ANADOLU`DAN HABERLER Özel Bursa Anadolu Hastanesi`nden
Transkript
ANADOLU`DAN HABERLER Özel Bursa Anadolu Hastanesi`nden
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Bağımsız Sağlık Hiz. San. Tic. A.Ş. adına İmtiyaz Sahibi Yrd. Doç. Dr. Taner KAYA Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. F. Hülya KURBAN Reklam ve Tanıtım Müdürü Derya BATMAZ ÜNEY Yayın Kurulu KAPAK İÇİ İLAN Doç. Dr. M. Vedat KOCA Uzm. Dr. A. Orhan DENGİZ Op. Dr. Ali Fuat PAKER Uzm. Dr. Ali Sait ÇAL Uzm. Dr. Aslı BAHAR TURAN Op. Dr. Bülent AYMELEK Op. Dr. Deniz GÜLERYÜZ ÇAKMAK Op. Dr. Fatih Volkan TERCAN Op. Dr. Gürsu ÖZER Uzm. Dr. Harun YILMAZ Uzm. Dr. Hülya AKDENİZ ÜNTUT Uzm. Dr. İhsan MAĞUNACI Op. Dr. Meftun ALİCAN Op. Dr. Mehmet YAMAN Uzm. Dr. Mehmet Fethi ALİŞİR Op. Dr. Murat CERAN Uzm. Dr. Mustafa ERCAN Op. Dr. Mustafa SEZEN Op. Dr. Osman Okan YAMAN Uzm. Dr. Önder BEKAR Uzm. Dr. H. Nurşen BAŞEĞMEZ Op. Dr. Ruhi SAYAR Op. Dr. S. Sinan KEJANLIOĞLU Op. Dr. Tevfik ÖNCAN Op. Dr. Uğur Barış ÖZKAL Op. Dr. Selim DAYIOĞLU Dt. Semra Güler BEŞER Dr. Halim Atilla BÜYÜKER Dr. İhsan TÜRKHAN Dr. Sabir ZEYVER Uzm. Ecz. Enver SARAÇOĞLU Dyt. Elif Naz DUMAN Yrd. Doç. Dr. Taner KAYA Mesul Müdür / Başhekim Hoşgeldin Bahar! Yüzünüzde tebessüm, hayatınızda sağlık ve umut olsun... Çetin geçen kış mevsiminin ardından güneşli günlere yeniden kavuşuyoruz. Baharın tadını doyasıya çıkarmak için hastalıklardan korunmak şüphesiz ki önem taşıyor. Mevsim geçişlerinde hastalıklara yol açan mikropların doğada yayılımları artış gösteriyor. Bu dönemlerde insanların bağışıklık sistemi zayıfladığı için hastalık oranlarında yükseliş gözleniyor. Hastalıklardan korunmanın yoluysa vücut direncinin ve bağışıklık sisteminin üst seviyeye çıkarılmasından geçiyor. İyi beslenmek, stresten uzak durmak, dinlenmek ve sigarayla alkol tüketmemek dikkat edilmesi gereken unsurların başında geliyor. Sağlıkta kaliteli hizmetin adresi olan Anadolu Hastanesi’nin her biri alanında uzman doktorlarının, sağlıklı bir yaşam sürmenize katkı sağlayacak önerilerine bu sayımızda da yer verdik. SAYI : 13 YIL: 5 OCAK - NİSAN 2015 Yazışma Adresi : Özel Bursa Anadolu Hastanesi İzmir Yolu No:105 Nilüfer / BURSA Tel: (0224) 451 09 09 Fax: (0224) 451 53 00 E-mail: [email protected] www.bursaanadoluhastanesi.com Görsel Tasarım ve Baskıya Hazırlık: AERONORM Advanced Creativity FSM Bulvarı Gazi Sk. Özkaya Apt. No: 8/1 Nilüfer / Bursa Tel: (0224) 242 22 88 E-mail: [email protected] www.aeronorm.com Baskı : Renkvizyon Matbaa Reklam Tanıtım Hizmetleri Anadolu Mah. Karlıdağ Cad. No: 32 Yıldırım/Bursa Tel: (0224) 251 04 14 Fax: (0224) 251 04 15 E-mail: [email protected] www.renkvizyon.com.tr Sağlıklı bir ömür geçirmek önce kişinin kendi zihninde başlayan bir süreçtir. Erken teşhisin pek çok ölümcül hastalığın önüne geçebildiğini aklınızdan çıkarmayarak, belirgin bir rahatsızlığınız olmasa bile dönemsel olarak sağlığınızı kontrol ettirmeniz ileride kötü sonuçlarla karşı karşıya kalmamanızı sağlayacaktır. Yeni umutları da beraberinde getiren bahar mevsimiyle birlikte hayallerinizin gerçekleşeceği yarınlara kavuşmanızı diliyor, sevdiklerinizle sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler geçirmenizi temenni ediyorum. Sağlıcakla kalın. ya a K r e n Ta ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Anadolu Sağlık Dergisi’nin Değerli Okurları, Dr. Hülya KURBAN Başhekim Yardımcısı / Editör İÇİNDEKİLER Bu yılda oldukça soğuk geçen uzunca bir kış mevsimini geride bıraktık. Yine bir bahar mevsimi ve doğanın uyanışını sevinerek izliyoruz. Baharla birlikte vücudumuzda doğal endorfin salınımı artarak ruhlarımızda neşe ve öforiye neden oluyor. Ancak mevsim geçişlerinde yaşadığımız uyum sorununa bağlı olarak zaman zaman hafif bir bahar yorgunluğu hissediyoruz. Bazı sağlık sorunları yaşıyoruz. Dergimizin bu yeni sayısında yine çok çeşitli sağlık sorunlarınıza ışık tutacak bilgilere erişeceksiniz. Örneğin, göz hastalıkları, guatr, varisler, sinüzit toplumda sık görülen sağlık sorunlarıdır. ‘’İdrar kaçırma’’ gibi önemli bir sağlık sorununu hastalar sıklıkla yakınlarından saklayarak hayatı kendilerine zehir ederler. Tedavi olma şansını yakalayanlar ise sağlıklı bir yaşam sürerler. Bu ve benzeri bir çok sorununuzun tedavisinin mümkün olduğunu dergimizin sayfalarında göreceksininiz. Diş Hekimimiz Semra Güler Beşer Dişeti Hastalıkları konusunda değerli bilgiler veriyor. Yine dergimizin içeriğinde baharda adeta bir cennet köşesini andıran Abant’ı tanıma fırsatı bulacaksınız. Her zaman yer vermeye çalıştığımız diğer ülkelerle ilgili geziler sayfamızda Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr.Nurşen Başeğmez size Lizbon’u tanıtıyor. Günlerinizin her zaman bahar sevinci ve dinginliği içinde geçmesini ve sağlıklı yaşamanızı dilerim... an b r u K a y l ü H 3 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Adenoviral Konjonktivitler Op. Dr. Yavuz Selim DAYIOĞLU Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Adenoviral konjonktivitte tanı genellikle klinik muayene ile konur. Tüm şekilleri aşırı bulaşıcı olup hastalığın geçişi genellikle enfekte çalışanla ve bulaşmış eşyalarla doğrudan temas şeklindedir. Bu yüzden tedavide temel yaklaşım bulaşmayı önlemeye yöneliktir, kişisel hijyene dikkat edilmelidir. Hastane çalışanlarının özellikle göz hekimlerinin bulaştırmada aracı olabileceği göz önünde bulundurarak eldiven giymeli ve iyi el yıkama tekniklerini uygulamalıdır, hasta muayenesinde kullanılan cihazlar kullanım sonrasında temizlenmelidir. Ailelere hastanın havlu ve yatak çarşaflarını diğer aile üyelerinden ayırmak gerektiği söylenmelidir . Etkilenen kişinin belirtilerin başlamasından sonra yaklaşık bir hafta evde tutulması bulaşıcılık açısından önemlidir. 4 Adenoviral konjonktivitler viral konjonktivitlerin çoğunun nedenidir. Burada etken adenovirüslerdir. Özellikle sonbahar ve kış aylarında konjonktivit olgularının %20’sinden sorumludur. Adenoviral enfeksiyonları aşırı bulaşıcı olup, birçok şekli vardır: Bunlar foliküler konjonktivit, faringokonjonktival ateş, epidemik keratokonjonktivit ve akut hemorajik konjonktivittir. Hafif kızarıklıktan kapakları açamayacak kadar yoğun kapak ödemine neden olabilir, sulu akıntı oluşabilir. Genellikle belirtiler iki taraflı olmakla birlikte bir gözde daha erken başlayıp hızla diğer göze geçer. Belirti ve bulgular iki gözde farklı olabilir. Geçmişte hastanın kırmızı gözlü bir kişiyle temas öyküsü ve üst solunum yolu enfeksiyonu sıklıkla vardır. Klinik tablo birkaç hafta sürebilir, kornea tutulumu varsa iyileşmesi aylar alabilir. Preauriküler (kulak önü) lenfadenopati-lenf bezi şişliği sıklıkla vardır. Tedavi de adenoviral konjonktivitin tipine bakılmaksızın destekleyici olup soğuk kompres, suni gözyaşı, yerel vazokonstriktörler ve % 2.5 lik Batikon şeklinde olabilmektedir. Ayrıca suni gözyaşı ve antienflamatuar ajanlar da hastayı rahatlatmak için verilebilir. Yerel steroidlerden süperenfeksiyon, glokom ve katarakt gibi yan etkilere yol açması, tanısı atlanmış herpetik konjonktiviti şiddetlendirmesi, Astım adenoviral çoğalmayı arttırması ve adenoviral virüs dökülme süresini arttırması nedeniyle kaçınılmalıdır. İkincil bakteriyel enfeksiyon başladığında lokal antibiyotik damlalara başlanabilir. Polimiksin B ve kinolon grubu geniş yelpazeli antibiyotik kullanımının hastalık seyrini kısalttığı için etkili olabileceği de bildirilmiştir. Eğer hastalık 7-10 gün içinde iyileşmezse veya veziküller mevcutsa herpes simpleks olası tanısı için tekrar göz muayenesine başvurulmalıdır. Uzm. Dr. Önder BEKAR İç Hastalıkları Uzmanı astım nöbetinin oluşmasına neden olur. Ailede astım hastası olanlar bu hastalığa daha yatkındır. Hem annesinde hem babasında astım hastalığı olanlarda risk daha fazladır. Astımın nedeninin büyük kısmını allerjik faktörler oluşturur. Bazı kişiler bazı maddelere karşı daha duyarlıdır. Çiçek ve ev tozları, kedi tüyü, evde yaşayan bazı böcekler. Bu böcekler nemli yerlerde yaşarlar ve astıma neden olan önemli bir faktördür. Nem de astımı tetikleyen bir faktördür. Mevsim değişiklikleri özellikle soğuk hava astım atağının başlamasına yol açabilir. Solunum yolunu tahriş eden bazı kimyasal maddeler vardır. Daha doğrusu bazı maddeler vücutta kimyasal reaksiyona yol açar. Kömür ve tebeşir tozu, sigara dumanı, kirli hava, parfümsprey gibi kokular astımı tetikler. Özellikle sigaradan ve dumanından uzak durmak gerekir. Bunların dışında egzersiz yapmak Havayı solduğumuzda bu havanın akciğere iletilmesini bronş adı verilen yapılar sağlar. Çeşitli uyaranlar sonucu bu bronşlar aşırı derecede kasılır ve daralır. Hava yollarının daralmasıyla nefes almak güçleşse de nefes vermekte daha çok zorlanılır. Bu şekilde nöbetler halinde ortaya çıkan, geri dönüşümlü bronş kasılmasına astım denir. Müzmin bir hastalık olan astımda sadece bu bronşların daralması değil, bronşun etrafındaki zarın şişmesi sonucu da hava yolları daralır. Ayrıca mukus dediğimiz balgam ve sümük gibi yapışkan maddeler çok fazla salgılandığında hava yolunun bazı yerlerinde tıkanmaya neden olur. Bu sorunlar da astımın ortaya çıkmasına yol açar. Astım hastaları bazı maddelere karşı daha duyarlıdır. Bu maddeler hırıltılı nefes alma, öksürme gibi problemlere neden olur. Ataklar arasında hasta gayet rahattır. Toplumda özellikle çocukluk çağında sık görülen bir hastalık olan astım, yetişkinlerin yüzde 5’ini, çocukların ise yaklaşık yüzde 10’unu etkiler. Astıma neden olan durumlar nelerdir? Çevresel faktörler ve aileden gelen kalıtsal faktörler astım oluşumunda rol oynarlar. Bu faktörler hastalığın ya da 5 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ zaten zor olan solunumu daha da güçleştirir. Astımı başlatabilir. Bazı hastalar egzersizden önce astım ilacı alarak astım atağının başlamasını önleyebilir. Astımın başlamasına neden olacak bazı meslekler de vardır. Bunlar kuaför, mobilyacı, fırında çalışanlar gibi… Özellikle kışın görülen soğuk algınlıkları astıma neden olmaktan çok astımlı kişilerde atağın başlamasına neden olur. Özellikle gece ya da sabaha karşı ortaya çıkar. Kuru ve inatçı bir öksürüktür ve uykudan uyandırır. Sebebi balgam ya da bronşun etrafındaki kasların kasılmasıdır. Hasta doktora balgamı çıkardıktan sonra rahatladığını söyler. Astım hastaları sık nefes alıp verir. Çünkü aldığı nefesin yetmediğini düşünür ve zorlanır. Astım çok ağırlaştığında hastada morarma görülebilir. Ayrıca göğüs bölgesindeki deri özellikle kaburgaların ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Astım tanısı nasıl konur? Hastalığın tanısını koymak zor değildir. Bunun için uzman bir doktora başvurmak yeterlidir. Hastanın şikayetlerinin yanında hastalığın kesin tanısı için bazı testler ve tetkikler yapılır. Zor ve acı verici bir yöntem yoktur. Solunum testi yapılır. Akciğerlerin ne kadar hava alıp verebildiğine bakılır. Akciğer filmi çekilir. Eğer alerjiye bağlı bir astım olduğu düşünülüyorsa bunun için kan testleri ve deri testleri yapılır. Ayırt edilemediği durumlarda gerekirse balgam ve ter testi, akciğerin görüntülenmesi yapılabilir. Astım Tedavisi Astım, hastanın normla bir hayat sürebilmesi için tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Yapılan tedaviyle hastalık kontrol altına alınabilir. Eğer çocukluk Kısa sürede kurtulacak bir sorun değildir. Tedavisi uzun sürer. Astım tedavisinde rahatlatıcı ve koruyucu olmak üzere iki tip ilaç kullanılır. Rahatlatıcı ilaçlar hastanın şikayetlerinin arttığı durumlarda kullanılır. Sürekli alınan bir ilaç değildir. Hastanın rahat nefes almasını sağlar. Koruyucu ilaçlar uzun süreli kullanılır. Düzenli kullanılması gerekir. Astımın ve ataklarının ortaya çıkmaması için kullanılır. Hastanın şikayeti olmasa bile kullanmaya devam etmesi gerekir. Bu ilaçlardan burun yoluyla çekilenler doğrudan akciğere gittiğinden daha faydalıdır. Doktorlar tarafından da bu tür ilaçlar genelde tavsiye edilir. Çünkü astım akciğeri ilgilendiren bir hastalıktır. Antibiyotiklerin, öksürük şuruplarının bir faydası yoktur. Atağın başlamasını engellemez. Astım hakkında bilmemiz ve yapmamız gerekenler nelerdir? • Astımı olanlar sigara dumanından, rutubetli yerlerden, soğuk havadan korunmalıdır. Astımda Görülen Belirtiler Astımda bronşlar daraldığından en önemli bulgu nefes almada güçlük çekmedir. Hasta hem nefes alırken hem de verirken zorlanır. Nefes verirken hava dışarı zorlanarak çıkar ve hırıltılı soluk alıp verme görülür. Hastada hışırtı tarzında ses oluşur. arasındaki içe çöker ve kaburgalar belirginleşir. Mutlaka doktora görünmek gerekir. Bu beliritler sadece astımda görülmediğinden diğer hastalıklardan ayırt etmek gerekir. Astımın belirtileri özellikle sabah doğru görülür. çağında tedaviye başlanırsa yetişkin haldeyken tamamen önüne geçilebilir. Fakat müzmin bir hastalık olduğundan hastalığı tamamen kaldırmak yerine şikayetleri en aza indirmek, atağın başlamasını önlemek daha gerçekcidir. • Alerjiye neden olan faktörler tespit edilmeli ve bunlardan uzak durulmalıdır. • Astım müzmin bir hastalıktır ve psikolojik problemlere yol açabilir. • Akciğerlerin görevleri yapılan tedavi sonucunda normale dönebilir. • Şikayetlerin nadir görülmesi hastalığın iyileştiği anlamına gelmez. • Astım büyüdükçe geçebilir fakat daha da kötü olabilir. • İlaçların düzenli bir şekilde alınması gereklidir. • Grip, astımlı kişilerde nefes almada probleme yol açabilir. Bu yüzden grip aşısı olmakta fayda vardır. Astımda sık karşılaşılan bir durumdur fakat başka solunum yolu rahatsızlıklarında da bu hırıltı duyulabilir. Sadece astıma özgü bir belirti değildir. En çok görülen belirtilerden biri de öksürüktür. 6 • Hamamböcekleri de astıma neden olur. Bunun için evde gereken tedbirlerin alınması gerekir. • Astımlı kişilerin yatak odasında halı bulundurmamalıdır. Bu böcekler halıda barınırlar. Nemli ortamı severler 7 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 8 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 9 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Bacak Varisleri oranla 2-4 kat daha fazla görülür. Ailesel geçiş oranı %50 den fazladır. 20-70 arası kadınların %55’ i varislerden şikayetçidir. Op. Dr. Ali Fuat PAKER Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Bacaklarda yüzeyel toplardamarların düzensiz bir biçimde uzayarak büklümlü genişlemesi ve kıvrımlar oluşturması varis olarak adlandırılır. Telenjiektazik, retiküler ve büyük toplar damar varisleri olmak üzere 3 tip varis bulunmaktadır. Telenjiektazik varisler, ciltte yüzeyel yerleşim gösterirler. 0.1 mm veya daha az çaptadırlar. Elle hissedilmezler. Mavi veya kırmızı çizgisel renk değişiklikleri olarak görülürler. Bölgesel olarak yıldız şekilli veya örümcek ağına benzer yaygın çizgisel oluşumlar olup tüm bacağı sarabilirler. Retiküler varisler, ciltten hafif kabarık, çapları 0.4 mm’ den küçük olan mavimor renkli, elle zor hissedilebilen varislerdir. Büyük toplardamar varisleri (Safen ven varisleri) büyük ve küçük safen venlerinin seyirleri boyunca görülen büyük geniş kıvrımlar oluşturan, elle ve gözle kolayca fark edilebilen varislerdir. Bunlar 4 mm’den büyük çaplıdırlar. Cilt altında seyrettikleri için genellikle derinin rengini değiştirmezler. Damarın kendine ait yeşilimsi renginin yansıması görülür. Bacak varisleri yetişkin nüfusun %15-20 sini etkiler. Kadınlarda erkeklere 10 Varisler gelişim yollarına göre iki farklı biçimde değerlendirilirler. Bunlar primer ve sekonder olarak isimlendirilir. Primer varisler damar duvarının elastikiyetinin kaybı veya venöz kapakçıkların yetersizliği veya yokluğu ile ilişkili doğuştan veya ailesel birtakım problemlerin sonucudur. Bu primer varisler genellikle büyük safenöz sistemin alt kısımlarında gelişir. Sekonder veya edinsel variköziteler venöz kapakçıkların travma, derin ven trombozu veya enflamasyon gibi nedenlerle altı bölgeyi etkileyen derin, künt ve bacağa ağırlık hissi veren bir ağrıdır. Uzun süre ayakta kalmakla artar ve bacağı yukarı kaldırmakla azalır. Kaşıntı. Bacak kaşınabilir ve sıcaklık, yanma hissi ve bazen de zonklama olabilir. Genelde variköz damarların üzerinde olur ve yaygın bir his olmasa da bazen cilt değişiklikleri olduğunda ayak bileğine sınırlı olabilir. Ayak bileğinde şişme: Özellikle akşamları ayak bileklerinde hafif veya orta dereceli şişlikler belirir. Gece krampları. Yaygın bir semptom olmasına karşın variköz venler ile ilişkisi ispatlanmamıştır. Kanama: Yüksek ayak bileği basınçlarının olduğu durumlar da hassas cilde hafif bir travma olduğunda büyük kanamalar olabilir. Benzer şekilde belirginleşmiş bir damara olan bir travma da aşırı kanamaya neden olabilir. Varis için tedavi gerekir mi? Varis tedavisinde amaç yaşam kalitesini artırmak olmalıdır.Tedavilerde standardize edilmiş bir yöntem yoktur. hasarlanması sonucu gelişir. Uzun süre ayakta durma veya obezite (şişmanlık) tüm bacak varislerinin daha çok şikayete neden olmasını sağlar. Varis oluşumunu kolaylaştıran bazı faktörler vardır. Uzun süre ayakta durmak, hamilelik, şişmanlık, oturarak çalışmak, hareketsizlik, yaşlılık, ilaç kullanımı (ör:doğum kontrol hapı) Bacak varisi bulunan hastaların en yaygın şikayeti, bacaklarının görüntüsünün bozulması ve uzun süre ayakta durunca ortaya çıkan bacak ağrısı ve bacaklarda ağırlaşmadır. Yaygın görülen şikayetler şu şekilde sıralanabilir. Ağrı. Bu ağrı tüm bacağı ve özellikle diz Yüzeyel tromboflebitler: Yüzeyel varisli damarların içinde kanın pıhtılaşması (trombozu) üstünde bulunan cildin akut inflamasyonuna neden olur. Kendiliğinden oluşabileceği gibi vene hafif bir travma, hareketsizlik veya uzun süreli yolculuklar sonucu da oluşabilir. Gizli tümörler gibi diğer nedenler de unutulmamalıdır. Akut dönemde cilt kızarık, sıcak ve çok hassastır. Ayak bileği cilt değişiklikleri. Bu değişiklikler hafif hemosiderin pigmentasyonundan variköz egzama, lipodermatoskleroz ve açık yaraya kadar değişebilir. Her hasta için tedavi kişiseldir ve o hastanın bacak yapısı, cilt yapısı, varisin derecesi ve mevcut diğer sağlık durumları gibi birçok parametre değerlendirilerek karar verilir. Ancak şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki varis tedavisinde en önemli temel esaslar disiplin ve sabırdır. Varis tedavisinde yapılan en büyük hata tedavinin ertelenmesidir. Ne tür tedaviler uygulanabilir? İlaçlar: Varisin tedavisinde çok sayıda ilaç kullanılmaktadır. İlaçların bir kısmını kimyasal maddelerden elde edilirken bir bölümü ise bitkisel özütlerden elde edilir. Varis çorabı: Varis tedavisinde kullanılan yöntemlerin büyük bir bölümünde tedaviye ek olarak varis çorabı kullanılır. Varis çorapları hastanın şikayetlerinin ve hastalığının derecesine göre ihtiyaç duyulan basınç aralıklarında kullanılır. Varis çorapları bu faydalı etkilerini bağ dokusuna destek olarak, doku basıncını yükselterek, filtrasyon miktarını azaltarak, ödemi azaltıp ve önleyerek, toplar damar tansiyonunu baskılayarak, kapak yetersizliğini önleyerek, diz altı kas gücünü artırarak, damarlardaki kan akışını hızlandırarak ve lenf dolaşımını destekleyerek gösterirler. Lazer: Varisli damarların cerrahi tedavisine alternatif olarak lazer enerjisi kullanılarak kurutulmasıdır. Damar içi (EVLT) ve cilt üzerinden olmak üzere iki şekilde yapılabilir. Cilt üzerinden uygulanan tipi genellikle ince retiküler varisler ve telenjiektazilerde kullanılırken; damar içi uygulanan tipi daha büyük varislerin tedavisinde kullanılır.Her yöntemde olduğu gibi bazı yan etkiler görülebilir. Diğer alternatif tedavi yöntemlerine göre daha pahalıdır. Skleroterapi: Damar içine enjektörle girilip ve çeşitli büzüştürücü maddeler verilerek varisli damarların söndürülmesidir. Uygulamasının kolay olması nedeniyle popülaritesini her zaman korumuş bir yöntemdir. Cerrahi sonrası kalıntı varislerde ve kozmetik amaçlarla 1mm den küçük olan lezyonlarda artan oranlarda kullanılmaktadır. Skleroterapi için günümüzde en çok kullanılan ilaç Polidocanol dur. Değişik konsantrasyonlarda bulunur ve uygulanacak damara özel dozlarda kullanılır. Termokoagülasyon (TC 3000): Termokoagülasyon ince varislerin yok edilmesini amaçlayan, her cilt tipinde kullanılabilen bir yöntemdir. Herhangi bir bölgede, her biçim ve renkteki ince varisler bu yöntem ile tedavi edilebilir. Özellikle, çok küçük çaplı ve varisler için uygundur. Cihaz, bir jeneratör ve sadece damara enerji verilmesini sağlayan çevredeki dokuya herhangi bir zarar vermeyen tek kullanımlık izolasyonlu nikel iğnelerden oluşur. Jeneratörün gücü optimum enerji vererek nekroz riskini önlemektedir. Nikel allerjisi olan kişilerde altın iğneler kullanılır. TC işlemi sonrasında ince varislerin anında yok olduğu görülür. Termokoagülasyon nedeniyle cilt üzerinde işlemi takiben Takip eden dakikalarda küçük bir kabarıklık ve kızarıklık oluşur. 1-2 günde kabuklaşma oluşur ve 4 ila 6 hafta içinde tamamen yok olur. Avantajları: Komplikasyon görülmez, kullanımı kolaydır, telenjiektazi ve ince retiküler varisler anında yok olur,allerji yapmaz, pigmentasyon (renk değişikliği) olmaz,yanık olmaz yan etkisi yoktur,hasta için rahattır ve bandaj gerektirmez. Her çeşit telenjiektazi ve ince retiküler varis (yıldız ve örümcek ağı görünümünde) üzerinde son derece etkilidir.Güneşe çıkmaya izin verir ve her cilt tipinde uygulanabilir. Seanslar 15 dakika sürer. Bir seans 250-500 palsa karşılık gelir. 11 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Radyofrekans: Varisli damarların içine ciltten ultrason eşliğinde girilerek radyofrekans enerjisi ile söndürülmesidir. Lokal veya bölgesel anestezi ile uygulanır. Radyofrekans enerji damar duvarını ısıtırak kapanmasına neden olur. Cerrahi Tedavi Büyük ve küçük safenöz sistemin varisleri uygun stripping ile ve yetersiz kominikan venlerin bağlanması ile tedavi edilebilir. En iyi cerrahi adayları aktif, kilolu olmayan sağlıklı kişilerdir. Bazı hastalar kozmetik nedenlerle varisli damarların çıkarılmasını isteyebilirler. Bu hastalarda çok küçük kesilerle iz bırakmayacak şekilde varis pakeleri çıkarılır. Varisin cerrahi tedavisinde lezyonun derecesine göre ayaktan(ambulatuar) veya tek gece hastanede yatmayı gerektiren ameliyat planlamaları yapılabilir Varisten Korunmanın Yolları Varis oluşumunda ve tedavinin seyrinde günlük yaşantımızda aslında önemsiz gibi gözüken bazı hareket ve yaşam tarzlarımızın oldukça önemi vardır. Bu nedenle tedavinin seyrini ve hastalığın ilerlemesini önlemek için dikkat etmemiz gereken bazı konular vardır. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz. 12 Bol hareket: her hareket yaralıdır. En iyisi yürüme, yüzme, bisiklet, gibi sürekliliği olan hareketlerdir. Aniden durma ve sıçrama gibi hareketlerle birlikte olan sporlar (futbol, basketbol vb.) varis yönünden sakıncalıdır. Bir saatten daha uzun süre oturmayın ya da ayakta kalmayın. Oturan birinin arada bir ayağa kalması ve dolaşması gerekir. Günde bir çok kez bacakları yüksekte tutmak yararlıdır. Ayrıca ayaklarınızla A harfi yapacak gibi topukları uzaklaştırıp, baş parmakları birleştirin. Topukları birleştirip parmakları uzaklaştırarak V harfi yapın. Topuklarınız yerde kalsın, ayaklarınızın ön kısmını yukarı kaldırın. Sonra ayaklarınızın önü yerle temastayken topuklarınızı yukarı kaldırın. Hareketlerin hepsini 10 ar kez tekrarlayın. Soğuk suyla bacaklara duş yapmak: Cilde uygulanan soğuk su ile venler büzülür ve kan daha çabuk kalbe akar. Sabah ve akşam bacaklara ayaklardan başlayıp yukarı doğru soğuk su duşu uygulamak faydalıdır. Bol giysileri tercih edin: Sıkı kemerler kan akımını zorlaştırır. Külotlu çorapların da bel kısmını sıkmaması gerekir. Ayakkabı topukları 5 cm.den yüksek olmamalı. Topuklar ne kadar yüksekse ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ bacak kaslarının pompalama işlevi o kadar zayıftır. Giydiğiniz ayakkabıyı her gün değiştirin. Değişik yükseklikteki topuklar kan pompasına uyarıcı etki yapar. Doğru beslenme: Doğru beslenme vücuda gerekli yapı maddelerini sağlar. Bağ dokusunun dayanıklılık ve esnekliğini sağlayan kollajen ve elastin liflerinin azalması bir çok organda yetmezliğe yol açar. Bağ dokusu zayıflığı varis oluşumuna neden olur. Doğru beslenme bağ dokusunu güçlendirir ve aşırı kikoyu önler. Günde en azından iki litre sıvı tüketilmelidir. Venlere dışarıdan mekanik destek: Dıştan destek görevi yapan külotlu çorapların iyi kaliteli olanları hafif varislerde yarar sağlar. Aşırı varis şikayetlerin de ise sıkıca kavrayan özel varis çorapları faydalıdır. Sigara içilmemeli: Sigara ve oluşturduğu serbest radikaller damar duvarına zarar vererek damar hastalıklarının oluşmasını çabuklaştırır. Bitkisel maddeler. Bitkisel kaynaklı venleri sıkılaştıran maddelerin (at kestanesi, gotu kola, grape seed, bilberry, okserutin, diosmin) pomat ve hapları yararlı olabilir. 13 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Çocuklarda Kabızlık Uzm. Dr. A. Orhan DENGİZ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Çocuklarda kabızlığın en önemli nedeni yeterli sıvı ve lifli besin tüketmemeleridir. Diğer bir önemli neden de tuvalete gitmemeleri ve gitmeyi ertelemeleridir. Hangi durumlarda kabızlıktan söz edilir? Yaş grubu ve kullanılan besinin özellikleri günlük dışkı sayısını değiştirir.Bebekler anne sütü aldıkları dönemde günde 6-8 defa yumuşak dışkı yapabilirler..Bu durum ishal olarak algılanmamalıdır. Önemli olan bebeğin bu koşullarda büyümesini uygun ölçülerde sürdürmesidir.Ancak yine anne sütü alan bebeklerin günde bir defa veya iki günde bir defa dışkıladıklarını da biliyoruz.Bu nedenle kabızlık tanımında da dikkatli olmak gerekir.Bebeğin alışılmıştan daha sert ve/veya ağrılı ve/veya seyrek dışkılaması kabızlık olarak düşünülebilir. Bebekler büyüdükçe tükettikleri besinler de değişkenlik göstererek artar. Genellikle günde bir veya iki günde bir dışkılamaları beklenir.Günde üç defaya kadar dışkılaması normal karşılanmalıdır. Haftada üçten daha az dışkılaması,dışkılanırken zorlanması,ağrı çekmesi ve sert dışkılaması durumunda kabızlık söz konusu olur. Eğer kabızlık iki haftadan uzun sürecek olursa bu durumda kronik(uzun süreli) kabızlıktan söz edilir. 14 Çocuklarda kabızlığın nedenleri nelerdir? Çocuklarda kabızlığın en önemli nedeni yeterli sıvı ve lifli besin tüketmemeleridir. Diğer bir önemli neden de dışkı yapmak için tuvalete gitmemeleri ve dışkılamayı ertelemeleridir.Çocuklar sıklıkla kaka yapma ihtiyaçları geldiğinde oyuna ara vermemek veya ailenin bulunduğu ortamdan ayrılmamak için kakalarını tutarlar ve bu dışkılama hissinin geçmesini beklerler. Bazı çocuklar ise daha önce dışkı yaparken zorlandıkları durumda calarının yandığını veya rahatsız olduklarını bilerek bekletirler.Bu durumda dışkı daha da su kaybederek sertleşir ve çıkarılmaları sırasında daha çok sıkıntı yaratırlar.Eğer kabızlık tuvalet eğitimi sırasında başlarsabunun çocuğun yaşadığı baskı ve strese tepki olarak geliştiği düşünülür. Ayrıca kabızlığa neden olan hastalıkların varlığı da akıldan çıkarılmamalı,uzun süre kabızlık durumunda hekime bu nedenle danışılmalıdır. Kabızlık neden tedavi edilmelidir? Kabızlık tedavi edilmezse dışkılama gittikçe zorlaşır ve ağrılı olur.Sebep-sonuç ilişkisi içinde çocuk dışkı yapmaktan daha çok kaçınır ve kabızlık sorunu giderek önemli bir sorun olmaya başlar. Karnın alt yarısında ağrı ve dışkılama sırasında oluşan çatlaklara bağlı ağrı/acı ve kanamalar ortaya çıkar.Kabızlığın başka sonucu ise ,çocuğun zaman zaman dışkı kaçırmasıdır.Bu durum çocuk için daha da çok stres kaynağı olur. Kabızlık uzun süreli olduğunda bazı çocuklar altlarını ıslatmaya başlarlar.Bu durum kalın barsakların son kısmında bekletilen dışkı kitlesinin mesaneye baskı yapmasından kaynaklanır. Bu nedenle bu çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu da daha sıktır.Bazen de kabızlık çocukta iştahsızlık nedeni olur. Büyümesini olumsuz etkiler. Kabızlık nasıl tedavi edilir? Tuvalet disiplinin geliştirilmesi önemli bir başlangıçtır.Dışkılama duygusu olsun ya da olmasın çocuk mutlaka günde iki defa aynı saatlerde tuvalete oturmalı ve en az on dakiak gibi makul bir süre dışkılama için gayret etmelidir. Çocuklarda tuvalet eğitimi için en uygun zaman çocuktan çocuğa farklılık gösterir.İki yaşından önce söz konusu olmamalıdır. Üç yaşından sonra nörolojik olarak dışkıyı tutmayı öğrenebilecek hale gelirler.Bu durum dört yaşına kadar gecikebilir.Acele edilmesi ve baskı yapılması kabızlıkla sonuçlanabilir. Erken yaş gruplarında eğitim kurumlarında tüm gün vakit geçiren çocuklarda kabızlık daha sık görülebilir. Bu durum tuvaletin fiziki koşullarından kaynaklanabilir.Temiz olmaması,tuvalet kağıdının olmaması gibi nedenler çok sık olarak dile gelir.Üzerinde durulması gereken bir diğer konu da çocuğun beslenmesidir. Tükettiği besinlerin liftenzengin olması önemlidir.Sebze ve meyveler liften zengin besin gruplarıdır.Ancak çocuklar genellikle bunları sevmezler. Günde iki porsiyon meyve,üç porsiyon sebze yenilmesi ideal uygulamadır.Ancak çocuklarda bu miktarlarda sebze-meyve tüketimini sağlamak gerçekten çok zordur.Makul ölçülerde ve baskı yaratmadan tüketmeleri için gayret edilmelidir.Ayrıca normal ekmek yerine kara ekmek tercih edilmeli,çocuk bol su içmelidir.Bu önerilerin de işe yaramadığı sorunun bir hekim tarafından değerlendirilmesi çok yerinde olur. 1 yaşın üzerinde kilo başına 100 ml. olarak kabaca hesaplanabilir. Tedavi ne kadar sürer? Tedavi aylarca sürebilir. Sabırla ve anlayışla çocuğa yaklaşılmalıdır.Aksi halde çocukta ömür boyu sürebilecek sorunlar ile karşılaşırız. • Aşırı süt tüketimi (günde 500 cc den fazla) engellenmelidir.Kola,gazlı içecekler,çay verilmemelidir. • Ağrılı dışkılamayı gidermek için dışkıyı yumuşatıcı ilaçlar,gerekirse lavman ve sıcak oturma banyosu doktor tarafından önerilecektir.Anüs çevresinde ağrıyı azaltıcı kremler önerilir.Çocuğun ağrı kaygısı ile dışkıyı tutma davranışını kırmak gerekir. • Yeterli lif tüketimi sağlanmalıdır. (20-25 gr/gün) • Çocuğun yeterli sıvı tükettiğinden emin olmak gerekir. • Rafine beyaz un yerine kepeği alınmamış un,çavdar unu,yulaf unu veya mısır unu tercih edilmelidir. • Günlük 1-2 tatlı kaşığı zeytinyağının yemeklere eklenmesi yarar sağlayabilir. • Çocuk her yemekten sonra tuvalete oturtularak,acele ettirilmeden kakasını yapması teşvik edilmelidir. • Çocukların her gün yaşlarına uygun fiziksel aktivite yapmaları sağlanmalıdır. Lifli Gıdalar Meyveler: Armut, üzüm, erik, kavun, kayısı, incir, hurma gibi meyveler günde en az 2 porsiyon verilmelidir. Mevsimine göre yaş veya kuru olabilir. Çocuğun ağız tadına göre komposto veya meyve suyu şeklinde verilebilir. Kompostonun taneleri de yedirilmelidir. Meyve suyunu hazırlarken posasının içinde kalması gerekir. Sebzeler: Lahana,kereviz,pırasa,bamya, enginar,brokoli,karnıbahar,fasulye,kab ak gibi sebzelerden bir veya iki porsiyon yedirilmelidir.Sebze yememekte direnen çocuklar salatalık veya haşlanmış mısır yiyebilirler. Baklagiller: (kurufasulye, mercimek, bezelye, nohut) de iyi posa kaynağıdırlar. Mercimek çorbası içine kereviz gibi sebzeler katılıp ezilerek verilebilir. Patates ve unlu gıdalarda n mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. 15 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ dengeyi, metabolizmayı etkileyerek çeşitli hastalıklara yol açtığı gösterilmiştir. En başta glikoz toleransının bozulması şeker hastalığı, yüksek tansiyon, uyku bozuklukları, solunum ve sinirim sistemi hastalıkları, kalp hastalıkları sayılabilir. Yağ dokusu ne kadar fazla ise riskler o oranda artmaktadır. Okul öncesi kilolu çocukların yarısı kilolu ergenlere dönüşmektedir. Çocuklarda Obezite Çocukluk çağında obezitenin tanımında yaşa göre kilo ve boya göre kilo büyüme eğrileri (persantil) kullanıldığı gibi, vücut kitle indeksi (BM = VKİ Kg/boy2) de yaygın olarak kullanılmaktadır. 14 yaşın altındaki çocuklarda VKİ = 19-20 olmalı; 15 yaşında 25, 16 yaş üstü çocuklarda 28 olmalıdır. Uzm. Dr. Nurşen BAŞEĞMEZ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Çocuklarda en sık görülen beslenme bozukluklarından bir olan obezite (şişmanlık), vücut ağırlığının artışı ve bunun sonucunda gelişen vücut yağı fazlalığı olarak tanımlanabilir. Ülkemizde büyük kentlerde okul çağı ve ergenlik çağı çocuklarda daha sık görülmektedir. Obezitenin yarattığı problemlerden yağ dokusu artışı sorumludur. Harcanan enerjiden fazla yiyecek alındığında yağ dokusu artar. Yani yağ boğazdan gelir Buna katkıda bulunan çeşitli genetik ve çevresel faktörler tanımlanmıştır. Nadiren bazı hormonal dengesizlikler, metabolik bozukluklar, kas-iskelet sistemi hastalıkları da potansiyel nedenler arasında sayılabilir. Bu nedenler şişmanlığın sadece % 10’unu kapsar. % 90’ı alınan ve harcanan kalori ile ilişkilidir. 16 Obezitenin nedenleri konusunda pek çok teori vardır. Genetik, endokrin, çevresel, besinsel ve aktivite miktarı obezite başlangıcı ve gelişimi ile ilişkilendirilmiştir. Bunlardan beslenme ve aktivite en önemli ve kesin obezite etkenleridir. Genetik faktörler de göz ardı edilmemelidir. Ebeveynlerden biri şişman ise çocuklardaki riski % 40 oranında arttırabilir. Anne ve babanın şişman olması bu oranı % 80’e çıkarmaktadır. Evlat edinilen çocuklarda obezite biyolojik ebeveynleri ile koraledir. Bu da gösteriyor ki genetik faktörler çevresel faktörlerden daha önemlidir. uzmanı ile egzersiz uzmanlarından yardım alınabilir. Eğer çocuk 7 yaş üzerinde ise ve VKİ % 95 persantilin üzerinde ise uzman denetiminde kilo ermek düşünülmelidir. Çocuk obezitesinin olası sonuçları nelerdir? Obez çocukların ergenlik döneminde ortaya çıkan en önemli sorunu; psikososyal bozukluklardır. Dış görünümleri dolayısı ile sataşmalara, alaya maruz kalırlar; takım oyunlarından dışlanırlar. Aktivitelerden uzak kalınca hareketsizlik obeziteyi arttırır. Yapılan klinik çalışmalarda yağ depolarının artması; kalp-damar sistemini, hormonal Tedavi ve Önlemler Obez çocukların aile bireylerine sağlıklı ve dengeli beslenme stratejileri anlatılmalıdır. Uygun fiziksel aktivite programlarının düzenlenmesi, obezitenin önlenmesi ve tedavisi için mutlaktır. Bilgisayar oyunları, TV seyretme gibi hareketsiz olmayı gerektiren durumları azaltmak gerekmektedir. Sağlıklı yiyecekleri eğlenceli hale getirmek, hatta yiyecek hazırlamada çocuğun da dahil olmasına izin vermek gibi yöntemler faydalı olabilir. Sonuç olarak obezitenin önlenmesinde en iyi yöntem; çocukların sağlıklı beslenmesi, fiziksel aktiviteye yönlendirilmesi çok önemlidir. Aile bireylerinin de yaşam şekillerinin örnek olarak şekilde düzenlemeleri gerekir. İlk değerlendirme sonrasında çocuğun % 95 persantil ve üzerinde ise çocuk doktoru tarafından değerlendirilmeli ve nedenler gözden geçirilmelidir. Derhal kas dokusu, total kolesterol düzeyi, insülin direnci, ortopedik problemler, kilo ile ilgili psiko-sosyal durumlar araştırılmalıdır. Eğer çocuk 2 – 7 yaş arasında ise ve sistemik herhangi bir hastalığı yoksa kilo vermesi önerilmemektedir. Mevcut kilosunu koruması ile çocuk büyüdükçe VKİ de zaman içinde azalma meydana gelmesi, bu arada da sağlıklı beslenme ve aktivite alışkanlıklarının oluşturulması tercih edile bir yaklaşımdır. Bu durum sabır ve uzun soluklu bir mücadele gerektirir. Buna ailenin katkısı çok önemlidir. Diyet 17 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Sigara, Dişetini de Tahrip Ediyor! Dt. Semra Güler BEŞER Diş Hekimi Dişeti hastalıkları, basit bir dişeti iltihabından (gingivitis) çene kemiklerinin eridiği, dişlerin sallanarak kaybedildiği şiddetli enfeksiyonlara (periodontitis) kadar geniş bir alanı kapsıyor. Kanser, akciğer, kalp hastalıkları gibi bir çok önemli rahatsızlığa sebep olan sigaranın, ağız içi mukozası ve dişetleri için de çok zararlıdır. Dişlerin 24 saat fırçalanmadığı zaman dişler üzerinde krem rengi, tırnakla sıyırdığımızda kolayca dişten ayrılan bir tabaka oluşur. Bakteri plağı dişetine sıkıca tutunan, yapışkan saydam bir tabakadır. Oluşumu sürekli devam eder. Plak, bakteriler tarafından üretilir ve plağın bir miligramında 200-500 milyon bakteri bulunur. Dil, dudak ve tükürük; yiyecek ve içeceklerle birlikte bakterileri de dişlerin üzerinden alıp mideye gönderir. Bu yüzden bakteriler dişe tutunabilmek için bakteri yapıştırıcısı olarak bilinen dextran adında yapışkan bir madde salgılarlar. Bu madde suya dirençli olduğu için ağız çalkalandığında plak uzaklaşmaz. Plak, bakteriler, bakterilerin salgıladıkları yapışkan dextran ve gıda artıklarından oluşan bir yapıdır. Bakteriler besinleri sindirdikçe, asit salgılarlar. Yapışkan madde içindeki asitler, diş yüzeyi ile temastadır ve bu temasın uzun sürmesi dişten mineral kaybı ile sonuçlanır ve çürük oluşur. Kötü ağız bakımının tek sonucu çürükler değildir. Plak daha çok diş Eti hizasında oluşur ve irritasyona, kanayan diş etine veya daha ciddi problemlere yol açabilir. Genetik Yapı Önemli, Sigara Hastalığı Tetikliyor! Yapılan araştırmalara göre, % 30 oranında genetik bir yatkınlık olduğunu bilinmektedir. Ağız bakımının kötü olması ile dişeti hastalığının gelişme olasılığının 6 kat daha artırmaktadır. Ailede dişeti problemi olan bir kişi olması durumunda ailenin diğer bireylerinin de mutlaka bir dişeti uzmanına muayene Dişinizi Gıcırdatmayın! Diş gıcırdatma dişetine zarar veriyor. Diş gıcırdatmanın diş ve dişeti arasındaki kuvvetin azalmasına sebep olarak, periodontal dokuyu yıkmaktadır. Dişetlerindeki çekilmenin bir sebebinin de diş sıkmaktır. Mutlaka gece plağı takılarak bu sıkmanın durdurulması gerekmektedir. Yaşam boyu dişlerini ağızda tutmak için bakteri plağının, diş fırçalaması, diş ipi kullanılması ve kimyasal ajanlarla düzenli olarak her gün dişlerden uzaklaştırılması gerekmektedir. olması gerekir. Ayrıca sigaranın da hastalıkta etkilidir. Sigara kanser, akciğer, kalp hastalıkları gibi bir çok önemli rahatsızlıklara sebep olur. Tüm bunların dışında ağız içi mukozası ve dişetleri için de çok zararlıdır. Sağlıklı dişetinin kanamıyor. Dişetlerinde oluşan şişmeler ve kızarmalar da hastalık habercisidir. Dişetlerinde çekilmeler ve açığa çıkan kök yüzeylerinde oluşan hassasiyetin de hastalık belirtisi olacağına dikkat çekmek gerekiyor. Dişeti kenarlarında veya dişler arasında, diş taşlarına bağlı olarak oluşan siyah alanlar da risk oluşturuyor. Dişeti hastalığının temel sebebinin bakteri plağı ve diş taşıdır. 18 Dişetlerinin yumuşamasına ve dişeti hastalıklarının gelişmesine neden olur. Doğum kontrol hapları, anti-depresanlar, kalp ilaçları ağız sağlığınızı etkiler. Bu yüzden bu ilaçlardan birini kullanıyorsanız lütfen diş hekiminizi uyarınız ve ağız hijyeninize ayrıca önem veriniz. Hipertansiyon, kanser gibi pek çok rahatsızlığın nedenlerinden biri olmasının yanında dişeti hastalıkları da risk faktörlerindendir. 19 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Grip Uzm. Dr. Harun YILMAZ İç Hastalıkları Uzmanı İnfluenza (Grip) İnnfluenza virüslerinin infeksiyonu ile oluşan akut bir solunum yolu enfeksiyonudur.Hastalık üst ve/veya alt solunum yollarını etkiler ve ateş, baş ağrısı,kas ağrısı halsizlik gibi sistemik belirti ve bulgularla karşımıza çıkar.Hemen hemen her kış mevsiminde değişik boyut ve şiddette hastalık salgınları ortaya çıkar. Grip hastalığına neden olan etkenler, İnfluenza A ve İnfluenza B virüsleridir. İnsanlarda yaygın hastalığa yol açan influenza A virüsüdür. İnfluenza A virüsü insan, domuz, kuş, at gibi hayvanlarda, influenza B sadece insanda hastalık oluşturmaktadır. Sadece hayvanlarda hastalık oluşturan influenza A virüsünün alt tipleri de vardır. Bunun en bilinen örneği kuş gribidir. Son yıllarda bu virüsün insanlara da bulaşabildiği gösterilmiştir. Bunlar az sayıda vakalar olmakla birlikte, büyük salgınların olmasından endişe edilmektedir. 20 Grip Hastalığında Belirti ve Bulgular Grip hastalığında belirtiler, 1-2 günlük bir kuluçka döneminden sonra birdenbire başlar. En sık baş ağrısı, ateş, titreme, kas ağrısı ya da kırıklık şikayetleriyle aniden başlayabilir. Özellikle öksürük ve boğaz ağrısı gibi solunum yolu şikayetleri de eşlik edebilir. Çoğu durumda,başlangıç o kadar anidir ki hastalar hasta oldukları kesin zamanı hatırlayabilirler.Vakaların çoğunda hastada 38 °C ile 41 °C lik ateş olabilir.Hastalığın ilk 24 saatinde hızlı ateş yükselmesi olur ve ateş genellikle 2-3 günlük periyod içinde kademeli olarak düşer .Bazı hastalarda ateş 1 hafta kadar devam edebilir.Bütün başı içine alacak şekilde bir baş ağrısı olur, bazen de başın ön kısmında baş ağrısı olabilir.Kas ağrıları en sık bacaklarda ve belde olurken vücudun her yerinde ağrı olabilir. Bazen de eklem ağrıları olabilir. Solunum yolu şikayetleri sistemik belirtilerin yanında çok daha belirgindir. Hastaların çoğu sıklıkla göğüs ön duvarı arkasında rahatsızlığın eşlik ettiği bir hafta yada daha fazla süren bir öksürük veya boğaz ağrısı olur.Göz hareketleriyle oluşan ağrı,ışıktan rahatsızlık hissi ve gözlerde yanma olabilir. Grip ve Nezle Ayrımı Grip (influenza) ve nezle (soğuk algınlığı), belirtileri sıklıkla karıştırılabilen iki farklı hastalıktır. Her iki hastalıkta viral bir infeksiyon olmakla birlikte farklı virüslerle meydana gelmektedir. Nezleye sebep olan 100’den fazla virüs vardır ve bu nedenle defalarca kez nezle olmak mümkündür. Nezle ile gribin en önemli farkı gripte ateş olması; nezlede olmamasıdır. Ayrıca nezle genellikle “ayakta geçirilen” bir hastalık iken grip hastaların günlük işlerini yapmasını engelleyecek kadar halsizliğe yol açabilir. Her iki hastalıkta da burun akıntısı veya tıkanıklığı, boğaz ağrısı ve öksürük olabilir. Grip Hastalığının Bulaş Yolları Grip, öksürük ve hapşırma sonucu, içerisinde hastalığa neden olan canlı virüsleri taşıyan damlacıkların çevreye saçılması ile yayılır. Bu damlacıklar birkaç saat boyunca havada kalabilir ve insanlara hastalığı bulaştırabilir. Bu nedenle okul, iş yeri gibi kalabalık ortamlarda bulunan kimseler özellikle risk altındadır. Ayrıca hasta kişinin eline ve oradan da kapı kolu, telefon gibi nesnelere bulaşan, virüs içeren parçacıklar başka bir kişinin temas etmesi sonucu eline oradan da elini ağzına, burnuna, gözüne götürmesiyle hastalığa yol açabilir. Tokalaşma, öpüşme, bir metreden fazla yaklaşarak konuşma önemli bulaş yollarıdır. Grip Hastalığının Tedavisi Grip tedavisinde antibiyotikler etkili değildir ve çoğu zaman gereksiz olarak kullanılmaktadır. Gereksiz antibiyotik kullanımı, bakterilerde direnç gelişimine neden olarak bazı enfeksiyonların tedavisini geciktirdiği gibi tedavi masraflarını da artırmaktadır. Antibiyotikler, hastalık sırasında ikincil olarak görülen bakteriyel enfeksiyonlar (sinüzit, zatürree ve orta kulak iltihabı gibi) gelişirse kullanılmalıdır. Gribe yakalanan çocuklarda ve gençlerde Aspirin kullanılması tavsiye edilmez. Aspirin çok nadir görülen, ancak tehlikeli olan “Reye Sendromu’na” neden olabilir. Aspirin yerine dinlenme, bol sıvı alma ve belirtileri hafifleten ilaçlar tercih edilmelidir. Sonuçta grip tedavisinde yatak istirahati, bol sıvı alımı, ağrı kesici ve ateş düşürücüler gibi ilaçlar ile semptomatik tedavi önerilir. Komplikasyonlar yakından takip edilmeli ve uygun şekilde tedavi edilmelidirler. Gribe yönelik antiviral ilaç başlanması kararı doktor tarafından verilmelidir. Grip Hastalığından Korunma Yolları Gripten korunmak için önerilen yöntem aşılanmadır. Dünya Sağlık Örgütü virüsün değişikliklerini yakından izleyip, aşı bileşimi için yıllık önerilerde bulunur. Her yıl aşı içeriği Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri dikkate alınarak hazırlanır. Son yıllarda kullanılan aşılarda iki influenza A alt tipi ve bir influenza B suşları yer almaktadır. Hazırlanan aşı ile salgında saptanan viruslerle antijenik benzerlik varsa aşı %50-80 korunma sağlayabilir. Sağlıklı erişkinlerde aşı ile sağlanan koruyucu antikor düzeyi influenza A için %80’in üzerinde bildirilmiştir. Yaşlılarda koruyuculuk oranı daha düşük olmakla birlikte komplikasyonları ve ölüm oranını azalttığı saptanmıştır. Kuzey yarım kürede salgın kış aylarında görüldüğünden aşı, sonbahar başlangıcında yani eylül ve ekim aylarında yapılmalıdır. Ayrıca mart, nisan ayları ikinci salgın dönemi olduğundan eylül, ekim veya kasım aylarında aşı yaptırmayanlar kış aylarında da yaptırabilir. Aşı, grip komplikasyonlarının sık görüldüğü, bu hastalara hastalığı bulaştırma olasılığı yüksek olan kimselere, influenzadan korunmak isteyen 6 aydan büyük ve yumurta alerjisi olmayan herkese önerilir. Aşı Önerilen Gruplar • 50 yaş ve üzerindekiler, • Huzur evinde kalan veya kronik bakım verilen bir sağlık ünitesinde kalan her yaştan kişiler, • Kronik akciğer ve kalp hastaları, • Uzun süreli aspirin tedavisi verilen 6 ay-18 yaş arası çocuklar, • Kronik böbrek hastalığı olanlar, • Şeker hastalığı olanlar, • Bağışıklık sisteminde yetersizlik veya baskılanma durumu olan hastalar (kanser hastaları, AIDS olanlar, organ nakli yapılmış olanlar, steroid alanlar, kemoterapi ya da radyoterapi uygulananlar) • Gebeler, • Doktorlar, hemşireler ve hastanede çalışan diğer personeldir. 21 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Güncel Aşılama Tedavisi Op. Dr. Deniz Güleryüz ÇAKMAK Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı İnfertilite (çocuk sahibi olamama) oldukça yaygın görülen, neredeyse her 6 çiftten birinin etkilendiği sağlık sorunudur. Bir yıldır korunmamaya ve düzenli ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamama problemidir. Aşılama ise sık kullanılan tedavi yöntemlerinden biridir. Sperm yıkama yöntemi ile konsantre(yoğunlaştırılmış) olmuş sağlıklı spermlerin özel bir işlemle kadın rahim yoluna verilmesi işlemidir. Aşılama hangi durumlarda yapılır? • Erkek faktörü, aşılama tedavisinin en büyük nedenlerindendir. Sperm bozuklukları; infertilitenin %40 nedenidir. Yumurtlama fonksiyon bozuklukları • Açıklanamayan infertilite (herhangi bir neden bulunamayan) • Çikolata kistleri • Cinsel problemler • Rahim ağzı faktörü Etki mekanizması; Rahim ağzı faktörünü yok ederek döllenme kapasitesi yüksek olan daha fazla sayıda yumurta sayısını elde etmek, sperm hareketliliğini ve konsantrasyonunu artırarak sağlıklı Uygulama sayısını; infertilite tipi, kadın yaşı, çiftin istekleri belirlemektedir. 3 denemeden sonra tüp bebek tedavisi önerilir. spermlerin döllenme olasılığını artırmayı amaçlamaktadır. Bu işlem için tüplerin açık olması gereklidir. Nasıl bir işlem; Takip edilen yumurta çapı ultrasonografide 18-20 mm ye ulaştığı tespit edildikten sonra hastaya çatlatma iğnesi yapılır. Çatlatma iğnesinden ortalama 36 saat sonra da aşılama işlemi yapılmaktadır. Poliklinik şartlarında gerçekleştirilen bir yöntem olup, anestezi uygulanmamaktadır. İşlem öncesi erkek laboratuar şartlarında sperm örneği vermektedir. Gene laboratuar ortamında gerçekleştirilen sperm yıkama işleminden sonra elde edilen sperm örneği en kısa süre de hastaya kanüller yardımıyla rahim yoluna verilmektedir. En az 3 defa denenmelidir. Tedavinin başarısını etkileyen faktörler; • Kadın yaşı; başarıyı belirlemedeki en önemli faktördür. Yaşla birlikte kadında yumurta kalitesi azalmaktadır. 26 yaşında tedavinin başarı oranı %20 iken, 35 yaşından sonra %5 lere düşmektedir. O yüzden 35 yaşından sonra başarı oranının çok düştüğü konusunda çift bilgilendirilmelidir. • Sperm kalitesi; Gebelik başarısında sağlıklı hareketli sperm sayısı bizim için önemlidir. Hareketli sperm sayısı 10 milyondan az olduğu olgularda aşılamadan çok tüp bebek tedavisi önerilmektedir. • İnfertilite süresi; Süre uzadıkça başarı oranı düşmektedir. 6 yıldan kısa süreli olgularda başarı oranı %20 iken, 6 yıldan uzun süreli olgularda %1 oranında bulunmuştur. • İnfertilite tipi; en yüksek gebelik oranları açıklanamayan infertilite ve yumurtlama bozukluğuna bağlı infertilitedir • Yumurta sayısı; Kaliteli yumurta sayısı arttıkça başarı oranı artmaktadır. Tabi ki bununla birlikte çoğul gebelik oranlarıda artmaktadır 22 23 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ İdrar Kaçırma İdrar kaçırma, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen tıbbi olduğu kadar sosyal bir problemdir. Op. Dr. Mehmet YAMAN Üroloji Uzmanı İdrar kaçırma durumu ülkemizde her dört kadından birinde görülmektedir. Oluşumunda yaş, doğumda yaşanan travmalar, şişmanlık, sigara kullanımı, kronik öksürük, kabızlık, menapoz, prolapsus, tuvalet alışkanlıkları gibi birçok faktör belirtilmiştir. Yaşamı tehdit eden bir sorun olmasada devamlı ıslak olma, irritasyona bağlı rahatsızlık, sürekli ped kullanma gereksinimi, kişiye yetersizlik duygusu hissettiren, depresyona kadar varan ruhsal sorunlara neden olmaktadır. Yaşlı hastalar idrar kaçırmayı, sıklıkla bir yaşlanma belirtisi olarak kabul eder ve yardım etmeyi düşünmezler. Kronik idrar kaçırma çeşitli nedenlerden oluşabilir ve şu ana başlıklarda toplanabilir. • Anatomik veya gerçek stress , inkontinans • Sıkışma tipi inkontinans • Nöropatik inkontinans • Yalancı (taşma) inkontinans • Fistüloz inkontinans İşitme Cihazları İdrar kaçırmanın derecesinin aktivite, pozisyon ve mesane doluluğuyla bağlantısını, başlangıç zamanını ve seyrini içeren ayrıntılı bir hasta öyküsü önem taşır. Cerrahi ve ........ özgeçmiş, ilaç alımı, beslenme alışkanlıkları ve sistemik hastalıkların bilinmesi tanıya yardımcı olabilir. İdrar kaçırmanın yalnızca stress ve acil işeme hissiyle veya her ikisinin birlikte olup olmadığı, şiddet derecesi (hafif, orta, ciddi) saptanmalıdır. Tedavide egzersiz, ilaç tedavisi ve çeşitli ameliyat yöntemleri uygulanabilir. Stress tipi idrar kaçırmanınasıl tedavisi usulüne uygun bir suspansiyon ve vezikoüretrol segmentin normal pozisyonda desteklenmesidir. ( TOT,TVT, Burch operasyonları) Özellikle tuvalaete yetişemeyip idrarını kaçıran öksürürken, hapşırırken idrar kaçıran hastalarda tek başına Ya da diğer yöntemlerle birlikte kullanılırlar. Op. Dr. Bülent AYMELEK Kulak Burun Boğaz Uzmanı İşitme cihazı, işitme kaybı yaşayan kişilerin mevcut duyma yeteneğini yükseltmek için, dışarıdan gelen sesleri, gürültüyü bastırıp konuşma seviyesini yükselterek kulağın duymasına yardımcı olan elektronik aletlerdir. Başlıca kulak seviyesinde kullanılanlar ve gövdeye bağlı olanlar olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Kulak seviyesindeki cihazlar kemik yolu ile iletim sağlayan cihazlar ve hava yolu ile iletim sağlayan cihazlar olarak iki tip olup hava yolu cihazlar kulak arkası, kulak içi ya da kulak kanalı içi olarak üç farklı tipte kullanılmaktadır. Vücut tipi cihazlar genel olarak ses şiddetini daha fazla artırma özelliğine sahip olup ileri derecedeki işitme kayıplarında tercih edilmektedir. 24 İşitme cihazı kişinin işitme kaybının derecesine ve tipine göre farklılık göstermektedir. İşitme testi (odyometri) yapıldıktan sonra Kulak Burun Boğaz K.B.B. Uzman Doktorunuzun gerekli gördüğü durumda, işitme merkezlerine giderek uygun olan işitme cihazının, işitme uzmanı (odyometrist - odyolog) tarafından kulağınıza işitme cihazlarının denemesi ve uygulaması yapılacaktır. İşitme cihazı hangi durumlarda kullanılır? Kişide mevcut işitme kaybının ilaç veya ameliyatla düzelme ihtimalinin olmadığı ya da düzelme ihtimali olsa bile özellikle ameliyatların riskli bulunması durumunda işitme cihazı kullanılır. Genellikle iç kulakla ilgili (sensörinöral sinirsel) işitme kayıplarında kullanılır, ancak bazen orta kulak problemlerinde de kullanılırlar. İşitmenin tamamen kaybolduğu durumlarda işitme cihazı fayda vermez. İşitme cihazları nasıl çalışır? İşitme cihazının başlıca 3 parçası bulunmaktadır. • Mikrofon: Dışarıdan aldığı ses enerjisini elektriksel sinyale çeviren kısımdır. • Amplifikatör: Mikrofonun oluşturduğu elektriksel sinyalin şiddetini işitme kaybına göre ayarlayarak arttıran kısımdır. • Hoparlör: Şiddeti yükseltilen elektriksel sinyali ses enerjisine dönüştürür. İşitme Cihazı Çeşitleri İşitme cihazları genel olarak analog ve dijital olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. Dijital işitme cihazları teknolojik olarak daha avantajlıdırlar. İşitme cihazları takılan yere göre de kulak arkası, kulak içi, kanal içi, gözlük tipi, cep tipi gibi çeşitlere ayrılırlar. Kulak arkasındaki kemik içine bir ameliyatla yerleştirilerek kullanılan (Koklear implant) işitme cihazları da vardır. İşitme cihazı nasıl seçilir? İşitme cihazına karar verirken, işitme kaybının türüne ve kullanacak kişiye göre belirli ölçütler göz önünde tutulur. İşitme kaybının derecesi, işitme kaybının hangi frekanslarda olduğu, konuşmayı anlama derecesi, kulaktaki hastalığın ne olduğu ve hastanın tercihi önemlidir. İşitme cihazını hangi kulağa takmak gerekir? Sadece bir kulakta işitme kaybı olduğu durumlarda zaten o kulağa işitme cihazı takılması gerekir. Ancak 2 kulak birden işitme kaybı yaşıyorsa cihazın hangi kulağa takılacağına duyulan sesi anlama yüzdesine bakarak karar verilir. Ancak tek taraflı işitmenin arttırılması sesin yönünün ayırt edilmesi açısından zararı 25 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ İşitme cihazına alışmak için ne yapacağım? İşitme cihazına alışma kullanıcının yaşına, işitme kaybının derecesine, süresine ve işitme cihazını kabullenme isteğine bağlı olarak kişiden kişiye değişir. Cihaza alışma pratik, sabır ve zaman ister, fakat sonuç olumludur. Bu alışma süresinde hasta rahatsız olursa cihazı çıkarıp 1–2 saat ara vermelidir. Her gün bir gün öncekinden biraz daha fazla süreyle işitme cihazını kullanılması önerilir. İşitme cihazına tam olarak alışmak için 1–1,5 ay yeterlidir. Unutulmaması gereken işitme cihazı sadece konuşmayı değil, çevredeki tüm sesleri hastaya duyuracaktır. Zaman içinde unutulmuş olan bu sesler ilk günlerde hastayı rahatsız edebilir. Alışma sürecinde genel olarak şunlara dikkat edilebilir:. olabilir. O nedenle her iki kulağa cihaz takılması daha faydalıdır. • Kulak arkası işitme cihazları • Kanaliçi işitme cihazları Her iki kulağa ayni anda uygulanan cihazlara bi-aural işitme cihazları denir. Her iki kulakta cihaz kullanmanın tek kulakta kullanıma göre başlıca avantajları aşağıdaki gibidir. • Sesin her iki kulakta ayni şiddette duyulduğu dengeli işitme sağlamaları • Sesin geliş yönünü algılamayı sağlamaları • Gürültülü ortamda sesi anlama oranını artırmaları • Sesin şiddetini daha fazla artırma kapasitesidir. İşitme Cihazlarının Ortak Özellikleri • İşitme cihazları, işitme kayıplı kulağa 26 normale çok yakın (CD) kalitesinde bir ses iletir. • İşitme cihazları az veya çok ileri derecede işitme kaybı olanlar içinde uygun bir cihazdır. • Dışarıdan gelen sesleri işitme kayıplı olan kulağın ihtiyacı olan ses seviyelerine göre, saniyede yaklaşık 40 milyon aritmetik hesaplama ile işlem yaparak, kulağın ihtiyacı olan sesleri kulağa iletir. • Bu özelliği sayesinde, konuşma ve gürültü’ yü ayırarak kullanıcının gürültülü mekânlardaki konuşmaları ön plana çıkartır ve anlamayı kolaylaştırır. • Kanal içi işitme cihazları pil dâhil 1,5–2 gramdır. • İşitme cihazlarının içinde 83000 transistor den oluşan bir mikroçip mevcuttur. • İşitme cihazının tasarımı sayesinde telefon ve cep telefonu ile rahat konuşulabilir. İşitme kaybının tipi ve derecesi cihazdan görülen faydayı etkilemektedir. İşitme kaybı olan kişilerde işitme seviyesinde azalmanın yani sıra işitmeyi anlama kapasitesinde de azalma oluşur. İletim tipi kaybı olan hastalarda işitmeyi anlama yeteneği azalmaz ve bu grup hastalar cihazdan azami fayda görürler. Sinir tipi kaybı olan kişilerde anlama kapasitesi de azaldığı için sesler cihazla yükseltilerek duyurulsa bile işitileni anlamak her zaman mümkün olmayabilir. İşitme cihazı kulağı tembelleştirir mi? İşitme cihazlarının kulağı tembelleştirmesi ya da mevcut hastalığın ilerlemesine sebep olması gibi bir durum söz konusu değildir. İşitme cihazı kullanıldığı süre içerisinde ise anlamada yarar sağladığı ve iç saçlı hücreleri aktive ettiği saptanmıştır. • Hastadan ayırt etmekte zorlandığı kelimelerin listesi istenir (örneğin Hastane-Postane, Taş-Yaş, Kuş-Koş gibi). Hastadan bu listeyi bir yakınına okutması (ilk önce dudaklara bakarak daha sonra gözlerini kapatarak) ve tekrar etmesi istenir. • Artık dışarı çıkıp tabiattaki sesleri dinlemelidir. • Hastadan konuşmalar sırasında anlamadığı bir şey olursa, karşıdaki kişiden söylediği kelimeyi tekrarlamasını istenir. • İkinci haftada artık işitme cihazı tiyatro, sinema, kahvehane gibi kalabalık ortamlarda kullanabilir. • Hasta kalabalık ortamlarda mümkün olduğunca bir kişiyle konuşmaya çalışmalıdır. • Artık hasta işitme cihazını daimi takabilir. 1. Hafta: • İşitme cihazı ilk bir hafta sadece evde kullanılmalı. • İşitme cihazını takıp, rahat duyulabilecek şekilde ayarlanmalı. • Evde dolaşıp, değişik sesler dinlenmeli (Gazete hışırtısı, hapşırma, öksürme saat, telefon zili, kapı sesi gibi) • Kullanıcı kendini sinirli veya yorgun hissederse işitme cihazını kapatıp kullanıma ara vermeli. Bir müddet sonra işitme cihazı tekrar takılmalı. • Kullanıcı yüksek sesle gazete veya kitap okuyup kendi sesini kontrol etmeli. • Sadece bir kişi ile konuşup, konuşanın yüzüne bakarak ve sonra da bakmadan konuşulanı anlamaya çalışılmalı. (başlangıçta konuşan kişinin yüzüne bakmak dudak hareketlerini takip etmek anlamayı kolaylaştırır.) • Evde günlük işler yapılırken işitme cihazı takılıp, değişik sesler dinlenmeli (kapı çarpması, su kaynaması, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge, sokak gürültüsü gibi) ve bu seslere alışılmaya çalışılmalı • Hasta duyduğu sesin kaynağını bulmaya, anlamaya çalışmalı (trafik sesi mi?, süpürge sesi mi? Kapı sesi mi?) • Hastaya televizyondan haberleri izleyip takip etmesi önerilir. 2. Haftadan Sonra: • Hasta işitme cihazını günde en az 5 saat takabilir. • 3–4 kişilik konuşma gruplarında işitme cihazını kullanmaya başlayabilir. 27 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Abant Büyükşehir kargaşasından uzakta, bozulmamış doğası ve sakinliği ile huzur bulunabilecek Türkiye’nin gözbebeklerinden... Yaklaşık 7 km olan gölün çevresinde otomobilinizle turlayabileceğiniz gibi, fayton ile nostaljik bir gezi yapabilir, ata binebilirsiniz. Civardaki yaylalara yürüyerek ulaşabilir, gölün muhteşem manzarasını kuşbakışı seyredebilirsiniz. Çevrede Yabandomuzu, tavşan, karaca, ayı, tilki, yaban ördeği, keklik ve yaban güvercini gibi bir çok hayvan yaşamaktadır. Abant Alabalığı olarak bilinen literatüre geçen balıktır çok meşhurdur. Göl çevresinde yayla olarak kullanılan açık alanlarda olsa da, gür ormanlarda yer alır. Köknar, çam, meşe, kayın, gürgen, kestane, yabani meyve ağaçları zengin bir bitki örtüsü oluşturur. Gölün etrafında oteller ve restoranlar mevcuttur. Göl çevresi eğlence, dinlenme, spor, avcılık ve piknik yapmaya uygundur. Kamp alanları mevcuttur. Gölü çevreleyen asfalt yol gezinti amacıyla kullanılır. Dört adet günübirlik piknik alanı yer alır. Samat yaylası yakınlarında günde 330 çadırın kullanabileceği kamp alanı bulunur. Çadır kurabileceğiniz alanlar olduğu gibi konaklamak için oteller de bulunmaktadır. Her mevsimin ayrı bir güzellikte yaşandığı Abant’ta, kışları gölün üzeri buz tutmaktadır ve 4 ay boyunca karla kaplıdır. Abant Gölü girişinde, köylülerin kurduğu pazardan doğal ve katkısız gıdalardan alabilir, gölün çevresinde bulunan restaurantlarda lezzetli yemekler yiyebilirsiniz. Çevredeki alıç, böğürtlen, kuşburnu, çilek, mantar ve dağ çilekleri gibi bitkilerden yararlanılır. Göl çevresinde alabalık ve geyik üretim istasyonları yer alır. Alabalık yavruları göle bırakılır. Geyikler yetiştikten sonra doğaya bırakılır. Abant’a gidebileceğiniz en kısa yol Anadolu Otoyolu üzerindendir. İstanbul’dan gelenler için; Kaynaşlı ayrımından otoyoldan çıkarak, Bolu Dağı’nı tırmanmanız gerekmektedir. Dağın bitiminde bulunan Abant sapağından girerek 22 km sonra Abant Gölü Milli Parkı’na ulaşabilirsiniz. Bolu’ya yolunuz düşmüşken Bolu şehir merkezine 15 kim uzaklıkta Cennet Göl diye de bilinen Gölcük vardır.Küçük bir göl olmasına rağmen muhteşem bir manzaraya sahiptir ve mutlaka görülmesi gerekir. Gölün çevresindeki patikada yaklaşık 40 dakikada keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Yürüyüşünüz sonrası Göl Gazinosunda bir çay içerek keyfinize keyif katabilirsiniz. Vaktiniz olursa Yedigölleri de görmeden gitmeyin. Abant Gölü, Batı Karadeniz bölümü dağlarının ikici sırasını oluşturan, Abant ve Keremali dağları üzerinde yer alır. Abant Deresinin, vadisinde oluşan bir heyelan gölü oluşturmuştur. Göl çevresinde 1400-1700 metrelere varan tepeler yer alır. Gölden çıkan fazla sular Abant Deresi ile Bolu Çayına dökülür. Göl birkaç kaynak suyu, iki-üç kısmen devamlı olan akarsu ve özellikle de kar ve yağmur suları ile beslenmektedir. Göl ve çevredeki 1196 hektarlık alan Tabiat Parkı olarak işletilmektedir. Göl derinliklerinin görülebileceği kadar durudur. M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanan Abant tarihinde, bölgenin ilk yerli halkı Hititler’dir. Lidyalılar ve Persler’in de egemenliğine giren bölge, M.Ö. 336 yılında Makedonyalılar’ın eline geçmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonra bölgeye yerleşen Bitinler’den sonra, Romalılar tarafından ele geçirilmiştir. Osmanlılar’da ise Osman Gazi tarafından ilk kez yapılmaya başlayan akınlarda, bölgenin fethi Orhan Gazi zamanında olmuştur. Çam, göknar, kayın ağaçları, yabani meyve ağaçları ve çiçekleri, Nadir su bitkilerinden sayılan beyaz ve sarı renk nilüfer çiçekleri bahar 28 mevsiminde gölün neredeyse tamamını kaplar. Göl kıyısında daha bir çok farklı çiçek görülebilir. Gölün yüzeyini kaplayan nilüferler ile muhteşem bir doğal güzelliği sunan Abant gölü çevresinde yürüyüşler yapabilirsiniz. Ayrıca gölde olta ile balık tutma zevkini de yaşayabilirsiniz. Abant ayrıca kuş gözlemciliği için de son derece uygun bir noktadır. Doğan şahin, atmaca, puhu, kukumav kuşu, karatavuk gibi pek çok kuşun yanısıra küçük ötücü kuşların gözlenebilmesi için uygun bir konumdadır. 29 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Migren Uzm. Dr. Aslı Bahar TURAN Nöroloji Uzmanı Migren ataklarla seyreden bir başağrısı çeşididir. Atakların sıklığı, süresi ve şiddeti bireyler arasında farklılık gösterebilir. Sık mıdır? Toplumumuzda görülme sıklığı %16’dır. Kadınlarda erkeklere kıyasla 3 kat daha sıktır ve ailesinde migren olanlarda görülme olasılığı daha yüksektir. Ataklar genellikle 20-40 yaş arasında görülmektedir. Kadınlarda menopoz sonrası ataklarda azalma olur. Sebebi nedir? Beyin kan damarlarındaki akım değişikliği ile beyinde sinir iletiminde rol oynayan kimyasal maddelerin değişimi sonucu tetiklendiği düşünülmektedir ancak bu konuda henüz kesin bilgiye ulaşılamamıştır. Nasıl bir başağrısı olur? Genellikle başın tek tarafında olur ancak çift taraflı ve yaygın da olabilir. Çoğunlukla zonklayıcı niteliktedir. Beraberinde bulantı bazen de kusma gelişebilir. Ağrı sırasında ışık ve sesten rahatsızlık duyulabilir. Hareket etmek, eğilip kalkmak ağrıda artışa sebep olabilir. Uyumak ve istirahat etmek genellikle ağrıyı hafifletir. Atak süresi en az 4 saatten uzundur ve 72 saate kadar uzayabilir. Başağrısını neler tetikler? Kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle açlık, stres, hava değişiklikleri, 30 olabilecek migren dışı sebepleri değerlendirmek için istenebilir. Bazen hasta ön tanı ile takibe alınır ve kesin tanı izlem sonucu koyulur. lodos, gürültü, bazı kokular, adet dönemi, bazı yiyecekler ile uykunun az yada çok uyunması ile tetiklenir. Tanısı nasıl koyulur? Ayrıntılı öykü ve nörolojik muayene ile koyulur. Migren tanısı için kan tetkiki ve beyin görüntülemesi mutlak bir gereklilik değildir. Ancak başağrısına sebep Nasıl tedavi edilir? Öncelikli olan tetikleyen faktörlerden uzak durulmasıdır. İlaç tedavisi atak tedavisi ve atağı önleyen (profilaktik) tedaviler olmak üzere düzenlenir. Atak tedavisi yalnızca atak sırasında ve ağrı başlar başlamaz kullanılmak üzere uygulanır. Amacı kullanıldığı atağın süresinin kısaltılması ve ağrı şiddetinin azaltılmasıdır. Az sayıda atağı olup tek başına atak tedavisinden fayda gören hastalarda ek tedavilere gerek duyulmayabilir. Ancak atak sıklığı fazla, ağrısı şiddetli olan hastalarda veya atak tedavisine istenen yanıtın alınamadığı hasta gruplarında atağı önleyen (profilaktik) tedaviler uygulanmaktadır. Günlük ilaç kullanımını gerektiren bu tedavilerde amaç atağın oluşmasını önlemek ve oluşacak atakların sıklık ve şiddetini azaltmaktır. Bu amaçla en sık antidepresan ilaçlardan yararlanılmaktadır. Ancak tüm bu tedavilere rağmen günümüzde halen migrenin kesin bir çözümü bulunmamaktadır. İlaç dışı diğer tedavi yöntemleri etkili mi? Günümüzde migren tedavisinde akupunktur, botox, nöral terapi, ozon terapi uygulamaları yapılmaktadır. Yapılan çalışmalar yararlı oldukları yönündedir. Bu tedavi yöntemleri ilaç tedavisinden yarar görmeyen yada ilaç tedavisi uygulanamayan hastalara uygulanmaktadır ancak kullanımları konusunda mutlaka uzman görüşü alınmalıdır. 31 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Kalça Kırıkları kırıkları büyük yaralanmalar ve ameliyatları da büyük ameliyatlar olduğundan yaşlı hastalarda hayati risk oluşturur. Bu hastalar yaşlı ve de genellikle iç organları açısından sınırda hastalar olduklarından öncelikle hastaların dahili ve kardiyolojik açıdan değerlendirilmesi ve ilgili doktorların önerileri yerine getirilerek ameliyata alınması gerekmektedir. Op. Dr. Tevfik ÖNCAN Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Kalça eklemi, uyluk (femur) kemiğinin üst kısmındaki topuz ile leğen (pelvis) kemiğindeki yuvanın yaptığı eklemdir . Leğen kemiğinin kalça eklemini oluşturan yuvasındaki kırıklar (asetabulum kırıkları), genellikle trafik kazası veya yüksekten düşme gibi yüksek enerjili yaralanmalarda oluşur. Başka eşlik eden yaralanmalar ile birlikte görülebilir. Hayatı tehlikeye sokabilir. Daha nadir görülen bu kırıklar başka bir yazının konusudur. Kalça kırığı dendiğinde daha çok kastedilen,ve çok daha sık görülen uyluk kemiğinin (femur) üst kısımlarındaki kırıklardır. Kalça kırıkları daha çok yaşlı hastalarda ve genellikle düşük enerjili travmalar sonucu oluşur. Örneğin hastanın ayağı ıslak zeminde kayar veya halının kenarına takılarak düşer. Oluşan kırık nedeniyle yerden kalkamayan hasta, etkilenen bacağına yük veremez ve ağrısı olur. Hastalar genellikle acil servise başvurur ve hastaneye yatırılırlar. Kalça kırıklarının tedavisi cerrahidir. Hastaların nadiren acilen ameliyatını gerektiren durumlar olsa da (genç hastadaki -acilen vidalanması gereken- femur boyun kısmındaki kırıklar gibi); bu kırıklarda acil cerrahi gerekmez. Kalça 32 Ameliyat iki şekilde yapılabilir; ya kemik korunarak, kırık plak ve/veya vidalar kullanılarak tespit edilebilir, ya da kemik (femurun baş kısmı) çıkarılarak yerine protez konulabilir. Bu iki seçenekten hangisinin seçileceği genellikle hastanın kırıktan önceki sağlık ve aktivite düzeyine bağlıdır. Kırığı plak ve/veya vidalarla tespit edilen hastalar, kırığı kaynayana kadar birkaç ay boyunca bacağına yük vermeden yürüteç veya koltuk değneği ile yürümelidirler. Protez konularak ameliyat edilen hastalar ise ameliyattan sonra hemen yürüyebilirler. Ancak yine de yaklaşık 3 ay süreyle dik oturmamalı ve bacaklarını birleştirmemelidir. Çok nadiren ise yürüme potansiyeli olmayan ve cerrahi riski çok fazla hastalarda sadece hasta yatakta çevrilirken kırığı hareket etmesin diye dışarıdan kemiğe cihazlar ( eksternal Ön Çapraz Bağ fiksatör ) uygulanabilmektedir. Bazı hastalarda ise aşırı risk nedeniyle ameliyat edilmez ve yatak istirahati önerilebilir. Uzun süre yatmak birçok sorunu da beraberinde getirir. Yatak yaraları, kabızlık, idrar yollarında taş, akciğerlerde sıvı birikimi, zatüre, damar tıkanıklığı gibi sorunlar hastanın hayatını kaybetmesine neden olabilmektedir. Zaten yaşın getirdiği birçok riski olan hastalar yatalak kalmanın getirdiği sorunları kaldıramaz. Bu nedenle her zaman hedef hastanın yürümesinin sağlanmasıdır. Belden aşağısının iğneyle uyuşturulması gibi yöntemlerle narkoz riski en aza indirilebilir. Kısa süreli ve kan ve sıvı kayıplarını anında yerine koyarak yapılacak bir cerrahi hastanın hayatını kurtaracaktır. Kalça kırıklarının önlenmesinin tedavisinden daha önemli olduğu unutulmamalıdır. Genellikle yaşlı ve kemik erimesi olan hastaların kalçası kırıldığı için; yaşlı hastalarda kemik erimesi akılda tutulmalı ve kemik ölçümü normal olsa bile 2 yılda bir tekrarlanmalıdır, güneşlenme ve kalsiyum tüketimi(süt ve süt ürünleri) ihmal edilmemelidir, düzenli spor yapmanın kemikleri sağlam tutacağı unutulmamalıdır. Kemik erimesi tespit edilirse tedavi edilmelidir. Op. Dr. Fatih Volkan TERCAN Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ön çapraz bağ, uyluk kemiğini kaval kemiğine bağlayan bir bağdır. Altta bulunan kaval kemiğinin ileri doğru hareketini engelleyerek dizin stabilizasyonunu sağlar. Ön Çapraz Bağ dizin merkezindedir ve Arka çapraz bağla birbirlerini çaprazlarlar. yaralanması ön çapraz bağ kopmasına eşlik edebilir.Ön çapraz bağ yırtığı ile birlikte ayrıca dış menisküste yırtık ve eklem yüzeyini kaplayan kartilaj dokuda harabiyet oluşabilir.Travma sonrası ön çapraz bağda tam olmayan kısmi yırtıklar oluşursa şikayetler zamanla geriye dönebilir ve dizde bir sorun olmadan normal fonksiyonlara dönülebilir ama instabilite dediğimiz dizdeki sağlamlığın bozulduğu durumlarda cerrahi kaçınılmazdır. Ön çapraz bağ yırtığına başka diz içi ve çevresi sorunlar eşlik etmiyorsa genellikle ilk 3 hafta sonrasında dizdeki şişlik ve ağrı geçer. İyileşme dönemi sonrası en önemli şikayet dizdeki zaman zaman oluşan dönme ve boşalma hissidir. Bu dönmeler veya yoğun aktiviteler sonrası dizde şişlik oluşur. Dönmeler ve şişlikler dışında genellikle ağrı olmaz. Ağrı, dizin sabitliğinin bozulması sonucu oluşan küçük travmalarla kıkırdakta oluşan aşınmaların ve buna bağlı oluşan kireçlenme veya meniküs yırtıklarına bağlıdır. Ön çapraz bağ yırtılmalarında ilk etapta uygulanması gereken üç şey vardır. • Buz uygulaması • Bandaj tesbiti • Dizi kalpten yukarda tutacak tarzda yatak istirahati Bu uygulama ile birlikte bir ortopediste müracaat edilmesi gerekir. Ön çapraz bağ tam kopukları sonrası hasta dizinde sağlamlık bozulur ve kişiler Ön Çapraz Bağ Bu bağ sık sık temas sporlarında(Mesela, futbol) ve dizin dönme hareketinin çok olduğu spor dallarında (Futbol ve kayak) yaralanır, yine de Ön çapraz bağın yaralanmasına ait birçok senaryo vardır. Ani yön değiştirme, zıplama veya koşma sırasında yere inerken ani yavaşlama gibi hareketler sırasında ön çapraz bağ zedelenebilir. Ön Çapraz Bağ Kopması Travma sonrası hastada hemen ağrı ve dizde şişlik oluşur.Dizin üzerine basmakta zorlanılır. Çoğunlukla hastalar, dizde bir kopma sesi duyduklarını ifade ederler.Ağrı ve şişlik dönemi bittikten sonra hastalar dizde bir boşalma hissi oluştuğunu ve zaman zaman boşluğa basma gibi şikayetler oluştuğunu ifade ederler ve dizde çıkacakmış gibi bir korku yaşamaya başlarlar. Ön çapraz bağ yaralanmasındaki travmanın şiddetine bağlı olarak diz içi ve çevresinde başka sorunlarda oluşabilir.Daha çok iç menisküste yırtık ve iç yan bağ 33 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ayak yerde iken gövdenin dönmesini gerektiren hareket ve sporlarda dizde anormal bir dönme-boşalma olur. Bunun 2 nedeni vardır. • Ön çapraz bağ sağlam olmadığı için kaval kemiğinin ileri doğru hareketini ve dizin içe dışa hareketini kısıtlayamamaktadır bu nedenle dizde dönme ve diz eklemi çıkıyormuş gibi bir hisse sebep olur • Ön çapraz bağda dizin 3 boyutlu durumunu algılayıcı beyne mesaj gönderen alıcılar vardır. Bu alıcılar bağ gerildiğinde omurilik ve beyne sinyal göndererek beyinden gelen cevapla kasların kasılmasına ve dize uygulanan kuvvetlerin dengelenmesine olanak sağlar. Ön çapraz bağ koptuğunda bu alıcılar kaybolarak diz pozisyonunun beyin tarafından algılanmasında ve gerekli kas cevabının verilmesinde zaafiyete neden olur. Bu da dizin daha kolay dönmesine neden olur. Eğer dizde sağlamlık bozulmuşsa; • Kişinin hayat konforu azalmış ve sportif aktiviteleri kısıtlanmıştır.Aktivitelerin kısıtlanması sonunu ikincil sorunlar ortaya çıkabilir.Kilo almaya bağlı kolesterol artışı ve akabinde kalp damar 34 sorunları uzun dönemde oluşabilir. • Diz içi ve çevresindeki dokularda sağlamlığın bozulması sonucu oluşan küçük travmalarla diğer bağ sorunları menisküs sorunları ve eklem yüzeyi aşınmaları oluşabilir ve bunlar ağrıya sebep olur. Ön çapraz bağ kopmalarında cerrahi kararında en önemli faktör instabilite dediğimiz eklem yapısının sağlamlığının bozulmasıdır fakat ameliyat kararında tek kriter değildir. Ameliyat kararı için bazı kriterler; • Profesyonel sporcularda cerrahi kesinlikle yapılmalıdır.Ön çapraz bağın kopuk ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ olduğu bir diz eklemi ile aktif profesyonel spora dönmek mümkün değildir. • 40 yaş altında aktif spor yapan kişilerde de cerrahi yapılması gerekir • 40 ile 50 yaş arası aktif spor yapanlarda: Aktif spor yapmak isteniyorsa ve instabilite fazla ise cerrahi önerilebilir. Bununla birlikte 40 yaş sonrası yapılan cerrahilerden sonra spora geri dönüş zamanı uzamaktadır. İnstabilite seviyesi ileri değilse 3 aylık yoğun fizyoterapi sonrası karar gözden geçirilir.Kişiler spor tipi ve seviyesini değiştirmek istemez ve diz instabil ise cerrahi önerilir. • 50 yaş üzerinde genellikle ön çapraz bağ rekonstrüksiyon ameliyatları önerilmemektedir.Kas gücünü arttırıcı egzersiz programları ve spor tipini ve seviyesini değiştirmek bu yaş grubundaki aktif spor yapanlarda daha uygun olacaktır • 30 yaş altındaki kişilerde spor yapılmasa bile ileri dönemde oluşabilecek dizde erken yaşta oluşacak kireçlenmeleri önlemek için ön çapraz bağ rekonstrüksiyon ameliyatı önerilmektedir. • 30-40 yaş arası aktif spor yapmayanlarda eğer dizin sağlamlığında günlük aktivitelerde sorun yoksa cerrahiye gerek yoktur.Eğer sorun varsa fizik tedavi ve sonrasında egzersizler önerilir. • 40 yaş üzeri aktif spor yapmayan kişilerde de fizik tedavi ve sonrasında egzersizler önerilir. Artroskopik Ön Çapraz Bağ Onarımı Kişinin kendi bağının tamir edildiği vakalar sadece %5 kadardır. Vakaların tamamına yakın kısmında ön çapraz bağ yerine yeni bir bağ yerleştirilir.Bunun için genellikle orijinal ön çapraz bağa yakın yapısal özelliği ve uzunluğu olan yapılar kullanılır.Günümüzde ön çapraz bağ yerine: • Hastanın diz arkası (Hamstring) kasların tendonları harmstring greft • Hastanın diz kapağı kemiğinin(patellar tendon) tendonu • Hastanın diz üstü aslarının(quadriceps) tendonunun bir kısmı • Allogreftler, kadavradan alınan dokular • Sentetik dokular:Günümüzde kullanım alanı şuanda pek yoktur ama gelecekte teknolojinin ilerlemesi ile belki revaçta olacaktır. Bu beş greft türünden en fazla hamstring ve patellar tendon greftleri dünyada kullanım alanı bulmaktadır. Bu greftler hazırlandıktan sonra artroskopik olarak diz eklemine girilir ve öncelikle var ise diz içi sorunlar çözülür. Eğer var ise menisküs yırtığı dikilir veya parsiyel menisektomi yapılır.Daha sonra diz içindeki ön çapraz bağın kalıntıları temizlenir ve alttaki kemiğe ve üstteki kemiğe özel kemiği oyucular ile artroskopik olarak tüneller açılır. yere koyarak oturulabilir ve ihtiyaçlar için koltuk değnekleri ile ameliyat olan bacağa yükü yarı yarıya azaltarak basılabilinir. Egzersizler aksatmadan yapılmalıdır. 5.günden sonra 1-2 saatliğine günlük işler için oturmak kaydıyla iş yerine gidilebilir. 7. günden sonra oturarak 5-8 saat çalışılabilinir. Fakat zaruri bir durum olmadığı takdirde 10gün çalışılmaması önerilir. 10. gün dikişler alınır veya dikiş alınması 15. güne ertelenebilir. Dikiş alındıktan sonra fizik tedavi başlanır. Bazı hastalarda fizik tedavi 3. hafta sonuna ertelenebilir. Fizik tedavi genellikle haftada 3 gün olmak üzere 3. ayın sonuna kadar devam eder. Fizik tedavi ameliyatın başarısında en etkili faktörlerden biridir. 2 veya 3 hafta içinde koltuk değnekleri bırakılır. Dizlik kullanımı 3-4 haftalık bir süreçte gereklidir. 8. haftadan sonra daha aktif olunabilinir, araba kullanılabilinir fakat sportif aktivite halen yasaktır. 3. ay sonunda düz koşulara 6.ayın sonunda aktif spora başlanılabilinir. Tüneller açıldıktan sonra uyluk kemiğindeki greftin sabitlenmesi için değişik sabitleme teknikleri ve vidalama yöntemleri vardır.Dünyada en yaygın kullanılan 3 ayrı vidalama tekniği vardır ve bunlar üretici firmaların verdiği isim ile farklılaşır.Burada iki ana prensip vardır: • Asıcı sistem • Sıkıştırıcı sistem Tünel açıldıktan sonra ön çapraz bağ yerine yerleştirilecek greft tünele yerleştirilir ve öncelikle uyluk kemiğindeki kısmı asıcı veya sıkıştırıcı vida sistemi ile sabitlenir.Daha sonra dize pozisyon verilerek greft gerdirilir ve alttaki tüneldeki kısım bir vida yardımı ile sabitlenir.Daha sonra kanama kontrolü yapılır ve dizin içine bir adet dren konularak cilt ve cilt altı dokusu kapatılarak ameliyata son verilir. Ameliyat sonrası 1. gün bu diz içine konulan dren çekilir ve hastaya bir adet dizlik yerleştirilir.Hastanede yatış süresi 1-3 gün arasında değişir.Ameliyat sonrası dönemde ertesi gün koltuk değneği ile hasta ayağa kaldırılır. Ameliyat sonrası 2. gün fizyoterapi başlanır. 2-3. gün sonunda diziniz 90-100 derece bükülüyor olacaktır. Operasyon sonrası 7. gün sonuna kadar bacak uzatarak yatılabilir veya oturulabilir. Bu sırada buz uygulamaya devam edilmelidir. Ayak 35 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Yılına ithafen yapılmıştır. Diğer köprü de 25 Nisan Köprüsüdür. 1974’de kansız ve şiddetsiz bir devrim yapılmış; askerler tank ve silahlarına kırmızı karanfiller takmışlar ve demokrasiye geçmişler. O devrime de Karanfil Devrimi denmiş. Aslında Salazar olan köprünün adı 25 Nisan Köprüsü olarak değiştirilmiştir. Lizbon’un Alfama semti 12. YY’ dan kalma, Fado’nun da yurdu olan bir semttir. Fado, kocalarını, sevgililerini denize gönderen kadınların söylediği ağıt tarzında bir müzik türü. Ülkenin en ünlü Fado sanatçısı Amalia Rodrigues’dir. Öldüğünde ülkede 3 ay yas ilan edilmiştir. En ünlü görülmeğe değer müzelerden biri olan Gülbenkyan müzesidir. Sarkis Gülbenkyan Üsküdar’da doğup büyümüş Lizbon Kâşifler diyarı Portekiz’in başkenti Lizbon, Avrupa Kıta’sının en batısında, Atlas Okyanusu kıyısında, yedi tepe üzerinde kurulmuş, Tejo nehrinin denize döküldüğü yerde bulunuyor. sanat eserleri arasında İznik ve Kütahya çinileri Osmanlı, Mısır, Yunan Roma, Japonya eserleri olağanüstü resimler, antika saatler (hepsi doğru çalışıyor) ve mobilyalar sergilenmektedir. Lizbon’a gidenler bu müzeyi görmeden gelmesinler. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanımız Uzm. Dr. Nurşen BAŞEĞMEZ’in Objektifinden Baxia denilen şehir merkezi 1755’de büyük bir depremle yıkılmış ve sonra planlanarak yeniden inşa edilmiştir. Cetvelle çizilmiş gibi caddeleri ve meydanları vardır. Alfama Bölgesi depremden en az etkilenmiş ve tarihi dokusunu korumuştur. Saro Jorge kalesi ve katedrali şehri tepeden seyreder. 12. YY’ da Araplardan ele geçirilmiştir. Arnavut kaldırımları, fayans kaplı evleri, modern gökdelenleri, tramvayları ile tarihi dokusunu korumuş bir şehirdir. Kâşifler Anıtı: Vasco de Gama, Macellan gibi ünlü kâşifler bu şehirden çıkmıştır. 15. ve 16. YY’ da yapılan bu keşiflerin en büyük destekçisi Prens Henry’dir. Sahilde bulunan Kâşifler Anıtında en önde Prens 36 Ermeni asıllı bir kişidir. Yıllarca birikim yaptığı sanat eserleri için müze kurmak istemiş; kendisine oturma izni verecek ülkeye bu eserleri vermeği taahhüt etmiş. Bu ülkelerden biri de Türkiye’dir. Bizden olumlu yanıt alamamış; Portekiz kendisine kucak açmış ve oraya yerleşmiştir. Bahçe içerisinde büyük bir bina olan müzede objeleri sunumu mükemmeldir. Dünyanın dört bir yanından toplanmış birbirinden değerli Henry, arkasında Vasco de Gama, Macellan ve diğer kâşiflerin heykelleri sıralanmıştır. Belen Kalesi: 15. – 19. YY’ da deniz kıyısında yapılmıştır. Eskiden denizcileri bu kaleden seyrederlermiş. Belen Kalesinin hemen yanında bir de çak maketi var; 1922’de ilk okyanus aşırı uçan uçağın maketidir. Tejo Nehri üzerinde Lizbon’u karşı kıyıya bağlayan iki köprü vardır. Birincisi Vasco de Gama Köprüsü, Avrupa’nın en uzun köprülerinden biridir. Vasco de Gama’nın deniz yolu ile Hindistan’ı keşfinin 500. 37 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Perthes Hastalığı Op. Dr. S. Sinan KEJANLIOĞLU Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Çocuklarda kalça eklem büyüme kıkırdağının kan dolaşımının bozulması ile oluşan; gerekli takip ve tedavi yapılmadığı takdirde ileri yaşta sakatlığa yol açacak bir hastalıktır. Legg-Calve Perthes hastalığı olarak bilinir. Buhastalık 2-12 yaş arası görülse de en sık 4-8 yaş arası görülür. Erkek çocuklarda kız çocuklarına göre 4 kat daha fazladır. %20 vakada her 2 kalçada tutulum vardır. Tramva veya protein eksikliği nedeni ile olabileceği gibi esas sebebi de bilinmemektedir. Özellikle erkek çocuklarda kalça ağrısı ve topallama başlamışsa; başka bir neden yoksa perthes hastalığı akla gelmektedir. Dikkatli muayene ve röntgen tetkiki ile tanı konulabilir. Erken safhada röntgenler normal sonuç versede geçmeyen kalça ağrısı, topallama devam ediyorsa mr tetkiki mutlaka yapılmalıdır. Tanı konulduktan sonra perthes hastalığının tedavisi yaşı ve femur başının tutunmasına göre değişir. 7 yaş üzerinde başın 2/3 ‘ünde farklı tutulumda sonuçlar görülür. 6 yaş altında ise düzgün tedavi ile başarılı sonuçlar alınır. Tedavide ağrının giderilmesi ve kalçanın hareket sınırının 38 korunması esastır.Tedavide temel hedef femur başı ve asetabulum kısmının korunması gereklidir. 3 yaş altı pertheste herhangi bir cihaz önerilmeden periyodik kontroller yapılır. Abdükasyon ortezleri canadian ortezler femur başı, asetabulum ilişkisi düzenlenip ekleme yük gelmemesi planlanır. Büyüme çağında 6 ay ve 1 yıllık tespitlerle hasta kontrol edilmeli, eklem ilişkisi bozulduğu Sinüs - Ağrı, Basınç, Akıntı durumlarda femoral varus derotasyon osteotomisi veya asetabulum osteotomi gibi ameliyatlar ile tedavi edilmelidir. Çocuk yaşlarda takip ve tedavi düzenli olarak yapılmadığında Perthes hastalığında teşhis erişkin yaşlarda erken dönemde eklem bozukluğu ve kalça eklemi kireçlenmesi (koksartroz) oluşur ve sakatlık bırakır. Op. Dr. Murat CERAN Kulak Burun Boğaz Uzmanı Yardım edin sinüslerim beni öldürüyor! Bunu daha önce hiç söylediniz mi?. Eğer cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir. Çünkü her yıl milyonlarca lira sinüs problemleri için harcanmaktadır (Burunda dolgunluk, baş ağrısı ve burun akıntısı). Sinüsler normal salgı (mukus) oluşturan burun, sisteminin bir parçasıdır. Normal olarak burun ve sinüsler günde yaklaşık olarak yarım litre mukus salgılar. Üretilen mukus burun örtüsü (mukoza) üzerinde hareket ederek toz parçacıklarını, bakterileri ve diğer havayla taşınan partikülleri süpürür ve yıkarlar. Daha sonra bu mukus geriye boğaza süzülür ve yutulur. İçindeki parçacıklar ve bakteriler mide asidi tarafından parçalanır. Birçok insan bunun farkında değildir çünkü normal bir vücut fonksiyonudur. Herkesin sinüsü var mıdır? Evet, yeni doğmuş bir bebeğin bile çok küçük olsa dahi sinüsleri vardır. Başlangıçta bezelye büyüklüğünde olan bu boşluklar burnun içinden yüz ve kafatası kemiklerinin içine doğru genişleyen boşluklardır. Çocukluk ve genç erişkinlik çağında büyümeye ve genişlemeye devam eder. Hava cepleridirler. Burnun iç yüzünü kaplayan zarın aynısı tarafından kaplanmaktadırlar ve bir kurşun kalem başı büyüklüğünde açıklarla burun boşluğuna bağlanırlar. Burun gerisine akıntı ne demektir? Burun içi; hava kirliliği tarafından, allerjiye neden olan maddeler tarafından, dumanla veya virüsler tarafından rahatsız edildiğinde normalden çok fazla mukus üretir. Bu burun zarlarındaki allerjik maddeyi yıkayıp uzaklaştırmak amacıyla bol miktarda üretilmiş, berrak su gibi bir salgıdır. Burun arkasına doğru su gibi bir salgı oluşur. Arkaya akıntının en önemli nedeni bu olaydır. Bir başka tipte ise mukus yapışkan ve kıvamlıdır. Bu, hava yollarının çok kuru olduğu ve zarların yeterince sıvı salgılıyamadığı durumlarda görülür. Bakteriler tarafından oluşturulan enfeksiyonlarda da yapışkan ve kıvamlı mukus gözlenir aynı zamanda cerahatten dolayı mukusun rengi sarı veya yeşil olabilir. Sinüs nedir? “-it” eki tıpta enfeksiyon veya enflamasyonu ifade eder. Bu nedenle sinüzit, sinüslerin enfeksiyonu veya enflamasyonudur. Tipik bir akut sinüzit vakası soğuk algınlığı veya allerjik bir atak sonucunda fazla miktarda mukus salgılanması ile ortaya çıkar. Zarlar o kadar çok şişebilir ki sinüslerin küçük açıklıkları kapanır. Hava ve mukus burun ile sinüsler arasında rahat hareket edemezse mukus sinüsler içinde birikir ve basıncın artmasına neden olur. Hangi sinüsün etkilendiğine bağlı olarak yüzde veya alında üzerine basmakla oluşan, gözler arasında veya gerisinde, yanaklarda ve üst dişlerde ağrıya meydana gelir. Çıkışı kapalı ve mukus dolu bir sinüs bakterilerin üremesi için çok uygun bir ortamdır. Soğuk algınlığı normalden fazla sürerse ve sümüğün rengi yeşil-sarıya dönerse veya garip bir tat oluşursa muhtemel bakteriyel enfeksiyon gelişmiştir. Akut sinüzit olgularında yüzdeki ve alındaki ağrı çok 39 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ sağlıklı değildir. Böylece sinüzit; bronşit, kronik öksürük veya astımı ya azdırır yada bunların ortaya çıkmasına neden olur. kötü olabilir. Sinüs çıkışının uzun süre kapandığı durumlarda kronik sinüzit gelişir. Baş ağrısı az görülür ancak akıntı ve kötü koku devam eder. Enflamasyonun çok aşırı olması sonucunda polip adı verilen oluşumlar gelişir. Bazı sinüzit olguları üst dişteki enfeksiyonun sinüse geçmesi sonucunda oluşur. Sinüzit tehlikli midir? Sinüzit olgularının büyük çoğunluğu tıbbi tedaviye cevap verir ve tehlikeli değildir. Bununla birlikte sinüs içindeki bir enfeksiyon hem göze hem de beyne çok yakındır. Enfeksiyonun göze veya beyine yayılması çok nadirdir. Enfeksiyonlu sinüslerden akan mukus akciğerler için Sinüzit baş ağrısı nedir? Soğuk algınlığı sırasında veya burun örtüsü şiştiği ve burnun aktığı zamanda veya burun sümükle dolu olduğunda yüzde, yanaklarda, alında veya göz çevresinde ortaya çıkan baş ağrısı muhtemelen sinüzit ağrısıdır. Sinüs enfeksiyonu buna neden olur. Bir başka tür sinüs baş ağrısı ise uçak inmek üzere alçaldığı zaman ortaya çıkar. Bu özellikle soğuk algınlığınız veya aktif allerjiniz varsa belirgin olur (buna “Vakum Baş Ağrısı” denilir). Maalesef sinüs baş ağrısıyla karıştırılabilecek birçok başka neden vardır. Örnek olarak migren ve diğer damar kaynaklı baş ağrıları veya gerginlik baş ağrısı hem alın ve göz çevresinde ağrı oluşturması hem de burun akıntısına da neden olabilmelerinden dolayı sinüzit ile karıştırabilirler. Ancak bu tip baş ağrıları doktor müdahalesi olmadan kısa sürede gelip geçerler. Doktor müdahalesi olmadan uzun süren ve ancak antibiyotik tedavisiyle düzeltilebilen sinüzitten ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ farklıdırlar. Bununla birlikte arada sırada gelen, bulantı ve kusmaya neden olan baş ağrısı daha ziyade migren baş ağrısıdır. Şiddetli, sık ve uzun süren baş ağrılarının tanısı için mutlaka doktora baş vurulmalıdır. Doktor sinüslerim için ne yapacaktır? Doktorunuz size soluk alıp vermeniz, burun akıntınızın rengi ve kokusu ve hangi olayların (günün hangi saatinde veya hangi mevsiminde ) bu bulgulara neden olduğu ile ilgili sorular soracaktır. Kimler sinüs problemiyle karşılaşırlar? Gerçekte herkes sinüs enfeksiyonu geçirebilir ancak bazı gruplar daha hassastırlar. Baş ağrınızı tarif etmeye hazır olun; Ne zaman ve hangi sıklıkta olduğu, ne kadar sürdüğü, bulantı, kusma, görme bozukluğu, veya burun tıkanıklığı ile ilişkili olup olmadığı. • Allerjisi olanlar: Bir allerji atağı soğuk algınlığı gibi mukozanın şişmesine, sinüs kanallarının kapanmasına, mukus akımının engellenmesine ve bakteri enfeksiyonuna neden olur. • İyi nefes almayı ve mukus akışını engelleyecek yapısal burun bozuklukları olanlar: Örnek olarak kırık bir burun veya septum deviasyonu (septum burun delikleri arasında burnu sağ ve sol olmak üzere ikiye bölen kıkırdak bir yapıdır. Bunun bir tarafa doğru eğilmesine deviasyon denir.) • Sık sık enfeksiyona maruz kalanlar: Okul öğretmenleri ve sağlık personeli hassastır. • Sigara içenler: Tütün dumanı, nikotin doğal direnç mekanizmasını bozarlar. yıkamak, ortak havlu ve önlük kullanmamak). • Birçok reçetesiz sinüs ilacı satılmaktadır ancak uygun bir tanı koyulmadan bunları kullanmak doğru değildir. En iyisi sizi muayene eden ve sizin şikayetlerinizi bilen doktorunuzun verdiği ilaçları kullanmaktır. Kulak Burun Boğaz uzmanı özellikle mukozanın görünüşüne ve salgının niteliğine dikkat ederek kulağınızı, burnunuzu, ağzınızı, dişlerinizi, ve boğazınızı muayene edecektir. Burnunuzdaki hassasiyeti inceleyecektir. Bazı durumlarda sinüslerinizin röntgen fılmi gerekli olabilir. Tedavi doktorunuzun koyduğu teşhis ile bağlantılı olacaktır. Enfeksiyonlar için antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale bazen de her ikisi birden gerekebilir. Akut sinüzit çoğunlukla antibiyotik tedavisine yanıt verirken kronik için genellikle cerrahi müdahale gerekmektedir. Son yıllarda uygulanan Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS) bu hastalıkların çözümünde uygulanan basit bir tekniktir. Sonuçlar oldukça başarılıdır. Eğer bulgular allerji, migren veya sinüzite benzeyen bir başka nedenden dolayı ise doktorunuz alternatif bir tedavi planı uygulayacaktır. Sinüslerim için ben ne yapabilirim? • Allerjiniz varsa bunu kontrol edin. Soğuk algınlığı olduğunuz zaman buharla nemlendirici kullanın. Yatağınızın baş tarafı daha yükseltilmiş bir şekilde uyuyun. Dekonjestanlar kullanılabilir ancak içlerindeki kimyasal maddeler adrenalin gibi etki gösterebileceğinden yüksek tansiyonu olanlarda riskli olabilir. Aynı zamanda bunlar uykusuzluğa neden olan uyarıcıdırlar. Kullanmadan önce doktorunuza baş vurun. • Burnunuzu tahriş eden kirleticilerden, özellikle sigara dumanından uzak durun. • Dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın. • Enfeksiyonu olduğunu bildiğiniz insanlarla ilişkilerinizi sınırlamaya çalışın bu olmuyorsa bir takım önlemler alın (el 40 41 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Tiroid Cerrahisi (Guatr) Tanı • Muayenede hekimin eline gelen büyüme ya da nodül olması • Ultrasonografi ile nodül saptanması (ultrasonografik özellikler nodülün iyi ya da kötü huylu olabileceği yönünde bilgi verebilir) Ameliyatın Tibbi Gerekçesi (Endikasyonu) • Çok nodüllü veya tek nodüllü guatr • Zehirli (toksik) nodüllü guatr • Zehirli (toksik ) nodülsüz guatr • Tiroid kanseri Tiroid bezi, boynumuzun orta kısmında soluk borusunun her iki yanına doğru uzanan, vücudumuzun gram başına en çok kanlanan organıdır. Tiroid bezi vücutta bir çok organın çalışmasını düzenleyen metabolizmamızla ilgili tiroid hormonları salgılar. Tiroid büyümesine guatr denilmektedir. • Sintigrafi • Gerekli durumda iğne biyopsisi • Tiroid kanseri şüphesi/olasılığı • Diğer Ameliyat Cerrahınız ameliyat kararı verdiyse, hastalığınızın durumuna göre bazen tiroid bezinin bir kısmı, bazen de tümünün çıkartılması gerekebilir. Bazı durumlarda ameliyat sırasında patolojik inceleme (frozen-donmuş kesit) yapılarak, ameliyat daha büyütülebilir, tiroidin tümü alınabileceği gibi, çevre lenf bezlerinin alınmasına da karar verilebilir. Önerilebilecek başka tedavi yöntemleri; • Tıbbi takip (Ameliyatsız takip) • Radyoaktif iyot tedavisi (atom tedavisi) • Toksik zehirli guatrda ilaç tedavisi. Tüm bu ameliyatsız tedavi yöntemlerine hastanın durumuna göre karar verilir. Boyunda lenf bezlerinin alınması tek veya çift taraflı olabilir. Gerekli durumlarda yapılacaktır (ameliyat sırasında kötü huylu tümör çıkar ve/veya boyunda lenf nodu araştırılması veya çıkartılması gerekirse). Bazı durumlarda da, tiroidinizin bir bölümü alınır, ameliyattan sonra yapılan patolojik incelemede gerekli görülürse ikinci bir ameliyatla diğer yarısı da alınır. 42 tedavi gerekebilir. Ameliyat esnasında konulan tanı daha sonraki patolojik incelemeden farklılık gösterebilir ve bu durum daha sonra tekrar ameliyat gerektirebilir. Hastalık nüks edebilir (tekrarlayabilir) Ameliyat sonrasında yaşam boyu tiroid hormonu tedavisi gerekebilir. Tiroid bezi ameliyatlarının komplikasyonları; Guatr (tiroidektomi -tiroid bezinin alınması) ameliyatının özel risk ve komplikasyonları, ses tellerini idare eden kaslara giden sinirlerin hasara uğraması durumunda ses kalitesinin kaybı, seste boğuklaşma, kabalaşma veya kısılma olabilir. Bu durum geçici ya da kalıcı olabilir. Solunum güçlüğü olabilir ve bu durum soluk borusuna müdahale gerektirebilir. Op. Dr. Ruhi SAYAR Genel Cerrahi Uzmanı Tiroid bezinin az ya da çok çalıştığı durumların bazısında, ayrıca nodül ve kanser oluşumunda tiroid bezinin bir kısmı ya da tamamının ameliyatla çıkartılması gerekir. Çoğu durumda, ameliyat öncesi tanı aşamasında nodüle iğne biyopsisi yapılmaktadır. bezi ve nodüller cok daha fazla büyüyüp yemek borusuna, soluk borusuna veya başka hayati organlara baskı yapabilir. Nodüller ve/veya tiroid bezi göğüs boşluğuna doğru büyüyebilir. Zehirli guatrlarda, artmış tiroid hormonu salgısı kalp yetmezliği, çarpıntı, ishal, saç dökülmesi, kısırlık, adet düzensizliği, göz kürelerinde büyüme gibi istenmeyen etkilere neden olabilir. Bunun tedavisi için verilen ilaçlar yetersiz kalabilir, ayrıca ilaçların uzun süreli kullanımında yan etkileri olabilir. Tedavi edilmezse karşılaşılabilecek durumlar; Eğer ameliyat gerekçesi kanser varlığı veya şüphesi ise bu kanser yayılabilir, boyun lenf düğümlerine veya başka organlara sıçrama yapabilir bu durum hayati tehdit edebilir, daha ileri ameliyatlar ve/veya tedaviler gerektirebilir. Ameliyat nedeni çok nodullu guatr ise bu nodüllerden habis olanlar olabilir bunlar daha sonra hayati tehdit edebilir. Tiroid Vücutta kan kalsiyum seviyesini düzenleyen ve tiroid bezine komsu olan paratiroid bezlerinin hasara uğraması durumunda, kan kalsiyum seviyesi düşebilir, bu durum tedavi gerektirebilir. Geçici bir süre olabileceği gibi yasam boyu tedavi gerektirecek şekilde kalıcı olabilir. Boyundaki tiroid bezine komşu organ ve küçük veya büyük damarlarda yaralanma olabilir; bu organ ve damarlar özefagus (yemek borusu), trakea (soluk borusu), internal veya eksternal juguler ven ve carotis arter (boyundaki büyük atardamar ve toplardamar) ve lenf damarlarıdır. Boyunda ameliyat yerinde kanama olabilir. Damar yaralanmasına bağlı ameliyat esnasında, hemen sonrasında veya daha sonra birkaç gün içinde kanamalar olabilir. Bu nedenle ameliyat gerekebilir. Yara yeri iltihabi olabilir. Ameliyatta boyuna verilen pozisyon nedeniyle baş dönmesi gelişebilir Ameliyat kesisinde nedbe dokusu oluşabilir. Kozmetik olarak istenmeyen görüntü nedeniyle ek 43 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ANADOLU’DAN HABERLER ler aA l Burs Öze r şekkü e T e n si’ stane u Ha nadol Özel Bursa Anadolu Hastanesi’nden Tıp Bayramı Kutlaması ĞLU RLIO I S I M Atila i eşhis ’in t y e u B ld m. n atı o Volka y stane i e l d e n am da ha ihi n i r ı p a s o t a k dan s 5 nr alaka Artro k 201 ve so e n v a e t d n t m 4 Oca bir e a i gibi ilgid meliy l diz a o y u s e ğ , B u i e d s kten n l e il Gerçe Volka miş o t önc r a . a e y z c t i ı ı s l n r Ame lısı in gö ne m. Ay duyma nelin ekibi ederi r e u r v r ü u k perso dert g ey ek için riniz kan B ı teş e l u y l o ğ a l V u l E d o e d ol rum. llikl runuz etiyo l . Öze i i y dokto i i m rleri e çok şekkü işind e t ı ayr ayrı sin. görme alar alışm Ç i y İ Tıp Bayramı, her Mart ayının 14’ünde kutlanan, Türkiye’de tıp alanından çalışanların hizmet sorunlarının tartışıldığı, bilime katkılarının ödüllendirildiği bir anma ve kutlama günüdür. Muhsine KAZAN Özel Bursa Anadolu Hastanesi de Tıp Bayramını, Özdemiroğlu Restaurantında, doktorlara verilen özel davetle kutladı.Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Toprak’ın da katıldığı bu özel davette Başhekim Yrd.Doç.Dr. Taner Kaya da bir konuşma yaparak tüm davetlilere teşekkür etti. Oldukça sıcak bir ortamda gerçekleşen yemekte doktorlar keyifli saatler geçirdiler. Op.Dr. Osman Okan Yaman Be y’e sonsuz teşekk ürler. Çok iy i bir ameliyat derece ilgili geçirdim, son ve işinin ehli , güvenle kend edebilirsiniz, inizi teslim boyun ve bel fıtığı gerçek olmaktan çıkı ten onunla so yor. ru n Aziz TEZGEN a beyefendi Sayın Başhekim Taner Kay ür ameliyatı oldum çok şük hastanenizde safra kesesi mı anı sum pan lere kendi eliyle şu an evdeyim başta siz doktoruma Op.Dr.Ruhi yapan güleryüzlü Sayın a güleryüzlü çalışanların Sayar’a ve hastanenizin bilirim. teşekkürlerimi bir borç Saygılarımla 44 45 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ANADOLU’DAN HABERLER Doğu Pres Konferans Salonu’nda Düzenlenen Bilgilendirme Semineri Özel Bursa Anadolu Hastanesi ve Doğu Pres Otomotiv ve Teknik Sanayi Firması İnsan Kaynakları işbirliği ile Doğu Pres Konferans Salonu’nda düzenlenen seminerde Alzheimer Hastalığı hakkında önemli bilgiler verildi. Nöroloji Uzmanımız Uzm.Dr. Aslı Bahar Turan’ın konuşmacı olarak katıldığı konferansta, Alzheimer Hastalığının belirtileri, tanısı, tedavisi ve korunma yolları ile ilgili bilgiler verdi ve sorulan soruları yanıtladı. 50 Yıllık Esaret Son Buldu 46 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ANADOLU’DAN HABERLER Doğa Koleji’nden Tıp Bayramı Sürprizi Doğa Koleji öğrencileri,14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle 4. ve 5. sınıf öğrencilerinin yapmış olduğu sağlık konulu resimleri Özel Bursa Anadolu Hastanesi’nde sergilediler. Resfebe yöntemiyle yani bir kelimenin farklı kelimeler, sözcük öbekleri ya da resimlerle anlatılması üzerine uygulayarak yapmış oldukları özel hediyeyi de Başhekim Taner Kaya’ya verdiler. Başhekim Taner Kaya’nın İsmine özel olarak yapılmış olan hediye gerçekten çok anlamlıydı. Doğa Koleji Öğrencilerine ve Öğretmenlerine teşekkür ediyoruz.... Yaklaşık 50 yıl hasta bezi ile yaşayan, sosyal ve aile hayatı zarar gören hasta Özel Bursa Anadolu Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Mehmet Yaman tarafından yapılan başarılı bir operasyon sonucu kesin olarak iyileşmiş ve eski sağlığına kavuşmuştur. 20 Yaşında doğum yaptıktan sonra sürekli idrar akıntısı (veziko vajinal fistül) olan Şefika Yılmaz’a çeşitli sağlık kuruluşlarında yapılan müdahalelere rağmen şikayetleri devam etmiştir.Sonraki yıllarda ise idrar torbası ve rahim arasında oluşan fistülden devamlı idrar akıntısı olan hastaya tedavisine geç kalındığı söylenerek tekrar müdahale edilmemiştir. 47 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 48 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 49
Benzer belgeler
Anadolu Sağlık Dergisi Sayı 06
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
İmtiyaz Sahibi: Yrd. Doç. Dr. Taner KAYA
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. F. Hülya KURBAN
Reklam ve Tanıtım Müdürü: Derya BATMAZ ÜNEY