PDF Anahtar Nisan 2015 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Transkript

PDF Anahtar Nisan 2015 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I
Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2014 Yılı
Dördüncü Dönemi Açıklandı s.8
İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim
Göstergeleri Açıklandı s.14
Bölgesel Verimlilik İstatistikleri Açıklandı s.20
Verimlilik Stratejileri: Başarılı Örnekler
ve Türkiye İçin Öneriler s. 28
N İ S A N 2 01 5 , Y ı l 27 , S a y ı 316
EMEK - ANKARA - PP - 2
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NİSAN 2015
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
NİSAN 2015 YIL: 27 SAYI: 316
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
Bakanlığımız, 2018 yılına kadar yol haritası niteliğinde olan 10. Kalkınma Planı
çerçevesinde faaliyetlerini yürütmektedir. Bu çerçevede her alanda kalıcı verimlilik
artışları sağlamak ve böylece toplumsal refahı artırmak temel stratejilerimizdendir.
Bu bağlamda, toplumun her kesiminde verimlilik ve temiz üretim (eko-verimlilik)
bilincinin ve uygulamalarının yaygınlaştırılması amacıyla 27 Nisan-3 Mayıs tarihleri
arasında düzenleyeceğimiz Verimlilik Haftası etkinlikleri tüm Türkiye’de
gerçekleştirecektir.
Bu yılki etkinlikler 27-28 Nisan tarihlerinde Ankara Congresium Kongre ve Sergi
Merkezi’nde başlayacaktır. İki gün sürecek bu açılış etkinlikleri kapsamında çeşitli
organizasyon, sunum, sergi ve atölye çalışmaları gerçekleştirilecektir. İşletmelere
yönelik Verimlilik Proje Yarışması ve öğrencilere yönelik Verimlilik Temalı Fikir ve
Kısa Film Yarışması ödül törenleri, davetli konuşmacılar, paneller, atölye çalışmaları
ile verimlik ve yenilik konulu stantlar işletmelerin, girişimcilerin, akademisyenlerin,
sivil toplum kuruluşlarının, öğrencilerin, medya mensuplarının ve tüm ilgililerin
katılımına açık olacak. Ayrıca hafta boyunca Ankara ve çeşitli illerde etkinlikler
yaygınlaştırılarak sürdürülecektir.
Ödül değerlendirme süreçlerinde gönüllü olarak görev alan bağımsız
değerlendiricilerimize katkılarından dolayı özellikle şükranlarımızı sunuyoruz. Her
sayıda olduğu gibi dergimizin bu sayısında da emeği geçen tüm çalışan ve
yazarlarımıza teşekkür ederken, verimlilik konusuna ilgi duyan tüm vatandaşlarımızı
verimlilikhaftasi.gov.tr internet sitesinden kayıt yaptırarak Verimlilik Haftası
etkinliklerine katılmaya davet ediyoruz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
www.chesscreative.com
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin NİSAN 2015 sayısı
13.04.2015 tarihinde basılmıştır.
01
NİSAN 2015
İÇİNDEKİLER
20
04
Değerlendirme: Verimlilik İstatistikleri
08
Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri
2014 Yılı Dördüncü Dönemi Açıklandı
Yücel ÖZKARA - Dursun BALKAN
14
İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim
Göstergeleri Açıklandı
Özlem DURMUŞ
Derya ERGÜN ZORLUBAŞ
20
Bölgesel Verimlilik İstatistikleri Açıklandı
Özlem KIRICI - M. Emin DALOĞLU
28
Verimlilik Stratejileri: Başarılı Örnekler ve
Türkiye İçin Öneriler
Prof. Dr. Ergün YENER
34
Türkiye Ekonomisinde Verimlilik
Doç. Dr. Şeref SAYGILI
38
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve
Küresel Emek - II
Dr. Sinan BORLUK
44
OECD’den Yeni Rapor:
“Fiziki Kaynaklar, Verimlilik ve Çevre”
Özlem DURMUŞ
46
Duyuru: Temiz Teknolojiler Girişimcilik
Hızlandırma Programı
28
34
02
NİSAN 2015
48
Projeler
49
Haber
50
Bilim, Bilişim ve Teknoloji
54
Temiz Üretim (Eko - Verimlilik)
58
Verimlilik Haftası 2015
60
Productivity Statistics
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri / National and
International Productivity Statistics
46
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
48
03
NİSAN 2015
DEĞERLENDİRME
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
Verimlilik Genel Müdürlüğü İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı
Üç aylık ve yıllık iş gücü verimliliğine dair
istatistiklerinden oluşan ulusal verimlilik
istatistikleri, ilk olarak 2009 yılında Milli
Prodüktivite Merkezi tarafından Resmi
İstatistik Programı (RİP) kapsamında
yayımlanmaya başlanmıştır. 2011 yılından
itibaren ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü, 635
sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de
belirtilen; ulusal verimliliği ölçmek,
sonuçları diğer ülkelerle karşılaştırmak ve
bunları belirli zamanlarda yayımlamak
görevi gereğince, bu istatistiklerin daha da
geliştirilerek hesaplanmasına ve
yayımlanmasına devam etmektedir. Sözü
edilen istatistikler “Ulusal Verimlilik
İstatistikleri” adı altında, Resmi İstatistik
Programı kapsamında yayımlanmaktadır.
Bu istatistiklere Şubat 2015 itibarıyla
Bölgesel Verimlilik İstatistikleri de ilave
edilmiştir.
RİP; resmi istatistiklerin üretimine ve
yayımına ilişkin temel ilkeler ile
standartları belirlemek, ulusal ve
uluslararası düzeyde ihtiyaç duyulan
alanlarda güncel, güvenilir, zamanlı, şeffaf
ve tarafsız veri üretilmesini sağlamak
amacıyla 5429 sayılı Türkiye İstatistik
Kanunu’na dayanılarak beşer yıllık
dönemler için hazırlanmaktadır.
Programla, resmi istatistiklerin
üretiminde ve yayımında karşılaşılan
mükerrerlikler önlenmekte, cevaplayıcı
yükü azaltılmakta, kamuda insan gücü ve
kaynak tasarrufu sağlanarak resmi
istatistiklere olan güven daha da
artırılmaktadır.
04
1. ÜÇ AYLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
Avrupa Topluluğunda Ekonomik
Faaliyetlerin İstatistikî Sınıflaması EFİS
Rev.2’ye göre “Madencilik ve taş ocakçılığı
(B)”, “İmalat (C)”, “Elektrik, gaz, buhar ve
iklimlendirme üretimi ve dağıtımı (D)”, “Su
temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve
iyileştirme faaliyetleri (E)” kısımları ile bu
kısımların bölümleri, grupları ve sınıfları
kapsamaktadır. Bunun yanı sıra sanayi
toplamı (B, C, D ve E kısımlarının toplamı)
için ve Ana Sanayi Grupları Sınıflaması’na
(MIGs) uygun olarak da üç aylık
göstergeler yayımlanmaktadır.
Zaman Kapsamı: Üç aylık göstergeler
2005 yılının birinci döneminden başlayarak
üç aylık dönemler itibarıyla
hesaplanmaktadır.
Coğrafi Kapsam: Coğrafi kapsam olarak
Türkiye genelini kapsamakta olup
örneklem üzerinden hesaplanmaktadır.
Veri Derleme Yöntemi: TÜİK Kısa Dönemli
İş İstatistikleri altında yer alan ‘Aylık
Sanayi Üretim Endeksi’, ‘Üç Aylık Sanayi
İstihdam Endeksi’ ve ‘Üç Aylık Sanayide
Çalışılan Saat Endeksi’ idari kayıtları
kullanılmaktadır.
Veri kaynağı: Türkiye İstatistik
Kurumu’nun (TÜİK) aylık sanayi üretim
endeksinin hesaplanmasında kullandığı
veriler, “Aylık Sanayi Üretim Anketi” ile
toplanmaktadır. Üç aylık sanayi istihdam
endeksi ve sanayide çalışılan saat
endeksinin hesaplanmasında kullanılan
Üç Aylık Verimlilik
İstatistikleri
Çalışan Kişi Başına
Üretim Endeksi
Çalışan
Kişi
Başına
Üretim
Endeksi
(2010
Ort.=100)
Önceki
Önceki Yılın
Döneme
Aynı
Göre
Dönemine
Çalışan Kişi Göre Çalışan
Başına
Kişi Başına
Üretim
Üretim
Endeksindeki Endeksindeki
Değişim (%)
Değişim (%)
Çalışılan Saat Başına
Üretim Endeksi
Çalışılan
Saat Başına
Üretim
Endeksi
(2010
Ort.=100)
Önceki
Döneme Göre
Çalışılan Saat
Başına
Üretim
Endeksindeki
Değişim (%)
NİSAN 2015
veriler ise “Üç Aylık Sanayi İstihdam
Anketi” ile elde edilmektedir.
Periyodu: Göstergeler üç aylık dönemler
itibarıyla hesaplanmaktadır.
Yayımlanma Zamanı: Referans dönemleri
Birinci dönem: 1 Ocak – 31 Mart
Yayım Tarihi: Temmuz ayının ilk iş günü
İkinci dönem: 1 Nisan – 30 Haziran
Yayım Tarihi: Ekim ayının ilk iş günü
Üçüncü dönem: 1 Temmuz – 30 Eylül
Yayım Tarihi: Ocak ayının ilk iş günü
Dördüncü dönem: 1 Ekim – 31 Aralık
Yayım Tarihi: Nisan ayının ilk iş günü
Dördüncü dönem: 1 Ekim – 31 Aralık
Yayım Tarihi: Nisan ayının ilk iş günü
9 ana faaliyet altında 352 faaliyet kolunda
hesaplanan bu istatistikler kapsamında
çalışan kişi başına ve çalışılan saat başına
üretim endeksleri ile bu endekslerin
önceki yılın aynı dönemine ve önceki
döneme göre değişimleri de
hesaplanmakta ve Bakanlığımız verimlilik
istatistikleri internet sitesinde
(vi.sanayi.gov.tr) kamuoyuyla
paylaşılmaktadır. Söz konusu istatistiklere
göre haber bültenleri, Anahtar dergisi
haberleri ve bazı değerlendirmeler
yapılarak yayımlanmaktadır.
2. YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
Avrupa Topluluğunda Ekonomik
Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflamasına göre
hesaplanarak yayımlanan Yıllık Verimlilik
İstatistikleri, 2003-2008 yılları için Avrupa
Topluluğu’nda Ekonomik Faaliyetlerin
İstatistiki Sınıflaması EFİS Rev.1.1’e göre
hesaplanmış olup 2009 yılı ve sonrası için
Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik
Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması EFİS
Rev.2’e göre hesaplanmaktadır. (B)
Madencilik ve taş ocakçılığı, (C) İmalat, (D)
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme
üretimi ve dağıtımı, (E) Su temini;
kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme
faaliyetleri, (F) İnşaat, (G) Toptan ve
perakende ticaret; motorlu kara
taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı, (H)
Ulaştırma ve depolama, (I) Konaklama ve
yiyecek hizmeti faaliyetleri, (J) Bilgi ve
iletişim, (L) Gayrimenkul faaliyetleri, (M)
Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler, (N)
İdari ve destek hizmet faaliyetleri, (P)
Eğitim, (Q) İnsan sağlığı ve sosyal hizmet
faaliyetleri, (R) Kültür, sanat, eğlence,
dinlence ve spor, (S) Diğer hizmet
16 ana faaliyet altında 836 faaliyet kolunda
hesaplanan bu istatistiklerde; çıktı
değişkeni olarak “Faktör Maliyetiyle
Katma Değer”, girdi değişkenleri ise;
Çalışılan saat, Çalışan sayısı ve Emek
maliyeti kullanılarak;
• Çalışan kişi başına katma değer
• Çalışılan saat başına katma değer
• Birim emek maliyeti
endeksleri oluşturulmaktadır. Bu
Yıllık Verimlilik
İstatistikleri
Çalışan Kişi Başına
Katma Değer
Çalışılan Saat Başına
Katma Değer
faaliyetleri kısımları ile bu kısımların alt
kısımları, bölümleri, grupları ve sınıfları
kapsanmaktadır.
Coğrafi Kapsam: Coğrafi kapsam olarak
Türkiye genelini kapsayan veriler, TÜİK
tarafından 20’den fazla çalışanı olan tüm
girişimlerde tam sayım, 20’den az çalışanı
olan girişimlerde ise örnekleme usulü ile
toplanan verileri içermektedir.
Veri Derleme Yöntemi: Yıllık istatistiklerin
hesaplanmasında, TÜİK tarafından
yayımlanan “Yıllık Sanayi ve Hizmet
İstatistikleri” verileri kullanılmaktadır.
Periyodu: Göstergeler yıllık dönemler
itibarıyla hesaplanmaktadır.
Yayımlanma Zamanı: Yıllık istatistikler,
her yıl Haziran ayının son iş gününde
yayımlanmaktadır.
Birim Emek Maliyeti
endekslerin önceki yıla göre değişimleri
de hesaplanarak haber bülteni ile birlikte
Bakanlığımız internet sitesinde
yayımlanmaktadır.
3. BÖLGESEL VERİMLİLİK
İSTATİSTİKLERİ
“Bölgesel Verimlilik İstatistikleri”
ekonomik faaliyet kısımlarına göre İBBS-2
düzeyinde 26 bölge düzeyinde; 2003-2008
yılları için Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik
Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması NACE
REV.1.1’ e göre, 2009 ve sonrası için
Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik
Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması NACE
Rev.2’ ye göre hesaplanarak
yayımlanmaktadır.
05
NİSAN 2015
DEĞERLENDİRME
Sektörel Kapsam: 2003-2008 yılları için
Avrupa Topluluğunda Ekonomik
Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması NACE
REV.1.1’ e göre; (A) Tarım, avcılık ve
ormancılık, (B) Balıkçılık, (C) Madencilik ve
taş ocakçılığı, (D) İmalat, (E) Elektrik, gaz
ve su, (F) İnşaat, (G) Toptan ve perakende
ticaret, (H) Otel, lokanta ve kahvehane, (I)
Ulaştırma, depolama ve haberleşme, (J)
Mali aracı kuruluşların faaliyetleri, (K)
Gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri,
(M) Eğitim, (N) Sağlık işleri ve sosyal
hizmetler, (O) Diğer sosyal, toplumsal ve
kişisel hizmet faaliyetlerini
kapsamaktadır.
2009 ve sonrası için Avrupa Topluluğunda
Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki
Sınıflaması NACE Rev.2’ ye göre; (A) Tarım,
ormancılık ve balıkçılık, (B) Madencilik ve
taş ocakçılığı, (C) İmalat, (D) Elektrik, gaz,
buhar ve iklimlendirme üretimi ve
dağıtımı, (E) Su temini; kanalizasyon, atık
yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri, (F)
İnşaat, (G) Toptan ve perakende ticaret;
motorlu kara taşıtlarının ve
motosikletlerin onarımı, (H) Ulaştırma ve
depolama, (I) Konaklama ve yiyecek
hizmeti faaliyetleri, (J) Bilgi ve iletişim, (L)
Gayrimenkul faaliyetleri, (M) Mesleki,
bilimsel ve teknik faaliyetler, (N) İdari ve
destek hizmet faaliyetleri, (P) Eğitim, (Q)
İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri,
(R) Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve
spor, (S) Diğer hizmet faaliyetlerini
kapsamaktadır.
Coğrafi Kapsam: Coğrafi kapsam olarak
Türkiye genelini kapsamaktadır.
Veri Derleme Yöntemi: Bölgesel
istatistiklerin hesaplanmasında, TÜİK
tarafından yayımlanan “Yıllık Sanayi ve
Hizmet İstatistikleri” verileri
kullanılmaktadır.
26 bölge (İBBS-2) düzeyinde 15 ana
faaliyet altında hesaplanan bu
istatistiklerde; çıktı değişkeni olarak
“Ciro”, girdi değişkeni olarak ise “Çalışan
06
Toplam Atık Yoğunluğu
Atık Yoğunluğu
Tehlikeli Atık Yoğunluğu
Sera Gazı
Yoğunluğu
İmalat
Sanayi
Sürdürülebilir
Üretim
Göstergeleri
Su Verimliliği
Atık Geri
Kazanım Oranı
Çevresel
Harcama
ve İstihdam
sayısı” kullanılarak;
• Çalışan kişi başına ciro
• Çalışan kişi başına ciro endeksi
• Önceki yıllara göre çalışan kişi başına
ciro endeksi değişimi
hesaplanmaktadır.
Yayımlanma Zamanı: Bölgesel
İstatistikler, her yıl Eylül ayının ilk iş
gününde, haber bülteni de hazırlanarak
Bakanlığımız internet sitesinde
yayımlanmaktadır.
İMALAT SANAYİ SÜRDÜRÜLEBİLİR
ÜRETİM GÖSTERGELERİ
Genel Müdürlüğümüz, çevresel verimlilik
göstergeleri konusunda yürüttüğü
çalışmalar kapsamında, 12 Şubat 2015
tarihi itibarıyla “İmalat Sanayi
Sürdürülebilir Üretim Göstergelerini”
yayımlamıştır. Bu çalışma ile Türkiye
CO2-e Yoğunluğu
Su Verimliliği
Tesis İçi Geri Kazanım Oranı
Tesis Dışı Geri Kazanım Oranı
Çevresel Harcamaların Katma Değere Oranı
Çevresel İstihdamın Toplam İstihdama Oranı
imalat sanayi geneli ve alt sektörlerinin
sürdürülebilir üretim açısından mevcut
durumunu analiz etmek ve zaman
içerisindeki gelişimini değerlendirmek
amaçlanmaktadır. İmalat Sanayi
Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri,
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 5429 sayılı
Kanunu’nda yer alan gizlilik ilkesi
nedeniyle yayımlanmayan verilerin
kullanımını gerektirdiğinden,
hesaplamalar TÜİK Veri Araştırma
Merkezinde mikro veri kullanılarak
gerçekleştirilmiştir.
İki yıllık periyotlarda yayımlanacak olan
İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim
Göstergeleri seti, 5 ana grupta toplam 8
adet göstergeden oluşmaktadır.
NİSAN 2015
Göstergelerin sektörel kapsamı; Avrupa
Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin
İstatistiki Sınıflaması NACE Rev.2’ye göre
“C İmalat” ana faaliyet kolu altında yer
alan 2’li koddaki sektörleri kapsamaktadır.
Göstergelerin zaman ve çalışan sayılarına
göre kapsamı ise Tablo 1'de özetlenmiştir.
Göstergelere vi.sanayi.gov.tr/sug/
adresinden ulaşılabilmektedir.
ÜÇ AYLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
İLE YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
KALİTE BELGESİ ALDI
TÜİK, ulusal istatistiklerde
standardizasyonu, kullanıcı odaklılığı ve
sürdürülebilirliği hedefleyen bir vizyon ile
ulusal istatistiklerde kalite
değerlendirmesi çalışmalarına 2014 yılı
itibarıyla başlamıştır. Bu çalışmalar ile
resmi istatistiklere güven oluşturmak ve
sürdürülebilir bir istatistik sistemi kurmak
amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda TÜİK
tarafından, Avrupa İstatistik Sistemi
Uygulama İlkeleri ile Kalite Güvence
Çerçevesi, Birleşmiş Milletler Jenerik
Kalite Güvence Çerçevesi, Eurostat DESAP
ve uluslararası metaveri standartlarına
dayanılarak 10 adet ulusal kalite ilkesi ve
bunlara bağlı 16 adet standart
belirlenmiştir.
Ulusal kalite ilke ve standartları dikkate
alınarak yapılacak değerlendirme
sonucunda Resmi İstatistik Programı
Tablo 1. Göstergelerin Zaman ve Çalışan Sayılarına Göre Kapsamı
Gösterge Grubu
Zaman Kapsamı
Çalışan Sayıları
A
Atık Yoğunluğu
2008, 2010 ve 2012 yılları
50 ve üzeri
B
Sera Gazı Yoğunluğu
2008, 2009, 2010, 2011
ve 2012 yılları
Çalışan sayısına bakılmaksızın
tüm İmalat Sanayi
C
Su Verimliliği
2008, 2010 ve 2012 yılları
50 ve üzeri
D
Atık Geri Kazanım Oranı
2012 yılı
50 ve üzeri
E
Çevresel Harcama ve İstihdam
2009,2010 ve 2012 yılları
150 ve üzeri
kapsamında üretilecek ve yayımlanacak
tüm istatistiklerde Resmi İstatistik Logosu
kullanılacaktır. Bu değerlendirmede
öncelikle dikkate alınan temel hususlar;
kaynakların yeterliliği, erişilebilirlik ve
açıklık, tutarlılık ve karşılaştırılabilirlik,
güvenilir metodoloji ve uygun istatistiksel
işlemler olarak ifade edilmektedir.
Ulusal düzeyde belirlenen bu ilke ve
standartlar temelinde, Bakanlığımız
Verimlilik Genel Müdürlüğünce
hesaplanan ve Resmi İstatistik Programı
kapsamında yayımlanan Üç Aylık
Verimlilik İstatistikleri ile Yıllık Verimlilik
İstatistikleri’nin kalite değerlendirme
süreci, 2014 yılı Eylül ayında başlamış ve
2015 yılı Mart ayı itibarıyla başarıyla
tamamlanmıştır. Değerlendirme süreci ile
adı geçen istatistiklerin;
1) Karşılaştırılabilir olduğu,
2) Metaveri bilgileri ile birlikte erişilebilir
olduğu,
3) Uluslararası tanım, yöntem ve
sınıflamalara uygun üretildiği,
4) Zamanlılık esasına göre yayımlandığı,
5) Tutarlılığının sağlandığı,
6) Tarafsız ve eşit olarak kullanıcılara
sunulduğu,
7) İş birliği çerçevesinde üretildiği
TÜİK tarafından tespit edilmiş ve
yayımladığımız bu iki ulusal istatistik,
Kalite Belgesi almaya hak kazanmıştır.
TÜİK tarafından ilk kez verilen bu Kalite
Belgesi, Bakanlığımızın da aralarında
bulunduğu dört kuruma 31 Mart 2015
tarihinde yapılan 11. İstatistik Konseyi
Toplantısı’nda TÜİK Başkanı
Birol Aydemir tarafından takdim
edilmiştir.
07
NİSAN 2015
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2014/4
ÜÇ AYLIK ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
2014 YILI DÖRDÜNCÜ DÖNEMİ AÇIKLANDI
Yücel ÖZKARA - Dursun BALKAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
İmalat sanayi genelinde, çalışan kişi başına üretim endeksi, 2014 yılı IV. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2013 yılı IV.
dönemine göre) % 0,58 azalmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise (2014 yılı III. dönemine göre) ise
% 5,38 artmıştır.
Bir önceki yılın aynı dönemine göre çalışan kişi başına üretim endeksinde imalat sanayini oluşturan 24 bölümden 10’unda artış
görülmüş, en büyük artış “Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı” bölümünde gerçekleşmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından
Resmi İstatistik Programı kapsamında
hesaplanan Üç Aylık Verimlilik
İstatistiklerinin, Ulusal Veri Yayımlama
Takvimine göre 1 Nisan 2015 tarihinde
yayımlanması planlanan 2014 Yılı
Dördüncü Dönemi, veri derleme ve
hesaplama süreçlerinin planlanandan
daha erken bitirilmesinden dolayı
24 Mart 2015 tarihinde kamuoyuyla
paylaşılmıştır. EFİS Rev. 2 (Avrupa
Birliğinde Ekonomik Faaliyetlerin
İstatistikî Sınıflandırılması-NACE Rev.
2)’ye göre sanayinin “B-Madencilik
Taşocakçılığı”, “C-İmalat Sanayi” ve
“D-Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme
Üretimi ve Dağıtımı” kısımları, Üç Aylık
Ulusal Verimlilik İstatistikleri’nin
kapsamını oluşturmaktadır. Ana Sanayi
Grupları Sınıflaması (MIGs) çerçevesine
uygun şekilde beş ana sanayi grubunda da
verimlilik istatistikleri hesaplanmıştır.
Şekil 1. İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve
Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi
08
NİSAN 2015
İmalat sanayi çalışan kişi başına üretim
endeksinin ve çalışılan saat başına üretim
endeksinin aldığı değerler Şekil 1’de
görülmektedir. 2010=100 baz yıllı olarak
hesaplanan çalışan kişi başına üretim
endeksi, 2014 yılı IV. döneminde, bir önceki
yılın aynı dönemine göre (2013 yılı IV.
dönemine göre) % 0,58 azalarak 104,70
değerinden 104,09 değerini almıştır.
Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir
önceki döneme göre ise (2014 yılı III.
dönemine göre) ise % 5,38 artmıştır.
Çalışılan saat başına üretim endeksi 2014
yılı IV. döneminde, bir önceki yılın aynı
dönemine göre % 0,44 azalarak 107,67
değerini almıştır. Çalışılan saat başına
üretim endeksinde, bir önceki döneme
göre ise % 3,78 oranında artış
gözlenmiştir.
Zaman serilerinin izlediği seyir
incelenirken dönemlik değişimlerden
ziyade yıllık değişimlerin izlenmesi daha
sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun nedeni
dönemlik değişimlerin belli bir bölümünün
mevsimsel etkiler içermesidir. Buna
ilaveten, üç aylık verimlilik istatistikleri
çeyreklik dönemlerle yayımlandığı için
yıllık eğilimleri görebilmek amacıyla
Şekil 2. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Mevsimsel
Etkilerden Arındırılmış Endeks
seride mevsimsel düzeltme yapılmış ve
Şekil 2’de imalat sanayi çalışan kişi başına
üretim endeksi ile bu endeksin mevsimsel
etkilerden arındırılmış serisinin grafiği,
2014 yılı dördüncü döneminde aldıkları
değerler ile bir arada gösterilmiştir.
Çalışan kişi başına üretim endeksi
değişimleri, Şekil 2’de görüldüğü üzere
mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler
kullanılarak incelendiğinde iş gücü
verimliliği üzerinde özellikle önceki
döneme göre yapılan değerlendirmeler
daha anlamlı olacaktır. İmalat sanayi için
mevsimsel etkilerden arındırılmış
verimlilik serisinin bir önceki döneme göre
çok az da olsa bir düşüş sergilediği
gözlenmektedir. İmalat sanayinde çalışan
kişi başına üretim endeksi bir önceki
döneme göre % 5,38 oranında artarken,
mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan
kişi başına üretim endeksi bir önceki
döneme göre % 0,01 oranında azalmıştır.
Bu rakamlar mevsimsel etkiler barındıran
orijinal verimlilik endeksi serisinin bir
önceki döneme göre değişiminin pozitif
yönde olduğunu, mevsimsel etkiler göz
önüne alınıp bu etkiler giderildiğinde ise
çalışan kişi başına üretim endeksinin
neredeyse aynı kaldığını göstermektedir.
Dolayısıyla mevsimsel etkilerden
arındırılmış serileri incelemek,
değerlendirmelerde daha gerçekçi
sonuçlara ve yorumlara ulaşılmasını
sağlayacaktır.
09
NİSAN 2015
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2014/4
Şekil 3. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Değişimlerinin Yapısı
Ülkemiz ekonomisinde gerek sanayi
genelinde, gerekse imalat sanayinde,
iş gücü verimliliğinin belirleyicisinin 2009
yılı ile 2010 yılının ilk yarısında yatay
seyreden ve 2010 yılının ikinci yarısından
itibaren artış eğiliminde olan istihdam
düzeyine bağlı olmakla birlikte, esas
olarak üretim endeksi olduğu
görülmektedir. Şekil 3’te görüldüğü üzere
imalat sanayinde istihdam endeksi, 2010
yılı birinci çeyreğinden itibaren son 20
çeyrekte incelendiğinde, dönem başına
ortalama % 1,25 ile düzenli olarak
artmaktadır. Bahsi geçen son 20 çeyrekte
üretim endeksi ve iş gücü verimliliğinin
çeyreklik ortalama büyümeleri ise
sırasıyla % 1,80 ve % 0,55 olarak
gerçekleşmiştir. 2005 yılından itibaren
imalat sanayinde istihdam ve üretim
düzeyine bakıldığında; son dönemlerde
artarak en yüksek seviyeye ulaştıkları
10
görülmektedir. 2014 yılı dördüncü
döneminde istihdam endeksi 121,22 ile
2005 yılından bu yana en yüksek
seviyesine ulaşmıştır. Üretim endeksi ise
bu çeyrekte 126,06 değerini almıştır. 2010
ile 2014 yılı ortalama değerlerine
bakıldığında ise yıllık ortalama büyüme
üretim endeksinde % 4,94, istihdam
endeksinde % 4,72 olarak gerçekleşmiş,
verimlilik büyümesi ise bu son beş yıllık
dönemde yıllık ortalama % 0,24 olmuştur.
Şekil 3 incelendiğinde imalat sanayinde iş
gücü verimliliği seviyesinin ana
belirleyicisi geçmişe göre istikrarlı
biçimde artmakta olan istihdam
endeksinden ziyade istihdam seviyesine
nazaran daha değişken şekilde artan
üretim endeksi olmuştur. Bu durum
mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan
kişi başına üretim endeksinde de
gözlenmektedir (Bkz. Şekil 2).
Şekil 4’te toplam sanayi, madencilik,
imalat sanayi ile elektrik, gaz, buhar ve
iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımları
için bir önceki döneme göre çalışan kişi
başına üretim endeksi değişimleri, orijinal
seri ve mevsimsel etkilerden arındırılmış
seriler olarak gösterilmektedir. Şekil
incelendiğinde sanayiyi oluşturan
kısımların hepsinde orijinal serilerin
dönemden döneme değişimlerinde büyük
dalgalanmalar gösterdiği, buna karşın
mevsimsel etkilerin ortadan kaldırıldığı
serilerdeki dönemsel değişimlerin
madencilik hariç tutulduğunda nispeten
daha küçük olduğu görülmektedir. İmalat
sanayi, madencilik ile elektrik, gaz, buhar
ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
kısımlarının mevsimsel etkilerden
arındırılmış serileri değerlendirildiğinde,
mevsimsellik dışındaki faktörlerin de
verimlilik üzerinde dalgalanma yarattığı
NİSAN 2015
Şekil 4. Bir Önceki Döneme Göre Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksinde Değişimler
(Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış ve Orijinal Seriler)
göze çarpmaktadır. Elektrik, gaz, buhar ve
iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
kısmındaki ilk üç dönem ile madencilik
kısmındaki değişimlerin orijinal seride
değişken seyretmesine karşın, mevsimsel
etkilerden arındırılmış seride pozitif yönlü
olduğu ve bu sektörlerde iş gücü
verimliliğinde olumlu değişimler yaşandığı
söylenebilir. Toplam sanayinin ise
kendisini oluşturan kısımlardan,
beklendiği üzere en çok imalat sanayi ile
benzer karakterde bir değişim arz ettiği
gözlenmektedir.
“İçeceklerin imalatı”, “Tekstil ürünlerinin
imalatı” ve “Diğer ulaşım araçlarının
imalatı” bölümlerinin verimliliğinin düşme
eğiliminde olduğu, bu bölüm dışında kalan
18 bölümün verimliliklerinin ise artma
eğiliminde olduğu görülmüştür. En yüksek
verimlilik büyümesinin yıllık ortalama
Tablo 1. 2005 Ortalama ile 2014 Ortalama Değerlerine Göre Yıllık Ortalama
Verimlilik Büyümeleri (% değişimler)
Toplam Sanayi
Sanayinin Kısımları
2005 ile 2014 yılının ortalama değerleri
temelinde verimlilik büyümeleri, imalat
sanayini oluşturan 24 bölüm için
incelendiğinde, “Bilgisayarların, elektronik
ve optik ürünlerin imalatı”, “Kok kömürü
ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı”,
“Deri ve ilgili ürünlerin imalatı”,
% 8,1 ile “Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar
ürünleri imalatı (mobilya hariç); saz,
saman ve benzeri malzemelerden
örülerek yapılan eşyaların imalatı”
bölümünde olduğu görülmüştür. Şekil 5 ve
aşağıda yer alan Tablo 1’de verilen
büyüme oranları, verimlilik serilerinin
Ana Sanayi Grupları
(MIGs)
1,78
Madencilik
1,07
İmalat
1,59
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
8,63
Ara Malları
1,14
Dayanıklı Tüketim Malları
2,75
Dayanıksız Tüketim Malları
1,93
Enerji
4,27
Sermaye Malları
1,42
11
NİSAN 2015
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2014/4
başlangıcı olan 2005 yılının ortalama
değerleri ile 2014 yılının dördüncü
döneminin hesaplanmasıyla ortaya çıkan
2014 yılı ortalama değerlerine dayanılarak
hesaplanmıştır.
Tablo 1’de toplam sanayi, sanayinin
kısımları ve ana sanayi grupları için
hesaplanan çalışan kişi başına üretim
endeksinin 2005 ile 2014 yılı
ortalamalarına göre yıllık ortalama
büyüme oranları verilmiştir. Sanayi
kısımları içerisinde “Elektrik, gaz, buhar
ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı”nın
% 8,63 ile en yüksek yıllık ortalama
verimlilik büyümesine sahip olduğu; en
düşük yıllık ortalama verimlilik
büyümesinin ise % 1,07 ile “Madencilik”te
olduğu gözlenmiştir. Ana Sanayi Grupları
incelendiğinde ise en yüksek verimlilik
artışının yıllık ortalama % 4,27 ile
“Enerji”de olduğu görülmektedir. Enerji
ana sanayi grubuna ilişkin 2010=100 baz
yıllı çalışan kişi başına üretim endeksinin
2014 yılı ortalama değeri 119,02 olarak
gerçekleşmiştir.
Şekil 6’da Ana Sanayi Gruplarına ait
çalışan kişi başına üretim endeksi
serilerinin trendleri gösterilmektedir. Bu
noktada kullanılan trend kavramı orijinal
seriden mevsimsel ve diğer etkilerin
çıkarılmasıyla elde edilen uzun dönemli
eğilimi ifade etmektedir. 2008 yılı son
dönemleri ile 2009 yılının ilk dönemlerinde
küresel düzeyde etkisi görülen krizde ana
sanayi gruplarının trend değişimlerine
bakıldığında ara malı ve sermaye malı
üretiminde iş gücü verimliğinin
durgunluktan oldukça etkilendiği, bazı
grupların ise hemen hemen etkilenmediği
görülmektedir. Dayanıklı Tüketim Malı
Üretimi ile Dayanıksız Tüketim Malı
Üretimi iş gücü verimliliklerinin uzun
dönem eğilimleri, küresel kriz dönemi de
12
Şekil 5. İmalat Sanayini Oluşturan 24 Bölüme Ait Yıllık Ortalama Verimlilik
Büyümeleri (2005 Ort. – 2014 Ort.)
NİSAN 2015
Şekil 6. Ana Sanayi Grupları (MIGs) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Trend Serileri
dâhil olmak üzere istikrarlı bir şekilde
artmıştır. Kömür ve linyit çıkartılması,
ham petrol ve doğal gaz çıkarımı, kok
kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri
imalatı, elektrik, gaz, buhar ve
iklimlendirme sistemi üretim ve dağıtımı,
suyun toplanması, arıtılması ve dağıtılması
faaliyetlerinden oluşan Enerji ana sanayi
grubunda ise belirgin ve istikrarlı bir
biçimde artan verimlilik trendi 2012
yılından itibaren azalma eğilimine
girmekle beraber 2013 yılıyla birlikte
istikrarlı bir artış trendi yakalamıştır.
Şekil 6’da yer alan verilerle
değerlendirildiğinde 2005 yılı birinci
dönemi ile 2014 yılı dördüncü dönemi
arasında; dayanıklı tüketim malı üretimi
ve dayanıksız tüketim malı üretimine ait
işgücü verimliliği yıllık ortalama trend
büyümeleri sırasıyla % 3,13 ve % 2,36
olarak gerçekleşmiştir. Enerji ana sanayi
grubunda ise iş gücü verimliliği trendinin
yıllık ortalama büyüme oranı % 4,57’dir.
Küresel kriz döneminden etkilenen Ara
Malları Üretimi ile Sermaye Malı Üretimi
sanayi gruplarının verimlilik trendlerine
bakıldığında ise dalgalı bir yapıda
oldukları görülmektedir. Ara Malları
üretiminde iş gücü verimliliğinin trendi,
2014 yılında azalma yönünde seyretmiştir.
Diğer ana sanayi gruplarında son
dönemlere bakıldığında nispeten istikrarlı
bir trend yakalanmış olsa da Sermaye Malı
üretiminde iş gücü verimliliği trendi
dalgalı yapısını muhafaza etmektedir.
13
NİSAN 2015
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ
İMALAT SANAYİ SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ AÇIKLANDI
Özlem DURMUŞ - Derya ERGÜN ZORLUBAŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Verimlilik Genel Müdürlüğü İmalat Sanayi
Sürdürülebilir Üretim Göstergelerini
12 Şubat 2015 tarihinde açıkladı. Türkiye
İstatistik Kurumu (TÜİK) mikro verileri
kullanılarak hazırlanan Göstergeler Seti, 5
ana grupta toplam 8 göstergeden
oluşuyor1.
A) Atık Yoğunluğu2
(Atık Miktarı / Katma Değer)
2008-2012 döneminde imalat sanayi
genelinde oluşan toplam atık miktarı % 15
ve atık yoğunluğu (katma değer başına
oluşan atık miktarı) % 7,2 oranında arttı.
Aynı dönemde tehlikeli atık miktarı
% 29, tehlikeli atık yoğunluğu (katma
değer başına oluşan tehlikeli atık miktarı)
ise % 33,86 oranında azaldı. 2008-2012
döneminde imalat sanayinde ekonomik
büyüme (GSYH) ve toplam atık miktarı
arasındaki ilişki incelendiğinde, atık
miktarının GSYH’den daha hızlı arttığı,
dolayısıyla herhangi bir ayrışma
(decoupling) olmadığı gözlemlendi. Aynı
dönemde tehlikeli atık miktarı ve GSYH
arasında ise mutlak bir ayrışmanın
(absolute decoupling) olduğu yani GSYH
artarken tehlikeli atık miktarının azaldığı
gözlemlendi.
Şekil 1. İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri Seti
1
Göstergelerin tamamına http://vi.sanayi.gov.tr/sug/ adresinden erişilebilir.
Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/Metaveri_Atik%20Yogunluğu.pdf
2
14
NİSAN 2015
Şekil 2. İmalat Sanayinde Ekonomik Büyüme ve Atık Oluşumu
Endeks 2008 =100 (2005 sbt fiyatları ile)
Şekil 3. Toplam Atık Yoğunluğu
(kg/TL, 2005 sbt fiyatları ile)
2012 yılında imalat sanayi genelinde
üretilen 1 lira katma değer başına 232 g
toplam atık ve 13 g tehlikeli atık oluştu.
Aynı yıl toplam atık yoğunluğu en yüksek
olan alt sektör 1,95 kg/TL ile “ana metal
sanayii”, tehlikeli atık yoğunluğu en
yüksek olan alt sektör ise 165,7 g/TL ile
“kimyasalların ve kimyasal ürünlerin
imalatı” olarak gözlemlendi.
Şekil 4. Tehlikeli Atık Yoğunluğu
(kg/TL, 2005 sbt fiyatları ile)
B) Sera Gazı Yoğunluğu3 (CO2-e Cinsinden
Sera Gazı Miktarı / Katma Değer)
2008-2012 döneminde imalat sanayi
genelinde oluşan CO2-e cinsinden toplam
sera gazı miktarı % 24,09 ve sera gazı
yoğunluğu (katma değer başına oluşan
sera gazı miktarı) % 9,67 oranında arttı.
2012 yılında, 2011 yılına kıyasla toplam
sera gazı miktarının % 8,65 ve sera gazı
yoğunluğunun % 4,90 oranında azaldığı
gözlemlendi. 2008-2012 yılları arasında
imalat sanayinde ekonomik büyüme
(GSYH) ve sera gazı miktarı arasındaki
ilişki incelendiğinde, 2011 yılına kadar
herhangi bir ayrışma (decoupling)
olmazken, 2011 yılından sonra toplam
sera gazı miktarının düşmesi ile
ayrışmanın başladığı gözlemlendi.
3
Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/metaveri/Metaveri_CO2-e%20Yogunlugu.pdf
15
NİSAN 2015
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ
Şekil 5. İmalat Sanayinde Ekonomik Büyüme ve Sera Gazı Oluşumu
Endeks 2008 =100 (2005 sbt fiyatları ile)
Şekil 6. CO2-e Cinsinden Sera Gazı Yoğunluğu (Ton / TL, 2005 sbt fiyatları ile)
2012 yılında imalat sanayi genelinde
üretilen 1 lira katma değer başına 1,24 kg
sera gazı oluştu. Aynı yıl sera gazı
yoğunluğu en yüksek olan alt sektör 5,62
kg/TL ile “ana metal sanayii” olarak
gözlemlendi. Ana metal sanayiinde 2008
baz yılına oranla katma değer başına 2,7
kat daha fazla sera gazı salınımı yapıldı.
Sera gazı yoğunluğu açısından öne çıkan
bir diğer alt sektör “diğer metalik olmayan
4
16
mineral ürünlerin imalatı” ise baz yıla
kıyasla katma değer başına sera gazı
salınımları 1,4 kat azalttı.
C) Su Verimliliği4
(Katma Değer / Çekilen Su Miktarı)
2008-2012 döneminde imalat sanayi
genelinde su kaynaklarından çekilen su
miktarı % 36,39 oranında artarken su
yoğunluğu (katma değer başına çekilen
Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/metaveri/Metaveri_Su%20Verimliligi.pdf
miktarı) da % 27 oranında arttı, su
verimliliği % 21,3 azaldı. 2008-2012
döneminde imalat sanayinde ekonomik
büyüme (GSYH) ve su kaynaklarından
çekilen toplam su miktarı arasındaki ilişki
incelendiğinde, çekilen su miktarının
GSYH’den daha hızlı arttığı, dolayısıyla
ekonomik büyüme ve su kaynaklarından
çekilen su miktarı arasında herhangi bir
ayrışma (decoupling) olmadığı
gözlemlendi.
NİSAN 2015
Şekil 7. İmalat Sanayinde Ekonomik Büyüme ve Çekilen Su Miktarı
Endeks 2008 =100 (2005 sbt fiyatları ile)
Şekil 8. Su Yoğunluğu (m3 /TL, 2005 sbt fiyatları ile)
2012 yılında imalat sanayi genelinde
üretilen 1 lira katma değer başına su
kaynaklarından 29 litre su çekildi. Aynı yıl
ürettiği katma değer başına su
kaynaklarından en fazla su çeken alt
sektör 303 litre ile “ana metal sanayii”
oldu. Ana metal sanayiinde 2008 baz yılına
oranla katma değer başına 2,4 kat daha
fazla su çekildi. Öte yandan “tekstil
ürünlerinin imalatı” sektöründe katma
5
değer başına çekilen su miktarının baz yıla
kıyasla 1,28 kat azaldığı gözlemlendi.
D) Atık Geri Kazanım Oranı5
2012 yılında imalat sanayi genelinde
üretilen 14,4 milyon ton toplam atığın % 5'i
tesis içinde ve % 35'i tesis dışında olmak
üzere % 40'ı çeşitli yöntemlerle geri
kazanıldı. Aynı yıl tesis içi geri kazanımın
en yüksek olduğu alt sektörler % 21,6 ile
“diğer metalik olmayan mineral ürünlerin
imalatı”, % 11,8 ile “kağıt ve kağıt
ürünlerinin imalatı” ve % 11,1 ile “gıda
ürünlerinin imalatı” oldu.
2012 yılında imalat sanayinde tesis içinde
ve tesis dışında toplam geri kazanım
oranının en yüksek olduğu alt sektör
% 80,5 ile “fabrikasyon metal ürünleri
imalatı“; en düşük olduğu alt sektör ise
% 12,4 ile “kimyasalların ve kimyasal
ürünlerin imalatı” oldu.
Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/metaveri/Metaveri_Su%20Verimliligi.pdf
17
NİSAN 2015
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ
Şekil 9. Tesis İçi Atık Geri Kazanım Oranı, % (2002)
Şekil 10. Tesis İçi Tesis Dışı Toplam Atık Geri Kazanım Oranları (%) 2012
E) Çevresel Harcama ve İstihdam Oranı6
İmalat sanayi genelinde 2012 yılında
yapılan çevresel harcamalar (hizmet alımı
harcamaları, ekipman, sarf malzeme
6
18
alımları, enerji kullanımı vb. harcamalar
ile yatırım harcamaları) 2009 yılına kıyasla
% 286 oranında; yapılan çevresel
harcamaların üretilen katma değere oranı
ise % 225 oranında arttı. Aynı dönemde
Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/metaveri/Metaveri_Cevresel%20Harcama%20ve%20İstihdam.pdf
çevresel istihdam (çevresel faaliyetlerde
tam zamanlı eşdeğer birimlerde ücretli
çalışan sayısı, tze) % 7; toplam istihdam
(tüm faaliyetlerde tam zamanlı eşdeğer
birimlerde ücretli çalışan sayısı, tze) % 36
NİSAN 2015
Şekil 11. İmalat Sanayinde Çevresel Harcama ve İstihdam
Endeks 2009=100 (2005 sbt fiyatları ile)
Şekil 12. Çevresel Harcamaların
Katma Değere Oranı (%)
arttı. Çevresel istihdamın toplam
istihdama oranı ise % 21 oranında azaldı.
2012 yılında imalat sanayi genelinde
üretilen 1 lira katma değer başına 2,6
kuruşluk çevresel harcama yapıldı ve
Şekil 13. Çevresel İstihdamın Toplam
İstahdama Oranı (%)
çevresel harcama oranı en yüksek alt
sektör; katma değer başına 15,49 kuruş ile
“ana metal sanayii” oldu. Aynı yıl imalat
sanayi genelinde çevresel istihdamın
toplam istihdama oranı % 0,5 ve bu oranın
en yüksek olduğu alt sektör % 3,8 ile “kok
kömürü ve rafine edilmiş petrol
ürünlerinin imalatı” oldu.
19
NİSAN 2015
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ AÇIKLANDI
Özlem KIRICI - M. Emin DALOĞLU / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından
Resmi İstatistik Programı kapsamında
hesaplanan ve yayımlanan Bölgesel
Verimlilik İstatistikleri kamuoyuyla
paylaşılmıştır.
Bölgesel istatistikler “Tarım, Sanayi ve
Hizmet sektörlerini” kapsayacak şekilde
2003-2008 yılları için Avrupa
Topluluğu'nda Ekonomik Faaliyetlerin
İstatistiki Sınıflaması Nace Rev.1.1'e göre
14 ana faaliyet kısmı bazında; 2009 yılı ve
sonrası için Avrupa Topluluğu'nda
Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki
Sınıflaması Nace Rev.2'ye göre 17 ana
faaliyet kısmı bazında İstatistiki Bölge
Birimleri Sınıflaması (IBBS) TR düzey 2'ye
göre 26 bölge için hesaplanmaktadır. TR
düzey 2 bölge sınıflaması ve bağlı iller
Tablo 1'de görülmektedir.
2011 yılı için sektörel kısımlara ilişkin elde
edilen sonuçlar Tablo 2 ve Tablo 3'te
görülmektedir (Parasal değerler 1000 ile
sadeleştirilerek ifade edilmiştir).
2011 yılı için çalışan kişi başına ciro
verileri ana sektörler bakımından
incelendiğinde (Tablo 2); sektörler
toplamında en yüksek değer 185,05 TL
olarak TR42 bölgesinde gerçekleşmiştir.
Alt sektörlere bakıldığında en yüksek
değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık"
sektöründe 324,16 TL olarak TR52
bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı"
sektöründe 227,13 TL olarak TR51
bölgesinde, "İmalat" sektöründe 270,53
TL olarak TR42 bölgesinde, "Elektrik, gaz,
buhar ve iklimlendirme üretimi ve
20
Tablo 1. İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (IBBS) TR Düzey 2
TR
Türkiye
Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir
TR10 İstanbul
TR71
TR21 Tekirdağ, Edirne, Kırklareli
TR72
Kayseri, Sivas, Yozgat
TR22 Balıkesir, Çanakkale
TR81
Zonguldak, Karabük, Bartın
TR31 İzmir
TR82
Kastamonu, Çankırı, Sinop
TR32 Aydın, Denizli, Muğla
TR83
Samsun, Tokat, Çorum, Amasya
TR33 Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak
TR90
Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane
TR41 Bursa, Eskişehir, Bilecik
TRA1
Erzurum, Erzincan, Bayburt
TR42 Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova
TRA2
Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan
TR51 Ankara
TRB1
Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli
TR52 Konya, Karaman
TRB2
Van, Muş, Bitlis, Hakkari
TR61 Antalya, Isparta, Burdur
TRC1
Gaziantep, Adıyaman, Kilis
TR62 Adana, Mersin
TRC2
Şanlıurfa, Diyarbakır
TR63 Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye
TRC3
Mardin, Batman, Şırnak, Siirt
dağıtımı" sektöründe 1343,77 TL olarak
TR21 bölgesinde, "Su temini;
kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme
faaliyetleri" sektöründe 205,98 TL olarak
TR31 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe
116,15 TL olarak TRB2 bölgesinde,
"Toptan ve perakende ticaret; motorlu
kara taşıtlarının ve motosikletlerin
onarımı" sektöründe 322,2 TL olarak TR10
bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama"
sektöründe 302,33 TL olarak TR51
bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek
hizmeti faaliyetleri" sektöründe 48,81 TL
olarak TR61 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim"
sektöründe 352,67 TL olarak TR10
bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri"
sektöründe 616,83 TL olarak TR81
bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik
faaliyetler" sektöründe 93,98 TL olarak
TR10 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet
faaliyetleri" sektöründe 103,53 TL olarak
TR61 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe
30,73 TL olarak TR10 bölgesinde, "İnsan
sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri"
sektöründe 47,5 TL olarak TR10
bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence,
dinlence ve spor" sektöründe 179,2 TL
olarak TRC2 bölgesinde, "Diğer hizmet
faaliyetleri" sektöründe 14,65 TL olarak
TR51 bölgesinde gerçekleşmiştir.
2011 yılı için çalışan kişi başına ciro
verileri ana sektörler bakımından
incelendiğinde (Tablo 3); sektörler
toplamında en düşük değer 58,55 TL
olarak TRA2 bölgesinde gerçekleşmiştir.
Alt sektörlere bakıldığında en düşük
değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık"
sektöründe 9,69 TL olarak TR42
bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı"
sektöründe 19,15 TL olarak TR81
bölgesinde, "İmalat" sektöründe 65,51 TL
NİSAN 2015
Tablo 2. 2011 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Ciro (1000 TL)
Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro
2011 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
olarak TR82 bölgesinde, "Elektrik, gaz,
buhar ve iklimlendirme üretimi ve
dağıtımı" sektöründe 285,1 TL olarak
TRC2 bölgesinde, "Su temini;
kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme
faaliyetleri" sektöründe 37,93 TL olarak
TR33 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe
49,33 TL olarak TR90 bölgesinde, "Toptan
ve perakende ticaret; motorlu kara
taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı"
sektöründe 90,09 TL olarak TRA2
bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama"
sektöründe 23,06 TL olarak TRA1
bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek
hizmeti faaliyetleri" sektöründe 13,46 TL
olarak TR90 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim"
sektöründe 29,37 TL olarak TRB2
bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri"
sektöründe 1,95 TL olarak TRA1
bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik
faaliyetler" sektöründe 16,07 TL olarak
TRA1 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet
faaliyetleri" sektöründe 11,13 TL olarak
TR82 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe
8,46 TL olarak TRC3 bölgesinde, "İnsan
sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri"
sektöründe 24,73 TL olarak TRA1
bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence,
dinlence ve spor" sektöründe 6,65 TL
olarak TRC3 bölgesinde, "Diğer hizmet
21
NİSAN 2015
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
faaliyetleri" sektöründe 4,57 TL olarak
TR63 bölgesinde gerçekleşmiştir.
2011 yılı için çalışan kişi başına ciro
endeksi bir önceki yıla göre değişimi
verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde (Tablo 3); sektörler
toplamında en yüksek değer % 46,05
olarak TRB2 bölgesinde gerçekleşmiştir.
Alt sektörlere bakıldığında en yüksek
değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık"
sektöründe % 44,45 olarak TR52
bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı"
sektöründe % 247,64 olarak TRA1
bölgesinde, "İmalat" sektöründe % 39,7
olarak TR71 bölgesinde, "Elektrik, gaz,
buhar ve iklimlendirme üretimi ve
dağıtımı" sektöründe % 30,76 olarak TRB2
bölgesinde, "Su temini; kanalizasyon, atık
yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri"
sektöründe % 93,73 olarak TR63
bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % 37,41
olarak TR81 bölgesinde, "Toptan ve
perakende ticaret; motorlu kara
taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı"
sektöründe % 45,84 olarak TRB2
bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama"
sektöründe % 89,14 olarak TR32
bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek
hizmeti faaliyetleri" sektöründe % 94,61
olarak TRA2 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim"
sektöründe % 479,78 olarak TR63
bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri"
Tablo 3. 2011 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Ciro Endeksi Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Endeksi Önceki Yıla Göre Değişim (%) 2011 (Nace Rev.2)
22
NİSAN 2015
sektöründe % 58,41 olarak TRC1
bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik
faaliyetler" sektöründe % 74,28 olarak
TR61 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet
faaliyetleri" sektöründe % 42,35 olarak
TR22 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe
% 26,97 olarak TR52 bölgesinde, "İnsan
sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri"
sektöründe % 39,04 olarak TR90
bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence,
dinlence ve spor" sektöründe % 511,12
olarak TRC2 bölgesinde, "Diğer hizmet
faaliyetleri" sektöründe % 39,06 olarak
TR71 bölgesinde gerçekleşmiştir.
2011 yılı için çalışan kişi başına ciro
endeksi bir önceki yıla göre değişimi
verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde (Tablo 3); sektörler
toplamında en düşük değer % -41,1
olarak TRB1 bölgesinde gerçekleşmiştir.
Alt sektörlere bakıldığında en düşük
değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık"
sektöründe % -123,03 olarak TR62
bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı"
sektöründe % -114,41 olarak TRC1
bölgesinde, "İmalat" sektöründe % -11,34
23
NİSAN 2015
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
olarak TR61 bölgesinde, "Elektrik, gaz,
buhar ve iklimlendirme üretimi ve
dağıtımı" sektöründe % -39,83 olarak
TR51 bölgesinde, "Su temini;
kanalizasyon, atık yönetimi ve
iyileştirme faaliyetleri" sektöründe
% -25,54 olarak TR33 bölgesinde,
"İnşaat" sektöründe % -63,61 olarak
TRA1 bölgesinde, "Toptan ve perakende
ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve
motosikletlerin onarımı" sektöründe
% -84,78 olarak TRB1 bölgesinde,
"Ulaştırma ve depolama" sektöründe
% -336,14 olarak TRA2 bölgesinde,
"Konaklama ve yiyecek hizmeti
faaliyetleri" sektöründe % -40,04 olarak
TRB2 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim"
sektöründe % -23,72 olarak TR51
bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri"
sektöründe % -3203,89 olarak TR82
bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik
faaliyetler" sektöründe % -158,51 olarak
TR82 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet
faaliyetleri" sektöründe % -45,32 olarak
TR52 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe %
-108,74 olarak TRB2 bölgesinde, "İnsan
sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri"
sektöründe % -47,52 olarak TR71
bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence,
dinlence ve spor" sektöründe % -323,24
olarak TRB2 bölgesinde, "Diğer hizmet
faaliyetleri" sektöründe % -107,93 olarak
TR63 bölgesinde gerçekleşmiştir.
Bölgesel düzeyde ekonomik faaliyetlere
göre çalışan başına cironun yıllık
Tablo 4. Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Ortalama Büyüme (% Değişim) 2003-2008 (Nace Rev.1.1)
Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Ortalama Büyüme (% Değişim) 2003-2008 (Nace Rev.1.1)
24
NİSAN 2015
ortalama büyüme (% değişim) değerlerine
ilişkin elde edilen sonuçlar 2003-2008 ve
2009-2011 olarak iki kısımda Tablo 4 ve
Tablo 5'te görülmektedir.
2003-2008 yılları için ekonomik faaliyet
kısımlarına göre çalışan başına cironun
yıllık ortalama büyüme değerleri ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
(Tablo 4); sektörler toplamında en yüksek
değer %12,41 olarak TRB2 bölgesinde
gerçekleşmiştir. Alt sektörlere
bakıldığında en yüksek değerler;
"Madencilik ve taş ocakçılığı"
sektöründe % 28,61 olarak TRC2
bölgesinde gerçekleşmiştir. "İmalat"
sektöründe % 10,33 olarak TR22
bölgesinde, "Elektrik, gaz ve su"
sektöründe % 21,09 olarak TR52
bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % 6,51
olarak TRB2 bölgesinde, "Toptan ve
perakende ticaret" sektöründe % 19,13
olarak TRB2 bölgesinde, "Otel, lokanta ve
25
NİSAN 2015
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
Tablo 5. Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Ortalama Büyüme (% Değişim) 2009-2011 (Nace Rev.2)
Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Ortalama Büyüme (% Değişim) 2009-2011 (Nace Rev.2)
kahvehane" sektöründe % 20,66 olarak
TRC2 bölgesinde, "Ulaştırma, depolama
ve haberleşme" sektöründe % 27,79
olarak TR51 bölgesinde, "Gayrimenkul
kiralama ve iş faaliyetleri" sektöründe
% 37,66 olarak TR33 bölgesinde, "Eğitim"
sektöründe % 1,43 olarak TR83
bölgesinde, "Sağlık işleri ve sosyal
hizmetler" sektöründe % 28,74 olarak
TRC2 bölgesinde, "Diğer sosyal,
toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleri"
sektöründe % 48,37 olarak TRB2
bölgesinde gerçekleşmiştir.
26
2003-2008 yılları için ekonomik faaliyet
kısımlarına göre çalışan başına cironun
yıllık ortalama büyüme değerleri ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
(Tablo 4); sektörler toplamında en düşük
değer %-7,67 olarak TR82 bölgesinde
gerçekleşmiştir. Alt sektörlere
bakıldığında en düşük değerler;
"Madencilik ve taş ocakçılığı"
sektöründe % -22,03 olarak TRA1
bölgesinde, "İmalat" sektöründe % -8,3
olarak TRB1 bölgesinde, "Elektrik, gaz ve
su" sektöründe % -8,31 olarak TRC2
bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % -13,3
olarak TR22 bölgesinde, "Toptan ve
perakende ticaret" sektöründe % -9,78
olarak TR82 bölgesinde, "Otel, lokanta ve
kahvehane" sektöründe % -8,56 olarak
TR10 bölgesinde, "Ulaştırma, depolama
ve haberleşme" sektöründe % -20,46
olarak TR21 bölgesinde, "Gayrimenkul
kiralama ve iş faaliyetleri" sektöründe
% -9,85 olarak TR62 bölgesinde, "Eğitim"
sektöründe % -11,73 olarak TR72
NİSAN 2015
bölgesinde, "Sağlık işleri ve sosyal
hizmetler" sektöründe % -6,42 olarak
TRA1 bölgesinde, "Diğer sosyal,
toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleri"
sektöründe % -7,89 olarak TR82
bölgesinde gerçekleşmiştir.
2009-2011 yılları için ekonomik faaliyet
kısımlarına göre çalışan başına cironun
yıllık ortalama büyüme değerleri ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
(Tablo 5); sektörler toplamında
en yüksek değer % 31,34 olarak TRB2
bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere
bakıldığında en yüksek değerler; "Tarım,
avcılık ve ormancılık" sektöründe % -7,45
olarak TR bölgesinde; "Madencilik ve taş
ocakçılığı" sektöründe % 94,03 olarak
TRA1 bölgesinde, "İmalat" sektöründe
% 72,05 olarak TR71 bölgesinde,
"Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme
üretimi ve dağıtımı" sektöründe % 64,67
olarak TRA2 bölgesinde, "Su temini;
kanalizasyon, atık yönetimi ve
iyileştirme faaliyetleri" sektöründe
% 44,03 olarak TR63 bölgesinde, "İnşaat"
sektöründe % 29,77 olarak TR82
bölgesinde, "Toptan ve perakende
ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve
motosikletlerin onarımı" sektöründe
% 36,59 olarak TRB2 bölgesinde,
"Ulaştırma ve depolama" sektöründe
% 57,6 olarak TRA2 bölgesinde,
"Konaklama ve yiyecek hizmeti
faaliyetleri" sektöründe % 62,52 olarak
TRA2 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim"
sektöründe % 136,59 olarak TR63
bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri"
sektöründe % 601,14 olarak TRB1
bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik
faaliyetler" sektöründe % 32,46 olarak
TRB2 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet
faaliyetleri" sektöründe % 28,48 olarak
TR61 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe
% 7,08 olarak TR52 bölgesinde, "İnsan
sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri"
sektöründe % 21,68 olarak TR83
bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence,
dinlence ve spor" sektöründe % 180,03
olarak TRC2 bölgesinde, "Diğer hizmet
faaliyetleri" sektöründe % 28,03 olarak
TR82 bölgesinde gerçekleşmiştir.
2009-2011 yılları için ekonomik faaliyet
kısımlarına göre çalışan başına cironun
yıllık ortalama büyüme değerleri ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
(Tablo 5); sektörler toplamında en düşük
değer % -4,69 olarak TR61 bölgesinde
gerçekleşmiştir. Alt sektörlere
bakıldığında en düşük değerler; "Tarım,
avcılık ve ormancılık" sektöründe
% -70,78 olarak TR62 bölgesinde,
"Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe
% -42,77 olarak TR63 bölgesinde,
"İmalat" sektöründe % -3,43 olarak TR21
bölgesinde, "Elektrik, gaz, buhar ve
iklimlendirme üretimi ve dağıtımı"
sektöründe % -18,73 olarak TR52
bölgesinde, "Su temini; kanalizasyon,
atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri"
sektöründe % -18,67 olarak TR61
bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % -26,64
olarak TR61 bölgesinde, "Toptan ve
perakende ticaret; motorlu kara
taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı"
sektöründe % -12,76 olarak TR22
bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama"
sektöründe % -39,27 olarak TRA1
bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek
hizmeti faaliyetleri" sektöründe % -8,33
olarak TRC3 bölgesinde, "Bilgi ve
iletişim" sektöründe % -76,88 olarak
TRC3 bölgesinde, "Gayrimenkul
faaliyetleri" sektöründe % -39,78 olarak
TRA1 bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve
teknik faaliyetler" sektöründe % -25,61
olarak TR41 bölgesinde, "İdari ve destek
hizmet faaliyetleri" sektöründe % -27,11
olarak TR41 bölgesinde, "Eğitim"
sektöründe % -18,76 olarak TRC3
bölgesinde, "İnsan sağlığı ve sosyal
hizmet faaliyetleri" sektöründe % -22,51
olarak TRB1 bölgesinde, "Kültür, sanat,
eğlence, dinlence ve spor" sektöründe
% -43,46 olarak TRA1 bölgesinde, "Diğer
hizmet faaliyetleri" sektöründe % -32,61
olarak TRA1 bölgesinde gerçekleşmiştir.
27
NİSAN 2015
MAKALE
VERİMLİLİK STRATEJİLERİ: BAŞARILI ÖRNEKLER
VE TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER
Prof. Dr. Ergün YENER / Dünya Prodüktivite Bilim Akademisi Üyesi, Eski MPM Genel Sekreteri
Ülkelerin bilimsel, teknolojik, ekonomik
gelişmişlik düzeyleri ve sosyal refah
performansları arasındaki farklılıkları tek
boyutlu bir analizle açıklamak
olanaksızdır. Bu açıdan, bu çalışmada
üzerinde durmak istediğim verimlilik
kavramının, konuyu değişik açılardan ve
değişik nedensellik analizlerine yardımcı
olacak genel ve bütünsel bir perspektif
sağlayabileceğine inanıyorum.
Nüfus, doğal kaynak, coğrafi konum ve
milli gelir seviyesi gibi kriterler
çerçevesinde incelendiğinde birbirine
benzer konumda olması beklenebilecek
bazı ülkelerin, oldukça farklı gelişme
performansı yansıtmasının temel nedeni
bu ülke bireylerinin, kurumlarının ve kamu
yönetim anlayışlarının 'verimlilik' bilincine
gösterdikleri ilgi derecesindeki
farklılıklardır.
28
Bu genel ifadeyi daha somut hale
getirmek için hemen bazı ülke örnekleri
üzerinde duralım.
1. JAPONYA
İkinci Dünya Savaşı sonunda bir harabeye
dönmüş olan Japonya'nın son derece
yetersiz hale gelen sermaye birikimi,
coğrafi nedenlerle sınırlı toprak kaynakları
ve çoğu tahrip edilmiş olan sanayi
tesislerine rağmen oldukça kısa bir
sürede nasıl dev bir ekonomik güç
kazandığını anlamak için en önemli üretim
faktörü olarak geliştirdiği insan
kaynaklarını ele almalıyız.
1.1. Eğitim Sistemine Tarihsel Bir Bakış
Japonya feodal öncesi dönemde toprak
reformunu gerçekleştirmiş, Çin
uygarlığından önemli ölçüde yararlanmış
ve iki yüzyıl önce eğitim, bilimsel gelişme,
sanat ve ekonomik performans
açılarından oldukça yeterli bir düzeye
ulaşmıştı. Bu başarıların ardındaki temel
itici güç ülke insanlarının ve yöneticilerinin
eğitime verdiği önemdir.
Asırlar boyu süregelen bu eğitim felsefesi,
'insan' kaynağının, diğer üretim kaynakları
arasında etkili ve önemli yer tuttuğunu
fiilen kanıtlamıştır. Nitekim 19'uncu asrın
ortalarında bile ülkede 16 bin halk eğitim
merkezi olduğu ve çocuk yaştakiler
arasında 4 yıllık zorunlu eğitime katılma
oranının yüzde 90'lara ulaştığı
bilinmektedir. Yine aynı zamanlarda tüm
ülkede 300 kadar yüksekokuldan (sadece
Tokyo'da 26 adet) oluşan bir kurumsal ağ
geliştirilmişti; ayrıca 600'e yakın orta
öğrenim kurumu ve 20 bini aşkın ilkokul
NİSAN 2015
faaliyetteydi. Özel okulların sayısı 1500'e
ulaşmış bulunuyordu.
Geçen asrın başlarında zorunlu eğitim 6
yıla çıkarılmış ve katılım oranı yüzde 99
olmuştu. Japonya'da toplumun tüm
kesimlerinde eğitime verilen önem hem
bilgiye hem de bilene gösterilen saygıyla
simgelenir. Orada iyi yetişmiş her insan
(okulda, kamuda, işyerinde, siyasette) bir
usta veya öğretmen (Sensei) sıfatına
sahiptir ve ondan yararlanılmalıdır. Bu
şekilde eğitimin zaman ve mekân
sınırlarını aşması, süreklilik kazanması ve
gerektiği şekilde güncellenmesi
sağlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı yıllara
kadar eğitim sistemi askeri sahada
güçlenmeye olanak sağlayacak nitelikte
bir sanayileşme hedefine ağırlık vermişti.
Bu odaklanma stratejisi, istihdam ve
sanayileşme konularında önemli
ilerlemelere yol açmakla beraber, savaş
sonucunda ortaya çıkan felaket ve yıkım,
sadece Japonya'nın değil, Singapur,
Tayvan, Güney Kore gibi birçok ülkenin
kalkınma stratejilerini daha insancıl, daha
barışçıl ve daha sosyal-refah ağırlıklı
uygulamalara dönüştürmesini sağlayan
bir ders olmuştur.
artmasını sağladı. Bu elemanlar arasına
küçük-orta-büyük her türlü işletmenin
yönetici ve mühendisleri, sendikacılar,
kamu görevlileri, medya temsilcileri,
öğretmenler ve ev hanımları dâhil
edilmişti. Bu bilgilenme safhasına paralel
olarak 200'ü aşkın yabancı uzman ülkeye
getirilerek değişik kurumlarda onların
bilgi ve deneyimlerinden yararlanılmıştır.
Japon Prodüktivite Merkezi'nin eğitim ve
(özellikle) bilinç oluşturma çalışmalarında
en belirgin başarı iletişim kanallarını son
derece yaygın ve etkili biçimlerde
kullanmasıyla sağlandı. Verimlilik
konularını ilgi çekici temalarla tanıtan
haber bültenleri, broşürler, gazeteler,
kitaplar, araştırma raporları yayınlanmış;
film, radyo ve televizyon programlarıyla
toplumun tüm kesimlerinde verimlilik
kavramının anlaşılması ve bir yaşam
biçimi haline dönüştürülmesi
sağlanmıştır.
Merkez, ayrıca kısa bir süre içinde ülkenin
tümünü kapsayan bir bölgesel
örgütlenmeyi sağlayarak, seminer,
rehberlik ve destek hizmetlerini
yaygınlaştırmıştır. Bu faaliyetler arasında
özellikle dikkat çekenler şunlardır:
• Yöneticiler için yetenek geliştirme
1.2. Japon Prodüktivite Merkezi'nin
Verimlilik Odaklı Eğitim ve
Bilinçlendirme Stratejileri
İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya'nın
kısa bir süre içinde toparlanmasında ve
kalkınma yolunda çok önemli başarılar
sergilemesinde öncü kuruluş 1955 yılında
faaliyetlerinin işçi sendikalarının
katılımıyla devletçe başlatıldığı Japon
Prodüktivite Merkezi olmuştur. Bu merkez
1955-1970 yılları arasında 10 bin elemanı
inceleme grupları halinde değişik gelişmiş
ülkelere göndererek bilgi ve görgülerinin
seminerleri.
• Yönetim Geliştirme Akademisi tarafından
üst yönetim elemanlarının yetiştirilmesi
için hazırlanan programlar (Merkez'in
10'uncu kuruluş yılı olan 1975'te),
• Genç işçilerin eğitim düzeylerini
geliştirmeleri, endüstri dinamiklerini
tanımaları ve sosyal ilişkilerini
geliştirmelerini sağlamak üzere
programlar uygulayan 'Verimlilik İşçi
Koleji' etkinlikleri.
Bu çalışmaların oluşturduğu yaygın
toplumsal bilinç, kısa bir süre içinde
ülkenin tüm işletmeleri ve kamu
kurumlarının birer sürekli eğitim birimi
gibi çalışır hale gelmesini sağlamıştır.
2. GÜNEY KORE
Kore Prodüktivite Merkezi 1957 yılında
kurulduğunda, ülkenin milli geliri Gana ile
aynı seviyede idi. Merkez’in ilk 20 yıllık
faaliyetleri, ekonomiye belirgin olumlu
etkiler yaratmamış gibi görünmekle
beraber daha sonra itici bir güç oluşturan
verimlilik altyapısının endüstriyel sisteme
yerleşmesi imkânını sağlamıştır.
1980 yılında kişi başı milli gelir Türkiye'de
2,235 ABD doları iken, Güney Kore'de bu
rakam 1,778 dolar seviyesindeydi. 30
seneyi aşkın bir zaman sonra, 2014 yılına
gelindiğinde ülkemizin kişi başına düşen
milli geliri sadece 10,000 doların biraz
üzerine ulaşırken, Güney Kore'de bu değer
yaklaşık 30,000 dolar seviyesine gelmiş,
yani bizimkine oranla hemen hemen üç
kat artmıştır.
Bu farklılık nasıl ve neden oluşmuştur?
Şimdi kısaca bu konuda bazı saptamalar
yapalım...
2.1. Üretim Sistemlerinde Kullanılan
Teknoloji Seviyesi
Ülkelerin genel gelir düzeyleri arasındaki
farklılıkları belirleyen en önemli faktör,
ulaştıkları teknoloji seviyesidir. Doğal
olarak, teknoloji seviyesinin uluslararası
rekabet gücü kazandırabilmesi ancak
Araştırma & Geliştirme (Ar-Ge)
faaliyetlerine büyük yatırımlar yapmak ve
özellikle ileri teknolojilere ağırlık
vermekle mümkün olacaktır.
Yakın zamanlara kadar, herhangi bir
ülkenin ihracat gelirlerindeki yıllık
29
NİSAN 2015
MAKALE
VERİMLİLİK STRATEJİLERİ: BAŞARILI ÖRNEKLER VE TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER
sapmaları (dolayısıyla riski) azaltmanın
etkili bir yolu olarak ürün ve hizmet
yelpazesinin geliştirilmesi önerilmekteydi.
Çok yüksek katma değer sağlayabilen
yüksek teknoloji ürünleriyle dünya
pazarlarına yerleşen Güney Kore gibi bir
ülke bu varsayım veya hipotezi kısmen
geçersiz hale getirmiştir. Nitekim bu
konuda Güney Kore'nin Ar-Ge'ye ağırlık
veren Samsung firmasının belirli
elektronik ürünlerde yansıttığı kalite ve
performans özellikleri sayesinde dünya
pazarlarında sağladığı ticari başarı
gerçekten çok dikkat çekici bir düzeye
ulaşmıştır.
Samsung'un yıllık Ar-Ge harcamaları son
dört yıl itibarıyla şu seviyelerde
gerçekleşmiştir:
2011-9.1 milyar dolar; 2012-10.9 milyar
dolar; 2013-13.6 milyar dolar; 2014-14.0
milyar dolar.
Ar-Ge'ye ayrılan miktarların GSMH
içindeki payları açısından dünyadaki ilk
beş ülke; Güney Kore, İsrail, Finlandiya,
İsveç ve Japonya olarak sıralanmaktadır.
Ülkemiz bu sıralamada 37'inci basamakta
bulunmakta olup sadece Samsung
firmasının yaptığı yıllık Ar-Ge harcaması
bizimkinin 2.5 katına yakındır. Bu noktada
bir parantez açıp daha sağlıklı kalkınma
stratejilerinin ülkemizde yerleşmesi
açısından uzun yıllardır birçok
meslektaşım tarafından önemi
vurgulanmış olan bir hususu kayda
geçirmekte fayda var: Fizik, kimya,
matematik ve biyoloji gibi temel
bilimlerdeki eğitim ve araştırma
faaliyetlerine büyük ölçüde kaynak tahsis
etmeksizin, sadece mühendislik
dallarındaki ürün geliştirme gayretleri
üzerinde -o da yetersiz ölçülerde- durmak
suretiyle teknoloji ürün pazarlarında
uluslararası rekabet gücü kazanmamız
mümkün olmayacaktır.
Güney Kore Prodüktivite Merkezi'nin ilk 15
yıllık tanıtım, bilinçlendirme ve stratejik
analiz çalışmalarının ortaya çıkardığı
gerçek, kalkınma ve uluslararası rekabet
gücü kazanmanın en etkili yolu olarak
bilim ve teknolojiye büyük yatırımlar
yapılması gerektiğini göstermekteydi. Bu
anlayış çerçevesinde kurulan Kore İleri
Bilim ve Teknoloji Enstitüsü, 70'li yılların
ortasından itibaren ülke ekonomisinin
kazandığı ivmenin arkasındaki en önemli
güç kaynağını oluşturmuştur.
2.2. Kore İleri Bilim ve Teknoloji
Enstitüsü (Korea Advanced Institute of
Science and Technology - KAIST)
Kuruluş Bilgileri
1971 yılında ülkenin ilk lisansüstü Fen ve
Mühendislik Eğitim ve Araştırma
Üniversitesi olarak kuruldu. Güney
Kore'nin basit endüstriyel üretimden
yüksek teknoloji ürünlerinde dünya
liderleri arasına girmesi KAIST sayesinde
gerçekleşmiştir.
1960'lı ve 1970'li yıllarda Kore'nin siyasi
liderleri eğitim, çalışma etiği, teknolojik
gelişim gibi konulara büyük önem vererek
özellikle teknolojik gelişimin hızla
gerçekleşmesine yönelik çabalarını
artırmışlardır. Nihai hedef, tarıma dayalı
gelişmemiş bir ekonomiyi uluslararası
teknolojik ve endüstriyel rekabet gücü
kazanmış, hızla gelişen bir ekonomik güç
haline dönüştürmekti.
KAIST bu amaca hizmet etmek üzere,
ABD'den sağlanan 600 milyon dolarlık bir
eğitim kredisi kullanılarak ve tüm
finansmanı devletçe sağlanarak, özel bir
yasa ve çok özel bir statü ile kuruldu. İlk
safhada ABD'de mühendislik ve fen
bilimleri dallarında yetişmiş Kore'li
öğretim üyeleri, gerekli ortam sağlanarak
ülkeye getirildi ve bu kişiler Okulun
çekirdek kadrosunu oluşturdular.
30
NİSAN 2015
faaliyetlerin ülkemizi her geçen yıl ileriye
götürmek yerine, dünya pazarlarında
gittikçe daha marjinal bir konuma
getirmesi kaçınılmaz olacaktır.
2.3. KAIST'ın Temel Faaliyetleri ve
Kurumsal Yapı
Araştırmalar hem teorik hem de
uygulama alanlarını kapsamaktadır. KAIST
halen de uluslararası ve ulusal açıdan son
derece önemli orta ve uzun vadeli stratejik
Ar-Ge projelerinin öncü merkezi olarak
çalışmaktadır. KAIST aynı zamanda Güney
Kore'de diğer okullarda yüksek kalitede
lisansüstü programların gelişmesinde
öncü bir rol oynamaktadır.
40 yıl içinde küresel boyutta saygınlık
kazanan bir araştırma üniversitesi olan
KAIST, dünyanın birçok ülkesindeki
akademik ve sanayi kuruluşları ile ortak
araştırma faaliyetlerine de ağırlık
vermektedir. Okulda tüm dersler İngilizce
olarak verilir.
2.4. KAIST'ın Başarı Hikâyesi
KAIST, 1950'li yıllarda savaş yorgunu olan
Güney Kore'de kazanılan teknolojik ve
ekonomik başarının en önemli itici gücü
olduğunu aşağıdaki veriler çerçevesinde
kanıtlamış bulunmaktadır.
• 40 yılda 41 binden fazla başarılı bilim
insanı ve mühendis yetiştirildi (8,458
Ph.D., 21,686 Yüksek Lisans, ve 11,127
Lisans program mezunu).
• Samsung firmasındaki Ar-Ge
personelinin yüzde 25'i KAIST
mezunudur.
• Mezunların ise yerleşme oranı yüzde
100'e yakındır.
• Mezunlarca kurulmuş, ileri teknoloji ile
uğraşan 360 civarında risk sermayesi
şirketi faaliyet gösterir.
• 2011 yılı itibarıyla 1716 Scince İndex
Dergi makalesi yayınlanmış
bulunuyordu.
• 200 milyon dolara ulaşan ileri teknoloji
araştırma kontratlarının uygulama
çalışmaları sürdürülmektedir (Profesör
başına ortalama 200,000 dolar).
2.5. KAIST Örneğinden Alınacak Dersler
Ülkemizin bundan sonraki yıllarda
izlemesi gereken bilim-teknoloji-kalkınma
stratejilerine yön vermesi gereken temel
stratejilerin saptanmasında KAIST örneği
iyi bir rehber olarak kullanılabilir. İlk
planda ileri sürülebilecek tezlerden
bazıları şunlar olabilir:
- Dünya pazarlarında yeterli bir paya sahip
olabilmek için enformasyon teknolojisi,
telekomünikasyon, esnek-üretimotomasyon gibi teknolojileri ve bu
teknolojileri destekleyen bilim dallarının
tümünü içeren 'enformatik' alanında tam
bir yeterlilik düzeyine ulaşmamız gerekir.
Aksi halde, daha uzun yıllar imitasyon,
marjinal ve montaj ağırlıklı geleneksel
imalat sistemlerine dayalı, inovasyon
kapasitesi gelişmemiş teknolojik
- Enformasyon teknolojisinden, her üretim
ve hizmet sektöründe, her ürün sınıfında
yararlanmak mümkün ve gereklidir.
Örneğin, biyo-teknoloji, doku ve gen
mühendisliği, tarımsal üretimde bu bilim
dalının son derece olumlu katkıları son
yıllarda birçok ülkede kanıtlanmış
bulunmaktadır. Özellikle tarımsal üretim
konusunda çok uygun iklim ve toprak
özelliklerine sahip olan ülkemizde ileri
teknoloji kullanımı sadece akıllı telefon,
tablet, bilgisayar, tıbbî cihazlar, fabrika
otomasyonu vb. gibi konularla
sınırlanmamalıdır.
3. SİNGAPUR
Küçük bir şehir devleti olan Singapur'un
yüzölçümü, çevresinde kendisine ait 12
ada ile birlikte 722 km2, nüfusu 5 milyon
civarındadır. Doğal kaynaklara sahip
olmayan bu ülkede en önemli kaynağın
insan olduğu bilinciyle temel, teknik,
bilimsel eğitime büyük önem verilerek
emek ve beyin gücü potansiyelinin en etkili
biçimde kullanılması sağlanmıştır. 1960'lı
yıllarda başlayan kalkınma ivmesi ülkenin
bölgesel bir liman ve sevkiyat merkezi
olarak hızla gelişmesi yanında
uluslararası bir imalat ve bilgi-yoğun
teknik hizmetler merkezi niteliğini
kazanmasını ve 1960 yılında 533 ABD
doları seviyesindeki fert başına gelirin
2013 yılında 48,000 dolara çıkmasına yol
açmıştır.
3.1. Singapur'da Verimlilik-Odaklı
Çalışmalar
Singapur'un ekonomik alandaki
başarılarının oluşmasında, özellikle 1981
yılında Singapur Hükümeti’nin ekonominin
31
NİSAN 2015
MAKALE
VERİMLİLİK STRATEJİLERİ: BAŞARILI ÖRNEKLER VE TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER
4. TÜRKİYE'DE NELER YAPILMALI?
Yukarıda ele alınan örnek ülke
deneyimlerine Avrupa, Kuzey Amerika ve
diğer bölgelerden çok sayıda başka
örnekler ilave edilebilir. Ancak, bu
çalışmada ele alınan her üç ülke de
Türkiye ile ilgili belirli değerlendirmelerin
yapılmasına olanak sağlayacak bazı
özelliklere sahip olmaları düşüncesiyle
seçildi. Örneğin Japonya İkinci Dünya
Savaşı sonrası, Güney Kore ise Kore
Savaşı sonrası kalkınma yolunda
Türkiye'den daha avantajlı durumda
olmadıkları halde, (savaşa katılmamış
olmamıza rağmen) bize oranla çok daha
büyük başarılar elde etmişlerdir. Singapur
ise Türkiye'nin yüzölçümünün binde biri
büyüklüğünde ve doğal zenginliklere sahip
olmayan bir ülke olarak, sadece insan
kaynağının kendini defalarca
katlayabilecek bir potansiyele sahip
olduğunu kanıtlaması açısından
incelenmeye değer bir konumdadır.
her seviyesinde başlattığı verimlilik
hareketinin önemli bir etken olduğu birçok
uzman ve akademisyen tarafından kabul
edilen bir gerçektir. Bu harekete büyük
ölçüde yardım eden Japon Prodüktivite
Merkezi, o sırada ileri bir düzeye ulaşmış
olan Japon verimlilik uygulamalarının
Singapur'a uyarlanmasını sağlamıştır.
Singapur verimlilik hareketinin başarısı
genellikle aşağıdaki nedenlere bağlanır:
• Başbakanın bizzat önderlik yaptığı güçlü
hükümet desteği,
• Ulusal verimlilik örgütlerinin etkili
katılım ve uygulamaları,
• Hükümet-sanayi ve işçi sendikalarından
oluşan üçlü kurumsal yapı sayesinde
oluşturulan iş birliği,
• Çok yönlü ve çok geniş kapsamlı
bilinçlendirme kampanyası ve bu safhayı
takip eden danışma-destek hizmetleri
32
vasıtasıyla oluşan bilincin somut
verimlilik uygulamaları haline
dönüştürülmesi,
• Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı
tarafından sağlanan eğitimler sayesinde
kazanılan işletme danışmanlığı hizmet
kapasitesinin etkin kullanımı ve
yaygınlaştırılması.
Singapur ve Japon verimlilik hareketleri
arasındaki en önemli fark, Singapur'da
baştan bugüne kadar hükümetin gayet
aktif bir oyun kurucu olarak çalışması,
Japonya'da ise Japon Prodüktivite
Merkezi'nin bir katalizör rolüyle yetinmesi
ve asıl rolün 'Kaizen' uygulamalarını
yaygınlaştıran özel sektör firmaları
tarafından üstlenmiş olmasıdır. Bu farkı
yaratan esas neden, Japon firma
ortamındaki tarihsel dinamizm ve teknoloji
birikimidir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın
tüm illerimizi kapsayan verimlilik
birimleri, 2010'lu yılların ikinci yarısı için
hazırlanan 5 yıllık bir stratejik plan
çerçevesinde gerçekleştirilecek paralel
etkinliklerle Türkiye'nin
bilimsel-teknolojik-ekonomik ve sosyal
kalkınma hamlesine en kayda değer
katkıyı yapabilir ve yapmalıdır.
4.1. Ön Koşullar
Böyle bir beklentinin gerçekleşmesi için
her şeyden önce ülkemizde;
• Her kademede verimlilik bilincini
yaygınlaştırıcı,
• Yeterli bilgi ve becerilerin kazanılmasını
kolaylaştıran,
• Eğitimin yaşam boyu süren bir süreç
olduğu fikrini aşılayan,
• Sürekli değişim ve gelişim anlayışını
benimseten,
• İnovasyon geleneğini oluşturan,
geliştiren,
NİSAN 2015
• Yüksek eğitim kurumlarında temel
bilimlere, araştırma-geliştirmeye,
enformasyon teknolojilerinin sektörler
bazında yaygınlaştırılmasına ağırlık
verilen bir eğitim-öğretim ortamının
oluşturulması gerekir.
İkinci olarak firma düzeyinde uygulanacak
Ar-Ge projelerini, ileri teknolojilere
odaklanan üniversite ve araştırma
kurumlarını -hiç değilse ilk yıllardaözendirici devlet destekleri sağlanmalıdır.
İleri teknolojilerin sağladığı tüm olanaklar
kullanılarak ülkemizin tarım ürünleri
konusundaki potansiyelini en etkili
biçimlerde destekleyecek araştırma,
üretim, uluslararası pazarlama
faaliyetlerinde üreticiye bölgesel bazda
hizmetler sağlanmalıdır.
Singapur'un uluslararası ticarette oynadığı
'dağıtım merkezi' rolünü, üç kıtaya kara ve
denizyolu bağlantısına sahip ve optimum
coğrafi konumdaki ülkemizin kısmen
paylaşması mümkündür. Bu amacın
gerçekleşmesi için serbest ticaret
bölgelerimizin sayısı artırılmalı, dış ticaret
ve transit işlemleri basitleştirilmeli,
Singapur'un başarısını kolaylaştıran diğer
koşullar dikkatle incelenerek ülkemize
uyarlanmalıdır.
• Verimlilik artışlarından elde edilecek
katma değerin işçi ve işveren arasında
adil bir biçimde paylaşılması, gelişim
süreçlerinin kalıcı olması için en önemli
koşullardan birini oluşturur.
İl bazında gerçekleştirilecek etkinliklerin
saptanması için gerek Bakanlık düzeyinde
(merkezi), gerekse iller bazında bir seri
çalıştay organizasyonu ile ortaya çıkacak
raporlar daha sonraki strateji tayini ve
uygulamalarına baz teşkil edecektir. Bu
çalıştaylarda ele alınacak konular arasına
aşağıda belirtilenler (ve başkaları) dâhil
edilebilir.
- Ülke ve iller bazında ele alınacak sektör
ve teknolojilere ilişkin araştırma
ihtiyaçlarının saptanması.
- Her bölgeye özgün sanayi ve tarımsal
üretim çeşitleri dikkate alınarak bölgesel
teknik ve mesleki beceri ihtiyaçlarına
ilişkin projeksiyonların yapılması.
-Üniversite, teknik/meslek okulları ve
yerel firmalar arasında ticaret ve sanayi
odalarının öncülüğünde iletişim ve iş
birliğini gerçekleştirecek sürekli
mekanizmaların yerleştirilmesi.
-Teknisyen, mühendis, orta ve üst yönetim
mesleki gelişim program konularının
saptanması, bu program modüllerinde
kullanılacak tüm görsel-işitsel materyali
hazırlayacak merkezi bir 'Eğitim
Kaynakları Geliştirme Merkezi'nin
oluşturulması.
-Süreli ve süresiz yayınların, gerçek ve
sanal ortamlarda kullanılacak tanıtım
materyalinin hazırlanmasını sağlayacak
merkezi bir 'yayın ve tanıtım' ve tüm
bölgelerden gelecek kaynak, destek ve
bilgi taleplerini karşılayacak
'dokümantasyon ve danışma' birimlerinin
kurulması.
Merkez ve iller bazında kurulacak bu
örgütsel mekanizmanın başarılı olması
için gerek Bakanlık bünyesinde merkezde,
gerekse iller bazında bir norm kadro
çalışması yapılması gerekir. Bu çalışmada
kadro ihtiyaçlarını optimum düzeylerde
tutmak amacıyla belirli görev ve
fonksiyonların devresel görevlendirme,
rotasyon, ortak yararlandırılma vb.
yöntemlerle uygulanması mümkündür.
Son olarak, makro düzeyde dikkate
alınması gereken bir ön koşulu en kısa ve
özlü biçimde ifade etmek isterim:
Yukarıda önerilen düzenlemelere paralel
olarak ülke çapında ileri teknoloji
uygulamalarını besleyecek bir bilimsel
enerji potansiyeli yaratılmalı, eğitim
sistemimize daha belirgin bilimsellik ve
süreklilik nitelikleri kazandırılmalı, tarım,
sanayi, hizmet ve kamu sektörlerinde bu
potansiyelin verimlilik odaklı bir kinetik
enerjiye dönüştürülmesi mutlaka
sağlanmalıdır. Aksi takdirde, kamu ve özel
sektör çalışanları ne kadar gayretli ve
yetenekli olursa olsun, sadece belirli para
ve maliye politikaları ile ülkemizin dünya
piyasalarında hatırı sayılır bir statü
kazanması ve insanlarımızın mutlu ve
onurlu bir yaşam seviyesine ulaşması bir
ütopyadan ibaret kalacaktır.
YARARLANILAN BAZI KAYNAKLAR
• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2013-2017 Stratejik Planı, Ankara 2012
• "Eğitimde Verimlilik Tartışmaları ve
Türkiye'nin Durumu" - www.hurriyet.com.
tr /egitim /27153805. asp/
• "Pazar Ekonomilerinde Bilim ve Teknoloji
Politikaları" •www.inovasyon.org/pdf/AYK.TMMOB.Tekn
oloji.Nisan2004.web.pdf
• Japan Productivity Center - www.j pcnet.jp/eng/
• GRIPS Development Forum (2010), "A
Report on the Singapore Mission"
• Department of Statistics, Singapore
(2013), Monthly Digest of Statistics,
Singapore, June
• www.grips.ac.jp / Kaizen National
Movement/Chapter 3
• www. topuniversities.com /universities
/kaist
• Japon Gücünün Sırrı Eğitim,
ihvanforum.org.ar
• "Six Markets to Watch: South Korea",
Foreign Affairs Journal, January/February
2014 Issue
33
NİSAN 2015
MAKALE
TÜRKİYE EKONOMİSİNDE VERİMLİLİK
1
Doç. Dr. Şeref SAYGILI / Ekonomist, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü
“Son 3 yılda büyüme hızında görülen kayda değer
gerileme çok sayıda ülkenin uzun zamandır içerisinde
bulunduğu ‘orta gelir tuzağı’ sorununun Türkiye
ekonomisi için de geçerli olup olmadığı sorusunu
gündeme getirmeye başlamıştır.”
Ülkelerin büyüme süreçleri üzerine
yapılan gözlemler, teorik ve uygulamalı
çalışmaların sonuçları sürdürülebilir ve
yüksek oranlı büyüme oranına ulaşmanın,
diğer bir ifadeyle kalıcı refah artışı
sağlamanın, temel kaynağının verimlilik
artışı olduğuna işaret etmektedir. Bu
durum ekonominin geneli yanında
firmalar ve sektörler için de geçerlidir.
Genel olarak, verimlilik artışını iki temel
bileşene ayırmak mümkündür. Bunlardan
1
birincisi; iş gücü, sermaye ve teknoloji
(bilgi) gibi (mevcut) üretim faktörlerinin
optimal bir şekilde kullanılarak mümkün
olabilen en yüksek düzeyde üretim
yapılabilmesi (kaynakların etkin
kullanımı), ikincisi ise üretim sürecinin
teknoloji yönünden yenilenmesidir
(teknolojik değişim). Verimlilik artışının
dinamik boyutunu oluşturan teknolojik
yenilenmenin farklı kaynakları ve biçimleri
bulunmaktadır. Makine-teçhizat
yatırımları yoluyla üretimin fiziki
Burada ifade edilen görüşler yazara ait olup Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın görüşlerini yansıtmaz.
34
altyapısının geliştirilmesi, daha nitelikli
hammadde ve malzeme kullanımı,
iş gücünün donanımının iyileşmesi,
firmaların organizasyon yapısının
yenilenmesi, Ar-Ge yoluyla yeni ürün
ve/veya üretim süreci geliştirilmesi
teknolojik yenilenmenin başlıca
kaynaklarıdır. Üretim deseninin
değişmesi, yeni ve daha kaliteli ürünler,
üretim maliyetinin kapsamlı ve kalıcı
olarak azaltılması, üretim ve dış ticaret
yapısının değişmesi, rekabet gücünün
NİSAN 2015
kapasitesindeki gelişime yönelik daha
rafine bilgi sunmaktadır.
1950’li yıllardan günümüze Türkiye
ekonomisi yıllık ortalama yüzde 4,8
oranında büyümüştür. Bu dönemdeki
istihdam artışının (yıllık) yüzde 1,5 olduğu
kabul edilirse, iş gücü verimliliğindeki
artış yüzde 3,3 olmaktadır. Yaklaşık 65 yıla
ulaşan bu dönem içerisinde büyüme
oranını hızlandırmak amacıyla farklı
büyüme modelleri uygulanmasına
rağmen, ulaşılan sonuçların tatmin edici
olduğunu söylemek güçtür. Nitekim 1950’li
yıllarda yüzde 6,6 olan yıllık büyüme oranı
izleyen dönemlerde gerilemiştir. Büyüme
oranı, devletin ekonomiye doğrudan
müdahale ederek sanayileşmenin ve
sermaye birikiminin amaçlandığı 1960’lı ve
1970’li yıllarda sırasıyla yüzde 5,8 ve
yüzde 4,8, ekonominin iç ve dış rekabete
açılarak yüksek verimlilik artışının
hedeflendiği 1980’li yıllarda ise yüzde 4,8
olarak gerçekleşmiştir. Asya ve Rusya
krizleri ile 1994 yılındaki krizin etkisiyle
1990’lı yıllarda büyüme oranı yüzde 3,2’ye
gerilemiştir.
artması, büyüme oranında ivmelenme
teknolojik gelişmenin ülke, sektör ve firma
düzeyinde gözlenebilen başlıca
yansımalarıdır.
Büyüme göstergesi ele alındığında
verimlilik alanında sağlanan gelişimin
boyutunu değerlendirmede yaygın olarak
kullanılan iki gösterge bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi iş gücü (emek)
verimliliğidir. Bu geniş kapsamlı gösterge
üretim veya katma değer düzeyinin çalışan
sayısına bölünmesi ile bulunmakta;
istihdam düzeyindeki artış dışında yatırım,
iş gücünün donanımı, teknolojik veya
organizasyonel yenilenme gibi üretim
miktarına etki edebilecek faktörlerdeki
gelişmenin/iyileşmenin (üretime) yaptığı
katkının boyutunu ortaya koymaktadır.
İkinci gösterge olan Toplam Faktör
Verimliliğinde (TFV) ise istihdam ve yatırım
gibi geleneksel üretim faktörleri dışındaki
unsurların (üretim sürecinin örgütlenmesi
ve yenilikçilik (tasarım, inovasyon becerisi
vb.) üretim veya katma değer düzeyine
yaptığı katkı hesaplanmaktadır. Bu
itibarla, TFV’de sağlanan gelişme ülke
veya firmaların üretim/verimlilik
2001 yılındaki ekonomik daralma
sonrasındaki 2002-2008 döneminde
yüzde 5,9’luk oranla görece yüksek bir
büyüme hızına ulaşılmıştır. 2009 yılındaki
küresel krizi izleyen 2 dönemde yıllık
dönemde büyüme hızında bir artış yaşansa
da 2012 ile 2014 yılları arasında büyüme
oranı yüzde 3,1 düzeyine inmiştir.
Ortalama büyüme oranı 2000-2014
döneminde yüzde 4, 2002-2014 döneminde
ise, Türkiye ekonomisinin uzun dönemli
büyüme oranına benzer biçimde, yüzde 4,7
olarak gerçekleşmiştir.
35
NİSAN 2015
MAKALE
TÜRKİYE EKONOMİSİNDE VERİMLİLİK
Özetle, son 65 yıllık dönem ve yakın dönem
performansı dikkate alındığında Türkiye
ekonomisi makul kabul edilebilecek bir
büyüme oranına ulaşmış, ancak dünyada
başarı örneği olarak kabul edilen ülkelerin
büyüme performanslarının gerisinde
kalınmıştır. Son üç yılda büyüme hızında
görülen kayda değer gerileme çok sayıda
ülkenin uzun zamandır içerisinde
bulunduğu “orta gelir tuzağı” sorununun
Türkiye ekonomisi için de geçerli olup
olmadığı sorusunu gündeme getirmeye
başlamıştır.
Orta gelir tuzağı kavramı genel olarak
ülkelerin 10 bin dolar kişi başına gelir
düzeyine ulaşmasıyla/yaklaşmasıyla
birlikte büyüme oranın zayıflayacağını ve
bu süreç içerisine giren ülkelerin gelişmiş
ülkelerin refah düzeyine yakınsamasının
duracağını ifade etmektedir. Özellikle
Brezilya ve Arjantin gibi Latin Amerika
ülkelerinin büyüme deneyimlerinden
esinlenen bu kavramda ülke
ekonomilerinin zaman içerisinde üretken
kapasitelerinde kayıp yaşamaları,
verimlilik artışında gerekli başarıyı
sağlayamamaları büyüme oranında
zayıflığa neden olan faktörler olarak öne
çıkmaktadır.
Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve
önümüzdeki dönemde ulaşabileceği olası
büyüme performansına ışık tutması
açısından iş gücü verimliliği ve TFV
göstergeleri Şekil 1 ve Şekil 2’de
sunulmaktadır. Bu şekillerde 1980 yılından
günümüze kadar olan dönemde verimlilik
düzeylerinin gelişimi geçmiş dönemin
başarılı ülke örneği olan G. Kore ve
başarısız ülke örneklerinden Brezilya ile
birlikte sunulmaktadır.
İş gücü verimliliği düzeyinin başlangıç yılı
olan 1980 yılında Türkiye, G. Kore ve
Brezilya ekonomilerinde birbirlerine
oldukça yakın bir seviyede olduğu ancak
izleyen dönemde bu ülkeler arasında
belirgin bir ayrışma yaşandığı dikkati
çekmektedir. G. Kore’de iki verimlilik
göstergesi de son 35 yılın tamamına yakın
bir bölümünde kesintisiz ve güçlü bir
ivmeyle artmaya devam ederek diğer iki
ülkedeki verimlilik düzeylerinin belirgin
Şekil 1. İş Gücü Verimliliği Düzeyi (SAGP, 2005 ABD Doları)
Kaynak: Dünya Bankası, World Development Indicators kullanılarak tarafımızca hesaplanmıştır.
36
NİSAN 2015
Şekil 2: TFV Düzeyi (Endeks)
Kaynak: Dünya Bankası, World Development Indicators kullanılarak tarafımızca hesaplanmıştır
bir şekilde üstüne çıkmıştır. Brezilya
ekonomisi özellikle TFV göstergesinde
2000’li yıllara kadar oldukça durağan bir
görünüm izlemiş, 2009 yılındaki küresel
kriz dönemine kadar olan sürede
verimlilik göstergelerinde kısmi bir
toparlanma yaşanmış, ancak takip eden
dönemde verimlilik düzeyleri tekrar
durağanlaşmıştır.
Türkiye’de verimliliğin gelişimi bu iki
ülkenin ortasında oldukça dalgalı bir seyir
izlemiştir. 1980 yılından 1987 yılına kadar
olan dönemde ekonominin dış rekabete
açılmasıyla birlikte verimlilik düzeylerinde
artış yaşandığı; 1988 yılından 2002 yılına
kadar olan dönemde iş gücü verimliliğinin
oldukça zayıf, TFV’nin ise durağan bir seyir
izlediği; 2002-2007 döneminde her iki
verimlilik göstergesinde önemli iyileşme
meydana geldiği; izleyen yıllarda ise
verimlilik düzeyinin tekrar durağanlaştığı,
hatta gerilemeler olduğu görülmektedir.
üretken kapasitenin artırılması ve kalıcı
verimlilik kazanımlarıyla mümkün olacağı
unutulmamalıdır.
Bu sonuçlar, Türkiye ekonomisinin son 35
yılda ulaştığı verimlilik artışının yeterince
tatmin edici olmadığına işaret etmektedir.
Bazı dönemlerde önemli başarı sağlansa
da, verimlilik artışı güçlü ve uzun soluklu
bir ivme kazanamamıştır. 2008 yılı ve
sonrasındaki verimlilik performansı
dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin
orta gelir tuzağına düşmeksizin gelişmiş
ülkelerin refah düzeyine yakınsama
perspektifini korumasının oldukça kritik
olduğu bir sürece girildiği söylenebilir. Bu
süreçten başarıyla çıkılmasının, sanayi ve
tarım sektörleri başta olmak üzere,
37
NİSAN 2015
MAKALE
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK – II1
Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Küresel Emek ve KSS
Çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ) gelişmekte
olan ülkelere doğru üretimlerini
kaydırmalarının başlıca nedeni, pek çok
alanda ama özellikle de iş gücü alanında
düşük maliyetlerle karşılaşmalarıdır. Bu
yolla şirketler rekabet avantajı elde
etmektedir. Ortaya çıkan durum aslında
Marx'ın Kapital'de ortaya koyduğu üstün
nitelikli kaynaklara erişim modeline
uygundur. İş gücünün fiyatının düşük
olması, sermaye sahibi (ÇUŞ) için iş
gücünü üstün nitelikli kaynak haline
getirmektedir. Bu modelde kaynak sahibi,
iş gücünün gelirinden ve harcamalarından
vergi yoluyla gelir elde eden yerel
devletlerdir. Devletler uyguladıkları
vergiler ve sosyal güvenlik katkı payı vs.
gibi kalemlerle bu üretim sürecinden gelir
elde etmektedir. Bu kaynağın kullanımı
sayesinde ortaya çıkan düşük maliyet ve
ortaya çıkan artık değer, devletin elde
ettiği gelir kalemlerinden oluşan
maliyetten yüksek olduğu sürece kapitalist
bu kaynağı kullanmaya devam edecek aksi
halde başka bir yere gidecektir (Foley,
2010: 139-141). ÇUŞ'un etkinliğinin arttığı
küresel ekonomide durum bu modele
oldukça uygundur. ÇUŞ'un baskılarının
yanı sıra ülkeler ÇUŞ sermayesini
çekebilmek için, ÇUŞ için kullandığı
kaynakları çekici hale getirmeye
çalışmakta, bu nedenle işçi hakları ve
sosyal güvenlik alanında aşınmalar
1
meydana gelmekte, çevre düzenlemeleri
gevşetilmekte, iş yapış şekline yönelik
düzenlemeler (etik anlamda)
gevşetilmekte ya da uygulanmamaktadır.
ÇUŞ'un ülkeler üzerinde uyguladığı baskı
kadar önemli olan bu durum küresel
anlamda başta işçi örgütlerinin tepkisini
çekmektedir.
ÇUŞ'un gelişmekte olan ülkelere
faaliyetlerini kaydırmasının bir diğer
nedeni yukarıda bahsi geçtiği gibi çevre
alanındaki gevşek düzenlemelerdir. İş
gücünün ucuz ve örgütsüz olması, çevre ve
diğer alanlarda gevşek düzenlemelerin
varlığı, ÇUŞ'un faaliyetlerinin yerel
ülkelerde ekonomik, sosyal ve çevresel
sonuçlarının olumsuz olmasına neden
olmaktadır. Bu nedenle ÇUŞ'un faaliyetleri
konusunda genel bir davranış kuralları, iş
ahlakı düzenlemesine ihtiyaç duyulmuştur.
Bu ihtiyacın sonucunda kurumsal sosyal
sorumluluk (KSS) olarak tanımlanan
kavram ortaya çıkmıştır. KSS'nin içerdiği
kurallar ve süreçler, bu alanda çeşitli
uluslararası örgütlerin çalışmaları
sonucunda ortaya koyulan yaklaşımların
büyük bölümünü kapsamaktadır. Başta
BM, ILO ve OECD olmak üzere KSS
alanında yapılan tüm çalışmalar zaman
içinde değişen şartlara da ayak uydurarak
(evrimleşerek) devam etmektedir.
KSS alanında temel belgelerden biri
Brundtland Raporu olarak adlandırılan,
“Sürdürülebilir Kalkınma Raporu”2dur.
1987 yılında BM Dünya Çevre ve Kalkınma
Komisyonunca hazırlanan raporda
kalkınmanın doğal kaynakları tüketecek ve
toplumlara zarar verecek şekilde
sürdürülmesinin imkânsız olduğu,
sürdürülebilir kalkınma için yerel ve
uluslararası yönetimlerin politikalar,
programlar ve bütçeler yoluyla
sürdürülebilir kalkınmayı desteklemeleri,
ekonomik faaliyetler sonucunda çevresel,
sosyal ve ekonomik etkilerin en aza
indirilerek gelir dağılımı eşitsizliklerinin de
giderildiği bir kalkınma yolunun tercih
edilmesi gerekliliği ortaya koyulmuştur.3
Brundtland Raporu’ndan sonra KSS,
sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir
parçası olarak ÇUŞ'un, ulusal
hükümetlerin ve uluslararası örgütlerin
gündeminde yer almıştır. KSS'nin içerdiği
en önemli noktalardan biri ÇUŞ'un yerel
emekle olan ilişkileridir. ÇUŞ'un
faaliyetleri sonucunda etkilenen yerel iş
gücünün sorunları ve ortaya çıkan sosyal
sorunlar KSS kapsamında davranış
kurallarının oluşmasında etkili olmaktadır.
KSS kapsamında emek örgütleri küresel
anlamda bildirgeler yayınlamaktadır. Bu
bildirgelere bir örnek ILO'nun Çok Uluslu
Şirketler ve Sosyal Politika
Deklarasyonu'dur.4 Bu bildirgede ÇUŞ'a
beş alanda izlemesi gereken yollar
önerilmektedir.
Bu yazının “Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Emek – I” başlıklı ilk bölümü Anahtar dergisinin Şubat 2015 sayısında yayımlanmıştır.
Raporun orijinal adı “Our Common Future”dır.
3
BM 96. Genel Kurulu, “Report of the World Commision on Environment and Development”, Belg. No: 42/187, Web: http://www.un.org/documents/ga/res/42/ares42-187.htm,
Erişim Tarihi: Mayıs 2010
4
Web:www.ilo.org Erişim Tarihi: Mayıs, 2010
2
38
NİSAN 2015
Bildiri özetle şöyledir:
Çok Uluslu Şirketler ve Sosyal Politika
Deklarasyonu (ILO):
Şirketler;
1. Genel Politika Alanında
a. Ulusal yasalara uymalı ve
uluslararası standartlara saygı
göstermelidir.
b. İş yaşamıyla ilgili temel prensipler ve
hakların gerçekleştirilmesine katkıda
bulunmalıdır.
c. Kamu, işçi ve işveren örgütlerine,
şirket eylemlerinin ulusal kalkınma
önceliklerine uygunluğu konusunda
danışmalıdır.
2. İstihdam Alanında
a. Yeni istihdam fırsatları yaratmalı ve
hükümetlerin istihdam politika ve
hedeflerini dikkate almalı.
b. İstihdam, mesleki gelişim ve yerel
halkın kalkınmasına öncelik vermeli.
c. İstihdamı doğrudan ve/veya dolaylı
artıran teknolojiler kullanmalı.
d. Yerel firmalarla bağlantılar kurarak,
yerel girdilerin kullanılması
sağlanmalı, bu yolla ev sahibi ülkede
ham madde işlenmesini, parça ve
makine-teçhizat üretimini
desteklemeli.
e. İstihdamda fırsat eşitliğini sağlamalı.
f. İş güvencesinin artırılmasında lider
olmalı, yapılması düşünülen
değişiklikler konusunda makul
davranmalı ve haksız iş kayıplarının
önüne geçmelidir.
3. Eğitim Alanında
a. Tüm çalışanlara firmaların olduğu
kadar, ülkenin kalkınma
politikalarının da ihtiyacı olan eğitim
fırsatı sağlamalı.
b. Beceri oluşturma ve geliştirmeye
yönelik programlara dâhil olmalı.
c. Yerel yöneticilerin deneyimlerini
pekiştirmeleri için ÇUŞ içinde
fırsatlar yaratılmalıdır.
4. Yaşam ve Çalışma Koşulları Alanında
a. Ücretler, haklar ve çalışma koşulları
konusunda ülkedeki benzer
işçilerden daha düşük imkânlar
sunmamalı.
b. Hükümet politikalarına uygun ve
çalışanların ve ailelerinin olabilecek
en iyi ücretler, haklar ve çalışma ve
yaşam koşullarını sağlamalı.
c. İstihdam için asgari yaş
düzenlemesine saygı göstermeli.
d. İş sağlığı ve güvenliği alanında en
yüksek standardı sağlamalı.
e. İş kazalarını incelemeli, diğer
ülkelerdeki iyi uygulamalarla ilgili
bilgi edinmeli ve faaliyet gösterdiği
ülkedeki gerekli düzenlemeler
konusunda çalışmalıdır.
5. Endüstriyel İlişkiler Alanında
a. Endüstriyel ilişkiler alanında benzer
işçilerin durumundan göreli daha az
tercih edilir bir durum ortaya
çıkarmamalı.
b. Toplu sözleşme hakkı ve pazarlıklar
için gerekli olan tesis ve bilginin
sağlanması konularında saygılı
olmalı.
c. İşveren organizasyonlarının
temsilcilerini desteklemeli.
d. Ortak paydalar konusunda düzenli
danışmanlık hizmeti sağlamalı.
e. Çalışanların şikâyet ve sıkıntılarını
değerlendirmeli ve uygun çözümler
üretmelidir.
ILO bu bildirgesi aracığıyla, ÇUŞ'un faaliyet
gösterdiği ülkede genel olarak uyması
gereken davranış kuralları beklentilerini
ortaya koymaktadır. ÇUŞ'un faaliyet
gösterdiği ülkelerde genel yasalara
uyması, iş yaşamına ilişkin temel kurallara
uyması, istihdam konusunda genel
standartların altına düşmemesi, işçi
sağlığı, iş güvenliği ve sosyal alanlarda
faaliyet gösterdiği ülkelerdeki durumun
altında faaliyet göstermemesi gibi genel
prensipler ortaya koyulmaktadır. Bu
bildirgenin, ÇUŞ ve küresel emek
ilişkilerinde, küresel emeğin ÇUŞ'tan
beklentilerini ortaya koyması açısından
önemli bir özelliği vardır. Bildirgede de
görüldüğü üzere ÇUŞ'un faaliyet gösterdiği
ülkelerde var olan düzenlemelere uyması
beklentisi ortaya koyulurken, ILO, yerel
düzenlemelerin ya da istihdam konusunda
eksikliklerin olduğu eğitim gibi alanların
geliştirilmesi konusunda ÇUŞ'tan
beklentilerini de ortaya koymaktadır.
Başta BM, OECD ve ILO olmak üzere
uluslararası örgütlerin benzer bildirgeleri
ve çalışmaları çerçevesinde ÇUŞ için bir
davranış kuralları çerçevesi belirlenmiştir.
KSS konusunda ÇUŞ'a yaklaşımın
gönüllülük esasına göre mi yoksa zorlayıcı
mı olması gerektiği konusunda bir
konsensüs sağlanmış değildir. Bir süre
boyunca, şirketler çevresel ve sosyal
sorumlulukları konusunda kendi
kendilerine düzenlemeler yapma yoluna
gitmiştir (UNCTAD, 2003: 6). Davranış
kuralları, şirketlerin düzenlemeleri, yerel
ve uluslararası düzeyde beklentilerin
artması ve değişen küresel ekonomik
şartlarda çok genişlemiştir. Davranış
kuralları konusunda sadece uluslararası
örgütlerin değil, yerel hükümetlerin,
endüstri gruplarının ve sosyal tarafların
görüşleri de etkili olmuştur. Bu davranış
kuralları çoğu firmanın gelişmiş ülkelerde
tepki almaktan çekinerek kendiliklerinden
geliştirdikleri kurallar olmakla birlikte
hedeflenen hem merkez ülkede hem de ev
sahibi ülkede toplumların lehineymiş gibi
görünen kurallardır. Aslında firmaların
geliştirdiği bu kurallar piyasadaki
imajlarının daha iyi olması amacıyla
gerçekleştirilen eylemler kapsamındadır.
39
NİSAN 2015
MAKALE
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK – II
Özellikle gelişmiş ülkelerdeki tüketici
sınıfının sosyal sorumluluk alanında
farkındalığının artması, firmalar açısından
bu alanda yapılacak düzenlemeler yoluyla
rekabet güçlerini kaybetmemelerine yol
açmaktadır. Aksi takdirde, firmalar marka
değerlerine zarar vermek yoluyla rekabet
güçlerini kaybetme tehlikesi
yaşayacaklardır. KSS'nin firmaları
zorladığı alanlarda firmaların katlanmak
durumunda kaldıkları maliyetler, marka
değerlerine gelebilecek zararlar
sonucunda karşılaşılabilecek
maliyetlerden çok daha düşük olmaktadır.
KSS uygulamalarının firmalar tarafından
genel kabul görmesinin temel nedeni de
aslında bu ekonomik gerekçedir.
Şirketlerin geliştirdikleri davranış
kurallarının temelinde şeffaflık ve hesap
verebilirlik yatmaktadır. Ancak bu
kurallarının bütününün uygulanmasında
etkin bir mekanizmanın olmadığı yapılan
araştırmalarla ortaya koyulmuştur. Bu
açıdan gönüllü KSS uygulamalarının
istenilen sonuçlara ulaşmasının mümkün
olmayacağı ortadadır (UNCTAD, 2004: 7).
Firmaların eylemleri sonucunda ortaya
çıkan olumsuz sosyal ve çevresel
sonuçların en aza indirilmesi firmaların
gönüllü uyguladıkları davranış kurallarıyla
çok da mümkün olmadığından ve ÇUŞ'un
etkilerinin artarak devam etmesinden
dolayı ulusal ve uluslararası düzeyde
kanuni düzenlemeler zorunlu olmuştur.
Aslında ÇUŞ'a yönelik kanuni
düzenlemelerin temelinde ÇUŞ'un hak
sahipleri olan hissedarlar, finansörler ve
borç verenlerin şirketin durumuyla ilgili
bilgi edinme haklarından
kaynaklanmaktadır. Bu durum şirketlerin
şeffaflığı ve hesap verebilirliği konusunun
temelini oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu
alanlarda hak sahiplerinin haklarının
40
korunması açısından hukuki (özellikle
ticaret hukuku alanında) düzenlemelere
gidilmiştir. Bu düzenlemeler ülkeler
düzeyinde olmaktadır. Örneğin şeffaflık
konusunda, İngiltere özel emeklilik fonları
için çıkardığı bir kanunla bu fonların
yatırım yaparken “sosyal çevresel ve etik
konuların dikkate alınması gerekliliği”ni
1995 tarihli emeklilik fonları kanunu ile
yasalaştırmıştır. İngiltere'de çıkan bu
kanuna paralel kanunlar genişletilerek
Belçika, Almanya ve Avustralya'da da
çıkarılmıştır (Ward, 2003: 3).
ÇUŞ'un iş gücü ile ilişkilerinde çoğu
zaman sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu
sorunlar genelde merkez firma tarafından
değil, başka ülkede sahip olunan yavru
firma ya da taşeronlar ile ilgili çıkan
sorunlardır. İşçi sağlığı, iş güvenliği ve
temel insan hakları ihlalleri, bu
davranışlara neden olan ÇUŞ'a karşı bazı
eylemleri zorunlu kılmaktadır. Böylesi
durumlara önemli örneklerin başında
Tayvan merkezli Nien Hsing Tekstil
şirketinin, Nikaragua'daki yavru şirketi
Chentex Garments'ta işçi haklarını ihlal
etmesi gelmektedir. Sandinista İşçi
Konfederasyonu üyesi 700 işçinin ve
sendika liderlerinin işlerine son
verilmesinin ardından ABD'nin
Nikaragua'ya tanıdığı ticari ayrıcalıkları
kaldırma tehdidiyle başlayan hukuki süreç
Chentex'in şirketten kovduğu çalışanlarını
yeniden işe almasıyla sonuçlanmıştır.
ABD'nin bu sürece dâhil olma nedeni ATCA
olarak bilinen 1789 tarihli “Alien Tort
Claims Act” kanunudur. Bu kanuna göre
bölge mahkemeleri, ülkeler arası hukuka
ya da ABD hukukuna aykırı davranışlar
sonucu zarar gören yabancı kişilerin
davalarına bakmak zorundadır. 1980'lere
kadar bu hakkın kullanılması
engellenmekteydi. Ancak 1997 yılında bir
dava sonucu bu hak yeniden gündeme
gelmiş, ABD mahkemeleri bazı petrol
şirketlerinin eylemlerinin ve örneğin
Myanmar'daki askeri cunta yönetiminin
Unocal'ın gaz boru hattı için zorla işçi
kullanmasını, uluslararası yasalara aykırı
olduğu için dava konusu yapmışlardır
(Ward, 2003: 6-8).
Doğrudan yabancı yükümlülük alanına
giren konularda, ev sahibi ülke
hükümetleri kimi zaman denetlemeleri ve
önleyici eylemleri gerçekleştirebilmek için
yerel yetkililerin kullanılmasından dolayı
ortaya çıkacak sonuçları da göz önüne
alarak destekçi olmayabilmektedirler. Bu
duruma da en güzel örnek, ATCA
kapsamında Texaco'nun Ekvator
amazonlarında gerçekleştirdiği çevre
kıyımına karşı açılan davada, Ekvator'un
bunun bir bölgesel sorun olduğu
gerekçesiyle Ekvator hükümeti tarafından
destek verilmemesidir (Ward, 2003: 8).
Kimi zaman hükümetlerin aldığı kararlar
da ÇUŞ'u etkilemektedir. Örneğin ABD'nin
Doğu Timor'daki insan hakları ihlallerine
karşı Endonezya hükümetiyle yaşadığı
sorun sonucunda EXXONMOBIL'in bu
ülkede faaliyetlerine devam etmesi,
firmanın piyasa şöhretini olumsuz
etkilemiştir. Firmalar ortaya çıkan bu
yatırım-etik sorunlar ikileminde farklı
tutumlar tercih etmişlerdir. Bazıları
yatırımlarına ve faaliyetlerine devam
ederken bazıları da yatırımlarını kaydırma
kararı almışlardır. Özellikle baskıcı
rejimlerin olduğu ülkelerde faaliyet
gösteren firmalar önemli bir şöhret
kaybına uğramışlardır. Benzer şekilde iç
savaşların ve insan hakları ihlallerinin
olduğu ülkelerde, savaşı finanse edecek
nitelikte ekonomik faaliyet yürütülmesi,
Siera Leone elmasları ve De Beers Elmas
şirketi gibi, başta Global Watch gibi
NGO'ların tepkileriyle firmalara zarar
NİSAN 2015
vermiştir. Talisman'in Sudan'daki
faaliyetlerine son vermesi, Premier Oil'in
Burma'daki tüm yatırımlarını çekmesi gibi
örnekler NGO'ların insan hakları
konusunda ÇUŞ'a yaptıkları baskıların
sonucudur. Ortaya çıkan durumlarda ÇUŞ
insan hakları ihlalleri konusunda
doğrudan sorumlu değilken, sorumlu olan
hükümetlere yatırımlar yoluyla destek
olduğundan sorumlu gösterilmiş ve bu
durum, gelişmiş ülkelerdeki kamuoyunun
tepkisini çekmiştir. Kamuoyu tepkisi
yüzünden piyasa şöhreti ve pazar payı
tehlikeye giren ÇUŞ sonuç olarak
yatırımlarını çekmek durumunda kalmıştır.
ATCA benzeri kanunlar başka ülkelerde de
mevcuttur. Örneğin Belçika'da 2002
Nisanı’nda Belçika şirketi TotalFinaElf'e
karşı “evrensel yetki kanunu” kapsamında
açılan davadır. Bu dava Burmalı bir grup
mülteci tarafından açılmış, Burma'nın
(Myanmar) askeri cuntasının insan
haklarına aykırı eylemlerinden dolayı
zarara uğradıklarını, TotalFinaElf'in
CEO'sunun ve şirketin ortaklarının da bu
durumdan sorumlu oldukları temelinde
dava görülmüştür. Aynı konuda aynı şirket
Fransa'da da dava edilmiş, adam kaçırma
suçuna ortak olmakla suçlanmıştır (Ward,
2003: 14-17).
ÇUŞ'un çevre, insan hakları ve işçi hakları
ihlallerine yönelik davaların listesi oldukça
uzundur. Bu listede en fazla ön plana
çıkanlar, Exxon, Nike, Saipan, Shell gibi
çok uluslu şirketlere karşı açılan
davalardır. Ancak bu davaların ortak
özelliği, şirketlerin ana vatanlarında, ilgili
kanunlar çerçevesinde, ACTA gibi, ya da
eylemlerin en fazla uyduğu kanunlar
çerçevesinde, adam kaçırma gibi
açılmalarıdır. ÇUŞ için özel kanunların ne
ulusal düzeyde ne de uluslararası düzeyde
var olmaması, ÇUŞ eylemlerinin kanunlar
ile değil başka özel yaklaşımlarla genel
denetim altına alınması ihtiyacını
doğurmuştur.
ÇUŞ için kanun düzenleme girişimleri yine
ulusal düzeyle sınırlı kalmaktadır. Örneğin
2000 yılında Şirketlerin Davranış Kuralları
kanunu ile Avustralyalı şirketlerin 20'den
fazla işçi çalıştırdıkları yabancı ülke
yatırımlarında, uymaları gereken asgari
çevre, istihdam, sağlık ve güvenlik ile
insan hakları standartları Avustralya'da
düzenlenmiştir. Benzer bir çalışmayı
ABD'de yürüten kongre üyesi Cynthia
McKinney ise bu çalışmaları sonrasında
2002 yılında koltuğunu kaybetmiştir (Ward,
2003: 16-17).
Firmalar ortaya çıkan hukuki sorunlara ve
piyasa şöhretlerinin olumsuz
etkilenmesine karşı riskli işleri alt
yüklenici firmalara devretmeyi uygun ve
yaygın bir yol olarak benimsemişlerdir. Bu
yolla ÇUŞ risk teşkil edebilecek eylemleri
taşeronlara yaptırmak suretiyle
sorumluluktan kaçmayı amaçlamaktadır.
Bazı sektörler bu yola başvurmayı tercih
etmezken özellikle emek yoğun sektörler
ve özellikle de tekstil sektörü alt yüklenici
alternatifini oldukça sık ve yaygın bir
şekilde kullanmaktadır. Alt yükleniciler
yoluyla yapılan üretimde, taşeron
firmaların temel insan hakları, temel işçi
hakları vs. gibi alanlarda ortaya çıkardığı
sorunlara ana firma mesafeli durmaktadır.
Ancak alt yükleniciye devredilen işler
konusunda da bir sınırlama getirilmesine
dönük tepkiler söz konusu olmuştur. Yine
ABD kaynaklı bir hukuki düzenleme ile
üretim zincirinde en üstte olan firmaların,
alttaki firmaların temel işçi hakları
konusundaki ihlallerinde sorumlu olması
anlayışı getirilmiştir. Önce California'da
daha sonra da tüm ABD'de Amerikalı
tekstil üreticilerinin asgari ücret, göçmen
yasası vs. gibi yasalara uymayan Batı
Pasifik’teki taşeronlarının eylemlerinden
sorumlu tutulması, NGO'ların büyük
baskıları sonucu kabul edilmiştir. Konuyla
ilgili ilk dava Saipan'daki merdiven altı
işletmelerin ve zorla çalıştırılmanın
serbest olması nedeniyle oradan alt
yüklenici firmalarla çalışan ABD merkezli
firmalar aleyhine Californiya'da 1999
yılında açılmıştır (Ward, 2003: 17). Bu
davanın sonucunda şirketlere alt yüklenici
firmalar konusunda uymaları gereken
asgari kurallar açısından belli bir standart
getirilmiştir. Konuyla ilgili mücadelesini
sürdüren tek firma Levi-Strauss'dur.
KSS alanında ÇUŞ'a yönelik hukuki
düzenlemeler sınırlı ve yerel kalmaktadır.
Merkez ülke ki genellikle gelişmiş bir
ülkedir, belli hukuki normlar getirmekle
birlikte ev sahipliği yapan ülkeler, bunlar
da genellikle az gelişmiş ülkelerdir, var
olan yasalarını bile ÇUŞ'a karşı
uygulayamamaktadır.
Ortaya çıkan uluslararası yasal boşluk
ulusüstü örgütlerde bu konuya yönelik
çalışmaların yoğunlaşmasına neden
olmuştur. ILO ÇUŞ emek ilişkilerinde
OECD'nin yönergelerine en yüksek
derecede önem verilmesini ve daha
yakından gözlenmesi konusunda ısrarını
sürdürmektedir (ILOa, 2010: 4). Yine ÇUŞ'a
ve üretim zincirindeki alt yüklenicilerine
yönelik sürdürülebilir yönetim
uygulamalarının desteklenmesi ve KSS'nin
emek boyutunu güçlendirecek eylemlerin
hayata geçirilmesi ILO'nun gündeminde
yer almaktadır (ILOb, 2010: 1). Aynı
kapsamda ILO, toplu görüşme hakkı,
çağdaş emek kanunlarının uygulanması ve
kritik ekonomik ve sosyal konularda üçlü
taraf mutabakatının sağlanmasının
önemini de gündemine almıştır (ILOc,
2010: 1-4). ILO'nun gündemindeki bir diğer
konu Adil Bir Küreselleşme İçin Sosyal
41
NİSAN 2015
MAKALE
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK – II
Adalet Deklarasyonu'dur. Bu bildirge
kapsamında “herkes için sosyal koruma
tabanında yeterli sosyal koruma”nın
sağlanması için çağrıda bulunulmuştur
(ILOd, 2010: 3).
42
bilinen Siera Leone elmaslarını stoklayan
De Beers'a karşı Global Watch'un
kampanyasıdır. Bu kampanya sonucunda
konuyla ilgili bir konferans toplanmış ve
elmas firmalarının bölgeden elmas
almaması yönünde karar çıkarılmıştır. Bu
yolla kanlı bir iç savaş yaşayan ülkedeki
savaşa para kaynaklarının kısılması
amaçlanmıştır. Yine adı Burma iken bir
askeri darbeyle baskıcı bir yönetimin
kontrolü altına geçerek adı Myanmar
olarak değiştirilen ülkede faaliyet gösteren
Batılı ÇUŞ'a karşı, KSS kapsamında
gösterilen tepkiler uluslararası düzeyde
insan hakları ihlalleri vs. konularında ülke
yönetiminin karşısına çıkarılmıştır. Bütün
bu örneklere rağmen, ÇUŞ'un KSS
kapsamında davranış kuralları
benimsemesi ve uygulaması konusunda
herhangi bir yaptırım söz konusu değildir.
Benzer yaklaşımlar BM'den de
gelmektedir. BM yapısı gereği, ÇUŞ'un
ticaret ve yatırım aracılığıyla, istihdama ve
refaha sağladığı katkıyı artırmayı
amaçlamaktadır. Bu kapsamda iş
dünyasıyla uluslar üstü örgütlerin iş
birliğiyle şirketlere yön verecek belgelerin
hazırlanması ve gönüllülük esasına göre
sorumlulukların yerine getirilmesi
gerektiğinin altı çizilmektedir. Şirketlerin
uluslararası boyutta ortak seçerken insan
hakları, çevre, emek hakları ve yolsuzluk
ve bozulma karşıtı endişelerin ve
normların dikkate alınması gerektiği
vurgulanmaktadır. KSS kapsamında, BM
şirketlere BM hedeflerine uygun
davranışlarda bulunmayı, paylaşılan
değerler ve kurallara sahip olmayı ve
hayata geçirmeyi, sorumlulukların açıkça
tarif edilerek bu sorumluluklar
çerçevesinde davranmayı, haksız
avantajlardan yararlanmamayı, şeffaflık ve
saydamlığı şirket eylemlerinde ön plana
çıkarmayı ve hesap verilebilirliği tavsiye
etmektedir (BM, 2009: 1-4).
Üstelik ÇUŞ için KSS finansal
performansla ödünleşim içinde olan bir
konudur. Daha sorumlu davranan ÇUŞ, bu
alanda daha az sorumlu davranan ÇUŞ'a
karşı önemli bir mali dezavantaja sahip
olmakta ve rekabet gücünü yitirmektedir.
Ayrıca KSS kapsamında katlanılan mali
yükler şirket için maliyet kalemlerinin
artması anlamına gelmektedir (McGuire
vd., 1988: 854-872).
ÇUŞ'a yönelik merkez ülkesindeki
kanunların kısıtlayıcılığının dışında
uluslararası anlamda bir düzenlemenin
olmaması, KSS alanında sosyal baskının
önemini artırmaktadır. En önemli sosyal
baskı, ÇUŞ'un piyasa şöhretine yönelik
yapılan karşı-reklam kampanyaları
olmaktadır. Bu çeşit hareketler de
genellikle yerel düzeyde ya da uluslararası
düzeyde faaliyet gösteren NGO'lar
tarafından yürütülmektedir. Bu kapsamda
yürütülen en etkili karşıt kampanyalardan
birine örnek olarak savaş elmasları olarak
ÇUŞ'un öncelikli amaçlarından olan hisse
fiyatını artırmak, üst düzey yöneticilerin
daha rekabetçi ve daha çok kazanç üreten
firma yapılarını oluşturmasına neden
olmaktadır. Bu mantıkla işleyen firmaların
KSS'u geri plana atmaları KSS
maliyetlerinden dolayı sık rastlanan bir
durum olmaya devam etmektedir. Bu
konuda Chrysler CEO'su Robert Eaton'un
“daha çok para kazanmaya odaklanan
şirketler daha rekabetçi olmakta,
ekonomik büyümeye katkıda bulunmakta
daha fazla iş alanı yaratmakta ve bu yolla
hak sahiplerine (sosyal) taraflara daha
fazla yardımcı olmaktadır” açıklaması
aslında ÇUŞ için KSS'nin ekonomik
gerekçelerle çevresinden dolanılması
gereken bir zorluk olduğunu ortaya
koymaktadır (Reich,1998: s.103).
Ancak firmaların daha uzun görüşlü
olması, şirket eylemlerinin uzun vadeli
etkilerinin ve sonuçlarının kısa vadeli hisse
fiyatlarından daha önemli olduğunun kabul
etmeleri gereklidir. Bu açıdan firmalar
yalnızca hissedarlarını değil toplumun
beklentilerini de karşılamalıdır. Aksi
takdirde, firmaların piyasa şöhretlerinin
kötüye gitmesi önce hisse fiyatlarını
düşürecek, daha sonra şirketler mali
kaynak bulmakta zorlanacaklardır
(Reich,1998: 105-107).
Sonuç
Devletin düzenleyici ve kontrol edici
özelliği KSS uygulamalarında önemli bir
etkendir. Örneğin firmaların merdiven altı
alt yüklenicilere iş yaptırması tüketici
kitlesi tarafından tepkiyle karşılandığı için
değil, temel çalışma ilkelerine aykırı
olduğu için merkez ülkelerde gerekli
düzenlemelerin yapılması ve uluslararası
düzeyde bu çeşit yollara başvuran
firmalara yönelik gerekli yaptırımların
uygulanması gereklidir. Bu açıdan
devletlerin sorumluluğu önemlidir. Ayrıca
ÇUŞ'un siyasi eylemlerde bulunmamasının
sağlanması ancak merkez ülkelerdeki
düzenlemelerle mümkün olabilecektir.
ÇUŞ'un küresel emek ile ilişkisi, KSS
tabanında önemli bir yer kapsamaktadır.
Emeğe yönelik asgari yükümlülüklerin,
taşeronlaşma, siyasi bozulma, etik dışı
davranışlar ve diğer yollarla yerine
getirilmemesi emeğin küresel anlamda
haklarının aşınmasına neden olmaktadır.
NİSAN 2015
Bu durumun sosyal etkileri ve ekonomik
etkileri kadar siyasal etkilerinin de olması
durumun ciddiyetini artırmaktadır. ÇUŞ'un
faaliyet gösterdiği ülkeler arasında en
yüksek geliri ve rekabet gücünü elde ettiği
ülkelerin baskıcı rejimler tarafından
yönetilen geri kalmış ülkeler olması
gerçeği üstünde durulması gereken bir
gerçektir. KSS kapsamında şirketlerin
uygulaması beklenen davranış
kurallarının, şirketlerin gönüllülüğüne
bırakılması, her zaman rekabet
üstünlüğünü ele geçirmek isteyen firmalar
tarafından suiistimal edilebilecek bir
durum yaratmaktadır. NGO'ların bu
kapsamda faaliyetlerinin, şirket şöhretini
etkileme yoluyla hisse fiyatlarını
düşürmeleri, tüketici baskısı yaratmaları
vs. gibi alanlarla sınırlı kalması firmalar
açısından çevresinden dolanabilecek bir
durumdur. ÇUŞ'un faaliyetleri sonucunda
az gelişmiş ülkelerin kalkınma
süreçlerinin zarar görmesi başta emeğin
ama sonuç olarak tüm ülkenin zararına bir
durum yaratmaktadır.
ÇUŞ'un faaliyetlerine yönelik uluslararası
hukuki düzenlemelerin yapılması ihtiyacı
her geçen gün daha da artmaktadır.
Mevcut durumda ÇUŞ'a yönelik
uluslararası hukuki düzenlemeler
sınırlıdır. Özellikle ÇUŞ'un riskli
faaliyetlerini alt yüklenici firmalara
yaptırması ve bu yolla ortaya çıkan insan
haklarına, çevreye ve işçi haklarına aykırı
durumlarla arasına mesafe koyması
hukuki boşluğu daha da artırmaktadır.
KSS kapsamında ortaya konulan davranış
kuralları, şirket vatandaşlığı gibi
yaklaşımların yetersiz kaldığı da ortadadır.
Özellikle de yapılan çalışmalar sonucunda
gönüllülük esasına göre uyulması gereken
kuralların belirlenmesi durumu
iyileştirmemektedir.
Sorunun kaynağında, ÇUŞ'un yatırımlarını
kaydırdığı ülke yönetimlerinin ve yerel
firmaların en az ÇUŞ kadar etkili
olduğunun kabul edilmesi sorunların
çözümü konusunda anlamlı bir yol kat
edilebilmesine imkân sağlayacaktır.
Özellikle de yatırımlara ev sahipliği yapan
ülkelerin ÇUŞ ile ilişkileri uluslararası
hukukun ele alması gereken bir konudur.
Hukukun sadece ÇUŞ'a yönelik
uygulanması ve yerel yöneticilerin ve yerel
alt yüklenicilerin durumun dışında
bırakılması sorunun çözümü konusunda
bir ilerlemenin sağlanamaması sonucunu
doğuracaktır. ÇUŞ merkez ülkede
yapılacak tüketici baskısı ya da hukuki
baskı sonucunda yatırımlarını çeken
ÇUŞ'un yerini mutlaka başka bir ÇUŞ
dolduracaktır. Hal böyle oldukça da ev
sahipliği yapan ülkedeki durumda bir
ilerleme kaydedilemeyecek, oluşan
olumsuzluklar derinleşerek devam
edecektir.
KSS, hukuksal bir platformda tarafları iyi
belirlenmiş bir şekilde ele alınmadığı
sürece dünya ekonomisinin sosyal yarası
olarak kalacaktır.
Kaynakça
1. BM 96. Genel Kurulu, “Report of the World
Commision on Environment and Development”,
Belg. No: 42/187.
2. BM, "Guidelines on Cooperation Between
UN and The Business Sector", GA Resolution
A/RES/56/76, 2009.
3. CHANG, Ha-Joon ve GRABEL, Ilene,
Kalkınma Yeniden, Çev: Emre ÖZÇELİK,
İmge Yay., Ankara, 2005.
4. CHON, Theodore H., Global Political
Economy Theory and Practice, Longman,
New York, 2000.
th
5. DICKEN, Peter, Global Shıft, 5 Edition,
SAGE Publications, Londra, 2007.
6. ERDOĞDU, Seyhan, Küreselleşme
Sürecinde Uluslararası Sendikacılık, İmge
Yay, Ankara, 2006.
7. FOLEY, Duncan, Kapital'i Anlamak;
Marx'ın İktisat Teorisi, Çev:Hakan ÖNGEL,
Arkadaş Y.E., Ankara, 2010.
8. HOHNEN, Paul, Corporate Social
Resposibility, International Institute For
Sustainable Development, Kanada, 2007.
9. ILO(a) Governing Body, "MNE Declaration,
Strategic Priorities for 2010-2011",
GB307/MNE/1, Cenevre, 2010.
10. ILO(a) Governing Body, "Report on
Subcommitee on MNE's", GB.307/11,
Cenevre, 2010.
11. ILO© Governing Body, "Colective
Bargaining", GB.307/ESP/3, Cenevre, 2010
12. ILO(d) Governing Body, "Recurrent Item
Report on Social Security", GB.307/ESP/2/2,
Cenevre, 2010.
13. McGUIRE, Jean B., SUNDGREN, Alison,
SCHNEEWEIS, Thomas, "Corporate Socia
Responsibility and Firm Financial
Performance", Academy of Management
Journal, Cilt:31, Sayı:4, 1988.
14. PATNAIK, Prabhat, "Emperyalizmin Yeni
Evresinde Ekonomi", Küreselleşmeye
Güneyden Tepkiler, Ed. Ceyhun Gürkan,
Özlem Taştan, Oktar Türel, Dipnot Yay.,
Ankara, 2006.
15. REICH, Robert, "The New Meaning of
CSR", California Management Review,
Cilt:40, Sayı:2, 1988.
16. UNCTAD, Disclosure of The Impact of
Corporations on Society, Current Trends
And Issues, UN Pub. No: E.04.II.D18, New
York, 2003.
17. WARD, Halina, Legal Issues in
Corporate Citizenship, International
Institute fo Environment and Development
Pub., Londra, 2003.
18. www.allbusiness.com
19. www.ilo.org
20. www.jstor.org
21. www.un.org
www.unctad.org
43
NİSAN 2015
RAPOR
OECD'DEN YENİ RAPOR: "FİZİKİ KAYNAKLAR, VERİMLİLİK VE ÇEVRE"
Özlem DURMUŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
OECD Yeşil Büyüme Çalışmaları
Serisinden “Fiziki Kaynaklar, Verimlilik ve
Çevre” (Material Resources, Productivity
and the Environment) adlı Rapor
6 Mart 2015 tarihinde yayımlandı.
OECD’nin malzeme akışı ve kaynak
verimliliği çalışmaları kapsamında
hazırlanan bu rapor ile OECD ülkelerinde
malzeme kullanımı ve kaynak verimliliği
hakkında genel bir değerlendirme sunmak
ve ana eğilimler ile temel sorunları
küresel bağlamda teşhis etmek
amaçlanıyor.
Raporun birinci bölümünde, malzeme
kullanımına ilişkin küresel kalıplar ve
eğilimlerden kaynaklanan temel sorunlar
ele alınarak konunun ekonomi politiği
ortaya konuyor. Üretim, tüketim, ekonomik
büyüme, uluslararası ticaret, teknolojik
gelişmeler ve çevre konuları arasındaki
bağıntılar üzerinden ekonominin fiziki
(malzeme) temeli açıklanıyor.
Raporun ikinci bölümünde ise hem
ekonomik hem de çevresel açıdan
uluslararası önem arz eden seçili
malzemeler (alüminyum, bakır, demir ve
çelik, kâğıt, fosfor ve nadir elementler) tek
tek ele alınıyor. Seçili malzemelerin
üretim/kullanım/tüketim/geri
dönüşüm/bertaraf kalıpları, arz-talep
dengesi, çevresel ve ekonomik
sürdürülebilirlik açısından incelendiği bir
dizi değerlendirme notu sunuluyor.
Raporda ele alınan malzemeler seçilirken
göz önünde bulundurulan çevresel ve
ekonomik parametreler Tablo 1'de
sunulmuştur.
44
NİSAN 2015
Tablo 1. Seçili Malzeme Çevresel ve Ekonomik Parametreler
Raporda dikkat çeken bazı veriler
şunlardır:
• 2010 yılında doğadan çıkarılan ve
dünya çapında tüketilen kaynak
miktarı 72 Gt ile 1980 yılı seviyesinin
2 katına, 1900’ler seviyesinin ise 10
katına çıktı. 2030 yılında ise 100 Gt
seviyesine ulaşması öngörülüyor.
• OECD ülkelerinde yıllık kişi başı
malzeme tüketimi dünya
ortalamasından % 60 daha yüksek.
2011 yılında OECD ülkelerinde yaşayan
bir kişi, günde ortalama 46 kg
malzeme tüketti. Tüketilen 46 kg’lık
malzemenin 10 kg’ı biyokütle, 18 kg’ı
inşaat ve sanayi mineralleri, 13 kg’ı
fosil yakıtlar ve 5 kg’ı ise metallerden
oluştu.
• OECD ülkelerindeki malzeme tüketimi
dünya ortalamasından daha düşük bir
hızda arttı ve kaynak kullanımının
ekonomik büyümeden ayrışmasının ve
kaynak verimliliğindeki artışın ilk
sinyalleri gözlemlendi.
• Günümüzde OECD ülkeleri, kullanılan
birim malzeme başına, 1900’lere
kıyasla % 50 ve 2000 yılına kıyasla
% 30 daha fazla ekonomik değer
üretiyor.
• Dünya çapında doğal kaynaklardan
çıkarılan toplam ham maddenin beşte
biri çöpe dönüştü. Atıktan malzeme
elde edilmesine yönelik çabalar sonuç
vermeye başladı. Cam, çelik,
alüminyum, kâğıt ve plastik gibi
yüksek hacimli bazı malzemeler için
geri dönüşüm oranları yükseldi. Ancak
kıymetli metaller gibi bazı değerli
malzemeler için bu oran hâlâ çok
düşük.
• İkincil ham madde piyasası genişledi
ancak piyasa, oynak emtia fiyatları ile
mücadele etmek zorunda kaldı.
• Henüz el değmemiş kentsel
madenlerin (ekonomiye gömülü
Seçili Malzeme
Çevresel Açıdan Önemi
Ekonomik Açıdan Önemi
• Hafiflik (taşımada yakıt
verimliliği açısından)
• Sonsuz geri dönüşüm
• Enerji yoğun üretim aşaması
(sera gazları açısından)
• Katı atık (kızıl çamur)
• Geniş kullanım alanı (ulaşım,
inşaat, elektrik vb.)
• Artan küresel talep
• Fiyat oynaklıkları
• Ekonomik büyüme ile artan
tüketim
Bakır
• Sonsuz geri dönüşüm
• Enerji yoğun üretim aşaması
• E-atıklar
• Geniş kullanım alanı (iletim,
inşaat vb.)
• Artan küresel talep
• Fiyat oynaklıkları
Demir ve Çelik
• Sonsuz geri dönüşüm
• Enerji yoğun üretim aşaması
• Gelişkin hurda piyasası
• Dünyada en fazla kullanılan ve
ticareti yapılan metaller
• Artan küresel talep
• Fiyat oynaklıkları
Nadir Toprak
Elementleri
• Temiz enerji/enerji verimliliği
teknolojilerinde kullanılıyor
• Geri dönüşümü zor
• Kimyasal yoğun işleme süreçleri
• E-atıklar
• Yüksek teknolojili elektronik
ürünlerin çoğunda kullanılıyor
• İkamesi yok
• Artan küresel talep
• Fiyat oynaklıkları
Fosfor
• Ötrofikasyon
• Atık ve emisyonlar (florin)
• Geri dönüştürülebilir (kayıp ile)
• Gıda güvenliği
• Tarımsal üretimde destek
Kâğıt
• Yenilenebilir/geri dönüştürülebilir
(kayıp ile)
• Karbon tutulumu (habitat/ormanlar)
• Potansiyel enerji kaynağı (biyokütle)
• Enerji ve su tüketimi
• Artan talep (özellikle yeni
gelişen ekonomilerde)
• Geniş yelpazede ürün çeşitliliği
Alüminyum
malzemeler; bir gün teknik ve
ekonomik kısıtlar olmaksızın geri
dönüştürülebilecek binalar, arabalar,
elektrikli ve elektronik eşyalar)
gelecekte önemli bir potansiyel ham
madde kaynağı olması bekleniyor.
Raporun tamamına http://www.oecdilibrary.org/environment/materialresources-productivity-and-theenvironment_9789264190504-en
adresinden erişilebilir.
45
NİSAN 2015
DUYURU
TEMİZ TEKNOLOJİLER GİRİŞİMCİLİK HIZLANDIRMA PROGRAMI
(GLOBAL CLEANTECH INNOVATION PROGRAMME - GCIP)
46
Gelecek Vaat Eden Temiz Teknoloji İş Fikirlerini
arıyor, kaynak sağlıyor ve teşvik ediyoruz…
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB ve TTGV’dir.
Temiz Teknolojiler Girişimcilik Hızlandırma
Programı olarak da bilinen Global
Cleantech Innovation Programme (GCIP)
Birleşmiş Milletler Sınai ve Kalkınma
Teşkilatı (UNIDO), Küresel Çevre Fonu
(GEF) ve The Cleantech Open ile birlikte
“Enerji ve Çevre” konusunda girişimci iş
fikirlerinin yarıştığı ve desteklendiği
uluslararası bir programdır. Dünyanın en
kapsamlı iş geliştirme platformu olan
GCIP, 2014 yılı itibarıyla Türkiye’nin de
aralarında bulunduğu yedi ülkede eş
zamanlı yürütülmektedir.
Temiz teknoloji alanında gelecek vaat
eden iş fikirlerinin yarıştığı GCIP
programı, ilk fazında ulusal düzeyde
düzenlenen ve içeriğinde bir yarışma
barındıran hızlandırıcı bir sürecin
ardından Türkiye’nin en başarılı temiz
teknoloji projesinin Silikon Vadisi’nde
diğer ülkelerin projeleri ile yarıştığı bir
platform niteliğindedir.
GCIP 2015 Başlıyor, Son Başvuru
Tarihi 20 Mayıs 2015…
GCIP, Türkiye’de Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nın himayesinde, TÜBİTAK’ın ev
sahipliğinde Teknoloji ve Yenilikçi Destek
Programları Başkanlığı (TEYDEB)
bünyesinde gerçekleşmektedir. Programın
diğer ulusal paydaşları ise Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik
GCIP Türkiye “Temiz bir gelecek için bir adım
daha atıyoruz!” sloganıyla girişimcileri
2015 yılında da desteklemeye devam
ediyor. Temiz Teknoloji gönüllüleri ve
girişimcilerini GCIP-2015'e fikir, ürün ve
projeleri ile 20 Mayıs 2015 tarihine kadar
başvurmaya davet eden program, destekçi
ve gönüllülerden oluşan profesyoneller
ekibi ile tanışma ve çalışma imkânı olmak
üzere, maddi ve manevi unsurlardan
oluşan çok sayıdaki desteği girişimcilere
sunuyor.
GCIP-2015 ülkemizin öncelikli temiz
teknoloji alanlarını göz önünde
bulundurarak Enerji Verimliliği,
Yenilenebilir Enerji, Atıktan Enerji
Üretimi ve Su Verimliliği olmak üzere
dört ayrı kategoride başvuruları kabul
etmektedir. GCIP-2015'le;
• Girişimcilerin iş kurma süreçlerinin
başlatılması,
• Temiz teknolojiler alanında çalışan
KOBİ’lerin desteklenmesi,
• İşletmelerin kurumsal kapasitesine
destek sağlanması,
• Girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi,
• Girişiminizin tüketici, üretici, çekirdek
fonlar, melek yatırımcılar ve risk
sermayesi gibi paydaşlar ile
buluşturulması,
NİSAN 2015
• Girişiminizin sağlanacak teşvikler ile
güçlendirilerek büyütülmesi
hedeflenmektedir.
Başvurular ve Katılımcı Profili
GCIP’e bu alanlara yönelik fikir ve projeleri
olan veya bir ürün geliştirmeye çalışan
öğrenci, akademisyen, araştırmacı ile seri
girişimciler yanında KOBİ niteliğindeki
işletmeler de katılabilecektir. Girişimciler,
en az iki kişiden oluşan bir takım kurarak,
programa başvuru yapabilirler. Başvuru
için takım üyelerinden en az birisinin T.C.
vatandaşı olması veya Türkiye’de bir
ikamete sahip olması yeterlidir. GCIP-2014
programında ödül kazanan finalistler
tekrar programa katılımcı olarak kabul
edilmeyeceklerdir. Bunun dışında seçici
herhangi bir kriter aranmayacaktır.
Yarı Finalistlere Eğitim ve Mentorluk
Desteği
Yarı finalistler, Silikon Vadisi’ndeki Ana
Girişimcilik Programının yürütücüsü “The
Cleantech Open” tarafından Haziran-Ekim
ayları arasında seminar, webinar, çeşitli
kaynak dokumanlar aracılığıyla etkili bir
eğitim sürecine tabi tutulacaktır. Proje
paydaşları ve destekçiler tarafından
düzenlenecek iş girişimcilik eğitim ve
desteklerinden de ücretsiz
faydalanacaklardır. Ayrıca her takıma,
markalaşma, satış ve pazarlama, iş
modelleri, iş hukuku, sürdürülebilirlik,
fikri mülkiyet hakları gibi konularda,
uzman mentorlar tarafından iş geliştirme
destek ve eğitimleri verilecektir.
Takımların teknoloji konusunda yaşadığı
sıkıntıları çözmeleri için ise teknik
mentorlar destek sağlayacaktır.
Birinciye 50 Bin TL, Kategori Birincilerine
25 Bin TL destek...
Sürdürülebilirlik ve Başarılı Mezun Ödülü
sunulacaktır.
En başarılı girişimci seçilen Ulusal Birinci
50.000 TL’lik para ödülünün yanı sıra temiz
teknoloji odaklı iş fikirlerini Silikon
Vadisi’nde gerçekleşecek Global Forum'da
temsil etme fırsatını yakalayacak; küresel
yatırımcılar, iş çevreleri ve uluslararası
mentorlar ile tanışarak küresel
platformda diğer ülke birincileri ile
yarışma olanağını elde edecektir. Kategori
Birincilerine 25.000 TL değerinde ödül
verilirken, başarılı bulunan diğer
takımlara da Bakanlık Özel Ödülü, Halkın
Seçimi Ödülü, Yılın Genç Girişimcisi Ödülü,
“Günümüzün temel sorunlarını çözecek ve
geleceği şekillendirecek büyük bir fikriniz
varsa, Temiz Teknolojiler alanında bir
girişimciyseniz ve kendinize yeni yollar
arıyorsanız, dünyanın en kapsamlı temiz
teknoloji iş geliştirme platformuna SİZ DE
KATILIN!..” Hem işinizi hızlandırın hem de
sürdürülebilirliğe katkı sağlayın.
Detaylı bilgi için
http://turkey.cleantechopen.org/gcipturkiye/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
47
NİSAN 2015
PROJELER
REKABETÇİ SEKTÖRLER
KONFERANSI VE
FOTOĞRAF SERGİSİ
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Avrupa
Birliği ile birlikte yürüttüğü “Rekabetçi
Sektörler Programı” uyarınca Türkiye'deki tüm
illerin ticaret ve sanayi odalarını, kalkınma
ajanslarını, üniversitelerini, sivil toplum
kuruluşlarını, kamu kurumlarını, yabancı
misyon ile yerli-yabancı medyayı 14 Nisan'da
Ankara'da düzenlenecek olan Rekabetçi
Sektörler Konferansı ve Fotoğraf Sergisi’nde bir
araya getiriyor.
48
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından hazırlanan ve Avrupa Birliği
desteğiyle şimdiye kadar 40'tan fazla ilde
yürütülen Rekabetçi Sektörler
Programı’nın illere kazandırdığı
rekabetçilik gücü, projelerin insan
hayatına, bölgesel gelişmeye ve ulusal
kalkınmaya olan pozitif etkileri başkentte
düzenlenecek bir konferans ve fotoğraf
sergisiyle kamuoyu ile paylaşılacak.
düzenlenen konferansın iki ana bölümden
oluştuğunu ifade eden Bakanlık
kaynakları, birinci bölümde Türkiye-AB
ilişkileri kapsamında, Rekabetçi Sektörler
Programı’nın mevcut durumu ve son
dönem gelişmelerine ilişkin bilgiler ele
alınırken proje sahiplerinin AB Projeleri
hazırlığında karşılaştıkları sorunlara
ilişkin deneyimlerini paylaşacaklarını
kaydediyorlar.
Rekabetçi Sektörler Programı’nın
2007-2013 yıllarını kapsayan ilk
döneminde yaklaşık 1,6 milyar Liralık dev
ölçekli girişimle, Van'dan Kastamonu'ya
Trabzon'dan Hatay'a 40'tan fazla ilde
imalat ve turizm sektöründe faaliyet
gösteren yüzlerce KOBİ'ye teknoloji,
girişimcilik, inovasyon, finansa erişim,
teknik ve idari kapasite, pazarlama ve
stratejik planlama gibi alanlarda destek
veren 60 projeye kaynak sağlanıyor.
Programın 2014-2020 yılları arasında
yürütülecek ikinci döneminde ise tüm
Türkiye'de uygulanacak projeler için
Türkiye'de uygulanacak projeler için
yaklaşık 1.2 milyar Lira bütçe belirlendi.
Program’da kat edilen mesafenin
kamuoyuyla paylaşılması amacıyla
Avrupa'dan gelen katılımcıların
ülkelerindeki iyi uygulama örneklerini
sunacakları konferansın ikinci bölümünde
ise; yerel kalkınma ve bölgesel rekabet
gücünün artırılması konusunda
uzmanların bilgi ve deneyimlerini
paylaşmalarının ardından Türkiye'nin
Kalkınma Planı perspektifinde Rekabetçi
Sektörler Programı’nın katkılarının
sunulacağı bildirildi.
Rekabetçi Sektörler Programı’nın
amaçları, öncelik alanları, gelecek planları
ve yürütülen projelerin başarılarının
katılımcılarla paylaşılmasının amaçlandığı
konferans öncesinde, proje illerindeki
üretim atölyelerinden çay bahçelerine
kadar projelerin hedef bölgesinde yaşayan
insanların hayatlarındaki olumlu etkileri
anlatan ve fotoğraf sanatçısı Çağrı Öner'in
objektifinden derlenen bir fotoğraf sergisi
basının ve katılımcıların beğenisine
sunulacak.
Rekabetçi Sektörler Programı tarafından
desteklenen 10 projenin yer aldığı Fotoğraf
Sergisi ile yaklaşık 2.8 milyar Lira bütçeyle
2007 yılında başlayıp 2026 yılına kadar
sürecek olan Program’ın Türkiye'nin
sosyal ve ekonomik kalkınmasına
katkılarının görsel bir biçimde
kamuoyunun bilgisine sunulacak.
Açılışını Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Fikri Işık'ın yapacağı Rekabetçi Sektörler
Konferansı ve Fotoğraf Sergisi’nin
davetlileri arasında programın yeni
dönemi için proje başvurusu yapabilecek
merkezi kamu kurumları, ticaret ve sanayi
odaları, kalkınma ajansları, üniversiteler,
teknoloji geliştirme bölgeleri, sivil toplum
kuruluşları gibi potansiyel kurumlar ile AB
Komisyonu yetkilileri yer alacak.
NİSAN 2015
HABER
VERİMLİLİK PROJE VE
ETKİNLİKLERİ HAZIRLAMA
EĞİTİMİ VE ÇALIŞTAYI
ANTALYA’DA DÜZENLENDİ
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Verimlilik Genel Müdürlüğünün Bilim,
Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlükleri
yönetici ve çalışanlarına yönelik olarak
düzenlediği “Verimlilik Projeleri ve
Etkinlikleri Hazırlama Eğitimi ve
Çalıştayı”, 70 ilden 140 katılımcıyla
3-6 Mart tarihleri arasında Antalya’da
gerçekleştirildi.
27 Nisan 2015 - 3 Mayıs 2015 tarihleri
arasında yurt genelinde düzenlenecek
olan Verimlilik Haftası etkinlikleri başta
olmak üzere, verimlilik konusundaki
toplumsal bilinçlenmeyi artırmaya yönelik
etkinliklerin nasıl yapılması gerektiği
konusunda gerçekleştirilen eğitim ve
çalıştay, amaçlanan hedeflere ulaşılarak
sonuçlandı.
Kore Verimlilik Enstitüsü’nün Başarısı
Açılış konuşmalarının ardından
düzenlenen paneli yöneten
Prof. Dr. Ergün Yener, “Verimlilik
Stratejileri; Başarılı Örnekler ve Türkiye
İçin Öneriler” başlıklı
değerlendirmesinde; Japonya, Kore ve
Singapur’daki verimlilik hareketleri ve
uygulamalarından bahsetti. Özellikle Kore
İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsünün
(KAIST) uygulamaları üzerinde duran
Prof. Yener; Samsung, LG gibi dünya
markası olmuş Kore firmalarının
başarısının altında KAIST’ın yaptığı
başarılı eğitim projelerinin bulunduğunu,
bu kuruluşun 40 yılda 41 binden fazla
başarılı bilim insanı, araştırmacı ve
mühendis yetiştirdiğini söyledi.
İl Müdürlüklerinin Katkısı Önemli
Organizasyonun açılışında konuşan
Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, son
dönemde Verimlilik Genel Müdürlüğünce
başlatılan projeler ve çalışmalar ile il
müdürlüklerinin verimlilik alanındaki
kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik
uygulanmakta olan program hakkında
bilgi verdi. Verimlilik Haftası faaliyetleri de
dâhil olmak üzere verimlilik alanında
yerel düzeydeki çalışmalara il
müdürlüklerinin katkısının beklendiğini
kaydeden Yılmaz, bu bağlamda il
müdürlüğü yönetici ve çalışanlarının
fikirlerinin önemli olduğunu ifade etti.
Verimlilik Kavramı Her Yönüyle Anlatıldı
Panelde söz alan Sanayi ve Teknoloji
Uzmanı Nurettin Peşkircioğlu, “Dünyada
ve Türkiye'de Verimlilik Kavramının
Gelişimi” konusunu anlattı. Sanayi ve
Teknoloji Uzmanı Dr. Sinan Borluk,
“Ülkelerin Uluslararası Rekabetinde
Verimliliğin Önemi; Verimsizliğin
Ekonomik ve Sosyal Maliyeti”,
Danışmanlık ve Eğitim Dairesi Başkanı
Dr. Mustafa Kemal Akgül ise “Verimliliğin
Felsefesi; Verimliliğin Dönüşüm Boyutu,
Verimlilik Kazanımları Nelerdir?
Verimliliği Uygulamalarla
İçselleştirmek?” başlıklı konuşmalar
yaptılar. Öğleden sonraki oturumunda söz
alan Sanayi ve Teknoloji Uzmanı
Dr. Canan Arıkbay “Verimlilik
Uygulamalarında Proje Fikri Oluşturma”,
Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Ali Doğan
‘Yönetim Nedir? Yönetimin Fonksiyonları,
Liderlik ve Liderlik Tarzı, Zaman Yönetimi,
Yetki Devri, Açık İletişim, Çatışma
Yönetimi” konularında bilgiler aktardılar.
Bilkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve
iletişim danışmanı Serdar Bilecen ise
“Kurumsal İşbirlikleri Nasıl Olmalı?
Kurumsal İşbirliklerinde Sonuç Alıcı
İletişim Nasıl Olmalıdır?” konulu bir
sunum gerçekleştirdi.
Çalıştay’da 50’den Fazla Fikir Üretildi
Etkinliğin ikinci gününde Sanayi ve
Teknoloji Uzmanı Talat Postacı’nın
moderatörlüğünde gerçekleştirilen
çalıştayda koordinatör olarak görev yapan
Sanayi ve Teknoloji Uzmanları
Dr. Canan Arıkbay, Nilüfer Asil, Nurettin
Peşkircioğlu, Ali Doğan, Rıdvan Vercan,
Dr. Sinan Borluk ve Aytunç Ayhan, etkin
fikir üretmeleri konusunda katılımcılara
yardımcı oldular. 11 gruba ayrılan
katılımcılar tarafından 3 farklı başlık
altında üretilen 50’den fazla proje fikrinin
sunumu, grup sözcüleri tarafından
gerçekleştirildi. Proje fikirlerinin, kamu
kurum ve kuruluşları, sivil toplum
kuruluşları ve okullara yönelik olarak
önceliklendirildiği görüldü.
49
NİSAN 2015
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
IŞIK, IŞIN TEKNOLOJİLERİ VE GÜNLÜK HAYATTA KULLANIMI - II
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Giriş
Değerli okuyucular, geçen sayımızda
Birleşmiş Milletler’in 2015 yılını
“Uluslararası Işık Yılı” ilan ettiğinden
bahsetmiştik. Bu konunun uluslararası
seviyede ele alınmasının nedeni, kullanım
alanları oldukça çok ve temiz olan ışık
teknolojilerinin kullanım alanlarına dikkat
çekerek, bütün ülkelerde ışık teknolojileri
konusundaki algı seviyesini artırmaktır.
Geçen sayımızda başladığımız ışık
teknolojileri ve bu teknolojilerin günlük
hayatımızda kullanım alanları konusuna
bu sayımızda da devam edeceğiz. Anahtar
dergisinin Şubat 2015 sayısında, görünen
ışık teknolojileri konusuna değinmiş, bu
başlık altında LED (light emitted diod) ve
lazer teknolojilerinin günlük hayatımızdaki
kullanımlarını anlatmaya çalışmıştık. Bu
sayımızda ise görünmeyen ışınlar ve
bunların hayatımızdaki yeri konusunda
okuyucuları bilgilendirmeye çalışacağız.
Görünmeyen Işınlar
Radyo dalgaları: Televizyon ve radyo
sinyalleridir.
Mikrodalga: Mikrodalga fırınlarda
kullanılan ışıktır. Bu fırınlarda pişirme ışık
enerjisiyle olur.
Kızılötesi Işınlar (İnfraret): Uzaktan
kumandalarda, infraret ısıtıcılarda, gece
görüş sistemlerinde, termal kameralarda,
güdümlü füzelerde, meteorolojide,
haberleşmede kullanılır.
Mor Ötesi Işınlar (Ultraviyole): Doğrulama
işlemleri ve mikroptan arındırma
işlemlerinde kullanılır.
X Işınları: Röntgen ve tomografi çekiminde,
madde analizinde kullanılır.
50
Gama Işınları: Radyoaktif silahlarda
kullanılır. Yıldız patlamalarında da oluşur.
Radyo Dalgaları (Elektromanyetik Işınım)
Bir kuvvetin etkisi altında bir bölgeyi
anlatmak için fizikte “alan” kavramı
kullanılır. Bu kuvvet, o bölgedeki
maddelerin üzerine belirli bir etkide
bulunur. Durağan elektrik yükleri de
(örneğin bir elektron) elektrik alanları
üretirler. Hareket eden bir elektrik yükü
ise hem elektrik alanı hem de manyetik
alan üretir. Bu alanlardaki düzenli
yinelenen değişimler elektromanyetik
ışınımı oluşturur. Elektromanyetik ışınım,
bir noktadan diğerine enerji taşır ve
yaklaşık 300.000 km/sn’lik bir hızla yayılır.
Bir ışık taneciğine foton denir. Aslında
bildiğimiz ışık elektromanyetik ışınımın
yalnızca bir türüdür. Diğer türler;
gama-ışınları, x-ışınları, morötesi,
Şekil 1. Kablosuz Cihazlar ve İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon (Hücrelerde Yıkım Yapmayan) [1].
NİSAN 2015
Şekil 2. Radyo Dalgaları Spektrumu [1].
kızılötesi, radyo ve mikrodalga
ışınımlarıdır. Işınım dalga boyuna bağlıdır.
Tüm ışınların oluşturduğu yelpazeye
elektromanyetik tayf denir.
Radyo Dalgalarının Kullanım Alanları
Radyo dalgaları müziği, konuşmaları,
resimleri ve bilgiyi görünmez bir şekilde
havayla milyonlarca kilometre uzağa
iletebilirler, bu her gün binlerce farklı
biçimde olmaktadır. Radyo dalgaları
insanlar tarafından görünmez ve
dokunulamaz olsalar bile, insanlık tarihini
tamamen değiştirmiştir. Bugün cep
telefonu, kablosuz telefon ve bunlar gibi
binlerce kablosuz teknoloji hakkında
konuşuyorsak da tüm bunlar iletişim için
radyo dalgalarını kullanır. Günlük hayatta
kullandığımız radyo dalgalarını kullanan
birkaç örneği şöyle sıralayabiliriz:
AM ve FM radyo yayını, kablosuz ev
telefonları, otomatik garaj kapıları,
kablosuz ağlar (internet), uzaktan
kumandalı oyuncaklar, televizyon yayını,
cep telefonları, GPS alıcılar, radyolar, uydu
iletişimi.
X Işınları Nedir? Kullanım Alanları
Nelerdir? [2]
X ışınlarını 1895'te, Alman bilim insanı
Wilhelm Conrad Röntgen keşfetti. Bu
yüzden bu ışınlara röntgen ışınları da
denir. X ışınları tıpta MR ve röntgen
çekiminde kullanılmaktadır. Bir yüzeye
yatırılan kişinin üzerine x ışınları
gönderilir ve kişinin görüntüsü bir filme
aktarılır. Bu film içerisinde gümüş tozları
bulunmaktadır. Bu sebeple x ışınlarının
gelmesi halinde film içindeki gümüş
kararma yapar bu yüzden röntgen
Şekil 3. X Işını ile Malzemelerin Analiz İşlemi [3].
51
NİSAN 2015
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
Şekil 4. Gama Işınlarının Sağlık Alanında Kullanımı; Gama Işın Bıçağı (Gamma Knife).
52
filmlerimiz siyahtırlar. X ışınlarının bir
diğer kullanım alanı da dezenfektasyon
işlemleridir. Arıtma tesislerinde arıtılacak
ürün üzerinden x ışıması geçirildiğinde
hücrelere zarar verdiğinden bakteri ve
virüsleri de öldürecektir. Bazen de
yapıların güvenilirliğini test etmek için
kullanılır. Örneğin bir duvar içerisinde ne
kadar demir kullanıldığını anlamak için
duvarı kırmamız gerekmektedir. Ancak x
ışınlarının duvardan geçirilmesi ile
içerisindeki demir miktarı
belirlenebilmektedir.
vücudun belirli bir yerinde bulunan
kimyasal bileşikleri oldukları yerde
bombardımana tutarak radyoaktif hale
getirmek ve böylece varlıklarını
saptamaktır. Bu yöntemden adlî tıpta
yararlanılmaya başlanmıştır. Örneğin
saçın bombardımanı, saçta birikmiş olan
arseniğin radyo-aktifleşmesini
sağlamaktadır. Bu yöntemden
yararlanılarak, ölümünden yaklaşık olarak
100 yıl sonra Napoleon Bonaparte’ın
arsenikle zehirlenmiş olduğu ortaya
çıkarılmıştır.
Gamma Işınları
Kızılötesi (Kızılaltı, IR veya Infrared)
Işınım ve Kullanım Alanları
Gama ışınları x ışınların daha güçlü ve
canlı hücreleri üzerinde yıkıcı etkilerinden
dolayı canlılar için tehlikeli ışınlar
grubundadır. Atom patlamalarında veya
atom reaktörlerinin kontrolsüz çalışmaları
durumunda ortama önemli miktarda gama
ışınımı salınımı olmaktadır. Cisimlerin
içinden kolayca geçebildikleri için, gama
ışınlarından hem teşhis hem de tedavi
amacıyla yararlanılır. Tıbbın radyobiyoloji
dalında hemen her gün yeni bir buluş
sağlanmaktadır. Bunlardan biri de,
Dalga boyu görünür ışıktan uzun fakat
terahertz ışınımından ve mikrodalgalardan
daha kısa olan elektromanyetik ışınımdır.
Teknolojide kabul edilen ismi olan
infrared, Latincede aşağı anlamına gelen
infra ve İngilizce kırmızı anlamına gelen
red kelimelerinden oluşmaktadır ve
kırmızı altı anlamına gelir. Kırmızı görünür
ışığın en uzun dalga boyuna sahip rengidir.
Kızılötesi ışınımın dalga boyu 750
nanometre ile 1 mikrometre arasındadır.
Normal sıcaklığındaki insan vücudu 10
mikrometre civarında ışıma yapar.
Doğrudan alınan güneş ışığı % 47
kızılötesi, % 46 görünür ışık ve % 7
morötesi ışınımdan oluşur. Kızılötesi
görüntüleme hem sivil hem de askeri
kullanım alanları bulmuştur. Hedef tespiti,
gözlemleme, gece görüşü, güdüm ve takip
sistemleri gibi askeri kullanım alanlarının
yanında, ısıl verimlilik analizi, uzaktan
sıcaklık ölçme, kısa mesafeli kablosuz
iletişim, spektroskopi ve hava tahmini gibi
alanlarda da kullanılmaktadır.
Kızılötesi gökbilim algılayıcılarla
donatılmış teleskoplar kullanarak uzayın
normal teleskoplarla, moleküler bulutlar
gibi uzay tozları yüzünden
görüntülenemeyen alanlarını
görüntülemekte, gezegenler gibi soğuk
cisimleri bulmakta ve evrenin uzak
geçmişinden kalan yüksek miktarda
kırmızıya kaymaya sahip nesneleri
görüntülemekte kullanılmaktadır [4].
Gece Görüş Sistemleri
Ana madde: Gece görüş dürbünü
Kızılötesi, görünür ışığın yeterli olmadığı
NİSAN 2015
kullanan füzeler, sıcak cisimler kızılötesi
ışık yaydığından "ısı güdümlü füze" olarak
da bilinir. İnsanlar, araç motorları ve
uçaklar gibi birçok nesne ısı ürettiğinden
kızılötesi dalga boylarında arka plandan
kolayca ayırt edilebilir.
Isıtma
Kızılötesi ışınım bir ısı kaynağı olarak
kullanılabilir. Kızılötesi sauna ve bazı
elektrikli sobalarda ısınma amacıyla, uçak
kanatlarında ise oluşan buzu eritmek
amacıyla kullanılırlar. Kızılötesi ışınım aynı
zamanda sağlık ve fizyoterapi alanında da
kullanılmaktadır. Kızılötesi ışınım
etraflarındaki havayı ısıtmadan sadece ışık
geçirmeyen cisimleri ısıttığından yemek
pişirme için de kullanılabilir.
Şekil 5. Infra Red Işınımın, Isıya duyarlı Füze, Gece Görüşü ve Isıtma Amaçlı Kullanımları.
durumlarda gece görüş sistemlerinde
kullanılmaktadır. Gece görüş sistemleri
ortamdaki az sayıda fotonun elektronlara
çevrilerek, kimyasal ve elektriksel bir
süreçle yükseltilmesi esasıyla çalışır.
Takip sistemleri
Kızılötesi takip sistemleri (kızılötesi
güdüm sistemleri olarak da bilinir) hedefin
yaydığı kızılötesi ışınımı, hedefi takip
etmek için kullanır. Kızılötesi takip sistemi
Bu Bölümün Hazırlanmasında
Yararlanılan Kaynaklar:
[internet erişim tarihi 15-20 Şubat 2015]
1. http://www.turkish-media.com/forum/
topic/250916-fatih-projesindecocuklarimizi-bekleyen-tehlike/
2. http://imagine.gsfc.nasa.gov/science/
toolbox/emspectrum_observatories1.html
3. http://www.oxford-instruments.com/
products/spectrometers/x-rayfluorescence-analyzer
4. Kaynak: http://xisini.nedir.com/
#ixzz3SnJJJxXj
5. http://www.kontrolhaber.com/x-isinlarinedirkullanim-alanlari-nelerdir/
6. http://www.unicankara.org.tr/v2/pages/
posts/ban-isik-suerdueruelebilirkalkinmanin-anahtaridir-1100.php#.
VMTk4keUe0I
7. Kızılötesi, Wikipedia,
http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C
4%B1l%C3%B6tesi
53
NİSAN 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
TÜRKİYE’DE KAYNAK VERİMLİLİĞİ/TEMİZ ÜRETİM ALANINDA
İŞLETİM VE FİNANS MODELLERİ ÇALIŞTAYI ANKARA’DA DÜZENLENDİ
Türk-Alman Bilim Yılı kapsamında
19-20 Mart 2015 tarihlerinde Bilkent
Otel’de gerçekleştirilen çalıştaya kaynak
verimliliği konularında çalışmalar yürüten
kamu ve özel sektör temsilcileri, Organize
Sanayi Bölgeleri, sektör birlikleri, kaynak
verimliliği/temiz üretim konusunda
finansman sunan Kalkınma Ajansları ile
uluslararası kuruluşların temsilcileri
katılım sağladılar. İki gün süren çalıştayın
açılış konuşmaları; Wuppertal İklim ve
Çevre Enstitüsü’nden Dr. Holger Berg,
Almanya Federal Cumhuriyeti
Büyükelçiliği temsilcisi Feza İnan ve Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik
Genel Müdürü Anıl Yılmaz tarafından
yapıldı.
Dr. Holger Berg, kaynak verimliliğinin
önemine değinerek, kaynak verimliliğinin
refah ve çevre üzerindeki etkisinin çok
büyük olduğunu ifade etti. Berg,
konuşmasında kaynak verimliliğinin,
işletmeler ve ekonomi için yük değil,
tersine çok büyük bir fırsat olarak
değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Berg, Almanya için kaynak verimliliğinin
rekabet avantajı sağladığını ve istihdam
yarattığını da sözlerine ekledi. Almanya
54
Federal Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği
temsilcisi Feza İnan, Türk Alman Bilim Yılı
kapsamında Türkiye’de gerçekleşen proje
sayısının 120, çalıştay sayısının ise 200’ün
üzerinde olduğunu belirterek, iki ülke
arasında Bilim Yılı kapsamında
oluşturulan iş birliğinin sürdürülmesini
temenni ettiğini ifade etti. Verimlilik Genel
Müdürü Anıl Yılmaz ise “Türk-Alman
Araştırma, Eğitim ve İnovasyon Yılı”
kapsamında bir yıl boyunca birçok
etkinliğin düzenlendiğini, iki ülkenin
üniversiteleri, işletmeleri ve
araştırmacıları arasında önemli yeni
ortaklıklar kurulduğunu belirtti. Yılmaz,
Almanya Federal Cumhuriyeti Eğitim ve
Araştırma Bakanı Sayın Wanka’nın da
bilim yılı kapanış seremonisinde ifade
ettiği gibi bu iş birliğinin sürdürülmesi ve
süreklilik arz etmesinin Türkiye tarafından
da arzu edildiğini dile getirdi. Bu etkinliğin
de kaynak verimliliği ve temiz üretim
alanında ülkemizin uygulamalarına yön
gösterici olacağını, benzeri ortaklıkların
geleceğe dönük projelerle geliştirilmesini
istediklerini sözlerine ekledi.
Çalıştay, Verimlilik Genel Müdürlüğü
Program Uygulama ve Destekler Dairesi
Başkan Vekili M. Hürol Mete’nin kaynak
verimliliği konusunda Türkiye’de mevcut
durum, VGM tarafından yürütülen
faaliyetler ve bu alanda yapılması
planlanan çalışmalara ilişkin sunumuyla
devam etti. Mete’nin sunumunun
ardından, TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz
Üretim Enstitüsü’nden (ÇTÜE),
Dr. Selma Ayaz Enstitü tarafından
gerçekleştirilen etkinlik ve projeler, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’ndan
Nazan Özyürek ise Endüstriyel Emisyonlar
Direktifi’nin İç Mevzuata Aktarılması
konulu sunumlarını gerçekleştirdiler.
Dr. Holger Berg ise Almanya Kaynak
Verimliliği Politikaları ve Stratejileri ile
Almanya’nın Ulusal Verimlilik Yaklaşımları
konularında iki sunum yaptı. Berg, ilk
sunumunda Avrupa’nın kaynak verimliliği
konusundaki strateji ve hedefleri ile
Almanya’da 2012 yılından itibaren
uygulanmaya başlanan ve kaynak
verimliliğini 2020 yılına kadar ikiye
katlamayı hedefleyen Alman Kaynak
Verimliliği Programı’nın (Progress)
strateji, hedefleri, kuralları ve
uygulanması hakkında bilgiler sundu.
Kaynak Verimliliği Ağları başlıklı ikinci
sunumunda ise Dr. Berg, 2007 yılında
sektörlerarası öğrenme ve bilgi platformu
NİSAN 2015
olarak kurulan Ulusal Kaynak Verimliliği
Ağı’nın (Neress) görevleri ve işleyişi
hakkında bilgi verdi. Kamu, özel sektör,
eğitim/bilim, birlikler ile kurum ve
kuruluşların 30 kadar temsilcisinin üyeliği
ile oluşan Ağ’da kazanılan deneyimler,
projeler, iş birliği alanları ve karşılaşılan
zorluklar hakkında bilgiler sundu.
Sunumların ardından Verimlilik Genel
Müdürü Anıl Yılmaz tarafından
panelistlere teşekkür belgeleri sunuldu.
Verimlilik Genel Müdürü Anıl YILMAZ
Dr. Holger BERG - Wuppertal İklim ve Çevre Enstitüsü
Programın ikinci gününde, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’ndan Zerrin Leblebici
“Tekstil Sektöründe Entegre Kirlilik
Önleme ve Temiz Üretim”, Doğu Marmara
Kalkınma Ajansı’ndan Ertuğrul Ayrancı
“Temiz Üretim Mali Destek Programı”,
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan
Merve Böğürcü “Kaynak Verimliliği
Faaliyetleri ve Finansal Destekler”,
Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman
Programı’ndan (TURSEFF)
Mustafa Salman ise “Türkiye’de TURSEFF
İşletim Modeli” başlıklı sunumlarını
gerçekleştirdiler. Alman Verimlilik
Ajansı’ndan -Effizienz-Agentur NRW
(EFA)- Matthias Graf, “KOBİ’lerde
Verimliliğin Artırılması” başlıklı
sunumunda, EFA’nın çalışma alanları ve
hizmetleri, kaynak verimliliği alanında
kullanılan araç ve yöntemler, malzeme
akış analizi konusunda geliştirilen
PIUS–Check yöntemi ve bu kapsamda
yürütülen projelerden örnekler sundu. Yeni
Verimlilik – New Efficiency (NE) isimli
kuruluştan Jochen Stiebel ise kaynak
verimliliği kapsamında ana çalışma
alanları olan pazarlama ve proje
yönetimine ilişkin yürütülen faaliyetler
konusunda bilgi vererek, sanayi, toplu
taşıma ve akıllı kentler konularında
örnekler sundu.
Yapılan sunumların ve Almanya örnekleri
ile deneyimlerinin ışığında katılımcılar,
programın birinci gününde “Türkiye için
Kaynak Verimliliği Ağı Tasarımı” ve
“Türkiye Kaynak Verimliliği Ağı İçin Yol
Haritası Oluşturulması” başlıklarıyla iki
oturumda gerçekleştirilen çalıştay
kapsamında, Türkiye için oluşturulması
planlanan ağın amacı, yapısı, üyeleri,
yönetimi, finansmanı ve faaliyetleri ile
sorumlularının kimler olabileceği gibi
sorulara yanıtlar aradılar. İkinci gün
gerçekleştirilen “İşletmelere Temiz
55
NİSAN 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
Üretim/Kaynak Verimliliği alanında Hizmet
Sunulması için Yol Haritası Oluşturulması”
başlıklı oturumda ise kaynak verimliliği
konusunda politika, finansman,
yaygınlaştırma gibi alanlarda belirlenen
sorun alanlarının çözümü için
gerçekleştirilmesi gereken faaliyetlerin
neler olabileceği ile riskler ve engeller
tartışıldı. Moderasyonu VGM uzmanları
tarafından yürütülen ve altı farklı masada
gerçekleştirilen çalıştayların ardından
ortaya çıkan sonuçlar katılımcılarla
paylaşıldı.
İki güne yayılan çalıştayın sonuçları
değerlendirildiğinde, kamu sektörü, özel
sektör temsilcileri, finans kurumları ve
STK’lar gibi Türkiye’de temiz
üretim/kaynak verimliliği faaliyetlerinin
ana paydaşları olan tarafların Türkiye’de
kurulabilecek olası bir Kaynak Verimliliği
Ağı’nın ana amacını konu hakkında
eşgüdüm ihtiyacını karşılamak, bilgi
paylaşımı ve iş birliği ile yeni finansman
kaynaklarının oluşturulması yoluyla
kaynak verimliliğinin artırılması olarak
gördükleri ortaya çıktı. Ulusal bir ağın yanı
sıra ihtiyaca yanıt verecek bölgesel ve
sektörel ağların da oluşturulması
önerilenler arasındaydı. Ağ yönetimin
kamuda olması gerektiği görüşünün
yanında bağımsız bir STK’nın daha esnek
hareket edebileceği görüşü de dile
getirildi. Türkiye’de böyle bir ağın
sürdürülebilirliği için oluşturulacak
organizasyonun, üyeleri için çeşitli
hizmetler üretmesi ya da erişilmesini
sağlaması gerektiği; kamu finansman
desteğinin yanında üyelerin aidatları ve
hizmet bedellerinin de uzun dönemli bir
oluşumu getireceği belirtildi. İşletmelerin
temiz üretim/kaynak verimliliği alanında
hizmetlere erişimi için önerilen faaliyetler
arasında ise, yapılan çalışmaların
56
VGM Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan Vekili M. Hürol METE
sürdürülebilirliği ve yaygınlaştırılması için
uzman kaynağının geliştirilmesi, örnek
uygulamaların artırılması ve etkin
paylaşımı, bu konuda kamu spotlarının
kullanımının sağlanması, politika
geliştirme aşamasında finansman
kuruluşlarının süreçte etkin bir biçimde
yer alması ifade edildi. Çalıştayın
sonuçlarının önümüzdeki dönemde
gerçekleştirilecek toplantılarla
paylaşılması ve geliştirilmesi amaçlanıyor.
Program süresince gerçekleştirilen
sunumlara ve çalıştay çıktılarını içeren
rapora http://vgm.sanayi.gov.tr ve
www.temizuretim.gov.tr adreslerinden
ulaşılabilecek.
NİSAN 2015
TÜRKİYE YEŞİL İŞLER KONFERANSI ANKARA'DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Türkiye Yeşil İşler Konferansı,
26 Mart 2015 tarihinde Ankara’da
gerçekleştirildi. Konferans, Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün (ILO) yürüttüğü ve
Flaman Hükümeti tarafından fonlanan
"Yeşil Ekonomide İnsana Yakışır İşler"
(Decent Work In The Green Economy)
projesinin kapanışı kapsamında, projede
yer alan görev gücü üyeleri ile ilgili diğer
kurum ve kuruluşların katılımıyla
düzenlendi. ILO Türkiye Ofisi tarafından
ILO Yeşil İşler Programı iş birliğiyle
16 Şubat 2013 - 31 Mart 2015 tarihleri
arasında çok taraflı bir yaklaşımla
yürütülen projenin sonuçlarının
paylaşıldığı Konferansta, ayrıca "Yeşil
Ekonomiye Geçiş Sürecinde İnsana Yakışır
İşleri Destelemek" ve "Türkiye'de
İşletmelerin ve İşyerlerinin Yeşil
Dönüşümü" başlıklı iki panel
gerçekleştirildi.
Konferansın açılış konuşmasında, ILO
Küresel Yeşil İşler Programı Koordinatörü
Kees van der Ree, kapsayıcı bir
sürdürülebilir kalkınma modelinin tüm
ülkeler için önemli bir gündem maddesi
olduğunu ve ILO'nun yeşil işler
programında Türkiye'nin yeşil ekonomiye
geçiş ve yeşil işlerin geliştirilmesi
açısından öncelikli bir ülke olarak ele
alındığını belirtti. Proje kapsamında
yürütülen faaliyetleri ve proje sonuçlarını
paylaşan ILO Türkiye Ofisi’nden
Ozan Çakmak ise, 2013-2014 yıllarında
çok taraflı bir görev gücü oluşturularak bu
alanda çalışan akademisyenlerin de
desteğiyle, Türkiye'de yeşil iş politika ve
program önerileri geliştirmek ve mevcut
kapasiteyi artırmak için çalışmalar
yürüttüklerini vurguladı.
Kess van der Ree moderatörlüğünde
düzenlenen "Yeşil Ekonomiye Geçiş
Sürecinde İnsana Yakışır İşleri
Destelemek" başlıklı panelde, kamu
kurumlarının temsilcileri yürüttükleri
çalışmaları ve önümüzdeki dönemdeki
önceliklerini katılımcılara aktardılar. Bu
kapsamda, Verimlilik Genel Müdürlüğü
Program Uygulama ve Destekler Dairesi
Başkanı Vekili M. Hürol Mete, yeşil işlere
geçiş sürecinde yeşil ve temiz
teknolojilerin kullanımına yönelik Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
çalışmalarını katılımcılarla paylaştı.
Bakanlığın yeşil, yenilikçi ve yerli üretim
hedeflerini yerine getirmek amacıyla
başta sanayide enerji verimliliğini
artırmaya yönelik çalışmalar olmak üzere
kapsamlı faaliyetler yürüttüğünü belirten
Mete, orta teknolojiden yüksek teknolojiye
geçiş sürecinde oluşacak yeni iş alanları
ve faaliyet kümelerinin yeşil ekonomiye
geçişte önemli fırsatlar sunduğunu ortaya
koyarak, bunu yerine getirebilmek için
işletmelerde farkındalık oluşturmanın
gerekliliğini ifade etti.
SİVAS’TA “DÜŞÜK VERİMLİ ELEKTRİK MOTORLARININ DÖNÜŞÜMÜ”
KONULU TOPLANTI YAPILDI
Onuncu Kalkınma Planı kapsamında
Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülen
“Sanayide Düşük Verimli Elektrik
Motorlarının Dönüşümü Programı”
çerçevesinde Sivas Bilim, Sanayi ve
Teknoloji İl Müdürlüğü’nün organize ettiği
toplantı 26 Şubat 2015 tarihinde Sivas
Ticaret ve Sanayi Odası’nda (STSO)
gerçekleştirildi. Toplantıya Sivas’ta faaliyet
gösteren sanayi işletmelerinin yanı sıra
Cumhuriyet Üniversitesi, Cumhuriyet
TEKNOKENT, Kayseri Orta Anadolu
Kalkınma Ajansı (ORAN), TSE, KOSGEB,
Sivas OSB Müdürlüğü’nden temsilciler
katılım sağladı.
Toplantıda, Verimlilik Genel Müdürlüğü
Program Uygulama ve Destekler Dairesi
Başkan V. M. Hürol Mete tarafından
Bakanlık tarafından enerji verimliliği
alanında yürütülen faaliyetler hakkında
bilgi verilerek, Sivas’ta başlatılabilecek bir
dönüşüm programı için yapılması gereken
çalışmalara değinildi. Bu kapsamda
ayrıca, Orta Anadolu Kalkınma Ajansı
tarafından verimsiz motorların
dönüşümüne ilişkin hibe destek programı
ile ilgili bir sunum gerçekleştirildi.
Toplantı sonunda, Sivas’ta verimsiz
elektrik motorlarının dönüşümü için Sivas
BST İl Müdürlüğü koordinasyonunda rol
üstlenebilecek kurumlar ve önümüzdeki
süreçte yapılması gerekenler belirlendi.
Toplantı soru-cevap bölümünün ardından
sona erdi.
57
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
2015 VERİMLİLİK HAFTASI ANKARA ANA ETKİNLİKLER PROGRAMI
ANKARA – ATO CONGRESİUM ANA ETKİNLİK PROGRAMI
27 NİSAN 2015 – PAZARTESİ
SAAT
9.00
ETKİNLİK ADI
10.00
KAYIT
ETKİNLİĞİN İÇERİĞİ
ETKİNLİK YERİ
Kayıt Masasında Kayıtların Alınması
Fuaye Alanı
Açılış Konuşmaları
• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tanıtım Filmi
• Anıl YILMAZ, BSTB Verimlilik Genel Müdürü
• Yalçın İPBÜKEN, Yalın Enstitü YK Başkanı
• Zeynep Erkunt ARMAĞAN, Erkunt Traktör Sanayii A.Ş.
Genel Müdürü
• Fikri IŞIK, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
2015 Verimlilik Proje Ödüllerinin Verilmesi
• Ödül kazanan işletme, kurum ve kuruluşların
açıklanması ve ödüllerinin verilmesi
10.00
12.00
• Verimlilik Haftası Açılışı
• 2015 Verimlilik Projeleri
Ödül Töreni
12.00
12.30
• Sergi (Stant) Alanının
Gezilmesi
• Ödül Kazanan Firmaların Poster Sunumları ile
Etkinliğe Katılan Firmaların, Kurum ve Kuruluşların
Stantlarının Gezilmesi
12.30
13.30
13.30
15.00
• Bulut Bilişim Uygulamaları
ve Verimlilik Paneli
• Bulut Bilişim Uygulamaları ve Verimlilik
Türkiye Bilişim Derneği,
Teknoloji Firmaları (HP, Microsoft, IBM, Oracle, Vodafone)
15.00
15.15
15.15
16.00
• Ödüllü Verimlilik Projeleri
Sunumları
• Proje Sahipleri Tarafından Farklı Salonlarda
Eşzamanlı Sunumlar
16.00
17.00
• Verimlilik Söyleşisi
Verimlilik Gönüllüleri
Buluşması
• Verimlilik Projelerinde Geçmiş Tecrübelerin Paylaşılması
Prof. Dr. Ergün YENER, Dr. Meral TOPRAK,
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL, Nurettin PEŞKİRCİOĞLU,
Rıdvan BOZKURT
Congresium
Kongre Salonu
Congresium
Sergi Alanı
Congresium
Kongre Salonu
ARA
Congresium
Salonları
Congresium
Kongre Salonu
ANKARA – ATO CONGRESİUM ANA ETKİNLİK PROGRAMI
28 NİSAN 2015 - SALI
SAAT
9.00
58
ETKİNLİK ADI
10.00
10.00
12.30
12.30
13.30
13.30
14.45
14.45
15.00
KAYIT
Verimlilik Konulu Fikir ve
Kısa Film Yarışması
Ödül Töreni
ETKİNLİĞİN İÇERİĞİ
Kayıt Masasında Kayıtların Alınması
Açılış Konuşmaları
• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tanıtım Filmi
• Anıl YILMAZ, BSTB Verimlilik Genel Müdürü
• Davetli Konuşmacı
• MEB Üst Yöneticisi Konuşması,
(T.C. MEB Müsteşarı / YEĞİTEK Genel Müdürü)
• Prof. Dr. Ersan ASLAN, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Müsteşarı
Öğrenci Yarışması Ödüllerinin Verilmesi
•Ödül alan eserlerin sunumları ile birlikte dereceye
giren öğrencilere ödüllerin verilmesi.
ETKİNLİK YERİ
Fuaye Alanı
Congresium
Kongre Salonu
ÖĞLE YEMEĞİ ARASI
Verimli Bir Hayat İçin
Optimum Denge Modeli
• Tamer DÖVÜCÜ
Optimum Denge Modeli Kurucusu
ARA
Congresium
Kongre Salonu
15.00
17.00
15.00
PARALEL OTURUMLAR
2015 Işık Yılı - Işık ve Işın
Teknolojileri Sunumu
Doç. Dr. Selçuk AKTÜRK, İTÜ Fizik Müh. Bölümü
Bu etkinlik Birleşmiş Milletlerin ilan etmiş olduğu
“2015 Uluslararası Işık Yılı” kapsamında düzenlenmektedir.
Congresium
Kongre Salonu
Verimli Üretim İçin İlk
Kademe Liderin Önemi
ve Geliştirilmesi
Yalın Enstitüsü
İlk kademe liderliğin önemi; Lider gelişim yaklaşımı
Seçimde dikkat edilecek hususlar; Yetiştirme ve geliştirme
yaklaşımı; İlk kademe liderin görev ve sorumlulukları
Congresium
Salonları
Sürdürülebilirlik Atölyesi
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB)
Üniversite öğrencilerine yönelik bir sürdürülebilirlik okuryazarlığı
programı olan ve ölçümleme, çok boyutlu olarak bakabilme ve takım
olarak çalışmayı hedefleyen bir programdır. Bu çalışma Türkiye
Sınai Kalkınma Bankası desteği ile gerçekleştirilecektir.
Congresium
Salonları
Verimliliğe Genç Bakış
Üniversite Öğrencileri
Verimliliğe Nasıl Bakıyor?
Üniversite Öğrenci Kulüpleri
Üniversitelerin ‘Verimlilik ve Endüstri Mühendisliği Toplulukları,
kulüplerinin katılımları ile yapılacak bu çalıştayda; yenilikçi ve
rekabet edebilen üniversitelere dönüşüm nasıl sağlanabilir?
Congresium
Salonları
17.00
ANKARA MERKEZLİ DİĞER ETKİNLİKLER PROGRAMI
29 NİSAN 2015 – ÇARŞAMBA
SAAT
13.30
14.30
ETKİNLİK ADI
16.00
17.30
ETKİNLİĞİN İÇERİĞİ
Ankara’da bulunan lise dengi okullardan hazırlanacak gruplar ile
Öğrenciler İçin Teknopark /
Organize Sanayi Bölgesi Gezisi Ankara’daki Organize Sanayi ve/veya Sanayi Bölgelerinin ziyaret edilmesi
• BST Ankara İl Müdürlüğü işbirliğiyle
Kalkınma ve Verimlilik:
“Durum ve Gelecek” Paneli
• Prof. Dr. Güven SAK / TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim
Üyesi ve TEPAV Kurucu Direktörü
• Prof. Dr. A. Muhteşem KAYNAK
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
• Dr. Oktay KÜÇÜKKİREMİTÇİ
Türkiye Kalkınma Bankası - Hazine Dairesi Başkanı
• Hasan YURTOĞLU / Kalkınma Bakanlığı, Ekonomik Modeller Stratejik
Araştırmalar Genel Müdürlüğü - Daire Başkanı
• Dr. Halit SUİÇMEZ / Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Verimlilik Genel Müdürlüğü - Sanayi ve Teknoloji Uzmanı
ETKİNLİK YERİ
ANKARA
1.OSB, OSTİM, Bilkent Cyberpark
2.ODTÜ TEKNOPARK
TEPAV
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ
Yerleşkesi 2. Kısım ANKARA
30 NİSAN 2015 – PERŞEMBE
SAAT
09.30
ETKİNLİK ADI
13.00
Yaşam İçin
Sürdürülebilirlik Paneli
ETKİNLİĞİN İÇERİĞİ
Aşağıdaki kuruluşlar işbirliği ve katkıları ile yapılacaktır.
• Hacettepe Üniversitesi TÜPADEM
• REC Türkiye
• WWF Doğal Hayatı Koruma Derneği Türkiye
Sürdürülebilirlik Akademisi
• İş Dünyası ve Süründürülebilir Kalkınma Derneği
5000 Su Kâşifi Projesi (MİKADO)
ETKİNLİK YERİ
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
BEYTEPE
KAMPÜSÜ
Mehmet Akif Salonu
ANKARA
Açılış Konuşmaları
M. Fahir Altan / Türkiye Kalite Derneği Ankara Şubesi, Yönetim Kurulu Başkanı
Anıl Yılmaz / Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Verimlilik Genel Müdürü
09.30
13.00
Sağlıkta Kalite ve
Verimlilik Paneli
Sağlıkta Kalite ve Verimlilik Temel Kavramlar ve Terimler Sunumu
Prof. Dr. Binnur Önal / EFCS-QUATE (Avrupa Sitoloji Dernekleri Federasyonu Kalite
Güvence, Eğitim ve Değerlendirme Komisyonu Üyesi)
Panel 1
Ülkemizde Sağlık Hizmet Kalitesi ve Verimlilik: Bilişim Teknolojileri Çözüm Mü?
Panel Başkanı: Hüseyin Çelik, TC Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Dr. Mahir Ülgü, TCSB Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü
Dr. Korhan An, HİMSS (Sağlık Bilgi ve Yönetim Sistemleri Derneği) Türkiye Direktörü
Panel 2
Verimlilikte En Büyük Paydaşlar: İnsan Kaynakları ve Süreç Yönetimi
Panel Başkanı: Op. Dr. Merve Akın, TKHK Başkan Yardımcısı
Uzm. Dr. Pınar Koçatakan, TKHK Verimlilik ve Kalite Yönetim Daire Bşk.
Uzm. Dr. Hisam Alahdab, Anadolu Sağlık Merkezi, Tıbbi Direktör Yrd.
Doç. Dr. Ayşe Gürses, Johns Hopkins Üniversitesi Anesteziyoloji ve Yoğun Bakım
Bölümü (Tele konferans ile katılımı sağlanacaktır)
*Verimlilik Haftası ile ilgili detaylı bilgi ve illerde yapılacak program için http://www.verimlilikhaftasi.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
Türk Japon Vakfı Kültür Merkezi
ANKARA
59
NİSAN 2015
SUMMARY
PRODUCTIVITY STATISTICS
National Productivity Statistics, involving
quarterly and yearly labour productivity
statistics, has been published in 2009 for
the first time by National Productivity
Centre within the context of Official
Statistics Programme (RIP). Since 2011,
national productivity statistics has been
calculated and published by Ministry of
Science, Industry and Technology,
Directorate General for Productivity
according to Decree Law 635 concerning
the duties of Directorate General for
Productivity as measuring national
productivity, comparing the results with
other countries and publishing national
productivity statistics periodically as part of
Official Statistics Programme. By February
2015, Regional Productivity Statistics have
been added to above-mentioned statistics
as well.
2014 Fourth Period of
Three-Month National
Productivity Statistics has been
Announced
Throughout manufacturing industry, per
capita output index in the fourth period of
the year 2014 has decreased % 0.58 in
comparison with the fourth period of the
year 2013. Per capita output index has
increased 5.38% in comparison with the
third period of the year 2014. In accordance
with the same period of the last year, an
increase in per capita output index has
been observed in 10 sections of the total 24
sections of manufacturing industry. Record
increase has been seen in the section of
fundamental pharmaceutics products and
materials manufacturing.
60
Productivity in Turkish Economy
As a general assessment, it is indicated
that productivity growth of Turkish
economy for the last 35 years is not
satisfactory. Even though some periods
achieved success, productivity growth has
not been substantial and long-termed.
When productivity performance is taken
into consideration after 2008, Turkish
economy is in a critical process in terms of
converging welfare of developed countries
without falling into middle income trap.
The success of the period depends on high
production capacity and permanent
productivity growth.
‘Transformation of Electric
Motors with Low Productivity
Meeting’ held in Sivas
Consciousness-raising meetings within
the framework of ‘Transformation of
Electric Motors with Low Productivity in
Industry Programme’, which have been
carried out and coordinated by the
Ministry of Science, Industry and
Technology within the scope of Tenth
Development Plan, continue throughout
the country. The meeting within this
context was organized by Sivas Provincial
Directorate of Science, Industry and
Technology on 26th of February 2015 in
Sivas Chamber of Commerce and Industry.
Apart from the enterprises that carry on
business in Sivas, representatives from
Cumhuriyet University, Cumhuriyet
Technocity, Kayseri Central Anatolia
Development Agency (ORAN), Turkish
Standards Institute (TSE), Small and
Medium Enterprises Development
Organization (KOSGEB) and Sivas
Organized Industrial Zone (OSB) attended
the meeting.
Workshop on ‘Operation and
Finance Patterns within the
Scope of Resource
Efficiency/Cleaner Production in
Turkey’ held in Ankara
Representatives from public and private
sector, organized industrial zones, sector
unions, development agencies and
international organizations that carry on
studies in resource efficiency/cleaner
production attended the workshop, which
has been organized in Bilkent Hotel in
March 19-20, 2015 within the context of
Turkish-German Science Year. Opening
speeches of the workshop was made by
Dr. Holger Berg, Wuppertal Climate and
Environment Institute; Feza İnan,
representative of Federal Republic of
Germany Embassy and Anıl Yılmaz,
Ministry of Science, Industry and
Technology, Director General of
Productivity.
As an overall assessment of the
workshop, it is seen that representatives
of the main stakeholders of resource
efficiency/cleaner production activities
(public and private sector, financial
institutions, NGO’s...etc) regard the
primary purpose of the possible Resource
Efficiency Network founded in Turkey as
increase of resource efficiency by means
of fulfilling the need of coordination,
information share and creation of new
financial resources in terms of resource
efficiency/cleaner production.
NİSAN 2015
Competitive Sectors Conference
and Photograph Exhibition
Within the context of ‘Competitive Sectors
Programme’, Ministry of Science, Industry
and Technology brings close together all
chambers of commerce and industry,
development agencies, universities,
nongovernmental organizations, public
institutions in Turkey, foreign mission,
national and foreign press in ‘Competitive
Sectors Conference and Photograph
Exhibition’, which would be organized in
April 14, in Ankara.
subcontracting, political corruption and
unethical behaviours cause erosion of
labour rights at global level. In addition to
social and economic influences of the
situation, existence of the political
influences makes the situation more
serious. The fact that multinational
corporations have the highest earnings
and competitive power in developing
countries with oppressive regimes needs
to be emphasized. Voluntary practice of
code of conducts by multinational
corporations within the scope of corporate
social responsibility creates a situation
that can be abused by the corporations
with the aim of competitive power.
The activities of nongovernmental
organizations in terms of effecting
corporate reputation, creating consumer
pressure and decreasing share prices of
the corporations remain limited.
Development processes and labour rights
in underdeveloped countries suffer from
the activities of multinational corporations.
New Report from OECD: ‘Material
Resources, Productivity and
Environment’
Material Resources, Productivity and the
Environment report within serial of OECD
Green Growth Studies has been published
in March, 6, 2015. This report, which has
been prepared within the context of
resource efficiency and material flow
studies of OECD, has the purpose of
presenting a general assessment in terms
of material flow and resource efficiency in
OECD countries and identifying
contemporary trends and main problems
of the subjects at global level.
Corporate Social Responsibility
and Global Labour -II
The relationship of multinational
corporations with global labour has an
important place within the context of
corporate social responsibility. Neglecting
minimum liabilities with respect to labour,
61
NİSAN 2015
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
NİSAN 2015
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total R&D Personnel Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013)
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI
Türkiye' de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2013)
Total R&D personnel in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2013)
Türkiye' de Ar-Ge İnsankaynağı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2013)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI
63
NİSAN 2015
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri 2014 Yılı Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Yıllık Ortalama Değişim Oranları
Index of Production Per Person Employed; Average of the Year 2014 and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
64
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS