre daha yüksek olmakla beraber meslek grupları arasındaki dağılım açısından uyumluydu. Yüksek oranın muhtemel nedeni bu grupta çalışanların daha yüksek riske maruz kalmaları olabilir. Anti-HCV sıklığının mesleklere göre anlamlı değişiklik göstermediğini saptadık. Erden ve ark. (30) anti-HCV pozitifliğini işçi ve işsizlerde %2, ev hanımlarında %2.3 ve öğrencilerde %1.1 bulmuşladır. Bizim çalışmamızda işçi ve işsizlerde oranlar benzer, ev hanımları ve öğrencilerde daha düşük Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 bulunmuştur. Anti-HBs sıklığı ise en yüksek öğrencilerde bulundu ve bunun başarılı uygulanan ulusal aşılama programına bağlı olabileceği düşünüldü. HBsAg pozitifliği oranı her ne kadar anlamlı fark saptanmasa da, üniversite grubunda diğer guruplara göre daha düşük bulunmuştur. Bu da eğitim düzeyinin HBsAg pozitifliği ile ilişkili olabileceğini düşündürmektedir. Daha geniş serilerde yapılacak çalışmalarda farklar anlamlı bulunabilir. Aynı durum anti-HCV sıklığı için de söz konusudur. Anti-HBs pozitiflik oranlarında ise lise/üniversite ile ilk/ortaokul arasında anlamlı fark bulundu. Bu sonuç da bu konuda eğitimin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. HBsAg pozitiflik oranı birici derece akrabalarında hastalık olanlarda anlamlı derecede yüksek bulundu. Kayabaş ve ark. (33) indeks olguların aile bireylerinde HBsAg pozitifliğini %12.5 saptamışlardır. Ülkemizde HBsAg pozitifliği saptanan hastaların aile bireylerinde yapılan çeşitli araştırmalarda HBsAg pozitifliği %16.5-30.5 arasında saptanmıştır (34-36). Birinci derece akrabalarında anti-HCV pozitifliği olanlarda anti-HCV oranı daha yüksek olmasına rağmen, olmayanlarla kıyaslandığında aradaki fark anlamlı değildi. Literatürde özellikle virusun orta derecede endemik olduğu yörelerde aile içi bulaşın söz konusu olabileceği bildirilmektedir (37). Hepatit B hastalarının birinci derece akrabalarında anti-HBs pozitiflik oranını, olmayanlara göre yüksek bulduk. Bunun nedeninin bu grubun ülkemizde risk grubu olarak kabul edilip aşılanması veya hastalığı geçirip bağışık kalmaları olabileceği düşünüldü. Sonuç olarak, risk gruplarında yapılan çalışmalar toplumu yansıtmayabilir. Bu nedenle toplumu yansıtan daha geniş gruplarda çalışmaların yapılması gerekmektedir. Kırsal bölgede ve kentsel alanda sosyoekonomik düzeyi düşük bölgelerde HBsAg pozitifliğinin daha yüksek olması, bu kesimlerde düşük sosyoekonomik düzeyin düzeltilmesini ve daha fazla eğitim ile halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini düşündürmektedir. Yapılan ulusal aşılama programı ile HBsAg pozitifliğinin azalmakta olduğu görülmüştür. HBV ile enfekte hastaların birinci derece akrabalarında HBsAg pozitifliğinin yüksek saptanması, özellikle bu kişilerin risk grubunda olduğunu düşündürmeli ve bu kişilere erken dönemde tarama ve gerekiyorsa bağışıklama yapılmalıdır. 81 Kandemir Ö ve ark. KAYNAKLAR 1. Alter MJ. Epidemiology of hepatitis B in Europe and worldwide. J Hepatol 2003; 39: S64-9. 2. Dienstag JL. Chronic viral hepatitis. In: Mandell GL, Bennett JE and Dolin R (eds). Principles and Practice of Infectious Diseases. 7th edition. Philadelphia: Churchill Livingstone, 2010: 1593-1617. 3. Zou S. Tepper M. Giulivi A. Current status of hepatitis C in Canada. Can J Public Health 2000; 91: S10–6. 4. Groshiede, P and van Damme, P. Epidemiology of hepatitis B infection prevention and control of hepatitis B in community. In: Hallauer H, Jane J, McCloy M, Meheus E and Roure C (eds). Communicable Disease Series, No. 1. Geneva: World Health Organization European Regional Office, 1996: 17–26. son of risk factors for HBV infection in rural and urban areas. Jp J Infect Dis 2005; 58: 15–9. 14. Karaca B, Tarakçı H, Tümer E. İzmir ili Lise Öğrencilerinde HBsAg Seroprevelansı Viral Hepatit Derg 2007; 12: 91–4. 15. Lee DH, Kim JH, Nam JJ, Kim HR, Shin HR. Epidemiological finding of hepatitis B infection based on 1998 National Health and Nutrition Survey in Korea. J Korean Med Sci 2002; 17: 457–62. 16. Pasquini P, Kahn HA, Pileggi D, Pana A, Terzi J, Guzzanti E. Prevalence of hepatitis B markers in Italy. Am J Epidemiol 1983; 118: 699-709. 17. Toukan AL, Sharaiha ZK, Abu-el-rub OA, et al. The epidemiology of hepatitis B virus among family members in the middle east. Am J Epidemiol 1990; 132: 220–32. 5. Mıstık R. Türkiye’de viral hepatit epidemiyolojisi. Tabak F, Balık İ, Tekeli E (eds). Viral Hepatit 2007. 1. Baskı. Istanbul: Viral Hepatit Savaşım Derneği, 2007: 9-51. 18. Ayyıldız A, Aktaş AE, Yiğit N, Uslu H. Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği çalışanlarının hepatit B ve hepatit C yönünden incelenmesi. Viral Hepatit Derg 2000; 2: 113–5. 6. Curry MP, Chopra S. Acute Viral Hepatitis. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds). Principles and Practice of Infectious Diseases. 6th ed. Philadelphia: Churchill Livingstone, 2005: 1426–41. 19. Öztürk C, Delialioğlu N. Mersin Ü Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kan merkezinin 15 aylık verilerinin değerlendirilmesi. XXIX. Türk Mikrobiyoloji Kongresi 2000, Kongre Kitabı:356. 7. Kuçer MA. ve Pehlivan E. Malatya il merkezinde hepatit B seroprevalansı ve etkileyen faktörler Turk J Gastroenterol 2002; 13: 1–5. 8. Dökmetaş İ, Yalçın AN, Bakır M, Poyraz Ö, Elaldı N, Yalman N. Sağlık personelinde hepatit B ve C seroprevalansı. Mikrobiyoloji Bülteni 1995; 29: 278–83. 9. Durmuş G, Erem C, Sönmez M, Mocan Z, Telatar,M, Yanat GC. Trabzon bölgesinde hepatit B virus infeksiyonu seroepidemiyolojisi. Yeni Tıp Derg 1996; 13: 228–231. 10. 10.Kaçmaz B. Ankara ilinde Hepatit B ve Hepatit C İnfeksiyonun seroprevalansı Viral Hepatit Derg 2003; 8: 97–101. 11. Kurt H, Battal İ, Memikoğlu O, Yeşilkaya A, Tekeli E. Ankara Bölgesinde Sağlıklı Bireylerde HAV, HBV, HCV Seropozitifliğinin Yaş ve Cinsiyete Göre Dağılımı. Viral Hepatit Derg 2003; 8: 88–96. 12. Altuntaş Aydın Ö, Kumbasar Karaosmanoğlu H, Kökrek A, Işık ME, Nazlıcan Ö. İstanbul bölgesi kan donörlerinde HbsAg, anti-HCV ve anti-HIV seroprevalansı. Viral Hepatit Derg 2010; 14: 6973. 13. Dursun M, Ertem M, Yılmaz Ş, Günay S, Özeklinci T, Şimşek Z. Prevalence of hepatitis B infection in the southeastern region of Turkey: compari- 82 20. Otağ F, Köksel T. Mersin Ü Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kan Merkezi donörlerinin enfeksiyon etkenleri tarama sonuçlarının değerlendirilmesi VI. Ulusal Viral Hepatit Kongresi 2002, Kongre Kitabı:81. 21. Tiftik N, Ünal T, Kırık PA, Yalçın A. The results of microbiologic screening test in blood donors in Mersin Turkey. XXX. World Congress of International Society of Hemology 2005, Abstract Book:318. 22. Delialioğlu N, Öztürk C, Aslan G. Mersin ilinde HBsAg, anti-HBs, anti-HCV ve anti-HDV seroprevalansı. Viral Hepatit Derg 2001; 3: 416–8. 23. Ökten A. Türkiye’de Kronik Hepatit, Siroz ve Hepatosellüler Karsinoma Etiyolojisi. Güncel Gastroenteroloji 2003;7: 187–191. 24. Hacımustafaoğlu M, Çelebi S, Sadıkoğlu G ve ark. Çocuklarda hepatit B prevalansı. 4. PediatrikGastroenteroloji ve Beslenme Kongresi 2000, Kongre Kitapçığı: 249. 25. Pahsa A, Üzsoy MF, Altunay H, Koçak N, Ekren Y, Çavuşlu Ş. İstanbul’da hepatit B ve C seroprevalanısı. Gülhane Tıp Derg 1999; 41: 325–30. 26. Dündar C, Hamzaçebi H, Topbaş M, Gündüz H, Pekşen Y. Samsun il merkezinde hepatit B infekViral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 Mersin İli Kentsel Bölge ve Kent Merkezine Bağlı Belde-Köy Sağlık Ocağı Bölgesinde Hepatit B ve C Sıklığı siyonu seroprevalansı. Viral Hepatit Derg 2001; 6: 194–197. HBsAg Taraması. Viral Hepatit Derg 2007; 12; 128-32. 27. Demirci M, Arıdoğan BC, Taşkın P, Arda M. Isparta’da değişik yaş gruplarında hepatit B belirleyicilerinin seroprevalansı. Viral Hepatit Derg 2001; 6: 198–200. 34. Dikici N, Ural O. Hepatit B Virüsünün Aile İçi Geçişi. Viral Hepatit Derg 2003; 8: 82–7. 28. Asan A. Denizli’nin hepatit B seroprevalansının değerlendirilmesi. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Tezi 2007, Denizli. 29. Demirtürk N, Demirdal T, Toprak D, Altindiş M, Aktepe OC. Hepatitis B and C virus in WestCentral Turkey: Seroprevalence in healthy individuals admitted to a university hospital for routine health checks. Turk J Gastroenterol 2006; 17 (4): 267–72. 30. Erden S, Büyüköztürk S, Çalangu S, Yilmaz G, Palanduz S, Badur S. A study of serological markers of hepatitis B and C viruses in İstanbul, Turkey. Med Princ Pract 2003; 12: 184–8. 31. Yenen OS, Badur S. Prevalance of antibodies to hepatitis C virus in blood donors and risk groups in Istanbul, Turkey. Eur J Clin Microbiol Infect Dis 1991; 10: 93–4. 32. Ekren Y. İstanbul’da Hepatit B ve Hepatit C seroprevanlası.: Uzmanlık Tezi, 1998, İstanbul. 33. Kayabaş Ü, Bayındır Y, Yoloğlu S, Akdoğan D. Kronik Hepatit B Hastalarının Aile Bireylerinde Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 74-83 35. Erol S, Ozkurt Z, Ertek M, Tasyaran MA. Intrafamilial transmission of hepatitis B virus in the eastern Anatolian region of Turkey. Eur J Gastroenterol Hepatol 2003; 15: 345–9. 36. Karagöz K, Felek S, Kalkan A, Akbulut A, Kılış SS. Hepatit B virusunun horizontal yolla geçişinin araştırılması. Viral Hepatit Derg 1997; 2: 100–5. 37. Sünbül M. HCV enfeksiyonunun epidemiyolojisi ve korunma. Tabak F, Balık İ, Tekeli E (editörler). Viral Hepatit 2007. 1. Baskı. Istanbul: Viral Hepatitle Savaşım Derneği, 2007: 208–19. YAZIŞMA ADRESİ Dr. Özlem KANDEMİR Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı 33079/MERSİN e-mail: [email protected] 83 Gürbüz Y ve ark. Olgu Sunumu Kronik Hepatit C Tedavisini Takiben Gelişen Cilt Bulguları; İki Olgu Sunumu* Yunus GÜRBÜZ1, Emin Ediz TÜTÜNCÜ1, Doğan Barış ÖZTÜRK1, Ayşe BAYLAK2, İrfan ŞENCAN1 1 SB Dışkapı YBEAH Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, 2 SB Dışkapı YBEAH Dermatoloji Kliniği, ANKARA *Bu çalışma daha önce, 2010 yılında Antalya’da düzenlenen X. Ulusal Viral Hepatit Kongresinde poster olarak sunulmuştur. ÖZET Kronik Hepatit C (KHC) tedavisinde bugün için kullanılan pegile-interferon ve ribavirin kombinasyonu ile önemli tedavi başarılarına ulaşılmıştır. Ancak her iki ilaç için de önemli yan etkiler bildirilmiştir. En çok bildirilen yan etkiler grip benzeri yan etkiler iken, anemi, lökopeni, trombositopeni gibi hematolojik yan etkiler de sık sık izlenmektedir. Bunların yanı sıra tiroid fonksiyon bozuklukları, impotans gibi yan etkiler daha az sıklıkla da olsa bildirilen yan etkilerdir. Cilt bulguları ise oldukça nadir izlenmektedir. Bu yazıda KHC tedavisi sırasında ortaya çıkan biri vitiligo, diğeri hiperpigmentasyonla seyreden iki olgu bildirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kronik Hepatit C, pegile-interferon, ribavirin, vitiligo, hiperpigmentasyon SUMMARY Skin Disease after Chronic Hepatitis C: Two Cases Report Combination of pegylated-interferon and ribavirin has been successful in chronic hepatitis C (CHC) treatment. However, adverse effects are reported in both drugs. Flu like adverse effects are the most reported ones; besides, hematologic adverse effects like anemia, leukopenia, and thrombocytopenia are frequently observed. Despite less frequent, thyroid function disorder and impotence are also reported adverse effects. Moreover, skin diseases are rarely noted adverse effects of CHC treatment. Herein, we present two cases of whom one with vitiligo and the other with hyperpigmentation, those developed during CHC treatment. Keywords: Chronic Hepatitis C, pegylated-interferon, ribavirin, vitiligo, hyperpigmentation GİRİŞ Kronik Hepatit C (KHC) enfeksiyonu tedavisiz doğal seyrine bırakıldığında, bir süre sonra hastaların belirli bir bölümünde siroz, karaciğer yetmezliği ve hepatosellüler karsinom gibi ciddi sonuçları olan bir hastalıktır (1). KHC enfeksiyonunda bugün için kabul görmüş tedavi pegile-interferon, 84 ribavirin kombinasyon tedavisidir. Bu kombinasyon ile önemli klinik başarılar elde edilmeye başlanmıştır (2). Ancak bu ilaçların birçok yan etkileri bildirilmektedir. Bu yan etkiler arasında grip benzeri belirtiler gibi hafif seyirli yan etkiler olabildiği gibi, anemi, trombositopeni ve lökopeni gibi doz ayarlamasına veya tedavinin kesilmesine neden Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 84-87 Kronik Hepatit C Tedavisini Takiben Gelişen Cilt Bulguları; İki Olgu Sunumu olabilecek daha ciddi yan etkiler de olabilmektedir. Cilt bulguları KHC tedavisi esnasında daha nadir olarak rapor edilmiştir ve daha çok lokal injeksiyon bölgesinde izlenen lezyonlardır (3). Bu yazıda bu nadir yan etki olarak rapor edilen vitiligo ve hiperpigmentasyon lezyonları olan iki örnek vaka bildirimi yapılmıştır. OLGU 1 Altmışbeş yaşında erkek hasta, emekli, boş vakitlerinde bahçe ile uğraşıyor. Hastaya KHC enfeksiyonu nedeniyle Ekim 2008’de pegile-interferon alfa 2b 100 mikrogram/gün ve ribavirin 1000 mg/ gün kombinasyon tedavisi başlandı. Tedavinin 6. ayından sonra hastada özellikle alın bölgesinde olmak üzere hipopigmente maküler lezyonlar ortaya çıktı (Resim1). Hastanın dermatolojik muayenesinde, alnında belirgin olmak üzere, verteks ön kısmı, alt göz kapakları ve maksiller bölgelerde, çok sayıda, çapları değişken, hipopigmente maküller saptandı. Deri lezyonlarından alınan punch biyopsi materyalinin histopatolojik incelemesinde; periadneksiyel inflamasyon ve melanin inkontinansı izlendi. Hastaya mevcut bulgularla vitiligo tanısı konuldu. KHC tedavisine devam edilen hastada, tedavi sonunda kalıcı viral yanıt elde edildi. Vitiligo tedavisi ise dermatoloji kliniğince düzenlendi ve tedaviden kısmen fayda gördü. Resim 2.Yüzünde hiperpigmentasyonu olan hasta. ve dördüncü ayda belirgin hale geldi (Resim 2). Tedaviye başladıktan sonra hastada güneşe maruziyette bir artış olmadığı öğrenildi. Hasta hiperpigmentasyon yapan nedenler yönünden endokrin bölümünde araştırıldı ve herhangi bir hormonal bozukluk saptanmadı. Hasta dermatoloji hekimine danışıldı. Dermatoloji kliniğiyle birlikte değerlendirilen hastanın lezyonunun ilaç yan etkisi olduğu belirlendi. KHC tedavisine devam edilen hastada, tedavi sonunda kalıcı viral yanıt elde edildi. Hiperpigmentasyon lezyonu için ise özgül tedavi verilmedi. Şu anda lezyonları kısmen azalsa da devam etmektedir. TARTIŞMA Resim 1. Alın bölgesinde vitiligosu olan hasta OLGU 2 Kırkbeş yaşında erkek hasta, özel bir işyerinde çalışıyor. Hastaya KHC enfeksiyonu nedeniyle Ağustos 2009’da pegile-interferon alfa 2b 120 mikrogram/gün ve ribavirin 1000 mg/gün kombinasyonu başlandı. Hastada tedavinin ikinci ayından itibaren yüzde diffüz hiperpigmentasyon gelişti Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 84-87 KHC tedavisi sırasında birçok yan etki izlenmektedir. Cilt bulguları nispeten daha az izlenmektedir. Cilt bulgularının çoğunluğu lokal enjeksiyon bölgesinde izlenen lezyonlardır ve bu lezyonların yaklaşık %60’ını oluşturmaktadır. Vitiligo ve hiperpigmentasyon daha nadir bildirilen yan etkilerdir (4). Vitiligo, değişik büyüklükte ve sayıda, iyi sınırlı, süt beyazı renkte yamalar şeklinde görülen, melanosit yıkımı ile karakterize kazanılmış bir deri hastalığıdır (5-8). Çok çeşitli araştırmalara rağmen, vitiligonun sebebi hâlâ kesin olarak bilinmemektedir. Genellikle kabul edilen görüş, vitiligonun, melanositlere karşı gelişen otoantikorlar nedeniyle meydana geldiğidir (9). Melanosit yıkımı hücresel 85 Gürbüz Y ve ark. veya humoral immuniteye bağlı gelişebilir (10). Melanositler major histokompatibilite kompleksi klas 1 ve 2 moleküllerini, intrasellüler adezyon molekülü-1 ve vasküler adezyon molekülü-1 gibi adezyon moleküllerini ayrıca da Interlökin-1 (IL1), IL-6, IL-8 gibi sitokinleri ve transforming growth faktör-beta salgılamaktadır. Ayrıca melanositlerin fagositoz yeteneklerinin yanı sıra T hücrelerine antijen ve antijenik peptidlerin sunulmasında da görev alıyor olabilecekleri düşünülmektedir (11). Bu yeni bulgular melanositleri de immun sistem içine çekmekte ve vitiligonun immun sistemle bağlantısına daha çok ağırlık verilmesi gerektiğinin işaretlerini taşımaktadır (12). İnterferonlar antiviral, antitümör ve immunomodulatuar etkileri ile oldukça geniş biyolojik aktiviteye sahip endojen sitokinlerdir. İmmun sistem hücrelerinin büyüme ve farklılaşmasını etkiler. İnterferonun bildirilen çeşitli yan etkilerinden biri dermatolojik yan etkilerdir. Bu ajanın kullanımına bağlı psöriazis, liken planus, pemfigus vulgaris, eritema multiforme, vitiligo gibi etiyopatogenezinde otoimmunitenin rol oynadığı çeşitli dermatolojik hastalıkların geliştiğine dair olgu sunumları mevcuttur (13). KHC tedavisinde izlenen vitiligo olguları daha çok interferon tedavisine bağlanmıştır (3, 10, 14-16). Vitiligo gelişiminde interferonun etki mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Normal melanositleri yıkıma uğratan antimelanosit otoantikorları indükleyebileceği veya sitotoksik T hücrelerini aktive edebileceği düşünülmektedir (17). KHC tedavisi sırasında ciltte izlenebilen hiperpigmentasyon daha nadir izlenmektedir. Daha çok oral mukoza ve dilde izlendiğine dair vaka bildirimleri mevcuttur (18, 19). Hiperpigmentasyonun esas nedeni net olarak bilinmemektedir, fotosensitiviteye sekonder melanin birikimine bağlı olduğu düşünülmektedir (20). Ancak hastamızda güneşe maruziyet öyküsü yoktu. Ayrıca melanin sentezi, melanosit stimüle edici hormon (MSH) tarafından düzenlenmektedir ve interferonların MSH üretimini artırdığı gösterilmiştir (18, 19, 21). Bizim hastamızda da hiperpigmentasyonun sebebi interferon tedavisine bağlı MSH artışı ve buna sekonder olarak melanin pigment artışı neden olmuş olabilir. Sonuç olarak pegile-interferonlar ve ribavirin ile tedavi gören hastalarda çeşitli yan etkilerin yanı sıra hiperpigmentasyon ve vitiligo gibi cilt bulgularına da rastlanabileceği konusu akılda tutulmalı ve hastalar bu konuda tedavi öncesi bilgilendirilmelidir. 86 KAYNAKLAR 1. Kronenberger B, Zeuzem S. Current and future treatment options for HCV. Ann Hepatol 2009; 8: 103-12. 2. Wilkins T, Malcolm JK, Raina D, Schade RR. Hepatitis C: diagnosis and treatment. Am Fam Physician 2010; 81: 1351-7. 3. Arya V, Bansal M, Girard L, Arya S, Valluri A. Vitiligo at Injection Site of PEG-IFN-α 2a in Two Patients with Chronic Hepatitis C: Case Report and Literature Review. Case Rep Dermatol. 2010; 2: 156-64. 4. Veluru C, Atluri D, Chadalavada R, Burns E, Mullen KD. Skin rash during chronic hepatitis C therapy. Gastroenterol Hepatol (N Y) 2010; 6: 323-5. 5. Ortonne JP, Bahadoran P, Fitzpatrick TB, et al. Hypomelanoses and hypermelanoses. Fitzpatrick’s Dermatology in General Medicine. Freedberg IM, Eisen AZ, Wolf K et al. (eds) USA, McGraw-Hill, 2003: 836-81. 6. Baransü O. Pigmentasyon bozuklukları. Dermatoloji. Tüzün Y, Kotoğyan A, Aydemir EH ve ark. (eds) İstanbul, Nobel Tıp Kitabevi, 1994: 557-9. 7. Braun-Falco O, Plewig G, Wolf HH, Burgdorf WHC. Disorders of melanin pigmentation. Dermatology. Berlin, Springer Verlag 2000: 1013-42. 8. Spielvogel RL, Kantor GR. Pigmentary disorders of the skin. Lever’s Histopathology of the Skin. Editor in Chief, Elder D. Ed. Elenitsas R, Jaworsky C, Johnson Jr B. Philadelphia, Lippincott Raven 1997: 619-23. 9. Chang LW, Liranzo M, Bergfeld WF. Cutaneous side effects associated with interferon-alpha therapy: a review. Cutis. 1995; 56: 144. 10. Simsek H, Savas C, Akkiz H, Telatar H. Interferon-induced vitiligo in a patient with chronic viral hepatitis C infection. Dermatology, 1996; 193: 65-6. 11. Oztas P, Polat M, Yalcin B, Gur G, Tamer E, Alli N. Hepatit C Virüs ile İlişkili Deri Hastalıkları. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2007, 27: 136-8. 12. Arıcan Ö. Vitiligo patogenezinde immünitenin rolü. Dermatose 2006; 1: 33-7. 13. Naughton GK. Eisinger M. Bystryn JC: Antibodies to normal human melanocytes in vitiligo. J Exp Med 1983; 158: 246-51. 14. Seckin D, Durusoy C, Sahin S: Concomitant vitiligo and psoriasis in a patient treated with interferon alfa-2a for chronic hepatitis B infection. Pediatr Dermatol 2004; 21: 577-9. 15. Bernstein D, Reddy KR, Jeffers L, Schiff E: Canities and vitiligo complicating interferon therapy for hepatitis C. Am J Gastroenterol 1995; 90: 1176-7. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 84-87 Kronik Hepatit C Tedavisini Takiben Gelişen Cilt Bulguları; İki Olgu Sunumu 16. Tinio P, Hadi S, Al-Ghaithi K, Al-Qari H, Rudikoff D: Segmental vitiligo and hair curling after interferon alpha and ribavirin treatment for hepatitis C. Skinmed 2006; 5: 50-1. 20. Van den Wijngaard R, Wankowicz-Kalinska A, Pals S, Weening J, Das P.. Autoimmune melanocyte destruction in vitiligo. Lab Invest 2001; 81: 1061-7. 17. Abdel-Naser MB, Krüger-Krasagakes S, Krasagakis K, Gollnick H, Abdel-Fattah A, Orfanos CE: Further evidence for involvement of both cell mediated and humoral immunity in generalized vitiligo. Pigment Cell Res 1994; 7: 1-8. 21. Torres HA, Bull L, Arduino RC, Barnett BJ. Tongue hyperpigmentation in a Caucasian patient coinfected with HIV and hepatitis C during peginterferon alfa-2b and ribavirin therapy. Am J Gastroenterol 2007; 102: 1334-5. 18. Gurguta C, Kauer C, Bergholz U, Formann E, Steindl-Munda P, Ferenci P. Tongue and skin hyperpigmentation during PEG-interferon-alpha/ribavirin therapy in dark-skinned non-Caucasian patients with chronic hepatitis C. Am J Gastroenterol. 2006; 101: 197-8. 19. Willems M, Munte K, Vrolijk JM, et al. Hyperpigmentation during interferon-alpha therapy for chronic hepatitis C virus infection. Br J Dermatol. 2003; 149: 390-4. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 84-87 YAZIŞMA ADRESİ Doğan Barış ÖZTÜRK SB Dışkapı YBEAH Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği e-mail: [email protected] 87 Çalışır C ve ark. Olgu Sunumu Nozokomiyal Akut Hepatit C: İki Olgu Sunumu* Celal ÇALIŞIR1, Süda TEKİN KORUK1, Leman KARAAĞAÇ2, Hasan KARSEN1 1 Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, 2 Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, ŞANLIURFA *Bu çalışma 7-11 Kasım 2010 tarihinde Girne/KKTC’de yapılan XXXIV. Türk Mikrobiyoloji Kongresinde poster bildiri olarak sunulmuştur. ÖZET Akut hepatit C, hepatit C virusunun (HCV) yol açtığı yüksek oranda kronikleşebilen, siroz ve karaciğer kanserine neden olan ciddi bir enfeksiyondur. HCV enfeksiyonunda asıl bulaşma parenteral yol ile meydana gelir. Nozokomiyal bulaşmaya hastanelerde kontamine aletlerle yapılan tıbbi işlemler ve uygun olmayan aseptik teknikler neden olabilir. Burada, birisi pegileinterferon alfa ile tedavi edilen diğeri spontan iyileşme ile sonuçlanan iki nozokomiyal akut hepatit C olgusu sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Akut hepatit C, nozokomiyal enfeksiyon, tedavi SUMMARY Nosocomial Acute Hepatitis C: Two Cases Report Acute hepatitis C is a serious infectious disease caused by hepatitis C virus (HCV) and leads chronic liver disease, cirrhosis and hepatocelluler carcinoma. Transmission of HCV primarily occurs through parenteral exposure. Nosocomial transmission occurs due to contaminated medical devices and breaches in aseptic techniques in hospitals. Here, we present two cases with nosocomial acute hepatitis C, of whom one was treated with pegyleinterferon alpha and the other recovered spontaneously. Keywords: Acute hepatitis C, nosocomial infection, treatment GİRİŞ Hepatit C virusu (HCV) Flaviviridae ailesinin Hepacivirus genusuna ait bir RNA virusudur (1). HCV enfeksiyonu prevalansının yaklaşık %2.2-3 arasında olduğu tahmin edilmektedir (2). Ülkemiz dünya haritasında prevalansı %1-1.9 arasında olan ülkeler içerisinde yer almaktadır (3, 4). HCV esas olarak kan ve kan ürünlerinin transfüzyonu 88 ve kontamine iğnelerin kullanılması ile parenteral yolla bulaşır. Gelişmiş ülkelerde intravenöz ilaç kullanımı en önemli bulaş yoludur. Perinatal ve cinsel yolla bulaş ise daha nadir olarak görülür (5). Hastane ve diş tedavi ünitelerinde kullanılan alet ve ekipmanların yetersiz temizlik ve dezenfeksiyonu da önemli bir risk faktörüdür (6, 7). Akut hepatit C enfeksiyonu çoğunlukla asemptomatik Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 88-91 Nozokomiyal Akut Hepatit C: İki Olgu Sunumu seyreder ve %85 kronikleşir (1). Kronikleşme olasılığının yüksek olması nedeniyle akut enfeksiyon varlığında tedavide antiviraller denenmektedir. İnterferonların kullanımı ile yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir (8). Bu yazıda, ilerlemiş tanı yöntemlerine rağmen, birisi pegileinterferon alfa 2a ile tedavi edilen diğeri spontan iyileşme ile sonuçlanan iki nozokomiyal akut hepatit C olgusunun sunulması amaçlanmıştır. OLGU 1 Sıvacılık yapan 41 yaşındaki erkek hastanın yakınmaları 15 gün önce halsizlik, iştahsızlık ile başlamış. Daha sonra idrar renginde koyulaşma ve gözlerinde sararmayı fark etmiş. Öyküsünden, hastanın iki ay önce sıva yapmak için kurduğu iskeleden düştüğü, çenesi ile dişlerinde kırıkların oluştuğu ve bu nedenle çenesine cerrahi girişim uygulandığı öğrenildi. Hastanın özgeçmişinden inaktif kronik hepatit B enfeksiyonu nedeniyle takip edildiği öğrenildi. Aile taramasında özellik yoktu. Başvurunda yapılan fizik muayenesinde cilt ve skleralarında ikter ve alt çene sağında operasyona bağlı skar ve şişlik mevcuttu. Laboratuvar incelemesinde, hemoglobin 15 g/dL, hematokrit %48, lökosit 11200 /mm3, trombosit 372000 /mm3, glukoz 92 mg/dL, aspartat aminotransferaz (AST) 1025 IU/L, alanin aminotransferaz (ALT) 1096 IU/L, gama glutamil transpeptidaz (GGT) 188 IU/L, total/ direk bilirubin 21.1/14.8 mg/dL, C-reaktif protein (CRP) negatif ve tam idrar incelemesinde (+2) bilirubin dışında özellik yoktu. Serolojik incelemede HBsAg pozitif, anti-HBe pozitif, anti-HBc IgM negatif, anti-HAV IgM negatif, anti-HCV pozitif (Architect i2000sr, Abbott, USA) ve anti-HDV negatif olarak tespit edildi. Hastanın HBV DNA sonucu negatif, HCV RNA 4.45x105 IU/mL (Cobas Taqman 48, Roche Diagnostics, Switzerland) olarak bulundu. Rose Bengal lam aglutinasyonu, ANA, AMA, Anti-SM, anti-CMV IgM, anti-toksoplazma IgM negatif idi. Ultrasonografisinde karaciğer parankimi kaba granüler görünümde idi. Hastanede girişim yapılması gibi bir risk faktörünün olması, daha önce inaktif kronik hepatit B nedeniyle takipli olması nedeniyle ve klinik ile laboratuvar olarak değerlendirildiğinde hasta nozokomiyal akut hepatit C enfeksiyonu olarak kabul edildi. Spontan klirens açısından sekiz hafta izlenen hastaya HCV RNA’nın negatifleşmemesi üzerine, pegile interViral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 88-91 feron alfa 2a 180 mcg haftada bir olacak şekilde başlandı. Birinci ayda HCV RNA negatifleşti. Tedavi 24 haftaya tamamlandı. Tedavi sonu ve tedavi sonrası birinci yıl HCV RNA ve HBV DNA değerleri negatif idi ve diğer biyokimyasal değerler normal sınırlarda tespit edildi. OLGU 2 Ev hanımı 55 yaşındaki kadın hastanın yakınmaları 15 gün önce halsizlik, iştahsızlık, dilde tat bozukluğu, karın ağrısı, mide bulantısı ile başlamış. Birkaç gün sonra idrar renginde koyulaşmayı fark etmiş. Öyküsünden, tip 2 diyabeti olan hastaya koroner arter hastalığı nedeniyle 8 hafta önce koroner anjiografi yapıldığı öğrenildi. Ek kronik hastalık ve bitkisel ilaç kullanımı, kan transfüzyon öyküsü yoktu. Aile taramasında özellik yoktu. Fizik muayenede cilt ve skleralar ikterik, batında epigastrik ve sağ üst kadran hassasiyeti dışında özellik yoktu. Laboratuvar olarak hemoglobin 12.8 g/dL, hematokrit %43, lökosit 7024 /mm3, trombosit 189000 /mm3, glukoz 348 mg/dL, AST 913 IU/L, ALT 1677 IU/L, GGT 961 IU/L, total/direk bilirubin 4.9/3.7 mg/dL, CRP 1.7 mg/dL (N: 0.1-0.5), tam idrar incelemesinde (+4) glukoz dışında özellik yoktu. Serolojik incelemede HBsAg, anti-HBc IgM, anti-HAV IgM negatif, anti-HCV pozitif (Architect i2000sr, Abbott, USA) olarak bulundu. HCV RNA 4.7x107 IU/mL (Cobas Taqman 48, Roche Diagnostics, Switzerland) idi. Batın ultrasonografisinde safra kesesinde kalınlaşma dışında özellik yoktu. Hasta girişim öyküsünün olması, o dönemde yapılan serolojik testlerde özellik olmaması, klinik ve laboratuvar olarak destekleyici bulguların olması nedeniyle nozokomiyal akut hepatit C olarak kabul edildi. Spontan viral klirens için sekiz hafta beklendi. Bu süre sonunda yapılan HCV RNA sonucu negatif idi. Diğer biyokimyasal değerleri normal sınırlara geldi. Hastanın altıncı ay HCV RNA’sı halen negatif. TARTIŞMA Akut HCV enfeksiyonu yüksek kronikleşme, siroz ve hepatosellüler kansere dönüşebilme potansiyeli nedeniyle önemli bir enfeksiyon hastalığıdır. Son yıllarda, ortak enjektör kullanımının azalması, transfüzyon ve diğer işlemlerde üniversal önlemlere uyulmasına bağlı insidansında azalma olma- 89 Çalışır C ve ark. sına karşın halen görülmektedir (1). HCV esas olarak kontamine iğnelerin kullanılması ile parenteral yolla bulaşır (5). Hastane ortamında kan ve ürünleri, doku-organ nakilleri esnasında bulaşma bilinen diğer yollardır. Bunun yanında girişimsel işlemleri takiben kullanılan aletlerin dezenfeksiyon ve sterilizasyon ilkelerine dikkat edilmemesi veya ortak kullanılan malzemelere bağlı hastane salgınları bildirilmiştir (9, 10). Sunduğumuz iki olguda da hastanede bulunma ve girişimsel işlem uygulanma öyküsü mevcuttu. Günümüzde dezenfeksiyon ve sterilizasyon yöntemlerinde oldukça fazla mesafe alınmıştır. Buna rağmen olguların görülmesi oldukça kaygı vericidir. Başta viral hepatitler olmak üzere pek çok parenteral yolla bulaşan hastalıkların önemi ve bunlardan korunma yolları sağlık çalışanlarına belirli zamanlarda yapılacak eğitimlerle anlatılmalıdır. Akut HCV olgularının ancak %15-25’inde sarılık gözlenir (11). Akut enfeksiyon genellikle semptomsuzdur, ancak kırgınlık, bulantı, sarılık, batın sağ üst kadranında ağrı ve idrarda renk koyuluğu bulgu veren olgularda gözlenebilir (1). Semptomatik akut viral hepatit olgularının altıda biri HCV’ye bağlıdır. Klinik ve laboratuvar olarak kıyaslandığında hepatit A ve hepatit B’den daha hafif seyirlidir. Olguların büyük kısmı anikterik seyretmesi nedeniyle gözden kaçar (12). Hepatit C enfeksiyonunda inkübasyon süresi ortalama 50 gün (14-120 gün) kadardır (1). Sunduğumuz her iki olguda da mevcut klinik, semptomlarla birlikteydi. Her ikisinde de hastanelerde tanı-tedavi amaçlı girişim yapılmıştı. İnkübasyon dönemi de belirtilen sürelerle uyumluydu. Kuşkusuz bu klinik belirti ve bulgular, tanı olasılığını artıran bir durumdu. Ancak akut hepatit C enfeksiyonunu kronik enfeksiyondan ayırmak oldukça zordur. Riskli temas zamanının tam olarak saptanamaması, akut evrenin süresinin değişken olması ve bu dönemde tanı koyduracak özgül testin olmaması nedeniyle tanı koymak güçleşir. Ayrıca her iki durumda da anti HCV ve HCV RNA pozitiftir. Ancak öykü ve daha önce yapılmış tetkikler ayırıcı tanıda önemlidir (1). Olgularımızdan birisinin kronik hepatit B taşıyıcılığı nedeniyle takipte olması ve HCV serolojisinin önceden bilinmesi, diğerinde ise anjiografi öncesinde bakılan tetkiklerde anormal sonuca rastlanılmaması söz konusu idi. Bu epidemiyolojik öykü ve hastane girişimleri tanımızın akut HCV olmasını desteklemiştir. 90 Akut HCV enfeksiyonunda amaç hepatit C enfeksiyonunun kronikleşmesini engellemektir. Henüz mevcut olan bir aşısı yoktur ve interferon alfa ile erken tedavi bir seçenek olabilir (13). Semptomatik akut hepatit C hastalarının 24 haftalık interferon veya pegileinterferon alfa ile monoterapisi olguların yaklaşık %90’da kronikleşmeyi engellediği belirtilmiştir (8, 13, 14). Ribavirin eklemenin gerekli olmadığı, semptomatik akut hepatit C hastalarında spontan viral temizlenme semptom başlangıcından sonraki ilk 12 hafta içerisinde olabildiği belirtilmiştir (15). Spontan iyileşmenin olguların %10-60’ında (ortalama %25 kadarında) görüldüğü vurgulanmaktadır (5). Bunun yanında saptanabilirse asemptomatik olguların hemen tedavi edilmesi gerekliliği belirtilmektedir (16).Tedaviye daha geç başlama kalıcı viral yanıt oranını azaltır. Semptom başlangıcından ortalama 27 gün sonra ve 76 gün sonra başlanan gruplar karşılaştırıldığında etkinlik %89’dan %71’e düşmektedir (8). Görüldüğü gibi akut hepatit C enfeksiyonunun tedavisi konusunda bir rehber yoktur. Öneriler daha çok çalışma sonuçları üzerinden yapılmaktadır. Bu verilerden yola çıkarak sunduğumuz iki semptomatik akut hepatit C olgusu, spontan viral klirens açısından sekiz hafta tedavisiz takip edildi. İlk olguya HCV RNA pozitifliğinin devam etmesi üzerine pegile-interferon alfa-2a 180 mcg başlandı ve HCV RNA negatifliği birinci ayda görüldü. Erken yanıt alındı, önerilere dayalı olarak tedavi 24 haftaya tamamlandı. Daha önce inaktif kronik hepatit B olan bu olgumuzda akut hepatit C, süperenfeksiyon olarak gelişti. Akut HCV enfeksiyonunda fulminan hepatit nadirken, HBV ile birlikte fulminan seyrin arttığı bilinmektedir (17). Diğer olgunun takiplerinde, sekizinci haftada bakılan HCV RNA negatif ve aminotransferazları normal olduğundan, tedavi verilmedi. Böylece gereksiz ilaç yan etkileri ve tedavi maliyeti gibi diğer ek sorunların da önüne geçilmiş oldu. Sonuç olarak bilimsel ve teknolojik gelişmelere rağmen asepsi ve antisepsi uygulamalarında yetersizlikler nedeniyle hastane kaynaklı enfeksiyonlar halen sorun olmaya devam etmektedir. Kronikleşme eğiliminin yüksek olması nedeniyle semptomlu akut hepatit C’li hastalar tedavi edilmeli ancak spontan viral temizlenme ihtimaline şans verilmelidir. Asemptomatik ya da spontan iyileşme şansı beklenmeyen hastalarda ise mümkün olan en kısa zamanda tedavi başlanmalıdır. Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 88-91 Nozokomiyal Akut Hepatit C: İki Olgu Sunumu KAYNAKLAR 1. Thomas DL, Ray SC; Hepatitis C. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds); Principles and Practice of Infectious Diseases, 7th edition, Philadelphia, Churchill Livingstone, 2010: 2157-86. 2. Lavanchy D. The global burden of hepatitis C. Liver Int 2009; 29 Suppl 1: 74-81. 3. Shepard CW, Finelli L, Alter MJ. Global epidemiology of hepatitis C virus infection. Lancet Infect Dis 2005; 5: 558-67. 4. Hepatitis C-global prevalance (update). Wkly Epidemiol Rec 2000; 75: 18-9. 5. Caruntu FA, Benea L. Acute hepatitis C virus infection: Diagnosis, pathogenesis, treatment. J Gastrointestin Liver Dis 2006; 15: 249-256. 6. Barut HŞ, Günal Ö. Dünyada ve Ülkemizde Hepatit C Epidemiyolojisi. Klimik Dergisi 2009; 22: 38-43. 7. Yıldırım B, Tahan V, Ozaras R, et al. Hepatitis C virus risk factors in the Turkish community. Dig Dis Sci 2005; 50: 2352-5. 8. Wiegand J, Buggisch P, Boecher W, et al, Early monotheraphy with pegylated interferon alpha2b for acute hepatitis C infection: the HEP-NET acute-HCV-II study. Hepatology 2006; 43: 250-6. 9. Grethe S, Gemsa F, Monazahian M, Böhme I, Uy A, Thomssen R. Molecular epidemiology of an outbreak of HCV in a hemodialysis unit: direct sequencing of HCV-HVR1 as an appropriate tool for phylogenetic analysis. J Med Virol 2000; 60: 152-8. 10. Krause G, Trepka MJ, Whisenhunt RS, et al. Nosocomial transmission of hepatitis C virus associated with the use of multidose saline vials. Infect Control Hosp Epidemiol 2003; 24: 122-7. 11. Andreone P, Caraceni P,Grazi GL, et al. Lamivu- Viral Hepatit Dergisi 2011; 17(2): 88-91 dine treatment for acute hepatitis B after liver transplantation. J Hepatol 1998; 29: 985-9. 12. Akhan S. Hepatit C virusu. Topçu AW, Söyletir G, Doğanay M (eds), Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi, 3.baskı, İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2008: 1911-29. 13. Santantonio T, Fasano M, Sinisi E, et al. Efficacy of a 24-week course of PEG-interferon alpha-2b monotherapy in patients with acute hepatitis C after failure of spontaneous clearance. J Hepatol 2005; 42: 329-33. 14. Broers B, Helbling B, Francois A, et al. Barriers to interferon-alfa therapy are higher in intravenous drug users than in other patients with acute hepatitis C. J Hepatol 2005; 42: 323-8. 15. Gerlach JT, Diepolder HM, Zachoval R, et al. Acute hepatitis C: high rate of both spontaneous and treatment- induced viral clearance. Gastroenterology 2003; 125: 80-8. 16. Cornberg M, Manns MP, Wedemeyer H. Therapy of acute hepatitis C. In; Mauss S, Berg T, Rockstroh J, Sarrazin C, Wedemeyer H (eds). Hepatology-A clinical Textbook. 2nd edition. Dusseldorf, 2010: 171-2. 17. Chu CM, Yeh CT, Liaw YF. Fulminant hepatic failure in acute hepatitis C: Increased risk in chronic carriers of hepatitis B virus. Gut 1999; 45: 613-7. YAZIŞMA ADRESİ Dr. Celal ÇALIŞIR Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Yenişehir Yerleşkesi, ŞANLIURFA e-mail: [email protected] 91
Benzer belgeler
from ejbms.org
(AST) ve laktat dehidrogenaz (LDH) fonksiyondan
çok özgül olmayan hücre hasarı ve/ veya nekrozunu yansıtan enzim testleridir ve yükseklikleri birçok etiyolojiye bağlı olabilmektedir.
Karaciğer hast...
VHSD-II. Viral Hepatit Tanı ve Tedavi Rehberi
hepatit B (HBV) enfeksiyonu (%51) olarak saptandı. Bunu sırasıyla akut hepatit A (HAV) enfeksiyonu (%30),
akut hepatit C (HCV) enfeksiyonu (%1), delta ko-enfeksiyonu (%1) ve HAV+HBV ko-enfeksiyonla...