ġçġndekġler - Türkiye Kalkınma Bankası

Transkript

ġçġndekġler - Türkiye Kalkınma Bankası
Türkiye Kalkınma Bankası Yayını
TEMMUZ – EYLÜL 2013 Sayı : 69
TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş.
Adına Sahibi
Metin PEHLİVAN
Genel Müdür Vekili
ĠÇĠNDEKĠLER
Yazı İşleri Sorumlusu
Hatice BAKIR
ĠNSAN KAYNAKLARI DAĠRE BAġKANLIĞI
FAALĠYETLERĠ
İnsan Kaynakları Daire Başkanı

YENĠLENEBĠLĠR ĠÇĠN CAZĠP FĠNANSMAN SEÇENEKLERĠ

ĠKĠ BANKAYA 100'ER MĠLYON EURO FĠNANSMAN 4

KALKINMA BANKASI BĠLANÇO AÇIKLADI 4

ĠNSAN KAYNAKLARI DAĠRE BAġKANLIĞI,

YÖNETĠCĠ TOPLANTISI 27-29 EYLÜL 2013 6

KALKINMA 26 –29 EYLÜL 2013 TARĠHLERĠNDE DÜZENLENEN
Yayına Hazırlık
Mehmet Ali TOPRAKOĞLU
Düzeltmen
Özlem MUMCU
ÇOĞALIYOR ! 2
EĞĠTĠM FAALĠYETLERĠ 5
2. ELEKTRĠK ÇEVRĠMĠ ĠLETĠMĠ VE DAĞITIMI FUARINDA 7
Yazışma Adresi

[email protected]
6-8 EYLÜL 2013 TARĠHLERĠ ARASINDA ĠSTANBUL’DA
DÜZENLENEN 11.ĠSTANBUL KURUMSAL OYUNLARI
“CORPORATE GAMES” DE BANKAMIZ KOġU
BRANġINDA 1 BĠRĠNCĠLĠK 2 ĠKĠNCĠLĠK ALDI 8
MAKALE
• Dergide yayınlanan bütün yazılar
kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.
• Bu dergi ücretsizdir.
• Dergimizde yayınlanan yazılardaki bilgi ve

TÜRKĠYE VE DÜNYA EKONOMĠSĠ
(GÖRÜNÜM VE BEKLENTĠLER) 10

BANKAMIZ MALĠ DURUMU VE FĠNANSAL VERĠLER 44

E-ĠMZA DÜZENLEMELERĠ, TEKNĠK ÖZELLĠKLER VE HUKUKĠ
ETKĠLERĠ: TÜRK TĠCARET KANUNU 49
görüşlerin sorumluluğu yazarlara aittir.
Ġġ ÜRÜN VE PLANLAMA DAĠRE BAġKANLIĞI
FAALĠYETLERĠ
e-dergi OLARAK YAYINLANMAKTADIR.
PROJE VE FĠNANS DÜNYASI

SEKTÖRLER 57

FĠYAT ENDEXLERĠ-EKĠM 2013 60

TEġVĠK BELGESĠ ĠSTATĠSTĠKLERĠ-EKĠM 2013 63

Ġġ,ÜRÜN VE PLANLAMA FAALĠYETLERĠ 69
www.kalkinma.com.tr
1
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
BASIN FAALİYETLERİ
ENERJĠ DERGĠSĠ
Eylül 2013 Sayısı
2
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
BASIN FAALİYETLERİ
3
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
BASIN FAALİYETLERİ

ĠKĠ BANKAYA 100'ER MĠLYON EURO FĠNANSMAN
ANKARA - Avrupa Yatırım Bankası'ndan (AYB) Türkiye Kalkınma Bankası AŞ ve
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası AŞ'ye Hazine geri ödeme garantisi altında 100'er
milyon euro tutarında finansman sağlanmasına ilişkin garanti anlaşmaları imzalandı.
İki bankaya da sağlanan finansman, turizm ve enerji verimliliği projelerinin desteklenmesi amacıyla kullandırılacak.
DÜNYA/10.07.2013

KALKINMA BANKASI BĠLANÇO AÇIKLADI
Türkiye Kalkınma Bankası 2013 yılı 6 aylık bilançosunu açıkladı.
Türkiye Kalkınma Bankası 2013 yılı ilk 6 aylık konsolide olmayan bilançosuna göre
kar rakamı 20.656.000 TL olarak açıklandı. Banka'nın 2012 yılı 12 aylık konsolide
olmayan net dönem karı ise 43.630. 000TL olarak açıklanmıştı.
FĠNANS GÜNDEM/30.07.2013
4
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
EĞİTİM FAALİYETLERİ
KURUM DIġI EĞĠTĠMLER
(Temmuz-Eylül 2013)
EĞĠTĠM VEREN KURUM
KONU
TARĠH/YER
KĠġĠ
TÜRKĠYE SERMAYE PĠYASASI
ARACI KURULUġLAR BĠRLĠĞĠ
(TSPAKB)
ĠLERĠ DÜZEY LĠSANS YENĠLEME 22 Ağustos 2013 /
EĞĠTĠMĠ
ANKARA
1
SESRIC
International Conference on Islamic
Economics and Finance Kıymet
Transferi (EFT-EMKT)
Toplantısı
09-10 Eylül 2013
ĠSTANBUL
1
ARAP BANKALAR BĠRLĠĞĠ
FATCA-Stress Testing Forum
11 - 12 Eylül 2013
ĠSTANBUL
1
ĠMDER
2013 Uluslararası ĠĢ makinaları
Kongresi
19 - 20 Eylül 2013
ĠSTANBUL
2
KALKINMA
Kamu Aracı Kullanan Sürücüler ve
Yöneticiler için Emniyet Kemeri
Kullanımı Farkındalık Eğitimi
11 Eylül 2013
ANKARA
17
TBB
Uygulamalı ve KarĢılaĢtırmalı UFRS
4-6 Eylül 2013
ĠSTANBUL
1
TBB
BDDK Sızma Testleri
6 Eylül 2013
ĠSTANBUL
1
TBB
Scrum ile Agile Yazılım GeliĢtirme ve 9-10 Eylül 2013
Proje Yönetimi
ĠSTANBUL
1
TBB
Türkiye ve Dünya Ekonomisi;
Göstergeler ve GeliĢmeler
18 Eylül 2013
BURSA
4
TBB
Bilgi Güvenliği Kontrolleri ve Bilgi
Güvenliği Yönetimi Eğitimi
23-24 Eylül 2013
ĠSTANBUL
1
TBB
Bankacılar Ġçin Uygulamalı Finans
Matematiği
30-1 Ekim 2013
ĠSTANBUL
1
TBB
MakyajlanmıĢ Mali Tabloların Tespi30-2 Ekim 2013
ti, Mali Analiz Sürecinde yapılan
ĠSTANBUL
Aktarma ve Arındırmalar
1
5
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
YÖNETİCİ TOPLANTISI
27—29 Eylül 2013
Bankamız 2013 yılı kurum içi eğitimleri kapsamında programlanan ”BANKAMIZ
FAALĠYETLERĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ” konulu toplantı Yönetim Kurulu
Üyeleri, Genel Müdür Vekili Sayın Metin PEHLİVAN, Genel Müdür Yardımcıları ve
Bankamız Yöneticilerinin katılımıyla Bursa„da gerçekleştirilmiştir. Açılış konuşmasını
İnsan Kaynakları Müdürü Yusuf
BALCI‟ nın yaptığı, Bankamızın
2013 yılı mali performansının değerlendirildiği ve 2014 yılı beklentilerinin görüşüldüğü toplantıda,
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar
Müdürü
Oktay KÜÇÜKKİREMİTÇİ “Temel Makroekonomik
Göstergeler” başlıklı sunumu yapmıştır (sunuma e-dergimizin Makaleler başlığı altından erişebilirsiniz).
Mali İşler Daire Başkanı Aydın
TOSUN, 2013 Yılı Finansal Verileri ile ilgili olarak, Bilanço, Bilanço Dışı İşlemler,
Aktif-Pasif, Sermaye Yeterliliği, Gelir-Gider, Kredi Faiz Gelir-Gideri, Kredi Portföyü
Gelir İlişkisi, Likitler, Faiz, Yıllar itibariyle Gelir-Gider, Personel Giderleri, Diğer İşletme Giderleri Analizlerini ve Bankacılık Sektöründe Karlılık verileri ile ilgili bilgileri aktaran bir sunumla Mali Tabloları değerlendirmiştir (sunuma e-dergimizin Makaleler başlığı altından erişebilirsiniz).
Genel Müdür Vekili Sayın Metin
PEHLİVAN yapmış olduğu sunumda
öncelikle Krediler, Pazarlama, Hazine, Destek Hizmetleri ve Satın Alma
Daire Başkanlıklarının faaliyetleri ile
ilgili olarak hedef odaklı çalışma yapıldığını ve 2013 yılı hedeflerinin
kredi ödemeleri hariç yakalandığını
önümüzdeki üç aylık dönemde ise
kredi ödemelerinin hızlanacağını ve
yıl sonu hedeflerine yaklaşıldığını,
kaynak geliştirme faaliyetlerinin de
çok olumlu geliştiğini ifade ederek
2013 yılında 2014 yılının tohumlarının atıldığını belirtmiştir.
6
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
KALKINMA
26 –29 EYLÜL 2013 TARİHLERİNDE DÜZENLENEN
2. ELEKTRİK ÇEVRİMİ İLETİMİ VE DAĞITIMI
FUARINDA
Bankamız gelişmekte olan sektörlerdeki faaliyetlerini daha etkin bir
şekilde sürdürebilmesine yardımcı
olmak, geniş yatırımcı kitlelerini
Bankamız faaliyet alanları hakkında bilgilendirerek daha fazla yatırımcıya ulaşabilmek, sektörlerin
ihtiyaçlarına cevap verebilmek için
onları
ilgilendiren/ilgilendirecek
güncel gelişmeleri daha yakından
takip edebilmek amacıyla 26 – 29
Eylül 2013 tarihleri arasında düzenlenen 2. ELEKTRĠK ÇEVRĠMĠ ĠLETĠMĠ VE DAĞITIMI
FUARINA katıldı.
15 ülkeden 220 şirketin iştirak ettiği Dört gün süren Fuarı toplam 22.000 kişi ziyaret etti.
Dört gün süren fuar süresince Bankamız standını yaklaşık 60 yerli/yabancı yatırımcı/ katılımcı ziyaret etti.
Gerek katılımcılar gerekse ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi gören Bankamız stadında yerli /
yabancı, katılımcı/ yatırımcılar
Ticari Pazarlama Daire Başkanı
Salih DEMİREL, Müdür Hüseyin YÖNEY, Kurumsal Pazarlama Daire Başkanlığı‟ndan Kd.
Uzman Ziya BOZKURT,
İstanbul Şube Müdürlüğü‟nden
Kıd. Uzman Selma Demirci, Kd.
Amir Soner CANATAN, Memur
Çağrı DUYSAK, Memur Emine
SOYLU, Memur Turgay SARIÇAM, İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı‟ndan Kd. Amir Özlem MUMCU tarafından
bilgilendirildi.
7
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
6-8 Eylül 2013 Tarihleri Arasında İstanbul’da Düzenlenen
11.İstanbul Kurumsal Oyunları “Corporate Games” de
Bankamız KOŞU Branşında
1 Birincilik 2 İkincilik aldı.
Dünya çapında yaklaşık 25 yıldır gerçekleştirilen Corporate Games
“Kurumsal Oyunlarının” 11.incisi bu yıl 6-8 Eylül 2013 tarihleri arasında
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi‟nin desteği ile İstanbul‟da, düzenlenmiştir.
Özel Sektör ve Kamu kurumlarından sekseni aşkın kurumun katıldığı Kurumsal Oyunlarda 16 adet bireysel ve takım yarışması düzenlenmiştir.
Anılan oyunlara bu yıl Bankamız Atletizm- Koşu dalına; Aydın ÇEKEN, Ali Rıza
DERELİ, Şevki AKKÖSE ve Mete TOPRAK‟ tan oluşan bir takım ile katılmıştır.
11. İstanbul Kurumsal Oyunlarında;



Aydın ÇEKEN 5 Km Açık YaĢ Erkek Koşu Dalında 17.45.74 Dk. ile Birinci olarak 26-29 Haziran 2014 da İNGİLTERE Liverpool‟ da düzenlenecek olan yarışlara
ücretsiz katılma hakkını kazanmıştır.
Ali Rıza Dereli 5 Km Erkek 50 + Koşu Dalında 26:33.69 Dk. ile Ġkinci olmuştur.
Bankamız KOŞU Takımı 1600 m Bayrak YarıĢı Açık YaĢ Erkek koşu dalında
Takım olarak Ġkinci olmuştur.
8
İNSAN KAYNAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
9
MAKALE
TÜRKİYE VE DÜNYA EKONOMİSİ
(GÖRÜNÜM VE BEKLENTİLER) 1
Oktay KÜÇÜKKĠREMĠTÇĠ
Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürü
Türkiye ve dünya ekonomisinin genel görünümünün ve beklentilerinin açıklanmış en son
veriler kullanılarak analiz edileceği bu çalışmada; büyüme, ödemeler dengesi ve cari açık,
kamu bütçesi ve kamu finansmanı, enflasyon, döviz kuru ve faizler ile gelecek döneme
ilişkin beklentiler incelenecektir.
Büyüme:
2013‟ün ilk iki çeyreği itibariyle geçen yılın ilk iki çeyreğine göre yıllık yüzde 3.7, geçen
yılın ikinci çeyreğine göre (yıllık) yüzde 4.4. büyüme gösteren Türkiye ekonomisi, Orta
Vadeli Program‟da 2013 yılı için öngörülen yüzde 4‟lük büyüme hedefini, 2013‟ün ikinci
çeyrek büyümesi olarak aşmış durumdadır (Grafik 1) 2 . IMF ve OECD, yılsonu için beklentilerini aşağı yönlü revize ederek sırasıyla yüzde 3.4 ve yüzde 3.2‟lik büyüme tahminleri vermişlerdir. Yıl sonu büyümesi için tahminimiz yüzde 3.2‟ler civarıdır.
Grafik 1: Türkiye Ekonomisi, ĠnĢaat ve Ġmalat Sanayinin Çeyrek Dönemler Ġtibariyle Yıllık Büyümesi
Kaynak : TÜİK
1
28.09.2013 tarihindeki Türkiye Kalkınma Bankası Yöneticiler Toplantısı‟nda yapılan sunum, makale haline getirilmiştir.
Aksi belirtilmedikçe yorumlar ve kullanılan veriler bu tarih itibariyledir. Sunumun hazırlanmasında önemli katkıları bulunan çalışma arkadaşlarım Faruk SEKMEN ve Mustafa ŞİMŞEK‟e teşekkür ediyorum.
2
08.10.2013 tarihinde açıklanan 2014-2016 Orta Vadeli Program‟a göre 2013 yılı büyüme hedefi yüzde 3.6 olarak revize
edilmiş, 2014 hedefi yüzde 4 olarak korunmuştur.
10
MAKALE
Grafik 2: Dönemler Ġtibariyle Büyüme ve Özel Sektörün Katkısı
Kaynak : TÜİK
Türkiye ekonomisi, son 15 çeyrekte pozitif büyüme göstermesine ve bu dönem için ortalama yüzde 6.4‟lük bir büyüme ortalaması sergilemiş olmasına karşın büyümenin bileşenleri
açısından bakıldığında kaygı verici bir durum göze çarpmaktadır.
Grafik 2‟den de görüleceği üzere, 2001 ve 2008-2009 kriz dönemleri haricinde özel sektör
yatırımları büyümeye sürekli pozitif katkı vermiş ve büyümenin temel kaynağı özel sektör
yatırımları ve tüketim harcamalarından oluşmuştur. Buna karşın son 1.5 yıllık dönemde özel
sektör yatırımlarının büyümeye katkısı negatiftir, özel sektör yatırımları reel olarak azalmaktadır. Yatırım yapmayan özel sektör gelecek dönem için daha az üretim gücü, daha az
istihdam anlamı taşıyacaktır. Buna karşın, yine kriz dönemleri ve 2012 yılı hariç, büyümeye
sürekli pozitif katkı sağlayan özel kesim tüketim harcamalarının devam etmesi, talep yönlü
bir enflasyon baskısı ve tüketim malları yoluyla ithalatı artırma etkisi gerçekleştirebilecektir.
Türkiye‟de yatırımların daha detaylı bir analizini yapmak amacıyla izleyen tablolarda yatırımların GSYİH içindeki payları, yatırımların kesimler (özel ve kamu) ve yatırım cinsi
(makine teçhizat ve inşaat) itibariyle dağılımları da incelenecektir.
Tablo 1‟de yıllar itibariyle yatırımların GSYİH içindeki payı ve sektör ile kamunun yatırımlar içindeki payları verilmiştir.
11
MAKALE
Tablo 1 : Yıllar Ġtibariyle Yatırımlar (GSYĠH Ġçindeki Pay ve Yatırımcı Kesimler)
Σ Yatırım (*)
22.9
1998
18.9
1999
20.4
2000
15.9
2001
16.7
2002
17.0
2003
20.3
2004
21.0
2005
22.3
2006
21.4
2007
19.9
2008
16.9
2009
18.9
2010
21.8
2011
20.3
2012
21.5
2013/Q2
Kamu Payı (*)
4.6
4.4
4.6
4.2
4.3
3.4
2.9
3.3
3.4
3.4
3.9
3.7
4.0
3.8
3.9
4.8
Özel Payı (*)
18.3
14.5
15.7
11.7
12.4
13.6
17.4
17.7
18.9
18.0
16.0
13.2
15.0
18.0
16.4
16.7
Kamu Pay % Özel Pay %
20.1
79.9
23.3
76.7
22.8
77.2
26.5
73.5
26.0
74.0
19.9
80.1
14.4
85.6
15.7
84.3
15.2
84.8
15.9
84.1
19.4
80.6
22.0
78.0
20.9
79.1
17.3
82.7
19.1
80.9
22.5
77.5
Kaynak: TUİK
(*) : GSYİH içindeki yüzde pay olarak
Not: Cari fiyatlarla GSYİH serisi üzerinden hesaplanmıştır.
Tablo 1‟den görüleceği üzere, Türkiye‟de yatırımların önemli bir bölümü (dönem ortalaması olarak yüzde 80‟i) özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir. Buna karşın
2013‟de kamu yatırımlarının payının bir önceki yıla göre 3 puan artış gösterdiği dikkati
çekmektedir.
Yatırım harcamalarının GSYİH içindeki payı, gerek yatırımların gelişimi gerekse de bu
yatırımların hangi sektör tarafından gerçekleştirildiği konusunda önemli bir fikir verse
de, yatırımların niteliği hakkında bir bilgi vermemektedir. Son dönemlerde, kamu yatırımlarının ağırlıklı olarak altyapı yatırımları ile ulaştırma yatırımları konusunda yoğunlaştığı bilinmektedir. Bunun yanı sıra, toplam yatırımlar içinde önemli bir paya sahip
olan özel sektör yatırımlarının niteliğinin bilinmesi (makine teçhizat harcamaları ve inşaat harcamaları anlamında), bu yatırım harcamaları hakkında daha detaylı değerlendirme yapma olanağı sağlayacaktır.
Tablo 1‟de GSYİH‟ nin yüzdesi olarak verilen yatırım harcamalarının yatırımları yapan
kesimler ve yatırım türleri bazında dağılımı Tablo 2‟de verilmektedir.
12
MAKALE
Tablo 2: Yatırımların Türlerine ve Yatırım Yapan Kesimlere Göre Dağılımı (%)
Yıllar
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013/Q2
Kamu
M&T
5.7
7.2
6.4
6.8
7.4
4.8
3.4
3.7
2.7
2.8
3.5
3.9
3.2
2.6
3.6
2.2
Kamu
ĠnĢaat
14.4
16.1
16.4
19.7
18.5
15.1
11.0
12.0
12.5
13.1
15.9
18.1
17.7
14.7
15.5
20.3
Özel
M&T
51.3
44.1
49.8
42.5
43.9
49.8
55.8
55.8
54.5
51.5
48.7
50.0
52.3
55.7
52.2
52.8
Özel
ĠnĢaat
28.6
32.6
27.4
30.9
30.1
30.4
29.9
28.5
30.2
32.6
31.8
28.0
26.8
26.9
28.7
24.7
Toplam
Yatırım
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
Toplam
M&T
57.0
51.3
56.3
49.3
51.4
54.5
59.2
59.5
57.2
54.2
52.2
53.9
55.5
58.3
55.8
55.0
Toplam
ĠnĢaat
43.0
48.7
43.7
50.7
48.6
45.5
40.8
40.5
42.8
45.8
47.8
46.1
44.5
41.7
44.2
45.0
Kaynak: TÜİK verilerinden kendi hesaplamalarımız
Tablo 2‟den görüldüğü gibi, özel kesimin makine teçhizat yatırımları, toplam yatırımların yarıdan fazlasını oluşturmaktadır. Özel kesim inşaat yatırımları ise ikinci sırada yer
almaktadır. Kamu, toplam yatırımlar içinde düşük paylar alırken, yatırım kalemleri itibariyle bakıldığında, inşaat yatırımları içinde önemli bir paya sahiptir. Toplam yatırımlara
ana kalemler itibariyle bakıldığında da makine teçhizat yatırımlarının, yüzde 55‟ler civarında pay aldığı görülmektedir.
Yatırım harcamalarının ana iki kalemi olan makine teçhizat ve inşaat harcamalarının sektörler itibariyle dağılımını daha iyi inceleyebilmek amacıyla oluşturulan Tablo 3‟de, sektörlerin payları net olarak görülebilmektedir.
13
MAKALE
Tablo 3: Yatırım Kalemleri Bazında Kesimlerin Yatırımlar Ġçindeki Payları (%)
Makine Teçhizat Yatırımı Ġçindeki Sektör
Payları
Yıllar
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013/Q2
Özel
90.1
86.0
88.6
86.2
85.5
91.2
94.2
93.8
95.3
94.9
93.3
92.8
94.2
95.6
93.5
96.0
Kamu
9.9
14.0
11.4
13.8
14.5
8.8
5.8
6.2
4.7
5.1
6.7
7.2
5.8
4.4
6.5
4.0
Toplam
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
ĠnĢaat Yatırımı Ġçindeki
Sektör Payları Özel
Özel
66.5
67.0
62.6
61.0
61.9
66.9
73.1
70.4
70.7
71.3
66.7
60.7
60.3
64.6
64.9
54.9
Kamu
33.5
33.0
37.4
39.0
38.1
33.1
26.9
29.6
29.3
28.7
33.3
39.3
39.7
35.4
35.1
45.1
Toplam
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
Kaynak: TÜİK verilerinden kendi hesaplamalarımız
Tablo 3‟den, makine teçhizat yatırımlarının hemen tamamının özel kesim tarafından yapıldığı açıkça görülmektedir. İncelenen dönem içinde kamunun makine teçhizat yatırımı
içindeki payı önemli bir azalma göstermektedir. Bunun yanında, kamu, 2013 yılı ikinci
çeyreği itibariyle toplam yatırımlardaki çok küçük payına rağmen, ülkede yapılan inşaat
yatırımlarının yaklaşık yarısını gerçekleştirmektedir.
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla‟ya harcamalar açısından bakılarak büyümenin bileşenleri kamu
ve özel sektör katkısı anlamında incelendiğinde ise (Grafik 3), geçmiş dönemlerin aksine
katkının büyük kısmının kamu kesiminden kaynaklandığı görülmektedir (Grafik 3‟de
2013‟ün ikinci çeyreğinde yüzde 2.6 olarak belirtilen kamu kesimi katkısının yüzde
1.8‟lik kısmı kamu yatırımlarına, yüzde 0.8‟lik kısmı ise kamu harcamalarına aittir).
14
MAKALE
Grafik 3: Harcama Kalemlerinin Büyümeye Katkısı
Kaynak : TÜİK
Sırasıyla yüzde 9.2 ve yüzde 8.8‟lik yüksek büyüme oranlarının gerçekleştirildiği 2010
ve 2011 yılları da dahil olmak üzere, geçmiş dokuz yılın tamamında kamu kesiminin
büyümeye katkısı yüzde birler civarında (ya da daha altında) iken, son dönemde kamunun ekonomik büyümede bu kadar belirleyici olması, büyümenin sürdürülebilirliği ve
büyümenin kalitesi konusunda sorunlu bir görüntü sergilemektedir.
ĠĢsizlik:
Türkiye‟nin 2009-2013/6 dönemi itibariyle aylık işsizlik oranları Grafik 4‟de verilmektedir. 2009 yılında en yüksek değerlerine ulaşan işsizlik oranları, sonraki yıllarda istikrarlı bir şekilde daha düşük platolarda gerçekleşmiştir. 2013 yılının ilk altı ayında bir
önceki yılın ilk altı ayına göre yıllık büyüme oranı daha yüksek olmasına karşın (2012
yılı ilk yarısı büyümesi yüzde 2.8, 2013 yılının ise yüzde 3.7‟dir) işsizlik oranlarında bir
artış görülmektedir.
15
MAKALE
Grafik 4: Yıllar Ġtibariyle ĠĢsizlik Oranları
Kaynak : TUİK
2013 ve 2014 yılları için işsizlik oranı tahminlerine bakıldığında da, yüzde 9‟lar civarı bir
beklentinin hakim olduğu görülmektedir. Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından birisi olan büyürken yeterli istihdam yaratamama (yaratılan istihdamın işgücü arzı ve bu arza yeni katılımlardan düşük olması) olgusu, geçmiş yıllarda da hızlı büyüme dönemlerinde bile
işsizlik oranının yüzde 8-9‟ların altına inmesini engellemektedir 3
Tasarruf Açığı ve Cari ĠĢlemler Dengesi:
Tasarruf açığı, bir ülkedeki tasarruflarla yatırımlar arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır.
Öncelikle cari işlemler açığının aslında bir tasarruf açığı olduğunu göstermek amacıyla ulusal
hesaplar sistemini kısaca hatırlamak yerinde olacaktır.
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla = Tüketim + Yatırım + Kamu Harcamaları + (İhracat – İthalat)
bunları simgesel olarak gösterirsek;
GSYİH = C + I + G + (X-M)
(1)
Mekansal bir kavram olan GSYİH kullanılarak, milliyete bağlı bir kavram olan Gayri Safi
Milli Hasıla (GSMH) hesaplanabilir. GSMH, bir ülkede yaratılan katma değer toplamı olan
GSYİH‟ye o ülkenin vatandaşlarının (şirketlerinin) yurtdışında elde ettikleri faktör gelirlerini
(kâr+faiz+kira ve ücret) eklenmesi ve yabancı ülke vatandaşlarının (şirketlerinin) faktör gelirlerinin çıkarılması ile elde edilecektir.
3
08.10.2013 tarihinde açıklanan 2014-2016 Orta Vadeli Program‟a göre işsizlik oranı tahmini 2013 yılı için yüzde 9.5, 2014
yılı için de yüzde 9.4 olarak revize edilmiştir.
16
MAKALE
Ulusal muhasebe hesapları açısından bu durum şu şekilde ifade edilebilir;
GSMH = GSYİH + Net Faktör Gelirleri
(2)
Sermaye hareketlerinin serbest olduğu durumda, faktör gelirlerinin yönünün ne olacağını
(ülkeye giriş ya da ülkeden çıkış) reel faizler belirleyecektir. Ülke reel faizinin pozitif olması
(ya da diğer ülke reel faizinden büyük olması) durumunda ülkeye net faktör geliri girişi olacak
(ülkede yabancıların yarattığı faktör gelirleri ülkeden çıkmayacak, yurtdışında ülke vatandaşları tarafından yaratılan faktör gelirleri de ülkeye girecek), ülke reel faizinin negatif olması durumunda da mekanizma ters yönde işleyecektir.
Bu işleyişi de hesaba katarak, (2) nolu denklem şu şekilde ifade edilebilir;
GSMH = GSYİH + Reel Faiz * Net Faktör Gelirleri
(3)
Yukarıdaki (1) nolu denklemde C, özel kesim tüketimini G ise kamu kesimi harcamalarını
(tüketimini) ifade ettiğinden C+G toplam tüketimi göstermektedir. GSMH ise yaratılan toplam
gelir olarak düşünülürse ve reel faiz r, Net Faktör Gelirleri ise F olarak gösterilirse, (3) nolu
denklem aşağıdaki gibi yazılabilir;
GSMH – C – G = I + (X-M) + rF
(4)
(4) nolu denklemin sol taraf gelirle tüketim arasındaki farkı yani tasarrufları (S), denklemin sağ
tarafında yer alan (X+M) +rF ifadesi ise (hizmetler dengesi, net dış ticaret dengesi içinde ve
faktör gelirleri gelir dengesinde düşünülür, cari transferler ihmal edilirse) cari işlemler dengesini verecektir. Dolayısıyla;
GSMH – C – G = Tasarruf (S),
(X-M) + rF = Cari Denge (CD)
olacaktır. Buradan hareketle (4) nolu denklemi tekrar düzenlersek;
Tasarruf – Yatırım = Cari Denge (S – I = CD)
(5)
olacaktır. (5) nolu eşitlik tasarruf ve yatırımlarla cari denge arasındaki ilişkiyi göstermektedir.
Buna göre üç durum söz konusu olabilir;
S  I  CD  0

S  I  CD  S  I  CD  0
S  I  CD  0

(6)
Denklem (6)‟dan cari denge ile tasarrufların ve yatırımların ilişkisi açıkça görülmektedir. Türkiye, küçülme dönemleri haricinde hep cari açık verdiğine göre, iç tasarrufların yatırımlardan
küçük olduğu, yatırımları finanse edecek yurtiçi tasarrufların yetersiz olduğu ortaya çıkmaktadır. Tasarruf, yatırım ve cari işlemler açığının GSYİH‟ nin yüzdesi olarak gösterildiği Grafik
5‟de yurtiçi tasarruflar çok fazla değişmediği için yatırımlar ve CİA arasındaki simetrik ilişki
açıkça görülebilmektedir.
17
MAKALE
Grafik 5: GSYĠH’ nın Yüzdesi Olarak Yatırımlar, Tasarruflar ve Cari ĠĢlemler Açığı
Kaynak: OECD ve IMF
Türkiye‟nin cari işlemler açığının bir tasarruf açığı olduğu ve “kaliteli” büyümenin temelinde de yatırımlardaki artışın olduğu kabul edildiğinde ve gerek istihdamda artış sağlamak gerekse de ülke refahını artırmak için asgari yüzde 4‟lük bir büyümenin gerekliliği göz önüne
alındığında, iç tasarrufların artırılmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Yatırım yaparak
büyümek zorunda olan Türkiye ekonomisi, bu yatırımların finansmanı için gerekli iç tasarruflar yetersiz kaldığı için dış tasarruflara yönelmekte ve yurtdışından tasarruf çekmek
(portföy yatırımları, doğrudan yabancı yatırımlar ve yurtdışından sağlanan krediler) zorunda
kalmaktadır. Bu finansman kaynaklarının kalitesinin değerlendirmesini bir yana bırakırsak
(en kaliteli ve kalıcı finansman olarak düşünülen doğrudan yabancı yatırımlar dahil 4) büyümenin sürekli olarak dış kaynaklarla sağlanması neticesinde faiz oranları ve döviz kuru üzerinde otomatik bir baskı mekanizması oluşmaktadır. Yatırımların azalmasının yaratacağı
olumsuz koşullar dikkate alındığında; iç tasarrufların kalıcı bir şekilde artırılması, cari işlemler dengesinin yapısal olarak düzeltilmesinin en önemli koşulu olarak görünmektedir.
Türkiye ile bazı ülkelerin tasarruf oranlarının karşılaştırılması ile konunun daha açık hale
getirileceği düşünülerek Tablo 4 hazırlanmıştır.
4
En kaliteli finansman yöntemi kabul edilen doğrudan yabancı yatırımların greenfield investment olması halinde bile, reel
faiz oranlarına ve makroekonomik göstergelere bağlı olarak bu yatırımlardan elde edilen kârların yurtdışına transferi, cari
işlemler dengesi üzerinde “gelir dengesi” kalemi aracılığıyla süreklilik arz eden bir döviz çıkışı oluşturmaktadır.
18
MAKALE
Tablo 4: SeçilmiĢ Bazı Ülkelerin Tasarruf-Yatırım Dengesi (GSYĠH’nin Yüzdesi Olarak)
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
7.4
6.2
6.0
6.2
6.2
7.0
6.1
5.7
5.4
İrlanda
-5.4
-5.7
-2.3
1.1
1.1
4.9
3.4
3.9
4.0
Rusya
5.9
6.2
4.1
4.6
5.2
4.0
2.5
1.6
0.9
Güney Kore
2.1
0.3
3.9
2.9
2.3
3.7
2.8
2.4
2.3
10.1
9.3
4.9
4.0
2.8
2.6
2.6
2.9
3.3
4.9
3.3
2.9
3.7
2.0
1.0
1.2
1.9
2.0
İtalya
-1.3
-2.9
-2.0
-3.5
-3.1
-0.5
0.3
0.3
0.2
Meksika
-1.1
-1.5
-0.7
-0.1
-1.0
-0.9
-1.1
-1.1
-1.2
İspanya
-10.0
-9.6
-4.8
-4.5
-3.7
-1.1
1.1
2.2
2.8
Arjantin
2.6
0.1
2.2
-1.9
-3.7
-2.0
-1.9
-2.2
-2.3
Portekiz
-10.2
-12.6
-10.8
-10.4
-7.2
-2.1
0.1
-0.1
-0.3
Brezilya
0.1
-1.7
-1.5
-2.2
-2.1
-2.3
-2.4
-3.2
-3.3
-14.6
-14.9
-11.2
-10.1
-9.9
-2.9
-0.3
0.4
0.6
ABD
-5.0
-4.7
-3.6
-3.3
-3.3
-3.0
-2.9
-3.0
-3.1
İngiltere
-2.3
-1.0
-1.3
-2.5
-1.3
-3.5
-4.4
-4.3
-4.1
Hindistan
-0.7
-2.4
-2.1
-3.2
-3.4
-5.1
-4.9
-4.6
-4.3
Türkiye
-5.9
-5.7
-2.2
-6.2
-9.7
-5.9
-6.8
-7.3
-7.4
Almanya
Çin
Japonya
Yunanistan
Kaynak : OECD ve IMF
Not : Ülkelerin sıralaması 2012 değerlerine göre yapılmıştır.
Tablo 4‟den ilk altı sıradaki ülkelerin tasarruflarının yatırımlarından fazla olduğu görülmektedir. Bu ülkeler (doğal olarak) cari işlemler fazlası veren ülkelerdir. Geriye kalan ülkelerin tamamı (İtalya ile başlayan ülkeler) tasarruf açığı vermektedir. Türkiye bu ülkeler içinde en fazla
tasarruf açığı veren ülke konumundadır.
Ödemeler Dengesi:
Bu bölümde Cari İşlemler Açığının finansmanını da dikkate alarak, ödemeler dengesinin tümü
incelenecektir. Tablo 5‟de analitik sunum biçiminde yıllar itibariyle ödemeler dengesi ana kalemleri verilmektedir.
19
MAKALE
Tablo 5: Yıllar Ġtibariyle Ödemeler Dengesi (Milyon USD)
Kaynak : TCMB
Tablo 5‟den Türkiye‟nin cari işlemler açığının dış ticaret dengesinden kaynaklandığı, turizm
gelirleri sayesinde hizmetler dengesinin fazla verdiği ve ağırlıklı olarak kâr transferlerinin
net rakamını ifade eden gelir dengesinin ise son yıllarda 7 ila 8 milyar USD arasında bir çıkışı gösterdiği görülmektedir.
Küresel krizin etkisinin en fazla hissedildiği yıl olan 2009‟da, cari işlemler açığı (bir önceki
yıla göre yaklaşık 60 milyar USD azalan ithalat nedeniyle) en düşük değerine inmiştir. 2009
yılının dikkat çeken bir diğer noktası da finans hesabında net diğer yatırımlar kaleminde görülen azalmadır. Ağırlıklı olarak özel sektörün yurtdışından sağladığı net kredilerden oluşan
bu kalem, 3 milyar USD düzeyine düşmüştür.
2013 Temmuz ayı itibariyle 42 milyar USD civarında gerçekleşen cari işlemler açığına karşılık, ülkeye giriş yapan döviz tutarı 48 milyar USD civarında gerçekleşmiştir. Bu dönemde
Merkez Bankası rezervlerinde yaklaşık 6 milyar USD‟lik bir artış gerçekleşmiş, ortaya çıkan
bu döviz arzı fazlası da döviz kurları üzerinde baskılayıcı olmuştur.
Cari işlemler dengesinin aylar itibariyle yıllık gelişimini görmek amacıyla Grafik 6 hazırlanmıştır. Grafik 6‟dan küçülme yılı olan 2009‟da cari işlemler dengesinin hızla daralarak yılbaşındaki -36.3 milyar USD değerinden, yılsonunda -12.1 milyar USD değerine ulaştığı görülmektedir. Kriz sonrasındaki hızlı büyüme yılları olan 2010 ve 2011‟de cari işlemler açığındaki artma eğilimi neticesinde 2011 yılsonunda açık 75 milyar USD düzeyine ulaşmıştır.
Büyümenin yüzde 2.2 olduğu 2012 yılında daraltıcı maliye ve para politikalarının da etkisiyle cari işlemler açığı bu yılın sonunda 47.7 milyar USD olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılı için
daha dengeli bir görüntü sergileyen açığın, bu yılsonunda da 50-55 milyar USD bandında
gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
20
MAKALE
Grafik 6: Aylar Ġtibariyle Yıllık Cari ĠĢlemler Dengesi (Milyon USD)
Kaynak : TCMB
Türkiye‟nin cari işlemler açığında enerji ithalatı belirleyici bir rol oynamaktadır. Bunu
gösterebilmek için, yıllar itibariyle enerji ithalatının cari işlemler açığındaki payını gösteren Grafik 7 hazırlanmıştır.
Grafikteki yeşil sütunlar enerji ithalatını, sarı sütunlar enerji hariç cari işlemler açığını,
sarı+yeşil sütunların toplamı ise toplam cari işlemler açığının düzeyini göstermektedir.
Görüldüğü gibi, Türkiye zaman zaman uygulamaya koyduğu daraltıcı kredi, maliye ve
para politikaları ile cari işlemler açığını azaltabilmekte, ancak bunun maliyeti her zaman
daha düşük büyüme oranları olmaktadır. Buna karşın enerji ithalatı uygulanan bu politikalara önemli bir tepki vermemekte, enerjide dışa bağımlılık nedeniyle yıllık 50 milyar USD
(ve üzeri) bir düzeyde sabitleşmiş görünmektedir. Enerji faturasında birim fiyatların
(petrol, doğalgaz vb fiyatları) düzeyi etkili olsa da, asıl sorun Türkiye‟nin net enerji ithalatçısı olmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim 2012 yılının ikinci yarısından itibaren eğer
enerji ithalatı olmasaydı cari işlemler ya dengede ya da çok küçük bir açık değeriyle gerçekleşmiş olacağı tablodan görülmektedir.
21
MAKALE
Grafik 7: Cari ĠĢlemler Açığı ve Enerji Ġthalatının Payı (Milyar USD)
Kaynak : TCMB ve TUİK
Bu nedenle Türkiye için enerji yatırımları (ithal etmek durumunda olduğumuz fosil kaynaklarını kullanan enerji üretimi dışında) sadece stratejik olarak değil ekonomik olarak da
büyük önem göstermektedir. Gelecek dönemde dünya ekonomilerinde belirleyici unsurların gıda, enerji ve su güvenliği olduğu düşünülürse, Bankamızın da son yıllarda önemli
katkı sağladığı yenilenebilir enerji yatırımlarının devamlılığı kritik önem taşımaktadır.
Cari işlemler açığının finansman yapısına bakıldığında (Grafik 8), kriz sonrası dönemde
portföy yatırımlarının ve yurtdışından sağlanan kredilerin önemli bir pay taşımaya başladığı, doğrudan yabancı yatırımlarda ise daralma olduğu (ya da payın çok değişmediği) görülmektedir. Bilhassa portföy yatırımlarının payının artması, tamamen dışsal nedenlerin
(FED‟in faiz ve tahvil alım programları, Avrupa Birliği krizi, diğer gelişmekte olan ülkelerin faiz ve kur politikaları gibi) etkisi ile ülke ekonomisinin makro dengelerinde kırılganlıklar yaratabilmektedir.
Çeşitli kuruluşların yılsonu ve 2014 yılı için cari işlemler açığının GSYİH‟ye oranı Grafik
8 üzerinde gösterilmiştir. Yılsonu için tahminimiz bu oranın % 6.5 düzeyinde olacağıdır.5
5
08.10.2013 tarihinde açıklanan 2014-2016 Orta Vadeli Program‟a göre CİA/GSYİH oranı tahmini 2013 yılı için yüzde
-7.1 olarak korunmuş, 2014 yılı için de yüzde -6.4 olarak revize edilmiştir.
22
MAKALE
Grafik 8: Cari ĠĢlemler Açığı ve Finansman Kaynakları (12 Aylık Birikimli, Milyon USD)
Kaynak : TCMB
DıĢ Ticaret:
Türkiye‟nin aylar itibariyle yıllık ihracat, ithalat ve dış ticaret dengesi Grafik 9‟da verilmiştir. Grafikten görüleceği gibi 2011 yılında ithalatın 241 milyar USD‟ye yükselmesi
sonucunda dış ticaret açığı da 106 milyar USD‟ye yükselmiştir. 2012 yılında 84 milyar
USD olan dış ticaret açığı, 2013‟ün ilk yedi ayı itibariyle de 93 milyar USD olarak gerçekleşmiştir. Cari işlemler kaleminin en önemli unsuru olan dış ticaret dengesi Türkiye
ekonomisinin en önemli göstergelerinden birisidir.
23
MAKALE
Grafik 9 : Aylar Ġtibariyle Yıllık DıĢ Ticaret ve Ticaret Dengesi (Milyar USD)
Kaynak : TÜİK
Büyüme dönemlerinde çok hızlı yükselen ithalat kalemi, Türkiye‟nin üretiminde kullandığı ara girdilerin (ağırlıklı olarak enerji kalemleri olmak üzere) dışa bağımlı olduğunu
göstermektedir. Bu nedenle, iç talebin canlı olduğu ve/veya ülkenin yüksek büyüme performansı gösterdiği dönemlerde döviz kurunun yükselmesi dahi ithalatı frenleyici etki
yapamamaktadır. İthalat talebinin gelir esnekliği yüksek, fiyat esnekliği düşüktür. Bu
nedenle gelir artışı durumunda (ekonomi büyürken) ithal talebi hızla artmakta, bu durumda ithal malların fiyatı artsa dahi (kur artışı neticesinde) ithal talebi üzerinde önemli
bir azalma yaratamamaktadır. Bunun nedeni ise, ithal malların genellikle ara mallar,
hammaddeler ve sermaye (yatırım) mallarından oluşmasıdır (Grafik 10).
Uzun dönemli bakıldığında da Türkiye ithalatının yaklaşık % 90‟ı bu mallardan oluşmaktadır. Döviz kuru artışı temel olarak fiyat esnekliği yüksek; gelir esnekliği görece
düşük olan tüketim malları talebini etkilemekte, ancak bu malların toplam ithalat üzerindeki payı yüzde 12‟ler civarında olduğu için dış ticaret (dolayısıyla da cari işlemler)
dengesi üzerine etkisi sınırlı kalmaktadır.
24
MAKALE
Grafik 10 : Ġhracat ve Ġthalatın Temel Mal Gruplarına Göre Dağılımı (%)
Kaynak: TÜİK
Grafik 10‟a ihracat açısından bakıldığında, Türkiye‟nin ihracatında ara mallar ve hammaddelerin payının yaklaşık yüzde 50‟ler civarında olduğu, tüketim mallarının da yüzde
40‟lar civarında bir paya sahip olduğu görülmektedir. Burada, ara mallar ve hammaddeler ihracatında rafine edilmiş petrol ve kimyasallar ihracatının toplam ihracatın yaklaşık
yüzde 10‟una sahip olduğunun da belirtilmesi gereklidir. Doğaldır ki, bu kalem Türkiye‟nin ürettiği bir malın ihracından ziyade, ham petrolü işleyerek türevlerini ve kimyasalları oluşturması nedeniyle bir hizmet ihracatı niteliğindedir. Tüketim mallarının ihracatta önemli bir paya sahip olması nedeniyle, ihracat artışında ihraç pazarlarındaki gelir
artışı, döviz kurunun yükselmesinden daha etkili olmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye ihracatında ihraç mallarımızın gelir esnekliği daha düşük, fiyat esneklikleri ise yüksektir.
Ticaret pazarlarımızın geliri arttığında ihracatımız artabilmekte, döviz kuru yükselse dahi hedef pazarlarımızın gelirleri daralıyorsa ihracat artamamakta ya da düşmektedir.
Son olarak ihraç pazarlarımızdaki dönemsel değişimi ve ihraç pazarlarımızın çeşitliliğindeki gelişimi göstermek amacıyla Grafik 11 hazırlanmıştır.
25
MAKALE
Grafik 11 : Ülke Gruplarına Göre Ġhracat (Yüzde Dağılım)
Kaynak : TÜİK
2008 öncesinde toplam ihracatın yaklaşık yüzde 65‟i Avrupa ülkelerine yapılmakta
iken, bu oran kriz sonrası dönemde yüzde 50‟lere düşmüştür. Avrupa pazarının daralması neticesinde Türk ihracatçısı Asya ve Afrika ülkeleri pazarlarına yönelmiş, pazar
çeşitlendirmesine giderek ülke yoğunlaşması riskini azaltmış ve ihracatta sürekliliği
sağlayabilmiştir. Risk açısından son derece olumlu olan bu gelişme, bu piyasalarda kalite standartlarının Avrupa‟ya nazaran daha düşük olmasını nedeniyle gelecek dönemler
için ihraç ürünleri kalitesi üzerinde negatif etki yapma riskini de taşımaktadır.
Kamu Bütçe GerçekleĢmeleri:
Bütçenin ana kalemler itibariyle gelişimi ve bazı bütçe kalemlerinin payları Tablo 6‟da
verilmektedir6. Tabloda 2013 yılı değerleri yılsonu bütçe hedefleri olarak verilmiştir.
6
08.10.2013 tarihinde 2014-2016 dönemi Orta Vadeli Program açıklanarak, bazı makroekonomik değişkenler beklentisi yanı sıra bütçe hedefleri de revize edilmiştir. Buna göre 2013 yıl sonu bütçe açığı tahmini -19.4 milyar TL,
faiz dışı denge ise 31.1 milyar TL‟dir.
26
MAKALE
Tablo 6: Merkezi Yönetim Bütçe GerçekleĢmeleri (Milyon TL)
Tablo 6‟dan görüleceği gibi, incelenen dönemde genel bütçe dengesi açık verse dahi, faiz
dışı denge fazla vermiştir. 2013 yılı 6. ay itibariyle kümülatif olarak bütçe gelir gider
dengesi 3.06 milyar TL fazla olarak gerçekleşmiştir. Revize edilmemiş yıl sonu bütçe tahmini -34 milyar TL olduğu, geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program‟daki revizyon sonrasında da -19.4 milyar TL olduğu düşünüldüğünde, yılın ikinci yarısında daha
harcamacı bir kamu kesimi görüntüsü ortaya çıkacak ve bu harcamaların da bilhassa büyüme üzerindeki kamu yönlendirmesi etkisi devam edecek görünmektedir. Bütçe kalemleri içinde faiz harcamalarının toplam harcamalar içindeki payı yüzde 13‟ler düzeyine inmiş ve bu düzeyde istikrarlı devam etmektedir. Buna karşın vergi gelirlerinin yüzde 60‟ın
üzerindeki bir kısmının dolaylı vergiler olması (bu vergilerin de yaklaşık ⅔‟ü dahilde alınan, ⅓‟ü de ithalattan alınan vergilerdir) yalnızca vergi adaleti anlamında bir dengesizlik
yaratmakla kalmamakta, vergiyi gelirin değil tüketimin bir fonksiyonu haline getirmektedir.
Merkezi Yönetim Bütçesi ile ilgili bazı değerlerin GSYİH‟ye oranları Grafik 12‟de verilmiştir.
27
MAKALE
Grafik 12: Merkezi Yönetim Bütçe Değerleri (GSYĠH’ye Oran Olarak, Yüzde)
Kaynak : TCMB, TUİK, OVP 2013-2015, OVP 2014-2016
(*): OVP 2013-2015 tahminleri 7
2002 yılından itibaren uygulanan maliye politikalarıyla, faiz dışı fazla hedefi kriz dönemi de dahil olmak üzere gerçekleşmiştir. Faiz dışı fazla ve bütçe açığındaki küçülme,
kriz dönemi hariç, harcamaların kısılması ile gerçekleşmiştir. Burada da en büyük katkı
faiz oranlarının (dolayısıyla da reel faizlerin) düşmesi ile sağlanmıştır. Bu olumlu gelişmeye karşın vergi tabanında bir genişleme olmamış, vergi gelirlerinin GSYİH‟ye oranı
dönem boyunca hemen hemen sabit kalmıştır.
Son olarak ikiz açıklar açısından bakıldığında (Grafik 13), kamunun bütçe disiplini uyguladığı ve cari işlemler açığının kamu kesiminden kaynaklanmadığı görülmektedir. Bu
anlamda kamunun bütçe harcamalarını finanse etmek için dışarıdan borçlanma yoluna
gitmediği görülmektedir.
7
OVP 2014-2016‟ya göre bu oranlar şu şekilde revize edilmiştir (GSYİH‟ye oran olarak, yüzde):
Bütçe Dengesi : -1.2, Faiz Dışı Denge : 2.0, Harcamalar : 25.6, Gelirler : 23.5
28
MAKALE
Grafik 13 : Türkiye’nin Ġkiz Açıkları (GSYĠH’nin Yüzdesi Olarak)
Kaynak : Maliye Bakanlığı ve TÜİK
Kamu Finansmanı:
Kamu finansmanının en önemli göstergesi olan toplam brüt kamu borcunun gelişimi
Grafik 14‟de verilmiştir. Kamu borcu nominal olarak artış göstermesine karşın,
GSYİH‟ye oranla giderek azalma eğilimi sergilemiş ve 2002‟deki yüzde 73.4 düzeyinden 2013‟ün ikinci çeyreği itibariyle yüzde 39.4‟e gerilemiştir.
29
MAKALE
Grafik 14 : Toplam Brüt Kamu Borcu (Milyar TL ve GSYĠH’ye Oran, Yüzde)
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, TÜİK
Not : 2013 yılı için son 4 çeyrek dönem GSYİH dikkate alınmıştır.
Kamunun borç stokunun USD eşdeğeri (Temmuz 2013 itibariyle) 290.7 milyar USD‟dir.
Bu borcun 203.4 milyar USD eşdeğeri kısmı (toplam borcun yüzde 70‟i) iç borç, 82.3
milyar USD eşdeğeri kısmı ise dış borçtur (Grafik 15). Borçların para cinsine göre dağılımı ise, yüzde 72 TL, yüzde 17 USD ve yüzde 7 EUR şeklindedir.
30
MAKALE
Grafik 15 : Merkezi Yönetim Brüt Borç Stokunun Dağılımı (Milyon USD EĢdeğeri)
Kaynak : Hazine Müsteşarlığı
Kamu borç yönetimi açısından diğer bir önemli unsur, borcun vadeye kalan süresidir.
Bilhassa daha fazla ağırlığa sahip olan iç borcun vadesinin uzaması, kamunun likidite ve
faiz yönetimini kolaylaştıracaktır. Borçların vadesinin gelişimini görmek için hazırlanan
Grafik 16‟dan hem iç hem de dış borç vadelerinin uzadığı ve iç borcun vadesinin uzun
dönem 2 yıl civarında gittikten sonra son dönemde yaklaşık 4 yıla çıktığı görülmektedir.
Dış borcun vadesi ise 10 yıla yaklaşmıştır.
31
MAKALE
Grafik 16 : Merkezi Yönetim Borç Stokunun Vadeye Kalan Süresi (Ay)
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı
Kamunun borç oran ve vadelerindeki bu düzelmeye karşın özel kesimin borçluluğu giderek artmaktadır. Daha öncesinde değinildiği gibi, iç tasarrufların yetersizliği özel kesimin dış borcunu arttırmakta, ayrıca özel tüketim harcamalarının GSYİH içindeki payının
yüksekliğinden görüleceği üzere, hane halkı tüketim harcamalarının artışı da hane halkının borçluluğunun artması ile sağlanmaktadır. Hane halkı bu borçlanmayı yurtiçi bankalardan yapmasına karşın bankacılık kesimi de tüketici kredisi, konut kredisi, taşıt kredisi
ve kredi kartı borçlarından oluşan bu tutarı finanse edebilmek amacıyla dış borçlanmaya
gittiğinden bankacılık kesimi borçlanması da yükselmektedir.
Hane halkı borçlanması ile ilgili ek bir bilgi vermek gerekirse; 2002 yılında 4 milyar
USD ile GSYİH‟ nin yüzde 2‟si düzeyinde bulunan toplam hane halkı tüketici kredileri,
2012 yılında 158 milyar USD ile GSYİH‟ nin yüzde 20‟sine ulaşmıştır. Reel kesimin
yatırım yapmak için sermaye mallarını, üretim yapmak için de hammadde ve yardımcı
madde tedarikini ağırlıklı olarak dış borçlanma ile yapması (ister direkt olarak, isterse
bankacılık kesimi üzerinden) ve değinildiği gibi bankacılık kesiminin de bu borçlanmalara aracılık etmek ya da finansmanını sağlamak için borçlanmaya gitmesi, özel kesim
borçlarını (bankacılık, reel sektör ve hane halkı) arttırmıştır (Tablo 7) .
32
MAKALE
Tablo 7 : Türkiye Brüt DıĢ Borç Stokunun Borçlu Kesimlere Göre Dağılımı (Milyon USD EĢdeğeri)
Kaynak : Hazine Müsteşarlığı
Tablo 7‟den de görülebileceği gibi, yukarıda özetlenen gelişmeler neticesinde 20052013 1. çeyrek döneminde kamu borcu 33 milyar USD artarken, özel kesim borçlanması
155 milyar USD artmıştır.
Enflasyon :
Üretici ve tüketici fiyat endekslerine göre yıllık enflasyonlar ve enflasyonla ilgili beklentiler Grafik 17‟de verilmektedir. 8
8
Eylül 2013 itibariyle yıllık ÜFE yüzde 6.23, yıllık TÜFE de yüzde 7.88 olarak gerçekleşmiştir. OVP 2014-2016‟da
ise 2013 sonu TÜFE beklentisi yüzde 6.8, 2014 yılı TÜFE beklentisi de yüzde 5.3 olarak revize edilmiştir.
33
MAKALE
Grafik 17 : Aylar Ġtibariyle Yıllık Enflasyon (Yüzde)
Kaynak : TÜİK
2013 yılı için baz etkisi de düşünüldüğünde yıl sonu enflasyonunun (TÜFE) yüzde
6.8‟ler civarında gerçekleşebileceği düşünülmektedir. Döviz kurunun yılın ikinci yarısından sonra artışı enflasyon üzerinde yükseltici bir etki yapmasına karşın (döviz kurunun
enflasyona geçişimi belirli bir vadede gerçekleşecektir), ithal edilen bilhassa tüketim
mallarındaki dış rekabet de enflasyon üzerinde aşağı yönlü bir baskı yapacaktır.
Fiyatlar, Döviz Kurları ve Faizler :
Dünya piyasasındaki emtia fiyatlarının gelişimi Grafik 18‟de verilmektedir. Grafik
18‟den dünya piyasalarındaki tüm fiyatların 2000 yılı düzeyinin üzerinde olduğu, 2009
krizi ile yine tüm fiyatların düşüğü, sonraki toparlanma döneminde yükselişe geçmesine
karşın, krizin etkilerinin özellikle Avrupa‟da tam olarak geçmemesi ve Avrupa ekonomilerinde büyümenin durması nedeniyle düşme trendi izlediği görülmektedir. Bu fiyat endeksleri içerisinde (altını bir yatırım aracı olarak düşünüp bir yana bırakırsak) Türkiye
ekonomisini öncelikle ilgilendiren kalemler; mineral ve cevherler ile petrol fiyatlarıdır.
Bu ürünlerin fiyatlarındaki yükselme (Türkiye ithalatında en önemli kalemler demirçelik ile petrol ve türevleridir) Türkiye ekonomisi dengelerini yakından etkileyecektir.
Bunun yanı sıra, gıda ve tarımsal hammadde fiyatları da sadece iktisadi değil, stratejik
öneme sahip göstergelerdir.
34
MAKALE
Grafik 18 : SeçilmiĢ Fiyat Endeksleri (2000 = 100)
Kaynak: UNCTAD
Daha önceki bölümlerde, enflasyonun yılsonunda Eylül 2013 düzeyine göre daha düşük
gerçekleşeceğine değinilmişti. Bu anlamda faiz hadleri üzerinde enflasyon yönlü baskının etkisi sınırlı olacak ya da olmayacaktır. 2014 yılı enflasyon beklentilerinin de hemen
her kurumca 2013 düzeyinden aşağıda tahmin edildiği de bilinmektedir. Biraz sonra değinileceği üzere, yılsonu döviz kuru için de (dışsal bir şok olasılığı dışında) önemli bir
artış beklentisi bulunmamaktadır. Bu veriler ışığında, yıl sonu için faiz oranlarında düşme beklentisinin hakim olması gerekir. Buna karşın, bizim beklentimiz yılsonu ve
2014‟ün ilk çeyreği için piyasa faizlerinin artacağıdır. Bunun temel nedeni de, bilhassa
FED tarafından dile getirilen likidite genişlemesi yaratan tahvil alım programının zaman
içinde daraltılıp tedricen de sonlandırılacağıdır. FED‟in 18 Eylül tarihinde yaptığı toplantıda işsizlik verilerinin hâlâ yüksek olması nedeniyle varlık alım programını azaltmamasına karşın, yarattığı likidite nedeniyle olası bir enflasyon artışından çekindiği de
açıkça dile getirilmektedir. Ekim sonunda ve Aralık ortasında yapılacak FED toplantılarında en son yüzde 7.3 olarak açıklanan işsizlik verilerinde bir düşme olması durumunda
tahvil alımını azaltmaya başlaması, işsizliğin de FED‟in koyduğu eşik olan yüzde 6.5‟in
altına düşmesi halinde de alımları durdurarak faiz hadlerini artırmaya başlayacağı da
beklenmektedir. ABD faizlerinin ve/veya USD‟nin değer kazanmaya başlaması durumunda tüm dünyada faizler üzerinde artma yönünde bir baskı oluşacak ve cari açık nedeniyle her yıl ortalama 55 milyar USD civarında döviz girişine ihtiyacı olan Türkiye‟de
de faizlerde artış görülecektir.
Faizler için incelenmesi gereken önemli noktalardan birisi de reel faiz hadleridir. ABD
ve Türkiye‟nin reel faizlerinin karşılaştırması Grafik 19‟da verilmektedir.
35
MAKALE
Grafik 19 : ABD Türkiye Reel Faizleri ve Reel Faiz Farkları (Yüzde)
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ve St Louis FED
Grafikten Türkiye‟nin reel faizlerinde (dönemsel dalgalanmalar olsa da) önemli bir düşme
olduğu görülmektedir. Verilerin derlendiği Ağustos 2013 itibariyle Türkiye‟nin reel faizleri yüzde -0.64‟dür. ABD‟de ise genişleyici maliye ve para politikalarının uygulanarak
politika faizlerinin düşürülmesi neticesinde, reel faizler 2009 sonundan beri negatiftir. Bu
anlamda bakıldığında, Türkiye‟nin ödediği reel faizler ve ABD reel faizleri ile arasındaki
makas önemli ölçüde kapanmıştır. Ancak reel faiz hesabının cari dönem faizinin (ki paranın gelecek dönem getirisini belirlemektedir) gerçekleşen enflasyon (realize olmuş fiyat
artışları) ile indirgeyerek yapıldığı unutulmamalıdır. Bu anlamda, Grafik 19, gerçekleşmiş
bir durumu göstermektedir, gelecek dönem içi kalıcı bir bilgi sağlamamaktadır. Reel faizlerden hareketle gelecek dönem faiz hadleri tahmini yapıldığında iki önemli faktör gelecek dönem faiz oranları ve enflasyon beklentileridir. Gelecek dönem için Türkiye‟nin enflasyon beklentisinin düşük olduğunu belirtmiştik. Bu durum reel faizleri aşağıya çekecek
bir etki yapmasına rağmen, gelecek dönem için FED‟ in izlemesi muhtemel politikaların
nominal faizler üzerinde yapacağı yukarıya doğru etki nedeniyle Türkiye‟nin reel faizlerinde bir artış olasılığı yüksek görünmektedir. Bunun yanında ABD‟de de yükselmesi
beklenen faizler ABD reel faizini de yukarıya doğru çekeceği için, iki ülke reel faiz farkı
bir miktar açılsa da, makasın geçmiş dönemlerdeki kadar büyük olması beklenmemektedir. Kısaca, reel faizler iki ülke için de biraz daha yüksek bir platoda oluşacaktır.
Döviz kurlarına bakılacak olursa (Grafik 20), bütün kurlarda eğilim yukarı yönlüdür.
Ağustos 2013 itibariyle kurların (EUR/USD, USD/TL, EUR/TL ve döviz sepeti) önceki
dönemin üstünde gerçekleştiği de görülmektedir.
36
MAKALE
Grafik 20 : Döviz Kurları
Kaynak : TCMB
Döviz kurlarının düzeyi hakkında tahmin yapmak zor olsa da, bu konuda reel efektif kur
endeksinden bir ölçüde yararlanılması mümkündür (Grafik 21).
Grafik 21 : Döviz Kuru Sepeti ve TÜFE Bazlı Reel Kur Endeksi (2003 = 100)
Kaynak : TCMB
Grafik 21‟de yüzde 50 EUR ve yüzde 50 USD‟ den oluşan döviz sepeti ve TÜFE bazlı
reel efektif kur endeksi görülmektedir. Reel kur endeksinin 2003 – 2013/Ağustos dönemi
ortalaması 114.9‟dur. Kurların uzun dönemde bu ortalamaya yakınsaması durumunda
(EUR/USD paritesinin de değişmemesi halinde) yıl sonu için USD/TL kurunun nominal
değeri de 1.92 civarında oluşacaktır.
37
MAKALE
Türkiye ve Dünya Ekonomileri Ġçin Beklentiler :
Bu bölümde ağırlıklı olarak IMF, World Economic Outlook Temmuz 2013 raporundan yararlanılarak Türkiye ve dünya ekonomileri için büyüme, enflasyon, bütçe açığı, cari işlemler dengesi ve kamu borçları için gelecek dönem beklentilerine yer verilecektir.
Öncelikle küresel kriz öncesi ve sonrası ülke gruplarının büyüme performansının
gösterildiği Grafik 22 incelendiğinde, dünya ekonomisinde büyüme performansını
yukarıya çekenlerin, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen Asya ülkeleri olduğu görülmektedir. Gelişen Asya ekonomilerinin kriz esnasında ve sonrasında sergilediği yüksek performansın gelecek dönemler için de devam edeceği ve yüzde 7‟nin üzerinde
büyüme gösterecekleri tahmin edilmektedir. Gelişmiş ekonomiler, kriz sonrasında
toparlanmakta ve gelecek dönem için kriz öncesi yıllık ortalama yüzde 2‟ler civarındaki büyüme oranlarını yakalayacak gibi görünmektedirler. Buna karşın, Avrupa
Birliği‟nin gelişmiş ülkeler genelinin ve kriz öncesi büyüme oranlarının altında büyüme performansı sergileyeceği tahmin edilmektedir. Türkiye, kriz öncesi ve esnasında gelişmiş ülkelerine, krizden çıkış yıllarında da yükselen Asya ülkelerine benzer bir büyüme performansı göstermiş, ancak 2010 ve 2011 yıllarındaki yüksek
oranlı büyümesinin (ki bu büyümelerde baz etkisinin de rolü bulunmaktadır) getirdiği yüksek cari işlemler açığı sorunu nedeniyle, daha düşük bir büyüme paternine
geçmiş ve gelecek dönemlerde dünya ekonomisi büyüme oranlarına paralel bir yapıda büyüyecek gibi görünmektedir.
Grafik 22 : Dünya Ekonomilerinin Büyüme Performansı (Yüzde DeğiĢim)
Kaynak : IMF, World Economic Outlook Database, July 2013
38
MAKALE
Grafik 22‟de ülke grupları bazında verilen büyüme tahminleri, seçilmiş bazı ülkeleri
de dahil edecek şekilde incelendiğinde (Grafik 23), Türkiye‟nin gelişmekte olan ülkelerden Hindistan ve Çin‟in gerisinde, Rusya‟ya paralel, ve Avrupa ekonomilerinin
üzerinde bir büyüme performansı sergileyeceği tahmin edilmektedir.
Bu arada PIGS ülkelerinden Yunanistan, İtalya ve İspanya‟nın 2012 ve 2013‟deki küçülme sonrasında 2014‟de tekrar pozitif büyüme sergileyeceğinin tahmin edilmesi,
Avrupa Birliği‟ndeki toparlanma için umut verici bir göstergedir.
Grafik 23 : SeçilmiĢ Ülkelerin Büyüme Oranları (Reel, Yüzde DeğiĢim)
Kaynak : IMF, World Economic Outlook Database, July 2013
39
MAKALE
Enflasyon oranlarının tahmini için hazırlanan Grafik 24‟den Türkiye‟nin 2011 ve 2012
yıllarında hemen tüm ülkelerin (ve ülke gruplarının) üzerinde gerçekleşen enflasyon
oranlarının 2013 ve 2014 yılları için dünya ortalamasının üzerinde ama gelişmekte
olan ülkelerin ortalamasının altında kalacağı görülmektedir.
Grafik 24 : SeçilmiĢ Ülkelerin Enflasyon (CPI) Oranları (Yüzde DeğiĢim)
Kaynak : IMF, World Economic Outlook Database, July 2013
40
MAKALE
Parasal Birlik (Maastricht) kriterlerinden birisi olan bütçe kriteri (Bütçe Açığı/GSYİH
oranını yüzde 3‟ün altında olması) kullanılarak ülkelere bakıldığında (Grafik 25), EUR
alanının bu kriteri ancak 2014‟de sağlayabileceğinin tahmin edildiği görülmektedir.
İçlerinde Türkiye‟nin de olduğu gelişmekte olan ekonomiler bu konuda gelişmiş ülkelerden çok daha ciddi bir mali disiplin uygulamıştır.
İç talebi canlandırmak isteyen Japonya, kriz sonrasında parasal genişlemeye devam
eden ABD ve Avrupa Birliği‟nin sorunlu ekonomilerinden olan Portekiz, İrlanda, İspanya ve Yunanistan için 2013‟ün altında bir açık oranı tahmin edilse de, bu ülkelerin
mali disiplini sağlamasının zaman alacağı anlaşılmaktadır.
Grafik 25: SeçilmiĢ Ülkelerin Bütçe Açığı/GSYĠH Oranları (Yüzde)
Kaynak : IMF, World Economic Outlook Database, July 2013
41
MAKALE
Cari İşlemler açığı açısından ülkeler incelendiğinde (Grafik 26), geleneksel ihracatçı ülkeler olan Çin, Japonya, Güney Kore ve önemli petrol geliri elde eden Rusya‟nın cari
fazla vermeye devam edecekleri, İtalya, Yunanistan ve İspanya‟nın da 2014‟de cari işlemler fazlası vermeye başlayacağı tahmin edilmektedir.
Daha önce de değinildiği gibi, Türkiye ekonomisi bu gösterge bazında incelenen ülkeler
içinde en kırılgan yapıyı göstermektedir.
Grafik 26: SeçilmiĢ Ülkelerin Cari ĠĢlemler Açığı/GSYĠH Oranları (Yüzde)
Kaynak : IMF, World Economic Outlook Database, July 2013
42
MAKALE
Son olarak seçilmiş ülkelerin Brüt Kamu Borcu/GSYİH oranlarına bakılarak ülkelerin
kamu kesimi borçlanması büyüklüklerini göstermek için hazırlanan Grafik 27‟de, bu
kuralı parasal birliğin ön şartlarından birisi olan bu kurala hiçbir Avrupa Birliği üyesi
ülkenin uymamış olması dikkat çekicidir. Japonya, yüzde 250‟lere ulaşan oranla ilk
sırayı almakta, onu Yunanistan, ABD ve İtalya izlemektedir. Kamu borçluluğu açısından, bütçe açıklarında da olduğu gibi, gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere nazaran çok daha başarılı bir performans sergilemişlerdir.
Türkiye (ikiz açık konusunda da değinildiği gibi), bu oranda Çin ve Rusya ile birlikte
en düşük değere sahip ülkelerden birisidir.
Grafik 27: SeçilmiĢ Ülkelerin Brüt Kamu Borcu/GSYĠH Oranları (Yüzde)
Kaynak : IMF, World Economic Outlook Database, July 2013
43
MAKALE
BANKAMIZ
MALİ DURUMU VE FİNANSAL VERİLER
Aydın TOSUN
Mali ĠĢler Daire BaĢkanı
KARġILAġTIRMALI BĠLANÇO-AKTĠF
Bankamız aktifleri 2013 yılında % 19,5 oranında artarak 3,4 Milyar TL‟ sına ulaşmıştır.
Aktifin iki ana kalemin den biri ve en büyük paya sahip olan nakdi krediler 2,6 Milyar TL,
menkuller ve diğer likit değerlerden oluşan likit varlıklar ise 722 Milyon TL‟lik tutarlarla
ifade edilmektedir. Kredi portföyümüz 2013 yılında ağırlıklı olarak enerji sektörü eksenli
olmak üzere % 15 artış göstermiş, 2012 yıl sonuna göre 348 Milyon TL artan krediler
2.602 Milyon TL.‟sına ulaşmıştır.
2012 yıl sonunda % 78,6 olan kredilerin aktif içindeki payı 2013 yılında % 75,9 seviyesine
gerilemiş, takipteki alacak tutarımız 2012 yıl sonundaki seviyesini korumuştur. Takipteki
alacakların kredi portföyü içindeki payı % 3,7 seviyesindedir.
Takibe dönüşüm oranında son yıllarda görülen düşüş eğilimi bu dönemde de devam etmiştir. Bu düşüşte kredi portföyünde meydana gelen artışın etkisi yanında, donuk alacaklardan yapılan tahsilatların da etkili olduğu gözlenmektedir.
BDDK verilerine göre bankacılık sektöründe takibe dönüşüm oranı 2013 yılı 2. çeyreğinde %2,8 olmuştur. 2002 yılından itibaren aktiften silinen 16,6 milyar TL tutarındaki sorunlu alacağın da hesaplamaya dahil edilmesi durumunda sektörün takibe dönüşüm oranı
%4,4‟e yükselmektedir.
44
MAKALE
KARġILAġTIRMALI BĠLANÇO-PASĠF
Pasif kalemler içinde alınan kredilerin ağırlıklı bir yer tuttuğunu görüyoruz. Bir diğer
ana kalem de öz kaynaklarımız. Alınan krediler % 71, öz kaynaklar ise % 17‟sini oluşturuyor. Bu iki kalem bilançonun % 88‟ini oluşturmakta olup, para piyasasına borçlar da
% 9‟luk bir tutarı temsil etmektedir.
Bankamıza son 10 yılda yalnızca 2005 yılında 10 Milyon TL sermaye girişi olmuş, başkaca bir sermaye girişi olmamıştır. Son 10 yıldaki öz kaynak artışı tamamen dağıtılmayan karlar ve yedek akçelerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca enflasyon muhasebesi döneminde değerlemelerden kaynaklanan enflasyon farkının da öz kaynak içinde yer aldığını söylemekte fayda görülmektedir..
Bankamıza son on yılda ciddi bir öz kaynak giriĢi olmamasına karĢın, Bankamızca 2000 yılından bu yana değiĢik yollarla toplam 331 milyon TL kamuya kaynak
aktarılmıĢtır. Bunun 183 milyon TL’si kar payları olarak hazineye, 13 milyon
TL’si aidatlar olarak KOSGEB, TSE, MPM gibi kuruluĢlara ve 135 milyon TL’si
de kurumlar vergisi olarak maliyeye ödenmiĢtir. Sorumlu sıfatıyla ödediğimiz vergiler bunların dışındadır.
Bankamız öz kaynakları ve sermaye yeterlilik oranlarının (SYR) yıllık gelişimi aşağıdaki grafikte yer almaktadır.
45
MAKALE
SYR‟nin BASEL II ye göre hesaplamanın başladığı 2012 yılının ikinci yarısından itibaren, hesaplama kriterlerindeki değişikliğin etkisiyle SYR‟de önemli ölçüde düşüş oluşmuştur. Bankamız SYR‟si halen yasal sınırların (% 8) ve bankacılık ortalamasının (%
16) üzerinde olmakla birlikte, azalma trendinde olduğu da gözükmektedir.
Faiz gelir/giderleri
Bankamız faiz gelirlerinin son 5 yıllık periyotta (içinde bulunduğumuz yıl hariç) artış
trendinde olduğunu görüyoruz. Özellikle kredi portföyündeki istikrarlı artışın bunda etkili olduğunu söyleyebiliriz. Faiz giderleri de pasifteki borçlanma kalemlerine paralel
olarak benzer seyir halindedir.
2013 yılında ise son verilere baktığımızda (mevcut trendin yılın son çeyreğinde de devam etmesi durumunda) hem gelir hem de gider kalemlerinin bir önceki yıl rakamlarının altında kalacağı gözükmektedir. Bu azalışta özellikle repo-ters repo işlemlerinin yılın ilk yarısında son derece kısıtlı tutarlarda yapılmasının etkili olduğunu düşünülmektedir.
Kredi faiz gelirlerinde muhtemelen bir önceki yılın altında kalacağı öngörülmektedir
Kredi faiz giderlerinin de geçen yılın altında kalması beklenmektedir. Bankamızın kredi
portföyü % 15, alınan kredilerimiz de yaklaşık aynı oranda artış gösterirken faiz gelirlerimizin ve giderlerimizin aynı oranda artmaması faiz oranlarındaki gelişmelere bağlı bir
durum olarak değerlendirilmektedir.
46
MAKALE
Son beş yıllık dönemde faiz gelirlerimizin aktife oranı aşağıdaki tabloda görülmektedir.
47
MAKALE
Faiz gelirlerimizin aktife oranının, faiz oranlarındaki düşüş trendine paralel olarak azalış
gösterdiği görülmektedir. Bankacılık sektöründe de benzer bir gelişimin olduğu görülmekte olup, Bankamız verileri sektör ile çok fazla bir farklılık göstermemektedir.
Faiz dıĢı gelir giderler
Bankamız faiz dışı gelirlerin faiz dışı giderleri karşılama oranı aşağıdaki grafikte yer almaktadır.
Bankamız faiz dışı gelirlerinin faiz dışı giderlerini karşılama oranı dönemler itibariyle
değişiklik göstermektedir. Özellikle faiz dışı gelirlerin yıllara göre istikrarlı olmaması ve
dönemsel bazı arızi işlemlerin etkisi ile dalgalı bir seyir görülmektedir.
Son dönem itibariyle Bankamızda % 30 olan gelir/gider oranı, Bankacılık sektöründe %
70‟ler civarında gözükmektedir. Bankamız verilerini, büyük çoğunluğunu ticari bankaların oluşturduğu sektör yerine kalkınma yatırım bankaları (KYB) ile karşılaştırmak daha
doğru olacaktır. Bankamız bu alanda, KYB ortalaması olan % 43‟ün de altında gözükmektedir. Kamu sermayeli KYB‟ler içinde ise en yüksek oran Bankamıza aittir.
48
MAKALE
E-imza Düzenlemeleri,
Teknik Özellikler ve Hukuki Etkileri: Türk
Ticaret Kanunu
E-SIGNATURES ARRANGEMENTS,
TECHNICAL SPECIFICATIONS AND THEIR LEGAL EFFECTS: TURKISH COMMERCIAL LAW
Metin Turan
TeftiĢ Kurulu BaĢkanlığı, BaĢmüfettiĢ
[email protected]
Öz
Günümüzde artık belgeler klasik yöntemler yanında elektronik ortamlarda da hukuksal
sonuçlar doğurmaktadır. Bu her iki yöntemin aynı hukuki sonuçları doğurması kurumlar için büyük önem taşımaktadır. Elektronik belgelerin kullanımının büyük avantajları
olduğu kesindir. Çünkü, e-belgeler kurum ve kuruluşlara zaman, koruma, tasarruf arşivleme kolaylığı vs. gibi avantajlar sağlamaktadırlar. Dayanaklarını yasal düzenlemelerden uluslararası standartlardan vs. alan, kamu alanında yapılan ve belirli bir düzen
içerisinde yerine getirilen iş ve faaliyetler dolayısıyla üretilen belgelerin elektronik olarak da üretilmesi ve bu yoğun rekabet içerisinde bilgi yönetimi alanında çeşitli yerlere
iletimi, zaman ve işlerin sürekliliği açısından amaçlara ulaşmada önem arz etmektedir.
Bununla birlikte, yürürlüğe konulan her yasanın bireyler ve devlet üzerinde çeşitli etkilere sahip olduğu açıktır. Bu bağlamda, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu (EİK) da
gerek toplum üzerinde gerekse de diğer yasal düzenlemeler üzerinde çeşitli etkiler yaratmıştır. Bu çalışmada, Elektronik İmza Kanunu’nun teknolojik boyutu ve hukuki yansımaları Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde değerlendirilmekle birlikte EİK’ nun diğer
mevzuat üzerindeki etkilerinin sonuçları da ayrıca kısaca ifade edilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Yasal düzenlemeler, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu, Elektronik ortam, Elektronik belge, Türk Ticaret Kanunu
GiriĢ
1990‟lı yıllarda günlük hayatımıza girmeye başlayan İnternet ve bunun sonucunda yaygınlaşan elektronik ortam 2000‟li yıllardan sonra gelişiminde ve sunduğu hizmet ve imkanlar bakımından büyük bir ivme kazanmıştır. İşlerin çok büyük kısmı zaten klasik
yöntemler ile oluşturulan belgeler ile yapılan kurumsal faaliyetler artık günümüzde
elektronik ortamlarda da yürütülmektedir.
İnternet ve elektronik ortamlarda yürütülen işlemler sadece parasal tasarruflar sağlamayıp, işlerin çok kısa süre içerisinde ve güvenilir bir şekilde yerine getirilmesine sebebiyet verip bu ortamlarda üretilen belge ve dokümanların aynı şekilde korunması gerektiği
ölçüde arşivlenmesi kurumlara ciddi katkılar yaratmaktadır.
49
MAKALE
Günlük hayatımızda yaygın olarak kullanılıp suiistimallerin de yoğun olarak işlendiği sosyal medya araçları ve Web 2.0 teknolojileri de İnternetin yaygınlaşması ve etkileşimli olması ile geniş kullanım alanı bulmuştur (O‟Reilly, 2005).
Elektronik ve Internet ortamlarının yaygınlaşması ile günlük hayatımızda ıslak imza1 ile
belge düzenlenmesi ile yaratılan iş ve faaliyetler, güvenli e-imza ile aynı hukuki sonuçları
doğurması için mevzuatta da yer alması gerekmekte olduğu açık olması neticesinde istisnalar dışında ıslak imzanın tüm hukuki sonuçlarının hükümlerini içeren 5070 sayılı Elektronik
İmza Kanunu 2004 yılında yürürlüğe girmiştir (Elektronik İmza Kanunu [EİK], 2004).
Böylece özellikle kamusal alanda yapılan bilgi içeren belgelerin elektronik ortamda oluşturulmasının da benimsenerek hukuksal sonuç doğurmasının yasal zemine kavuşması, EİK‟
nun çıkarılması ile diğer Kanunlar üzerinde önemli değişikliklerin ve uyumlaştırma çabaların yoğunlaşmasını beraberinde getirmiştir (Külcü ve Turan, 2013). Vatandaşların işlemlerini elektronik ortamlarda da en uygun koşullarda yerine getirmesi için yaratılan e-devlet ve
sonrasında ticari faaliyetlerin elektronik ortamda da yapılabilmesini sağlayan e-ticaretin gelişmesi sonucunda bunun yasal koşulları EİK ile yerine getirilip e-imza kullanma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Elektronik Ġmza Kanunu (EĠK)
İnternet ve elektronik ortamda bilgi ve belge uygulamalarının hukuksal zemin kazanabilmesi için düzenlenen ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin yayılıp yaygınlaşması kağıt ya da basılı ortamlarda üretilen belgelerin elektronik ortamlara taşınması sonucunda bu gelişmelerin
hukuksal zemin kazanabilmesi için 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu 23.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir (EİK, 2004). Bu Kanunun amaç başlıklı birinci maddesinden de anlaşılacağı üzere, Kanunun amacının, Elektronik İmzanın:
i. hukuki,
ii. teknik,
iii. kullanımına,
ilişkin koşulların düzenlenmesi olduğu ifade edilmiştir (EİK, 2004). Böylece elektronik imzanın ıslak imza ile aynı geçerliliğe sahip olması için, bu işin hukuksal; boyutu yanında bilgi teknolojik araçların kullanılmasını gerektirdiğinden dolayı teknik koşulların oluşturulması ve bu e-imzanın kullanımlarına dönük şartların hüküm altına alınması, gerekmektedir.
Elektronik imza ve onun hukuki sonuçları neredeyse tüm mevzuatta "güvenli elektronik
imza"ya atıf yapılmakta ve elektronik imzanın beklenen hukuki sonuçları doğurabilmesi
için yani ıslak imza ya da klasik anlamda imza ile bir belgenin aynı hukuki sonuçlara sebebiyet teşkil etmesi ve geçerli kabul edilmesinin koşulları 5070 sayılı EİK‟nun Güvenli
Elektronik İmza başlıklı 4 üncü maddesindeki şartların varlığı vurgulanmaktadır (Külcü ve
Turan, 2013).
Kanunun 4.maddesi " Madde 4- Güvenli elektronik imza;
a. Münhasıran imza sahibine bağlı olan,
b. Sadece imza sahibinin tasarrufunda bulunan güvenli elektronik imza oluşturma aracı ile
oluşturulan,
1
Bu makalede imza, ıslak imza ve geleneksel imza aynı anlamda kullanılmıştır.
50
MAKALE
c. Nitelikli elektronik sertifikaya dayanarak imza sahibinin kimliğinin tespitini sağlayan,
d. İmzalanmış elektronik veride sonradan herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığının
tespitini sağlayan,
Elektronik imzadır." demek suretiyle, güvenli e-imzanın ilgili sahibine mahsus olan, yalnızca onun yetkisine haiz olan, güvenli e-imza aracı ile oluşturulan, nitelikli sertifikaya dayalı imza sahibinin kim olduğunu belirten, e-imzalanmış ve ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğuran imzanın bütünlüğünün korunmasını sağlaması olarak, tanımlamaktadır (EİK,
2004).
Başka bir deyişle e-imzalar, kimlik doğrulama (authentication), gizlilik
(confidentiality), inkar edememezlik (non-repudiation), bütünlük (integrity) özelliklerinin
tümünü içermektedir. Bu özelliklere sahip imza ise açık anahtarlı şifreleme algoritmasını
kullanan dijital imzalardır.
Elektronik Ġmzanın Teknik Yönden Değerlendirilmesi
Yukarıdaki paragraflarda da ifade edildiği gibi e-imza ya da elektronik imza kullanımı klasik anlamda elle atılan ıslak imzadan teknik anlamda çok büyük farklılıklar içermekte ancak, sonuçları açısından Kanun‟un „Güvenli elektronik imzanın hukukî sonucu ve uygulama alanı‟ başlıklı 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında "Kanunların resmî şekle veya özel bir
merasime tabi tuttuğu hukukî işlemler ile teminat sözleşmeleri güvenli elektronik imza ile
gerçekleştirilemez." şeklinde hükmüne binaen oluşturulan tapu, evlenme gibi bazı işlemler
dışında aynı hukuki sonucu doğuracağı yasa hükmü altına alınmıştır (EİK, 2004).
Burada elektronik imza ile ilgili bazı teknik hususlara geçmeden önce e-imza ve ilgili kavramları açıklamak faydalı olacaktır.
e-imza nedir?
e-imza‟ya geçmeden önce imza, ıslak imza ya da geleneksel imza "Bir kimsenin herhangi
bir belgeyi yazdığını veya onayladığını belirtmek için her zaman aynı biçimde kullandığı
işaret" şeklinde tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu [TDK], 2013). Buna göre, imza, bir
belge içeriğinin imzayı atan tarafından oluşturulduğu ve onaylandığı ya da oluşturulmuş bir
belgeyi onayladığını belirtmek için kullanılan ve her zaman aynı şekilde kullanılan işaret
olarak açıklanabilir.
Elektronik imza ya da kısaca e-imza ise "Sadece imza sahibinin tasarrufunda bulunan, özel
bir araçla oluşturulan, nitelikli elektronik sertifikaya dayanarak imza sahibinin kimliğinin
tespitini ve imzalanmış elektronik veride sonradan herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığının tespitini sağlayan imza" (TDK, 2013) olarak tanımlanmaktadır. Türk Dil Kurumunun yaptığı bu tanım EİK‟ndaki " Başka bir elektronik veriye eklenen veya elektronik veriyle mantıksal bağlantısı bulunan ve kimlik doğrulama amacıyla kullanılan elektronik veriyi, ifade eder”, şeklindeki elektronik imza tanımının içerdiği niteliklerin tümünü kapsamaktadır.
Elektronik imzayı üst bir kavram olarak değerlendirdiğimizde e-imzalar çeşitli türlerde olabilmektedir. Bunları, genel olarak aşağıdaki şekilde sınıflayabiliriz:
51
MAKALE
1) Elektronik ortamda oluşturulan (born dijital) (Library of Congress [LC], 2013) ya da
elektronik ortama aktarılan dijital olmayan formdan sonradan dijitalleştirilen
(digitized) (IGI Global, 2013) bir belgeye eklenen, sayısallaştırılan bir el yazısı,
2) Islak imzanın bir tarayıcı aracılığıyla elektronik ortama geçirilmesi dışında, bilgisayara bağlı olan bir donanım vasıtasıyla elle atılan imzanın bilgisayar ekranına atılması,
3) Kredi Kartı ve ATM‟lerde kullanılan PIN kodları,
4) Kişilerin biyometrik özelliklerine özgü biyometrik imza (ses, göz retinası taraması,
parmak izi taraması, el izi taraması genetik metotlar vs.gibi),
5) Açık anahtarlı şifreleme ile oluşturulan sayısal (dijital) imza.
6) e-imzanın cep telefonu aracılığıyla süratli ve güvenilir olarak gönderildiği Mobil
elektronik imza ya da kısaca mobil imza2 (m-imza) (Türkiye Bilişim Derneği [TBD],
2009, s.60).
Yukarıda belirtilen elektronik imza tanımlamaları kapsamında günlük iş ve işlemlerde
elektronik imza kullanımı çok yaygındır. Elektronik posta (e-mail) hesabımızı açarken,
şifre ve parola kullanarak; Bankacılık işlemlerimizi yaptığımızda, müşteri numarası, parola, şifre ve ondan sonra cep telefonumuza gelen mobil onay kodları ile İnternet Bankacılığında hesaplarımıza erişip çeşitli işlemler yaptığımızda vs., üye olduğumuz yerlere
fiziki olarak giriş yaparken önceden tanımlanan el izi taraması ve şifre ile biyometrik imza ile ve yine asimetrik şifrelemeye dayalı olan Açık Anahtar Altyapısı (AAA) Public
Key Infrastructure (PKI) ile güvenli elektronik imza ile oluşturduğumuz belgelerin şifrelenip gönderilmesi hep elektronik imza türlerine dayanmaktadır.
Açık Anahtar ġifreleme Sistemi (Public Key Encryption System)
Yasa‟da e-imza ile imzalanan belge ya da haberleşmelerin, ıslak imza ile yapılan diğer
hukuki işlemler gibi aynı hukuki sonucu doğurabilmesi için bu imza ile aynı niteliğe sahip işlemlerde, elektronik belgelerin sahip olması gereken güvenli e-imza için vurgulanan
özelliklerde elektronik imzaların Açık Anahtar Şifreleme mantığını kullanmaktadırlar.
Bununla birlikte, en çok bilineni DES (Data Encryption Standard) olan ve sonrasında
AES (Advanced Encryption Standard) şeklinde geliştirilen Gizli Anahtar Şifreleme Sistemi (Private Key Encryption System) şifresiz belgeyi şifreli belgeye dönüştüren gizli
(private) anahtar ile şifrelenmesini ve aynı anahtar ile şifreli belgenin şifresiz belgeye dönüştüren simetrik şifreleme algoritması kullanır. Böylece, belgeyi şifreleyen anahtar ile
şifreyi çözen anahtar aynı anahtardır. Bilinen ve güvenilir kişiler arasında yapılan haberleşmede bu algoritmanın kullanılmasının bir sakıncası bulunmamaktadır. Ancak, iletişimin çok farklı kişiler arasında olması ve geniş alana yayılması durumunda bu şifreleme
mantığının kullanılması güvenlik sakıncaları ya da çeşitli kısıtlılıklar yaratabilecektir.
Özellikle e-ticaret ve bankacılık ya da finans alanlarında gizli anahtarınızla şifrelediğiniz
metinin ya da belgenin şifresinin açılması için bu anahtarınızın başkalarının elinde olmasının büyük riskleri bulunmaktadır (Isaca, 2009, s.421).
2
Mobil imza, öngörülen şartların sağlanması koşuluyla ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur ve EİK‟na uygun olarak üretilmiştir
(TBD 2009 s.60).
52
MAKALE
İşte bu ve buna benzer riskler dolayısıyla Açık Anahtar Şifreleme Sistemi gelişmiştir. Bu
sistem, birbirini tanımayan fakat güvenli ortamlarda iletişim bulunmak isteyen tarafların
birbirlerinin gizli anahtarlarını ellerinde bulundurmaları ile ilgili yukarıda bahsedilen sorunun sakıncalarının çözümü için geliştirilmiş bir şifreleme algoritmasına dayanır. Asimetrik şifrelemeye dayanan açık anahtarlı şifreleme algoritması iletişim kuran tarafların
her birinde biri gizli (private) diğeri ise açık (public) olan bir çift anahtar vardır. Anahtarlardan birinin şifreleme yaparken diğerinin şifreyi çözmesi mantığı ile her iki anahtarda
şifreleme ve şifreyi çözme işlemini yapar. Böylece anahtarlardan biri ile göndereceğiniz
belgeyi gizli anahtar ile şifrelerseniz, bu anahtar çifti olan diğer açık anahtar ile sadece
şifreyi çözebilirsiniz. Asimetrik şifrelemesi RSA3 algoritmasına dayanır (Isaca, 2009,
ss.421-422).
Tüm bunlardan dolayıdır ki, dijital imzalar açık anahtarlı sistemi ve şifreleme algoritmasını kullanmaktadır.
Dijital Ġmza Yaratımı ve Onay Süreci 4
Bir dijital (sayısal) imza oluştururken, imzalayan taraf, mesajın kısaltılmış bir sürümü
olan ve şifrelenmesi daha az zaman aldığından mesajın ya da belgenin özetini (hash) teşkil ettirir ve özü şifrelemek için kendi özel anahtarını kullanır. İşte şifrelenmiş bu özet
değer (hash value) dijital imzadır. Bu özet değer, yani dijital imza, belgeye eklenir ve
belge ile ya da mesaj ile birlikte alıcı tarafa gönderilir. Daha sonra alıcı, gelen belge ya da
mesajdan özetini yeniden yaratır ve gönderen tarafın açık anahtarını gelen belge ya da
mesajdaki özetin şifresini çözmede kullanılır. Her iki özetin de aynı sonucu vermesi durumunda, aşağıdaki hususlar doğrulanmış olur:

Elektronik imza, sayısal imza gönderen tarafın özel anahtarı kullanılarak yaratılmıştır.
Gönderenin kimliğini tanımlar (kimlik doğrulama, authentication).

Gönderen mesajı imzalamadığını iddia edemez. (inkar edememezlik, non-repudiation

Mesaj değiştirilmemiştir (bütünlük, integrity)

Belgenin başkaları tarafından okunmadığını onaylar (gizlilik, confidentiality)
Ayrıca, burada belirtilmelidir ki, özet (hash) değeri tek taraflı olarak çalıştığından bu değerden belgenin ya da mesajın tümü elde edilememektedir. Bu iletişimde gönderilen mesaj ya da belge herhangi bir sebepten dolayı değişikliğe uğrarsa, değişen gönderinin özü
ya da özeti de değişmiş olacaktır.
3
RSA, onu bulan Ron Rivest, Adi Shamir ve Leonard Adleman adlı kişilerin soyadlarının baş harfine dayanır.
4
Dijital imza bilgilerine http://tr.wikipedia.org/wiki/Dijital_imza adresinden ulaşılabilinir.
53
MAKALE
Elektronik Ġmza Kanununun Diğer Mevzuat Üzerinde Etkileri
Elektronik İmza Kanunu yayımlandıktan sonra neredeyse tüm mevzuatta, bu Kanun‟un
elektronik imza ve onun teknik ve hukuki boyutu ile ilgili hükümleri kapsamında, tadilat
yapılmış ya da yeni hükümler kurulması yoluna gidilmiştir.
Bu çalışmada, EİK‟nun hukuki sonuçları ve etkileri Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde değerlendirilecektir. Böylece genel olarak kamu yaşamını belirleyen, ancak, bankacılık ve finansal düzenlemelerde bilgi ve belge işlemleri ile ilgili koşulların yoğun olduğu Türk Ticaret Kanunu‟nun Elektronik imza ile ilgili hükümleri ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu (TTK)
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 27846 sayılı Resmi Gazete ile 13.01.2011 tarihinde kabul
edilip 14.02.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun ile ticari hayatta önemli değişiklikler hüküm altına alınmıştır. Özellikle elektronik ortam ve internet ortamının tanımlandığı
ve hukuki sonuçların hüküm altına alındığı TTK ve buna etki eden 5070 sayılı Elektronik
İmza Kanunu‟nun yansımaları olan güvenli elektronik imza ile yapılan işlemlerin de çeşitli
durumlarda hukuki sonuç oluşturmasının yasal zemin kazanması suretiyle, bu şekilde yapılan işlemlerin geleneksel yöntemler ile yapılan işlemler ile aynı sonuçları doğurması hüküm
altına alınmıştır (Külcü ve Turan, 2013, ss.291-295).
Birinci maddesi ile Ticari hükümler açısından bu Kanunun uygulama alanının, Türk Medeni
Kanunu‟nun ayrılmaz bir parçası olan Türk Ticaret Kanundaki hükümler ile birlikte, bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve faaliyetler hakkındaki diğer kanunlarda yer alan özel hükümler, olduğu belirtilmektedir (Türk Ticaret Kanunu [TTK], 2011).
Bu Kanunun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında (TTK, 2011), "Tacirler arasında, diğer
tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya
ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır." Bu hükümle önceleri noter, taahhütlü
mektup ve telgraf ile yapılan tacirler arasındaki karşı tarafı temerrüde düşürme, sözleşmeyi
feshetme ve sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbar ve ihtarların, bu yöntemler yanında güvenli
e-imza kullanılarak e-posta ile yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, fıkrada adı
geçen kayıtlı elektronik posta sistemi (KEP), yasal olarak geçerli olan güvenli e-posta olarak
kabul edilmekte ve yasal ve teknolojik koşulları TTK‟ nun 1525 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından belirlenmektedir.
(Samart,2011)
TTK‟nun Altıncı Kısım‟da yer alan Cari Hesap ile ilgili Bakiyenin belirlenmesi başlıklı 94
üncü maddesinin ikinci fıkrası,"… Saptanan artan tutarı gösteren cetveli alan taraf, aldığı
tarihten itibaren bir ay içinde, noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli
elektronik imza içeren bir yazıyla itirazda bulunmamışsa, bakiyeyi kabul etmiş sayılır." (TTK, 2011) şeklinde hükmetmek suretiyle bakiyenin itirazının yukarıdaki hükümde
belirttiğimiz gibi klasik yöntemler ile birlikte güvenli e-imza ile hüküm doğuracağı belirtilmektedir. Böylece ticari hayatta önem arz eden cari hesap sözleşmeleri ile ilgili bakiye itirazının klasik yöntemdeki gibi hukuki sonuç oluşturabilmesi için EİK‟nun öngördüğü şekilde
bir belgenin e-imza ile imzalanıp gönderilmesi gerekmektedir.
54
MAKALE
Aynı Kanunun Son Hükümler kısmında yer alan „Güvenli elektronik imza‟ başlıklı 1526
ncı maddesinin (TTK, 2011) kıymetli evraklar ile ilgili birinci fıkrası ile, " Poliçe, bono,
çek, makbuz senedi, varant ve kambiyo senetlerine benzeyen senetler güvenli elektronik
imza ile düzenlenemez. Bu senetlere ilişkin kabul, aval ve ciro gibi senet üzerinde gerçekleştirilen işlemler güvenli elektronik imza ile yapılamaz." şeklinde hükmederek kıymetli evrakların güvenli e-imza ile düzenlenemeyeceği yanında yine bunların üzerinde
kabul, aval ve ciro gibi işlemlerin de güvenli e-imza ile yapılamayacağı hüküm altına
alınmıştır. Böylece bu Kanun maddesi güvenli e-imza ile yapılamayacak bazı işlemleri
sayarak belirtmiştir.
Yine aynı maddenin üçüncü fıkrasında, "Ticaret şirketleri ile gerçek ve tüzel kişi diğer
tacirlere ilişkin olarak, bu Kanunun zorunlu tuttuğu bütün işlemler elektronik ortamda
güvenli elektronik imza ile de yapılabilir. Bu işlemlerin dayanağı olan belgeler de aynı
usulle elektronik ortamda düzenlenebilir. Zaman unsurunun belirlenmesi gereken ve yönetmelikte düzenlenen hâllerde güvenli elektronik imzaya eklenen zaman damgasının tarihi, diğer hâllerde merkezî veri tabanı sistemindeki tarih esas alınır." belirtmek suretiyle
ticari hayatın neredeyse büyük bölümünün güvenli e-imza ile yerine getirilebileceğini hüküm altına almakta ve zaman damgası ile ilgili hangi tarihin esas alınacağına açıklık getirmektedir.
Dördüncü fıkra ise, " Şirket adına imza yetkisini haiz kişiler şirket namına kendi adlarına
üretilen güvenli elektronik imzayla imza atabilirler. Bu durumda, kullanılacak nitelikli
elektronik sertifikalarda sertifika sahibi alanı içerisine, sertifika sahibinin ismiyle birlikte
temsil ettiği tüzel kişinin de ismi yazılır. Bu husus tescil ve ilan edilir." demekle şirket
ana sözleşmesinde belirtilmek suretiyle şirket adına imza yetkisine haiz kişilerin bu yetkilerini güvenli e-imza ile yerine getirebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Sonuç
Çalışmanın başında da belirttiğimiz üzere bilgi ve bilişim teknolojilerinin gelişmesi ile
içinde bilgi içeren ve ıslak imza ile oluşturulup kanıt niteliği taşıyan özgün belgelerin ya
da herhangi bir mesajın klasik yöntemler ile gönderilmesi artık zaman maliyet işgücü
kaybı yaratması dolayısıyla tüm bu işlemlerin aynı hukuki sonucu sağlayan güvenli eimza ile yapılması tüm hukuk sistemimizde yerini almış ve bu yönde de çalışmaların devam ettiği bilinmektedir. Böylece, Elektronik imza ile birlikte e-belge ve Elektronik Belge Yönetim Sistemleri de önem kazanmıştır.
Yukarıda Türk Ticaret Kanunu başlığı ile verdiğimiz Elektronik İmza Kanunu çerçevesinde oluşan hukuki etkilerin aslında ticari hayatta önemli sonuçlar doğurduğu görülmektedir. Her şeyden önemlisi mevcut durumda güvenli e-imza ile yapılamayan ve 1526 ncı
maddede geçen kıymetli evraklar ile ilgili hükümler dışında neredeyse tüm işlemlerin
elektronik ortamda güvenli e-imza ile yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır. Bu, ticari hayatta zaten yoğun bir rekabet içerisinde olan işletmeler için hem kurum içi hem de
kurum ve kuruluşlar arasındaki iş ve faaliyetlerin yerine getirilmesindeki iletişim için büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Elektronik imza yanında, işlemlerin basılı ortamlar dışında
elektronik ortamlarda da yerine getirilmesi konusunda da TTK‟na çok sayıda hüküm koyulmuştur. Bununla birlikte Tebligat Kanunu (md.7/a) ile sermaye şirketlerine eortamlarda tebligat yapılması zorunlu tutulmuş (Tebligat Kanunu [TK], 1959), ihbar ve
ihtarların elektronik imza ile elektronik ortamda gönderilmesi, ticari sicillerin, defterlerin
ve diğer kayıtların elektronik ortamlarda tutulabilmesi yönünde hüküm verilmiştir. Ayrıca
yine, TTK‟nda kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretlerin
55
MAKALE
bir kurumsal değer olarak görülebilmesine ilişkin kanun maddeleri düzenlenmiştir. Yine,
Kurumlar artık yönetim kurulu toplantılarını ve bu toplantılara ilişkin tutanaklarını elektronik ortamda gerçekleştirebilecekleri hususu hukuki zemin kazanmıştır (Külcü ve Turan,
2013, s.297).
Tüm bu elektronik ortam, basılı ortam ve güvenli elektronik imza ile ilgili konularda mevzuatımız büyük oranda Elektronik İmza Kanunu düzenlemelerine uyumlu hale getirilmiştir. Bu uyumlaştırma çalışmalarının günün koşularına göre değişebileceği açık olup, bu
hususlarda kamuoyunun da çeşitli şekillerde bilgilendirilmesine devam edilmelidir.
Kaynakça
Elektronik İmza Kanunu.(2004). T.C.Resmi Gazete, Sayı: 25355 (23 Ocak 2004).
IGI Global.(2013). What is born digital vs. digitized objects. 31 Ağustos 2013 tarihinde
http://www.igi-global.com/dictionary/born-digital-vs-digitized-objects/2749 adresinden erişildi.
ISACA.(2009). Protection of information assets. CISA Review Manual içinde (ss.367-473).
Illinois: Isaca.
Külcü, Ö. ve Turan, M. (2013). Kamu hukukunda geleneksel ve elektronik iletişim, bilgi ve
belge yönetimi uygulamaları. Türk Kütüphaneciliği, 27(2), 266-300.
Library of Congress.(2013). Preserving digital culture. 31 Ağustos 2013 tarihinde
http://www.digitalpreservation.gov/swf/activity.swf adresinden erişildi.
O’Reilly, T.(2005). What is Web 2.0: Design patterns and business models for the next
generation of software. 02 Ağustos 2013 tarihinde http://oreilly.com/web2/archive/what-is-web20.html adresinden erişildi.
Samast, Y.(2011, 30 Kasım-2 Aralık). Kayıtlı elektronik posta.
XVI. Türkiye’de internet Konferansı’nda sunulan bildiri. 21 Ekim 2013 tarihinde
http://inet-tr.org.tr//inetconf16/bildiri16.pdf adresinden erişildi.
Tebligat Kanunu. (1959). T.C. Resmi Gazete, Sayı: 10139 (19 Şubat 1959).
Türk Dil Kurumu.(2013). Güncel Türkçe sözlük. 11 Ağustos 2013 tarihinde
http://tdk.org.tr/index.php?
option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5207374ce25f06.56593772 adresinden erişildi.
Türk Dil Kurumu.(2013). Güncel Türkçe sözlük. 11 Ağustos 2013 tarihinde
http://tdk.org.tr/index.php?
option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5207375525a417.27960293 adresinden erişildi.
Türkiye Bilişim Derneği.(2009). Mobil uygulamalarda güvenlik (Belge
No:TBD/Kamu-BIB/2009-BG2). Ankara: Türkiye Bilişim Derneği.
Türk Ticaret Kanunu. (2011). T.C. Resmi Gazete, Sayı: 27846 (14 Şubat 2011).
56
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
sektörler
Türkiye'nin gücü 60 bin megavatı aĢtı
Türkiye Elektrik İletim A.Ş. verilerine
göre, artan enerji ihtiyacını karşılamak
ve arz güvenliğini sağlamak amacıyla
enerji yatırımlarına hız veren Türkiye,
bu çalışmaların sonuçlarını almaya
devam ediyor. Geçen yıl 57.059,4 megavatlık kurulu güçle kapanırken, yılın ilk yarısında devreye giren 60 yeni
elektrik üretim santrali ile birlikte kurulu güç %5,3 artmış, geçen yılın sonunda 772 olan santral sayısı 832'ye ulaşmıştır.
Toplam kurulu güçteki payını %38,6'ya yükselten serbest üretim şirketleri, bu alanda ilk
sıraya yerleşmiş olup geçen yıl kurulu güçte en yüksek paya sahip olan kamuya ait Elektrik
Üretim A.Ş.'nin sahip olduğu kapasite yaklaşık %3 azalmıştır.
Kaynak: Dünya Gazetesi, 05 Temmuz 2013
Çelik Boru Ġhracatı Arttı
Çelik İhracatçıları Birliği verilerine
göre 2013 yılı Ocak – Ağustos döneminde Türkiye çelik boru ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre miktar
olarak %4,16 artarak 1,23 milyon ton,
değer olarak ise %0,2 azalarak 1,1 milyar ABD Doları olarak gerçekleşti.
Ocak-Ağustos döneminde en fazla ihracat yapılan ilk üç ülke sırasıyla; Irak,
Cezayir ve ABD oldu.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika‟da altyapı yatırımlarına bağlı olarak artmakta olan çelik boru
talebi söz konusu dönemde Türkiye‟nin ihracatına ivme kazandıran etkenlerden oldu.
Ağustos ayında Türkiye‟den ithal edilen petrol ve sondaj borularına yönelik olarak anti
damping ve telafi edici vergi soruşturması başlatan Amerika Birleşik Devletleri‟ne yapılan
ihracat, yılın ilk sekiz ayında %28,8 azalarak 162 bin tona geriledi. Avrupa Birliği ülkelerine yapılan çelik boru ihracatı ise söz konusu dönemde azalmaya devam etti.
Kaynak: http://www.cebid.org.tr – Çelik Boru İmalatçıları Derneği
57
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
ĠnĢaat malzemesi ihracatında
beĢinci büyük ülke
Türkiye
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri
Derneği (İMSAD) verilerine göre Türkiye; inşaat malzemesi ihracatında dünyada
en büyük beşinci ülke konumunda.
2015'te 40 milyar dolar ihracatın hedeflendiği sektörün 2012'deki pazar büyüklüğü yaklaşık 100 milyar lira. 2012'nin
ihracat şampiyonu olan sektörde 2013
yılının ikinci yarısında ilk çeyrekteki büyümenin devam etmeyeceği, ancak sektörün küçülmese bile mevcut durumunu korumaya devam edeceği tahmin ediliyor. Türkiye'nin 500 milyar dolarlık 2023 vizyonuna sektör olarak 100 milyar dolarla katkı sunulması planlanıyor.
Kaynaklar :
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2013/08/31/insaat-malzemesinde-40-milyar-lik-hedef ,
Dünya Gazetesi, 30 Ağustos 2013
Otomotiv ihracatına "yan sanayi dopingi"
Otomotiv yan sanayi sektörü, ilk 6
ayda sergilediği performansla otomotiv sektörü ihracatının %43'ünü karşıladı. Otomotiv Sanayi Derneğinin
(OSD) verilerine göre, yılın ilk 6 ayında otomotiv sektöründeki ihracatçı
firmaların performansı, geçen yılın aynı dönemine göre %5 yükselerek, 10,5 milyar dolara ulaştı. Otomotiv sektörü ihracatında önemli pay
alan "otomotiv yan sanayi" ise ihracatını geçen yılın aynı dönemine göre %
6 artırarak, 4 milyar 483 milyon 368 bin dolara yükseltti. Ocak-Haziran döneminde iç ve
dış lastikte 570 milyon 492 bin dolar, motorda 168 milyon 399 bin dolar, akümülatörde
119 milyon 455 bin dolar, emniyet camında 69 milyon 204 bin dolar, diğer aksam ve parçalarda ise 3 milyar 555 milyon 817 bin dolar ihracat yapıldı.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/23746974.asp
58
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
Kimya sektörü ilk yarıyı ikincilikle kapattı
Türkiye ihracatının itici gücü
kimya sektörü, 2013 yılının ilk
yarısında 8 milyar 575 milyon
dolarlık ihracata ulaştı. Ocak Haziran döneminde otomotivin ardından Türkiye‟nin en
çok ihracat yapan ikinci sektörü kimya oldu. Bu dönemde
kimya sektörü en fazla ihracatı
Mısır, Irak ve Almanya‟ya
yaptı. Hollanda, Malta, İran,
Rusya, İspanya, İtalya ve
Azerbaycan-Nahcivan üst sıralarda yer alan diğer ülkeler oldu. Yılın altı aylık döneminde Güney Afrika ülkelerine rekor ihracat artışı yaşanırken; Hollanda, İspanya gibi Avrupa ülkeleri de dikkat çekti.
Kaynak: http://www.kobiden.com/kimya-sektoru-ilk-yariyi-ikincilikle-kapatti-21030h.htm
Ġstanbul turizm kenti yarıĢında birinci
Ünlü küresel seyahat dergisi Travel and Leisure, İstanbul‟u Avrupa‟nın en iyi turizm
kenti ilan etti. Geçen yılın Avrupa birincisi Floransa‟yı tahtından indiren İstanbul
“Dünyanın En İyi 10 Turizm Kenti” sıralamasında ise Bangkok‟tan sonra ikinci oldu.
Floransa ve Cape Town üçüncü ve dördüncü sırada yer alırken Kyoto beşinci sırada yer
aldı. „‟Avrupa‟nın en iyi turizm destinasyonu sıralamasında ise İstanbul birinci, Floransa
ikinci Roma üçüncü, Barselona dördüncü ve Paris beşinci sırada yer aldı.
Kaynak: http://www.haberler.com/travel-and-leisure-istanbul-u-avrupa-nin-1-4953311-haberi/
59
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
Fiyat Endexleri-Ekim 2013
60
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
61
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
Kaynak: www.investing.com
62
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
Teşvik Belgesi İstatistikleri
Ekim 2013
Ocak- Temmuz Dönemi Yatırım Teşvik Belgelerinin Genel Karakteristikleri
2013 yılı Ocak-Temmuz döneminde, öngörülen toplam sabit yatırım tutarı 46.154 milyar
TL olan toplam 3.058 adet Yatırım Teşvik Belgesi düzenlenmiştir. Düzenlenen belgelerde
107.500 kişilik istihdam öngörülmektedir.
Ocak-Temmuz döneminde düzenlenen 3.058 adet Yatırım Teşvik Belgesinin 1.742 adedi
Bölgesel, 10 adedi Büyük Ölçekli, 1.301 adedi Genel ve 5 adedi ise Stratejik mahiyete sahiptir. Yatırım Teşvik Belgelerinde öngörülen toplam 46.154 milyar TL‟lik sabit yatırım
tutarının 21.693 milyar TL‟si Bölgesel, 1.497 milyar TL‟si Büyük Ölçekli, 20.403 milyar
TL‟si Genel ve 2.561 milyar TL.si ise Stratejik yatırımlara aittir.
Ocak-Temmuz döneminde düzenlenen 3.058 adet Yatırım Teşvik Belgesinin 2.909 adedi
yerli firmalar, 149 adedi yabancı sermayeli firmalar tarafından alınmıştır. Yerli firmalar için
düzenlenen belgelerde öngörülen toplam sabit yatırım tutarı 39.747 milyar TL olurken, yabancı sermayeli firmalar için düzenlenen belgelerde öngörülen toplam sabit yatırım tutarı
6.407 milyar TL‟dir.
Ocak-Temmuz Dönemi Yatırım Teşvik Belgelerinin Bölgelere Göre Dağılımı
2013 yılı Ocak-Temmuz döneminde verilen teşvik belgelerinin 1.107 adedi I. Bölgede, 516
adedi II. Bölgede, 421 adedi III. Bölgede, 316 adedi IV. Bölgede, 308 adedi V. Bölgede,
390 adedi ise VI.Bölgededir.
Teşvik belgelerinde öngörülen toplam sabit yatırım tutarının ise 17.502 milyar TL‟si
I.Bölgede, 8.408 milyar TL‟si II. Bölgede, 5.974 milyar TL‟si III. Bölgede, 5.639 milyar
TL‟si IV.Bölgede, 3.097 milyar TL‟si V. Bölgede ve 5.534 milyar TL‟si ise VI. Bölgededir.
TEŞVİK BELGESİNE BAĞLANMIŞ YATIRIMLAR (Milyon TL)
BÖLGESEL (TEMMUZ - 2013)
63
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
64
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
30 Haziran 2012 tarihinden Temmuz 2013 sonuna kadar düzenlenen yatırım teşvik belgelerinde öngörülen 84.136 milyar TL‟lik toplam sabit yatırım tutarının 6.515 milyar
TL‟si Madencilik, 39.766 milyar TL‟si İmalat, 18.676 milyar TL‟si Enerji, 19.179 milyar TL‟si Hizmetler sektörlerindedir. Sektörel yatırım tutarları ile istidamın seyri grafiklerde gösterilmiştir.
65
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
Ocak-Temmuz Dönemi Yatırım Teşvik Belgelerinin Türlerine Göre Dağılımı
2013 yılı Ocak-Temmuz döneminde düzenlenen 3.058 adet belgenin 1.828 adedi komple
yeni yatırım, 928 adedi tevsi, 302 adedi de diğer mahiyetlerdeki yatırımlardan oluşmaktadır. Ocak-Temmuz döneminde yatırım teşvik belgelerinde öngörülen 46.154 milyar TL‟lik
toplam sabit yatırım tutarının 32.073 milyar TL‟si komple yeni yatırım, 9.914 milyar TL‟si
tevsi ve 4.167 milyar TL‟si ise diğer mahiyetlerdeki yatırımlardan oluşmaktadır.
TEŞVİK BELGESİNE BAĞLANMIŞ YATIRIMLAR (Milyon TL)
YATIRIMIN TÜRÜNE GÖRE (TEMMUZ - 2013)
66
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
Ocak-Temmuz Dönemi Yatırım Teşvik Belgelerinin Sektörlere
Göre Dağılımı
Ocak-Temmuz döneminde verilen yatırım teşvik belgelerinde öngörülen 46.154 milyar TL‟lik toplam sabit yatırım tutarının 12.252 milyar TL‟si Enerji sektöründe,
10.223 milyar TL‟si Hizmetler sektöründe, 5.049 milyar TL‟si Madencilik sektöründe,
18.125 milyar TL.sı İmalat sektöründe, 505 Milyon TL.sı Tarım sektöründedir.
TEŞVİK BELGESİNE BAĞLANMIŞ YATIRIMLAR (Milyon TL)
SEKTÖREL (TEMMUZ- 2013)
67
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
68
İŞ ÜRÜN VE PLANLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ
PROJE VE FİNANS DÜNYASI
İŞ,ÜRÜN VE PLANLAMA FAALİYETLERİ

Etiyopya Kalkınma Bankası Teknik İşbirliği Projesi: Proje planlandığı gibi
devam etmekte olup Proje kapsamında 2. Grup Bankamız temsilcileri 1620 Eylül 2013 tarihlerinde Addis Ababa‟ya gitmiştir. Etiyopya Kalkınma
Bankası‟ndan son grubun ise 28 Ekim haftası Bankamızda olması, projenin
2013 yıl sonu itibariyle tamamlanması planlanmaktadır.

Küme üyesi şirketlere finansal destek projesinde raporlamalar tamamlanmış olup raporlar Eylül ayı içinde Ekonomi, Kalkınma ve Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlıklarına gönderilecektir.

Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası‟na 80 milyon EUR tutarındaki apeks
kredisi koşullarının iyileştirilmesi hususundaki görüşlerimiz iletilmiş olup
süreç devam etmektedir.

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Ankara İl Müdürlüğü koordinasyonunda sürdürülen Ankara‟da üniversite sanayi işbirliğinin geliştirilmesi ve
sürdürülebilir bir model arayışları çerçevesinde; üniversite, teknokent,
KOSGEB ve OSB temsilcilerinin olduğu toplantıda moderasyon sağlanarak problem ağacı analizi yapılmış, sonuçlar 2. Bir toplantıda sunulmuştur.

DOKA (Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı) talebi üzerine, Rize‟de kivi
işleme ve soğukhava deposu ve Trabzon‟da balık işleme tesisleri için fizibilite çalışmalarına ESAM (Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Müdürlüğü)
ve TİAR (Teknoloji İzleme ve Araştırma Müdürlüğü) ile birlikte başlanmıştır.
BU KİTABI OKUDUK
MÜHENDİSLİK EKONOMİSİ
Prof. Dr. Osman OKKA, Nobel Yayıncılık, ISBN:978-975-591-123-6
Kitapta Mühendislik açısından temel finasman konuları ele alınmıştır. Özellikle Mühendislikte belki de ön plana çıkması gereken proje değerlendirme
konuları detaylı olarak ortaya konmuştur. Kitapta sadece temel finasal konular ele alınmamış, kamu projelerinin değerlendirilmesi de açıklanmıştır.
Bir projenin hazırlanarak hayata geçirilmesine ilişkin tüm aşamalar kapsamlı biçimde ortaya konmuştur. Özellikle proje hazırlanması ve değerlenmesine ilişkin temel bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Risk, Sermaye Maliyeti gibi konuları da içinde barındıran bu kitap aynı zamanda projelerin doğrusal programlama uygulamalarına da yer vermiştir. Bu konulara
ilişkin kapsamlı bir bilgi birikimi elde etmek isteyen kişilere ve özellikle
mühendislik eğitimi almış olan kişilere finasmanın ve mühendisliğin birleşimini sağlama konusunda oldukça uygun bir kaynak olarak görülmektedir.
69