pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası

Transkript

pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Editörden
TEKSTİL İŞVEREN
370 - Ocak 2011
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası Adına
İmtiyaz Sahibi
HALİT NARİN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
AV. BAŞAR AY
Yayın Danışma Kurulu
SEVİL BURSA
TUĞRUL BORNOVALI
AV. SAMİM ERGENELİ
Basın Müşaviri
MİNE ŞENKUL ERGÜVEN
Yayın Kurulu
LERZAN ÖZTÜRK
AV. ÇİĞDEM SUBAŞI
AV. ÖMER EMRE KAYNAK
BORA KOCAMAN
CEREN ERMİŞ
MERVE ŞENEREN
İdari Merkezi
TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ
İŞVERENLERİ SENDİKASI
Metrocity A Ofis Blok
Büyükdere Cad. No: 171 K.19
34330 1. Levent-İstanbul
Tel: (0212) 344 07 77 (pbx)
Fax: (0212) 344 07 66-67
İnternet Adresi
www.tekstilisveren.org.tr
Ofset Hazırlık
DÜNYA YAYINCILIK A.Ş.
Tel: (0216) 681 18 39
Grafik Tasarım ve Uygulama
ALİ BAYRAM
Basıldığı Yer
DÜNYA YAYINCILIK A.Ş.
“Globus Dünya Basınevi”
100. Yıl Mah. 34440
Bağcılar-İstanbul
Tel: (0212) 629 08 08
Basıldığı Tarih: 11 Ocak 2011
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın
ISSN: 1307-6566
Tekstil İşveren Dergisi,
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası
tarafından aylık olarak
yayınlanır. Kaynak gösterilmek
suretiyle alıntı yapılabilir.
Dergide bulunan imzalı
yazıların sorumluluğu
yazarlara aittir.
RİSKLER FIRSATA DÖNER Mİ?
Her yeni yıla girerken, adettendir giden yılın muhasebesi yapılır. Ardından da yeni yılın 'beklentileri' sıralanır. Biz de öyle yaptık. Bu sayımızda bir yandan geçen yıldan
akılda kalanları verirken diğer yandan
da 2011'in risklerini ve fırsatlarını sıralamaya çalıştık...
Şüphesiz 2010, zor geçen 2009’a göre oldukça iyiydi. Türkiye yüksek büyüme elde
eden nadir ülkelerden biri olurken, bu büyüme, sektör temsilcilerinin kriz anlarında ortaya çıkan refleksi sayesinde tekstil
ve hazır giyime de yansıdı. 2010’da tekstilde yüzde 18'ler, hazır giyimde ise yüzde 10'lar düzeyinde ihracat artışı yaşandı. Bu da üretime ve istihdama yansıdı.
2010’un defterini böyle kapattık. Şimdi
umutlarla dolu koskoca bir yıl daha var
önümüzde. Yeni yıla ilişkin tüm beklentiler havanın ‘güneşli’ olacağı yönünde.
Ancak tekstil ve hazır giyimciler olumlu
beklentiye rağmen devam eden riskler nedeniyle 2011 hedeflerini biraz ‘temkinli’ tuttu. Hedeflenen ihracat artışı 2010’un neredeyse yarısı kadar. ‘İhracat yüzde 6-8 artar’ diyenler ağırlıkta. Tabii ‘Yüzde 16’yı
aşarız’ diyen de var, ‘riskleri fırsata çevirirsek yüzde 20’yi buluruz’ diyen de...
2011’de riskler fırsata döner mi bilinmez
ama ortaya çıkabilecek en büyük risk, Türk
tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin yüzde
60’ından fazlasının gittiği ‘AB Bölgesi’
olarak karşımıza çıkacak. Bu bölge teklediğinde bize de yansıması olacak.
dan bu seviyede tutacağına dönük işaretler var. Ancak bu senaryoyu bozacak
riskler de yok değil. Şayet seçimden önce
not artışı gelirse, ortaya çıkacak sıcak para
ile birlikte kurlar yeniden aşağı gidebilir.
Aynı risk seçim sonrası için de söz konusu... İşte bu noktada Merkez Bankası’na
büyük iş düşüyor: 2010’da bir türlü sağlanamayan rekabetçi kur düzeyini yaratmak, dolarda sert dalgalar yaşanmasına
izin vermemek...
2011’in bu riskleri karşısında fırsatlar da
yok değil. Her ne kadar AB gibi klasik pazarlarda riskler olsa da havanın güneşli
olacağı ülkeler büyük fırsatlar vadediyor.
Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi ülkelerde artan tüketim bu pazarlarda daha
yoğun bir faaliyet gerektiriyor. Ayrıca Irak
ve Suriye pazarı yanı başımızda büyük gelecek vaadediyor. Özellikle Irak, konut
hamlesi nedeniyle ev tekstili için büyük fırsat olacak.
Bu yüzden başta Irak olmak üzere bu pazarlardaki artan tüketimi AVM’lerde ya da
farklı yöntemlerle yerinde satış yaparak fırsata çevirmek, böylece dünyanın bir tarafındaki riski başka bölgelere dağıtmak
2011’de yapılacak en mantıklı iş olsa gerek.
Umuyoruz ki Türk tekstil ve hazır giyim sektörü, mevcut kapasitesi, nitelikli insan
gücü ve hızlı tedarik imkânı ile riskleri fırsata çevirme becerisini bu yıl da gösterecek.
Riski az, bol kazançlı bir yıl dileğiyle...
Bugünlerde Avrupa'nın derdi büyük. 'Kim
batar' sorusu hergün soruluyor. Devletler
borçlu, bankalar borçlu... Sıkılan kemerler
yüzünden halk bunalmış durumda. O yüzden yeni bir finans krizi de dahil en büyük
risk alanı haline gelen Avrupa, tüm dünyanın yakın takibi altında. Yeni yılda Avrupa’yı bekleyen sıkıntılar nedeniyle bu pazara
çalışan tüm tekstil ve hazır giyimcilerin daha
temkinli ve tedbirli olması gerekiyor.
2011’de tekstil ve hazır giyimi bekleyen diğer riskler arasında ise ‘artan pamuk fiyatları’ ve ‘rekabeti engelleyen kur' da var.
Ancak kur konusunda 2010’da çekilen sıkıntıların 2011’de de devam edip etmeyeceği Merkez Bankası’nın sıcak paraya
karşı atacağı adımlara bağlı. Nihayet
2010’un son ayında atılan ilk adımlar
meyvesini verdi. Kur belli bir noktaya
geldi. Bundan sonraki süreçte ise Merkez
Bankası’nın seçime kadar kurları en azın-
Sayı: 370 - Ocak 2011
1
İçindekiler
10
KAPAK
06
Türkiye 2010'da dünyadan
ayrıştı 2011'e tek kötü miras
işsizlik
GÜNCEL
Sektörü bekleyen 5 risk+5 fırsat
16
18
24
2010’da Avrupa sarsıldı piyasalar
‘sıradaki kim’ sorusuna cevap aradı
Tekstil ve hazır giyimde hedef 2010'un
meyvelerini yeni yılda toplamak
Torbadan çıkanlar
KAPAK
KAPAK
VERGİ DÜNYASI
26
AYIN KONUSU
2011 yılında doların
düşmesine de aşırı
değerlenmesine de izin yok
36
30
SÖYLEŞİ
EKONOMİK DİYALOG
Kriz çıkışının bilançosu
Sayı: 370 - Ocak 2011
2
Ev tekstilinde Türkiye
çok güçlü
39
32
TEKSTİLİN KALELERİ
PARANIN MERKEZİNDEN
Osmanbey marka olmayı
hedefliyor
Sıcak paraya bir önlem:
Vadeli (forward) döviz piyasası
34
42
44
İşin sırrı güvende
Jean Monnet Burs Programı
2011-2012 bursiyerlerini bekliyor
Elektrik ihalelerinde son
tango tamamlandı
YORUM
EĞİTİM
ENERJİ
50
TASARIM DÜNYASI
Galatamoda’da tam bir
moda şöleni yaşandı
56
GEZİ
Saklıkent'in gizlisi yok!
52
KÜLTÜR
SANAT
58
MEDYADAN
YANSIMALAR
63
İNGİLİZCE
ÖZET
Sayı: 370 - Ocak 2011
3
Bizden
NARİN'DEN ANLAMLI TEBRİK
İlginize teşekkürler
Acısıyla tatlısıyla bir yıl geride kaldı. Tekstil İşveren Dergisi olarak yeni yıla biz de umutla
başladık. Derginiz 12 sayı boyunca tekstil ve
hazır giyim sektörünün hüznünü, mutluluğunu
ve beklentilerini yansıtmaya çalıştı. Bu durum
dergi kapaklarına da yansıdı. Dergimiz mizampaj ve içeriğiyle 2010'da da büyük ilgi gördü. 2010'da enerji ve tekno-tekstil gibi yeni konuları da dergimizin içeriğine eklerken, yazar
ailesini de genişlettik. 6 bin 700 adet basılan
Tekstil İşveren Dergisi'ne bugüne kadar birçok teşekkür mektubu gelirken en fazla ilgiyi ise her yılbaşında hazırladığımız ajanda ve
takvim görüyor. Bu yıl da merakla beklenen
ajanda ve takvimden 10 bin adet basılarak dağıtıldı. Her yıl özenle seçilen Atatürk resimleriyle hazırlanan ajanda ve masa takvimi başta üyelerimiz olmak üzere pek çok önemli kurum ve kuruluşa yeni yılın girmesiyle birlikte iletildi. Tekstil İşveren Dergisi yeni yılda da
beğeninize layık olmaya çalışacak. İlginize teşekkürler.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri
Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı
Halit Narin, her yılbaşında ilgi uyandıran yeni yıl tebrik kartında mesajını
bu kez Atatürk'ün sözleriyle verdi.
Narin, yılbaşı tebriğinin kapağına Atatürk'ün "Türk milletinin doğuştan gelen kabiliyeti ve kati kararı medeniyet
yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir" sözlerini taşıdı. Narin, tebrik
kartının içinde ise dileklerini şu şekilde iletti: "Birlik ve beraberlik içinde yaşayan, daha üretken bir Türkiye özlemiyle 2011 yılının sağlık, mutluluk ve
huzur getirmesini dilerim."
Sayı: 370 - Ocak 2011
4
2011
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN!
Sayı: 370 - Ocak 2011
5
Güncel
SEKTÖRÜ BEKLEYEN 5 RİSK+5 FIRSAT
2010 yılında Avrupa
pazarında düşük kârla
kalıcı olmaya çalışan
Türk tekstil ve hazır
giyimcileri yeni yılda
hem risk hem de
fırsatlar bekliyor. Yeni
yılda riskler avantaja
döner mi bilinmez ama
'dış kaynaklı' riskler
olmadığı sürece tekstil
ve hazır giyimciler için
fırsat çok.
Tekstil ve hazır giyim sektörünü 2011’de neler bekliyor? Türkiye’nin lokomotif sektörü tekstil
için 2011, şimdiden kendini gösteren riskler nedeniyle kayıp yıl mı olacak? Yoksa riskler avantaja döner mi?
Şüphesiz bu sorulara şimdiden net cevap vermek güç. Ancak bilinen kesin bir şey var ki o da
ortaya çıkabilecek en büyük risk, ‘dış kaynaklı’ olacak. Çünkü küresel kriz 2010’da en fazla Avrupa’yı etkiledi. Dev ekonomiler küçüldü. Yeni yıla girdiğimiz şu günlerde en büyük ihraç pazarımız olan Avrupa için 2011’in de zorlu geçeceği konusunda herkes hem fikir. O yüzden başta tekstil ve hazır giyim olmak üzere bu pazara dönük çalışanlar, yeni yılda Avrupa’yı ‘en büyük
risk alanı’ olarak görüyor. 2011’in riskleri arasında ‘artan pamuk fiyatları’ ve ‘rekabeti engelleyen kur' da sayılırken, tüm
bu risklere rağmen fırsatlar da yok değil. Özellikle daralan Avrupa pazarı nedeniyle 2010 yılında ulaşılan ‘yeni pazarlar’ fırsat olmaya devam edecek. 2011'de fırsat vadeden bir diğer gelişme ise büyüyen iç pazar olacak. İşte yeni yılda tekstil ve hazır giyim sektörünü bekleyen 5 risk+5 fırsat:
Türkiye'yi bekleyen riskler
AB'DEKİ BORÇ KRİZİ: 2011'in en büyük riskleri arasında Avrupa geliyor. Tekstil ve hazır giyim ihracatının yarıdan fazlasının yapıldığı Avrupa ülkeleri, girdiği borç krizi nedeniyle zor
günler geçiriyor. Kamu dengelerindeki bozulmayı giderici uygulamaların hayata geçirilmesi ve alınan önlemlerle 2010'un
son aylarında bu ülkelerde tüketim harcamaları bir miktar canlansa da söz konusu önlemlerin 2011'de muhtemelen etki-
Sayı: 370 - Ocak 2011
6
sini yitirmesi nedeniyle tekrar düşüşler yaşanması bekleniyor. Özellikle işsizlikteki artış ve hane halkı gelirindeki azalış yeni yılda
Avrupa'ya çalışan tekstil ve hazır giyimciler için
büyük risk oluşturacak. Tüketimi artıracak birtakım yeni tedbirler devreye girmediği sürece AB'de şimdilik 2011 için beklenen büyüme
ise yüzde 1.1. Bu oran Euro bölgesi için ise sadece yüzde 1 düzeyinde olacak. Tahminlere
göre AB'de en yüksek büyümeyi ise yüzde 3.1
ile Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri elde edecek.
Oysa 2011'de tüm dünya ülkeleri için beklenen tahmini büyüme oranı ise yüzde 4.2. Dünya ortalamasını aşağı çekecek olan Avrupa ülkelerinde kemer sıkma tedbirlerinin 2011'de
ekonomiye etkisinin büyük olması beklenirken, tekstil ve hazır giyimciler için de 'aman
dikkat' dedirtecek bir süreci beraberinde
getiriyor. Bu pazarı rakiplerine kaptırmamak
için 2010'u kârsız geçiren tekstil ve hazır giyim işletmeleri için 2011 daha da zor olacak.
EURO BÖLGESİ İÇİN 2011 YILI SENARYOLARI
TAHSİLAT: Avrupa'da düşük kârla kalıcı olmaya çalışan tekstil ve hazır giyim firmaları
için bu pazardaki ikinci büyük risk tahsilat...
Avrupa'da yaşanan finansal kriz, hazır giyim
ihracatının yüzde 90'ını bu bölgeye açık hesap
yöntemiyle yapan sektörü hiç beklenmedik bir
anda olumsuz etkileyebilir ve alacakları tehlikeye sokabilir. Bu konuya dikkat çeken İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, "Avrupalı alıcılarla açık hesap yöntemiyle çalışılıyor. Mal mukabili yapılan bu ihracatta
ödeme için herhangi bir garanti söz konusu
olmuyor. Dolayısıyla herhangi bir kriz durumunda Avrupalı firmalar borçlarını ödemede problem çıkarınca, Türkiye'de iflaslar, işten çıkarmalar gibi acı sonuçlar yaşanabiliyor. Avrupa ülkelerine yaptığımız 11.5 milyar
dolarlık hazır giyim ihracatının yüzde 90'ını açık
hesap, kalan yüzde 10'unu ise akreditif kullanarak yapıyoruz. Bir başka ifadeyle 10 milyar doların üzerinde bir ihracatı en küçük bir tahsilat garantisi almadan gerçekleştiriyoruz. Bugün geldiğimiz noktada alım yapan firmalar ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, ülkelerinde yaşanabilecek finansal krizden mutlaka etkileneceklerdir. Bu nedenle sektörümüzün daha dikkatli olması lazım" diyor. Tanrıverdi, firmaları olası riskleri ortadan kaldırmaları ve gerçekleşebilecek
trajik olayları yaşamamaları için yeni alacakları siparişlerde ihracat sigortası yaptırmaları veya
akreditif kullanmaları yolunda uyarıyor. Benzer uyarıyı yapan Uludağ İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve Yeşim Tekstil CEO'su Şenol Şankaya da garanti içeren yani akreditasyonlu
banka kredilerine ağırlık verilmesinin şart olduğuna dikkat çekiyor. Şankaya ayrıca ihracatçıya
hedging ve future işlemleri ile kur dalgalanmalarına karşı kendilerini korumayı öneriyor.
PAMUK: Artan pamuk fiyatları tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Türk tekstil ve hazır giyimcileri endişelendiriyor. ABD'nin pamuk üretiminden çekilmesi, Çin'in oldukça yüksek miktarda pamuk talep etmesi, bir diğer pamuk üreticisi Hindistan'ın pamuk ihracatına yasak getirmesi ardından Pakistan'da pamuk ekili alanların selde büyük zarar görmesi, fiyatların 2010'un
Sayı: 370 - Ocak 2011
7
Güncel
TL'nin değerlenme sürecine gireceği beklentisi tüm ihracatçılar için şimdiden hazırlıklı
olma gerekliliğini ortaya koyuyor.
2011'de Türkiye'yi
bekleyen fırsatlar
son 2 ayında yüzde 110'lar düzeyinde artmasına neden oldu. Fiyat artışının yeni sezonda da devam edip etmeyeceği belirsiz. Uzmanlar, genel olarak tüm emtia fiyatlarında belirsizliğin hakim olduğunu belirtirken, Türkiye'nin pamuğu rakiplerinden ithal eder duruma gelmiş olmasının kabul edilemez olduğuna dikket çekerek önlem alınmasını istiyorlar.
KUR SAVAŞLARI: 2010'da patlak veren kur savaşlarının tüm dünyaya eş zamanlı olarak zarar
verme potansiyeli bulunuyor. 2010'da Çin'e yapılan Yuan baskısı sonuç vermeyince birçok ülke
kurlara tek taraflı müdahaleye girişti. Uluslararası ticarette daha etkin olmak için denenen bu
yol, yeni yılda ticaret savaşı riskini de bareberinde getiriyor. Her ne kadar kasımda yapılan G20 Zirvesi'nde ilk etapta ‘rekabet devalüasyonu’ndan kaçınma konusunda anlaşma sağlansa da
hâlâ eller tetikte. Tartışmalar şimdilik yatıştı ancak
ABD’nin gündeme getirdiği, Almanya ve Çin gibi ülkelerin
ihracat fazlasına üst sınır konulması talebinin zirvede kabul görmemesi, 2011'de kur konusunda yeni taktiklerin denenmesine yol açabilir. Nitekim ABD Hazinesi'nin "Kurlarını
olması gerekenden düşük tutan büyük ekonomiler, paralarının değerlenmesine engel olurlarsa, diğer ülkeleri de
aynı şeyi yapmaya teşvik eder" şeklindeki uyarısı önümüzdeki süreçte hep akıllarda olacak.
AŞIRI DEĞERLİ TL: 2010'da aşırı değerli TL tekstil ve hazır giyim ihracatçısına pek rekabet şansı vermedi. Bu durumun 2011'de sürüp sürmeyeceği ise tamamen sıcak para
girişine bağlı. Merkez Bankası'nın son aldığı tedbirler en
azından seçime kadar doların yatay bir seyir izleyeceğine
dair beklentileri güçlendirirken, asıl korkunun Türkiye'nin kredi notunun 'yatırım yapılabilir' seviyeye yükselmesiyle ortaya çıkacak sıcak para olduğu belirtiliyor.
Muhtemelen seçim sonrası gelecek not artışının ardından
Sayı: 370 - Ocak 2011
8
YÜKSELEN PAZARLAR: Tekstil ve hazır giyimciler için Özellikle Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi ülkelerde 2011 yılında da hava
güzel olacak. 2010’un 11 ayında Çin’e yapılan
ihracat yüzde 53, Hindistan’a yapılan ihracat
yüzde 22, Brezilya’ya yapılan ihracat ise yüzde 60 arttı. Ayrıca Bahreyn’e ihracat yüzde 55
artarken, ihracat artışı sağlanan bir diğer ülke
ise yüzde 97 ile Kuveyt oldu. Aynı şekilde yüzde 46'lık ihracat artışı sağlanan İran, yüzde
25'lik artış kaydedilen Ürdün'ün yanı sıra yüzde 60 ile yüzde 123 arasında ihracat artışının
yaşandığı Romanya, Kazakistan ve Tunus gibi
ülkeler, 2011 yılında hazır giyim ve konfeksiyon ihracatçısına bu ülkelerde yeni fırsatlar
doğuracağını gösteriyor.
IRAK: Özellikle Irak pazarı bu yıl da Türk yatırımcılar için büyük fırsat olmaya devam edecek. Daha birkaç yıl öncesine kadar Irak'taki savaş ve ardından yaşanan güvenlik sıkıntısı nedeniyle sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı girişimcilerin 'yaşam
tehlikesi' dahil büyük riskleri göze alarak bu
ülkeyle küçük çapta yaptığı ticaret, sona
eren savaşın ardından her geçen gün büyüyor. Irak ile 2003 yılında 940 milyon dolar olan
dış ticaret hacmimiz 2009 yılında 6 milyar dolar seviyesini aşarken, bu performans Irak'ın,
Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ülkeler arasında beşinci sıraya yükselmesini sağladı. Bugün 600'ü aşkın Türk firması faaliyet gösterirken, Irak'ın kuzeyine giderek burada iş yeri
açan veya buradaki şirketlerinde çalışan
Türkler’in sayısı 15 bini aştı. Firmaların ürünlerini taşıyan kamyoncuların da eklenmesi ile
bu sayının 20 bine ulaştığı belirtiliyor. Türk hazır giyim firmaları da şimdiden Kuzey Irak pazarında yerini almaya başladı. İpekyol, Sarar,
Collezione ve Vakko'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda hazır giyim firması bölgedeki AVM’lerde şube açtı. Önümüzdeki
süreçte sadece konut ve altyapıya 100 milyar
dolara yakın para harcayacak olan Irak’ta artan tüketime bağlı olarak başta ev tekstili olmak üzere tekstil ve hazır giyim harcamalarının daha da artması bekleniyor.
İÇ PİYASA: Seçim yılı olmasına rağmen Türkiye'nin kendi içinde hem ekonomik hem de
siyasi açıdan büyük bir risk beklenmiyor. Aksine seçim yılının ekonomiyi canlandıracağı,
iç tüketimi artıracağı belirtiliyor. Küresel
krizin etkileri ABD ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede etkisini sürdürürken, 2010'da
Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer alan Türkiye'nin önümüzdeki yıl da
bu performansını devam ettirmesi bekleniyor. 2011'deki kadar olmasa da yüzde 4-5'ler
düzeyinde büyümenin beklendiği Türkiye'de
tekstil ve hazırgiyimdeki büyüme beklentisi ise
yüzde 10 civarında. Türkiye'de kriz yılı olan
2009’da hazır giyim, ayakkabı gibi ürünlere
toplam 37 milyar TL harcanırken bu rakam
2010’un tamamında yüzde 20 artışla 44 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Tekstil ve hazır
giyimde 2011'de ise iç pazarın yüzde 10 büyüyerek 50 milyar dolarlık bir büyüklüğe
ulaşması bekleniyor. Özellikle 2011'de
AVM'lerdeki hazır giyim mağazalarındaki
büyüme beklentisi ise yüzde 30'lar düzeyinde. Bu noktada bir tespitte bulunan İstanbul
Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, "Özellikle sayıla-
rı gün geçtikçe artan AVM'ler iç pazarın büyümesine büyük katkı yaptı. Bunun yanı sıra komşu
ülkelerle sağlanan ikili ilişkiler bu ülkelerden insanların Türkiye'ye gelip alışveriş yapmasını sağladı. Türkiye bu insanların geliş gidişleriyle 150 milyon kişilik bir iç pazar hacmine ulaştı. Dolayısıyla 2011 yılında iç pazardaki artış süratle devam edecek" diyor.
İç piyasada yaşanacak bir başka olumlu gelişmeye dikkat çeken Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Başkanı İbrahim Burkay ise "2010'daki olumlu gelişmelerin ev tekstili sektörü üzerindeki pozitif etkilerini 2011 yılında daha fazla hissedeceğiz. Çünkü inşaat ve turizm gibi sektörlerdeki canlanma bir süre sonra bu süreci dolaylı olarak etkileyecek" diyor. 2010'un ikinci
yarısından itibaren iç pazarda büyük bir hareketlilik başladığını da ifade eden Burkay, "2011 yılında da bu artarak devam edecek. Gelişmekte olan tüm ülkelerin iç pazarlarında benzer artışlar oluyor" derken, iç pazardaki büyüme beklentisini ise yüzde 11 olarak açıklıyor.
TÜRKİYE’NİN KONUMU: Bundan önceki yıllarda olduğu gibi Türkiye 2011’de de bulunduğu coğrafi konumu avantaja çevirebilir. Türkiye bulunduğu üretim havzası itibariyle Avrupa'ya en yakın bölge. Kriz nedeniyle neredeyse 10-15 günde bir vitrin değiştiren Avrupalı alıcılar, alımlarını da aylık baza çekmeye başladılar. Bu noktada Avrupa'ya yakın olan Türkiye mevcut kapasitesi
ve bilgi birikimini de kullanarak yeni yılda da en hızlı teslimatı yapıp bu pazardaki konumunu daha
da güçlendirebilir. Türkiye'nin bu konumuna dikkat çeken Uludağ İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve Yeşim Tekstil CEO'su Şenol Şankaya, "Hazır giyim ve konfeksiyonda entegre
yapımız hep kriz anlarında öne çıkıyor. Yakın tedarikçi olma avantajımız kriz nedeniyle kısa vadeli ve stoksuz çalışan Avrupalı'ya cazip gelmekte. Biz hızlı servis yapabiliriz. İhracatçılar bu faktörlere odaklanmalı" diyor.
MODA-MARKA: Türkiye son dönemlerde moda ve tasarım alanında mesafe katetmeye başlarken,
2011 yılında bu alanda yapılacak yeni atılımlar büyük avantaj getirecek. Türkiye'nin modadan
anlamadığı yönündeki eski anlayış artık tamamen yıkılırken, yapılacak atılımla birlikte Türkiye'nin yeni dönemde moda ve tasarımda başı çeken ülkeler arasında yer alması bekleniyor. Tekstil ve hazır giyim temsilcilerine göre yeni yılda tasarıma ağırlık veren hazır giyimciler Avrupa'dan
gelen müşterilerin yeni gözdesi olacak. Sektör temsilcilerine göre bu noktada markalaşma çalışmalarına da ağırlık verilerek 2023'e kadar 'Strateji Eylem Planı'nın uygulanmasıyla birlikte
Türkiye'nin İtalya'nın yerini alacak bir konuma gelmesi hayal bile değil.
Sayı: 370 - Ocak 2011
9
Kapak
TÜRKİYE 2010'DA DÜNYADAN AYRIŞTI
2011'E TEK KÖTÜ MİRAS İŞSİZLİK
2010 yılında ekonomik krizin izleri silinirken, Türkiye büyüme hızıyla Avrupa’yı geride
bıraktı. İhracatta da 11 ayda 2009’un yıllık rakamı yakalanırken, istihdamdaki artış
beklenen düzeye ulaşamadı.
2009'da başta tekstil ve otomotiv olmak üzere reel sektörde etkisini yoğun bir şekilde hissettiren ekonomik kriz 2010'da yerini toparlanmaya bıraktı. İyileşmeye bağlı olarak Türkiye ekonomisi bir çok ülkeye göre daha yüksek büyüme hızı yakalama şansı elde etti. Türkiye elde ettiği yüksek büyüme ile başta İspanya, Yunanistan ve İrlanda olmak üzere Euro bölgesinde yaşanan borç krizi nedeniyle zor günler geçiren Avrupa'dan tamamen ayrıştı. Yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla yüzde 11.8 ve 10.2 ile yüksek büyüme hızını yakalayan Türkiye ekonomisi, 3. çeyreği de yüzde 5.5 büyüyerek kapattı. Büyümede ivme yakalayan Türkiye, işsizlikte bunu tam
olarak sağlayamasa da işsizlik oranı eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 2.1 puan
düşerek yüzde 11.3'e geriledi. Buna rağmen 2010'da büyümenin istihdama tam olarak yansımadığı yönündeki eleştiriler gündemden düşmedi.
2010'un sevindiren bir diğer gelişmesi ise ihracat cephesinde yaşandı. İhracatta 2009'da dış
pazarlardaki daralmanın olumsuz etkisiyle görülen gerileme, 2010'da yerini artış trendine bıraktı. İhracatçı birliklerinin kayıtlarına göre bu yılın 11 ayında, geçen yılın rakamı yakalarken,
Sayı: 370 - Ocak 2011
10
2011'de değerli TL ve cari açık sorun olmaya devam etti. Yılın 10 ayında 36 milyar dolara
dayanan açıktaki artışın nedenleri, iç talebe
dayalı büyüme, Türk Lirası’nın değerlenmesi ve üretimdeki toparlanmayla birlikte ithal
ara malı ve enerji ihtiyacı olarak sıralanıyor.
ENFLASYON: Enflasyon 2009'da olduğu
gibi 2010'da da tek haneli rakamlarda seyretti. Aralık ayında tüketici fiyatlarıyla
(TÜFE) yüzde 0.30 gerileyen, üretici fiyatlarıyla (ÜFE) ise yüzde 1.31 artan enflasyon,
yıllık bazda TÜFE’de yüzde 6.40, ÜFE’de 8.87
oldu. Yıllık bazda yüzde 6.5 olan hedefin de
BAŞLICA EKONOMİK GÖSTERGELER
Büyüme Hızı (Yüzde)
GSYH (Milyon TL)
Enflasyon (ÜFE)
Enflasyon (TÜFE)
Dolar Kuru
İthalat (Milyon Dolar)
İhracat (Milyon Dolar)
Dış Ticaret Dengesi (Milyon Dolar)
İhracatın İthalatı Karşılama Oranı(Yüzde)
Cari İşlemler Dengesi (Milyon Dolar)
Merkezi Bütçe Gelirleri (Milyon TL)
Merkezi Bütçe Giderleri (Milyon TL)
Merkezi Bütçe Dengesi (Milyon TL)
İç Borç (Milyon TL)
Dış Borç (Milyon Dolar)
Dış Borç Servisi (Milyon Dolar)
Merkez Bankası Topl. Rezerv (Milyon Dolar)
altında kalan 2010 enflasyonu, 41 yılın da en
düşüğü oldu. Enflasyon 2009 yılında TÜFE’de yüzde 6.53, ÜFE’de ise yüzde 5.93 olarak gerçekleşmişti.
BÜYÜME HIZI: Küresel krizin etkisiyle yavaşlayan Türkiye ekonomisi, 2009'daki küçülmenin ardından 2010'da yeniden büyümeye geçti. 2001 yılında özellikle finans
sektörünü etkileyen krizle yüzde 5.7 küçülen
Türkiye ekonomisi, daha sonraki yıllarda
2009
-4.7
952.635
5.93
6.53
1.4867
140.775
102.165
-38.611
72.6
-14.283
215.458
268.219
-52.761
330.005
268,313
11.722
74.810
2010 (Son açıklanan veriler)
8.9 (9 aylık)
808.192 (9 aylık)
8.87
6.40
1.5560
147.821 (10 aylık)
92.709 (10 aylık)
-55.112 (10 aylık)
62.7 (10 aylık)
-35.723 (10 aylık)
232.281 (11 aylık)
255.770 (11 aylık)
-23.489 (11 aylık)
347.822 (10 aylık)
266.339 (6 aylık)
12.645 (11 ay)
84.620
BÜYÜME HIZI
Yıl
2008 1. dönem
2008 2. dönem
2008 3. dönem
2008 4. dönem
2008 Yıllık
2009 1. dönem
2009 2. dönem
2009 3. dönem
2009 4. dönem
2009 Yıllık
2010 1. dönem
2010 2. dönem
2010 3. dönem
GSYH Büyüme
(Milyon TL) hızı (%)
215.846
7.3
239.244
2.8
262.905
1.2
232.149
-6.2
950.144
1.1
208.546 -14.6
229.326
-7.6
262.456
-2.7
252.307
6.0
952.635
-4.7
241.829
11.8
268.274
10.2
298.089
5.5
ise aralıksız büyüme sürecine girmişti. Ancak bu kez küresel krizle sarsılan Türkiye'de büyüme hızı 2008'in üçüncü çeyreğinde önemli ölçüde hız kesti, ardından da uzun yıllar sonra ilk
kez 2008'in dördüncü çeyreğinde yüzde 6.2'yle eksiye geçti. 2010'un ilk 9 ayında ise büyüme
hızı yüzde 8.9 olurken, sektörel bazda bakıldığında söz konusu dönemde inşaat sektörü yüzde 18.4 ile en yüksek büyümeyi gösterdi. Ekonomi en son açıklanan verilere göre yılın 3'üncü
çeyreğinde ise yüzde 5.5 büyüyerek hükümetin yılsonu hedefini riske atmadı. Ekonomi yılın son
üç ayında da aynı hızla büyümeye devam ederse yıllık büyüme yüzde 8'i bulacak. Böylece hükümetin Orta Vadeli Program'da yılsonu için öngördüğü yüzde 6.8'lik hedef 1.2 puan aşılmış
olacak. Ancak ihracat ve sanayi üretimi gibi öncü verilerde ortaya çıkan son rakamlar, büyümenin son çeyrekte yüzde 5.5'ten fazla olacağını, yıllık büyümeyi de yüzde 8'in üzerine taşıyacağını
ortaya koyuyor.
Sayı: 370 - Ocak 2011
11
Kapak
İSTİHDAM: 2010'da gündemden düşmeyen bir diğer veri işsizlik rakamları oldu. En son açıklanan verilere göre işsizlik oranı eylül ayı itibarıyla yüzde 11.3 oldu. İşsizlik oranı ocakta yüzde 14.5 düzeyindeydi. İşsizlik oranı şubatta 14.4, martta 13.7, nisanda yüzde 12.0, mayısta yüzde 11.0, haziranda yüzde 10.5, temmuzda yüzde 10.6, ağustosta ise yüzde 11.4'e geriledi. 2010
Eylül ayında toplam istihdam 22 milyon 973 bin kişi, işsiz sayısı 2 milyon 934 bin kişi olarak açık-
landı. 2009'un aynı ayında ise işsizlik oranı
yüzde 13.4, toplam istihdam 22 milyon 20 bin
kişi, işsiz sayısı 3 milyon 396 bin kişi olarak
belirlenmişti. İşsizlik oranı geçen yıl yüzde 14
olmuştu.
EKONOMİDE 2010 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI
1 Ocak: Yeni Türk Lirası (YTL) cinsinden
banknot ve madeni paralar yürürlükten kaldırıldı ve parada TL'ye dönüldü.
4 Ocak: Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
varlık barışı uygulaması kapsamında 47.3
milyar liralık beyanda bulunulduğunu, bu
beyanlar üzerinden 1 milyar 556 milyon 629
bin lira vergi tahakkuk ettirildiğini açıkladı.
8 Ocak: Uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşu Moody's, Türkiye'nin kredi notunu,
Ba3'ten, Ba2'ye yükseltti.
14 Ocak: Turkcell Süper Lig'in canlı yayın
haklarını içeren A paketi için ihaleyi, 321 milyon dolar ile Digitürk kazandı.
17 Ocak: Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 31
Ocak 2010 itibariyle Tekel işçilerine ortalama 41
bin lira kıdem ve ihbar tazminatı ödeneceğini,
Sayı: 370 - Ocak 2011
12
bu tarihten sonra iş akitlerinin sona ereceğini açıkladı.
2009'da dünyada 27 milyon kişinin daha işsiz
kaldığını bildirdi.
30 Ocak: Toyota, gaz pedallarındaki sorun
nedeniyle 7.5 milyon aracı geri çağırdı.
1 Şubat: Borç kriziyle boğuşan Yunanistan'da, hükümetin bütçeyi düzeltme önlemlerini denetleyen AB Komisyonu, bu ülkeden ek önlemler talep edeceğini duyurdu.
2 Şubat: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
21 Ocak
21 Ocak: TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na Ümit Boyner seçildi.
24 Ocak: İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Şakir Eczacıbaşı
vefat etti.
27 Ocak: Uluslararası Çalışma Örgütü,
2 Şubat
SANAYİ ÜRETİMİ (%)
AYLAR
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Yıllık Ort.
2010
12.8
17.5
21.3
16.9
15.0
10.0
8.8
10.8
10.4
9.8
-
2009
-21.5
-24.0
-21.5
-18.8
-17.1
-9.9
-8.9
-6.5
-9.6
6.2
-3.0
23.9
-9.9
2008
11.2
9.2
3.5
7.5
3.0
2.3
4.4
-3.4
-4.0
-6.3
-12.9
-17.4
-0.6
SANAYİ ÜRETİMİ: 2009'u sert düşüşlerle geçiren sanayi üretiminde 2010'da tam tersi bir
durum yaşandı. En son açıklanan ekim verilerine göre sanayi üretimi yüzde 9.8 artış
kaydetti. 2010 yılı ekim ayında imalat sanayinde yaşanan yüzde 11.3'lük artış ise dikkat
çekti. Geçen yılın tamamında toplam sanayi üretimi yüzde 9.9 oranında düşerken,
imalat sanayindeki düşüş yüzde 11'i geçmişti.
larak 23.49 milyar liraya geriledi. Kasım ayında bütçeden 25 milyar 740 milyon lira harcama
yapıldı, bütçe gelirleri de 25 milyar 375 milyon lira olarak gerçekleşti. Maliye Bakanlığı'ndan
yapılan açıklamaya göre kasım ayında faiz dışı fazla (FDF) ise 4.62 milyar lira oldu. Söz konusu ayda vergi gelirleri iç tüketimdeki artışa bağlı olarak yüzde 46.9 artarak 22.16 milyar lira
düzeyinde gerçekleşti. Kasım ayında dâhilde alınan KDV'de yüzde 2 bin 933, Gelir Vergisi'nde
yüzde 105.5, ithalde alınan KDV'de ise yüzde 52.7'lik artış dikkat çekti. 2009'un 11 ayında, bütçe giderleri 239 milyar 542 milyon lira, bütçe gelirleri 193 milyar 186 milyon lira ve bütçe açığı 46 milyar 356 milyon lira düzeyinde olmuştu. 2009 yılının 11 ayında faiz dışı fazla ise 5 milyar 803 milyon lira düzeyinde idi.
BÜTÇE AÇIĞI: En son açıklanan kasım verilerine göre 11 aylık bütçe açığı yüzde 49.3 aza-
İHRACAT: Küresel krizle beraber dış pazarlardaki daralma sonucu düşüşe geçen ihracat ise
bu yıl toparlanarak 2009'un ekim ayında başlayan artış trendini sürdürdü. Böylece, bu yılın 11
ayındaki ihracat rakamı geçen yılın tamamında kaydedilen rakama ulaştı. TİM verilerine göre
2010 Ocak-Kasım döneminde ihracat 102 milyar 161 milyon dolar oldu. Kasım sonu itibariy-
(TMSF) Başkanlığı'na, bu görevi vekâleten yürüten Şakir Ercan Gül atandı.
9 Şubat: Yunan hükümeti krize karşı önlemler paketini açıkladı. Pakette, yüksek ücret
alan memurların maaşlarının dondurulması, 12
bin Euro'nun üzerindeki kazançlara yüzde 1840 arasında vergi uygulanması gibi unsurlar yer
aldı.
14 Şubat: Küresel krizle ilgili oldukça karamsar bir tablo çizen AB Komisyonu Başkanı Jose
Manuel Barroso '20 yılda biriktirdiğimizi, kriz 2
yılda götürdü' tespitinde bulundu.
19 Şubat: Standard and Poor's Türkiye'nin
uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu
'BB'ye yükseltti. Standard and Poor's'dan yapılan açıklamada, Türkiye'nin uzun vadeli yerel para
birimi cinsinden kredi notunun da 'BB'ye yükseltildiği belirtildi.
24 Şubat: Dünya Ticaret Örgütü Başkanı
Pascal Lamy, geçen yıl küresel ticaretin yüzde 12
ile rekor oranda gerilediğini bildirdi.
26 Şubat: Forbes Türkiye, 'En Zengin 100
Türk' listesini açıkladı. Hüsnü Özyeğin, 3 milyar dolarlık servetiyle 'en zengin Türk' unvanını korurken, listede ikinci sırada Mehmet Emin
Karamehmet 2.9 milyar dolarlık, üçüncü sırada Şarık Tara 2.6 milyar dolarlık servetiyle yer
aldı.
2 Mart: TÜİK verilerine göre, Türkiye'de
2009 yılında işsizlik oranı, 2008'e göre 3 puan
artarak yüzde 14 oldu.
7 Mart: Altın fiyatları uluslararası piyasalarda
yeniden yükselişe geçti. Ons fiyatı iki hafta içinde 1.080 dolardan, 1.145 dolara yükseldi.
9 Mart: Irak Petrol Bakanlığı, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) Irak'ın
Rumaila petrol sahasında 45 yeni petrol kuyusunu açma hakkını kazandığını bildirdi.
10 Mart: Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, IMF ile standby anlaşması yapılmayacağı
kanaatine ortak olarak vardıklarını bildirdi. IMF, Türkiye'nin ekonomik görünümünün iyileştiğini ve Türkiye ile IMF'nin, bu temelde, 4.
Madde istişarelerini mayıs ayında başlatma konusunda mutabakata vardıklarını açıkladı.
26 Mart: AB liderleri, borç krizindeki Yunanistan'ı IMF'nin katkısıyla kurtarma konusunda
uzlaştı. Kurtarma planı 110 milyar Euro'ya maloldu.
3 Nisan: Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
devlet iç borçlanma senetlerinde (DİBS) yerli ve
Sayı: 370 - Ocak 2011
13
Kapak
yon dolara ulaştı. 2009 yılının Ocak-Ekim döneminde 9 milyar 199 milyon dolar açık veren cari işlemler hesabında, bu yılın aynı dönemindeki artış oranı yüzde 288 oldu. Cari
açık, geçen yılın sonunda 14 milyar 283 milyon dolar düzeyinde idi.
le son bir yıllık ihracat ise 112 milyar 216 milyon dolar oldu. Hükümet, Orta Vadeli Program'da
107 milyar, TİM ise 111 milyar dolar ihracat hedeflemişti. Bu arada 2010'da Çin, Hindistan, Brezilya gibi büyüme temposu yüksek ülkelere gerçekleştirilen ihracattaki artış dikkat çekti. Çin'e
ihracat 11 ayda yüzde 53, Hindistan’a yüzde 22, Brezilya’ya ise yüzde 60 arttı. Bu ülkelerin yanı
sıra alternatif pazarlardan Kuveyt’e ihracat yüzde 97, İran’a yüzde 46, Ürdün'e yüzde 25, Bahreyn’e ise yüzde 55 arttı. 2010'un ilk 10 ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 62.7
düzeyinde gerçekleşti. Geçen yılın tamamında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 72.6 olmuştu.
ÖDEMELER DENGESİ: Merkez Bankası’nın açıkladığı ödemeler dengesi bilançosuna göre, bu
yılın 10 ayında cari açık geçen yılın aynı döneminin 4 katına yakın artarak, 35 milyar 723 mil-
DÖVİZ REZERVLERİ: 2009 yılı sonunda 74 milyar 810 milyon dolar olan Merkez Bankası
toplam rezervleri, yüzde 13 oranında artarak,
84 milyar 620 milyon dolara çıktı. 10 Aralık
2010 tarihi itibariyle rezervlerin 4 milyar
886 milyon doları altın, 79 milyar 734 milyon
doları da döviz rezervlerinden oluştu. 2009 yılı
sonunda altın rezervleri 4 milyar 121 milyon
dolar, döviz rezervleri ise 70 milyar 689 milyon dolar idi. Döviz rezervi 2002 yılından bu
yana ise 64.6 milyar dolar artarak, 19.4 milyar dolardan 84 milyar dolara ulaştı. Böylece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Merkez Bankası'nın döviz rezervi 100 milyar
dolar olmalı' hedefine sadece 16 milyar dolar kaldı. Merkez Bankası ayrıca 2002 yılından bu yana net 79.2 milyar dolarlık net döviz alımı gerçekleştirdi. 15 Aralık itibariyle
2010'da Merkez Bankası'nın döviz alım tutarı
ise 14.1 milyar liraya ulaştı.
BORÇLAR: 2009 sonu itibariyle 330 milyar 5
EKONOMİDE 2010 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI
yabancı ayrımını kaldırdıklarını belirterek, bütün fonlara ve sermaye şirketlerine sıfır stopaj uygulayacaklarını bildirdi. Şimşek, gerçek kişiler ve
diğer kurumlar için ise yüzde 10 stopaj uygulamasına devam edileceğini söyledi.
9 Nisan: Euro, yaklaşık 1.5 yıllık aradan sonra ilk kez 2 liranın altına geriledi.
15 Nisan: Çin ekonomisi yılın ilk çeyreğinde
yüzde 11.9 büyüdü.
20 Nisan: IMF, küresel finans krizinin zarar tahminini 2.8 trilyon dolardan 2.3 trilyon dolara düşürdü.
30 Nisan: Bakanlar Kurulu, et fiyatlarındaki artışın önüne geçmek amacıyla Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü’ne damızlık olmayan
canlı sığır ve sığır eti ithalatı için tarife kontenjanı açtı.
3 Mayıs: Et ve Balık Kurumu, ABD, BrezilSayı: 370 - Ocak 2011
14
3 Mayıs
ya, Uruguay, Arjantin ve Şili'den 5 bin ton canlı kasaplık sığır ithali için ihale açtı.
4 Mayıs: Elektrik Üretim A.Ş.'ye (EÜAŞ) ait
19 gruba ayrılan 52 akarsu santralinin özelleştirilmesi, birinci grupta yer alan İznik-Dereköy,
İnegöl-Cerrah ve M. Kemalpaşa-Suuçtu hidroelektrik santralleriyle başladı.
5 Mayıs: AB Komisyonu, Türkiye'nin bu yıl
yüzde 4.7 ve gelecek yıl yüzde 4.5 ile Avrupa'nın
en hızlı büyüyen ülkesi olacağını bildirdi.
6 Mayıs: Yunanistan'daki ekonomik krize
ilişkin uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, krizin, Portekiz, İtalya, İrlanda ve
İngiltere gibi ülkelerdeki bankaları vurabileceği uyarısında bulundu. New York Menkul Kıymetler Borsası yüzde 3'ün üzerinde bir düşüşle
kapandı.
7 Mayıs: Kurumlar Vergisi Türkiye rekortmenleri açıklandı. Buna göre, Ziraat Bankası 1
milyar 182 milyon liralık vergiyle listenin ilk sırasında yer aldı.
12 Mayıs: İspanya'da hükümet, ekonomik
krize karşı sert önlemler açıkladı. Hükümet kamu
çalışanı sayısını 13 bin kişi azaltma kararı aldı.
13 Mayıs: Portekiz hükümeti de harcama ve
gelir azaltıcı önlemler aldığını açıkladı.
Öte yandan, bu yıl aralık ayının ilk yarısına kadar yapılan dış borç ödemeleri ise 12 milyar 645.4
milyon dolar düzeyinde gerçekleşti.
DÖVİZİN SEYRİ: 2009'da 1.4400 TL ile en düşük seviyesini gören ABD Doları 2010'da da ihracatçıyı üzdü. Şubat başından itibaren 1.5000 liranın üzerinde seyreden dolar, haziran ayında
1.6000 liranın üzerini görürken, en düşük düzeyini de kasım ayı başında 1.3900 civarında kaydetti. Yıl boyu düşük düzeyde seyreden dolar, yılsonuna gelindiğinde 21 Aralık 2010 tarihi itibariyle 1.559 lira oldu. Dolarda bu süreçteki artış sadece yüzde 4 olurken, Euro ise 1 yılda düşüş kaydetti. Euro'nun satış fiyatı ise 2009 yılsonunda 2.1560 lira iken, 21 Aralık 2010 tarihinde 2.0519 lira düzeyinde gerçekleşti.
milyon lira olan iç borç stoku, 2010 yılı ekim
sonu itibariyle 347 milyar 822 milyon liraya
çıktı. Böylece 10 ayda stoktaki artış yüzde 5.4
olarak hesaplandı. 2010 yılı ekim sonu itibariyle iç borç stokunun 338 milyar 966 milyon
lirası tahvil, 8 milyar 856 milyon lirası bonolardan oluştu. Türkiye'nin 2009 yılı sonunda
268 milyar 313 milyon dolar olan dış borç stoku ise, bu yılın ikinci çeyreğinde 266 milyar
339 milyon dolara geriledi. Haziran sonu itibariyle dış borç stokunun 61 milyar 964
milyon doları kısa vadeli, 204 milyar 375 milyon doları da uzun vadeli borçlardan oluştu.
14 Mayıs: Altının ons fiyatı, uluslararası piyasalarda 1.249.65 dolara ulaştı.
15 Mayıs: Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet, Avrupa ekonomisinin 1.
Dünya Savaşı'ndan bu yana en derin ekonomik
krizi yaşadığını söyledi.
28 Mayıs: Ali Sami Yen Stadyumu ihalesinin ikinci oturumunda en yüksek teklifi 461 milyon 500 bin lirayla Aşçıoğlu İnşaat verdi.
31 Mayıs: Gelir Vergisi Türkiye rekortmenleri listesinde 2'nci sırada yer alan Salvo Taragano'nun vergi kaçırdığı belirlendi.
4 Haziran: Türkiye İhracatçılar Meclisi
(TİM) başkanlığına Mehmet Büyükekşi yeniden
seçildi.
7 Haziran: Türkiye ve Azerbaycan enerji bakanlıkları arasındaki deklarasyonla, Azerbaycan'dan Türkiye'ye ve Türkiye üzerinden Avru-
FAİZ ORANLARI: Hazine, bu yıl devlet iç borçlanma senetleriyle yapılan borçlanmada en kısa
6 ay, en uzun 10 yıl vadeyle borçlandı. Yılın ilk ayında yüzde 8-9'larda seyreden yıllık bileşik faiz
oranı, en son 7 Aralık'ta yapılan 7 yıl (2513 gün) vadeli tahvil ihalesinde yüzde 7.77 oldu. Bankaların yıllık mevduat faizleri ise yılsonu itibariyle yüzde 4 ile yüzde 9 arasında değişiyor. 2009
yılı sonu itibariyle bankaların yıllık mevduat faiz oranları yüzde 5 ile yüzde 9.5 arasında idi. Merkez Bankası ise gecelik faiz oranlarını 2009 Kasım ayından itibaren borçlanmada yüzde 6.50,
borç vermede ise yüzde 9'da tutarken, eylül ayında borçlanma faizini yüzde 6.25, borç verme
faizini de yüzde 8.75'e çekti. Para Politikası Kurulu’nun bu yılki son toplantısında alınan kararla
da politika faiz oranı yüzde 7.0'dan yüzde 6.50'ye, gecelik borçlanma faizi yüzde 1.75'ten yüzde 1.50'ye indirildi. Yüzde 8.75 olan borç verme faiz oranı ise yüzde 9 oldu.
MEVDUAT-KREDİ: Merkez Bankası'nın en son 3 Aralık tarihli verilerine göre, bir önceki yılsonunda 455 milyar 31,4 milyon lira düzeyinde bulunan bankalardaki toplam mevduat, 11 ayda
yüzde 12 artışla 509 milyar 885,7 milyon liraya yükseldi. Bankacılık sistemi kredi hacminde 11
ayda kaydedilen genişleme ise yüzde 38 oldu. Geçen yıl 31 Aralık'ta 314 milyar 965 milyon lira
olan kredi hacmi, 3 Aralık itibariyle 423.9 milyar liraya ulaştı. Bankaların kullandırdığı tüketici kredileri 10 Aralık itibariyle 121 milyar 366,6 milyon lira olurken, geçen yıl sonuna göre yüzde 34 artış kaydedildi. 2009 yılı sonunda tüketici kredileri 90 milyar 582,9 milyon lira düzeyinde bulunuyordu. Bireysel kredi kartları aynı tarihlerde yüzde 17 artışla 35 milyar 773,8 milyon
liradan, 41 milyar 974,4 milyon liraya çıktı.
7 Haziran
pa'ya doğalgaz satışı ve taşınmasına ilişkin mutabakat zaptı imzalandı.
11 Haziran: Japonya Başbakanı Naota Kan,
ülkenin kamu borçları nedeniyle iflas riskiyle karşı karşıya olduğunu bildirdi.
13 Haziran: Güney Kore, ''sıcak para'' olarak da adlandırılan kısa vadeli sermaye giriş ve
çıkışlarından korunmak için yeni önlemler aldı.
14 Haziran: Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Yunanistan'ın kredi notunu dört basamak düşürdü.
17 Haziran: AB devlet ve hükümet başkanları, Yunanistan'ın ardından Macaristan,
Portekiz ve İspanya'ya yayılan borç krizinin sarstığı ekonomiyi düze çıkaracak önlemler almak
için toplandı. Liderler, ekonomi yönetiminde
AB'nin rolünü artırmak konusunda uzlaştı.
20 Haziran: Altı aya kadar pasaport harcı
126 liradan 65 liraya, 1 yıllık pasaport harcı 180
liradan 95 liraya indirildi.
30 Haziran: TÜİK, yılın ilk çeyreğinde büyüme hızının yüzde 11.7 olduğunu açıkladı. Cari
fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla 243 milyar 258
milyon lira oldu.
Radikal Gazetesi, tüm marka ve isim haklarıyla Hürriyet Gazetecilik'e devredildi.
Sayı: 370 - Ocak 2011
15
Kapak
2010’DA AVRUPA SARSILDI PİYASALAR
‘SIRADAKİ KİM’ SORUSUNA CEVAP ARADI
Dünya, 2010’da
Avrupa’ya
odaklandı.
Euro’nun geleceği
en çok tartışılan
konu olurken,
Yunanistan,
İrlanda, İspanya ve
Portekiz’in yaşadığı
borç krizi AB ve
IMF’nin ana
gündem
maddelerinin
başında yer aldı.
2010’da dünya ekonomisinde en çok konuşulan konu Euro’nun geleceği oldu. Kur savaşlarının da gündemden düşmediği 2010’da en sıkıntılı günleri Avrupa ülkeleri yaşadı. AB liderleri
yıl boyunca ‘sıradaki ülke kim’ sorusuna cevap aradı. Euro bölgesini borç krizine sokarak dağılmanın eşiğine getiren süreç Yunanistan'la başladı. Önce Yunanistan borç krizinden kurtul-
mak için AB ve IMF'den 110 milyar Euro yardım aldı. Ardından İrlanda da kaçınılmaz olarak aynı yola başvurdu. AB ve IMF bu kez İrlanda'ya 85 milyar Euro’luk kredi verdi.
EKONOMİDE 2010 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI
1 Temmuz: ABD Temsilciler Meclisi, ülkedeki finansal düzenlemelerin 1930'lardan bu
yana en geniş kapsamlı revizyonunu içeren yasa
tasarısını onayladı.
7 Temmuz: Japon NKSJ Holdings Inc. iştiraki Sompo Japan Insurance, Fiba Sigorta'nın
tamamını satın alma kararı aldı.
12 Temmuz: Yeşim Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin üst yöneticisi (CEO) Şenol Şankaya,
Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu Yönetim
Kurulu’na seçildi.
16 Temmuz: Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Mali Kural Yasası'nın ertelendiğini açıkladı.
ANKA'nın hangardan çıkarılması nedeniyle TUSAŞ'ın Akıncı'daki tesislerinde tören
düzenlendi. Türk İnsansız Hava Aracı (TİHA)
ANKA'nın, 17 metre kanat açıklığı, 1.600 kilogram kalkış ağırlığıyla, kendi sınıfının en
Sayı: 370 - Ocak 2011
16
üst kapasiteli uçakları arasında yer aldığı belirtildi.
29 Temmuz: Merkez Bankası, yabancı
para yükümlülüklerinde yüzde 9.5 olan zorunlu
karşılık oranını yüzde 10'a çıkardı.
31 Temmuz: ABD'de dört eyalette beş
banka daha kapandı. Böylece ABD'de bu yıl kapanan banka sayısı 108'e çıktı.
2 Ağustos: 1 milyon 309.2 bin kişiye KEY
ödemesi yapılmasına ilişkin liste hazırlandı.
9 Ağustos: Boğaziçi Elektrik’e en yüksek teklifi 2 milyar 990 milyar lira ile İş-Kaya MMEKA
şirketi verdi.
16 Ağustos: Türkiye'de Mayıs ayında işsizlik
oranı, geçen yılın aynı ayına göre 2.6 puan azalarak yüzde 11 olarak gerçekleşti.
1 Eylül: Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi
Eker, kurbanlık hayvan ithal edileceğini bildir-
di. Bakan Mehdi Eker, "Bir miktar kurbanlık hayvan ithalatına imkân tanıyacak bir düzenleme yapılıyor" dedi.
2 Eylül
2 Eylül: Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, vergi ve prim borçlarıyla ilgili yeniden yapılandırma kararı alındığını açıkladı.
İrlanda'nın borç batağına sürüklenmesiyle Avrupa'da domino etkisi 2010’un son aylarında daha yoğun bir şekilde hissedildi. 16
üyeli Euro bölgesinin zayıf halkaları arasında en önde gelenler şimdilik Portekiz ve
İspanya olarak gösteriliyor. Dünya Bankası'nın verilerine göre bu yıl ikinci çeyrek
sonu itibariyle İspanya'nın 2.1 trilyon dolar,
Portekiz'in ise 498 milyar dolar borcu var.
Henüz iki ülke için iflas riski bulunmuyor.
Ancak Avrupalı yetkililer Euro bölgesindeki sorunların İrlanda'yla bitmeyeceğini düşünüyor. Yetkililer, 2011'in ilk aylarında Portekiz için de bir kurtarma planının açıklanabileceğini belirtiyor. Portekiz'in en az 50
milyar Euro'ya ihtiyacı olduğu kaydediliyor.
Gözlerin üzerinde olduğu İspanya ise ısrarla
Yunanistan ve İrlanda gibi kurtarma paketine ihtiyacı olmadığını belirtiyor. İspanya
Maliyesi ülkedeki finansal sistemin sağlıklı
olduğunu savunuyor. İspanya yüzde 19.8'le
Avrupa'nın en yüksek işsizlik oranına sahip
ülkesi konumunda. Tüm bu gelişmeler
Euro'nun geleceğini günden güne daha
ciddi şekilde etkiliyor. Euro'nun dolar karşısında sürekli değer kaybetmesi de belirsizliği artırıyor.
AVRUPA’YI BU 4 ÜLKE SARSIYOR (Milyar $)
Ülkeler
İspanya
Yunanistan
Portekiz
İrlanda
GSYH
2008
1.397.3
336.6
245.0
184.9
GSYH
2010
1.364.4
322.5
245.8
173.6
Borç
(dolar)
2.165.9
532.9
497.7
2.131.2
Bütçe
açığı
-11.1
-15.4
-9.3
-14.4
İşsizlik
(%)
20.8
12.2
10.6
14.1
sarmayı başardı. Hatta Çin ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkeler yüksek büyüme rakamlarıyla dikkat çekti. Tahminlere göre gelişmekte olan ülkeler 2011'de de bu
avantajlarını koruyacak. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) “Dünya Ekonomik Görünüm
Raporu”na göre gelişmekte olan ülkeler 2011'de yüzde 6.4, gelişmiş ülkeler ise yüzde
2.2 büyüyecek. Ancak dünya ekonomisinde canlanma büyük ölçüde beklentilerle uyumlu olarak devam etmekle birlikte, çeşitli riskler de varlığını koruyacak. Bunların başında ise 2010’a göre tüketimin yavaşlaması ve işsizlik gösteriliyor. Gelişmiş ülkelerde 2009'da
yüksek seviyelere ulaşan işsizlik oranının 2010 sonunda yüzde 8.4 olarak gerçekleşmesi,
Euro bölgesi ve ABD ekonomilerinde ise sırasıyla yüzde 9.7 ve yüzde 10.1 ile yüksek seviyelere ulaşması bekleniyor. Ayrıca 2011’de gelişmiş ülkelerin borç stokunun da artması bekleniyor.
Avrupa’da bu gelişmeler yaşanırken, ekonomik krizi daha az hasarla atlatan gelişmekte olan ülkeler, 2010’da yaralarını
Euro bölgesinde borcun GSMH’ye oranının 2010'da 84.1'e, 2011'de yüzde 87'ye ve 2015'te
yüzde 89.3'e ulaşacağı tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerin kamu borç stoklarında önemli miktarda bir bozulma beklenmezken, önümüzdeki dönemde genel hükümet
borç stokundaki artışın sınırlı kalacağı öngörülüyor. Bütün veriler ışığında, dünya ekonomisinin 2010 ve 2011 yıllarında toparlanmayı sürdüreceği tahmin ediliyor. 2011 yılında küresel büyümenin 2010 yılına göre bir miktar yavaşlayarak yüzde 4.2 oranında gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
3 Eylül: İngiliz petrol şirketi BP, ABD'nin
Meksika Körfezi kıyılarındaki petrol sızıntısının
şirkete maliyetinin 8 milyar doları (6.2 milyar
Euro) geçtiğini bildirdi.
8 Eylül: IMF, 4. Madde görüşmeleri raporunda, mali kural yasa tasarısının daha fazla gecikmeksizin geçmesi gerektiği bildirildi.
14 Eylül: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),
yılın ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre GSYH'nin sabit fiyatlarla yüzde 10.3
arttığını açıkladı.
15 Eylül: Uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşu Moody's, Türkiye ekonomisinin dinamizminin inkâr edilemez ve olumlu olduğunu belirtirken, halen yetersiz olan vergi toplama
kapasitesi nedeniyle mali gücünün zayıf olduğunu bildirdi.
20 Eylül: Doğan TV Holding'e tebliğ edilen
1 milyar 47 milyon liralık vergi/ceza kararının yürütmesinin durdurulması talebinin Danıştay
tarafından kabul edildiği bildirildi.
23 Eylül: Merkez Bankası, TL ve yabancı para açısından zorunlu karşılık oranını
TL'de 0.50 puan, yabancı para yükümlülüklerinde ise 1 puan artırdı.
30 Eylül: Uluslararası kredi derecelendirme
kurumu Moody's, İspanya'nın kredi notunu
AAA'dan Aa1'e indirdi.
4 Ekim: Devlet Bakanı Zafer Çağlayan,
İran'a yönelik ambargo kapsamında Türkiye'nin BM'nin aldığı yaptırım kararlarına uyacağını, ancak ABD'nin kararlarının Türkiye'yi bağlamadığını bildirdi.
5 Ekim: Moody's, Türkiye'nin not görünümünü durağandan pozitife çevirdi.
6 Ekim: IMF, Türkiye ekonomisine ilişkin
tahminlerini yükseltti. IMF Türkiye'nin bu yıl yüzde 7.8, gelecek yıl da yüzde 3.6 büyüyeceğini duyurdu.
7 Ekim: Dünyada kur savaşı patlak verdi. Bunun üzerine IMF Başkanı Dominique StraussKahn, ülkelere "bu zor ekonomik zamanlarda
kurlarını bir silah olarak kullanmamaları" uyarısında bulundu.
8 Ekim: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Türkiye ile Çin arasındaki ticaretin Türk Lirası
ve yuan ile yapılacağını açıkladı.
9 Ekim: Vergi borçlularının yurtdışı yasağı
kalktı.
10 Ekim: 2011-2013 dönemine ilişkin
Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Plan,
yayımlandı. Orta Vadeli Programa göre, büyümenin 2010'da yüzde 6.8, 2011'de yüzde 4.5,
2012'de yüzde 5, 2013'de yüzde 5.5 düzeyine
Sayı: 370 - Ocak 2011
17
Kapak
TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE HEDEF 2010'UN
MEYVELERİNİ YENİ YILDA TOPLAMAK
2011 yılı tekstil ve hazır giyim sektörü için güzel umutlarla başlıyor. 2010’u kriz yılının
ardından yaraları sararak geçiren sektör, yeni yılda 2008 ihracat rakamlarını rahatlıkla
aşacağına inanıyor.
EKONOMİDE 2010 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI
olması bekleniyor. Enflasyon hedefleri 2010,
2011, 2012 ve 2013 yılları için sırasıyla yüzde
7.5, yüzde 5.3, yüzde 5.0 ve yüzde 4.9 olarak
belirlendi.
11 Ekim: Nobel Ekonomi Ödülü'nü ABD'li
Peter Diamond, Dale Mortensen ile İngiliz ve Güney Kıbrıs vatandaşı Christopher Pissarides
aldı. İsveç Bilimler Akademisi, Diamond, Mortensen ve Pissarides'i 'piyasa analizleri yönteminden' ötürü ödüle layık gördü.
12 Ekim: Fransa'da emeklilik yaşının uzatılması ve prim yılının artırılması çalışmaları nedeniyle 3 milyon kişi greve çıktı.
13 Ekim: İMKB Bileşik Endeksi günü
70.166.89 puandan, tüm zamanların rekoruyla kapandı. Böylece endeks tarihte ilk kez
70.000 puanın üzerinde bir kapanış yapmış oldu.
14 Ekim: Birleşmiş Milletler Ticaret ve KalSayı: 370 - Ocak 2011
18
kınma Örgütü, artan döviz kuru savaşı tehlikesinin küresel yatırımda toparlanmayı tehdit ettiğini bildirdi.
16 Ekim: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
2012 yılında IMF'ye borcun sıfırlanacağını açıkladı.
18 Ekim: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
ismini markalaştırdı. Erdoğan, avukatı Arzu Akalın aracılığıyla isminin baş harflerini oluşturan
'RTE'yi markalaştırmak için Türk Patent Enstitüsü'ne 2 marka başvurusunda bulundu. Türk
Patent Enstitüsü Kürtçe yapılan bazı marka başvurularını tescilledi.
20 Ekim: Edirne-İstanbul-Ankara, Pozantı-Tarsus-Mersin, Tarsus-Adana-Gaziantep, Toprakkale-İskenderun otoyolları ile Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri özelleştirme programına alındı.
22 Ekim: Avusturyalı OMV, Türkiye'nin en
büyük akaryakıt dağıtım şirketi Petrol Ofisi A.Ş.'de
tek patron oldu. Doğan Holding'in POAŞ'daki
yüzde 54.17'lik hissesini satın alan OMV, POAŞ'taki hisse oranını yüzde 41.58'den yüzde
95.75'e çıkardı.
24 Ekim: IMF'nin 24 sandalyeli İcra Direktörleri Kurulu'nda 9 sandalyeye sahip Avrupa ülkelerinin 2 sandalyeyi gelişmekte olan ülkelere bırakacağı açıklanması üzerine, IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, "Herkesin aklında
icra direktörleri kurulu için iyi adayın Türkiye
olduğu var, ki bence de bu makul" dedi.
26 Ekim: MTA Genel Müdürlüğünce yapılan
sondaj çalışmaları sonucunda, Konya-Ereğli ve
Niğde-Bor havzasında, 8 milyar ton petrollü şeyl
(petrol türetebilen kaya) kaynak rezervi tespit edildi.
Tekstil ve hazır giyim sektörü zor geçen bir
yılın ardından risklerle dolu olan 2011'e
umutlarla giriyor. 2010'da rekabetçi bir
kur yaratılmamasına rağmen özellikle Avrupa pazarını koruduklarını belirten tekstil
ve hazır giyim temsilcileri, gösterdikleri
özverinin meyvelerini yeni yılda toplamayı
hedefliyor. Bundan birkaç ay öncesine kadar, kurdan dolayı fiyat veremeyen ve artan
pamuk fiyatları nedeniyle sıkıntılı günler geçiren tekstil ve hazır giyim sektörü temsilcilerinin morali, kurlarda ibrenin yukarı
dönmesiyle birlikte yeniden düzeldi. Devam
eden risklere karşın yeni yılla birlikte umutlarını tazeleyen sektör temsilcileri, tekstil ve
hazır giyimde kriz öncesi yıl olan 2008'deki
toplam 22.5 milyar dolarlık ihracat rakamının 2011'de rahatlıkla aşılacağına inanıyor. Zor geçen bir yıla rağmen tekstilde ihracat 2010'un ilk 11 ayında yüzde 17.46 artarak 5.9 milyar dolara, hazır giyim ihracatı ise yüzde 10.9 artarak 13.2 milyar dolara
çıkmıştı. Bu rakamlar doğrultusunda sektörün ihracatının 2010 yılını toplam 21 milyar dolar düzeyinde kapatması beklenirken,
yeni yılla birlikte yüzde 6-15 arasında ihracat artışı hedefi de şimdiden konuldu. Hatta tekstil ve konfeksiyon temsilcileri risklerin
avantaja dönmesiyle birlikte ihracat artışının yüzde 20'yi aşmasının bile hayal olmadığı görüşünde.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Cem Negrin
2011'e ilişkin sektör beklentilerini sıralarken, "İhracat artışı yüzde 6-8 arasında kalabilir, ihracatta ihtiyatlı hedef 15.5 milyar dolar, iyimser hedef ise yüzde 10 artış ile 16 milyar dolar olarak tahmin ediyoruz. Baz etkisi ile sanayi üretim artışı yavaşlar, iyimser
tahmin ile yüzde 5 artış olur. SGK'lı istihdamın 380-390 bin kişi
arasında olmasını öngörüyoruz" diyor. Negrin, iç pazarın ise 2011
yılında yüzde 10 büyüyerek 49-50 milyar liraya ulaşacağını, hazır giyim ithalatının ise 3.5-4 milyar dolar civarına çıkmasını beklediğini belirtiyor.
27 Ekim: Bir fuarcılık şirketi ile ilgili rüşvet
iddiaları nedeniyle İTO Başkanı Murat Yalçıntaş
tutuklandı.
28 Ekim: Alkollü içkilerden alınan maktu
özel tüketim vergisi tutarları yüzde 25.1 ile yüzde 30 oranında artırıldı.
6 Kasım: IMF yönetimi idari reform teklifini onayladı. Türkiye'nin 2008 reformundan sonra yüzde 0.6 olan IMF'deki kotası,
yüzde 1'e yaklaşmış oldu. Bu oranla Türkiye, IMF'nin en büyük 20. üyesi konumuna
geldi.
9 Kasım: Uluslararası piyasalarda altının ons
fiyatı, 1.422.55 dolara yükselerek yeni bir rekor
daha kırdı.
12 Kasım: Güney Kore'nin başkenti Seul'de
toplanan G-20 liderler zirvesinin sonuç bildirgesi yayımlandı. Ülke liderleri, para birimlerin-
de 'rekabet devalüasyonu'ndan kaçınma konusunda anlaştı.
15 Kasım: Güney Kore ile Sinop'a nükleer santral yapılmasına ilişkin görüşmelerde anlaşma sağlanamadı.
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Gülle ise 2011'de sektörü zorlayacak en büyük etkenin pamuk fiyatları olduğunu belirterek, "Önümüzdeki yıl ihracatımız yüzde 20 daha artacak, çünkü bu hammadde artışları fiyatlara yansıyacak. Aynı miktardaki malı daha yüksek fiyatlarda yakalama
imkânı sağlayacağız" diyor. Pamuk fiyatlarının şu anki mevcut durumundan biraz daha yukarıya doğru çıkacağını tahmin ettiklerini belirten Gülle, "Şubat ve mart aylarında talebin daha da artması nedeniyle 4 dolara yaklaşacağını tahmin ediyoruz. Pamuk
bize 140 yıllık bir sürpriz yaptı. Bir
sürpriz daha ne yapar onu bilemiyoruz" diyor.
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ise Ocak-Kasım 2010 döneminde hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının önceki yılın aynı dönemine göre
yüzde 9.3 artışla 13.2 milyar dolar olduğunu, yılsonu itibariyle hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının 14.5 milyar dolar civarında gerçekleşmesinin beklendiğini kaydederek, "Bu performansla
2008'de gerçekleşen 15.7 milyar dolara ulaşılamasa da sürecin
olumlu bir şekilde geliştiğini ve 2011 yılına yönelik olumlu bek-
23 Kasım
23 Kasım: Kuzey Kore'nin Güney Kore'ye
ait Yeonpyeong adasına topçu ateşi açması piyasaları sarstı. Borsalar önemli oranda değer kay-
betti. Avrupa otomobil pazarı ekim ayında yüzde 16.1 daraldı, Türkiye otomobil pazarı ise geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 246.1 büyüdü. Buna göre Türkiye, ekimde otomobil satışlarını en fazla artıran Avrupa ülkesi oldu.
Yunanistan ve İrlanda'nın yardım talebinden
sonra Portekiz ve İspanya'nın durumu kaygı vermeye başladı.
25 Kasım: Bakanlar Kurulu tarafından yapılan 'düzeltme' sonrası satın alma gücü paritesine (SGP) göre kişi başına milli gelir, 2 bin 354
dolar artışla 15 bin 392 dolara, toplam milli gelir de 171.1 milyar dolar artışla 1 trilyon 119 milyon dolara çıktı. Türkiye bu düzeltmeyle, bir sıra
yükselerek dünyanın 15. büyük ekonomisi haline geldi.
28 Kasım: AB ekonomi ve maliye bakanları, borç krizindeki İrlanda'yı kurtarmak için haSayı: 370 - Ocak 2011
19
Kapak
lenti yarattığını belirtmek gerekiyor" diyor. Tanrıverdi, halen yabancı alım gruplarının Türkiye'den alım potansiyelini koruduğunu, bu çerçevede mevcut olumlu havanın dünyadaki ve Türkiye'deki temel ekonomik göstergelerin düzelmesi ile birlikte istikrar kazanacağını umduklarını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulunuyor: "En büyük pazarımız olan AB'de birçok
üye ülkenin kamu borçları nedeniyle önemli ekonomik sıkıntıları var. Bunun için birçok ülke
kemer sıkmaya yönelik ekonomik tedbirler alıyor. Bu, bir anlamda iç pazarın da daralmasına
yol açabilecek. 2011 yılı için hazır giyim ve konfeksiyonda yıllık 17 milyar dolara yakın bir ihracat performansı öngörüyoruz. Ancak bu rakama ulaşmak için üretim maliyetlerinin yüksekliğinin ve döviz kuru üzerindeki sıcak para baskısının ihracat kesimi üzerindeki olumsuz
etkilerinin hafiflemesini gerekli görüyoruz."
ABD ve Rusya'nın yanı sıra Romanya, Kazakistan, Tunus ve İran gibi pazarlarda yüzde 60 ile yüzde 123 arasında değişen oranlarda artış sağlanmasının, alternatif pazarlarla birlikte 2011 yılında hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının daha fazla ivme kazanacağını gösterdiğini vurgulayan Hikmet Tanrıverdi, başta Rusya olmak üzere BDT bölgesindeki ülkeler ile yakın komşu
ülkelerin pazarlarına yönelik olarak, firmaların arayışları ve ihracatçı birliklerinin Ortadoğu ve
komşu ülkelerin yanı sıra Asya ve Afrika'da çeşitli pazarlara yönelik yaptığı çalışmaların meyvelerinin 2011'de alınacağını belirtiyor. Tanrıverdi, "2023’e kadar strateji eylem planının uygulanmasıyla birlikte dünyanın en önemli moda üreticilerinden İtalya’nın yerini alacak bir konuma geleceğimize inanıyoruz" diyor.
2011 yılı için umutlu olduğunu belirten TİM Başkan Vekili ve 20102014 Hazır Giyim Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Akbalık da yeni
yılda tekstil ve konfeksiyon sektörünün avantajlı hale geçmesi için
bazı adımlar atılması gerektiğini belirtiyor. Akbalık, "Özellikle Avrupa'daki alıcılar neredeyse 10 günde 15 günde bir vitrin değiştirmeye başladı. Ayda bir yeni ürün koyup yeni ürün satmaya başladılar. Böyle olunca da en yakın coğrafyadaki üretim havzaları
ve üretimi en rahat ulaşım sağlanacağı yerlere yönelmeye baş-
ladılar. Bizim bulunduğumuz lokasyon çok
önemli bir faktör. Eğer biz bunu iyi kullanırsak bundan sonraki süreçte hem modanın
hızlı değişmesi hem de lokasyon olarak Avrupa'ya yakın olmamız, diğer taraftan da mevcut kapasitemiz ve bilgi birikimimiz bir araya gelince bu bizim için ciddi bir sinerji. Bu sinerjiyi kalıcı hale getirebilmemiz için de
bundan sonraki süreçte rekabetçiliği sürdürebileceğimiz ve bunu avantaja çevirebileceğimiz birtakım adımlar atmamız gerekiyor" diyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi
(TİM) Başkanı
Mehmet Büyükekşi ise ihracat
için Orta Vadeli
Program'da konulan 2011 hedefinin 127 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, "Bu hedefe ulaşabilmek için dünya ekonomilerinin 2011 büyüme performansı ve döviz kurlarının gidişatı önemli" dedi. Büyükekşi,
başta tekstil ve hazır giyimciler olmak üzere ihracatçıların gerileyen nominal kurlardan
EKONOMİDE 2010 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI
zırlanan 85 milyar Euro'luk kredi paketini
onayladı.
29 Kasım: Wikileaks belgeleri ekonomi dünyasında da tartışmalara neden oldu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Wikileaks belgelerinde yer
alan yabancı yatırımcılara "Doğan Grubu hisselerini satın" yönünde telkini bulunduğu iddialarının, gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Uzan Grubunun ÇEAŞ ve Kepez'e el konulması nedeniyle, Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) açtığı ve tazminatının 170 milyar doları bulacağı iddia edilen davanın ilk duruşması Fransa'nın Strasbourg kentinde yapıldı.
1 Aralık: Krizdeki İspanya Başbakanı Jose
Luis Zapatero, hükümetin piyangonun bir kısmını satacağını ve havaalanlarını kısmen özelleştireceğini söyledi.
Sayı: 370 - Ocak 2011
20
Koç Grubu enerji şirketi Aygaz, dünyanın
önde gelen enerji şirketlerinden AES Mont
Blanc Holdings (AES) ile elektrik üretiminde işbirliği için ortaklık anlaşması imzaladı.
2 Aralık: Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
emlak vergisine tabi değerlerin, 2011'de artırılmayacağını açıkladı.
3 Aralık: Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün
iş dünyası temsilcileri, Levant İş Forumu'nu kurdu. Levant İş Forumu İstanbul deklarasyonu kapsamında, 14 ayrı başlıkta belirlenen 75 projeye
imza atıldı.
7 Aralık: İstanbul Anadolu Yakası Elektrik
Dağıtım'a en yüksek teklifi 1 milyar 813 milyon
dolarla Mehmet Emin Karamehmet ve Mehmet
Kazancı’nın ortağı olduğu MMEKA, Toroslar
Elektrik'e en yüksek teklifi 2 milyar 75 milyon
dolar ile Yıldızlar SSS Holding, Akdeniz Elektrik'e
ise en yüksek teklifi 1 milyar 165 milyon dolarla
Park Holding A.Ş. verdi.
8 Aralık
8 Aralık: Akaryakıt fiyatlarında yapılan
son artışla birlikte 95 oktan benzinin litresi 3.87
liraya, 97 oktanın ise 4.01 liraya çıktı.
9 Aralık: Uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşu Fitch, İrlanda'nın kredi notunu üç basamak indirerek, 'A'dan 'BBB'ye çekti.
dolayı zarar gördüğünü ve ihracatın ciro
içindeki oranını sınırlandırdığını ifade ederek,
döviz kurlarının gidişatının ihracatın 2011 gerçekleşmesine yön verecek bir faktör olduğunu, ancak ihracatçıların pazarlamadaki olağanüstü gayretleri ile zorlukların üstesinden
geldiğini, önümüzdeki yıl orta vadeli plandaki
hedefin üzerine çıkıp, 2008 ihracatına ulaşmak istediklerini, bu hedefin tutması içinde
ihracatçının desteklenmesi gerektiğini kaydediyor.
85'ini Euro bölgesine yapan hazır giyim sektörü ise yüzde 10 kur, yüzde 9 enflasyon kaybına
rağmen yüzde 10'luk artış elde etti" diyor. Kocasert, 2011'de bu durumun devam edebilmesi
için sürdürülebilir rekabet ikliminin şart olduğunu söylüyor. Kocasert, "Dünyanın 15'inci büyük ekonomisi olan Türkiye, rekabetçilikte 61’inci sırada bulunuyor. Çin 27, Tunus 32, Polonya 39, Hindistan 51, Vietnam'ın ise 59'uncu sırada yer aldığı rekabetçilikte, dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden biri olmayı hedefleyen Türkiye, bu çelişkiyi aşmalı. Sıcak paradan öte, yatırım amaçlı kaynakların Türkiye'ye akışı sağlanmalı. Yapılan araştırmalar, Türkiye'nin 1.5 milyon ton pamuk üretim kapasitesi olduğunu ortaya koyuyor. Yaklaşık 400 bin ton olan üretimin
1.5 milyon tona çıkarılması için gerekli düzenlemeler hayata geçirilmeli. Artan pamuk fiyatları sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yaşanan bir gelişme. Bu gelişme bize göre basic mallar üreten rakibimiz konumundaki Uzakdoğu ülkelerini de etkilemektedir" diyor.
Denizli İhracatçılar Birliği
(DENİB) Yönetim
Kurulu
Başkanı Süleyman Kocasert
ise tekstil ve
hazır giyim
sektörünün
2010'un son
çeyreğinde
ikinci baharını yaşadığını belirterek, "2010'da
sektörümüz zarar etme pahasına da olsa pazarını korudu. Türkiye'ye ciddi bir dönüş
var. Dünya ticaretinin gerilediği bir dönemde Türk tekstil ve hazır giyim sektörü yüzde
20 talep, yüzde 12 ihracat artışı yaşıyor. Kriz
öncesi ihracat rakamlarını yakalayan ilk
sektör tekstil sektörü oldu. İhracatın yüzde
Hazır giyimde iç pazar yüzde 30 büyür
10 Aralık: Büyüme hızı açıklandı. TÜİK,
yılın üçüncü çeyreğinde ekonominin yüzde 5.5
büyüdüğünü açıkladı. 9 aylık dönemde ise büyüme yüzde 8.9 olarak hesaplandı. İnşaat, yüzde 24.6'lık büyümeyle en hızlı büyüyen sektör oldu.
Irak'ta Bağdat yakınlarında kurulacak "Bağdat New Sadr City (Bağdat Yeni Sadr Şehri)" projesi için en iyi teklifi 11 milyar 285 milyon 898
bin 950 dolar ve 47.5 ay inşaat süresi ile ''Koçoğlu
İnşaat, Kur İnşaat, Kazova İnşaat, Tarmaş Ltd.,
Ulubol Ltd.-İşkaya" ortaklığından oluşan Türk
şirketler grubu verdi.
12 Aralık: Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu'nun (TİSK) 24. Genel Kurulu
sonunda Tuğrul Kudatgobilik yeniden başkan
seçildi.
13 Aralık: 8 Ağustos 2012 vadeli tahvilde
bileşik getiri yüzde 7.35'le tüm zamanların en düşük seviyelerini gördü.
15 Aralık: Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ilk Türk savaş uçağının yapılmasına yönelik karar alındığını açıkladı.
16 Aralık: Merkez Bankası Para Politikası
Kurulu, sıcak paraya karşı savaş başlattı. Faizi yüzde 7'den 6.5'e indiren banka, kısa vadeli mevduatta da zorunlu karşılıkları yükseltti. BDDK,
kredi kartı borçlarında ödenmesi gereken asgari tutarları artırdı.
18 Aralık: Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ''Son dönemde aldığımız ilave önlemler, önümüzdeki dönemde tüm dünyayı etkisi altına alacağını düşündüğümüz yeni konjonktüre karşı bir hazırlık olarak değerlendirilmelidir'' dedi.
21 Aralık: Uluslararası kredi derecelendir-
Tekstil ve hazır giyimde iç pazara dönük beklentilerini açıklayan Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Yılmaz Yılmaz ise perakende sektöründe 2011'in yüzde 20 üzerinde büyüme getirebileceğini, hazır giyimde bu oranın yıllık bazda yüzde 30'un üzerinde olabileceğini belirtiyor. Yılmaz, 2011'de markaların en kısa sürede maksimum büyüme için yönelmeleri gereken yollardan birinin de yurtdışı pazarlar olduğunu söylüyor. 2011 yılında yapılacak genel seçimlerin, Türkiye ekonomisi ve perakende üzerinde çok olumsuz etkileri olmayacağına inandığını ifade eden Yılmaz, "Türkiye'de her dönemde görmeye alıştığımız 'seçim
ekonomisi' uygulamaları belki bir oranda yavaşlamaya yol açacaktır, ancak geçmişte olduğu gibi ekonomi seçimlere aşırı tepki vermeyecektir" diyor. Yılmaz, 2011 yılında cironun
200 milyar doların üzerine çıkmasının tahmin edildiğini belirterek, "2010-2023 dönemi
arasında açılması planlanan alışveriş merkezlerini ve cadde mağazalarını da göz önüne aldığımızda, başta hazır giyim olmak üzere her yıl yaklaşık 150 bin civarında yeni elemana ihtiyaç duyulacağı hesaplanmaktadır. Böylece, 2011 yılında perakendenin genelinde 3 milyon 150 bin civarında bir istihdam öngörülmektedir" diyor.
me kuruluşu Moody's, Fransa ve Belçika'ya not
indirme uyarısında bulundu.
26 Aralık: Asgari ücret yılın ilk 6 ayı için brüt
796.50, net 629.96 lira olarak belirlendi.
Yılın ikinci 6 ayında, asgari ücret, 16 yaşından büyükler için yüzde 5.1 artırılacak. Böylece asgari ücret brüt 837, net 658.95 lira olacak.
Asgari ücretin birinci 6 ayda işverene maliyeti
967.75, ikinci 6 ayda 1016.95 liraya çıkacak.
26 Aralık
Sayı: 370 - Ocak 2011
21
Kapak
BİR YIL BÖYLE GEÇTİ
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
olarak 2010’da yoğun bir dönem geçirdik.
Hem seçimli genel kurul hem de toplu sözleşme döneminin yaşandığı 2010’da sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin yeniden başkan seçildi. Sendikamızın 10-11 Nisan tarihleri arasında yapılan 22. Olağan Genel Kurulu’nda tek listeyle gidilen seçim sonunda 38 yıldır görev yapan Narin, başkanlığını bir kez daha tescilleyerek görev süresini
41 yıla çıkarmış oldu. Önemli değişikliklerin yaşandığı Yönetim Kurulu ise Narin’in yanı sıra
şu isimlerden oluştu: Yakup Güngör, Ahmet
Hamdi Topbaş, Muharrem Hilmi Kayhan,
Necmettin Öztemir, Özcan Özenbay, Ali Esat
Yönder, Fatih Karamancı, Cengiz Taş, Kaan
Boyner, Bülent Başer, Sinan Abeş, Erhan Özkan, Mustafa Küçükçalık, Bülent Aydın, Sadık
Oğuz, Ömer Tekoğlu, Can Piyale.
Kurulduğu 26 Ocak 1961 tarihinden bu yana sürekli iş barışını savunan sendikamız, 2010 yılında bir toplu iş sözleşmesi dönemini daha
uzlaşmayla noktaladı. Türk-İş'e bağlı Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayii İşçileri Sendikası (TEKSİF) ile 31 Ağustos'ta, Hak-İş'e bağlı
Öz İplik-İş ile 2 Eylül'de, DİSK'e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası (TEKSTİL) ile de 3 Eylül'de anlaşma imzalandı. İmzalanan toplu sözleşme
anlaşmaları 31 Mart 2013 tarihine kadar geçerli olacak.
Sendikamızın Yönetim Kurulu üyeleri ve personelinden oluşan heyet, 1-2 Haziran 2010 tarihleri arasında Pakistan'ın
Karaçi kentine bir inceleme ziyareti gerçekleştirdi.
Sayı: 370 - Ocak 2011
22
Halit Narin başkanlığındaki sendikamız yönetimi
bu yıl ITMA Asia CITME
2010 Fuarı'nın onur konuğu olarak Çin'e çıkarma yaptı. 20 Haziran’da
başlayan geniş katılımlı
ziyaret sırasında sendikamız heyeti, Çin'de tekstil sektörüyle ilgili önemli toplantılara da iştirak
etti.
TARİHE IŞIK TUTACAK
ESERLERİ TÜRKÇE’YE
KAZANDIRDIK
Sendikamızın Türk pamuklu tekstil sanayiini temsilen 1996 yılında üye olduğu ve Başkan Yardımcılığı düzeyinde temsil edildiğimiz Eurocoton'un (AB Pamuklu ve Benzeri Tekstil Sanayileri Birliği) 50. Genel Kurul Toplantısı, 17-18 Haziran 2010 tarihlerinde İstanbul'da yapıldı. Sendikamızın evsahipliğini yaptığı Genel Kurul'da Bossa T.A.Ş.'nin CEO'su ve sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi Can Piyale, Eurocoton Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu'nun (ITMF) 2010 Yıllık Toplantısı, 16-19 Ekim tarihleri arasında Brezilya'nın Sao Paulo kentinde yapıldı. Zirvenin kapanışında yapılan Yönetim
Kurulu Toplantısı'nda yeni yönetim belirlendi. Dünya tekstil sektörünün liderliğini ve yönetimini 2 yıllığına Türkiye'ye getiren Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin, bayrağı Başkan Yardımcısı Bashir Ali Mohammad'e teslim etti. Toplantıda ayrıca Halit Narin'e, "Ömür Boyu Onursal Yönetim Kurulu Üyesi" unvanı verildi.
Sendikamızın Türk Tekstil Vakfı ile birlikte hayata geçirdiği Mesleki ve Teknik Eğitim
Merkezi (METEM) projesi 2010 yılında da tüm
hızıyla sürdü. Kayseri Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi (METEM), 29 Eylül 2010 tarihinde
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun katıldığı bir törenle eğitime başladı.
Sendikamız, 4 Ekim’de bir protokol imzalayarak Mimarlık Fakültesi ve Tekstil Konfeksiyon Bölümü'ne dönüştürülmek üzere
Mardin'deki 200 yıllık tarihi Hükümet Konağı'nın restorasyonunu üstlendi.
Sultanlar Şehri
İstanbul
Sendikamız, 2010 yılında Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları ile birlikte
imza attığı kültür hazinelerine yenilerini eklendi. İngiliz yazar Julia Pardoe'nun "Sultanlar Şehri İstanbul" adlı
eseri ile Samuel Sullivan Cox'un "Bir
Amerikan Diplomatının İstanbul Anıları" adlı kitabı Türkçe'ye kazandırıldı.
2010 yılında mesleki konularda iki
önemli çalışmaya daha imza attık. Danışma Kurulu Üyemiz Mithat Giyim Yönetim Kurulu Başkanı A. Tahir Gürsoy’un araştırmaları ve birikimlerini
paylaştığı “Giyim Kültürü ve Moda-2.
Kitap-Mesleki Bilgiler” adlı eseri yayınlayarak, Türk tekstilinin gelişimi
için sektörün hizmetine sunduk. Sendikamız öncülüğünde geniş bir teknik
çalışma grubu tarafından yürütülen
hazırlıklar sonucunda ilk olarak iplik
meslek dalında 5 adet meslek standardı hazırlandı. Sendikamız, oluşturulan
“İplik” standartlarını kitaplaştırarak,
sektörde ilgili kurum ve kuruluşlara dağıtımını gerçekleştirdi.
Sayı: 370 - Ocak 2011
23
Vergi Dünyası
TORBADAN ÇIKANLAR
Bu ay içinde, tekstilcileri de yakından ilgilendiren “Torba Yasa Tasarısı”nın yasalaşması bekleniyor.
Tasarı, Meclis Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nda sevk edildiğinde, “ne getirip
ne götürdüğünü”, Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası’nın yönetimindekilere, genel hatlarıyla açıklamıştım.
O tarihten sonra bazı değişiklikler oldu.
Bu yazımızda, o değişiklikleri açıklayacağız.
Kasadaki para
Meclis Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nda “Torba Yasa Tasarısı”nda, bazı
değişiklikler yapıldı.
Bu değişikliklerden biri de şirketin kasasında gözüken “nakit para” ile ilgili.
İşin doğrusu, kasada gözüken 700-800
bin ya da 3-5 milyon lira “nakit para” zaten inandırıcı değildi. Özellikle; güvenlik,
paranın bankadaki getirisi ve işletmenin
kredi kullandığı durumlarda, bu inandırı-
Sayı: 370 - Ocak 2011
24
cılık hepten kayboluyordu.
Kasasında milyonlarca nakit para bulunduran bir şirkette, yetkili kişinin “Efendim, ben nakit parayı çok severim. Her gün
kasayı açar onları seyrederim ve kucaklayıp okşarım” demesi gerekir.
Bu da “kuşyemi” fıkrasına benzer.
Adamın biri elinde valizle gümrükten geçerken, görevli memur sormuş;
- Valizde ne var?
- Kuşyemi…
- Aç bakalım, bir görelim şu yemleri!
Adam valizi açmış; pırlantalar, elmaslar…
Memur sormuş;
- Hani kuşyemi vardı, bunlar ne?
- Valla ben önlerine koyarım, yerlerse…
Kasadaki milyonlarca lira da kuşyemi
fıkrasındaki gibiydi. İnceleme elemanları yemiyorlardı.
Ortaklara çekilen para
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda
olaya gerçekçi yaklaşıldı ve yapılan bir değişiklikle, limited ve anonim şirketlerin, ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile
ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki “net alacak” tutarları da aftan yararlandırıldı.
Bu olayda, belirli bir tarih esas alınacak.
Buna göre, kurumlar vergisi mükellefleri 30 Haziran 2010 tarihi itibariyle düzenleyecekleri bilançolarında görülmekle birlikte, işletmelerinde bulunmayan
kasa mevcutları ile ortaklarından net alacakları tutarını, kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar, ilgili vergi dairesine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilecekler.
Yüzde 5 vergi
Kasada mevcut nakit para ve ortaklardan alacak olarak belirtilen toplam tutar
üzerinden, yüzde 5 oranında vergi ödenecek. Beyan edilen tutarlar nedeniyle, ila-
Prof. Dr. Şükrü KIZILOT
ve bir tarhiyat yapılamayacak, yani ayrıca
vergi istenemeyecek.
Nakit para ve ortaklardan alacak tutarı üzerinden hesaplanan vergi, bununla ilgili yasanın yayım tarihini izleyen üçüncü
ayın sonuna kadar ödenecek. Ödenecek
olan vergiler, gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilemeyeceği gibi vergi
matrahının tespitinde gider de yazılamayacak.
Gayrimenkulü olanlar
Ev, dükkan, mağaza, arsa, arazi kısaca
gayrimenkul alıp ya da kiralayıp veya satıp, emlak vergisi ve gelir vergisi ödemeyenlere “çok özel bir kolaylık” geliyor.
Öyle bir kolaylık ki “iyi ki beyan etmemiş,
iyi ki vergi ödememişim” dedirtecek kadar.
Gayrimenkul alanlar
Gayrimenkul alındığında, alındığı yılın
sonuna kadar (yılın sonuna üç aydan daha
az süre kala alanlar üç ay içinde), edindikleri gayrimenkulle ilgili olarak, ilgili belediyeye “emlak vergisi bildirimi” vermek zorundalar. Bu kişiler, gayrimenku-
lü edindikleri tarihi izleyen yıldan itibaren
de “emlak vergisi” ödemeye başlıyorlar.
Gayrimenkulü almış hem de yıllar olmuş
ancak ne bildirim vermiş ne de vergi
ödemiş olanlar yaşadılar. Yeni yılın Ocak
ayında yasalaşması beklenen “Torba Yasa”
ile onlara çok özel kolaylık geliyor.
Deniliyor ki;
“Arkadaş, Torba Yasa’nın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın
sonuna kadar bildirimde bulun. Hesaplanan
emlak vergisi ile katkı payını, TEFE/ÜFE
esas alınarak hesaplanacak sembolik tutarı, 36 ayı bulabilen bir vade içinde öde.
Sana hiç ceza kesmeyeceğiz, gecikme faizi ve gecikme zammı da almayacağız”
Öyle bir kolaylık ki “iyi ki beyan etmemiş,
iyi ki vergi ödememişim” dedirtecek kadar.
Gayrimenkul kiralayanlar
Konut ya da işyeri kira geliri, belli sınırı (örneğin 2010’da konutlarda 2.600 TL’yi,
işyerlerinde 22 bin lirayı aştığında) beyan
edilmesi gerekiyor.
Ocak ayında yasalaşması beklenen
“Torba Yasa” ile kira gelirini beyan etmeyenlere, “çok özel bir kolaylık” geliyor.
Adeta Mevlana felsefesiyle;
“Arkadaş, geçmiş yıllarda ister 50 bin
lira, ister 500 bin lira ya da 5 milyon lira
kira gelirini gizlemiş ol. Gel… 2006 yılı için
382 TL, 2007 yılı için 413, 2008 yılı için 449,
2009 yılı için de 489 lira öde. Paran yoksa sana 36 aya kadar da vade. Hadi öde…
Senden ayrıca 1 lira dahi vergi, ceza ve faiz
almayacağım. ‘Kiraları niye gizledin’ diye
de sormayacağım.”
Öyle bir kolaylık ki “iyi ki beyan etmemiş,
iyi ki vergi ödememişim” dedirtecek kadar.
Gayrimenkul satanlar
Gayrimenkul satanlar, edindikleri tarihten itibaren 5 yıl (2007’den önce edinenler 4 yıl) içinde o gayrimenkulü sattıklarında, elde ettikleri kazancı “değer artışı kazancı” olarak beyan edip, kazancın
yüzde 35’ini bulabilen gelir vergisini ödemek zorundalar.
Ocak ayında yasalaşması beklenen
“Torba Yasa” ile deniliyor ki;
“Arkadaş, gayrimenkulünü satıp, elde
ettiğin kazancı bildirmediysen, ister 200
bin lira ister 2 milyon ya da 20 milyon lira
kazancı bildirmemiş ol. Gel… 2009 yılı için
2 bin 446, 2008 için 2 bin 244, 2007 için
2 bin 064, 2006 için de 1.910 lira öde. Paran yoksa sana 36 aya kadar da vade.
Hadi öde... Senden ayrıca 1 lira dahi vergi, ceza ve faiz almayacağım. ‘Gayrimenkulü satıp, yüzbinlerce ya da milyonlarca lira kazancı niye beyan edip vergisini ödemedin’ diye sormayacağım.
Hadi gel…”
Öyle bir kolaylık ki “İyi ki beyan etmemiş,
iyi ki vergi ödememişim” dedirtecek kadar.
Sayı: 370 - Ocak 2011
25
Ayın Konusu
2011 YILINDA DOLARIN DÜŞMESİNE DE
AŞIRI DEĞERLENMESİNE DE İZİN YOK
Tekstil ve konfeksiyon ihracatçısının 2011 öngörüleri arasında en çok merak ettiği
konunun başında şüphesiz döviz kurları geliyor. 2010'da 'kur problemi' nedeniyle özellikle
Avrupa pazarında fiyat vermekte zorlanan sektörü, 2011'de nasıl bir para piyasası
bekliyor?
Bu sorunun cevabı aslında 2011 sonunda ekonomi yönetiminin 2010 sonunda ard arda aldığı tedbirlerle nispeten şekillendi. Alınan tedbirler, ihracatçıyı 2010'da zorda bırakan kurun 2011 yılında daha makul bir seviyede olacağını gösteriyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelere artacak olan
fon girişi rüzgarından, yıldızı parlayan Türkiye'nin de payını büyük ölçüde alacağı ve bunun sonucunda da 2011'de TL'nin daha da değerlenmesi bekleniyordu. Ancak aralık ayında Türkiye'ye
artan sıcak para girişini caydırmak ve cari açığı azaltmak üzere fonlama vadelerini uzatmak için
Maliye, Merkez Bankası ve BDDK'nın aldığı önlemlerin ardından açıklanan "2011 Para ve Kur Politikası"nda bu adımların 2011 yılında da devam edeceğinin açıkça ifade edilmesi, TL'nin aşırı değerlenmesinin önüne set çekecek.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın da Ankara'da 22 Aralık'ta 49 banka yöneticisiyle yaptığı toplantıda 'İstikrar için gerektiğinde en sert önlemleri almaktan çekinmeyeceğiz' açıklaması da 2011 yılında hükümetin sıcak para girişine karşı sürekli tetikte olacağı anlamına geliyor. Babacan, banka yöneticileriyle yaptığı toplantıda, küresel ekonomideki risklerin de
sürdüğüne dikkat çekerek, büyümenin dağılımının dengesiz olduğunu kaydetti. Gelişmekte olan
ülkelere yoğun sermaye girişlerinin süreceğini ifade eden Babacan, sıcak paranın önümüzdeki yıl da büyük oranda girişinin beklendiğini vurguladı. Türkiye’nin kriz sürecinde olumlu yönde
ayrışan ülkeler arasında yer aldığını belirten Babacan, hükümet olarak finansal ve makro eko-
Sayı: 370 - Ocak 2011
26
nomik istikrarın güçlendirilmesini hedeflediklerini kaydetti.
Sert dalga yaşanmayacak
Babacan'ın bu açıklamalarından bir gün önce
Merkez Bankası'nın duyurduğu '2011 Para ve
Kur Politikası' da piyasalarda 'istikrar' üzerine kurulu. 2011'de alınacak önlemlere göre
doların ne aşırı değerlenmesi ne de aşırı
düşmesi söz konusu olacak. Merkez Bankası'nın, ani hareketlerde de alım ve satım yönünde doğrudan müdahale edecek olması, doların yılın ilk aylarında da 1.50-1.60 bandında
hareket etmesini sağlayacak. 2011'de de esnek döviz alım ihale yöntemi ile döviz rezervi
biriktirmeye devam edileceğini açıklayan
Merkez Bankası, 2011 başından itibaren ger-
2011’de Şans Neden Yana?
çekleştirilecek düzenli ihalelerde döviz alımlarının belirgin şekilde hız kesmemesi için günlük ihale alım tutarını 40 milyon dolardan 50
milyon dolara yükseltecek. Merkez Bankası,
ayrıca döviz arz ve talep koşullarında öngörülenin dışında gelişmeler olması halinde düzenli ihale tutarını iki yönlü olarak değiştirilebilecek.
Seçim sonrasına dikkat
Ekonomi yönetiminin yılın son ayında aldığı tedbirlerin, özellikle seçime kadar olan dönemde etkili olmasını bekleyen ekonomistler,
seçim sonrası döneme dikkat çekiyor. Ekonomistler, Türkiye ekonomisindeki büyümenin 2010'daki gibi yüksek olmasa da hedefler
doğrultusunda yüzde 5 olacağını, enflasyonun
da yüzde 7 civarında seyredeceğini kaydediyor. Hükümetin mali disipline bağlı kalması konusunda şüphesi olmayan ekonomistlere
göre hem mali disiplin hem de güçlü büyüme
Türkiye'nin seçim sonrası kredi notunda artışını da beraberinde getirecek. Ekonomistlere
göre not artışıyla birlikte Türkiye ya 'yatırım yapılabilir' ya da bu seviyeye bir kademe yaklaşacağı için yabancı girişinde çok ciddi artış olacağını kaydediyorlar. Türkiye'nin 2011'de notunun 'yatırım yapılabilir' statüsüne getirileceğini ve dünyadaki büyük fon ve doğrudan ya-
ALTINDA ASIL REKOR 2011'DE
Dünyada altın madenciliği şirketlerinin yaklaşık yüzde 75'i altın fiyatlarının 2011'in
dördüncü çeyreğine kadar artmaya devam edeceğini, fiyatın da 1.400 ve 3.000 dolar arasında olabileceğini tahmin ediyor. PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafından hazırlanan
'Küresel Altın Fiyatı Araştırma Raporu'na göre, altın fiyatlarında bugünlerde yine rekor
seviyeler söz konusuyken, Kanada'daki ve dünyadaki madencilik şirketleri yüksek fiyatların 2011 yılı boyunca devam edeceği beklentisini taşıyor. Rapora göre, altın üreticilerinin yüzde 82'si üretim seviyelerinin artmasını beklerken, altın madenciliği şirketlerinin
yaklaşık yüzde 75'i altın fiyatlarının 2011'in dördüncü çeyreğine kadar artmaya devam
edeceğini düşünüyor. Altının mevcut fiyatının 1980'lerdeki rekor fiyatın hâlâ altında olduğuna dikkat çekilen rapora göre, altın şirketleri altının fiyatının 1.400 ve 3.000 dolar
arasında olacağını tahmin ediyor. Bu şirketlerin yüzde 40'ı, araştırmanın gerçekleştirildiği
Kasım 2010'da fiyatın 1.500 dolar seviyelerine çıkacağına inanıyordu. Raporda, özellikle Amerikan Doları ve Euro gibi baskı gören para birimleri ile ilgili endişelerin, altın fiyatlarının yükselmesine etki edeceğine işaret edildi.
Capital Economics araştırma kuruluşu da altın için hedefini, 2011 yılında onsu 1.600
dolara, 2012 yılı sonunda ise 2.000 dolara çıkarttı. Altının şu anda onsu 1.385 dolar civarında işlem görüyor. Capital Economics araştırmasında altın konusunda giderek daha
olumlu oldukları kaydedilerek, "Doların güçlenmesi, enflasyon kaygılarının azalması ve
risk tutkusu, altının yükselişini önümüzdeki birkaç ay için sınırlandırabilir. Fakat, altının diğer potansiyel ekonomik şoklara karşı güvenli liman olması nedeniyle oluşacak talep altın fiyatını desteklemeye devam edecek" denildi.
tırımcıların Türkiye'ye yöneleceğini kaydeden ekonomistler, bu durumda daha çok yabancı paranın Türkiye'ye geleceğini belirtiyor. Bunun için ne gibi tedbirler alınacağının henüz bilinmediğini, Türk Lirası'nın (TL) güçlü olmaya devam edeceğini belirten ekonomistler, hesapların da bu
senaryoya göre yapılması önerisinde bulunuyorlar. Ekonomistler seçime kadar yatay gitmesi bek-
Sayı: 370 - Ocak 2011
27
Ayın Konusu
YATIRIMCI 2011'E BORSALARDA YÜKSELİŞ BEKLENTİSİYLE GİRDİ
Yabancı yatırımcılar 2011'e borsaların
yükseleceği beklentisiyle giriyor. Portföyleri
içinde hisse senetlerinin ağırlığını 10 ayın
zirvesine çıkartan yatırımcılar aynı zamanda yüksek getirili borçlanma senetlerini çoğaltarak devlet tahvillerini elden çıkarıyorlar. Yatırımcıların ABD tahvillerinin
veya Euro bölgesi borçlarının istikrarı konusundaki endişeleri artış göstermedi. Bu ikisi yerine tahvil
portföyleri içinde gelişmekte
olan ülke tahvillerine ayrılan
pay azaldı. ABD, Avrupa ülkeleri, Japonya ve İngiltere'de kurulu
55 büyük yatırım şirketinin katıldığı ankete göre, aralık ayında kuruluş portföylerinin sahip olduğu karma portföylerin
yüzde 54.1'i hisse senetlerinden
oluştu. Hisselerin karma portföyler içindeki oranı kasım ayındaki yüzde 53.2 seviyesine göre
artış kaydetti. Aralık ayındaki se-
Sayı: 370 - Ocak 2011
28
viyeler, şubat ayında ulaşılan yüzde 55.4'ten
beri en yüksekteydi. Tahvillerin karma
portföy içindeki payı ise kasımdaki yüzde
34.2 seviyesinden yüzde 33.9'e geriledi. Nakit varlıkların oranı ise yüzde 4.6'dan yüzde 3.9'a düştü. Ekonomi hakkında olumlu makro veriler ve şirketlerin gelecekte güçlü kâr elde edeceği beklentileri, geçen bir-
kaç ay içinde yatırımcıların hisse senetlerine
olan iştahını kabartmıştı. Ankete göre yatırımcıların tahvillere ayırdığı pay azalıyor.
Ancak tahvil portföyü için yatırımcılar yılın başında gözdeleri arasında yer alan gelişmekte olan ülke tahvilleri yerine, ABD ve
Euro bölgesi ülkeleri devlet tahvillerini
tercih ediyor. Gelişmekte olan ülke tahvillerinin, genel tahvil portföyü
içindeki payı kasım ayındaki
yüzde 9.6 seviyesinden aralıkta yüzde 8.1'e geriledi. Yatırımcılar İrlanda'nın borç krizinden sonra, Euro bölgesi ülkesi tahvillerine daha soğukkanlı bir yaklaşım gösterdiler.
Euro bölgesi ülkelerinin tahvil portföyü içindeki payı yüzde 31.2'den yüzde 31.5'e yükseldi. Ancak bu düzeyler hâlâ
2010 başındaki yüzde 42'lik
seviyelerin oldukça altında
yer alıyor.
2011’de Şans Neden Yana?
lenen doların not artışıyla birlikte seçim sonrasındaki seyrinin ne olacağını kestirmenin güç
olduğunu söylüyorlar.
Borsa seçime oynar
2010 yılında üst üste rekorlar kıran ancak
son dönemde hafif gevşeyen borsanın
2011'deki en önemli beklentilerinin başında Avrupa Birliği üyelerinin borç sorunları başta olmak üzere yurtdışındaki
gelişmeler dışında, yurtiçinde 'genel seçimler' geliyor. Yurtdışı hariç tutulduğunda özellikle referandum sonrası güç
kazanan 'tek parti iktidarı' beklentisinde
bozulma olmadığı sürece seçimin borsaya olumsuz bir yansıması olmayacak.
Hatta seçim dönemi yaklaştıkça Türkiye'nin kredi notunun artışına yönelik beklentiler artacağından borsanın yükseliş
rallisine başlaması bile kaçınılmaz olabilir. Finans Portföy Yönetimi uzmanları, global piyasalardaki likidite bolluğunun 2011
yılında volatiliteyi ve Türkiye piyasası gibi
daha iyi performans gösterecek aktiflere
ilgiyi artıracağını, İMKB'nin performansının ise son iki seneye kıyasla sınırlı kalırken, ulaştırma, otomotiv, dayanıklı tüketim alanındaki sanayi şirketlerinin performansının öne çıkacağını tahmin ediyor.
Finans Portföy'e göre paranın rahat bulunuyor olması daha iyi performans gösterecek aktiflere olan ilgiyi artırıyor. Türkiye de bu daha iyi performans gösterecek aktiflerde biri.
Düşük faiz 2011'de de sürer
Bono tarafında da getirilerin olumlu olmaya devam etmekle birlikte eski rakamları görmenin çok daha zor olduğunu
vurgulayan piyasa uzmanları, "Merkez
bankalarının politikaları sonucunda finansal piyasalarda olumlu bir seyir öne çıkıyor. Türkiye'nin içinde olduğu gelişmekte olan piyasalar halen gözde olmaya devam etmekle beraber, gelişmiş ülkelerle performanslarıyla arasındaki farklarının çok ciddi olmayacağını görüyoruz"
diyor.
BORSANIN TEKSTİLCİLERİ GETİRİDE İKİNCİ OLDU
İMKB'de endeks bazında 2010 yılının en flaş sektörlerleri sıralamasında tekstil ikinci oldu. İlk sırayı spor hisseleri alırken, tekstil-deri sektörünü ise finansal kiralama şirketleri izledi. Yapılan hesaplamaya göre 31 Aralık 2009 ile 17 Aralık 2010 tarihleri arasında değeri en fazla artış gösteren endeks yüzde 83 ile spor, yüzde 66.28 ile tekstil-deri
ve yüzde 64.01 ile de finansal kiralama-faktoring olarak sıralandı.
İMKB'deki tekstil ve deri endeksine dahil şirketlerin piyasa değeri yüzde 67 artışla 515
milyon liradan 862.3 milyon liraya ulaştı. Tekstil ve deri endeksi ise bir yılda yüzde 66
artarak 7 bin 323 puandan 12 bin 177 puana çıktı. Piyasa değerleri en çok artan şirketler ise yüzde 150.72 ile gayrimenkul yatırım ortaklıkları oldu. Yine aynı tarihler arasında ulaştırma endeksi yüzde 1.58'lik değer kaybına uğrayan tek endeks olarak dikkat çekti. Hisse bazında ise tekstil sektörünün en fazla kazandıran şirketi Boyner Mağazacılık oldu.
Boyner Mağazacılık hisseleri 1 yılda yüzde 160.28 kazandırırken ikinci sırada yüzde
125.74'lük kazançla Altınyıldız yer aldı.
BORSADAKİ TEKSTİL-DERİ HİSSELERİNİN 2010 PERFORMANSI
Hisse
ULUSAL PAZAR
Akal Tekstil
Akın Tekstil
Altınyıldız
Arsan Tekstil
Bossa
Derimod
Desa Deri
Gediz İplik
İdaş
Karsu Tekstil
Kordsa Global
Lüks Kadife
Menderes Tekstil
Metemteks
Söktaş
Yataş
Yünsa
Boyner Mağazacılık
Vakko Tekstil
DİĞER PAZARLAR
Berdan Tekstil
Birko Mensucat
Birlik Mensucat
Bisaş Tekstil
Sönmez Filament
Sönmez Pamuklu
Ceylan Giyim
Esem Spor Giyim
Mensa Mensucat
Tümteks
31 Aralık 2009
fiyatı
17 Aralık 2010
fiyatı
Değişim
(%)
1.63
2.62
5.05
1.62
2,52
2.52
0.74
1.58
1,82
2.34
2.50
2.09
0.59
0.67
3.78
2.31
1.25
1.41
0.79
1.36
3.30
11.40
2.10
2.05
4.10
1.19
1.02
1.58
2.04
3.40
3.68
0.64
0.83
8.24
2.57
2.32
3.67
1.03
-16.56
25.95
125.74
29.63
-18.65
62.70
60.81
-35.44
-13.19
-12.82
36.00
76.08
8.47
23.88
117.99
11.26
85.60
160.28
30.38
1.00
0.78
0.70
1.49
9.40
3.40
1.25
0.75
0.73
0.44
0.62
0.70
0.96
1.95
3.40
2.57
1.40
0.60
1.29
0.29
-38.00
-10.26
37.14
30.87
-63.83
-24.41
12.00
-20.00
76.71
-34.09
Sayı: 370 - Ocak 2011
29
Ekonomik Diyalog
KRİZ ÇIKIŞININ BİLANÇOSU
Dünya ekonomisi son iki yılını ciddi bir
iktisadi kriz içinde geçirdi. Bulaşıcılık
dozu görece yüksek olan küresel kriz
tüm ülkeleri ağır bir resesyon baskısı altına aldı. Büyük boyutlu üretim ve istihdam kayıpları doğdu. Giden yılın sonu itibariyle bu krizin sonuna gelindiği düşünülüyor. 2010 yılı, en azından formel
kriterler açısından, dünya ekonomisinde
resesyonun aşıldığı, iktisadi krizin sonlandığı yıl olarak kabul edildi.
Krizin başlangıç noktası itibariyle değerlendirildiğinde sanki dünya ekonomisi derin bir çukura yuvarlanıyormuş gibi bir
beklentinin oluştuğu görülüyor.
Ancak fiili gelişme pek de böyle olmadı. Başlangıçtaki karamsar beklentilere karşılık
2010 yılının ikinci yarısından itibaren küresel krizin ilk öngörülerden daha sığ kaldığı ve beklenenden daha çabuk sonlandığı türünde değerlendirmeler yapılmaya başladı. Fiili gelişmenin
beklenen çöküntüden daha
olumlu olmasının bir çok nedeni olabilir. İktisadi sarsıntının
başladığı noktada oluşan ufuk
çizgisi ve yapılan değerlendirmelerin adeta sistemik nitelikli bir karamsarlık tarafından biçimlendirilmiş olması bu nedenlerden birisidir. Bugün geriye dönüp bakıldığında bu karamsarlığın krize ilişkin ilk beklentileri büyük ölçüde abarttığı
görülüyor. Başlangıçtaki bu
abartının krizin geleceğine ilişkin öngörülere de yansıdığı bu
nedenle derin ve uzun sürecek,
“1929 buhranına” rahmet okutacak bir kriz beklentisinin oluştuğu söylenebilir. Sonuçta bu beklentinin gerçekleşmemiş olması krizin görece sığ ve güçsüz olduğu izleniminin doğmasına ciddi
katkı sağlamıştır.
İlk adımdaki koyu karamsarlığın sis-
Sayı: 370 - Ocak 2011
30
temik nitelikli olması, iktisadi krizin “dönemin ruhuna” aykırı bir gelişme olarak
algılanmasıyla bağlantılıdır. Dönemin
ruhu “piyasa köktenciliği” olarak tanımlanabilir. Piyasa çözümüne dönük güvenin adeta bir inanca dönüştürüldüğü bu ortamda büyük boyutlu bir krizin ortaya
çıkması inancın çöküşüne ve sistemin çözüm gücüne ilişkin tereddütlerin doğmasına neden olmuştur. Egemen paradigmanın iflası güven duygunu örselemiş
ve ilk yazılan “kriz senaryolarının” abartılı bir karamsarlıkla biçimlendirilmesine
neden olmuştur.
Ancak, krizin görece çabuk savuşturulmasını sadece başlangıçtaki sistemik
karamsarlık ve bundan kaynaklanan olumsuz senaryolardaki abartı boyutuyla açıklamak doğru olmaz. Kanımca krizin daha
çok derinleşmesini ve daha uzun süreye
uzanmasını engelleyen en önemli etken iktisat politikası anlayış ve uygulamasındaki hızlı ve keskin dönüştür. Bu başlangıçta pek de öngörülmeyen bir gelişmedir.
Ama, özellikle büyük-gelişmiş ülkelerin iktisat politikası uygulayıcıları beklenmedik
ölçüde pragmatik ve radikal davranmış, iktisat politikalarının yönünü hızla piyasa
köktenciliğinin barındırdığı pasif politika
anlayışından Keynesci müdahaleciliğin
aktif politika anlayışına çevirmiştir. Ekonomilere çok büyük ölçeklerde, yoğun ve
yaygın biçimde müdahale edilmiştir. Bu
bağlamda geleneksel politika gevşemelerinin yanısıra olağan dışı önlem
ve enstrümanlar devreye sokulmuştur. Politikalarda hızla yön
değiştirmek, biraz gevşek de
olsa, belli bir küresel uyum içinde gerçekleştirilmiştir. Böylece
krizin daha fazla derinleşmesi
engellenmiş, beklenenden önce
sonlanması sağlanmıştır.
###
Küresel krizde tükenme işaretlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte dikkatler ulusal ekonomilerin kriz çıkışında sergiledikleri
güç ve bunun sürdürülebilirliği
gibi değerlendirmelere kaymıştır. Küresel krizin sonlandığı
şeklindeki genel değerlendirmeye karşılık krizden çıkış performansının ülkeler arasında
farklılaştığı gözlenmektedir. Bir
ilk yaklaşım olarak ulusal bazdaki bu farklılaşmaların iki olgudan kaynaklandığı söylenebilir. Bunlardan birisi krize giden
süreçte ulusal ekonomilerdeki
temel dengesizliklerin durumudur. Öteki
ise kriz sürecinde izlenen ekonomi politikalarının niteliği ve dozudur.
Genel olarak krize giden süreçte temel
dengeleri fazlasıyla bozuk olan ekonomilerin krizden çıkışının daha yavaş ve güç-
Prof. Dr. Taner BERKSOY
süz olduğunu söylemek mümkün gibi
görünüyor. Aynı şekilde, kriz sürecinde iktisat politikalarında kurgulanan yön değişiminde tereddütlü davranan ve müdahaleci-gevşek politika uygulamasının dozunu görece düşük tutan ülkelerde krizden çıkışın yavaş ve tereddütlü olduğu gözlenmektedir.
Altı çizilecek ikinci bir nokta, uygulamada kesin çizgileri pek net olarak vurgulanmasa da, kriz çıkışında ulusal ekonomilerin adeta bir “sağlık testine” tabi tutuluyor olmasıdır. Sözkonusu testte pek
çok noktaya dikkat çekilmektedir. Bunların
arasında öne çıkan iki unsur olduğu söylenebilir. Ulusal ekonominin kriz çıkışındaki büyüme performansı bunlardan birisidir. İkinci unsur ise kamu dengesinin
konumu ve borçlanma boyutudur. Krizden
görece yüksek büyüme hızıyla çıkan ülkeler daha sağlıklı ve riski görece düşük
ülke olarak sınıflanmaktadır. Öte yandan,
kriz sürecinde müdahaleci-gevşek maliye politikalarının yaygın biçimde kullanıldığı bilinmektedir. Bunun kamu dengelerini bozmuş ve bir ölçüde kamu borçlanması sorunu yaratmış olması sözkonusu
politika dönüşümünün olağan sonucu
olarak kabul edilmektedir. Ancak kamu
kesiminde oluşan harcama fazlalarının boyutu ve bundan kaynaklanan borçlanma
sorunun çapı da bir tür sağlık kriteri olarak değerlendirilmektedir.
###
Türkiye ekonomisinin kriz serüveni
hareket deseni olarak küresel ortak paydadan pek fazla sapma göstermedi. 2008
yılının ikinci yarısında dünya ekonomisinde
kriz sertleşirken, Türkiye ekonomisinde de
büyüme hızı negatife döndü ve son dönemlerin en sert kriz süreci ekonomiye
egemen oldu. Dünya ekonomisinde olduğu gibi Türkiye’de de üretim ve istihdamdaki gerileme bir sonraki yılın (2009)
son çeyreğine kadar devam etti. Bu bağlamda büyüme 2009 yılının ilk çeyreğinde
eksi yüzde14.6 oranı ile tarihsel bir dip yaparken, işsizlik oranı da ocak 2010 tarihinde yüzde 14.5 ile son dönemlerin en
yüksek düzeyine sıçradı. Bu süreçte tüm
dünyada yaygın olarak ortaya çıkan bazı
eğilimler Türkiye ekonomisinde de gözlendi. Enflasyon gerilerken dış dengesizliğin boyutu daraldı, cari açık ciddi ölçüde küçüldü.
Türkiye’de krize karşı iktisat politikası tecihlerinin de dünyadaki örneklerine
benzer bir hareket deseniyle uyumlu biçimde kulvar değiştirdiği söylenebilir.
Para ve maliye politikaları, çok da fazla tereddüt etmeden, gevşetildi ve müdahaleci
yöne kaydırıldı. Ancak, politikalarda hareket yönü dünya pratiğine uygun olmakla birlikte gevşeme dozunun görece düşük
tutulduğuna özel bir vurgu yapmak gerekir. Politika gevşemesinin görece sınırlı
tutulmasının en önemli nedeni küresel kriz
öncesi dönemde (2001 krizi sonrasında)
ekonominin özellikle finas ve kamu alanlarında ciddi “tamirat” yapılmış olmasıdır.
Böylece küresel krize giden süreçte Türkiye ekonomisinde temel dengelerin görece düzgün, finansal sistemde kırılganlığın da oldukça düşük düzeyde tutulması sağlanmıştır. Ekonominin kriz şokuna
bu tür koşullar altında maruz kalması küresel krizin ulusal ekonomiye bulaşma dozunu nispeten sınırlamıştır. Dolayısıyla krizin ilk darbesi sonrasında ekonomiye müdahale dozunun yani politikalardaki gevşeme ölçeğinin görece düşük düzeyde tutulabilmesi sağlanmıştır.
Kriz sürecinde Türkiye ekonomisi hem
fiili gerçekleşmeler hem de politika tercihleri açısından dünya ekonomisi ile
benzer bir hareket deseni izlemiştir. Buna
karşılık, kriz çıkışında hem hareket deseni
hem de hareket ivmesi açısından Türkiye
ekonomisi adeta dünya ekonomisinden ayrışmış gibi bir yol izlemektedir.
Bu ayrışma eğilimini test etmenin en
kestirme yolu yukarıda işaret ettiğimiz
“kriz çıkışı sağlık testi” kriterlerini devreye
sokmaktır. Sözkonusu kriterler içinde
büyüme ivmesi, kamu dengesi ve kamu
borçlanma dinamiği gibi üç temel olgunun
ön plana taşındığına işaret etmiştik. Kriz
çıkışı sürecinde bu üç kriter açısından
dünya ekonomisindeki genel eğilim te-
reddütlü ve çok sınırlı bir düzelme olarak
tanımlanabilir. Bu genellemeden daha
kötü durumda olan ülkeler olduğu gibi tam
ters yönde hareket eden ülkeler de vardır.
Başka bir deyişle, kriz çıkışında sağlığının
görece düzgün olduğu kabul edilen az sayıda ülke de mevcuttur. Bu ülkelerde kriz
çıkışında büyüme hızı yüksektir. Kamu
dengesindeki bozulma denetim altına
alınmış ve ters çevrilmiştir. Dolayısıyla kriz
sürecinde yükselen kamu borç dinamiği
de yavaşlamaktadır.
Mevcut bilgiler krizden çıkılırken Türkiye ekonomisinin sağlık testini geçen
ikinci grup ülkeler arasında ön sıralarda
yer aldığını göstermektedir. 2010 yılında
Türkiye ekonomisinin büyüme performansı dünyanın ilk ikisi arasındadır. Kriz
sürecinde kısmen bozulan kamu dengesi 2010 yılında yeniden kontrol altına alınmış ve bozulma tersine çevrilmiştir. Buna
bağlı olarak kamu borç dinamiği ciddi biçimde yavaşlatılarak 2010 yılında borç oranının duraklaması sağlanmıştır.
Yenilenen “Orta Vadeli Program”da
önümüzdeki üç yılda olumlu performansın büyük ölçüde korunacağı öngörülmektedir. Kriz çıkışındaki bu başarılı performansa karşılık Türkiye ekonomisinde
önemli risklerin varlığına da işaret etmek
gerekir. Dış dengesizliğin daha da büyümesi riski ile enflasyonun yeniden hızlanması riski sözkonusu performansı gölgeleyebilecek en önemli risklerdir. Ancak,
2010 yılı sonu itibariyle olumlu performansın sürdürlebilme olasılığı yüksektir.
2011 yılı bu olasılığı sınamak açısından kritik öneme sahip bir yıl olacaktır.
Sayı: 370 - Ocak 2011
31
Paranın Merkezinden
SICAK PARAYA BİR ÖNLEM:
VADELİ (FORWARD) DÖVİZ PİYASASI
çıktığında o ülkeden hemen kaçabilmeli.
Sıcak paracılar için en hassas nokta
döviz kurunun ileride alacağı değer. Eğer
iç para diğer ülke paralarına karşı değer
kazanırsa faize ek bir kazanç sağlayarak
getirisini maksimuma çıkarabilirler. Tersi durumda ise sermayesinden bir kısmını yitirme olasılığı mevcut. Bu nedenle sıcak para, iç parası değer kazanma yeteneği güçlü ülkeleri hedef olarak alıyor.
Sıcak paraya önlemler
Sıcak para günümüzde belki de en fazla tartıştışılan bir konu. Geçmişte de sıcak para vardı. Ancak günümüzdeki kadar
bol ve bize benzer ülkelerde konuşlanmış
bir sıcak para dönemini yaşamadık.
Sıcak paranın tanımı kolay değil. Kısa
vadeli fonlar bu kapsama alınıyor ama vadesi uzun olanlar arasında da sıcak para
var. Bunların amaçları yüksek getiri sağlamak. Ne var ki tüm yüksek getiri sağlayan fonlar da sıcak para kapsamına
girmiyor.
Bunun da ötesinde ilgili ülkenin kendi finans sistemi de sıcak paralar içeriyor.
Yurtiçinde yerleşik kişilerin bir ya da üç aylık vadeli döviz hesapları da sıcak para
kapsamına alınabilir.
Bir de Merkez Bankası’nın tanımlaması ile ölçülen sıcak para var. Bunun tutarı halen 120 milyar dolara erimiş bir durumda. Grafikten bu tanıma göre aylık bazda 2006 yılından bu yana Türkiye’ye giren
sıcak parayı izlemek olası.
Gerek küresel kriz öncesinde gerekse süregittiği dönemde, ABD ve Avrupa
Sayı: 370 - Ocak 2011
32
Son yıllarda sıcak paraya önlem alınması gereği ortaya çıkınca “Tobin Vergisi” ilk olarak akla gelen politika aracı oldu.
Ünlü ekonomist Tobin bu yönde düşünmese bile Brezilya gibi kısa vadeli fonları vergileyip girişlerini yavaşlatmak isteyen ülkeler ortaya çıktı. Ancak başarı
sağlayamadılar.
Bunun üzerine hem girenden hem çıkandan hem de bu işlemlerden kazanılan
paradan vergi alma fikri ortaya atıldı.
Bunu halen uygulayan ülke yok. Zira uygulanması gerçekten güç.
Cari açığı azaltarak ya da fazla vererek
sıcak parayı durdurmak da bir çözüm olmuyor. Dış fonlar bu ülkeleri daha “emin”
Merkez Bankaları’nın sisteme verdikleri
likiditeden kaynaklanan fonların krizden
az hasarla çıkan ve gelişen piyasalara sahip ülkelere adeta akın ettiğini biliyoruz.
Bunların içinde orta ve uzun vadeli fonların da bulunduğu kuşkusuz.
Ne var ki çok kısa sürede yüksek getiri elde etmek ve bu süreci devam ettirmek isteyen finans kurumlarının sayıları
da az değil. Yüksek
getiri için sıcak paracıların dayandıkları
Türkiye’ye Giren Sıcak Para
temel noktalar şun(2006-2010, Aylık Veriler
lar:
Birincisi, ilgili ülkenin iç parası dolar
ya da Euro’ya karşı
değer kaybetmemeli
tam tersine değer kazanmalı.
İkincisi, reel faiz
yüksek olmalı.
Üçüncüsü ise herhangi bir sorun ya da
dalgalanma ortaya
Gazi ERÇEL
Merkez Bankası Eski Başkanı
olarak nitelendirerek girişlerini hızlandırıyorlar. Brezilya bunun bir örneği.
Faizleri düşürerek sıcak paranın cazibesini azaltmak da sorunu çözmüyor.
Zira değerlenen kurdan elde ettikleri kazançlar düşen faiz gelirlerinin yerini alıyor. Ayrıca faiz politikası fiyat istikrarını koruma ve kollama görevini ikinci plana atan
bir görüntü veriyor.
Geçenlerde Paris’te katıldığım bir toplantıda ekonomi biliminin yaşayan efsanelerinden birisi olan Stanford Üniversitesi Profesörlerinden Ronald Mc Kinnon
ile sohbet ederken sıcak para konusundaki
fikrini sordum.
Çok ilginç bir öneri ortaya attı. “Sıcak
para sadece faiz kazançları için gelmez.
Döviz kurundaki oynamalardan da para
kazanmak ister. Buna mani olacak mekanizma vadeli (forward) döviz piyasasını kurmaktır. Sıcak para döviz kurunun yakın gelecekte ne düzeyde olacağını bilirse girişini ona göre ayalar”.
Kanımca çok doğru bir düşünce. Tam
da Türkiye’ye uyuyor. Bize gelen spekülatif
paranın getirisinin büyük çoğunluğunu
TL’nın değer kazanmasından elde ettiğini hepimiz biliyoruz.
Vadeli döviz piyasaları
Peki nedir bu vadeli döviz piyasaları?
Vadeli döviz işlemleri piyasası özellikle 1980’li yıllar ve sonrasında artan gereksinimler doğrultusunda hem araç hem de
işlem hacmi olarak büyük gelişmeler gösterdi. Tanım olarak vadeli işlem spot işlem
tarihini aşan ileri bir tarihte teslimi söz konusu olacak döviz, menkul kıymet ya da
ürün gibi herhangi bir malın vadesi, miktarı,
ve fiyatının bugünden belirlenerek sözleşmeye bağlanması anlamındadır. Forward
işlem piyasalarında standart işlem vadeler
genelde 1,2,3,6 ve 12 ay olarak belirlenmiştir. Uluslararası geçerliliği yüksek olan
belli başlı para birimlerinde 5 yıla kadar uzanan vadelerde de kotasyon bulmak mümkün olabilmektedir.
Buradaki esas sorun belirli bir vadede döviz talep edenlerle (ithalatçılar) aynı vadede
döviz satmak isteyenleri (ihracatçı) bir araya
getirmektir. Onları arayıp bulmak ya da bu hizmeti vermek için organize olmak gerekir. Bu
iş zor gibi görünüyor ama dünyada bunu bir
çok finans kuruluşu yapıyor.
Sistemin Türkiye’de derinleşmemesinin
nedeni ileriye dönük bekleyişlerdeki oynak-
Cari İşlemler Açığı 1975-2009 (Milli Gelire Oranı)
lığın fazlalığı olduğu kuşkusuz. Bu durumda
kimse zarar etmek istememesi nedeniyle ilerideki bir vadede çok değişik fiyatlar öneriyorlar. Hatta bu yolla para nasıl kazanırım diye
konuya yaklaşanlar da var.
Bankalar aracı olduklarında müşterileri
karşı karşıya getiremeyince kendileri döviz riskini almak istemiyorlar. Bunu birisinin almasını bekliyorlar. Bu nedenle de yıllardır
“Merkez Bankası bu piyasayı kursun” diye ısrarcı olanlar da bankalar.
Oysa vadeli döviz piyasası kurulabilse ve
derinliği artırılabilse piyasa tarafından belirlenen döviz kurunun ne olacağını önceden bilmek gibi bir sistemin içine girebileceğiz. Piyasanın bekleyişleri bu doğrultuda olunca genelde döviz kurları da o düzeye doğru hareketlenir. Geleceğe ilişkin belirsizlik azalır.
Bu durumda ülkeye giren sıcak para çıkacağı tarihte döviz kurunu bilecek ve ona
göre davranacak. Dolayısıyla da iç paranın değerlenmesinden elde edeceği kazancı beklediğinden az olacak. Hesabını kitabını da ona
göre yapacak.
Bu önlemin tek başına yeterli olacağını da
söylemek gerçekçi olmaz. Ancak vadeli döviz piyasalarının kurulması ve derinleştirilmesinin sıcak parayı caydıracağı kesin.
Derinliği fazla vadeli döviz piyasalarının
sistem içinde varlığının aynı zamanda döviz fiyatlarının belirginliğin oluşmasına da katkısı yadsınamaz. Böylesi bir ortamda dövizin
ekonomik yaşamda önem kazandığı topluluklarda makro ekonomik gelişmeler daha
kolay kontrol altına alınabilir. Piyasalar döviz
fiyatlarında belirgin arttığı bir ortamda daha
etkin çalışabilirler, aldıkları döviz risklerini ölçebilirler.
Sayı: 370 - Ocak 2011
33
Yorum
İŞİN SIRRI GÜVENDE
2011 yılının en önemli beklentisi yurtiçinde T.C.M.B.'nin aldığı kararlarla, fiyat
istikrarı kadar önem verdiği finansal istikrara yönelik tehdit olarak görünen cari
açıktaki artışı engelleme başarısı olacak. Yurtdışında ise ABD'nin ekonomiyi toparlamak için aldığı tedbilerin işe yararayıp
yaramadığı... Bir önemli konu ise, Çin'in
artan enflasyonu frenlerken büyümesinden ödün vermemesi…
Yurtiçinde başrolde
Merkez Bankası
Merkez Bankası'nın bu yönde harekete
geçmesinin tetikleyicisi, 2010 yılının son
çeyreğine girerken, gelişmiş ülkelerdeki
ek parasal genişleme kararlarının neden
olduğu yoğun kısa vadeli sermaye girişi olmuştur. Bu para girişinin sonucunda da
artan cari açık riski somut bir şekilde görülmüştür.
Sayı: 370 - Ocak 2011
34
Cari açık, ucuz ve bol borçlanma imkânları sonucunda kredilerdeki, iç talepteki ve ithal mal talebindeki hızlanma ve
TL’deki reel değerlenme eğiliminin ekonomik temellerle uyumsuz düzeylere
ulaşması sonucunda ithal mal talebindeki hızlanma olmak üzere iki kanaldan
artmaktadır.
Bu doğrultuda, Merkez Bankası cari
açıktaki artışa karşı ideal politika bileşimi için iki unsuru kullanma kararı almıştır. İlki, faiz dışı araçların (zorunlu karşılık) kredilerdeki ivmelenmeyi önlemek
için sıkılaştırılması gereğini duymuştur.
İkincisi ise kısa vadeli faizlerin kurlardaki değerlenme eğilimini sınırlamak amacıyla kontrollü bir şekilde indirilmesi olmuştur.
Bu tedbirlerle ulaşılması hedeflenen ilk
amaç, bankaların T.C.M.B. dışından sağladığı her türlü fonlamanın vadesinin uzamasını sağlamak olarak görünürken yanı sıra
para ve kredi büyümesini kontrol altına almada yardımcı olması beklenmektedir.
Finansal istikrar için
vade uzatımı
Mevduatın ve yabancı sermaye girişlerinin daha uzun vadeye yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. Kısa vadeli mevduata uygulanacak farklı ve daha yüksek
zorunlu karşılık oranı ile politika faizi indirimleri bunu sağlayabilecektir.
Para-kredi büyümesini kontrol edilmesi: Kredi faizleri için esas önemli olan
uzun vadeli faizlerin düzeyidir. Politika faizlerindeki indirimin uzun vadelere aynı ölçüde yansımaması beklenti yönetimi ile
sağlanırsa, bu kredi büyümesi açısından
sınırlayıcı etkide bulunacaktır. Zorunlu
karşılıklar öncelikle ve özellikle kısa vadeli yükümlülükler için kademeli şekilde
artırılabilecektir.
Levent OĞUZ
Ekonomist
Faiz indirimlerinin ölçüsünün boyutunu, risk primi ile düzeltilmiş reel faiz
seviyesi belirleyecektir. Politika faizi sabit tutulduğunda dahi, eğer risk primi ve
enflasyon beklentileri geriliyorsa, reel faiz
yükseleceğinden para politikası otomatik sıkılaştırılmış olacaktır. Gelecek 12 ve
24 ay enflasyon beklentilerini, Türkiye’nin 170 baz puan düzeyinde olan risk
primi (CDS) kullanarak para politikası duruşunun yılın ilk yarısındaki en gevşek
noktasına (2.7 civarı negatif reel faiz) geri
gelmesi için bu şartlar aynı kalmak üzere politika faizinin 150 baz puan civarında indirilmesi imkanı yaratmaktadır. Ancak Türkiye’de enflasyonun ölçülmesinde yaşanan bazı sorunlar Merkez Bankası'nın ve karar alıcılarının doğru öngörülerde bulunmasını kısmen engelleyebilmektedir. İşlenmemiş gıda fiyatlarına etki eden, üretimin iklim koşullarına bağımlı olması, bilgi altyapısının yetersizliği, aracı sayısının fazla olması, tarım sektörüne yönelik kamu desteklerine dair belirsizlikler, düzenleme ve denetim/gözetim yapısındaki yetersizlik,
tarımsal üretimin bazı bölgelerde yoğunlaşması ve dış talepteki dalgalanmalar enflasyon hedeflemesindeki sapmanın en büyük nedeni olmaktadır.
Merkez Bankası para politikası stratejisinde önemli değişiklikleri başlatmıştır. Cari açık artışı özelinde, finansal istikrarı öne çıkaran bu yeni duruş, kısa vadeli faizlerde indirimle eş zamanlı faiz dışı
araçların sıkılaştırılmasını içermektedir.
Şu ana kadar alınan ve ileride alınacağı
açıklanan önlemler sayesinde cari açığın
2011’de Orta Vadeli Program’da belirlenen
hedeflerle (42.2 milyar dolar, GSYH’nin
yüzde 5.4’ü) uyumlu hale gelmesini beklemektedir. Buna karşılık gelen kredi artış hızı ise en fazla yüzde 25 olarak verilmiştir. Kararların alınma hızı ve dozu,
kredi artış hızındaki gelişmelere ve bahsedilen örtülü cari açık hedefine ne ölçüde yaklaşılacağına bağlı olacaktır. Bu başarının temelinde ise kurumların ve yatırımcıların Merkez Bankası'na duyduğu
güven belirleyici olacaktır.
ABD ve Çin belirleyici
Yurtdışındaki gelişmelerin temeline
oturtulan iki konu bulunmakta. Bunların
ilki ABD'deki toparlanmanın 2010 yılı biterken kendini hissetirmesi ve zavallı bir
görünüm çizen AB'den ayrışması. AB'nin,
kendi içine dönük övgüleri, parasal birlikten söz etmeleri ve bir tek Almanya'nın üretim başarısına dayalı varolma
çabası, 2011'de sorun olmaya devam etse
de belirleyici bir unsur olmaktan çıkabilir. Bunun koşulu ise ABD'nin toparlanması ve Çin'in büyüme hızından ödün
vermemesi. Aksi takdirde, bozulan güven
ortamı, bir çığ etkisiyle yeni ve daha büyük bir krizin öncüsü olacak.
ABD'de işler iyiye doğru gidiyor. Bunu,
AB'nin ekonomi yönetiminin boş sözlerinden farklı olarak rakamlarda görüyoruz. ABD'de, hane halkı harcamaları altı
aydır yükselirken Kasım ayında fabrika siparişleri de artmış durumda. Elektronik,
bilişim sektörlerinde defter değerlerinde
yüzde 2.6'lık bir değer artışı görülmektedir. Kadameli olarak azalan işsizlik ise enflasyon üzerindeki baskıyı da azaltmakta.
Tüketici güveni ise Aralık'ta son altı ayın
en yüksek değerine 74.5 ile ulaştı. Lehman'ın batışından bu yana ilk defa 1250 seviyesinin üstünü gören S&P 500 endeksi,
ekonomik toparlanmanın en büyük göstergesi olarak değerlendiriliyor. ABD tahvillerinde 10 yıllıklar, 3.40 seviyelerinden
3.30'lara doğru düşmekte. Bütün finas kuruluşları ABD ekonomisine dair beklentilerini yukarı çekerken, 600 milyar dolarlık parasal genişlemenin işe yaradığı görüşüne tek çekince, aşağı doğru bir yön
çizse de, istihdam artışının istenilen boyutta olmaması. Ancak FED'in kararlı tutumu ve ABD hükümetinin desteği, ekonominin en büyük can simidi, artan güvenle halkın tüketime yönelmesi 2011'de
dünya ekonomisinin en önemli olayı haline gelecektir.
Çin ise hızlı büyümenin getirdiği enflasyonla tanışmanın huzursuzluğunu yaşamaya başlamış durumda. Artan gayrimenkul fiyatları Çin'in en büyük ikilemi
belki de. Her yüz kişiden 70'i ev sahibi olan
ülkede artan ev fiyatları, kişilerin evlerini değiştirmesi veya birden fazla ev sahibi olmaya yöneldiklerini ortaya koyuyor.
Çin ihracatını artırırken, iç talebini karşılamak için yerli üretimin yanı sıra ithalatını da artırmakta. Komünist Çin hem Afrika'da emperyal faaliyetlerde bulunurken
hem de üretim şeklinde vahşi kapitalist sıfatıyla kendi başarısını çiziyordu. Ama en
temel kapitalist ekonominin yarattığı enflasyon sorunuyla tanışması da bu amorf
yapıyı benimsemesinin sorunsalı olarak
şimdi karşısında duruyor. Çin, bu anlamda mücadelesini hem faizleri hem de zorunlu karşılıkları artırarak kazanmaya
çalışıyor. Şu anda dünyada yarattığı bir güven sorunu bulunmuyor. Ancak hiçbir ülkenin kredibilitesi sonsuz değil. Çin Başbakanı Jiabao'nun, “gayri menkul fiyatlarının artışına karşı önlemlerimizi yeterli ölçüde uygulamıyoruz” sözü, şimdilik batının sadece dikkatini çekmekte. Bu bir güven sorunu yaratmasa da, tekrarı halinde durum çok daha farklı olacaktır. Kesinlikle o gün yeni normal düzeninin en yenisiyle ama en yaşanmaz olanıyla tanışacağız.
Sayı: 370 - Ocak 2011
35
Söyleşi
EV TEKSTİLİNDE TÜRKİYE ÇOK GÜÇLÜ
17 yıllık dostluklarını
EFTA Tekstil çatısı
altında yeni bir iş
ortaklığıyla birleştiren
Erhan Özkan ve
Bülent Seval, ev
tekstili alanında
geçmiş tecrübelerin
ışığında emin
adımlarla ilerliyor.
Özkan, “Türkiye,
bütün bölgesinin ev
tekstilinde tek
üreticisi. İçeride de çok
ciddi bir potansiyel
var” diyor.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi ve ERFUN Tekstil’in sahibi Erhan Özkan ile SEVAL Tekstil’in sahibi Bülent Seval, 17 yıllık dostluklarını yeni bir iş ortaklığıyla birleştirdi. “Krizler ancak güç birliği ile aşılır” diyen Erhan Özkan, Bülent Seval ile EFTA Tekstil adını verdikleri yeni şirketlerinde ev tekstili üzerine yoğunlaşacak yeni bir adım attı. Şirket tekstil ve
konfeksiyon sektöründe belki yeni, ancak işin başında yer alan iki ortak için aynı şeyi söylemek
mümkün değil. Erhan Özkan ve Bülent Seval sektörün mutfağını çok iyi bilen, dernek ve sendikalarda yöneticilik yapan deneyimli girişimcilerden. EFTA’nın kuruluşundan bugüne bir yıl geçmedi ancak şirket özellikle ev tekstili alanında geçmiş tecrübelerin ışığında hayli yol almış görünüyor.
şünmeyeyim’ dedim. O gün prensipte anlaştık. Ne zaman başlayalım, noktasına geldik. SEVAL ve ERFUN Tekstil diye firmalarımız var. SEVAL ile ERFUN birleşti ve ortaya EFTA çıktı. Eski
mağazamız küçüktü. Nişantaşı’nda bize yakışan büyüklükte bir mağaza açtık. Zaten sattığımız malların üreticisi ERFUN Tekstil. Ürünlerimizin büyük bir bölümünü oradan alıyorduk. Artık hepsini almaya başladık.”
EFTA, kendi tasarım ve üretimlerinden biri olan tescilli marka Copquette'nin; İngiltere, İtalya, Fransa ve İspanya'ya ihracatını yapıyor, bir diğer özel üretimi BS Collection'la birlikte toptan ve perakende alımlara da imkân sağlıyor. Perde, döşeme, yatak ve masa örtüsü dâhil olmak üzere bin
500’den fazla deseni içeren muazzam bir koleksiyona sahip olan firma, Amerika, İngiltere, Hollanda, İsviçre gibi dünyanın önemli ülkelerinden ithal ettiği seçkin markaları da bünyesinde bulunduruyor. Okul, hastane, otel ve benzeri büyük projelere imza atan; antibakteriyel, yanmaz, leke
tutmaz gibi önemli özellikleri içinde barındıran kumaşlarıyla anahtar teslim çalışmalarını başarıyla sonuçlandıran EFTA, kişi ve firmalara özel mimari danışmanlık hizmeti de sunuyor.
ERFUN Tekstil’in üretici firma olduğunu söyleyen Erhan Özkan da EFTA’da ortağı Bülent
Seval ile birlikte ev tekstili konfeksiyonu yaptıklarını, perdeden şala, tekstilden yapılan
çantadan turistik kravata kadar kişiye özel de
çalıştıklarını söylüyor. Bu ürünleri ihraç ettiklerini de sözlerine ekleyen Özkan, EFTA hakkında şu bilgileri veriyor: “İç piyasada 150 noktada müşteri grubumuz var. Bu müşterilerimize devamlı kartela setleriyle koleksiyonlar
yaparak, onların ellerinde bulunan koleksiyonlarımızı güncel tutuyoruz. Mimarlarla büyük projelerde; otel, hastane, yurt, üniversite
gibi işlerde gerek yurtiçi gerekse de yurtdışında
çalışıyoruz. Azerbaycan ve Kazakistan’da Türk
“Kişiye özel hizmet veriyoruz”
EFTA Tekstil’in ortaklarından Bülent Seval, 17 yıllık dostluğun nasıl iş ortaklığına döndüğünü şöyle anlatıyor: “Erhan Bey’le aşağı yukarı 17 yıldır tanışıyoruz. Bizim ilişkimiz daha çok müşteri fabrika ilişkisiydi. Bir yıl önce işler yoğunlaştığında kendisine yapmayı düşündüğüm şeyi anlattım. O
da bana kiminle yapmayı düşündüğümü sordu ve ‘Bu kişi ben olmaz mıyım’ dedi. Ben de ‘Niye dü-
Sayı: 370 - Ocak 2011
36
müteahhitlerinin yaptığı projelerin tefriş işleri bize veya bizim gibi çalışan firmalara veriliyor. Mağazalarımızda perakende ve kişiye
özel üretimler de yapıyoruz. Sadece perde ve
döşemelik kumaş değil, bunların kişiye özel
olarak dikilmesiyle birlikte exculusive hizmet
veriyoruz.”
“Yavaş yavaş gönlümüzdeki hedefe doğru
gitmeye çalışıyoruz” diyen Bülent Seval ise
EFTA Tekstil olarak hedeflerini de yine mütevazi bir şekilde açıklıyor: “Nereye gittiğimizi yaşadıklarımız gösterecek. İhracatta da bir yerlere geliyoruz. İspanya yoktu ama o devreye girdi. EFTA, ERFUN’un iç piyasa ayağı. Bizim SEVAL olarak ihracatımız vardı. Onu da EFTA’ya
aktarınca bu değerler yavaş yavaş artıyor. Tasarımlarımızı genellikle oğlum yapıyor ve tabii ki müşteri de yönlendiriyor. Burada gördüğünüz tüm mallar ihracat mamulleri. Yaptığımız ihracatın yüzde 95’i bizim imalatımız.”
Aynı mütevazi yaklaşım Erhan Özkan’da da
göze çarpıyor. İhracatlarının şimdilik çok büyük olmadığını ancak buna rağmen yılda 2 milyon dolarlık üretimi yurtdışına pazarladıklarını belirten Özkan, ihracat stratejilerini anlatıyor: “Daha çok turistik eşya satan mağazalara, Avrupa ve etrafımızdaki havaalanlarının turistik mağazalarına mal veriyoruz. Buna Atatürk Havaalanı da dâhil. Firmayı kuralı bir yıl
bile olmadı ama bu aşamaya geldik. Kriz bizi
buraya getirdi. Pazarlama, üretim ve ara üretim; bu üçünü birleştirdik. Birlikten güç doğar
ilkesiyle bir şeyler yaptık. Hedefimiz bunu daha
da büyütmek. Türkiye’deki satış noktalarımızı artırmak, ürün gamımızı çeşitlemek, sadece turistik değil daha farklı alanlara girmek istiyoruz. Şimdilik iyi olduğumuz bu alanda yoğunlaşıyoruz.”
“Made in Turkey’e olumlu
bakıyorum”
Son günlerde tekstil sektöründe yaşanan
Made in Turkey hareketliliği hakkında da
olumlu düşündüğünü söyleyen Erhan Özkan,
Avrupalı bütün üreticilerin peşinde koştuğu bir
kavram olduğunu söylüyor. “Maalesef çok ciddi bir çekişme var” diyen Özkan, bu çekişme-
nin parçalarını şöyle aktarıyor: “İthalat lobisi bunu istemiyor. Üreticiler ve Avrupa’ya üretim yaparak Türkiye’de bunun parçası olanlar bunu arzu ediyor. En azından pazardaki müşteri bir şey
alırken nerede üretildiğini bilsin. Türkiye için Made in Turkey çalışmasının çok önemli olduğuna
inanıyorum. Keşke tüm bu lobi çalışmalarına karşı bunu aşabilse gerçek Türk üreticisi... Made in
Turkey bugün Avrupa’da çok olumlu karşılanan bir şey. Bu bir gerçek. Türkiye, tekstilde gurur duyacağı bir noktaya geldi. Bu sadece hükümetlerle ilgili de değil, yıllardır yapılan yanlışlardan dolayı istediğimiz yerde miyiz, ciroda mıyız, kârlılıkta mıyız? Değiliz tabii… Made in Turkey’i tüm ilgili kuruluşlar tetiklese ve istediğimiz noktaya gelebilsek… Belli destekler veriliyor. Turquality bunun bir parçasıydı. ‘Hakkıyla verildi, verilmedi’ tartışması olacaktır ancak bunun iyi niyetli bir çalışma olduğunu söylemek lazım. Doğru kişilere, doğru zamanlarda verilsin ki doğru sonuçlar alınsın. Hepimizin bir arada olduğu yerden güç çıkar. Keşke hepimiz bir arada olsak ve iyi işler yapsak, birbirimize karşı olmasak… Made in Turkey’e olumlu bakıyorum.”
“Sektör krizlerden ders çıkardı”
Yaşanan ekonomik krizlerden Türk tekstil sektörünün çok ders çıkardığına vurgu yapan Erhan
Özkan, 2010 yılında tekstil sektöründe patlama yaşandığı tezine katılmadığını ifade ediyor. “Çok
kötü bir 2009 geçirdiğimiz için, o rakamlarla karşılaştırıldığında tabii ki dipten dönüş olarak görebiliriz” diyen Özkan, sektörün tekstil ve konfeksiyon bacağının aynı gitmediğini şu sözlerle ifade ediyor: “İplik üreticileri mesela hammaddeden doğan sebeplerden dolayı son bir yıldır iyi iş yapamıyor. Çünkü hammadde sıkıntısı var. Dünyada hammaddeyi bulabildiği, hammaddeye yakın
olduğu ve bazı farklar verdiği için Türkiye son bir yılda belli yere geldi. Herkes artık kendi pazarını biliyor. Bugün Çin o kadar hızlı büyüyor ki, son 1-2 yıldır kendi iç piyasası ile çalışmayı çok daha
kolay ve cazip buluyor. Bu nedenle Batı artık belli segmentlerde Türkiye veya Türkiye benzeri ülkelere döndü. Bu bir gerçek ve göreceli olarak bir artış getiriyor sektöre... Siparişlerin çoğalması kârlılık anlamına gelmiyor. Türk tekstil sektörünün bugün en büyük sıkıntısı kâr edememesinden
kaynaklanıyor. Kâr edip yeni yatırımların peşinde koşması lazım. Son bir yıla bakıldığında biraz daha
iyiymiş gibi görünüyor ancak nereyi referans aldığınız çok önemli.”
2007 yılının Türk tekstil sektörü için doruk noktası olduğunu düşünen Erhan Özkan, “Ne olursa
olsun oraya yakın olmak bir hedef olmalı. Ama şu bir gerçek, krizden itibaren bugüne baktığımızda
diğer sektörler gibi Türk tekstil sektörü de çok iyi dersler çıkardı. Bununla mücadele edemeyen
Sayı: 370 - Ocak 2011
37
Söyleşi
ÖZKAN: “TALEP OLURSA NANOTEKNOLOJİ KULLANILIR”
“Gerek nano teknoloji, gerekse nano malzemeler olsun,
ev tekstilinde bunu kullanan ve çok iyi de yapan büyük firmalar var. Zaten pazarları da ona göre belirlenmiş. ‘Marka olacaksınız ve katma değeri yüksel mal üreteceksiniz’ deniyor.
Tamam ama bunu yaptığınızda pazar küçülüyor. Türkiye’nin
şu anki kurulu yapısı, düzeni ve kapasitesi hâkim olduğu pazarlara hitap etmeye çok müsait. Her yerde nano malzemeleri kullanacak değil sektör. Talep olduğunda kullanıyor zaten. Nano dediğimiz şey üretimimizin sonuç aşamasında uygulanan işlemler. Yapmıyor değiliz, yapıyoruz. En önemlisi
kurumsal firmalar yapıyor daha aşağıdakiler talep olmadığı için yapmıyor.”
firmalar ya yok oldu ya da olma aşamasında. Hepimiz kendimize göre bir yol bulduk” diyor. Sektörün önünün yanlışlıklar yapılmadığı sürece açık olduğunu söyleyen Özkan, Merkez Bankası’nın
faizleri indirmesinin Türk tekstil sektörü için bayram sayılması gerektiğini belirtiyor. Özkan, “Sıcak paraya karşı aslında pek bir şey yapılmamasına rağmen, yapılır gibi görünmesi bile piyasada psikolojik etki yarattı. Bu bile bazı taşları yerine oturtmaya yardım etti. Sadece tekstil için değil, Türkiye’de üretim yapan herkesin sıcak paraya karşı olması lazım. Çünkü üretimi pahalı gösteriyor. Bu tip ana yanlışlar yapılmazsa Türkiye’de tekstil ve konfeksiyon sektörü önümüzdeki 510 senelik sürede sorunsuz gidecektir.”
Dünya ile küresel rekabette Türk tekstil sektörünün dışa yönelik neler yapması gerektiği konusunda
da görüşlerini aktaran Erhan Özkan, ülke olarak ana pazarın Avrupa olduğunun altını çiziyor. ABD’ye
mal satan bazı büyük firmalar olduğunu ancak genele vurduğumuzda Türk tekstil sektörü için bu
pazara ihracatın kolay olmadığını söyleyen Özkan, stratejik kararların doğru verilmesi gerekliliğine vurgu yapıyor. Özkan, “Klasik pazarlarımızın dışında Afrika veya yakın komşu ülkeler gibi yeni
pazar arama kararı güzel. Ancak bu pazarlara kurumsallaşmış firmaların hemen girmesi zor. Daha
küçük çapta firmalarla bu pazarlarda alanlar yaratılıyor. Belli bir yere geldikten sonra da diğer firmalar gidiyor. Bu çalışmalar desteklenerek devam etmeli. Ama bugüne kadar emek, para ve pazar yarattığımız Avrupa ve Rusya ana pazarımız olarak görülmeli. Bu pazarları kaybetmemek için
daha çok çalışılmalı” diyor.
“Ev tekstilinde Avrupa’da birinciyiz”
“Bugün ev tekstili denince Türkiye akla geliyor” diyen Erhan Özkan, Avrupa Birliği’nin üçüncü dünya ülkeleriyle gerçekleştirdiği serbest ticaret anlaşmalarını da Türk tekstil sektörü olarak yakından
takip etmek gerektiği uyarısını yapıyor. Türkiye’nin bölgesinde ev tekstilinde çok güçlü olduğunu belirten Özkan, sözlerine şöyle devam ediyor: “Türkiye ev tekstilinde Avrupa’da bir numara. Dünyada
üçüncü veya dördüncüyüz. Her şey ciro veya rakamlardan ibaret değil. Kâr marjına bakmak lazım.
Türkiye, bütün bölgesinin ev tekstilinde tek üreticisi. İçerde de çok ciddi bir potansiyel var.”
Türkiye’nin tekstil sektöründe güçlü olmasından da kaynaklanan sebeplerden dolayı Avrupa ile genelde çok sorun yaşamadığını ifade eden Erhan Özkan, ihracatçılar açısından yaşanan bir sorunu
işaret ediyor. Özkan, “Çin menşeli veya haksız rekabetle üretilen ve ülkemize giren mallara gümrüklerimizde karşı koymaya çalışıyoruz. Ancak bu mallar önce Avrupa’nın bazı bölgelerine giriyor,
sonra da AB malı olduğu için Türkiye’ye geliyor. İşte bu durumla mücadele edemiyoruz. Bugün Tür-
Sayı: 370 - Ocak 2011
38
kiye Avrupa’da nereye mal gönderirse göndersin sorun yaşamıyor. Tarife dışı bazı engellerle karşılaşıyoruz. Mesela Polonya AB üyesi
olmasına rağmen, zaman zaman gümrüklerinde bizlere sorun çıkarıyor. Ancak bunları aşabiliyoruz. Oysa Rusya öyle değil. Rusya bambaşka. Rusya’da anlık siyasi gelişmelerin belirlediği bir politika var gümrüklerde. O yüzden
kendi şirketlerimiz açısından söylüyorum; biz
Rusya ile çalışmıyoruz. Çünkü sorun yaşadığımızda ortada kalıyoruz” diyor.
Türk tekstil sektörünün 2007’deki seviyelerine 2012 yılından önce gelecek kapasiteye ve birikime sahip olduğuna inanan Erhan Özkan, bugüne kadar çıkan krizlerde ihracatçıların
müşterilerinin durumu iyi olduğu için çok
fazla etkilenmediğini söylüyor. Tabii son yaşanan 2008 krizi hariç. Özkan’ın bu krizle ilgili tespiti ise hayli ilginç... “Şimdi müşteri hasta” diyor Özkan ve ekliyor: “Ama müşteri dediğimiz AB’nin önde gelen ülkeleri. Almanya
ve İngiltere gibi ülkelerde ciddi düzeltme çalışmaları var. Orada sistem politize edilmiyor.
Belki yavaş ilerliyor gibi görünse de ilerliyor.
Avrupa’da düzelecek. Büyük bölümümüz Avrupa’nın düzelmesiyle doğru orantılı düzeleceğiz. Çin’in bu iç büyümesi ve iç talebi devam
edecek. Avrupa düzeldikçe, bana göre eski hatasına düşmeyecek. Türkiye’ye daha çok sarılacak ve bizim için daha iyi bir pazar olacak.
Kimseye kaptırmamamız gereken bir pazar Avrupa. Bu diğer kıtalara mal satmayacağız anlamına gelmiyor. Biz istenen rakamlara daha
öncede gelebiliriz. Türkiye’nin bilgi birikimi, insan kaynağı ve kapasitesi var.”
Tekstilin Kaleleri
34
OSMANBEY MARKA OLMAYI
HEDEFLİYOR
Yaklaşık 5 bin tekstil ve hazır giyim firmasını barındıran Osmanbey’de üretilen ürünler bugün
dünyanın farklı coğrafyasına gidiyor. OTİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ulvi Orhan,
“En önemli stratejimiz Osmanbey’i tekrar bir marka yapmak istiyoruz. Paris bir markadır.
Sormazlar size hangi mağazadan aldınız diye… Biz de Osmanbey’i böyle kullanmaya
çalışıyoruz. Osmanbey’in markasını prestijli bir marka yapmak istiyoruz. Osmanbey olarak
ayrı bir etiket ve logo yaptırıyoruz. O malın Osmanbey’den olduğu anlaşılacak” diyor.
T
ürkiye’nin ve İstanbul’un önemli açık hava alışveriş merkezlerinden biri Osmanbey. Aynı zamanda Osmanbey, tekstil ve hazır giyim sektörünün kırk yıllık geçmişiyle İstanbul’un ve Türkiye’nin önemli tekstil kalelerinden… Yaklaşık 5 bin tekstil ve hazır giyim firmasını barındıran Osmanbey’de üretilen ürünler bugün dünyanın farklı coğrafyalarında yer alan 60 ülkeye ihraç ediliyor. Bağımsız Devletler Topluluğu, Arap ülkeleri ve Balkan ülkeleri gibi ülkelerin önemli tedarikçisi olan Osmanbey, iç piyasanın da tekstil ve hazır giyim kaynağı. 1999’da Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği’nin (OTİAD) kurulmasıyla sektör, örgütlü bir şekilde yeni iş birlikleri geliştirdi. 800'e yakın üyesi bulunan OTİAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ulvi Orhan’a göre Türk
tekstil ve hazır giyim ihracatının büyük bir kısmı Osmanbey’den yapılıyor. Sadece İstanbul’dan
ihraç edilen tekstil üretiminin yüzde 40’ını Osmanbey tekstil ve hazır giyim sektörünün karşıladığını söyleyen Orhan, Osmanbey’de üretilenlerin yüzde 85’inin de ihraç edildiğini söylüyor.
Sultanhamam’dan Osmanbey’e
1970’li yıllarda Sultanhamam’da temelleri atılan Osmanbey tekstil ve hazır giyim sektörü, bugün
dünyaya üst segmentte ürünler ihraç ederek önemli bir katma değer yaratıyor. İç piyasaya aynı
segmentteki ürünler satarak başladıklarını anlatan Ali Ulvi Orhan, zamanla Osmanbey’in
moda yaratan, tasarlayan, üreten ve pazarlayan bir merkez olduğunu belirtiyor. Osmanbey’de sektörün kırılma anlarını da şöyle aktarıyor: “Osmanbey’de tekstil ve hazır giyim
sektörü 70’li yılarda, iç piyasaya üst segment
ürünler yaparak başladı. İç piyasada 1980’lere
kadar üst grup kaliteli mal üreten ve satan bir
merkez olarak tanındı. 1980’lerle birlikte dışa
açılmaya başladık. Önce Arap ülkelerine ve yakın coğrafyadaki komşularımıza mal ihraç ettik. Bu gelişme 90’lı yıllardaki Körfez Krizi’ne
kadar devam etti. Krizle birlikte Orta Doğu piyasası gerilemeye başlayınca, sektörümüz
Rusya ve Türki Cumhuriyetleri'ne yöneldi. O ül-
Sayı: 370 - Ocak 2011
39
Tekstilin Kaleleri
“MALİYETİMİZİN YÜZDE 10'U AR-GE”
OTİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ulvi Orhan, müşterinin sürekli yeni ürün istediğine dikkat çekerek, “Tasarım ve yenilikle ön plana çıkmaya çalışıyor. Bizim işimiz
bu. Eskiden sezon ürünleri vardı; sezona girerken ve sezondan çıkarken mal yapardınız. Şimdi müşteri devamlı yeni ürün ve yenilik istiyor. Devamlı sezondasın yani… İşler o kadar hızlandı ki. Ayakta kalabilmemizin yegâne temeli yenilik” diyor. Orhan, bu
yeniliği hızlı bir lojistikle desteklemek gerektiğini de anlatarak şunları söylüyor: “Hem
yeni ürün hem de yeni ürünün müşteriye gitmesinden ve ürünün geliştirilmesinden bahsediyorum. Moda çok hızlandı. Bu Osmanbey’in şansı aslında. Modanın baş döndüren
hızı Osmanbey’e iş imkânı yaratıyor. Tasarım aşamasını da biz Ar-Ge sayıyoruz ve bunun da aslında teşvik kapsamına girmesini istiyoruz. Maliyetlerimiz içinde işçilik maliyetleri ya da modelhane maliyetleri yüzde 20 civarında. Tasarım olduğu için yüksek.
Tüm giderlerimiz içinde de Ar-Ge’ye ayrılan yüzde 10 diyebilirim. Nano malzemelerin
sektörde kullanımı öncelikle Batı’da başladı. Bu konuda ABD, İngiltere ve Almanya ön
planda. Müşterilerimizin dağılımına baktığımızda bu söz konusu ülkelere mal satıyoruz ama ağırlığı çok fazla değil. Esas yoğunluk diğer pazarlarımızda ve o pazarlarımızda da talebi müşteri istekleri belirliyor. Nano malzemelerle ilgili talep gelmediğinden şu
anda bu konuda pek bir çalışma da yok açıkçası.”
kelerden mal talepleri geldi. Zamanla da sektörümüzün ihracatında o ülkelerin ağırlığı arttı. 2000’li
yıllarda Avrupa’nın butikleri alış verişlerini Osmanbey’den yapmaya başladı. 2002-2003’te Afrika pazarına açılma gerçekleştirildi. 2008 krizinde Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın (DTM) yeni ihracat
açılımı ve vizelerin kalkmasıyla komşu ve yakın çevre ülkelere yöneldik. Çok dinamik ve esnek
bir piyasayız. Kriz ve sorun olduğunda yeni bir pazara, hızlı ve esnek bir şekilde adapte oluyor Osmanbey tekstil sektörü.”
Genelde üst segmente hitap eden bir merkez olduklarının altını çizen Orhan, “Bayan, erkek ve
çocuk giyiminden trikoya, abiyeden kumaş ve aksesuara hatta dış ticaret firmalarına kadar kompleks bir tekstil ve hazır giyim merkezi Osmanbey. Bu büyüklükte Türkiye’de ve dünyada başka
Sayı: 370 - Ocak 2011
40
örnek bilmiyorum” diyor. Ürettiklerinin yüzde 85’ini ihraç ettiklerini vurgulayan Ali Ulvi Orhan, Laleli ve Merter tekstil sektöründen
farklarını da şu şekilde ifade ediyor: “Bizim ihracatımız farklı. Firmalar kendi tasarımlarıyla, kendi koleksiyonlarından malları, kendi etiketleriyle ve kendi fiyatlarıyla satıyorlar. Bu bizim en önemli farkımız. Fason üretim değil,
kendi koleksiyonlarından tasarım ürünleri
satıyorlar. Pronto Moda dediğimiz güncel
modayı satıyor Osmanbey. Çok kısa sürelerde, günceli de takip ederek sipariş yetiştiriyoruz. Biz de bir haftadan bir aya kadar siparişler var. Hatta üç güne kadar sipariş alıp, mal
indiren firmalarımız bulunuyor. Dünyada bu
işin başka bir örneği yok. Osmanbey’i diğer bölgelerden ayıran en belirgin özellik hızlı olması.
Çok esneğiz ve tasarım ürünleri satıyoruz. Biz
de basic ürün bulamazsınız, bizim ürünlerimiz
katma değerli ürünler olduğu için fiyatlarımız
ucuz değildir. Kendi dizaynımız, kendi koleksiyonumuz ve kendi markamızı satıyoruz.”
Osmanbey’den altmış ülkeye mal ihraç ettiklerini hatırlatan Ali Ulvi Orhan, “Uçakla 3-5 saatlik mesafede, kuzey komşularımızdan başlayıp, Rusya ve Türki Cumhuriyetlerine, Körfez ülkelerine, Arap ve Doğu Avrupa ülkeleriyle Kuzey Afrika’ya uzanan bir çemberde ihracat yapıyoruz” diyor. İstanbul’daki tekstil sektörünün yüzde 40’ını karşıladıklarının altını çizen Orhan, Osmanbey, Laleli ve Merter’in Türkiye ihracatının çok önemli bölümünü gerçekleştiren birbirine yakın kardeş merkezler
olduğunu söylüyor.
Bavul ticaretli yıllar
1990’larla birlikte Rusya ve BDT ülkeleriyle
başlayan ekonomik ilişkiler, tekstil ve hazır giyim sektörüne yeni bir ticaret şekli de kazandırdı. Bavul ticareti adı verilen bu ticaretin ilk
çıktığı yerin Laleli olduğunu hatırlatan Orhan,
“Bu ticaret planlı değil, tamamen tesadüfen
başlamış ve sonrasında ilişkiler geliştikçe süreç içinde planlamaya çalışılmış bir ticaretti”
diyerek şunları söylüyor: “Rusya’ya mal satmanın ilk başlangıcı Laleli’den gerçekleşti. Laleli oteller piyasasıydı. Rus müşteri ilk defa Laleli’ye gitmeye başladı. Ama Rusya’da ilk fu-
arlar Osmanbey ve OTİAD tarafından gerçekleştirdi. Bu sefer müşteriler kaliteli malın Osmanbey tarafından üretildiği ve satıldığını görünce bize yöneldi. Laleli ile Osmanbey
arasında her zaman bir ilişki vardır. Laleli sadece satış noktasıdır yani firmaların pazarlama noktası. Osmanbey ise hem üretici hem
pazarlama ayağıdır. Birçok arkadaşımızın
Laleli’de mağazası veya müşterisi var. Laleli’nin iş yapması, Osmanbey’in iş yapması anlamına geliyor.”
Bugün 100 liralık bavul ticaretinin 30 lirasının
Osmanbey’den gerçekleştirildiğine vurgu yapan Ali Ulvi Orhan, bu ticarette yaşadıkları sorunları da hatırlatıyor. Orhan, “Laleli ve Osmanbey’de sanki Türkiye’de herhangi bir
mağazaya mal veriliyormuş gibi Rus müşterilere açık hesap mal veriliyordu. Bugün de veriliyor. Riski var tabii, ancak ticarette riski göze
alacaksınız. İş yürüyor. Buradaki en önemli sorun kargo problemi. Kargo fiyatları hem yüksek hem de Rus gümrüğünden kaynaklanan
bir düzensizlik var. Yaşanan sorunlar hem imalatçıya hem de müşteriye yansıyor. Bu ticaretin
devlet tarafından ihracat sayılması gerekiyor.
Bavul ticareti ile tek tek değil de belli bir merkezden veya lojistik üsten toplu olarak gönderilmesi faydalı olacaktır” diyor.
ORHAN “7-8 MİLYAR İHRACAT YAPTIK”
“Eskiden fuarlarımız kuzey ve batı ülkeleriydi. Ukrayna, Rusya ve Yunanistan gibi…
Son 2-3 senedir Suriye, İran, Azerbaycan, Lübnan, Cezayir ve Nijerya’da ilgi alanımızda. Suriye’de hazır giyim ve konfeksiyon fuarı düzenledik. İran’da hem hazır giyim hem
de kumaş fuarı yapacağız. Tek başına giremeyeceğiniz bir pazara OTİAD olarak toplu
halde daha etkili adım atmış oluyorsunuz. Krizde kuzey ülkelerine yaptığımız ihracat
yüzde 10-15 düştü. Ancak bu sene geçen yıla oranla sektörümüz yüzde 20-25 büyüyecek gibi görünüyor. 2012’de 2007 seviyelerini de geçeriz. 2010 genelinde yaklaşık 78 milyar dolarlık bir ihracatımız olmuştur.”
kak defileleri yapmak istiyoruz. Şişli Belediyesi ile senenin belli günlerinde mağazaların açık kalacağı ve 24 saat alışveriş imkânı sunulacak olan projeler geliştireceğiz. Tabii bunların hayata geçmesi bütçenize bağlı… Bu projelerimizin bir kısmı için ‘Devletten teşvik alabilir miyiz?’ diye çalışıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Müşterilerinin Osmanbey’den aldıkları ürünler için daha fazla para ödemeye hazır olduklarını aktaran Ali Ulvi Orhan, Osmanbey’in ürününün iyi olduğuna dair algının oluştuğunu söylüyor. Osmanbey’i tekstil ve hazır giyimde operasyonun yapıldığı bir merkez olarak tanımlayan Orhan, alt sektörleriyle çok ciddi istihdam sağladıklarını vurguluyor. Orhan, “Biz hem
yerli hem de ithal ürün kullanıyoruz. Dünyanın neresinden olursa olsun, kaliteli ve uygun fiyata ürünü alıp getiriyoruz. Mal bazen ithal geliyor ancak Türkiye’de boyanıyor. Çünkü hiçbir yerde Türkiye’nin boya kalitesini tutturamıyorlar. Dokuma konusunda ithal getiren çok
firma var. Bazı ürünler Türkiye’de üretiliyor ve rekabetçi bir durumda bu ürünü kullanıyorsunuz ama olmayan ve üretilmeyenleri de mecburen ithal etmeniz gerekiyor. Dünyaya mal
sattığımız için küresel rekabette ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyoruz. Başka türlü müşterilerimize ürün satamayız. Benim rakibim bir taraftan İtalya, öteki taraftan Çin. O yüzden
onlarla aynı kulvarda mücadele etmek zorundayım” diyor.
“Rekabette ne gerekiyorsa
onu yapıyoruz”
Osmanbey tekstil ve giyim sektörünü dünyada marka haline getirmek istediklerini ve Osmanbey’i marka yapacaklarını söyleyen Ali Ulvi
Orhan, bu konuda yürüttükleri projelerden
bahsediyor. Orhan, “En önemli stratejimiz Osmanbey’i tekrar bir marka yapmak istiyoruz.
Paris bir markadır. Sormazlar size hangi
mağazadan aldınız diye… Biz de Osmanbey’i
böyle kullanmaya çalışıyoruz. Osmanbey’in
markasını prestijli bir marka yapmak istiyoruz. Osmanbey olarak ayrı bir etiket ve logo
yaptırıyoruz. O malın Osmanbey’den olduğu
anlaşılacak. Ancak bu logoyu hak eden firmalara vereceğiz. Bunun kimlere nasıl verileceği ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bu firmaları seçerken de ürün kalitesine bakacağız. Osmanbey moda günleri, festivalleri ve so-
Sayı: 370 - Ocak 2011
41
Eğitim
JEAN MONNET BURS PROGRAMI
2011-2012 BURSİYERLERİNİ BEKLİYOR
Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği tarafından
yürütülen Jean Monnet Burs
Programı için başvurular
başladı. 2011-2012 akademik
yılı için başvuru süresi
8 Şubat’ta sona erecek
programla, AB ile ilgili
toplumun her kesiminden
uzmanlar yetiştirilmesi
hedefleniyor.
1990 yılında Türkiye ile Avrupa Komisyonu arasında yapılan anlaşma ile oluşturulan Jean Monnet Burs Programı'nın 2011-2012 akademik yılı için başvuruları başladı. Başvuru süresi 8 Şubat 2011'de bitecek.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi çerçevesinde, AB müktesebatı konusunda bilgi
sahibi personel sayısının artırılması amacıyla yürütülen Jean Monnet Burs Programı AB tarafından finanse ediliyor ve Türkiye'de Devlet Bakanı Egemen Bağış'a bağlı olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nce yürütülüyor.
Devlet Bakanı Bağış önemli bir fırsat olarak beliren Jean Monnet Burs Programı'nın TürkiyeAB ilişkilerinin en dinamik ve en renkli boyutlarından biri olduğunu ifade etti.
Türk gençlerine AB üyesi ülkelerde eğitim imkânı sağlayan bu bursların, Türkiye'de toplumun
her kesiminden AB ile ilgili konularda uzmanlar yetiştirmeyi hedefleyen çok özel bir program olduğuna işaret eden bu hedef doğrultusunda 20 yıllık dönemde kamu
çalışanlarından özel sektör temsilcilerine, üniversite öğrencilerinden akademisyenlere, sivil toplum örgütleri temsilcilerinden yerel
yönetim çalışanlarına kadar yaklaşık 1.260 kişiye program kapsamında burs sağlandığını belirtti. Bağış'ın verdiği bilgiye göre AB ile
ilgili konularda yüksek lisans veya araştırma yapmak isteyen kamu
görevlilerine, üniversite öğrencilerine, akademik ve idari personele, STK ve özel sektör çalışanlarına AB üyesi ülkelerde eğitim imkânı sağlayan ve AB alanında uzmanlar yetiştirmeyi hedefleyen Jean
Monnet Burs Programı, 2011-2012 Akademik Yılı için 100 kişiye burs
vermeyi hedefliyor. Bursun yüzde 60’ı kamu sektörüne, yüzde 30’u
üniversitelere, yüzde 10’u ise sivil toplum kuruluşları ve özel sektöre tahsis edilecek.
Sayı: 370 - Ocak 2011
42
Program kapsamında, bursiyerler AB alanında
en az 3 en fazla 12 aylık dönemde akademik
araştırma veya yüksek lisans yapma hakkı kazanıyor. Türkiye’nin AB’ye katılım müzakereleri önceliklerine bağlı olarak burs desteği sağlanan konu başlıkları her yıl yeniden belirleniyor. Bursa başvurmak için 40 yaşından gün
almamak, lisans süresince 4.00 üzerinden en
az 2.50, 100 üzerinden en az 70 not ortalamasına sahip olmak gerekiyor. Dil yeterliliği
olan adayların alındığı bursa, not ortalaması
koşulunu yerine getiremeyen adayların başvuru tarihinde, başvuracakları çalışma alanında en az 36 aylık iş deneyimi sahibi olma-
sı da gerekiyor. Bursu alacak kişi herhangi bir
AB üyesi ülke tarafından finanse edilen başka bir burs programıyla yüksek lisans yapmamış olması da aranan şartlar arasında. Son
başvuru tarihi 8 Şubat 2011 olan Jean Monnet Bursu'nun kapsamı, başvuru koşulları ve
gerekli tüm bilgi ve belgelerine
www.abgs.gov.tr, www.cfcu.gov.tr, www.avrupa.info.tr, www.jeanmonnet.org.tr internet adreslerinden de ulaşmak mümkün.
Bu arada Jean Monnet Bursu Programı ekibi, bursun 2011-2012 akademik yılı tanıtım ve
bilgilendirme toplantılarını 14-29 Aralık 2010
tarihleri arasında Türkiye’nin çeşitli üniversitelerine yaptığı ziyaret ile gerçekleştirdi. Toplantılarda ziyaret edilen üniversitelerde öğrenim gören lisans düzeyinde son sınıf ve yüksek lisans ile doktora öğrencilerine ve üniversitelerin akademik ve idari kadrolarında çalışan personele bilgi verildi.
Burs desteği sağlanan
konu başlıkları
• Malların serbest dolaşımı-işçilerin serbest
dolaşımı,
• İş kurma hakkı ve hizmet sunumu serbestisi-sermayenin serbest dolaşımı,
• Kamu alımları-şirketler hukuku,
• Fikri mülkiyet hukuku-rekabet politikası,
• Mali hizmetler-telekomünikasyon politikası,
• Tarım ve kırsal kalkınma-gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı politikası,
• Balıkçılık-ulaştırma politikası,
• Enerji-vergilendirme,
• Ekonomik ve parasal politika istatistik,
• Sosyal politika ve istihdam-işletmeler ve sanayi politikaları,
• Bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu-adalet, özgürlük ve güvenlik,
• Yargı ve temel haklar-tüketici ve sağlığın korunması,
• Çevre-mali kontrol,
• Gümrük birliği-dış güvenlik ve savunma politikası.
ADANA METEM'İN AVRUPA'DA
PROJE BAŞARISI
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası bünyesindeki Türk Tekstil Vakfı'nın hayata geçirdiği METEM'lerden biri olan Adana Sarıçam Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi "Tekstil Sertifika Programlarının İncelenmesi" konulu projesi ile Avrupa Birliği tarafından desteklenmeye değer bulundu. Adana METEM'in Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı tarafından yürütülen 2010 yılı Hayat Boyu Öğrenme Programı-Leonardo da Vinci Mobility (Hareketlilik) projeleri kapsamında Adana METEM'in meslek öğretmenleri, proje gereği Almanya ve Danimarka'da tekstille ilgili incelemeler yaptı.
Proje kapsamında Okul Müdürü Mustafa Naci Özkılınç başkanlığında görevli öğretmen ve
usta öğreticiler, diğer katılımcı sosyal ortakların tespit ettiği isimlerle beraber 2 grup halinde Almanya ve Danimarka’ya yapılan gezilere katıldı. Heyet 03-17 Ekim 2010 tarihleri
arasında Almanya’yı, 17-31 Ekim 2010 tarihleri arasında da Danimarka’yı incelemelerde
bulunmak üzere proje kapsamında ziyaret etti. Adana METEM Okul Müdürü Mustafa Naci
Özkılınç, "Projemiz, 2 bin 157 hareketlilik projeleri arasından Ulusal Ajans ve dış uzmanların incelemesi sonucu uygunluk kriterlerini taşıyarak kabul edilen 272 proje arasına girerek desteklenmeye değer bulunmuştur" dedi.
Danimarka ve Almanya'nın tekstil alanında uyguladığı sertifika programlarını inceleme fırsatı bulduklarını belirten Naci Özkılınç, "Avrupa gezisi sırasında, ülkemizdeki sertifika programları ile karşılaştırma yapabildik. Tekstil sertifika programlarının süresi, içeriği, hedefleri,
pratiğe yönelik uygulama şekilleri, kazanımları, seviye tespit değerlendirmeleri ve iş olanaklarını araştırdık. Avrupa Birliği ülkelerinde tekstil sertifika programlarının uygulanması
ve uygulama sonucunda sertifikayı alan kişilerin tekstil alanında istihdamının nasıl gerçekleştiğini yerinde gördük. Tekstil eğitimi alanında uygulanan modern eğitim sistemleri incelenerek ülkemizin eğitim sistemleri ile karşılaştırdık. Bunun sonucunda kaliteli ürünün, kaliteli işçi ile üretilebileceği görüldü. Bu bağlamda sektörel eğitimin önemi daha da
ortaya çıktı" diye konuştu. Proje ile katılımcıların dil pratiklerini de geliştirdiklerinin altını
çizen Özkılınç, "Projemize Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, Sarıçam İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğü, Anadolu Girişimci İşadamları Derneği, Bossa, Kıvanç Tekstil destek oldular"
şeklinde bilgi verdi. Adana METEM 30’ar kişilik 10 sınıfta eğitim veriyor. Okulda 80 yataklı yurt ve 42 yataklı misafirhane de bulunuyor.
Sayı: 370 - Ocak 2011
43
Enerji
ELEKTRİK İHALELERİNDE SON TANGO TAMAMLANDI
2010 yılı, elektrik özelleştirmelerinin rekor fiyatlarla ihale edildiği bir yıl olarak
hafızalarda kaldı. Son üç ihaleyle birlikte Özelleştirme İdaresi yaklaşık 16 milyar
dolarlık bir özelleştirme gerçekleştirdi. Elektrik sektörünün yüzde 100’ü artık özel
sektöre geçti.
Türkiye elektrik dağıtım sektöründe son tango 7 Aralık 2010 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu’nun komisyon başkanlığında Swissotel’de yapılan ihale ile tamamlandı. İstanbul Anadolu Yakası, Akdeniz ve Toroslar Elektrik Dağıtım şirketlerinin nihai pazarlık görüşmeleri arka arkaya gerçekleştirildi. Son üç şirketin özelleştirilmesi ile 5 milyar doları geçen bir rakam elektrik özelleştirmelerinden elde edilecek yılsonu gelir hanesine yazıldı. İhaleler elektrik sektöründe yeni bir dönemin başlangıcını da oluşturması açısından önemliydi. Artık elektrikte yüzde 100 özel sektör dönemi başladı.
İstanbul Karamehmet’in oldu
Türkiye’nin en büyük gruplarının yoğun ilgi gösterdiği son ihalelerde kıyasıya bir rekabet
yaşandı. Özellikle 2.1 milyon abone sayısı, 8 bin 672,1 gigavatsaatlik (GWH) elektrik tüketimiyle İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş. (AYEDAŞ) özelleştirmesi iştah kabarttı.
Kayıp kaçak oranının yüzde 6.46 olduğu AYEDAŞ özelleştirmesine 11 firmanın ilgi göstermesi, ihalenin çetin geçeceğinin de işaretiydi. Bütün gözler, İstanbul Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş., Başkent Doğalgaz A.Ş. ve İzmir Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş. şirketleri özelleştirmesini
5 milyar doların üstünde bir teklif vererek kazanan Mehmet Emin Karamehmet’in ortaklığında kurulan MMEKA Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’deydi. Türkiye dağıtım payı
yüzde 6.3 olan AYEDAŞ’ın 26 yıllığına özelleştirilmesinin nihai pazarlık görüşmelerinde ihale 1 milyar 813 milyon dolar ile en yüksek teklifi veren MMEKA Makine İthalat Pazarlama
ve Ticaret A.Ş.’de kaldı.
Sayı: 370 - Ocak 2011
44
Kapalı elemesiz tekliflerin alınmasıyla başlayan ihalenin ilk aşamasında en yüksek
teklif 600 milyon dolardı. Yazılı elemeli gerçekleştirilen 5 turun ardından açık artırmaya geçildi. Açık artırmada başlangıç tutarı 1
milyar 810 milyon dolar, artırım aralığı ise 1
milyon dolar olarak belirlendi. İki tur gerçekleştirilen açık artırma sonunda son üç bölgeden ilki olan AYEDAŞ özelleştirmesi, Mehmet Emin Karamehmet, Mehmet Kazancı ve
Yusuf Kaya ortaklığında kurulan MMEKA
Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’nin
oldu. Açık artırmanın son turunda Yıldızlar SSS
Holding A.Ş. ile MMEKA Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş. arasındaki rekabet, bir
sonraki ihalenin nasıl geçeceğinin de habercisiydi.
ANADOLU YAKASI ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş.
2008 yılını 12 milyon zararla kapatan AYEDAŞ, 2009’da 61 milyon 177 milyon
TL kâr elde etti. Şirket karında kayıp-kaçak oranını Türkiye ortalamasının altına düşürmesi etkili oldu. 2007 de yüzde 9.36, 2008’de yüzde 8.62 olan kayıp-kaçak oranı, 2009’da yüzde 7.48 e düşürüldü. Şirket, 2010 yılının ilk yarısında ise kayıp-kaçak oranını yüzde 6.46'ya indirerek Avrupa ortalamasına getirmeyi başardı. 2.1 milyon aboneye sahip AYEDAŞ’ın Türkiye dağıtım payı yüzde 6.3, elektrik tüketimi ise
8 bin 672,1 GWH.
On bir firmanın teklif verdiği ihaleye katılan teklif sahipleri şöyle: “Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş., MMEKA Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş., Alsim
Alarko Sanayi Tesisleri ve Ticaret A.Ş., Yıldızlar SSS Holding A.Ş., Enerjisa Elektrik
Dağıtım A.Ş., Park Holding A.Ş., Emkat Ortak Girişim Grubu, Palmet Enerji A.Ş.,
Türkerler İnşaat Turizm Madencilik Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş., CengizKolin-Limgaz Ortak Girişim Grubu, IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.-Eren Holding A.Ş. Ortak Girişim Grubu.”
Toroslar Yıldızlar’ın
Yıldızlar SSS Holding A.Ş., AYEDAŞ ihalesini
kaybetti ancak Toroslar Elektrik Dağıtım
A.Ş. ihalesini kazandı. İhale, nihayi pazarlık görüşmelerinde 2 milyar 75 milyon dolarlık en
yüksek teklifi veren Yıldızlar SSS Holding’te
kaldı. 13 firmanın katıldığı ihale, elemesiz, kapalı, yazılı tekliflerin alınmasıyla başladı. 1 mil-
TOROSLAR ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş.
Adana, Gaziantep, Hatay, Kilis, Mersin ve Osmaniye illerinde faaliyet gösteren Toroslar Elektrik dağıtım A.Ş., 2 milyon 742 bin 156 aboneye sahip. Yıllık elektrik tüketim miktarı 14 milyon 538 bin 958 MWH (13 bin 904,9 GWH) olan Toroslar Elektrik
Dağıtım A.Ş.’nin kayıp kaçak oranı yüzde 8.3, Türkiye dağıtım payı ise yüzde 10.7. 13
firmanın teklif verdiği ihaleye katılan firmalar şöyle:
“Ayen Enerji A.Ş., Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş., MMEKA Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş., Yıldızlar SSS Holding A.Ş., Akfen Enerji Dağıtım ve Ticaret
A.Ş., Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş., Park Holding A.Ş., Elsan-Bereket-Karaçay Ortak Girişim Grubu, Emkat Ortak Girişim Grubu, Fernas İnşaat A.Ş., Türkerler İnşaat Turizm Madencilik Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş., Cengiz-KolinLimgaz Ortak Girişim Grubu, IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.-Eren Holding A.Ş.
Ortak Girişim Grubu.”
AKDENİZ ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş.
Antalya, Burdur, Isparta illerinin elektrik dağıtımını gerçekleştiren Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş., 1.5 milyon aboneye sahip. Yıllık elektrik tüketimi ise 6 bin 48,6
GWH, kayıp kaçak oranı ise yüzde 9. 15 firmanın katıldığı ihaleye teklif veren firmalar şöyle:
“Ayen Enerji A.Ş., Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş., MMEKA Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş., Alsim Alarko Sanayi Tesisleri ve Ticaret A.Ş., Yıldızlar SSS Holding A.Ş., Akfen Enerji Dağıtım ve Ticaret A.Ş., Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş., Park Holding A.Ş., Elsan-Bereket-Karaçay Ortak Girişim Grubu, Emkat Ortak Girişim Grubu,
Palmet Enerji A.Ş., Fernas İnşaat A.Ş., Türkerler İnşaat Turizm Madencilik Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş., Cengiz-Kolin-Limgaz Ortak Girişim Grubu, IC İçtaş İnşaat
Sanayi ve Ticaret A.Ş.-Eren Holding A.Ş. Ortak Girişim Grubu.”
Sayı: 370 - Ocak 2011
45
Enerji
ve Yıldızlar SSS Holding A.Ş. kaldı. Diğer iki firmanın ihaleden çekilmesiyle Yıldızlar SSS Holding AYEDAŞ’ın rövanşını en yüksek teklifi vererek aldı.
“İhalede oluşan rakam beklediğimiz gibi çıktı” diyen Yıldızlar SSS Holding Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı ve Genel Koordinatörü Harun Güdeberg, daha önce Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. ihalesini aldıklarını hatırlatarak, sektörde tecrübeli olduklarını, finansmanın yerli veya yabancı olabileceğini, ancak
ortak düşünmediklerini belirtti.
Akdeniz Park Holding’in
yar 10 milyon dolarla açılan ihale, 6 tur devam yazılı tekliflerin alınmasıyla devam etti. 13 firmadan 6’sının elenmesiyle açık artırmaya 7 firma katıldı. Açık artırmada başlangıç tutarı 2 milyar 71 milyon dolar, artırım aralığı ise 1 milyon dolar olarak belirlendi. İki tur gerçekleşen açık
artırmanın ikinci turuna MMEKA Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş., Park Holding A.Ş.
YAKLAŞIK 16 MİLYAR DOLARLIK ÖZELLEŞTİRME
Özelleştirilen Bölgeler
Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş.
Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş.
Meram Elektrik Dağıtım A.Ş.
Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş.
Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş.
Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş.
Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.
Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.
Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş.
Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.
Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.
Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş.
Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.
Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.
Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş.
Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş.
Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.
Toplam
Sayı: 370 - Ocak 2011
46
En Yüksek Teklif
(ABD Doları)
1.225.000.000
600.000.000
440.000.000
485.000.000
258.500.000
940.000.000
227.000.000
41.500.000
230.250.000
100.100.000
128.500.000
2.990.000.000
1.920.000.000
622.000.000
228.000.000
1.813.000000
2.075.000.0000
1.165.000.000
15.888.850.000
Günün son özelleştirmesi ve kapışması Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. ihalesinde yaşandı.
AYEDAŞ’ı son açık artırmaya kalan MMEKA
Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’ye
kaptıran Yıldızlar SSS Holding, Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş. ihalesini kazanmıştı. Toroslar ihalesinde, açık artırmanın son turunda çekilen Park Holding, bu sefer en yüksek teklifi vererek Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş., ihalesini kazandı. İhale, en yüksek teklif olan 1
milyar 165 milyon dolarla Park Holding’te kaldı.
On beş firmanın katıldığı ihalenin nihai pazarlık
görüşmesinde ilk olarak kapalı elemesiz
teklifler alındı. Elemesiz turda en yüksek teklif 500 milyon dolar oldu. Daha sonra elemeli yazılı turlara geçildi. Toplam 5 tur olarak gerçekleştirilen elemeli yazılı turların ilk turunda en yüksek teklif 1 milyar 7 milyon dolardı. Açık artırmaya geçildiğinde ihalede kalan
firma sayısının çok olması dikkat çekti. 11 firmanın devam ettiği açık artırma başlangıç tutarı 1 milyar 163 milyon dolar, artırım aralığı ise 1 milyon dolar olarak belirlendi. İki tur
olarak gerçekleşen açık artırmanın, ilk turunda Ayen Enerji A.Ş., MMEKA Elektrik Perakende Satış A.Ş., Yıldızlar SSS Holding
A.Ş., Akfen Enerji Dağıtım ve Ticaret A.Ş.,
Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş., Emkat Ortak
Girişim Grubu, Cengiz-Kolin-Limgaz Ortak Girişim Grubu, IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret
A.Ş.-Eren Holding A.Ş. Ortak Girişim Grubu
ihaleden çekildi. Açık artırmanın ikinci turunda
Ayen Enerji A.Ş.’nin ihaleden çekilmesi üzerine nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek
teklifi veren Park Holding A.Ş. günün son ihalesini kazanmış oldu.
Elektrik dağıtım sektöründe
son durum
Elektrik dağıtım piyasasında 9 özel elektrik dağıtım şirketi (Aydem, Başkent, Çamlıbel, Çoruh, Meram, Osmangazi, Sakarya ve Uludağ
Elektrik Dağıtım A.Ş. ile Kayseri ve Civarı
T.A.Ş.) 38 ilde faaliyet gösteriyor ve piyasanın
yüzde 39'unu oluşturuyor. Daha önce ihalesi tamamlanan Boğaziçi, Dicle, Fırat, Gediz,
Trakya, Vangölü ve Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin devir işlemleri tamamlandığında, 16 özel elektrik dağıtım şirketi toplam
62 ilde faaliyette bulunacak ve özel sektörün
payı yaklaşık yüzde 75'e ulaşacak.
Bugün nihai pazarlık görüşmeleri gerçekleştirilen Akdeniz, İstanbul Anadolu Yakası ve
Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin ihale ve devir işlemleri tamamlandığında ise 19 özel elektrik dağıtım şirketi toplam 72 ilde faaliyette bulunacak ve özel sektörün payı yaklaşık yüzde 96'ya ulaşacak.
REKABET KURULU’NUN SON KARARLARI
Rekabet Kurulu, Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş., Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş., Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş. ve Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin özelleştirilmesi işlemlerine ilişkin kararını verdi. Rekabet Kurulu, teklif sahiplerinden MMEKA’nın hissedarlarından Mehmet Kazancı, Esin Kazancı, Begüm Kazancı ve Mustafa Kurnaz’ın,
Kazancı Holding A.Ş. ve dolayısıyla Aksa Elektrik ile aynı ekonomik bütünlük içinde olduğu ve 4054 Sayılı Kanun kapsamında tek bir teşebbüs olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaştı.
Kurul, İş-Kaya-MMEKA ve/veya Aksa Elektrik tarafından Boğaziçi, Gediz ve Trakya’nın üçünün birden devralınması halinde, Kazancı Holding bakımından hâkim durum yaratılması suretiyle ilgili pazarlarda rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunun doğacağına hükmetti. Rekabet Kurulu, söz konusu işlemlere izin verilemeyeceği,
ancak söz konusu teşebbüslerin Boğaziçi, Gediz ve Trakya’dan sadece ikisini devralmaları
durumunda 4054 Sayılı Kanun bakımından bir sakınca oluşmayacağı kararına vardı.
Kurul, Dicle’nin, İş-Kaya-MMEKA-Rosse tarafından devralınması işleminde ise bir sakınca olmadığına karar verdi.
Rekabet Kurulu, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş.’nin yüzde 80’inin MMEKA şirketine devrine izin verdi. Rekabet Kurulu, bugünkü toplantısında, Boğaziçi, Gediz, Trakya ve Dicle Elektrik Dağıtım Şirketleri’nin ve Başkent Doğalgaz’ın özelleştirilmesine ilişkin kararını verdi. Boğaziçi, Gediz, Trakya ve Dicle Elektrik Dağıtım Şirketleri’nin Eti
Gümüş tarafından devralınması ihtimalini değerlendirmeye alan Kurul, Boğaziçi, Gediz, Trakya ve Dicle Elektrik Dağıtım Şirketleri’nin dördünün birden Eti Gümüş tarafından devralınması işleminin hâkim durum yaratılması suretiyle ilgili pazarlarda rekabetin
önemli ölçüde azaltılması sonucuna yol açacağından söz konusu işlemlere izin verilmeyeceğine karar verdi. Bununla birlikte Kurul, Boğaziçi, Gediz, Trakya ve Dicle’den
sadece üçünün Eti Gümüş tarafından devralınması halinde ise 4054 Sayılı Kanun bakamından bir sakınca olmadığına karar verdi. Rekabet Kurulu ayrıca, söz konusu özelleştirme işlemlerinde adı geçen teşebbüsler dışındaki teklif sahiplerinin gerçekleştirebilecekleri devralma işlemleri bakımından da bir değerlendirme yaptı. Bu çerçevede Kurul, Park Holding A.Ş.’nin Boğaziçi’ni, Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin Gediz’i, IC İçtaş veya KCETAŞ-Ayen’den birinin Trakya’yı, Karavil-Ceylan İnşaat veya Çalık Enerji’den
birinin Dicle’yi devralması işlemlerinin 4054 Sayılı Kanun açısından herhangi bir sakınca
taşımadığına karar verdi.
İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin 7 Aralık 2010 tarihinde gerçekleştirilen nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek teklifi veren MMEKA Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş.'nin sektördeki payı, daha önce aldığı Boğaziçi ve Gediz Elektrik Dağıtım şirketleriyle birlikte yaklaşık yüzde 30'a ulaşacak. Söz konusu şirket aynı zamanda Başkent Doğalgaz
A.Ş.'nin de sahibi.
Yirmi bir dağıtım bölgesi içinde Başkent Dağıtım, Meram, Sakarya, Osmangazi, Uludağ, Çoruh
ve Çamlıbel bölgelerinin özelleştirme işlemleri tamamlandı. Yeşilırmak Elektrik Dağıtım, Fırat Elektrik Dağıtım, Vangölü Elektrik Dağıtım’ın satış devri onayı alındı, sözleşme süreçleri yürüyor. İhale süreçleri tamamlanmış onay aşamasında olan beş dağıtım bölgesi var. Bunlar, Aras
Elektrik Dağıtım, Boğaziçi Elektrik Dağıtım, Gediz Elektrik Dağıtım, Trakya Elektrik Dağıtım ve
Dicle Elektrik Dağıtım. Son yapılan İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım, Toroslar Elektrik
Dağıtım ve Akdeniz Elektrik Dağıtım ihaleleriyle birlikte bu bölgeler içinde onay ve devir süreci başlamış oldu.
Sayı: 370 - Ocak 2011
47
Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi
YENİ PAZARLARDAKİ FUARLAR TEKSTİL
İŞLETMELERİ İÇİN CAN SİMİDİ OLDU
kilileri, İran’ın gerek nüfus gerekse yakınlık
nedeniyle önemli bir pazar olduğuna da dikkat çektiler.
Son yılların hızla yükselen pazarı Çin’de 1922 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Intertextile Shanghai Fuarı’na katılan Bahariye Mensucat yöneticileri, fuarda 2011-2012
sonbahar-kış koleksiyonunu sergilediklerini
ve büyük beğeni aldıklarını anlattılar. Fuarda Bahariye’yi Pazarlama ve Satış Müdürü Doğan Filiz’in temsil ettiğini belirten yetkililer, Bahariye markasını Uzakdoğu pazarında daha
da tanınır hale getirdiklerini söylediler.
Üyelerimize hizmet kapsamında sendikamızın 2006 yılından bu yana yürüttüğü “Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi”, daralan Avrupa pazarı karşısında can simidi oldu. Proje sayesinde tekstil işletmeleri borç krizi içindeki Avrupa’da düzenlenen fuarların yanında artık komşu ülkeler
ve yükselen pazarlardaki fuarlara da katılarak yeni müşterilere ulaşma fırsatı buldular.
Bu pazarlardan İran’daki İrantex 2010 Fuarı’na katılan Bezci Tekstil Sanayii yetkilileri, “Fuara
ilk kez katıldık. Daha önce düşünmemize rağmen faaliyette bulunmadığımız için İran pazarı hakkında pek bilgimiz yoktu. Hem fuarın hem de İran pazarının büyüklüğünü görmek ve öğrenmek
açısından çok verimli ve faydalı bir fuar dönemi geçirdik” dediler. 18-21 Kasım tarihleri arasında
düzenlenen fuarın gerek ziyaretçi yapısı gerekse konumu itibariyle oldukça iyi olduğunu anlatan yetkililer, “Bizim dışımızda da fuara sektörden çok sayıda firma iştirak etti. Yaptığımız tespitlere göre İran, her ne kadar Uzakdoğu ürünleri piyasada etkin olsa da yüksek nüfusu, demografik yapısı ve ticari potansiyeli nedeniyle avantajların olduğu bir pazar. Yakın bir pazar olmasının verdiği avantajlarla beraber uluslararası yatırımlarla ilgili kafa karışıklığı da bir gerçek. Ancak yine de yanı başımızdaki bu denli büyük bir pazarın tüm avantajlarını kullanmamız
halinde ticaret hacmimizin oldukça artacağını düşünüyoruz” diye konuştular.
İran’daki fuara katılan bir başka işletme Ormo Yün’ün yetkilileri ise “Trikotaj ve hazır giyim imalatı konusunda büyük bir potansiyel olan İran’ın en önemli fuarlarından biri olan İrantex, bitmiş
ürün tedarik etmenin yanı sıra imalat alanında girişimcileri karşı karşıya getirmesi yönünden
de son derece faydalı bir fuar olmuştur” dediler. Fuara çok sayıda Türk firmasının da katıldığını belirten yetkililer, fuarın hem ülke hem de marka tanıtımı anlamında son derece olumlu
geçtiğini anlattılar. 1990 yılından bu yana İran’da ürünlerini pazarladıklarını anlatan yetkililer,
“Uzun zamandır temas halinde olduğumuz firmaların yanında yeni firmalarla da temas ettiğimiz için bu fuara daha uzun yıllar katılmayı düşünüyoruz” açıklamasında bulundular. Ormo yet-
Sayı: 370 - Ocak 2011
48
Çin pazarında düzenlenen bir başka fuar
olan 19-21 Ekim tarihlerindeki TechTextile
China Fuarı’na katılan Kordsa Global yetkilileri ise “Fuar, teknik tekstil sektörüne yönelik tanıtım yapmak için iyi bir fırsat olmuştur.
Bu fuar gittikçe artan katılımcı sayısı ile bu
sektörün önemli bir fuarı haline gelmiştir. Sektörel büyümenin ağırlık merkezinin Doğu’ya
kaydığı düşünüldüğünde bu fuarın öneminin
daha da artacağı tüm global oyuncuların ortak görüşüdür” dediler.
Yine Çin’de 22-26 Haziran tarihleri arasında
düzenlenen ITMA Asia-Citme Fuarı’na ziyaretçi olarak katılan Yünsa yöneticileri de
Çinli makine üreticilerinin Avrupalı rakiplerine oldukça yaklaştıklarını ifade ettiler.
FUAR TAKVİMİ (ŞUBAT-MART-NİSAN 2011)
TARİH
FUAR
ŞUBAT
01.02.2011-03.02.2011
Münih (Almanya) Munich Fabric Start- Uluslararası Kumaş Fuarı
02.02.2011-04.02.2011
İstanbul (Türkiye) CPI Hazır Giyim ve Aksesuarları Fuarı
08.02.2011-10.02.2011
Paris (Fransa) INDIGO Paris Fuarı
08.02.2011-10.02.2011
Paris (Fransa) Premiere Vision Fuarı
10.02.2011-12.02.2011
Beyrut (Lübnan) Hazır Giyim ve Moda Fuarı
14.02.2011-16.02.2011
Milano (İtalya) UNICA- Uluslararası Tekstil Fuarı
15.02.2011-18.02.2011
Moskova (Rusya) Tekstil-Konfeksiyon ve Yan Sanayi Fuarı
16.02.2011-19.02.2011
Kiev (Ukrayna) Kiev Tekstil Fuarı
16.02.2011-19.02.2011
İzmir (Türkiye) IF Wedding Fashion-Gelinlik Fuarı
21.02.2011-24.02.2011
Moskova (Rusya) CPM-Hazır Giyim ve Moda Fuarı
22.02.2011-25.02.2011
Minsk (Belarus) Tekstil-Giyim ve Ayakkabı Fuarı
24.02.2011-26.02.2011
İstanbul (Türkiye) Modacc 2011-Moda Aksesuarları Fuarı
MART
02.03.2011-05.03.2011
Yeni Delhi (Hindistan) Tekstil ve İplik Fuarı
03.03.2011-05.03.2011
İstanbul (Türkiye) IFF-İstanbul Moda Fuarı
03.03.2011-05.03.2011
İstanbul (Türkiye) Texbridge-Tekstil ve Aksesuarları Fuarı
09.03.2011-10.03.2011
Moskova (Rusya) Premiere Vision Moscou
22.03.2011-24.03.2011
Şanghay (Çin) Domotex Asia-Yer Döşemeleri Fuarı
26.03.2011-28.03.2011
Almatı (Kazakistan) Homedeco-Ev tekstili Fuarı
30.03.2011-01.04.2011
Pekin (Çin) Intertextile-Giyim Kumaş ve Aksesuarları Fuarı
NİSAN
02.04.2011-04.04.2011
Şanghay (Çin) Intertextile Ev Tekstili Fuarı
05.04.2011-08.04.2011
Moskova (Rusya) FLOORING MOSCOW-Zemin Kaplamaları Fuarı
05.04.2011-08.04.2011
Moskova (Rusya) Decotex-Ev Tekstili ve Duvar Kaplamaları Fuarı
16.04.2011-18.04.2011
Karaçi (Pakistan) Textile Asia-Tekstil, Konfeksiyon ve Aksesuarları Fuarı
28.04.2011-30.04.2011
Jakarta (Endozezya) INATEX – Uluslararası Tekstil Elyaf ve İplik Fuarı
07.04.2011-10.04.2011
İstanbul (Türkiye) Tekstil Makineleri Fuarı
Sayı: 370 - Ocak 2011
49
Tasarım Dünyası
GALATAMODA’DA TAM BİR MODA ŞÖLENİ YAŞANDI
Türk tasarımcı markaları bir kez daha uygun fiyatlarla
GalataModa’da modaseverlerle buluştu, etkinliğin
yapıldığı Tepebaşı 5 gün boyunca moda severlerin rotasını
oluşturdu.
Daha önceki yıllardan farklı olarak bu sezon erkek koleksiyonları artmıştı. Niyazi Erdoğan ve
Hatice Gökçe’nin yanı sıra Nazlı Çetiner, Ebru
Günay ve Bihter Ayda Pekin de erkekler için tasarladıkları ürünleri satışa sundular.
Beyoğlu Belediyesi ve Moda Tasarımcıları Derneği (MTD) işbirliğiyle GalataModa Festivali’nin yedincisi 22-26 Aralık 2010 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bu yıl 30 tasarımcı GalataModa’ya özel
ve yılbaşına yönelik hazırladıkları sınırlı sayıdaki koleksiyonlarıyla tüketiciyle buluştular.
Tasarımcı standlarından…
Tasarımcı markası giymenin farkını bir kez yaşayan bir daha bırakamaz. Ama işin bir de maliyet
yönü var. İşte burada GalataModa devreye giriyor. Ve tasarımcı markasını uygun fiyatlarla modaseverlere ulaştırıyor. GalataModa’ya olan ilginin her geçen yıl katlanarak artması Türk tasarımı adına da çok sevindirici.
GalataModa bu defa ilk olarak dev bir çadır mağazada gerçekleştirildi. Daha önceleri hep açık alanlarda standlar kuruluyordu. Kış sezonundaki GalataModa’larda kötü hava koşullarından standların zarar görmesi nedeniyle böyle bir karar alınmış. Dev mağaza çadır, korunaklı olmasına korunaklıydı ama kreatif açıdan pek de doyurucu gelmedi. Tasarımın modaseverlerle buluştuğu bu
mekanın daha yüksek bir kreatif zevke sahip olması beklenirdi.
Modaseverler takıdan paltoya, gece elbisesinden ayakkabıya 20-750 TL arasında uygun fiyatlarla tasarım ürünleri almanın keyfini çıkarttılar. GalataModa kapsamında yapılan ‘Tasarımcı Buluşmaları’ da moda takipçilerinin yoğun ilgisini çekti. GalataModa’ya festival ruhunu katan Dinamo FM DJ’leri ise gün boyunca pikapları başında canlı performans sergilediler.
Sayı: 370 - Ocak 2011
50
Ümit Ünal: Bu defaki GalataModa’nın en büyük sürprizi GalataModa’da pek de göremediğimiz Ümit Ünal tasarımlarının bu defa modaseverlerle buluşmasıydı. Üstelik de kış boyunca bizi sıcacık sarıp sarmalayacak kabanlar, mantolar, trikolar, kazaklar, elbiseler
ile… GalataModa’ya özel fiyatlarında büyük indirime giden Ümit Ünal’ın standı en çok satışı yapan standların başında geliyordu. Özellikle
uniseks üst gruplar bir anda kapışıldı.
Nejla Güvenç-Nej: Nej markasının yaratıcısı
Nejla Güvenç her zaman olduğu gibi bu yıl da
GalataModa’da sadece standıyla olmakla yetinmeyip kendisi de gelmiş, herkesle ilgileniyor, mükemmel bir ev sahipliği gerçekleştiriyordu. Genç modacının enerjisine, zekasına, ak-
Aylin SARAÇOĞLU
tifliğine ve tabii ki hepsi de organik tasarımlarına bir kez daha hayran oldum. Nejla Güvenç,
Türkiye’de organik kumaşlardan koleksiyonlar hazırlayan tek tasarımcı. GalataModa’nın
en çok ilgi gören markalarından olan Nej’in geniş bir ekolojik grubu, basic trikoları modaseverlerin adeta akınına uğradı.
Deniz Kaprol: Hong Kong tasarım dünyasına
yön veren Deniz Kaprol, DKaprol markasıyla
Türkiye’de ilk defa değerli taşları gümüş ile buluşturarak farklı ve şık olmanın anahtarını sunuyor. Koleksiyonda tek tek seçilerek özel kesim yakut, safir, pırlanta gibi değerli taşlar ve
yarı değerli taşlar ametist, citrine, pink, quartz
vardı. GalataModa’da sergilenen DKaprol koleksiyonunun en çok ilgi gören parçaları ise Budizm’in felsefesi olan Three Treasures’ten ilham alınarak iki parmağa takılan yüzükler oldu.
Bu özel tasarım yüzüklerin halka kısmı işaret
parmağına takılıyor diğer yarım halka ise dışını sararak elin üst kısmında duruyor.
GALATAMODA TASARIMCILARI
Bahar Korçan, Begüm Salihoğlu, Bige Ökten, Bihter Aida Pekin, Cem Lokmanhekim,
Çiğdem Akın, Deniz Kaprol, Ebru Günay, Eynel Çelebi, Founta Günem, Gamze Saraçoğlu,
Gül Ağış, Jale Hürdoğan, Hatice Gökçe, Mehtap Elaidi, Müge Ersin, Nazlı Çetiner, Nejla
Güvenç, Niyazi Erdoğan, Özgür Masur, Özlem Ahıakın, Özlem İkiışık, Özlem Kaya, Özlem Süer, Özlem Uygun, Simay Bülbül, Tuvana Büyükçınar, Ümit Aybek, Zeynep Erdoğan, Elif Cığızoğlu.
Nazlı Çetiner: Rengarenk tasarımlarıyla pozitif enerji saçan Nazlı Çetiner, çocuk ve kadın koleksiyonlarıyla yine farkını gösterdi. Kendisi de turuncu, kıvırcık saçları, güleç yüzüyle masal kahramanlarına benzeyen Nazlı Çetiner, tasarımlarıyla da bizi
masal dünyasına yolculuğa çıkartıyor. Triko üstler ve elbiseler
rengarenk desenleriyle çok ama çok şirindi.
Bahar Korçan: Moda Tasarımcıları Derneği Başkanı Bahar Korçan her zaman olduğu gibi mükemmel bir ev sahipliği yaptı, etkinlik boyunca GalataModa’da modaseverlerle buluştu. Bahar
Korçan’ın standındaki özellikle paltolar, ceketler ve tunikler büyük ilgi görerek anında satıldı.
Gamze Saraçoğlu: Gamze Saraçoğlu’nun kullanımı çok kolay elbiseleri neredeyse kapanın elinde kaldı. Hem günlük hem de gece giyimine uygun bu elbiseler tam bir kurtarıcı. Tunikler, tişörtler
de yine çok satıldı.
Niyazi Erdoğan: Erkek koleksiyonlarına gelenekselden beslenen modern yaklaşımlar sunan Niyazi Erdoğan da festivalde kendisi bulunarak GalataModa’ya ve modaseverlere verdiği önemi gösteren tasarımcılar arasındaydı. Özellikle basic grubu yoğun ilgi gördü. Tasarımcının erkeklere yönelik koleksiyonları o kadar güzel ki, keşke biz kadınlar için de tasarım yapsa!
Sayı: 370 - Ocak 2011
51
Kültür-Sanat
SİNEMALARDA NE VAR, NE YOK...
KAHKAHA FIRTINASI
YENİDEN
MODERN BİR
“GULIVER”
Ata Demirer’in senaryosunu yazdığı ve başrolünü Demet Akbağ
ile birlikte yorumladığı “Eyyvah Eyvah”ın devam filmi bu ay vizyona giriyor. Hakan Algül’ün yönettiği filmin kadrosunda, ilk filmde de oynayan Özge Borak, Salih Kalyon, Tanju Tuncel, Meray Ülgen ve Bican Günalan yer alıyor. Ayrıca bu yapıtta Tarık Ünlüoğlu, Ayşenil Şamlıoğlu, Teoman Kumbaracıbaşı, Şener Kökkaya,
Selçuk Uluergüven ve Murat Serezli de rol alıyor. Sinemaseverlerin hatırlayabileceği gibi serinin birinci filminde, babası Ali Rıza
Şeker’i bulan Hüseyin için artık halledilmesi gereken tek bir şey
kaldı; o da Geyikli’deki sevdalısı hemşire Müjgan’a kavuşmak ve
Firuzan ablasının hediye ettiği yüzüğü verip Müjgan’ın kalbini kazanmak. Can dostu Firuzan ablası, babası Ali Rıza Şeker ve terzi Ramiz ile beraber Geyikli’ye yola çıkan Hüseyin, bu serüvende de hayatının Eyyvah Eyvah zamanlarını Firuzan ile paylaşacak.
Jonathan Swift’in sevilen klasiği “Guliver’in Gezileri” (Gulliver’s Travels)
bir kez daha sinemaya uyarlandı. Sinemalarımızda 35 mm ve 3D seçenekleriyle vizyona giriyor. Film minik insanların ülkesi Lilliput’a düşen Gulliver’in maceralarını esprili bir dille sunuyor. “Köpekbalığı Hikâyesi” adlı animasyonla tanınan Rob Letterman’ın yönettiği filmin başrolünde son yılların sevilen komedyenlerinden Jack Black var. Klasik
hikâyeyi modern dünyaya taşıyan “Guliver’in Gezileri”nde diğer önemli rolleri; Emily Blunt, Jason Segel ve Billy Connolly paylaşıyor. Filmde olaylar şöyle gelişiyor: New York'ta bir gazetenin ofisinde posta dağıtıcısı olarak çalışan Gulliver (Jack Black) hoşlandığı editorü (Amanda Peet) etkilemek için Bermuda Şeytan Üçgeni ile ilgili yazı yazmak istediğini söyler. Oraya gitmek için yola çıkar ama kendini Cüceler Ülkesi
Lilliput'ta bulur. Bu olağanüstü yeni dünyada Gulliver sonunda büyük
bir adam olmuştur. Küçük arkadaşlarına kendi dünyasından hikâyeler anlatır, kendini tarihi olayları yaşamış gibi gösterir. Gulliver küçük
dostlarının ezeli düşmanları karşısında zafer kazanınca onlar için daha
da önemli biri haline gelir. Fakat beklenmeyen bir şey olur, minik arkadaşları tehlikeyle karşı karşıya kalırlar.
“CADILAR ZAMANI”
GELDİ
Dominic Sena’nın yönettiği “Cadılar Zamanı” (Season of the Witch) sinemalarımızda bu ay vizyona girecek filmler arasında yer alıyor. Hem
fantastik hem de gerilim tarzı filmlerden hoşlanan sinemaseverlere hitap eden filmde Nicolas Cage, Ron Perlman, Stephen Campbell Moore ve Robert Sheehan rol alıyor. Filmde olaylar şöyle gelişiyor: Yıllarca savaştıktan sonra evlerine dönen iki yakın arkadaş, vebanın her şeyi
yakıp yıktığını görür. Kilisenin ileri gelenleri bir kızı cadılıkla suçlamaktadır
ve onlara göre bütün olanların sorumlusu odur. İki arkadaşın bu kızı çok
uzaklardaki bir manastıra götürmeleri emredilir. Böylece manastırdaki rahipler kızın neden olduğu laneti kaldırmak için ayinler yapacaktır.
Ancak bu yolculuk onların cesaret ve dayanıklılıklarını test edecekleri,
kızla ilgili karanlık gerçekleri öğrenecekleri ve sonunda dünyanın kaderini belirleyecekleri bir maceraya dönüşecektir.
Sayı: 370 - Ocak 2011
52
KİTAP KURTLARI İÇİN...
COCO CHANEL’İN
YAŞAMI KİTAP OLDU
2009, Coco Chanel’in moda tasarımcısı oluşunun 100. yılıydı ve sinema bu fırsatı kaçırmadı: “Coco Chanel and Igor Stravinsky” ve “Coco Avant Chanel”
filmleri ülkemizde de modaseverlerin ilgisini çekti. Bu sıradışı tasarımcı şimdi de bir kitapla gündemde: “Chanel-Rüya Gibi Bir Hayat”. Kitapkurtlarının
“Çok Gururlu Çok Kırılgan” adlı Maria Callas biyografisinin yazarı olarak tanıdıkları Alfonso Signorini’nin kaleme aldığı yapıt, Turkuvaz Kitap etiketiyle raflarda. Kitapta; Chanel’in doğumundan başlayıp annesinin ölümüne, rahibelerin gözetimindeki sıkıcı yetimhane yıllarından ağır şartlarda terzilik yaptığı günlere, zengin bir teğmene âşık olup Fransız sosyetesine girmesinden kendi tasarımlarıyla inanılmayacak bir servetin sahibi oluşuna, sporcu Boy Chapel, Rus besteci Stravinsky ve Westminster
Dükü ile yaşadığı derin aşklara, yazar Cocteau ve ressam Picasso gibi kişilerle dostluklarına kadar
uzanan ilginç bir hayatın öyküsünü bulacak okurlar...
YÜREK BURKAN
BİR TUTKU...
1916 kış... Kar, devrimin eşiğindeki Sen Petersburg’un üstüne yağıyor. Zengin, güzel ve kararlı Saşenka, Bolşevikler için çalışmak üzere gecenin ayazına süzülüyor... 1936, Stalin Rusyası... Saşenka, iki çocuğu ve kocasıyla birlikte mutlu bir hayat sürüyor, etrafındaki insanlar bir bir ortadan kaybolurken
o güven içinde yaşıyor. Ta ki tutkulu yasak bir aşka yelken açana kadar...
1990’lar Moskova... Genç bir kadın Stalin’in özel arşivlerine giriyor ve inanılmaz bir seçim yapmak zorunda kalan başka bir kadının yarım asırdan fazla gizli kalan öyküsünü ortaya çıkarıyor. Hem 16 yaşında devrim için mücadeleye atılan idealist bir kızın yaşamöyküsü hem de Sovyet Rusya’nın tarihi olarak okunabilecek bir roman “Şaşenka”. Yürek burkan bir tutku, ihanet acımasızlık ve beklenmedik bir kahramanlık öyküsü...
SADE VE ŞIK
BİR İLK ROMAN
Öyküleriyle tanınan Behçet Çelik’in ilk romanı “Dünyanın Uğultusu” Can Yayınları etiketiyle raflarda. Çelik’in öykülerinde alıştığımız dünyanın içinde geziniyoruz bir kez daha; acımasız bir dünyada ayakta kalmaya çalışan gençler, eğitimli işsizler, genç yaşta ya da olmayacak kişide karşılarına çıkan aşkların peşinde günlerin nasıl hızla akıp gittiğine akıl erdiremeyen insanlar...
Ömer Türkeş kitap için şunları söylüyor: “Kadın, erkek ilişkilerini, aile bağlarını, öğrencilik hayatını, eski ve yeni arkadaşlıkları, umulanla bulunan arasındaki uçurumu, geleneksel yapıların yeninin üzerindeki baskısını, iş hayatını,
para sıkıntısını, kısaca taşrası ve kentiyle 2000’li yılların toplumsal hayatını
karakteristik ayrıntılarda yakalayan ‘Dünyanın Uğultusu’, Behçet Çelik üslubunu çok iyi yansıtıyor; sade ve şık.”
Sayı: 370 - Ocak 2011
53
Kültür-Sanat
SERGİLERİ GEZERKEN...
FRIDA İLK KEZ İSTANBUL’DA
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, 2011 yılına, 20. yüzyıl sanatının Meksika ve dünyadaki en çarpıcı figürlerinden Frida Kahlo ve Diego Rivera ile ülkemiz sanatseverlerinin buluşmasıyla giriyor. “Gelman Koleksiyonu’ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera” sergisi, müzede 20 Mart’a kadar izlenebiliyor. Ülkemizde ilk
kez Pera Müzesi’nde konuk olacak 20. yüzyılın efsane çifti Frida Kahlo ve Diego Rivera, yapıtları kadar özgün karakterleri, yaşam öyküleri ve merak uyandıran birliktelikleriyle de dünya kamuoyunda ilgi uyandırıyor. Pera Müzesi’nin üçüncü katında düzenlenen sergi Meksika Ulusal Güzel Sanatlar Enstitüsü (INBA) ile
Ankara Meksika Büyükelçiliği işbirliğiyle ve İstanbul Meksika Fahri Konsolosluğu desteğiyle gerçekleşiyor. Vergel Vakfı tarafından yönetilen Jacques ve Natasha Gelman koleksiyonunda yer alan, Meksika’nın ulusal kültür varlıkları envanterine kayıtlı, Meksika dışında çok az sergilenen 40 yapıt, çiftin en önemli eserlerinden oluşuyor. Frida Kahlo’nun Pera Müzesi’nde izlenebilecek olan resimleri, bu yıl içinde Berlin ve Viyana'da 2010 yılına damgasını vuran, yüzbinlerce sanatsever tarafından ziyaret edilen “Frida Kahlo-Retrospektif”
sergilerinde yer aldı ve dünya sanat çevrelerinde ilgi uyandırdı. Dev boyutlu duvar resimlerinin ustası Diego Rivera
ise bu sergide birbirinden ilginç tuval resimleriyle yer alıyor.
100 NURİ İYEM TABLOSU
Resim sanatımızın ustalarından Nuri İyem’in, çeşitli kişi ve kuruluşlara ait koleksiyonlarda bulunan binlerce eseri arasından seçilen 100 yapıtı, İş Bankası Kibele Sanat Galerisi’nde açılan sergide bir araya geldi. Kibele Sanat Galerisi’nde 19 Şubat 2011’e kadar görülebilecek olan “100 Koleksiyondan 100 Nuri İyem” sergisi; sanat yaşamı boyunca yapıtlarıyla, düşünceleriyle, girişimleriyle yaklaşık 1940’lardan bu yana hemen her dönemde adından söz ettirmeyi ve kendi özgün
biçimini oluşturarak Türk resim sanatının ustaları arasında yer almayı başaran İyem’in eserlerini sanatçı-koleksiyoner ilişkisi açısından ele alması bakımından da bir ilke imza atıyor. Sergi, Kibele Sanat Galerisi’nin ardından 2 Mart- 16 Nisan 2011 tarihleri arasında İş Bankası İzmir Sanat Galerisi’nde sanatseverlere sunuluyor. Sanatın halktan kopuk olarak yapılamayacağını savunan, resmin insanlarla buluştuğu ölçüde değer kazandığına, canlı bir organizmaya dönüştüğüne inanan sanatçının soyut eserlerinden kadın yüzlerine,
nü’lerinden göç resimlerine, natürmortlarından gerçek insan portrelerine 100 tablosu bu sergide yan yana görülebiliyor.
KİPLAS’TA GENÇ SANATÇILAR
Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik, İlaç ve Gübre sektörlerinde kurulu bir işveren sendikası olan KİPLAS, vizyonu gereği daha 1994 yılında geleneksel sendikacılık işlevlerinin yanına kattığı yeni açılımlarına, 2000’li yıllarda bambaşka
bir hedef kattı ve sanatı – sanatçıyı desteklemeyi kendine görev edindi. KİPLAS, sanatı desteklemek amacıyla mevcut genel merkezini bir galeri olarak yapılandırarak sanatımızın seçkin sanatçılarını merkez binasında konuk etmeye başladı. Açılışından bu yana Turan Aksoy, Zeki Arslan, Özdemir Altan, Süleyman Saim Tekcan, Elvan Tekcan Şahinoğlu, Eda Tekcan Tomba, Zahit Büyükişleyen, Volkan Yıldırmaz, Mustafa Ata, Bubi ve Kemal Güzel’in de
aralarında olduğu sanatçıları konuk eden KİPLAS Sanat Galerisi, bu kez resim ve heykel alanında yeni yeteneklere ve öğrencilere kapılarını açıyor. KİPLAS, sanata ve sanatçıya katkı sorumluluğu çerçevesinde, 2011 yılı boyunca gerçekleştirilecek sergilerle genç ve yetenekli sanatçıların yanı sıra sanat eğitimini sürdürmekte olan öğrencilerin de çalışmalarını sergilemelerine olanak tanıyacak yepyeni bir çalışmayı hayata geçirecek. KİPLAS, 2011 yılının ilk etkinliği olarak, hepsi Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu olan Tatyana Çeliktop, Ece Dündaralp, Selin Göksel, İlke Haspalamutgil, Sema Kocameşe, Handan Korkmaz Özsoy, Mihriban Mirap’ın katılacağı
“Buluşma 2011” adlı sergiyi düzenliyor. Sergi 21 Ocak’tan itibaren Kiplas Sanat Galerisi’nde gezilebilir.
Sayı: 370 - Ocak 2011
54
ETKİNLİKLERDEN...
BAROK GÜNLERİ’NİN KONUĞU JIMENEZ
Akbank’ın geleneksel etkinliği Akbank Sanat Barok Müzik Günleri, yeni yılın ilk günlerinde başladı. Barok
Günleri’nin bu yılki son konuğu Jorge Jimenez. Belçika Ensemble del Moianes ve B'Rock topluluklarının
direktörlüğü ve başkemancılığı görevini yürüten Jorge Jimenez, 27 Ocak’ta İstanbul’a geliyor. Barcelona’da
yapılmış orijinal bir 18. yüzyıl kemanı, 2006 Valladolid, Luis Fernandez yapımı bir Amati kopyası keman ve
bir anonim 18. yüzyıl Fransız kemanı çalan sanatçı, Cambridge Girton Koleji’ne bağlı Tercia Realidad ve
Xacona topluluklarının kurucusu, ayrıca Academia dei Musici dei Lumi topluluğunun da üyesi. Sanatçı, Akbank Barok Günleri kapsamında 28 Ocak Cuma günü bir masterclass da gerçekleştiriyor.
KADINA DAİR BİR OYUN
Levent Kazak’ın yazdığı, Laçin Ceylan’ın yönetmenliğini üstlendiği “Cam”; 8 Ocak Cumartesi akşamı prömiyer
yapıyor. Kadının sosyal konumuna özellikle dikkat çekerek kadına dair birçok şeyi sorgulatacak olan “Cam” adlı
oyunda; başarılı oyuncular Dolunay Soysert, Mete Horozoğlu, Deniz Çakır, Bülent Alkış ve Selen Uçer rol alıyor.
Tiyatro GAGA ve AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun ortak projesi olan “Cam”, alışılmadık kurgusuyla tiyatro severlere şaşırtıcı bir deneyim sunuyor. Kocasından boşanmak üzere olan bir resim öğretmeninin atölyesinde geçen oyun; “kadın”ın sosyal konumu, insan ilişkileri ve hayatın sürprizleri hakkında izleyiciyi derin sorgulamalara yönlendiriyor. “Cam”; aynı şekilde başlayan bir hikâyenin, anlık bir karar ve bir rüzgar esintisiyle nasıl iki farklı yöne akabileceğini şaşırtıcı kurgusuyla gözler önüne seriyor.
ÖNYARGILAR HAKKINDA DÜŞÜNMEK İÇİN...
Bakırköy Belediye Tiyatroları günümüz tiyatrosunun en önemli isimlerinden olan Amerikalı
yazar Neil LaBute’un “Şişman Domuz” isimli oyununu seyirciyle buluşturuyor. Kadriye Kenter 'in yönettiği oyun; “Yakışıklı ve zıpır bir genç adamın şişman bir kadına âşık olması mümkün müdür?” sorusuyla başlıyor. Oyun boyunca tüm toplumsal yargılara rağmen ilişkilerini sürdürmeye çabalayan Helen ve Tom çiftinin ilişkisine tanıklık ediyoruz. Bu tanıklık bir süre
sonra seyircinin önyargılarıyla yüzleşeceği bir yolculuğa dönüşüyor. Keskin bir mizah duygusuna sahip olan oyunda, ikili ilişkilerle ilgili oluşturulmuş toplumsal kalıplar, “beden” üzerinden gündelik bir sadelikle sorgulanıyor. “Şişman Domuz”; şişmanlıkla ilgili önyargıları tartışmaya açarken toplumun her tür farklılığa olan tahammülsüzlüğüne de atıfta bulunuyor.
Kültürel, cinsel ya da dinsel ötekileştirmelerin yanı sıra bedensel farklılıkları nedeniyle toplumdan uzaklaştırılan engellilere ve yaşlılara bakıştaki önyargılarla da yüzleşmeye davet ediyor. Oyunda; Nurhayat Atasoy, Ozan Ayhan, Serkan Öz ve Dilara Yalçın rol alıyor. Nilüfer Şaşmazer’in çevirisini yaptığı oyunun müzikleri Tolga Çebi’ye ve Kıymet Berrak’a, dekor tasarımı Ali Yenel’e, kostüm tasarımı Gönül Sipahioğlu’na, dramaturjisi Ceren Ercan’a, ışık tasarımı Yüksel Aymaz’a ait.
Sayı: 370 - Ocak 2011
55
Gezi
SAKLIKENT'İN GİZLİSİ YOK!
nin güney batısında yer alan ve ilçe sınırları
içinde kalan Kızlar Sivrisi Dağı, 3 bin 70 metrelik yüksekliğiyle Beydağları'nın en yüksek
noktası olarak biliniyor. Kızlar Sivrisi doğa turizmine ilgi duyanların ve trekking tutkunlarının da gözde yerlerinden. Antalya ile Elmalı
arasındaki uzaklık ise 90 kilometre, yani
yaklaşık 1 saatlik bir yol...
Antalya-Saklıkent yolunun 11 kilometresi asfalt. 11'inci kilometrenin sonundan başlayan
ve Saklıkent’e kadar uzanan yol çam ağaçları arasından geçiyor ve eşsiz seyirlik manzara imkânı sunuyor. Saklıkent yaylası ayrıca ağaç yetiştirme sınırı içinde yer alıyor. Saklıkent Yaylası çevresinde bulunan ve kışın kar
nedeniyle yolu kapalı olan Kar Çukuru, Fesikan ve Yazır Yaylaları görülmeye ve gezilmeye değer yerler. Kar Çukuru mevkii, iki
tepe arasında olması nedeniyle Saklıkent Yaylası’ndan çok daha fazla kar tutuyor. Yaylalar arasında yaya yürüyüş yolları ve arazi vitesli araçların gidebileceği yollar da mevcut.
Antalya dört mevsimin bir arada yaşandığı ender
şehirlerdendir. Yazın sıcağında deniz, güneş ve kum keyfi
sürerken, 48 kilometre yukarıda Beydağları arasına
gizlenmiş Saklıkent’te kayak keyfi yapabilirsiniz.
Trekking, yamaç paraşütü ve dağcılık sporları için
Saklıkent’in gizlisi saklısı yok…
Yılın her günü deniz, güneş ve kumun keyfinin çıkarıldığı, Türkiye’nin önemli turizm merkezi
Antalya, kış turizminde de yıllardır iddiasını sürdürüyor. Türkiye’nin en önemli kış turizmi merkezlerinden biri olan Saklıkent Kayak Merkezi Antalya’da. Akdeniz Bölgesi’nde Antalya'nın batısında Beydağları üzerinde, Antalya il merkezinin kuzeybatısında ve merkeze 48 kilometre, Antalya Havaalanı’na ise 65 kilometre uzaklıkta bulunan Saklıkent Kayak Merkezi’ne, Geyikbayırı Köyü'nden ayrılan ve iki saat süren bir yolla ulaşmak mümkün. Kayak Merkezi Saklı Yaylası’nda, 2 bin 200 metre yükseklikte yer alıyor. Antalya’da denize giren turistler aynı gün Saklıkent Kayak Merkezi’nde kışın tüm güzelliklerini yaşayabiliyor.
Şehir merkezinden Saklıkent Kayak Merkezi’ne otobüs, taksi ya da otellerin servis araçlarıyla bir, iki saatte ulaşılıyor. Saklıkent Kayak Merkezi hem kayağa yeni başlayanlar için,
hem de profesyoneller için uygun pistlere sahip... Merkezde bir adet bin 400 metre uzunluğunda Telesiyej, saatte 240 ile 340 kişi
kapasiteli 600 ile 800 metrelik iki teleski, bir
adet baby lift ve snowtubing lift kayak tutkunlarına hizmet veriyor. Toplam üç kilometre uzunluğundaki iki pisti, kolay ve orta
zorluk derecesinde yer alıyor. Saklıkent’te her
türlü kayak ve snowboard ekipmanlarının kiralanabileceği modern kayak odası ile kayak
ve snowboard dersi alabileceğiniz kayak
okulu hizmet veriyor.
120 gün kaliteli kayak
Saklıkent Akdeniz'e en yakın olan kayak merkezi… Aralık-nisan ayları arasında yaklaşık 120
gün kaliteli kayak yapma imkânı sunan bölgenin ılıman iklimi sayesinde sıcaklık gündüzleri eksi
5 derecenin altına ender olarak düşüyor. Bu dönemde güneşli gün sayısı ortalama 70-80 gün,
ortalama kar kalınlığı ise 100-230 santim dolayında. Yılın altı ayı karla örtülü olan Kızlar Sivrisi, kayak keyfi yapmak için en uygun yerlerden biri Saklıkent’te… Antalya’nın Elmalı ilçesi-
Sayı: 370 - Ocak 2011
56
Sayısı 500’ü geçen dağ evi ve kompleksleri ile
Saklıkent’e gelen kayak tutkunları konaklama derdi de yaşamıyor. Özellikle Rus ve Alman turistlerin akınına uğrayan Saklıkent Kayak Merkezi’nde hafta sonları ziyaretçi sayısı 6 ile 10 bin arasında değişiyor. TÜBİTAK’a
ait bir gözlemevinin de bulunduğu bölgede
365 gün gözlem yapılıyor.
ğal güzellikleri ziyaretçilerine sunar Beydağları… Nisan, Mayıs, Haziran ayları iklimin uygunluğu ve yörenin flora zenginliğinin belirdiği dönem olması nedeniyle tırmanış için daha uygundur.
Beydağları'nda turizm keyfi
Kızlar sivrisi efsanesi
Beydağları sadece Saklıkent’i saklamaz içinde… Her türden turizm faaliyeti için Beydağları bulunmaz fırsatlar sunar. Antalya
Körfezi'nin batısında kuzey - güney doğrultusunda körfeze paralel olarak uzanan Beydağları’nın, Teke Doruğu, Bakırdağı, Tahtalı Dağ ve Kızlar Sivrisi gibi önemli dorukları
bulunuyor. İçlerinde en yüksek olanı 3 bin 69
metre ile Kızlar Sivrisi… Saklıkent kadar ilgi
çekiyor Beydağları da… Yılın 300 günü havanın
açık olduğu dağa bir günde zirve yapılabiliyor. Zirveden denizi ve Antalya'yı izlemek tırmanışın tüm yorgunluğunu unutturuyor.
Dağcılık, yamaç paraşütü ve trekking için do-
Efsanede dağın sevdalısı prens ve prensesinden ve hikâyeden şöyle bahsedilir: “O zirvede bir kar
parçası vardır ki, hiç erimez. Onun altında bir prenses yatar derler. Şöyle ki, zamanın birinde, çok
eski bir zamanda öyle bir zamandır ki, kadınların baş tacı edildiği bir zamanda, birbirine düşman
iki krallık varmış ve bu krallıkların prensle prensesleri âşık olmuşlar birbirlerine. Zaman geçmiş tabii krallar izin vermemişler bu ilişkiye. Çünkü çok büyük bir savaş varmış aralarında ve iki
kral da nefret edermiş diğerinden. Sen ne güçlü imişsin ulu sevda! Her şeyden ve herkesten, ateşten, sudan ve havadan ve akla gelen binlerce şeyin hepsinden daha güçlüsün. Krallıklar dağların farklı eteklerinde oldukları için iki âşık saatlerce yürüyüp dağın gizli bir bölümünde buluşur.
Ama yok, olacak gibi değil. Birbirlerine varmadan olmayacak. Velhasıl iki aşık, babalarıyla konuşur, ki nafile... En sonunda karar verirler, kaçacaklardır. Sevda tükenmez türküleşir. Prensesin annesi kızının yanına bir de koruma verir. Koruma kızı dağın tepesine götürecek ve kızla
birlikte prensi bekleyecektir. Zirveye saatler varan zorlu bir tırmanıştan sonra çıkılır. Ama prens
yoktur ve hava dondurucu soğuktur. Sabaha karşı artık vücutlar donmaya yüz tutar. Tam o sırada karşıdaki zirvede belirir prens. Yanlış tepeye çıkmıştır. Birbirlerini görürler neyse ki. Koruma aşağı inmeye başlar. Prens ise yukarı çıkmaya. Bundan sonra kimse onları görmemiştir. Birbirlerine kavuşmuşlar mıdır? Yoksa prenses donmuş mudur? Bilinmez.
Fakat bugün Kızlar Sivrisi'nin zirve platosunda bir mezar vardır. O mezara prensesin
mezarı derler. Onun üzerinde hiç kar erimezmiş. O kar prensesin gelinliğidir derler.
Derler ki, 'sevdalı bir kız eğer o dağa çıka, ister yaz ola ister kış ola, o mezarın başında bir gece geçire, hem de o geceyi salimen sabaha eriştire, bahtına kimin yazılacağı
o gece rüyasında görür ola'. Derler ki, 'aşığını bilmeyenler, o gece uykusunda bilir ola'.
Derler ki 'bugün, hemen şimdi sevdalı bir kız yola düşe, Sivri'nin başına tez zamanda
vara, göre ki, talihi ak mıdır kara mıdır? Göre ki, gönlü pek midir yara mıdır? Göre ki,
sevdasına uzak mıdır vara mıdır?'. Kızlar Sivrisi'nin başında gelinlik gibi karın altındaki
sevdalı, belki kendisi muradına eremedi ama 'kim ona bir gece eş olur arkadaş olur,
düş olur kardeş olur ise yazgısı berrak, bahtı ak, cümle beladan uzaktır' derler…
Sayı: 370 - Ocak 2011
57
Medyadan Yansımalar
MODA ANKARA
Sayı: 370 - Ocak 2011
Aralık 2010
58
PARA
26 Aralık 2010
Sayı: 370 - Ocak 2011
59
Medyadan Yansımalar
TEXTOWEAR
Sayı: 370 - Ocak 2011
Aralık 2010
60
Sayı: 370 - Ocak 2011
61
Tebessüm
Sayı: 370 - Ocak 2011
62
Gülşen KARAGÖZ
Summaries in English
TEXTILE AND APPAREL INDUSTRIES’ OBJECTIVE
FOR THE NEW YEAR IS TO REAP THE FRUITS OF 2010
Following a tough year, the textile and apparel industry welcomes 2011 with great hopes, although the new year bears a lot of risks.
Stating that the European market in particular was managed to be sustained in spite of the
fact that a competitive exchange rate could not
be secured, the textile and apparel industry representatives said they aimed at reaping the fruits of their sacrifices in the new year. Having
gone through tough times until a few months
ago on account of the increasing cotton prices
and failure to quote prices due to exchange rates, sector representatives finally recovered
their morale with the upturn in the exchange
rates. Despite the continuing risks, industry representatives, having refreshed their hopes, believe they will easily exceed the total exports
of 22.5 billion dollars, which is the figure for
2008, the year before the crisis. Although the
past year has been tough, textile exports increased by 17.46 percent reaching 5.9 billion
dollars and apparel exports increased by 10.9
percent reaching 13.2 billion dollars during the
first 11 months of 2010. While it is expected in
the light of these figures that the industry shall
close the year 2010 at 21 billion dollars of total exports, the target of a 6 to 15 percent increase for the new year has already been set.
Industry representatives believe that even an
increase of over 20 percent in exports would
not be a dream, if the inherent risks are turned into advantages. Expressing his expectations for 2011 for the textile and apparel industry, Cem Negrin, Chairman of the Turkish
Clothing Manufacturers' Association, said,
“The increase in exports may remain between 6-8 percent; our cautious exports target is
15.5 billion dollars, while the optimistic target
is 16 billion dollars with an increase of 10 percent." Hikmet Tanrıverdi, Chairman of Istanbul Textile and Apparel Exporters Union (IHKIB), on the other hand, said, “We foresee an
exports performance reaching 17 billion dollars in 2011 for the apparel and ready wear industry." Likewise, Ahmet Akbalık, Vice Chairman of Turkish Exporters Assembly (TIM) and
2010-2014 Chairman of Apparel and Ready
Wear Industrial Assembly, stated that he is hopeful for 2011 and reminded that certain
steps are to be taken in order to ensure that
the industry has the edge in the new year.
TURKEY IS EXCEPTIONALLY POWERFUL IN HOME TEXTILES
Turkish Textile Employers’ Association
Board Member and owner of ERFUN Textiles Erhan Özkan and Bülent Seval, owner
of SEVAL Textiles, have celebrated their 17year friendship with a new business partnership. Saying that “crises are overcome
only through union of forces", Erhan Özkan
told they have taken a new step to concentrate on home textiles in the new company
they established with Bülent Seval, which
they named EFTA Textiles. Although the
company may be new in the textiles and apparel industry, this is not true for the two
partners running the business. Erhan Özkan and Bülent Seval are highly experienced entrepreneurs who know the background of the business very well and serve
on the boards of various unions and associations. Although a year has not yet passed since the founding of EFTA, the company seems to have advanced quite a deal in the
light of past experiences,
particularly in the area
of home textiles. EFTA
Textiles exports to Britain, Italy, France and Spain under its registered
brand Copquette, designed and produced by itself, while offering its other brand BS Collection
for wholesale and retail
purchases. EFTA Textiles' other partner Bülent
Seval tells how a friendship of 17 years has
turned into business partnership as follows:
"SEVAL and ERFUN merged and EFTA
was born. Our former store was small. We
opened a new one in Nişantaşı, well-suiting
our new size. The producer of the goods we
are selling is ERFUN Textiles. We were already sourcing a majority of our products
from this company. Now we started to buy
our entire goods from there." Stating that
they are the manufacturing company for
ERFUN Textiles, Erhan Özkan tells that they
are working on home textiles together
with Bülent Seval, covering a wide range of
products from curtains to throws, textile
bags to touristic ties, including tailor-made
products. Adding that they also export these products, Özkan states that he considered the recent ‘Made in Turkey’ mobility in
the textile industry as very positive and that
Turkey is very powerful in home textiles. Referring to Turkey as the number one in Europe in the home textile arena, Özkan
says, "Turkey is the first to come to mind today in Europe in the area of home textiles."
Sayı: 370 - Ocak 2011
63
Summaries in English
THE DOLLAR IS NOT TO DROP OR TO OVER-RISE IN 2011
Foreign exchange rates rank undoubtedly the first among the mostly wondered issues for the 2011 forecasts of textile and apparel exporters. What kind of a
monetary policy is ahead of this industry
in 2011, having had a lot of trouble quoting
prices especially in the European market
due to the 'exchange rate problem' in
2010? Actually, the answer to this question has rather taken form through the
consecutive precautions taken by the
economy officials at the end of 2010. The
measures taken indicate that the exchange rate that caused a lot of trouble to
the exporters in 2010 shall remain at a
reasonable level in 2011. It was expected
that Turkey would capitalize a great deal
on the increase in the influx of funds especially into the developing countries,
which would result in further valuation of
the TL in 2011. However, the fact that the
measures taken by the Ministry of Finance, the Central Bank of Turkey and the
Banking Regulation and Supervision
Agency (BDDK) to extend
the funding terms with the
purpose of discouraging
the increasing hot money
flow into Turkey and decreasing the current deficit
would be continued in
2011, as announced in December within the scope of
"2011 Money and Exchange Rate Policy", shall block
over-valuation of the TL.
Minister of State and Deputy Prime Minister Ali Babacan’s declaration at the
meeting held in Ankara on December
22nd with the directors of 49 banks, “we
will not abstain from taking the most severe measures in order to maintain stability, if required", signifies that the government will constantly be on the alert
against hot money flow in 2011. During the
meeting with bank directors, Babacan
drew attention to the fact that risks continue to exist for the global economy and
maintained that the distribution of growth
is unbalanced. Stating that the aggressive capital flow into developing countries
was to continue, the Deputy Prime Minister emphasized that it is expected that
substantial amount of hot money would
flow into Turkey in 2011, as well. Babacan
told that Turkey is among the countries
that emerged positively from the crisis and
stated that the government aims at
strengthening financial and macro-economic stability.
OSMANBEY AIMS AT BECOMING A BRAND
Osmanbey is one of Istanbul’s and
Turkey’s significant outdoor shopping centres besides being an important textile base
of Istanbul and Turkey with its forty year
textile and apparel background. Housing
Sayı: 370 - Ocak 2011
64
approximately 5 thousand textile and apparel firms, Osmanbey currently exports its
products to 60 countries located in various
geographies of the world. A major supplier of the Commonwealth of Independent
States, Arab countries
and Balkans, Osmanbey is a textile and apparel source for the domestic market, as well.
With the establishment
of Osmanbey Textile
Businessmen’s Association (OTIAD) in 1999,
the industry has started
to develop new business partnerships in an
organized manner. According to Ali Ulvi Orhan, OTIAD Board Chairman with some 800
members, a significant
portion of Turkey’s textile and apparel exports is conducted by Osmanbey. Orhan
states that 40 percent of the textiles exported from Istanbul alone are covered by
Osmanbey textile and apparel sector and
85 percent of Osmanbey's production is exported. Emphasizing that they are a centre addressing for the most part the upper
segment, Orhan describes Osmanbey as
follows: "Osmanbey is a complex textile and
apparel centre comprising men's, women's and children's apparel, knitwear,
evening gowns, fabric and accessories
manufacturers and even foreign trade
firms. I don’t know any other example with
the same magnitude in Turkey or in the
whole world." Stating that they export 85
percent of their production, Orhan summarizes their difference from the textile industry in Laleli and Merter as "Osmanbey
sells the up-to-date fashion which we call
'Pronto Moda' ".