ﺭﺍﺋﺪ ﺍ Eskişehir`de Irak Türkleri Haftası
Transkript
QARDASHLIQ KARDAŞLIK 61 SAYI/ISSUE YIL/YEAR KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT VE FOLKLOR DERGİSİ OCAK - MART REVIEW OF CULTURE ART LITERATURE AND FOLKLORE JANUARY-MARCH Eskişehir’de Irak Türkleri Haftası KERKÜK VAKFI 2014 16 KERKÜK VAKFI KARDAŞLIK Kültür Sanat Edebiyat ve Folklor Dergisi Yıl 16 Sayı 61 Ocak - Mart 2014 Kerkük Vakfı Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü İzzettin KERKÜK Editör ve Genel Koordinatör Suphi SAATÇİ Yazışma adresi P. K. 20 Cerrahpaşa/İSTANBUL Tel. (0212) 584 00 75 Belgegeçer (0212) 584 00 76 www.kerkukvakfi.com www.kardaslik.org email: [email protected] ﺍﻟﻜﻴﺎﻥ ﺍﻟﺘﺮﻛﻤﺎﻧﻲ ﻓﻲ ﺍﻟﻌﺮﺍﻕ Fiyatı : 7.5 TL (KDV Dahil) İdare Merkezi: Haseki Sultan Mahallesi Kuka Sokağı Huzur Apt. No: 1/1 Fındıkzade/İSTANBUL Bilim Kurulu Prof. Dr. Ziyat AKKOYUNLU Prof. Dr. Yavuz AKPINAR Prof. Dr. Abdülhalik BAKIR Prof. Dr. Haşim KARPUZ Prof. Dr. Mahir NAKİP Prof. Dr. Suphi SAATÇİ Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU Prof. Dr. Abdüsselam ULUÇAM Yazı Kurulu Kemal BEYATLI Kemal ÇAPRAZ Aydil EROL Erşat HÜRMÜZLÜ Habib HÜRMÜZLÜ İzzettin KERKÜK Mahir NAKİP Acar OKAN Ömer ÖZTÜRKMEN Suphi SAATÇİ Suphi SALT KARDAŞLIK Kerkük Vakfı İktisadi İşletmesi tarafından Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak üç ayda bir yayınlanır hakemli bir dergidir. Dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahiplerine aittir. Dergide yayınlanmış yazılar ve fotograflar kaynak gösterilerek alınabilir. Abone yurtiçi yıllık 30 YTL, yurtdışı yıllık 50 $ veya 40 Euro Posta Çeki No: 5325057 Cerrahpaşa/İstanbul veya İş Bankası İstanbul, Fındıkzade Şubesi Hes. No: 1068 840492 EUR Hes. No: 1068 3312429 Dolar Hes No: 1068 3312415 Tasarım Ercan ŞİMŞEK Baskı Şenyıldız Matbaacılık Zeytinburnu Mah. Gümüşsuyu Cad. No:3 K:2 Zeytinburnu Merkez, Zeytinburnu, İstanbulAdres tarifi: Tel: +90 212 483 47 91 ﺻﺒﺤﻲ ﺳﺎﻋﺘﺠﻲ Temsilciler Habib HÜRMÜZLÜ (Ankara) Timur TAŞ (İzmir) Ali İhsan NAQIB (ABD) Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı kitabının Arapçası yayımlandı. Kerkük Vakfı’ndan isteyiniz. İÇİNDEKİLER 6 12 22 26 Ortak Dil, Ortak Alfabe… Ama Nasıl? Editör’den 2 Ata Terzibaşı’ya Türk Dünyası Özel Hizmet Ödülü • Kardaşlık 22 Irak Seçimlerinde Türkmenleri Neler Bekliyor? • Mahir NAKİP 4 Türkmen Dağarcığı Suphi SAATÇİ 24 Kerkük Hatıralarım-XVI İzzettin KERKÜK 6 “Tarihini Bilmeyenin, Coğrafyasını Başkası Kullanır” Yasin Cemal GALATA • Ahmet Cahit ŞAHİNER 26 Kerküklünün Gönlünden Önder SAATÇİ • şiir 8 Memleketim Murat Yaşar MIŞKO • şiir 31 Vakit Var İken Rıza ÇOLAKOĞLU • şiir 9 Haşim Nahit Erbil’in Şiirleri Üzerine Değerlendirmeler-1 • Veysel ERGİN 32 Irak Türkmenleri Filistin’e mi Taşınmalı? Önder SAATÇİ 10 Türkmeneli Yurdunu Gezerken Osman OĞUZ • şiir 38 Eskişehir’de Irak Türkleri Haftası Kardaşlık 12 Kerkük’te Giyim - Kuşam Çoban ULUHAN (Beşirli) 40 Kerkük’te Bomba Sesleriyle Uyanmak Mehmet Ali POYRAZ 14 Süsletme Adnan KASAPOĞLU • şiir 45 Hoyratlar Reşit BOSTANCI • şiir 15 Kerkük’te Zaman Kitabı Hakkında Yıldırım HASANZADE 46 Baas Rejimi Kurbanı Türkmenler İstanbul’da Anıldı • Atıf ALA 16 Mehmet Hamlegil Osman OĞUZ 48 Şehidim Kemal Beyatlı • şiir 17 Türkmen Albümünden Editörün Seçtikleri 50 Kerkük Şiiri Bu Külliyatta Yavuz ULUTÜRK 18 İmanı Olmayan Aklı Reddetti Elif SÖNMEZIŞIK 20 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة ARAPÇA Sayı/Issue 61 العدد 52-64 Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 3 KERKÜK VAKFI Editör’den Ortak Dil, Ortak Alfabe… Ama Nasıl? Suphi SAATÇİ [email protected] Milletleri ayakta tutan en büyük unsurun dil olduğunu söylemeğe hacet yok. Millet olarak Türkler, 2500 yıllık yazılı geçmişe sahip olmalarına karşılık, uzun tarihleri boyunca en çok alfabe değiştiren topluluk olmuşlardır. Bu yüzden dil alanında çekilen sıkıntılar ve Türkçenin yaşadığı sorunlar günümüze kadar gelmiştir. Bundan 73 yıl önce Nihal Atsız Beğ’in yazdığı bir yazı, bu konuya ışık tutar mahiyettedir. “Dilimizi Türkçeleştirmek İçin Amelî Yollar” başlıklı bu yazı (Çınaraltı, 1941, sayı 5), hâlâ güncelliğini koruyor. Atsız Beğ bu yazısında, bütün tarih boyunca Türkçenin üç büyük buhran geçirdiğini, bu üç buhranın, Türklerin kabul ettiği üç medeniyetle birlikte dilimize yayılan üç yabancı istilâdan doğduğunu dile getirmekte; birinci buhranın sekizinci asrın sonlarında Türklerin Manihaizm dinini kabul etmeleri dolayısıyla yeni dinin ıstılahlarının Türkçeye dolmasıyla başladığını söylemektedir. Türkçenin yaşadığı ikinci buhranın, Türklerin onuncu asrın ortasında yığın halinde İslamiyet’i kabul ettikten sonra on birinci asırdan başlayarak yeni bir edebiyatın vücuda gelmesiyle başladığına işaret eden Atsız, Türkçenin dinî dil olarak Arapçanın ve edebî dil olarak da 4 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Acemcenin (Farsçanın) tesirine maruz kaldığını, bu dillerin edebî dilimizi tamamen melezleştirdiğini, halk dilimizi de yoksullaştırdığını, söylüyor. Gerçi Osmanlıcanın kudretli, kendine mahsus ve tercüme edilemeyecek incelikleri olan bir dil olduğunu hatırlatan Atsız , özetle şunları söylemektedir: “Üçüncü buhran ise son yılların ve batı medeniyetine kat‘î olarak girmek için uğraştığımız bu devirde batı medeniyetini temsil eden dillerin Türkçeyi tehdit etmeleri şeklinde tecelli etmiştir. Fransızca ve İngilizce kelimelerin, terkiplerin Türkçeyi alabildiğine bozmaları şeklinde devam etmektedir. Bunun ne büyük bir tehlike olduğunu söylemeğe hiç lüzum yok. Çünkü millet nihayet kan ve dil demektir. İstiklâlini kaybeden bir millet dirilebilir. Fakat dilini kaybeden millet yok olmuş demektir.”1 Tarih boyunca geçirdiği bunalımlara ve bunca olumsuz gelişmelere rağmen Türkçenin hâlâ ayakta kalması, bu dilin dinamikliğini ve yaşama gücünü gösterir. Aslında Türkçenin en büyük sorunu, bize göre alfabe konusudur. En son Cumhuriyet Türkiye’sinde yapılan harf devrimi ile Latin alfabesi kabulle1 Atsız, Tarih, Kültür ve Kahramanlar, İstanbul, 2011, s. 116-122. Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد nildi. Osmanlı döneminde Arap harfleri ile yapılan eğitim ve öğretimi, matbuat ve diğer kurumların hepsi bir anda kabul edilen Latin harflerini kullanmağa başladı. Enverî Harfler yahut Huruf-i Munfasıla Cumhuriyet döneminde yapılan harf inkılâbından önce, Türkçe alfabe ve imla tartışmalarına şahit olunmaktadır. Tanzimat’tan sonra Osmanlı Devleti’nde alfabe tartışmaları başladı. Münif Paşa Arap harflerinin eğitimi zorlaştırdığını savunmaktaydı. Harflerin başta-ortada-sonda yazımlarının farklılaşması, sesli harflerin kullanılmaması gibi durumların karışıklığa neden olduğunu söylüyordu. Aydınların birçoğu da Fransızca dolayısıyla Latin harflere aşina olduğundan bu harflere geçilmesinin de mümkün olabileceğini dillendiriyordu. Ne var ki Latin harflerine geçişin geçmişle olan bağları koparacak ve Kur’an öğrenimini etkileyecek olması, yeni bir alfabeye geçiş yerine var olan alfabenin ıslahını da gündeme getirdi. Bu tartışmalar üzere Enver Paşa bir yayından ilham alarak yeni bir alfabe oluşturma işine girişti. Bu alfabe bitişik yazılan Osmanlı Türkçesi’nin tam tersine harflerin ayrı olarak tek tek yazılması ve sesli harflerin de ya- Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI zılması esasına dayanıyordu. Bu sebepten bu alfabeye “huruf-i munfasıla” da denilmekteydi. Harbiye Nazırı olan Enver Paşa bu alfabenin ordu yazışmalarında kullanılması emrini verdi. Bu alfabeyle çeşitli nizamnameler, haritalar ve salnameler basıldı. Ne var ki bu yeni alfabe, değiştirilmesi düşünülen alfabeden daha zordu. Okunması ve yazılması hususunda çok büyük güçlüklere sebebiyet veriyordu. Örneğin bitişik harflerle yazılan bir kitap 30 sayfa ise, bu yeni alfabeyle sayfa sayısı 60’a yani iki katına çıkıyordu. Üstelik hem zamandan, hem emekten götürüyordu. Hele de askerî alanda kullanılmasıyla durum daha da vahimdi, zira askerî yazışmalar hızlı olmalıydı, ama bu yeni alfabe buna imkân vermiyordu. Kısa bir süre sadece askerî yazışmalarda kullanılan bu alfabe Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle akamete uğradı ve kullanılmadı. Türk dünyası arasında dil birliğini sağlamak için mücadele veren İsmail Gaspıralı (1851-1914) Rusya’da yaşayan Türk ve İslam toplumlarının eğitim, kültür reformu ve modernleşme ihtiyacını gidermek için büyük mücadele verdi. Gaspıralı ortak dil oluşturmak için yayımladığı Tercüman’ı Türk-İslâm dünyası için örnek bir gazete hâline getirmeyi başarmıştı. Kazan, Kafkasya, Türkistan ve Kırım’da yayımlanan kırktan fazla gazete ve dergide, ayrıca çok sayıda hikâye ve romanda “Gaspıralı Dili” kullanıldı. Gaspıralı düşüncelerini 1983’te kurduğu ve 1918’e kadar varlığını sürdüren Tercüman gazetesiyle yaydı. Yayınlarında Türk halklarını birlik ve dayanışmaya çağırdı. “Dilde, fikirde ve işte birlik” sözüyle Türk halklarındaki birlikteliğin temel ilkelerini oluşturdu. Ancak Rus Bolşevizm’i bu harekete son verdi. KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yeryüzünde yaşayan Türklerin sayısı 200 milyona dayanmış durumdadır. Bu nüfusun 80 milyona yaklaşan büyük kesimi Türkiye’dedir. Diğer Türk toplulukları ise Rusya’nın çöküşünden sonra kurulan Türk cumhuriyetlerinde, özerk bölgelerde, ayrıca Çin’deki Uygur bölgesinden Adalar Denizine kadar uzayan, değişik devletlerin sınırları içinde yaşamaktadırlar. Arada siyasî sınırlar olmakla birlikte bu toplulukların ortak yanları Türkçe konuşmuş olmalarıdır. Ancak ortak alfabe olmadığı için, birbirlerinin yayınını takip etmek zordur. Bu yüzden Türk toplulukları kendi aralarında dil birliği sağlayamamışlardır. Günümüzde Türk dünyasında yirminin üzerinde değişik alfabe kullanılmaktadır. Buna karşılık yirmiye yakın Arap devletleri arasında siyasî bir birlik yoktur. Ancak Arapça yazı dili olarak tektir ve bütün Arap dünyasını bir arada tutan önemli bir unsurdur. Kahire’de basılan bir gazete, Şam’da, Bağdat’ta, Beyrut’ta, Cidde’de, Körfez ülkeleri ile Kuzey Afrika’daki bütün Arap ülkelerinde aynı anda okunabilir. Bu alfabe ve dil birliği, onları aynı düşünce platformlarında da birleştirir. Ancak bu durum Türk dünyası için henüz bir ütopya sayılıyor. Türk Dünyası Yazarlar Birliği’nin kurulması Eskişehir’de Mart 2014’te gerçekleştirilen “VI. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi”nde imzalanan protokolle, “Türk Dili Konuşan Ülkeler Yazarlar Birliği” kuruldu. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Konseyi’nin 23 Ağustos 2012’de Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te düzenlenen “Eğitim, Bilim ve Kültür İş Birliği” toplantısında alınan karar, Avrasya Yazarlar Birliği, Azerbaycan Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Yazarlar Birliği ve Kırgızistan Yazarlar Birliği’nin iş birliğinde imzalanan ortak “Mutabakat Belgesi” ile hayata geçirildi. Bu çok güzel bir gelişmedir. Buna bağlı olarak “Türk Dili Konuşan Ülkeler Yazarlar Birliği” kuruldu. Bu da bizim için sevindirici bir gelişmedir. İmza töreninin ardından Türk Dili Konuşan Ülkeler Yazarlar Birliği’nin dönem başkanlığına Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Rzayev seçildi. Rzayev yaptığı konuşmada, İsmail Gaspıralı’nın dilde, fikirde, iş’te birlik sözünü hatırlatarak şunları söyledi: “Fikirde birliğimiz var. Dillerimiz birbirine yakın. Dillerimiz birbirini daha iyi anlayıp, birlikte daha iyi işler yapmalıyız. Edebî eserler vasıtasıyla dillerimiz arasında iletişim, temas kurmayı sağlayacağız. Türkiye Türkçesi, bir iletişim dili olmalıdır. Türk halkları arasında bir irtibat kurmak için Türkiye Türkçesi kullanılmalıdır. İletişim dili olan Türkçeden iyi sözler diğer dillere de geçecektir. Ancak Azeri Türkçesi’nden bazı sözler de Türkiye Türkçesi’ne geçerse iyi olur. Ülkeler arasında ortak dil ütopyadır ancak Türkiye Türkçesi, Türk halkları arasında iletişim dili olursa onun iyi etkisi hissedilecektir.” Bu temennilere herkes can ü gönülden katılır. Ancak alfabe birliği sağlanmadan dilde, fikirde ve iş’te birlik sağlanması, bize göre uzak bir ihtimal. Anlaşılan Türk dünyası tek alfabe ve tek dil’e kavuşmak için daha uzun yıllar bekleyecektir. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 5 KERKÜK VAKFI Türkmeneli’nden Türk’ün dilinden Irak Seçimlerinde Türkmenleri Neler Bekliyor? Mahir NAKİP [email protected] Geçmişten Bugüne... On yıl içinde Irak üç seçim dönemi geçirdi ve üçüne de Türkmenler katıldı. Kendileri seçim kurallarını hiç ihlâl etmezken, bölgelerinde Araplar ve özellikle de Kürtler tarafından ciddî suiistimaller yaşandı. Buna rağmen Irak Türkmen Cephesi (ITC) kayda değer bir başarı elde edebildi. Özellikle Tuzhurmatu ve Kerkük’te yaşanan bütün kıyım ve yıldırmalara rağmen Türkmen vekil ve bakanlar üç parlamenter dönem içerisinde en iyi başarılarını bu dönemde gösterebildiler. Ancak hem Irak’taki genel gidişin kötüye doğru yüz tutması, hem de Türkmenlere yönelik sindirme ve yok etme faaliyetlerinin had safhada artması Türkmenleri bezdirmiştir. Dolayısıyla bütün Irak sathında Türkmenlerin güvenlik sebebiyle sandığa gitmede tereddüt etmesi söz konusu olabilir. Onun için Türkmen siyasetçilerinin olağanüstü çaba göstererek halkı sandık başına gitmeye teşvik etmeleri gerekmektedir. Türkmenlerin Seçim Sorunları Diyelim ki Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde güvenlik berkemal ve Türkmenlerin büyük çoğunluğu sandığa gider oldu. Yine de birkaç can alıcı sorun mevcuttur. Bunların başında finans eksikliği gelmektedir. Türkmenlerin seçimleri finanse edecek kaynakları yok denecek kadar azdır. Seçime giren 6 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ en paralı kesimler Şii Araplarla Kürtlerdir. Çünkü bunlar devletin imkânlarını kullanabilmektedirler. Keşke bir kaç öncü insan çıkabilse ve sembolik de olsa bir miktar bağış toplayarak şahıs bazında değil, bütün Türkmen listelerini kucaklayacak şekilde yapılacak propagandalara kaynaklık etse... Bir diğer sorun, kronik hale gelen Türkmeneli TV’nin propaganda aracı olarak kullanılması meselesidir. Bu televizyon kanalı Türkmenlerin tek sesi olduğu halde kimseyi memnun edememekte ve çok eleştiri almaktadır. Üstüne üstlük yönetimini de kimse değiştirememekte ve birkaç kişinin tekelinde görünmektedir. Dolayısıyla bu seçimlerde kanalın besbelli ki ITC yönetiminin sadece belli adaylarının propagandasını yapacaktır. Ne diğer şehirlerde ne de aynı listede olan diğer Türkmen adaylara gereken yer verilecektir. Türkmeneli TV muamması çözülmediği için de bu hassas seçim arifesinde yirminin üstünde çok değerli mensubu istifa ederek devletin kurduğu Türkmen TV’ye geçmişlerdir. Sadece Kerkük’teki adaylar değil, bütün Türkmen adaylar bir araya gelerek Türkmeneli TV yönetimi ile konuşup onları münasip bir lisanla herkese açık kalmalarını sağlamaya çalışmalıdır. Irak Devleti tarafından kurulmakta olan Türkmen TV’nin de soYıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد rumlulukları az değil. Neticede resmi bir kanal olması hasebiyle bütün gruplara eşit mesafede durmalı ve bütün Türkmen milletvekili adaylarına eşit zaman ayırmalıdır. Türkmen Gençliğine bir öğüt Farklı listeler ve ayrıca adaylar gençleri kendi taraflarına çekmek isteyeceklerdir. Bu doğru bir yöntem değildir. Çünkü bu davranış gençlerin birbirlerine düşman olmalarını doğuracaktır. Ama bu demek değildir ki gençler seçim sürecinden dışlansın. Bilakis Türkmen gençleri teşkilatlı olsun ya da olmasın mutlaka seçimlerde faal bir rol üstlenmeleri gerekir. Gençler Türkmen halkını teşvik ederek ve yüreklendirerek sandık başına gitmelerini sağlamakla kendisini görevli ve sorumlu görmelidir. Bu kolay olmamakla beraber sağ duyulu ve müdrik Türkmen gençlerinin bunu başarabileceğinden emin olmalıyız. Gençlerimiz bunu kavrayacak ve kucaklayabilecek kadar akıl ve zeka sahibidir. Kerkük ve Musul’da Seçim Beklentileri... Musul’da Türkmenlerin Müttahidun Listesi ile seçime girmeleri doğaldır. Ancak ITC Başkanının Musul ve Telafer’e giderek seçim kampanyalarına katkıda bulunması önemli ve zaruridir. Bu durumda Musul’dan üç, bir ihtimalle de dört milletvekili çıka- Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI rılabilir. Kerkük’te Türkmenlerin kendi listeleriyle seçime katılmaları da doğru bir adım olup, Türkmen kamuoyu tarafından desteklenmiştir. Diğer taraftan başka Türkmen siyasi teşekkülleri de Kerkük Türkmen İttifakı’nı kurmuş ve bu şemsiye altında birleşen Türkmen siyasi teşkilatlarının, 8 Ocak 2014 tarihine kadar Kerkük Türkmen Cephesi’nin şemsiyesi altında toplanması beklenmiştir. Özellikle Türkmenlerin Kerkük’te tek liste hâlinde seçime girmesi için Irak’ta ve Türkiye’de yaşayan Türkmen aydınları büyük çaba harcamışlardır. Ancak bu iyi niyetli teşebbüs çeşitli engellere takılmış ve taraflar arasında birleşme sağlanmamıştır. Bu konuda Türkmen kamuoyuna herhangi bir resmi gerekçe de sunulmamıştır. Aslında herkesin sorumluluk bilinci içinde davranıp, meydana gelen tıkanıklığın aşılmasında ve Türkmen kamuoyunun arzusu doğrultusunda birleşmenin sağlanmasında olumlu çaba göstermesi beklenirdi. Taraflar arasında birleşmenin sağlanmaması doğrusu manidar ve düşündürücü olduğu kadar, Türkmen milli iradesine de aykırı bulunmuştur. Türkmenlerin Kerkük gibi çok hassas ve kendileri için hayati öneme haiz bir şehirde tek listeyle seçime gidilmemesi, Türkmen aydınları ile kamuoyu arasında üzüntüye sebebiyet vermiştir. Seçimlerden sonraki süreçte muhtemelen Kerkük’ün kaderi tekrar gündeme gelecektir. Dolayısıyla Türkmenlerin bu şehir hakkında söz sahibi olabilmeleri ve güçlü bir konumda bulunabilmeleri için, tek bir liste hâlinde seçim yarışına katılmaları ve nüfus yapısı ile orantılı bir sonuç almaları gerekirdi. Bu bakımdan Türkmen toplumunun beklentisini karşılamak ve mağduriyetlerine KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ son vermek için, bütün siyasî aktörlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri bekleniyordu. tir. Yani Mecliste Türkmenlerin sayısı yine en fazla sekiz olması bekleniyor denilebilir. Bu konuda iki bildiri yayınlanmıştır. İlki Türkiye’de faaliyet gösteren tüm Türkmen sivil kuruluşlarını kucaklayan Türkmen Sivil Kuruluşlar Federasyonu kimseyi suçlamadan ve taraf da tutmadan olgunca bir bildiri yayınlamış ve ‘’Bu sorumluluk anlayışı ile Türkmenleri temsil eden kurum, kuruluş ve kişiler dâhil bütün aktörlerin, 30 Nisan 2014 tarihinde yapılacak genel seçimlerde Kerkük’te oyların bölünmesinden doğacak olumsuz sonuçlardan sorumlu olacaklarını hatırlatıyor, tarihin tanıklık etmesi açısından, bu açıklamanın yapılmasını uygun görüyoruz.’’ Uyarısında bulunmuşlardır. Kerkük’te yayımlanan bildiride birleşmenin müsebbibi olarak ITC’nin bazı üyeleri gösterilmiştir. Doğrusu bu manidar bir durum olarak görülebilir. Çünkü birleşmeyi en çok istemesi gerek kuruluşun ITC olması beklenirdi. Bu noktada bir paradoksu da dile getirmekte yarar vardır. ITC’nin şu andaki Yürütme Kurulu’nda sadece başkan milletvekilidir. Yoksa Parlamentoda ITC adına milletvekilliği yapan hiç bir milletvekili ITC’nin Yürütme Kurulu’nda bulunmamaktadır. Bu tuhaf yönetim tarzının sebebini izah etmek güç görünüyor! Endişeler Var... Makalenin kaleme alındığı saatlerde Kerkük’te Kürt Peşmerge Kuvvetlerine bağlı Asayiş Kuvvetleri şehrin hemen hemen her yerine yerleşmişler, çarşı-pazarı kontrol ediyorlar ve mahallelerde sürekli devriye gezerek insanları gözlüyorlar. Kullandıkları arabaların plakasız olması vatandaşların dikkatini çekmekte ve kaygılarını arttırmaktadır. Diğer taraftan maaşlarını Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nden almakta olan bazı Kürt memurları, maaşlarını üç aydan beridir alamadıkları için Kerkük Petrol Şirketi’nden talep etmeye başlamışlardır. Bu tuhaf talepleri yerine gelmeyince şirketin önünde nümayişe geçerek yine dillerine pelesenk ettikleri “Kerkük Petrolü Kürtlerindir, Kerkük Kürdistan’ın kalbidir” gibi provokatif sloganlar atmışlardır. Bunların hepsi neticede seçime gölge düşürecek, silahsız Türkmen halkını sandığa gitmekten soğutacak davranışlardır. Bu karamsar tablo karşısında belki bir noktada şans Türkmenlerin yüzüne gülecektir. Çünkü Kerkük’te bölünme sadece Türkmenler arasında olmamıştır. Kürtler ilk defa olarak beş listeye, Araplar da dört listeye bölünmüşlerdir. Bu da Türkmenlerin iki milletvekili çıkarmalarına yardımcı olabilir. Beklentiler ise şöyledir: Türkmenler Kerkük’ten bir ve en fazla iki, Musul’dan üç ya da dört ve Diyala’dan da bir milletvekili çıkarabileceklerdir. Şii listesinden de muhtemelen en fazla iki Türkmen çıkabilecekYıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Bu meyanda aslında anavatan Türkiye’nin üzerine düşen sorumluluklar da doğmaktadır. Türkiye Hükümeti Irak’taki seçime sıradan bir seçim gibi bakmamalıdır. Bu arada Kerkük ve Musul’daki seçimlere bilinçli ve iyi yetişmiş seçim gözlemcileri göndermeli ve Birleşmiş Milletlerin gözlemcileri ile işbirliğine gitmelidir. Özellikle Türkmen bölgelerinde Türkmenlerin can güvenliğinin önceden sağlanması konusunda Türkiye’nin endişelerini gizlememesi ve bazı diplomatik adımlar atması gerekmektedir. Akıl, duygulara önderlik edebilirse, az sayıda idealist çok sayıdaki rakiplerine pekâlâ galip gelebilir. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 7 KERKÜK VAKFI Kerkük Hatıralarım-XVI Iraklı Türkmenler Kendi Öz Yurtlarında Garip Yaşıyor! İzzettin KERKÜK 1978 yılının Nisan ayında bir gün, Dışişleri Bakanlığındaki büromda çalışırken, mesai arkadaşlarım Bakanlık Merkez Teşkilâtı Büyükelçilerinden Doğan Türkmen’in beni aradığını söylediler. Kavaklıdere’deki ek binada aynı katta görev yapıyorduk. Odasına gittim, bana Türkiye-Irak Karma Hudut Komisyonunun Bağdat’ta yapılacak yıllık toplantısı için Irak’a gideceklerini, beni de heyete almak istediklerini söyledi. Doğan Türkmen Bey, Dışişleri Bakanlığında, sevdiğim ve saydığım bir zat idi. 1961 yılında Bakanlığa uzman olarak girdiğim zaman, kendisi Personel Dairesi Başkanı idi. Göreve başladığım ilk gün beni alıp o zaman Dış Türkler konusuna bakan Beşinci Daire Genel Müdür Yardımcısı merhum Feridun Pirali Bey’e götürüp, o dairede çalışmamın bakanlıkça uygun görüldüğünü söylemişti. Sonradan Bağdat Büyükelçiliğinde Müsteşar iken, Türkmen Kardeşlik Ocağı kurucularından Dr. Yasin Abdülkerim Bey’le birlikte, asil Türkmen şehri Telafer’i ziyaret eden ilk Türk Diplomattır. Dr. Ahmet Telaferli’nin evinde misafir edilmişti. Bu tarihi ziyaret uzun yıllar Türkiye tarafından ihmal edilen Telaferli Türkmen kardeşlerimizin morallerinin yükseltilmesinde büyük rol oynamıştır. Büyükelçi Doğan Türkmen’in o za- Havaalanından, heyetimize tahsis edilen son model Mercedes Şehit Necdet Koçak ve eşi Ayten Koçak. 8 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة man bana göstermiş olduğu nazik ve kibar tavırlarını hiç unutmadığımdan, bu kere Bağdat’a Türk heyeti ile gitmem hususundaki teklifini kabul ettim. 10 gün kadar süreceği söylenen bu seyahat sırasında, bir fırsatını bulup Kerkük’e giderek, uzun yıllardır görmediğim kardeşlerimle, hasret gidermek, babamın ve annemin mezarlarını da ziyaret etme fırsatını bulacağımı düşünmüştüm. Bağdat seyahatimiz sırasında bazı sıkıntılar ve tatsız olaylarla karşılaşabileceğimi peşinen tahmin etmekteydim. Nitekim böyle de oldu. Zira Bağdat’a varır varmaz, bize sözde mihmandar olarak görevlendirilen, bir şahısla karşılaştık. Türkmen olduğunu ve beni gıyaben tanıdığını söyleyen, sanki kırk yıllık dostum imiş gibi davranan, bu zatın bizden alacağı bilgileri Irak makamlarına jurnal etmek için seçildiğini, daha Bağdat havaalanında iken sorduğu tuhaf ve münasebetsiz sorulardan anlamıştım. Bizim heyette, Bakanlık Ortadoğu Dairesi Şube Müdürlerinden Mesut Orsa Bey de bulunuyordu. Durumu oracıkta kendisine münasip şekilde anlatarak, mihmandarın sahte tavır ve iltifatlarına aldanmaması hususunda dikkatini çektim. Türk Heyetindeki diğer üyeler de bu konuda uyarıldı. Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI arabalarla şehre intikal ederek otele yerleştik. Benimle beraber aynı arabaya binen heyet üyelerini getiren şoför, yolda bizim Türkiye’den geldiğimizi öğrenince, bir jest olsun diye Bağdat’tan yayın yapan Türkmence Radyosunu bularak “işte size Türkçe şarkılar” dedi. Iraklı Türkmen sanatkâr, hüzünlü bir sesle “Garibem ah, garibem” diye başlayan bir şarkıyı söylüyordu. Bu şarkı bizi son derece etkiledi. Türkmen kardeşimizin adeta kendi öz yurtlarında garip ve çaresiz olduklarını âdeta feryat edercesine dile getiriyordu. Hepimizin gözü yaşarmıştı. Ardından haberler başladı. Türkmence Radyosunun spikeri, düzgün bir Türkçe ile ilk haber olarak, Büyükelçi Doğan Türkmen’in başkalığında bir Türk heyetinin Bağdat’a geldiğini heyecanla duyurdu. Bu haberi yayın süresince birkaç defa tekrarladı. Otele yerleştikten sonra Türkiye Büyükelçiliği ile telefonla görüşmek istediğimizde, bir sürprizle karşılaştık. Santrale Türkçe bilen bir Asuri kızını yerleştirmişlerdi. Amaçları, telefonla konuşmalarımızı dinlemek idi. Asuri kızına Türkçeyi nerede öğrendiğini sorunca, daha önce Kerkük’te bulunduğunu ve Türkçeyi orada öğrendiğini söyledi. İçimden, “Ey benim mübarek ve aziz yurdum Kerkük!. Sen ne kadar halis bir Türk şehrisin ki, sinende barınan yabancı kavimlere kendi dilini kabul ettirebiliyorsun” diye haykırmak geldi. Bu arada bizim Bağdat’a geldiğimizi duyan ve yeğenimle evli bulunan değerli kardeşim Habip Hürmüzlü, eşi ve dünya tatlısı yavruları ile birlikte otelin kapısında göründüler. Kendilerini karşılayıp bir şeyler ikram etmek için otelin lobisine aldım. Bizi gören mihmandarımız hemen yerinden fırlayarak yanımıza geldi. Habip Bey kendisini tanıdığı KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ ve gayesinin ne olduğunu bildiği için tedirgin olmuştu. Sahte bir dostluk kisvesi altında bizi âdeta soru yağmuruna tuttu. Habip Bey o sıralarda, hassas bir görev alan Irak Vakıflar Bakanlığında Hukuk İşleri Dairesi Genel Müdürü idi. Mihmandarımıza şunları söyledi: “İzzettin Ağabeyi bizim eve götürmek için geldik. Eşim dolma pişirmiş, istersen sen de gel, misafirimiz ol. Bundan memnunluk duyarız”. Ancak o, nedense bizimle gelmedi. Aynı akşam Büyükelçilikte Türk Heyeti onuruna verilen yemeğe gittik. Büyükelçi izinli olduğu için bizi Müsteşar Saruhan ağırladı. Gece geç vakte kadar orada kaldıktan sonra otelimize döndük. Odalarımıza çekilmeden önce, heyet başkanımız Doğan Türkmen Bey bana yaklaşarak kulağıma şunları fısıldadı: “Iraklılar bu heyette iki kişinin bulunmasından hoşlanmıyorlar. Birisi benim soyadımın Türkmen olmasından dolayı, diğeri de sizsiniz, soyadınız Kerkük olduğu için”. Gülüştük ve ayrıldık. Aradan yıllar geçtikten sonra Türkiye’de görüştüğüm, Irak ordusunda Kurmay subay olan Suphi Nazım Tevfik’in bana anlattığına göre, Irak makamlarına bildirilen Türk Heyeti listesinde adımı gören Iraklılar bir hayli rahatsız olmuşlar ve Irak Genel Kurmayında ortalık âdeta karışmış. Heyete benim dâhil olup olmamamı kabul hususunda epey tereddüt geçirmişler. Neticede Türk Heyeti listesini olduğu gibi kabul etmişler. Ancak çareyi, Baas Partisi üyesi Türkmen asıllı bir kişiyi mihmandar olarak peşime takmakta bulmuşlar. Iraklıların benden bu derece rahatsız olmalarının başlıca sebebi, 50’li yıllarda İstanbul’da öğrenci iken Irak Türkleri davasını savunmak amacıyla yapılan faaliyetlere katılmış olmam idi. Zaten Irak’ta daha cumhuriyet kurulmadan önce krallık döneminde bile Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Şehit Necdet Koçak kendini Türk dostu olarak tanıtan Nuri Sait Paşa zamanında kara listeye alınmış ve Irak vatandaşlığından çıkarılmıştım. Bağdat’ta bulunduğumuz süre zarfında otelden her çıkışımızda motosikletli bir polis ekibi gittiğimiz her yerde bizi takip ediyordu. Bunu, güya bizim güvenliğimiz için yapıyorlarmış. Bizi rahatsız edercesine yapılan bu takip üzerine Kerkük’e gitmekten vazgeçtim. Müzakerenin yapılmadığı bir günde Kerbela ve Necef gezisine katılmak zorunda kaldım. Böylece Kerkük’teki kardeşlerimi görmek, ana ve babamın mezarlarını ziyaret etmek fırsatından mahrum oldum. Müzakerelerin yapılmadığı başka bir gün, heyetteki arkadaşlarla birlikte diplomatlara gümrüksüz satış yapan şehir dâhilindeki Free-Shop’a gittik. Tabii mihmandarımız da bizimle idi. Bir ara yanıma gelerek bedelini kendisinin ödemesi suretiyle bir takım elbiselik İngiliz kumaşı almak istediğini söyleyerek, mümkünse bu arzusunun yerine getirmesini rica etti. Durumu hemen Mesut Orsa Bey’e anlattım, “olur” dedi. İstediğini yaptık. Şık giyinme meraklısı olduğu için memnun kaldı ve bize teşekkür etti. Ertesi sabah, asık bir suratla ve büyük bir telaşla yanıma gelerek beni, kimsenin duymayacağı bir yere götürdü ve titrek bir sesle “Ne olur Free-Shop’tan Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 9 KERKÜK VAKFI kumaş aldığını kimseye söylemeyin, yoksa derimi debbağ ederler” yani “derimi yüzüp tabakhaneye gönderler” diyerek yalvarmaya başladı. Kendisine “Hiç merak etme, kimseye söylemeyiz” deyince rahatladı. Bu olaydan sonra bizi garip sualleri ile bir daha rahatsız etmedi. Artık sual sorma sırası bize gelmişti. Fakat her seferinde kaçamak cevaplar vererek, kendisine “bir ajan” gözü ile bakmamamızı söyleyip duruyordu. Müzakereleri müteakip Ankara’ya döndükten sonra kendisinden bir mektup aldım. Mektupta, güya biz ayrıldıktan sonra, “dilhun” olduğunu ve bize karşı büyük bir özlem içinde bulunduğunu yazıyordu. Mürai olduğu besbelli idi. Mektubunu okuduktan sonra çöp sepetine atmıştım. Bağdat’ta kaldığım süre zarfında bir gece aniden midemden rahatsızlandım. Mihmandarımızı arayıp bana bir doktor göndermelerini istedim. Bir müddet sonra “doktor göndermiyoruz, isterseniz sizi hastaneye kaldıralım” şeklinde bir cevap geldi. Hemen Mesut Orsa Bey’i uyandırıp kendisine durumu anlattım. “Sakın hastaneye gitme. Başına bir şeyler gelebilir” deyince, o gece sabaha kadar acı ile kıvrandım ve yanımda getirdiğim ilaçlarla durumu idare ettim. Bu badireyi de böylece atlatmış oldum. Bu seyahatten sonra, ne şekilde olursa olsun bir daha Irak’a gitmemeğe kararı verdim. Bağdat seyahatinden, sevgili kardeşim ve ideal arkadaşım merhum Doç. Dr. Necdet Koçak ile görüşmeden dönmüş olmam, içimde büyük bir ukde olarak kalmıştı. Rahmetli, Bağdat’a geldiğimizi duyunca benimle görüşmek istediğini, bir yolunu bularak Türkiye Büyükelçiliği Başkâtibi Erkan Gezer (Merhum Emekli Korgeneral Abdurrahman Ergeç’in damadı, Emekli Büyükelçi) vasıtasıyla gönderdiği mesajdan öğrendim. Çok ümitlenmiştim. Mesajda heyetimizin kaldığı otele bir Japon heyetinin misafir edileceği, kendisinin Japonları ziyarete geldiğinde bir fırsatını bulup benimle görüşmeye çalışacağı bildirmekteydi. Ancak her ikimizin de çok istemesine rağmen bu buluşma gerçekleşmedi. Böylece Bağdat seyahatim bu bakımdan büyük bir hüsranla sona ermişti. Fakat ne yazık ki, Necdet Koçak, Türkmen lideri diğer üç arkadaşıyla birlikte, uydurma suçlamalarla gaddar Saddam’ın hışmına uğrayarak 1980 yılının 16 Ocak sabahı idam edilmişlerdi. NOT: Hatıralarımın bu bölümünde, kendisinden sitayişle bahsettiğim (Emekli) Büyükelçi Doğan Türkmen, 14 Şubat 2014 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. İ.K. Kerküklünün Gönlünden Kerkü� k’ü� n Kalesi var İ�çinde balası var Yarımı dişte1 gö� rim Her gece sefası var Baxtım Çay’a Qale’den baxtım Çay’a Yar bizi terk é� deni3 Batıptı4 baxtım çaya Kerkü� k’te çay İ�çeller Kerkü� k’te çay Çox qere gü� nner gö� rdi Hem bu Qale hem bu Çay Bazardan Şeymey5 aldım bazardan Yolım Kerkü� k’e dü� şti Gé� çtim Beyyü� k Bazar’dan 1 düş, rüya 2 olurum 3 4 5 6 Bahtı yar Kimin olıp bahtı yar Kerkü� k torpağ� ın ö� pim Onda ollam2 bahtiyar Yâ� r elinnen İ�ç kahve yâ� r elinnen Men kime şikâ� t6 edim O zalım yâ� r elinnen edeli beri batmıştır öteberi şikâyet Önder SAATÇİ 10 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Vakit Var İken Dile güneş batmasın Hele vakit var iken Öten kuşlar yatmasın Öyle vakit var iken Yelken aç küleklere Müjde ver dileklere Seslen kelebeklere Hayla vakit var iken Düş hayatın peşine Emeğin öz dişine Erken çimren işine Başla vakit var iken Soyun kat kat zağları Gözet altın çağları Başı yüksek dağları Boyla vakit var iken Uzun sürmez acı dem Gerekmez bu kadar gam Karınca tek kışa yem Sakla vakit var iken Ayla sarıl ay gibi Alkım kuşun kay gibi Turnagözü çay gibi Çağla vakit var iken Ikınma yükün ağır Erinci düşle bağır Çalgı çal makam çağır Irla vakit var iken Paylansın sevinç acı Âlem hep kardeş bacı Öksüze dula acı Yokla vakit var iken Sende himmet hareket Yer yağmurda bereket Fırsat üstüne fırsat Ekle vakit var iken Karanfil gönder dosta Güvercin olsun posta Gül topla deste deste Kokla vakit var iken Döz işkence köteğe Arzu düşsün eteğe Bal için gül peteğe Topla vakit var iken Kalbini yar iki tay Bu tay güneş o tay ay Barış dağıt dostluk yay Hele vakit var iken Rıza ÇOLAKOĞLU KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 11 KERKÜK VAKFI Irak Türkmenleri Filistin’e mi Taşınmalı? Önder SAATÇİ kerküklü[email protected] Irak Türkmen kamuoyunun en çok muzdarip olduğu konulardan biri Türk medyasında kendi meselelerine Filistin meselesi kadar yer verilmeyişidir. Bu durum büyük ölçüde Türk medyasının dünya haber ajanslarıyla bağlantılı çalışmasından kaynaklanıyor. Türk toplumunun Filistin meselesine karşı duyarlı olması da Türkmenlerin meselelerinin medyaya yeterince yansımasını engelliyor. Bunun ötesinde, Filistin’deki mağduriyetlerin ve kayıpların İslam âleminin tamamında benzer tepkilerle karşılandığı ve milletler arası siyasette Filistin meselesinin önemli bir politik manevra alanı olması söz konusudur. Dünden bugüne bazı İslam ülkelerindeki İslamî akımların ve bazı devlet adamlarının bu meseleyi kendilerine ya varlık sebebi ya da istismar kaynağı olarak ele aldıklarını da unutmamak lazım. Bütün bunlar, Irak Türkmenlerinin sorunlarının gün yüzüne çıkmasının önünde aşılmaz dağlardır. Filistin meselesinin bütün dünyada ilgiyle takip edilmesinin ardında Filistinli merhum lider Yasir Arafat’ın da çok önemli rolü vardır. Yıllarca Filistin davasını bütün dünyanın gündemine taşımayı başaran Arafat, televizyon ekranlarında her göründüğünde rütbesiz üniforması ve Araplığı temsil eden igal ve kefiyesiyle bütün dünyada dikkat 12 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ çekiyordu. Oysa Irak Türkmenlerinin böyle bir imkânı hiç olmadı. Türkmenler 1990’lara kadar ne bir medya kuruluşuna sahip olabildiler, ne de Türkmenlere liderlik edebilecek Necdet Koçak, Abdullah Abdurrahman, Rıza Demirci, Adil Şerif gibi değerli insanları milletler arası arenaya çıkarabildiler. Bu Türkmen evlatları dünyaya seslerini duyuramadan Saddam rejiminin acımasız cellâtlarınca şehit edildiler. Bununla birlikte şunu da bilmek lazımdır ki soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği gibi bir süper güç Filistin meselesinde Arafat’ı fevkalade desteklemişti. Rusya Federasyonu ve Çin bugün dahi Filistin meselesinde ABD’ye karşı dengeleyici politikalar izlemekteler. Bütün bunlar, dünya üzerinde Filistin davasının belli bir yere gelebilmesini sağlamıştır. Irak Türkmenleri ise Türkiye Cumhuriyeti’nin tam desteğine hiçbir zaman kavuşamamışlardır. Bugün dahi Irak Kürtleri ve Filistinliler Türkmenlerden daha fazla Türkiye’nin desteğine sahiptirler. Filistin meselesinin bugünlere gelmesinde silahlı mücadelenin de önemine işaret etmek lazım. Arafat’ın kurduğu Fetih teşkilatı bütün dünyada, yıllarca Filistin halkının tek temsilcisi durumundaydı ve soğuk savaş şartlarında yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Rusya’dan ve daha başka mahYıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد fillerden ciddi silah ve askerî eğitim desteği gördü. Türkmenlerinse bugün dahi bir silahlı gücü bulunmamaktadır. Irak’taki tek silahsız topluluk olan Türkmenlerin bugünkü Irak’ta ve acımasız dünya siyasetinde kendilerine yönelen tehlikeleri bertaraf etmeleri çok zordur. Göçlerin de tanıtım konusunda belli bir dereceye kadar etkisi olabilir. Filistinliler 1948’den sonra birçok Arap ülkesine, hatta Batı ülkelerine yayıldılar. Gittikleri yerlerde yerleşip buralarda kendi davalarını anlatma imkânı buldular. Türkmenlerin dünyaya açılması ise 1980’lere rastlar. Irak-İran Harbi sırasında pek çok Iraklı gibi Türkmenler de Irak dışına çıkarak oralarda gelecek nesilleri için daha emin sığınaklar aradılar. Batı ülkelerinde teşkilatlanan Türkmenler basın, internet ve derneklerle artık seslerini daha iyi duyurmaktadırlar. Aslında her iki toplumun da sorunları Osmanlı’nın Ortadoğu’da zayıflamasıyla başlar. İkinci Abdülhamit Han her iki coğrafyayı da düşmana kaptırmamak için türlü çabalar sarf etmiş ve çeşitli tedbirler almıştı. Sultan, Filistin’de kapitülasyonların ticarî bölgelerle sınırlandırılması, Filistin’e seyahat edecek Yahudilere vize vermede zorluklar getirilmesi, göçlerin Filistin dışındaki bölge- Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI lere sevk edilmesi, Yahudilere toprak satışının yasaklanması gibi kararlarla1 Filistin topraklarını Yahudilerden ve onların arkalarında duran İngilizlerden koruma yoluna giderken, İstanbul’dan Bağdat’a uzanan demiryolu hattının inşa projesini, kapitülasyonlara rağmen, Almanlara vererek İngilizlerin menfaatlerine set çekmiş ve Irak coğrafyasındaki petrol bölgelerini şahsî mülkü hâline getirerek2 buraları siyasî müzakere meselesi olmaktan uzak tutmaya çalışmıştı. Bütün bu tarihî gerçekleri Türkmen aydınları da çalışmalarına konu etmeli ve iki toplumun ortak kaderini vurgulamalıdırlar. Eli kalem tutan her vicdanlı kişinin de bu meseleleri bu tarihî perspektif içinde görmesi, yansıtması hakkaniyet 1 Tufan Buzpınar, 2. Abdülhamit Dönemi de Filistin’e Yahudi Göçü Meselesi, Türkler Ansiklopedisi, 13. cilt, s. 133-143. 2. Suphi Saatçi, Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2003, s. 105. KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ icabıdır. Her iki topluluğun sorunlarını aynı zeminde işlemek Türkmenlerin sesini dünyaya duyurmada daha etkili olacaktır. Hatta, 1948 Arap-İsrail Savaşı’na katılmış kahraman Türkmen subaylarının, Mustafa Ragıp Paşa, Ata Hayrullah, Şakir Sabir Zabit, Ezel Müftü, Hidayet Arslan, Mustafa Abdulkadir ve bilhassa Cenin’de büyük bir kahramanlık gösteren Ömer Ali Bayraktar’ın hem aziz hatıralarını yad etmek, hem de Filistin meselesine duyarlı çevrelerin dikkatini çekmek gereklidir. Merhum Ömer Ali Bayraktar hakkında bildiğimiz kadarıyla bugüne dek bir biyografi dahi yazılmamıştır. Bu boşluk da mutlaka doldurulmalıdır. Zaten, Irak Türkmenlerinin Filistin meselesiyle ilgili duyarlılığı da çeşitli vesilelerle dile getirilmiştir. Bu hususta Türkmen Deklarasyonu’nun, “Türkmen hareketinin Arap dünyası meselelerine bakışı” başlığını taşıyan 4. maddesinde “Türkmen Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد hareketi, Filistin halkının tüm meşru haklarına kavuşmasını, özgür ve egemen devletini kurması hakkını desteklediği gibi, Ortadoğu’daki tüm ülkelerin barış içinde yaşamasını diler”, ifadesine yer verilmiştir. Türkmenlerin kendi davalarını Türkiye’ye mal etmeleri için bir de muhafazakâr çevrelerle ilişkilerini geliştirmelerinde fayda var. Bugünün Türkiye’sinde bu damar çok güçlüdür ve Türkiye’deki muhafazakâr camia günümüzde geniş bir medya ve gönüllü kuruluşlar ağına sahiptir. Yeni kurulacak ilişkilerin semeresi de alınacaktır. Irak Türkmenleri dünyanın dikkatini çekebilmek için Filistin’e taşınamayacaklarına göre, Filistin davasına kucak açan toplum kesimlerine yönelerek Türkmen davasının kamuoyuna duyurulmasında iş birliğinin yolları aranmalıdır. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 13 KERKÜK VAKFI Eskişehir’de Irak Türkleri Haftası Kardaşlık Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti (TDKB) etkinlikleri 5-8 Şubat 2014 tarihlerinde “Irak Türkleri Haftası” gerçekleştirildi. Başlayan “Irak Türkleri Haftası” etkinlikleri münasebetiyle birçok Türkmen Eskişehir’de bir araya geldi. “Irak Türkleri Haftası”nın açılışında basın açıklaması yapan Türkmeneli Dernekleri Federasyon Başkan Vekili Dr. Aydın Beyatlı, Irak’ın demokratik toprak bütünlüğü için üzerlerine düşen görevi yaptıklarını söyledi. Anemon Otelde cephe liderleri ile düzenlediği basın toplantısında Beyatlı, Türkiye ve Türk Dünyasına karşı siyasi ve ekonomik baskıların arttığını belirterek, “Özellikle Kerkük’te haksızlıklar, ölümler, yaralanmalar ve insan hakları ihlalleri had safhada- dır. Seçim arifesinde Türkiye’ye ve Eskişehir’e davet edilmekten dolayı mutluyuz” dedi. Dr. Aydın Beyatlı, Türkiye’nin Kerkük Türklerini unutmaması ve Eskişehir’de bir araya getirmesinin mutluluk verici olduğunu belirterek, “Türkmenlere yapılan haksızlıklar, bütün dünyanın gözleri önünde cereyan etmektedir. Türkmenler mücadelelerini her zaman olduğu gibi demokratik usullerle sürdürmektedirler. Bugün Irak’ta korkunç bir terör vardır. İnşallah bu kara bulutlar bir gün kalkacaktır” diye konuştu. Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti (TDKB) Ajansı tarafından düzenlenen bir dizi etkinlikte bulunmak üzere Irak’tan çok sayıda davetli Eskişehir’e geldi. Valiliği ziyaretle başlayan Irak Türkleri Haftası’nın ilk günü olan 5 Şubat’ta, Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde “TürkiyeIrak İlişkileri ve Son Gelişmeler Işığında Türkmenler” konulu bir panel düzenlendi. Türkmeneli Sağlık Konseyi Başkanı Aydın Beyatlı tarafından yönetilen panele konuşmacı olarak Mimar Sinan Üniver- 14 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI sitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Suphi Saatçi, Orta Doğu Uzmanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Türkmeneli Dernekler Federasyonu Başkanı Kemal Beyatlı ve TOBB Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek katıldı. İlgiyle izlenen panel ile birlikte aynı salonda Türkmeneli Sanatçılarının resim, el işleri ve geleneksel sanatların ürünlerinden derlenen bir sergi açıldı. Hafta dolayısıyla Eskişehir’de ağırlanan Türkmen ileri gelenlerinden bir grup tarafından ayrıca Ticaret Odası Başkanlığı, Sanayi Odası Başkanlığı ve Üniversite Rektörlüğü topluca ziyaret edildi. Hafta kapsamında, Anadolu Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde de 6 Şubat’ta “Türkmeneli Müzik Şöleni” düzenlendi. Eskişehir halkının ilgiyle konserde Türkmeneli ezgileri izleyicileri büyüledi. 7 Şubat’ta da Irak Ulusal Türkmen Tiyatrosu tarafından “8. Gün Piyesi” sahnelendi. Oldukça başarılı olan bu oyun, bütün izleyicileri duygulandırdı. Etkinliklerin devamında, 8 Şubat’ta Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde “Irak’ta Kadın Olmak” paneli yapıldı. Panelde Türkmen kadınlarının yaşadıkları sorunlar ve sıkıntılar dile getirildi. Daha sonra yapılan “Türkmeneli Şiir Şöleni” ile programlar sona erdi. Programlara, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü, Türkmeneli Partisi Genel Başkanı Riyaz Sarıkahya, Kerkük Türkmen Milletvekili Jale Neftçi, Türkmeneli Kadınlar Birliği Başkanı Kadriye Ziyai, Irak Türkmen Eski Milletvekilleri Fevzi Ekrem ile çok sayıda aydın, şair, yazar ve gençlik temsilcileri de davetli olarak katıldı. KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 15 KERKÜK VAKFI Kerkük’te Bomba Sesleriyle Uyanmak Mehmet Ali POYRAZ Sahip olduğu petrol ve doğalgaz kaynaklarının yanı sıra, etnik yapısı ve mezhep dağılımı açısından Irak’ın bütününü yansıtan küçük bir kopya Kerkük. Bir buçuk milyonu aşan nüfusuyla büyük bir şehir olsa da görüntüsü kasabadan farksız. Siyasi çıkmazın içindeki Kerkük, merkezî yönetime bağlı, ancak şehir valisi Kürt yönetimi tarafından atanmış. Güvenliği sağlayan askerler ve polisler yine merkezî yönetime bağlı. Bununla birlikte bölgede etkisini artırmak isteyen Kuzey Irak Kürt Yönetimi’ne bağlı Peşmerge güçleri ve polisler de bazı mahallelerin güvenliğini sağlıyor. Şehirde nüfusun büyük bölümünü Türkmenler oluşturuyor. Türkmen mahallelerinde bomba sesleri eksik olmuyor. Bunun yanında Şiiler tarafından Sünnilere karşı da saldırılar oluyor. Siyasi çıkmaza doğru giden Kerkük’te hedef gözetilmeyen bombalı saldırılarda özellikle siviller zarar görüyor. Her yıl binlerce kişinin hayatını kaybettiği saldırılarda binlerce insanın hayatı kararıyor. İstatistikler korkunç gerçeği ortaya koyuyor; Irak’ta sadece 2013 yılında gerçekleşen saldırılarda 6 bin 700 kişinin öldüğü bilgisi tüyler ürpertiyor. Geride kalanların öyküsü ise içler acısı. Nevzat Abbas, evlerinin önüne konulan bomba yüklü kamyonun patlamasıyla üç çocuğu ve eşini kaybetmiş. Ailesinden geriye sadece fotoğrafları kalmış. Şehir merkezinde işine giden Adnan Namık, arabasına konulan bomba nedeniyle iki ayağından birden olmuş. Polis olarak görev yapan Ali Hurşit Ahmet, devriye görevi sırasında mayın patlaması sonucu bir ayağını kaybettiğini söylüyor. Serpil Ali de ailesiyle birlikte Kerbela’ya ziyarete giderken araçlarına konulan bomba sonucu ağır yaralanmış. Kızıyla birlikte kollarından yaralanan Ali’nin tedavisi evinde sürüyor. Beşar Veysel Mahmut ise bir tiyatro oyuncusu. Gösteri salonunda hazırlıklarını yaparken sokakta patlayan bomba sebebiyle artık göremiyor. Zaman, 2 Şubat 2014 16 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Hoyratlar O yatağ1 Kirlenmesin o yatağ Dünyanın gözü bizde Kerkük için oy atağ2 O yatar Yorgun olsa o yatar Sütü pek qanı3 temiz Kerkük için oy atar Oyatsalar4 Yatanı oyatsalar Kerkük’ü alamazlar Bin saxta5 oy atsalar O yatanı Uyandır o yatanı Allah bile af etmez Düşmançın6 oy atanı Yetim çalar Qapımı yetim çalar Kerkük’ü telef etti Aç susuz yetimçeler Biz ekin Çox ekeriğ7 biz ekin Türk olmağtan dolayı Herkes besler bize kin Qahra meni Salıptı10 qahra meni Tarix bin il11 yaşatır Bir küçük qahramanı Onlara dam Verdiler onlara dam12 Soysuzlar he soysuzdur Hiç olmaz onlar adam Qanda izi Buldular qanda izi Qan axmaz dediğiv13 yer İndi14 bir qan denizi On iline Sekiz ay on iline Kerkük suyun değişmem Mısır’ın o Nil’ine Derdi ne? Dost baxçadan15 derdi ne? Bulursa asker bulur Çara16Türkmenderdine 1 2 3 4 5 6 7 8 Gelir 9 Olsak 10 Salmıştır 11 Yıl 12 Ev 13 Dediğin 14 Şimdi 15 Bahçeden 16 Çare Yatak Atalım Kanı Uyandırsalar Sahte Düşmandan yana Ekeriz Her an geli8 Sevdiğim her an geli Bir olsağ9 birlik olsağ Aşarığ her engeli Unu da Suya kattı unu da Kim vardı bizden yana Susturdular onu da Qa17 nedeğin18 Gideğin qa nedeğin Yad eller gülü derdi Qa bülbül qan edeğin Bu yar aydan Güzeldi19 bu yar aydan Qorxum20 var düşüp ölüm21 Bu hasret bu yaraydan22 Dağda davar Yorulur dağda davar Zannetme şehirlerde Qatiller dağda da var Yarı işim Biteceğ yarı işim Qavğam23 kimseyle yoxtu24 Zamanladı25 yarışım 17 18 19 20 21 22 23 24 25 Kalk Ne edelim Güzeldir Korkum Öleyim Yara ile Kavgam Yoktur Zamanladır Reşit BOSTANCI KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 17 KERKÜK VAKFI Baas Rejimi Kurbanı Türkmenler İstanbul’da Anıldı Atıf ALA Irak’ta dönemin Baas rejimi tarafından 16 Ocak 1980’de idam edilen Iraklı Türkmenler, İstanbul’da düzenlenen bir törenle anıldı. Türkmen şehitlerinin idam edilişinin 34. yıl dönümü münasebetiyle Irak Türkleri Derneği Genel Merkezi’ne Kuzey Irak’tan ve Türkiye’den davetliler iştirak etti. Başkanı Mehmet Tütüncü başkanlığında düzenlenen panelde yapılan konuşmalarda ise Türkmen halkı için birlik ve beraberlik çağrısı yapıldı. Konuşmacılar Türkmen halkının karşı karşıya kaldığı zorlu süreçten, kenetlenerek birlik ve beraberlik içerisinde kolay çıkabileceğine dikkat çekildi. Gün dolayısıyla Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Katılımcılardan Prof. Dr. Suphi Saatçi tarafından yapılan sunumda ise değişik gerekçelerle öldürülen Türkmenler tanıtıldı. Duygusal şiirlerin de okunduğu törende Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) konuşan Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Tütüncü, 1980’de Türkmenlerin önemli bir lider kadrosunun Baas rejimi tarafından yok edildiğini söyledi. Tütüncü, “Belki bu, sayı bakımından azdı, ancak manevi bakımından çok çok Şehit Necdet Koçak Abdullah Abdurrahman Türkmeneli’ndeki son gelişmelerin de ele alındığı törende, aralarında Doç. Dr. Nejdet Koçak, Albay Abdullah Abdurrahman, Dr. Rıza Demirci ve işadamı Adil Şerif’in de olduğu birçok Türkmen şehitleri anısına önce bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Akabinde tüm şehitlerin ruhuna Fatiha okundu. 18 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد önemlidir. Irak Türklüğü davasında bunların büyük bir yeri vardı. Irak Türklüğü, bunun acısını hâlâ yaşamaktadır. Önemli 4 Türkmen liderinin 16 Ocak 1980’de eski Baas rejimi tarafından idam edilmesi Türkmen toplumuna vurulmuş önemli bir darbedir” dedi. Irak Türkmenlerinin önde gelen lider isimlerinden Abdullah Abdurrahman, Nejdet Koçak, Adil Şerifi ve Rıza Demirci 16 Ocak 1980’de Baas rejimi tarafından idam edilmişti. Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) 19.01.2014 ŞEHİTLERİMİZ MEVLİT VE DUAYLA DA ANILDI 16 Ocak Türkmen Şehitleri Günü’nde şehitlerimiz, Doç. Dr. Nejdet Koçak, Albay Abdullah Abdurrahman, Dr. Rıza Demirci ve İşadamı Adil Şerif Dr. Rıza Demirci Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde bulunan Ortaköy-Defterdar İbrahim Paşa Camiinde anıldı. Adil Şerif Toplantıda önce şehitlerimiz için Kuran-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okundu ve sonra dualar edildi. Cami avlusunda cemaate yemek ikram edildi. Caminin bahçesinde Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Suphi Saatçi cemaat ile sohbet etti. Akabinde cemaate pilav ve ayran dağıtıldı. Defterdar İbrahim Paşa Camii Eserlerini Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Yasin Cemal Galata, “Türkmen şehitlerimizin davada çok önemli bir yere sahip olduklarını ve Allah izin verirse her sene camimizde derneğimiz şehitlerimizi anmak istiyoruz”, dedi Programdan çok memnun kalan katılımcılar da, Irak Türkmen şehitleriyle ilgili bilgi sahibi olduklarını dile getirdiler. Şehidim Hangi sayfayı açarsanız açın Karşınızda bizi görürsünüz mutlaka Tarih dedikleri satırlarda Biz varız her an her dakika Dedemin çizdiği yoldur bu Her adıma kanını döktü Kürşatlar’dan beri Vasiyeti tutan Kerkük’tü Kafilenin başına geçtiniz ey şehidim İşaretinize koştu Nejdet’ler Elinizdeki fenere göz dikti Sırada bekleyen Türkmenler Kırk yıl olsa da uzaktasınız sanmayın Gölgenize yaslandı Altunköprü Ata İhsan bir ağızdan: Kerkük’üm bu can yaratıldı senden ötürü Kırk yıl peygamberler safında Aynı meyveyi paylaştınız Biz umutlarla yatıp kalkarken Siz bizi beklemeye alıştınız Cellatları şaşırtınız Sizdeki bu sevinç neydi Zincirleri kurşunları korkutan Dudağınızdaki gülümsemeydi Her gece kandilinizin ışığında Seccademizi dokuruz Ve mübarek gecelerde Size Fatihâlar okuruz Şafak vakti Burak sırtında Kanatlanır size Yâsin’ler Her secdede Tanrı’ya duamız Ya bizi de al ya onlar insinler Evladı Gürgür baba yola çıktı Artık bu davada kana kandır Duysun dünya, duysun yer gök KERKÜK‘üm kavuşmamız her andır Kemal Beyatlı KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 19 KERKÜK VAKFI Kerkük Şiiri Bu Külliyatta Yavuz ULUTÜRK Irak Türkmenlerinin doksan yaşına basan kültür ve edebiyat tarihçisi avukat Atâ Terzibaşı’nın 50 yılda iğneyle kuyu kazarcasına meydana getirdiği 13 ciltlik “Kerkük Şairleri” adlı eseri, dört kitap halinde Latin harflerine kazandırıldı. 180 Kerküklü şairin biyografileri ve şiirlerinden örneklerin yer aldığı eser, Kerkük şiirini tanımak isteyenler için oldukça kıymetli bir çalışma. Kerkük denince, akla pek çok şey gelir… Bin yılı aşkın süredir o topraklarda yaşayan Türkmenler, onca savaşa, acıya, baskıya 20 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ rağmen sadece varlıklarını koruma mücadelesi vermemiş. Dilleri, kültürleri, şarkı ve türküleri, kimi zaman ağıtları ile zengin bir kültürel miras da oluşturmuşlar. Kerküklü bir Türk halk müziği sanatçısı Abdurrahman Kızılay’ın, “Gün gördüm günler gördüm, seni gördüm şad’ oldum.” diyen o meşhur türküsünü bilmeyen yoktur: ‘Altın Hızma Mülayim’, Kerkük’ün acısını, hüznünü, aşkını anlatan yüzlerce türküden sadece biri. Biraz geriye gidecek olursak, Fuzuli Irak ve Kerkük bölgesinde yetişen en önemli şairlerden. Türk klasik şiirinin bir diğer önemli temsilcisi Nesimi’yi Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد de Kerküklü şairler listesine ekleyebiliriz. Gelgelelim Irak’ta yetişen yüzlerce Türkmen şairlerin pek çoğu Türk dünyasında adını duyuramamıştır. Irak Türkmenlerinin kültür ve edebiyat tarihçisi avukat Atâ Terzibaşı, yıllardır bitmez tükenmez bir azimle Kerkük şiirine hizmet etmeye devam ediyor. Kendini adeta Kerkük şiirine adayan Terzibaşı, Kerkük bölgesinde yetişen şairleri derlediği 13 ciltten oluşan “Kerkük Şairleri” adlı külliyatın sahibi. Eski harflerle kaleme aldığı eserin ilk cildi 1963’te Bağdat’ta, son cildi ise 2012’de Kerkük’te yayımlandı. 50 yıllık Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI bu emek, Prof. Dr. Suphi Saatçi ve arkadaşlarının girişimleri, Ötüken Neşriyat’ın da desteği ile yıllar sonra Latin harflerine kazandırıldı. 50 Yılda Yazıldı Atâ Terzibaşı 1924 doğumlu. Irak’ta gerek cumhuriyet öncesi ve sonrası, gerek Saddam rejimince pek çok işkence görür. Çıkardığı Beşir gazetesi nedeniyle tutuklanıp hapis yatar. Fakat Kerkük Türkmen edebiyatı ve şiiri için çalışmaktan hiç vazgeçmez. Terzibaşı bugün 90 yaşında ve hâlâ çalışıyor. Şimdilerde, ilk cildini 39 yaşında yayımladığı 13 ciltlik eserinin 14. cildi için yaşayan Kerkük şairlerini derlemekle meşgul. Terzibaşı’nın kıymetli eseri, Türkçede on üç cildi içeren dört kitap şeklinde özel kutusuyla yayımlandı. Birinci ve ikinci ciltleri içeren ilk kitabı yeni harflere Prof. Dr. Ali İhsan Öbek ve Ayşe Taşralı aktardı. Üç, dört ve beşinci ciltlerin bulunduğu ikinci kitabı ve üçüncü kitapta yer alan 6-8. ciltler arasını Arş. Gör. Duygu Dalbudak ve Çağdaş Albayrak aktardı. Üçüncü kitapta yer verilen dokuzuncu cildi ve 10-13. ciltlerin bulunduğu dördüncü kitabı ise Doç. Dr. Yüksel Topaloğlu, Latin harflerine aktardı. Külliyatın metin tamirini Prof. Dr. Ali İhsan Öbek, son tashih ve denetimini ise Prof. Dr. Suphi Saatçi yaptı. Suphi Saatçi, Terzibaşı’nın adeta iğneyle kuyu kazarak hazırladığı eserini Latin harfleriyle yayımlamayı hayal ettiğini söylüyor: “Atâ Bey’in bu kitabını Latin harfleriyle yayımlayarak Türk dünyasının istifadesine sunmak içimde hep bir dertti. Erbil şairleri, Kerkük manileri ve türkülerini de derleyen yazarın “şaheseri” Kerkük Şairleri’dir. Bu özgün külliyat Irak Türkmen edebiyatı tarihinin ana kaynağıdır.” KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Eser üzerinde üç yılı aşkın bir zamandır, emeği geçen herkesin büyük bir titizlikle çalıştığını söyleyen Saatçi, esas zor kısmın Atâ Terzibaşı’nı ikna etme süreci olduğunu belirtiyor. Terzibaşı, özellikle eski harflerle yeni harfler arasındaki imlâ sorunları ve divan şiirinin yazıldığı aruz vezninin yeni harflere aktarılırken kaybolacağı endişesi taşımaktaymış. Transkripsiyon sistemi ile bu sorunun çözüldüğünü anlatarak kendisini ikna eden Saatçi, süreci şöyle anlatıyor: “Çalışmalar ilerledikçe Terzibaşı daha bir heyecanla sürece katıldı. Üç yılın sonunda on üç ciltlik dört kitabı baştan sona kendisi kontrol etti ve gerekli düzeltmeleri yaptı.” Atâ Terzibaşı’nın naif bir Türkmen Türkçesiyle kaleme aldığı 1650 sayfayı bulan dört kitaplık külliyatta, 180 kadar Kerküklü şaYıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد irin biyografileri ve şiirlerinden örnekler yer alıyor. Ayrıca bazı şairlerin varsa düz yazı metinlerinden örnekler sunuluyor. Türk şiirine mâl olmuş Fuzuli ve Nesimi dışında Kerkük’te ürün veren bütün şairleri bir araya getiren çalışma, Kerkük şiirini tanımak isteyenler için oldukça kıymetli bir külliyat. Nevres, Sâfî, Gülami, Faiz, Şeyh Rıza, Hulusî, Sadullah Müftî, İzzettin Abdî ve daha birçok şairin tanıtıldığı ciltlerde yer alan isimler, orijinallerindeki sıralaması ile yer alıyor. Terzibaşı bu sıralamada bir kronoloji takip etmek yerine imkânlar çerçevesinde ulaştığı kaynaklarda karşısına çıkan isimleri derlemiş. Yeni isimler buldukça da yeni ciltler meydana gelmiş. Dördüncü kitabın sonundaki indekste ise dört kitapta yer alan şairler alfabetik sırayla veriliyor. Zaman, 15 Mart 2014 Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 21 KERKÜK VAKFI Ömer Öztürkmen’i Anma Toplantısı İmanı Olmayan Aklı Reddetti Elif SÖNMEZIŞIK Basın İlan Kurumu ve ESKADER’in birlikte düzenlediği “Matbuat Dünyasından Sanatkâr Çehreler” programında Ömer Öztürkmen’i anlatan Ramazan Aydın, “Vahiy kavramı ile düşünceyi bir araya getiren ilk mütefekkirdir. İmanı olmayan aklı reddetmiştir” dedi. Basın İlan Kurumu ile Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin birlikte organize ettiği “Matbuat Dünyasından Sanatkâr Çehreler” program serisinde bu ay, gazeteci, yazar, mütefekkir Ömer Öztürkmen yâd edildi. Gazeteci yazar ve ESKADER yöneticilerinden olan Hüseyin Sarıkoç’un idare ettiği toplantıda hayattayken kendisine en yakın isimler arasında yer alan Ramazan Aydın, Öztürkmen’in mütefekkir yönünü anlatırken fikir hayatımızda ve bilimsel gelişmeler alanında son derece aktif rol oynadığını vurguladı. Kalabalık bir dinleyici topluluğunun takip ettiği programda, Basın İlan Kurumu Başkanı Mehmet Atalay, İhlas Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Okyay, Basın İlan Kurumu İstanbul Şube Müdürü Mehmet Köşker, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, İstanbul Türk Ocağı Başkanı Cezmi Bayram, yazar Kemal Çiftçi, Prof. Dr. Suphi Saatçi, Ömer Öztürkmen’in eşi Sevim Öztürkmen ve oğlu 22 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Ömer Öztürkmen Rasih Öztürkmen, Mehmet Âkif Ersoy Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Mehmet Cemal Çiftçigüzeli ve yayıncı Mümin Çevik de dinleyiciler arasında yer aldı, hâtıra ve fikirleriyle katkıda bulundular. Cibali Lisesi edebiyat öğretmeni İlyas Dirin ve öğrencileri ile kültür sanat dünyasından birçok kişi toplantıyı sonuna kadar takip edenler arasındaydı. Toplantıya, Öztürkmen’le birlikte Türkiye Gazetesi’nde çalışmış birçok gazeteci de iştirak etti. Öztürkmen’in 4 Işık Adamı Açılış konuşmasını yapan ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, bu programın mütefekkir yazar Ömer Öztürkmen için ESKADER’in gerçekleştirdiği üçüncü toplantı olduğunu hatırlatarak bu seride basın dünyasında çalışan, ama edebiyat, fikir ve sanat dünyasında da isim yapmış şahsiyetleri andıklarını belirtti. Yardım, 2014 yılında Öztürkmen için bir üniverYıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد site ile birlikte bir sempozyum yapılması ve aydınımızın bütün cepheleriyle ele alınması gerektiğini söyledi. Daha önce gerçekleştirdikleri “Ömer Öztürkmen’e Saygı Günü”nde yazarın yaptığı teşekkür konuşmasını hatırlatan Yardım, “Ömer ağabey orada yolunu aydınlatan ve kendilerini yetiştiren dört isimden bahsetmektedir. Bunlar Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Necip Fazıl Kısakürek ve Nurettin Topçu’dur. İşte Öztürkmen’i yetiştiren dört dev üstat. Ama Öztürkmen de Mehmet Emin Alpkan, İrfan Atagün ve Ahmet Kabaklı gibi şahsiyetlerle büyük hizmetler etmişlerdir. Allah’tan bütün bu büyüklerimize rahmet diliyorum.” dedi. Bilime Adanmış Ömür Programı yöneten Hüseyin Sarıkoç, ESKADER tarafından hazırlanan bu programa destek verdikleri için Basın İlan Kurumu ve Basın Müzesi yetkililerine teşekkür etti. Sarıkoç, Öztürkmen hakkında biyografik bilgiler aktardı. “Zihniyet inkılabı gerçekleştirmeden diğer medeniyetlerle rekabet şansımızın olmayacağına şair, gazeteci, yazar, mütefekkir, Öztürkmen inanmıyordu.” diyen Sarıkoç, çalıştığı ve yazılarına yer veren basın yayın organlarından bahsetti. Öztürkmen’in Ortadoğu gazetesinin kurucularından olduğunu kaydeden ESKADER Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Sarıkoç, siyasi hayatından, dar- Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI beler ve muhtıralar ile olumsuz etkilenen çalışmalarından, İnsan ve Kâinat dergisinden söz etti. Öztürkmen’in son 25 yılını bilime adadığını belirten Sarıkoç, bilim alanında birçok proje geliştirdiğini ve uyguladığını söyledi. Öztürkmen’in Mehmet Emin Alpkan ve İrfan Atagün ile birlikte olduğunu bu üçlü aydına İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı merhum Enver Ören ağabeyinin de her zaman destek verdiğini belirten Sarıkoç, Öztükmen ile uzun yıllar birlikte gazetecilik yaptıklarını ifade ettikten sonra şöyle devam etti: “Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, ‘Gazeteci, yaşadığı çağın tanıdığıdır’ der. Bu, tam da Ömer ağabeyi ifade eden bir sözdür. Çünkü 1950’de çok partili hayatla başlayan, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 E muhtıra dönemlerini fiili olarak yaşamış bir gazetecidir. O, Ortadoğu Gazetesi’nde Prof. Dr. Erol Güngör’e başyazı yazdırarak ilklere imza attı. 1985 yılında İnsan ve Kâinat dergisini hayata geçirdi ve ülkemizde o yıllar, genetik, temiz enerji, nano teknoloji, mikro-cerrahi, organ nakli, canlıların klonlanması (kopyalanması) ve füzyon enerjisi gibi, dünyadaki en uç bilimsel ve teknolojik gelişmeleri ülkemizin fikir hayatına tanıttı. İnsan ve Kâinat Dergisi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin 1986 yılında ortaklaşa gerçekleştirdikleri 2000’li Yıllarda Türkiye/Bilim ve Teknoloji Sempozyumu’nun fikir babalığını yaptı. Aynı şekilde, 1989 yılında, İhlâs Grubu bünyesinde “Bilim ve Teknoloji Vakfı”nın kuruluşunu gerçekleştirdi. Bir Düşünür Olarak Öztürkmen Yazar Ömer Öztürkmen’den bahseden Sarıkoç “O, yazılarında ve konuşmalarında sıklıkla sözünü ettiği yazarlara baktığımızda karşımıza Batı dünyasından Karl KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Popper, Thomas Khun, Louis Pierre Althusser, Bertrand Russel, Einstein, Carl Gustav Jung, Erich Fromm, Fritjof Capra, Roger Garaudy gibi isimler çıkmaktadır. Doğu, bizim dünyamızdan ise, Şeyh Galip, Baki, Fuzuli, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Peyami Safa, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Yahya Kemal ve Sezai Karakoç gibi isimleri bize sunar. Bu yazarlardan bazen bir alıntı yaparak, yazısını, bunun üzerinden günümüz konularına temas ederek yazar, bazen de yaptığı alıntıyı (Marksist Althusser örneği gibi), tenkit ederek yazısını tamamlar. Yazılarında komünizm, materyalizm vb gibi lâ-dîni anlayışlardan toplumumuzun çok büyük sıkıntılar çektiğini ifade eder.” Kültür Coğrafyamızın Sınırları Öztürkmen’in, “İnanç ve kültür dünyamızın, devlet sınırları ve siyasi bakışla sınırlı olmadığını anlamayanlar, Balkanlar, Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika ile neden bu kadar yakından ilgilenmemiz gerektiğini de anlayamazlar” sözüne dikkat çeken Hüseyin Sarıkoç, “25 yıl birlikte çalıştık. Ondan çok şey öğrendik. Kendisini her zaman şükranla ve rahmetle andık, anmaya da devam edeceğiz. Cenab-ı Allah, af ve mağfiretini, rahmetini esirgemesin, mekânını cennet eylesin”, diyerek sözlerini tamamladı. Batı’ya Karşı Bir Akıl Savaşçısı “Bizim entelektüel kişiliğimizin Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد oluşmasındaki temel noktalardan biridir.” dediği Öztürkmen’in fikir hayatını anlatan Ramazan Aydın, şair ve sanatkâr yönünün ağır bastığını anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Gözyaşı Medeniyeti isimli eseri, zemin oluşturması bakımından önem arz eder. Müslüman Türk milletinin sahip olduğu değerlerle nasıl rekabet oluşturabileceğini anlatmaya çalışmıştır. Batı medeniyetinin yapısal karakterine İslâmî ve millî perspektiften ciddi yaklaşımlar getirmiştir. Gazalî’den büyük ölçüde etkilenmiştir. Batı ülkelerinin bilgi ve teknoloji kaynağının Müslüman bilim adamlarına dayandırmıştır. Bilim teknolojilerinin felsefeye, felsefenin bilime yansımalarını değerlendirmiştir. Batı medeniyetini tenkit ederken onun yerine ne yapabileceğimizi göstermeye çalıştı. Alternatif düşünce sistemleri ortaya koydu. Maddeye dayalı medeniyet anlayışının Müslüman toplumlarda doğru bir yaklaşım olmayacağını anlatmıştır. İmanı olmayan aklı reddetmiştir. Vahiy kavramı ile düşünceyi bir araya getiren ilk mütefekkirdir.” Kemal Çiftçi de yaptığı kısa konuşmada, “Kısa bir ömre çok şey sığdırdı. Proje insanıydı. Kısa zaman içinde çok büyük adımlar attı. İnsan ve Kâinat dergisi başta olmak üzere ortaya koyduğu her çalışma çok önemliydi.” dedi. Program hatıra fotoğrafları ve ikram ile son buldu. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 23 KERKÜK VAKFI Ata Terzibaşı’ya Türk Dünyası Özel Hizmet Ödülü Kardaşlık Eskişehir’de düzenlenen VI. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri kongresi sırasında, Kongrenin geçen yıl almış olduğu bir karar uyarınca üstat Ata Terzibaşı’ya Türk Dünyası Hizmet Ödülü verildi. Ödülü üstat Terzibaşı’yı temsilen Dr. Mehmet Ömer Kazancı aldı. VI. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi, 2013 yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir’de, 16 farklı ülke ve bölgeden 33 edebiyat dergisinin katılımıyla 16 Şubat 2014 Pazartesi günü başlayarak 20’de sona erdi. Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Eskişehir Valiliği ve Avrasya Yazarlar Birliği işbirliğinde gerçekleştirilen, vefatının 100. yıl dönümünde çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan İsmail Gaspıralı’ya ithaf edilen kongre, dergi temsilcilerinin selamlama konuşmaları ile başladı. Daha sonra yılın edebiyat adamı Kazakistanlı romancı Tölen Abdik ile Türk dünyasına sunmuş olduğu kültürel ve edebiyat hizmetlerinden dolayı Üstat Ata Terzibaşı’ya ödülleri sunuldu. Üstat Terzibaşı’nın ödülünü Dr. Mehmet Ömer Kazancı teslim aldı. Kazancı konuşmasında Türkmenlerin övünç kaynağı Terzibaşı’yı temsilen kongreye katıldığı için büyük bir gurur duyduğunu belirtti. Katılımcılara ayrıca Terzibaşı’nın selamlarıyla özel mesajlarını ileterek şöyle dedi: Üstadımız Terzibaşı’nın hepinize selamları vardır, şahsında Türkmen edebiyatı ve kültürünü bu kıymetli ödül ile değerlendirdiğiniz için hepinizden memnundu. Yetmiş yıldan beridir edebiyatımız ve kültürümüzün her yanı ve her yönünü yılmaz yorulmaz çabalarla aydınlığa çıkarmaya çalışan Üstadın, hiçbir zaman gözü Ödül alması münasebetiyle Ata Terzibaşı’yı evinde ziyaret eden heyet. 24 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Birliğinin başkanı Anar, Türk Dünyası Yazarlar birliğinin başkanı olarak kararlaştırıldı. Ve 2014 yılı “Türk Dünyasında Yılın Edebiyat Adamı”, Kıbrıs Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden İsmail Bozkurt oy birliğiyle ilan edildi. Dr. Mehmet Ömer Kazancı Terzibaşı’nın Eskişehir’de ödülünü alırken. ödüllerde ve mükâfatlarda olmadı. Amacı millete hizmet etmekti. Fakat bu ödül ile çok mutlu olduğunu söylersem yanılmam sanırım. Çünkü bu ödülde, Türk dünyası edebiyat dergileri kongresi tarafından verildiğine göre, Türk dünyasının kokusu vardır. Ata Terzibaşı, başta İsmail Gaspıralı olmak üzere bütün Türk düşünürleri gibi, Türk dünyasında dilde birlik, fikirde birlik ve işte birlik ilkelerine içten inanmakta ve bu ilkelere inananları başına taç yapmaktadır.” Kongrenin ikinci günü küreselleşme ve edebiyat dergiciliği KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ ile ilgili altı oturum düzenlendi. Kongrenin arta kalan programlarına Isparta’da Süleyman Demirel Üniversitesi ev sahipliği yaptı. Burada geçmişten geleceğe/yerelden evrensele Türk Dünyası edebiyatı konuşuldu ve daha sonra üniversitenin öğrencileri ile katılımcılar 2 saatlik bir buluşma sağlandı. Ayrıca kongre sırasında Türk Dünyası Edebiyatçılar birliğinin kuruluş belgesine Türksoy, Avrasya Yazarlar Birliği, Azerbaycan Yazarlar Birliği ve Kırgızistan Yazarlar Birliği başkanları tarafından imza atılarak, birinci dönemde Azerbaycan Yazarlar Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Kongrede Türkmen şairi Mahtumkulu Firaki ve doğumunun 150. yılı dolayısıyla Kırgız ozanı Toktogul Satılganov yılı ilan edilmesini memnuniyetle karşılandı. Edebiyat dergileri olarak adı geçen şairler ile vefatının 100. yılı vesilesiyle UNESCO tarafından 2014 yılı anma programına alınan İsmail Gaspıralı’nın hayatı ve eserlerinin tanıtılması için gereken çalışmaların yapılacağı bildirildi. Kongre üyesi dergileri, kendi web sitelerinde Türk Dünyası Edebiyat Dergileri ve yazar kuruluşlarının internet bağlantılarının paylaşılması, Edebiyat dergileri arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesi önemini vurguladı. Yayınlanan sayılar birbirlerine ulaştırılacak. Türkiye’nin Yalova kentinde inşa edilen Türk Dünyası Şairler Müzesi çalışmaları desteklenecek. 2014 yılı içinde Tataristan’ın başkenti Kazan’a devredilecek Türk Dünyası Kültür Başkenti faaliyetleri kongre üyesi dergilerde duyurulacak. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 25 KERKÜK VAKFI Türkmen Dağarcığı Ata Terzibaşı Doksan Yaşında Suphi SAATÇİ [email protected] Kerkük’te bitirdi (1945-1946). Yüksek öğrenimi için Bağdat’a gitti. Bağdat Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1950 yılında mezun oldu. Av. Ata Terzibaşı Irak Türkmenlerinin değerli kültür ve edebiyat tarihçisi Ata Terzibaşı, bu yıl 90 yaşına basmış bulunmaktadır. Güzel bir tesadüf olarak art arda iki ödül birden alan Terzibaşı’nın 13. ciltten oluşan ve Irak’ta eski harflerle yayımlanan Kerkük Şairleri külliyatı da, ilk kez Türkiye’de 4 kitap hâlinde yeni harflerle basıldı. Türk dünyasına sunulan bu kıymetli hazine, Türkmenlerin Irak toprakları üzerinde varlıklarının bir belgesi, bir tapusu niteliğindedir. Türkmen toplumunun dünyaca tanınmış bilgini Ata Terzibaşı’yı daha yakından tanımak isteyenlere, kısa öz geçmişini aşağıya alıyoruz. Terzibaşı’nın Kısa Özgeçmişi Ata Terzibaşı 14 Kasım 1924 yılında Kerkük’te doğdu. İlk tahsilini mahalle mektebinde yaptı. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi 26 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Kerkük’te serbest avukatlık mesleğine başladı. Bir süre Kerkük’te yayımlanan Afak gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1958-1959 yıllarında Kerkük’te arkadaşları ile birlikte Beşir gazetesini yayımladı. Haftalık Kültür ve Edebiyat gazetesi olarak çıkan Beşir 26. sayıdan sonra kapatıldı. Irak’ta Türkmenlere yapılan baskılardan Terzibaşı da nasibini aldı ve Mart 1959 tarihinde tutuklanarak Hille’ye sürüldü. 3 ay sürgün hayatı yaşadı. Tekrar Kerkük’e döndü ve avukatlık mesleğine devam etti. Dikta yönetiminde baskı yapılmasına rağmen Türkçe yazılarına ve kitap yayınlarına devam etti. Türkiye’de Uluslar arası Türkoloji ve folklor kongrelerine katıldı. Bir Türkolog olarak uluslararası mahfillerde ün kazandı. Arapça yazıları ile de kendi alanında Arap dünyasında şöhret sahibi oldu. Dünyaca tanınan bir bilim adamı olarak eserleri pek çok araştırmada kaynak gösterildi. Hayatını tamamen Irak Türkmenlerinin kültür tarihini araştırmaya hasreden Terzibaşı, birçok dergi ve gazetede araştırma ve Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد inceleme yazıları yayımladı. Irak Türkmenlerinin edebiyatı, folkloru, basın tarihi ve halkiyatı konularında yirminin üzerinde kitabı çıktı. Bazı kitaplarının ikinci ve üçüncü baskıları yapıldı. Kitaplarının bir kısmı Türkiye’de, Azerbaycan’da, İran’da da yayımlandı ve tanındı. Halen Kerkük’te ikamet eden Terzibaşı, bu yıl 90 yaşına basmış bulunuyor. En önemli ve temel eserleri şunlardır: Kerkük Hoyratları ve Manileri/ 3 cilt (1. Baskı, Bağdat-Kerkük, 1955-1957; 3. Baskı, İstanbul, 1975) Kerkük Havaları (Bağdat, 1961; 2. Baskı, İstanbul, 1980; 3. Baskı, Bağdat, 1989-1991) Kerkük Eskiler Sözü (Bağdat, 1962) Kerkük Şairleri / 13 cilt (Kerkük, 1963-2012, 2. Baskı, İstanbul, 2013) Kerkük Matbuat Tarihi (18791985) / 2 cilt (Kerkük, 2001, 2. Baskı, İstanbul, 2005) Erbil Şairleri / 3 cilt (Kerkük, 20042005; 2. Baskı, İstanbul, 2007) Ata Terzibaşı’ya Türk Dünyası Hizmet Ödülü Verildi Terzibaşı’ya Eskişehir’de verilen ödül ile ilgili haberi de aşağıya alıyoruz: Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamın- Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI da Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Kongre Merkezi’nde 20 Mart 2014 tarihinde “Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Ödül Töreni” gerçekleşti. 30 ülkeden seçilen birer kişi ile 3 de özel ödül olmak üzere, toplam 33 ödül sahiplerini buldu. Bu yıl ilki yapılan programa Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, Devlet Eski Bakanı Hasan Celal Güzel, Eskişehir Milletvekili Salih Koca, Garnizon Komutanı Korgeneral Abidin Ünal, TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov ve çok sayıda yerli ve yabancı davetli katıldı. 2013 yılının Eskişehir için çok bereketli bir yıl olduğunu ifade eden Bakan Avcı törende yaptığı konuşmada, bundan sonra kalıcı eserler anlamında Eskişehir’de yapılacak birçok işin olduğunu belirterek geçen herkese teşekkür etti. Türk dünyasında huzurun mimarlarından olan Edip Ahmet Yüknekî “Adım Edib Ahmet, sözüm edep ve nasihattir, vücudum gider, sözüm burada kalır” sözleriyle konuşmasına başlayan Vali Tuna ise, “İşte bunun gibi gönül medeniyetimizde her kim ne söylemişse sözü edeb ve nasihattir” dedi. Maneviyatımıza şekil ve yön veren bütün değerlerimizin vücudu toprak olsa da, sözleri yol haritamızı çizdiğini ifade eden Vali Tuna, sözlerine şöyle devam etti: “Hep ve onların edeb elbisesi giymiş nasihatleri gönül memleketimizde hâlâ yankılanmaktadır. Türk Dünyasının Kültür Başkenti olan Eskişehir, yıl boyu gerçekleştirdiği uluslararası etkinlikler ve projelerle Türk dünyasında bir gönül birliği tesis etmek için KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Ata Terzibaşı Bağdat’taki Türkmen Kardaşlık Ocağı’nda. öncülük yapmıştır. 30’un üzerinde ödülün verileceği bu törenle Eskişehir, aynı misyonuna devam ederek Türk dünyasının “dilde, fikirde, işte“ ve gönülde bir ve beraber olduğu bir merkez olma özelliğini kalıcı hâle getirecektir. Türk dünyasına bilimin, kültürün ve sanatın çeşitli alanlarında hizmet etmek demek aslında insanlığa ve dünya barışına hizmet etmek demektir. Çünkü Mevlana Celaleddin Rûmî’nin dediği gibi “yetmiş iki millet sırrını bizden dinler. Biz iki yüz millet ve mezhebi tek perdede birleştiren ney gibiyiz.” Türk dünyası demek birlik demektir, barış ve huzur demektir. Zira biz farklılıkları tehdit değil, birleştirmek için fırsat bilen bir medeniyetin sesiyiz” Konuşmasında İsmail Gaspıralı’nın doğumunun 150. Yıldönümü olduğunu söyleyen Vali Tuna, “Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz. Onun bu hayalini 2013 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir’de gerçekleştirmenin haklı gurur ve sevincini yaşıyoruz. Ruhu şad olsun” dedi. Yunus Emre’nin “Sözüm ay gün için değil, sevenlere bir söz yeter/Sevdiğim söylemez isem, Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد sevmek derdi beni boğar” sözlerine atıfta bulunan Vali Tuna konuşmasını şu cümlelerle bitirdi: “İşte biz de Yunus misali “sevdiğimizi” söylemeden edemeyiz. Bu sevgimizin bir ifadesi olarak Türk dünyasına hizmet eden siz kıymetli gönül insanları için “Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Ödülleri”ni düzenledik. Türk Dünyası Kültür Başkentliği ile hayra ve barışa doğru yürürken sadece Türk dünyasını değil, yetmiş iki milleti kucaklayan bir sevgi yeşerttik yüreklerimizde ve bu Nevruz Bayramı ile geleceğe dair ümit kapımızın hep açık duracaktır” Konuşmaların ardından Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Ödülü’ne layık görülenler ödüllerini Bakan Avcı, Vali Tuna, Milletvekili Koca, Garnizon Komutanı Ünal, TÜRKSOY Genel Sekreteri Kaseinov ve Rektör Gönen’in elinden aldı. Ödül töreninin ardından Adana Olgunlaşma Enstitüsü tarafından “Saray Kıyafetleri” defilesi düzenlendi. Programda ayrıca Gagauz Halk Oyunları ekibi bir gösteri yaptı. Ata Terzibaşı’nın Gönderdiği Mesaj Okundu Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 27 KERKÜK VAKFI Türkmen’e yakışan, Türkmenlerin davasını, acısını ve yaşadıkları dramı anlatan bir kitap. Yazarı ise yine Türkmenlere yakın dost ve tanıdık bir isim: Oğuz Çetinoğlu. Ancak okuyucularımızın onu daha yakından tanımalarına öncelik vermek gerekir. Ata Terzibaşı Şehit Türkmen lideri Abdullah Abdurrahman ile birlikte. Terzibaşı, kendisine verilecek ödülü almak üzere Suphi Saatçi’yi vekil tayin etmişti. Eskişehir’e giden Saatçi, törende ödülü alırken, bu münasebetle Terzibaşı’nın Kerkük’ten gönderdiği mesajı da okumuştur. Terzibaşı’nın törende okunan mesajı aşağıdadır: Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Ödülleri törenine teşrif eden kıymetli delegeler ve aziz misafirler, Allah’ın selamı, bol rahmeti ve bereketi üzerinize olsun, Ben acizlerine verilen bu değerli ödül, Türkiye ile Irak arasında mevcut dostluk ilişkilerinin daha da güçlenmesine yararlı bir vesile olduğundan müteşekkirim. Keşki bana verilen bu ödül yerine, halkımıza az da olsa bir miktar sevgi bağışlansaydı… Günümüzde Irak’ta kültür ve yayın hürriyeti oldukça hoşa giden durumdadır. Ama bu hoş zamanda ben yaşlandım. Hicrî takvim tarihiyle doksan iki yaşında olan bir insandan ne umulur? Hele pek zengin ve engin olan kültürümüzün bilinmeyen yanlarını ortaya koymakta güçlük çekiyorum. Ama gayret duygusu bedenî gücümü yenmektedir. Böylece üzerime düşen millî va28 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ zifenin ufak bir bölümünü yapmakla sevinç duyuyorum. Her halde bu ödüle layık olmadığımı belirtirken, bunu ben acize vermeği teklif edenlere, buna katkıda bulunan idarecilere, sevinen herkese ve ödülü yerime alan ve bana ileten dostlara can ü gönülden teşekkür ederim. Bir kez değil, bin kere… Allah emsallerini çoğaltsın… Bu vesileyle törende hazır bulunan siz zevata da saygı ve içten muhabbetlerimi sunarım. Sağ olunuz… Av. Atâ Terzibaşı/Kerkük Türkmennâme Irak Türkmenleri hakkında kitaplığımıza katılan yeni bir konuk var: Türkmennâme. Adı gibi içi de Çetinoğlu 28 Kasım 1938 Bafra doğumludur. İlk ve ortaokul eğitimini Bafra’da tamamladı. Ankara Ticaret Lisesinde ve daha sonra Ankara İktisâdî ve Ticârî Bilimler Akademisinde okudu. Yazı hayatına genç yaşlarda başladı. Yazıları pek çok gazete ve dergilerde yer aldı. Ankara’da başlayan iş hayatı Karabük’te devam etti. İstanbul’a yerleşti. Ticaret yaptı. 1984 yılında Anavatan Partisi Sarıyer İlçe Başkanlığına seçildi ve dört yıl siyasetin içinde yer aldı. Tekrar iş hayatına yöneldi ve yurt dışında ticarî işlerle uğraştı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti ve yazı hayatına yöneldi. Çeşitli gazete ve dergiler, bu arada internet siteleri için yazılar yazdı. Yayımlanmış 8 adet kitabının tamamı Bilgeoğuz Yayınları’ndan çıkan yazarın, yayınlanmak üzere hazırlamakta olduğu kitaplar da var. Türk dünyası hakkında duyarlı olan Çetinoğlu en çok Kırım ve Türkmeneli bölgeleri ve buralarda yaşayan Türklerin dramını ele almış, insanca yaşama hak- Ata Terzibaşı, Reşit Kazım Beyatlı ve Sinan Sait Mesut Cemil ile birlikte. Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI larından yoksun bırakılan bu mazlum insanların davalarını her vesileyle kamuoyuna taşımıştır. Burada sözünü ettiğimiz Türkmennâme (Ankara, 2013) kitabı, yazarın en son çıkan sekizinci eseridir. 145 sayfadan oluşan kitabın sunuşunu iki değerli bilim adamı yapmıştır. Prof Dr. Alaeddin Yalçınkaya ile Prof. Dr. Mahir Nakip tarafından kaleme alınmış iki ayrı Sunuş’ta, kitabın kıymeti ve önemi güzel biçimde vurgulanmıştır. Yazar kitabına Türk adı ve Türkmen deyimi, Irak Toprakları ve Irak Devleti ve Irak’ta Türk Varlığının Oluşumu’nu anlatarak başlamış, Irak Topraklarını Yönetimi Altında Bulunduran Devletler başlıklı tarih bölümü ile başlangıcından zenginleştirmiştir. Irak Türklerinin Kara Günleri diye kabul edilen İngiliz işgali, Irak krallığı ve ABD işgali dönemlerini ele alan yazar, yorumlarını son bölümlerde dile getirmiştir. Bütün bir Ortadoğu bölgesinin en önemli ve en güçlü aktörü olan Türkiye’nin misyonuna dikkat çeken yazar şunları söylüyor: “Ortadoğu savaşlarını Ortadoğu barışına dönüştürecek güç bizde. Bizi “can düşmanı” olarak gören Ermenilere bile kucak açarken, Irak Türklerini yok farz edenlere “dur” demeyişimizin hesabını bu dünyada da, öbür dünyada da veremeyiz. ……… Hedefimiz Irak Türklerinin insanca yaşama hakkı[olmalı]dır. Soydaşlarımıza haklarının iadesi sağlayamazsak bilinmeli ki, yakın bir gelecekte kendi öz yurdumuzda, Irak Türklerinin durumu bizim de kaderimiz olur. Bizden bekleneni yaparken, elbette ki bazı zorluklarla karşılaşacağız. O zorluklarla mücadeleyi göze alamazsak, göze alabileceğimiz hiçbir zorluk olmayacak demektir. KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ İdeali davası ile rahat ve huzuru arasında tercih yapmakta zorlananları kimse rahat bırakmaz. İnsan, hakkını kullanmak isterken çekingen davranıyorsa, haksızlığa razı olduğunu ifade [kabul] ediyor[demektir]dur. Eğri otursak bile doğru konuşalım: Filistin’e, Bosna’ya, Afganistan’a, Somali’ye yardım elini uzatan Türkiye, Türkmeneli’ne ilgisiz kalabilir mi? Kaldı ki Irak Türkleri bizim için dış meselesi değildir. İç meselemizdir. Evet, doğru söze ne denir? Öyleyse okurlarımızın yapacağı en doğru iş, Türkmennâme kitabından edinmek ve bu kitabı dikkatle okumaktır. İletişim bilgileri: Bilgeoğuz Yayınları, Alemdar Mahallesi, Molla Fenari Sokağı 35/B, Çağaloğlu-İstanbul. Tel: 0212 527 33 65-66 Belgegeçer: 0212 527 33 64 e-posta: bilgi@ bilgeoguz.com.tr Türkiye, Irak’ta huzurlu bir hayatın tek anahtarıdır.” (s. 142-143) Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 29 KERKÜK VAKFI “Tarihini Bilmeyenin, Coğrafyasını Başkası Kullanır” Yasin Cemal GALATA • Ahmet Cahit ŞAHİNER Türkmeneli Gazetesi Başyazarı Necat Kevseroğlu ile Kerkük’te sohbet ettik. Efendim sizi tanıyabilir miyiz? Kerkük’te 1949 yılında doğdum. İlk, orta, liseyi Kerkük’te bitirdim. Öğretmenler Enstitüsünden mezun oldum. Okulumu Bağdat’ta tamamladım ve daha sonra Teknoloji Üniversitesinden mezun oldum. Kerkük’te Musalla İlköğretim okulunda 25 yıl Fen Öğretmenliği yaptım ve oradan emekli oldum. Babam şöyle derdi: “tarihini bilmeyenin, coğrafyasını başkaları kullanır”. Tarih okumaya bizi teşvik ederdi. Özellikle 1960’larda ilk kültürel ve sosyal kuruluşumuz olan Türkmen Kardeşlik Ocağı kuruldu. Her zaman eve ocağın dergisini getirip onu bize okutturur ve okurdu. Kardaşlık dergisi bize öğretmenlik yaptı. Kendi dilimizi o dergiden öğrendik. O günlerde bir tarih sever olarak tarihe yöneldik. Irak Türkleri, Türkmeneli bölgesi ve Kerkük için yayına hazırlamış olduğunuz bir birinden değerli kitaplarınız var. Onlardan bahseder msiniz? Geçmişten bugüne değin Türkmen tarihiyle özellikle Kerkük tarihiyle ilgilenirim. Bu konuda kitaplar yazdım. 1968 yılın30 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Türkmeneli Dergisi ve Gazetesi’nin başyazarı Necat Kevseroğlu. da ilk olarak Türkçe Nasrettin Hoca adında bir kitap yayınladım. 1968’den sonra Baas Rejiminin ağır baskısı neticesiyle yayınlanması yasaklandı. İşte 2003’ten sonra biz boş oturmadık, çalışma yaptık. 17001958 yılları arasındaki Kerkük olaylarından kitap hazırladık. Birinci ve ikinci cilt elimde. Bu kitap 1700’den 1958’e değin yıl yıl Kerkük’te olan biteni not ettik. Gökkümbet’in yapılışı. Bu memlekette olup bitenler, kendi tarihimizdir. Bunun yanında Arapça olarak Kerkük tarihinden yapraklar adında kitap yazdım 2002’de Türkmen okulları açıldı. Öğretmenler için de kitap hazırladık. Temel sözlük adında kitap hazırladım. Türkmen Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد edebiyatı için şiir kitabı hazırladık. Bunun yanında ortaokul için kompozisyon kitabı hazırladık. Erşat Hürmüzlü beyin desteği büyüktür, bunun yanında komisyon olarak Tuzhurmatu’nun yanında etrafında olan Bayat köylerinin ve kendilerinin öz be öz Türk olduklarını anlattık; çünkü baskı yıllarında Arap olduklarını yazıyorlar. Biz de anlattık ki siz öz be öz Türksünüz. Bu konuda büyük tarihçimiz Allah rahmet eylesin Şakir Sabır Zabit’in emeği çoktur. Bayat oymağı hakkında bir araştırma düşündüm kitap yazdım; dostlarımız ve ağabeyimiz Habib Hürmüzlü’nün yazısını ekledim. 7000-8000 nüsha 7 defa basıldı. Bayat köylerine dağıttık. Arap tarihçilerin on- Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI ların Türk olduklarını söylediklerini belirttik. Biz söylemiyoruz Araplar söylüyor. Bayatın Türk olduğunu. Oğuz Türklerinin 24 aşiretinin en büyük aşireti Bayat’tır. Tarih boyunca Bayatlılar Irak’a gelmişler, önceleri güney Irak’a yerleşmişlerdir. Sonra da şimdi yerleşik bölgeleri olan Tuzhurmatu ve Kerkük yöresine yerleşmişlerdir. Söyleyebilirim Irak Türklerinin çoğunluğu Bayat Türküdür. Türklerde her aşiretin bir damgası vardır. Eskiden hayvanların sırtlarına vururlardı ki diğer aşiret ile karışmasın, günümüzde kullanılmıyor. Osmanlı devleti dünyanın en büyük imparatorluklarından biri, medeniyet kuran bir devlet, bu devletin bir mensubu olarak IRAK Türkmenleri artık aşiret nizamından uzak düştü, medeniyet haline girdiler. Onun için damgayı bıraktılar. Günümüzde ne yazık sadece tarih kitaplarında, çalışmalarda kaldı. Irak tarihçisi Abbas el- Azzavi, Irak’ta Türk Edebiyat Tarihi adıyla bir kitap yazdı. 1965’te öldü. Irak Bilimler Akademisinde görevliydi. O günlerden bugünlere değin o kitabı elde edip yayımlayayım diye çok uğraştık. Sonunda Allah muvaffak etti dünyaya duyurduk. Irak tarihçisi vurguluyor ki Irak’ta zengin bir Türk Edebiyatı vardır. Bir Türk varlığı vardır ve etkin bir Türk dili vardır. Bu edebiyatın Arap medeniyetine büyük katkısını vurguluyor. Bunun için çok değerli kitap, Irak’ta Türk varlığını vurguluyor. Bunun yanında belgelerle vurguluyor. Kerkük, Erbil, Altınköprü ve diğer bölgeler öz be öz Türk bölgesi olduğunu vurguluyor. Irak’ta Türkçe yer KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Necat Kevseroğlu ve Ahmet C. Şahiner Nihat Akkoyunlu ailesini ziyaret ederken. adları kılavuzu ise en son çıkan kitabım. Türkmeneli Gazetesi ve dergisinin yayın hayatının hikâyesi nasıl? Türkmeneli gazetesi 1996 yılında Erbil’de yayına başladı. 2003 ten sonra üzücü bir olay oldu. Erbil’de Türkmeneli matbaası bürosuna el konuldu. Türkmeneli Gazetesini durdurmak amacıyla bu olay olduğu için Kerkük’te yayımına başladık. ITC bu görevi bana yükledi. Milli bir görev olduğu için kabul ettim ve bir heyet kurdum. Dostlarla beraber heyetimizden iki değerli hocamız Allahın rahmetine kavuştu. O günden bugüne değin ağır şartlar altında bu gazeteyi kendi imkânlarımızla sürdürüyoruz. Bize çok sanatla ilgili yazılar geliyordu. Artık gazete Türkmeneli gazetesi ITC’nin lisanı hali olduğu için uygun görmüyordum ki tüm sayfaları edebiyat ve sanatla ilgili olsun. Irak Türkmen cephesinin başkanı ile yürütme kurulu başkanı ile enformasyon sorumlusu ile oturup tartıştık, fikrimizi anlattık. Bu gazetenin yanında bir edebiyat ve sanatı konu edinen bir dergi çıkardık. Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد 5 yıl oldu aylık olarak Türkçe ve Arapça iki dilde onun da başyazarlığını ben üstlendim. O günden bu güne değin aylık olarak iki dilde 80 yapraklı edebiyat ve sanat dergisini yayımlıyoruz. Türkmeneli Gazetesi Erbil’de 8 sayfadan oluşuyordu yine Türkçe ve Arapça olarak arkadaşlar ile beraber bu gazeteyi geliştirdik, spor ve kadınla ilgili sayfalar ekledik. 12 sayfaya çıkardık. Türkmen yazarları ve dışarıda olan dostlarımız her zaman yanımızda bu gazeteyi sürdürüyoruz. Ata Terzibaşı, en büyük hocamız içinde yürüdüğümüz bu ömre kadar edebiyatımızı tarihimizi bilim dünyasına çıkaran adam ona minnettarız. Bu ömre kadar bu yaşta her zaman arkamızda durur yazısıyla, araştırması ile ondan sonra öğütleriyle bir hocamız, bir öğretmenimizdir. Allah kendisine sıhhat ve uzun ömürler bağışlasın… Irak Türklerinin haklı mücadelesini veren şehitlerimizden biri olan Necdet Koçak ve Aydın Tayyar ile anılarınızı anlatır mısınız? Necdet KOÇAK bizim siyasi bir Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 31 KERKÜK VAKFI askerlik yapmış burada yerleşmiş. Şimdi 80 yaşında bir babam var. Hiçbir yere gidemezsiniz, babamın görmesi lazım sizleri; felekten 3 gün geçirdik. öğretmenimiz, ağabeyimiz; sevgiyi, saygıyı anlatan, davayı anlatan, Türklüğü anlatan bir değerimizdir. Oğlum Necdet’in adını o rahmetlinin adı üzerine takmışım her an Necdet dediğim zaman büyük ağabeyimiz Necdet KOÇAK’ı anıyoruz. Şimdi tüylerim şişti o bizim büyüğümüzdü, Allah rahmet eylesin. Aydın TAYYAR ise değerli bir insan, ülkücü Türkmen davasına büyük katkısı olan bir adam. Aydın Tayyar bir pilot idi. Albay rütbesinde olan bir değer, vatansever Türkçü olduğu için her zaman davasının arkasında olduğu için hain ellerin yolları ile ajanların elleriyle adamı tutukladılar. Kadir gecesinde akşamleyin İran savaşına katıldı, akşam geldi asker elbisesiyle bizim kapıda durdu dedi üstümü değiştireyim, iftarımı açayım halk oyununa bakalım, tur atalım, dostları görelim bekledim gelmiyor gittim. Evini viran hale getirmişler, kitaplarını dağıtmışlar, bazı kitaplarını almışlar çok güzel bir edebiyat kitapları meraklısıydı, çok güzel bir ses sanatçısıydı, güzel saz çalardı. Adamı almışlar 6 ay hiç haber 32 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ alamadık bir gece vakti getirdiler; adamı idam etmişler. Kâğıt verdiler bunun taziyesi yasak diye işte kardeşiyle, ablasıyla beraber musalla kabristanına gömdük. Sadece iki kişi çünkü yasaktı. Ama taziyesini yaptık 7 gün kendi evlerinde okuyucu da getirdik, sonu ne olursa olsun yaptık. Şimdi hanımı KERKÜK il meclisi üyesi; çocuklarından biri Ankara’da diş hekimi. 70’li yıllarda Türkiye’ye gelmişsiniz, o dönemi anlatır mısınız? Adana’dan Mersine geçtik oradan Denizliye indik bir arkadaştan sorduk Pamukkale’ye nasıl gidilir. Buyurun ben oraya gidiyorum. Bir 5- 10 metre yürürken sordu siz nereden geliyorsunuz? Öğrenci misiniz? Hayır, dedik; mesleğimizi söyledik sordu Adanalı mısınız? Hayır, dedik. Biz Kerküklüyüz dedik, ben de Kerküklüyüm dedi. Ben musalla mahallesindenim dedim. Ben de Musalla mahallesinden; ama seni tanımıyorum. Kerkük Türkmen ailesi birbirini tanır sizi bilmiyorum, tanımıyorum. O söyledi benim dedem Birinci Dünya Savaşında Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Yakın bir zaman önce İran’da bulunmuşsunuz, oradaki izlenimleriniz nasıl? 2005 yılında Tebriz’e gittik öz be öz Türk şehri anladığımıza göre hiçbir Fars yoktur. Tümü Türk’tür. Üzücü bir şey vardır tabloları farsça yazılmış. Genel yerlerinde farsça bantlar çalıyor. Battaniyeci dükkânına girdik işte konuştuk ne kadar diye dedi Türk müsünüz? Türk’üz dedik; nerelisiniz İstanbullu musunuz? Irak Türküyüz dedik. Adam bizi kucakladı ben size battaniyeye bedava vereceğim; çünkü Türksünüz. İşte görüyorsunuz dünyanın her yerinde Türk’ün dostu Türk oluyor. Bize çok hürmet etti kucakladı ve ben sizden battaniyenin parasını almayacağım dedi, biz de almayız diye yemin ettik. Adam çok üzüldü ant ettiğimiz için maliyetini verelim dedik. Son söz olarak… Türkiye, Irak’ta diğer etnik gruplara baktığı gibi bize de baksın. Hatta iki kat baksın. Çünkü Türk’üz kendisindeniz. Allah her zaman kendilerini korusun, düşmanlarını kahretsin. Çünkü bizim varlığımız Türkiye’nin varlığına bağlı. Bizim davamız, “birisinin bir uzvunu alırsın, bütün vücudu ağrır”. Kerkük davası olsun, Tebriz olsun, Kıbrıs olsun, Doğu Türkistan, Karabağ nere olursa olsun tüm Türkleri ilgilendirir ve etkiler. Biz isteriz ki büyüklerimizin gönlü burada olsun kendi işlerine dalmasınlar. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Memleketim Bu ne ö� fke bu ne hiddet Bu ne ceza bu ne şiddet Yü� rekleri sarmış nefret Yalan olmuş memleketim Sö� zler acı kalp kırıyor Bü� yü� k kü� çü� k haykırıyor Her kes ateş fışkırıyor Volkan olmuş memleketim Hü� kü� mdarlar atışıyor Bir kü� sü� p bir barışıyor Halk parasız çalışıyor Viran olmuş memleketim Her yan kavga gü� reş gibi Yaşanmıyor kardeş gibi Dö� rt bir taraf ateş gibi Duman olmuş memleketim Neyse indi o tansiyon Biz de sorduk kim şampiyon? Diyorlar ki başka sezon Destan olmuş memleketim Bu ne ateş bu ne yalım Bu ne baskı bu ne zulü� m Her gü� n isyan her gü� n ö� lü� m Al kan olmuş memleketim Çal başına vur diyorlar Konuşursan dur diyorlar Ev yok çadır kur diyorlar Orman olmuş memleketim Kim derseniz mahirim ben Saklı değ� il zahirim ben Halk içinden şairim ben Ozan olmuş memleketim Murat Yaşar MIŞKO KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 33 KERKÜK VAKFI Haşim Nahit Erbil’in Şiirleri Üzerine Değerlendirmeler-1 Veysel ERGİN1 İlk şiirlerini, dönemin edebî havası paralelinde Edebiyat-ı Cedide zevki ve Fecr-i Ati anlayışıyla (1909-1914) kaleme alan Nahit Erbil; Balkan Savaşlarının acılarını daha da artıran Birinci Dünya Savaşının etkisiyle, milletin yaşadığı acıları terennüm eden bir şiir anlayışına (19141922) yönelir. Aynı şahsın iki ayrı estetiğe (Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat şiiri) göre şiirler yazması, dönemin ortak edebî havasının tezahürü olması dolayısıyla, değişen dil ve duyuş tarzının doğal bir yansımasından ibarettir. İşte Haşim Nahit’in şiirleri de, bu iki dönemin farklı edebî anlayışları doğrultusunda ele alınacaktır.1 A-ŞİİRLERİNDEKİ DIŞ YAPI (ŞEKİL) ÖZELLİKLERİ Şiirde dış yapı deyince, kelimeden başlayıp nazım şekline veya metnin bütününe kadar tüm maddî unsurlar düşünülmelidir.2 Bir başka deyişle kelime, kelime grupları, mısra, cümle, vezin, kafiye, nazım şekli, ritim gibi unsurlar şiirin dış yapısını oluşturur.3 1-NAZIM BİRİMİ – BİÇİMİ (TÜRÜ) Fecr-i Ati dönemine gelinceye kadar, Türk şiirinde görülen “anlamın mısrada, beyitte, bentte ve bölümde tamamlanmayıp diğer mısralara kayması, mısraların kırılması, müstezadın daha serbest bir tarzda algılanıp yazılması” gibi değişmeler sonucunda ortaya çıkan yeni manzumelere, Fecr-i Ati şairleri “serbest nazım” adını vermişlerdir. Serbest nazmın -çağdaş serbest şiirden farklı olarak- ölçülü ve kafiyeli biçimde kullanıldığı nazım türüne de “serbest müstezat” denilmiştir.4 İşte dönem arayışlarının bu çeşitliliği, Haşim Nahit’in şiirlerinde de kendisini göstermektedir. Nahit Erbil; ilk şiirlerini, Fecr-i Ati topluluğunun “Sanat, şahsî ve muhteremdir.” anlayışıyla edebiyat âleminde ortaya çıktığı günlerde kaleme alır. Bu sebeple, döneminin diğer şairleri gibi, hem klasik Türk hem de Batı şiirine ait nazım şekillerini; bazen geleneksel haliyle 1 Dr., MEB, Kırıkkale Kızılırmak Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiy tı Ögretmeni 2 Prof. Dr. Şerif AKTAŞ, Şiir Tahlili “Teori-Uygulama”, Akçağ Yayı ları, Ankara 2009; Prof. Dr. İsmail ÇETİŞLİ, Metin Tahlillerine Giriş “Şiir”, Fakülte Kitabevi, Isparta-2002 3 Gıyasesettin AYTAŞ, Çağdaş Gelişmeler Işığında Şiir Tahlilleri, Akçağ Yayınları, Ankara 2008 4 Cafer ŞEN, Fecr-i Ati Encümeni Edebiyatı, Turkish Studies I ternational Periodical For the Languages, Volume 4 /1-II Winter 2009, s.1361-1412 34 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة bazen de geleneğin baskısını kıran şekil serbestliğinin keyfîliğiyle kullanmıştır. Edebiyat-ı Cedide zevki ve Fecr-i Ati anlayışıyla (19091914) kaleme aldığı 14 şiirinde, bentlerden oluşan “serbest müstezat” biçimini tercih etmiştir. Bu şiirlerin benlere göre mısra dağılımı da şöyledir: “Karanlıklarda:4-7-7-11” “Müdavele-yi Zafer yahud Selahaddin ve İskender: 7-289-15-12-26-14-2” “Şehik-i Garam: 5-6-5-9-6-12-9-7-3-6” “Temâsil-i Şüûn-Arzı Filistin’de-Birinci Sahne-Akşam: 6-5-5-4” “Bahar İçinde-Hayali Derbeder: 10-10” “Temâsil-i Şüûn-Arzı Filistin’de-İkinci Sahne-Hulul-ı Şeb ve Kamer: 8-13” “Temâsil-i Şüûn-Arzı Filistin’de-Üçüncü Sahne-Gece ile Ben: 3-3-3-6” “Temâsil-i Şüûn-Dördüncü Sahne-Filistin Harabeleri’nde: 10-13” “Temâsil-i Şüûn Beşinci Sahne-Şarkın Sönmüş Dehaları Karşısında: 4-3-3” “Temâsil-i Şüûn Altıncı Sahne-Şehîk-i Vâpesin: 4-3-3” “Çırağan: 4-5-6-18-4-3-6-2-13-4-2-2-6” “Akşam: 3-3-2-2-6-3” “Şebhûn: 5-2” “Siyah Taç: 6-3-7-2” Bentlerdeki bu rastgele dağılım, bu bölümün başında da izah edildiği üzere, serbest müstezadın biçimsel keyfiliğinin bir tezahürüdür. Haşim Nahit; birçok dönem şairinde olduğu gibi, temayı bütünleyen tasvirleri ve içerikle ilgili diğer unsurları ön plana çıkaracak bir biçimsel keyfîlikle ilk 14 şiirini kaleme almıştır. Erbil’in 1914 sonrası yazdığı 11 şiirinde ise, biraz daha dönemin nazım türü geleneğine karşı duyarlı olduğunu görmekteyiz. Bireysel duyguların yerine milletin acılarının terennümüne dair bu şiirlerde (1914-1922), Milli Edebiyat döneminin gerek Divan ve Halk gerekse Modern şiirin kalıplarının esas alındığı görülmektedir. Bu şiirlerin nazım biçimlerini oluşturan mısra dağılımları şu şekilde karşımıza çıkmaktadır: “Bahar: 6 beyit” “Ninni: 9 dörtlük” “Anneme Mektuplar: 6 bent (12-6-12-12-21-14) “Vatanla Ben: 3 beyit” Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI “Mukaddes İhtiras: 3 dörtlük” “İdeal: 6 beyit” “Gurbetteki Esir: 1 bent (6) 1 dörtlük” “Akşam: 10 beyit” “Ben ve Benliğim: 2 bent (6-14) “Vatan Şarkısı: 16 bent (4-8-9-5-7-8-6-4-8-8-10-8-7-91-6) Bu örneklerden de anlaşılıyor ki şairimiz, -dönemin edebî havasına paralel olarak- “beyit-dörtlük-bent” nazım birimlerinin üçünü de ayrı ayrı bazen de birlikte kullanmıştır. Onun hem Klasik (beyit) hem Halk (dörtlük) hem de Modern (bent) edebiyat nazım birimlerini kullanması; başta Mehmet Emin olmak üzere, dönem şairlerinin şiirdeki yapısal arayışlarıyla da örtüşmektedir. 2-UYAK DÜZENİ – KAFİYE VE REDİF Fecr-i Ati anlayışıyla (1909-1914) kaleme aldığı 14 şiirini “serbest müstezat” formuyla ortaya koyan Erbil; buna bağlı olarak da, şiir içinde farklı uyak düzenlerini denemiştir. Özellikle düz uyaklanışı bentlerde kırarak kullanan şair; örüşük uyak düzeniyle başladığı şiirlerinde bile, bir süre sonra, dönem şiirinin anjambemanı (cümlenin birkaç mısrada tamamlanması) teşvik eden anlayışının da tesiriyle, serbest müstezadın rahatlığına paralel bir şekil gevşekliğine dönüş yapar: “Sisden işlenme bir hadikâ-yı şeb, a Yasemîn lerzelerle titreyerek b Katre katre tebellür eyledi hep. a (Üç dize, tek cümle halindedir=anjambeman) Şimdi sessiz bakan zevâhir-i nûr, Hep kadın gözleriyle titreyerek Kalbe bir hahiş-i dua veriyor. dize, tek cümle halindedir=anjambeman) c b c (Üç Ey münâcât eden mu’âsînin, d Cennetin, aşkın, ihtirâsâtın d” (Akşam, Tetebbu, S: 1, 24 Kanun-ı sani (Ocak)1326 (1910), s. 12) Fecr-i Ati şiirinin nazım türlerinden kaynaklanan bu dağınık kafiye şemasını 1914 sonrası Milli Edebiyat anlayışıyla yazdığı şiirlerinde bir disiplin altına alan Erbil; bu dönemdeki “beyit-dörtlük-bent” nazım birimiyle yazdığı 11 şiirinde de “düz” uyaklanışı tercih etmiştir. Sadece bir şiirine “çapraz” kafiye şemasıyla başlayan şair; diğer dizelerde yine “düz” uyaklanışa dönmüştür: Dağlara tırmanan çıplak bir vücud a Her adım attıkça nasıl kanarsa; b Öylece gelirim sana, ey ma’bud a Bu susamış ruhum sende kanarsa. b Sana ermek henüz bir ümid iken, c Saçımın her teli oldu bir diken; c Teheyyüçle döndüm, bak, birdenbire: d Ateşte kıvrılan kızıl demire! d” (Mukaddes İhtiras, Ümid, N:10, 23 Eylül 1336 (1920), s. 8) Haşim Nahit, dönem şairleri gibi, yarım ve tam hatta zengin kafiye ile redifi, ilk dönem şiirlerinde de kulKARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة lanmıştır: “Hâil parıltılarla koşan zinde gölgeler, Şehrin şikâf-ı târını savletle yardılar;(ar/er: tam kafiye) Yerler mehîb adımların altında gürledi. (di: redif e: yarım kafiye) Bir lem’a-i şihâb ile binlerce mâr-ı zer Coşanların şebîkesi üstünde titredi.” (Şebhûn, İçtihat, S: 71, 11 Temmuz 1329 (1913), s. 1568) “Ey ma’bed-i der-beste-yi vâveyl, (eyl: zengin kafiye) Ey leyl,” (Şehik-i Garam (Riyah-ı Leyâli Şairine), Servet-i Fünun, S: 957, 24 Eylül 1325 (1909), s. 332) Şair; “Ninni” şiirinde anonim edebiyat geleneğindeki tür özelliklerine uygun olarak her dörtlüğün sonunda “Uyu, ey sevgisi hicranlım uyu!” dizesini tekrarlarken, “Vatan Şarkısı”nın her bent başında yinelediği “Şen Dicle, gülşen Dicle” ifadelerini nakarat mısra redifi olarak kullanmıştır. Ayrıca, “Mukaddes İhtiras” şiirinin ilk dörtlüğünde de cinaslı kafiyeye başvurur: “Dağlara tırmanan çıplak bir vücud (ud: tam kafiye) Her adım attıkça nasıl kanarsa; (kanarsa: kana bulanmak / kanarsa: susuzluğu gidermek) Öylece gelirim sana, ey ma’bud Bu susamış ruhum sende kanarsa.” (Mukaddes İhtiras, Ümid, N:10, 23 Eylül 1336 (1920), s. 8) 3-ÖLÇÜ (VEZİN) VE RİTİM Nahit Erbil; “Hangi vezni kullanayım?” sorusu yerine, dönem şairlerinin genelinde olduğu gibi, “Vezni nasıl kullanayım?” sorusuna cevap veren anlayışla hareket etmiştir. Buna göre, dört temel bahrin ana kalıplarını bazen deforme (bozarak) bazen de reforme (yenileyerek) eden yaklaşımıyla vezinleri kullanmayı tercih etmiştir. a) Bahr-i hezec (neşeli-nağmeli) (- - v / v - - v / v - - v / v - -) Şairimiz; en uzun şiirlerini, aruzun bu en ahenkli ve şen şakrak vezniyle kaleme almıştır. “Çırağan” şiirinde (mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün) kalıbını, (uzunkısa-kısa-uzun) gibi mısra uzunluklarına göre değişen tefilelerle kullanmıştır: “Altun u gümüş zülfü duvarlarda yanan duhter-i san’at - - v/ v - - v/v - - v/v - - v /v - -Gerinde vü dem-beste-i zulmet- - v/v - - v/v - Dilteng ü mukassî” - - v/v - b) Bahr-i remel (koşan) (- v - - / - v - - / - v - - / - v -) Şair; heyecanlı fıtratını çağrıştıran bu kısa ama seri şiir söyleme veznini, “Temâsîl-i Şu’ûn: -Arz-ı Filistin’de-” adını verdiği ve birbirini tamamlayan altı şiirinde kullanmıştır. Erbil; ana kalıbı (fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün) olan bu bahri, (feilâtün) ve (feilün / fâlün) tefileleriyle kullanmıştır. Bu serinin son şiiri “Şehik-i Vapesin”de bu değişik kullanımları görmek mümkündür: “Nazarım: Seyr-i ru’ûdunla açılmış v v - -/v v - -/v v- -O muallâ, müdhişv v-- / - - Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 35 KERKÜK VAKFI Şâh-râhında olur hûn-efşân, -v - -/v v - -/ - Sonra bir nahle, asâsıyla dayanmış - v - - /v v - -/v v - -müteheyyic, hâmûşv v - - / - Bedevîler gibi kumlarda kalır ser-gerdân v v- -/v v - - /v v - - / - c) Bahr-i hafif (yavaş) ( - v - - / v - v - / v v - ) Aruzun bu en sakin veznini ilk şiirlerinde kullanan şair; Tevfik Fikret’in Rubab-ı Şikeste’de yaptığı gibi, veznin (fâilâtün “feilâtün / mefâîlün / feilün) kalıbını hiç kırmadan ve aruz kusurlarına düşmeden kullanmıştır: “Öpüşür his-i müşterekle umûm: vv - -/ v - v -/ v v Kuş, çiçekler, kamer zalâm u nücûm;” - v - - / v - v - / v v (Karanlıklarda, Servet-i Fünun, N:930, 12 Mart 1325 (1909), s.318) “O bütün yaz gubâr-ı kasvetini v v - - / v - v -/ vvRâh-ı hülyâma neşr eden zehabı” - v - - /v - v - / vv (Bahar İçinde Hayali Derbeder, Servet-i Fünun, S: 962, 29 Teşrin-i evvel (Ekim)1325 (1909), s. 413) d) Bahr-i muzâri (benzeyen) (- - v / - v - v / v - - v / - v -) Şairimiz; devrin diğer şairleri gibi, aruza hâkimiyetini gösterebilmek için, aruzun bu hem görkemli hem de çok kullanılan (mef’ûlü / fâilâtü / mefâîlü / fâilün) kalıbıyla üç şiir yazmıştır. “Siyah Tac” ve “Şeb-hûn” şiirlerinde, bu vezni aslına uygun olarak ve parçalı tefilelere girmeden kullanmıştır: “Ömrün diyâr-ı hecrini gezdim adım adım - - v / - v - v/v - - v / - v Dillerde râ’şeler sezen â’lâmı inledim.” - - v/- v - v/v - -v/ -v (Siyah Taç, Servet-i Fünun, S: 1231, 25 Kanun-ı evvel (Aralık)1330 (1914), s. 134 Hâil parıltılarla koşan zinde gölgeler, - - v / - v - v /v - - v / - v Şehrin şikâf-ı târını savletle yardılar; (Şebhûn, İçtihat, S: 71, 11 Temmuz 1329 (1913), s. 1568) - - v/- v-v/v - - v/- v Erbil; Milli Edebiyat anlayışıyla kaleme aldığı 11 şiirinde ise, devrin hâkim anlayışına paralel olarak, hece vezninin farklı duraktaki kalıplarını tercih etmiştir. 7 şiirinde, Halk şiirinin koşma türünde yaygın 11’li hece ölçüsünü kullanan şairimiz; bu şiirin çeşitli kalıplarına bazen farklı şiirlerinde bazen aynı şiirin bölümleri içinde yer vermiştir. “Dokunma gönlüme + gönlüm kırıktır, (6+5=11) Benim gülmem bile + bir hıçkırıktır!” (Akşam, Yarın, S: 6, 17 Teşrin-i sani (Kasım) 1337 (1921), s.5) “Ey yerin dibinden + fışkıran hayat (6+5=11) Rengin kudretinle + onu hatırlat” (Bahar, Kara Gün Yazıları-1940, İstanbul-1914, s. 32) Nahit Erbil; bentlerle kaleme aldığı “Milli Gurur” ve “Anne Mektupları”nda ise, Mehmet Emin Yurdakul’un hece vezniyle serbest müstezat tarzı şiirler söyleme 36 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة gayretlerinden etkilenmiş ve aynı şiirde farklı hece kalıplarını kullanmıştır. Yurdakul’un “Dicle Önünde” şiirinde üç farklı kalıbı “4+4=8, 7+8=15, 4+4+4=12”, şairimiz de; bir dertleşmeci cümle kurgusuyla yazdığı “Milli Gurur”da iki, konuşma diline iyice yaklaştığı “Anne Mektupları”nda üç farklı kalıbı birlikte kullanmıştır: “Ufuklar, bulutlar, + sanki parça parça tunç, (6+7=13) Ortalık benden karanlık, + benden de korkunç; (8+5=13) Güneş benziyor, + damlayan kan çanağına, (5+8=13) Ey kan, dökül+ yüreğimin + siyah dağına! (4+4+5=13) Ey fırtınalar, + hep başımda esin! (5+6=11) Nedir membaası, + bu katil sesin? (6+5=11) O ne, + gördüğüm kim? + İşte bir adam; (2+4+5=13) Artık biraz sus, + ey kükreyen sadam!” (5+6=11) (Milli Gurur, Kara Gün Yazıları-1940, s. 26-29) Kurban kestim evliyaya, + mum adadım kırklara, (8+7=15) Yüz göz sürdüm + kutsi olan her yere, (4+7=11) Baktım yine + gelmedin... (4+3=7) Çizgileri + göze çarpan + bir yığın (4+4+3=11) Kemik gibi + mihrapların önüne (4+7=11) Yanık gönlüm, + ak saçımla süründüm, (4+7=11) Yasa girdim, + siyahlara büründüm, (4+7=11) Baktım yine + gelmedin, (4+3=7) Sen gelmedin + bekliyorum ben yine. (4+7=11) Haşim Nahit; her devirde görüldüğü gibi, ahengi sağlayacak ünlü (asonans) ve ünsüz (aliterasyon) harf hatta kelime ya da dize tekrarlarına (tekrir) başvurmuştur. İlk dönem şiirlerinde, muhtevaya paralel olarak, yumuşak ünsüzlerle ağızdan rahat çıkan ve musiki değeri yüksek ince ünlüleri tercih eder: “Şimdi leylin sönüyor meş’âlesi… Sanki gökden dökülen ebr-i semen, Sarıyor arza bir efsurde kefen.” (Temâsil-i Şüûn-Arzı Filistin’de-Üçüncü Sahne: Gece ile Ben, Servet-i Fünun, S: 965, 19 Teşrin-i sani (Kasım) 1325 (1909), s. 37) Harflerin ve kelimelerin müzikal ahengini Milli Edebiyat zevkiyle yazdığı şiirlerinde de oluşturma gayretine giren Erbil; muhtevanın ağırlaşması ölçüsünde, sert ve patlamalı seslerle kalın ünlülere daha fazla yer vermiştir: “Dağlara tırmanan çıplak bir vücut Her adım attıkça nasıl kanarsa; Öylece gelirim sana, ey mabut Bu susamış ruhum sende kanarsa.” (Mukaddes İhtiras, Ümid, N:10, 23 Eylül 1336 (1920), s. 8) Şiirin geneline de bakıldığında, (ç-h-k-p-s-t) gibi sert ve patlayan sesler, şiirin musiki havasını değiştirirken; (a-ı-u) kalın seslerin şiirin geneline hâkim olması, söyleyişe tok ve erkekçe bir eda katmaktadır. Yine 11 şiirinde de bir lait motif gibi tekrarlanan “ey, ah” gibi nida kelimeleri, muhtevaya bağlı olarak, şiirlere bir seslenme ve yakarış ahengini katmaktadır. 4-DİL VE ÜSLUP Haşim Nahit; kendi ifadesiyle, his ve heyecan devresinin mahsulü şiirlerini, birlikte olduğu veya eserlerini dikkatle okuduğu şairlere özenerek ve onları taklit Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI etmek suretiyle kaleme almıştır. Ekseriyetle Ahmet Haşim’in şiirden kulesi “Göl Saatleri”ne, zaman zaman da Cenap Şehabettin’in Riyah-ı Leyal’ine veya Tevfik Fikret’in “Ömr-i Muhayyel”ine benzer bir şiir dünyası kurmaya çalışmıştır. “Divan şiirine özenti ve Fecr-i Ati şiirini taklit hamulesi” dediği bir meylin ürünü ilk 14 şiirinde, biçim yönüyle (serbest müstezat) olduğu gibi, muhteva ve muhtevayı söyleyiş biçimi olan üslup bakımından da bu benzeme gayreti açıkça görülmektedir. Erbil’in bu dönemki şiirlerinde ilk göze çarpan şey, yukarıda da söylendiği gibi, şairin kendi ruh durumuyla dışarıdaki gerçek hayat ve tabiat arasında ilişki kurduğu empresyonist anlatım ve gerçek dekorun muhayyel dünyadaki zengin imajlarla sunulmasına imkân tanıyan soyutlamayı ve duygusallığı veren sembolist ifade tarzıdır. Bu şiirlerinde şair; Edebiyat-ı Cedide sanatçılarının başlattığı ve Ahmet Haşim’in zirveye çıkardığı “dış dünyayı manevî varlık haline koyma” anlayışından yararlanmıştır. Maddîyi manevîleştirmek için “objektif isim+sübjektif isim” formülüyle uygulanan bu yaklaşım; görünenin yerine görünmeyeni koymak şekliyle, hem maddî hem manevî olan ve sadece şiire has üçüncü tip varlığı ortaya koyma gayretidir. Erbil’in, bu zengin söyleyişi denediği bazı kullanımlarına yakından bakalım: Karanlıklarda: “reh-i fecâ’at = acılar yolu”, “kahkahazen-i leb-i eşyâ = eşyanın gülen dudağı”, “lahn-ı ‘aşk = aşk nağmesi” Müdavele-yi Zafer yahud Selahaddin ve İskender: “cihânbân = kâinat bekçisi”, “tâk-ı ser-zerrîn = altın başlı zafer takı”, “şehike-yi hürmet = saygı çığlığı”, “leb-i gavr = boşluğun dudağı”, “şebistân-ı şu’ûn = olayların yatağı”, “firâş-ı mevt = ölüm yatağı”, “vehm-i ufûl = korkunun etekleri”, “germî-yi vegâ = savaş sıcaklığı”, “zafer-bâr = zafer yağmuru”, “leb-i âba = suyun dudağı”, “kevkeb-i ceyş = yıldız askerleri”, “ervâh-ı müstakbel = geleceğin ruhları” Şehik-i Garam: “şehik-i garam = aşk nefesleri”, “ma’bed-i der-beste-yi vâveyl = çığlık bestesinin kapısı”, “tıfl-ı siyeh-pûş = kara bahtlı çocuk”, “lems-i nevâziş = gönül okşayan dokunuş”, “bûse-yi tesrîr = mutluluk öpücüğü”, “şehka-i mazbûte = hapsedilmiş hıçkırık”, “sîne-i şeb = gecenin koynu”, “dil-i şeydâ = çılgın gönül”, “leyâlin sadr-ı ketûmu = gecenin sır saklayan göğsü”, “umk-ı leyâl = gecelerin derinliği”, “ayn-ı hayâl = hayalin gözü”, “na’ş-ı şebâbet = gençlik cesedi”, “atş-ı beyâbân = çöllerin susuzluğu”, “gaşy-ı sa’âdet = mutluluk baygınlığı”, “mürevveha-i nûr = güzel kokulu ışık”, “tayf-ı semen = yasemin kokulu hayal” Temâsil-i Şüûn-Birinci Sahne-Akşam: “hûr-ı mesâ = güzel gözlü akşam”, “cûy-ı ‘âlâyiş = gösteriş ırmağı”, “dest-i ‘îsâr = yardımlaşmanın eli”, “şânın mehdîsi = zaferin beşiği”, “leyl-i müzâb = eritilmiş gece” Bahar İçinde / Hayal-i Derbeder: “râh-ı hülyâ = hayalin yolu”, “mürde toprak = ölü toprak”, “infilâk-ı sürûd = tükeniş şarkısı”, “jeng-i gubâr = sıkıntının tozu”, “semâyı ruhâm = mermerden gökyüzü” Temâsil-i Şüûn-İkinci Sahne-Hulul-ı Şeb ve Kamer: “cevv-i KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة zulmet = karanlığın boşluğu”, “gecenin kahkaha-i serbâzı = gecenin cesur kahkahası”, “şirişk-dâne-i elmâs = elmas taneli gözyaşı”, “samt-ı eb’âd = suskunluğun boyutları”, “semt-i gufrân = bağışlanma yeri”, “bint-i semâ = gökyüzünün kızı”, “şeb-i şikest-likâ = kırık yüzlü gece” Temâsil-i Şüûn-Üçüncü Sahne-Gece ile Ben: “efsurde kefen = duygusuz örtü”, “Ürdün’ün âvâre sesi”, “seyr-i dilâşûb = sıkıntılı takip”, “beşerin kıssa-i hüsrânı = insanlığın felaketli hikâyesi” Temâsil-i Şüûn-Dördüncü Sahne-Filistin Harabeleri’nde: “pîş-i fikrim = fikrimin önü”, “ka’r-ı zulmet = karanlığın çukuru”, “ra’şe-i giryân = ağlayan titreme”, “tîr-i nevvâr = aydınlığın oku”, “ufk-ı havârik = harikalar ufku”, “hak-i ‘âzâm = toprağın yüceliği”, “baht-ı fecî’i = felaketli kader” Temâsil-i Şüûn-Beşinci Sahne-Şarkın Sönmüş Dehaları: “elsîne-i müstakbel = geleceğin lisanları”, “yed-i tarrâk = gök gürültüsünün eli”, “tâk-ı ‘ulvîyet = yüceliğin kemeri”, “kalb-i merâret-gâh = acı yüklü kalp”, “fikr-i şevâhık-câh = doruklardaki düşünce” Temâsil-i Şüûn-Altıncı Sahne-Şehîk-i Vâpesin: “şu’ûnun devr-i sükûnu = olayların hareketsiz dönemi”, “Seyr-ı ru’ûd = gök gürlemesinin izleri”, Çırağan: “pür-cûşiş lehibe-i ‘atş = coşkulu ateş kıvılcımı”, “bîm-i zehhâr-ı cehennem = cehennem dolusu korku”, “duhter-i san’at = sanatın kızı”, “leyl-i müneccim = gece falcısı”, “mürevvehe-i bâd-nefîsi = güzel kokulu rüzgâr nefesi”, “âvîze-i rahşân-ı nigâr = sevgilinin yüzü gibi parlak avize”, “eşbâh-ı pür-zünûn = zanlardan ibaret gövdeler”, “ahcâr-ı şeb-nümûn = geceyi andıran taş yığını”, “lerze-bâr duhûr = tireme hissi veren dünyalar” Akşam: “hadikâ-yı şeb = gece bahçesi”, “ufk-ı hüzn = hüzün ufku”, “nâ-şekîbâne titreşen yıldız = sabırsızlıkla parlayan yıldız”, “Hicr-i haşyet-re’s = korku besleyen ayrılık”, “ka’r-ı şeb = gece çukuru” Şeb-hûn: “Şeb-hûn = gece baskını”, “şehrin şikâf-ı târ = şehrin saç teli”, “dest-i intikâm = intikamın eli”, “sihâm-ı hûn = kanlı ok”, “hâil parıltı = korkak aydınlık” Siyah Taç: “diyâr-ı hecr = ayrılık diyarı”, “ka’r-ı mûhişe = vahşi derinlik”, “hayâlin âzerde nâşı = hayâlin ateşli cesedi” Muhtevanın mecbur bıraktığı bu “dış dünyayı manevî hale koyma” üslubunu, toplumsal içerikli ikinci dönem şiirlerinde göremiyoruz. Zira şair, ülkenin acı gerçekleri (Balkan ve Kurtuluş savaşları) karşısında bu pitoresk üslubu tamamen terk etmiştir. ikili hatta üçlü terkiplerle kurulan tamlamalar ile bu terkipleri oluşturan Arapça-Farsça kelimeler, Erbil’in ilk dönem şiirlerinde önemli bir oran teşkil etmektedir. Öyle ki hemşerisi Ahmet Haşim’in “Gece” şiiri hem adı hem üslubuyla çağrıştıran “Şeb-hun”da, Haşim’i bile gölgede bırakacak kadar terkipler ve yabancı sözcükler kullanmıştır. Başlığıyla birlikte 38 kelimeden oluşan bu kısa şiirde, tüm terkiplerin (6 tane) yanı sıra kelimelerden yarıdan fazlasını (22 tane) ArapçaFarsça sözcüklerden seçmiş, sadece fiillerle zaman ve niteleme bildiren ifadelerde Türkçe sözcüklere yer Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 37 KERKÜK VAKFI vermiştir. Yine “Riyâh-ı Leyâl şairine” atfettiği “Şehik-i Garam”da, Cenap Şehabettin’in çok tartışılan “saat-ı semen-fam” terkibine nazire yaparcasına “ma’bed-i der-beste-yi vâveyl = çığlık bestesinin kapısı, gaşy-ı sa’âdet = mutluluk baygınlığı, mürevveha-i nûr = güzel kokulu ışık, tayf-ı semen = yasemin kokulu hayal” gibi terkipleri peş peşe kullanmıştır. İkinci dönem şiirlerinde hemen hemen hiç görülmeyen bu ve buna benzer terkipler, Haşim Nahit’in şiirlerini önemli ölçüde konuşulan Türkçeden uzaklaştırmış ve devrin diğer şairlerinde olduğu gibi, şairimizin de zamanının dışında kozmik bir âlemde yalnızlaştığını göstermiştir. İlk dönem şiirlerindeki kelime kadrosunun yarısından fazlasını böylesi yabancı terkiplerden kurulu soyutluk ifade eden sıfatlarla dolduran şair; buna paralel olarak, cümle yapısını da, devrin geleneksel “anjambeman ifade kurgusu”na uydurmuştur. Özellikle ilk dönem şiirlerinin tamamını kapsayan bu anlayışta; devrik cümlenin, tabiatın duygularla bileşimini ifade eden uzun sıfatlarla beslendiğini görmekteyiz. “Şehik-i Garam”da da, bu döneme ait diğer şiirlerde olduğu gibi, anjambeman üsluba sık sık başvurulduğunu görmekteyiz: “Pîşânî-i sevdâ-yı nihânda Bağrında yanarken ebedî atş-ı beyâbân Sermest-şegaf, can veren insana Ey ‘ismet-i ruh, ey şeb-i ‘îsâra karışmış Bir gaşy-ı sa’âdetle sönen nevha ü nâliş, Sen gel, Gel ağlaşalım, gel!” Dönem şairlerin ekseriyetle tercih ettiği gibi, Nahit Erbil’in şiirlerinde de, benzetmenin değişik kullanımları ilk sırayı almaktadır. “Mermer ilâheler gibi mağrûr u bî-keder kanlı izler = Siyah Taç”, “şehkalar, tıpkı bir kandilin ziyâsı gibi titreşsin = Akşam”, “onu kaldır, bir ot gibi çiğnetme = Şehik-i Garam”, “harâbâta şebîh olmuş olan dehr = Gece ile Ben”, “bir harâbât-ı heyâkil Yed-i Beyzâ gibi lâhûta uzar = Filistin Harabeleri’nde”, “nazarım: bedevîler gibi kumlarda kalır ser-gerdân = Şehîk-i Vâpesin”, “kamer, bir tül gibi kal’â-yı billûr açarken = Müdavele-yi Zafer yahut Selahaddin ve İskender”, “ateşten bir gömlek gibi kumral saçlar = İdeal”, “bir kesik baş gibi bir kütük, bir taş = Mukaddes İhtiras”, “bir hıçkırık gibi, içime dolma = Akşam”, “heykel, kuş gibi haykırır = Ben ve Benliğim”, “çölde su arayan seyyah gibi seni bekliyorum = Anne Mektupları”, “bir at gibi şahlanıyor çılgın benliğim = Milli Gurur” , “gönlüm, yavru bir kuş gibi aç = Vatan Şarkısı” örneklerinde, benzetmeyi tüm unsurlarıyla (teşbih-i mufassal) kullanan Erbil; “yıkık ma’bedin ilâhesisin = Karanlıklarda”, “hevâ-yı gayz ile âzerde güller = Siyah Taç”, “Maşrık sihâm-ı hûn, Hâil parıltılarla koşan zinde gölgeler = Şeb-hun”, “mâzîye münkalib görünen yaz = Bahar İçinde”, “ey leyl, bir tıfl-ı siyeh-pûş = Şehik-i Garam”, “Âsumân, kasr-ı zeberced = Akşam”, “şirişk-dâne-i elmâs ile mâh, Ürdün ki ebed-sâ’ha-yı arz-ı Ken’ân = Hulul-ı Şeb ve Kamer”, leylin sönüyor meş’âlesi = Gece ile Ben”, “Seni bir sarsara benzer görürüm = Şehîk-i Vâpesin”, “ra’şe-i giryân hayât = Filistin Harabeleri’nde”, “duvarlarda yanan duhter-i san’at 38 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة = Çırağan”, “yâd-ı İskender, hazin bir ses veya bir şân = Müdavele-yi Zafer yahut Selahaddin ve İskender”, “yalnızlığın sonu gelmez yası = İdeal”, “ateşte kıvrılan kızıl demire döndüm = Mukaddes İhtiras”, “sesi anlaşılmaz kırık bir ‘ney’im = Gurbetteki Esir”, “benim gülmem bile bir hıçkırıktır = Akşam”, “bir ay ışığı tül geriyor = Ninni”, “ah İstanbul, sevgisi büyü olan güzel dul = Anne Mektupları”, “Yüreğin bir taş mı, yoksa bir demir = Milli Gurur”, “Bir çırağ idim, söndüm = Vatan Şarkısı” şeklindeki terkiplerde de benzetmenin güzel ve öz kullanımına (teşbih-i beliğ) yer verir. İstiare sanatına ise neredeyse tüm şiirlerinde yer veren şair; bunların bir kısmına, kişileştirmeye (teşhis) başvurduğu yerlerde “Leb-i eşyâ = eşyanın dudağı / Kuş, çiçekler, kamer zalâm u nücûm öpüşür his-i müşterekle / âzerde güllerin hûnîn dudakları = ateşli güllerin kanlı dudakları / ey leyl, kaldır onu dest-i kereminle; âlâmını, hicrânını dinle / hâil parıltılarla koşan zinde gölgeler” şeklindeki benzetilen unsurun (insan) gizlendiği söyleyişlerle yer verir. Ayrıca; “lem’a-i şihâb / şehrin şikâf-ı târı / ka’r-ı mûhişe / hayâlimin âzerde nâşı / nakş-ı sarâhat-gubâr / sarı atlas yeşille mezc oluyor / mürde toprak / semâ-yı ruhâm / çehre-i zerd / sadr-ı ketûmunda leyâlin / rû’yâ-yı şebâb / reng-i safîr / leyl-i müzâb / kasr-ı zeberced-fâm / Ürdün’ün âvâre sesi / seyr-ı ru’ûd / harâbât-ı heyâkil / ka’r-ı zulmet / tîr-i nevvâr / tâk-ı ‘ulvîyet / bîm-i zehhâr-ı cehennem / na’ş-ı şeb-nümûn / kasr-ı ser-nigûn / hadikâ-yı şeb / ka’r-ı şeb / nûr-ı beyzâ / ervâh-ı müstakbel / zulemâyı mel’ûne / hûnîn hâ’ilât-ı zulüm / ateşten gömlek / rüzgârın eli / altın iz / gecenin nefesi / sevgisi büyü olan güzel dul / akşamların korkunç, al örtüsü / ateşten set / gönlümde tutuşan bir ateş” gibi daha birçok eksik benzetme (istiare), şiirin muhtevasını besleyen ahenkli üslubun oluşmasına katkıda bulunmuştur. Empresyonist anlatımın ve pitoresk üslubun gereği biçimsel ifadeye değer veren Haşim Nahit; tabiata ait renk ve şekil kompozisyonlarıyla (tenasüp), ya bir tabiat parçasını yahut zamanın özelikle kapalılık ifade eden dilimini insan psikolojisini yansıtacak soyutlamalar şeklinde verir: “öpüşür his-i müşterekle umûm: Kuş, çiçekler, kamer zalâm u nücûm / âzerde gül, hûnîn dudak, zehr-i râyihâ / hâil parıltı, zinde gölge, şehrin şikâf-ı târı, lem’a-i şihâb, mâr-ı zer / tozlu, ıssız, cehennemî tepe; jeng-i gubâr, semâ-yı ruhâm / âlihe-i ‘aşk, aşk-ı muhayyel, Pîşânî-i sevdâ-yı nihân / âsumân, kasr-ı zeberced, hûr-ı mesâ deste-yi mercân, yâkût, leyl-i müzâb / leylin meş’âlesi, gökde efsurde kefen / lehibe-i ‘ateş, dumanlar pür –velvele yükseliyor, zülfü duvarlarda yanan duhter-i san’at, hançer-i ‘ateş / hadikâ-yı şeb, zevâhir-i nûr, nâ-şekîbâne titreşen yıldız, kandilin ziyâsı süslesin ka’r-ı şebi / cehûl insanların hûn-i siyâhından, kemiklerden, sütun şeklinde bir eserdir Büyük İskender’in nâmı / saçın her teli diken, ateşte kıvrılan kızıl demir, kesik baş / ey deli rüzgâr, sallama şu kırık dalı, düşürdüğün yaprak / yerin dibinden fışkıran hayat; rengin kudretinle sümbüllere kuşlara ahenk ver, yasemin, kırmızı karanfil / uyu, ey sevgisi hicranlım uyu / ziyanı yok, çekeceğim, çünkü Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI ben bir anneyim / tunç, kan çanağı, kalkan, çılgın benliğim, yalın kılınç hamle, zincirini şakırdat” “Çırağan, Filistin Harabeleri’nde, Müdavele-yi Zafer yahut Selahaddin ve İskender” şiirlerinin daha başlıklarında, söz konusu şiir boyunca yapacağı hatırlatmanın (telmih) ipuçlarını veren Erbil; “Akşam” şiirinde “Sen, ki ilk yurdu idin Havvâ’nın” mısrasında, Hz. Havva’nın dünyaya ilk gelişine; “Şehik-i Garam”daki “Lakin sorarım ben sana ey güşte-i ‘Kâbil’ / Ey menkîbe-i ‘aşka olan matla’-ı hâ’il” dizeleriyle, Hz. Âdem’in çocuklarından Kabil’in korku salan yaptıklarına; “Hulul-ı Şeb ve Kamer”deki “Şimdi ‘Ürdün’ bu ebed-sâ’ha-yı arz-ı Ken’ân” mısrasıyla, Ürdün’ün Arz-ı Filistin’de Şeri’a dedikleri ve Hıristiyanların çocuklarını suyuyla vaftiz ettikleri nehrin ismi olduğuna; “Gece ile Ben”de, “Ey nehr ki dâstânlar taşıyan cânib-i Beytullâh’a” ifadesiyle Kabe’ye; “Filistin Harabeleri”ndeki “Yed-i Beyzâ” terkibiyle Hz. Musa’nın parlayan eline; “Anne Mektupları”ndaki “Ah ‘İstanbul İstanbul’! / Ey sevgisi büyü olan, güzel dul” dizeleriyle Tevfik Fikret’in “Hep levs-i riya, levs-I hased, levs-I teneffü” gibi söyleyişlerle İstanbul’a kinini kustuğu “Sis” şiirine atıfta bulunmuştur. Fecr-i Ati şiirinin genelinde görülen zıt söyleyişlere “Şehik-i Garam”daki “ârâf-ı serâbında hakikatle X hayâlin” ve “Karanlıklarda” şiirindeki “Bî- nihâyet kuyûda X bend ederek / Sonra; -git!- de… Hayat X ölüm mü demek?” kelime tezatları ve “Akşam”daki “Benim gülmem bile bir hıçkırıktır!” dizesindeki mana tezadıyla yer veren şair; yine aynı şiirlerde kendisini olaylardan soyutlayarak (tecrit), “Seyre daldım hayâtımın bu çetin / Bu çekilmez reh-i fecâ’atını” dizesindeki gibi, acıları karşısındaki pasif müşahedesini vermeyi de ihmal etmemiştir. Erbil; Ahmet Haşim’in “O Belde”de “akşam, mesa, leyl, gece” kelimelerini birbirinin iştikakları şeklinde kullanmasına nazire yaparcasına, “Akşam” şiirinde “akşam, hûr-ı mesâ, deste-yi mercân, reng-i safîr, kasr-ı zeberced, leyl, hadikâ-yı şeb” terkipleriyle akşamın ve gecenin muayyen vakitlerini ve “lerzelerle titreyerek” ile “mezâr – merkad – ka’r-ı şeb” gibi birbirini karşılayan ifadelerle de kelimelerin müştaklarını bir arada kullanarak ahenkli bir söyleyiş yakalamaya çalışmıştır. Şiirin geneline hâkim olan ve duyulara yönelik soyutlamayı ifade eden sıfatlara ilk dönem şiirlerinin tamamında özellikle yer veren şair; “Şehkalar merkadimde titreşsin” ifadesiyle hıçkırıkların titreşmesini, “seyr-ı ru’ûd” terkibiyle gök gürültüsünü seyretmeyi, “Mâ’î denizin mürevvehe-i bâd-nefesi” dizesiyle denizin rüzgâr nefesindeki kokuyu hep birer duyu aktarması şeklinde kullanmıştır. Dönem şiirinin fazlaca rağbet ettiği kelime tekrarlarını (tekrir) da ihmal etmeyen şair; Edebiyat-ı Cedide şiir geleneğinin yaygınlaştırdığı ve seslenme (nida) bildiren “ey” sözcüğünü, tüm şiirlerinde hem de defalarca kullanır. Yine kesinlik bildirmeyen “bir” ve yönlendirme ifade eden “bu” sıfatları da, şiirlerin çoğunda tekrarlanmaktadır. Şiirlerde açıkça verilen ya da yüklemde veya terkiplerde gizlenen “ben” zamiri de, dönem KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة şiirinin moda kullanımlarına uyulduğunu gösterir. Ayrıca, şiirlerde lait motif olarak kullanılan ya da üsluba revnaklık katacak bir çeşni şeklinde şiirin muayyen bölümlerinde tekrarlanan sözcük veya terkipler de (ilâhe, ey leyl, gel ağlaşalım, ey bîm-i zehhâr-ı cehennem, O hisler ki, hıçkırık, uyu ey sevgisi hicranlım uyu, ah, şen Dicle gülşen Dicle, Gülnaz) şiirlerin üslubuna katkıda bulunan unsurlardandır. Şiirlerindeki anjambeman cümle yapısını, devrik cümleler ve tasvirleri uzatan fiilimsilerle kurgulayan şair; ilk dönem şiirlerindeki sözcük ve terkiplerin seçiminde, Türkçenin günlük kullanımı dışına çıkacak ölçüde Arapça Farsça ifadelere yer verir. İkinci dönem şiirinde ise, birkaç Arapça sözcüğü bir kenara bırakırsak, dilinin tamamen sadeleştiğini görürüz. Hatta heceyle yazdığı şiirlerini bir kitabında tekrar yayımlarken, aruzlu şiirlerini bunun dışında bırakarak, bazı sözcükleri daha sade söyleyişleriyle (mihnet = hicran, grubda = akşamda, nuska = bitik, avare = kapalı, libasıyla = örtüsüyle, meşrıkından = kaynağından) değiştirdiği görülür. Bu durum, dönemin “dilde sadeleşme ve millîleşme” gayretlerine destek verdiğinin en açık ve canlı delilidir. Son olarak, bu şiirlerdeki terkip veya cümlelerin yapısal yönüne baktığımızda, fesahate ters düşecek kullanımları da görmekteyiz. 29 dizelik “Karanlıklarda” şiirinde zamirin (ben) 12 ve “Şehik-i Garam”da belgisiz sıfatın (bir) 14 defa tekrarlanması, ahengin oluşumuna katkı sağlamakla birlikte, kulağı tırmalayacak sıklıkta (kakafoni) bir ses kirlenmesine sebep olmuştur. Yine “Karanlıklarda” şiirindeki “sarf-ı ömr ederim” ifadesi de, “ömrü sarf etmek” bileşik fiilinin vezin gereği bozulmuş şekliyle kullanılışıdır. “Çırağan”ın “Sen, ey esâret vü zülmün şevâhidi,” dizesindeki zamirle isim arasındaki tekil çoğul uyumsuzluğu; “Müdavele-yi Zafer yahud Selahaddin ve İskender”de uyaklanan “canlandı, kanlandı, çınlandı” sözcüklerinin sonuncusu olan fiilin, anlamına ters düşecek şekilde edilgen yapılması; “Şarkın Sönmüş Dehaları Karşısında” şiirinde “nakş olmuş olan burc-ı ‘azâm” terkibinde iki sıfat-fiilin peş peşe bulunması “Siyah Taç”ta “Heykellerinde nakş-ı sarâhat-gubâr olan / Çökmüş ma’âbidindeki metrûk ilâheler” dizelerindeki (çökmüş) sözcüğünün fiilimsi mi yoksa çekimlenmiş fiil olarak mı kullanıldığının kesinlik kazanmaması gibi üslup karmaşıklıkları; şiirlerde göze çarpan bazı sarf ve nahiv kusurlarıdır. Ancak şairin bu kullanımlarla şiirde bazı kavramları vurguladığı ve ahenkli bir söyleyiş yakalama gayreti içinde olduğu düşünülürse, şiirin kendine has dil ve üslup çeşnileri de dikkate alındığında, bunların şiirin yapısını bozduğu ve şiiriyete gölge düşürdüğünü söylemek de biraz ağır bir itham olur. Zira şiirin yapısal zorlamalardan azade, aykırı söyleyişlerin dünyası olduğu unutulmamalıdır. Bir sonraki yazımızda, Haşim Nahit Erbil’in şiirlerinin tematik incelemesini bir toplu değerlendirme şeklinde yapmaya çalışacağız. Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 39 KERKÜK VAKFI Türkmeneli Yurdunu Gezerken Tılafar can Tılafar Xumsu1 Türkman Tılafar Düşman qawi2 talih kem Perperişan Tılafar Kadıköy Qarayatağ Mahlabı baxçalı bağ Qavuşmağ néce olsın Yar miskin men utancağ4 Kerkük’te Qala yalğuz11 Beşikte bala yalğuz Kerkük elden gétmesin He12 qala qala yalğuz Tılafar Türkman yurdu Düşman bombayla vurdu Qaldı ataş içinde Gene dayandı durdu Erbil’de bax Qalama Qoy men diyim bileme5 Bazarı dolu yoğurt Jajı péndir6 deleme Türkman yéri Kümbetler Méve13 dolu sebetler Kızların nişanıdı Koy içilsin şerbetler14 Efkenni Şéx İbrahim Tarihleri çox kadim Musul Türkmanlarını Saxlasın Rabbürrahim Kerkük Erbil arası Altunköprü havası Şatında7 çox balığ var Suyunda dolaması8 Bu gelen Kümbetlidi Türkmandı heybetlidi Yurdunu yâda vermez Ezelden cür‘etlidi Reşidiye Şiréxan Gözeller éder séyran Qereqoyun köyünde Her yer doluptu3 Türkman Köprü’de9 var yarenler Qoy yığışsın erenler Özünü suya atar Zap şatını görenler Mola vérdim Yayçı’da İşim var çamırçıda15 Dehnebaşı’na geldim Dincim aldım çayçıda16 Selamiye yarpızı Çox meşhurdı qarpızı Türkman oğlu Türkman’dı(r) Yaşlısı genci qızı Kerkük’ün dört etrafı Türkmandı10 her tarafı Köyleri obaları Türk soyunun en safı Beşir altı Tirkâlan Saltav gir yéri yayxan17 Gök gürler şimşek çaxar Herkes toplar dombalan18 Yarımca’ydan Gökçeli Bir yar sévdim péçeli Düşmüşem sévdasına Dicle’den su içeli Kerkük’üm şirin Kerkük Yarası derin Kerkük Dése Kaf Dağı erir Derdinin birin Kerkük Göreydim Tirkâlan’ı Séveriğ Türk olanı Bağ mahzun baxça melül Tirkâlan terk olanı 4 Utangaç 5 Efendime söyleyeyim 6 Tulum peyniri 7 Suyunda 8 Girdabı 9 Altunköprü’de 10 Türkmen’dir 11 Yalnız 12 Hep 13 Meyva 14 Yöre geleneğine göre nişan töreni y pılırken şerbetler içilir. Bu bakımdan birisi için “şerbeti içildi” denildiği zaman, nişanı yapıldı anlamına gelir. 15 Türkmeneli bölgesinde, toprak daml rı sıvama işini yapanlara “çamırçı” denilir. 16 Çaycıda, kahvecide 17 Saltanı giy (de) yaylana yaylana yürü 18 Domalan, yer mantarı, keme 1 Hepsi, kamusu 2 Güçlü 3 Dolmuştur 40 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Bir qız sévdim Leylanlı Boynu altın gerdanlı Damlarında külle19 var Havişleri héyvanlı20 Tavuk’ta var minara Yol ver çekil kinara Eserleri yıxılıb Kimse yoxtu onara Hanekin bizim olsun Yolları üzüm olsun Gidersem gene gellem35 Bu size sözüm olsun Yahyava köyü bizim Görsem açılı gözüm Şerefli şanlı millet Sen de gel gör azizim Çamırdan évler İmam Görmesev28 olmaz tamam Evler yaz ayı serin Kış günü olu29 hamam Bir görsev36 Şahraban’ı Nar doluptı her yanı Arvadlar fıtta37 bağlar Erkekler camadanı38 Çardağlı bostanları Toplarığ soğanları Heleyde méyter zırna21 Nay çalar çobanları Duzxurmatı duz yéri30 Gazel hoyrat söz yéri Egri zavalın bular31 Sen yoluva düz yéri32 Karatepe Mendeli Görmiyen olu deli Gezenler hiç tox olmaz Çox xoştu Türkmeneli Teze’de22 yédim üzüm Bağında kaldı gözüm Hünkâr Tekkesi’n gördüm Qıbleye döndü üzüm23 Bastamlı Bayat boyu Türkman’dı aslı soyu Heley teper33 toz éder Éderler tünnük toyu34 Türkmeneli yurdumuz Kimse bilmez derdimiz Bizim Türkman gençleri İlim irfan ordumuz Buranın teze mévi24 Her yannan sarıp évi Teze’nin Türkmanları Alt éder her bir dévi Qarşı köy Emirli’di(r) Yolları çamırlıdı(r) Vatan xayınlarına Elleri demirlidi(r) Erkenden xoruz baynar25 Herkes vaxtını aynar26 Bahardı bağçalarda Gül açar bülbül saynar27 Kifri’ydi Türkman yurdu Düşmanlar oyun kurdu Oğlanı boylu boslu Kızlar ayın ondördü 19 Yazın damlarda yatılırken, görü mesin diye ebeveyn yatağının etrafına çekilen cibinlik 20 Avluları eyvanlı 21 Halayda davul zurna 22 Tazehurmatu’da 23 Yüzüm 24 Asma yaprağı 25 Horoz öter 26 Anlar 27 Öter 28 Görmesen 29 Olur 30 Tuzhurmatu tuz yeri 31 Eğri (yani yanlış) insanlar zeval eder (yok olur) 32 Sen yoluna dosdoğru yürü 33 Halay çeker 34 Toy-tünnük düğün dernek demektir 35 Yine gelirim 36 Görsen 37 Yazmaya benzer kadın başörtüsü 38 Türkmen erkekleri tarafından kull nılan, beyaz zemin üzerine siyah benekli baş sargısı Osman OĞUZ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 41 KERKÜK VAKFI Kerkük’te Giyim - Kuşam Çoban ULUHAN (Beşirli) Kerkük’te erkek ve kadınların diğer şehirlerde görülmeyen giysileri vardır. Irak’ın hangi şehrinde olursa olsun giydiği giysilerden Kerküklü olduğu anlaşılır. Erkekler başlarına beyaz börk (arakçın adı verilir) üzerinden camadanı bağlarlar. Camadanı beyaz ve siyah renkli olur, camadanı bağlarken beyaz beyaz üzerine, siyah siyah üzerine gelir, sol yandan camadanını ters bir sarma ile bükerler ve özel bir görüşü olur. İhtiyarlar börk yerine yine bir camadanı başlarına bağlarlar, onun üzerinden ikinci camadanı burmaca ederler. Zubun, ağır ve pahalı kumaştan yapılır, zubun yakasından kurşak altına kadar, iki cebinin ağzına, iki kol laxmasına ve iki çekine kırma kaytan dikilir. Bele aynı kumaştan yapılmış kurşak bağlanır, zubun altından beyaz gömlek giyilir. Eskiden bu gömlekler yengiçli olurdu ve uzun ayak donu( tuman) giyerlerdi. Zubun üstünden ceket giyilir. Ceketle zubun aynı kumaştan olur. Eskiden ceket yerine Salta giyerlerdi. Erkekler omuzlarına aba alırlardı. Bunun yakası genellikle sırmalı olurdu. Ayakkabı olarak, kış günleri kondura giyerler, yaz günleri semtinden yapılmış beyaz kelaş’’ acem kelaşı’’ giyerler. Eskiden 42 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ yemeni giyerlerdi. Kerkük genci bu kıyafetiyle güzel ve heybetli görünür ki, yürüse yer ayağı altında incinmez, eğer dokunulursa kurt gibidir, pençesinden düşman kurtulmaz. Kadınlar zubun giyerler, kadınların giydikleri zubun erkeklerinkinden farklıdır. Yakası ve çekleri kaytansız olur. Kaytan yerine sıncaf dikilir. Şimdi kalmamış gibidir, yalnız yaşlı kadınlar giyer. Zubunun altına gömlek giyerler. Göğüste sıkma onun üstünden Salta yoksa Fermana kumaşlar, renkli renkli ipekliden, kimisi pul pul altından yedi saplı bir ‘’aşkbend’’ takarlar. Başörtülerine pilek ve saçak dikilir. Albağıysa, kara murmustan yapılır ve saçakları olur. Kadın evden çıktığında aba giyer, yüzleine peçe örterler. Kadınların giydikleri aba siyah ve genellikle ipekten olur. Ayakkabıysa, kadınlara özgü konduralar giyerler, eskiden yemeni giyerlerdi. Kadınların kullandıkları süs ve düzen eşyalarına gelince: Gözlerine sürme, yüzlerine evlik ve kirşan, dudaklarına yaş ceviz kabuğuyla yapmış oldukları dermanı sürerler. Ellerine ve ayaklarına kına çalarlar, saçları beyazlaşırsa kına veya vesme ile boyarlar. Kulaklarına sırğa, saçlarına tarax, sancak ve sacbağ, Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد başlarına zilfiliğ, boyunlarına altın boyunbağ, altın tesbih, inciden boyunbağ, gerdene, altın zincir ve silahlık, kollarına bilezik, kolbağ ve dilmiç, bellerine altın kemer, ayaklarına hicil ve halhal takarlardı. Albağ: Kadınların alınlarına bağladıkları ince kumaştan yapılmış, bir tür yazma. Alçevre: Eskiden erkeklerin kullandıkları büyük kırmızı mendil. Altın kemer: Altından yapılmış, kemer biçiminde kadın ziynetliği. Atlas: Eskiden kullanılan, yüzü ipek ve tersi pamuk olan bir çeşit kumaş ‘Aba: Kadınların tesettür amacıyla örtükleri, omuzdan sarkarak ayak uçlarına kadar uzanan koyu siyah renk kalınca kumaştan dikilimi çarşaf. Al an: Eskiden kadınların kullandıkları büyükçe baş örtüsü. ‘Ereb bézi: Beyaz bezden işlenmiş bir tür yerli kumaş. ‘Erakçın: Teri emmek için başlığın altına ya da yalnız giyilen takke, pamuk ipliğinden işlenen takke. ‘Aşq bend: Omuz hizasından göğüsün iki tarafından çengelle tespit edilen gerdanlığa benzeyen, birkaç sıradan oluşan dizi altın. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Babıç: Pabuç. Balax: Pantolun veya don gibi giyeceklerde bacakların çıktığı bölüm, paça. Çıtara: Yollu, ipekli, yolları ayrı ayrı renklere olan bir çeşit kumaş. Çınarı aba: Eskiden genç kızların başlarına örtükleri regli çarşaf Balaxlıx: Elbisede paçanın kullanılan kumaş. Çit: Pamuktan yapılmış bir çeşit basma kumaş. Beden: Yünden yapılmış bir çeşit gömlek. Çuxa aba: Çuha kumaştan yapılmış uzun, erkek üst giysisi. Bélbağ: Kumaştan yapılan kemer. Çüt, çit: Genç kızların da bazen başlarına aldıkları, beyaz renk erkek başörtüsü. Béşbirliğ: Beşi bir yerde denilen ziynet altını. Béz: Pamuk ipliğinden elle işlenmiş renksiz beyaz doku. Bezek: Süs, ziynet. Bezekli: Süslü. Bilezik: Bilezik. Boyama: Kadınların, alınlarına bağladıkları siyah renk bir çeşit eşarp. Boyunbağ: Kolye, gerdanlık. Bormaca: Baş sarığı. Camadanı: Millî giysilerle kullanılan, takke üzerinden başa sarılan beyaz zemin üzerinde siyah beneklerle çizgili geleneksel erkek baş örtüsü. Céb: Cep. Cıhaz: Çeyiz. Cınax: Küük çocukların saçına takılan ufak altın. Cincil: Cıkıraklı çocuk halhali. Çallama: Kadınları başlarına bağladıkları örtü. Çapan: Amerikan bezi Çarğat: Bir çeşit kadın başörtüsü. Çefye: Erkeklerin başlarına bağladıkları, saçaklı renkli, bir çeşit geleneksel sarık. Çereke: Köylü kadınların kullandıkları, çeşitli renklerde yünden işlenmiş bir ucu omuz üstünden diğer öbür kolun altından geçerek omuz üstünden dökümlenen sırt ve göğüs kısımlarını kaplayan bir çeşit örtü. KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Emcekliğ: Sütyen. Evlik: Eskiden kadınların süs malzemesi olarak yanağa sürdükleri bir çeşit kırmızı renk pudra, allık. Evlik kirşan: Eskiden kullanılan makyaj malzemeleri. Farva: Kuzu derisinden erkek giyimi arak yapılan tüylü post. Fermena: Cuha veya abadan dikimli bir tür kısa yelek. Dabbaba qondura: Eskiden kadınları, taban kısmı yüksek ve geniş bir model kadın ayakkabısı. Fıtta, futta: Kadınlara ait bir çeşit baş örtüsü. Daraz: İyi dokunmamış kumaştaki pürüz. Gey: Geniş elbise. Daraz daraz ol-: Eskimek, yırtılmak, pürüzlenmek. Desmal: Erkekleri alınlarına bağladıkları büyük mendil Debğ: Eskimiş veya rengi solmuş ( kumaş veya elbise). Debğolmax: Çok kirlenmek. Deffeli aba: Eskiden, kadınların elbise üstünden giydikleri, dokusu yapılırken örgüleri “defe” denilen tarakla sıkıştırılmış değişik renklerde örülen giysi. Gerdene: Kolye, gerdanlık. Gılada: Kolye. Gülbatman: Eskiden kullanılan büyükçe çiçek desenli bir tür kadın entari kumaşı. Xınna: Kına. Xırqa: Yünden dokunmuş kazak, hırka. Xırttık pirtik: Çok yırtık ve yamalı giysi. Xışıl: Altından mamul süs eşyası, ziynet. Dehse: Eskiden kullanılan bir çeşit kumaş Xızma: Kadınların, burularının tek kanadına taktıkları altın ya da gümüş halka, hızma. Dilmiç: Dımlıç, genellikle camdan veya değersiz maddelerden mamul edilmiş bilezik. Xiştek: Elbisede kol altına konulan üçgen biçimindeki parça. Dişdeşe, deşdeşe: Bir tür erkek giysisi, entari. Dizliğ: Eskiden kullanılan, diz kapaklarına kadar sarkan, yünden örülmüş bir çeşit kadın ceketi. Doq: Bir cins siyah renk kalın kumaş. Dolax: Soğuğa karşı boyuna alınan örtü, boyun atkısı. Don: Külot. Duvax: Gelinlerin veya yeni doğan çocukların başlarına, yüzlerine örtülen örtü. Duvak. Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد “‘Eleme yengiç olusan bize xıştek olmısan” İlinti: Seyrek dikiş, teğel. Kalaş: Üstü ipekle ya da yün iplikle örülen alt kısmı kösele veya lastik olan, genellikle köylüler tarafından kullanılan, bir çeşit ayakkabı. Kantor: Giysi dolabı. Gardırop. Kepenek: Keçeden yapılan, kolsuz, dikişsiz çoban yağmurluğu veya üstlüğü. Kerrik: Keçeden yapılmış ceket. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 43 KERKÜK VAKFI Kéş: Köylü kadınların, saçlarının ön ve arka taraflarını örtecek şekilde alınlarına bağladıkları siyah renk ve kalın kumaştan baş örtüsü. saçaklı başlık. Nimdeş, nımdaş: Eskimiş elbise. Pantur: Pantolon. Keşkeşli: Fırfırlı. Patiaqa: Eskiden kullanılan bir cins parlak kumaş. Kettan: Keten. Pite: Bir çeşitkumaş. Ketten beleş: Bir tür ucuz kalın keten kumaş. Salta: Zubunla birlikte giyilen uzun kollu, yeleğe benzeyen kısa çepken. Kilav: Takke, külah Kirşan: Eskiden kadınların süs olarak yüzlerine sürdükleri bir cins beyaz pudra. Üstünbeç. Köynek, köyneg, kömneg: Gömlek. Kücerat: Eskiden kullanılan bir çeşit kumaş. Sıxma: Kısa yelek. Sutyen. Sırğa: Küpe. Şıraz: Baş örtüsü etrafında ibrişim vb.’ den örülen ince şerit. Tentene: Dantel ile süslü kadın külotu. Tuman: İç çamaşır. Qesten peştamal: Genellikle kırmızı renk, sarı ve siyah yatay çizgili bir tür ipek peştamal. Uxçur: Uçkur. Qolbağ: Bir tür bilezik. Yazma: Çiçek desenli ince başörtüsü. Qolçağ: Tandırda ekmek pişiren kadının, bilekten dirseğe kadar girdiği eğreti kolluk. Qoltuğ altı: Keçeden yapılmış yelek. Qolturmaç: Köylü kadınların tarlada işlerken, göğüs ve omuzlarına sardıkları çereke denilen renkli kumaştan bağlama şekli ki kol altından geçirilerek bağlanır. Qondura: Kundura, ayakkabı. Qoturmaç: Ekiden kadınların kullandığı bir çeşit gerdanlık. Qurşax: Kemer. Lapçın: Bir çeşit ayakkabı Lifke: Başa bağlanan sarık ve benzerinin sarkan ucu. Lubada: Mıqellem: Kalın, yol yol çizgili kumaş. Muncux: Boncuk. Müşkü: Beyaz üzerinde siyah çizgileri olan, erkeklerin başlarına bağladıkları bir çeşit geleneksel 44 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Urba: Elbise, takım elbise. Yengeç: Elbise kolunun ağzı, yen, Kerkük ve birçok Irak Türkleri yörelerinin geleneksel Erkek giyimi olan salta kolunun geniş ve uzun olan son kısmı, erkekler bunu kollarına sararlar, kadınların zubun kollarında bazen yengeç olur ki bunu da iki koldaki yengeç uçlarını bilirine bağlayıp boyunlarına atarlar. Zubun: Önden yarıklı entari şeklinde geleneksel bir kıyafet. Erkeklerin giydikleri zubun Ağır kumaştan dikilir, Irak Türklerinin milli giysilerinden sayılır. kadınların giydikleri zubun ise normal kumaştan dikilir. Zubun çeket: Takım elbise, zubunun üstünden giyilen ceketle birlikte oluşan geleneksel erkek kıyafeti Eski Giysilerimizden Şal Kadınlar içnentarı ve zubun yapılan ağır ve pahalı eski bir kumaş çeşididir.Kışın ve yazın giyilen Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد şal, yünden dokunan bir kumaştır.Al, mavi, pembe ve yeşil renklerde olan şal aynı zamanda sade kırmızı olur ki buna güllü şal denir. Şal kelimesi şu dörtlükte ne güzel işlenmiştir. Bağdatta nar şirindi Girmeğe şal şirindi Yéddi qardaş birbacı Hapsınnan yar şirindi Tülbent: Pek ince beyaz bez anlamına gelir. Sarıklık bez diye de Türk sözlüğünde anlamı verilmiştir. Günlük hayatta çok çeşitli yerde kullanılagelmiştir. Bu arada en önemli hizmeti tababette, cerrahide görür. Yara bezleri, sargı bezleri tülbentten yapılır. Sık ve seyrek dokunuşuna, keten ve pamuk ipliğinden oluşana göre çeşitleri vardır. Tülbent eski Türkmen giyim ve kuşamında da sarıklık en makbul bez olmuştur. Değirmi kesilen parçaları üzerine yazma usulü ile nakışlar basılarak kadınlara başörtüsü ve namaz bezleri yapılmıştır. Bez Pamuktan veya ketenden dokunmuş kumaş. Rengi daima beyaz olur. İpliğinin cinsine göre, değişik cinsleri olup başka başka isimlerle anılırlar. Kullandıkları yerlere göre de isimleri vardır. Giyim kuşamda iç çamaşır olarak da kullanılır. Bu sebeple don bezi ve gölek bezi diye ayrılır. Patısqa Girip yarım patısqa Yanağa deger fısqa Senün bu sallanmağuv Yan dert éder yan ısqa Beyaz ile sarımsı bir renkte olan bu kumaş pamuktan dokunan bir çeşit kumaştır. Güzün ve yazın giyilen bu kumaştan erkekler için zubun yapılır. 40-50 yıl bunda önce çarşılarda satılan bu kumaş Fransız kumaşıdır. Patiska sözü Fransızcadır. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Axşam oldu aralar Çekildi sıtaralar Yarın turunç memmesi Ketten köneg yaralar Bağdadın altı dere Yarım girip çıtara Yarımın yavaxları Hem qeymaxti hem kere Başuvda qare futta Ahım nenevi tuta Ge yarım sarmaşağın Bir sebbeh bir günorta Altın xızvmav müleyim Seni haqtqn dileyim Yaz günü temmuz tabaq Sen terle men silyim Bağdadın altı gülşan Bayaz gir bayaz qurşan Ona diyeller gözel Hiç vurmaz evlik kirşan Başuvda püşüv menem Dudağuv dşüv menem Bunca dağ daş dolanma Bele bil éşüv menem Altın üzük barmaxtan Çektim çıxmaz dırnaxtan Tobalıyam yar tutmam Qorxu var ayrılıxtan Bağdad’ın altı yarım Çıtara girip yarım Oturup mektüp yazar Altun qelemli yarım Başuvda türme yarım Gözüvde sürme yarım Sen meni yandırıpsan Qarşımda durma yarım Araxçnuv beste qoy Qaldır duvar üste qoy Adaxluv elden getti Elüv varvar üste qoy Bağdatta nar şirindi Girmeğe şal şirindi Yeddi qardaş bir bacı Hapsınnan yar şirindi Başuvda yazma yarım Sıtqıvı bozma yarım Qorxaram göznefesten Péçesizgézme yarım Atlandım arxı geçtim Çefyev saçağın aştım Eşittim yar tutupsan Men de sennen vazgeçtim Bağdat yolu düz gider Bir xızmalı qız gider Xızmav qaldır bir öpüm Adaxluva söz gider Cülheyem béz işlerem Hammıdan téz işlerem Herkim mene qız vérmez El üzün çirişlerem Aya bax yulduza bax Ay altınnan qıza bax Qız Allahı seversev Péçev qaldır bize bax Başında qere şéve El éttim gelmez éve Yarıma qurban ossun Qorya Şaturlu Zéve Çağırdım ya Şahsuvar Qördüm qızı béz yıvar Cüt memmev arasında Zamandar ossam ne var Ayağında dar şalvar Baş qaldır Haqqa yalvar Munu Xudam yazıp Menim elimde ne var Başında péştemalı Aya benzer camalı Her kimin yarı yoxtu Nedi onun kâmalı Çefyev çigine düştü Ücü dügüne düştü Seni sévenibeli Halım bugüne düştü Ayağında çit tuman Salduv gévlime güman Bu qaş bu göz sendedi Ne din qoyar ne iman Başında püşüsü var Ne gözel bacısı var İstedim vérmediler Qarnımda derdi var Çıxtı terezi ülker Yarım araqçın tiker Dédim gözel bir öpüş Havas var çigin silker Ayağında yemeni Oğlan sıxma memeni Sıxarsav incidisen Oyadıram neneni Başında var maşalla Yar bizimdi inşalla Qavuşmağa az qaldı Qavururux inşalla Dağlar sende yüz hal var Bir elif var yüz dal var Görüken dost özüdü Qoyma gétsin yüz yalvar Ay çıxtı dalda durdu Gör ne xıyalda durdu Yazmavun saçaxları Üzüve dalda durdu Başuvda camadanı Yérişüv Hamadanı Téz meni yara yétir Arş ferşi yaradanı Men yarımı tanıram Başında türme şal var Yarımın yavağında Bir deqqeyden bir xal var Ay çıxtı lüle lüle Yar geldi güle güle Elinde ipek mendil Terini sile sile Başuvda çit hazarı Kösgüvde cennet narı Bilseydin ayrılıx var Qurmazdım bu bazarı Dama çıxtı nenesi Çitaradı ezyesi Taq alta henek olmaz Murtuptu dilmiç sesi KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 45 KERKÜK VAKFI Dama çıxtı nenesi Çinkon çitti ezyesi Bes munca henek éle Carıstı dilmiç sesi Göger Leylanım göger Her gelen seni öger Bayaz qıç altun hicil Zinciri daban döger Dervişem külahım var Her bağda béş gülüm var Yérişsin Şahımerdan Her yérde müşkülüm var Gördüm küçede seni Siyah péçede seni İstirem bir ah çekim Ahım hiç ede seni Eliftesen daldasan Gévil sen ne haldasan Yandırram péçe seni Yar üzüne daldasan Halay tepme toz olu Mavi şalvar boz olu Egil yağlığuv qaldır Men qaldırsam söz olu Elüvde ipek yağlıx Haq vérsin sene sağlıx Ge raqıbı qan ağlat Qassın sene üz ağlıx İskarpınuv tabanı Men gezerem obanı Harda bi gözel görsem Ollam onun qurbanı Esmer bugün aglıyıp Can cigerim dağlıyıp Qalem qaşlar üstüne Mavi yazma bağlıyıp Qaladan qum tökülü Ketten köneg sökülü Men yarım tanıram Qoynunda gül egili Ge gideğin Lasına Qız gelin havasına Yar girsin qatma zubun Gidex duşman yasına Qalada yatan oğlan Könegi ketten oğlan Adaxluv elden gétti Béxeber yatan oğlan Gene geldi bu béyram Altunxızmalı Méryem Ketten köyneg altınnan Memmeler étsin séyran Qapıyamix çaxaram Sen sallan men baxaram Yağlığuv kirlenende Sen yolla men yexerem Ge otu boyuv görüm Qolbağlı qoluv görüm Onda kıyamat qopar Hevişte toyuv görüm Qara abav sürüsen Üzüv kimnen bürüsen Üzüv dönder bir öpüm Yarın yérdee çörüsen Girip yarım patısqa Yavağa deger fisqa Senüv bu sallanmağuv Yen derd eder yen isqa Qare ezye dizinnen Sürme gétmez gözünnen Gözellix kimnen qalıp Samançılar qızınnan Giripsen al antarı Yexesi dar antarı Araq diyin içerem Leblerüvden gelen teri Qare yazma buxçada Bilbil oynar bağçada Almağa gğcüv yétmez Ne gézisen küçede Göger Xurmatım göger Her gelen seni öger Bélinde şatır kemer Zinciri qurax döger Qarpız qırdım sulandı Gene me’dem bulandı Ağ bilek ağvan dilmiç Yar boynuma dolandı 46 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Xaneqin üzünde Céran oynar düzünde Men o yarı tanıram Bayaz corap dizinde Ne baxısan dellükten Payın gönder erükten Koxav éve gelende Üzüv doldur evlikten Oğlan girip saltanı Yola yérir yaltanı Boyum boyuva qurban Gözellerin sultanı Oğlan müşküv yéddi qat Mişteriyem mene sat Ele Alla aşqınq Bir géce ge bizde tat Péştemal başa deger Terpetme qaşa deger Bir gün özel burdan géçti Yüz bin qardaşa deger Sürmedenüv mildendi Milden degi qildndi Bir qız aldım Basra’dan Aslı qonca güldendi Üzügüm qaşa deger Le’liden daşa deger O yarın bir görmeği Yüzbin yoldaşa deger Yarım gözel olasan Dağlar gézen olasan Aç müşküv bağla püşüv Daha gözel olasan Yemençiler içinde Güllü potin qıçında Alemin yarı geldi Menimki yox içinde Yeşil qqafta mor dügme İndi düştüv fikrime Her fikrime düşendev Qan damlar üregime Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Süsletme Çekicin etkisi mıhta aranır Umut kurtarıcı Nuh’ta aranır Gü� zellik ahlakta, ruhta aranır Bedenleri giysi takı sü� sletir Kırmayın kaderin ü� zdü� ğ� ü� gö� zü� Sevmeyin şeytanın sü� zdü� ğ� ü� gö� zü� Ö� vmeyin kalemin çizdiğ� i gö� zü� Gö� zü� n karasını akı sü� sletir Her tebessü� m eden mutlu sayılmaz Her gü� zel konuşan tatlı sayılmaz Her kısrak oynatan atlı sayılmaz Yiğ� idin yayını oku sü� sletir Gü� neşte yaşamaz gö� lge adamı Ü� lkeye yayılmaz bö� lge adamı Kahraman insanı bilge adamı İ�çinden doğ� duğ� u halkı sü� sletir Musallat edilen ferdin şanını Vü� cuda yayılan derdin şanını Zalimin zulmü� nü� kurdun şanını Feleğ� in ters dö� nen çarkı sü� sletir Çiğ� nendi haysiyet çiğ� nendi gurur Eksildi gö� nü� lden iman gö� zden nur Başka ü� lkeleri barış ve huzur Bizimkini savaş korku sü� sletir Adnan KASAPOĞLU KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 47 KERKÜK VAKFI Türkmen Rüyası KERKÜK’TE ZAMAN Kitabı Hakkında Yıldırım HASANZADE TÜYAP’ın 31. İstanbul Kitap Fuarına katılan Kerkük Vakfı, daha öncelerde olduğu gibi yeni kitaplar sergilemeye özen gösterdi. Sergilenen yeni kitaplardan biri de Kerkük’te Zaman (2013) başlığını taşıyordu. Bu kitap, Kerkük doğumlu olan yazarın Kerkük Vakfı’ndan çıkan dördüncü eseridir. İlki Kerkük Seni Yazdım (roman, 2003), ikincisi Korya Pazarı (uzun hikâye, 2009) ve üçüncüsü ise Düğüm (oyun, 20..) başlığını taşıyordu. Vakıfta göreve başladığım günden beri, vakfımızın yadımladığı her yeni kitabın ilk okuyucusu olmam nedeniyle kendimi şanslı addeder ve de mutlu olurdum. Nitekim 112 sayfadan oluşan Kerkük’te Zaman Kitabını da fuar süresince okudum. Edebiyat uzmanı değilim ama bu kitapta geçen uzun hikâye hakkında sizi başka bir yöne çekmek isterim. Beyatlı, bir önceki kitabında Korya Pazarı’nın gerçek kahramanlarının hikâyesini yazarken, bizleri, Kerkük’ün meşhur semti olan Korya’ya götürmüş ve oradaki anılarımızla baş başa bırakmıştı. Beyatlı’nın bu yeni hikâyesi Kerkük’te Zaman ise, bizleri Kerkük’ün başka bir semtine götürdü ve 48 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ bizlere oradaki yaşantıları hatırlatarak yeniden yaşattı. Pekâlâ, bu hikâye neyi anlatıyor, diye sorabilirsiniz. İşte bu güzel hikâye iç yüzüne dair vereceğim bilgilerde, hikâyenin kahramanları, kahramanların davranışları ve kahramanların olaylara ve hayatlara bakışlarını analiz edeceğim. Çünkü yazar bu hikâyedeki kahramanların yaşayışlarını bir bakıma gerçek hayattan almıştır. Yazar bence bu yaşantıların sosyolojik ve toplumsal öğütler sunduğunu ve toplumun bazı güzel adetlerini örnek olarak gösterdiğini belirtmek isterim. Burada halkın verdiği okulsuz eğitimin anlatımı, öyküye ayrı bir değer katıyor. Çırakların öğrenme yolları, ustalara bağlılıkları ve ustaların sert müdahaleleri; diğer yandan çıraklara şefkatle yaklaşmaları, eğitimsiz Karcı Hüseyin işinin hakkını vermesi ve sözünde durması, emeğinin karşılığı az olduğu halde, işine bağlı kalması, hikâyedeki kahramanların milli şuur bilinci ve esnaftaki komşuluk ilişkileri hikâyeye ayrı bir değer katmıştır. Hikâyenin başka bir yönü ise, Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد gelişmiş ülkelerde hayvanların korunması ve sevgisini topluma aşılamak için hayvan koruma derneklerin kurulmasını dile getirmesidir. Yazar bu hikâyede o zamanki toplumun hayvanlara olan sevgi ve şefkatini çok güzel bir şekilde ifade etmiştir. Yazar gerçek insanları göz önüne alarak onları hikâyede ölümsüzleştirmiş ve içlerindeki güzellikleri okuyucuya aktarmıştır. Hikâyedeki dükkân sahipleri sokak köpekleri ile kuşların o sıcak havada soğuk su içmelerinin hakları olduğunu düşünerek, karcı Hüseyin’in getirdiği kar kalıplarının birisini eriterek dükkânın önüne akıtmışlar ve hayvanların soğuk su içmelerini sağlamışlardır. Bu davranışı kitaba yansıtan yazar, toplumun düşünce inceliğini ve insanlık duygusunu öne çıkartmıştır. Hikâyede dükkân sahiplerinin özellikle sabahları, temiz olsun diye dükkânlarının önlerini yıkadıkları, bu arada henüz gelmeyen komşu esnafın da dükkânının önünü de yıkadıkları dile getirilmiştir. Bu davranışlar toplumun dikkat çeken incelikleridir. Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Bu arada çırağın ustaya güvenmesi ve onu patron değil, bir baba olarak görmesi, ustanın çırağını oğlu gibi görmesi ve ustanın çırağına tecrübelerini ve marifetlerini karşılıksız bir şekilde öğretmesi, hikâyenin ilgi çeken ayrı bir öğretisi ve süsü sayılır. Bu davranış toplumun öne çıkan özelliklerinden biridir. Kahramanların milli meselelere bakışları ise hikâyeye ayrı bir derinlik katmıştır. Esnafın tanımadığı bir mağdurun cenazesine gözünü kırpmadan, rızkına önem vermeden ve dükkânlarını kapatıp arkasına düşmesi ve o anda hikâyenin kahramanı olan çırağın, o güzel sözü söylemesi literatürlere girecek bir sözdü. Bir biz değildik bütün Türkmenler yürüdü o gün. Mazlum insanın tanıdık olmasının şart olmadığını o gün öğrendim. Hikâyenin ayrı bir yönü de, o dönemlerde meydana gelen olayların, haksızlıklar ifşa edildiği halde halkın buna şahit olduğu halde bir sonuca varamamasını vurgulamasıdır. “Adalet olmayan bir memlekette, şahitlik neye yarar” sözlerini, yürüyüşe katılan birinin söylemesi, Kerkük’teki hayatı çok açık biçimde özetlemiştir. Hikâyedeki Karcı Hüseyin’in yaşadığı aşk dramı ayrı bir kitap olur. Hikâyenin diğer kahramanları ise, sizleri bir an olsun Kerkük’te yaşıyor hissini verir. Hikâyeye eklenecek bazı notlarım var. Gerçek hayat ve gerKARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ çek kahramanlar olmasından dolayı hikâyede Selahattin sinemasının bombalanması yazılmıştır. Bu bombalama sonucu birkaç Türkmen yakalanmış ve bir kişinin bu olayı gerçekleştirmiş olması düşünülerek idam edilmiştir. İdam edilen gencin ailesine Baas partisinden mektup gönderilerek şunu belirtmişlerdi, yanlışlıkla idam edildi o değildi, bunu da eklemek isterim. O yanlışlıkla idam edilen genç Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد benim dostumdu Celil Demirci ruhu şad olsun. Bu hikâyede 1970 Türkmen öğrencilerinin boykotuna da vurgu yapılmıştır. Temennim bu olaylar hakkında gerçek hikâyelerin kaleme alınması ve oradaki kahramanları ölümsüzleştirilmesidir. Kemal Beyatlı’nın hikâye yazmasının devamını dilerim Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 49 KERKÜK VAKFI Tozlu Raflardan Mehmet Hamlegil Osman OĞUZ İzzettin Kerkük Ağabeyin bana verdiği evrak-ı metrukeler arasında, 1956-57 yıllarında çıkan Fuzuli dergisine gelen yazılara ve şiirlere rastladım. Bunların arasında Kifri’den gönderildiği anlaşılan iki şiirin üzerinde yer alan imza ilgimi çekti: Mehmet Hamlegil. Bu adı hiç duymamıştım. İzzettin Ağabeye sorduğumda, çok milliyetçi, vatansever bir Kifrili olduğunu öğrendim. vefat ederek, aile mezarlığına gömülmüştür. Şiirlerinde bazen Mim. Hamle rumuzunu kullanan şair, kendi kendine yetişmiş ve edebî melekesini geliştirmiştir. Terzibaşı Hamlegil’in üç şiirini yayımlamıştır. Birincisi Tarihlerin Yâdıyız adını taşıyor. İkincisi ölen kardeşi için yazdığı Hasret Destanı mersiyedir. Üçüncü şiiri ise Lütfünle Bağışla başlığını taşıyor. Hakkında daha fazla bilgi edinmek için Terzibaşı’nın Kerkük Şairleri, 4. kitap, 11. cilt, Ötüken Neşriyat A. Ş., İstanbul, 2013, s. 175-1789 kitabına başvurulabilir. Değerli araştırmacımız Ata Terzibaşı’nın Kerkük Şairleri kitabında Mehmet Hamlegil’in adına rastlayınca hakkında bir miktar bilgi sahibi olabildim. Terzibaşı’nın verdiği bilgilere göre Mehmet Hamlegil 1899 yılında Kifri’de doğmuş, 15 Haziran 1965 tarihinde yine Kifri’de Hamlegil hakkında aziz dostumuz ve Kifri’nin yetiştirdiği değerli evlatlardan Prof. Dr. Enver Hasanoğlu’ndan bazı bilgiler de aldım. Hasanoğlu’nun annesinin amcası olan Hamlegil, aynı zamanda Kifri’li hemşehrimiz rahmetli Cemal Demirci’nin de kayınpederidir. Hasanoğlu da annesinin amcası Hamlegil’in milliyetçilik ve vatanseverlik yönünü biliyor ve son yıllarını da hatırlıyor. Bu vesileyle değerli bilim adamı ve eski rektörlerimizden Enver Hasanoğlu’na teşekkür ederken, Hamlegil’in iki şiirini yan sayfada yayımlıyoruz. İlk şiiri Tarihlerin Yâdıyız adını taşıyor. 17 beyitten oluşan bu şiirin Terzibaşı 7 beytini yayımlamıştır. Hamlegil’in Nezreylemiş Ömrümü başlığını taşıyan diğer şiiri ise ilk kez yayımlanıyor. Bu vesileyle şairimizi rahmetle anıyor, mekânı cennet olsun diyoruz. Türkmen beldesi Kifri’nin genel görünüşü. 50 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Hamlegil’in İki Şiiri Tarihlerin Yâdıyız Tarihlere yayılmış neslimizin hilkati Tanrı yüksek yaratmış ezelden bu milleti Cumhuriyet kuran Türk temelini vuran Türk Mucizeler yaratan yeryüzünde Atatürk Şu mücrim dünya bilir Cengiz’le Fatihleri Üç kıtanın üstünde Türk neslinin izleri Ankara mabet oldun birden Türkün nesline Onun her bir sözleri mucizeydi halkına Yerle göğü yaratan yaratmasaydı bizi Ne aylar parlayacaktı ne göklerin yıldızı Harika olmasaydı başbuğumuzun sözleri Ne bugünkü Türkiye ne kalmıştı izleri Kıtaların üstünde varken al bayrağımız Sulhu severle giden şimdiki toprağımız Cihan göz atsın bugün tarihlerde maziye Neler yaratmış neler asırlarca Türkiye Sivas’tan kanat çalan kartal gibi gölgesi Hızır gibi yetişti imdadımıza şulesi Gamlı cihân akıtsın gözlerinin yaşını “Ne Mutlu Türküm Diyen” yükseltmeli başını Dumlupınar Sakarya İnönüler destanı Sever sulhu kökünden yıktı Türk arslanı Temenni eylerim ben Kehkeşan gibi izi Ufkumuzda parlasın ırkımın ay yıldızı İhtiyar tarih bilir Oğuzlar evladıyız İntikam almak için tarihlerin yâdıyız Sevdalı âşık gibi unutmaz daim sizi Ne mutlu ol gün bana köşküne sürsem yüzü Bu yurttan eksilmemiş eksilmez de kahraman Her taşının dibinde uyumuş bin bir arslan Esen rüzgâr yaymalı Kifri’den her bir yana Mim Hamle saygı sunar o emektar vatana Tarih seni yazmalı mücevherle üstüne Kazanmış her an zafer öğret Türkün nesline Nezreylemiş Ömrümü Çoktan gönül vurulmuş bir mah-ı rû-yi ala Nağme-i sazım ile başladın bu kavala Aşık olan can verir sıdk ile cananına Canını çün vermeğe eylemez zâr ü nale Sevda-yı gamla çökmüş mail-i inhidamdır Meğerki valsın ile olsa bu sır izale Şair cam-ı mevti nuş etmeden ki önce Canana eyler veda Kifri’den bu makale Dide-yi giryanıyla dil sazımı çalarken Kanayan kalbi ile yazdığı bu risale Mim Hamle vasl-ı yarı görmeden ger ölürse Ağlasın ta be mahşer son verdi bu mavala KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 51 KERKÜK VAKFI Türkmen Albümünden Eskişehir’de Irak Türkleri Haftası’ndan görüntüler (5-8 Şubat 2014) Eskişehir’de Irak Türkleri Haftası’ndan görüntüler (5-8 Şubat 2014) 52 KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني KERKÜK VAKFI Editörün Seçtikleri Eskişehir’de Irak Türkleri Haftası’ndan görüntüler (5-8 Şubat 2014) Eskişehir’de Irak Türkleri Haftası’ndan görüntüler (5-8 Şubat 2014) KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ Yıl/Year 16 السنة Sayı/Issue 61 العدد Ocak-Mart/January-March 2014 آذار-كانون الثاني 53 KERKÜK VAKFI اشهر المدن التركية ( :انقرة -اسطنبول -ازمير- انطاليا -مرسين) ليحصل على زمالة دراسية موسيقية عليا في ايطاليا سنة 1987/88لتسنح امامه فرصة الدراسة مع عدد من الموسيقيين المعروفين مثل اريغو بوال ،لويجي بوفالو و اومبيرتو بورسو فلفت االنظار اليه ،لتسنح الفرصة امامه الداء الغناء االوبرالي في عدة مدن ايطاليا ( بارما -بياجنزا -ترييستي -مودينا) وبنجاح لينتقل بادائه الى كبريات قاعات االبرا في العديد من المدن االوربية (festival carcassonne في فرنسا - opera insbruck -المانيا -البرتغال بولندا -الدانمارك) ،وظهر كمغن منفرد مع عددمن فرق االوركسترا في (روسيا -كازاخستان - قرغيزستان -قبرص -كرواتيا -باكستان -سويسرا - نمسا) ،كما تلقى احسان اكبر دعوتين من حفل ronet في هامبورغ -المانيا اضافة الى اداء الغناء االوبرالي في العديد في المهرجانات العالمية : (La Traviata, Aida, Rigoletto, Il Trovatore, Un Ballo in Maschera, Don Carlo, Verdi- Requiem, Tosca, Madama Butterfly, Turandot, La Fille du Regiment, Mefistofele, La Boheme, Die Kluge, Carmen, Lucia di Lammermoor, Die Fledermaus, Tebessümler Diyarı, Les contes d’Hoffmann, Cavalleria Rusticana, )Pagliacci, IV. Murat كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 وعلى الرغم من سطوع نجمه اوربيا وباللغات االجنبية اال أن الفنان اكبر لم يتخل عن عراقيته ولم ينقطع عن جذوره العراقية بعد أن استطاع أن يطور االغاني العراقية الفلكلورية المتداولة في كركوك وطوزخورماتو وتلعفر واربيل ويطوعها للغناء االوبرالي في تجربة تعد االولى من نوعها لالغاني العراقية لتنال اغانيه شهرة واسعة بين الجيل المثقف في تركيا خاصة ولدى الجمهور التركي عامة ،وبمجرد الضغط على صفحات التواصل االجتماعي ومحرك كوكول ستظهر العشرات من مقاطع الفديو التي تظهر الفنان العراقي احسان اكبر وهو يؤدي الغناء االوبرالي وسط تصفيق االوربيين واالتراك ما يبعث فيك شيئا من الشعور بالزهو والفخر بهكذا مبدع عراقي. www.youtube.com/watch?v=6dZ-HfbR7fk https://eksisozluk.com/ihsan-ekber-1368482 www.dailymotion.com/.../xey8px_ihsanekber-teno www.dailymotion.com/.../x138p5s_altunhizma-i-hsan www.dailymotion.com/.../x138p5s_altunhizma-i-hsan السنة Yıl/Year 16 ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / 54 KERKÜK VAKFI االوبرالي العراقي العالمي (احسان اكبر) من !يعرفه ؟ منتظر البياتي ومديرية الفنون الموسيقية فيها بالذات تجهل هذا المبدع الكبير ،النها غير معنية بمبدعي الخارج على ما يبدو وهذا ما يؤسف له! وليس غريبا علينا بزوغ نجم هذا االنسان المبدع فهو من عراق تربَّع على عرش الثقافة في التاريخ ،وأنجب أفذاذاً في الفن والموسيقى امثال زرياب واسحاق الموصلي ،وجميل بشير ومنير بشر ،ونصير شمة و فتح هللا احمد والساهر وغيرهم ..ولكن الغريب أن ال يلقى ذلك االهتمام المطلوب واالحتفاء به كسائر الدول المتقدمة التي تتقن الوفاء لمبدعيها وتسويقها الوطني لتباهي بهم االمم !! فاينما ذكرت حضارة الرافدين إال وحضر الحديث عن ِق َمم الحضارة فيها ،وشعبنا الذي له مثل هذه القدرات ،والقابليات ،والكفاءات ،وله هذا الثقافي العميق ،الذي لم يتوقف فيه النبض التراث ّ الثقافي رغم غدر الزمان وعاديات الدهر والتحديات ّ األمنية الكبيرة التي يواجهها شعبنا العراقي كل يوم، ينبغي أن يكون العراق كما كما كان حاضنة للمواهب والمبدعين من أبنائه ..فاألمم الحيّة تحترم مبدعيها ، وتفتخر بفنانيها بين الدول ! اال العراق! (احسان أكبر) اسم مبدع عراقي وفنان اوبرالي عالمي تجاوز حدود الوطن هاربا من بطش النظام السابق نحو الغربة والمجهول ليحفر اسما المعا على حجر االبداع العالمي بعصاميته العراقية وبصبره واجتهاده ليدخل كبرى قاعات االوبرا في اوربا من اوسع أبوابها ،وليسطع نجمه في سماء االوبرا االوربية بعد أن استطاع أن يثبت قدراته وجدارته على مستوى فن الغناء التركي الذي يعج بكبار عمالقة الفن الغنائي والموسيقى كما هو معروف. فنان يعرفه أغلب األتراك واالوربيين أكثر مما يعرفه مواطنوه العراقيون ،واجزم بأن وزارة الثقافة برمتها 55 كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 اسمحوا لنا اذن أن نعرفكم بهذا الفنان الذي تمكن من الوصول الى المنصات العالمية بجهوده الذاتية وعصاميته النادرة واضعين هذه السيرة الفنية امام وسائل االعالم العراقية اوال وامام أنظار وزارة الثقافة عسى ان تستيقظ من سباتها وتتواصل مع مبدعي العراق بجدية ومسؤولية ! احسان اكبر فنان اوبرالي ولد في كركوك من ابوينتركمانيين وواصل دراسته الثانوية فيها ،حصل على بكلوريوس في الفنون الموسيقية من جامعة “حاجت تبة” في انقرة ،و يعمل حاليا كمغني اوبرالي في دارانقرة لالوبرا والبالية ،كن اول ظهور له كان في انقرة على قاعة االوبرا والباليه ،ثم قام بأداء الغناء االوبرالي في العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / KERKÜK VAKFI للرياضة والسيد عزالدين مجيد مشرفا للكشافة. جمعة مصطفى ,اكرم عمر ارسالن ,حسن فتاح مصطفى, حقى الهرمزى ,وفيقة النقيب, ايفلين داللى ,اما مشرفوا الرياضة فكانوا السيد كمال عبد القادر والسيد احمد جالل شريف والسيدة رمزية احمد عزت,و مشرف الكشافة السيد عزالدين مجيد ومالحظ النشاط الفنى السيد محمود العبيدى.اما السيد انور محمد رمضان والسيد تحسين شعبان والسيد عصمت الهرمزى مدربون للتمثيل والسيد جورج عبد المسيح كان مدربا للموسيقا ,وقد عين السيد ابراهيم رفيق مراقبا للحدائق المدرسية والسيد عزيز جودة أمين المكتبة المتجولة للنشاط الفنى . وتم تنسيب السيد انور محمد رمضان ليكون مدربا للتمثيل والسيد جورج عبد المسيح مدربا للموسيقى. • 1963-1964عين السيد مصلح خليل الراوى ألدارة معارف لواء كركوك والسيد شيت صالح معاونا للمدير والسادة عثمان قوجه قصاب، ناظم جعفر ،عزيز دميرجي، حقى الهرمزى ،عمر جمعة والست وفيقة النقيب كمفتشين. أما بقية الكوادر فبقيت كما هى بدون تغيير. • 1964-1965تم تغيير اسم «مديرية معارف لواء كركوك» الى «مديرية التربية والتعليم للواء كركوك» ،وعين السيد نجيب يحيى الخفاف ومن بعده السيد عبد المحسن توحله مديرا لها ،أما المفتشون فكانوا السادة شيت صالح ،عثمان قوجه قصاب ،ناظم جعفر ،عزيز دميرجى ،حقى الهرمزى ،اكرم ارسالن ،عمر جمعة ،الست وفيقة النقيب والست ايفلين داللى .أما بقية الكوادر فبقيت كما هى بدون تغيير. • 1965-1966تولى السيد عبد المحسن توحله ادارة مديرية التربية والتعليم والسيد شيت صالح معاونا له .وكان المفتشون السادة عبد العزيز محمود دميرجى ,ناظم جعفر, عثمان قوجه قصاب ,عمر • 1966-1969استمرار السيد عبد المحسن توحله فى ادارة التربية والتعليم والسيد فاتح مصطفى كمفتش اخصائى لمديرية التربية و التعليم, والست ايفلين جميل داللى . اما السيد محمود العبيدى فكان مالحظا للنشاط الفنى المتعدد االقسام ,فكان على قسم الخط والمجسمات السيد حيدر جنيد, قسم المكتبة السيد مهدى الحاج احمد ,قسم الطبع السيد عبد الرزاق عزيز شيخلر زاده,قسم التصوير السيد حسن حسين,قسم السيراميك السيد وجدى رشيد كدك والست سهام مسلم ,قسم التجليد السيد احسان صالح الدين ,قسم السينما المتجولة السيد كمال كريم ,قسم وسائل االيضاح الست ايفلين نعوم ومراقب الحائق المدرسية السيد محمد شريف . وكان السيدان احمد جالل ,ماهر احمد والسية رمزية احمد عزت مشرفون للتربية الرياضية. والسادة انور محمد رمضان, تحسين شعبان ,سليمان فائق والسيدة فائزة متى مدربون للتمثيل والسيدان جورج عبد المسيح وعبد القادر مردان مدربان للموسيقى . • 1969-1970استلم االدارة فى مديرية التربية والتعليم السيد طالب اسماعيل الصالح والسيدان لطفى مظهر التكريتى وقاسم يحيى رجب معاونان للمدير ,واستمر السيد فاتح مصطفى كمفتش اخصائى والسيد عبد العزيز محمود وبهذه المعلومات الموجزة عن دميرجى مشرفا للتفتيش ,اما تاريخ العارف لمدينة كركوك هيئة التفتيش فكانت السادة ناظم للفترة المحصورة بين سنتي جعفر احمد ,شيت صالح ,اكرم ,1918-1970أرجو ان اكون عمر ارسالن ,كمال عبد القادر, قد أفدت القارئ الكريم من جهة, عثمان قوجه قصاب ,حسن فتاح وذكرت البعض منهم بذلك االيام حسين ,عمر جمعة,الست وفيقة وذكرياتها. النقيب ,الست سعاد حمدى كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / 56 KERKÜK VAKFI 1943اما مفتشو دائرة معارف كركوك فكانوا على التولى السيد رفيق حلمى فى سنة 1941والسيد فاتح مصطفى فى 1942واستمر مفتشا حتى سنة .1951 • 1943-1944تم تبديل اسم مديرية منطقة معارف كركوك الى مديرية منطقة المعارف الشمالية الشرقية بأدارة السيد فخرى العبيدى من الموصل. • 1944-1952عاد اسم المديرية الى ما كان عليه سابقا اي «مديرية معارف لواء كركوك» بأدارة السيد رفيق حلمى ثم تولى االدارة السيد شاكر على السيد محمد المحمود منسبا من مفتشية الدليم .وخالل هذه الفترة كان السيد فاتح مصطفى مستمرا بوظيفة التفتيش وتم تعيين الست حسيبة باباجان كمفتشة سنة 1947 والست بدرية عادل سنة 1948 والسيد نورالدين على توفيق سنة 1949والست عصمت شريف محمد سنة 1950والسيد عزيز محمد سنة 1951والسيد عزيز محمد والسيد حسين على الداقوقى والسيدة ناجية عبد الرحمن والسيدة نورية خورشيد والسيدة خيرية محمد نورى سنة . 1952 • 1952-1954أستمر السيد شاكر على مديرا للمعارف، والمفتشون السيد عزيز محمد، السيد حسين على الداقوقى لغاية 1960والسيدات ناجية عبد الرحمن شرف لغاية ،1956 نورية خورشيد لغاية ،1953 57 وخيرية محمد نورى لغاية .1955وتم تعيين السيد رضا محمد كاتبا للتغذية لغاية 1962 والسيد عزالدين مجيد بوظيفة مراقب الرياضة والذى اصبح مشرفا للرياضة فى سنة 1956 وظل مستمرا بعد سنة 1970 (وهو التاريخ الذى تنتهى فيه مذاكرات والدى المرحوم محمد كلدان). • 1954-1957تولى ادارة معارف كركوك السيد نعمان بكر التكريتى لمدة سنة ثم تواله السيد عبد العزيز جاسم لغاية 1957وتم تعيين السيد احمد رفعت دوغرامه جى مفتشا من سنة 1956ولغاية .1962 • 1957-1959تولى السيد نعمان بكر التكريتى ادارة المعارف ثانية وثم تولى االدارة السيد مكى عزيز السرحان سنة . 1958 • 1959-1960عين السيد محمد ناجى الهرزى مديرا لمعارف كركوك والسيد احسان عبدهللا معاونا للمدير ،اما فى هيئة التفتيش فكان كل من السادة حسين على الداقوقى ،احمد رفعت دوغرامه جى ،فتاح طاهر والسيدة ناجية عبد الرحمن شرف والسيدة سعدية سعيد الحلى. • 1960-1961اصبح السيد يوسف محمد فريد مديرا للمعارف والسيد شيت صالح معاونا له ،اما المفتشون فكانوا السادة عبد العزيز محمود ده كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 ميرجى ،احمد رفعت دوغرامه جى ،حسين سعيد ،الست سعدية سعيد الحلى ،الست ناجية عبد الرحمن شرف .وعينت السيدة رمزية احمد عزت بعنوان مراقبة الرياضة والسيد كمال عبد القادر مراقب الرياضة والسيد عزالدين مجيد مراقبا للكشافة . • 1961-1962استمر السيد يوسف محمد فريد مديرا للمعارف والسيد شيت صالح معاونا له ،وتولى هيئة التفتيش كل من السادة أكرم عمر ارسالن ،أحمد رفعت دوغرامه جى ،احمد الدورى ،عمر جمعة ،حسين سعيد والست سعدية سعيد الحلى والست ناجية عبد الرحمن شرف. واستمرت السيدة رمزية احمد مراقبة الرياضة عزت والسيد كمال عبد القادر مراقب الرياضة والسيد عزالدين مجيد مراقبا للكشافة باعمالهم .كما عين السيد محمود العبيدى بعنوان مالحظ النشاط الفنى. • 1962-1963مع استمار السيد يوسف محمد فريد مديرا للمعارف والسيد شيت صالح معاونا للمدير ،انضم الى هيئة التفتيش السادة عثمان قوجه قصاب ،ناظم جعفر ،عزيز دميرجى ،حقى الهرمزى، عمر جمعة ،حسين سعيد، الست وفيقة النقيب .واستمر السيد محمود العبيدى مالحظا للنشاط الفنى والسيدة رمزية احمد عزت مراقبة للرياضة والسيد كمال عبد القادر مشرفا ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / KERKÜK VAKFI محمد كلدان والتوثيق لتاريخ التربية والتعليم في كركوك الحلقة الثانية المهندس صبحي بياتلي معلومات وثائقية نادرة عن تاريخ التعليم في مدينة كركوك نبذه مختصرة عن تشكيالت المعارف فى لواء كركوك فى هذه الحلقة احاول ان ألخص قدر االمكان المعلومات الخاصة بتشكيالت المعارف فى لواء كركوك ابتداء من سنة 1918 ولغاية ، 1970حيث ان المجلد الذى تركه المرحوم يحوي هذه التشكيالت بكافة تفاصيلها وتفرعاتها وعلى شكل جداول تتضمن التواريخ واالسماء والعناوين الوظيفية .وقد ارتأيت ان انقل قسما منها للقارئ الكريم واترك التفاصيل للكتاب الموسّ ع الذى افكر فى نشره مستقبال . • 1918-1920انيطت تشكيالت المعارف فى لواء كركوك بعد االحتالل البريطانى للعراق الى الحاكم السياسي الميجر لونكيريك. • 1920-1923انيطت امور المعارف الى المفتشية المربوطة بمديرية معارف بغداد ،وكان على رأس المفتشية السيد محمد باشقا ( من اهالى بغداد ) الذى شغل هذا المنصب ثم تواله من بعده السيد داود سليم (من اهالى الموصل). • 1923-1925تم تأسيس مديرية معارف لواء كركوك بأدارة مديرها السيد داود سليم والمفتش السيد نورى البرزنجى ( من اهالى مدينة بغداد). • 1925-1926تولى السيد طالب مشتاق (من اهالى بغداد ) ادارة المديرية. • 1926-1933الغيت مديرية معارف كركوك وابدلت ثانية بالمفتشية التابعة الى مديرية معارف لواء بغداد وتم تعيين السيد مصطفى مظهر من لواء السليمانية مفتشا لها. • 1933-1935تم تشكيل مديرية كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 معارف لوائي كركوك و اربيل بتعيين السيد محي الدين يوسف من الموصل مديرا لها والسيد جميل رؤوف من بغداد معاونا له ،وبعد فترة تم تعيين السيد هاشم السعدى من بغداد كمدير للمعارف لغاية . 935 • 1935-1936تم تأسيس مديرية منطقة معارف كركوك بأدارة السيد جعفر الخياط .وبعد فترة تم تعيين السيد عبد الرزاق ابراهيم من البصرة مديرا لها والسيد مصطفى مظهر معاونا له والسيد رشيد كابان من السليمانية مفتشا لها. • 1936-1937تم تعيين السيد متى عقراوى من الموصل مديرا والسيد مصطفى مظهر معاونا له والسيد رشيد كابان مفتشا .وبعد فترة تم تعيين السيد عزيز سامى من كركوك مديرا لها. • 1937-1943تولى ادارة المعارف السيد ابراهيم اسماعيل ثم السيد عزيز سامى و بعده السيد يوسف زينل ومن ثم تولى السيد ابراهيم اسماعيل االدارة ثانية واستمر بوظيفته حتى سنة ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / 58 KERKÜK VAKFI أقربائهم ،أو كانوا أصدقاء آلجدادنا أو آبائنا وأعمامنا وأخوالنا ،ممن إستذكرنا أسماءهم ،رحمة هللا جميعاً على أرواحهم الطاهرة ،وهم-: الركن اللواء/اللواء • أمير ( )Kurmay Tümgeneralعمر علي بكر ،من أبرز أبطال حركات الشمال ( )1945-1946والبطل األبرز في “حرب فلسطين” (،)1948 وربما يكون القائد األعظم إنضباطاً وصاحب الغيرة األوحد الذي أنذر فرقته للتحرك نحو “بغداد” صبيحة يوم اإلنقالب (14تموز)1958 تطبيقاً لخطة أمن الدولة حين كان قائداً لفرقة المشاة األولى في “الديوانية” ،وقد صدر مؤخراً كتاب موسوم بإسمه في “كركوك” م َُح َور من رسالة ماجستير يحتوي معلومات مفصلة ومفيدة عن حياته الشخصية والعسكرية ،،،وهو والد الرائد الطيار بارز ،وخال العميد الطيار الركن محمد طارق سيد حميد سيد عمر. ae • الزعيم/العميد الركن ( )Kurmay Tuggeneralسيد حميد سيد عمر ،،،من الضباط الكبار المحبوبين لدى أقرانه في صفوف الجيش ،وقد توفي بشكل مفاجئ في أوج أدائه وعطائه حين كان بمنصب “آمر كلية الضباط اإلحتياط” بمعسكر الرشيد ،،،وهو األخ األكبر للعميد الصيدلي فاتح سيد عمر ،ووالد العميد الطيار الركن محمد طارق ،وصهر اللواء الركن عمر علي. • الزعيم/العميد الركن )Kurmayهادي علي رضا ،،،إشتهر إسمه بتسمية القوة التي تحركت إلى المملكة األردنية الهاشمية بعد إعالن “اإلتحاد العربي/الهاشمي” والوحدة العسكرية مع العراق عام ( )1957بإسم (رتل هادي) حين كان بمنصب “آمر اللواء المدرع،”6/ والذي كان (اللواء المدرع الوحيد) بالجيش العراقي لغاية نهاية عقد الخمسينيات من القرن العشرين،، (Tuggeneral 59 وهو والد العقيد صباح. • العقيد ( )Albayمصطفى عبد القادر يحيى بك ،،،كان “آمراً لإلنضباط العسكري في الموصل” و”آمراً لفوج المجاهدين الفلسطينيين” خالل حرب فلسطين ( ،)1948وهو والد كل من الدكتور صباح –أخصائي العيون في “كركوك” -والمهندس يحيى. • العقيد الطيار ( )Pilot Albayنافع عبدهللا بك الصالحي ،،،من أوائل الطيارين العراقيين الذين تخرجوا في كلية الطيران البريطانية خالل الثالثينيات من القرن الماضي ،وقد تدرج في الرتب والمناصب وتقدم بجدارة في قيادة أنواع الطائرات ذات المحركات المروحية والنفاثة ،،ومن أشهرها أولى النفاثات من المقاتالت/هجوم أرضي التي أُدخلت في الخدمة لدى القوة الجوية العراقية في أوسط الخمسينيات ( )1954-1958من ذوات الطرز المشهورة والمتطورة في حينها ،وهي على التوالي-: (.)Hawker Hunter. Venom Vampire • العقيد ( )Albayحسيب علي توفيق قوجاق ،،،األخ األصغر للرئيس/ النقيب نورالدين علي توفيق ،ووالد العقيد قيس حسيب ،وعم كل من العقيد الطيار مسرور بهاءالدين والشهيد الدكتور نجدت نورالدين قوجاق. • العقيد الركن ( )Kurmay Albayعبد األزل عبدالهادي المفتي ،،،يعتبر بشهادة الجميع من أذكى الضباط العراقيين وباألخص في مجال اإلستخبارات ،وقد شغل منصب أحد ضباط اإلرتباط العراقيين مع القيادة العسكرية لـ”حلف بغداد” حين تم تشكيله عام ( ،)1955وهو والد الدكتور المهندس أحمد عبداألزل. • الزعيم/العميد ( )Tuggeneralجمال كمال الصباغ ،،،شغل منصب المرافق العسكري للواء “مصطفى كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 راغب باشا” لغاية إستقالته المشهورة والمشرفة الشجاعة من منصب قائد القوات العراقية في “فلسطين” عام ( ،)1948ثم أمسى “آمراً لإلنضباط العسكري في كركوك” ،،،وهو إبن أخ اللواء خليل زكي باشا ،واألخ األكبر للواء لطفي والدكتور عطا كمال الصباغ. • الرئيس/النقيب ( )Yüzbaşıسيد يونس سيد عمر النقيب ،،،والد زوجة كل من الشهيدين عطا وإحسان خيرهللا وصهر الشهيد الحاج عبدالغني، ووالد كل من العقيد فاروق عمر ً المالح فيصل. والعقيد • الرئيس أول/الرائد ( )Binbaşıعطا خيرهللا الحسني ،،،من أبرز شهداء مجزرة كركوك .1959 • العقيد ( )Albayضياءالدين بهاءالدين. • العقيد ( )Albayنورالدين صابر،،، والد العميد ياووز. • العقيد ( )Albayأنور رؤوف بك،،، والد كل من العميدين موفق ومظفر. • المقدم ( )Yarbayشاكر صابر الضابط ،،،األديب والمؤرخ التركماني المشهور وصاحب العديد من المؤلفات بعد تقاعده، • العقيد ( )Albayواجد عثمان. • الرئيس أول/الرائد ( )Binbaşıهدايت بك آرسالن ،،،والد كل من “د. ساطع ،د .سامح ،والنقيب موفق”. وفي عدد الحق من هذه المجلة سنأتي –بمشيئة هللا تعالى -على أسماء ضباط تركمان آخرين من قادتنا الذين عملنا بإمرتهم ،وقد كانوا ما زالوا في صفوف الجيش العراقي أواسط القرن العشرين أو خالل العقود األولى من نصفه الثاني، أو هم من أصدقائنا ومعارفنا في غضون تلك الحقبة ،راجين من القارئ الكريم متابعتنا. ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / KERKÜK VAKFI رتبة “مقدم” مباشرة إلى “فريق” في الجيش العثماني عام ()1911 لشجاعته المتناهية دفاعاً عن “ليبيا” حيال الغزو اإليطالي ،وهو أول وزير للدفاع في دولة العراق المعاصر ،والذي يُشاع عنه كونه “كردياً” من قرية “عسكر” من نواحي قضاء “جمجمال” التابع للواء/محافظة كركوك في حينه، وكذلك ترسخ ذلك في أذهان معظم العراقيين من كثر الترديد في وسائل اإلعالم ،،،،ولكن األصح من كل ذلك أنه تركماني أباً عن جد ،وال عالقة له ولعائلته مع تلك القرية الصغيرة في ضواحي “كركوك” ال من قريب أو بعيد ،ولربما يرتبط لقبه بمنطقة “عسكر” التي إتخذها العساكر الترك في جيش الدولة العباسية من أبناء أخوال الخليفة “المعتصم باهلل” معسكرات ومستقرات لهم بالقرب من مدينة “سامراء” العاصمة المؤقتة للخالفة العباسية • الزعيم (العميد )Tuggeneralنوري باشا السعيد القرغولي ،،،تدعي كل قومية وطائفة في العراق إنتماء “نوري السعيد” لها ،ولكن مجرد لقبه –الذي لم يستخدمه طيلة حياته العسكرية والسياسية -يشير بما ال يقبل التأويل إلى كونه من أصول تركية ،،،وهو أول رئيس أركان للجيش العراقي عام ( )1921وثاني وزير للدفاع في الدولة العراقية ( )1923بعد صهره “الفريق جعفر العسكري” ،ورئيس وزراء لـ ()14 مرة لغاية اإلنقالب المشؤوم على الحكم الملكي يوم (14تموز،)1958 غنى عن تعريفنا لشخصه وهو في ً ومؤهالته وسيرته ونهايته المؤسفة على أيدي الرعاع والفوضويين يوم (15تموز.)1958 • الفريق الركن إسماعيل نامق باشا ،،،صاحب المناصب المتتالية الكبرى في الجيش العراقي لغاية نهاية عقد األربعينيات من القرن العشرين، والذي يعتقده معظم العراقيين –أسوة ()Kurmay Korgeneral يالفريق جعفر العسكري -كونه من القومية الكردية. • الفريق الركن ()Kurmay Korgeneral بكر صدقي باشا ،،،يقترن إسمه مع أول إنقالب عسكري يشهده العراق وعموم المنطقة عام (،)1936 وصاحب المناصب المتتالية الكبرى في الجيش العراقي لغاية إغتياله في “الموصل” عام ( ،)1937وهو تركماني أصيل أباً عن جد وما زلت على عالقة وطيدة مع البعض من أقربائه ،ولكن معظم العراقيين أسوة يالفريق جعفر العسكري-يعتقدون كونه من القومية الكردية. • أمير اللواء/اللواء ( )Tümgeneralخليل زكي باشا بن إبراهيم بوياقجي،،،. كان برتبة “مقدم” في الجيش العثماني ،وأضحى بالرتبة نفسها مديراً للعمليات في وزارة الدفاع العراقية منتصف عقد العشرينيات من القرن الماضي ،وهو أول قائد لقيادة المنطقة الشرقية ثم الشمالية من العراق ،وأول قائد للفرقة الثانية في “كركوك” عند تشكيلها في أواسط الثالثينيات ...وهو والد السيدة األديبة الشاعرة “صبحية خليل زكي” -قرينة “المحامي سيد فاضل سيد نوري الصالحي” ...وع ًم الزعيم/العميد جمال كمال واللواء الصاعقة لطفي كمال وطبيب األسنان عطا كمال الصباغ. • أمير اللواء/اللواء )Tümgeneral مصطفى راغب باشا ...وهو غني عن التعريف ،فقد تب َوأ مناصب عليا في الجيش العراقي ،آخرها قائد الفرقة الثانية في “كركوك”، و”قائد قوة الميدان في حركات بارزان” عام ( ،)1946-1945ثم قائداً للقوات العراقية في “حرب فلسطين” عام ( ،)1948ولغاية إعتراضه المشهود والمشرف أزاء القرارات السياسية القاضية باإلنسحاب من بقاع واسعة من “فلسطين” وتركها لقمة سائغة للصهاينة ،حيث غادر “مصطفى راغب باشا” مقر تلك القيادة العليا كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 خالعاً رتبته الرفيعة دائساً إياها تحت حذائه ((حامداً هللا -سبحانه وتعالى- أنه لم يخلقه عربياً). • الرئيس (النقيب )Yüzbaşıنورالدين علي توفيق قوجاق ،ترك الخدمة العسكرية وإنخرط في مسلك التعليم، وأضحى مديراً لمدرسة المصلَى اإلبتدائية األولى لفترة مديدة ،وذلك قبل أن يغدو المفتش التربوي في “مديرية معارف كركوك”،،، وهو والد الشهيد “الدكتور نجدت قوجاق” ،وعم العقيد الطيار مسرور بهاءالدين. • الرئيس (النقيب )Yüzbaşıسيد عباس لطف هللا حلمي ...لم يخدم في صفوف الجيش العراقي ،بل تفرغ إلدارة مكتبته العامرة بالكتب والقرطاسية ،وربما كانت األضخم في “كركوك” منذ عقد العشرينيات ولغاية السبعينيات من القرن العشرين تحت مسمى “المكتبة العصرية”. أولئك الذين ذكرناهم كانوا –حسب معلوماتنا -ضباطاً في الجيش العثماني في أواخر دولته اإلسالمية العظمى ،وقبل أن تتفكك أواصره مع نهاية الحرب العالمية األولى ( ،)1918أما ما سنورده في السطور اآلتية من أسماء ضباط تركمان فهم من الشباب الذين ُق ِبلوا خالل عقدي العشرينيات والثالثينيات تالميذ في “المدرسة العسكرية العراقية” في باكورة دوراتها المتتالية منذ أول تأسيسها ( )1924أو بعد قلب تسميتها إلى “الكلية العسكرية العراقية” ( )1928وقد تخرجوا منها ً ثان” وتدرج ضباطا برتبة “مالزم ٍ في الرتب والمناصب ،والبعض الضئيل منهم قد تطوع في السلك العسكري جندياً أو ضابط صف وتدرج بجدارته وأدائه الحسن حتى ُم ِن َح رتبة ضابط ليخدم في صفوف الجيش العراقي والقوات المسلحة األخرى ،والذين نع َدَهم قادتنا القدماء الذين عاصرناهم وعرفناهم عن بُعد أو قرب ،سواء أكنا نحن من ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / 60 KERKÜK VAKFI وعن طريق البريد األكتروني أو اللقاءات الشخصية عن والدة قوائم طويلة ضمت أسماء ضباط تركمان عراقيين كانوا في صفوف الجيش العثماني وقد إستقروا في العراق إثر تفككك الدولة العثمانية الكبرى في نهاية الحرب العالمية األولى ( )8191-4191من أولئك الذين كانوا ضباطاً متقاعدين أو ممن تطوعوا مجدداً ليخدموا ضباطاً على المالك الدائم في صفوف جميع القوات المسلحة العراقية خالل القرن العشرين ومنذ أوائل تأسيس دولة العراق الحديث وجيشه وقواته المسلحة تحت اإلحتالل أو الوصاية البريطانية ،ومن الطبيعي أن أضيف إليهم أسماء ضباط آخرين تخرجوا في الدورات األولى للمدرسة أو الكلية العسكرية العراقية خالل عقد العشرينيات والثالثينيات ُ بلغت النصف والحقاتهما ،حتى الثاني من القرن العشرين الذي ُ عايشت ثالثة عقود منه ضابطاً في الجيش العراقي حتى أواخر عقد ً سهال الثمانينياتْ ،إذ كان األمر علي وعلى اإلخوة بعض الشيء َ الذين ساعدوني –مشكورين -في إستذكار األسماء. إجراء زيارات عديدة لعوائلهم في مساكنهم أو اإلستفسار من زوجاتهم وأوالدهم أو أحفادهم ،وتلك مهمة عسيرة إن أراد إحاطة الموضوع من جميع مناحيه وإبتغى إعطاء كل ذي حق حقه ،مُبدياً له كل إعتذاري ُ نسيت عدداً من وأسفي فيما إذا إخواني الضباط التركمان أو لم أكن دقيقاً في ذكر رتبهم وصنوفهم وسرد معلومات محددة عنهم ،فـ((النسيان بسبب تقدم العمر آفة)) ،أو قد أكون خاطئاً أو ُ لست على يقين من أسماء آباء أو أجداد عدد من الضباط التركمان الذين سردتـُهم ،ما يستوجب التأكد من صحة كل شيء قبل الخوض في إعداد الكتاب ،.موضحاً ُ أدرجت أسماء أصدقائنا من له بأني ضباط تكرييتيي كركوك كانوا هم وكنا نحسبهم تركماناً وعلى عالقات صداقة أو معرفة وطيدة معهم في الوقوف حيال الم ُد الشيوعي ونظام “عبدالكريم قاسم” ،وذلك قبل أن يحسب العديد منهم أنفسهم عرباً منذ الستينيات ،وباألخص بعد إنقالب ،1968ولـ”لدكتور صباح” أن يستشير أصحاب الرأي قبل القرار على درج أسماء أولئك كضباط تركمان من عدمه. وعلى الرغم من محاولتنا الدؤوب لضبط األسماء والمفردات األخرى المطلوبة ،فقد أودعت القوائم لدى “الدكتور صباح كركوكلي” ،راجياً منه ّ التيقن عن كثب بالتمعن في أسماء الضباط وآبائهم وأجدادهم وألقابهم وجميع المفردات والتفاصيل التي تخص تواريخ تخرجهم وصنوفهم وتسلسلهم بالرتب والمناصب وإستشهادهم في سبيل الوطن والواجب أو حاالت إعدامهم ألسباب مختلفة أو إحالتهم على التقاعد أو الوفاة مع ضبط التواريخ وتدقيقها، وضرورة الوقوف لدى محطات مشهودة من حياتهم العسكرية أو المدنية ،ووجوب الحصول على صورة فوتوغرافية تشير إلى صحة الرتبة الصحيحة واألخيرة لما لذلك من أهمية خاصة في حياة الضابط، ما يستوجب على “الدكتور صباح” وعند إقامتي المؤقتة في “إستانبول” وخالل زياراتي شبه األسبوعية لمقامه في “مؤسسة الوقف التركماني” فقد رجاني األخ الدكتور البروفيسور “صبحي ساعتجي” أن أعيد عرض أسماء هؤالء الضباط التركمان على شكل مقاالت أو دراسات تنشر على صفحات مجلة “قارداشلق” التي تصدر في “تركيا” ،سواء أصدر “الدكتور صباح” كتابه المنشود أو تأخر في نشره ،فغايتنا ال تتعدى خدمة أمتنا ليس َ ُ إرتأيت درج إال ،،،وقد رتب أولئك الضباط باللغة التركية كذلك إضافة لقريناتها باللغة العربية بالتعاون مع األخ الصديق العقيد المتقاعد “مصطفى موسى” كي تكون األمور أكثر وضوحاً للذين ال يعرفون تسلسل الرتب لدى القوات المسلحة العراقية ،فكان النتاج ما 61 كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 أعرضه الحقاً أمام ناظري القارئ الكريم. فقبل كل شيء كان هناك العديد من تركمان العراق ضباطاً في صفوف الجيش العثماني ممن إستقروا في موطنهم العراق وإنقطعوا نهائياً عن الخدمة العسكرية ونأوا عنها ،في حين إنخرط البعض منهم في السياسة أو تب َوأ مناصب مدنية كبيرة ،وآخرين آثروا إحترام شخوصهم وجلسوا في بيوتهم متقاعدين متفرغين لتربية أوالدهم بعد طول عناء وفراق عن عوائلهم جراء الحروب المتوالية في العهد العثماني خالل العقدين األولين من القرن العشرين ،أو هم ممن إنتموا لصفوف الجيش العراقي متطوعين بصفة ضباط دائميين بعد المباشرة بتأسيسه منذ أوائل عام ( )1921وتدرجوا في الرتب والمناصب ،وهم-: • الفريق ( )Korgeneralمحمد عزت باشا كركوكلي ،،،لم يخدم بصفة ضابط في الجيش العراقي ،بل عُ ِيّنَ وزيراً للمواصالت واألشغال في أول وزارة إنتقالية للدولة العراقية برئاسة السيد “عبد الرحمن النقيب” ( ،)1920ويجد القارئ الكريم نبذة عنه متوفرة في موسوعة (تأريخ القوات العراقية المسلحة -ج.)2/ • الفريق الركن ()Kurmay Korgeneral محمد فاضل باشا الداغستاني ،،،لم يخدم كذلك في الجيش العراقي بعد أن كان كبير المرافقين العسكريين للسلطان “عبدالحميد الثاني”، وهو والد اللواء الركن غازي الداغستاني ،معاون رئيس أركان الجيش وقائد الفرقة الثالثة في أواخر العهد الملكي( ،علماً أن الداغستانيين والشراكس والشيشان الذين إستقروا خارج الجمهورية التركية قبل تأسيسها عام )1923 وبعده قد ال يحسبون ذواتهم ضمن أقوام التـُرك في أحيان كثيرة). • الفريق الركن جعفر باشا العسكري ،،،رُ ِّف َع من ()Kurmay Korgeneral ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / KERKÜK VAKFI الضباط العراقيون التركمان لدى القوات المسلحـة العراقيــة القادة األقــدمون-الحلقة األولى-الدكتور صبحي ناظم توفيق* رغم إصداري –بفضل هللا تعالى- لـ( )17كتاباً متنوعاً وتحت أصابعي كتابي الـ( )18بعون هللا تعالى ،فال أدري لماذا لم َي ُدرْ ببالي يوماً أن أُع َد كتاباً عن الضباط التركمان العراقيين الذين إنخرطوا بالخدمة الدائمة في صفوف الجيش والقوات المسلَحة وأجهزة األمن العراقية في العراق الحديث منذ تأسيس دولته المعاصرة عام ( ،)1920حتى َ ذكرني أخي األصغر “سمير” بذلك عام ( ،)2006ولكني بعدما ُ تع َم ُ ترددت -على غير قت بالتفكير عادتي -وقررت في حينه اإلبتعاد تماماً عن خوض هذا المخاض، مستشعراً إياه عسيراً لما قد يحتويه من إحراجات تليها إرهاصات وإزعاجات وعتابات وصدامات وقيل وقال ينبغي أن أتقبلها من شخوص قد أنسى إسماءهم أو إسم أحد أفراد عائالتهم أو أقربائهم من دون إبتغائي لمقصد سوء ،فلربما يحصل مجرد خطأ غير مقصود في أسمائهم أو تواريخ تخرجهم أو صنوفهم أو رتبهم األخيرة أو المناصب التي تب َوأَوها خالل خدمتهم ،فتأتيني المالمة من حيث أدري وال أدري ،،،فـ “أهل مكة أدرى بشعابها”. ولكن قبل حوالي سنة ونصف من يومنا هذا ،وحين كنت ما زلت ً ممثال للجبهة التركمانية العراقية في “سورية ولبنان” وخالل أحد * عميد ركن متقاعد -دكتوراه في التأريخ العربي اإلسالمي ّ لقاءاتي مع األصدقاء في “بغداد” وجدت الصديق العزيز “الدكتور صباح عبدهللا كركوكلي” عازماً بل ُ نأيت بشخصي ومتلهفاً لخوض ما عنه ،وهو يع َد العدة إلعداد كتب عديدة أو كتاب واحد بأجزاء عديدة عن مشاهير التركمان العراقيين يختص أحدها بضباطهم ،متشبثاً بأن أهيء له مجرد مسودة قائمة بأسماء الضباط التركمان الذين أعرفهم أو أستذكرهم. ً ُ سهال في أول الطريق إستشعرت األمر وإعتقدته بادئ ذي بدء أنه سوف ال يستغرق مني سوى ليلة عمل ليال يستحقها ذلك واحدة أو بضع ٍ الصديق الشغوف بالثقافة ،والذي ترك مهنته اإلنسانية األصل من وتفرغ عظم تعلَقه بالكتابة والتأليف َ للعمل في مجاالت اإلعالم ،ناهيك عن إستحقاق الغاية التي يبتغيها “الدكتور صباح” في إعداد مثل هذا الكتاب الصعب والمرهق،،، ولكن تلكم الليالي تحولت إلى العديد ثم إستغرقت مني بضعة أسابيع من العمل الدؤوب والمهاتفات والمراسالت واللقاءات الشخصية وذلك لكثرة أعداد الضباط ومحاولة ضبط أسمائهم الثالثية وألقابهم ورتبهم وتفاصيل أخرى متتالية، ُ وجدت ذاتي قد وباألخص حين تقدم بي العمر وعلي دفع ضريبته، وربما باتت ذاكرتي تخونني في ً وفضال عن إنحسار البعض منها، معرفتي الشخصية واألكيدة مع العديد من ضباط الجيش (القوات كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 البرية) ،وخصوصاً ْ إن كانوا من منتسبي دورتي في الكلية العسكرية أو األركان والقيادة ،أو من توافق وأن عملنا معاً في وحدة عسكرية واحدة أو تشكيالت أو دوائر أو مؤسسات عسكرية مختلفة ،لذا فقد أكون مقصراً –على سبيل اإلفتراض -في درج أسماء ضباط طيارين ومن صنوف القوة الجوية وكذلك الضباط البحارين وأجزاء القوة البحرية العراقية ،ناهيك عن األطباء والمهندسين وآخرين من ضباط الشرطة واألجهزة األمنية،،، ولذلك كان وجوباً علي اإللتجاء َ ألصدقاء عديدين من الضباط واألصدقاء والمعارف المتمتعين ُحسدون عليها من جهة، بذاكرة ي َ وكونهم من أسلحة وصنوف أخرى مختلفة ،أولئك الذين أضحوا خير عون لي في هذا الشأن التأريخي، ً فضال عن إخوة إن جاز التعبير، مدنيين لهم أقارب من الضباط إستذكروهم وإبتغوا دعمي في إعداد تلكم القوائم ،وهم اإلخوة األعزاء( -:العميد الركن ثابت عبدالغفور بالولي ،العميد الطيار الركن طارق سيد حميد سيد عمر، العميد الطيار محمد أحمد محمد علي ،اللواء الركن شهاب أحمد محمد علي ،العميد المهندس حسن عسكر ،العميد المهندس نجدت عسكر محمود ،الرائد المهندس علي صدرالدين سيد هادي ،أستاذنا الكبير حبيب هرمزلو ،السيد عدنان سقاللي ،السيد حميد الهرمزي). َ تمخض هذا التعاون الهاتفي وقد ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / 62 KERKÜK VAKFI عند مناقشة مشروع هذا القانون اضافة عبارة الى نهاية عبارة “كثافة سكانية” ،لتكون صياغة النص على شكل ...“ :الوحدات االدارية ّ يشكل المتحدثون بها كثافة التي سكانية عالية” ،في خرق واضح للفقرة (رابعا) من المادة الرابعة من الدستور ،وتطاول على قرار المحكمة الدستورية العليا التي فسّ رت مفهوم “الكثافة السكانية” ومحاولة لتشويه وتضييق مضمون “الكثافة السكانية” وربطه بشرط قد يصعب تطبيقه في بعض المناطق من العراق .وجرى نقاش مط ّول حول هذه النقطة،غير ان تلك المحاولة لم تنجح وجاءت الفقرة بالشكل الوارد في المادة المشار اليها من هذا القانون. وسّ عت المادة السابعة من القانون نطاق التعليم باللغة “التركمانية”، باعطائها المجال لفتح مدارس للتعليم باللغة التركمانية في المؤسسات التعليمية الحكومية “ في جميع المراحل” .والواقع ان “حق التعليم باللغة التركمانية” كان موضع ش ّد وجذب ،وتضييق وتوسيع لنطاقه في التشريعات التي صدرت منذ قيام دولة العراق حتى األن .فقد وجدنا ان قانون اللغات المحلية الصادر في عام 1931نص على ان تكون لغة التعليم هي اللغة التركية (التركمانية) في المدارس التي تكون اكثرية طالبها من التركمان دون تقييد للمرحلة الدراسية لهذا التعليم ،وجاء تصريح الحكومة العراقيىة المق ّدم الى عصبة األمم مقيّدا في هذا المجال ،عندما قصر حق التعليم والتعلّم بلغة األم في المدارس االبتدائية فحسب ،وحذا قرار اقرار الحقوق الثقافية الصادر بتاريخ 1970من مجلس قيادة الثورة المنحل حذو ذلك بقصر حق التعليم على مرحاة الدراسة االبتدائية وحدها .اما دستور عام ،2005فقد وجدنا انه جاء بنص في مادته الرابعة يضمن حق التركمان في تعليم ابنائهم بلغة األم “في المؤسسات التعليمية الحكومية” دون قصر ذلك على مرحلة الدراسة االبتدائية .وجاء قانون اللغات الرسمية الذي هو تطبيق 63 للمادة الدستورية المذكورة بنص اكثر تحديدا بتضمينه المادة السابعة منه عبارة “يجوز فتح مدارس لجميع المراحل .”...ويعني ذلك جواز فتح مدارس متوسطة وثانوية وكليات ومعاهد ودراسات عليا باللغة التركمانية في العراق .ويرد السؤال هنا عن جواز فتح مدارس للتدريس باللغة التركمانية في جميع المراحل الدراسية المن ّوه بها في “المؤسسات التعليمية الخاصة” من عدمه ،واننا نرى ان النص المذكور مطلق بحيث يجوز فتح مدارس ومعاهد وكليات وحتى معاهد عليا خاصة (أهلية) تقوم بالتدريس باللغة “التركمانية” وفي اية بقعة من بقاع الوطن وبدون تحديد ذلك بـ “المناطق التي ّ يشكل فيها التركمان كثافة سكانية” .وقد ّ اكدت الفقرة (ثانيا) من المادة 14من القانون ذلك عندما نصت صراحة على ان “لكل مك ّون عراقي الحق في انشاء كليات او معاهد ومراكز ثقافية او مجامع علمية تخدم تطوير لغتها وثقافتها وتراثها” .ونرى ان عبارة “المك ّون العراقي” الوارد في تلك الفقرة تشمل “المواطن” او “الفرد” العراقي ،وبعبارة اخرى “اي فرد من المك ّون” ايضا .وبقي ان نشير هنا الى ان حق التعليم هذا ال يقتصر على “تعليم اللغة التركمانية” بل يشمل “التعليم باللغة التركمانية”، والفرق واضح بين المفهومين. ومن االيجابيات التي تحسب لصالح هذا القانون هو نصه – وألول مرة في تاريخ العراق – على تشكيل لجنة عليا لمتابعة تنفيذ هذا القانون، وجعل ارتباط اللجنة العليا بمجلس الوزراء مباشرة ،اي ان اللجنة العليا هذه ال تكون مرتبطة بوزارة التربية او بوزارة التعليم العالي .غير انه مما يؤخذ على القانون تفريقه مرّ ة اخرى بين المك ّونات العراقية وعدم وجود عضو في اللجنة كممثل عن المك ّون التركماني ،واقتصاره على وجود ممثل عن التركمان في “اللجنة المختصة” المساعدة للجنة العليا ،وبذلك ال يكون للتركمان دور في القرارات التي تتخذها كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 اللجنة العليا حتى فيما يخص الشأن التركماني. اشارت المادة 15من القانون الى بعض صالحيات واختصاصات المجمع العلمي العراقي واالكاديمية الكوردية ،وكم كان جميال لو ان المادة نصت على تشكيل (اكاديمية تركمانية) تتولى نفس االختصاصات المعهودة الى المؤسستين العربية والكوردية .ونتمنى لذلك ان يتضمن مشروع قانون حقوق التركمان المزمع تشريعه من قبل مجلس النواب العراقي نصا يقضي بتشكيل اكاديمية تركمانية او مجمع علمي تركماني يتولى نفس االختصاصات المعهودة الى نظيرتيها الممجمع واالكاديمية العراقي العلمي الكوردية. وحيث ان المادة 16من القانون جاءت بعقوبات تفرض على من يخالف احكامه ،فاننا نشير هنا الى امكانية اي مواطن تركماني او مؤسسة او حزب تركماني الطلب من الدوائر الرسمية في المناطق التركمانية مالحقة الموظف الذي يغمط حقوق التركمان ويعمد الى سلب حقوقهم وطلب ايقاع العقوبات االنضباطية بحقه ،وعلى سبيل المثال ال الحصر، فانه يمكن تقديم شكوى الى المرجع الرسمي لمدير او رئيس اية دائرة رسمية في المناطق التركمانية يمتنع عن اضافة اسم الدائرة باللغة التركمانية الى لوحات الداللة لدائرته ،وغير ذلك من الحاالت المماثلة .وال شك ان حسن تطبيق اية مادة قانونية يمكن ان يتم بمتابعة صاحب الشأن أمر تطبيقه .كما ان بامكان اي متضرر من مخالفة ألي حق من الحقوق المنصوص عليها في القانون او غمط هذا الحق او حجبه عن المواطن او المك ّون يتيح للمتضرر سواء كان فردا او مؤسسة او حزبا ان يقيم دعوى جزائية مطالبا بمعاقبة من يرتكب مخالفة ألحكام القانون. ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / KERKÜK VAKFI قد وسّ ع من نطاق التدريس باللغة (التركمانية) بالقياس الى النصوص القانونية التي اشرنا اليها في اعاله ،بحيث شمل التدريس “جميع المراحل” وليس المرحلة االبتدائية فقط كما كان الحال عليه في التشريعات المشار اليها آنفا .اما المادة التاسعة ،فانها جاءت تأكيدا للفقرة رابعا من المادة الرابعة من الدستور العراقي مع تغيير طفيف في الصياغة ال يؤثر على جوهر ما نصت عليه المادة الدستورية. ونص القانون في مادته الحادية عشرة على تشكيل “ لجنة عليا “ ترتبط بمجلس الوزراء ومهمتها متابعة تنفيذ القانون ،برئاسة ممثل عن األمانة العامة لمجلس الوزراء وعضوية ممثلين عن كل من حكومة اقليم كردستان وديوان مجلس النواب .كما نصت المادة على تشكيل لجنة مختصة من لغويين واكاديميين وممثلين عن التركمان والسريان والمندائيين ،وان تكون مهمة هذه “اللجنة المختصة” مساعدة “اللجنة العليا”. ولم يحدد القانون مهام “اللجنة العليا” المشار اليها ،بل ترك ذلك في المادة الثانية عشرة منه الى تعليمات يصدرها رئيس مجلس الوزراء .غير ان القانون حدد الخطوط العريضة ألهدافه في مادته الثالثة عشرة ،اذ ح ّددت المادة اهداف القانون بخمسة مواضيع وهي: ً أوال :ضمان إحترام الدستور وتفعيله بتنظيم إستعمال اللغات الرسمية في جمهورية العراق. ثانياً :نشر الوعي اللغوي ،بغية التقريب بين المكونات العراقية و تعميق و ترسيخ المفاهيم اإلنسانية والوطنية. ثالثاً :تحقيق روح اإلعتزاز باللغة األم. رابعاً :تأمين المساواة بين اللغة العربية و الكورديةفيالحقوقواإلمتيازاتبالنسبة إلستخدامهافيالمؤسساتاإلتحادية. خامساً :دعم و تطوير اللغتين العربية و الكوردية و اللغات العراقية األخرى كالتركمانية و السريانية والمندائية واألرمنية. اللغات ،ومن أجل تمكين المكونات االساسية لجمهورية العراق من التعبير الحر عن حاجتها و متطلباتها بلغاتها االصلية”. اما المادة الرابعة عشرة من القانون، فانها جاءت بمبدأين مهمين للغاية وهما: – 1ان لكل مواطن عراقي او اجنبي تعليم ابنائه بلغة األم. تقييم قانون اللغات الرسمية جاء قانون اللغات الرسمية منسجما مع الخط الذي رسمه دستور جمهورية العراق الصادر في عام 2005من حيث تقسيمه المك ّونات العراقية الى مك ّونين اساسيين او رئيسيين هما المك ّون العربي والمك ّون الكردي، ومك ّونات ثانوية لم يطلق الدستور عليها حتى تعبير «األقلية» .فبعد ان أقرّ الدستور في مادته الثالثة بان العراق بلد « متعدد القوميات والمذاهب» ،فرّ ق بين لغات هذه «القوميات» بأن جعل اللغتين العربية والكردية لغتين رسميتين للعراق ،وثنّى ذلك بضمان حق العراقيين بتعليم ابنائهم باللغة األم واكتفت المادة بإعطاء امثلة لهؤالء العراقيين بالقول « كالتركمانية والسريانية واألرمنية» ،واقرّ ت الفقرة (رابعا) من نفس المادة بكون اللغتين التركمانية والسريانية لغتين رسميتين اخريين في الوحدات ّ يشكلون فيها كثافة االدارية التي سكانية. – 2ان لكل مك ّون عراقي الحق في انشاء كليات او معاهد ومراكز ثقافية او مجامع علمية تخدم تطوير لغتها وثقافتها وتراثها. وفي حين خلت التشريعات السابقة التي تتعلق باالعتراف بحقوق معينة للمكون التركماني في مجال التعليم بلغة األم من اية نصوص رادعة ،فان “قانون اللغات الرسمية” موضوع البحث جاء بعقوبات تفرض على من يخالف احكامه .وميّز القانون بين من كان المخالف ألحكامه موظفا او غير موظف .فبالنسبة للموظف نصت الفقرة (اوال) من المادة السادسة عشرة من القانون على تطبيق العقوبات االنضباطية بحقه في حالة مخالفته ألحكام القانون .بينما نصت الفقرة (ثانيا) من نفس المادة بالنسبة للمخالف غير الموظف بانذاره بازالة المخالفة خالل 15يوما، وعند امتناعه عن ازالة المخالفة معاقبته بغرامة ال تقل عن خمسين الف دينار لكل يوم يتخلف فيه عن ازالة المخالفة. واعطت الفقرة (ثالثا) من القانون الحق لكل متضرر من المخالفة في تحريك دعوى جزائية ضد من يخالف احكام هذا القانون .وحددت األسباب الموجبة للقانون مبررات اصداره بان القانون يأتي تطبيقا ألحكام المادة الرابعة من الدستور و “إحتراماً للتنوع القومي و اللغوي في العراق و تأكيداً لترسيخ البعد اإلنساني لحضاراته في عهده اإلتحاد الجديد، و إنسجاماً مع تعاليم الدين اإلسالمي التي تؤكد على إحترام إختالف كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 وبالرغم من صدور قرار من مجلس النواب الذي هو السلطة التشريعية في البالد ويمثّل «الشرعية» فيه، باإلقرار بكون الشعب التركماني مكون اساسي والقومية الثالثة في العراق ،فان قانون “اللغات الرسمية” الذي نحن بصدد بحثه ّ تخطي العقبة التي هنا ،لم يستطع وضعتها المادة الدستورية التي أشرنا اليها ت ّوا ،وعمدت بذلك الى تصنيف اللغات الرسمية في العراق على شكل صنفين هما – 1:اللغة الرسمية ،وعرّ فها القانون بانها اللغتان العربية والكردية – 2 .اللغة الرسمية المحليّة ،وح ّدد القانون نطاق استعمالها “بالوحدات األدارية التي ّ يشكل المتحدثون بها كثافة سكانية”. وقد حاولت بعض الكتل البرلمانية ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / 64 KERKÜK VAKFI نظرة الى قانون اللغات الرسمية العراقي من وجهة نظر تركمانية حبيب الهرمزي [email protected] ان اول تشريع يتناول موضوع اللغات المستعملة في العراق هو “قانون اللغات المحلية” 1الذي صدر عام ،1931والذي تضمن ثالثة انماط من الحقوق بالنسبة للتركمان وهي: - 1جواز استعمال اللغة التركية (التركمانية) في المحاكم من حيث التبليغات والترافع وتقديم اللوائح والعرائض الى المحاكم. - 2كون لغة التعليم هي اللغة التركية (التركمانية) في المدارس التي تكون اكثرية طالبها من التركمان. – 3كون اللغة التركية (التركمانية) لغة رسمية في قضائي كركوك وكفري. كما ان تصريح الدولة العراقية الصادر في عام 1932والذي قدمته الدولة الى عصبة األمم كشرط لقبول العراق في هذه المنظمة الدولية تضمن ايضا حق التعليم والتعلّم باللغة األم في المدارس االبتدائية، اضافة الى اعتبار اللغة التركية (التركمانية) لغة رسمية ولكن في نطاق محدود شمل قضائي كركوك وكفري. اما قرار منح الحقوق الثقافية للتركمان الذي صدر في عهد نظام البعث من مجلس قيادة الثورة المنحل، 2 فانه تضمّن تدريس اللغة التركمانية في مرحلة الدراسة االبتدائية ،وجعل وسائل االيضاح باللغة التركمانية في المدارس التي تدرس بهذه اللغة. - 1انظر قانون اللغات المحلية رقم 74لسنة 1931 المنشور في جريدة الوائع العراقية – العدد 989بتاريخ االول من حزيران /يونيو لعام .1931 - 2صدر هذا القرار من مجلس قيادة الثورة المنحل برقم 68وتاريخ 14كانون الثاني /يناير لعام .1970 65 واذا ما انتقلنا الى الفترة التي تلت االحتالل االمريكي للعراق ،نجد ان اول تشريع يقرّ بوجود التركمان في العراق ويعترف ببعض الحقوق لهم هو قانون ادراة الدولة العراقية للمرحلة االنتقالية الذي صدر في عام 2004الذي أقرّ بكون العراق بلدا متعدد القوميات واجاز للتركمان تعليم ابنائهم بلغتهم األم في المؤسسات التعليمية الحكومية من غير ان يشير الى اعتبار اللغة (التركمانية) لغة رسمية ولو في نطاق ضيّق. اما الدستور العراقي الحالي الصادر في عام ،2005فقد أحدث نقلة نوعية مهمة في مجال االعتراف باللغة (التركمانية) في نطاق محدود شمل حق التركمان في تعليم ابنائهم بلغة األم في المؤسسات التعليمية الحكومية واعتبار اللغة (التركمانية) لغة رسمية في الوحدات االدارية التي يشكل التركمان فيها كثافة سكانية .وأكد الدستور على ذلك بقوله ان الدستور يضمن الحقوق التعليمية للتركمان. اللغة (التركمانية) لغة رسمية في العراق : صادق مجلس النواب العراقي في جلسته التي عقدها بتاريخ السابع من كانون الثاني /يناير لعام 2014على “قانون اللغات الرسمية” الذي قضى باعتبار اللغة (التركمانية) لغة رسمية في العراق ولكن في نطاق ضيق .اذ فرّ ق القانون في مادته األولى بين شكلين من “اللغة الرسمية” وهما: كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 السنة Yıl/Year 16 – 1اللغة الرسمية – 2اللغة الرسمية المحلية. وفسّ رالقانون هذين الشكلين من اللغة بأن “اللغة الرسمية” هي “اللغة التي تعتمدها الدولة في التكلم والتعبير والمخاطبات الرسمية واالوراق النقدية والطوابع والوثائق الرسمية في جميع ما يتعلق بأمور الدولة في الداخل والخارج وغير ذلك من المجاالت األخرى” .اما “اللغة الرسمية المحلية” ،فقد اعتبرها القانون بانها “اللغة التي تتقيّد استعماالتها الرسمية بالوحدات ّ يشكل المتحدثون بها االدارية التي كثافة سكانية”. وحدد القانون في مادته الثانية “اللغة الرسمية” بانها اللغتان العربية والكردية بقولها“ :اللغة العربية واللغة الكردية هما اللغتان الرسميتان في العراق” .وأفرد القانون خمس مواد لتحديد نطاق التعامل باللغة الكردية ،وهي المواد الثالثة والرابعة والخامسة والسادسة والثامنة. وتحدثت هذه المواد عن نطاق ومجاالت استعمال اللغة الكردية في العراق .اما المادة السابعة ،فقد وردت بالشكل اآلتي: “ يجوز فتح مدارس لجميع المراحل للتدريس باللغة العربية أو الكردية أو التركمانية أو السريانية أو األرمنية او المندائية في المؤسسات التعليمية الحكومية أو بأي لغة أخرى في المؤسسات التعليمية الخاصة وفقاً للضوابط التربوية”. ووفقا لهذه المادة يكون هذا القانون ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / KERKÜK VAKFI قارداشلق ﻤﺠﻠﺔ ﺛﻗﺎﻓﻴﺔ ﻔﻨﻴﺔ ﺍﺪﺒﻴﺔ ﺘﺭﺍﺛﻴﺔ ﺼﺎﺤﺐ ﺍﻻﻤﺘﻴﺎﺯ ﺒﺎﺴﻡ ﻭﻗﻒ ﻛﺭﻛﻭﻚ ﺍﻠﻤﺪﻴﺭ ﺍﻠﻤﺴﺌﻭﻞ ﻋﺯﺍﻠﺪﻴﻥ ﻛﺭﻛﻭﻚ ﺭﺌﻴﺲ ﺍﻠﺘﺤﺭﻴﺭ ﺻﺑﺤﻲ ﺴﺎﻋﺘﺠﻲ ﺍﻠﻌﻧﻭﺍﻥ ﺍﻠﺑﺭﻴﺪﻱ P.K. 20 Cerrahpaşa / İSTANBUL Tel: (0212) 584 00 75 السنة 16العدد 61كانون الثاني-آذار 2014 ﺍﻠﻌﻧﻭﺍﻥ ﺍﻻﻠﻛﺘﺭﻭﻧﻲ www.kerkukvakfi.com www.kardaslik.org email: [email protected] ﺍﻠﻤﻗﺭ ﺍﻠﻌﺎﻡ Haseki Sultan Mahallesi Kuka Sokağı Huzur Apt. No: 1 / 1 Fındıkzade / Fatih / İSTANBUL نظرة الى قانون اللغات الرسمية العراقي من وجهة نظر تركمانية 63 / حبيب الهرمزي ﺍﻠﻬﻴﺌﺔ ﺍﻠﻌﻠﻤﻴﺔ ﺍ.ﺪ .ﺯﻴﺎﺪ ﺍﻖﻗﻴﻭﻧﻠﻭ /ﺍ.ﺪ .ﻴﺎﻭﻭﺯ ﺍﻗﺒﻧﺎﺭ ﺍ.ﺪ .ﻋﺑﺪﺍﻠﺨﺎﻠﻕﺑﺎﻗﺮ /ﺍ.ﺪ .ﻫﺎﺸﻡ ﻗﺎﺭﺒﻭﺯ /ﺍ.ﺪ .ﻤﺎﻫﺭ ﻧﻗﻴﺏ ﺍ.ﺪ .ﺻﺑﺤﻲ ﺴﺎﻋﺘﺠﻲ /ﺍ.ﺪ .ﺻﺎﺌﻡ ﺴﻗﺎﺍﻭﻏﻠﻭ ﺍ.ﺪ .ﻋﺒﺩﺍﻠﺴﻼﻡ ﺍﻠﻭﺠﺎﻡ ﺍﻠﻤﻤﺛﻠﻭﻥ ﺤﺒﻴﺏ ﻫﻭﺮﻤﻭﺯﻠﻭ (ﺍﻨﻗﺮﺓ) ﻋﻠﻲ ﺍﺤﺴﺎﻥ ﻧﻗﻴﺐ (ﺍﻠﻭﻻﻴﺎﺖ ﺍﻠﻤﺘﺤﺩﺓ) ﻫﻴﺌﺔﺍﻠﺘﺤﺭﻴﺭ ﻛﻤﺎﻞ ﺒﻴﺎﺘﻠﻲ /ﻛﻤﺎﻞ ﺠﺎﺒﺭﺍﺯ /ﺍﻴﺩﻴﻞ ﺍﺭﻭﻞ ﺍﺭﺸﺎﺩ ﻫﻭﺮﻤﻭﺯﻠﻭ /ﺤﺒﻴﺏ ﻫﻭﺮﻤﻭﺯﻠﻭ ﻋﺯﺍﻠﺪﻴﻥ ﻛﺭﻛﻭﻚ /ﻤﺎﻫﺭ ﻧﻗﻴﺏ /ﺍﺠﺎﺭﺍﻭﻗﺎﻥ ﻋﻤﺭﺍﻭﺯﺘﻭﺭﻛﻤﻥ /ﺻﺑﺤﻲ ﺴﺎﻋﺘﺠﻲ /ﺻﺑﺤﻲﺼﺎﻠﺖ ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻠﻕ ﻤﺠﻠﺔ ﻤﺤﻛﻤﺔ ﺘﺼﺩﺭ ﻤﻥ ﻭﻗﻒ ﻛﺭﻛﻭﻚ ﺒﺎﻠﻠﻐﺎﺖ ﺍﻠﺘﺭﻛﻴﺔ ﻭﺍﻻﻨﻛﻠﻴﺯﻴﺔ ﻭﺍﻠﻌﺭﺒﻴﺔ ﻤﺭﺓ ﻛﻞ ﺛﻼﺛﺔ ﺍﺸﻬﺭ * ﺘﺭﺠﻊ ﻤﺴﺌﻭﻠﻴﺔ ﺍﻠﻤﻗﺎﻻﺕ ﺍﻠﺘﻲ ﺘﻡ ﻨﺸﺭﻫﺎ ﺍﻠﻰ ﻛﺘﺎﺑﻬﺎ ﻭﻴﻤﻛﻦ ﺍﻋﺎﺪﺓ ﻨﺸﺭ ﺍﻠﺻﻭﺭ ﻭﺍﻠﻤﻗﺎﻻﺕ ﺸﺭﻴﻂﺔ ﺍﻻﺸﺎﺭﺓ ﺍﻠﻰ ﻤﺻﺪﺭﻫﺎ كانون الثاني-آذار Ocak-Mart/January-March 2014 العدد Sayı/Issue 61 الضباط العراقيون التركمان لدى القوات المسلحـة العراقيــة -القادة األقــدمون--الحلقة األولى60 / - الدكتور صبحي ناظم توفيق محمد كلدان والتوثيق لتاريخ التربية و التعليم في كركوك الحلقة الثانية 56 / المهندس صبحي بياتلي ناالوبرالي العراقي العالمي (احسان اكبر) من يعرفه ؟! 53 / منتظر البياتي ϱίϟϳΠϨϻ ϡγϗϟ 1 - 51 / ϲϜέΗϟ ϡγϗϟ السنة Yıl/Year 16 ﻗﺎﺭﺪﺍﺸﻟﻖ KARDAŞLIK/QARDASHLIQ / 66 Ata Terzibaşı’nın 4 kitap halinde yayımlanan ve Irak Türkmen kültürünün başyapıtı sayılan Kerkük Şairleri’ni Kerkük Vakfı’dan isteyiniz. QARDASHLIQ KARDAŞLIK ﺍﻟﻌﺩﺩ 61 ﺍﻟﺳﻧﺔ 16 ﻣﺟﻠﺔ ﺛﻘﺎﻓﻳﺔ ﻓﻧﻳﺔ ﺍﺩﺑﻳﺔ ﺗﺭﺍﺛﻳﺔ ﻛﺎﻧﻭﻥ ﺍﻟﺛﺎﻧﻲ-ﺁﺫﺍﺭ 2014 Ata Terzibaşı 90 Yaşında ﺭﺍﺋﺪ ﺍﻟﺜﻘﺎﻓﺔ ﺍﻟﺘﺮﻛﻤﺎﻧﻴﺔ ﻋﻄﺎ ﺗﺮﺯﻱ ﺑﺎﺷﻲ ﻓﻲ ﻋﺎﻣﻪ ﺍﻟﺘﺴﻌﲔ ISSN 130228573-4 KERKÜK VAKFI
Benzer belgeler
Başımın Tacı Kerkük
Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU
Prof. Dr. Abdüsselam ULUÇAM
Yazı Kurulu
Kemal BEYATLI
Kemal ÇAPRAZ
Aydil EROL
Erşat HÜRMÜZLÜ
Habib HÜRMÜZLÜ
İzzettin KERKÜK
Mahir NAKİP
Acar OKAN
Ömer ÖZTÜRKMEN
Suphi SAATÇİ...
Kardaşlık - Bizturkmeniz.com
Posta Çeki No: 5325057 Cerrahpaşa/İstanbul veya İş Bankası
İstanbul, Fındıkzade Şubesi Hes. No: 1068 840492
EUR Hes. No: 1068 3312429
Dolar Hes No: 1068 3312415
Tasarım
Ercan ŞİMŞEK
Baskı
Şenyıldız...
MEHMET ÖZBEK - Kerkük Vakfı
Prof. Dr. Suphi SAATÇİ
Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU
Prof. Dr. Abdüsselam ULUÇAM
Yazı Kurulu
Kemal BEYATLI
Kemal ÇAPRAZ
Aydil EROL
Erşat HÜRMÜZLÜ
Habib HÜRMÜZLÜ
İzzettin KERKÜK
Mahir NAKİP
Acar OKAN
Ömer...
kardaslik 55
kitabı da meydana çıkmış oldu.
İstanbul’a döndüğümde, arkadaşların kendi
imkânları ile kitabı bastıklarını gördüm. Kitabın
adını “Türk-Irak Dostluğunun Işığında Irak Türkleri” koymuşlardı. Artık bi...
Kardaşlık 62
Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU
Prof. Dr. Abdüsselam ULUÇAM
Yazı Kurulu
Kemal BEYATLI
Kemal ÇAPRAZ
Aydil EROL
Erşat HÜRMÜZLÜ
Habib HÜRMÜZLÜ
İzzettin KERKÜK
Mahir NAKİP
Acar OKAN
Ömer ÖZTÜRKMEN
Suphi SAATÇİ...