DİYABET CERRAHİSİ NEDİR?
Transkript
DİYABET CERRAHİSİ NEDİR?
BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI Bariatrik ameliyatlar sadece kilo kaybı sağlayarak fiziksel değişim sağlamazlar, asıl önemli olan kilo kaybı sonrası vücudumuz için bu 7 önemli yarardır! 1- Tip 2 Diyabetin uzun süreli gerilemesi! Kısa süre önce yapılan bir Cleveland Klinik çalışması bariatrik ameliyatın kontrol altına alınması zor Tip 2 diyabetin uzun vadeli gerilemesine sebep olduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın sonuçları bariatrik ameliyatların Tip 2 diyabeti olan obez hastalar için son derece etkili olduğunu, ameliyat sonrası hastaların insülin ve ilgili ilaçları kullanmadıklarını ve/veya ilaç dozlarında ciddi azalma olduğunu göstermiştir. 2- Kalp ve Damar sağlığında düzelme! Bariatrik ameliyatların kişinin koroner kalp hastalığı, felç ve periferik kalp hastalığı riskini azalttığı tespit edilmiştir. Tansiyon ve kolesterol seviyeleri ameliyattan sonra normale dönebilir, veya normale yaklaşabilir, bu riskler azalır ve genel olarak sağlık düzelir. 3- Depresyondan kurtulma! Çoğu obez kişi olumsuz vücut görüntüsü ve sosyal aşağılanma sebebiyle depresyon semptomları yaşamaktadır. Önemli ölçüde aşırı kiloları olan gençler, hoşlanacakları aktivitelere katılmada güçlük çektikleri için, sosyal yönden soyutlanarak depresyona girebilirler. Fazla kiloları vermenin bu hastalarda duygusal sağlığı da iyileştirdiği tespit edilmiştir. 4- Engelleyici uyku apnesini ortadan kaldırma! Obez kişiler yüksek oranda uyku apnesi ile mücadele etmek zorundadırlar. Bariatrik ameliyat sonrası normal kilo aralığı elde etmek ve bunu sürdürmek, genellikle uyku apnesi olan kişilerin gece yatarken yüksek oranda bir CPAP makinesi kullanmayı bırakmasını sağlamaktadır. 5- Eklem ağrılarını ortadan kaldırma! Fazla kiloyu sürekli taşımak, ağırlığı taşıyan eklemlerinize çok fazla baskı yaparak genellikle kronik ağrıya ve eklemlerde hasara sebep olur. Bariatrik ameliyattan sonra meydana gelen önemli ölçüde ve sürdürülen kilo kaybı eklemler üzerindeki baskıyı kaldırır, hastalar ağrı kesici ilaçlar kullanmayı bırakır ve daha fazla hareketliliğin tadını çıkarır. 6- Doğurganlıkta artış! Bariatrik ameliyatlar çocuk doğurma yıllarında doğurganlıkta da iyileşme sağlar. Çocuk sahibi olamayan bir çok kadın, ameliyat sonrası tedavi görmeksizin gebe kalımında artış olduğu tespit edilmiştir. 7- Diğer tıbbi hastalıkları ortadan kaldırma! Bariatrik ameliyatlar metabolik sendromu, hamilelikte oluşabilen komplikasyonları, karaciğer yağlanmasını ve çok daha fazla rahatsızlığı ortadan kaldırır. Ülkemizde endişe verici bir hızla artan obezite ve ilgili sağlık sorunları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Hiç kuşkusuz bariatrik ameliyatlar aşırı kilolu insanlar için sürdürülebilir bir rahatlama sağlamak için güçlü bir aracı temsil etmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar göstermektedir ki bariatrik ameliyatlar çok güvenlidir ve bilgi sahibi ve tecrübeli bir ekip tarafından yapıldığı zaman, diz veya safra kesesi ameliyatından daha fazla riski yoktur. Bariatrik ameliyat geçirecek kişilerin tecrübeli bir bariatrik cerrah, bariatrik beslenme uzmanı, psikiyatrist/psikolog ve takiplerinin kontrolünü sağlayan tecrübeli bir koordinatörden oluşan tecrübeli bir ekip tarafından destekleniyor olması başarı şansını artırmaktadır. Prof. Dr. Halil Coşkun DİYABET CERRAHİSİ NEDİR? NE DEĞİLDİR? Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de obezite cerrahisi hızlı bir artış gösteriyor. Elde edilen son verilere göre dünyada her yıl yaklaşık 500 bin ameliyat yapılır duruma geldi, bu ameliyatların yaklaşık 300 bin nini ABD, geri kalanını ise diğer dünya ülkeleri yapıyor, ülkemizde de net veriler olmamakla birlikte yıllık 12-15 bin ameliyat sayısını erişmiş bulunuyoruz. Bununla birlikte Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 1980’li yıllarda dünyada 108 milyon insan diyabetli iken, 2014 yılında bu sayı 500 milyon dolayına ulaştı. Bu sayının yaklaşık %90’nını Tip2 Diyabetli hastalar oluşturuyor. Obezite oranı arttıkça Tip2 Diyabetli hasta sayısıda artıyor, çünkü Tip2 Diyabetli hastaların %90’ı obezite grubunda bulunuyor. Beni tanıyan meslektaşlarımın büyük kısmı uzun yıllardır obezite cerrahisi ile ilgilendiğimi bilirler (Genel Cerrahi Uzmanlık Tezi; İstanbul Tıp Fak. Genel Cerrahi ABD, 1999, Tez Yayınlama; Coşkun, H., A.Bozbora, Y.Erbil, S.Özarmağan ve Y.Orhan, “Morbid Obezite Cerrahisinde Ayarlanabilir Silikon Mide Bandı Uygulamalarımızın Sonuçları”, Ulusal Cerrahi Dergisi, 18, 31-37, 2002). Obezite cerrahisi diyorum çünkü bu yıllarda Metabolik Cerrahi veya Diyabet Cerrahisi kavramı yoktu. Oysa bu işle uğraşan cerrahlar biliyordu ki obezite ameliyatlarından sonra bir çok hastamızın Tip2 Diyabetlerin de ciddi düzelmeler görüyorduk. Yani obezite ameliyatları sadece zayıflama sağlamıyor, kilo vermeden bağımsız başta Tip2 Diyabet olmak üzere bir çok metabolik hastalığın da gerilemesine hatta tamamen düzelmesine neden oluyordu. Tüm bu verilerin bir araya gelmesi sonucunda 2007 yılında American Society for Bariatric Surgery (ASBS) ve International Fedaration for the Surgery of Obesity (IFSO) elde edilen sonuçların neticesinde isim değişikliğine giderek, ASMBS (American Society for Metabolic and Bariatric Surgery), IFSO ise isminin sonuna “Metabolic Disorders” ekini alarak yapılan ameliyatların artık sadece tek başına kilo kaybı ameliyatı olmadığını, hala araştırmaları devam etmekle birlikte başta Tip2 Diyabet olmak üzere “Metabolik Hastalıkları” düzelten bir cerrahi olduğunu onaylamış oldu. İşte bu tarihten itibaren işler biraz karmaşık bir durum almaya başladı. Çünkü bir grup araştırmacı özellikle tüm Tip2 Diyabeti bulunan hastaları bu ameliyat ile tedavi etmenin uygun olup olamayacağını sorgulamaya başladı. Aslında konuyla ilgili olarak tıbbi litaretür de ilk kez Pories WJ ve ark. Ann Surg 1992 yılında Is type II diabetes mellitus (NIDDM) a surgical disease? http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1242519/pdf/annsur g00088-0109.pdf yapmış oldukları çalışmada morbid obez+Tip2 Diyabetli hastalarda Gastrik Bypass ameliyatının olumlu etkilerini yayınlamışlardı ancak kişisel düşüncem o dönemde çok fazla bir etki uyandırmamıştı. Diyabet Cerrahisini bu kadar gündeme getiren asıl kişi ise Prof. Dr. Francesco Rubino oldu, kendisi gerçekten bu alanda ciddi akademik çalışmalar yaparak obezite ameliyatlarının Tip2 diyabet üzerinde nasıl düzelme meydana getirdiğini açıklığa kavuşturmaya çalıştı. Bu gün hala dünyada bu alanın önderliğini yapmaya devam etmektedir. Kendisi ve bu alanda çalışmalar yapan bir çok araştırmacı ile birlikte ilk kez 2007 yılının sonunda İtalya, Roma da 1. Diyabet Cerrahi Zirvesini, 2011 yılında ise ABD, New York da 2. Diyabet Cerrahi Zirvesini yaparak akademik dünyayı bir araya getirdi. En son olarak da 2015 yılında İngiltere, Londra da 3. Diyabet Cerrahi Zirvesini (http://www.wcitt2d.org) gerçekleştirerek tüm veriler bir araya toparlanarak 2016 yılı içerisinde Diabetes Care dergisinde bu alanla ilgili bir konsensus raporu yayınlandı. Raporun tüm detaylarına http://care.diabetesjournals.org/content/diacare/39/6/861.full .pdf linkinden ulaşabilirsiniz. Yapılan son 2 toplantıya bende katılarak çalışmaları yakından takip etme imkanı buldum. 2012 yılında Diyabet Cerrahisinin detaylarını ve güncel çalışmaları takip edebilmek amacıyla F. Rubino nun o dönemde çalıştığı merkez olan ABD, Cornell Medical Center Diabetes Surgery Dept. da kendisiyle belli bir süre çalışma imkanı yakaladım. Temelde şunu söyleyebilirim ki Tip2 Diyabet için yapılan özel bir ameliyat şekli yoktu, halada yok maalesef, yapılan ameliyatlar obezite ameliyatlarının kendisi, tüm obezite ameliyatları belli oranda Tip2 Diyabetin düzelmesini sağlıyor. Ama buna rağmen günümüzde Obezite ve Diyabet Cerrahisi diye bir kavram gündeme geldi ve bende bunu 2012 yılından itibaren hem web sitelerimde hem de sosyal medya alanlarında kullanmaya başladım. Ancak şunu da itiraf etmeliyim ki, pekte doğru bir kullanım yapmamışım, nitekim son dönemde bu kavramdan vazgeçerek “Obezite ve Metabolik Cerrahi” kavramına tekrar geri dönüş yaptım. Bunun nedenlerini aşağıda maddeler halinde açıklayacağım; 1Yukarıda linkini verdiğim Diabetes Care de yayınlanan makale bugün için 45 tıbbi organizasyonun onayladığı ve Tip2 Diyabet in cerrahi tedavisi ile ilgili güncel bilimsel verileri içermektedir ve bizler bu çıkarımlara etik değerlerimiz gereği uymak zorundayız. 2Diabetes Care de yayınlanan makalede Diyabetin tedavisi için geçen ameliyat tipleri Gastrik Bypass, Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide), Duedonal Switch ve Mide Bandı (Kelepçe) dan oluşmaktadır, başka bir özel ameliyat tarifi yapılmamaktadır. 3Diyabet Cerrahisi kavramı bugün için obez (VKİ>30 kg/m2) bireyler için geçerlidir, hiç bir şekilde normal kilolu hastalara uygulanması söz konusu değildir. 4VKİ 30-35 kg/m2 olan Class 1 obez grup için eğer diyabet medikal tedavi ile kontrol altındaysa cerrahi tedavi gene önerilmemektedir (detaylar için makalenin kendisini incelemenizi öneririm). 5Obezite ameliyatında uygulanan cerrahi yöntemler Tip2 Diyabeti %60-90 oranında tedavi etmektedir ancak her yöntem herkes de aynı etkiyi göstermemektedir, burada diyabetin süresi, diyabete bağlı komplikasyonların oluşup oluşmadığı, diyabetin kontrol altında olup olmadığı gibi bir çok değişken faktör rol oynamaktadır. 6- Yukarıda da belirttiğim gibi tek başına Diyabet Cerrahisi kavramını doğru bulmuyorum çünkü yapılan ameliyatlar sadece diyabeti değil diğer metabolik hastalıkları da ciddi oranda düzeltmektedir. Dolayısıyla yarın bir gün bir meslektaşım çıkıpta ben “Hipertansiyon Cerrahisi” yapıyorum derse, söyleyecek bir lafımız olamaz! Söylediğine yanlıştır diyecek hiç bir verimiz bulunmamaktadır çünkü obezite ameliyatları hipertansiyonu %50-85 oranında tedavi etmektedir. Şimdi bana sorabilirsiniz bu yazıyı neden yazma ihtiyacı hissettin diye! Son dönemde maalesef bir çok meslektaşımız ve hatta hastanelerimiz Diyabetin farklı bir şekilde tedavi etmekte olduklarını vurgulayan haberler ile gündeme gelmektedirler. Hele ki Diyabeti bitiriyoruz!, İnsülin iğnelerini kaldırıp atın! vs benzetmeli çıkarımlar son derece tehlikeli ve gereksiz sorunlarla karşılaşmamıza neden olabilir. Bugün için ülkemizde Sağlık Bakanlığı, SGK ve TTB bünyesinde diyabetin cerrahi tedavisine yönelik tariflenmiş hiç bir özel ameliyat tipi bulunmamaktadır. Uzun yıllardır bu alanda çalışmalar yapan, bir çok merkezde bir çok otör ile çalışmış birisi olarak “Diyabet Cerrahisi” kavramının yerine “Metabolik Cerrahi” kavramının kullanılmasını öneriyorum. Tabiki bu bir öneri, kimseyi buna zorlayamam ancak kendilerini özellikle Obezite ve Diyabet Cerrahı olarak tanımlayan meslektaşlarımın olası etik ve hukuki sorunlarda karşılaşacakları problemlere karşı dikkatlerini çekmeyi bir hekim olarak görev biliyorum. Prof. Dr. Halil COŞKUN Gastrik Bypass Ameliyatını Takiben Kilo Kaybının Mekanizması Gastrik Bypass (GB) ameliyatı sonrası mide hacmi küçüldüğü için hastaların daha çabuk doyup daha az yemek yediği bilinen bir gerçektir. GB’nin başarılı olmasının sebebi olarak en sık söz edilen iki mekanizma; 1. Malabsorpsiyon (gıda emiliminin azalması) 2. Dumping sendromu dur. Klinik açıdan önem taşıyan ve dışkıdaki yağ miktarının artması ile karakterize olan Malabsorpsiyon, standart GB sonrası görülmemektedir. Dumping sendromu (bulantı, şişkinlik, kolik tarzı ağrı, ishal, baş dönmesi , terleme ve çarpıntı) tipik olarak yüksek karbohidratlı yemekler sonrası bazı hastalarda görülmektedir. Bu oluşan etkilerden dolayı bu sendrom hastalarda şeker gibi şişmanlatıcı yiyeceklere karşı negatif bir yaklaşım oluşturmaktadır. GB sonrası gelişen Ghrelin sekresyonundaki bozulmanın iştahsızlık gelişiminde etkili olabileceği belirtilmektedir. Ghrelin enterik bir peptit olup bilinen ve dolaşıma katılan tek oreksijinen dir (iştah açıcı). Endojen seviyeleri yemek öncesi artıp, yemek sonrası azalmaktadır. Ghrelin genel olarak mideden ve az bir kısım da duodenumdan üretilir. Bu iki bölgede GB sonrası bypass edilir. Yenilen yemek Ghrelin salgılanmasındaki başlıca tetikleyici olduğu için ve bu yemeğin GB sonrası mide ve duodenuma temas edemiyor olması bu ameliyatın Ghrelin salgılanmasını bozduğu hipotezinin doğruluğunu kuvetlendirmektedir. 24 saatlik Ghrelin düzeylerinin araştırıldığı bir çalışmada; 1.5 sene önce GB yapılan hastaların değerlerinde, zayıf hastalara oranla %77 oranında azalma ve obez kontrol grubuna göre %72 oranında daha az salgılandığı görülmüştür. Gastrik Bypass’ın Anti-Diyabetik Etkileri GB tarafından en dramatik şekilde iyileşme gösteren obeziteye ilişkin yandaş hastalık Tip 2 Diabetes Mellitus’dur (DM). Diyabet hastalarının %82-98 oranında hastalıklarının tam olarak iyileşme gösterdiği belirtilmiştir. Yaklaşık 5.5 yıl süren, bozulmuş glukoz toleransı olan obez hastaların prospektif bir çalışmasında, obezite ameliyatlarının diyabetin ilerleme oranını 30 kattan fazla azaltığı gösterilmiştir. Böylece, GB geleneksel olarak progresif ve amansız bir hastalık olarak kabul edilen diyabeti tersine çevirmekte büyük ölçüde efektif olduğu görülmüştür. GB ameliyatı sonrası önemli derecede kilo veren hastaların Adiponektin seviyelerinde ve kas insülin-reseptör konsantrasyonunda artış, buna ek olarak da lipidler ve yağlı acyl-Coenzim A moleküllerde azalma (insülin direncini neden olan moleküller) gösterilmiştir. GB indüklenmiş kilo kaybından sonra, minimal modellemeyle ölçülen insülin duyarlılığını yaklaşık 4-5 kata kadar artmıştır. Diyabetin azalması insülin duyarlılığında artış etkisi iyi bilinen kilo kaybına bağlanabilir, böylece glikoz toksisitesi ve lipotoksisitesi azaltılır ve hücre fonksiyonu iyileştirilir. GB’nin insulin salgılanması etkisini düzeltmesinden sonra barsak hormonlarında olumlu değişiklikler oluşturur. Ghrelin ameliyat sonrası azalma ihtimali olan bir hormondur, Ghrelin’nin uyarılması insanlarda Ghreline bağlı indüklenmiş hiperglisemi yaratmasına rağmen, insülin seviyelerini bastırır. Glukagon Like Peptide-1 (GLP-1) hormonu ve Glukoz Bağımlı İnsülinotropik Peptide (GIP) enteral besinlere karşın insülin sekrasyonunu stimule eden klasik incretinlerdir. GB sonrası, mideye inen besinler, üstbarsağın bir bölümünü atlayarak son barsağa daha kolayca ulaşır. GB sonrası son barsaktan besinlerin daha büyük postprandiyal bolusu GLP-1 seviyelerini yükseltmektedir. Peptide YY (PYY) insanlarda yemek yemeyi ve vucut ağırlığını azaltığı gösterilmiştir. Bu da bir son barsak hormonu olduğu için, seviyeleri, GB den sonra, özellikle yemek yenildikten sonra artmaktadır ve buda kilo kaybına yardımcı olduğu düşünülmektedir. Özetle; GB sonrası kilo kaybına ve iyileştirilmiş glukoz toleransını açıklayabilen mekanizmalar; 1. Erken doyma, küçük yemek porsiyonlarına ve negative şartlandırmaya sebep veren mide hacim küçülmesi 2. Tam olarak belirlenemeyen mekanizmalardan dolayı, Ghrelin sekresyonunun bozulması ve hafif malabsorsiyon yaratan üst barsağın bypassı 3. PYY ve GLP-1’nin salınımının artması ve besinlerin alt barsağa ulaşımının hızlandırılması 4. Konsantre karbohidratların alınmasından dolayı Dumping sendromunun oluşumu bazı insanlardaki kilo kaybına katkıda bulunur. Doç. Dr. Halil Coşkun GASTRİK BYPASS TİPLERİ NELERDİR? FARKI NEDİR? http://www.youtube.com/watch?v=cYwAZVeawJA METABOLİK CERRAHİ KAVRAMI VE GELİŞİMİ NEDİR? Obezite Cerrahisinin Morbid Obezite ve bununla ilgili durumlarda en etkin ve en uzun süreli tedavi yöntemi olduğu bilinmektedir. Ancak günümüzde giderek artan veriler bu yöntemin Tip 2 diyabet, hipertansiyon, yüksek kolesterol, nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı ve obstrüktif uyku apne gibi farklı metabolik hastalıklar ve durumlar için mevcut en etkili tedavi yöntemlerinden biri olduğunu düşündürmektedir. UCSF-Fresno cerrahi bölümü profesörlerinden ve yeni adıyla American Society for Metabolic & Bariatric Surgery (ASMBS) (Amerikan Metabolik ve Bariatrik Cerrahi Derneği) başkanı Dr. Kelvin Higa “Ciddi obezite için uygulanan cerrahi kilo kaybının ötesinde yarar sağlamaktadır. Bu cerrahi çoğu hastada Tip 2 diyabet ve diğer hayatı tehdit edici hastalıklarda ciddi iyileşme ya da tam remisyona neden olmaktadır. Derneğin yeni ismi ve misyonu cerrahinin genişleyen ve evrimleşen yönünü yansıtmaktadır” dedi. “İnsanlar genellikle cerrahiyi diyabet veya yüksek tansiyonun tedavisi olarak düşünmemektedir, ancak aslında öyledir ve biz bu hastalıklara yaklaşımda metabolik cerrahinin rolünün giderek artmasını beklemekteyiz.” ASMBS daha önce American Society for Bariatric Surgery [Amerikan Bariatrik (Obezite) Derneği] olarak bilinmekteydi. İsim değişikliği derneğin kuruluşundan yaklaşık 25 yıl sonra gerçekleşti. Derneğin cerrahlar, hemşireler, bariatrisyenler, psikologlar, diyetisyenler ve diğer sağlık personelini içeren yaklaşık 3000 üyesi bulunmaktadır.;Metabolizma vücudun gıdaları hücresel düzeyde enerjiye dönüştürme işlemidir. En sık görülen metabolik hastalık Tip 2 diyabettir, vücutta insülin eksikliği veya üretilen insüline vücudun cevap verememesine bağlı olarak kan şekerinin yeterince regüle veya metabolize edilemediği durumlarda ortaya çıkar. American Diabetes Association (Amerikan Diyabet Birliği)’a göre ABD’de yaklaşık 21 milyon kişide Tip 2 diyabet ve 54 milyon kişide diyabet başlangıcı (pre-diyabet) bulunmaktadır.;Vücut yağının artması metabolik hastalıklar için riski arttırmaktadır. CDC National Center for Health Statistics tarafından yürütülen National Health and Nutrition Examination Survey 1999-2002 NHANES’e göre diyabetik hastaların yarısından fazlasında (%51) Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 30 veya üzerinde iken, VKİ 35 ve üzerinde olanların yaklaşık yüzde 80’inde bir ya da daha fazla metabolik hastalık bulunmaktadır. Yeni çalışmalar metabolik cerrahinin insülin rezistansını ve sekresyonunu, muhtemelen gastrointestinal hormonal değişikliklere bağlı olarak, kilo kaybından bağımsız mekanizmalar ile düzeltebileceğini öne sürmektedir. Birçok hastada metabolik cerrahiyi takip eden günler içerisinde, anlamlı kilo kaybı oluşmasından uzun süre önce, Tip 2 diyabet tam remisyona girmektedir. Bu bilgiler metabolik cerrahinin normal kiloda ya da hafif kilolu diabetik bireyler için uygun olabileceği fikrini doğurmuştur.; East Carolina Üniversitesi’nde cerrahi ve biyokimya profesörü olan ASMBS’nin eski başkanı Dr. Walter Pories obezite cerrahisinin Tip 2 diyabet üzerindeki etkilerini inceleyerek 1992 yılında Annals of Surgery’de çığır açan yayınını bildirdi. Yayın “Tip II Diabetes Mellitus (NIDDM) Cerrahi Bir Hastalıkmıdır?” başlığı ile gastrik bypass sonrası Tip 2 Diyabetin remisyonunu bildirmekteydi.;Obezite Cerrahi merkezlerini mükemmellik açısından denetleyen, kar amacı olmayan bir kuruluş olan Surgical Review Cooperation başkanı Dr. Pories “ Yirmibeş yıl önce cerrahinin Tip 2 diyabet üzerindeki küratif etkisi ile büyülenmiştik” dedi. “Günümüzde ise cerrahi geçiren hastalar için ana nedenlerden biri ve metabolik cerrahide yapılan yeni araştırmalar sayesinde ciddi ilerlemeler sağlanacağından eminim.”;Metabolik ve Obezite Cerrahisinde yürütülen araştırmaların çoğu 45 kilogram ve üzeri kilo fazlası (VKİ 40 veya üzeri) veya 35 kilogram ve üzeri kilo fazlası (VKİ 35 ve üzeri) ile birlikte obezite ile ilişkili Tip 2 diyabet gibi ek hastalığı olan morbid obez hastalar ile sınırlanmaktadır.;Journal of the American Medical Association (JAMA)’da 2004 yılında yayınlanan ve dönüm noktası olarak kabul edilen çalışmaya göre, obezite cerrahisi hastaları aşağıdaki metabolik durumlarda düzelme göstermektedirler:; · Hastaların %76.8’sında Tip 2 diyabet remisyonu ve %86’sında ciddi düzelme sağlandı.· Hastaların %61.7’sinde hipertansiyon elimine edildi ve %78.5’inde ciddi düzelme sağlandı. · Hastaların düşürüldü. %70’inden fazlasında yüksek kolesterol · Hastaların %85.7’sinde uyku apne elimine edildi.; Benzer şekilde eklem hastalıkları, astım ve infertilite ya tamamen iyileşti ya da ciddi ölçüde düzeldi. Çalışma cerrahi hastalarının fazla kilolarının %62 ile %75’ini kaybettiklerini gösterdi.; Bu yılın başlarında, 25 uluslararası tıbbi organizasyon ile ASMBS, ADA, NAASO-Obezite Derneği ve The European Association for the Study of Diabetes (EASD) dahil olmak üzere diyabet ve metabolik hastalıklar konusunda önde gelen 60 kadar uzman, gastrointestinal ameliyatların diyabet üzerine etkileri ile ilgili tıbbi verileri değerlendirmek üzere Roma- İtalya’da bir konsensus toplantısı gerçekleştirdi. Grubun Tip 2 diyabet tedavisinde metabolik cerrahinin yeri ile ilgili bulgularını yıl sonunda açıklaması beklenmektedir.; ASMBS’nin bir önceki başkanı, Cleveland Kliniği Bariatric (Obezite) ve Metabolik Enstitüsü yöneticisi ve Roma toplantısının organizatörlerinden biri olan Prof. Dr. Philip Schauer “Kanıtlar yaygın. Çoğu çalışma uygun hastalarda göreceli olarak düşük oranda risk ile uygulanan ameliyatların sonrasında Tip 2 diyabette önleme, düzelme veya remisyon sağlandığını göstermektedir” dedi. “Metabolik Cerrahi, obezite ve diyabet epidemik ikizleri ile savaşmak için anahtar rol oynayabilir, ve bu cerrahi giderek daha güvenli hale gelmektedir”.; Agency for Healthcare Research and Quality (AHRQ) tarafından yapılmış yeni bir çalışmaya göre, obezite cerrahisi ile ilişkili mortalite 1998’de yüzde 0.89 düzeyinden 2004’te yüzde 0.19’a düşerek çarpıcı bir oran ile (%78.7) azalmıştır. 2004’te Annals of Surgery’de yayınlanan bir çalışmaya göre morbid obezitenin mortalitesi obezite veya cerrahinin kullanılması ile %89 azalmıştır.; metabolik ASMBS 2006 yılında ABD’de tahminen 177.600 kişinin obezite cerrahisi geçirdiğini bildirdi. Cerrahi kriterlerini dolduran hastaların yüzde birinden azı ameliyat olmaktadır. ABD’de 15 milyon ya da 50’de 1 yetişkinde morbid obezite bulunmaktadır ki bunlar Tip 2 diyabet, kalp hastalığı, uyku apne, hipertansiyon, astım, kanser, eklem sorunları ve infertilite dahil 30’u aşkın diğer hastalık durumu ile ilişkilidir. Obezitenin sağlık sistemi üzerine direk ve indirek maliyeti yıllık yaklaşık 117 milyar dolardır.; En sık uygulanan cerrahi işlemler gastrik by-pass, ayarlanabilir gastrik bandlama ve duodenal switch ile biliopankreatik diversiyondur. Doç. Dr. Halil Coşkun TİP 2 DİYABETİN TEDAVİSİNDE MİNİMAL İNVAZİV CERRAHİ Obezite, kandaki yüksek şeker düzeyleri ile karakterize olan ve ömür boyu süren Tip 2 Diyabetin gelişmesindeki en önemli faktörlerden birisidir. Bu hastalık, vücudumuzda pankreas tarafından salgılanan bir hormon olan insüline doğru bir şekilde yanıt vermediğinde ortaya çıkmaktadır. Hafif obez bir kişinin diyabete yakalanma riski normal bir insana göre iki kat iken, ağır obez bir kişi 10 kat riske sahiptir. Tip 2 Diyabet riski yaş, aile öyküsü ve daha çok karın bölgesine lokalize obezite (merkezi obezite) ile artmaktadır. Yağ ve karbonhidrat oranı yüksek besinler tüketmek kanda daha fazla yağlı aside ve karaciğer ile iskelet kaslarında lipid birikimine yol açarak insüline karşı direnç oluşmasına ve sonunda da diyabete neden olmaktadır. Zaman içinde diyabet genellikle kötüye gider ve pankreas tarafından üretilen insülin miktarı çarpıcı şekilde azalır. Geleneksel Tip 2 Diyabet tedavisi yeterli değilse? Kandaki şeker düzeylerini iyileştirerek normale döndürmek ve böylelikle göz ve böbrek hastalığı gibi uzun süreli komplikasyonlarla sinirlere ve kan damarlarına zarar gelmesini önlemek amacıyla diyabetin tedavi edilmesi gerekmektedir. Normalize kan şeker düzeyleri ölüm, inme, kalp yetmezliği ve diğer komplikasyonların riskini azaltmaktadır. Kanda glikosilatlı hemoglobin (HbA1c) düzeylerini belirlemek amacıyla yapılan testler kişinin uzun dönem komplikasyon riskini belirleyebilmektedir. Bu test, kırmızı kan hücreleri ile diğer hücrelere yapışan glükoz miktarını ölçmektedir. HbA1c düzeyini %1 oranında düşürmek bile komplikasyon riskini %25 azaltmaktadır. Tip 2 Diyabet tedavisinde ilk hedef, kan şeker düzeylerinin normale döndürülmesi yoluyla semptomların iyileştirilmesidir. Sonrasındaki hedefler ise göz ve böbrek hastalığı gibi uzun süreli komplikasyonlarla sinirlere ve kan damarlarına zarar gelmesini önlemektir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, kan şekerinin sıkı bir şekilde kontrol edilmesinin göz, böbrek ve sinir hasarı gibi çeşitli uzun dönemli komplikasyonları azaltabileceğini göstermektedir. Tip 2 Diyabetin ilk adım tedavisi diyet ve egzersizdir. Bunlar normal kan şekeri düzeylerinin korunmasında yeterli değilse pankreasın daha fazla insülin üretmesini tetikleyen, insülinin daha çok işe yaramasına yardımcı olan, karbonhidratların barsakta emilimini azaltan ya da karaciğerdeki şeker üretimini azaltan ilaçlar almanız gerekebilir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlara rağmen kan şekeri kontrolünüz yetersiz ise insülin almanız gerekecektir. Tip 2 Diyabet bulunan bazı insanlar diyetten sonra ilaçları bırakabilmektedir, ancak sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve bunu sürdürmek bazen oldukça zorlayıcıdır. Çeşitli diyetler deneyerek başarısız olmuşsanız obezite cerrahisinde uygulanan yöntemler Tip 2 Diyabet tedavisi için kalıcı bir çözüm oluşturabilir! Kanıtlanmış Prosedürler Obezite Cerrahisinin en yaygın formları Laparoskopik Tüp Mide ve Gastrik Bypass ameliyatlarıdır. Hangi prosedürün size uygun olduğunu belirlemek amacıyla cerrahınız tarafından muayne edilmeniz gerekmektedir. Minimal İnvaziv Teknikler Doç. Dr. Halil Coşkun tarafından uygulanan tüm prosedürlerin %95’ten fazlası minimal invaziv (laparoskopik) teknikleri kullanarak yapılmaktadır. Minimal invaziv ameliyat; hızlı bir iyileşme sürecine katkıda bulunan daha hızlı operasyonlar, daha az anestezi, çok daha ufak kesiler ve daha az yara izi demektir. Neyi kaybetmeyi… ya da kazanmayı bekleyebilirsiniz? Hastaların çoğu ameliyattan 18 ila 24 ay sonra fazla kilolarının %50 ile %85’ini kaybederler. Ulaştığınız kilo kaybını ancak diyet değişiklikleri ve düzenli egzersizle sürdürebilirsiniz. Diyabetin daha iyi kontrolü ya da gerilemesi eğilimi önemli miktarda kilo kaybı oluşmadan önce bile söz konusudur. Ameliyatın kan şekeri düzeyleri, tansiyon ve kolesterol üzerindeki etkileri Obezite Cerrahisinden hemen sonra kan şekeri düzeyleri hızla iyileşerek ilacın azaltılmasına ya da kesilmesine imkan sağlar. Yeni çalışmalar obezite ameliyatını takiben yağ dokusu kaybının insülin direncinin iyileşmesine yol açtığını göstermektedir. Laparoskopik Gastrik Bypass ameliyatı diyabetin kontrol altına alınmasında oldukça etkilidir. Hastaların yaklaşık üçte birinde ameliyattan sonra diyabet ilacı gerekmemekte, %85’inde ise ameliyattan sonraki iki yıl içinde diyabetleri tamamen düzelmektedir. Diyabetin daha hafif formu (diyetle kontrol altında tutulan) bulunan hastalar, beş yıldan az bir süredir diyabet hastası olanlar ve ameliyattan sonra daha fazla kilo kaybedenlerde diyabetin tamamen gerileme olasılığı daha fazladır. Diyabet hastalarının pek çoğunda kalp krizi ve inme riskini önemli ölçüde artıran yüksek tansiyon ve kolesterol problemleri bulunmaktadır. Obezite Cerrahisi yüksek tansiyonla kolesterolü iyileştirerek bu riskleri azaltmaktadır. İyileşme ve Ameliyat Sonrası İzlem Obezite ameliyatı düşünen hastalar en çok başarısız olmaktan korkmaktadır; başarı için gerekli yaşam tarzı değişikliklerine bağlı kalamayacaklarından korkarlar. Bu nedenle obezite cerrahisi hastaları yaşam boyu izlemden ve sağlam bir destek ağından yarar görmektedir. Ameliyattan sonra erken dönemde cerrahla yapılan vizitler potansiyel komplikasyonlarla diyet değişikliklerine odaklanılmasını sağlar. Hekim danışmanlığında beslenme durumu, ilk ay boyunca progresif bir şekilde sıvı gıdalardan katı gıdalara doğru ilerler. Geç dönem vizitlerinde ise psikolojik destek, beslenme değerlendirmesi, vitamin takviyesi ve egzersiz programları üzerinde odaklanılmaktadır. Ameliyat için uygun musunuz? Obezite ameliyatı önemli bir ameliyat olup, yalnızca medikal tedavi ile diyabet tedavileri başarısız olduğu durumda düşünülmelidir. Eğer kilo kaybı ameliyatı düşünüyorsanız, yaşam tarzınızdaki ömür boyu sürecek değişikliklere ve obezite cerrahisi ekibiyle yapacağınız vizitlere bağlı kalmayı ciddi bir şekilde göz önüne almalısınız. Tip 2 diyabet ya da fazla kiloyla ilişkili başka hastalıklarla 2 birlikte VKİ 35 kg/m ya da üzerinde ise ve normal açlık kan şekerine (ortalama 125 mg/dl ya da HbA1C %7) ulaşamıyorsanız, muhtemelen diyabet cerrahisi adayısınız demektir. Kontrolü yetersiz diyabet gibi bazı durumlarda hastalar, VKİ 35 kg/m2’nin altında ise bile obezite ameliyatı için uygundur. Merkezimiz, bazı istisnalarla beraber 12 ila 70 yaş arası adayları kabul etmektedir. Her ameliyatın riskleri vardır Cerrahi prosedürlerin tümünün, yararlarıyla tartılması gereken bir takım riskleri söz konusudur. Cerrahınız, bilinçli bir karara ulaşmanız amacıyla ameliyatın potansiyel risklerini sizinle görüşecektir. Doç. Dr. Halil Coşkun
Benzer belgeler
OBEZİTE CERRAHİSİ TİP 2 DİYABETİ TEDAVİ EDEBİLİR!
olmayan bir kuruluş olan Surgical Review Cooperation başkanı
Dr. Pories “ Yirmibeş yıl önce cerrahinin Tip 2 diyabet
gastrik bypass nedir? - Prof. Dr. Halil Coşkun
Diyabeti bulunan hastaları bu ameliyat ile tedavi etmenin
uygun olup olamayacağını sorgulamaya başladı. Aslında konuyla
ilgili olarak tıbbi litaretür de ilk kez Pories WJ ve ark. Ann
Surg 1992 yılı...
global obezite - Prof. Dr. Halil Coşkun
oluşmaktadır, başka bir özel ameliyat tarifi yapılmamaktadır.
3Diyabet Cerrahisi kavramı bugün için obez (VKİ>30 kg/m2)
bireyler için geçerlidir, hiç bir şekilde normal kilolu
hastalara uygulanmas...
mucizevi bir kahraman! - Prof. Dr. Halil Coşkun
görülmektedir. Bu oluşan etkilerden dolayı bu sendrom
hastalarda şeker gibi şişmanlatıcı yiyeceklere karşı negatif
bir yaklaşım oluşturmaktadır.