ÜNİTE 8 Kişilik Kuramları
Transkript
ÜNİTE 8 Kişilik Kuramları
ÜNİTE 8 Kişilik Kuramları Amaçlar Bu üniteyi çalıştıktan sonra, ■ Kişiliğin tanımını bilecek, ■ Kişilik kuramlarını birbirinden ayırabilecek, ■ Kişilik kuramlarının özelliklerini bilecek, ■ Kişiliği değerlere göre sınıflandırabilecek, ■ Kişiliğin özelliklerini betimleyip ölçme yolu ile değerlendirebileceksiniz. İçindekiler ■ Kişiliğin Tanımı ■ Kişilik Kuramları ■ Öğrenilmiş Bir Davranış Olarak Kişilik ■ Benlik Kuramları ■ Kişiliği Değerlere Göre Sınıflandırma ■ Kişiliğin Özelliklerini Betimleme ve Ölçme Yolu ile Değerlendirme ■ Özet ■ Değerlendirme Soruları ■ Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar Öneriler ■ Ünitenin girişinde bir uygulama bulunuyor. Bu uygulamayı yaptığınız takdirde, kişiliğinizin üç yönü konusunda bir fikre sahip olacaksınız. Umuyoruz bu uygulama sizde, kişiliğin çeşitli yönlerini tam olarak öğrenme konusunda bir merak uyandıracaktır. Günlük yaşantımızda da çok önem taşıyan kişilik konusunu büyük bir ilgi ve dikkatle inceleyebiliriz artık. Uygulama 1 Aşağıdaki soruları okuyunuz. Her soruyu okuduktan sonra görüşünüzü "Evet" ya da "Hayır" olarak işaretleyiniz. Evet Hayır 1. Herhangi bir hayır kurumuna yardım yapmayı sever misiniz? ( ) ( ) 2. Dişçiye gitmekten korkar mısınız? ( ) ( ) 3. Yüksek ağaçlara çıkmaktan korkar mısınız? ( ) ( ) 4. Arkadaşlarınıza çay, kahve gibi şeyler ikram eder misiniz? ( ) ( ) 5. Yardım etmeniz teklif edilmediği halde, ailenizden birinin işine ( ) ( ) ( ) ( ) 7. Kan gördüğünüzde baygınlık geçirir ya da hasta olur musunuz? ( ) ( ) 8. Sizden başka hiçbir kimsenin yardım edemeyeceği bir anda, ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 11. Genel olarak bir işi bitirinceye kadar o işe devam eder misiniz? ( ) ( ) 12. Alışverişte paranızın üstü verilirken yanlışlıkla fazla para ( ) ( ) ( ) ( ) 14. Yolda para bulsanız, bu paranın sahibini arar mısınız? ( ) ( ) 15. Bir sınavda sınav görevlisi dışarıdan çağırılsa, ( ) ( ) ( ) ( ) 17. Bir ödevi mürekkeple yazarken kağıdınıza mürekkep damlasa, ( ) ( ) ) ( ) yardım eder misiniz? 6. Dar bir dağ yolundan otobüs ya da otomobille geçerken korkar mısınız? bir arkadaşınıza yardım yapar mısınız? 9. Eğer büyük bir elmanız olsa, elmayı çok sevmenize karşın, bu elmayı arkadaşınıza isteyerek verir misiniz? 10. Bir dişçi, dişinizde bir çürük bulsa ve dişinizin sinirlerini uyuşturmadan bu çürüğü oyup yerini dolduracağını söylese, bunu yapmasına izin verir misiniz? verirlerse farkında olmadıkları halde bunu geri verir misiniz? 13. Bir dersin sınavında düşük not alsanız, izleyen günlerde bunun etkisi altında kalarak yaşamınızı zehir eder misiniz? yokluğundan yararlanarak kopya çekmeye kalkışır mıydınız? 16. Bir futbol maçına gitmek isteseniz, fakat paranız olmasa bu parayı çalışarak kazanmayı ister misiniz? ikincisini; yazarken yine mürekkep damlasa, üçüncüsünü yazarken yine damlasa dördüncüsünü yazar mıydınız? 18. Kalabalık bir otobüse bindiğinizde, kalabalığın basıncı ile bilet almadan otobüsün gerisine itilseniz, biletçi farkında olmasa bile biletçiye kadar gidip, biletinizi alır mıydınız? - 127 - ( 19. Bir sınav sonucunda, sınavı değerlendirenin size ( ) ( ) ( ) ( ) yanlışlıkla fazla not verdiğinin farkında olsanız, bunu ilgililere söyler miydiniz? 20. Bir cumartesi günü alışveriş yapmak için birçok dükkan gezdikten sonra eve döndüğünüzde bir paketinizi yitirdiğinizi anlasanız, bu paketi bulmak için bütün gezdiğiniz yerlere gider miydiniz? Bu sorular sizin kişiliğinize ilişkin bazı özelliklerinizi tanımak için hazırlanmıştır. Şimdi kağıdınızdaki soru sırasına göre yazdığınız "Evet" ve " Hayır" ları karşılaştırın. 1, 4, 5, 8, 9. sorulara verdiğiniz "Evet" cevapları sizin cömertliğinizi; 2, 3, 6, 7, ve 10. sorulara verdiğiniz hayır cevapları cesaretinizi; 11, 13, 16, 17, ve 20. sorulara verdiğiniz "Evet" cevapları gücünüzü; 12, 14, 15, 18, ve 19. sorulara verdiğiniz "Evet" cevapları dürüstlüğünüzü gösterir. Kişiliğinizin cömertlik, cesaret ve dürüstlük yönlerine ilişkin bir bilgi edindiniz. Şimdi, kişiliğin değişik yönlerine ilişkin büyük bir merak uyandı sizde. Kişilik konusunda araştırma yapan bilim adamlarının görüşlerini inceleyerek daha sağlam bir bilgiye sahip olmak için üniteyi dikkatlice inceleyelim. 1. KİŞİLİĞİN TANIMI Kişilerden söz ederken "hoş" "canlı" "mutlu" "mutsuz" "iyilik yapan" "güçlü" gibi tanımlamalar kullanırız. Burada anlatılmak istenen, bireyin gösterdiği davranış özellikleridir. Kişilik, bir bireyin tüm ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren bir terimdir. Asıl olan, kişiliğin kendine özgü ve ahenkli bir bütün olmasıdır. Bireyin belleği, dış görünüşü, direnme süresi, sesi ve konuşma tarzı, tepki hızı, sporculuğu gibi özelliklerinin hepsi o insanın kişiliğini betimlemede önemlidir. 2. KİŞİLİK KURAMLARI Birey, düşünce, duygu, inanç gibi değişik yönleri olan karmaşık bir varlıktır. Bu nedenle psikologlar bireyleri incelemek için birbirlerinden farklı kişilik kuramları geliştirmişlerdir. Şimdi bunları inceleyelim. Kişilik kuramlarının özelliklerine değinecek olursak; ■ Kişilik kuramları psikoloji tarihi içinde başkaldırıcı bir özellik taşır. Kişilik kuramcıları bu- lundukları çağın yenilikçileri olmuşlardır. - 128 - ■ Kişilik kuramlarının genel yaklaşımı işlevseldir. Değinilen sorunlar, daha çok; organiz- manın uyumunda etkili olan faktörlerin araştırılması, bireyin yaşamında ve ruh sağlığında etkili olan faktörlerin belirlenmesi, bunların ölçümü, değerlendirilmesi ile ilgilidir. Kişilik kuramcıları ortalama bireyin birey psikolojisi ile ilgili en genel sorunları ve bunların yanıtlarını araştırmışlardır. ■ Kişilik kuramcıları insan davranışlarında güdülere önem vermişlerdir. Güdülerin, istek, gereksinim ve davranışları anlama ve çözmede anahtar rolü olduğuna inanmışlardır. ■ Kişilik kuramcılarının büyük çoğunluğu insanın doğal ortamında ve doğal davranışları içerisinde ele alınması gerektiğini savunmuşlardır. Davranışların yaşam süresince yine birbiri ile bağlantılı olarak geliştiğini vurgulamışlardır. ■ Kişilik kuramcıları davranışların çeşitli yönlerini, derinlemesine ele alma ve analiz et- mek yerine, daha çok bütünü yeniden görme ve birleştirme yoluna gitmişlerdir. 2.1. Freud'un Kişilik Kuramı (Yapısal Kuram) Sigmund Freud (1856-1939) kişiliğin gelişimini, bireyin bebeklik ve çocukluk yıllarına bağlamıştır. Freud'a göre bireyin kişiliği id, ego, superego'nun birleşiminden oluşmaktadır. İd(o): Kişiliğin çekirdeğini oluşturur. Bireyin en kaba, en ilkel, kalıtımsal dürtü ve arzularını içerir. Bu ilkel kalıtımsal dürtülerden ikisi cinsiyet ve saldırganlıktır. İd, davranışlarımızın altında yatan psikolojik enerjinin kaynağıdır. İd, zevk ilkesine göre işler ve hiç geciktirilmeden bütün isteklerinin yerine getirilmesini bekler.İd, bekletilmeyi sevmez, bir dakika bile bekleyemez. İd, sonucu ne olursa olsun arzusunun hemen yerine getirilmesini ister. Sizin istediğinizi yapmayan kişiye karşı saldırganlık duygularını davet eder. Yaşamın ilk günlerinde çocuğun kişilik yapısı, boşalım arayan içgüdüsel dürtülerle yüklü id’den oluşur. Bu dönemde çocuk, bu dürtüleri erteleme, denetleme ya da düzenleme olanağına sahip değildir ve çevresiyle baş edebilme konusunda kendisinin bakımını üstlenen kişilerin egolarına tümden bağımlıdır. İd nesnel gerçeklerden bağımsız, öznel bir yaşantı dünyasıdır. Fazla enerji birikimine katlanamaz ve bu organizmada gerilim yaratır. Bu gerilimden - 129 - kurtulabilmek için id, enerji birikimini bir an Ego önce boşaltmak ister, buna id’in haz ilkesi denir. Bu ilke ile hareket ederken id, acıdan Bilinç Bilinçaltı kaçınma ve haz duyabilme amacıyla iki süreçten yararlanır: Refleks eylemler ve birincil süreçler. Refleks eylemler, hapşırma ve göz kırpma örneklerinde olduğu gibi doğuştan var olan gerilimini derhal giderirler. Birincil süreç ise, bir psikolojik tepki biçimidir. Gerilimi boşaltmak için, önce bunu ortadan kaldıracak Superego otomatik tepkilerdir. Bu tepkiler insanın İd objenin ya da kişinin bir imgesini oluşturur. Normal insanda birincil sürecin en iyi örneği, çoğu kez isteklerin ve ihtiyaçların anlatım bulduğu rüyalardır. Şekil 8.1. Freud'un Kişilik Modeli Ego (Ben): İd’i denetleyen yapıya ego denir. Doğuştan varolan ve zamanla gelişen ego insanın biyolojik yapısına ters olan veya gerçeklere uygun düşmeyen eylemleri bilinçaltına bastırır. Ego, kişiliğin gerçekçi yürütme organıdır. Gücünü id’den alır. Ego’nun görevi uyum sağlamaktır. Sevdiği için herşeyi yapan, bir inanç uğruna herşeyi yapan ego’dur. Eğer ego gücünün büyük bir bölümünden vazgeçer veya gücünü id, süperego veya dış dünyaya teslim ederse uyumsuzluk meydana gelir. Ego’da hazlar yerine gerçekler egemendir. Haz prensibi burada geçerli değildir. Gördüğünüz gibi ego akılcı ve pratiktir. İd ise mantığı hesaba katmaz ve pratik değildir. İd bize hakim olsa ve hep onun etkisi altında hareket etsek canımızın çektiği herşeye atılır, yürürken önümüzdeki insanları iter, istediğimiz kişileri döver, bizi engelleyen kim olursa olsun ona saldırırdık. Ego burda devreye girerek bu sorunlara çözüm yolu bulma çabasındadır ki, kendi istediğini elde etsin, fakat toplumun da düzeni bozulmasın. Süperego: Temel güdüleri ifade ederken, birey toplumun kural ve değerlerinin dışına çıkabilir. Bu kurallar çocukların davranışlarının ödüllendirilmesi veya cezalandırılması yoluyla büyükler tarafından çocuklara anlatılır. Bunun sonucu olarak çocukta zamanla süperego gelişir. Süperego toplumun yasalarını kapsar. Doğuşta varolmayan ve ancak gelişmeyle beliren süperego içimizdeki yargıçtır. Süperego, bizim adımıza düşünen doğru ve yanlışı kararlaştıran, bizi kollayan, koruyan bizim yerimize karar veren anne-babalarımızın emir ve yasaklarından ibarettir. Süperego, zamanla ailelerin ve toplumsal kontrol mekanizmasının yerini alan bir ideal benlik haline gelir. Kısacası çocuğun sorumluluk ve ahlaki duygularını - 130 - oluşturur. İyi gelişmiş bir süperego otomatik olarak bilinçaltında id’in güdülerini kontrol eder. İdeal benlik zamanla ego tarafından bilinçaltına doğru itilmeye başlar. Böylece süperegonun bir bölümü bilinç dışına itilir. Süperegonun bilinçte kalan parçasına biz vicdan diyoruz, bilinçaltında bulunan id ve süperego burada sürekli boğuşma halindedir. Ego da bu boğuşmada denge sağlayıcıdır. Bu nedenle ego bazen ide bazen süperegoya yardım eder. Süperegonun temel işlevlerini özetleyecek olursak: ■ İd’den gelen içgüdüsel dürtüleri bastırmak ve yönlendirmek (özellikle hoş karşılanmayan cinsel ve saldırgan dürtüleri) ■ Ego’yu gerçekçi amaçlar yerine törel amaçlara yönelmeye ikna etmek ■ Kusursuz olmaya çaba göstermek. 2.2. İçgüdüsel Kuram Libido (içsel enerji) ve gelişimini ele alan kurama içgüdüsel kuram adı verilir. Bir canlı türünün öğrenme gerekmeden örgütlü, sürekli olarak bir amaca yönelik davranmasını sağlayan içsel güce denir. Freud’a göre içgüdüler doğuştan vardır. İçgüdüler gelişmeyle ayrışır. İçgüdülerin gelişmesi altı yaşına kadar olduğundan, psikoanalitik görüş kişiliğin temelinin çocuklukta yani üretken olmadan önceki çağda atıldığını savunur. Çocuk dünyaya geldiğinde libidonun gücüyle davranışta bulunmaya başlar. Çocuğun bedeni libidoya doyum sağlayabilecek niteliktedir. Bu doyum bir çok dönem geçirerek toplumsal bir nitelik kazanır. Libidonun gelişme dönemlerine psikoseksüel dönem denir. - 131 - Freud’a göre yetişkin bireylerin kişilikleri arasında görülen farklılıkların, altı yaşına kadar geçirilen üç ayrı psikoseksüel aşamadan meydana geldiğini belirtir. 2.2.1. Oral Dönem Doğumda başlar, bir buçuk yaşına kadar sürer. Bebeğin ihtiyaçları, algılamaları ağız bölgesinde odaklanır. Erken ve geç dönem olmak üzere ikiye ayrılır. ■ Erken Dönem: Emme ve yeme, çocuğun zevk aldığı en baskın davranışlardır. Yani burda doğum kaynağı ağız, dudaklar ve dildir. Burada ilk saldırganlık belirtileri ortaya çıkar. ■ Geç Dönem: Ego oluşmaya başlar, bu erken dönemdeki saldırganlık belirtileri niteliğini değiştirir. Bunun yerine çok konuşan, suçlayan, kınayan bir tip oluşur. Bu dönemde saplantılar ileri yaşlarda oral karakter adını verdiğimiz, bağımlılık pasiflik, açgözlülük, gibi bazı sendromların ortaya çıkmasına neden olur; sigara içmek, sakız çiğnemek gibi eğilimler bu çağın ileri yaşlara uzantısıdır. 2.2.2. Anal Dönem Bir buçuk ile üç yaş arasındaki döneme anal dönem denir. Çocuk bu dönemde emmekten daha fazla dışkılamadan, anal uyarılmadan zevk alır. Önceleri kendiliğinden yapılan dışkılama, annenin ve çevrenin uyarması ve eğitim yoluyla denetim altına girer. Bu durum çocukta bir çatışma yaratır. Çatışma, çocuğun kendi eğilimleriyle anne babanın eğitimi arasındadır. Bu aşamada ailenin tuvalet eğitimi üzerinde hassaslıkla durması gerekir. Çünkü bu konudaki tabular ileride anal saplantılara yol açabilir. Bu dönemin saplantılarının sonucunda bireyde inatçılık, cimrilik ve başkalarına acı vermek, eşcinsellik, düşünce bozuklukları gibi ruhsal bozuklukların görülebilir. 2.2.3. Fallik Dönem Dört ile altı yaş arası cinsel gelişim fallik dönem olarak adlandırılır. Bu dönem süperegonun gelişmesinin son aşamasıdır. Çocukların dikkati tamamen cinsel organlarına yöneliktir. Büyükler için bu durum bir sorun olarak kabul edilip çocuklara aşırı baskı yapılırsa bu durum çocuklarda kaygı yaratır. Bu durumda erkekte oedipus, kız çocukta elektra karmaşası ortaya çıkar. Yani cinsel sapmalar ortaya çıkar. Oedipus karmaşası, ruhsal gelişmenin bir parçasıdır, toplum ve çevre tarafından büyük ölçüde etki söz konusudur. Süperego gelişmediği takdirde, bireyde cinsel rahatsızlıklar, otorite sorunu veya alışagelmiş kadın ve erkek rollerinin reddi gibi saplantılara yol açabilir. - 132 - 2.3. Freud'un Kişilik Tipleri Sınıflaması İd, ego ve süperegonun bireyin kişiliğindeki farklı yansımaları psikoanalitik kuramın temelidir. Bu üçlüden herhangi birisi daha etkin olduğunda aşağıdaki üç kişilik tipi ortaya çıkar. “Erotik tip” Freud’un tanımıyla “sevgi kaybetme” korkusuyla yaşar ve özellikle kendisinden sevgiyi sakınanlara bağımlı olarak yaşar. “Obsesif tip” vicdanıyla mücadele eder. “Narsist tip” ise kendini yaşatma ve devam ettirme savaşındadır. Kalifornia’da yapılan bir ankette H.Peskin, kuramı bilen farklı bireylerden yukarıdaki sözünü ettiğimiz kişilik tiplerine örnek vermelerini istemiştir. Farklı bireylerin ayrı ayrı yapmış oldukları tanım, oldukça yüksek bir ilişki göstermiştir. Çizelge 8.1 de “Erotik”, “Obsesif”, “Narsist” kişiliklere uygun olan ve olmayan karakteristik özellikler yer almaktadır. Bu bulgular, Freud’un kişilik tiplemesi konusunda uzmanların fikir birliğinde olduğu kanıtlamıştır. Çizelge 8.1: Erotik, Obsesif, Narsist Tiplerin Özellikleri Erotik Tipin Özellikleri - Başkaları ile olmayı sever - Kalabalığı sever - Kendisini ve başkalarını, “popüler”, “doğru olanı yapmak”, “toplumsal baskı” gibi değerlerle ölçer. - Abartmayı sever. Obsesif Tipin Özellikleri - Eleştirir, şüphecidir - Kolay kolay etkilenmez - Obsesif ve rasyonel olmakla övünür - Basit olayları karmaşık bir biçimde yorumlar Narsist Tipin Özellikleri - Kusuru başkalarına atar - Başkalarıyla ilişkilerinde kendini beğenir - Kendisiyle ilgili endişelerinin farkında değildir. Kendisinden memnundur. Uygulama 2 Freud’un kuramına göre, kişiliği oluşturan İd, ego ve süperego’ya ilişkin bilgileri edindiniz. İlgili karikatürleri de incelediniz. Sizin de yer yer başkalarına karşı saldırganlık duygularınız oluyor mu? Bu durumda sizi frenleyen duygularınız nasıl devreye giriyor. Bu olayda id, ego ve süperegonun işlevleri ne oluyor. Düşününüz. - 133 - 3. JUNG'UN KİŞİLİK KURAMI Jung’un ruh kavramı dinamik, sürekli, hareket halinde olan ve aynı zamanda kendi kendini düzenleyen bir sistemdir. Bu sistemi canlı tutan ruhsal enerji libido’dur. Jung, bireyi kendini yenilemeye çalışan ve yaratıcı bir gelişim içinde bulunan bir varlık olarak görür. Kişilik gelişiminde ırk ve soya çekim kavramları oldukça önemlidir. Jung da bireyleri sınıflamaya çalışmış, içe dönük-introvert ve dışa dönük- extravert diye ikiye ayırmıştır. Her insanda kişilik ya içedönük, ya da dışa dönüktür. İçe dönük tip kendi içine kapanık ve dış dünyanın etkisini kabul etmeyen bir tiptir. Dışa dönük tip ise dış dünyaya açık bir kişiliktir. Uyaranları çevreden gelir. Her bireyde bu iki eğilim birarada bulunur. Ama her zaman bir tanesi ağır basar. Jung kişiliğin dört ana işlevini de tanımlamıştır. Bunlar: ■ Duyuş: Duyu organlarıyla (görme, işitme, algılama, koku, tat) algılamadır. ■ Hissetme: Kendisini ve başkasını değerlendirme yeteneğidir. ■ Düşünme: Mana ve kavrayıştır. ■ Sezgi: Bilinçli olarak kavrananın dışında gerçeğin farkedilmesidir. Jung bundan hareketle sekiz tür içe ve dışa dönük tip tanımlamıştır. ■ Düşünen içe dönük: Kendini gözler ve genellikle soyut fikirlerin etkisinde kalır. Somuta yönelebilme gücüne sahip olmasına karşın, fikirleri içsel olarak izler. ■ Düşünen dışa dönük: Dış ve somut dünyaya yönelir. Katı olabilir. Soyut işleri tartışabilir. Olguları kesinlikle kuramlara yeğler. Bu mühendis veya doktor tipidir. Yasa ve ahlak gibi konularda çok sertleşebilir. ■ Duygusal içe dönük: Bu kimsenin duygularını kavrayabilmek için büyük bir çaba gerekir. Kapalı, sessiz bir kişiliğe sahiptir. Söz konusu olan herşey derinlerde oluşur. Yüzünde umursamazlık maskesi taşır. sakin ve pek kuşkulu bir hali yokmuş gibi gözükür. Dışa vuran hiçbir heyecan belirtisi yoktur. Fakat içi tutkularla dolup taşar. Jung’a göre kadınların çoğu bu gruba girer. ■ Duygusal dışa dönük: Son derece toplumcudur. Dış dünyaya yönelmiştir. Duygu ağır basmaktadır. Hava iyi olduğunda kendini iyi hisseden kötü olduğunda ağlayacakmış gibi hisseden bir yapıya sahiptir. Kolaylıkla etki altında kalır, konuları duygu aracılığı ile gözden geçirir. ■ Duyusal içe dönük: Son derece öznel bir tiptir. Herhangi bi etkinin onda ne tür bir tepki yaratacağını öngörmek olanaksızdır. Tepkisi de dış gerçeğe bağlı değilmiş gibidir. - 134 - ■ Duyusal dışa dönük: Salt bir gerçekliğe ve nesnelliğe sahiptir. Ancak olaylarda, iyi cins bir şarap, güzel kadınlar gibi somut şeyleri görür. Hiçbirşey için kendini üzmez. Bir denemeden diğerine kolayca geçer. Sokaktaki rastladığımız insanların büyük bir bölümü bu gruba girer. ■ Sezgisel içe dönük: Kendisini rüya aleminde görür. Mistik ve ölümsüz şair tipini canlandırır. Hayal sınırsızdır. Başkalarını, fikirlerinin güzelliğine inandırma çabası içine girebilir veya kimsenin onu anlamadığına karar verir. ■ Sezgisel dışa dönük: Sezgiyle doğar ve yaşar. Başarmak için herşeyi dener. Bunu bilinçsizce yapar. Bu tipteki insan kendisine uygun düşen toplumsal çevreyi, ne giymesi gerektiğini, nasıl konuşulacağını hissederek bilir. Bu tür erkek ticarette, borsa oyununda, politikada başarılı olur. 3.1. Jung'a Göre Kişilik Yapısı Jung’a göre kişilik birbirleriyle etkileşimde bulunan çok sayıda sistemden oluşur. Bu sistemler sürekli etkileşim halindedir. Bu sistemler ego, kişisel bilinaltı, kollektif bilinçaltı ve arketiplerdir. Birbirine bağlı olan bu sistemlerin, içedönüklük-dışadönüklük tutumları, duygu, seziş ve düşünme işlevleri vardır. Son olarak da bunların bileşimi olan bütünleşmiş kişiliği oluşturan benlik vardır. 3.3.1. Ego Ego bilinçli zihin örgütüdür. Bilinç düzeyindeki algılardan, anılardan, düşünce ve duygulardan oluşur. Ego, bir düşünceyi, bir anıyı ya da bir duyguyu seçmedikçe kişi bunların varlığından haberdar olmaz. Ego son derece seçicidir. Ego, kişiliğin, kimliğin ve tutarlılığın sürdürebilmesini sağlar. Egonun seçiciliği sayesinde biz, bugün, dünküyle aynı insan olduğumuzu hissederiz. Güçlü yaşantılar egonun kapılarını zorlayarak bilince ulaşır, zayıf olanlar geri çevrilir. 3.1.2. Kişisel Bilinçaltı Ego’ya komşu olan bölgedir. Burada bilince hiç ulaşamamış ya da ulaştıktan sonra çatışma yarattığı için bastırılmış ve geri gönderilmiş yaşantılar bulunur. Bu yaşantılar oldukça güçsüzdür. Kişisel bilinçaltı içeriğinin bazı kısımları, kendilerine gerek duyulduğunda kolayca bilince ulaşırlar. Gerçekte egoyla bilinç arasında iki yönlü bir trafik bulunur. Örneğin, bir insan dostlarının isimlerini bilir, ama bu isimler sürekli olarak bilinç düzeyinde bulunmazlar, gerektiğinde oraya gelirler. Kişisel bilinçaltında depolanan yaşantılar rüyalarda da ortaya çıkar. - 135 - 3.1.3. Kollektif Bilinçaltı ve Arketipler Kollektif bilinçaltının içeriği, insanın yaşamı süresince, hiçbir zaman bilinçte yaşanmamıştır. Kalıtımsal bir nitelik taşır. Kollektif bilinçaltında insanın insan olma evresine ulaşmadan önce geçmişinden getirdigi gizli bellek kalıntıları vardır. Jung’un kollektif bilinçaltı kavramında arketiplere rastlamaktayız. Arketip, duygusal yönü güçlü, kalıtımla gelen evrensel bir düşünme biçimidir. Deneyimlerden oluşmuştur. Arketip, semboller ile belli bir biçimde algılama ve bu algılamaya uygun bir biçimde davranmaktadır. Örneğin anne arketipi önce bir anne simgesini oluşturur, sonra bu kavram gerçek anne ile Resim 8.2. özdeşleşir. Çocuğun an- Jung'a göre Batman ve Joker Birer Arketiptir ve İyiyle Kötüyü Temsil Ederler nesiyle olan yaşantısın- dan da etkilenir. Kollektif bilinçaltında bulunan belli başlı arketipler şunlardır: ■ Persona: Persona toplumun onayını sağlamak amacıyla, bireyin dış dünyaya karşı taktığı maske ya da takındığı kimliktir. Bu kişinin yaşamını sürdürebilmesi için zorunludur. İnsanlarla iyi geçinmemizi, hatta hoşlanmadığımız kişilerle birlikteyken bile dostça takındığımız tutumlar çıkarlarımızı korumak için takındığımız tutumlar, buna örnek gösterilebilir. ■ Anima ve animus: Fizyolojik olarak bir kişi gerçekte iki cinsellidir. Her iki cinsin hormonları birlikte bulundurur. Ancak biri diğerinden daha baskın olarak salgılanmaktadır. Erkeğin dişi arketipi anima dır. Erkeğin tam anlamıyla erkek olmadığını ileri sürmek çelişik ve rahatsız edici olabilir. Jung’a göre her erkekte doğuştan bir kadın imgesi vardır ve o erkeğin bilinçdışında bazı değerlerin oluşmasına neden olur. Erkek buna göre seçim yapar, kimi kadını beğenir, kimisine istek duymaz. Erkek çocukta animanın ilk yansıdığı kişi anne, kız çocukta animusun yaşadığı kişi babadır. Animus kadınlarda erkeklerdeki animanın karşılığıdır. Yani kadının erkek arketipidir. Kadın animusun gücü sayesinde erkeği anlayabilir. - 136 - ■ Gölge: Jung insanın kendi cinsiyetini temsil eden ve kendi cinsinden olan kişilerle ilişkilerini düzenleyen arketipe gölge adı vermiştir. Gölge ısrarcıdır. Ego ve gölge işbirliği yaptıklarında kişi kendi yaşamını dolu hisseder. Gölgenin reddedilmesi kişiliğin sönük kalmasına neden olur. 2.5. Alfred Adler'in Kuramı Adler’e göre insan sosyal bir varlıktır; sosyal dürtüler tarafından güdülenir. Sosyal ilgi doğuştan vardır; ancak diğer insanlarla ve sosyal kurumlarla olan ilişkiler bireyin yaşadığı toplum tarafından belirlenir. Adler, kişiliğin özgünlüğüne önem verir, çeşitli özellikleri ve değerleri ile her bireyin tek ve kendine özgü olduğuna inanır. Her bireyin davranışları diğerlerinden yaşam biçiminin özellikleri ile ayrılır. Adler kuramına göre kişilik, bireyin kendisine, diğer insanlara ve topluma karşı geliştirdiği tutumların ürünü olarak gelişir. Kişiliğin merkezi bilinçtir. Birey bilinçli bir varlıktır. Davranışlarının bilincindedir. Adler’e göre, her insanın varoluşunda bir eksiklik duygusu vardır. Çocukluk dönemindeki yetersizliğinden, çevreye olan bağımlılığından ötürü, çaresizlik içindedir. Yaşamı boyunca da bireyler üzerinde üstünlük kurmak ve gücünü kanıtlamak için çaba gösterir. Kusursuz bir kişi olmak ister. Sürekli üstün olma peşindedir. Adler, davranışın sosyal belirleyicilerinin önemi üzerinde durdu. Yaratıcı kendilik kavramını, bireylerin yaşantılarını yorumlayan, anlam kazandıran bir sistem olarak açıkladı. Kişiliğin emsalsizliğini önemsemedi, cinsel içgüdüye daha az önem verdi, bilinci, kişiliğin temeli ve esası olarak kabul etti. 2.6. Eric Fromm'un Kişilik Kuramı Kişilik sosyal etkiler sonucu yaşam tecrübeleriyle oluşur. Kalıcı olan kişilik, bireyin fiziksel yapısı ve mizacını oluşturan kalıtsal yönleri ile sosyal ve kültürel etkilerin tümünün ortak ürünüdür. Eric Fromm’a göre psikolojinin temel sorunu bireyin toplumla, dünya ile ve kendisiyle nasıl bir ilişki kurduğunun incelenmesidir. Bu ilişki biçimi, öğrenme ve toplumsallaşma süreçleri sonunda edinilir.Fromm’a göre bireyin çevre ilişkileri iki yöndedir. Birincisi sosyalleşme, ikincisi de asimilasyondur. Sosyalleşme, sembiyotik ilişkilere, içe çekilmeye ve yıkıcılığa dönüşebilir. - 137 - Sembiyotik ilişkiler, bireyin toplumsal ilişkilerde başkalarına bağımlı olmasıdır. Birey yalnız olmak istemez bir başka kişiye zarar vererek veya bunun tam tersi kendine zarar vererek güvensizliğinden kurtulmaya çabalar. İçe çekilme ve yıkıcılık, toplumsal tutumların pasif ve aktif biçimleridir. İçe çekilmede birey kendi ortamını güvenli bir ortam haline getirmeye çalışır. Yıkıcılıkta ise, saldırganlıkla gücünü kanıtlamaya ve güven kazanmaya çaba gösterir. Assimilasyon ise, bireylerin somut ve soyut bütün “nesneleri” toplama ve kullanma biçimlerini kapsar. Çeşitli assimilasyon türleri vardır. Bunlar: ■ Alıcı eğilim: Birey çevresinin ona yardım etmesini bekler. Herşeyi başkalarından bekler. ■ Sömürücü eğilim: Bunlar hayatlarını başkalarını sömürmekle geçirirler. Üstelik de bunun hakları olduğuna inanırlar. ■ İstifleyici: Burada birey toplayıcıdır. Dış dünya onun için tehlikelidir. Kendini korumak için herşeyi biriktirmek ve saklamak eğilimindedir. ■ Pazarlayıcı: Birey başarılı olmak için kendini sürekli olarak pazarlama davranışı gösterir. “Ben sizin istediğiniz gibiyim” mesajını verir. ■ Üretici: Bu eğilim olumlu olan tek kişilik türüdür. Üretir, başkalarını sever, yaratıcıdır. Yapıcılığa ve başkalarına yararlı olma en önemli amacıdır. 2.7. Karen Horney'in Kişilik Kuramı Horney’e göre bireyin yaşamında iki temel eğilim kişiliği yönetir. Bunlar emniyet duygusu ve doyumdur. Ona göre birey, emniyet ve doyum sağlamak için yiyecek, giyecek, para, cinsellik gibi pek çok ihtiyaçları feda edebilir. Bireyin temel amacı, tehlikeden uzak ve emniyet içinde bir yaşam istemesidir. Birey korkmadan yaşamak ister. Korku ve güvenlik aynı temel ihtiyacın iki kutbudur. Birey güvenlik arar, korkudan kaçar. 2.8. Harry S. Sullivan'ın Kişilik Kuramı Sullivan, kişiliğin varsayımsal bir kavram olduğunu ve kişilerarası ilişkilerden ayrı olarak incelenemeyeceğini savunmuştur. Kişiliğin yapısal örgütü, organizmadan kaynaklanan algılardan çok, bireylerarası ilişkilerin ürünüdür. Kişilik, ancak insan bir ya da daha fazla sayıda kişiyle ilişki durumundayken ortaya çıkar. Algılama, hatırlama, düşünme, hayal kurma ve tüm diğer süreçler bireyin ilişkilerini içerir. - 138 - 2.9. Cattell ve Eysenck'in Kişilik Kuramı Bireyin davranışlarının incelenmesinde değişkenlerin veya faktörlerin belirlenmesini savunan bu kuram, istatiksel çalışmalar üzerinde durmuştur. Faktör adını verdikleri davranış değişkenleri büyük insan gruplarının çok yönlü ölçümü ve sayısal puanlanması sonucunda belirlenir. Bu değerlendirmeler sayısal yöntemlerle elde edilir. Bu yöntemlerin önde geleni ise Faktör Analizi dir. Faktör Analizi, çeşitli davranış değişkenleri arasındaki bağların ve bağımlılıkların ölçüldüğü istatiksel bir yöntemdir. Faktör kuramcıları büyük insan grupları üzerinde çalışırlar ve her birey için çok sayıda boyutun çok sayıda puanlarını saptarlar. Puanlar, test, soru cetvelleri, anketler veya davranışı değerlendiren diğer kaynaklardan sağlanır. Daha sonra bu puanlar yardımıyla ve faktör analizi yöntemiyle değişik ilişkiler irdelenir. Cattell, kişiliğin bireyin belirli bir ortamda ne yapacağını belirleyen etmenler bütünü olduğunu söylemiştir. Cattell’e göre kişilik gelişimi yaş dönemleri takip edilerek oluşur hem psikoanalitik kuramı hem de öğrenme kavramını birleştiren bir yaklaşımdır. Cattell, kişilik gelişimi ve yapısında öğrenmeyi etkilemesi açısından çevrenin son derece önemli olduğunu ve çevre etmenleri içinde de en önemlisinin aile olduğunu vurgulamıştır. Eysenck faktör analizi yöntemi ile kişilik boyutlarını saptamıştır. Eysenck'e göre kişilik yapısı, birbirinden bağımsız, iki uçlu yatay ve dikey iki boyut üzerinde değerlendirilmiştir (Şekil 8.1.). Yatay boyutunda bir ucunda içe dönüklük, öteki ucunda da dışa dönüklük, dikey boyutun üst ucunda nevrotik, alt ucunda normal tipler bulunmaktadır. İçe dönük olanlar, sessiz, çevreye karşı kapalıdır. İnsanlardan kaçar, kendi başına kalmak isterler. Okumak, yazmak, resim, müzik gibi uğraşılardan hoşlanırlar. Bireylerle ilişki kurmazlar. Zor arkadaş edinirler. Günlük yaşantıları ciddiye alırlar. Kurdukları toplumsal ilişkileri sınırlı ve dengeli olarak sürdürürler. Yaşama bakış açıları karamsardır. Dışa dönük olanlar, insancıl ve cana yakındırlar. Bireylerle birlikte bulunmaktan hoşlanırlar. Kolay ilişki kurar, çabuk arkadaş edinirler. Kendi başlarına kalmaktan, okumak ve çalışmaktan hoşlanmazlar. Heyecan veren olaylardan hoşlanırlar. Neşeli, hareketlidir. Çok konuşur, şakadan hoşlanırlar. Gennellikle tasasız iyimserdirler.Gülmeyi, eğlenmeyi severler. Saldırgan davranışları çok fazladır. Güvenilir değillerdir. - 139 - Nevrotik Alıngan Hırçın Huzursuz Kaygılı Katı Saldırgan Temkinli Çabuk heyecanlanan Kötümser Değişebilen Ketum Fevri Antisosyal içe dönük İyimser Sessiz Atak Pasif Dışa dönük Sosyal Dışa Açık Dikkatli Konuşkan Düşünceli Sorumluluk alan Geçimli Kolay geçinebilen Kendini kontrol altında tutan Canlı Güvenilir Sakin Tasasız Önder Normal Şekil 8.1. Eysenck'in Kişilik Boyutları Şekil 8.1.'in üst ucunda nevrotik, alt ucunda normal kişilik yapısı bulunur. Nevrotik tipte, aşırı ve değişken duygular, kaygı, tedirginlik, duyarlılık, alınganlık ve çabuk tepki gibi özellikler bulunur. Normal tipte, dengeli ve düzenli duygular güven duygusu, düşünceli hareket gibi nitelikler yer alır. 3. ÖĞRENİLMİŞ BİR DAVRANIŞ OLARAK KİŞİLİK Amerikan psikologları kişiliğin “öğrenme tarihçesini yansıtan davranış alışkanlıklar”ından başka bir şey olmadığını söylemişlerdir. Öğrenme açısından kişiliği açıklayan yaklaşımlar vardır. Bunlar: Miller ve Donald, Skinner, Bandura ve Rotter’in yaklaşımıdır. Miller ve Donald Freud’un koyduğu kişilik kavramlarının öğrenme süreçleri ile açıklanabileceğini vurgulayan ilk Amerikan psikologlardır. Miller ve Donald, Freud’un ortaya koyduğu kavramlara itiraz etmemişlerdir. Sadece bu kavramların bireyin davranışlarında önemli rol - 140 - oynadığını vurgulamışlardır. Skinner ise, klasik ve edimsel koşullanmanın kişiliğin temelinde yattığını ifade eder. Bandura, öğrenmenin sosyal yönüne, özellikle bir kimsenin diğerini gözleyerek taklit etmesine önem vermiştir. Televizyonun çocuklar üzerine etkisiyle ilgili deneyler, Bandura’nın gözleme yoluyla öğrenme kuramını destekler sonuçlar vermiştir. Burada en önemli olan birey öğrenmesinin başkalarını gözleme yoluyla oluştuğudur. Rotter daha bilişsel bir yaklaşımla beklenti ve değer kavramlarına önem vermiştir. Bir kimsenin belirli bir durumda bir davranıştan beklediği sonuç ve sonuca verdiği değer, o kişinin o durumdaki davranışını belirler. Belirli bir durumda beklenti ya da değerden biri çok düşükse, davranış ortaya çıkmaz. Örneğin, çocuk ders çalıştığında kendisine ödül verileceğini biliyorsa, o istediği ödülü elde etmek için ders çalışır. Eğer çocuk alacağı ödülü beğenmiyor ise veya isteksiz ise ders çalışmaz. Örneğin çocuk ödül almak istiyor, ama çalışsa bile bu ödülü alamayacağını biliyorsa (düşük beklentisi varsa) o zaman da ders çalışmaz. 4. BENLİK KURAMLARI Kişiliği ve davranışları etkileyen faktörlerden biri de benliktir. Benlik bireyin kendi kendini görüş ve kavramasıdır. Bu yönden benlik kişiliğin öznel yanını oluşturur. Benlik, kişi doğduğu andan itibaren başından geçen sayısız olaylar ve çevresindeki kişilerin etkisiyle yavaş yavaş oluşur. Benlik acı ve tatlı birçok yaşantılar sonunda öğrenilen ve heran gelişmeye devam eden bir kavramdır. Her yaşantı her baştan geçen olay benliğe katkıda bulunur. Carl Roger, bireyin doğasına iyimser bakan psikologların başında gelir. Roger’a göre birey, ■ Özgürdür, kendisi için ve kendi başına kararlar verebilir. ■ Mantıklıdır, doğruyu ve yanlışı en iyi biçimde değerlendirir. ■ Benlik ve kişilik bütünlüğüne sahiptir. ■ Hem biyolojik yapısı hem de çevre tarafından etkilenir. ■ Değişme yeteneğine sahiptir. ■ Kendi dünyasını gerçek olarak görür. ■ İç odaklarının etkisinde davranır. Roger benlik bilincine önem verir. Bir bireyin benlik bilinci onun kendisiyle ilgili düşüncelerini, algılamalarını ve kanaatlarını içerir. Benlik bilinci bizim kendimizi nasıl gördüğümüzü özetler. Olumlu bir benlik bilinci geliştirebilmemiz için koşulsuz sevgi içinde yetişmemiz gerekir. - 141 - Koşulsuz sevgi, birey ne yaparsa yapsın, onun sevgi ve saygıya layık olduğunu kabul eden anlayışın ürünüdür. Koşulsuz sevgi içinde büyüyen kişilerin benlik anlayışları güçlü ve olumludur. Bireyin gösterdiği davranışla benlik bilinci arasında bir farklılık varsa o zaman kaygı ortaya çıkar. Farklılık ne kadar büyükse, kaygı da o kadar kuvvetli olur. Roger, bireyin kendini aldatmaya başlamasıyla kaygı düzeyinin artacağını ve zamanla bireyin bilincinin temelinden sarsılacağını söyler. Maslow’un kuramında benlik bilinci önemli bir yer tutar. (Daha önce Maslow’un kuramı güdülenme ünitesinde işlenmişti.) Güdüler basamaklı bir yapı gösterir. Bireyler alt basamaktaki ihtiyaçları giderir gidermez üst aşamadaki güdüleri doyurmaya yönelir. Kendini gerçekleştirme, çoğu insan için bir anlık bir yaşantıdır. Bazı insanlar uzun zaman bu anı yaşayabilirler. Maslow’un kendini gerçekleştirmiş bir kişide gördüğü özellikler şunlardır: ■ Gerçeğin bilinen ve bilinmeyen yönlerini doğru olarak algılar ■ Gerçeği, kendini ve başkalarını olduğu gibi kabul eder ■ Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir ■ Kendiliğinden hareket eder ■ Yaratıcı bir biçimde davranabilir ■ Kendine ve yaşama gülebilir ■ İnsanlığa değer verir ■ Son derece yakın birkaç dostu vardır ■ Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir ■ Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğun farkındadır ■ Dürüsttür ■ Çevresinin farkındadır. Sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener ■ Savunucu değildir 5. KİŞİLİĞİ DEĞERLERE GÖRE SINIFLANDIRMA Kişiliği değerlere göre ayırmak için çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Burada ana fikir, her bireyin bir bütün olarak kişiliğini biçimlendiren bir hayat felsefesi, baskın değerleri olduğudur. Böyle bir kuram, Spranger (1928) tarafından ortaya atılmıştır. Spranger, insanları altı ideal “Değer Tipi”ne göre sınıflandırmıştır: - 142 - 5.1. Kuramsal İnsan Gerçeği keşfetmeye, gözlemeye ve sonuçlandırmaya ilgi duyar. Hayattaki gerçek amacı, bilgisini sistematize etmek ve yönetmektir. 5.2. Ekonomik İnsan Yararlı olan nesnelere aşırı derecede ilgi gösterir. Zengin olma merakı vardır. Kuramdan çok pratikliği sever, estetikten çok kullanışlılığı sever. 5.3. Estetik İnsan Şekil, düzen, ahenge karşı ilgilidir. Estetiğe önem verir. Bütün işlerinde bu özellikleri arar. 5.4. Sosyal İnsan Sosyal insan diğer insanlarla ilişkilere önem verir. Başkalarının işleri ile ilgilidir. Sıcak ve insancıl görünümlüdür. İnsanları sever. 5.5. Politik İnsan Politik insan için güç önemlidir. Politika veya benzeri etkinliklerde her zaman güçlü ve lider olmayı ister. Başkalarını yönetmeyi çok sever. 5.6. Dini İnsan Evrende iyi bir yaşama düzeni sağlanması ile ilgilenir. Bunun kendi inanışları yoluyla olabileceğine inanır. Çok az kişi bu sınıflandırmalarda belirtilen kalıplara tıpa tıp uyar. Genelde bireyler bu sınıflandırmalarda belirtilen ortak değerlere, ortak özelliklere sahiptir. Uygulama 3 Spranger’ın insanları ayırdığı altı ideal değer tipini okudunuz. Şimdi bu ölçütlere göre yakın çevrenizdeki insanları değerlendiriniz. Acaba hangi tip çoğunlukta. - 143 - 6. KİŞİLİĞİN ÖZELLİKLERİNİ BETİMLEME VE ÖLÇME YOLU İLE DEĞERLENDİRME Kişiliğin değerlendirilmesinde sınıflandırma kuramlarının yanısıra, bireyin değişik davranış biçimlerini inceleme, çeşitli özelliklerini çözümleyip ölçme yoluna da gidilmiştir. Son yıllarda kişiliği değerlendiren bir çok anket ve envanter geliştirilmiştir. Bu arada davranışçılar da kişilik özelliklerini daha çok test ve envanterler ile ölçme yoluna gitmişlerdir. Şimdi, kişilik özelliklerini ölçen bu araçları inceleyelim: Bu araçlar; otobiyografi, anket ve envanter, gözlem, görüşme, derecelendirme ölçekleri ve çeşitli projektif metodlardır. Otobiyografi metodunda, kişiden hayat hikayesini bildiği gibi yazması istenir. Bu hayat hikayesinden kişilik özellikleri kestirilir. Anket ve envanterler de kişilik özelliklerini belirlemede pratik ve ekonomik metodlardır. Anket yoluyla yeteneklerin, alışkanlık ve kişilikle ilişkili belli sorunların açık seçik olarak yanıtlanması istenir. Böylece kişiliğe ilişkin özellikler açığa çıkarılır. Kişilik özellikleri, ilgili ihtiyaçlar ve problemler kısa maddeler halinde envanterlerde yer alır. Birey kendisine en uygun düşen maddeyi işaretler, bunlardan bir bölümü, değişik şikayetleri ve nevrotik kişilik belirtilerini gösteren listelerdir. Bireylere bu belirtilerden hangilerini ne ölçüde kendilerinde hissettikleri sorulur. Bunun sonunda kişilikle ilgili ipuçları elde edilir. Kişiliğin sosyal etkisine önem verenler, bu özellikleri ölçmek için gözlem, görüşme ve derecelendirme ölçeklerini tercih etmişlerdir. Gözlem, bireyi doğal durumda gözleyerek kişilik özelliklerine ilişkin bazı bilgiler elde etmektir. Görüşme, bireyin kişilik özellikleri hakkında bilgi edinmek için onunla konuşarak bilgi edinme yoludur. Bazen tek başına bazen bir kaç görşüşmeci ile birlikte, bireyle konuşulur. Görüşme samimi bir hava içinde, daha önce dikkatle hazırlanmış soru listelerine göre yapılır. Derecelendirme ölçekleri, insan kişiliğini, başkaları üzerinde bıraktığı etkilere göre değerlendirmeye önem verenlerin en çok kullandıkları araçlardır. Bu yolla bireyi tanıyan bir kişi, onu çeşitli özellikleri bakımından derecelendirir. Genel olarak kişiliği nitelendiren özellikler, iki yönlü olarak sıralanabilir. Psikoanalitik kuramcılar; kişiliği ölçmede, cümle tamamlama, resim yorumlama, mürekkep lekesi testeleri gibi, projektif metodlar geliştirmişlerdir. - 144 - Projektif metodlardan en çok kullanılanı, yorumlanması en kolay olan cümle ve hikaye tamamlama testidir. Bu testle kişiye bir seri, eksik veya yarım kalmış cümlecikler verilir veya hikayeler söylenir ve kendisinden bunları fazla düşünmeden aklına gelen ilk biçimde, arzu ettiği gibi tamamlaması istenir. Daha sonra yorumlar yapılır. Resim yorumlama testi, Morgan ve Murray tarafından geliştirilmiştir. Burada kişiye bir seri resim gösterilir. Uygulayan kişi bu resimler üzerine soru sorar. Bu soruların yanıtını teşkil edecek anlamlı bir hikaye meydana getirirken bilinçli ve bilinçsiz bütün yaşantı sonuçlarından yararlanır. Deneğin hayata karşı amaçları, tutum ve tercihleri ortaya çıkar. Rorschach Mürekkep Testi, bir çağrışım tekniğidir. Mürekkep lekelerinde meydana getirilmiş 10 karttan ibarettir. Bunlardan beşi siyah ve beyaz, beşi de renklidir, kartlar teker teker deneğe gösterilir ve bunların ne olduğu sorulur. Test yorumlanırken bireyin ilgileri, istekleri, ihtiyaçları, geçmiş yaşantıları, sosyo-kültürel durumu ortaya çıkar. Uygulama 3: Kişilik özellikleri ölçme konusunda çeşitli yöntemler inceledik. Bunlardan biri de mürekkep lekesi testidir. Biz şimdi birlikte bir uygulama yapalım. Burada gördüğünüz mürkekkep lekesine bakınız. Gördüğünüz şekille ilgili düşüncelerinizi bir kağıda yazınız. Sonra başkalarına da göstererek neye benzediğini öğrenip onların yorumlarını da kağıda not ediniz. Göreceksiniz ki herkes iç dünyasını yansıtıcı yorumlar yapmaktadır. Kahve falına bakanlar da aynı şeyi yaparlar. Fincanda görünen lekelerle ilgili yorum yaparken kendi iç dünyaları da bu yorumlara yansır. - 145 - Özet Kişilik bir bireyin tüm ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren bir terimdir. Kişilik karmaşık bir süreçtir. Bunun içinde birbirinden farklı kişilikler için kuramlar geliştirmişlerdir. Freud, kişiliğin gelişimini, bireyin bebeklik ve çocukluk yıllarına bağlar. Freud’a göre bireyin kişiliği id, ego ve superegodan oluşur. İd kişiliğin çekirdeğini oluşturur. Ego, idi denetleyen ve bilinçdışı kılan yapıya sahiptir. Superego ise toplumun yasalarını kapsar ve içimizdeki yargıçtır. Freud’a göre yetişkin bireylerin kişilikleri arasında görülen farklılıklar altı yaşına kadar geçirilen üç ayrı psikoseksüel aşamadan geçer. Bu aşamalar: Oral, anal, fallik dönemleridir. Freud kişilikleri tiplerine göre de sınıflandırır. Jung’un kişilik kuramında ise, bireyler içe-dönük ya da dışa-dönük olarak vurgulanmıştır. Bunlar sekiz türe ayırmıştır: Bunlar: Düşünen içe dönük-düşünen dışa dönük, duygusal içe dönük-duygusal dışa dönük, duyusal dışa dönük-duyusal içe dönük ve sezgisel dışa dönük-sezgisel içe dönüktür. Jung kişiliğin, birbiriyle etkileşimde bulunan çok sayıda sistemden oluştuğunu söyler. Bu sistemler ego, kişisel bilinçaltı, kollektif bilinçaltı, ve arketiplerdir. Alfred Adler’e göre birey sosyal bir varlıktır, sosyal dürtüler tarafından güdülenir. Bunlar doğuştan vardır. Adler kuramına göre kişilik, bireylerin kendisine, diğer insanlara ve topluma karşı geliştirdiği tutumların ürünü olarak gelişir. Eric Fromm kuramına göre, kişilik sosyal etkiler sonucu yaşam tecrübeleriyle oluşur. Kalıcı olan kişilik, bireyin fiziksel yapısı ve mizacını oluşturan kalıtsal yönleri ile sosyal ve kültürel etkilerin tümünü oluşturur. Karen Horney kuramı, bireyin yaşamında iki temel eğilim üzerinde durur. Bunlar emniyet ve doyumdur. Emniyet ve doyum kişiliği yönetir. Harriy Sullivan, kişiliğin varsayımsal bir kavram olduğunu ve kişilerarası ilişkilerden ayrı olarak incelenemeyeceğini savunur. Bireyin sosyal yönüne ağırlık verir. Faktör kuramları, istatiksel çalışmalar üzerinde durur. Faktör analizi yöntemi ile, büyük insan grupları üzerinde çalışma yapılır ve her birey için çok sayıda boyutun çok sayıda puanları saptanır. Daha sonra bu puanların birbirleriyle olan ilişkisi belirlenir. Cartell kişiliğin kişinin kendisine özel yapısı olduğunu belirtmiştir. Bu özellikler faktör analizi ile saptanır. Cartell’e göre kişilik gelişimi yaş dönemleri takip edilerek oluşur. Bu hem psikoanalitik kuramı hem de öğrenme kavramını birleştiren bir yaklaşımdır. - 146 - Eysenck faktör analizi yöntemi ile kişilik boyutlarını saptamıştır. Kişilik yapısı birbirinden bağımsız, iki uçlu yatay ve dikey iki boyut üzerinde değerlendirmiştir. Yatay boyutun bir ucunda içe dönük öteki ucunda da dışadönüklük, dikey boyutunun üst ucunda nevrotik, alt ucunda normal tipler bulunmaktadır. Miller, Donald, Skinner, Bandura ve Rotter, kişiliğin öğrenme tarihçesi yansıtan davranış alışkanlıklarından başka bir şey olmadığını vurgulamışlardır. Carl Roger ve Maslow benlik bilincine önem verir. Benlik kişiliğin öznel yanını oluşturur. Benlik bilinci bizim kendimizi nasıl gördüğümüzü özetler. Spranger kişileri “değer”lere göre sınıflandırmıştır. İnsanlar arasında bireysel ayrılıkların olması, psikologları her kişiliği o insanda mevcut kendine özgü özellikleri ölçme yoluyla değerlendirmeye sevk etmiştir. Davranışçılar kişilik özelliklerini otobiyografiler, anket ve envanter ile ölçme yolunu seçmişlerdir. Kişiliğin sosyal etkisine önem verenler, gözlem, görüşme ve derecelendirme ölçeklerini kullanmışlardır. Psikoanalitik kuramcılar cümle tamamlama, resim yorumlama, mürekkep lekesi testleri gibi kişiliği ölçmede projektif (iç hayatı, dışa yansıtıcı) metodlar geliştirmiştir. Değerlendirme Soruları Aşağıdaki sorunların cevaplarını bulunuz. Cevaplandıramadığınız sorularla ilgili bölümleritekrar okuyunuz. 1. Freud’a göre aşağıdakilerden hangisi kişiliğin temelini oluşturur? A) İd B) Ego C) Superego D) Libido E) Haz - 147 - 2. İd’i denetleyen ve bilinçdışı kılan yapıya ne ad verilir? A) İd B)Ego C) Superego D) Libido E) Haz 3. Çocuğun doğumdan, bir buçuk yaşına kadar olan psikoseksuel dönemine ne ad verilir? A) Oral B) Anal C) Fallik D) Latent E) Genital 4. Aşağıdakilerden hangisi erotik tipin özelliklerinden değildir? A) Kalabalığı sever B) Abartmayı sever C) Eleştirir D) Başkaları ile olmayı sever E) Kendisini ve başkalarını değerlerle ölçer 5. Aşağıdakilerden hangisi estetik insanın özelliklerinden biridir? A) Zengin olma merakı vardır B) Başkalarını yönetmeyi sever C) İyi bir yaşama düzeni sağlama ile ilgilenir D) Şekil, düzen, ahenge karşı ilgilidir E) İnsanları sever - 148 - 6. Aşağıdaki bilim adamlarından hangisi benlik bilincine önem verir? A) Freud B) Jung C) Marray D) Spranger E) Roger 7. Aşağıdakilerden hangisi bir çağrışım tekniğidir? A) Gözlem B) Anket C) Dereceleme D) Rorschach mürekkep testi E) Görüşme 8. Toplumun onayını sağlamak amacıyla, bireyin dış dünyaya karşı taktığı maskeye ne ad verilir? A) Anima B) Kişilik C) Sezgi D) Gölge E) Persona 9. Aşağıdaki bilim adamlarından hangisi “kişilik, sosyal etkiler sonucu yaşam tecrübeleriyle oluşur” görüşüne sahiptir? A) Jung B) Fromm C) Miller D) Roger E) Bandura - 149 - 10. Bireyin davranışlarının incelenmesinde değişkenlerin veya faktörlerin belirlenmesini savunan bilim adamı kimdir? A) Cattell B) Fromm C) Miller D) Roger E) Jung Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar Daha geniş bilgi edinmek isterseniz, yazarın da yararlandığı aşağıdaki kaynaklara başvurabilirsiniz. Atkinson, r. Atkinson, R.H. Smith .Introduction to Psychology. 9th ed. Harcourt, Brace Publishing, Florida, 1987. Başaran. İ.Ethem. Editör, Ayhan Hakan. Psikoloji. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları No:238. Eskişehir, 1991 Baymur, Feriha. Genel Psikoloji. İnkilap ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1973. Cüceloğlu, Doğan. İnsan Davranışı, Psikolojinin Temel Kavramları. 3. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992. Feldman, R.S. Essentials of Understanding Psychology. 3rd ed. McGraw-Hill Comp. Inc. New York 1997. Köknel, Özcan. Kaygıdan Mutluluğa Kişilik. 2. Baskı, Atın Kitaplar Yayınevi, Ankara, 1982. Morgan, Clifford T. Psikolojiye Giriş Ders Kitabı (çev. Ed. Sirel Karataş) Meteksan Ltd. Şti., Ankara, Eylül 1981. Özkalp, Enver ve Diğerleri. Davranış Bilimlerien Giriş. Anadolu Üniversitesi Yayın No:173, AÖF Yayınları No:75, Eskişehir, 1991. Yanbastı, Gülgün. Kişilik Kuramları. 1.Baskı, Ege Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1990. - 150 -
Benzer belgeler
BÖLÜM - 5 1.5.7. Zekâ, Kişilik ve Benlik 1.5.7.1. Zekâ
2.1. Freud'un Kişilik Kuramı (Yapısal Kuram)
Sigmund Freud (1856-1939) kişiliğin gelişimini, bireyin bebeklik ve çocukluk yıllarına bağlamıştır. Freud'a göre bireyin kişiliği
id, ego, superego'nun ...
Örgüt İçinde Birey ve Kişilik
2.3. Freud'un Kişilik Tipleri Sınıflaması
İd, ego ve süperegonun bireyin kişiliğindeki farklı yansımaları psikoanalitik kuramın temelidir.
Bu üçlüden herhangi birisi daha etkin olduğunda aşağıdaki...
Meslek Rehberliği ve Danışma Kuramları
2.2.2. Anal Dönem
Bir buçuk ile üç yaş arasındaki döneme anal dönem denir. Çocuk bu dönemde emmekten daha
fazla dışkılamadan, anal uyarılmadan zevk alır. Önceleri kendiliğinden yapılan dışkılama,
a...