Polemikler: Devrimci Proletarya•ya Yan1t
Transkript
Polemikler: Devrimci Proletarya•ya Yan1t
!;a: ll. . H. FlRAT X • "t::: c � Partileşme Süreci-2 ca � ca >... ca Cl) o ... a.. c.:ı E Polemikler: ... > Cl) cı i.: Cl) ::;;: E Devrimci � Proletarya•ya Cl) o a.. • ...... '-oJ � ;... : ;:::::: Yan1t � � E r...:ı.ıı � """"...... 't � � �)' o/ E K S E N Y A Y I N C I L I K H. FlRAT Partileşme Süreci-2 Polemikler: Devrimci Proletarya•ya Yan1t EKSEN YAYINCILIK EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti Laleli Caddesi , No: 52/5 Aksaray/İstanbul Tel: (2 1 2) 638 28 83 Fax: (2 1 2) 5 1 7 39 49 Partileşme Süreci-2 Polemikler: Devrimci Proletarya'ya Yanıt • H. FlRAT Baskı: Kayhan Matbaacılık e Ocak 1998 • Birinci Baskı ISBN-975-7271-16-0 H. FlRAT Partileşme Süreci-2 Polemikler: Devrimci Proletarya•ya Yan1t İ Çİ NDEK İ LER 7 Sunuş 9 Popülizm ve So;-;yaliim 27 Ti KB'nin Kötü S ınavı 57 Devrimci Proletarya'ya Yanıt 59 I. B Ö LÜM Sınıf Hareketi Değerlendirmeleri 97 II. B Ö LÜ M Demokrasi M ücadelesi Sorunları 1 39 III. B ÖLÜM Partileşme Sürecinin Sorunları- l 1 73 IV. B ÖLÜM Parti leşme Sürecinin Sorunları-2 205 V. B ÖLÜM Partileşme Sürecinin Sorunları-3 245 VI. B ÖLÜM Taktik M üdahalenin So'runları 275 Parti, Sosyalizm ve Sınıf Hareketi 277 Herşey Parti için! 282 Parti, Sosyalizm ve Sınıf Hareketi 289 Sol H areket, Sosyalizm ve Sınıf Hareketi SUNUŞ Elinizdeki kitabın ası l kapsamı yaklaşık iki yıl önce (ilk bölüm 1 5 Kasım ' 95 tarihi taşımaktadır) gerçekleşen zorunlu bir yanıttan ol uşmaktadır. Kı:ıl Bayrak'ta dizi yazı olarak yayın lanan bu yanıtın tam metni şimdi okura kitap olarak sunulmaktadır. Kitabın girişine ve sonuna Ekim'de başyazı olarak yayın lanan ve Yamt'ın ele aldığı sorunlarla doğrudan bağlantı l ı başka bazı yazılar da konulm uştur. Okur bunları tartışınanın giriş ve sonuç bölümleri olarak da değerlendirebi lir. Yamt'ta ele alınan konular kuşkusuz yalnızca partileşıne sürecinin sorunlarından oluşınuyor. Fakat tartışınanın ağırl ıklı kapsamını bu sorunlar oluşturduğu için kitap Partileşıne Si.ireci serisi içinde yasınlanıyor. Kitap incelendiğinde, yan ıt kapsam ına giren sorunlar dışında kalan temel programatik ve taktik sorunlar üzerine 7 ayrı bir ele�ti riden sık sık sözedi ldiği görülecektir. Bu kapsamda bir clc�tiri o gün için gerekli görülınü�lü. Buna uygun bir planlaımı ve hazırl ık içine de girilmişti. Fakat bu ele�tiri çeşjtl i nedenlerle o dönem yapılamadı. Gel inen yerde ise kendi içinde bu tür bir çaba artık anl am l ı ve gerekli olmaktan çıkmışt ır. Komünist hareket partinin kuruluş kongresini toplaımı aşamasındadı r ve program sorunları üzerine daha gene l , doğal olarak da çok daha veriml i ve' yararlı bir çabanın içerisindedir. Bu çaba şu veya bu grubun özel eleştirisini en azından bugi.in için ayrı bir ihtiyaç olmaktan bi.iyii. k ölçüde çı karmıştır. Yayıncı lar tarafından gerçekleştiri len tashih ve öteki teknik kusurların gideri lmesi dışında yazarı tarafından orijinal metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapı lmam ıştır. Yalnızca orijinal yayın sırasında kaleme alınan , fakat o zaman kullanı lınayan bir ara bölüm burada ilgili metne eklenmiştir. (Elinizdeki kitabın 21 7-223. say faları) . Orijinal metinde yeralan ekler kitaba da olduğu gibi konulmuştur. Zira zamanında okunın ek olarak yayınlanan bu metinlerden doğrudan yararlanabilme olanağı gözeti lerek davran ı l ınıştır. f3u durumda ek metinlerin bura�la kul l anı lmaması bazı boşluklar yaralacaktı ki, bundan kaçını lınıştır. Parti leşıne sürecinin sonıniarını ele alış, bir siyasal akımın ideolojik-sın ıfsal kavrayışının, dolay ıs ıyla da gerçek siyasal kiml_i ğinin dolaysız bir göstergesi sayılınalıdır. Kitapta Larıışılan sorunlar, fazla yer tutmayan özel durumlar dışında, Türkiye devriınci hareketinin tümünü bu açıdan dolaysız olarak ilgi lcndi rınektedi r. Okur bunu burada giriş ve sonuç bölümü niyetine yayınlanan metinler üzerinden de kolaylıkla görebi l i r. 2 Ocak '98 Popülizm ve sosyalizm Popülizm ve sosyalizm I Marksist teoriqin özünü, modern buıjuva toplumunun yıkıcısı ve yeni sosyalist toplumun kurucusu olanık, proletaryanın tarihsel rolünün açığa çıkarı lına:sı ve açıklanınası ol uşturmaktadır. Dünya tarihi içinde kapitalist üretim i lişki lerinin (dolayısıyla modern sı nı f i l işkilerinin) az gel işmişlik aşamasının bir ürünü olan ütopik sosyalizmden, sanayi devrimi sonrasının bir ürünü olan bilim sel sos-y alizme geçişi işaret leyen temel fikir de budur. Bir başka i fadeyle, Marx ' ı n , modern burjuva topl um una egemen sını f i l iş ki lerinin bil imsel tahl ili yoluyla. proletaryanın bu toplumdaki iizel konuımı ve tarihsel rolüne ilişkin olarak ulaştığı bu sonuç saye sindedir ki, sosyal izm bir ütopya olmaktan çıkmış. sını f özü ve eksc� ine dayalı bir bilim hal ine gelm iştir. Zira bu sayededir ki, insanlık tarihinin bu modern aşamasında, Lenin'in deyimiyle, "ta rihsel hareketin materyalist temel i'' açığa çıkarı lmış; böylece ll sosyalizm, kendi ıa�ıyıcısı olma yeteneğine sahip biricik sınıf olan modern proletarya �ahsında, gerçek maddi-toplumsal tabanına oıurtulmu�ıur. Aynı yerde Lenin, "bizdeki popülizme benzeyen" diye tanımladığı 19. yüzyılın ütopik küçük-burjuva sosyal ist akım l arının ortak iizel l iğinin, "tarihsel hareketin materyal ist temelini anlamamak, kapitalisı toplumdaki sınıflardan her birinin rol ünü ve önemini" yerli yerine oturlamamak olduğunu söylemektedir. Çok �ükür ki bizdeki popülizmde durum bu kadar vahim değildir. Ütopyacı sosyalizme bir geri dönü� ifadesi sayılması gereken "ideolojik önderl ik" tezi bir yana bıraktidıktan sonra, bu '70'1crin ortası oluyor, hemen tüm devrimci akımlar genel teorik şemalarında proletaryanın tarihsel rol ünü yerli yer.ine oturıma ba�ansı gösterdiler. Başka türlü de olamazdı; zira tümü de bil imsel sosyalizm tabanı üzerinde durduklarını söylüyorlardı ve buna i l i� kin teorik bilgileri şemayı başka türl ü kurmalarını olanaksız k ı l ı yordu. Programı olanlario programlarında, olmayanlan ise devrim stratej i l erinde , proletarya hep baş yeri tutuyordu. O devrimin "biricik öncüsii"ydi.i ve demokratik devrimden kesintisiz olarak sosyalizme geçişin "biricik güvencesi"ydi . Türkiye 'nin kapitalist gelişmişlik düzeyi konusunda nesnel gerçeğe daha yak ın duran akımlar, devrimin bu biricik öncüsünü, aynı zamanda devrimin temel toplumsal güçleri nden biri , doğal olarak en önemlisi sayı yorlardı. Dahası var. Proletaryan ın teori planındaki bu onurlan dırılışı, hiç de yalnı zca programlarla ve devrim stratejisine i l iş kin şemalarla sınırlı kalm ıyordu. Bir de işin örgüt ve dolayısıyla tüzük boyutu vardı. O lduğu kadarıyla tüm tüzüklerde, tüzüğün olmadığı durumlarda ise örgüt sorununa ya da parti inşa süreçleri ne ilişkin genel göri.i şlerde, proletarya yine aynı kuvvetle onurlan dırı lıyordu. Hatta daha da fazlasıyla. Zira ne de olsa devrim kuş kusuz prolctary<ı önderliğinde fakat ancak müttefiklerle birlikte bir sonuc<i bağlanabil irdi. Dolayısıyla genel karakteri i tibanyla bir "halk'. devrimiydi. Oysa örgüt ya da parti,. ancak proletarya ya özgü, demek oluyor ki "proleter" sınıf karakterli bir oluşum olabi l i rdi . Özet le, istisnalan olsa da, genelde teorik cephede durum, 12 hiç değilse konumuzu oluşturan sorun çerçevesinde, oldukça iyi görünüyordu. Proletarya gerek devrim gerekse örgüt stratejisin de hakettiği yeri fazlasıyla bulmuştu. Gelgelelim gerçek dünyada işlerin başka türlü seyrettiğini de biliyoruz. Teori dünyasında baş köşeye oturlulan işçi sınıfı, gerçek dünyada ve en iyi durumda, halk sınıf ve tabakalarından herhangi biri olarak kalıyordu. Ne siyasal çalışma ve mücadelenin ve ne de örgütsel gelişmenin ana ekseniydi. Buna ilişkin stratejik belirlemelerin, siyasal ve örgütsel taktikler ve yönel imler planın da herhangi bir değeri ya da somut anlamı yoktu. Daha da ötesi , buna uygun taktik v e pratik yönelimler "sapma" b i l e sayılabil i yordu. Teori planında devrimin öncüsü ve temel dayanağı olarak alınan ve sosyalizmin biricik güvencesi sayılan bir sınıf, pratik planda her türden politik reformizmin ürediği bir alan olarak algı lanabi liyordu. ( B unun tam da, teoride işçi sınıfı na baş köşeyi verenlerin pratikte onu revizyonistlere, reformisliere ve sendika bürokratlarına bırakınalarından kaynaklanan bir durum olduğu görülınüyordu bile.) Uzatmıyoruz; zira bu, yıllardır tartışılan ve artık çok iyi bili nen bir öyküdür. Bu öykünün akibeti de iyi bi liniyor. Teoride ona baş köşeyi ayı rı p da pratikte i şçi sınıfını unutanlar ya da çok çok herhangi bir sınıf gibi ele alanlar, sonuçta genel halk hareketinin iktidar perspektifinden ve öncü kimlikten yoksun birer küçük-burjuva demokratik kolu olmaktan öteye gidemcdiler. Do ğal olarak, ortaya çıkardıkları örgüt ya da partiler de ki.içük-burju va ruhuna, yapısına, tabanına ve elbette çizgisine sahip örgüt ve " partiler olabi ldiler ancak. Böyle yapı ların karşı-devrim sonrası akibeti ise, görülmemiş kolaylıkla ve şiddette bir küçük-burjuva parçalanına ve dağılma ile karakterize olan bir tasfiye süreci oldu. Engels, Lenin 'in "sınıf-dışı sosyalizmin ve sınıf-dışı siyasetin" bir ifadesi olarcık tanımlad ığ ı ütopik küçük-burjuva sosyalizmi hakkı nda, şunları yazmıştı: "Kapitalist üretimin olgunluktan uzak l ığına, sınıfların durumunun olgunluktan uzak l ığına. teorilerin ol gunluktan uzaklığı yanıt verdi." (Anti-Diihring) Elbette burada sorun genel insan l ı k tarihi yönünden konu13 yor ve sanayi devrimini öneeleyen bir tarihsel aşama ile onun sonrak i ony ı l lara etkisi sözkonusu edi l iyor. Ama yine de, bu materyalisı bakışın, '70'ler Türkiye 'sinin k üçük-burjuva sos yalizmini anlamak bakımından bel l i bir işlevi var. Fakat yalnızca son ıahl i lde ve bunu da; "sınıfl arın durumunun olgunluktan u zaklığı''ndan çok, s ı n ı f hareketinin politik olgunluktan uzak lığı ve o gün için bu açıdan daha i leri durumda olan küçük-burjuva harekelin gölgesinde kalması maddi oigusu çerçevesinde ;mla mak ve ele almak kaydıyla. Kaldı k i , hiç değilse proletaryanın tarihsel rolü ile devrim ve örgüt stratejisi içindeki genel yeri açısından ele alındığında, bizde devrimci akımlar, daha '70 ' 1erin ortasından itibaren, dün ya tarihi içinde olgunlaşmış bir teoriye sahiptiler. Teorinin buna i l işkin temel leri Marx tarafından konulmakla ve Lenin tarafın dan gel iştiri l meklc kalmamış, üste l i k Eki m Devri m i 'yle (20. yüzyılın bu en i leri tarihsel pratiği içinde) en i leri düzeyde ka n ı tlanmıştı da. Modern topl umdaki özel yeri nedeniyledi r k i , marksistlcr, R usya gibi son derece geri b i r ülkede, b i r köylü ve küçük-buı:juvalar ülkesinde, devrim ve parti stratejilerinin bir gere ği olarak proletaryayı pratik çabalarının merkezine koymuşlar, bu sayededir ki, devrimi zafere ulaştırmayı ve onu sosyalizm le taçlandı rmayı başarabi (m işlerdir. Genel teori ve tarih cephesinde durum bu olduğuna göre ve '70'lerin devrimci hareketi de bu teorik ve tarihsel mirasın ışığın da işçi sınıfını devrim ve örgüt stratejilerinin baş kö�esine oturt tuğuna göre, nasıl olmuştu da tümüyle farklı bir pratiğin girdabında bulmuştu kendisini? Teori ile pratik arasındaki bu derin uçurum nasıl ol uşmuştu'? Bu sorunun yanıtı organik bütünlüğü içinde çok çeşitli yön ler içermektedir. Biz şimdilik bir yönünün alıını çiziyoruz: Hep vurguladığımız gibi , kendiliği ndenci lik geleneksel hareketimizin en temel karakteristiklerinden biridir. Soyut planda yapı lmış açık stratejik belirlemelere rağmen taktik planda, gündelik çalışma ve yönelimde bunlar anlamını kolayca yitirebiliyorsa, yerini dönem sel cereyanların yarattığı girdaba kapılmaya bırakabiliyorsa, burada tam bir kendiliğindencilik vardır. Taktik yönelimlerini ve çabala rını stratejik öncelikterin ı�ığında, onların gerekleri doğrultusunda saptayaınaınak, bunun yerine olayların ak ı ntısına kapılmak, kendiliğindenciliğin en tipik görünümlerinden biridir. B u, teori i le pratik arasındaki bağı kopararak, oportünizmin bu kopukluklll ifadesini bulan en berbat bir türüne de kapıyı aralar. Geleneksel hareket yalnızca 'RO öncesi geçın i�iyle değil, bu geçıni�i a�aınadığı içindir k i , yeni dönem pratiği ile de bunun en açık örneklerini sergilemektedir. B i r ba�ka kendiliğindenci sürükleniş olan 'R7 sonrasının "sınıf yönel imi" ınodasından son bir yıldır "semt yönelimi'' modasına dön geri eden geleneksel hareketin bu durumunu, burada tartıştığımız konu çerçevesinde, bir sonraki sayıda ele alacağız. Il 12 Eylül yenilgisi temelde küçük-burjuva (kvriınci liğinin yeni lgisiydi. Kolay yenilginin. bu yeni lginin görülmemiş ölçüde bir parçalanına ve dağı l maya, devri mden ve örgütten kaçışa dönüşmesinin ge·risinde. bu toplumsal -siyasal kimlik vardı. Sorun yalnızca bu kimliğin taşıyı<.:ısı olan başlıca siyasal akım ların akibcti ile sınırlı değildir. Fakat bununla kopınaz bir bütünlük oluşturan küçük-burjuva katınanlardan oluşan sosyal tabanl a da ilgilidir. Komünistterin eleştiri lerinde sayısız kez yinelendiği gibi, bu kimlik bu toplumsal tabanda yeşerıniş, onun pol itik yansıma sından başka bir şey olmamıştır. Yükseliş döneminde yaşaın orta ını ve güç kaynağı olmuş küçük-burjuva kaımanlar, toplumsal özellikleri bakımından karşı-devrim dönemine dayanıksızlıkları ölçüsünde, 12 Eylül sonrasında görülmemiş hızda bir parçalaı:ı.ma ve dağılınanın da etkeni oldular. Yeniden toparlanma dönemine giri ldiğinde, bu olgu, devriınci hareketin önem li bir kesimi için yüzeysel bir biçimde de olsa, i rdclenip ideolojik sonuçlarına götürühnese de. iyi-köıü hissedi len bir pratik ders duruınundaydı. Yeni lginin bu yüzeysel dersi i le küçük-burjuva kesimlerdeki yılgın lık ve durgunluk olgusu, aynı 15 dönemde i�çi sınıfı hareketindeki geli�meyle de birle�ince, dikkat ler nihayet, o güne dek yalnızca teorik şernaların gözdesi olarak kalmış i�çi sını fına pratik olarak da yöneldi . Elbette istisnalar da vardı. Ama sol hareketin büyük bir bölümü, yeniden toparlan ma çabalarını, sınıfa yönelik bir çalışma içinde gerçekleştirme yolunu tuttu. Sıritfa bu pratik ilgi, sürece paralel bir biÇimde, etkilerini ideolojik formülasyonlarda, politik vurgularda, parti in�a süreçlerinin tanımında vb. göstermeye başladı. Fakat bu geli�me: geçmiş küçük-burjuva ideolojik ve örgütsel kimliğin açık bir sor gulanmasına, onunla hesaplaşmaya dönüşmediği ölçüde, gerçek bir ilerlemeye de yolaçmadı. Yaşanan gelişmenin esası eski kim lik temelinde yeni bir toplumsal alana yöneliş olarak kaldı. Bir başka toplumsal ortaında şekillenmiş eski ideolojik-politik ve kültürel kimlik ile bu yeni toplumsal alanın uyuşmazlığının yarattığı problemleri bir yana bırakalım. Bu yeni yönelişin önemli konj<ınktürel güçlükleri de vardı. Bir kere bu bir ilk toparlanma dönemiydi. Güçler, olamıklar, ürgütsel hazırlık, gel i şGn sınıf ha reketine geçtik ciddi bir i l k ınüdahaleden, onunla fiziki bir ilk temasa bile yetmiyordu. Öte yandan, sınıf öncülerine güven verme ' ve sınıf içinde güçlenme hiç de kolay bir iş değ ildi. i şçi sınıfı bu açıdan ne öğrenci lere, ne de 'XO öncesinin küçük-burjuva katmaniarına benziyordu. Bu, hızlı ve kolay güç toplamaya faz lasıyla al ışmış, bunu bir kültür hal ine getinniş geleneksel akımlar için, onların sabrını ve soluğunu zorlayan bir ba}ka temel önemde güçlük tü. Tüm bu etkenierin (güçlüklerin) yarattığı birleşik etki, "sınıf yönelimi" coşkusunu çok geçmeden kırmaya başladı. B una bir de sınıf hareketinin ya�adığı tempol u yükse l işin ' 9 1 başında kırı lması ve sonraki yıllarda aşı lamayan bir tıkanıklığa girmesi de eklenince, yeni dönemin "sınıf yönelimi" modası iyice tavsa maya başlad ı . Gözler ba�ka arayı�lanı yöneidiyse de, alternatif bir toplumsal hareketliliğin yokluğu ko�ullannda sınıfa ilgi herşeye rağmen sürdü. (Ya�adığı canlılığa ve yarattığı i lgiye rağmen, kamu çal ışanları bu açıdan alternatif bir alan değildi). Kaldı k i , gerek bazıları aylar boyu gündeme oturan yerel direnişlerle ve gerekse /6 de zaman zaman yaptığı toplu çıkı�larla, i�çi sınıfı, her �eye rağ men bu ilgiyi hala da en çok hakeden sınıftı. Dolayısıyla i�çiler, bir çok geleneksel grup için ağırl ı k l ı bir i lgi ve çalı�ına alanı olmayı iyi-kötü si.irdürdüler. *** 1 995 ba�ında toplanan EK İ M 3. Genel Konferansı, bu olgu dan hareketle, mevcut durum ve bunun ortaya çıkardığı yeni ayrım çizgisi üzerine ü�ağıdaki tespiti yaptı : " Kuşkusuz bugün, daha doğrusu son 7 yı ldan beridir, işçi sınıfı içindeki çal ışınaya özel bir ağırlık vennek, dev_riınci saflarda ünemli bir pratik ayrım çizgisi olmaktan çıkını �tır artık. Zira sı nif çalı�ınası, gelinen yerde, ki.içi.i k-burjuva devriınci demokratik kimlikle özdqle�ıni� bir iki istisna dı�ı nda, komünist olmak id diasındaki ti.im sol grupların ortak pratiğidir. Bugün "sınıf yöneli mi" bir ayrım çizgisi olmak bir yana, sözü edilen istisnalar. dışın da hemen tüm grupları kesen ortak bir payda durumundadır. 1 2 Eylüi yenilgisi, küçük-burjuva yığınları saran politik pasinik ve nihayet 'XO ' lerin ikinci yarısında işçi sınıfı h�ıreketindeki belir gin öne çıkış, popülist ideolojiye bu alanda büyük bir darbe vurdu ve bu sorunu kavrayı�ta olmasa da pratikte kendiliğinden çözcli.i. "Bugünün ayrım çizgisi. sınıfa hangi ideolojik çizgi ve pers pektifieric gidileceği, sınıf hareketine hangi temel ve taktik po litikalarla müdahale edileceği sorununda odaklaşınaktadır. Do l<�yısıyla, sol harekette işçi sınıfına yöneliş şeklindeki genel eği lim, bugün ideolojik ayrım çizgilerine apayrı bir önem kazandır mıştır." (Siyasal ve Örgütsel De,�erlendirnıeler, Eksen Yayıncılık, s.20-2 1 ) N e var ki, EK f M 3 . Genel Kon feransının kendisini öncele yen dönemin gerçek liğini doğru bir biçimde özetleyen bu de ğerlendirınesi, bugün bazı yönleriyle geçerliliğini yitirmiş bu lunmaktadır. Zira tanı da aynı dönemde patlak veren Gazi Di renişi 'nin devriınci hareket üzerindeki etkisi, yukarıdaki değer lendirmenin bazı yönlerini eski tmiştir. Bu değerlendiımede, "sınıf yönelimi" küçük"burjuva demokratik kimlikle özdeşleşmiş bir iki 17 ıstısmı hariç, "hemen tiiın grupları kesen ortak bir ınıyda dunı mundadır'' deniliyor. Oysa Gazi Direni�i. zaten kiiksi.iz ve iğreti olan "sınıf yönelimi" modusını. bir dizi ba�ka grup için de belirgin bir biçimde sona erdirdi. Onun yerini son bir yıldır sürekli kuvvet kazanan "semt yönelimi" ınodası aldı. Bugün bir tek EK İ M hariç. solun devriınci kanadında yeralan irili-ufaklı hemen tüm grupl ar, yeniden geçmi�te kendilerini ye�erıcn ve besleyen sosyal ortama yiinclmi� bulunuyorlar. Öğren ci hareketindeki son gcli�melcrin artıracağı heveslcrlc, eski sosyal yaşam alanının bir ba�ka halkasına daha ula�ılını� olucaktır. Geri ye gcçıni�ten farklı o larak ıa�nının kent ve kasabaları kalıyor. Olaylar bugünkü gcli�ınc yöniini.i siirdiiriirse. biiyük kentlerdeki hareket liliğin etkileri çok geçmeden buralara yansıyacaktır. Dev rimci iirgi.itlcr için geçıni�in o verim l i sosyal gcli�ınc ortaını da, farklı alan ve katımınlarıyla, biiylcce t aınaınlanını� olacaktır. Ya i�çi sınıfı? Ya devrimin öncü ve teme l k uvveti sayılan toplumun bu en önemli toplumsal giicii? Ya marksist-leninisı te oriye giirc parti iirgiitlenmesinin ekseni olması gereken bu biricik toplumsal·sınıf? O, bir kez daha. revizyonistlere ve re forınisılere mi bırakılıyor? Son bir yılın ikinci yarısını belirgin biçimde kap layan i�çi hareketliliğine geleneksel devriınci grupların ilgisizliği bunun biiyle olduğunu ve olaca�ını �imdiden giisıcrmekıcdir. Bu gün sınıf üzerine politika yapmak pratikte ret:ormist akımlara terk edilm i� durumda. Geçıni�te TİP, TSİP ve TKP'ye bınıkılan alan. bu revizyonist partilerin yaraııığı bo�luğu bugün doldurmaya çalı �an İP ve EP türü reforınist akımlara bırakılıyor. Bugünün geçmi�ten tek önemli farkı. geleneksel hareketin sağlam bir ideolojik ele�ıirisini yapmı� ve popi.ilizın deneyimin den temel önemde dersler çıkarını� bir kom ünist hareketin var lığıdır. Son bir yıl giistermi�tir ki, Türkiye devrimci hareketinin yeni döncmdeki en biiyük kazanımı olan bu hareket, EK İ M, dev rimci cephede ccreyana giiğiis gerebilme ve sınıf eksenli bir geli�ıne çizgisiıide ısrar edebilme yeteneğine sahip tck devrimci iirgiillür. /8 Komünistlerin yaptığı tespitlerden bir k ısınım eskiten gel iş meler, buna rağmen, ne i lke ne de pratik bakımından, onlar için bi r sürpriz o luşturmad ı lar. i lke bakımından sürpriz değildirler; zira biz geleneksel hareketteki sınıf yönelimi modasının köksüz lüğüne en başından itibaren işaret ettik. Zaman içinde bunu sürekli olarak vurgula(.lık. Bunun, küçük-burjuva katınanlara durgun l uk hakiınken, sınıf hareketinin canl ı bir gelişme yaşamasının yaratıığı bi r yeni kendi liğindenci sü�ükl eniş olduğunu hep söyledik. Ge leneksel hareketin temel bir karakteristiği olan kendiliğindenciliğin kendini �imdi de sınıf hareketi seline kapılarak gösterdiğine hep i�aret ettik. Dahası, sınıf hareketindeki ilk ciddi kırı lınanın ('91 , sonrası) somut etki leri nin (ınodanın hız kesınesi ve yeni arayı� lar) tahlili temelinde bunu daha somut bir biçimde ortaya koyduk. (Bkz. Solda Tm:flyecili.�in Yeni Diinemi) Geçıni�leriyle açıkça h�saplaşaınayanlar onu aşamazlar. Ye ni cereyanların basıncı altında yüzeyde yaşanan tüm sözde de ği�iın lere rağmen, derin lerde geçm işin an ı ları, önyargı ları, al ış kanlıkları kaçın ılmaz olarak yaşamayı sürdürür. Bu nedenle de, koşullardaki değişıncierin ('XO öncesine benzer koşu lların çok k üçük ölçekte dahi olsa bir yeniden be l i rmesinin) ardından, geçmişin ünyargı larına, anlayış ve pratiklerine yeniden dönmek çok fazla güçl ük taşımaz. Bizim soruna bakışımız buydu. Dolayısıyla semtlerdeki bir i lk hareketlenmenin dikkatleri sınıftan hızla ayı rması, bizim için i l ke bakımından herhangi bir sürpriz ol uşturınaınaktadır. Bu gel işme bizim için prati k bak ı mdan da bir sürpriz oluşturınadı. Bizzat EKiM 3. Genel Konferansı, Gazi direnişi nin sarsıcı etkisini doğru değerlen�lirerek, böyle bir gelişıneye önden işaret ett i : "Gazi Direni�i ile başlayan gelişmeler, büyük kentlerin yoksul tabakalarının hareketlendiği bir döneme girdiği ınizi kesinleşiirdi ve ilk belirti ler, ge.leneksel devriınci grupların bu hareketlilik içinde az ya da çok güç kazanma olanağı bulacağını gösteriyor" (Siyasal ve Örgütsel De.�erlendirmeler, s.55) Aynı değerlendiıınede, bunun ortaya çıkardığı yeni sorunlanı ve görev Iere de ye terli açıkl ıkta işaret edi ldi. Komünistler geleneksel hareketteki bu yeni eğilimi adım adım izlediler ve yolaçtığı gelişmeleri olumlu ve olumsuz yönleriyle yine erken bir tarihte ortaya koydular. Ekim, Gazi Direnişinden iki ay sonra kaleme aldığı "Gelişen Kitle Hare�etinin İmkaniarı ve Sorunları" (sayı: 1 22, 1 Haziran 1 995) başlıklı başyazısında, pratik veri ler ışığınqa artık kesinleşen bu yeni durumu değer lendirdi. Üç temel tespit yaptı ve bunlardan sonuçlar çıkardı. Bu tespitlerden i Iki, semtlerdeki huzursuzlukların ve ge li�en mi.icadelelerin kuvvetli bir toplumsal mantığı olduğu ve geleneksel devrimci grupların "buradaki devrimci toplumsal di· namiklerden beslenerek'" devrimci siyasal mücadelede kendi rol lerini oynayacakları üzerineydi. Bu zaaf olmak bir yana, genel devrimci siyasal mücadele için çok önem li bir kazanım da olacak tı. Dolayısıyla komünistler, bu gelişmeyi politik bakımdan tümüyle olumlayarak destekleyeceklerdi. İkinci tespit, semt pratiğine bu dönüşün, beraberinde, "geç mişin anılarına ve ideolojik önyargıları"na bir dönüşü de kaçını lmaz olarak getireceği, bunun ise halkçı-demokratizme yeniden kuvvet kazandımcağı gerçeği üzerineydi. Bu ise; komünistlerin önüne, bu ideolojik cereyana göğüs germe, halkçı-demokratik ön yargıların "sosyal izm adına" yeniden meşrul aştırılmasına karşı etk i l i bir ideolojik mücadele yürütme görevi koymaktaydı . Üçüncü tespit ise, b u yeni gelişme karşısında komünistler için çok daha ayrı ve acil bir önem kazanan politik-pratik görev Iere ilişkin oldu. Yeni gelişmeleri de gözeterek; komünistler, "e zi lenlerin öncüsü ve devrimci siyasal mücadelenin gerçek sürük. leyicisi olma yeteneğine sahip biricik sınıfın, işçi sınıfının, kendi · devrimci enerjisini ortaya koymasını kolaylaştı racak bir çalışma yı şimdi çok daha enerjik ve inatçı bir biçimde sürdürmek" zo rundaydılar. III Ekim'in 5 A.{justos Dersleri başlıklı başyazısının son bölümün de şu değerlendirme yer almaktaydı : "Son olarak, 5 Ağustos' un ışığında geleneksel devrimci grup20 ların durumu var. Denebilir k i , yalnızca Türk-İş eylem takvimi değil, fakat son zamanların yerel işçi direnişleri de, bu grupların gitgide sınıftan uzaklaştıkianna tanıklık etmektedir. Semt 'olayla rında hareketlenen ve belirli k itle eylemlerine güç yığmak için özel bir çaba gösteren bu gruplar, işçi eylem lerinden dikkat çeke cek ülçüde uzak durabi lmektedirler. Semt yoksulianna doğal ya k ınlık ile sınıf hareketinden bu doğal uzaklaşma, sınıf hareketine mudahaledeki bu doğal yeteneksizrik ve isteksizlik , son bir yılın kitle hareketli l i ği sürecinde izlenegelen bu eği lim, geleneksel hareketin ideolojik-kültürel dokusu ve toplumsal kiml iği hakkında son derece öğretici pratik açıklıklar sunmaktadır." (Sayı : 128, 1 Eylül 1 995) Bu olguyu özel bir tarzda vurgulamanı n gerisinde, aynı za manda, . semt yönelimi modasına i lişkin olarak i leri sürülen, kitle hareketliliğine devrimci m üdahaleden geri durmamak biçimindeki gerekçenin tutarsızlığına i şaret etmek kaygısı da vardır. Sorun gerçekten kitle mücadelelerine devrimci müdahaleyse eğer, bu aynı tutum neden işçi sını fının Ağustos-Ekim dönemini kapsa yan büyük eylem dalgası karşısında gösterilmemiştir? Neden uzun süreli yerel direnişiere gerekl i devrimci müdahaleleı: için az-çok ciddi bir çaba harcanmamıştır? i leri sürülen gerekçenin tutarsızlığını görmek için bu soruların sorulması bile yeterlidir. Fakat ·dahası var. Bu tür bir �ıyaslama yalnızca eşıt ılgıyı hak eden çalışma alanları sözkonusu olmm;ı durumunda bir anlam taşır. Oysa burada kıya-;lanan işçi sınıfı i le semt katmanlarıdır. Bu durumda eşit bir i lgiden sözedebilmek ise, markşist kavrayış yitiri lmedikçe mümkün değildir. Zira sözkonusu olan; toplumun temel sınıf ilişkileri içerisinde tuttukları yer ve kuşkusuz bu nesnel temel üzerinde, devrimci siyasal mücadelede oynayabi lecekleri roller kıyaslanmaz ölçüde fark lı olan toplumsal kategorilerdir. i l kinde sözkonusu olan, toplumun iki temel sinıfından birini oluş turan ve siyasal mücadelede ezi lenler cephesine öncülük etme yeteneğine sahip bulunan biricik toplumsal sını fur. Oysa ikinci sinde, doğru bir rotaya ve istikrarlı bir mücadele çizgisine ancak bu sınıfı n devrimci siyasal önderl iği koş u l larında kavuşabi lecek 21 olan heterojen ve şeki lsiz toplumsal katmanlardır. Bu farkı ayırdedememenin terndinde yatan ve geleneksel hareketin temel kanıkteristiklerinden ikisini ol uşturan popülizm ve kendil iğindencilik, birbirlerine yakından bağlıdırlar ve birbirle rini sürekli beslemektedi rler. Popülizm , kapital ist toplumdaki ezi len ve sömürülen sınıf ve tabakalardan her birinin önemini ve rolünü, soyut teorik şerna larda olmasa bile gerçek siyasal yaşamda yerli yerine oturtamama da ifadesini bulur. Daha açık bir ifadeyle bu, işçi sınıfının modem burjuva toplumdaki kendine özgü konumu ve bu çerÇevede şe ki l lenen benzersiz devrimci rolü konusunda açık bir kavrayıştan yoksunluk anlamına gelir. Sosyal ve kültürel bakımdan alabildiği ne heterojen ve karmaşık bir kitle ol uşturan semt katmaniarına aşırı ilgi ilc işçi sınıfı hareketine belirgin ilgisizlik, bu tür bir kavrayışsızlığın güncel pratik bir yansımasından başka bir şey deği ldir. Kendi liğindencilik ise, en genel planda, olayların ard ından sürüklenmeyi anlatır. Fakat geleneksel akımlar tarafı ndan bu, genellikle önde giden kitlelerin arkasında kalmak olarak, en dar biçimiyle ve tekyanlı olarak anlaşılır. Böyle anlaşılınca da, örneğin semtlerde harcketlenen yoksul kitlelerin önüne düşmeyi başaranlar, bunu başarmış olmakla siyasal mücadelede öncü bir rol oynadık Iarına ciddi ciddi inanırlar. Gerçekte ise kendil iğindenci bir sürük Ieniş içinde olduklarının farkı nda bile olmazlar. Oysa kendiliğindenci liğin en ayırdedici özelliği, lam da teorik perspektifierin ürünü olan stratejik doğrultuyu ve üneelikleri dö nemsel olayların ve gelişmelerin basıncı altında yitirmek. gündelik gelişmelerin girdabına kapılmak , içinde boğulmaktır. Eğer zaten ez_ilen ve sömürü len sınıf ve tabakalar içinde işçi sınıfının tuttuğu çok üzel yer konusunda sağlam, derinlemesine üzümsenmiş bir kavrayışınız yoksa, sınıf çalışmasındaki pratik güçlükler ile semt çalışmasının kolayl ıkları birarada sizi hızla ve kolayca bir başka prat ik gel işme rotasına sokar. Böylece stratejik doğrultunun ve öncelikterin pratikte hiçbir değeri kalmaz. Bunlar kağıt üstünde soyut doğrular olmaktan öteye bir anlam taşımaz ol urlar. 22 *** Gazi Direnişi ve onu izleyen gelişmeler. büyük kent va roşlarında yaşayan yok s u l katınanl ardaki hoşnutsuzluğu ve mücadele enerjisini somut olarak gösterdi. Daha çok Kiiıt ve Alevi semtler için geçerl i olsa da, bu olgumın ve gelişmenin devriınci siyasal mücadele için taşıdığı önem herhangi bir larıışına gerek timlez. Gazi Direnişinin sarsıcı e tkisinin yanısı ra, son iki yılın 1 Mayıs gösterilerinin kitleselliği ile bu gösterilere egemen devriın ci hava, bu potansiyelin güncel rolüne ve önemine ayrıca ışık tutmaktadır. Peki bu potansiyelin ve onun ürünü. gelişmelerin iine çıkardığı en önemli, en öncelikli görevler nelerdir? Bu soruy<r soımıt olarak verilmiş bulunan pratik yanıtlar, popülizm i le sosyal izm arasındaki ilkesel ve taktik uyrımlara bir kez daha öneml i açıklıklar sağ lamıştır. Popi.i l izın i bir kimlik hal ine get i ren ler, yeni hareketli lik alanını üynı zamanda verimli bir gelişme alanı olarak da görerek. hızla bu zeminde mevzilenme yoluna gitmişlerdir. Oysa sosyalizmin teınsilci leri olarak komünistler, yalnızFa temel teorik gerçeklerden hareketle değil. aynı zmmında Türkiye'nin 'XO ön�esi Him devriınci siyasal deneyimini de giizeıe·rek , stratejik önccl ikler!nin pratik ge rek lerinde ısrar etmişlerdir. Stratejik öncel ikierin prat ik gerekleri her zaman için marksisı takliğin teme l hareket noktaları ndan biridir. Devriınci siyasal ıni.icaddede öncü rolü oynama yeteneğine sahip biricik sınıf işçi sını fıysa eğer; modern sını f i lişkilerinin egemen olduğu ıoplu ' muımızda ikt idar hedefine dayal _ ı bir mücadele ancak bu sınıf ekseninde verilebi lecekse; ve nihayet, yalnızca kent yoksullarının deği l . genel olarak toplumun tüm ezi len ve sömürülen sını f ve tabakalarının mücadele birikimi ancak bu sınıf ekseninde tutarlı bir rolaya sokulabi lecek ve iktidar hedefine yönelıilebi lecekse, bu durumda. kent yoksul ları ndaki bir hareketlenmenin yapacağı en uyarıcı etki, dikkatleri devriınci sınıf önderliğinin yaratılınm;ın da daha çok yoğunlaşıınnak. s ı n ı f hareketinin pol itik ve örgütsel gel işınesine yiine l i k görevlere daha etkin ve daha enerjik bir biçimde sarı lınaktır. Bu koşullarda sınıf hareketinin devriınci 23 gelişme ihtiyacı, kendinden öte, geli�mekte olan kitle hareketinin temel bir ihtiyacı durumundadır. Toplumsal mücadelede sınıf ön cülüğü kavramının gerçekten bir anlam ı , bir pratik değeri varsa eğer, sorun başka türlü kavranamaz ve konulamaz. Elbette sınıf öncülüğü olmadan da çeşitli toplumsal katman ların m ücadeleleri gelişme seyrini sürdürecektir. Fakat b�yle bir mücadeleden istikrarlı bir seyir ve iktidar hedefine yönelik kalıcı sonuçlar beklemek her türlü dayanaktan yoksundur. Modem sı nıf ili�kilerinin egemen olduğu bir toplumda, ezilenler cephesinde iktidar olma gücüne ve yeteneğine sahip bulunan, dolayısıyla da bu doğrultudaki bir mücadelenin toplumsal dayanağı olabilecek olan biricik toplumsal güç i �çi sınıfıdır. Kapitalist bir ülkede işçi sınıfını eksen almayan herhangi bir iktidar mücadelesi iddiası her türlü ciddiyetten yoksun boş bir .safsatadır. Nisan ''96 24 Gerçekler inatçıdır! TİKB' nin kötü s mavı Gerçekler inatç1d1r! "Eli nizdeki 1 06. sayısıyla, Ekim, 1 9R7 Eki m ' inde ba�layan illegal yayın yaşamının 7 yılını geride bırakarak X. yılına ba�lamış oluyor. Bunun ideolojik ve örgütsel anlamı Ekim 'in 1 00. sayısına i li�kin ba�yazıda ele al ı nmı� bul unduğu için burada bir yineleme gereksizdir. Şu kadarını ekleyelim ki, Ekim kendi türünde bugün Türkiye'de artık tek yayın organıdır. Bir ba�ka örneği yoktur. .Bu, hala varl ığını sürdüren başka bazı i l legal yayın organlarını görmezlikten geldiğimiz anlamına gelmiyor. Fakat bunlar giderek can çekişiyor. Çoktandır ikinci sınıf yayın konumuna düşürül müş bul unan ve adeta bir "yük" gibi ele alınan bu bir kaç örnek, yayın periyodu seyrelti lerek ve düzensizle�tiri lerek, yayın kalitesi kaygısı ise tümden bir yana bırakı larak, gitgide tasfiye ediliyorlar. Bu konuda geçmi�ten gelen ve örgütsel perspektifiere bağlanan "ilkesel" angajmanlar olmasaydı. bu tasfiye belki çoktan tamam lanm ış bile ol urdu. Dikkate değer olan nokta, bu tasfiyede polis 27 baskısının göğüslenemeyen güçlükleri bel l i bir rol oynasa bile, bunun hiç de asıl neden olmadığıdır. Asıl neden, ideolojik ve örgütsel tasfiyeci l iğin yayın alanında da kaçınılmaz sonuçlarını ortaya koymasıdır.'' Bu değerlendinne Ekim 'in bir yıl. önceki 1 Ekim 1 994 tarihli sayısında yeraldı. TİKB merkez yayın organı Orak-Çekiç'in bunu izleyen X6. sayısı ise ancak Mart 1 995'de yayınlanabildi. Bu sayı da yeralan "Orak-Çekiç' in Önemi ve Sorumluluklarımız".başlıklı başyazı, yukarıdaki değerlendirmeden duyulan rahatsızl ığı en ka ba bir biçimde dışa vuruyor. Üç sayfalık bu başyazının neredeyse yarısı E K İ M ' e hakaretlere ayrı l mış. Kaleme alanların dünkü düzeylerinde bugün ortaya çıkan değişim konusunda bizim için hayli aydıntatıcı olan bu bölümü ekte olduğu gibi yayınlıyoruz. Eleştiri adı altında yapısal zayıfl ıklarını açığa vuranlara karşı alınacak en iyi tavrın bu olduğuna i nanıyoruz. "Düzeylerindeki değişim" diyoruz; zira düne kadar bizim için TİKB, ideolojik tartışma ve çatışmalarda, eleştirinin ideolojik özün deki sertliği bel l i bir üslup düzeyiyle birleştirmeyi başarabilen nadir siyasal hareketlerden biriydi. Onlar bu konuda öylesine has sas görünüyorlardı ki, örneğin daha bir kaç yıl öncesinde ve bir vesi leyle, kul landığı bel l i ifadelerden dolayı Seçenek dergisine şu son derece sert tepkiyi gösterebiliyorlardı : "(Seçenek) Öncelik le, sağ oportünist görüşlerine yönelttiğimiz eleştiri ler karşısın da 'boş laf', ' uyanık pozları takınmak ' , 'bir hayli cesur' vb. gibi ayaktakımına özgü bir jargon· kul lanmak seviyesizl iğine düşmüş tür." (Kesintisiz Devrim ve Oportiinizm, s.84) Okur Seçenek 'in TİKB 'ye karşı kul landığı ifadeleri TİKB'nin EKİ M 'e karşı kullandığı i fadeleri!! karşılaştırmalıdır. Seçenek'in hayli masum kalan deyim leri "ayaktakım ına özgü" bir "sevi yesizlik" örneği ise eğer, Tİ KB 'nin E K İ M 'e karşı kullandığı dil neyin örneğidir acaba? Bu sorunun yanıtını açıkta bırakıyoruz. TİKB bu üslubu genellikle EK İ M 'e karşı kullanıyor ve bu davranışı çok yeni de sayılmaz. Görünüşe göre burada bir çe'tişki �ar. Ekteki yazıda bizi çok küçümsüyor görünenler, hatta hatta ''bir hiç" yerine koyanlar, nedense sayfalarında (çoğu kez de baş· 28 yazılannda) açık ya da örtülü bir biçimde sık sık bize yer venneden edemiyorlar. Ve bizimle tartıştıkları her durumda, özgüven ve sükunetlerini, dillerine bakim olamayacak ölçüde hep kaybediyorlar. Bu görünürdeki çel işki , sakın E K İ M ' in nesnel varl ığının TİKB 'nin ideolojik ve örgütsel yetersizliklerine tutul;ınuş bir ayna olması gibi bir n:ihatsız edici gerçeklikten kaynaklanıyor olmasın ! Açık olgular v e oportünist sancılar Spekülasyon temelsiz , dayanaktan yoksun, kan ıtlanamayan iddia demektir. Oysa Ekim'in giriş bölümüne aktardığımız değer lendirmesi, çıplak gözle görü lebilen apaçı k bir tabloya dayandı rılmıştır. Bu tabloyu, geçmişte i l legal yayın alanında bel l i bir iddia ve pratik sahibi olan üç siyasal hareketin yukarıdaki satırla rın kaleme al ı ndığı tarihteki durumu üzerinden örnekleyeceğiz. TDKP'den başlıyoruz. 1 987 'de girdiği yeniden toparlanma sürecini i l legal bir yayın organı eksenine oturtmak konusunda "ilkesel" düzeyde açık bir iddia taşıyan bu hareket, Devrimin Se si'nin yayın periyodunu 1 5 güne i ndirerek bu iddiasına ayrı bir ciddiyet kazandırmış göründü: 1·990 M ayıs' ı na ait temel bir bel gede, bunu "ilkesel" bir sorun olarak ele aldığını döne döne vur gulayarak şunları söyledi: "Partimizin örgütlenme çizgisinin temel i ni oluşturan ' i llegal basın çevresinde örgütlenme' politikası, ... partimizin tüm diğer ' devri mc i ' gruplardan niteliksel ayrı lığının ve marksist-leninist örgütsel temel inin bir göstergesidi r." Bu aynı iddiayı 1 992 tarihli TDKP Röportajı 'nda aynı kibirli hava i le tekrarlayan bu yeni dönem liberal leri, gerçekte tam da bu sözleri ettikleri sırada, legalizme boylu boy�nca uzanm ış du rumdaydı lar. "Merkez Yayın Organı" altbaşlığı taşıyan ve legalisı açılımlara paralel olarak gitgide bir "Xük" olarak görülmeye baş lanan Devrimin Sesi, sayfa sayısı düşürülerek ve yayın periyodu fiilen aylık hale getirilerek hızla geri plana itildi. 1 994 Eylül'ünde, yani Ekim'in yukarıdaki değerlendinneyi yaptığı günlerde, yayın periyodu artık resmen de ay lık hale getirildi . Ne var ki, büyük bir samimiyetsizlikle, bunun geçici olduğu, kısa zamanda yeniden 29 eski periyoda döniiieceği de iddia edildi (Devrimin Sesi, sayı: l lW, Eylül '94). Gerçekte ise bu , Devrimin Sesi'nin fii li tasfiyesinde yeni bir adımd ı . Oysa aynı dönemde legal haftalık dergi aksamadan çı k ıyordu ve günl üğe geçi� hazıı:l ıkları yapıl ıyordu. B ugünkü dur um ise ortadad ı r. TDKP neredeyse tamamen legale çı kmak üzeredi r. Ye tam da böyle bir sırada, Devrimin Sesi'nin son sa yısında (sayı: 1 92. Eylül 1 995) yeni bir müjde verilmektedir. Bu!la göre, "yeni i�lev"inden dolayı Devrimin Sesi artık daha az sayfay l a (son sayısı 1 2 sayfa) yayınlanacak, dağıtımı da "daha dar ve sınırlı olacaktır··. Bu yeni durumda, "dergiyi çe�itli olanaklarla çoğaltmak" ve dağıtmak i�inin artık büyük ölçüde "okurlar"a ait bir görev olduğu da ınünasip bir d i l le eklenmektedir. Sonuç? Sonuç, i�lev deği�ik l iği adı altında " M YO"nun fii l i tasfiyesidir. Bu i� henüz resmen de yapılm ıyorsa, b u tam da, geç mi�in o hala etkisi süren '.'i lkesel" angajmanl arından dolayıdır. Fak;ıt bu liberal bayların bu tür " i l ke"lerin yükünden kurtulmacia son yıl larda sergiledikleri ımıharetler dü�ünüldüğünde, çok geç ıneden (muhtemelen legal partinin hemen ertesinde) bu işin resmen de sonuçland ı rı lacağından k u�k u duyul mamal ıdı r. Bu sonuç, tam da bir y ı l önce Ekim'de söylendiği gibi, "ide olojik ve örgütsel tasfiyeci l iğin yayın alanında da kaçınılmaz so nuçların ı ortaya koyınasıdır". Bir başka iirnek, bugünkü M LKP'nin dünkü öncel lerinden o l an T K P- M L H areket i ' n i n aynı a landa i zlediği t utumdur. TDKP'den farkl ı olarak bu hareket, yeni dönemde kendini i llegal yayın faal iyet i · alanında "i l kesel" vurgularla bağlaınadı. TDKP kendi tutumunu bi r bakıma kendi geçıni� ( ' HO öncesi ) olumsuz deneyi mine dayandı rıyordu. Oysa TKP- M L Hareketi ' nin yeni dönemdeki en bel i rgin davranışı, ' XO öncesinin TDKP-Halkın Ku rtuluşu deneyimini yeni koş u l larda tekrarlamak hevesinden başka bir şey deği ldi. Liberal bir çürüme sürecindeki TDKP'yi "kom iini�ı .. giireeek kadar çarpık bir sağ ı�portünist bakışaçısına sahip olan bu hareket. işe daha başından lcgal bir yayın organıyla ba�ladı. Bununla birl ikte ağır aksak da olsa i l legal yay.ın organını 30 (ileri) çıkarınayı sürdürdü. Aylık gonınen fakat fi i len 2-3 ayda bir düzensiz olarak çıkan ileri dergisinin periyodu, I 993 Ş ubat ında . ' resmen de iki aylık hale getirildi. Bu gerckçelendiri l i rken de, adet olduğu üzere, "Türkiye gibi faşist ve gerici diktatörlüğün hüküm sürdüğü bir ülkede her koşul altında i l legal yayın organını sürdür mek" gerektiği bir kez daha vurgulandı. A rdından ise, bu alandaki tutum değişikliğinin her zamanki ortak oportünist mazereti haline gelmiş bu lunan "işlev değişikliği" gerekçesi i leri sürüldü. "Hare ket" "her ikisi de aşağı-yukan aynı içeriktc ve aynı işieve sahip iki yayın organı lüksüne sahip" değildi. " H areketim izin yayın or g<ın lan çalışınasına ayınıbildiği gücü olabildiğince ekonomik bir biçimde kul lanması" gerekiyordu. Bu nedçnle de. "Hareket M K , bel l i b i r süredir devam eden yayı n politikası tartışmaları ışığın da İLER i nin bundan böyle öncelikle örgütsel sorunlanı ağırl ık veren bir organa dönüşti.irülmesi"ne karar verın i şt i (ileri. sayı: 1 02- 1 03 , Ş ubat ' 93) Bu ileri'nin bir siyasal organ olarak tasfiyesi deınekt i . Her yeni adım ve değişikliğin "bazı zorlukları. tedirginlikleri, hatta yanlış anlamaları" getirebileceğinin farkında olduğunu da belirten başyazı, konuyu şu ferahlatıcı cümleyle bağlıyordu: "Ama hareke timiz bu tür sorunran aşabilecek marksist-leninist olgunluğu faz · lasıyla sahiptir". Bunca kanşık ve sıkıntılı siiz yerine birazcık daha yürekli ol unsaydı, haftalık bir legal gazeteye hazırland ığıınız ve faal iye timizi bu eksene oturttuğuınuz bir s ı rada. i l legal bi r yayının "yük"ünü artık daha fazla çekeıneyiz de denebilirdi. Bugünkü M LKP'de durumun farkl ı olmadığın ı , bi rleşmenin getirdiği biricik değişikliğin yeni bir isimden ibaret olduğunu ek lemek bile gereksizdir. Son ijrneğiıniz, şimdiki muhatabımız olan TİKB 'nin kendisi ' . dir. Anlamsız taı1ışınalara ve çok kolay eğilim duyulduğunu gördü ğümüz demagojiye mahal vermemek için şunu peşinen belirtelim ki, biz T İ KB 'yi hiçb ir biçimde öteki iki siyasal hareketle, TDKP bir. yana, M LK P i le bile aynı platformda ele alınıyonız. TİKB bu ülkede t asfiyec i l iğe karşı uzun yıl lardır ideoloj i k ve örgütsel 31 planda direnç göstermiş bir harek�ttir ve bugün hala, bu alanda EKi M 'i n yanısıra anı tabi lecek tek harekettir. Biz T iK B ' ni n bu konu�4na her zaman değer verdik ve kendi cephemizden tas fiyec i l iğe kar�ı onunla fi i l i bir dayanı�ma içinde olduk. Ne var k i , EK i M 'in her zaman vurguladığı gibi, geleneks�l platformdan i leriye çıkamayanların, halen bulundukları yerden daha geriye düşmeyeceklerinin de hiçbir güvencesi yoktur. Bunun son örneği bizzat Tİ KB'nin kendisidir. Onun son zamanlardaki evrimi bu yönde ho� olmayan işaretleri çoğaltmaktadır. TİKB'nin pratiğinde hoş olmayan gelişmelerin en dikkal çe kici olanı, �imdi tarıı�makıa olduğumuz i l legal yayın ve onunla bağlantı l ı örgütlenme ve çal ışma ' tarzı sorunlarıdır. T İ KB 'nin . geçmişte son derece ö neınl i gördüğü bu alanda bir süredir bu denli kolay bir biçimde hatalı bir pratiğe yönelmesini biz başın dan itibaren kaygıyla izledik . Durumu yeni bir çalı şma alanına (açık alana) geçişteki geçici bir zorlanma say�ık, telafi edilmesini uınduk. Fakat bugün aradan dört yıl geçmiştir. Durum değişrnek bir yana, gilgide daha da kötüleşınektedir. Ve en kötüsü, TİKB bir yandan durumdan rahatsız görünür, tedbir alma görevini önüne koyarken, öte yandan "EK İ M 'e yönelttiği hırçın saldırılar içinde ileri sürdüğü argümanlarla, durum u adeta meşrula�lırma yoluna gitmektedir. Yeni dönemde Ti K B ' de i l legal yayın sorununu ele alı� ve uygulama nasıl seyretmiştir, önce kısaca bunu görelim. iki sayılık bir ara yayın sayılmazsa ( 1 9X7 yazı), dört yılı a�kın bir aradan sonra, Orak-Çeki�· 1 9X9 Temmuz' unda yeniden yayınlanmaya başladı. Bu sayıda (sayı: 63) yeralan, " Yeniden Yaym Yaşamma Başlarken Orak-Çekiı,/ in Diinii. Bugiinkii Görevleri" başlıklı uzun başyazı, T İ K B ' nin i l legal yayın ya�amındaki geçmiş olumlu deneyimini özetliyor, yeni dönemde bunu sürdürme kararlı l ığı vurgulanıyordu. . Yazının hemen girişinde Türkiye sol hareketinin 1 989'daki �\urumu hakkında şunlar söyleniyordu: "Sanki 1 2 Eylül rejiminin saldırıları sonucu kısa sürede çökerti len örgütsel yapılar i le, 1 974 sonrasında legal dergi ler etrafında örgütlenme arasında bir bağ 32 yokmuş gibi, aynı süreç yeniden taklit edi lmeye çalışıl ıyor." (Tas fiyecili,�in Son On Y1lı, s . X ) Geçm i�in tekrarlanan lega l i st pratiğinin b u te�hisi ve ele�ti risi tüm yazı boyunca sürüyor. Yazının bir yerinde 'oç deneyiminin "en önem l i derslerinden biri" �öyle özetlcniyor: "Öze l l i k l e �unu belirtelim k i . bizim OÇ deneyimimizden çı kardığımız en önem l i derslerden biri : Türkiye gibi en iyi zaman larında b i le demokrat i k özgürlükleri ıi son dcreec k ı s ı t l ı olduğu. bunların her an sıkıy�)netim i lanları vq adeta pcriyodikleşmi� ordu darbe leriyle askıya alınabi ldiği b i r ü l kede i l legal bir- örgütlin in şasında böyle b i r gazeteye her zaman gereksi nim vardır. İst�r silahlı devrim yiikselsin, ister karşı-devrim yükselsin i l legal gaze teden vazgeçi lmeınelidir. Kuşkusuz legal gazeteler en geniş yığın lara ul aşınada daha biiyük avantaj i ara sahiptirler ve bu yüzden yasal olanaklar koşul lara uygun olarak k u l l an ı lmalıdır. Fakat, bu ülkemizin ko�ul larını ve s ı n ı f m ücade lesinin sertleşec�ği i leriki günleti unutmak ve kar�ısına konmak pahasına olmamalıdır." (s. l 3- 14 ). B i z'. yalnızca olumlu bir pratik deneyi m i n derslerini içerdiği için değiL fakat bizim için çok daha önem l i olarak. legal yaym eksen l i lasfiyeci l iğe karşı kesin bir t u t unnın önıeği olmasından dolayı da, bu uzun değerlend i rmeye Ekim ' i n tam beş sayfas ını ayırınakla tereddü t etmed i k . ( B kz. sayı : 25 . s.30-34) T İ K B legal yay ı n eksen l i tasfiyeci l i ğc karşı e leşti ri l erini değişik vesilelerle yineled i . 1 99 1 i l k baharında toplanan TİKB ll. Konferansı . Kmıf'erwıs Rapom 'nun IV. Bölümünde ( Yasal Olanak lardan Deı·rimci Bir Tar:da Yararlanmayi Ö,qrenmck Zorundifyız); geçmi� deneyimler ışığında, bir kez daha legalizıni ve bunun yayın alanına yansımasını di kkate değer v.urgularla .eleşt i rd i . Gelgele l i m T İ K B ' n i n t utum v e pratiği nde dikkat çeki c i de ğişim de bu konferansın hemen ardından yaşandı . Elbette yanlış olan legal a landa bir d i zi açı l t ın ı n gündeme getiri l mesi değildi. Fakat bunun , tam da, i l legal yay ı n ı h ı z l a geri plana iterek ve gide gide onu işlevsizleştirerek yapı l ınasıyd ı . T İ K B , h ı rç ınca tepki ler içinde ucuz dcınagojiyc_ sapmak yerine, sükunetlc dönüp 33 geriye bakarsa eğer, legal yayının çıkışıyla birl ikte i l legal yayının bir yana i ti ldiğini bütün açı k l ı ğ ı i le görecektir. TiKB, tüm deneyimine ve açık belirlemelerine rağmen, legal yayın alanına geçtiği andan itibaren . hiç değilse praı ikte, legali i l iegalin yerine ikame etmiş, b u konuda geleneksel le�mi� zaafı olduğu gibi tekrarlamıştır. b l g u l ara bakal ı m . T İ K B l l . K o n feran s ı . Orak-Çekiç ' in Temmuz 1 99 1 tarih l i n. sayısında açıklandı. O güne kadar OÇ, zaman_ zaman ayl ık olsa bile, daha çok iki aylık periyodlar halinde çıkıyordu. B unu izleyen 79. sayı Eyl ü l ' 9 1 ' de, onu ·izleyen RO. sayı ise Aralık 9 1 'de çıktı. Legal yayın tam bu sırada, Kasım ' 9 1 'de devreye girdi. Bu andan itibaren R 1 . sayı Mayıs '92'de, yani 5 ay sonra, X2. sayı Ş ubat '93 'te, yani tam 9 ay sonra çıkabi ldi. 8 3 . sayı 6 ay sonra (Ağustos '93), X4. sayı 5 ay sonra (Ocak '94), R5. sayı 5 ay sonra ( Haziran '94) ve EKİ M 'e küfreden 86. sayı ise tam 1 0 ay sonra ( M art ' 95 ) yayınlanabildi. B u ıablo net bir biçimde gösteriyor ki, legal yayının çıkışı i l legal yayını fii len tasfiye etmiştir. Yaşanan hiç de kısa süreli bir aksama ya da "düzensizl ik" değildir. Polis rt:jimi koşul l arında i l legal bir yayın organ ının zaman zaman aksamalar ve kesintiler yaşaması son derece doğaldır. Fakat yukarıdaki tablo tamı tamına . dört yıla aittir. 1 99 1 Eylül ' li ile 1 995 Eyl ül'ü arasında OÇ toplam 9 sayı çıkmıştır. Yani ortalama 6 ayda bir! TİKB, kendi deyimiyle, "akıllarına esince il legal yaym çıkaran" örgütlerden biri durumuna düşürmüştür kendin i . N e pahasına? Legal yayınları düzenli çıkarmak pahasına! Evet, tablonun öte yüzünde, tam da bu aynı dört y ı l içinde, ilkin 1 5 günlük düzenli periyodlada pol itik yayın ve sonra 1 0 günlük dü zenli periyodtarla "işçi gazetesi" vardır. .Tablonun bu iki yüzünün bi rarada sunduğu ınanzara son derece rahatsız edicidir. Oysa TİKB I l . Konferansı , legal açılımlardan sözederken, "yasadışı bir temelde örgütlenme ve gizli çal ışmayı her durum ve koşulda esas alma"yı temel bir ayrım çizgisi olarak tanımlıyor ve ekliyordu: "'Yasalcılık ' ı i l ke olarak benimsediğini zaten sak lamayan tümüyle çürümüş revizyonistlerin dışı nda kalan 'ya- 34 salcılar'a soracak olursanız eğer, bu temel i lkeden kendi lerinin de sapmadığmı iddia ederler. Ama her�cyin ölçüsü olan pratiğe baktığınız zaman. bunların bütün veya esas ağırlığı yasal alanlara verdikleri ni görürsünüz." Buna ömekler verilirken de, aynen �unlar söyleniyordu: "Yer altı i lc yerüstü arasındaki sını rlar bel irsizdir ve birb irlerinden yalıtı lmı� olması gereken bu iki kesim çeşitli .biçimlerde fiilen içiçe geçmiş durumdadır. Hem içerik hem de biçim olarak be lli bir düzey tutt urabi tmiş ve düzenli bir yeral tı basınına sahip değilken, yasal dergi ve yaym tutkunudurlar." (TiKB ll. Km!f"eransı Belgeleri, s. 1 22) TİKB, dört yıl önce söylenen bu sözlerin ışığında dönüp kendi dört yıllık pratiğine bakmal ı , ortadaki tabioyu yürekl i l ikle değer lendirmelidiL qportünizmin en ayı rdedici özelliği, söz ve eylem arasındaki tutarsızlıktır. Bu arkadaşlar komünistlere uluorta "opor tünizm" yaftası asacaklarına, döı1 yıl önceki sözleri i le dört y ı l l ık pratik leri arasındaki ba�döndürücü uçuruma şöyle bir bakarlarsa, bu yaftayı yanlı� adrese i l iştirmeye çalıştıklarını görmekte çok fazla zorlanmayacaklardır. "Ciddi zaar'lar ciddi tahliller gerektirir Tarlı�ınakta ?lduğumuz X6. sayıda yapmaya çal ı �tıkları da aslında bir bakıma budur. Fakat bizzat ·E K i M 'in devrimci uyarıla rı ve basıncı allında yapmak zorunda kaldıkları bu işi, tutup EKİ M 'e yönelik karalama ve hakaretlerle birleştirmeyi marifet sayıyorlar. Herhalde böylece tam dört y ı ldır içine düştükleri kaba ve teh l ikeli bir zaafı b i r ölçüde gözlerden gizleyebi leceklerini, bir parça mazur gösterebi leceklerini umuyorlar. Bu öylesine bir gericiliktir ki. EKİM'in devıimci tutumunu ve pratiğini karalayayım derken, gerçekte bir dizi tasfiyeci argümanı da utangaçca savunmak durumuna düşürüyorlar kend i lerini. Şaşırmamak gerekir buna; devriınci bir tutum ve çabanı n karşısına çıkanların kaçını lmaz olarak düşecek leri b i r durumdur bu. B ugüne kadar cepheden EKi M ' i n karşısına çı kan herkesin ortak akibeti de bu olınuştur. 35 İ l legal yayın alanında . içine düştükleri vahim duruma yıllarca seyirci kalanlar, E K İ M ' i n devriınci bir sorum luluk ve sükunetle yapılmış uyarı larının ardından gelen ilk sayılarında nihayet, "Orak Çekiç' in Önemi ve Snrumluluklarımız" başlık.l ı bir başyazı kaleme almak zorunda kalıyorlar. Olgular apaçık olduğu için de içine düştükleri durumu reddedeın iyorlar: "OÇ uzunca bir süredir düzensiz ve seyrek çıkıyor. Hak l ı bazı nedenleri de olsa, yeraltı örgütlenmesini esas ve temel alan komünist bir örgüt için bu cid di bir zaaft ı r." Devriınci ciddiyet, "ciddi bir zaaf'tan sözedildiği her durumda, dönüp bunun nedenlerini ve ortaya çıktığı koşulları tahlil edi p ortaya koymayı gerektirir. Bu arkadaşlar ise devrimci lere yakışan bu biricik tutum yerine, oportünizmin bu gibi durumlardaki tipik davranış biçimlerine sığınıyorlar. Bin dereden su getirerek bu kadar kaba bir zaafı ımızur göstermeye çal ışıyorlar. Bunun bir yolu EKİM 'in bu alandaki olumlu tutum ve pratiğini karalamak ise, bir öteki yolu da, yaşanan zaafı "teorik, siyao;al ve örgütsel" alanda yaşanan gelişme "atı l ı ın ı''nın adeta b i r "yan ürünü", kaçını lınası biraz güç bir bedeli gibi göstermeye çalışmaktır. "Ciddi bir zaaf'tan sözedip de ardından böyle davrananl arın, bu aynı zaafı hala da sürdürmeleri ne biz bu nedenle fazl aca şaşırınıyoruz. Gerçek nedeniyle birl ikte kavramımayan bir zaafın aşı lması mümkün deği ldir. Bu arkadaşlar zannediyorlar ki, "bu ciddi bir zaafllr''. bu alanda "çığır açmış bir örgüte yakışmaz", "bağışlanabilecek bir durum deği ldir bu", yasadışı yayın "önemlidir", "vazgeçi lmezdir", "OÇ'yi yeniden düzenl i bir periyoda oturtmak" gereklidir vb. vb. sözler etmek, bir zaafın anlaşılması ve aşılması için yeterlidir. H iç de yeterli olmadığinı aradan geçen zamanın göstermiş olması nı bir yana bırakalım. Bu tutum, açık olgular karşısında bir gerçe ği teslim etme i le, bir zaafı oluştuğu koşullar içinde kavrama, nedenlerini tahlil etme ve aşmayı birbirine karıştırmak demektir. TİKB içine düştüğü ve yıl larca rahatsız olmadan sürdürdüğü zaafı� gerçek nedenlerin i hala da anlayabi lmiş değ i l di r. Bu neclenledir ki, iç ve dış basınç karşısında, hiç değilse bugünden sonra bel l i 36 bir düzen içinde i llegal yayını yeniden si.irdürmeye kalksa bi le, bu çok da anlam l ı olmayacaktır. Koınünistlere karşı u luorta tek rarlayıp durdukları o "biçimci ve mekanik yaklaşıın"ın iyi bir örneği , asıl tam da bu durumda çıkacaktır karşımıza. *** Ekim 'in sayfaları daha fazlasına olanak vermediği için TİKB' nin içine düştüğü "çok ciddi zaaf'ın gerçek nedenlerine burada ancak kısaca değineb i l i riz. İl lcgal yayıtl alanında "çığır açmış" olmakla övünen bu ar kadaşlar, öyle anla� ı l ıyor k i , böyle b i r yay ı nı n gerçek işlevi konusunda hala da yeterli bir açıklığa sahip değildirler. Ya da moda eğilim olan "yasal yayın tutkunluğu", onların bu alandaki geçmiş kavrayışlarında bugün çok ciddi gedikler açmış, önemli boşluklar yaratmıştır. Bunu daha yakından görelim. Yasal yayının devreye gir ınesinin "OÇ' in . niteliğinde de bel l i bir farkl ı laşmayı getirdi"ğini söyleyen sözkonusu başyazı . şöyle devam ediyor: "Propaganda yazılarına (da) yer vermeyi sürdürmekle birlikte, OÇ artık ağırlıklı olarak, örgütlenme ve çalışına tarzına ilişkin sorunların ele alındığı, çeşitli bölge ve alan çal ışmalarına i l işkin deneyierin aktarı ldığı , daha çok kadro ve taraftarianınıza yönel i k merkezi örgütsel bir organ halini aldı.'' Yazının "OÇ 'yi yeniden düzenli bir periyoda oturtmak kararı"nı aç ıklayan paragrafı , bu aynı fikri yeniden tekrarlıyor. Kolayca görülebileceği gibi bu, TKP-ML Hareketi 'nin dahıı önce sözü edilen gerekçesinin bir benzeridir. Buna göre. legııi pol itik bir yayının çıktığı koşul larda, i l legal bir politik yayın ge . reksiz ve "l ükstür''. B u , i l legal bir yayın ihtiyacının gerçek nedeni ve işlevini anlayaınamaktır. İ l legal bir politik yayın· organı, tüm öteki neden ler yanı nda, temelde ve en başta i l legal örgüt/part i gerçeği ile sıkı sık ıya bağlant ı l ıd ı r. İ l legal bir pol itik yayın organı. il legal olan bir örgütün/partinin sad�ce kendi "kadroları ve taraftarları · · önünde değil, fıikat çok daha öneml i olarak, kamuoyu ve kitleler önünde dosdoğru konuşabilmesi için v azgeçilmez bir dolaysız 37 kürsüdür. H içbir legal yayın organı bu i�lev i yerine getiremez. Ya da sözkonusu i llegal örgüt/part i , kendi ciddiyetini zeltelemek istemediği sürece, bunu legal yayınların kısıtlı ve dotaylı boğuk di l i ne bırakamaz. Ya�adı�ı bir örgütün/partinin M erkez Yayın Organı, yalnızca "bütün politik ve örgütsel faal iyetin yolgöstericisi, yönlendiricisi, bu çerçevede biçimlenen merkezi önderliğin kürsüsü" değil; fakat aynı zamanda, örgütün/partinin "temel ve taktik konulardaki gö rü� ve politikalarının, hedef ve görevlerinin dolaysız ve bağlayı ta�ıyıcısı"dır da. S ınıf, yığınlar ve kamuoyu önünde, örgütün/ cı partin i n "sesi ve kürsüsüdür". (Bkz. Ekim, say ı : 49, Ekim ' 9 1 )* i llegal bir örgütün/partinin bu i�levi yerine getirebi lecek bir merkez yayın organı da ancak i llegal olabilir. Ama siz eğer bunun legal bir politik gazete ya da popüler bir "i�çi gazetesi" üzerinden de pekala yapılabileceğine inanmı�sanız, e lbetteki böyle yayınların devreye girdiği andan itibaren i l legal alanı bo�lamaya başlarsınız. Bu gerçekten size artık "ekonomik" olmayan bir uygulama, bir "lüks" gibi görünmeye başlar. Hele bir de i l legal bir yayının sayı sız zorluğu ve aman vermeyen bir faşist pol is rejiminin sürekli baskısı sözkonusuysa, kolaya eği lim duymanızı besleyen böyle bir nesnel basınç da varsa, "l üks" olmaktan öteye aynı zamanda riski ağır bir "yük" ol arak da görünmeye başlar. Bu durumda, "örgütsel işlev"lc sınırlandırılmı� bir illegal yayın organı da ancak, bazı örgütsel sorunları n, belgelerin ve raporların biriktiği zaman dil imlerinin ardından yayınlanabilecektir. Bu bazen 5 ayda bir, bazen 6 ayda bir, haııa hatta bazen de 10 ayda bir olabi l i r! Dahası var. Örgüt ya da parti adına i l legal bir yayın kür süsünden kamuoyuna ve yığın lara dosdoğru seslenmekten v<ız* K omünistterin bu bakışaçısındaki net kon umları ve buna uygun bir uygulamadaki hassasiyetleri konusunda bir fikir edinmek isteyenler, Ekim ' i n zaman zaman örgütsel ağırl ıklı bir yayın orga nı görünümü kazanmasına ilişkin olarak 3 . Genel K onferansım ıı da yapı lmış değerlendirmelere ve tutanaklarda yeralan eleştiri lere bakabilirler. 38 geçti ğiniz bir noktada, bu beraberinde bi ldiri , pul ve afiş gibi i l legal araçlardan da önemli ölçüde " feragat'' etmeyi getirir. Bu işi de yine çok büyük ölçüde legal politik yayın ya da "işçi ga zetesi" adına yapmak yoluna gidersi niz. İ l legal pul, bildiri vb. araçları ise, çok çok örgütün kuruluş yildönümlerinde ya da örgüt şehitlerini anma vesileleriyle kul lanmak kal ı r geriye. Böyle bir açık niyetle yola çıkmamış olsanız bile, sonuçta bir de bakarsınız ki, faal iyetin esas ağırlığı kendi liğinden "legal yayın eksenine'" kaymıştır. Elbette bu beraberinde kaçını lmaz başka bazı sonuçları da getirecektir. Getirdikleri yalnızca pratik sonuçlar da olmayacak- · tır. G ide gide buna uygun bir eği limi de seslendirmeye, açık ya da utangaç bir biçimde içine girdiğiniz bu yeni durumu savun maya da başlarsınız. B u bizi T İ K B ' n i n düştüğü zaafın ikinci temel nedenine getiriyor. Komünistlere yönelik bir saldırı hezeyanı içinde aynen şunlar söylenebil iyor: "O çok böbürlendikleri yasadışı yayınlarının ele aldığı konular ve içerik açısından yasal yayınlardan herhangi bir farkı yoktur. Bu durumda neden yeraltındadırlar, yayınların neresi yasadışıdır, anlamak zordur." Bu sözler, bu sözlerin gerisindeki mantık, olduğu gibi Perin çekler'e aittir. Ufku bu�juva legalitesini aşmayanlar, TİKB de için de yerallını temel alan tüm devrimci örgi.i tlere saldırırlarken, sık sık sorunu böyle koyabi lınektedirler. Yazık ki T İ K B , E K İ M 'in devrimci konumunu karalama çabası içinde, temel bir politik örgütsel sorunu, bununla bağlantılı bir çalışma t<�rzı ve buna uygun araçlar sorununu, dar ve biçimse l bir "yasal"lı k ölçüsüne vura bilmiştir. ideolojik bakışaçısını yitirerek bir hukukçu kafası i le konuşabil m iştir. Fakat tam da bu yolla, kendi zaafının bir başka temel nedenini de açığa vurm uştur. "Yayınlarının neresi ya-;a dışıdır?"! TİKB 'nin bu sorusu, "legal yayın ıuıkunluğu"nun kendine uygun tasfiyeci düşünüş bi�imleri yaratmas ı n dan başka bir şey değ i l d i r. Böyle düşünebilen ler, tekrarlıyoruz, yarın i llegal yayın faaliyetini yeniden düzene koysalar bile, bunu asıl olarak dünkü "i lkesel" angajmanlarından, bu çer çevede kendilerine yöneltilen iç ve d ı ş basınçtan dolayı yapmış 39 olacaklardır. Böyleleri, kar� ı -devrim yasal alanı tümüyle kapal ım* gücü kaba zor yo l tıyla bulamadığı sürece, yeniden yayınlanacak giisteremcyeceklerdir. '_'Modern yera l l ı maıbaası"nın ba�ına gelecek muhtemel bir yeni kazanın ardından, yeniden 6-Y ayl ı k periyodlara döneceklerdir. "Yayınlarının neresi yasadı�ıdır?" Bu soru öylesine budalacadır ki, biz onu neresindi;ii yan:thıyacağım ızı bile kest i remiyo nız. B i r sözü bir i i rg i.il ya da parti adına dosdoğru söylemek, bir çağrıyı doğrudan bir pıırli adına yapmak. bir tutumu dosdoğru bir ihtilalci bir i l legal yay ı n ı süre k l i kı lmak iradesi de örgüt adına savunmak i le, ti.im bunları lcgal bir po l i t i k yayın ya da popüler hir "i�çi gazetesi'' adına ve onun boğuk d i l iyle yapmak gerçekten aynı �ey midir? Aynı �ey olduğuna ve aynı sonuçl arı yarataeağına i n an an l a r , popü l i st " harekeC gel e neği n i n yasal "dergici l ik" k u l varımı girdiklerini de böylece itiraf etmi� o l urlar. .A n l a�r ldığı kad<.ırıy l a bu arkada�lar Ekim 'de i�lenen konu l ar ve yazılan yazıların · pekala· legal y<ty ın larda da e l e alınabileceği ni . b i ze a n l atmaya çal ı � ı yprlar. B i z bu konuda o n l ara t ü m ü y l e kat ı l ıyoruz. Dahası b i z legal bas ı nda bugün e l e a l ı namayacak Fakat herhangi bir konu o l duğunu da sanını yonız. ardından bir soru da biz soruyonız. Siz lcgal bas ı n da, "i�çi gazetesi ''nde herhangi bir söze "TiKB olarak biz'', ya da "örgüti.imüz i�iler. emekçi le r devrimciler diye başiayabiiiyor musuıuız'! , TiKB" ön ünde bir hareke t , bir ürgüı ad ı n a dosdoğru konu�ab i l iyor nıusumız? Böyle konu�ab i l mek çok mu önem l i dediğiniz bir noktada, size bir �eyler anialmaya kalkmak için artık biraz bu, geç olduğunu gösterir yal n ı zca. ' b i r iirgi.iı ya d a p<ırt i ses i n i , t u t u m u nu , ç<ığrısını ka i l le�ml ımıoyuna ve kiı lelere sürek l i ve dosdoğru d uyurab i lecek bir özgür kürsüye sahip olmak yerine. hep "dergimizc posta yoluyla gelen" ve buı.m n l a yctin iyorsa, biiy le bir " i l l cg a l ' devrimci örgüle/parl iye ancak acımayla bakı labi l i r. türünden g ü l ü nç l i.ik lcre sığın ıyor ' Siiy l e d i ğ i m i z her söz "yasad ı � ı " o l d uğu halde. biz onun bugünün Türkiye 'sinde "yasal" alandan da süyknebileceğini çok k imseden iyi bil iyoruz. Hemen ak l a gelebileceği gibi. biz bundan hiç de y a l nı zca yasal yay ı n ları n dolay l ı d i l i n i kasteımiyonız . 40 Ters i ne , i l legal b i r örgüt adı n a · söylediklerimizin büyük bir bölümünü, bugün legal olarak yayınlamayı da ba�arınış bir örgüt olarak konu�uyoruz. Yeni dönemde bu ülkede yasadı�ı bir örgüt adına ve yasa dıŞı bir yayın organında yayınlanmış yazı ları yasal alanda i lk kitaplaştıranlar bizler olduk. ( B �ı konuda çok kimseye de örnek olduk ! ) Aynı şekilde örgüt konferanslarımızın belgeleri bir yana, türtışına tutanakları bile "yasal" olarak yayınlanabildi . iç yazış ınalarıınız ''yasal" olarak kitaplaşıırı ld ı . Eğer hala "yasal" olarak yayınlaınadığıınız bir kısım "yasadışı'' yazı ve belgelerimi z varsa, bu ya bizim buria henüz vak i t bulamaınaınızdan ya da bunların yeni bir baskısını anlamlı bulınaınaınızdan dolayıdır. Yoksa mev cut "yasal" enge l ler buna olanak vermediğinden değil. Devrimci bir kararl ılık gösteri ldiği sürece, bugünün Türkiye 'sinde "yasal" olarak yayınlanamayacak hiçbi r söz. " legal'' yayınlarda savu ımlamayacak hiçbir ,Pratik yoktur. Buna TiKB 'nin ciddi ciddi illegal · siyasal faaliyet kapsamında saydığı "sayısız yasadışı mil itan gös teri, bombalaına, cezalandırma. kaın u l aştırına vb, eylemler" de dahildir. Bunun kanıtını görebilmek için dünki.i Devriınci Sol ile bugünkü DH KP-C'nin legal yay ın iarına bakmak yeterlidir. Peki bu durumda TiKB dönüp bize bir daha şu ancak Perin çekter' i n ağzımı yakışabilen soruyu sorabilecek midir. doğrusu merak ediyoruz: "Bu durumda neden yeraltındadırlar, yayı nl arın neresi yasadışıdır, anlamak zordur". S i z eğer bunu anlamakla gerçekten zorlanınaya başladıysanız. bu d urumda, "ne teoride ne de pratikte yasalcı oporti.inist bir kayma" içinde deği l i z derken o kadar d<.ı rahat olınayınız. Devriınciler "yasalcı opoi·tünist kay ına"ları bile bile yaşamazlar, genell ikle önce pratikte adım adım yaşarlar, sonra da yaşadıkları n ı rasyonali ze etmeye başlarlar. Öylesine k i , ancak oportünist yasalcı ların. Perinçekler' i n ağzına yakışabilecek soruları ciddi ciddi devriınci lere sormak şaşkınlığı (gafleti ! ) gösterirler: "Bu durumda neden yeraltındadırlar?" ! Sonuç olarak, süyleneceklcrin "yasal" olarak da söylencbilıne si olanağı ve gecikmiş pratiği, T i K B 'nin i l legal yayınını ta:-fiye etmesinin bir başka temel nedeni olabilıni�tir. 41 Fakat elbeıte sorun hiç de i llegal bir örgüt adına özgür bir kürsüye sahip olmaktan ibaret deği ldir. Sorun, aynı zamanda, ihtilalci bir örgüt ve çalışma tarzı anlayışına ve pratiğine uygun düşen araçlara sahip olabi lmek, kitlelerle i l işkileri bu tür araçlar üzerinden de geliştirebilmek, kadroları bu tür bir faaliyet içi nde şekillendirebi lmektir de. Ne iyi ki bunu bize, kaleme aldığı yazıdaki tek anlam l ı bölümde, bizzat Orak-Çeki( in kendisi de söylemektedir: "Yasadışı yayın faal iyet i , yasa-dışı b i r devrimci örgütlenmen i n temel araçlarından biridir. Yalnızca sınırlanmamış bir propaganda ve aji tasyon özgürlüğüne sahip olmak açısından deği l ; kadro ve ta raftarların, devrimci yeraltı mücadelesinin ruhuyla ve polise karşı mücadele sanatında eğiti m i , oiıun m i l itan alışkanlık ve refleksle riyle donanıın ı açısından da yaşamsal bir öneme sahiptir. B u işlevlerinden ötürü her dönemde vazgeçi lmez bir silahtır. Türkiye gibi yasal olanakların zaten iğreti ve kısıtlı olduğu bir ülkede, bu si lahın etkili bir tarzda kul lanımı i l kesel bir tutumdur. Üste lik günümüz koşullarında, i şçi sınıfı ve emekçi kitlelerin öncü unsurlarında dahi yeraltına, onun araç ve sembollerine karşı fobi ölçi.isünde bir korku ve çekingenliğin varolduğu gözönüne ge tirilecek ol ursa, yasadışı bir yayın, kitlelerin devrimci eğitimi açısından da özel bir anlam ve önem kazanmış demektir." Demek ki sorun hiç de yazı metinlerinin "yasal" olarak yayın lanıp yayınlanamayacak ları meselesi değ i lmiş. Bir paragraf üstte bazı şeyleri anl amakla güçlük çekenlerin bir kaç paragraf altta bu doğruları bu den l i yalın i fade etmelerini de, doğrusu biz anla makla güçlük çekiyoruz. Eklektizmin de kaba bir "oportünizm'' türü olduğunu yoksa bilmiyorlar mı bu arkadaşlar? "Anlamak zor dur" diye karşılayacağımız başka güçlükler de var burada. Sorunu bu kadar açık ortaya koyanların, dört y ı l gibi uzun bir süre bo yunca, siym;al faaliyetlerini yasal yayın eksenli olarak sürdürmeleri nasıl mümkün olabilmiştir, bizim için bunu da "anlamak zordur". Anlama zorl ukları m ı z bununla da bitmiyor. Eğer i l legal bir yayın yukarıda söylenen nedenlerle gere�< l iyse, "daha çok kadro ve taraftarlara'' yönelik olacak "merkezi bir 'örgütsel organ"la bu 42 ne ölçüde başarılabilecektir, bizim için buıiu da "anlamak zordur". Devam la, madem i l legal bir yayın organının kendine özgü işlevi konusunda bu denli açıksınız, TİKB sözkonusu olduğunda ancak i l legal yayın organını boştamak sınırları içinde anla�ılabi lecek bir eleştiriyi sükunetle karşılamak ve ondan öğrenmek varken, neden saptırıp kötünün kötüsü bir polemiğe konu etmekten anlamsız yararlar uınuyorsunuz? Bildiğiniz doğruları gözeten bir pratik ye rine yan l ışın i fadesi bir pratiği bu kadar uzun sü're yaşayabitmiş olmanın gerçek nedenleri üzerine düşünmek varken, neden küfürlü bir "oportünizm" yaftasını başkalarına asarak işin içinden sıyrılma ya çalışıyorsunuz? Başkaları hiç değilse bi ldikleri doğrularda iyi kötü ısrar etmfşlerdir. Siz "oportünizm" denilen şeyin aynı zaman da bilinen açık doğruları;ı rağmen, apaçık kaba yanlı�ları (üstelik yıl larca!) uygulamak deme� olduğunu gerçekten bilmiyor musunuz'? Kuşkusuz burada asıl sorun, tam da, bi linen doğruların ger çekte ne denli sindiri lip içsel leştirildiği i le i lgi l id i r. "Ne teoride ne de pratikte yasalcı oportün i st bir kayma" içinde olmadıkları konusunda bizi temin edenler, bunu şöyle gerekçelendiriyorlar: ''Örgütümüzün bütün omurgası hala yeraltındadır. Yasal alandaki faaliyetler de dah i l her şey, her bakımdan yeraltına tabidi r. " Bu sözlerdeki saınimiyelten. b i z herhangi bir kuşku duymu yoruz. TİKB ' nin bizzat uzun yıl ların pratiği içinde edinilıni� bir i l iegalite kültürüne ve alışkan l ı ğına sahip olduğuna da içtenlikle i nanıyoruz. Fakat bu sorunu yine de çözmüyor. Sorun niyetlerle ilgi li değildir. Sorun belli bir örgüt anlayışı ve çalı şma tarzını gerçek leştirebilecek araç ve mekanizmalara sahip olmakla i lgilidir. Bun lar elbette yayın araçlarına i ndi rgenemez. Fakat düzenli i l legal bir politik yayının burada çok temel bir araç olduğundan da kuşku duyulaınaz. Süreli politik yayınlar her zaman bir faaliyette eksen rolü oynarlar. Çok şey onların basımı, dağıtımı, kullanım ı. kitlelere ulaştırı lması ekseninde şek i l lenir. B i r örgütün i l i�ki biçimleri, çalışına tarzı, i l iegalite kültürü, yarattığı ve yaratacağı kadro tipi, bu temel sorundan ayrı ele a l ı namaz. T İ K B , ' 80 sonrasının koşullarına uyum sağlayamayarak hızla çöken ö.r gütlerin, ' 80 ön- 43 cesinde legal yayın ekseninde şek i llend iğini , bu kolay çöküşte bunun temel bir rol oynadığını y ı l l arca tekrarlayıp durmadı ını? Bizzat Orak-Çekiç. tam da tartıştığımız bu aynı yazının girişinde; "Örgi.itüınüzün, 1 2 Eylül gibi azgın beyaz terör dalgasını göğüs leyebi l ınesinde, OÇ'nin yayın ve dağıtımının kadro ve taraftar Ianınıza aşıladığı militan devriınci yeraltı ruhu, yasadışı mücadele konusunda kazandırdığı deneyim ve ustal ığın bel i rleyici bir payı oldu", demiyor mu? Peki bütün bu paha biçilmez geçmi ş deneyimlerin ışığında e le alındığında. dört yıldır önce legal pol i ti k gazete ve sonra da popüler "işçi gazetesi" eksenine kaydırılan bir 'siyasal faal iyet ne anlama gel i r acaba? " i şçi gazetesi'' i lk say ı l arının bi rinde yalnızca bir hafta içinde 70'e yakın "ok u r"unun m i l i tan gazete satışları esnasında polis tarafından gözaltına alındığını (dolayısıyla 1 "işçi gazetesi okuru'' o larak fişlendiğini ! ) yazıyordu. Kadro ve taraftar il işki lerinin alabi ldiğine dar olduğu, henüz kitlelerle çev releneınediği b i r dönemde, bu tür bir pratik ve bu gibi sonuçlar ne anlaına gel i yor acaba? ' XO önccsinin' legal yayın eksenli olumsuz pratikleri hakkında yıllarca olur-olmaz konuşan, bundan kendisi için cömertçe paye ler çıkaran TiKB bu soruların yanıtları üzerinde şu son yıllarda hiç dü�ünınü� müdür acaba? Dahası var. 1 974- 1 980 dönemi Tür kiye ' de boydan boya bir devrimci yükseliş dönem iyd i . Örgütler binler. onbinler, yüzbinlerce kişilik kitle desteklerine sahiptiler ve onl<ir tarafından çcvreleıııni�lerdi. Hem yasal boşluklar bugün le kıyaslanamaz ölçüde fazlaydı ve hem de devrimci kitle hareketi fiilen n ispeten geni� bir kul lanılabi lir özgürli.i kler ahını yaratmıştı. Devlet mekanizması büyük zaafiyeller içi ndeydi . Polis iç bö l ünmeler yaşıyordu, siyasal pol is etkin biçimde çal ışamıyordu. Devlet kitle hareketine ve devriınci harekete bugünkü türden bir keyfi ve sınırsız terör uygulayamıyordu. Devriınci kitle hareketinin elverişli ortamında, her türlü •yapısal zaafa rağmen, devriınci hareket i n büyük bir bii i Limüne devrimci fiki rler ve değerler egemendi. Örneğin bugünün yaygın tasfiyeci ortam ında güçlü bir destck bulabilen "legal parti"yi o gün ancak en kaba revizyonistler 44 ! savunabiliyorlardı, ki tekrcır ediyfıruz, o günkü özgürlükler bugünle kıyaslanamaz ölçüde daha _gen' � olduğu halde. Oysa bugün, içinde b u l u duğumuz yeni dönemde d u rum nedir? Her �eyden önce, i�çi s nıfı ve emekçilerdeki yaygın ha l � kitlelerden kopuktur ve yüzlerlf , en güçlüsü için zar-zor binlerle reketliliğe rağmen ne devrimci b ir yükseli�, ne devrimci bir kitle c i örgütler ç o k büyük ölçüde hareketi sözkonusudur. Devri f r i fade edi lebilecek bir kitle des eği sözkonusudur. ' XO öncesinde · hareket halindeki kitlelerili önü de devrımc ı ler vard ı , bugun ara da çok ciddi bir mesafe var. Devrimciler eylem içind�ki kitlelere kenardan u laşınaya çal ışıyorlar ve pek de ba�arıl ı olamıyorlar. Fakat en önem l isi, zaafiyct içindeki fa�ist devlet aygıtı gö rülmemiş ölçüde tahkim edildi, toplumsal harekete kar�ı iç birliği pekiştirildi ve Kürdistan'daki kirli savaş sayesinde bir özel savaş aygıtı haline getirildi. Siyasal polis etkin bir biçimde çal ı şmakta. devriınci örgütlere her fırsatta darbe vurulmaya çal ı ş ı lmaktadır. Ve nihayet, dünün devrimci hareketi, bugün çok büyük ölçü de çürüyüp reformculaştı ve sağladığı etki ile" devrimci fikirlerde ve moral değerlerde öneml i tahribatlar yarattı . Ortalığa dolu dizgin bir tasfiyecilik egemen ve bunun en can alıcı alanı da legal yayın eksenli çal ışma ve örgütlenmediL 1 974-XO dönemi i le bugünkü koşulların özet çizgileri bir amda ele alındığında ve kıyaslandığında, ortaya çıkan sonuçlar nelerdir? 1 974-XO döneminde legal yayın eksenl i faaliyet kaba bir legalizmin i fadesi ve sonraki kolay tasfiyenin temel bir nedeniyse eğer, bugünün son derece elveri�siz ortaınında aynı pratiğin üstelik daha cılız bir biçimi neyin ifadesidir ve ne sonuçlara yolaçacaktır. TiKB bu sorular üzerinde hiç dü�ünüyor m u acaba? Çıkışıyla birlikte OÇ'yi fiilen tasfiye olmak zorunda bırakan legal politik yayının birinci yılında, aynen �unlar söyleniyordu: "Örgütsel gelişmemiz ve öze l l ik le k itlesel leşme açısından büyük önem taşıyan yasal yayın silapını önümüzdeki .dönem daha etkin kullana(cağız)". "Leninist bir yayın organının. bir propaganda ve ajitasyon aracı olduğu ölçüde bir örgütlenme aracı olduğu da bilinir." Aynı yazının sonumida, tüm örgüte, "grupla�_halinde sık 45 sık elden satış" çağrısı da yapılmaktadır. (Bkz. Yasal Yaym Organt ile ilişkilerimiz Üzerine. Orak-Çekiç, sayı :R2, Şubat '92) Legal yayın araç l arı sorunu büyle ele al ınıyor, böyle "bi l i niyor"sa eğer, 1 974-RO dönemi , günümüzle hiçb i r biçimde ,kıya'\lanamaz kolaylıkların bulunduğu ve devrimci yükseli� içinde ki kitle hareketi n i n devrimci örgütleri sarmalad ı ğı b i r dönem hakkında bi l i nenlerin, legal alan "açılım"ları öncesine kadar hep tekrarlanan eleştirilerin ne anlamı kalıyor? Bu bakış Ta.�fiyecili.�in Son On Yt!r ' n ın giriş makalesinin ya da örneğin TiKB ll. Konferans Belgeleri'nin konuya i li şkin I V . bölümünde söylenenlerin tekzibi değilse nedir? Düşünün ki, aynı sayıda, fiilen 6 aylık periyodlam geçen i l legal yayın hakkında, ondaki aksamalar ya da onun legal yayına paralel fakat kendi işlevine uygun bir tarzda k u l lanımı hakkında, tek bir kelime söylenıniyor! Oysa daha bir-iki yıl öncesinde, bu aynı arkadaşlar, "Devrim Karşt-devrim Çauşmast ve Ta.�fiyeci Dalgalan'?ıalar" gibi anlamlı bir baş l ı k alt ı nda, aynen ş u n l arı söyleyebi l i yorlard ı : " Legal kanalların biraz açılmaya başlamasıyla bir çok örgüt hemen tüm varlığıyla buna yönelmiştir. Legal dergi ler, örgütlenmelerin yine en temel öğesi olarak görülmektedir." (Orak-Çekir._·, sayı : 70, Mayıs '90, başyazı) Bu basit doğrular neden bu kadar kolay unutuluyor'! Yıllarca kendini yeraltıyla sını rlayanlar bir parça açığa çıkınca, neden bu kez tersinden bir savruluşa bu kadar kolay düşebiliyorlar? Legal yayın eksenli faaliyet ve örgütlenme fikri , daha sonra daha cüretli biçimde işlenıneye başlandı OÇ sayfalarında. "işçi Gazetesi" hazı rl ığın ı ele alan Ağustos 1 993 tarihli yazının (OÇ, sayı: R3) I V . bölümü buna ayrı ldı . "4- 1 0 kişilik gruplar" halinde ve "İşçi Gazetesi Dostları ' ' adı altında hareket edecek örgütlenme modelleri öneri ldi. Bunu izleyen R9. sayıda (Ocak 1994) " Yeni Açılmak" başl ığı altında, bu açı l ırnın önemli ölçüde Bölgelere " legal k i t l e yay ı n organ l arının sağ lad ı ğ ı , geni şiernekte olan potansiyel i lişki ağı" üzerinden başarılacağı açık açık yazı ldı. N i hayet OÇ'nin son sayısında ise, sevinç ve gururla şunlar i l an ed ildi: " S ı n ı fa yöne l i m i m i z genel bir vurgu olmaktan çoktan 46 · çıkmıştır. İşçi gazetesi gibi , kurultay gibi güçlü kanallara sahibiz". (Sayı: R 7 , Eylül ' 95) Bunları yalnızca örnekler olarak verdiğİrDizi hatırlatınaya gerek yok herhalde. T İ K B neredeyse dört yıldır b u tür fik i rler işl iyor ve buna uygun bir pratik çal ışına yürütüyor. Geriye ne kal ıyor? Yanıtını ekteki hakaret metninden okuyabi l i rsiniz: " . . . sayısız . yasadışı militan gösteri, bombalama, cezalandırma. kumulaştırma vb. eylemler"! TİKB ' ni n yasadışı "siyasal faaliyet" ve m ücadele adı altında, ciddi ciddi bir kısmı teknik düzeyde yan ve özel işler olan bu tür etkinlikleri sıralaması, olsa olsa, onun da siyasal mücadele ve faaliyete geleneksel küçük-burjuva "sol" örgütlerin kafa yapısıy la baktığını gösterir. Ve doğrusu, kendisinin geleneksel küçük burjuva devrimci hareketin dışında ayrı bir yere sahip bulunduğu iddiası karşısında, gerçekte durumun ne olduğunu değerlend i re bilmek için, bu tür açıklamalar dikkate değer bir kanıt ol uşturur. Geriye bir de, "sık sık yenilen" operasyonlar ve "açığa çıka rılan iki modem yeraltı matbaası " kalıyor k i , söylemek zorundayız, bu kadarı artık bir çocuktaşınayı anlatır! Bu arkadaşlar operasyon yiyen ve . "modem matbaa!arı" açığa çıkanlan tek hareketin herhalde yalnızca kendileri olduğunu sanıyorlar. Bu bir yana, aynı akibeti "son yıl larda" çok sayıda örgütün yanısıra, örneğin l iberal bir çürüme içindeki TDKP de yaşadığına göre, soruyoruz, bu TDKP payına bir şey m i anlatıyor? Buna i lla bir yanıt isteniyorsa, o ancak şu olabilir: Bu akibetin yaşanmasında, bir dizi başka faktörün yanında, legal yayın eksenli faal iyetin Cle çok temel bir rol ü vardır. T İ K B ' n i n, aynı sayıda sözü edilen "merkezi düzeyde ağır bir darbe yediği Haziran oper asyonu"na bir de ' bu gözle bakması, yine aynı yazı içinde anlattığı "Çukurova!ı eşkiyanın hikayesi" üzerinde bir de bu açıdan döne döne düşünmesi gerekmez mi?* * B u çocukça tartışmaya şunu da ek lemeden geçemeyiz. Ekim ' i n yayını boyunca biri açığa, i kisi boşa çıkarılan üç "modem matbaa" da biz kaybettik. Ama 1 30 sayılık ·yayınımız hiç aksamadı. 47 Ö zetle, tüm siyasal faaliyetin yasal yay ı n ekseninde ele alındığ ı , onun karakterine uygun dü�en i l işki biçimleri ve me kanizmalara bağlandığı , bunun kaçını lmaz olarak kendine uygun bir çalı�ma tarzı ve kadro tipi yarattığı bir durumda, "yasal alan daki faaliyetler de dahil her şey, her bakımdan yeraltına tabidir" iddiası, her türlü dayanaktan yoksundur. Bu olsa olsa, pol itik yönlendirme ve karar mekanizmaları bakımından bir anlam ta�ır ki, bunun ise tartı�tığımız sorunla hiçbir alakası yoktur. Bu gözle baktığınızda, ' RO öncesi dönemin örgütlerinde hiçbir kusur bulma olanağı bulamazsın. K i yineliyoruz, o dönem, o dönemi n lehine olmak anlamında, yaşadığımız dönem le hiçbir bakımdan k ıyas lanamaz. Geriye son bir nokta kal ıyor. Şu sözler "ciddi zaaf'ın kav randığının değil , tersine üstünün örtülmeye çalı�ı ldığının bir gös tergesinden ba�ka-bir şey değildi r: "Zaten yasal alana çıkı�ımız, yeraltı örgütlcnınemizin güçlendirilmesi ve sağlamla�tırı lmasın dan sonra, kontrollü ve kademeli bir şekilde gündeme gelmi� ve yine onun güçlendirilmesine hizmet edecek bir anlayış ve tarzda sürdürii lmektcdir. Yasal olanakların kul lanımındaki m i l itanlık da bunun göstergelerinden biridi r." İd dia edilenin aksine, son bel i rtilen nokta hiçbir şey gös, A fi�leriın i z ve pullarını ı z her zaman sokakları süsleıneye devam etti. Merkezi ve mahal li bildirilerimiz hiç kesilmedi. Çocukça spekülasyonlarla bunu "yurtdı�ı"na borçlu olduğumuzu sananlar, belli bir doğru yolda ısrar kararlı l ığının harekete geçirdiği devrim. ci yaratıcı enerjiye yabancı oldukları nı ya da bunu bugün artık yitirdiklerini sergi lemi� ol urlar yalnızca. İ l k ınatbaam ızın bir operasyon sonucu boşa çıkınasından 9- 1 0 gün sonra ikinci "modem matbaa"mız çalışır vaziyetteydi ! Tİ K B 'nin bugünkü aklı bunu alabiliyor mu? Ö nemli olan matbaa kaptırmak deği l, en hızlı bir biçimde yenisini kurmak iradesini gösterebilmek ya da yedeğini önceden hazırlamaktı r ki, bu yalnızca örgütsel beceriyle değil, fakat çok daha önemli olarak, ideolojik ve örgütsel perspektitlerle i lgil idir. 48 tcrrrieıne)<tedir. Zira T İ K B geçın i�ten gelen güç lü m i l i tan ge lenekleri olan bir harekettir ve omin bunu yasal çalışına alanında da hali hazırda sürçlürUyor olmas ı , . bu aÇı,dan �a�ırtıcı olmadığı gibi, i l legalite-legalite i l i�ki sinin bugün için doğru kurul duğuna da herhangi bir kanıt oluşturmaz. B L� ilişkinin doğru kur�lduğunun, yasal açılımların i l legalitede �aafiyet yaratmak bir yana, tersine onu güçlendirdiğinin en iyi kanıtı , legal yayın açılımımı paralel olarak, i l legal yayın ve onun eksenindeki faal iyetin sürdürülebilmesi olabil i rdi. En kritik sınay buydu ve T İ K B bu s ınavı .geçememiştir. B u , T İ K B ' ıiin geçmiş i l legal yayın faaliye,tindeki başarisının anlamını da gölgclemiştir. Bu faal .iyetin gerisindeki kavniy ı ş ı tartışmalı h<i le getirmiştir. T İ K B . geçmişte kendini yalnızca i l l egal yayımı bağlıyor ve buna aşırı bir v urgu yapıyordu. B �nun sağlam ve bütünsel bir kavrayışa oturduğunu bu durumda ve bu aşamada pratik olarak sı namak henüz olanak l ı değildi. Oysa legal yayımı adımını alar atımız il legal yayını �ir y1;1na qırakınası , bu kavrayış ve iradeden yoksunluğunu somut olarak güstem1iştir. Tek yanlı bu . sağ savnılu�, kendini öneeleyen uygulaman ı n da "sol" sekter bir tek yani ı l ığın i fadesi olduğunu ortaya koymuştur. Zira dünkü il iegalite fetişizıni, b ugün kaba bir "legal yayın tutkunluğu" halini alabi lmiştir. Dört yıl sürdürü lebi len ve halen de· sürdürülen bir "ciddi z<ıafı", bir başka türlü kavramaılın olanağı yoktur. Merkezi düzeyde yenilen darbeye rağmen ·ıegal "işçi gazetesi" tek sayı aksamamıştır. Oysa aynı irade, aynı kararlıl İk, hiç de illegaİ yayıiı için gösterilmemiştir. Bu iki fark lı tutum tümüyle sorumın ele ·al ınışıyla, soruna dair kavrayışla ilgi lidir. T İ K B ' ni n geçmiş pratiği ve biri k i m i n i n yayın alanındaki zaafiyete rağmen ona önem li avantajlar sağladığı bir gerçektir. Ama bunun hiç . de sınırsız bir "rezerv" ol!nadığı da bir başka gerçektir. TİKB canlı bir organizm<tysa eğer, zaman içinde değişime uğrayabileceğinden kuşku '�uymamalıdır. Aynı şeki lde, seçilen tarzın, kul lanı lan araçların, uygulanan yüntem lcrin bu değişime kendi yiirıünü ve renklerini vereceğinden de kuşku duyulmamalıdır. Yine ne iyi k i , TİKB kötü yazısının biricik anlaın ı' ı sözlerini 49 (ilk paragrafın ı yukarıya aktarmıştık), her şeye rağmen bunun bir parça farkında olduğunu gösterir biçimde bağlıyor: "Bizim özgülümüzde bu önemi (il legal bir yayının önemini Ekim) artıran iki etken daha vardır: B irinci s i , yasal olanakları yoğun bir tarzda _kullanmaya yönelmenin bağrında taşıdığı yasalcı düşünce ve ruh halinin güçlenmesi tehlikesi: ikincisi ise: yasadışı örgütlenme ve faal i yet konusunda yeteri nce deneyim sahibi ol ımıyan genç kadro ve kadro adayları ınızın sayısı ndaki artıştır.·· Bu sözlerin devamında ciddi "tehlike" uyarıları yapı l ıyor ve "iki kat dikkatli ve titiz olma" gereği vurgulanıyor. Ne var ki. tüm bunların sindiri lmiş bir kavrayı�ın i fadesi olduğunun biricik göstergesi, sözü edilen "ciddi zaaf'ın bir an önce gerkle bırakılma sı olacaktır ancak. Biz de o zaman, "Ekim kendi türünde bugün Türkiye ' de artık tck yayın organ ıdır" gibi bir "böbürlenınc"nin* yükünden kurtulmuş olmanın sevincini ve mutluluğunu yaşayaca ğız. Komünistlerin gerçek içtenliği ile bunu istiyoruz ve bunu bekl iyoruz. Ekim : B i r tutarl ılık örneği K omünistler s iyasal mücadele sahnesine. yeni b i r i l legal örgüt lenmeyi şek i l lendirıne hedefi · i le i l legal yayın organı n ı · bu doğru ltuda etk i l i bir s i l ah olarak kull anma gereği arasındaki sı kı i l işki konusunda açık bir tutuınla çıktı lar. Ekim ' in 1 . sayısının (Ekim 1 9X7) başyazıs ı n ı n son bölümü. bu açık tercihi gerck çelendirir. işin pratik cephesinden bak ı ldığında, bu bizim için bü yük zorluklarla dol u bir yoldu. Ortada örgüt. kadro, taraflar, alt yapı. isim vb. hazı r hiçbir �eyimiz yoktu. Bu durumda böyle bir * Siyasal mücadele sahnesine çıktığından beri E K i M geçmişin küçük-burjuva kültürüne ve olumsuz değerlerine hq alanda tutum almışt ı r. "Böbürlenme" bizim ruhumuza ayk ı rı d ı r. Orak-Çekiç "böbi.irlenme''yc en tazesinden örnekler mi görmek istiyor, döntip aynı sayısının Tarih Öniinde Sorımıluyuz baş l ı k l ı kapak yazısına bakmal ı d ı r. Biz bu t ü rden biib ü r l en nı e l e re o k u rken katlanamıyoruz, değ i l k i bunları bizzat ya�amak ! 50 b i l e· tercjh, kendim izi daha doğru dürüst duyuramadan yok olup git mek gibi bir riski göze almak anlamına da geliyordu. Fakat bizimki pratik değ i l , devrimci hareketin geçmiş dene yiminin somut i rdelenmesi ne de dayanan ideol ojik-pol i tik · bir tercihti . Biz, ihtilalci bir örgütlenmeni n temel lerini oturtmak, · kadrolarını yaratmak, çalışına tarzını tuttunnak, devriıncilerin ve kitleleri n karşısına dosdoğr!l bir örgüt adına çıkmak, onun adına dosdoğru konuşmak istiyorduk ve i llegal bir yayın kürsüsü tüm bunlar için zorunlu bir araçtı. Ekim. bu alandaki perspektifini sık sık y i neledi ve bunu tas fiyeci legalizıne karşı bir mücadele i l e birleştirdi. Örneğin 6. sa yısında ( M art 1 988� "Legalizm Cereyam ve ith•galite" başlıklı yazısında, sol hareketin legal yay ı n ehenl i yeniden toparlanma pratiğini, ' 70'1i yılların deneyimi 'şığında if{leleyip eleştirdi. (Dev rimci Harekette Reformisi E,�ilim, Eksen Yayıncı l ı k , s. l 6-24) 1 4 . sayısında (Kasım 1 988) ayn ı tercihi değişik açı lardan i rdelerken de şunlar söylendi : "Dışarıdan bakan ve bizi yeterince tanımayan biri ne , eski, adı ve kiml iği ile yerleşmiş grupların v e sözde parti leri n b i le legal yayınlarla başlart arken ya da dikkati. ve ağırl ığı buna kay dırırlarken, E K İ M gibi yeni bir hareketin i llegal yay ın l a başlaması ve uzun süre bununla yetiııınesi şaşırtıcı ve cüretkar görünebi lir. B i zim seç i m i m i z b i r bak ı m a gerçekten cüretkard ı r. Güç ve etkinlikte daha yavaş ve daha sınırh bir gelişmeyi göze alman ır. i fadesidir. Burada bir ' feragat' ve ' fedakarl ı k ' var elbet; fakat herhalde sebebsiz ve boşuna deği l di r. Seçimimiz budalalığın ya da şovalyece bir tutumun değil, fakat bel l i bir değerlendirme ve kavrayışın ürünü, sonucu ve gereğidir." (. . .) "'B izim ideolojik şekil lenmemizde Türkiye devriınci hareketi nin son 30 y ı l l ık deneyimini çeşitli yönleriyle değerlendi rmek özel bir rol oynamıştır. Biz, ' legale hücum ' un, legal yayın eksenli sözde i l legal örgüt pratiğ i n i n sonuçları konusunda yeterince açığız . . . "Bugünün Türkiye 'sind'e i l legal yayının, tüm gerçekleri ve " 51 devrimci çıkış yolunu, yığın l ar önünde her türlü yasal kaygı ve sınırlamadan uzak, dosdoğru ve bütün açıklığıyla ortaya koymadaki üstünlüğü tartışılamaz. Bu yönüyle i l legal yayın bütünüyle özgür bir propaganda-aj itasyon platformudur. Fakat özellikle yeni lgi sonrasının olumsuz sonuçlarıyla, devrimci hareketin örgütsüzlüğü ve dağınıklığı i le karakterize olan bugünün Türkiye'sinde, i l legal yayın, esas olarak, toparlanma ve örgütlenme faal iyetinin biçimi ve karakteri açısından üstünTük taşır. Sorun i llegal bir örgütlenme ve faaliyet temeli yaratabilmekle ve legal araç, biçim ve yöntemleri buna tabi kı labilme�tedir. Sürekli güçlendirilen bir i l legal siyasal organ ve onun beslediği çok çeşitli diğer i ll�gal yayınlar dışında, bunun başkaca bir aracı yoktur. illegal, ihtilalci, polisin saldırılarına dayanıklı, her zaman ve her koşul altında yaşayan ve mücadelesini sürdüren bir örgüt yaratmak isteyenin, i l l egal yay ı n faaliyetini eksen alması zoru n ludur. Bunda mesafe katettiği ölçüde, yayın da dahil legal olanakları sağ l ı k l ı bir biçimde, üste l i k çok daha etk i l i ve yararl ı bir tarzda kul lanabi l ir." Tercihimizin day�ndığı perspektif bu den l i netti de, sorun bunun la bitmiyordu. Gerek genel koşu l l ar gerekse kendi öznel koşullanınız büyük güçlüklerle doluydu. Buna sola egemen tasfiye ci atmosferin ağırlığı da binince, tüm bun l ar birarada, içimizdeki zayıf unsurların bu net perspektifi ve pratiği hayata geçirme i radesini felce uğratıyor, legalist eğil imleri besliyor, bir an önce legal bir yay ı n organını i J l egalin yerine geçirme isteğini bizzat bizim kendi saflarımızda ortaya çıkarıyordu. Üstelik de bir kısım "yöneti.ci ler" düzeyinde! Dolayısıyla, EKİ M 'in i llegal yayın organı eksenine dayalı perspektif ve pratiği, zorlu ve inatçı 'bir iç mücade le de gerektirmiştir. Bu süreçlerin bi lgisini ve değerlendirmelerini merak edenler, bu konuda EKİM Olağanüstü Konferansı ' nın cö mertçe özel ayrıntılara kadar inen tutanaklarına bakabilirler. (Dev rimci Po/ili ka ve . Örgütlenme So.runları, Eksen Yayınc ı l ık) 1 99 1 -93 y ı l l arı solda yeni bir tasfiyeci dalga dönemiydi. Bu dalga EKİ M ' i n saflarında da yankılandı ve ona iki değerli yılı kaybettirdi. B u olmasaydı eğer, MYO olarak Ekim ' in sağlam bir biçimde oturtutması ve dolayısıyla legal bir politik yayının da 52 devreye sokulması, bizim iÇin nispeten gecikmiş bir adım olmaktan çıkacaktı. Tasfiyeci liğin tasfiyesinin hemen ardından, Ekim ' in yayın periyodu 1 5 güne indirildi ve baskı dağıtım ağın ı n oturtulınası için daha profesyonelce tedbirler al ınınaya başland ı . Perspektif ve uygulamanın örgüt bütününde yerleşliğine kanaat getirildiği andan itibaren de legal yay ı n gündeme a l ı ndı. B u bizim için yalnızca temel önemde yeni bir adım değ i l , fakat ayn ı zamanda yeni bir zorlu s ı navdı da. S ınavı yeni alanda deği l , fakat yeni alana çıktığımı z bir s ı rada, tam da eski alanda verecektik. Ekim, 6 yayın yılını geride . bırakırken kaleme aldığı değerlen dirmede, bu kritik sınavı şöyle tanı m l ad ı : "Şimdi yeni b i r s ı nav la karşı karşıyayız. Ekim şimdi yeni b i r sı nava hazı rlanıyor. Türkiye devrimci hareketinin şimdiye kadarki pratiği nde deği�meyen bir kural var. Her legal siyasal yayın giri�iın i , varsa eğer i l legal olan ı n ı n tasfiye edi l mesiyle sonuçlanmıştır. En iyi durumda, i l legal olan işlev i n i yitirmiş, gösterme lik hale gelmiş, yasak savmak kabi l i nden çıkarılmıştır. Komünistler bugün artık ' i llegal bir siyasal yayın organının hiçbir biçimde zayıflatmaksızın ya da ikinci plana düşürmeksizin legal bir yayının nasıl çıkartılabileceğini ' (MK iç Yazışma/an, Ağu.ı<;tos ' 93) göstennek soruml u l uğ u ile yüzyüzedirler. Bir Merkez Yayın Organı olarak Ekim, zay ı ftamak b i r yana, gerek içerik gerekse de biçim o larak daha kali te l i bir yay ı n çizgisine ptunnak, yeri doldurulamaz olan işlevini güçlenerek sürdünnek sorum luluğuyla yüzyüzedir. . "İdeolojik-politik perspektiflerine tutarl ı l ıkla bağlı kaldıklan sürece, önlerine çıkacak güçlükler ve oml!zlarına binecek yeni yükler ne o lursa olsun, komünistler bu s ınavdan da başarıyla çı kacak lardır. Bundan kuşku duyulmamalıdır." Legal yayına geçişimizden bu yana yaklaşık bir buçuk yıl geçti. H iç değilse bu süre içinde, EKiM Türkiye'de geleneksel davranış tarzını kırınış, başarılamayanı başarmış, sözünü ettiği sınavdan yüz akıyla çıkmıştır. TİKB ·bundan sevinç duyacağına, devrimci olmanın gücü ve 53 rahatlığıyla bu ba�arı l ı deneyimden öğreneceğine, kalkıp onu karalamak yoluna gidebil iyor. Bu rastlantı mıdır? H iç sanmıyo ruz! Bunun gerisinde apaçık bir sınıf kültürü durmaktadır. Her�eye rağmen, bunun iyice s i ndirilmiş, bir kalıcı kim l i ğe dönüştürülmüş olmamasını biz yine de umut etmek istiyoruz. Ekim '95 Orijinal yayında yeralan ek metin: TiKB'nin düzevi bu mudur? Bu yapilan eleştiri midir? "( . . . ) OÇ uzunca bir süredir düzensiz ve seyrek çıkıyor. Hak l ı bazı nedenleri de olsa. yeraltı örgütlenmesini esas ve temel alan komünist bir örgüt için bu ciddi bir zaaftır. Sürekli, düzenli ve nitel ikli bir devrimci yeraltı basınının örgütlenmesi konusunda Türkiye devrimci hareketi içinde bir anlamda çığır açm ış bir örgüte yakışmayan, üstelik örgütsel geli�iınimiz açısı ndan her · dönemde oynadığı rol v e önem ortadayken bağışlanabi lecek bir durum değildir bu. Devriınci bir yeraltı örgütlenınesine sahip ol up olmaınayı , düzenli olarak çıkan yasadı�ı bir yayımı sahip o l u p olmamaya i ndirgeyen biçimci bazı oportünistlerin iddia veya imalarının aksine, OÇ ' nin yayınındaki düzensizlik ve seyrelme, yasalcılık felcine tutulınamızdan ileri gelmiyor. Teoıik. siyasal ve örgütsel bak ı m lardan yapt ı ğ ı m ı z atı l ı ın ı n b i r parçası olarak yasal olanaklardan yararlanma konusunda, bu arada yasal yayın alanında pe�peşe attığımız adımların , yeraltı yay-ınlarınıızın aksamasında kuşkusuz bel l i bir payı olmuştur. Fakat bu ne teoride ne de pratikte yasalcı oportün ist bir kaymanın sonucu ve ifadesidir. ÖrgütUmüzün bütün omurgası hala yeraltındadır. Yasal alandaki faaliyetler de dah i l her şey, her bakımdan yeraltına tabidir. Onun sıkı denetimi ve yönlendirmesi altında yürj.itülınektedir. Zaten yasal alana çıkışıınız, yeraltı örgüt -:_; j 54 ·-----------------·-------· -----... lenıneınizin güçlendirilmesi ve sağlaın laştırılmasından sonra, kontrollü ve katleıneli bir şekilde gündeme gelmiş ve yine onun güçlendiri lınesine hizmet edecek bir an l ayı� ve tarzda sürdü· rülınektedir. Yasal olanakların kul l anımındaki mi litanlık da bu· nun göstergelerinden biridir. Türkçe 'de bir söz vardır: "Elin ağızı torba değildir ki bü zesin" deni r. Adı üzerinde oportünizm, küçücük bir fırsat ve bahane bulduğunda -gerçi bulamasa da yaratır· dedikodu da yapacaktır, spekülasyonl ara da ba�vuracaktır. Asıl olarak yuıi dışında ınevzilenıneye dayalı bir yeraltı ve mücadele ( ! ) anla yışına sahip olduğu hallle "devrimci yeraltının tek temsi lcisi" pozlarında böbürlenecektir, vb, vb. Bilmesine olanak olmayanları görmesini · elbette beklcyemezsiniz. Ama gözünün önünde olup bitenlerin anlamını olsun kavramasını da beklememelisiniz. Son yıllarda değişi k i l lerde yeraltı örgütlenıneıni ze yönelik o larak girişi len polis operasyonları; sayısız yasadışı m i l itan göster i , boınbalaına, cezalandırma, kamu l aşt ı rma, v b . eylemleri; yer altında açılan "parti okulları''; bizim hesabımıza elbetteki birer "başarısızlık" ama öte yandan kavganın içindeki her devriınci örgütün başımı gelebil ecek türden "başarısızlık" örneği olarak değişik tarihlerde açığa çıkanlan iki modern yeraltı matbaası gibi olguların üzerinde düşünmez o. Çünkü hem bunların ço' ğunun yabancısıdır, hem de "TiKB yasalcı laşıyor" şek l i nde spekülasyon ve dedikodutura ihtiyacı vardır. Hakkımızda çeşit l i spekülasyonlanı başvuran onortünistleıin ' h<.ı l leri ortadad ır. Lafta yüksek lerde uçma� :adırhrr ama pratikte bir hiçtirler. Yüksek bedel ler ve yürek yen özgürlük mücade lesinde ya yokturlar ya da kuyruğundadırlar. "Koınünistlik" veya "sosyal devrimci l ik'' parav an ı n ı n arkasına saklanarak bu kavganın en önünde yer almak sorum l u l uğundan kendi ken di leri ni azade kı lınışlardır. "Yeraltında olmayı" ortalıkta o l ımımak i l e karıştırınaktadırlar. O çok böbürlendikleri yasadışı yayınlarının , ele aldığı konular ve içerik açısından yasal ya yınlardan herhangi bir farkı yoktur. Bu durumda neden yer- j 55 altındadı rlar, yayınlarının neresi yasadışıdır, anlamak zordur. Bu yüzden onların kendilerini ajile etmelerini .. proJetaryayı olduğu gibi yasadışı yayıncılığı da yıl lar sonra keşfetmeni n . çocukça · heyecanı ve heyesine verip geçmek en doğrusudur. �iz asrl olarak kendi ihmalimiz .ve bunu doğuran nedenler üzerinde d u rma l ı y ız. Yeraltı y ay ı n l arıan ı z ı n ç ı k ı ş ı ndak i aksamaların yol <IÇiıb ileceği. teh likeleri göz önüne getirerek, bu ol umsuzluğa hızla bir son vem:ıeliyiz. D�zenl i olar;:ık çıkan yasadı�ı bir yayına sahip olmayı devrimciliği n . ve devrimci ·yeraltının adeta tek ölçütü hali ne getiren oportünizm gibi, bu konuda biçimci v� mekanik bir yaklaşıma sahip değiliz. Fakat bu, d�zenli olarak çıkan yasa dışı bir y ay ı n faaliye ti n i n önemin i ri ve zorunl u l uğunun küçümsenınesi şeklinde bu kez bir başka oportünis.t savruluşa da neden olmamalıdır. ( . . ) Orak-Çekiç, "Orak-Çekiç'in Önemi ve Sorumluluklanmız", �ayı: 86, başyazı · ��---- -----_/ 56 Devrimci Proletarya 'ya Yanıt 1. BÖLÜM S1n1f Hareketi Değerlendirmeleri Komünistterin kuyrukçu liberalizme ideolojik saldırısı: Sessiz etkiler ve seslendirilen tepkiler EKiM 3. Genel Konferansı B ildirisi nde şu değerlendinne ' yer almaktadır: "Geleneksel devrimci hareketin 1 2 Eyl ü l sonrasında refor mizme kayan kesimleri, program planında 'burjuva toplumun tam demokmtikle�mes i ' çizgisine oturdulıır. Açık ya da legal bir ' i�çi partisi ' yııratmak ya da buna dönü�mek, bu reformist ç i zginin zorunlu örgütsel uzııntısı . oldu. Taktik ç i zgide ise bu akımlıır sı nıf hareketinin bugünkü geriliğini politika düzeyine çıkardılar ve burııdan giderek sınıf hareketi içinde güç olmaya çalıştı lar. S ınıf hareketinin bugünkü darl ığı alt kademe sendika bürokratla-rının solcu' sendikacılık manevrdlarına uygun düştüğü ölçüde, geleneksel hareketi n reformculaşan kesimleri i le bu all kademe sendika 59 yönetici l eri nin bul uşması da kolaylaşmakta, l iberal sol işçi politikac ı l ığına dayalı bir 'açık işçi partisi ' için daha uygun bir zemin oluşmaktadır." (Siyasal ve Örgütsel De;terlendirmeler, Eksen Yayıncılık, s.2 1 ) Komünistlerin '94 sonbaharında yeni reformist akıma yönelt tiği eleştirilerin önemli bir bölümü, 20 Temmuz Dersleri ve Libe ral Demokl·atizmin Politik Platformu adı altında kitaplaştırıldı. B u akı m ı n ası l odağını oluşturan ve yaşadığı liberal çürümeyi bir "açık işçi partisi"ne dönüşerek noktalamak üzere olan TDKP' nin o aşamadaki durumunu temel çizgileri.ylı;: ele alan değer lendirme ise, yakında Demokratizmi Savunmanın Sınırları içinde ayrı bir kitap o larak yayınlanacak. * Zamanlamasındaki isabetlilik bir yana, bu, k itle hareketinin zorlanma noktaian ve yeni ayak bağları üzerine açık bir değer lendirmeye dayalı bir eleştiriydi. Smıf Hareketinin Engelleri ma kalesi ve onu izleyen bir dizi değinmenin ardı ndan, tam da bu yeni eleştirinin başladığı günlerde, Ekim, "Refnrmist Kuşatma" başlıklı bir başyazı yayınladı. (Sayı: 1 05 , 1 5 Eylül 1 994). Bu başyazıda, düzenin yığınları dizginlemek, tepki l erini saptırmak, kontrol altı nda tutmak için uyguladığı çok yönlü kuşatmanın reformist halkası ele al ı n ıyor ve bunun k itle hareketindeki dev rimcileşmeyi engelleyen çok kritik yönüne i şaret edi liyordu: " Kuşku yok ki bugünün genel kuşatma ortamında üzerinde ası l durulması gereken de bu özel alan, yani reformizmdir. Basit bir evrensel gerçekten dolayı bu böyledir. Her toplumda ve her zaman, düzen, yığın ların nispeten i leri kesimlerini, her çeşidiyle refonnizmi en etkin biçimde kullanarak şu veya bu ölçüde diz ginlemeyi ve kontrol altında tutmayı başarabilmiştir. Oysa yığın ların nispeten i leri kesimleri , toplumda i leriye doğru bir hare ketlenmenin, devrimci yığın hareketindeki yol açıcı bir gelişmenin potansiyel motorudur. Yı ğ ınların en i leri kesimlerindeki bir hareSözü edi len değerlendirme Liherql Demnkratizmin Politik Platformu kitabının genişletilmiş ikinci baskısında ek bölüm halin de yayınlandı. (Eksen Yay ıncılık, s.9 1 - 1 30) * 60 ketlenme, onların ortaya kayabilecekleri her ciddi etkinlik, daha geniş ve daha geri kesimlerin sarsı lmasında, uyanmasında ve gi derek hareketlenmesinde temelli bir rol oynar. Yığın hareketinin gel işme diyalektiğinin bir temel öze l liğidir bu. "Oysa bugün, bugünün Türkiye'sinde, tam da bu en i leri ke sim, her renkten reformizmin yoğun bir kuşatması altındadır. İlk akla gelen sosyal-demokrasidir k i , bizim ası l dikkat çekmek iste diğimiz hiç de bugün artık yığınların ilgisini çekecek ciddi bir reformisı etkinliği gösterme gücü bulamayan bu kesim değildir." Burjuva reformizminin ötesinde yeralan ve elbetteki onun et ki alan ı ndan beslenen daha incelikli reformizm türleri olduğunu söyleyen ve bunu örnekleyen yaz ı , şöyle devam ediyor: "Kaba burjuva reformizmi yığınların i leriye, sola açık daha geniş kesim lerini dizginleme rolü oynarken, 'sosyalist' ya da 'devrimci ' kılıklı olanlar bu sola açık kitlen i n en i leri kesimlerini düzen içi bir bakışa ve davranışa mahkum ederler. B unun doğrudan ya da son tah l i lele gerçekleşmesinin sorunun esası bakımından bir önemi yoktur. ... Sonuç, kitlelerin en i leri, mücadeleye istekl i kesimlerini geriye çekmek, düzen kanallarında boğulmaya mahkum perspek tiflerle kötürümleştirmektir." Komünistlerin eleştirisi, yeni l iberal akımın sınıf hareketi için de güç olmaya çalışan temsilcisi TDKP üzerinde, kullanmayı sür dürdüğü teorik söylem nedeniyle en sinsi ve en tehlikeli bu sos yal-reformisı odak üzerinde odaklaştı. Şubeler P latformu üzerin den alt kademe sendika bürokratları hakkında yaydığı ve bazı devrimci çevrelere de bulaştırdığı haya l ler bunu özel l ikle gerek tiriyordu. Eleştirinin Şubeler P latform u 'nun 20 Temmuz'da ser gilediği utanç verici tutumun hemen ardından gündeme gelmesi de bundan dolayı idi. Sonuç olarak bu, yeni reformizme karşı tam zamanında gün deme getirilmiş bir ideolojik saldırıydı. B u nedenledir ki, siyasal ' mücadelenin ve sını f hareketi n i n taktik sorunları üzerinden gün deme gelen, fakat sorunu teorik-programatik bir temele ve tarihsel bir çerçeveye dayalı olarak sunan bu eleştiri, devrimci saflarda, özel likle kadrolar arasında gerekli i l giyi gördü ve sempatiyle kar;1 �ı landı. Yeni reformizmi n odağı durumunda olan ve sınıf hareke ti içinde uğursuz bir yeni role soyunmuş bulunan TDKP önderli ğinde ise, doğal olarak büyük bir rahatsızlığa yol açt ı . Y ı l lardır "suskunluk fesadı" i le marksist-leninist e leştiriyi boğınayı uınan lar, bu kez, üstelik daha eleştiri sürüyor iken, en ağır küfür \;'C hakaretlerle harekete geçti ler. TDK P Merkez Y ay ı n Organı bir yandan k ü für ve hakaretler yağdı rırken, öte yandan ise, eleştiri nin programatik teınele dayal ı özünden kaçamadığı içindir ki, "demokrasi mücadelesi" soru mı üzerinden kendine Lenin 'den yalnızca cahil l iklerini sergi leyen dayanaklar bulma yoluna gitti. Eleştirinin devriınci gruplar üzerindeki etkisi ise önem li öl çüde gözeiilen amaca uygun oldu. E lbette kimse bu eleştiriyle açık bir dayanışına yoluna gitmedi. Böyle bir şey beklemek, geleneksel · devriınci harekete egemen kültür koşul l arında, olma dık beklenti ler içinde olmak demek ol urdu. B izim için öneml i olan eleştirinin içten içe etkisiydi k i , bunun ise i l k işaretleri daha tartışına süri.iyorken görülmeye başlad ı . 20 Temmuz'un ardından herhangi bir değerlendirme yapmadıkları gibi, Şubeler Platformu ve onların liberal kuynıkçuları hakkında da tek kelime etmeyi akı l larımı getirıneyenler, bu sorunu çok geçmeden başyazılarına konu etmeye başladılar ve eleştiri sayfasım nihayet açtılar. Po pülaritesinin cazibesine kapılarak " İş-Ekmek-Özgürlük ! " sloganı ve platformunun "onur'\ınu TDKP i le paylaşmaya pek hevesli olan ve bunu Şubeler Platformu konusunda kaba hayal lerk bir leştiren başka bazıları, çok geçmeden bu hevesi sessizce terkettiler. Paha genel planda ise. TDK P ' ni n alt kademe sendika bürokra sisinin politik temsi lcisi olmaya soyunduğu ve bu temelde işçi sınıfı mücadelesi önünde yeni bir barikat oluşturduğu düşüncesi, yaygın bir kabul görmeye başladı. TDKP'yi yeni liberaller olarak nitelememizi, onun platform unu "l iberal demokratizm" o larak tanıınlamam ızı ve sınıf hareketi karşısında oynadıkları rol bakı ınından onu İ P ile ayn ı kategoride ele alınamızı, başlangıçta m uhakkak ki çok "erken" ve "aşırı" bulanlar, bir süre sonra ve özellikle İşçi Kurultayı pratiği sonrasında, bunu çok açık, h�rkes çe "mal um", zaten bilinen bir olgu saymaya başladı lar, vb. 62 Ne var ki tüm bu olum l u "taktik" etki lere rağmen, bizim eleştiriınizin tam da bu aynı devriınci çevrelerde "stratejik" nitelik te bir rahatsızlığa yolaçtığı da kuşkusuzdu. B unun nedenini anla mak için Lihera/ Demnkratizmin Politik Platformu baş l ı k l ı beş bölüm l ük ele�tirinin iki ana bölümünün başlıklarını burada anım satmak bile yeterlidir: "Sermaye iktidarı ve Demokrasi Mücade lesi" ( 3 . Bölüm) ve "Geleneksel Hareketin Ayrılma: Üçliisii: Demnkratizm. Kendili.�indecilik ve Tasfiyecilik" ( 5 . Bölüm). Bunlardan ilki, sermaye iktidarı koşu l l arında, demokrasi mika delesini . devrim stratejisinin ana ekseni yapınanın kaçın ı l m az ola rak üreteceği reforınizmi ve onun bir boyutu olarak da kendiliğin denciliği , geleneksel hareketi n ortak teorik ve programatik bakış üzerinden ele alıyor ve bunun bugün için TDKP ' de olgunlaşan meyvelerini sergi l iyordu. ik incisi ise, geleneksel hareketin ge nelinde, kendi l iği ndencil iğin ve tasfiyec i l iğin deınokratizınden köklenen temellerine işaret ediyordu. Bu ikisine, kitaplaştırı lmış eleştirinin Ekler böl ümünde yayınl anan ve Len i n ' i n demokrasi m ücadelesi üzerine söy l edik lerinden kendi demokrat izın lerine kanıtlar bulımı çabasının dayanaksızl ığını sergileyen, "Cehalet Ka mf De.�ildir'' makalesini de ekleyebi l i riz. B u temel lere oturan bir eleştirinin geleneksel akıına mensup devrimci gruplarda belli rahatsızlıklanı yol açması. bizim için şa şırtıcı olmak bir yana. eleştirinin genel planda amaçlanan çerçe vede algı l andığının bir göstergesi olarak, tersine sev i nd i rici bile olurdu. Dayanaınayıp bu rahatsızlığı açığa vuranlardan ise iki şey bekleneb i l i rdi. i l kin, s ı n ı f hareketinin sorunları üzerinden sosyal refoımizıni hedef alan bir devriınci eleştiriyle taktik bir dayanı�ına içinde olmayı ihnial etmeyecek bir devriınci sorumluluk ve soğuk kan l ı lık. Ye ikinci olarak, eleştirinin oturtuldu� u stratej ik çerçe veyi kendi platform larından hedef alan, gerçekkrc dayalı açık bir ideolojik eleştiri. Aylar boyu süren bir eleştiriyi sessizce izledikten (ve bu ara da ondan aynı sessizlikle yararlandıktan) sonra, bu rahatsızl ı ğı nihayet en kaba bir biçimde açığa vuranlar, fakat sözünü ettiği miz ikiyönl ü davranış tarzını n. her ikjsinde de sın ı fla kalanlar, 63 TİKB çizgisindeki yay ı n l ar oldular. Buna geçmeden önce bunu öneeleyen sürece kısaca göz atalı m . Popüler "işçi gazetesi", 2 0 Temmuz'u öneeleyen sayısında, her zamanki "ruhlu" ve şiirsel manşetlerinden birini atmıştı : "Şim di sôz hizim, şimdi sôz militan eyleminf GENEL GREV, GENEL DiRENiŞ". Oysa eylemi i zleyen sayısında, konuyu ljst manşet yapmak gereği bile duyman:ıış, "Düşmana geri adım a(tıracak militan �-ıkış yapılamadı. 20 Temmuz son de,�il!" baş l ığı altında, eylemin haberlerini vermekle yetinmişti. İç sayfalarda bu haberle rin içine sıkıştırdığı bir kaç paragraflık yorumunda ise, 20 Tem muz'da, "benzemesin" diyerek kötü örnek gösterilen 3 Ocak gre7 vinin bile gerisine düşüldüğünü, bunun sorum l usunun sendika ağalan olduğunu, "20 Temmuz'da bir kez daha açığa çıkan sendika ağaları �arikatını aşmadıkça i leri" gidi lemeyeceğini vurguluyor du (Almteri, say ı :22). Başka? Başkası yok, hepsi bu kadar! Eylem öncesinde atılan . manşetleri n , yapılan çağrı ların görkemiyle_ birlikte ele al ındığın da, eylemi i zleyen bu sessizlik anlaş ı l ı r gibi deği ldi. Fakat bir gerçekti ve alışılmış davranış tamnın yeni bir örneği idi. Kuşkusuz Alınteri bunun tek örneği değildi. B u nedenledir ki komünistler, "20 Temmuz_ Dersleri" ne geleneksel hareketin bu davranış tarzını da dah i l ettiler: -. " ... Fakat şaşırtıcıdır, aradan bir ayı aşkın bir zaman geçti ği halde, ortada ne ciddi bir değerlendirme girişimi , doğal olarak ne de bir tartışma vard ı r. Sanki 20 Temmuz sıradan bir esintiydi de geçti gitti havası egemen ortal ığa. İ lginç olan, bu alanda .en sessiz, en i lgisiz görünenlerin, çoğunlukla devrimci konumları n ı az-çok sürdürmeyi başaran örgütler olmasıdır. Eğer bu çevreler 20 Temmuz'u bu kadar kolayca geride bırakabiliyorlarsa, 'genel grev-genel direniş' çağrı ve ajitasyonunu bundan sonra nasıl olup da sürdürebi leceklerdir? 20 Temmuz' lardan öğrenmeden, bu tür eylemlerden gerekli dersleri çıkarmadan, bu dersleri sınıf hareke tine maletmeye çalışmadan, genel grev çağrı ların ı sürdürmenin bir anlamı ve ciddiyeti olabi lir mi?" (20 Temmuz Dersleri, Eksen Yay ı nc ı l ık , s.35) 64 Atmteri'nin 20 Temmuz ' Lı izleyen i lk üç ayl ık süredeki ses sizliği, 26 Kasım '94 tarihli 34. sayısının ''Fark Nerede?" başlıklı ba�yazısı ile, nihayet son buldu. Bu, 20 Temmuz Dersleri ni izleyen Liheral Demokratizmin Politik Platformu başlıklı beş bölüm l ük eleştirinin hemen sonrasıdır . B i r anda l iberal kuyrukçu l uk ve ' Şubeler Platformu hedef tahtasına olurlu ldu ve yerinde bir ele� ıirinin konusu haline getiri ldi: Yazı l ı p çizi len herşey, komünist terin aylar boyu yürüttükleri ideolojik mücadelenin pek de boş<! olmadığını gösteriyordu. Gelgelelim bu arkadaşların bu alanda ki geç kalın ı ş l ı ğ ı hiç de içlerine sindireınediklcri daha sonraki davran ışlarıyla açığa çıkt ı . Devrimci Proletarya ' n ı n Ş ubat ' 95 tari h l i 36. say ı s ı nda " Önciilük ·ve Kuyruk�.· uluk" başlıklı bir yazı yayııı l.and ı . Türkiye devriınci hareketinin geleneksel zaafı olan kendiliğindenci liği ve kuyrukçu luğu glinccl görünüm ler üzerinden eleştirınek iddiasında� ki bu yazı, E_K İ M ' i n 20 Temmuz sonrası değerlendirme ve eleş tiri lerle yarattığı etkiyi k ı nnak gibi kendi n i yazının toplaınında en kaba biçimde açığa vuran bir garip amaç güdüyordu. Kendini öneeleyen bir devriınci eleştiriyle dayanışına içinde olmak bir yana. onu gözden düşürmek için olmadık gii lünçlüklere başvuru yorc!Lı. B unu daha sonra ayrıntı larıyla göreceğiz. EK İM, TİK B ve "diyalektiğin cilvesi" T İ K B ve E K i M iki farkl ı hareket olduğuna göre, aralarında ki temel fark l ı l ı kları ortaya koyan bir tartışma :ve � leş t i riden biz yalnızca sevinç duyabilirdik. Fakat bunun amaca uygun sonuçlar verebi l ınesi, ekşıi ri ve tartışınanın gerçek konum lar, bu konu mun i fadesi fik i rler üzerinden yapılabilmesi ölçüsünde olanak l ı olabi l i rdi. Oysa Devrimci P roletarya ' n ı n 36. · sayısı ndaki yazının EKi M ' i hedef alan bölümleri, bu temel koşuldan tümüy le yok sundu. Her satırı kaba ve i lkel bir tahrifatı n ürünü olan bu sözde eleştiri denemesinin bizim nezdiınizdeki tek gerçek işlevi, "TiK B sorunu''nu yerli yerine oıurtmam ızı kolaylaştınnası oldu. Y ı l l ara yayılan sayısız beli rti, söz ve davranış, TiKB önder- ()5 l iğini�ı EK i M ' e iizd bir " i l gi ' ' duyduğ u n u . fakat humııı hi ııdc biri n i onu anl amak doğru l t usunda k u l l a ıı ı l nıa d ı ğ ı ıı ı giistcnıı c k t c d i r. O EK i M ' i ,gcı.·mi� iıı ayakbağlarından k u rt ulmak içi n güç alabib:c ği bir "olanak'' ol arak dcğcrlcndi rınck yerine. T i K B ' n iıı Türk i ye devrimci hareket i i ç i nde t u ı t uğuna i nand ığı fark l ı yeri gölgdcyeıı bir "güçl ük'' sayd ı . Bu g:ırip a l g ı hıımı ve ruh hal i . T i K B (imler l iğ i n i n EK i M · i gerçek konumu ve fik i rleriyle dcğerlcnd i r i p an lamasını zora sok t u . Onlar y ı l lard ı r EK i M ' le uğnı�ıııaya (olur ol maz sala�nıaya ! ) iinüııe gcçeıned ikll'ri bir cği l i ın duyd ular. Fakat EK i M yerine. kend i keyfi nıuhakcnıderi ııi n ürünü b i r karikal lir Ic uğra�ıııaktan da iitcye gidcıııcdilcr. K a fa ları ndan uyd unlukl arı �eylcri E K i M ' c y ak ı � t ı rd ı l ar ve bunları b i rer siiz k a l ı b ı olarak sayısız vesi leyle teknırlml ı lar. Öy l es i ne ki, m u htemelen yaıııısız b ı rak ı l ımı l arı n ı ıı d a e t k i s i y l e . sonunda kendi uydunnaları bu ka rikatüri.i gcrçek sanmaya d a ba� l ad ı l ar. l>l'l'rinıci Prolt-Jıtrra · ıı ı n 36. say ı:-ı v e omııı iiniinü açtığı kalıa saldırga n l ı k . bu nda bi r te reddüt bı rakıııaıııaktadır. Fakat onları n umı t t u k ları basit bir doğr u var. Elqt'· irıııek ve a�ıııak için. iim: c l i k lc anlamak gerek i r. Kcııd.i gerçek konuımı ve hlluıııu içinde ele al ınıp. çiizüın lcnip anla�ıb nıayan herhangi bir "cnge l " i c l e � t i r i p a�mak o l anak l ı değ i l d i r. B u yalnv.ca kafa l arın hu "cngcl"c çarpmas ı y l a sonw,-ı.;n ı r. Biz bugüne kadar T i K B ' y i doğrudan hedef al arak elqti rıııc· d i k . B unun nedeni bu haı:ekcı i kti\-'ti ınscım:k dcğ i l . tanı ı ersine. san ı l d ığından da fazla iineıııscmckt i . Çizgisinin kendine ii;.gii ba zı tenıci yiinleri i lc devrimci gdcnck lcri, hizi . bu hareket i n gcı;ıııi� �ck i l lenmedeıı ge len bazı t e me l iincındc ideoloj i k zay ı l l ı k l arıııı zaman i ç i nde yencb i l cccği konusunda i yimser k ı l d ı . B i z kendi ccplıeın i zden. doğrudan b i r c l e�ıiri yerine . dolay l ı çabalarııııızın bunu kolayla�t ıracağı inancı ta�ıd ık. H al kç ı demokrati znıe yiindt t i ğiın iz cle�t i ri lerin aynı zamanda kendi iizgünl ii�li i�;· iııdc TiKB' yi d e kapsad ı � ı nın . herkes g i b i T i K B iindcrliği d e ı,;ok i y i farkın dayd ı . Tenıci sorun lar iizcrine iinüıııüzdeki diiııeımk gündeme gelecek tart ı�ıııalar içinde de giisteri kccği gibi . onlar bundan ger çektc bel l i sınırlar içi nde yararland ı l a r da. Fakat bunu geleneksel plat foıımı a�ıııak için değ i l de. l'll zay ı f yanl arından onarmak doğ- ru l tusunda k u lland ı l ar. Bu tutum i sı.:, öze l l i k le devrim sıralı..:jisi nin sonıniarı konusunda, T İ K B çizgis i n i n eklek ı i zınini derinlc� tinııekıen ba�ka bir i�c yaranıadı . Zaman, ideolojik çizgide ge leneksel hareketin öteki kesimlerine güre sahip olduğu bel l i i leri noktaların yan ı s ı ra, 1 2 Eyl ü l düncnıi ndı..:k i d i re n i�çi t utumun, T İ K B ' n i n i leriye sıçramasının olanakları ölarak deği l , fakat bu l unduğu yerde çak ı l ıp kıtlmasının dayanakları o larak rol oynadı ğım gösterd i . T İ K B , geleneksel harekete göre çizgisindek i bazı üsliinlükleri , bu çizginin marksisı- leninisı olduğunun kanıt ı ve 1 2 Eylül d i re n i w i l i ğ i n i d e bunun pra t i k doğrulanması saydı . Buna inandı ve i nandığı iilçi.ide de bul u nduğu yerde kalaka l d ı . B una "kısmi ba�arııun diyalektiği'' den i l i yor ve bazı nispi üsti.inli.iklcrin. i leriye sı�-raıııaııın o l anağı o l mak yerine ayağa dolanmasını an lat ıyor. /)l'l'rimci Proletarya. 36. say ı s ında "diyalek t i ğ i n ci l vesi'' dediği dunıımın iyi bir iimeğini, gerçekte tam da burada görebilir. Fakat "diyalek t iğin ci lvesi" burada bitmiyor. Geleneksel ko mıında tak ı l ıp kalınanın da c i l veteri var. B u anı ve kararsı z bir konunıdur: oradan i leriye çıkanıayanlar, zaman içinde kaçını lmaz ol arak geriye di.i�crler. Bunu biz komünistler y ı l l ard ı r hep söy l üyonız ve maalesef i�aret ettiklerimiz bizi bugüne kadar eksiksiz olarak doğrulad ı l ar. T İ K B i ç i n bunu asla teınenni etmiyoruz. Gelgeldim bu öznd tcınen n i l erle deği l . nesnel .konum ve ger çek lerle i.lgi l i bir sorundur. T İ K B ' n i n de bu alanda i y i i�aret lcr vei·ınediğini ise art ık siiylenıiş bulunuyoruz. Ekim 'in 1 3 1 . sayısın da bu, pek de iincmsiz olmayan , dahası bir zamanlar "i lke" dü zeyinde giiri.i len bir sorun üzerinden örneklendi. Bunun başka ör neklerini tlevrinıci e leştirinin somut kanıt lamaları içinde gömıeye (göstermeye) de vakt imiz o l acak . /Jerrimci Proletarya 'nın baştan sona tahri fata dayal ı sözde eleştirisinin (Şubat '95). T İ K B cephesinden EK İ M 'e karşı. iilçi.iden ve di.izeylkn yoksun bir sald ı rgan l ığ ı n önüni.i açtığım söy lemiş t ik. Bu, ilk meyve lerini Orak-Çcki( i n Mart ' 95 tarih l i X6 . sayı sında verd i . Komünistler birbirini izleyen bu iki adı ın ı muhakkak ki zamanı nda lh:ğerlend i rdi kr. Fakat biri kaba tahri fatlara, öteki hakarei lere daya l ı bu peşpeşe gelen ç ı k ı � l ara. hemen b i r yanıt o7 yetiştirmek gereği de duymad ı l ar. Zira yapılan yalnızca bir "açı l ış" gibi görünüyordu. Arkasından ne gelecek, bekleyip bunu gör mek, sağlıklı bir tartışma için tutulması gereken en doğru yoldu. Öze l l ikle temel soru nlar üzerin�len neler söyleneceği idi bizim için öneml i olan. O zamana kadar da, mevcut tahrifat yığını ile okkalı hakarellerin bize bir zararı olmazdı, bundan emindik. Biz 'bu konuda ortalama devrimci okurun düzeyine ve anlama kapa sitesine fazlasıyla güveniyorduk. Fakat yazık ki, "açı l ış" öylece kaldı; TİKB çizgisindeki ya yınlar temel sorunlar üzerinden bir E K İ M eleştirisine bir türlü giremedi ler. Sata�maları sürdürmen i n ve bu arada "tek ülkede sosyalizm" gibi temel bir konuyu şöylece kenanndan bir yok lamanın ötesine geçemedi ler. Fakat yakın zamanda bir başka gel işme yaşandı . Biçim ve yöntem bakımından çirkin, içerik yönünden ise kendini gelenek sel halkçı devriınci gruplardan ayrı bir yere koyanlar için hazin bir gösterge olan bu olay, TlKB cephesinden EK İ M 'e karşı tavrın hasmane davranışlara vardırıldığın ı gösterd i . B u olay a burada girmiyoruz. Şu kadarın ı söylemek istiyoruz. TİKB, "mücadele an'layışı" fark l ı l ığı gibi dehşetli bir gerekçeyle, TKEP-Leninist gibi TKEP' i n Sovyet revizyonizmi n i n etkisinde şek i llenmiş sağ oporliinist ideolojik çizgisine bireysel terör aşısı yaparak sözde "ihtilaci"leşen bir grupl a iş ve güçbirliği hali nde, EKiM 'i bazı devrimci grupların oluşturduğu bir eylem platformundan dışlama tavrı içine girebi l ıniştir. Üstelik bunu gizliden yapacak v e yaptı ğını açıktan ve yüreklice savunamayacak kadar �aba bir zayıf lık eşliğinde. TİKB ' nin derdinin "mücadele anlayişı" m ı olduğ�:�, yoksa sorunun temel i nde "EK İ M kompleksi" diyebileceğimiz bi� ruh hal i mi bul unduğu burada bizim için çok da öneml i değildir. . Bizim için önem li olan, T İ KB ' n i n E K İ M ' e karşı TKEP-Lenin ist gibi gruplarla "ınücadelct anlayışı"nda birleşebi lrrıesidir. Bu, TlKB'nin geldiği nokta konusunda olduğu kadar, EK İ M 'e karşı hasmane bir tutumun onu sürükleyeceği yer konusunda da bize yeni bir fikir vermiştir. · B iz, T İ KB ' ni n söylediklerini bugüne kadar sabırla dinledik 68 ve söyleyeceklerini de yeterli bir sabırla . bekledik. Artık b i raz da bizim konuşmam ; z gereki yor. B i z ise konuşmaya, T i K B çiz gisindeki yay ı n ların bugüne kadar konuşmuş bul unduklarından başlayacağız. B ugüne kadarki çarpıtma ve tahrifatların sergilen ınesi için bu gerekl jdir. B u bize, tartışman ı n esas alanına, prog ramatik sorunlara, yakı n geçmiş değerlendinnelerine, tarihsel so runlara, mücadele anlayışı ve örgüt sorunlarına ve bunlarla bağ l antılı her türlü temel ve taktik soru.na geçmek imkanı verecektir. Şimdi konumuza geçebil i riz. Konumuz, daha önce de söyle diğimiz gibi , Devrimci Proletarya'nın 36. sayısındaki "Önı.:iiliik ve Kuyrukçuluk" başl ı k l ı yazın ı n kaba tahrifatlar ve çarpıtmalar silsi lesidir. Geriden gelmenin sancaları Devrimci Proletarya ya bak ı l ırsa, E K İ M 'in l i beral kuyrukçu l uğun eleştirisini yaparken TDKP'yi hedef tahtasına oturtması, onu "ekmekl ik" bulmasından dolayıydı. (s.45). B izim eleştirimiz l.iberal kuyrukçuluğun alarnet-i farikası haline gelmiş bulunan "Iş Ekmek-Özgürlük ! " sloganı ekseninden yapı ldığı içindir ki, burada ki bu "ekmeklik" . dokundurması, bir "kolay l ık" v urgusunun ya ' nısıra pek i nce bir espriyi di le getiriyor olmal ı . Dakundurma ve espri merakı anlaşılır bir şeydir de, yerine otunnadığı durumhırda, sahiplerini sıkıntıya sokmak gibi hoş o lmayan sonuçları da vardır ne yazık k i . B i z bunu ge.çmişte m uhatap olduğumuz başka ör neklerden de iyi b i l i yoruz. Öncelikle şunu soralım; TDKP ' y i pek "ekmekl.i k" buluyor sunuz da "çetin ceviz" saydı kları nız kimlerdir acaba? Örneğin eleştirisi ayağa düşmüş İP m i ? Ya da uzun y ı l l ar için yalnızca TlKB ' ni n "tek eleştiri malzemesi" olmuş TKP-ML Hareketi m i ? TDKP, l i beral kuyrukç u l uğun en öne m l i temsilcisi deği l rrıi ? Dahası, genel planda kullandığı "devrimci" söylemden dolayı, en sinsi ve tehl ikelisi de değ i l m i ? Yoksa Devrimci Prnletm·ya bu konuda farkl ı mı düşünüyor? Eğer öyleyse, bu "ekmekl ik" dokun durmasının yalnızca bir kaç sayfa öncesinde yeralan şu sözler neyin ifadesi ol uyor: " Özgürlük Dünyası ve Gerçek dergi leriyle TDKP. çevresi, bu konuda bir odak durumuna yükselmi�lerdir. Dün Devrimci Yol 'un halk hareketi içerisinde oynadığı m isyonu i�çi hareketi içerisinde bugün onlar üstlenm i�lerdir. En kaba ve en koyu ken diliği ndencil iğe bu dergi ve çevrelerde rastlanmaktadır.'' (s.37) Devrimci Proletarya 'nın bu kabu l ü, EK İ M ' i n nqteri en uy· gun hedefe tam zamanında vurduğunun bir teyidinden başka bir şey değildir. DeFrimci Proletarya bilmeliydi ki , ele�ti ridc ınuha taplar keyfi seçilmez. Onlar nesnel konumları ve rol leriylc, irade niz dı�ında sizin kar�ın ıza çıkarlar. EK İ M , 20 Temmuz Dersleri ışığında, sınıf hareketinin önünde tehlike l i bir teme l engel oluş tunııı liberal kuyrukçul uğun temel lere inen bir elqtirisini günde mine alırken. muhatabını doğru seçm i�tir. Popüler "i�çi gazetesi" onu üç ay, "sosyalist teori dergisi'' ise lam beş ay geriden izlemiş ler ve yapı lan e lqt i riniıı taktik çerçevedeki yüzeysel bir tekran olmaktan öteye de gidememişlerdir. S ı kıntının ve rahatsızlığı n b i r kaynağı d a zaten bu değ i l midir? Fakat bunun daha teme l l i bir nedeni daha var. Bunun en açık bir d i l le i fade edi l işini 50. sayfadan okuyonız: "Kızıl Bayrak. kendisine birkaç sayıdır hasım ıil anık TDKP · nin yükse lttiği ' i�-Ekınek-Özgürliik ! '' s loganını scçıni�; TDKP' nin bu sloganı foıınülc edişimieki halkçı programatik yaklaşımın dan ve işçi hareketine ekonomist-kendil iğindenci yaklaşım zaafın dan yararlananık okl arı . TDKP üzerinden 'demokrat ik halk dev rim i · perspekti fi ne yöneltıneye yeltcnıni�ı i r." Komiinist lerin eleşt i risinin temel hedefini bu açıklıkla gören lerin yapınaları gereken , bu e l eştiriyi tam da bu teorik-programa tik çerçeveden eıe · alınak ve buradan bo�a çıkamıak olması gerek mez miydi? Fakat DC'I'rimci Proletarm bunu yapmıyor. bundan özenle geri duruyor. Bunu yapmak yeri ne . ··s(lsyal isl teori der gisi'' gibi ciddi ve i ddialı bir alt ba�lığı taşıdığını unuı anık, kaba �·arpıtma ve tahrifat l ara dayalı ucuz spekülasyonlar etrafında dö nüp durarak, ciddi ciddi bir şey yaptığını zanned iyor. Diyelim ki bu arkada�lar sorumın temel teorik-programatik 70 ı;er<ı·evesiıı i ıarı ı �nıay ı b i r ba�ka vesi lcye b ı rak t ı l ar da. "Önc iil iik ı·e KHrmkı:lfllll.:" ba� l ı k l ı bu yazıda. yalnızca son y ı l ları n i�çi ha- · rl� k e ı i üzerine dcğcrkndirııı c lerlc Yl� l i nım: y o l u na g i ı ı i l c r. Fakat bu . d ur u m d a bi Ic riayet e t m e l er i gereken iki öne m l i ko�ul vard ı . i l k i n , ıarı ı �nıas ına gi rım:kteıı kaç ındıkları programat i k çerçeve üze· rinc u l u ort a s pe k ü lasyonl ardan da ka�· ı nııuıs ı n ı b i l c b i l m e l i yd i ler. V e i k inci olarak. E K i M ' i n s ı n ı r hareketi ve sorunları üzerine gi\ rü� lcri n i . bu hareket i n ıcınci belgeleri üzcrimkn hedef a l ınalıydı lar. Kaldı k i bu be lgeler, y ı l l ar sonra pek kolay bul unmayan der g i.lcrin deri n l i k le ri mk deği l , k i ıapla�t ır ı l m ı � o l arak bu arkadaşla rın gözleri n i n iinündeyd i . l>cı·rimci Harekette' Uc:fiırmist E.�ilim. Si rasal (/(•/işmeler ı•e İ.yçi Harderi. EKiM 1. Gend Kmıfi•rml.\'1 He/ge/eri . .\'olda Ta.�fiYI'ı·ili,�in Yeni /)önemi ve n i hayet ba�ıan sona ıarı ı � t ı k ları konularla i l g i l i o l an 20 Tcmmu: !>as/ni ve Li /ıcra/ / ) emokrati:min P{1 /itik Pla(/imuu g i b i . O y s a c l c � t i r i sah i p l e ri k ari kat ü r çizimi için gere k l i b i r kaç ıahrd edi l m i � i fade d ı �ında bu tenıci belgelerdeki ayrınt ı l ı i nccle mekri giinııezli kten ge l iyorlar. B unun yeri ne. ıııuhabir. mektupları. bazı s ı radan aktüel yazı lar ve bu arada !>eı·rimci Pro/cwrya ' n ın pek deri n l i k l i e l c�ı i ri s i yüzünden b i zde espri konusu hal i ne gel m i � " Piaspen b i l d i ri s i c l e � t i r i s i " t ü ründen �eylerle uğnı�ıyorl ar. Daha da kiillisü. bunların t üm ü n ü de t ah r i f ederek k u l l an ı yorlar. "Sosyal ist teori derg i s i " 1'(' 1)C'l'rimci Pmletaryo ' n ın . "Önciiliik K11ymkç11111k" gibi c i dd i b i r konu Uzerine elc�t i r i g i ri ş i m i n i , b i r hareket i n t i t i z l i k l e i n ce l e n m i � . mant ı ğ ı ve esasları kavranmı� teme l giirU� Ierine dayand ı rmak yeri n e , '·malzeme" bul mak g i bi d l.izcytkn ve -c idd i yeı ıen yoksun b i r çabay l a e l de e t t i ğ i ve key(i b i r b i ç i m verd i ğ i b i r karikat üre dayand ı rm a s ı . kend i s i pay ına onurlan d ı rı n hir davran ı � tarzı değildir. Bu garip ve gl.ilünç çaba. o l sa olsa. l>cıTimci P ro l eta rya ' n ı n EK i M ' i bul unduğu gerçek konum dan c l q t i rme gücü ve yetene ğ i nden yoksun o l d u ğ u n u kanı t l ar. Dahası b i r hareket i n ıeım· l konul arda e l q t i r i s i n i biiyle günde l i k m e t i n l e r üze r i nd e n de�ı i rnıeyc n i ycılcnc n lcri n , tahri f e d i l m i � i fad e l e rl e oyn'a ınak yerine. e lc�t i ri konusu yapacak bazı geı\'ek hataları b u l ma l arında h i ç b i r güç l ü k y ok t ur. 71 Fakat geçmeden ekleyeceğimiz bi r küçük ayrıntı daha var. . Del'rimci Proletarya ' n ın es geçtiği yalnızca E K İ M ' i n temel değerlendirmeleri değildir. Onlar sorunu tartışırken, aynı zamanda T İ K B ' n i n konuya i l işkin temel belgelerini de es geçiyorl ar. Önce l ikle ve öze l likle de TİKB ll. Km?f'erans Belgeleri'ni. Oysa konuya her zaman doğru yaklaştıklarını, tek kusurlarının ("ek siklik"lerinin) henüz yeterli kadro gücünden ve gerekli "volan kayışları ''ndan yoksunluk olduğunu bu aynı yazıda kibirli bir güvenle i fade edenlerin, bunu kendi temel belgeleri üzerinden birazcık örneklemeleri de gerekmez lniydi? Stalin'in bu gibi du rumlar için kullandığı o gUzel ifadeyle, bu unutkan l ık bir rastlan tı 'olabi l i r mi? Onların unuttuklarını, şimdi l i k kendi tartışmaların ı yanıtla ma sını rları içinde, biz ·gündeme getireceğiz. Bizim dünkü politik derginin ya da bugünkü popüler "işçi gazeiesi"nin gündelik ya zılarından "malzeme" aramaya hem ihtiyacımız yok ve hem de bi.ı zahmete değeceğine inanmıyoruz. Tİ K B 'nin konuya i l işkin en temel değerlend i rmeleri, öze l l ik l e de TİKB ll. Konferans Belgeleri, bize gerekl i <:>lanı fazlasıyla sağlıyor. Çizi l meye çal ışı lan E K İ M karikati.irü konusunda okurlarımı zn tam ve yeterli bir fikir verebil mek için, öncelikle Devrimci .Proletarya 'dan. ekşıirimizin · bu i l k ' bölümünde hedef alacağımız kısmı olduğu gibi, bütünlüğü içinde ekte sunuyoruz. (Bu, Devrim ci Pi'o/etarya'nın yazısında· lafın EKİ M 'e gelirildiği ilk kısımd ı r.) Bunun bazı kısım larını tartışmamı z içinde yeniden aktaracağız. Umarız bu, cımbızlanmış ve tahrif edi lmiş cümle ve cümleciklerle eleştiri yaptığını ve bir şey kanıtladığını sananlara bir şeyler anlatır. Devrimcilerin iyimserliği ve eleştiricilerin hafifliği Yanda akıardığımız parçanın söze girişteki spekülatif boş laflarını geçiyoruz. EK İ M 'in, "daha N isan XX'de", üstelik daha "Bahar Eylemleri (bile) patlak vermeden önce" bir "devrim durumu beklentisi içine" girmesi nden başlıyoruz. Bu, E K i M 'in işçi hare ketine i l işkin olarak Mart 1 99 1 'e kad�ır olan değerlendirmelerini 72 içeren "Siyasal Gelişmeler ve İşçi Hareketi" kitabına Devrimci Proletarya 'nın kendi yazısı boyunca yaptığı iki atıftan i lki oluyor. Sözkonusu yazı "Siyasal Durum. İşçi Hareketi ve Genel Grev" başlığı taşıyor. Ama ilginçtir. sınıf hareketine il işkin sorunları tartışan Devrimci Proletarya, bu yazıdaki sınıf hareketi ve genel grev üzerine temel değerlendirmeleri geçiyor da, sınıf hareketini ·besleyen toplumsal-iktisadi arka plan üzerine söylenenlere ilgi gösteriyor. Neden? Çünkü burada "malzeme" bulduğunu zan nediyor. Bu, yazısı boyunca sergilediği hafi fl ikterin i lk i ol uyor. Bahsi geçen yazı Siyasal Gelişmeler ve İşçi Hareketi kitabının 1 07- 1 1 4. sayfalarını kaplamaktadır ve bu kitap her okurun ulaşa bileceği yakinl ıktadır. Okurlarımıza sözkonusu yazıyı incelemele rini öneriyoruz. o'evrimc.:i Proletarya 'ya da, bir parça güvenliyse eğer, i lk fırsatta aynı şeyi kendi okurlarına önermek düşüyor. Bu nu yapabilecek yürekli liği gösterınelerini umuyoruz. "Dnha Nisan 1 988'de", üstelik Bahar Eylem lerinden tam bir y ı l önce kaleme . alınan bu yazı, EKi M ' in sınıf hareket i ne i l işkin değerlendirme ve beklenti lerinin ne kadar sağlam ve yerinde olduğunun en iyi kanıtlarından biridir. B unu birazdan ömekleyeceğiz de. Fakat önce şu "devrim durumu beklentisi" üzerinde duralım. Bizim, '87- y'ı l ı ndan itibaren yeniden canlanan ve kendi tari hinde rastlanmayan temel önemde bazı yeni öze l l ik ler ve dav ranı ş l ar sergi leyen s ı n ı f h areketine i l işkin her tem e l değer lendinnemiz, düzenin son 30 yıldır sonuçlarını devrimci yükseliş ve karşı-devrimci baslırma biçiminde ortaya koyan bunalımı i le, öze l l ikle 1 2 Eyl ü l 'de acımasızca uygulanan neo-liberal iktisadi pol itikaların biriktirdiği toplumsal soru nl ar ve onun beslediği hoşnutsuzluk l ar tabanına dayanır. B una, güncel hareketin tarih sel-iktisadi arkaplanı da denebilir. Sözkonusu yazı, örneğin 1 988' i n 4 Şubat ' ı nda uygul amaya konan yeni _iktisadi tedbirler ile 24 Ocak politikaları arasında, bu politikaların bunalımdan çıkışta so nuçsuz kalmaları arasında, bağıntı kurar. iktisadi, sosyal ve �iya s;ıl krizin evrimini ele alarak ilerleyen değerlendirme (son cümlesi Devrimci Proletarya tarafından aktarılan) şu paragrafta bağlanır: "Uygulanan iktisadi politikalar ekonominin krizine çare ola- 73 m ı yor ama. y ı ğ ı n l a r ı n yok su l l uğunu kaı merle�t i riyor. . . . Kapita l isı lerin h ı z l ı sermaye b i ri k i m i ne aynı h ı z l a y ı ğ ı n l arı n aç l ı ğ ı . yoksu l l uğu. i�siz l i ğ i e� l i k ediyor. Aç l ı k , yoks u l l u k , i�si z l i k gibi loplumsal fe l akeı ler. beraberinde ıopl umsal patlama öğeleri bi rikıiriyor. Devrim d urum u . art ı k salı devriınc i lerin i yimser bir bek lenıisi o l makımı çıkın ı � . burjuvazi için. bazı seıınaye sözcü le ri !arafından ' toplumsal patlamalar' �ekl i nde dile getirilen. karam sar bir bek lenl iye diinü�mii�l iir. ,. Geric i l i k insan ı n gözlerini kararımadığı sürece, burada. düze nin çözümsüz soru n l arının y ı ğ ı n l arda ho�nutsuzl uğu beslediği ve dipleq dibe pal l ama öğe leri biriktirdiğini ve bunların da kendi lerini. ! erken ya da geç. pal l amalar biçim inde orlaya koyacakları potan siyel bi r zem i n i n o l u � ı u ğ u o l gusunun vurgu lanmak isıendiğini giirmek e bir güç l ü k yokl llr. Yapısal b i r bunal ı m ı n pençesinde y ı l l ard ır" k ı vranı n bir ı opl unıda. f çiizüınsüz sosyal , siyasal ve iki isa di sor u ı l a n s ü rek l i b ü y üyen b i r d ü zen k a r� ı s ı nda, "de v ri m . �l u ı�uınu j 'ndan i i ı eye : b i zl.al devi·i m i �ı kendisi, (�evrimci l e r için . .. _ ' ı yım sc r b ı r bckh:nı ı d ı r. Bu bck lenı ıdc somuı b ı r zaman tan ı ın ı hiçbir �aman o l amaz. A m a bu. bel l i somul tarilısel-lopl uınsal � 1 ko�ul lar lan lıarekdlc ele a l ı ndığında ise. ıiinıüyle soyuı bir beklenti. her yer için gcc;cr l i gene l b i r "lari lıscl i y imserl ik'' de değ i ldir. Ondan öle. n ispelen daha somu t . daha dar bir tarihsel dönem i n i p � vcrileriı c dayand ırılan bir bek lenıidir. "Türkiye bir devrim iilkc s i d i r" b l i rlcmes inde i fadesini b u l a n gerçek l i k l e bağ l an t ı l ı bir d unıınt ı r. Bu. bumı l ı ın ı n ağı rla�ınas ından. s ı n ı fsal çel i�k i lerin . kesk i n i �mcsinden ve ki ı Icle ri n lıo�nutsuz l u k b i ri k i m lerinin ınü cadcleci çık ı�lar olarak i lk bd i ı1 i l erini ortaya koymalarından ç ı ka rılabi len bir potansiyel eği l i mdir. Devrimci pari i ierin buradaki so ımıt dur ınıunun ve haz ı r l ı ğ ı n ı n (iizncl etkeni·n). bu tarihsel potan siyelin s ımuı bir devrimci pal lama olarak oı1aya ç ıkmasında. esasa i l i �kin b " r rolii yokıur. Devrimci parı i lcr, devrimin pal lak verme sinde de ' i l . fakat nesnel dinamik lerin mayaladığı dcv.rimci sürecin ancak h ı z l and ı rı l masında v e paı l a k veren b i r devri m i n zafere � l göl iirii l n esinde kendi ıarilıscl devrimci rol lerini oynarlar. Dol ıyısıyla. 74 30 y ı l l ı k top l umsal geri l im le r içinde k ı v ranmı, bu arada iki devrimci yükseli� ve iki de fa�ist kar�ı-devriın yaşamış bir ü lkede ve yeni bir kit lesel canlanmanın eşiğinde, bir "devrim duruımı''nun "dev rimc i lerin iyimser b i r beklen tisi'' o lmasında, anormal hiçbir şey yoktur. l lJXX Türkiye ' sinde bunun tersini. yalnızca devrim kaçkınları ve rcfonnistlcr düşünebil i rd i . Ve dikkat edilirse, Ekim ' i n yukarıdaki pasaj ında da vurg u , hiç de devriın cilerin bu olağan iyimser beklentisine değil, fakat bunun bir korku o larak. "karamsar bir beklenti'' o larak, aynı zamanda "bazı ser maye sözcüleri tarafından" da d i l e getiri lmesinedir. Ama bu "iyimser beklenti'' aradmı geçen bunca yıldır bir gerçeğe dönüşmemiş ya, diyalektiklc "ci l ve"leşıneyi bilen. ama sıra sürecin mant ığını ve akışını anlııınaya gel i nce onu unutan lar, ne kadar da çok yan ıldığıınıza ilişkin pek derin sonuçlar çıkarı yorlar bundan. Ama Devrimci Proletarya birazcık tarih biliyorsa eğer, devriıncilerin bu tür "iyimser beklenti lcr" içinde bazen onyıl larca beklemek durumunda kaldıkları n ı . atna bazen de, devrimin beklediklerinden de çok erken. hat t a bazen en beklenmedik bir sırada ve biçimde kapıya geldiğini de iyi bi l i yor olmalıydı. (Dev rim tarihçi leri böy lesi beklenmedik ho� s ü rpri zieric yüzyüze kalabilen devrimcilerin yanılgılarına takılınayı pı.:k severler.) Ama onların niyeti ciddi sorunlar üzerinde soğukkanl ı l ık la düşünmek değil, fakat sözümona birilerinin üstelik "daha y ı llar" öncesinden ne kadar da ham hayaller içinde yaşadığı üzerine bi l giçlik tas laınaktır. B urada küçük bir parantez açarak bu çok bilmişlere soralım, siz hiç böylesi iyimser bek lenti ler içinde o l madınız m ı ? Ya da benzer sözler kullanınadm ı z ını ? Acaba? ! Bunu giistemıek için kendimizi çok fazla yornıayacağız. TİKB Merkez Yayın Organı Orak-Çekiç yeni yayın yaşamına Temmuz l lJXlJ'da başladı. Y anyana duran iki kapak başlığını aktarm;ıkla yetineceğiz. i lki şöyle: " Yeni Bii· Dl'rrimci l'iihl'liş Eşi.�indc• TiKB Yaştyor ı•c• Saııaştynr" . Bu kupak sayfasının sol undaki baş l ık olu yor. Ve şimdi de sağındakini okuyoruz: Kri:in Dcrinleşmesi Yeni Bir Devrimci Yükselişten Duyulan Kork u " (sayı :63 , başiıktııki bozukluk orijinalinde). Yazı.l ar iç sayfalarda aynı dü�ünccleri işl iyor .. 75 � ve te rarl ıyor. Şimdi bu başlıkları Devrimci P roletarya nın o pek bilgiç di l ine çeviret im: "Daha Temmuz I 989 'da" yeni bir "dev rimci yüksel işin eşiğinde" olduğunu sanan ve egemen sınıfların "yeni bir devrimci yüksel i ş korkusu" içinde yaşadıkların ı söyle yen i r T İ K B ! Başkaların ı n bir çift sözünü metinlerio derin l i kleri:nden bulup ç ı karan ve üzerine uluorta konuşanı-arın kendi manş tlerini bu kadar kolay unutmaianna ancak gülümsemeyle bakı la:bi l i r. Fl kat dahası var. Bir de TiKB ll. Konferans Belgeleri var. Kont: rans k i , bir hareketin yaşamında bir kilometre taşı sayıl mal ıd r; konferans belgeleri ki, bir hareketin çizgisi ve değerlen dirme eri için temel bağlayıcı kaynak sayılmalıdır. , I. Bölüm ' ünün i l k ana başlığı aynen şöyle: "Dünya. Devrim ve VI sal Kurıuluş Mikadele/eri Dalgasında Yeni Bir Yükseli şe Ge edir" . (s. l l ) Deneb i l ir ki, genel bir "tarihsel iyimserliğin" dile etirildiği masum sözlerdir bunl ar. Öyle olup olmadığını görmek için, konuya açıklık getiren pasaja bakalım o halde: "An cak içine girdiğimiz 1 990'1ı y ı l ların 1 980' 1 i yıllar gibi "Beyaz Yıllar ' olmayacağını ummak için fazlasıyla neden vardır. Dış giirün " mün ilk bakışta hala sürüyormuş gibi görünen olumsuz luğun· rağmen, dünya çapında yeni bir devrimci yükseliş kaçı nılma .dır. Üstelik bu yükseliş uzak bir geleceğin sorunu da de ği ldir. ı' (s. 34) Ş i rn di de aynı temel bölüniün ikinci ana başlığında sıra: "Türkt e, Derinleşerek Süren Yeni Bir Devrimci Kabanş Sürecini Yaşıy r" (s.46) Bu belgelerin açıklandığı tarihin Temmuz 1 99 i olduğ nu da b u arada hatırlatalım. Aynı tespit metinde defalar ca tek arlanıy9r. Ye "derinleşerek'' sürdüğü iddia edilen bu "dev rimci kabarış süreci"nin tarihsel-iktisadi arka planı konusunda sayfalı r dolusu söz söyleniyor. Bu arada, EK İ M 'e kusur bulmak için tak t idıkları i fadeleri "derinleştiren" şu tür sözlere de yer ı veriliypr: . " mekçi kitle hareketinde günümüzdeki yükselişin, daya nılına bir hal alan ekonomik sömürü i le aynı ölçüde ağır ve bunalt cı olan faı;; i st terör ve haskı lara karı;; ı tepki birikiminden i ' � j i j 76 · kaynak l an ıyor o l m as ı , sadece o n u n k ö k l e ri n i n deri n l i ğ i n i göstermekle kalmaz. Bugünkü yükselişin önümüzdeki dönemde daha büyük ve yaygın militan devrimci patlamalara dönüşme olasılığı nın nesnel açıdan ne den l i yüksek olduğunu da gösterir." (s.52-53, v urgular bizim) Geriye bir de, E K İ M 'in egemen sınıfların "sosyal · patlama lar"dan duyduğu korkuya i li�kin sözleri kalıyor. Orak-Çekiç'in kapak manşetini yuk�rıda vermiştik. Şimdi de TiKB ll. Kmıf'erans Belgeleri' nin aynı ara bölümünden okuyoruz: "Düzen sözcülerinin sık sık dile getirmekten kendilerin'i ala madıkları 'büyük sosyal patlamalar korkusu', yersiz ve abartılmış bir korku değildir." (s.56, vurgul�r orijinal i nde) Devrimci lerin, elbette somut tarihsel durumun potansiyel im kanlarından da hareketle "iyimser beklenti ler" içinde olmasını olağan karşılayan bizler, onların bu arada somut değerlendirme hatalarma düşmelerini de aynı olağanl ık la karş ı l ı yoruz. Dolayı sıyla biz, bu uzun ve yorucu aklarmaları yaparken, sözü bunca uzatırken, hiç de TİKB 'nin şu veya bu zamandaki yan ılgı larını hatırlatmak peşinde deği liz. B iz yaln ı zca, bir "sosyalist teori dergisi':nin sosyalizm ve teori adına utanç verici olan hafifliklerini sergi lemek, bundaıı sonraki tartışmalara böyle ciddiyetsizlikleri bulaştırmatarının önünü kesrnek çabasındayız. Yine de, devrimci yükseliş, onun derinleşmesi , "daha büyük ve yaygın militan devrimci patlamalara dönüşme olasılığı" ko nusunda en iyimser ve ölçüsüz beklentilerin, b izzat T İ K B yayın larında · yansıdığını, TİKB l l . K onferansı 'nın, üstelik ' 90 yıl ını boydan boya kaplayan kitle hareketinin k ı rı ldığı bir evreni n ar dı ndan bunu abese vardırdığını da eklemeden geçemeyiz. Dahası var. TİKB hiçbir zaman bu yanı lgisını yürekl ilikle ortaya koyma gücü göstermedi. B unu yapmadıkları gi�i, bir de, elimizdeki yazı nın 42. sayfasında, kendileri dışındaki herkesi n "abartmacı" oldu ğu üzerine y:.iksek perdeden konuşmuyorlar mı bu �ynı kimseler'? Oysa bu iddianın yer aldığı bölüm ün ba�lığı ( "Ahartma Hastalı.�ı Rüzgara Göre Yelken " ), TiKB ll. Km�f'eransı Belgeleri' ndeki değerlendirmelere . ne de güzel oturuyor. 77 Tt· � l ))ll lUı · ına K B ' n i n yapmad ı ğ ın ı � EKi M yapt ı . K i t le hareket indeki k ı rı l dönemsel geri lemen i n ard ın d a n solu kapsayan v e b u ara B 'yi be l l i nokt<ılardan yalayan yeni tasfiyeci dalganın mad da Tl di ko u l l arı n ı tah l i l eden uzun dyğerlendirınesinde, sorunu ve kendi yan ı I� ısın ı bütün aç ı k l ı ğ ı i l c orıaya koydu: " , . Oysa olay l arı n seyri ba�ka türl ü gerçekleşti. ' 90 y ı l ı ha rc kct l l i ğ i . biz de dah i l . yaygın biçi mde yeni devriınci yükseli�in i lk sa ·s· ı c ı safhası ol arak değerlend i ri l d i . Hareket i n yen i ve daha i l eri .ir shflıaya geçeceği san ı l d ı . H al buki sonraki ge l i �meler, ' X 7 de ba�layan hareke t l i l i ğ i n izlediği sey i r içi nde u l a�tı ' ğı en üst ve son sa flıa o l d uğunu, ardından ise bi r geri leme ve lurgunluk döıK�m in iıı ge ldiğini göstermektc gec i kıned ı nispi . Kor fez saYa�ı (Ocak-Şubat '9 1 ) bu ge ri lemenin ba�langıc ı nı i�aretl c r. i�çi h ırckcti t ü m ü y l e dunı l mad ı , fakat eski h ı z ı n ı ve g c n i � l iği ni kaybc ti. ıncvzii bir nitdik kazandı . Öncü işçi k i t lesi n i hedef alan gen i � .çap l ı tensi kaı ların i şç i lmrckcıi n i güçten düşürdüğü, ' X7- 90 ha ·cket l i l i ğ i n i n o n u bir ölç üde yorduğu. ünderl i k bo ş l uğ u ve f �· ı örgüt l enme zay ı fl ı ğ ı neden i y l e pol i t i k · bir ınceraya g i rmektc zorlanld ı ğ ı ölçüde çarcsizl iğc ittiği. ücret kayı p Hı rı nı n bir ölçüde telafi d i lmc s i n i n ise onu k ısmen yaıı�tırd ı ğ ı , zaman l a _d aha iyi anla�ı d ı . �u gc l i � nıc devriınci harekete yen i bir darbe o ld u . . : · (So/de Ta.vfiyC'cili,�in Y{'lli /)ijnC'mi, Eksen Yay ı n c ı l ı k, s.23) ve kit c pasajın da içi ndc yeraldığı uzun de ğe rle n d i rmede s ı n ı f , hareketi ii ze ri nd c old ucu kadar devriınci hareke t bün yes i n e de son derece ol umsuz bır sars ın t ı _ yaratan 'X9 çoku�u n ii n , r ov ye tl e r B i rl iğ i ve Doğ u A v rupa' daki ge l i �me le r i n , bu gc l i � n e leri n n ihayet Arnavut l u k ' t ak i çöküntüyle doruğuna çık � ç� �� � n�as ı n n etki ve somı�· a � ı �it l i y iı l e riyl c ele a l ı ı maktadı r. B i _ _ l lJXX de pe k ı y ı ınscr bekl e nt ı ler ı çer ı s ınde z ı ın ·· la ha N ısa n o l d uğ ı m u za t ak ı l an l a r l . 'XX sonras ındak i b u t a r i h i önemdeki gc l i�n c lcrin Tiirkiyc '<kk i s ın ı f mii c ad c les i n i n seyri üzerindeki ı ct ki l c ı i n i be l l i ki ak ı l larına b i l e get i rc m iy or l ar. D i y alekt i k t en ba hse e n bu çok b i lmişler i ç i n bir sürecin akışında zaman fak t iirü . l e l l i bir zaman d i l i m i i\eris_indc �>rtaya çıkmı� he� l c �nıcd i � : _ gc l ı �n e l erı n o layla rı n scyrı iızerı ndckı kaç ı n ı l maz e tk ı l erı . bc l l ı 78 ki hiçbir üneın l a � ı ın ı yor. Di.i �üniinüz k i . bu sars ı c ı u l usl ararası o l ayların o l umsuz etki l e r i ne rağını;; n . 1 990 Newnız ' u nda K ür d isıan'da devriınci bir k i t le hareke t i pat lak venni� ı i r ve 1 990 y ı l ı Tiirkiye'de boydan boya bir büyük k i t le hareke t l i l i ği dönem i o l ınu�ıur. B u arada Zonguldak 'ta yaygın o larak "fı rt ı na· · d i y e nite lenen büyük i�çi hareket l i l iğ i pat lak verın i � l i r. Y i nc l i yc l i ııı ki. t üm bunlar. utanç vcrici ' Xl) çökii�üni.in sarsıcı o lumsuz etkilerine ve sınırs ı z imkanlara sah i p gerici burjuva pnıp;igandas ı n ı n bu nu sının-az ölçüde k u l l anmasına rağmen o l ab i l m i � l i r. Oysa "daha N isan ' X!r"<le; Doğu Avrupa ve Sovyetler B i rl iği ' ndeki çökünti.i yü kim öngörebi l irdi ki? "Sosya l i zm i n parıldaya.n gi.inqi:· d i ye bu aynı arkada)jlar tarafından ye re güğc sığdırı l amayan Arnavut l uk ' t a . e n utanç verici b i r y ı k ı l ı� ı n ya�anabi leceği n i k iııı b i l ebi l i rdi k i ? "Daha N i san ' XX"de d i yerek ba�kaları h akkında b i lgiçce ko nu�aııl ar. değerl cnd i rıne yaparken tiiın bun ları hesaba katıyorlar ını acaba'! Solcia Tasf/yecili.�in Y('//i Danemi makalesi. bütiin bunları ve ��ok geçmeden ortaya ç ı kan cıki lerini dcğcrkndi rıııc kıcdir. B i z i m her siizüıııüz gen i � okur kit leleri n i n u l a�abi lcceği bir yakın l ıktadır. Ya T İ K B 'nin //. Kmıfc•rans Hclgeleri nerededi r'! 'X<J- 9 1 çükünt üsünün y ı k ı c ı etki l erinin daha soın u ı görü lebildiği ve k i t le hareketinin yükse len dalgasın ı n k ı n l d ı ğ ı bir sı rada toplanan bu konferansın; " Tiirkiye. JJerinlcşad Siirc'll Yeni Bir Dnrimci Kahanş Siirccini Yaş1yor" tesp i t i n i b a� l ı ğa ç ı k aran . bununla yetinmeyip, " B ugünkü yüksc l i � i n ünüm Uzdeki dönemde daha bü yük ve yaygın m i l i t an devriınci pat l amal ara diinü�ıne olası l ığı''nııı "ne den l i yüksek" old uğundan sözeden met i n l e ri nerede? Neden bunlar gen i ş okur kesi nıleri n i n kolay k u ı' l aı ı ı m ı n a s u n u l ın uyor'! Y ı l l a r ünees i n d e SÜ)•Ienenleri )' ı l l a r sonnı s ı n d a teknırhıyan ların b i lgiçt i ğ i Fakat şu "daha N i san ' X X 'de", üstelik daha " B ahar Eylı:ın leri patlak verıneden önce•· söyled i k le ri m i z hakkında söyleyecekleri miz bitınedi. Del 'rimci Proletarya ' n ın •·malzeme" sanarak aktard ı - 79 ğı cü�ley i hemen izleyen paragraf, şöyle başlıyor: " oplumsal hoşnutsuzl uğun odağında, ön saflarında, doğal olarak işçi sınıfı yer alıyor. Önderlik öğelerinin ve örgütlenme . ıin zayıflığına rağmen, Türkiye işçi sınıfı belki de tarihin düzeyü de ilk ez bir bütün olarak, bir blok olarak yoğun bir kaynaşma � l r.· yaşıyo ı· B ütünüyle dipten gelen bir kabarışta işçi hareketi gittik çe canlanıyor, güç kazanıyor." B , "daha Nisan '88'de", sınıf hareketini� gelişme dinamizmi ni ve ! 89 M art-Nisan ' ı nda patlak verecek olan Bahar Eylemle � l rini, üs ' elik üstünlükleri ve zayıflıklarıyla birlikte isabetli bir biçim de kes i rebilmek demektir. Devrimci Proletarya gibi lerine, "daha Nisan 88'de" ortaya konulmuş bu öngörü önünde eğ.i lmek düşer yalnızca. Şunu da ekleyelim ki yukarıdaki değerlendirmeler soyut kestiri lere ve kehanetlere değil, fakat işçi hareketinin o günkü somut veri lerine, yüzeydeki bu verilerin hareketin derinliği ve t gelme te olan dalgası hakkında sundukl arı i lk işaretiere dayan. dırılın ı ·tır. Y karıdaki sözlerin devamında, s ı n ı f hareketinin o günkü durum ı, sonraki seyri ve karş ı l aşabileceği· muhtemel akibetler hakkın la söylenen herşey·, sonradan olaylar tarafından neredeyse tamı tamına doğrulandı. Devrimci Proleta�ya tersi bir iddiadaysa eğer, ı akalenin bu bölümünü ilk fırsatta popüler "işçi gazetesi"nde yayınlamalı . böylece dayanaksız iddia sahipleri olarak bizi herke sin ön nde te�hir etmelidir. B i burada, yine T i K B yay ı nları y l a kıyaslamalar içinde. bu sözkoni-'su yazıdan bir kaç vurucu örnek vermek istiyoruz. Makale, s ı n ı f h 1 reketine i � işkin değerlendirmenin ard ı ndan, genel grev _ sorunu a geliyor. Once, "daha Nisan 1 988'de", genel grev hakkında söylen n lere baka l ı m . " F ıkat, deni lebi lir k i , işçi hareketinin mevcut birikimini, işçi � f � ı s ı n ı fı :ı;afl arı ndaki mücadele i stem i n i , hiçbir şey bugün i şçi 1 hareke i n i n ortak haykı rı ş ı hali ne gelmiş ' işçiler Elele Genel Greve! sloganı kadar açıklıkla anlatamaz. . . . Genel grev istemi , kuşkus z geçmiş birikimleri n temeli üzerinde, fakat bütünüyle tabandcin gelen kendil iğinden bir istem oldu ... " 80 "Güçlü bir mücadele isteğinin i fadesi olmakla birl ikte, bü ti.inüyle kendiliğinden geli�iınin bir ürünü olan genel grevin, talep leri de bu niteliğine uygun oluşmuş bulunuyor. Bugün için işçiler, genel grevi, sermayenin iktisadi saldırılarını püskürtınenin, iicret . leri yükseltıneni1_1, iş ve çalışına yasalarında gerekl i demokratik değişiklikleri gerçeklqtirınenin, bazı siyasal haklar elde etmenin aracı olarak görüyorlar. Bu taleplerin sınırl ı siyasal niteliği bir yana, biiyük ölçüde sını fın kendi özgül talepleridirler. işçi hareketi henüz kendi taleplerini daha. geniş bir temel üzerinde i fade ede bilecek ve kendi dışındaki halk sınıf ve tabakalarının taleplerine kendi talepleri nin yanısını yer verebi lecek b i l i nç ve önderl ikten yoksundur." (s. l 1 2- l 1 3) Aynı konularda bir de TiKB yayıniarına bakalım. Orak-Çekiç yeniden yayın yaşamına, "Bahar eylemleri patlak verdikten" he men sonra başlıyor. Buna rağmen, Temmuz-Ağustos ' X9 tarihli bu 63. say ı, sınıf hareketi üzerine herhangi bir değerlendirmeye yer venıı iyor. Onu Eylül-Ekim tarihli 65 . sayı izl iyor. 32 sayfalık bu say ının 27. sayfas ının dip tarafında, okur mektubu türünden küçücük bir yazıda, "Mart-N isan eyleınleri"ne lütfen değ i n i l ip geçiliyor. 66. sayıdan yazık ki yoksunuz ve bir şey diyeıniyoruz. N i hayet 67. sayıda, yani (bu kez bizim sözleriın izle) "ta Ocak Şubat 1 990"da ve "Bahar Eylem l e ri n i n pat l ak verınesi nden . neredeyse b i r yıl sonra", "Sm�f' Hareketinde Yakluşan 'ikinci Bahar ' . 'Toplumsal Uzlaşma' ı·e Gjjrel 'ler" başl ığı taşıyan bir değerlendirmeye rastlıyoruz. Orada ise genel grev hakkıııda ay nen şunlar söyleniyor: "Türk-i� ağaları nın alttan gelen baskıyı hafi neımek ve ha kim sınıf arasındaki çcki�ınede bir bm;kı unsuru olarak kullanmak için attıkları 'Genel Grev" sloganının kuyruğuna tak ı l ıp sonu hüs ran olmı . kolay yoldan ba�arı kazanına hayaline kapılınmaınalıdır." (s.23) 67. sayıda tabandan gelen genel grcv baskısını "Türk-iş ağa ları"nın basit bir manevrası olarak değerlendirenler ve bir genel grevi örtül ü bir biçimde genel devriınci yükselişle i li'Şkilendirenler, yalnızca iki sayı sonra, N i san 1 990 tari h l i 69. sayıda, " Yiikselen Xl r l'l' Genel Grn•" ba� l ı ğ ı ve "G en e l (;rcF Hakk11ıda Birkar Nokta" ara ba�lığı alt ında, bu kez. �unları söylemek i ht iya- Greı· l algast c ı . duy t u t ar: . . " i �ç i hareke t i n i n mevcut ge l i � i ııı seyri. genel grev eğ i l i m i n i n gi. ç lenmesi yiinü nde d i r. A n c a k b u n u . devrimci bunal ı m ın zirvey ula�tığı kışı l l arda silahlı ayak lanmaya diinü�en genel grcv lc karı � t ı rmak veya genel g rc v i n sadeec bu diiııemdc gündeme ge leıı )İr m ücade l e b i ç i m i o lduğunu dü�ü nnıek hatad ı r.'· ( s .6) ortaya siiy len m i ş sözler, gerçekte i k i say ı iincck i b i l giç B cc söz erin "düzc l t i l me s i "nden ba�ka b i r şey değ i ldir. B u '\li.i her zelıme 'tkn i t i baren de. "genel grev-genel d i reniş'· çağrısında kesi sı l l ad ı l ar bu arkada� l ar. Ağustos ( l)l)( )'da bunu bir '·k<inıpan ya"ya . ·e v i rcnl t:r. K as ı m � 1 i)l)( ) ' da "Dalga Dalga Genel Grc•ı'l' . " .. ımın�e ıyıe · "ey lem çağrı s ı " yapt ı l ar. K i tle hareket i n i n k ı n ldığı ve geri len eye ba� l ad ı ğ ı b i r s ı rada ( Körfez Sava�ı esnasında), bunu bu kez "Savaşa Karşı ve Fa�izme Kar�ı Genel G re viGene l D i rc ni{' ğrı sına çev i rd i l e r. Doğrusu heyecan ve co�k u l arına s ın ı r Ç' yoktu, haval arda d o l a� ı yorlardı ! vj Taktik nihayet. Ocak-Ş ubal l l)l)5 tari h l i 1'<' 75. sayıda. "GcHcl Grcr. Sloganlar" ba� l ı k l ı b i r gcne l dcğcrlendirmc yayınhıdı lar. B ı rada s ı n ı f hareket i n i n geride kalan üç y ı l ı n ı dcğerl c n t � dirirkr cn, "i�çi sınıfı içind.c genel grcv cği l i ııı i ''nin '"XX yılı içinde doğdu u n u . ' Xl) y ı l ın d a ge ne l l q t i ğ i n i b i r k a ç k e z y i neledi kten ; r sonra < . l 6 ) her zamank i b i lgiç pozlarda. aynen şunları siiyled i lcr: " i r çok örgüt . ' Genel Grcv ' ıcs p i ı i yaparak aj i ı asyon-pro pagant a yüri.i t ı ük lcrini söylemekted i rl e r. i�çi hareket i n i n ge l i şınc si öze l l i k le ' X l) Bahar Eylem dalgas ı y l a b i r l i kt e yapt ı ğ ı aı ı l ı ıı ı l a adeta � i ir parınağın gözüne dereesine gcl i �nıc n i n yiiı ı ü n ü giistc riyord L . Bu neden l e . bu tesp i t i yapın ı� o l mak kendi ba�ına pek iiviin ü h:ek bir şey ol masa gerek i r. " ( s . l 7 ) i n neden B nu herkese d i ye n l er. "kiir parnı ağın giizüne"n . d ı şmd< kald ı k ları n ı : "ta Ocak-Şubat J l)l)( ) " da'' neden h a i a taban dan ge en bu isteği Türk - İ ş ' i n bir m anevrası sayd ı k l a rı n ı : bunun bir tab uı eği l i m i olduğunu ve herhangi bir genel grc v eği l i m i n i de h e r zaman k e n d i ko� u l ları i c; i ndc değe rlend irmek gerektiğini anlayabil mek için neden la N i san 1 990 ' u beklediklerini, elbeııe ki her zaman olduğu gibi es geçiyorlar. Peki ne yapıyorlar? Öneml i olan. "sürec in bir bütün olarak nası l kavnındığı. hedef ve s loganların nas ı l belirlendiği. s iyasal ve örgütsel önderli ği n nas ı l gerçeklqıirildiği"d i r, diye buyuru yorlar. Elbcııe! Soruının kavrayı� yanı konusunda bir fikir edin mek isteyenler, sonraki leri bir yana bırakıyoruz, komünisı lerce "daha N i san 1 9XX 'de" süylenenl e re bakab i l i rler. Daha önce aktardıklarımıza ek olarak. orada aynen �unlar söyleniyor: "Fakat onu ba�arı l ı kı lmak, onu iirgütlemeR ve ona ünderlik etmek le ın i.ipık ündür. Türk � i � bi.irokraı l a.r ı n ı n bunu yapınaya niyet leri yok. Bu durumda koıni.inisılerin. devrimcilerin, sınıf bi · linçli işçilerin tabandan inisiyatifi ele alarak genel grcv istemini örgütl ü bir girişime hazırlamaları canalıcı bir önem taşıyor. Türk i� yönetimi bir genel greve niyetli değil, ama tabanın güçli.i baskısı kar�ısında ondan kolay kolay yakası nı sıyırabi lecek gibi de değil. Herşey tabandaki eğilimi beslcıneye, güçlendirmeye. yaymaya. eylem giri�imine düni.ik somut ürgi.i tlcnıneler yaratınaya ve bü tün bunları Türk-i� yönetimi üzerinde somut ve sürek l i bir baskı ya dönüşt ürmeye bağ l ıdır. "Bütün bu acil gii re v. le r yal n ı zca eylemi ba�arı l ı k ı lmak için değ i l i�çi hareketini Türk-i� yönetim i n i n muhtemel bir ihanetinin sonuç l arı ndan korumak için de hayati bir iinem ta�ıyor. Türk-İ� . bürokrat ları bu ihaneti iki li.irlü serg i l e yeb i l i r l er . Ya �imdiye kadar yapt ıkları gibi oyalamalar ve aldatmacalarla işi s ü rü nc eme de bıra k ı p eylem potansiye l i n i e ri t m e yol una g i derek; ya da salt yasak savımı n i yetine, i şçi leri hazı rl ıksız ve örgütsüz siizde bir genel grev girişimi i le yüzyüze b ı rakarak ve biiy l ec c onları sermayen in maddi ve m o ral yıkıma sürükleyecek sald ı r ı l urıııa aç ı k hale ge t i rerek . . . " (Siyasal Gelişmeler l'l' iş�oi Hareketi. Eksen Yayıncı l ı k . s. ı 1 4) Bu son paragrafta vurg u l anan l ar 3 O<.:ak eylemi ve sonra sındaki gcl i�mcler ış1ğında yeniden okunduğunda. görülecekt i r k i . , kom ü n i s t ler. s ın ı f hareke t i n i n g e n e l grcv i s t e m i ve basın l: ı n ın muhtemel akibet i n i , neredeyse i.iç y ı l ön <.: es i n de n . "daha Nisan 83 � 198R'd ", tam bir doğru l ukla kestirebilmişlerdir. Düşününüz ki, sayısız başka durumla da örnekl�nebil ecek bu açık olguya rağ me� , Dj •vrimci Pr o letarya nın çok bilmiş yazarları, bir de kalkıp ' EK I M ' ı n sınıf hareketinin durumuna ve sorunlarına hiçbir dö nem do ru yaklaşmadığı üzerine' boş ahkamlar keserler. (s.45'deki bu pek i dehşetli iddiayı daha sonra ayrıca göreceğiz.) G iye bir de pratikte yapılanlar kalıyor. E K İ M 'in çok sınır � l lı güçl rle s iyaset sahnesine çıkışını, bir örgütsel şek i l lenmenin i l k taşi· rını bile 1 98 9 y ı l ı sonunda ancak döşeyebildiği ve ancak 1 990 y l ı içinde bir' örgütsel güce dönüşlüğü gerçeğini bir yana b ırakar�1k, 1 990 yılı içindeki çabalarının, hiç deği lse T İ K B kadar olduğu�u v urgulamakla yetiniyoruz. "Zaafsız" bir sınıf hareketi: Masal ve gerçek Derwinıci , Proleta_rya'nın pek bilmiş yazarları, "daha Nisan ' 8R''i k;astederek, EK I M ' in "o zamanlar" ve "yı l lar boyu", sınıf hareke ' nde herhangi bir zaaf görmediğini, "işçi sınıfının herhan gi bir aatla malül olduğunu" söylemeyi ise, "işçi sınıfına güven sizl ik" saydıklarını iddia ediyorlar· (bkz. ekteki parça) . başlıklı . Biı i nsanın "Siyasal Gelişmeler ve İşçi Hareket i " derlem yi okuyup da bunu diyebilmesi için, siyasal dürüstlük deni len şeyden zerre kadar nasiplenmemiş olması, b i le bile en kaba b r yalana başvurması gereki r. Bu, bu tür saçmai lkiara yer ı verme te bir sakınca görmeyen bir "sosyalist teori dergisi·" pa yına d� utanç verici bir davranış say ı lmalıdır. ' ç · ışından bugüne kadar, EK İ M 'in sınıf hareketi üzerine tüm değeri · ndi rmeleri , konuya i l işkin tek tek her yazısı, sınıf ha reketin n üsti.inlükleri ile zayıflıklarını birarada değerlendirir. "Si . yasal elişmeler ve Işçi Hareketi" kitabı herkesin önündedir ve bunun n kör gözlerin bile görmezlikten gelemeyeceği çıplak bir kanıtıdır. B iz bu nedenle burada herhangi bir kan ı tlama girişi t mini o ura saygısızlık sayıyoruz. M rak l ısına bir de küçük bir not düşüyoruz. Eğer zahmet edilip t e Devrimci Harekette Reformist E,�ilim eleştirisi incelenirse, 84 orada ve üstelik "daha Ocak 1 9H9'da"; devrimci hareketteki re fonnist eği l im i n güncel nedenlerinden birinin, tam da işçi hare ketinin iktisadi-sendikal zemini · henüz aşamayan mevcut yapısı olduğu; _ refonnizmin aynı zamanda bu yapıya kendini uyarlamak lan, s ı n ı f harek�tinin geril i ğine ve kend i l i ği nden l iğine tesl im ol maktan doğduğu gerçeğinin, en kör gözlerin bile görebileceği bir açık l ıkta ortaya konulduğu görülecektir. Şunu da ekieyelİm ki, bu uzun eleştirel i nceleme, yak ı n zamanda gerçekleştirilen l ibe ral kuyrukçuluğun eleştirisinin, kendi zaman ında ve koşul ların daki bir benzeridir. Orada reform isı eği limin bu kendine özgü yönü lu*kında, örneğin şunlar söyleniyor: "Can l ı lık ve mücadele isteği işçi k i tlelerinde var. Fakat iş çi hareketi ağı r ve sanc ı l ı bir gelişme yaşıyor, henüz iktisadi mücadele ve sendikal hareket çerçevesi nde dolanıyor. Devrim ci hareketin bir çok grubu umudunu ve çabasını bu ağır ve sancılı gelişime yöneltmiş bul unuyor. Tek başına al ındığında bu kuşku suz olum ludur. Fakat bu sınıf yönelimine uygun bir ideoloj ik siyasal yenilenmenin yaşanmadığı koşul larda, geçmişin demokra tik halkçı çizgisi daha önce tle belirtildiği gibi , işçi hareketi ala nında ekonomizm ve sendikalizm . o larak üretiyor kendin i ( ... ) Kü çük-burjuva demokrasisinin kendini anıi-faşist y ığın hareketine uyarlama eğilimi, bugün kendini işçi hareketinin iktisadi-sendikal eylemine ve sorunlarına uyarlama olarak ıekrarl ıyor.'' (s.6R-69) TiKB 'nin bu sağlam perspektifi ve .onı_.ın ürünü değerlendirme ve eleştiri leri yeni şeylermiş gi�i ıekrarlayabi l mesi için aradan yıl lar geçmesi gerekti: Herşey bir yana, onlar sınıf hareketindeki gelişmenin ve onun devrimci. hareketi kendisine çekmesinin tarihi ni bile doğru saptayam ıyorlar. Onlar bu "yeni dönemin" 1 9H9 Bahar Eylemlerinden sonra gerçekleştiğini zannediyorlar. (Bkz. Devrimci Proletarya, sayı:36, s.36) Oysa Ocak 1 9X9 tarihi taşıyan, yani Bahar Eylemlerini iki ay öneeleyen yukarıdaki değerlendir me bile, bu geriden gel meyi göstermeye yeterlidir. Yeni bir dönem in başlangıcı i P-Aydı n l ık 'la birl ikte TiKB 'nin iddia ettiği gibi 1 9X9 Balıarı deği l , fakat grev hareketinin 1 2 Eylül durgun l uğunun ardı ndan önem l i bir sıçrama yaptığı 1 9H 7 y ı l ıdı r. 1 9RR 85 j y ı l ının ik diirl ayının verileri ise Bahar Eylemlerini "daha Nisan � 1 9XH'd ' " haber veriyordu . ( B i r fik i r edi nmek isteyen ler. Ekim ' i n N i san 1 9XX tarih l i ba�yazı sına . b u ba�yazıdan yukarıya aktarı lan parçal a a bakabi l i rler. ) Fa at b i r ba�ka geç kalın ı � "ıckrar"ı örneklemeden de gcç meyece �iz. Ti KB yayınlarını okuyanlar. popüler " i�çi gazetesi'' nin çık � ı nı n s ı n ı f hareketi üzerine ciddi bir dcğerlcndi nneye dayandd! ı n ın s ı k sık y inefendiğini giirın ü�lcrd i r. "i.g'i Ga:ctcsi'' baş l ı k l ı bu pek övülen değerlend i rmede . ''i�\:i gazı.;ıcsi"nin ku caklaya ·ağı " i leri" ve "orta düzey" i�çi kategorisi hak kında şun lar söyl 'nmcktedir: " B l k i t leyi pol i t i k seçim yönünden ayrıca ılcğerkndirecck olursak. bel l i bir reform isı eği lim ta�ıyanların dahi sosyal-demok rat parti eric güç lü bir siyasal-örgütsel bağları yoktur. Oy verınc , Ieri gün ük ç ıkarlarına daha çok yarayacağı · içind i r. Oportün ist t i rler. B1urjuva part i lere kar�ı güvensizd i rl er. B u düzende kendi lehlcrin az çok öneml i bir deği�im olmayacağı n ı b i l i rler. B una kar�ın s i sıcın i n ezic i baskısının yanısıra, güçlü b i r dev rimci al l ternat i fi ı doğmaması günlük v e bireysel çı karlarına daha fazla sarı lımı avrı nı güçlend i ıınektedir.'' (Orak-Çekiç. sayı:X3 . Ağustos '93) Ş i ırtdi de Siyasal Gclişmcla l't' iş�·i Hareketi' nden a�ağıda ki değc l end i rmeyi okuyal ıın : "As ında sın ı fın �iderek artan bir kesimimk tecrübe ve sez � gi yolu la da olsa, yunırl uktckı sıstcmın kcnd ı lcrıne kar�ıt b ı r sistem olduğu. patron larla ç ı karları karşıt sın ı r olduk ları bi l i m:i gelişiyor. Sosyal i zme aç ı k i leri kesim leri . gene l l i k l e . sosyal demokrasiyi b i r çare, ardınd\111 gitl i l mcyc h�y ı k b i r \· izgi olarak gördük lerinden değ i l , henüz i nandırı c ı . prat i k bakımdan da mih rak olabi len ba�ka b i r alternat i f bulamad ı k ları ndan . ehven-i �cr olsun d iye destck l i yorlar.·· ( s . 105 ) - İ k i değerlendirme arasında biiyük benzerl ik var değ i l ıni'1 Gelgele l im bu i k i nc i s i . daha "o zamanlar' · a. yani "Nisan ' XX"in bile öncesine aiıtir. Ocak 1 9XX tarihlidir ve sözkonusu olan Ekim ' i n b i r ba�yazısıtl ır. Demek k i . birilerinin pek övündükleri değer- 86 lcnd i rnıdcr, kend i lerinden ne redey se 6 y ı l iinec ortaya k omıl ııı u � ı ur \'C kend i lerine yaln ı n·a bun ları y ı l lar sonra tekrarlamak d li� ım: kıcd i r. B ı ı l ii r " l t.: k r arl aına ··ıara say ı s ı z ba � k a ii rnek giis te IJnTinıci Pmletarya· n ı n çok bilıni� rehi ku:ğiınizdcn de yazarları herhangi b i r ku�ku r l ıı ynı a m a l ı d ı r l ar. Koıniinistlcr ge l e ne kse l hareketin sın ı fa giivensizliğini elbet I c sık sık v u rg u l a d ı l a r. Fakat !>crrinll'i Pmletarra ya za rl a rı n ı ıı tahri f e t t i k leri . çok iyi b i l d i k leri halde b i l e bile b i l mezl i k ten gel d i k leri basit gerçek �udur k i . konıiinist lcr b u güvens i z l i k it hanı ı n ı hiç d e s ı n ı f hare k e t i n i n m e v c u t dunınıu ü ze ri n d e n yapmad ı l ar. Fakat t a ııı da. i �ç i sın ı fı n ı n T ü rk i ye ' ni n mevcut s ı n ı f i l i � k i lcri i ç inde k i konıı ıııu ve hu n esne l konum üzerinden oy na y ab i le c eğ i temel devriın c i rol ü ze r i nd e n yapt ı l ar. Koıniinis ı lerin geleneksel halkçı de vriın c i , harekete yi i nc l l l i ğ i s ı nı fa güvensizl ik ele�! i risinin e k se n i budur ve b u t e m e l de bir cle�t i ri yayın larım ı zda sayı s ı z kez y i ııl� l e n ııı i �t i r. Deı'l'imci Pmfc·tarya · ıı ı n t a h ri falçı yazarları bir fik i r mi edin mek i s ti yorl a r? O h a l d e "daha H aziran 1 9HH" y ı l ı n da . s ın ı f hare ke t i tari h i n i n 'ıı aleıı de en m i l i t an eylemi o l m ay ı sürdüren 1 5- 1 6 Hazinın . D i n.: ıı i �i v e s i l c s i y l c k a le me a l ı n m ı � olan a�ağıdaki sat ı rl arı . okusu nl ar: "'74 s o n rası dii ıK'll1 ba t. ı kes i m l e rd e mace rac ı m ü cade le anlayı � l arı n ın y anı s ı ra · ideoloj i k ii n d e rl i k · tezinin de c lqt i r i si diim: ııı i oldu. Fakat · k it le le re · g i tmek ba �ar ı s ı giistercnlcr uzun süre i�çi sın ı fı na gidcıııcdi lcr. K üç ü k- bu ıj u v a s ı n ı f ortaını i lc h al k ı;ı teori ve po l i t i k a l a r onları bundan a l ı koydu. hçi s ı nı fı güçlenen m ü cad e l e s i y l e onl arı adeta kend i ne çekt i ğinde ise. i �ç i s ı n ı fını ' ha l k ' ın b i r pa rç a s ı ve ' ha l k dev rimi 'nin b i r lıilc�cni o l arak giir ıııcklcn i it eye geçcım·di h;r. " 1 5 - 1 6 I l aziran · d i rc n i � i ndcn bu yana I X yıl geç t i . Bu I X y ı l ı n ard ından. i�r,·i s ı n ı fı harL·keıinin o iJıyların odağına ycrlqtiği bugü n . art ı k bir çok g-rup i�çi s ı n ı fı n ı n l o p l uındı;k i yeri n i . roliinii ve iinenı i n i kavram ı � o l ıııalda iiv ü nc b i l i yo r . Ne var k i . gerçekte. i�çi s ı n ı fına güvens i z l i ğ i n i fadesi teori ve p rat i k l e r hiiyü k darhe ler yemi� ol ı ııal d a w b i r çok ııı e v :t.i y i l e rketm i ş bulunmakla b ir l ik ı e. 87 bu güvensizlik hala yaşıyor. Onun son mevzisi halkçı devrim görüşüdür. Emek-sermaye çeli��isinin temel çelişki olduğu ve toplumsal gel i �nıe n i n ekse n i n i o l u�ıurduğu burjuva-kapi tal ist Türkiye'de. buıjuva-demokratik devrim görüşü, i�çi sını fı na gü vensizliğin son direniş mevzisidir. "Halkçıl ık, Türkiye i�çi sınıfını n, �ehrin ve kırın emekçileri ni ardımı alarak sermaye iktidarını devi rebi leceğine, Türkiye devrimini bir proleter devrim olarak başanya ulaştırabi leceğine hala i nanmı yor. inanamıyor. İ şçi s ı nı fına güvensizlik hala yaşı yor." (Devrimci Harekette Reformisı E,�ilim . s.2 7) U m a l ı m k i , bu ge leneksel g ü vens i z l i k kategorisi i ç i nde kendi lerini bir yere oturtınakla çok fazla zorlanmazlar bu ürka daşlar. Ye onlara bu vesileyle bir kez daha hatıriatıyoruz ki, ko. . ınünistleri gerçek konumları ve fikirleri üzerinden eleştirmek yo l una gitsi n ler. Eğer komünistterin geleneksel harekete yönelttik leri "sı nı fa güvensizlik'' i t hamma yanıt vermek istiyorlarsa, bunu yukarıdaki genel çerçeve içinde ele alsınlar ve taktik sonuçlarına da bu çerçevede yaktaşınasını bi lsinler. Bu i se iiy le "sosyalizm lafazanı" t ü ründen k ü fü rbaz hafi fl i k l cr l e değ i n i l ip geç i l erek yap ı l acak bir iş değildir. İdeoloj i k .düzey ve ciddiyet gerektirir. "Diyalektiğin cilvesi" ya da tahrifatın zirvesi "EK İ M ' i n , zıt kulbunda yer alaıl Aydınlık ' l a birbirine iki su damlası gibi benzeyen · tesp i t lerde bu l unması ' diyalckıiğin bir cilvesi ' olsa gerek." (s.4 1 ) Espri pek yavan olsa da, iddianın pek ciddi olduğundan kuş ku duyulaınaz. Ya kanıt? "Kan ı t ' ' bu iddiayı hemen öneeleyen şu sözlerde: "Gel inen aşama gök lere ç ıkarı l nıakta. işçi s ı nı fının geçmiş tüm ıni.icadele deneyim ve birikimi hiçe say ı larak, şunlar söyle ncbilınektcydi: . hugiinkii işçi hareketi ... kendi gelişme tarihinin en i/ai sajlıamıu' ulaşnıı�t ı r. " · .. Burada, tek tırnak içindeki ital iklerle güya Ekim'den dolay sız kanıt gösteril iyor. Demek k i , geli nen aşama göklere çıkarılı- xx yor ve "i�çi sınıfının geçmi� tüm mücadele deneyimi ve birikimi hiçe sayıl ı"yonnu�! Ardından da kanıtı; önünd.e üç nokta, ardın dan üç kelime ve yeniden üç nokta ve bu kez altı kelime. Ne miilhi� bir kanı ılama! Fakat bizim bir merakımız var. Acaba nokta nokta geçi len o bo�luklarda neler var? Okur orij i na l cüm leyi bir de üç nokta olarak geçi len bo�luklan doldurulmu� biçimiyle okumalıdır. ( Üç nokta olarak geçi len i fadeleri biiyük harf o la rak veriyoruz.) "KON FERAN S I M IZ, GEÇMiŞ O N Y I LLAR I N DENEY İ M VE B i R i K i M i ÜZER i N DE Y Ü KSELEN bugünkü i ş ç i hare . keti N i N , kendi gelişme tari hin i n en ileri sathasımı U LAŞTIÖ I GÖRÜŞÜ NDEDİR". Merakımızı giderdik. Şimdi de bir sorumuz var. "Sosyalist ' ;, Teori Dergisi alt baş l ığı taşıyan Devrimci Proletarya'nın yayın kuru lunun yüzü, cümleyi burada bu haliyle görünce, hangi rcnge gi recektir acaba? Toplam iki sat ı rdan ibaret bir cümleyi kuşa . çevirmek hangi ihtiyacın ürünüdür acaba? . Siz bir "sosyalist teori dergisi"ni düşününüz k i , sın ı f hareketini n bel l i bir andaki duru ınunu tam da "geçmiş on yılların deneyimi ve birikimi" üzerinde temel iendiren ve tanımlayan bir cümleyi alsın, kuşa çevirsin ve sonra da bunu. gerisin geri, cümle sahiplerini "işçi .sınıfının geçmiş tiiın mücadele ve deneyim birikimini hiçe sayınak"la ithaın etı.nek için 'kul lünsı n ! Biz ıahrifatçıl ığın sayısız örneklerini gördük de, doğrusu bugüne kadar böylesini hiç görmedik! )'DKP teorisyenleri bile işi bu kadarına vardırmam ışlardı . B u , komünistlerin marksist-leninisı çizgisi karşısı nda acizlik ve çaresizliğin kişiyi düşürebileceği en utanç verici bir durumdur. B u . Devrimci PrrJie tarya 'nın kendi okuruıiu ve T İ K B tabanı nı aşağıl;ımasıdır. Bu, E K İ M ' i Türk-İ ş borazanı hain Aydınlık gü ruhu ile benzcştiımek gibi olmayacak bir şey uğruna, T İ KB ' nin E K İ M 'de düne kadar varolan saygı nl ığını havaya uçunnaktır. Ne mutlu Devrimci Proletarya yazarlarına! Tahrifatı Y.apanlar o kadar kaba bir bi linç l i tutum içindedir ler ki, az yukarıda '�devrim durumu" bek lentisinden sözederken "malzeme" bulduğunu sanınanın rahat l ı ğ ı içinde özenle sayfa 89 verenler. bu kez sayfa bir yana kaynak bile vcnniyorlar. Az a�a ğıda. b i r kez daha aşağ ı l anmaya değer b i r yeni kaba tahri fat yapan lar. bu kez lı i c,: deği I se kaynak veriyor görünüyorlar: ' 9 / K011finn1s1 H ildirisi -' Biiyle b i r kaynak bi len biri var m ı d ı r acaba? !:'K/At / . (;l'nl'l Konfc'ral/.\"1 Bildirisi. '"9 1 kon feransı bi ldi risi " o l uyor! Fakat bu ''k ısal t ma" yap ı l m amı� o l saydı bile. yine de b i r kaynak giisterme i � l c v i giiremezd i . Zira b i r çok okunın önünde bu ismi ta�ı yan b i r bağ ı m s ı z kaynak yoktur. Tahri fata dayal ı bu aktarınaları . e l leri n i n a l t ındaki EKiM / . Genel Km!ft'· ran.I"IIDe.�crlendirme ı·e Kamrlar' ın ( Eksen Yay ı nc ı l ı k ) JX. say fasından yapanl ar. bunu okurları ndan n i ç i n esi rgiyorlar acaba? Y ı l lar önce. bizim gerçek görü�lerimizi ele�tinne yerine. key fi ımıhakeınes i n i n ürünü b i r kari kaHiri.i e le�tire n b i r başka t ah ri fatç ı ya ideoloj i k m ücadele adabı v e a h l ak ı n ı n gereklerini ha t ı rlatmak zorunda k a l ı rken, �unları siiy l em i �t ik : "Tart ı ş ı l an ya da c l q t i ı:i k n yaz ı n ın sayfası veri l i r ki. isteyen, tartışmada (ı\ntfla rın neler ded i ğ i n i daha gcn i � kapsam ı y l a merak eden, dönüp bakab i l s i n . A k t arı l a n dii�iince leri. bülünliiğü i ç i nde giinne ve değerlcnd i ım: ol;ınağı bulab i l s i n . ' ' (Teori ı·e Program Sorıın!an, s . X5-X6l "O 1.anıanlar ... bir giin bunları Deı·rimci Pmletarya y;ızarları na da h at ı rlatmak zorunda kalacağ ı m ı z. bizim için elbette dii�i.i nüleınez bir �cydi . Ama b i r kez bu l a�m ı � ve ba� lam ı �ken. tah r i fat ı n s ı nırı m ı o l urmu � ! Ö nce "1) 1 K o n feransı B i l d i r i s i ''nden "bunlar i �ç i hare keti nin o l u m l u ya da güçili yanları d ı r" vurgusuyla biten bir ciim lc aktarı rsı n ız. A rd ından ise h o l igan ağzı n a yanı�ı r bir i fade tar zıyla. yen i b i r yavan cspriyi yı.ıpı�ı ı rı rs ı n ız: '"En büyük' i�çi sını fı ! ' ' ( B kz. D. Proll'farya ' n ın ckte sunduğumuz parçası ) Fakat okurunuzun. ''tiim bunlar i �ç i hareket i n i n o l u m l u ya da giiç l ii yan l arıd ı r'' d iye biten b i r c ü m l e n i n ard ından, pek i ya " o l u m s uz ve zayı f y a n l ar ı ·· i ç i n söy l e n e n l e r n e l e rd i r? d i ye soracağ ı n ı a k l ı n ı za bile get i rmezs i ni z . Get i rın i�seniz b i l e sonııı , yok; kaynağı açı kç;ı veri l m e m i � . say fası ise zaten gizlenmi� b i r pasajı k i m nerede aray ı p bulacak d a . kar� ı l a�tı rımı yapacak ! 9() Oysa bakın h o l i gan espris i y l e karş ı tanan dim l e n i n hemen devamında, EKİM / . Genel Kon{ermı.1·ı Bildirisi nas ı l devam ediyor: "Nedir k i . tüm bu iistünliiklcrinc, gc,:mi�c giire saği amın tüm bu i lerieme l ere rağmen, i�çi harek e t i n i n bugiinkü d iizeyi henüz geri bir ge l i şme safhas ı n ı n i fad c s i d i r. hçi s ı n ı fı hala send i kal mücadele ve örgüt lenmen i n son dcreec dar \'erçevesi i ç i nded i r. Po litik b i l i nci çok zayı f. pol i t i k eylemi çok geridir. ikt isadi isıcm ler ve büyük ölçüde kend i s i y l e s ı n ı r l ı dar demok rat i k istem ler uğruna m ücadelenin ötesi n i . henüz yeni yeni ve ancak en ge·l i � m i � kesim lerinde zorlayab i l i yor. Kendi d ı şına bakmn ı yor, nes nel bakımdan öncü konumuna sahip bir s ı n ı f o l arak, t op l u mun öteki emekçi ve e z i l e n kes i m l e ri n i n \· ı karl arı na h e n ü z sahip çıkamıyor. Pratikteki nispi ileri kon u ımımı rağmen, buı:juva bi l i n cin güç i ii etkisi alt ındadır. Yasaları a�an. be l l i zama n larda i�lev siz k ı lan bir eylem yeteneği kazan m ı � o l m ak l a birlikte. henüz i h t i lalci gelenekler ge l i ştirebi l m i ş değ i l . vb. Ye k u�k usuz. i�çi s ın ı fı hareket i n i n nedenleri kendisini a�an . ası l eksikl i ği ise . öncii i�çi kuşağı i l c bi rleşmeyi ba�arabi lın i � b i r devrimci s ı n ı f öncü sünden ( part i s i nden) halen y ok s u n l uğudur. Part iden yoksu n l u k . devrimci sınıf önderliğinden yoksunluk demek tir. Km!f"eran.1·ı 1 Dl·.�erlendirme w : ı l'l' .. (EKiM /. Gl'lld Kararlar. Eksen Yayınc ı l ık. s..1X Düşii n ü n ü z k i , bu değerlendirme. Mart 1 !J1) 1 t ar i h i n i ıa� ı yor. Y a n i Bahar Eylemleri n i i z leyen 1 9!)0 y ı l ı e y l e m dalgasınm ve Zong u ldak madem:i fırt ı nasın ı n ard ı ndan, k o m ü n i s t l e r iwi hareke t i n i n zay ı fl ık l arı n ı bu den l i bir. soğukkan l ı l ı k l a değerlen diriyorlard ı . Komünistterin hangi temel değerlt:ndiııncsine bakar sanız bakın . i�çi hareketini üstünili k leri ve zay ı ll ı k l an y la birlikte e le alan, s ı n ı f hareketine pol i t i k ve iirgiitsel müdaha len i n sorun ları n ı ve göre v l erini de bu çerçevede tan ı m l ayan ayn ı bütünsel yaklaşım ve değerlendirmeyi görürsünüz. Ş u veya bu özel yazıyı değ i l , yazd ı ğ ı m ı z hcr�eyi buna kan ı t gösteriyoruz. B u n l ann bii yük böllimü kitaplaştı.rı l m ı � halde okura sumı lmu�tur. Son bir kaç y ı l a ait o l u p da henüz k i taplaşı ı r ı l ıııayan l ar i<;in de aym �ey e n k ısa zamanda yapılacaktır. 9/ Peki ya bilgiç yazarlarımız aynı şeyi neden yapmıyorlar ve ne zaman yapacaklar? Onlar hiç değilse şu TiKB n: Konferans Belgeler�'ni geniş okur kesimlerinin kolay kullanımına sunmaktan hala da geri mi duracaklar'? "İ ki su damlası gibi"! Hazır sözünü etınişken, bir de resmi açıklamaya göre EKi M 1 . Genel Konferansı i l e aynı tarihte toplanmı ş T i K B l l . Kon feransı 'nın aynı konularda neler söylediğine bakmaya değmez mi? Şimdi sıkı dural ım ve "Türkiye. Derinleşerek Süren Yeni Bir Devrimci Kahm-ış Sürecini Yaştyor" başl ığı taşıyan aynı ana bölümden okuyalım: " B ütün emekçi sınıf ve tabakaların sempati ve desteğini de kazanarak hızlı ve atak bir gelişim gösteren işçi sını fı hareketi, devrimci bir öncünün önderliğinden yoksun olduğu halde, kit leselliği, yaygınhğı, yaratıcılığı, giderek artan militanlığı ve siyasal özellikleri ile daha şimdiden çarpıcı boyutlar kazanmıştır. İşçi hareketi içi ndeki canlanmanın iyice bel i rgin b i r karakter kazandığı l lJR7 yılında yapılan yasal grev ierin sayısı (toplam 307 grev i le) son on y ı l ı n toplamına yakınken, canlanmanın artık atılıma dönüştüğü 1 990 yılı içinde bu sayı, grev- hakkının -ya salaştığı 1 963 yılından bu yana görülen en yüksek sayıya ulaşmış tır. Lenin, kitle grevlerinin sayısındaki yükselişi, 'proleter kitlele rin bağımsız rol oynadığı ulusal çapta büyük bir bunalımın' göstergelerinden biri olarak kabul eder. İşçi sınıfı hareketinin yalnızca şu son iki yıl içi nde '89' Bahar Atılımı ' , '90' 1 ' ' Mayıs", ' Zonguldak Grevi ve Ankara Yürüyüşü ' , '3 Ocak Eylemi ' gibi şimdiden Türkiye işçi sınıfı tarihinin unutulmaz eylemleri arasına giren kitlesel direnişler gerçekleştirmiş olma sını da, yükselen hareketin ulaştığı boyutun bir başka anlamlı göstergesi olarak kabul etmek gerekir." (TiKB If_ Konferans Bel geleri, sAR) B u metindeki bütün vurgular (siyahlar) orijinaline aittir. Okur bu vurgulu i fadeleri , Devrimci Proletarya 'nın EKiM /_ Genel 92 Konferansı Bildirisi nden aktardığı ve sonra da bir holigan espriy ' le karşıladığı ölçülü i fadelerle karşı laştırınal ıdır. Fakat dahası var. E K İ M 1 . Genel Konferansı , sınıf hareketi nin olumlu yönlerine i l işkin ölçülü i fadeleri n i , onun zaaf ve ek sikliklerinin ayrıntılı bir sunuluşu i le birleştinniştir. Oysa "önderlik · boşluğu" vurı,rusu dışı nda, TiKB ll. Km!f'erans Belgeleri' nde bu konuda ciddi bir şey bulmanız mümkün değildir. Orada size hep olumlu özell ikler ve potansiyel ler en abartılı i fadelerle tekrarla nıp durulur. Durumları bu olan, i leri işçileri n "pijaınalı soytarı lık" diye andığı "3 Ocak Eyleıni''hi bile "şiındiden1 Türkiye işçi şınıfının unutulmaz eylemleri" içine sokan bu insanlar, daha bir de başkaları hakkında uluorta konuşınuyorlar ın ı ! Tartışınaınızın bu bölümünü, dayanaksızlığı ölçüsünde ya van bir espri aşkına diyalektikle ci lveleşenlere diyalektiğin ger çekte nas ı l "ci l ve" yaptığını gösterıneden b i ti rirsek işi eksik bırakmış ol uruz. Devrimci Proletarya; yazısının 4X. sayfasında İ P-Aydınlık çevresi ni eleştirirken, "Aydmlık'ın selefi Saçak dergisi"sini hedef alarak, şunları söylüyor: " ' Ekmek ' talebi n i n Eki m Devrim i ' nde taşıdığı önem le 'X9'1arda esa<; olarak 1 2 Eylül 'ün ücret politikalarına karşı gelişen Bahar. Eylemleri arasında b i rebir paralel l ik kurdu. Eylemiere katılan işçi sayısını dönemin tahlilinde başl ıca verilerden biri kabul eden Lenin'i ' referans' olarak kul land ı . " Ardından tümüyle hak l ı olarak, Aydınlıkç ı l arın alınt ılar ya parken "sahtekarca" davrandığını, Lenin'in / 905 Devrimi Üzaine Koi!f'erans başl ıklı konuŞmasında, "ekonomik' ve pol i tik grevie ri n i çiçe geçmesi"nden hareketle konuştuğunu, "bir devrim döneminde" bunun tümüyle farkl ı bi r anlam taşıdığını vurguladı ğını beli rtiyor ve bunu Lenin 'den parçalar aklararak kanıtl ıyor. (s .49) Buraya kadar çok güze l ! Peki , İP-Aydınlıkçı lara bunları söy leyenler, TiKB ll. Konferans Belg eleri nden yukarıya aktardığı mız uzun sınıf hareketi değerlendirmesinin tam göbeğinde yer alan (grevlerin dökümü ile başlayıp Len i n ' i n ünlü i fadesine bağ lanan) sözlere ne diyecekler? ' 93 Len i n ' i n "bir devrim dönemi" üzerinden söylediklerini alıp 1 9X7- 1 99 1 döneminin barı�çıl işçi eylemlerine uygulayanlar i le Aydınl ıkçt iarın yapt ıkları arasındaki fark sahi nerede? Birilerinin "sahtckarca" yapt ıkları nı ötekilerin bilgisizliğin masumiyetiyle yapm ı� olmaları dı�ında. bu iki tutum arasında herhangi bir fark var mıdır? Şimdi de biz söyleyeb i l i r miyiz: T İ KB 'nin, •·zıt kulbunda yeralan Aydın lık'la birbirine iki su damlası gibi benzeyen tes pitlerde bul unması. 'diyalcktiğin bir ci lves i ' olsa gerek ! " 94 --------· .._ ı ı Devrimci Proletarya eleştiriyor! Ekim ve Kızıl Bayrak. k uyrukçu l uğa fark l ı Ekim. kend i l iğindenci i�çi hareketine övgiilcr yağdı rmada. halkrr "Bu konuda 1 b i r uçtan destck sunmaktadı r. ··sosyal i z m l a fazanı'' '' '' .1 1 "/iheral-demokrat'' dediği akım larla uzun siirc ayn ı mevzidc dunnu�tur. ı ı Ekim. daha N i san ' XX 'de, Bahar Eylem leri patlak ı verıneden önce bir "devrim durumu " beklentisi i ç indeyd i : "Devrfn! durunıli artrk .wir devrimcilerin iyimser heklt'lrtisi 'olmaktan çrknrr ş . hurjuvazi i�:in hazr s anı ay < sözeiiieri ' tarçıjindan 'roplumsal l}(ff/anıalar· şek lin de dil<• getirilen . kammsar hir hcklentiye diiniişnriiştiir. " {Siyasal Gelişmeler ve İ şçi Hareketi, s . I J I , Nisan 'XX) O zamanlar, ( bu yıl lar boyu değişmcıni�t ir) Ekim'in pence resinden bak ı ldığında, i�çi sınıfı n ı n herhangi bir zaana malul . olduğ_u nu söylemek, ona güvensizl i kten ba�ka bi r şey deği ld i . Gelinen aşama gök lere ç ıkarı l m akta, işçi sın ı fının geçmiş tüm . mii<.:adele deneyi_ın ve birikimi hiçe sayılarak, şunlar söylcnebil mckıcyd i : ·: . . hugiinkii iş�·i hareketi ... kendi gelişme tarihinin en i/ai sqfhasrna" ulaşmışt ı r. Ekim ' i n , z ı t kulbunda yer alan Aydınlık ' l a b i rbi rine iki su dam lası g i bi benzeyen tespitlerde Aydınlık da Bahar Eylemleri"ni "işçi srn(finuz " ı n " tarihinin <'ll h iiyiik eylemi " �ek l i nde dcğerl c n d i riyordu . E kin1 . "tezi n i '' şiiyle b u l unmas ı . "diyalektiğin b i r c i l vesi '' olsa gere k ! gcrekçelendiriyordu: "Kendi g iiciinc giiven. h irlik 1'<' dayanrşma hi/inci ve prati,�i. eylem powmiyeli. yasal çcrçeı•cyi aşillll istc.�i ve vetene.� i. polifikleşme <'.� ilimi. sayrtan siirekli ço,�alan geniş hir ijncii iş�·i k11şa,�r. tiim h1111l11r i�Ti hareketinin olron/11 ya da gii�-lii yanlorrdrr. " ( ' 9 1 Konferans Bildirisi ) "f.:_n hiiriik" ı � ç ı sın ı fı ! " Devrim ci Proletm:va. say ı : 36. s.40-4 1 . Ş ubat 1 99 5 , ) / 95 ll. BÖLÜM Demokrasi mücadelesi sorunlar• Sol hareketin sağı�solu ve demokrasi mücadelesi Devrimci Proletarya 'nın "Onciilük ve .Kuyrukçuluk " başlıkli yazısı , . adet olduğu üzere, ele aldığı · konuya i lişkin olarak Türki ye sol hareketinin geçmişine şiiylece bir "gözatan" kışa bir giriş bölümüne sahip. Bu giriş, 'bazı genel geçer gözlemlerin ardın dan, söylediklerinden bir ara sonuç. çıkarmaktadır. Buna göre, "devrimci güçler", işçi sınıfı içinde daha düşük düzeyde olmak üzere, bugüne kadar kitleler içinde "sın ı rl ı bir etkinlik durumu- . nu" bir türlü aşamaınışlard ır. Tarihsel bir devam l ı l ığa sahip bu temel zayıflığın elbette bir kaynağı olmalıdır. Bu şöyle tanım lanıyor: "Bu zayı fl ığın kaynağ ı , Türkiye dçvrimci hareketinin en 'güç l ü ' damarıdır. Kendi liğindencilik, kuyrukçuluk, kitle hare ketinin öncüsü değ i l artçısı olmak, onu devrimci iktidar müca- 97 deles i ne doğru i lerietecek m üdahale i radesi nden yoksun l uk . " (Devrimci Proletarya. say ı :36, s .34-35) Daha i l eride, bu " i rade yoksunl uğu"nun anti - fa� ist mücadele .. k i m l i k üzerinden ideoloj i k te perspekt·i fi ndeki darl ı k ve ·'hal kçı mel lerine de değ i n i l iyor. Bunuı) sunul u�u üzerine söylenecekler e lbette var. Fakat bizi �imdi l i k bu i l g i lendirmiyor. B izi IJLırada ası l i lgi lendiren. yukarı d a k i aktarmayı hemen i z leyen sözlerdir. Bu siizlcrin i l k bölümünü aynen aktarıyonız: "Siizünii e t t i ğ i m i z . M arks i s t - Leni n i s t bir çizgi ve programa, sın ı f mücadelesini i kriyc giitü rccek doğru taktik ve sloganiara sahi p ol unınak l a b i r l i kte kadrosal güçlerinin azl ı ğ ı , öze l l i k l e s ı n ı f içindek i bağları nın. volan kay ı ş ların ı ıı zay ı Oığı nedeniyle bun ları k i tl elere ınaletmektc zorlanma deği ldir. B ugün komünist ön ciinün durumu budur." ( a.g.d .. s . 3 5 ı "Dunıınu bu'' olan "komünist iincü"den kastedilcn. doğal ola rak T İ K B ' d i r. B i r "iincii'' örgüt olarak Ti KB ' n i n devrimci konu ımı, d i rcni�ç i gdeneği . geleneksel hareket içindeki kendi ne özgü konuımı -tüm b u n l ar herhan g i b i r tarı ı�ma gere k ı i rıniyor. H iç deği I se bizler i ç i n . Komünistler Ti K B ' y i Ilim bu yiinlcriyle sa h i plcnm i � l cr. özel b i r i l giye konu c t m i �lerd i r. Fakat sorun k i t le l e r üzerinde etk i n l i k kurmak. onların mü cadelesine önderl i k etım:k ve yön vermek olunca. !Jnrinıci Pro letarya ' n ı n bu çcn;evcdc ''komü n i st öncüniin dunınuı" üzerine siiylcdiklcri ancak �a�kınlık ve hayretle karş ı l anab i l i r. Bu. Dl't'rim ci Pmletarya ' n ı n . T İ K B ' n i n 20 y ı la yakla�an gcçıııi � i n i yerli ye rine oturtıııaktaki yetcrs i z l i ğ i n i ve yapı sal zaarlarını anlamakta ki isteksizliğini gösterebi l i r yalnızca. Buna. kend ine nesnel iilçiit lerle ve sükunetlc bııknıa planı ndaki yetcııcks i z l i k de denebi l i r. D i ye l i m ki bu yeteneks i z l i k ba�ka bazı sorunlar sözkonusu olduğunda önüne gcçi l mcz bir duygusal zaafi yL�l o larak kend ini giisteriyor olsun. Ama hiç değ i l se s ın ı f harckct i y k ve kit l e lerle i l i�ki krdeki darl ı k . zay ı fl ı k ya da k i t le ınücadc lcleri ıw devriınci bir ç izgide lindcrl i k siizkonusu olduğunda. l > c rrilllci Proletarya "komünist öncü" hakkında b �ı�ka bazı �eykr siiy leycbi lıncl iyd i . A m a hay ı r. ona göre. "komün ist iincli"de her �L'Y doğru. i sabe t l i . 98 · yerindedi r de. fakat "kadrosal güçlerin azlığı'' ve "volan kayı�ları nın zayı fl ığı'·. sonuca gi tmedeki yetersizliğin bi ric ik ncdciıidir. Bu sonunucusu. "komü n i st ündi"nün, i �ç i ler i ç i n "kurul ıay". öğrcn<:i kr için "platform". ınahallelcr için "koın itelcr". sendikalar için "DSB'' türünden "volan kayı!iları" üretme hevesine de açık l ı klar sağl ıyor. Fakat burada gözden k açırılan basit bir doğru (kü çük bi r <iyrı nl ı ! ) yok mudur'! Marksisı-leninistle r için "volan ka yı�ları " kitlelerin mücadele içi nde doğmu� gerçek örgiit leridi r. Ya "kurultay". "plat form" ve "kom ite'' türünden örgiitler? Bun lar ki tlelerin mücadele içinde doğmu!i kendi iirgi.iıleri m idir? Yoksa "komünist öncü"nün kendi çeperi ni kapsayan ve c l beııe bu ara da kitlelere de benimset i lmeye çal ı�ı lan "yan örgüt lcr"i midir'! Kısa bir süre önce bir ba�ka vesileyle de söyledik ciddi zaaf . l ar ya da yetersizl ik ler. ciddi tah l i l ve değerlendirıncler gerckti rir. Bunun ba�arı lamadığı bir durumda ya zaaf konımır, ya da . ayn ı temel üzerinde fakat bu kez tam tersinden zaanara dü�üliir. . DeıTimci Proletarya ' n ın Türkiye sol hareketinin tari h i ni kit lelerle i l i�ki ve kitle mücadeleleri ne önderl i k açısından i rdclcyip de, yalnı.zca sağcı ve kuyrukçu zaaflar ilc genel olarak ''halkç ı l ı ğı" giirm_cs i . fiıkaı halkç ı l ığın kend i ne özgü bir türü olan solcu ve koınplocu "iindi sava�çı" eğilimleri gözden kaçırınası bir rast lanit olabi l i r m i '? Oysa bi razcı k dikkat ve sükunet gösteri lcbi lse kolayca görülcbil i nl i k i . "devrimci güçlcr"in sağcı zaaflarından dolayı gerçcklqt i remediklerini. örneğ i n T İ K B ' n i n kend isi de. "solt:u" zaaflarından dolayı gerçekle�tireınemi!?tir. "Öncü sava{' anlayı�ın ın . bunun iirünü komplocu örgüt lenme ve çal ışımı t arzı nın aşı lamayan etkileri , bunu olanaksız k ı lm ıştır. Sık sık ve gururla '' ' 6H ' lere kadar giden köklcri "nden siiz edi kn; TiKB ll. Km!(erans Belgeleri' ndeki değerlcndi rınclcre gö re. i lki " 1 974-75 dönem i nde'·, "iki nci ve daha büyük olanı ise . ... 1 977-79 y ı l l arı arasında'· ele geçen i k i tari h i fırsat ı "düpedüz harcayan''; yine aynı Belgeler·e güre 1 979 · y ı l ında marksist-lenin ist bir kiml iğe, programa ve t üziiğe kavu�an; 1 2 Eyl ü l ' deki di re n i�çi geleneği i lc sağlad ı ğ ı büyük b i r prestij ve e l de ell iği avantajiara rağmen ( / / . Km!f(•rans Belgeleri ne göre) 1 9X7-X9 ' 99 yıl ında "üçüncü bir tarihi fırsat''ı daha "harcayan"; ve resmi kuru luş tarihi üzerinden aı' ındığında bile bugün 1 7 yaşında olan bir "komünist öncü" düşününüz k i , kendi durumunu geleneksel hareketin durumundan ayı rırken, bunu "güç yetersizliği" i le açıkl ıyor olsıın. Bu açıklamaya inanı labil i r m i ? Bu tür bir açıklamada her hangi bir ciddiyet, herhangi bir inandırıc ı l ı k olabi l i r mi? Bütün iyil ikleri doğru çizgi ve "kökleri" '6H 'Iere kadar uzanan "Tİ K B kadroları" i le ; bütün kötülük leri ise b i r zamanlar b u aynı "Tİ K B kadroları" içinde yer alan bazı "dönekler", "hainler" v e "kaçak lar"la izah eden bu bakışaçısını e le almak için vaktimiz olacak. Fakat şimdi l i k konumuz bu değ i l . Bunu T İ K B üzerine, T İ K B ' n i n tarihsel süreci v e ideolojik evrimi üzerine bütünsel bir değer lendirmede ele almak en doğnısudur. inanıyoruz ki, bizzat TİKB kaynak larına dayalı soğukkanl ı bir değerlendirmeyle. bu yeterli açıkl ıkla ortaya kon ulabi lecektiL Yukarıya aktardığımız sözlerin ikinci bölümüyle ası l konuya gi rmek istiyoruz: "Kastedilen Aydınlık gibi işçi s ı n ı fı içindeki buı:juva ajan ları ndan, sağ l ı ' sol ' l u küçük-burjuva devrimci hareketlere kadar paylaşı lan ortak paydadı r". B u "ortak payda", hatırlanacağı gibi, "kendi l i ğindencilik" ve "kuyrukçul uk"tur. Devrimci Proletarya, sözkonusu yazısında, bu "ortak payd�t" etrafında dört hareketi ele alıyor: İP, TDKP, MLKP ve EK İ M . Yazının E K İ M 'e i l işkin her satırı, onun buraya kaba bir zorlaımı olarak, "po l itik" ihtiyaçların bir sonucu o larak dahil edi ldiğini gösteriyor. Bu başlangıçta "iki su damlası" teorisi ve "diyalektiğin cilvesi" dokundurmaları i le kamufle edi lmeye ça l ı ş ı l ıyor (s.4 1 ). Fakat daha i leriki sayfalarda, buna daha ağırbaşlı ve b i l imsel bir temel kaznndırılıyor. Oradan okuyoruz: "Ekonomik taleplerin siyasal taleple re, her türden güncel talebin devrim ve sosya l i zm hedefine bağlanmas ı , s ı n ı f mü cadelesinde temel bir ayı rdedici liği olan, devrimci bir ilkedir. Soruna oportünist yaklaşımlar Türk iye ' de de ası l olarak iki ana 1 00 uçta toplanmaktadır: Birincisi ve esas olanı , hareketi ekonomik scndikal taleplerle sınırlayan, 'siyasal' talepler adına da 'lıiikiinu:tc karş1 siyasa l müca dele' çizgisinde yürüyen refonncul uk -en kaba hal iyle ekonomizm- ve devrim ve sosyalizm hedef ve propagan dasının bulanıkla�tırılmasıdır. İkincisi ve ve tal i olanı i se -bu. tehl ikesiz ı.ı lduğu anlamına gelmez- devrim ve sosyal izmin ta leplerini yükseltmek adına i�çi sınıfı n ı n mevcut bilinç ve örgütlü lük düzeyinin gözardı edi lmesi; devrimimizde özgül bir önem taşıyan ve sınıfı n öncü m i syonu gereği tüm kesimlerden daha fazla omuzlanıası gereken anti - fa� isl, anti-emperyal ist mücade le görevlerine horgörüyle bakı lmasıdır. "Birinci akımı Aydınlık-İ P hainleri ba�ta olmak üzere TDKP, MLKP(K) gibi sağ oportürıist örgütler, i kinciyi ise Kızıl Bayrak dergisi ve Ekim çevresi temsil etmektedir." (s.46A7) Bu uzun alıntının i lk paragrafi n ı n son sözleri , E K i M ' i ı} konuıiwnu deği l , fakat T İ K B ' ni n çizdiği ve bir kal ı p olarak tekrarlamaktan b i r türlü bıkmadığı E K İ M karikatürünün ana çizgi lerinden birini veriyor. B una göre. EK i M . anti-fa�ist, anti emperyal ist mücadeleyi, bir başka i fadeyle, demokrasi ve bağım sızlık · istemlerini ve mücadelesini !5üçümsüyor. Y ukarıdaki iddiasını sayısız kez temcit pilavı gibi yineleyip durmaktan bir türlü bıkmayan TİKB, E K İ M ' i n bu kadar çok ilgi gösterdiği bu sözde zaafın ı nedense bir türlü temel bel ge le re dayanarak ortaya koym<)k yoluna gitm iyor. Bu arkadaşlar kanıı larıyla ortaya konulmayan, fakat buna rağmen y ı llarca tekrarlanı lıp durulan iddi aların , bhsit ve yakı�ıksız spekülasyonlar sınıf lamasına girdiğini nedense bir türlü anlamak istenıiyorlar. Çıkı şından bu yana E K i M , devrim sorununu ve Türkiye· de�riminin topl umsal -siyasal sorunlarını bir çok temel belgede yeniden ve yeniden ortaya koymuştur. İlk çıkış belgelerinden EKİ M 3. (;enel Konferansı ' n ın son değerlendirmelerine kadar. Mayıs 1 9X7 tari h l i Pla (f'omı Tasla.�, ·nın 74-75 . sayfaları demokrasi ve bağımsızlık sorunlarının Türkiye devrimi içinde ele alınışl:ıırı üzerinedir. Burada, bu sorunların Jtenel devrim mücade lesi içi ndeki yeri . son derece açık ve net i fadelerle ortaya ko/Ol n u lm u�t ui·. Ocak l l)Xl) t a ri h l i Del'rimci Harekette R(:f(mn ist E.�ilinı incelemes i n i n ikinci ana bölümü neredeyse tümüyle · · Demokrasi Miicadelesi" sorunu üzeri ned i r. B u rada sorun gelenekse l hareke tin perspek t i rteri üzerinden sayfalar boyu tartı ş ı l m ı şt ı r. ( s . I OX1 23) N i san-Ağustos l l)XI) tari h l i Devrimci-Demokrasi ı·e Sosyalizm k i tab ı , bu sonın i arı baştan sona tartışmanın ötesinde . "Emperya lizme ı·e Kapitalizme Karşı Demokratik Del 'rinı" ba�l ı ğ ı a l t ı nda. " Empery a l i zme karşı m iil:ade l e ( n i n ) fark l ı toplumsal ve i k t i sadi koşu l l arda fark l ı anlam ve m uhtcva taşıdı ğı·· sonımımı ele alarak, gelenek sel burj u va-demokrat i k önyargıları elcşt i r i yor. (2. baskı, s. l 20 - 1 26) M art 1 990 tar i h l i EKİM /. Genel Kmıferanw Belge/eri nde ' , "demokrasi sorunu " , önce Bildiri ' n i n teme l b i r madde s i olarak ortaya komıl ımı� ( s .37-3X) ve sonra da "Demokratik İstemin ve Sosyalizm Perspekt!fl" baş l ığ ı altında soruna koca b i r b ö l lim ay _ rı l m ı ş t ı r. ( s .207-227) Aynı bel ge ler içi nde yeralan ve Türkiye'de demokrasi mucade lesi n i n temel bir öğes i n i o l uşturan Kiirt Ulu sal Sorunu baş l ı k i t temel bölüm de cabas ı . (s. 1 57 -205) Daha yak ı n zamana ge l i rsek; E K İ M ' e özünde Tİ K B ile aynı konumdan eleşt iri ler yöneiten M . Y ı l ınazer'le yapı l m ı ş polemikte, bu soru n l a r bi r kez . daha etra fl ı ca e l e a l ı n m ı ştı r. Ve nihayet, Devrimci Proletarya ' n ın duyduğu rahats ı z l ı ğ ı n as ı l kaynağı olan l i beral k uyrukç u l uğ u n e l eştiri s inde, ba�tan sona demokrasi mü cade lesi sorunlarının tart ı ş ı l ması bir yana, kitabın ana bölümlerin den biri t am da "Sermaye iktidarı ve Demokrasi Miicadelesi " baş l ı ğ ı taşımaktadır. (Liheral Denıokratiznıin Politik Pla{f(mııu, s.37-5 2 ) Ve bu baş l ı k a l t ında. hiç de yaln ızca Devrimci Prole tarya n ı n pek "ekmek l i k " bulduğu TDKP değ i l , fak<)! T İ K B de ' içt ndc geleneksel hareke t i n tüm ü hedef a l ı n ı p e leştiri lmektedir. B urada herkesin an l ayabi leceği bir sade l i k tc ve en kötü niyet i i lerin b i l e giirnı ez l i k tcn gc lc meycl:ek l c ri b i r açıkl ı k ta den i l i r k i , sorun h i ç de demok ra s i m ü cad e l e s i n i önemsemenı e k y a da küçümsemek değildir; sorun . sermaye iktidarı koş u l l arında bu / 02 mücade l e n i n n as ı l b i r devrim perspe kt i fi içi nde ele a l ı n acağıdır. Bu ay n ı zamanda l lJXTden bugüne geleneksel hareketi çekmeye çal ı � t ı ğ ı m ı z as ı l tartı �ımı ve ç at ı �ma p l a t form u dur. Ve T i K B de .. içi nde. geleneksel hareketi n tümünün "troçki zm", "yan-t roçkizm . "demokrasi mücade l es i n i n k üç ii m scnmcsi'', " fa�iz111 i n gözden k aç ı rı l ması ... ''küçük-burj u v azinin hesaba k at ı lmaması'' t ü ründen içeriksiz bir boş l a f y ı ğ ın ı y l a boğuntuya getirerek kaçtı k lan plat form da budur. Buna defalarc a i�aret ett i k . N e i l g i nçt i r k i . Dt•ı• . rimci Proletarya · yı EK i M ' i yapay b i r biçimde "kuynıkçu l u k . ınıydas ı na d ah i l etmeye yiincltccek kadar rahatsız eden Lihl'ral Dl'mokrati;:;min Politik Pla({omuı eleştirisi. aynen şu sözlerle biter: "Ve artı k kavramaları gerek i r ki, sermaye ikt idarı koşul ların da. demokrasi m iicadclesi sii7.ko n u s u o l d u ğ unda, bir marksist devriınci i lc bir liberal dcmokrat ı kesin ç izgiler i lc b i rb i ri nden ayıran temel tartı şımı ekse n i , b u ıniicadelcni n önemscnmcsi ya da küçümsenmesi değ i l , fakat onun nas ı l b i r genel perspekti f için de e l e a l ı n d ı ğ ı d ı r. "Len i n ' in, marksisı devrimcinin sorunu ele a l ışina i l işkin ola rak söy l ed i k l eri ş u n l ardır: ' Demokrasi sonımınun marksist çözü m ü . proletaryan ı n , buıj uvaz i n i n dev rilmesini ve kendi zaferi n i hazırlamak üzere, bütün demokrat i k kurum ları v e özlemleri kendi s ın ı f savaş ı m ı nda seferber etmesid ir. ' "iki Tak tik ' ten o l u r o l m az akl arınahır yapa n l arın, güniimüz Türk iye'si için son derece anlam l ı olan bu temel dü�ünceyi ısrarla görmezl i kten gelme leri b i r rast l ant ı o l ab i l i r m i ? ( s . I I S - 1 1 6 ) IJC'I'rimci Proll'tarya ise hem bu sözleri görmez l i kten gel i r v e hem d e binbiri nc i kez E K i M ' i n anti-faşist anti -emperyal ist m ücadeleyi küçümsed i ğ i (yeni t abirlc. "horgördii ğii' ' ! ) üzerine konuşur . Dahası bunu E K i M ' i "sağ oport ünist kategori ''nin zıddı bir "sol oportii n i s t ' ' kategoriye kpym:m ı n temel dayanağı yapar. Ne de kolay b i r n i t e l eme ! EK İ M ' i n �ay ı s ı z temel be l gesi ortada d u ruyorken bun l arı n hiçbirini görmez de, gider S i v as k at l i amını protesto gösteri s i n e kat ı l an b i r yoldaş ı n bir m u lı ab i r iis l ubuyla kaleme aldığı kiiçük b i r yaz ı n ı n küçücük bir i fades i n i b u l ur ve üste l i k bağ laınından kopararak . demek o l uyor k i kabaca tahri f / 03 ettiği "horgönneyc" bir kanıtlama olarak k u l lanır. kolay bir kanıt laın a ! ederek, sözünü N e de Tek başına b u niteleme ve kanıliama "kolay l ı ğ ı '' bile, Devrimci konuımı üzerinden tart ı ş ı p cleş t i rmekten aciz olduğunu göste ri r. T i K B , tartışına ve eleştirileriiı de temel belgelcriınizi ve gerçek ç i zg i ııı i zi esas al mad ı ğ ı sürece. omın bu aczini de bizler b ı kmadan y i neleyip d urac ağ ı z . Proletarya ' n ı n EK i M ' i gerçek Anti-faşizm ve sermaye iktidarı üzerinden gerçek görüşleri m i z i n bu davet , h i ç de, okur mçkt upları da dahi l , sayfa larım ı zda çıkmı� her saıırı n (do lay ı sı y l a şu veya bu yan l ışın) so rumluluğunu üstlenmekten kaçınmak için deği ldir. Biz, yukanda anı lan da dah i l . ki tek örnek tk ği l d i r, Deı•f1mci Proletarya ' n ın "malzeme'' .sand ığı metinler ve on l ar ı n tck tek "c ı mb ı z l annıış" cümlel eri üzerinde öze l l ik l e d urac ağ ı z. Zira bu, EK i M eleştirisi yapmak ad ı · a l ı ında nelere ihtiyaç duyulduğunu en vurucu bir Fakat temel b e l ge leri m i z eleştirisine biç imde sergi lemen i n ötesi nde, bunu yapan ları n ideolojik kav rayışları kon usunda da öne m l i aç ı k l ı k l a r sağlayacaktır. Bu ne ayrıntıları denle de konuyu dağıtmak pahasına da olsa. böy lesi at lamadan i lerleyeceğiz. E K i M ' e i l işkin her satırı kaba bir lahrifat örneği olan DeıTimci Proletarya yazı s ı , aynı tahri f<�tçı tutumu süzkonusu ımılutbir mektubu üzerinden de gösteriyor. İ ddi<�sın<� şöyle baş l ı yor: " S i z , S i v as Kat l iam ' n ı protesto eylemi nde y ü z b i n l e r i n ant i - fhşist s l ogan l arı h ay k ı rmas ı n ı ki.i ç ünıscyeceksi n i z. H e rhalde bunu ' po l i t i k leşme ' o l arak görme yeceksiniz ! ' ' (s . .'i2) . Oysa sözkonusu yazıda sözde k üç ü msenenlcr h i ç de "yüz . binler" deği l . fakat geleneksel ak ı m l arı n kanı ksanm ı ş v e içerik ol arak çarpı l ı l m ı � an t i - fa�ist s l ogan l a rı d ı r: " B e l l i m i syon l arın temsi l c i l i ğ i n i ü s t ı' enm i ş dergi pankartl arı nda yaz ı l an l ara ve bu panka r ı l a r ı n arkas ı ndan y ü kselen s l ogani ara d i kkat ed i yorum özel l i k l e . Pankart l arın bir çoğunda ' Faşizme ö l ü m halka h ürri yet ! · , /04 • Fa�izınc kar� ı omuz omuza ! · , ' Faşizme karşı tek yumruk tek barikat! ' ve ' Sivas fa�izıne mezar olacak! ' yazıları yazı l ı . Atı l an sloganlar da pankartlarda yazılanlardan farkl ı bir içeriğe sa h i p değ i l . Saııırsın ki 1 993 'de değ i l de 1 9(ıX 'de ya�ıyorsun. Fi ziki olarak 1 993 Türkiye'si nde ya�ayan bu devriınci hareketler, ideolojik olarak 1 96X ' i ya�ıyorlar hala!" Bu bir küçümseme değiL fakat doğru ya da yan l ış, yalnızca bir ele�tiridir. Bunun hiç de soyut ve sebepsiz b i r eleştiri olma dığı, az aşağıdaki satırlardan bütün çıplak l ı ğ ı i le anlaşılabil ir. Gösteri lerde. Türkiye ' n i n kendi siyasal m ücade l e tari hi içeri sinde bulanıkla�ın ı ş , devletten çok devlete bağ l ı bazı yan fa�ist örgütlenmeleri akl a getiren sloganlar yerine, dosdoğru devleti he def alan sloganların bizzat kitleler tarafından atıldığı beli rtilınek te, koınünistlerin eylemde bunlara sahip çı kmak, çıplak biçimde devleti hedef gösteren bu sloganları öne çıkarmak tutumunu be nimsedikleri vurgulanmaktadır. Devrimci Proletarya bu sözleri tahrif edip, sahte bir öfke gösterisi içinde ideolojik içerikli bir tartı�ınaya· "yüzsüzli.ik" türün den küfürler bulaştıracağına, bir parça anl am a gücü gösterseydi görecekti ki, bu sloganlar geleneksel harekete mensup bel l i grup ların alamet-i farikalarıdır ve elqtiri bu gruplan ve onların yerleşik "anti-faşist kül türü"nü hedef <(l ıyor. B u hiç de bu s loganları reddetmek ya da kullanımımak için bir neden değildir. Fakat zaten sözkonusu mektubun amacı ve vurgusu da bu değildir "Önciiliik ve Kuyruk�,.·u/ufs" ba�l ığı taşıyan bir eleştiri giri�iıninin, anti-fa�ist mücadelenin bu kadim "öncü"lerinin dar ve çaqJık b i l i ncini hedef alan bir eleştiriyi aniayamaması gerçekten i l ginçtir. Yapı lan pek m i yan lı�tır? Eğer gerçekten öyleyse. yazıları nın giriş bölümünde kendi liği ndenc i l i ği n ideolojik temel i olarak sunulan şu belirlemenin ne kıymeti olabil i r ki: "Militan ve tempolu b i r tarzda . sürdürülen anli - fa�ist m ücadelen i n empe ry a l izme, i�birlikçi burjuvazi ve toprak ağalarına kar�ı devrim ve sosyal izm kavgası olarak yüri.itiilnıesi gerektiğ i , dergi sayfalarında en fazla bir si.is olmaktan i leriye gidemedi." (s.35) Bunu diyenler, Türkiye 'de hay l i çarpık bir içerik kazanmış, adeta burjuva sınıf egemenl iğini ve dev leti gizleyen bir örtüye 105 dünüşmüş anti-faşist halkçı reıorik yerine. açıkça sennaye devleti ne işaret eden sloganların öne çıkarılmasına karşı tavır alabi li yorlarsa eğer, ne ded iklerinin farkında değiller demekti r. Sivas kaıl iaınını protesto gösteri leri üze�inden perspektifleri ınizi taı1ışınaya pek hevesli Devrimci Proletwya, pekala kusurlar da içerebilecek bir ınuhabir mektubuna itibar etmek yerine, neden tam da aynı sayının aynı konuyu ele alan Ba�yazı 'sını tart ı�mı yor? Bak ın ı z orada ( ve üste lik aynı konuda) neler söyleniyor: "Dün, ' XO ünccsinde. hiç değilse demokratik halk devrimi, demokratik halk ikt idarı şiarları sınırında duran bir çok devriınci grup, şimdilerde 'demokrasi mücadelesi ' gibi belirsiz, düzen içi kanallarda boğulınaya son derece elverişli bir zeminde hareket etmeye özel bir eği l i m duyınaktadır. Sivas katliamına kar�ı yü rüyen kitleler sermayenin devletini hedef alan şiarlar atıyorlar. Kitlelerin bu durumu bile ' demokrasi mücadelesi ' belirsizliğinin i lerisi nde bir tuttunun i fadesidir. Komünistler bu tepkileri ' Kah rolsun sermaye iktidarı ! ' devrimci �iarıyla daha açık hedeflere yönlendirınelidirler. Devriınci ikıklar perspektifinin somut bir ifa desidir bu." ( Ek im , sayı:77) Devrimci Proletarya. söyleyeceklerini bu sözler üzerinden söyleınelidir. Fakat daha şimdiden söylediklerini aklannadan geçeıneyiz. Soylu bir görünüm fakat yapay bir öfke içinde . bize aynen şunlar söyleniyor: "Türkiye ' de ant i-faşist anti-emperyalist mücadelenin özgül önem ini inkar etmek bir yana, kavga alanlarında bunun hakkını vermeyen bir akımın bile yaşama şansı yoktur!" (s.52) "İnkar" bir yana, "küçümseme''nin bile Devrimci Proh•tmya' nın kendi hüsnü kuruntusu olduğu gerçeğini bir yana b ırakıyo ruz. Fakat bu arkadaşl arın samimi bir safl ıkla "anti-faşist müca dele" sorununu bizim en zay ı f yanlarıınızdan biri saydıklarını ga yet iyi biliyoruz. İ�in i lginç ve dikkate değer yanı, tersi nden de bizim, kendini onunla özde�leştirecek kadar anıi-faşizme duyduk ları özel eği l i mden dolayı bu arkadaşların en zay ı f yanlarından biri olarak, geleneksel hareketin dcmokrat izm ideolojisini aşınak ta en çok zorlandık ları alanlardan biri olarak, tam da bu aynı / 06 konuyu görmemizdir . O halde sorunu her yönüyle tartı�maktan ve bu alanda kesin bir hesapla�ma ya�amaktan başka bir çıkar yolumuz yok. Bu arkadaşlar bi razcık sabrederlerse eğer bu tür bir taıtı�ma ve çatışmaya zorunlu olarak gireceklerini göreceklerdir. Şimdi lik şu kadarını söyleyelim. Biz, "Türkiye'de anti-faşist anti-emperyali st mücadelenin özgül önemini i nkar etmek bir ya na, kavga alanlarında bumin hakkı n ı vermeyen bir akımın bile yaşama şansı" olmadığını b i liyoruz. En az sizin kadar! Peki siz bu mücadeleyi sermayenin sınıf iktidarını gözlerden kaçıracak, faşizmin ve emperyalizmin iktisadi ve toplumsal dayanaklarını karartacak, hiç deği lse geri plana i tecek kadar öne ç ıkımnanın ne demek olduğunu gerçekten iyi b i l iyor musunuz? 1 930' 1arın ve 1 940 ' ların görkemli anti-faşist mücadelelerinin tarih i n i b i l diğinizden kuşkumuz yok. Peki y a bu görkemin öteki yüzünü ' ve sonrasını biliyor musunuz? Fransa'daki v e İtalya'daki görkem l i anti -fa�ist kurtuluş mücadelele ri n i n neden devri mle değ i l de. komünist parti lerin burjuva koalisyonları içinde erimesiyle, sava şın sarstığı kapitalist düzeni n yeniden oturtulınas ı n ı n payanda larımı dönüşmesiyle sonuçlandı ğ ı n ı bi l i yor musunuz? U marız biliyorsunuzdur. bunu tartışına zamanı geldiğinde birlikte göreceğiz. T İ K B ' n i n kendine Doğu Avrupa'daki anti-faşist halk dev rimlerini model aldığını bildiğimiz .için, şimdiden ek bir soru daha soruyoruz: Siz. Arnavutluk ve Yugoslavya dışındaki Doğu Avru pa ü lkelerindeki devriın leri , Kızıl Ordu' nun varl ığı ve Sovyetler B irliği i le emperyalist dünya aras ı ndaki güç i l işkileri dışında gerçekten kavrayab i li yor musunuz? S i zce örneği n Polonya 'da iktidarın alınması, fakat Fransa'da alınaınaması . bu iki ülke par ti leıinden ilkinin doğru bir anti-faşist mücadele perspektifine sahip ken, oysa ikincisinin bundan yoksun olmasından ekılayı mıdır? Tabi bir de Türkiye ' nin yakın tarihi var. Herşeyi içeriği kitle ler tarafından dar ve çarpık anlaşı lan anti- faşist şiarlara k i l itle yen; sermaye sınıfını ve onun devlet iktidarını gölgede bırakan bir anti-faşist mücadelenin akibetini de bil iyoruz. Garip olan bunu sizin de biliyor görünınenizdir. B unu b i l iyorsunuz da "S ivas ' ın katili sermaye devlctidir!'' diye haykıran sloganları öne çıkannayı 107 neden anti-fa�ist mücadelenin küçüınsenınesi sayıyorsunuz k i ? Anıi- fa�izıne pek tutkun. kendini adeta bununla özdeşleştiren Devrimci Proletw:ya, 58. sayfasında "anti-faşist anti-emperyalist mücadele diye bir sorunu olmayan Kızıl Bayrak ve Ekim" diye buyurduktan sonra, bir kaç satır altta devam ediyor. "Ekim ve Kızıl Bayrak sayfalarında ' faşizm ' , ' faşist diktatörlük ' gibi söz cükleri arayanlar, hayal k ı rıklığına uğrayacakl ardır". Görmek . istemeyen gözden daha körü olınazınış. Görebilmeniz için kendi nizi kendi uydurınanız peri masallarından kurtarınanız gerekir. Biz, Devrimci Proletarya' nın bu pek hüzünlü sözlerine kar�ı lık olarak, Ekim ' i n daha en baştan sorunu nasıl form üle ettiği ni aktarmakla ve onu asıl tartı�ma alanımıza bir kez daha davet etmekle yetineceğiz: "Türk i ye ' de bugün çıplak b i r sermaye dik tatörl üğü var. Fa�izın bu sermaye diktatörlüğünün aldığı somut biçimdir. Faşizme kar�ı mücadele, bu diktatörlüğün biçiminde değişim yaratmaya i nclirgenmeyecekse eğer, -ki bu burjuva re form i zın ine kapın ı n aralanmas ıdır- , bu di ktatörl üğü yıkmak, burjuvazinin siyasal ve iktisadi egemenliğine son vermek mü cadelesinin bir parçasıdır yalnızca.'' "Kapitalist düzene ve burjuva s iyasal iktidara kar�ı verile cek bir mücadele, burj uva güçler hakkında en u fak bir hayal yaratınaz. ' Faşizme karşı ve demokrasi için' mantığı, bu tür ha yalleri n toprağıdır. Bunu devriınci hareketin son 1 5 y ı l lık dene yimi de açı k l ı kla gösterm iştir. B u rjuva bir topl umda siyasal demokrasiyi -ki burjuva deınokrasisidir- siyasal strateji olarak beniınscınek, kaç ı n ı lmaz olarak reform izme götürür. Devriınci demokrasinin bugün bu stratejik hedefe devriınci yollardan var nıayı aınaç laınası. yarı.n l i beral le�erek yozlaşmasına engel değil. 12 Eyliil sonrasında, Dev-Yol, Kurtul u� ve TDKP önderliklerin de liberal tasfiyeci eği l i m leri n bu kadar kolay yeşernıesi, bin lerce m i l itanın sancısız bir �ekil de burj uva reformisı harekete katılması, fakat kendini yine de bel l i bir vicdan rahatlığıyla 'dev rimci ' olarak görmesi vb .. bütün bu olgu lar rastlantı değ i ldi r ve salt karş ı -devri m i n yarat t ı ğ ı y ı l g ı n i t ğ ı n sonuçl ar ı o l arak da göri.ilcınezlcr." (SH P Solculu,�u. Ekim, sayı : l 2, Eyl ü l 1 9XR) /08 Solun gerçek tablosuna ara bir değinme "İki su damlası" teorisine ve "diyalektiğin ci lvesi" esprisine bilimsel bir görünüm kazandıran o ağırbaşl ı sözlere geri dönelim. iP, TDKP ve MLKP'nin sağ tarafında, E K İ M ' i n ise sol tarafında yeraldığı bu tablonun merkezinde kimin yer aldığını kesti rrnek zor değil herhalde. Bu "komünist öncü", yani T İ K B 'dir. Fakat birbi rine bağlı iki soru var. İ l ki bu tablonun hangi ölçü lere göre çizildiği ve ikincisi, T İ K B 'nin bu tablonun merkezi nde hangi ayı rdedici özellikleriyle durduğudur. Bu soruları Devrimci Pro letarya 'dan yanıt almak için formüle etmiyoruz. Zira "yanıt"ı sö zü edilen paragrafta zaten var. Buna göre tablonun sağ tarafı (İP, TDKP, M LKP) güncel talepleri devrim ve sosyalizm hedefine bağlamak niyetinden ya da yeteneğinden yoksun: "sol" tarafı (EK İ M ) ise, "devrim ve sosyalizm taleplerini yükseltmek adımı", güncel taleplere ve "devrimimizde özgiil bir önem taşıyan ... anti faş i st anti -empery a l i st m ücadel e görev lerine" k arşı i lg isiz. "Ekonomik talepleri siyasal taleplere, her tiirden güncel talebin devrim ve sosyalizm hedefine" bağlayan T İ K B 'nin yeri i se n1a lum. Tablonun çüriiklüğünü göstermek ve Türkiye sol hareketinin bugünkü gerçek tablosu yerine yeni bir karikatür deneniesiyle yüzyüze olduğumuzu .görmek için, tablonun bu özeti bile kendi başına yeterlidir. Zira, örneği n. tabl?nun "sol" kanadına (EKİ M ) yakıştırdığı şeylerin gerçek değ i l , fakat Devrimci Proletarya'nın kendi hüsnü kuruntusu olduğu gösterildiğinde, tablonun bir ka nadı çökmekle kalmıyor, EKi M i le TİKB 'nin aynı konumda olduğu gibi bir yanılsama da çıkıyor ortaya. Devrimci Proletarya, sağ ve "sol" gibi kendi başına çok şey aniatmayan s ı n ı flamalar yerine, küçük-buı:juva demokrasisinin devrimci ve reformisı kanatları i le proleter sosyalizmi gibi te mel eğil i mlerin temsilcisi akımlar üzerinden düşünseydi , bu sınıf sal konumların programatik ayı rdedici öze l l iklerinden g itseydi, bu konumların sınıf hareketinin sorunlarına yaklaşımiarına yan sımalarını da buradan i rdeleseydi, muhakkak ki daha farkl ı so nuç l ara varmlı . Böyle b i r d urumda, ideoloj ik p landaki Him /09 zaaflarımı rağmen MLKP gibi bir devrimci grubu, hiç de zaten düzen içi o l an iP. ya da art ık d üzen içi bir akıma dönüşmüş bulunan TDKP ile aynı kefeye koymazdı . İkincisi , temel ölçütler üzerinden gidildiğindc. TİKB lehine olan tüm farklıl ıklara rağmen, T İ K B i le MLKP' nin son tah l i lde aynı ara yerde, sosyalizm i le devrimci-demokratizm i n arasında bir yerde bulundul<larını; TİKB sosyalizme daha yakınken, MLKP'nin ise demokriıtizme daha ya kın durduğunu görmekte çok da zorlanınazdı . Solun tablosunu tah l i l için y ı l lardır Ilim temel yazı larımızda ortaya koyduğumuz gerçek bi l imsel ölçüt leri burada yineleıneyi gerekl i göııniiyo.nız. Bunun yerine. Deı•rimci Proletarya'nın "ek mekl i k'' bularak sataştığı. fakat nedense içeriğini ımıhatap alıp tartışmak varken, Sivas katl iaı m gösteri leri ve 1 Mayıs eylemi gibi ınuhabir yazı larına, ya da "Piaspen bi ldirisi'' li.iri.inden gün delik ınciinierin tahri falına sığınarak geri durduğu Liheral Demok ratiznıin Politik Pla tf{ll·m u ndan bir parçayı buraya aktarmakl a yetiniyoruz. Burada, sorunun iizü, kapitalizm koşul larında demok ' ratik siyasal isteın lcrin, bunların bir toplamı olarak demokrasi mücade lesinin. siyasal iktidar mücadelesi içindeki konuımı ve tanıını nda ndakiaşınaktad ır den i l iyor ve şöyle devam ed i l iyor: "Ya bu isteml eri . s i yasal özgürlüğün kazanı lması genel hedefine göre, aynı şey demek olan ' tam demokratikleşmiş bur juva topl umu' stratejik hedefine göre tanı m l ıyorsunuzdur; sizin için demokrasinin kazanı lmas ı , t em e l stratejik bir hedef duru ımındadı r. Durum buysa, bu sizin burj uva-demokratik bir u fku aşamadığınızı ve burjuva sınıf iktidarı koşullarmda demokrasi sorununu Jiberal-refoıınist bir tarzda ele aldığı nızı göst.e rir. Başka türiii düşünmek mümkün değildir; zira sermayenin siyasal s ı nı f ikt idarı koşu l larında, burjuvazinin devri lmesi ve iktidarın prole tarya tarafından ele geçiri l mesi. yani bir proleter devrim perspek t i fi ve mücadelesi içinde ele a l ın mayan, ona bağlanınayan bir demokrasi mücadelesi. buı:juva düzenin temel lerine dokunınaz ve gerçekte kiiçiik-buı:juva demokratik bir platformun i fadesi olarak kal ır. H içbir ara 'devrimci iktidar· formülü bu basit teorik gerçeği değiştirmez. Kaldı ki. sorunun bu tarzda bir yan l ı ş e l e al ınışı. / /() mikadelenin herhangi b i r devriınci i k t i dar mücadelesi düzeyi ne u l a�ınasını d a olanaksız k ı lar. Zira bu, gerçek bir iktidar pers pek t i fi nden yoksu n l u k p l at form u . b i r i k t idarsızl ı k p l ııt formudur k i . bu ele al ı ş ın reform isı n i t e l i ğ i aynı zamıında b urııdıın gel mektedi r. "Ya da , tüm demokrat ik istemleri. eksiksiz b i r biçimde. fa kat topl umsal devrim stratej i k hede ri iç i nde form ü l e edi yorsu nuzdur; sizin i ç i n demoknı s i nj n kazan ı l m ası m ücade l e s i , ser mayenin sınıf egemenliğinin devrilmesi ve iktidarın proletarya tarafından ele geçi rilmesi m ü cadeles i n i n zoru n l u bi r parçası ve vazgeçi lmez bir olanağ ıdır. Bu ise s i z i n . demokrasi m ücadelesi konusunda marksisı bir pcrspekı i fe. sahip olduğunuzu. buı:juva s ı n ı f egemen l i ğ i ko�u l l arı nda. demokrat i k i stemierin devrimci bir fonıüi lasyonunun tek olanak l ı çiizümünü ortaya koyduğumını gös terir. Bu ıx�rspekt i f içinde. 'h11rj111'a demokratik n:timnlar. del'rimci Slll(f' mı'icadelesin in. yani sosyalist deı•rimin yan ı'irı'in ı'idı'i r ' ler ( Le n i n ) . B u perspekt i f anlamın ı ; t ü m temel demokra t i k istemler uğruna burjuvaziye kar�ı kararl ı bir m ücade lenin yüriitlilnıesinde. bu doğrul t uda 'yı,�mları kesin eyleme (d:erd. Jıa teml l demokratik lmı:jlll'llziye ' istem 11,�r11na ,\·aı·aşımı yn,�11nlaştınp. proletarranm saldmsma kadar. yani hwjtll'aziyi nıı'ilhı'i:leştir{'// smyalist del'rinıe l'llrdı mrak hu istem/erin . re.fiwmist de.�il dnrimci hi�·inule kadar i f nmı'ile . edilmesi' nde ( Lenin) b u l m ak t ad ı r . .. ( Eksen Yayınc ı l ı k , s.43 ) Deı'l'imci Proletarra' nı n iinüııde ise i k i yol var: Ya buradaki perspekt i fi n yan l ı şl ı ğ ı nı devrimci teorik cl c�t irinin gücü y l e orta ya koymak, ya d a bu perspek t i fi n sunduğu temel akınılar t ab losu içi nde kendi yerin i aç ı k l ı k la be l i rlemek . Y ığın hareke t i n i n nesnel ve üznel yönü E K i M 1. G e n e l K o n fe ra n s ı ' n ı n hemen önces i nd e . Ocak . 1 9l) 1 'de. /:.'kim. yeni mücadc lc y ı l ı n ı vcsi lc ederek. ' <) / 'e Girerkeli ba:j l ı k l ı bir ba�yazı y ay ı n l ad ı . B u yazı Siyasal Gelişmeler 1'<' iKi Hareketi i s i m l i derleme k i tapta ayrıca yay ın l an d ı . ( Bkz. Eksen lll Yayıncıl ı k , s.69-77) '9/ 'e Girerken. ' 90 yıl ını ba1?tan başa kaplayan, toplumun çok değişik kesimlerini kapsayan , ama odağında belirgin biçim de işçi hareketinin bul unduğu büyük kitlesel hareketliliği ele al maktadır. Komünistlerin daha sonra özeleştirel bir değerlendi r mesini yaptıkları "devrimci yükseliş" tespitinin kesin i fadelerle yeraldığı yazıdır sözkonusu olan. Yazı '90 yılını boydan boya kaplayan kitlesel hareketl i l iğin Zonguldak madenci direnişiyle doruğuna çıktığı bir esnada ve 3 Ocak eylemi i le Mengen Barikatı 'nın hemen öncesinde k �ıle me alınmıştır. Doruğundaki bir kitle hareketinin yaydığı iyimser l i k doğal olarak tüm yazıya hakimdir. Önce 3 Ocak soytarı lığı, ardından Mengen Barikatı, nihayet Körfez Savaşı bahane edile rek tüm grevierin yasaklanması ve bunun ardından, büyük bölümü ' 89-90 yılı eylem l i l ik leri içinde öne çıkmış öncü kuşak işçilerden oluşan yüzbinlerce kişilik tensikatlar, işçi hareketinde büyük bir kırı lınaya yolaçtı. Böylece ' 90 yılı hareketliliğinin ·yeni bir devrim ci yükselişin ilk evresi olma özellik lerine ve dinamizmine sahip olmadığı pratikte görüldü. Olaylar, yanıldığımızı gösterdi ve biz bu yanılgıyı çok erken bir tarihte tahlil edip ortaya koyduk. (Bkz. Sn/da Ta.�flyecili.�in Yeni Dönemi) Bu giriş nedensiz değildir. Sözkonusu yazı, sınıf hareketi nin '90 yılı boyunca yaşadığı gelişmeden, özellikle de onun en i leri düzeyi o l an ve sadece geniş işçi kesimlerini deği l, tüm toplumu da etki leyen Zonguldak madenci direnişinin ortaya çı kardığı bazı dikkate değer belirtilerden hareketle, Türkiye'de, sınıf mücadelelerinin ve devrimin sosyal ve siyasal çehresi hakkı nda be'ıı i çıkarsamalar yapmaktadır. ( Hemen ekieyeJ im k i , hareketin sonradan uğradığı kırılma, bu değerlendirmelerin ne doğruluğunu ve ne de önemini hiçbir biçimde değiştirmiyor. Zira sözkonusu olan, yalnızca, kitle hareketinin ulaş ı lmış düzeyden daha i leri bir düzeye o aşamada ' geçerney ip geçici bir gerileme içine girmiş olmasıdır. Bu tür kısa ya da uzun süreli gerilemeler, gerilerneyi öneeleyen gelişme düzeyinin anlamını, önemini ve sunduğu veri leri hiçbir biçimde değerden düşürmez.) 1 12 Topluında karliı kar!iıya duran iki temel sınıf ("sını fa karşı sınıf! "); işçi sınıfının öteki emekçi sınıf ve tabakaları etki leıne ve ardından sürükleıne gücü ve yeteneği ("devriınimizin sosyal çehresi ve karakteri"); kitle mücadelelerinin o günkü düzeyinde bile "proleter araç · ve yöntemler"in baskın niteliği vb. üzerine gözlemlerin ardından, yazıda. şu i fade i l e başlayan bir bölüme geçi l iyor: "Son olarak, yığın hareketinin bu genel görünüın lerinin ötesinde, bugünkü düzeyiyle onun bi linç ve önderl ik düzeyine, bununla bağlantılı olarak şiarlarına, i leriye sürdüğü istemlerine bir göz atalım." ' 9 / ' e Girerken yazısının bu i fadeyl e başlayan bölümünü yandaki sütunlarda olduğu gibi veriyoruz. Hemen altına da D<'l' rimci Proletarya'nın eleşti ri adı altında bu bölümden çıkardığı karikatürü koyuyoruz. Okur bunları birl ikte inceleınel i , Devrimci Proletarya'nın tutumunun b i r anlama güçlüğünden mi, yoksa ka 'ba tahri fata duyduğu üzel eği l imden mi kaynaklandığına kendisi kanır vermelidir. Bize göre ikisi de sözkonusudur. Yapılan lahrifatları somut olarak göstereceğiz. Ama daha önem l i gördüğümüz sorun, ser gilenen anlayış kıtlığıdır. Tahri fat eği limi pekala bel l i bir kolaylık , la terkedi lebi l i r. Ama kitle mücadelelerinin sorunlarına ve özel ol arak da demokrasi mücadelesinin ele alııüşına i l işkin gelenek sel önyargıların tcrkedilınesi, deneyimlerin de gösterdiği gibi. çok da kolay olınaınaktadır. Zira bu içsel !e�tirilın iş bir düşüi)ÜŞ tarzı dır, bir ideolojik kültürdür. Son derece açık bir parçadan e leşt i ri adı altında çıkarı lan sonuçlar gösteriyor k i , Del'rimci Proletarya. ne kitle hareketinin nesnel ve öznel yönü arasındaki son derece kritik ayrımı , ne ser maye'nin sınıf egemenliği koliul larında demokrasi mücadelesinin devriınci ve reformcu ele alınışı arasındaki temel ayrımı, ve ne de. yığınların demokrasi mücadelesi içinde eğililıneleri sorunu nun marksist-leninisı anlamını ve içeriğini yerli yerine otuı1a bilınektedir. Bu i.iç sorundaki ideolojik zmıfiyet ise, Devrimci Pro letarya'nın ideolojik b i li nci açı s ından hiç de hoş bir tablo sun ınuyor. B i ri nci sorundaki zayıfl ık, " Ö nciiliik 1'<' . Kuyrukçuluk" 1 13 üzerine konuşan bir yazı payına b i r tal ihsizl i k t i r. Son iki sorunla i lg i l i zay ı fl ı k ise, kendini ki.içi.ik-buıjuva sosyal izm i nden ayrı bir yere koymak i dd i asına giilgc di.işürnıektedir. Elbcıte işin ıahri faı yanını iiııemsememezl ik etmiyoruz. Her şey bir yana, okur dönüp Deı'f'imci Proletarya 'dan ekıe y ay ı n l adığımız uzun bölüme büli.in l üğü içinde bakarsa, burada tartış ınakla olduğumuz eleştiri karikaı ürünün . tam da, E K İ M ' i n de mokrasi mücade lesine "soğuk bakma"s ı n ın . .onun "demokrasi ve özgürlük isıem ini . . . ' lekel i ' b i r talep olarak görıne"sinin ve do layısıyla bu uğurda mücadele etmeyi reddeımesinin, tüm bu peri masal larının kanılı olarak ileri si.iri.ildüğünü görecektir. Bu durum da. tahrifalı sergi lemek, iddiayı çiikerlnıek için asl ın d a kendi ba şına yeterl idir. Fakat bu lahri fa l ı n gerisinde aynı zamanda bir "anlama güçlüğü''. b i r yan l ı ş düşünüş tarzı da bulunduğu için. ve bu ideoloj i k kavrayışı se rgilemek daha özel b i r önem t aş ıdığı için, biz yalnızca lahri fatı göstermekle sınırlaınayacağız kendi m izi . Başlayabi l i ri z. ' <J / ' c Girnkcn yazısının . · <;>o y ı l ı kitle harc ketinin ve özel likle sarsıcı boyut lar kazanan Zongu l dak Direnişi' nin bel i rl i veri leri nden hareket le. Türk i ye devrim inin karak teri ve sosyo-politik çehresi luikk ında bazı ç ıkarsamalarda bulunduğu nu söylemişt i k . B unlı . komünisı lerin . k itle hareketinin bir yükseliş y ı l mda açığa çıkardığı bel l i verilerden hareketle kendi devrim anlayışlarının doğruluğunu giisterıııc �:abası da diyebi l i riz. Kuşkusuz bu çaba, aynı zaımıntla. yeni dönemde siyasal de mokrasi program ına indirgenm iş "geri program l ar''a ayn ı k itle hareketinden dayanaklar bul ımı girişim lerini boşa çıkarına amacı na da yöne l i ktir. Bu i l gi l i biil ünıdc ( bkz. yanda sunu lan metin) " İş-Ekmek-Özgürlük ! " programı üzerinden aç ı kça iirnek lenmek ıedir de. Zonguldak dircni�çi leri demokratik istemler i leri sürüy:ır, ekmek ve demokrasi kavgası verd i k krini söy l üyor ve buna uy gun şiaı·lar yü'ksel ı i yorlard ı . Yeni diinem l i bera l leri başta olmak üzere bazı küçük-buıjuva demokrat gruplar ise . açık ya da örtülü. bunda, kendi geri program ları n ı n k i ı k pi·aıiği t arafından c\oğ ru lanması nı görüyorlarc\ ı . 114 Ortada k ii �· ü ııısenıııeyecek b i r sorun b u l unduğu ı a rı ı �m a s ı z d ı r. K i m ler kend i program l arına. daha doğrusu i zl ed i k l e ri devrim s ı nı h :j i l e r i n e k i t l e hareket i n i n hangi yönünden nas ı l bir dayanak b u l maya '<al ı � ı y orl ard ı . bunun aç ı k l ı k k azanınası i\ncın l i yd i . Tam bu n o k t a d a . '9/ 'e (/ir('I'/..C'It y a z ı s ın ı n y a n d a s u n d u ğ u m u z bi\ l ii m linli n g i ri � diın lcs i ne y e n i d e n b ak ı l m a l ı d ı r. harek t.:t i n i n "ncsnı.:l giirüniim leri" i lc " B u ra d a . y ı ğ ın b i l i n ç ve lindcrl i k düzeyi". yani iiznd yi'n ii/giirü n ü ın k ri aras ı n d a ayrı m y ap ı l m a k t a ve "son o l a rak". sorumın bu i k i n c i yiinlinc gcç i l ınekıcd i r. Z i ra t as fiyeci ı\port üni zın . demokrasi ıniicaddesi ekse n i ne daya l ı bir siizdc dev rim s t raiL�j i s ine. ı a ı ıı da k i ı lı.: hareket i n i n bu a l anda ("iiznd yiin " ) sunduğu vcri lı.: nh:n hare k e t l e dayanak b u l maya ç a l ı � m a k t ayd ı . Çok b i l i n i yo rı ı ı u � g i bi giirii ncn - sözkonusu ay r ı m . gerçekle c i d d i h i r k a fa k a rı � ı k l ı ğ ı a l a n ı d ı r. S ı n ı f hareke t i n i n . daha genel planda kitk hareke t i n i n hu i k i fark l ı y ii n ii/g iirii rı ii mü arasında doğru b i r ayrım yapaıııamak. Türk i y e sol hareke t i n i n ya�ad ı ğ ı en ıcınci y an ı l g ı l ardan b i r i d i r. Her Iliriii ahart m a y a da t crs i ndl:n kü�· iim seınd crin teım· l nede n l e ri nden b i ri de budur. Y a hare k e t i n k ap samı ve d i namizın inden han:kc ı k . fakat bi l i nç ve iinde rl i k d_iizeyi giizden k;u,: ı rı la rak. ahart ın al a ra: y a da tersinden. hareket i n nesnel v ar l ı ğ ı ve gc l i �m c poıans i yc l i bir yana b ı ra k ı lara k . mevcut b i l i nç V L' (\nde r l i k d ü zey i nden harl:kct l c . k iiçiimseıne lı.:rc dii�ü l iir. A y n ı iizden bynaklanan b u i k i fark l ı ı ut u n1 . kend i l i ğ i ndenc i l i k ve kuy ru k (,; u l ııkta b i r k � i r. Öy k d u ru m l a r o l ur k i . y ı ğ ın l a rı n e y l e m i i l eri b i r diizcytk.. fak a t b i l i nc i t e rs i nden g e ri b i r d ü zeyde o l u r ( 1. 5 - 1 6 H a z i r; ; p D i n: n i � i ) . f- a k a t i i y l ı.: a n l ar. d u rum l a r d a o l u r k i . y ı ğ ı n l a rı n e y l e m i , b i ç i m yiinünden geri b i r düzeyde ve iirnc ğ i n barı �ç ı l , fak<!! buna rağmen b i l i nc i n i s pe t e n i l eri b i r d ü zeyde o l a b i l i r. B i zde i l k i ni spell:n kolayca a n l a� ı l a b i l ın c k te d i r d e . i k i n c i s i ne p e k a k ı l erdi ri kım:ın c k ı e d i r. B u . k i t le hareket i n i yaratan , s ı nı f m ücadele sini kesk i n l c � t i re n d i na m i k kr i l c . b i l i nc i n bundak i ro l ünü y e rl i y e r i n e · o ı u r ı aın a m a k t an k ay n a k l a n a n b i r kav ray ı � zay ı fl ı ğ ı n ı n iiriinüdiir. ( Sorunun daha gcn i � b i r e le a l ın ı � ı i ç i n b k z . Teorinin l 'n/...1'!1//tf.�ll. l l l . B i i l li ı ıı . Teori . n• Pmgrw11 Somnlan içinde. s.63- 1 15 X4) Lenin ' i n 1 9 1 3 tarihli bir gözlemini, bu anlama güçlüğünün gideri lmesine bir · parça katkıda bulunab i l i r i nancıyla buraya ak tarmak istiyoruz. "Siyasal ve · iktisadi grevler dalgası öylesine yükselmiştir ki, Rusya bu açıdan, bir kez daha, en gelişmiş ülkeler dahil, dünyadaki, bütün devletlerden jjndedir." diyen Lenin, fakat hemen ardından şunları ekliyor: "Sı n ı f bilincine varmış işçi, bu gerçeğe bakarak, özgür ül keler proletaryalarının, örgütlenme ve yığınların sınıfsal eğitimi açısından bizden ne kadar ilerde ol duklarını, kuşkusuz, unuımamalıdırlar." (Tasfiyecilik Üzerine, Sol Yayınları , s.290-9 1 ) İ leri eylem düzeyi , fakat nispeten geri bir sınıfsal eğitim ve örgütlenme düzeyi . Ye tersi . . . Liberal demokratizmin e leştirisi vesi lesiyle, yukarıda sözünü ettiğimiz kafa karışıklığı hakkı nda şu.n lar söylenmektedir: "Bu baylar artık kavramal ıdırlar ki, bir marksisı yığın hare ketinin kendil iği nden li ğine değ i l , fakat kendisine önem verir. . Kendi liğindenl i k bu yığın mücadelesi nin tamamı deği l , yalnızca bir yönü, bir görünümüdür. Ye bu yön, lam da onun öznel yanına, yani bilincine ve ileri sürdüğü isıemiere i l i şkindir." "Komünistler yığın mücadelesine, kitlelerin şu veya bu ey lemine çok özel bir önem verirler. Ve bunu tam da, onu kendiliğin denliğinden sıyı rınak, mücadele içindeki k itlelerin bil incini ve örgütlenmesini gel iştirerek hareketin dar ve kendi l iğinden çer çevesini kırmak için yaparlar. " Özetle kendiliğindenlik, yığın hareketinin biricik özelliğini deği l, yalnızca bir yönünü, onun zayıf yanını dile getirir. Ekono misı ve tek boyutlu metafizik kafa yapısının bunu anlaması el bette zordur. Ye bunu anlayamadığı içindir k i , parti sloganlarını, kendiliğinden sınıf hareketinin seyriQden ve i leri sürdüğü istek . lerden çıkarmayı bi r .övünme konusu yapabil i yorlar." (Liberal Demokratizmin Politik _Pia(f'ormu, Eksen Yayınc ı lık, s.70) Devam etmeden önce, bu sorunun ve tüm bu açıklaınaların Devrimci Proletarya'nın ıuıuınuyla i lişkisine değineliın. Bu, kısaca şudur: '9/ 'e Girerken yazısı , en açık i fadelerle, kitle hareketinin _ gen bil inç düzeyini. "geri programlar"a dayanak yapmaya çal ı - / / (> şanlara saldırıyor. Bu bilincin, bugünkü hal iyle, eyleme geçmiş kitleleri burjuva ku�atına altında tutabilınenin en temel olanağı olduğunu belirtiyor. Sözkonusu bilinç , mevcut düzeyiyle, çarpık ve güclük ·de olsa, bir "ekmek ve demokrasi" mücadelesi bilinci di r. ' 9 / 'e Girerken yazısı , bu noktada yeni dönem l fberallerine diyor ki; eğer sınıf hareketinin bugünkü bu geri bi linç düzeyi sizin programınızla çakışıyorsa, tam da bu olgunun kendisi, sizin programınızın devrimci olmadığının ve devrimci siyasal müca dele yönünden bir işlev taşımadığının en iyi göstergesidir. " Ö l dürücü darbe", "şimdiden zorlanma" ya da ."boşa çıkma" iddiaları, tam da bu türden "geri prograın lar"ın devriınci açıdan işlevsiz leşmesine yöneliktir. Ama eğer anlamazlıktan gelme tutumunun değil de tastamam bir algılama tarzının ifadesiyse, bu durumda, Devrimci Pmle tarya nın EK İ M ' in kitle hareketinin nesnel yönünden kendi çiz gisine dayanaklar bulmaya çalışırken, öznel yönünden hareketle de demokrasi mücadelesinin liberal temsi lcilerini teşhir etmesini anlayamaması, olsa ol�a onun tartışmakta olduğumuz temel ayrıını gözden kaçırınası anlamına gelir. ' , Demokrasi mücadelesi ve kitlelerin mücadele içerisinde eğitimi bu Okur, ahırmaların çokl uğu ve i l g i l i metin ler sayralarıın ız da ayrıca yayınlandığı halde onlardan bazı parçaların burada yeniden tekrarlanması konusunda bizi anlayışla karşılaınalıdır. Ba zı şeyleri hiçbir boşluk bı rakınayacak �ir açıklık ve kesinlikle gösterebilmek, dolayısıyla dayanaksız iddiaları çürütebilmek için, bu gerekl idir. Odağında net bir biçimde proleter kitlelerin durduğu '90 yılı hareketli liğinin nesnel dinamiklerini ve görünümlerini irdeleyen ve bunda devriınci stratejiyi pratik yönden doğrulayan i l k belirti leri bulan ' 9 / 'e Girerken yazısı, hareketin öznel yanına, i leri sürdüğü isteın iere ve şiarlara bakarken ise, şunları söylemektedir: "Son olarak, -y ığın hareketinin bu genel nesnel görünüınleri- n i n ötes i nde, bugünkü d u rum uyla onun bi l i n ç ve önderl i k düze y i ne. bunun la bağlant ı l ı olarak �iarları na. i l eriye sUnlüğü istem le rine bir giiz at a l ı m . Bu k u�kusuz hareket i n en zay ı f ya n ı d ı r. Ey lem i n i n yer yer kazand ı ğ ı çok i l eri b i ç i m l ere rağmen hareket i n bi l i nç ve önderl i k düzeyi henüz son dereec gcri d i r. İ�çi l c nlc bü yük bir m ü c adele kararl d ı ğ ı v a r. Eylem i ç i nde s ü rek l i artan b i r m ücade l e d e n e y i m i v a r. F a k a t m ü c ad e l e n i n t e m e l sorun l a rı . hedefleri ve yiinü komı�unda i�ç i s ın ı fı henüz buıj u v a b i l i n c i n s ı n ı rları i ç i ndedi r. B u bak ı mdan deni lcbi l i r k i hareket gerçek b i r burj u va k u � a ı m a alt ındad ı r. B u ı:j uva m uhalefet , send ika bürok m sisi ve sosyal re form izm bu ku�atmanın b i rbirine ekl enen ve b i r bi rini tamamlayan deği�ik hal kaları d ı r. İ�çi lcrin kend i l i ğ inden i l c ri siireb i l d i k l eri demokratik hak istemleriyle uyum sağlamak siizii geçen m i h rak lar i ç i n zor o lmadığı i ç i n . bu ku�atımı öne m l i iil<,:iidc ba�arı l ı da olmaktad ı r. Zongul dak i�çi leri ekmek ve dı:.nıokrasi m üc ad e l e s i verd i k l e r i n i . demok rat i k h a k l a r i ı; i n d i re n ci i k i e ri n i söy l iiyorlard ı . K u ru l u düze n i n teme l lerine yiinelmeyen bu siyasill reform istemlerine sah i p ç ı kmak öze l l i k l e send i ka bürokrat l arı ve .. sosyal reform i sı ler i ç i n h i ç de zor o l mamaktad ı r. (Age . . s.74) Şimdi de Onrimci Proletarya· ilın bu pasajdan ç ıkardığı so nucu giirc l i m : "( EK İ M ) Demokrasi v e özgürilik istemini ancak kiiçiik-bur juva halkçı l ı k . send i k a ağal arı , hatta burjuva muhalefe t tarafın dan yiiksc l t i l cbi lccck. onları ' l i bci·al muhalefe t ' çizgis inde hi rle�ti rcn ' le ke l i ' bir talep o l a rak giirdii." ( s.5 1 ) Oysa b i razcık anlama yeteneği ve b i razcık i y i n i yet sah i bi olan herkes rahatça görebi l i rd i k i . burada. EK i M ' i n " d e mok ras i v e özgürlük istemi n i ' ' lekel i olarak görmesi bir yana. o n u kiiçiim scmcsi n i n zerresi b i l e yokt ur. EK i M , burada, t iiınüylc fark l ı b i r sorumı ıart ı �ıyor. Li beral oporti.inizmi ve devri ınci h a l kç ı l ı ğ ı de mokrasi sorumı üzerinden e le�t i rd i ğ i her durumda olduğu g i b i , b urada d a . bi r k e z daha demokrasi sorununun. demokrat ik siyasal istemler uğnına miicadcle sonımınun e l e a l ın ı � ı üzr ri ndc d uru yor. Sorun . t ck t c k ya da bir bütün ol arak bu istem leri sav unup savunmamak değ i l . fakat onların nas ı l ortaya konu l d u ğ u . nasıl 1/8 .b i r devrim perspekt i fi i ı; i n d e . hang i t.e m e l devrim stratej i s i ek seni nde e l e a l ın ı p t a n ı ııı l a nd ı ğ ı d ı r. A n l ama gi\ç l iiğii çekenler iç i n örnek o l s u n . reforııı i s t l e r K ii rt sor\ııHi n u genel demokrasi mü cadelesi eksen inde t a n ı m i ayarak ele a l ıyor. bu çerçevede bir çö ziim ( ' 'siyasal <;iiziiııı ' ' ! ) a rı ynrl a r. Konı ii n i s t l er i se . ayn ı sorunu. siiınürgeci burj u v a t. i n i n s ın ı f i k t i d a rı n ı n devri lmesi ve u l uslarara sı s e rm aye c e p hes i n i n y a r ı l ı p d ı � ı n a ç ı k ı l ın as ı e k s e n i n d e ta n ı m l ayarak. yani pro l e t er devrim perspekt i fi i ç i nde e l e a l arak. buna giire b i r de v r i ı n c i �iit.iinı a rı yo rl a r. Peki b u d u rumda. bu i k i n c i s i ııd e n . K ü rt soruıı ıı ıııı k i i ,· li m s e ın e k . K ü r t l e r i n öt.gü r l üğii istem i n i · ' l ek e l i " giir.ııKk ve reddetmek g i b i b i r soıHtÇ çı kartabi l i r mi? Siizkonusu olan kaha tahri fat deği l se nedir? Demokrat i k siya sal i s t e m l eri ,kendi ba� ı n a . kendi i �· i nd e rnrııı ü l c eden "geri 'prog ram"ların ( k i yazıda buna " i � . e k m e k . iizgli r l ii k " programı iirnek veri l iyor ) . gen;d..: I L' kend i n i k i t le harc k d i n i n geri d iizeyinc uyar layan bir kend i l i ğ i ııdcııc i l i ğ i n i fadesi ı ı l d ıığuııu ve hıııııın her t ür . I ii n : forııı i zmc k a p ı anı l adığını a ıı hı ıııak gerçek t e n P ' k ad a r g ii�· m ii lkl'rimci Pmil'flll . .\'11 i ı; i ıı'_l Sermaye i kı i da rı ko�u l l arında ve demokrasi ın iicad d c s i sorun u n d a . n.:forı ıı i i', nı i l c devrimi ayı ran tenıci ayrım çizgisi ned i r ıı halde·> f)nrilllci f'mletur m ' m n sonımı demok rat i k i s t e m i e r i n iiııemsenıııcsi ya da kü1,� ü ın sennıesi sahte i k i lemi iı;indc ortaya koymas ı . gerçe kte. lwr t ü ri ii npnr l ü n i s ı �·ar p ı t nı a ve deıııag o j i n i n i � i n i k o l a y l a� ı ı rm a k t an ba�ka b i r sonuca yol açmaz. i lg i l i hiilüınün açık bir perspe kt i f su narak biten ��� söz l eri n i . /)ITrimci Proh·tılrm ' n ı ıı demokrasi m ücade lesini ''leke l i giiııııek" i d d i a s ı y l a kar�ı l a�t ırı n ı z : "Pro l e t e r y ı ğ ı n l a r. k e n t ve k ı r yok s u l l arı . demokrasi m üca deles i n i � i m d i de n vermekll: d i r l e r. Zongu l d ak i � ç i l c ri örneği nde o l d u ğu g i b i . b u m iic ade l c i ç i nde h ı t. l ı bir e ğ i t i m d e n de geç mekted i rl e r . Biiilin giin:v bu m licadc l c y i i kt i d a r m ikadeles i ne . bağlaya b i l m e k . demokrasi u ğ runa ııı iicadeleyi sosya l i zm uğruna miica d c k d ii ze y i nc ç ı k arabi l mc k l i r. Harek e t i n i i z n e l y a n ın ı ge l i � t i rm e n i n c a ııa l ı l'l boyulu b ud u r. i �ç i s ı n ı fın ı n pol i t i k bağım- /!9 sızl ığını gerçekle�tirmek, i�çi hareketine nüfuz eden her türlü burjuva etkiyi felç etmek bununla mümkündür. Demokrasi müca delesini burjuvaziye kar!iı siyasal iktidar mücadelesine ve sos yal izm için mücadeleye bağlayamadığı sürece, i!içi hareketinin deği!iik düzeylerde geli!iitninden sözedilebi lse bile. işçi sınıfının pol itik bağımsızlığ ından asl a sözedilemez." (Siyasal Gelişmeler ve İşçi Hareketi, s.75) Sorumı bu denli açıkça ortaya koyan; demokrasi mücadele sini kendi içinde amaçlaştıran ve kendi başına program la�ltran liberal dcmokratizm ve tasfiyeci oportünizm ile anıyıı böylesine kesin sınırlar çizen bir yakla�ımken sözkonusu olan, Devrimci Proletarya nas ı l o l uyor da bundan demokrasi m ücadelesinin "lekeli'' gürülnıesi gibi bir sonuç çıkarabiliyor, anlamak mümkün değildir. i lgili bölümde, kitle mücadelel�rihin o günkü sorun-. larından, demokratik istemler ileri süren Zonguldak m adenci leri ne bu�juva partiler, sendika ağaları ve liberal sol ımıhalefet tanı fından uygulan an k u�atma ve bunda sağlanan ba!iart örnek gösterilerek, deni l iyor ki, "Ama �u temel gerçeği de olaylar �im diden kan ı ı l am aktadır: B u rjuvazinin devri lmesi ve iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi temel hedefine bağlanma mı� bir demokrasi mücadelesi. kaçınılmaz olarak düzen içi kanal lara akar." (s.75) Devrimci Proletarya 'nın bu gerçeğe bir ilirazı var mıdır? Yok sa eğer, neyi tartışıyor? Varsa eğer, "Bu kavgaı'ıın en tutarl ı bir biçimde ve sosyalizm hedefine bağlaılarak yürütülmesi'' üzerine söyledik lerinin ne anlamı kal ıyor? "Sosy(ılizm". kendi başına so yut bir ifadcd ir. Tüm sorun, mevcut sın ı r egemenliği altında, bugünkü sın ı f i l i�ki lcri koşul larında, dçınokrasi mücadelesinin sosyalizni hedefine somut olarak nasıl bağlanacağını tanımlamak ta düğümleniyor. Siyasal geri l iğin kaynağı olarak mevcut serma ye ikt idarına ve onun gerisindeki emperyalist dünya cephesine , i�areı edi lmeden, Türkiye 'de özgürlüğü kazanmanı n, bu sın ı fı devi rınekten, onun iktidarı nı yıkmaktan, uluslararası emperyalist sermaye cephesi dışına çıkmaktan ba�ka bir yolu olmadığı açıklıkla ortaya konulınadan, bu nasıl başarı lacaktır? Ve en kritik soru: 120 B u perspektife dayalı bir devrim stratejisi, burjuva demokratik devrimi mi, yoksa proleter sosyalist devrimi mi anlatır? Kuşkusuz Devrimci Prôletarya'nın genel planda tüm sorunu, tüm "güçlüğü", tüm rahats ı z l ı ğ ı J?u temel sorundan kaynak lanmaktadır. Onun EK İ M 'e yönelttiği hiddetli saldırının geris i n de de temelde bu vard ı r. Fakat tutup bunu dosdoğru eleştinnek . varken, EK i M ' in demokrasi mücadelesini · " lekeli" ve dolayısıyla f i berallerin işi olarak gördüğü üzerine çocuk masal larıyla uğ raşınanın anlamı nedir? Bu b i r zay ı fl ı k değ i l m idir? B unun ka ba çarpıtmalada kendini gülünç durumlara düşürmek. kendi eliy le kendi saygınlığını zedeleınekten başka b i r sonucu olabil i r mi? Lenin, Rus, A lman ve Hollandalı "emperyalist ekonomisler'' in kaba yanılgılarını tartışırken diyor k i ; " Kautskiciliğin hatası, doğru demokratik istekleri, geleceğe, toplumsal devrime göre de ğil, geçmişe, barışç ı l kapitalizme göre tasarlaması ndadır." "Ka utskicilerin hatası, ancak devrimci b i r tutumla öne sürülebi lecek bu tür istekleri , böyle bir zamanda reformcu bir tutuınla ortaya atınalarındadır." (Marksizmin Bir Karikatiirii . . . , Sol Yayı nları, 1 . B askı, s. 1 4) Peki '9/ ' e Girerken yazısında EK i M ' i n yaptığı, l i beral opor tünizınle araya aynı leninist ayrım çizgisini çekmek değilse nedir? Yoksa Devrimci Proletarya için bu ayrım önemsiz midir? Lenin bu tersyüz edi lmiş kautskici l iği sergilerkcn, burjuva sınıf egemenl iği koşu l larında, "Demokrasi sorununun marksist çözüın ü"nü en özlü bir biçimde tanımlıyor: "Demokrasi sorunu nun marksist çiizümü, proletaryanın, burjuvazinin devrilmesini .ve kendi zaferi ni hazırlamak üzere, bütün demokratik kurum ları ve bütün özlemleri, kendi sınıf savaşıınında seferher etnıesidir.'' (age, s.24) Devrimci Proletarya, bu marksist-leninist ele alış hakkında ne düşünüyor? Neden demokrasi sorunu üzerine onca söz ediyor da Lenin ' i n bu temel düşüncesini ele alıp i rdelemiyor? Elbette demokrasi mücadelesi içinde eğitilmemiş bir proletar ya, sermayeyi devirmek, iktidarı ele geçirmek ve sosyalizmin kurul uşuna geçmek gücünü, yeteneğini ve dahası olanağını da 121 bulamaz. Pek i proletarya ve yığınl ar. sermaye ikt idarı ko�ulların da. bu mücadeleyi nasıl verecek ve bu eğitimden nasıl geçecekler d i r? B unun i ç i n önce · demokras i y i kazanmak ve kazan ı l m ı � "demokrat i k düzen'' ortam ında b i r eğitimden geçmek biçimindeki liberal safsata açık olduğuna göre . geriye �u biricik devrimci yol kalıyor. Proletarya, tam da hergünkü m ücadele içinde sürekli bir demokrasi eği t i m i nden geçerek ve demokrat i k mevziler kazan<ı rak, bu eğit i m i ve mevzi leri mücadelenin daha i leri b i r düzeyi için se ferber ederek, sonuçta m ücadelesini buıjuva s ın ı f i k tidarı nın devri l mcsiylc taç landırmak çizgisini izleyecektir. Şu veya bu temel demokrat i k i stemin elde edi l mesi , �u veya bu demokratik hedefe somut olarak ula�ılması sorununun bu süre cin seyri i lc temelde b i r i l g i s i yoktur. Proletarya tüm temel de mokrat ik istemler uğruna kararl ı l ı k la m ücadelesini yürüt ür. An cak devri ınci süreç öyle bir sey i r i zieyebi l i r k i . bunların bir k ıs m ı . h <tt ta t ümüne yak ı n ı elde edi lmcdiği halde, fakat tam da yü rüt ülen mücade lenin sağladığı güç ve i mk<ınlmla. buıjuva sın ı f egemen l i ği dcvri l i p prolet arya diktatörliiğüne geç i lebi l i r. Biiyle bir durumda eski düzende gcrı.;cklc�t iri lcmcyen demokrati k gürcv ler yeni i k tidarın i l k devrimci icraatları kapsamına gireceklerdir. Len i n mesc l c y i aym:n �öy le koyın u � t u : " Demokratik is tcklerimizin her bi rini. bu som.ıl amaç için a 'dan z 'ye kai.lar tutar lı devrimci b i r yolda formüle etme l iyiz. Bazı ü l kelerde. tck bir temel demokratik reform b i le yapılmadan önce, i�çilcrin buı:juvazi yi dcviımelerinde akl a aykı rı hiçbir yan yoktur. Ne var k i , tarihsel b i r sını f olarak proletaryanın en tut arlı ve kararl ı devrimci bir demokrasi rtıhuyla eğiı ilcrck hazırl anmadıkça burjuvaziyi yenc bilmesi aklın alabi leceği b i r �ey değildir.'' ( Ulusal Snnuı ı·e Ulusal Kumduş Sol'lfşlan. Sol Yay ın ları . s.23 1 ) E K i M ' i n . demokrasi m ücadelesini ele a l ı� ına. proletaryanı n v e emekçi yığınların b u mücadele içerisinde eğili lmesine bakı�ına, ba�ından i t ibaren Len i n ' i n bu . iizlü silzl eri ı�ık ıuımu�ıur. Dnrimci Proletarya E K i M� i hedef alarak iıham ediyor: '·'Hat la işçi s ı n ı fı n ın dar ekonom i k sendikal taleplerle birlikte güdi.ik demokratik hak v e özgürlük taleplerini i leri si.irmesi.n i . onun bu 122 mücadeleyi zaıen yüriilliiğünün. gösıcrgesi olarak kabul elli." (s.5 1 ) Fakaı lam da bu iıhanı ı n kendisi. Dc•ı•rimci Prote· rurya nın yığınların demoknııik hak ve iizgürllikleri uğruna mücadele venne si ve bu ıniicadelc içinde demokrat i k s iyasal eğitimden geçmesi sorunu üzerine çok fazla dli�ünınediğini, bu konuda açı k ve somut bir fi kre sahip olmadığını gösterir. Komünistler e lbetteki tüm te mel demokratik isıemleri en tam. en doğru biçimde foınıülc ederler. ve yığınları bu lutarl ı devriınci istemler uğruna ve ikt idar hedefi ne dayal ı bir mücadele içine çekmeye çal ı�ırlar. Hergün her an yığınları l;>u i steınierin devriınci nılıuyla cğiı ıneye çal ı�ı rlar. Ne var k i , koınünistlerin öznel çabası i l c süreci n nesnel seyri n i . bu seyrin kendine özgü ınanıığını , dinamik lerini ve öze l l iklerini bir birine karı�ııranhır. gerçekle kendi rol leri konusunda da yeterli bir açıkl ığa sah ip değ i l ler demektir. Biz genel planda devrimi de, devrim ve ikıidar mücadelesinin temel istemlerini de. yığınla nı en tanı ve en doğru biçimde maletmeye çal ı�ırız. Onları tutar l ı bir devrimci ruh ve iktidar perspekı i fi i l e eğitnıeye ı.�al ı�ırız. Fakat bu hiç de yığınların devrimci gcl i�iminin ve devrimci sürece fi i l i kalıl ını ının bizim çizdiğimiz bu çerçeve içinde ve bu sayede gel i�eceği anlamına gelmez. Yı ğınlar demokrasi m ücadelesine de. bunu kapsayan genel devrim mücadelesine de. kend i lerine iizgü bir tarzda katılaca�lardırlar. Yalnızca bizim çabalarımız değil ken dine iizgii say ısız faktör bu süreci ko�ul layacak ve etkilcyecekıir. Bunlar sınıf mücadelesinin, devriınci gel i�meni n . yığın hareketi n i n abc'sidir. Y ı ğınların ekonomik-sendikal ıalcplere ve "giidük demokra t i k hak ve özgürlük ıalepleri ''ne daya l ı m ücade lesinin. lutarlı devrimci bir demokrasi mücadelesi olmad ığı i.izerine birbirim i zi ikna etmemize gerek yok. Peki ama dar, güdük ve henüz düzenin sınırlarını hiçbir biçimde a�ımyor olsa da. bu mücadelenin denıok mo.;i mücadelesi, demokratik haklar uğnına bir mücadele olduğundan Deı·rimci Proletarya'mn bir ku�kusu var mıdır'? Aynı şekilde tiiın darl ığına ve geri l iğine · rağmen, yığınların bu mücadelenin pratik seyri içinde sürekl i yeni deneyimler kazandığı, bel l i bir eğitimden geçtiği konusunda Deı'l'imci Prolefllrya' nı n bir ku�kusu var mıdır? ' . 1 23 Düşünün üz ki, '9/ ' e Girerken yazısı, ' 90 yılı kitle hareketlil iği ve onun doruğu olan Zonguldak madenci direnişi üzerinden ko nuşmaktadır. Devrimci Proletarya bu hareketli liğin demo�ratik eğitim de dahil yığınlara kazandırdıklarından bir kuşku duyuyor . mu? Duyuyorsa eğer, o zaman nasıl oluyor da işçi sınıfının geç miş mücadele bi rikim lerinin güya reddedi ldiği konusunda baş kalarını itharn edebi l iyor? Nasıl oluyor da, Tİ KB Il. Konferansı , ' 89 Bahar Atıl ımını , '90 1 Mayıs'ını, Zonguldak Grevi ve Anka ra Yürüyüşünü (ve maalesef bu arada 3 Ocak Eylemini ! ), "şimdi den Türkiye i şçi sınıfı .tarihinin unutulmaz eylemleri arasına gi ren kitlesel direnişler" diye sıralayabiliyor? Elbette Devrimci Proletarya bu mücadelelerin ne önemini ve ne de kitlelere ' kazandırdıklarını reddediyor. Fakat gariptir ki o, bunları n yığın larifl demokrati k haklar uğruna mücadelesinin somut birer i fadesi .olduğu gerçeğini gözden kaçırabil iyor. Bugün yığınlar henüz devrim ve iktidar mücadelesi vermiyorlar. Fakat onların bir demokrasi mücadelesi vermekte olduklarından ku� ku duyabi lmek için, siyasal demokrasi konusunda teorik bir kafa karışıklığı içinde olmak . gereki r. S iyasal demokrasi buı:juva de mokrasisidir. Teorik planda ve kendi başma ele alındığında, bu hedef uğrı.ına mücadele, burjuva düzen sınırlarını hiçbir biçimde aşmaz. Modern sınıf i l i şkilerinin egemen olduğu bir kapitalist toplumda, sermayenin sınıf egemenl iği koşullarında, bu müca delenin kendi başına b i r program, bir sözde devrim stratej isinin ekseni değ i l , fakat sermaye iktidarının yıkılınası genel müca delesinin bir parçası, proleter devrim stratejisinin b i r "taktik" bileşeni olarak ele alınmasının büyük önemi de zaten buradan gelmektedir. Kendi içinde stratejik bir program haline getirilmiş bir siyasal demokrasi mücadelesinin her türlü reformizme kapı aralaması da bundan dolayıdır. Türkiye'de, Portekiz'de, İ spanya' da, Brezilya'da, bir zamanlar devrimci ol�n bazı "kardeş parti"le rin, düzen sınırları içine bu kadar rahat kapaklanması, dahası bu kadar kolay yok olup g i tmesi, öteki nedenler yanında, bu temel gerçeğin gözden kaçırı lmasından dolayıdır. Kapitalist bir ülkede, devrim stratejilerini "siyasal demokrasi"nin ya da "demokratik 124 cumhuriyet"in kazanı lması üzerine kuranlar, bu zemin üzerinde ve uzun vadede; devrimci i ktidar perspektifini koruyamıyorlar. Zira gerçekte, teorik açıdan e le alındığında, bu stratejide dev rimci herhangi b i rşey yoktur. Uğruna devrimci b i r tarzda da mücadele edilse, sözkonusu olan, özünde burjuva demokratik re forml ardan oluşan bir programdır. EK i M 'in "sermaye iktidarı ve demokrasi mücadelesi" sorunu üzerinde bu kadar ısrarla durması · da elbette bundan dolayıdır. Devrimci Proletarya, yığınların demokratik haklar uğruna mücadelesini "demokrasi mücadelesi" saydığ ı için mi EK i M 'i ele�tiriyor, yoksa bu mücadelenin henüz dar, geri, kısmi ve d�ı hası barışçıl olduğunu gözden kaçırdığı için mi? Herhalde bu ikin cisi olamaz. Zira hedef aldığı parçanın kendisi, tam da bu geriliği ve darl ığı tanımlayıp tartışıyor: Sorun, demokrasi m ücadelesine devrimci bir ruh, içerik ve iktidar hedefi sağlamak gerektiği soru nu ise eğer, bu durumda Devrimci Proletarya boşuna tartışıyor demektir. Zira '9 / ' e Girerken yazısı, bunu tartışmıyorsa neyi tartı ş ı yor? Yalnızca 9 / e Girerken makalesinde değil , E K i M ' i n konuya i l işkin tüm metinlerinde, demokrasi üzerine tutarl ı bir devrimci perspektifin ve yığınların demokratik haklar uğruna mücadelesini tutarlı bir devrimci çizgide geliştirebilmenin sorunları tartış ı l ı r. B unun ise, ancak, bu mücadelenin, b u ıjuvazinin devrilmesi ve ' ' iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi perspektifi içinde ele alınmasıyla olanak l ı olduğu, önemle v u rgulanır. Biz elbette, teori 'bir yana, Türkiye 'nin kendi deneyiminden hareketle de, bir "ara" devrimci çözüm ve program olduğunu bi liyoruz. Fakat yine Türkiye'nin kendi öz deneyimi, bu "ara" dev rimci programı n zamana dayanı k l ı olmadığını gösteriyor. Gerek �lay l arın mantığı ve gerekse bu "ara" programların kendi öz mantığı , zaman içinde bozulma ve çözölmeyi kaçını lmaz k ı l ıyor. Geriye, en iyi dururo"da, " iş-Ekmek-Özgü�lük platformu" kalıyor. (Kurtulw;, Devrimci Yol, TKEP vb. örneklerde durumun ne kadar beter olduğu biliniyor.) '9/ 'e Girerke'n makalesinin kitle hareketinin (somutta Zon- 125 gu ldak D i reni�inin) isteınkri karşı sında "şimdiden" zorlandığılll iddia ett iği "geri programlar'' tam da bunlardır. ilgi l i bölümü say falanın ı za yeniden alın ı� bul unuyoruz . "Geri program" den i le re k, dosdoğru " i ş - Ekmek-Özgürl ük'' programı na i şaret edi l i yor orada. DeıTimci Proletarya ' n ın bunu gene l olarak "demok rat i k devrim programları·· üzerinden algılaması i ç i n bir neden olduğunu zannet miyoruz. Örneğin T İ K B ' n i n bugünkü devrim aşamasına i l işkin program ı . yaln ı zca "siyasal demokrasi i steın ierine dayalı ( bi r) devrim program ı ' " ın ıdır k i , kendi üzerine alı nabi l iyor? El bette deği 1 ! Dahası , dünkü T D K P programı d a deği ldi. Fakat gcli �me- terin giidi bu pro.ı:;ram ın eklek dk yapısını zorlayıp bo�a çı karı n ca, ve bu TDKP ' n i n yaşadığı ide�ıloj i k tasfiye ve çürüme zem i n i y l e de b i rl eş i nce , e s k i programın yerine yenisi geçiri l d i . işçi .. hareket inin bugünkü "geri düzeyinde bile i leri süreb i ldiği isteın Iere denk d ii�mesi ise, bu yeni programın doğru luğuna ve giicii ne bir kanıt ol arak sunuldu. Pek i bu. "proleter hareketin iizncl yiiniinii oluşllıran zay ı fl ı k lardan kend i geri program ına ve he tlc flerine dayanaklar bulmay a çal ışmak'" deği l se ned i r? DC'I'rim ci Prolctarva bunuı1 fark ında değilse eğer. nas ı l ol uyor da "Ön ciiliik ı·c Kuynıkrnl11k" üzerine bu kadar iddial ı bir biçimde kalem oyııatab i l iyor? J)evrimô l'roletm:va'n ı n "talepler listesi" merakı /Jcı-rimci Proleltll-ra. biiilin bu anlama güç l ük leri ve onun la e lele giden tah ri fat larm ardmdan. EK i M · in demokrasi ıniicadc lesiııi · lekel i · giinliiğiinii . onu red ve inkar eli i ği ni giistcrıniş ol ımmı ıı h uzunıyl;i. siizii . . EK iM m: yapıyor o zamanT sorusuna geti riyor. Temel demokrat ik sorun l arla b i r işi kal madığına giirc, clbdte geriye . "i\·erik olarak s ı ğ . l a fı t daıı ibaret ve yüzeysel ku ru bir s1ısyal i mı edeb i y at ı ! i l c yeni b i r soru kal ı yor: ''EK İ M . sıııı fııı pol i t i k lqt iri l ıııesimkıı n e an l ı yor'•·· .. . Dcı -rimci l'rolı•tw-ra sordu ğu soruya 9 3 Ocak ' ı nda ve . .. . Ekim ' in 64. /](ı . . sayısıııda yayııı laııınış ·'işçi Snuji Scxxi:li,�i Ymtyor .. ba� l ı k l ı bir güncel siyasal değerlendirme yazısından nispeten uzun bir ınırçayı güvenle kar i ıı gösteriyor. Okur bu paragrafı. Dl'l'rinıci Prolerarya 'dan say falanın ı za a l d ı ğ ı m ı z uzun parçanı n içinde bu lup okuyab i l ir. B u nu <\klaran yazar. s a n k i bir "döne mse l pro g ram". bir ''talepler l i sıe"si ya da bir "mücadel e p l at formu" üzerine konu �uyornı uşcasına. burada nelerin eksik olduğunu heyecan l a s ı ra l amaya ba� l ı yor. Yoksa bu arkadaş l ar sın ı f hareketi üzerine yazd ı k l arı her yazıda, onu pol i ı i kle�ı i rnıc ve devrimci lc�ı i rnıc giirevlerinc i�areı cil ik ieri her ves i leyle. beraberinde b i r de temel ve takt i k talep ler i l c t emel ve takti k �iarlar l i stesi mi sunuyorlar. B i z kend i n i b i i y l e g ü l i.inç d u r u m l ara d ü ş ü rm e n i n /Je rrimci Prole tarya ' y a yakışmadığına h a l a v e içte n l i k le i n anıyoruz. Fakat yazık k i onlar bunu kendi leri ne yakıştı rıyorl ar. "Talepler l islesi ''nde neler bu l amad ı k l arın ı s ı ralamanın he yecan ı , tahri fatı n iitesinde "eğlence l i '' b u l u n ab i l ecek durumlara da yol açıyor. Ö rneğ i n ' ' l i sı e ' 'de o lmayan l a r s ı ra l amasına �iiylc başlanıyor: " ' İ �çi s ın ı fını pol i ı i k l cştirmen i n ' e n iinem l i araçların dan b i ri olan kirli savaşı n d u rdurulması burada yokt ur." Acaba? Kendi aktardığı paragrafta gerçekten yokı ur da. ya bu paragrafı hemen öneeleyen paragrafta yok m udur? Okuya l ıııı o halde: " . . . Proletaryan ı n kardeş K ü rt halk ı n ı n m i.içadcl c s i n i des teklemesi , devlet terörüne karşı ç ı kması doğru l t usunda her li.irlü propaganda-aj i tasyon aracı devreye sok u lm a l i d ı r. Ö ne ç ı karılma . sı gereken ba�lıca sloganl ar: ' K i rl i Sava�a Alcı Olmak i sıemiyor san Askere ·G i tme ! ' , 'Siimürgcci Ordu K ü rd i stan 'dan Dcrhal Çc . k i ls i n ! ' , '"Devlet Terörüne Son ! ' olmal ı d ı r . . Tekrar ediyoruz. aktard ı ğ ı ın ı z bu paragraf l.>eıTimci Profe tm-ya ' n ı n aktard ı ğ ı paragrafın hemen iince s i ndc yer a l ı yor! ( Da hası. Ki.irl sorunu. k i rl i savaş. devlet ıeriirü vh. üzcri ndc bu kısa cık güncel siyasal yazıda düne diinc duru luyor! ) Pcki hu du nınıda ne dememiz gerekiyor bu denli kaba ve iilçüsiiz davraııı�lar giis ıereıı lerc? B i r de " l isıe''nin eksikliklerine i li�kin ikim:i diınlcyi giircliııı: i "\ -, , _ . "En geri işçi eyleminde bile dile gelen ' Özel leştirmeye Hayır! ' burada yoktt,ır." Değil mi? Acaba?! Peki Devrimci Proletarya'nın saygıdeğer yazarları, Ekim 'den aktarmaya '"93 Ocak ' ında" diye başlıyorlar da, '93 Ocak ' ı i le Ekim 'e eleştirilerini kaleme aldıkları '95 bcak ' ı ara.s ında, tam iki koca yıl bul unduğunu neden bu ka dar kolay gözden kaçırıyorlar'? ' 95 Ocak ' ı nda, "Özel leştirmeye Hayır!" sloganının "en geri i�çi eyleminde bile dile geldiği "ne kuşku yok. Peki ya " 1 993 Ocak ' ında" da bu böyle miydi '? " 1 993 Ocak ' ında" geçtik en geri i�çi eyleminden, en i leri i�çi eylemin de bile bu slogan iddia edildiği gibi güncelle�mi� miydi? Acaba? ! Yazık ki Devrimci Proletarya bizi böyle saçmal ı klarla. uğ raştırıyor! Yazık ki Devrimci Proletarya büyük emeklerle yarattı ğı kendi saygınl ığını bi zzat kendi eliyle bu denli kolayından zedel iyor! EK İM ' in "zaar•ıarımn .gerçek alanı Devrimci Proletarya 'nın soyutta dayanaksız spe!<ülasyonla ra ve somutta �aşırtıcı kabalıktaki tahrifiara dayanan bu sözde ele�tirisini reddederken, biz hiç de E K İ M ' in hatasız ve kusursuz olduğuna dair budalaca bir düşünceyle hareket ediyor değ i l iz. EK İ M 'de yeni olan temel özellik lerden birinin de kendi teorik ve pratik yanılgı ve yetersizl ikleri üzerinde açıklıkla durması olduğunu görebi lmek için, başta konferanslarının belgeleri olmak üzere, onun temel yayıniarına bakmak yeterlidir. EK İ M, gelenek sel hareketten koparak ortaya çıkan. ol uşum süreci içindeki bir parti öncesi harekettir. i deolojik olarak, ulusal ve uluslararası plan da popü lizmden ve dcmokratizmdcn; pratik olarak, Türkiye ' nin 20 yıl lık dönemi içi nde küçük-burjuva katman larin damgasını vur duğu bir sosyal hareketl ilikten beslenen bir "geleneksel devrimci hareket"ten kopmak iddiası ta�ıyan EK İ M ' in, kendi yeni kimliğini ol uşturması kaçını lmaz olarak sancılı bir süreç biçiminde yaşa nabilirdi. Diyalektikle cilveleşenlerin gelişme diyalektiği ışığında bunu kavramaları çok güç olmamalıydı aslı nda. Yine de, kendileri de son tah l i lde "geleneksel devrimci hareket"in i leri ucunda 128 duranların bunu ıınlayamamasının bir mantığı vard ı r. B ilmek gerekir ki. varolandan, geleneksel o landan kopanların. iki temel potansiyel zaaf alanı vmd ı r. ilkin. geçmişin düşünsel ve pratik alışkanlıkimın ı n tam a�ı lamaması, "geçmiş·· olanın ye ni olanda şu veya bu iilçiide varl ı ğını devam ettirmesidir. Ve ikinci olarak, geçmişin aşılması adına, bazı sorunlarda ve alanlar da, şu veya bu ölçüde. "geçmiş" olanla aynı öze dayanan tersten savrulmalardı r. Her yeni harekette bu potansiyel zaaf alanları kendini ımıt laka bel l i alanl arda, be l l i düzeylerde gösterme imkanı bulurlar. TİKB yayınlarının EK İ M 'c yönel ik "tersinden savrulma" itham larını elbetıe bil iyoruz. Fakat bunun gerçek alanı n ı , mahiyetini ve sonın iarı nı doğru anlamak bugünkü konmmıyla T İ K B için miimkiin deği ldir. Ş u ana kadar sergilediğimiz ve daha da ser gi leyeceğimiz spekülasyon ve tah ri fatlar silsi lesi, bu i(ldiamızın somutta kanıtlanınasıdır. Tİ K B EK İ M ' i gerçek zaafları' üzerin den değ i l . fakat haypli ,yakıştırınaları üzerinden eleştim1ektedir. TİKB üst ünlük leri ve zaafları i le gerçekte varolan EK İ M ' i deği l , kendi keyfi muhayyilcsinin üriinii bir EK i M karikatiiriinü eleş tirmektedir. EKİ M ' in gerçek zaaflarıyla ancak E K İ M uğraşalıilir · ve ne iyi ki ö bunu fazlasıyla yapıyor. Hem de herkesin gözleri önünde. Açıkta ve açık lıkla! 1 R94 y ı l ında kaleme aldığı çok b i linen eserinde Lenin, şöyle bir vurgu lamada bul unur: "Genel olarak. Rus komünistlcri , marksizm yanlıları, herkesten fazla kendilerine SOSYAL-DEMOKRAT adını vermelidirler ve fa aliyetlerinde DEMOKRASi 'nin biiyük önemini asla unutmamalı dırlar:· ( "Ha/Jan Dost/an" Kimlerdir . . , Sol Y ayın ları , 3. Baskı, s. I R6) . Bunu. Rusya 'nın kendine özgü toplumsal-siyasal koşulların da. demokrasi mücadelesinin anlamı ve kapsamı üzerine uzun açıklamalar izler. R usya gibi feodal aristoknısinin egemen sınıf olduğu b i r Çarlık ' ülkesinde. Len i n ' i n demokrasi mücadelesinin linemine biiyük harf k u l lanarak vurgu yapn.;ak ihtiyacı duyması, i l.k bakışta şaşırt ıcıdır. Fakaı bunun hiç de nedensiz olmadığını, 1 29 aynı vurgulu sözlere düşülen dipnot tüm açıklığı ile ortaya koyu yor. Şimdi de bu dipnotu okuyoruz: "Bu çok önemli bir noktadır. Plehanov, devrimcilerimizin "iki dü�ınanı" olduğunu söylerken çok haklıdır; "bir yandan, henüz tümüyle yokedilıneıni� olan eski önyargılar, öte yandan da yeni programa i l i�kin dar bir anlayış." (aynı yer) 1 X90' lar Rusya 's ında "henüz tümüyle yok edilmemiş -o ı an eski önyargılar"ın kaynağı , ' 70 ' 1 i yı l lara egemen Rus devriınci popülizınidir. Toprak ve özgürlük bayrağı altında çarlığa karşı siyasal mücadele yürüten dev riınci Rus narodn ikleri , siyasal mücadele ve örgütlenmeyi kon1plocu bir tarzda ele almaları bir , yana. popül ist ütopik yanı l g ı l arından dolay ı , bu m ücadeleyi sosyal izm mücadelesi ne de bağlayamıyorlardı. B una rağmen, tümüyle demokrat i k siyasal istem lerden ol uşan programları nı "sosyal ist" olarak görmekten de geri durınuyorlardı. Plehanov önderliğindeki Emeğin Kurtuluşu Grubu 'nun çıkışı, bu halkçı · gelenekten marksist bir kopuştu. Fakat çok geçmeden bunun beraberinde, "yeni programa i li�kin dar bir anl ayış"a yolaçtığı da görüldü. B u , popül izınden kopmak adına demokratik siyasal sorunların ve mücadelenin küçüınsenınesi eğilimiydi. B i l indiği gibi bu eğilim, marksist kıl ığa bürünıni.iş Rus liberal aydınlarının oluşturduğu "legal marksist" akımın Marksizmi bayağılaştırrnasının da etkisiyle. Rus sosyal-demokrat hareket saflarında daha sonraları ekonomizm deni len akımı ortaya ç ıkardı. Bu açıdan, daha ortada böyle b i r akım yokken, yalnızca "yeni programçı i l işkin dar bir anlayış"ın ilk belirtilerinden hareketle, Lenin'in demokratik siyasal mücadelenin ö!1eınine ve bumın herkesten çok Rus marksistleri tarafından yi.irütülmesine çok özel bir vurgu yapması, dikkate de ğer bir öngörüdür. Daha da dikkate dçğer olanı, Len i n ' i n bunu, tam da "eski önyargılar"ı, Narminik görüşleri hedef alan bir temel çalı şmada yapmas ı d ı r. Len i n ' i n eseri nde, b i r yandan "eski önyargı lar''a yeni darbeler vurulurken, öte yandan da, demokratik istemler uğruna siyasal mücadelenin marksist ele alınışı üzerine sağlam bir tutumun temelleri atı l ı yor. Koınünistlerin, başından bugüne tüm temel belgelerinde, po/30 pül izmden kopuşun bu "yan etkileri "ne karşı özel bir hassasiyet gösterdiklerini görmek için bu belgelere şöylece bir gözatmak yeterlidir. Bunu görmek isteyenler; dönüp i l k iki temel belgemiz den biri olan Platform Tasla,� ı 'mıza bakabili rler. Yukarıdaki tarihsel örnekte sözkonusu olan, tarihsel geli� me düzeyi nedeniyle, nesnel olarak burj uva demokratik devrim aşamasında olan bir ülkedir. Oysa biz, emperyal ist savaş döne minde, bir yandan savaşın "cumhuriyetle monarşi arasındaki far kı yoketme''sinin etkisiyle, öte yandan ise Kautskici akımın de mokratizmine bir tepki olarak, kapitalist ülkelerde demokratik siyasal istemler uğruna mücadeleyi yadsıyan emperyal ist eko nomizm deneyimini de · gözönünde b u l undurmuştuk. Lenin ' i n "Marksizmin karikatürü" b u modem ekonomist eği l imi hedef alan eserini, "demokrasi mücadelesi" üzerine tartışmalarımızda döne döne kul lanmamız bu açıdan elbette nedensiz değildir. Bunu gör mek isteye)ıler, örneğin Ocak 1 989 tarihli "Devrimci Harekette Reformisi Eğilim " tartışmasına bakabil irler. (Bkz. Eksen Yayıncı lık, s. l 08 ve sonrası) Komünistlerin geleneksel hareketin popül ist ideolojik-siya sal önyargı larını eleşti rme çabası , bu mücadelenin saflarımızdaki muhtemel "yan etk i l eri"ne karşı b i l inçli b i r m ücadeleyle bir leştirilmiştir. Fakat bu hiç de bu "yan etk i ler"in içimizde ve pra tiğimizde ortaya çıkmasını engellemedi, engel leyemezdi de. "Eski önyargılar"ın saflarımızda boy veren temsilcil eri tas · fiyeci ler oldular. Koşullardaki belli değişmeler i le hareketimizin gelişme güçlükleri bu bayları "eski önyargı lar"a dönüş üzerinden l iberalizmin saflarına itti. "Yeni programa i lişkin dar bir anlayış" ise, kendini her safhada bel li biçim lerde hissettirdi. i lk yıllarda bunu anlayış düzeyinde bel l i belirsiz gösteren bazı tipler, yürütü len iç mücadelenin gücüyle saflarımızın dışına iti ldiler. Fakat kişil�rden de önemli olan, bu "dar anlayış"ın, pratik çalışmamızın gelişmesine olumsuz etkisiydi. Bugün için bel k i artık çok fazla değil, fakat bir kaç yıl öncesine kadar, pratik politikadaki zayıflı ğımızın temel bir nedeni de k uşkusuz buydu. Ve daha EK i M i. Genel Konferansı ' ndan itibaren, komünistler bunu açıkça teşhis 131 ettiler ve bu amaçla çizgiınİzin doğru kavranınası doğrultusunda daha bilinçli bir mücadele yürüttüler. Bu mücadele yalnızca içte sürmedi, yalnızca pozitif çözümlemeler içinde örtük biçimde he deflenınekle de kalmadı, yamsıra, örneğin sosyalizm perspektifi �ıdı mı ve burj uva demokratik bir perspektifin ifadesi olduğu söz de gerekçesiyle " Özerk-Demokratik Ü niversite" şiarına karşı "soğuk" davranan bazı genç yoldaşlarıın ızın bu yanl ış tutumu cepheden eleşti ri lere de konu oldi.ı. Merak edenler arayı p Ekim Genrli �i sayfalarında bu eleştirileri bulabilirler. 1 Sorun çizgimizden deği l, çizgiınize kazanılan ve büyük bölü mü geleneksel önyargı larla eğitilmiş kadro malzemesinden kay naklanıyordu. Bu insanlar ya "eski önyargı ları" hareketimizin saflarına taşıyorl ar, ya da deınokrati zın eleştirisi adı altı nda demokratik siyasal mücadelenin önemini küçüınsüyorlardı. Biz bu olguya çok şaşırmadık , fakat buna karşı sürekli bir ideolojik ve pra!ik mücadeleden de geri durmadık. Etki lerini tümüyle ka · zıdık ını ? Hayır, hiç de deği l ! Bu etki yer yer hala da sürüyor. "Yeni programa i l işkin bu dar kavrayış", öze l l i k le safianınıza yeni katılan yoldaşlarda kendini hala da gösterebi liyor. Dahası bu, yakm zamandaki bazı örneklerde görüldüğü gibi, Kt�tl Bayrak sayfalarına kadar bile t ı rmanabi l iyor. Ve dahası, kendini şu ve ya bu nedenle yeniden üretecektir de. Tıpkı uygun ortamı doğ duğunda "eski önyargılar"ın da yer . yer depreşınesi gibi. · Bu çizgiınİzin değil partik çalışınaın ızm bir sorunudur. Bi zim için partileşıne ınücadelysi , bizim için devriınci sınıf hareke tine dayalı, onunla organik olarak bütün leşmiş bir öncü kimlik kazanma mücadelesi, aynı zamanda bu tür "yan etki ler"i en aza indirıne mücadelesidir de. Bunun kolay ·olmadığı ortada. Ama bu güç l ü ğün bugüne k adar temel perspekti fl e ri m i zde hiçbir' bozulınaya yolaçınadığı, bundan sonra ise' hiç açaınayacağı da ortada. EK İ M ' in, saflarında ortaya çıkan tasfiyeci liğe karşı diren ci, "es�i önyargıla('a dönüşe direnciydi. EK İ M ' in pratik politika alanındaki yetersizliklerine karşı mücadelesi , aynı zamanda "ye nı programa" i l işkin "dar anlayış"lara karşı da bir mücadeledir. Bu, EK İ M ' i n gerçek "zaaf'liırınm, gclen_eksel hareket içinde- 132 ki konuımı ve bu "eski önyargılar"ın bir parçası olması nedeniyle Devrimci Proletarya 'nın hiçbir zaman doğru anlayaınayacağı te _ınel alanlarından biridir. Devrimci Proletarya bunu doğru anlaya maz; zira o, pratiğe ait bir sorunu, yeni çizginin kendi pratiğini yaratınada karşılaştığı güçlükler ve karşı karşıya kaldığı "yan etkiler" kapsaın ındaki bir sorunu alıp, EK İ M ' i n ideolojik çizgisi ne ait bir sorun sayıyor. Böylece de, ınuhatabının gerçek konu mu ve kavrayı�ı konusunda bilerek ya da bilmeyerek, kendini aldatıyor. Bu "aldanına"yı kanıtlayaınad ığı için de, soyuıta spe külasyon ve soınuıta tahrifat yapıyor. / ..-· Pr!_iinal yaymda yeralan ek metin �I: Devrimci Proletarya eleştiriy.o r! "Taktik ve sloganlar konusunda öteki uçta i se Ekim çevresi ve Kızıl Bayrak dergisi yer almaktadır. "Sosyalist devrim''i savunan bu akımlar, Türkiye solunun "en vizyon sahibi'' akımı diye geçinınektedirler. Kızıl Bayrak kendisine birkaç sayıdır hasım olarak TDKP'nin, yükseltiği "iş, ekmek, özgürlük!" sloganını seçmiş; TDKP 'nin bu slog<ını formüle edişindeki halkçı programatik yaklaşımından ve işçi hareketine ekonomist-kendi liğindenci yaki<L'jlln zaaflarından yararlanarak okları, ı;DKP üzerinden· "demokratik halk devrimi" perspektifine yöneltıneye yeltenmiştir. Ekim, "sosyalist devrim", perspektifi , işçiciliği ve teorik inşayı birinci ve esas halka olarak ele alan parti anlayışı nedeniyle demokratik devrimin antieınperyalist-antifa�ist görevlerine, bu görevlerin ta�ıdığı aynı zamanda güncel ve üzgi.il öneme her zaman soğuk baktı. Demokrasinin kazanı lınasını. devriınci bir stratejik hedef olmanın yanında fa�izıne ve sennayeye kar�ı günlük planda da dişe diş. can bedel i bir mücadele olarak görmedi . Faşizme ve emperyal i zme karşı mücadeleye. emekçi sınıfların devriınci pol itizasyonu için. temel araçlardan biri olarak yaklaşınadı. Bu kavganın en tutarlı bir biçimde ve sosyalizm hedefine /.U bağlanarak yürütülmesi için, en başta proletaryanın ve onun siyasal öncüleri tarafından verilmesi gerektiğini kavramadı. Demokrasi ve özgürlük istemini ancak küçük-burjuva halkçılık, sendika ağaları, hatta burjuva muhalefet tarafından yükselti lebi lecek, onları "liberal muhalefet" çizgisinde birleştiren "lekeli" bir talep olarak gördü. Hatta işçi sınıfının dar ekonomik-sendikal birlikte güdük demokratik hak ve özgürlük taleplerini i l eri sürmesi ni, onun bu mücadeleyi zaten yürüttüğünün göstergesi olarak kabul etti. Ekim 'e göre, i�çi hareketinin öznel zayıflıklarından biri olan küçük-burjuva sosyali zm i , harekette kendi geri programımı dayanaklar bulmaya çal ışmaktadır. Oysa tam da bu zayıfl ığın kendisidir ki, demokratik devrim programiarına "öldürücü· darbeyi " vurmaktadır. Çünkü hareket bu kadar geriyken bile, "demokratik istemierin önemli hir kısmını kendine şiar edinehi/" mektedir. (Siyasal Gelişmeler ve İ şçi Hareketi, s.74) Aynı yerde, "işçi hareketinin kendili.�inden gelişme ile ulaşfl�ı hilinç düzeyinin ve hunun yansıması olan şiarlann daha şimdiden hazı devrim programlarını zor/adı �ı nd an söz edil ir: "Pm/eter yı,�ınlar, kent ve kır yoksulları , demokrasi mücadelesini şimdiden vermektedir/er. " , '' (age, s.75) Ekim ne yapıyor o zaman? İ çerik olarak sığ, lafızdan ibaret ve yüzeysel, kuru bir sosyalizm edebiyatı ! Ya sınıf Ekim'in istediği düzeye nasıl yükseltilecek? Ekim, sınıfı n politikleştirilmesinden n e anl ıyor'! ' 9 3 Öcak 'ında bu şöyle konul uyordu: ''Bugün sımjin ik(isadi ve kısmi sosyal taleplerini hir manivela olarak kullanarak aralıkısı hir politikleşme saldırısına dönüştürmek gerekiyor. Sımrsız grev ve örgütlenme hakkı, taşeron sisteminin ka/dm/ması, 6 saat 4 vardiya uygulaması , if g fivencesi, 1 Mayıs' m yasal tatil günü olması , işçiler tarafindan onayianmayan toplusözleşmenin kahul edilmemesi gihi taleplerin yanısıra düzeni do,�rudan hedL�l alan vurucu ve çarpıu sloganlar (' Ücretli Kölelik Düzenine Son ! ', 'Kapitalizm Mezara İşçiler iktidara!', 'Kahrolsun Kapitalist Sömürü Düzeni!' vb.) işçi sınıji 134 t:ırasmda yaygmlaştmlnıalulır. " (Ekim, sayı : 64) "İşçi sm�fim politikleştirnıenin" en önemli araçlarından biri olan k i rl i sava!?ın durdurulması burda yoktur. En geri i�çi eyleminde bile dile getirilen "Özelleştirmeye Hayır!" burada yoktur. Resmi-sivil faşist baskı ve teröre karşı, tutarl ı ve tüm kesimleri birleştiren özgürlük ve demokrasi talebi burada yoktur. Uygulanan ekonomik terör programinın dayatıcısı, ülkenin her alanda kölelik bağlarının deri ntetiği emperyalizme karşı talep de yükselt i lmemektedir. Ekonomik-sendikal talepler dahi ku�a çevri lm iştir. 6 saat 4 vardiya uygulaması talebi, bunun örneğidir. Söz konusu uygulama, kapital istlerin kriz dönemindeki temel uygulamaları�_<!n_blr.iJJ!r, -elwt1ekl ücreti de 6 saatie sınıthim�i[ kÖ.�ul�yla. B u yüzd�n de 6 saatlik işgünü talebini H saatlik ücret talebiyle birleştirmeden öne siirınek, "büyük bir bulu!?" olamamaktadır. Bu "listede'', anti-kapitalist sloganlar, o halde birer süsten öte İ!?lev görmemekıedi r. S iz, Sivas Katliamı'nı protesto eyleminde yüzbinlerin anti-faşist sloganları haykırmasını küçümseyeceksiniz herhalde bunu "politikleşme'" olarak görmüyorsunuz! Bunu "popülizm' olarak damgalayıp, "Samrsm ki /993' te de,�il · - / 968' te yaş1yorsun" . " . . .arkalarmda 'Bu adamlar otuz senedir Kahrolsun Faşizm! diye ha.�myorlar kardeşim' diyen insanlar hırakfllar" diye alay edeceksiniz: İ!?Çi s ı n ı fı na resmi sivil fa�ist güçlere kar!?• kendisini savunması için hiçbir özel , örgütlülük gel i!?ti rmesini öncrmeyeccksiniz .. . Bütün bunlar sizin o gülünç bulduğunuz ":anı, :uliim, işkence. faşi:m" in · en koyu olduğu bir ülkede, Türkiye 'de "sosyalizm persp-ekt!fl" adına yi.izsüzce savunulacak ! Devrİmcı proletiırya, böylesi bir yaklaşıma ancak horgörüyle bakabi tir. Türk iye 'de anti - faşist, anti-emperyal ist mücadek:nin özgül önemini inkar etmek bir yana, kavga alanlarında bunun hakkını vermeyen bir akımın bile yaşama şansı yoktur! (Devrimci Proletarya, say ı : 36, s.50-52) 135 ------- --------------� -------- ------ EKiM'in devrimci perspektifi . . . - "Son olarak , y ığ ı n hareketinin bu genel nesnel görünüm leri nin ötesinde, bugünkü düzeyiyle onun bilinç ve önderl ik düzeyine, bunı.ınla bağlant ı l ı olarak �iarlarına. i leriye sürdüğü- istemlerine bir göz atal ım. B u· ku�kusuz hareketin en zayıf yanıdır. Eyleminin yer yer kazandığı çok i leri biçimlere rağmen barekeıin bilinç ve önderlik düzeyi henüz son derece geridir. İ �çi l e rdc büyük bir mücadele "i<araritligi ':'�!f._ §yle m içinde sürekli artan bir mücadele de ne yi m i var. Fakat m ücadelenin ıenıci· sorunları , hede fle ri ve yönü konusunda işçi s ı n ı fı henüz buı:juva bil incin sınırları içindedir. B u bakımdan deni lcbi lir ki hareket gerçek bir buı:juva kuşatma altı ndadır. B uıjuva muhalefet, sendika bürokrasisi ve sosyal reformizm bu kuşatmanın b irbiri ne eklenen ve biribirini tamamlayan deği�ik halkalandır. İşçi lerin kendiliğinden i leri sürebi ldikleri demokratik hak isıemleriyle uyum sağlamak sözü geçen mihrak lar için zor o lmadığı için, bu kuşaıma önemli ölçüde başarı l ı da olmaktad ı r. Zonguldak i �çi leri ekmek ve demokrasi mücadelesi verdiklerini, demokratik haklar için direndiklerini siiylüyorlardı. K urulu düzenin temel lerine yönelmeyen bu siyasal reform istemlerine sahi p çıkmak özel likle sendika bür�kratları ve sosyal reformisıler için hiç de zor olmam ak tad ı r. K üçiik-buı:juva sosyal izm i bu gerçeği kavrayamıyor. Pro leter yığın hareketinin nesnel görünümü ve öğeleri sahip olduğu geri p rog ram l arı boşa · çıkard ı ğ ı ölçüde. proleter hareketin öznel yönünü olu�ıuran zayı fl ıklardan kendi geri program ına ve hedeflerine dayanaklar bulmaya çalı�ıyor. Oysa ta 11 da bu zayıfl ğın kendisidir ki siyasal demokrasi , l � � ıstem lerı ne dayal ı devrı m programlarıila öldürücü darbeyi ı vuruyor. Zira mü cade ı -b�-� ri d ü y ıd ç v n e � �� � ��- _ _ zc . __ � 136 ��� ) önderl ik planındaki bugünkü vahim durumda bile, işçi hareketi demokratik isteınierin önemli bir k ısmım kendine şiar edinebiliyor. Zonguldak eyleminin gösterdiği g�lişme düzeyi buna örnektir. işçi hareketinin kendiliğinden gelişme i le ulaştığı bi linç düzeyinin ve bunun yansıması olan şiarların daha şimdiden bazı programları zorlaması işte öldürücü olan budur. "iş, ekmek, özgürl ük'' yalnızca bazı devriınci grupların değ i l , en az 1 9RX 'den beri Türk-İş yönetiminin de kul landığı temel bir şiardır. Demokratik siyas�ıl isteıniere sah ip çıkmak , işçi hareketinin bu isteıniere dayalı mücadelesini desteklemek, bu mücadele içinde kitleleri eğitmek , tüm bunların taktik önemi büyüktür. Ama şu temel gerçeği de olaylar şimetiden kanıtlamaktadı r: B urj uvazi nin devrilmesi ve iktidarın proletarya ·tarafından ele geçiri lmesi temel hedefine ·bağ lanınam ış bir demokrasi m ücadelesi kaçın ı lmaz olarak düzen içi kanal l ara akar. Proleter yığınlar, keıit ve kır ·yoksulları , demokrasi mücadelesini şimdiden vernıekted irler. Zonguldak işçi leri örneğinde olduğu gibi, bu mücadele içinde hızlı bir eğitimden de geçmektedirler. Bütün görev bu mücadeleyi iktidar mücadelesine bağlayabi lmek, demokrasi uğruna mücadeleyi sosyalizm uğruna mücadele düzeyine çıkarabilınektir. Hareketin öznel yanım geliştirmenin canal ıcı boyutu budur. İşçi sın ı fı n ı n pol itik bağımsızlığını gerçekleştirmek, işçi hareketine nüfuz eden her türlü burjuva etkiyi felç etmek bununla mümkündür. Demokrasi mücadelesini burjuvaziyc karşı siyasal iktidar mücadelesine ve sosyal izm için mücadeleye bağlayamad ığı sürece, işçi hareketinin değişik düzeylerde. gel işiminden sözedilebi lse bile, işçi sınıfının pol itik bağımsızlığın dan asla sözedi leınez. (Siyasal Gelişmeler ve İş�·i Hareketi, Eksen Yayınc ı l ı k , s.74-75) 137 ••• ve Devrimci Proletarya'mn karikatürü Demokrasi ve özgürlük istemini ancak küçük burjuva halkçı lık, sendika ağaları, hatta burjuva muhalefet tarafından yükseltilebilecek, onları ' liberal muhalefet' çizgisinde birleştiren ' lekel i ' bir talep olarak gördü. Hatta işçi sın ı fının dar ekonomik-sendikal taleplerle birlikte güdük demokratik hak ve özgürlük taleplerini ileri sürmesini, onun bu mücadeleyi zaten yürüttüğünün göstergesi olarak kabul etti. Ekim'e göre, işçi hareketinin öznel zayı flıklarından biri olan küçük-burjuva sosyalizmi, harekette kendi geri programı na dayanaklar bulmaya çalışmaktadır. Oysa tam da bu zayıflığın kendisidir ki, demokratik devrim program iarına 'öldürücü darbe'yi vurmaktadır. Çünkü hareket bu kadar geriyken bile, 'demokratik istemierin · önemli hir kısmmı kendine şiar edinehil' mektedir. (Siyasal Gelişmeler ve İşçi Hareketi, s.74) Aynı yerde, 'işçi hareketinin kendili.�inden gelişme ile ulaştı.� ı hilinç düzeyinin ve hunun ymmma.w olan şiarlann daha şimdiden hazı devrim pro!!,ramlarmı zoi"/adı f!ı ndan sözedil i r: 'Proleter yı,�mlar. kent ve kır yoksul/an. demokrasi mücadelesini şimdideli vermektedir/er. " (Devrimci Proletarya, sayı: 36, sayfa.5 1 ) . '· ' 38 ' lll. BÖLÜM Partileşme sürecinin sorunlar1-1 Bundan önceki bölümlerde olduğu gibi bu bölümde de Dev rimci Proletarya'nın eleştirisinin yanıtımıza konu ettiğimiz bö l ümünü ekte olduğ'u gibi yayınl ıyoruz. B u sayıda yayınlanan bölüme bakı ldığında, Devrimci Proletarya'nın, partileşme süreci nin sorunları alanında EKİ M ' i üç temel konuda itharn ettiği gö rÜlecektir. B unlardan i lk i , EKİ M ' i n y ı llarca "teorik i nşa"yı esas aldığı ve gözünün "başka bir alan görmediği"dir. İkincisi, EKİM'in sınıf yönelimi perspektifinin "halkçıl ığın tesyüz edi lmiş biçimi .olan işçicilikten başka bir şey" olmadığıdır. Ye üçüncüsü, EKİ M ' in "kaba işçici bir tarzda" "öncü işÇi lerden parti yaratma" anla yışıyla hareket ettiğidir. Bu üç iddiayı ele alırken kendimizi hiç de EKİ M 'i n gerçek perspektifinin ne olduğunu göstermekle sınırlamayacağız. B izim için bu eleştiri boyunca çok daha öneml i olan, tam da bu aynı konulard� Devrimci Proletarya' nın kavrayışını açığa çıkarm'aktır. /39 B u yapıldığı nda görülecektir ki, Devrimci Proletarya 'nın temsil ettiği çizgi, parti le�me sürecinin sorunları konusunda yalnızca bir bel irsizlik v.e kaım�şa içinde deği l , fakat aynı zamanda, en kri tik noktalarda geleneksel halkçı hareketle aynı konumdadır, özünde aynı _ bakı�açısıyla hareket etmektedir. Ve E Kİ M ' i n görüşlerini çarpık alg ı l am as ı n ı n ve yansıtmas ı n ı n gerisinde, tahrifatı n da ötesinde, gerçekte bu vardır. 1- Partileşme süreci ve teorik gelişme Önce, ekte tamamı verilen parçacia E K İ M hedef alınarak i l e ri sürülen iddiayı burada tekrarİayal ı m : ·"(EK İ M ) Y ı l l arca ' teorik in�a'yı esas almış, gözü başka alan görmediği halde i�çi sınıfına dönük pratik-siyasal, taktik ve örgütsel müdahalede bu yüzden sınıfla kalm ıştır." (Sayı : 36, s .4 1 ) B u sözlerin son böl ümündeki yargının değeri üzerinde dura cak değiliz. Şu kadarını söyleyebiliriz; yukarıdaki yargı , Devrimci Proletarya 'nın, bu Yan ı t ın 1 . Bölümünde (Şın!f' Hareketi De.�er ' lendirmeleri) ele alınan iddiaların ı n hemen devamı n ı olu�turu yor. Oradaki iddiaların değeri neydiyse, bu yarg ı n ı n değeri de ancak o kadardır. Bizi burada sözlerin i lk bölümü i lgilendirmektedir. iddiaya göre, EK İ M y ı l l arca teorik inşayı esas aldığı için "gözü başka bir alan göıme"miştir! Ama her nas ı l olmuşsa olmuş, bu teori dünyasındaki EK i M buna rağmen pratikte varolmu�. bir örgüt olmuş, bir siyasal güç olmu�, yeniliğine ve ortaya çıktığı dönemin tüm dezavantaj larımı rağmen pratik siyasal faal i yet kapasitesi bak ı m ı ndan 20 yı l l ı k örgütlerden (bu arada örneğin T İ K B 'den) fazla değilse bile kesinlikle az da olmayan bir geli�me düzeyine u la�mıştır. v_e kiiçük b i r ek ayrı ntı daha; E K İ M , yeni dönemde ortaya çıkıp da bunu ba�arabilen tek devrimci siyasal hareket olmuştur. Peki bütün bunlar nas ı l mümkün olabi lm i�tir? Soruyu ya nıtlamayı yukandaki iddianın sahiplerine b ı rakıyoruz. Biz ise de mek ki siyasal yaşamda böyle olmayacak şeyler de olabiliyonnuş 140 demekle yetiniyor, Devrimci Proletarya nın herhangi bir yenilik ' taşımayan, yı l lar öncesinde dile getirilen ve yıl larca tekrarlana gelen iddiasına dönüyoruz. Orak-Çekiç'te bir yazı: "Partiyi ve Devrimi Birlikte Örgütlemek" T İ KB Merkez Yayın Organı Orak-Çekiç Eyl U l 1 99 1 tarihli 79. sayısında Partiyi ve Devrimi Birlikte Örgiitlenıek baş l ıklı bir başyazı yayınladı_. Bu yazı, yukarıdaki ciddiyetsiz iddian ın be l l i b i r masumiyetle, demek oluyor k i o gün için samimi b i r ciddiyetle dile getirildiği i lk metindir. i ddianın mantığını ve sözde daya naklarını görebi lmek için yaz ı n ı n i lg i l i bölümünü özetleyerek başlayalım konuya. "Parti inşasınm çeşitli yönleri. Yaklaşım ne nlmalıdn-'!'' başlıklı ara böl üm, söze parti inşa sürecine i l işkin bazı genel doğrularla başlamaktadı r. Bunlardan ilki şöyledir: "Parti i nşası nın tüm ana yönleri, birbiriyle i l işki l i , ·eıkileme gücüne sahip or ganik bir bütündür. Bunların birinin ya da diğerinin ihmali, aşama l ı ele alış, diğerlerinde de bozuİmaya uğratır. Sıkça rastlandığı gibi örgütsel i nşayı ideol ojik-siyasal gelişmenin kendi l i ğinden devamı ya da bir sonraki aşamanın bir sorunu o larak ele almak -ya da tersi- diğerini de zaafa uğratır ve oportünizme özgüdür." Bunu, bir "ikinci temel nokta" olarak, "parti inşasının sınıf mücadelesi pratiğiyle sıkı sıkıya bağ l ı olarak" gerçek leştirilmesi . gerektiği düşüncesi izl iyor. Bunu ise, "parti inşasının güneel le bağını salt bir alandan, teori alanındaki sorunlardan kuran siyasal alandaki diğer öfgütsel ve pratik görevleri yadsıma derecesinde buna bağım l ı kı lan anlayışlar"ın mahkum edilmesi izliyor. Bu kadarı, yapılan açıklamaların bu çerçevedeki amacı ve hede fleri konusunda yeterli bir açıklık sunuyor. Teorik gelişme adı altında örgütsel oluşumu ve devrimci siyasal mücad � leyi geri plana iten ya da bunlara hasbayağı sırtını dönen oportünisı anlayışiara haklı ve yerinde bir saldırıdır sözkonusu olan. Buraya kadar söyle nenlerden çıkan en doğal sonuç bu oluyor. Ama yazının sıkıntılı akışından ası l hedefin bu olmadığı da çok geçmeden anlaşı lıyor. Orak-Çekiç, yazısının sonraki kısımlarında, bu kez teorik geliŞmenin ve ideoloj i k açıklığın devrimci siyasal mücadele için taşıdığı kritik öneme geçiyor: " Kaynağını ideolojiden alan, gün cel o laylarda tutum farkı olarak bel i ren gel i şmeler karşısında gerçekten yanılgısız olabilmek, tutarlı taktikler geliştirmek;· siyasetin arka planında ancak çok güçlü bir teori varsa olanak l ı olabi l ir." '89 çöküşünü izleyen dönemde Marksizm-Leninizmin te mellerine yönelen "burjuva, revizyonist, troçkist" saldırıların "teo rik alandaki görevlerin önemini artıran bir diğer gelişme" olduğu n u v urgu l ayan yaz ı , ardından, Lenin ' i n , Rus devrim tarihinin değişik dönemlerinde teorik çal ışmaya yaklaşırnma i l işkin olarak bazı açıkamalara ve aklarmalara yer veriyor. Lenin ' den yapılan aklarınalar ve b u n l arı tamamlayan açı k l amalardan ne sonuç çıkarılmak istendiği konusunda herhangi . bir açık tutum ortaya koymayan yaz ı , nihayet gelip şu aşağıdaki bölüme bağlanıyor: "Çeşitli devrimci örgütler bir ölçüde gerçeği içerisinde ta şımakla birlikte, devrimci bir özlernin ifadesi olmanın yanında nesnel durumun bir ölçüde abartılmasını da yansıtan Türkiye'nin 'devrim ülkes i ' olduğu değerlendirmesini yapmaktadırlar. Siyasal, örgütsel, pratik alandaki görevlere ise bu iddialı değerlendirmeye denk, hatta yaklaşan bir sarıl ış ise görmek mümkün değildir. S ınıf mücadelesinin nispeten yavaş bir gelişme seyri izlediği dönemlerden fark l ı olarak devrimci bir yükseliş içerisine girilen bir dönemde, programatik . alanda bi r gel i şme sağladığı, örgütsel bir temel ya rattığını i leri süren komünist olma iddiasındaki bir örgütün .. ·. teorik atılım, partileşme sürecinin esas halkasıdır' . 'Konferansımiz teorik faaliyeti, teorik sorunlarda gelişme ve yetkinleşmeyi Hareketimizin tüm faaliyetinin en c.:analıc.:ı halkası olarak de,�erlendirmektedir. " (EKİM 1. Genel Konferansı Bildirisi) de . mesini nas ı l değerlendireceğiz? Bu belirleme, siyasal, örgütsel , pratik alanlardaki görevleri daraltmaktadır. EK İ M burada sadece b i r örnektir. Üstelik çeşitli mazeret ve biçimler altında devrimci pratik eylemden, örgütsel ve siyasal görevler bütünlüğünden kaçı şın günümüzdeki tek örneği değildir." 142 Böylece partı ı nşasının çeş i tl i yönlerine yak l aşım üzerirte oturan uzun ara bölümün ası l amacı da açığa çıkmış oluyor. Tüm bu sıkıntı l ı açıklamalar, partileşme sürecinin sorunlarına i lişkin olarak EKiM /. Genel Konferans Belge leri nde ortaya konulan ' perspektiften duyulan rahatsızlığı d i le getirmek içindir. "EK i M burada sadece b i r örnektir" kaydının gerçekte b i r anlam ı v e inandırıcılığı yoktur. Zira eğer Orak-Çekiç ne dediğini i y i bil iyor sa, Türkiye'nin devrimci olanaklarından sözeden "çeşitli devrim ci orgütler" içinde, o dönem (ve o dönemden bugüne) teorik ge l i şmenin önemini vurgulayan tek örgüt E K i M olmuştur. Orak Çekiç buna bir başka örnek veremez. "Çeşitli mazeret ve biçim ler altında devrimci pratik eylemden, örgütsel ve siyasal görevler bütünlüğünden kaçan"lara gelince, böylelerinin "devrimci örgüt ler" sınıflaması na g i rmek bir yana, örgüt b i l e ol madık larını, devrimciliklerini ise daha 12 Eylül döneminde gömdüklerini özel likle Orak-Çekiç' i n çok iyi bilmesi gerekirdi. Geriye tek örnek olarak E K i M kaldığına göre, sormak is tiyoruz, TiKB Merkez Yayın Organı Orak-Çekiç'in E K i M 'in par tileşme sürecinin sorunlarına yaklaşımından böylesine garip sonuç lar çıkarması için ne gibi hak l ı nedenleri o l abi l i rdi? Herhangi bir pratik nedeni olabileceğini sanmıyoruz. Zira herşey bir yana, aktarma yaptığı belge bir örgüt konferansı bi ldirisidir ve bu bil dirinin başlangıç sözleri aynen şöyledir: "Mevcut tüm örgütlerimizin seçilmiş delegeler temelinde tam ve geniş bir temsiline dayanan EKiM 1 . Genel Kon�eransı yapıl dı . Hareketimiz bu aşamaya dört yıla yaklaşan zorlu bir gelişme süreci içinde ulaştı. Dört yıl önce sınırlı sayıda komünistin Türkiye devrimci hareketinin geleneksel ideolojik-poli ti k platformundan köklü bir kopuşuyla başlayan süreç, ideolojik, pol itik ve örgütsel bir gelişme bütünlüğü içinde i lerleyerek, E K i M ' e gerçek manada bir siyasal hareket kimliği kazandıran bir aşamaya vardı. Kon feransımız bu süreci bir i lk o l uşum dönemi olarak değerlen di rmekte, _yeni doğan b i r siyasal hareket için yeni olmanın güç lükleriyle dolu bu dönemin a-;gari bir başarıyla geride bırakıldığını, E K i M ' in onu partiye yakınlaştıracak yeni bir gelişme dönemine 143 girdiğini tespit etmektedir.'' (De.�erlendirnıe ve Kararlar, s.3 1 ) Başından itibaren teorik gelişmenin özel önemini vurgulayan E K İ M , tüm dezavantaj l ara rağmen ve 1 2 Eyl ü l yen i lgisinin 'R9 çöküşüyle bi rleştiği b i r tasfiyeci 'dağılma döneminde bir örgüt olmayı başarab i l mişse eğer; bunu tam da bir örgüt konferansı ile taçlandırdığı bir dönemin hemen ardından, Orak-Çekiç'in, EKİ M örneği üzerinden konuşarak "örgütsel ve siyasal görevler bü tünl üğünden kaçış"tan sözetmesi, aşırı hafifliğe dayalı bir cid diyetsizlik örneği idi. Fakat biz zamanında, EK İ M hedef a l ınarak sorulan sorunun formüle ediliş tarzın'dan ve soru luşundaki masumiyeünden hareket le, taşınan kayg ı l arın. pratik verileri değil fakat kavrayışı esas aldığını, bu kavrayışın yaratabi leceği m uhtemel zaaflara işaret edilmek istendi ğini varsaymış, böyle bir varsayımla hareket et miştik. Orak Çekiç ' i n i lgili bölümünü Ekimler'in 1 . sayısına oldu - ğu gibi almış, al'tına EK İ M 1 . Genel Konferansı 'n ı n sorunu ele alışma ilişkin bir parça koymuş, herhangi bir yorum yapmaksızın, yalnızca başlığa çıkarılan şu soruyu sonnakla yetinmiştik: "Orak Çekiç Neyi Eh,ştiriyor?" (Ekim/er, say ı : 1 , s.262, Mart 1 992) Kuşku yok ki bununla yetinmek, bizim için, m uhataplarımı zın kavrayış düzeyine ve devrimci iyiniyetine bel l i bir güveni de ifade ediyordu. Oysa zaman bize fazl a iyimser olduğumuzu bütün açıklığı i le gösterd i . Devrimci Proletarya, bizim başfığa çıkarılmış bir soruyla yetinen tutumumuzu, bu devrimci iyin!ye� ti, bizimle i lişkilerindeki genel eğilimine uygun olarak bir zayıflık göstergesi saydı ve l ütfedip bir dipnotta bu kez şunları söyl edi: "(Ekim/er) sınıf mücadelesinin bugünkü gelişiminden kopuk, teo rik çal ışmayı kavnınacak halka olarak beli rleyen bir parti inşa görüşü i leri sürüyor. Ekimler'de parti inşasının çeşitli yönlerinin ardı ardina sıralandığı ve bunların bir bütün oluşturduğunu belir t�n bir alıntı konularak Orak-Çekiç ' i n e leştirisine yanıt verilmiş oluyor. A z çok dikkatli bir okurun bunun yöneltilen eleştiriye bir yanıt oluştunııadığını görebilmesi zor değildir." (Devrimci Pro /e(arya, sa)lı.:9, N i san 1 992) Okur öncel ikle bu sözlerin ilk cüm lesine dikkat etmelidir. 144 Parti in�asına i l i�kin olarak teorik, pol itik ve örgütsel geli�me süreci nin organik bi.itünl iiğüne özel bir vurgu yapan. ·ama bu bü tünsel geli�mc sürecinin içinde çözücü ve yolaçıcı bir halka ola rak �eorik geli �ıneye i�arct eden bir bakı�açısının, "sı n ı f ınüca delesi!ıin bugünkü gel i�iın inden kopu� . . . bir parti in�a görüşü" biçim indeki ucubc forın ülasyonla ne · i lgisi · olabi lir? Böyle bir sunulu�u, bunu yapanların yalnızca kavrayı� düzeyine deği l , da · ha da ötesinde, genel olarak siyasal düzey ve ciddiyetine de bir gösterge saymak gereki r. Ama dahası var. Yukarıdaki sözlerin havasına bakanlar, eğer daha önceki durum u bilıniyorlarsiı, ciddi ciddi Orak�·çekiç ' in EK i M 'e bir elc�tiri yönelttiğini sanabili rler.' Oysa "elqt i ri " adı aliında yapılan işin tamamı anlamsız bir sorudan ibarettir. Bir yarım ve bir tanı cümle alıp da !'bunu nasıl anlamak gerekir" diye sormak "eleşt i ri" sayı labilseydi eğer, siyasal m ücadelenin bu cephesinde işler gerçekten de ço� kolay olurdu. EKi M söz konusu olduğunda Devrimci Proletarya ve paralelincieki yayınlar şaşırtıcı bir tutum örneği sergi leyerek b ugüne k adar hep bu kolaycılıkla yetindi ler. Kalem darbeleriyle her seferinde i�inıizi ' gördüler. ve sonnı da günül ferahl ı ğı i le spekülatif yakıştırınaları nı "herkesçe b i l i nen" gerçeklermiş rahat l ı ğ ı içinde yineleyip durdular. Oysa kendi lerini biraz zora"':ı.;okab i l i r, E K i M 1 . Genel K onferansı 'nın parti sorumına i l i�kin temel belgelerini önlerine çekebi lir, buradaki kavrayışı pratik süreçlerimizin eleştirel bir değerlendi rmesiyle de hirle�tirip. söyleyebilecekleri neyse öylece söylcyebi lirlerd i . Bunu yapmayanlar, buna hiçbir zaman gerek duynıayanlar. bir de büyük bir iyiniyet le S!lrulınu� sahi siz neyi ele�t i riyorsunuz sorusunu alıp. "az çok dikkal'l i okura'' bunu hiç de "yöne l t i len eleşt i riye b i r yanıt o l uşt u rmadığı" havalarında sunmazlm mı? Ama tiinı bu ölçüsüzli.ikler, akıl alımız ölçülerdeki · bu garip kolayc ı l ık, gelinen yerde artık bir son bulınal ıdır. Orak Çeki�· ve Devrimci Prnletarya ' ıııu. ya birer boş söz kal ıbına çe virdiklcri bu Ilir iddiaları bir an önce açık eleştirinin konusu haline geti rmeleri . ya da spekü l at i f yak ı � t ı rın a l ar ol arak y i ndeyip dunnaktan artık vazgeçmeleri gerekmektedi r. 145 Tekrarlanan soru : Orak-Çekiç neyi eleştiriyor? Y i nel iyonız, Orak-Çeki( in i l g i l i ba�yazı sı ndak i soru tümüyle anlamsızd ı r. Zi ra sorduğ u sorunun yan ıtı tck cüm l e l i k a l ı n t ı lar yaptığı be l ge l erde zaten t üm aç ı k l ı ğı i lc vardır. Bu durumda, ya bu belgelerdeki yanıtın i fade ettiği çarpı k l ı ğ ı en i ne boyuna tah l i l eder v e sc rg i lcrs i n i z , ya da yanı l ı zaten aç ıkça vcri l m i � olan sorulardan kaç ın ı rs ı n ız. EKiM / . Genel Kmıji·rmısı fJil�lirisi. Orak-Çekiç'in c üm le l ik yarını al ı n tı yaptığı böli.imde, sorunu �iiylc oı1aya koymaktadır: "Kon lcransı m ı z part i lqmc sürec i n i . b i rbi rine kopmaz �eki l de bağ l ı . organik olarak içiçe g eçm i� bir teori k , pol i t i k ve örgüt sel geli�mc süreci o l arak kavraınaktad ı r. Kendi geçmişimizden olduğu kadar, u l u s larar<isı kom ünist hareketin tari hse l geçm i �i n den birikip bugünün komünistlerine m i ras kalan sonı n iarın yanı s ı ra, günümi.i z dünyasın ı n ve Türkiye ' s i n i n ya�ml ı ğı karımı� ı k soru n l arı n b i r ihtiyaç lüı l inc get i rd i ğ i teorik at ı l ı m . part i l c �ıne sürec inin esas halkasıdır. Ba�arı l ı ve sağl ı k l ı bi r örgütsel gel i�im ancak bu ti.ir bir at ı t ını l a güve nc e a l t ı n a a l ı nabi l i r. Part i lqmcye vanıcak b i r pol i t i k ve örgüt se l gc l i � im i n i se t emel a l a n ı n ı i�çi s ın ı fı , esas içeri ğ i n i sın ı fı n öncü kes i m i yl e birl e�m c k ve s ın ı fı n kit lesiyle bağları gc l i � t i rmek o l u�turmaktadı r." Kararlar. Ek sen Yayın c ı l ı k . s.44) Orak -Çcki( i n bir c ü m l e l ik a l ı n ı ı yapımı (De,�crlendinne ve c ii nı c rt l i ğ i göster diği biil ümdc ise si iy l c nen lcr �unlard ı r : " E K İ M ' i 1 . Genel Konfe rans sa fh a s ı n a ge l i re n M e rke z K o nı i t t: ın i z . K o n fc ran s ı m ı z ı ıı toplanmasına i l i�kin karar metninde. Türkiye l i komüni stlerin için de b u l unduğumuz düncmdeki sorun l a rı n ı �iiy l c iize t l c ı ne kt e yd i : 'Türki yeli kom üni stler bugün ciddi teori k . po l i t i k ve örgütsel so ru n l arla y ü zyüzel er. Evrense l i k ucak l ayan b i r t e or i k ge l i � mc ve yet k i ıı l e�mc: po l i ı i k sorunl arda v e göre v l erde neı l i k : i�ç i s ı n ı fını temel alan ve tüm top l uımı hi tapeden e ı k i n b i r s i yasal faal iyet: böyle bir faa l i yet i n gü vencesi ve yi.i rüt ü c üs ü ol arak i h t i l alci bir sınıf ö rgiillcnm c s i ; ve tüm bunl arın c i sim lc�mi� bir birl iği ve i fa desi ol arak. l e n i n i s t bir s ı n ı f parı! si .'' 146 'Tüm bun lar aynı görevler ve sorunlar zincırının kopmaz halkalarıdır; bir bütün oluşturmaktadırlar' , diyerek devam eden değerlendirme, bu ' sorunların ası l öneml i boyutu doğal olarak teorik aland ı r ' , sonucuna varıyordu. "Kon feransımız teorik faal iyeti, teorik sorunlarda gelişme ve yetkinleşmeyi H areketimizin tüm faatiyetinin en canalıcı halkası olarak değcrlendi rmektedir. Pol itik ve örgütsel faaliyetin doğru bir çizgide, sağ l ı k l ı ve başarıyla gel iştiri lebi lmesinin güvencesi buradan geçer. Nedir ki teorik çalışmaya atfettiğimiz bu önem, · devriınci siyasal mücadelenin her zaman için teorik açıkl ığa duyduğu olağan i htiyacın ötesindedir. Sorun Türkiye devriminin kendine özgü sorunlarında açı k l ığa kavuşmanın da ötesindedir. Yaln ızca Türkiye 'de değ i l bi-r bütün o la rak dünyada, devrimci komünistlerin, belki de u l uslararası komünist hareketin tarihinin hiçbir döneminde karşı laşı lmamış ciddi teorik sorunlarla yüzyüze oldukları bir gerçektir. Karşı karşıya bulunulan sorunların manza rası başdöndürücüdü�." (a.g.e. , s.5 1 ) Açıklamalar bundan da i baret deği ldir. E K i M 1 . Genel Konferansı Değerlendi rme ve Kararlar içinde yer alan, "Parti: Proletaryanın Devrin/ci Ön ciisü (Esaslar , Giirel'ler. Olanaklar)" ba�lıklı nispeten uzun metin, Or ak Çek i(in i lgili sayısından aylar önce yayınlandı. (Haziran 1 99 1 , Ekim, sayı :45) Bu açıklamaları buraya aktarmaya kalkmak bu yazı yı tümden hanta l l aştırmak - demektir. Bu nedenle biz konuya i lişkin bazı bölüm lerini ekte yay ı n l ad ı ğ ı m ı z yaz ı n ı n , herke s i n her an u l aşabi lecek leri b ; r yakınlıkta olduğunu hatırlatınakla yetiniyoruz. Komünistterin pa�ıi inşa sürecine yak l aşım ları üzerine konuşmak, bunu eleştiriye tan• tutmak isteyen herkes, bu konferans ınetnini mutlaka gözönünde bul undunııak durumundadır. Komünistler siyasal mücadele sahnesine 1 9g7 y ı l ı içinde çıktı lar. Çıkış bir ideoloj i k k?pma olarak gerçek leşiyordu. ama daha en başından örgütlü bir siyasal akım olmak için ne gere kiyorsa onu yapma yolunu tuttular. 1 987 y ı l ı M ayı s ' ı sonunda i l k ideoloj i k değerlendi rme l e r i n i yay ı n layanların 1 98 7 y ı l ı Eki m ' inde pol itik bir yayıol a siyasal yaşama baş lamabrı. bunun .J I ilk adım ı ve temel bir göstergesiydi. Legal yayın furyasının mo da olduğu bir evreele söı;konusu olanın i l legal bir poli tik yayın organı olması olgusu dikkate değerdir. B u , ihtilalci bir siyasal · örgüt olmak perspektifi ve iradesinin, bu konudaki açıklık ve tercihin somut bir göstergesidir. Çıkış sayısının başyazısında bu açıkça dile de getiri lmiştir. B u sürecin üç y ı l ı biraz aşan nispeten kısa bir süre içinde ortaya siyasal faal iyet kapasitesi sürekl i büyüyen bir örgütsel omurga çıkarması ve bunun bir örgUt konferansı i le taçl anması , örgüt ve pol itik mücadele konusundaki sağlam perspektif ve i ra de. i le .bu perspektif ve i rade sayesinde katedi len pratik mesafe konusunda, herkesin anlayabileceği açıklıkta bir fikir vemı ektedir Fakat bu açık tutuma ve pratik olgulara rağmen, 1 . Genel Konferans ' a kadar geçen süre içinde olduğu gibi, 1 . Genel Kon fer.ans ' tan itibaren de, komünistler, partileşm� sürecinin, ideolo jik, politik ve örgütsel bütünlüğe sahip olduğu şeklindeki devriın ci açıdan son derece basit gerçeğ.i beli rtmekle kalmadılar; fakat bunu, tam da, TİKB 'nin o gün de bugün de hala bir türlü kavra- . yamadığı bir başka v u rgu i l e bi rleştird i l er: "Teorik gel i şme, parti leşme sürecinin esas ve tayin edic i halkasıdır". Neden? Nedeni cümlenin devamında tüm açıklığı i le ortaya konulmaktadı r: "Zira parti, herşeyden önce sağlam bir marksist leninist teorik temel ve bu temel üzerinde beliren net bir ideolojik kimlik demektir. Parti programı, bu çabanı n özlü, süzülmüş ve ·yetki n bir i fadesinden başka tJir şey o lmayacak, aynı şek i lde, partinin taktik ilkelefi de bu çabaoın bir ürünü olarak netleşecektir. Devrimci teo_rinin anlam ı nı ve işlevini doğru kavrayan ve teorik gel işme kavramını da bu kavrayış içinde ele alan her marksist leninist için, parti leşıne süreci içinde teorik geli şmenin taşıdığı tayin edici önemi anlamakla bir güçl ük yoktur. Teorik gelişme, eşlik eııiği ve yolunu açt ığı politik ve örgütsel gelişme süreçleri nin sağ l ı k l ı ve başarı l ı olabi lmesinin güvenc�sidir. Aynı şeki lde teorik gelişme, tüm marksist potaf!siye l i tek bir parti çatısı altın da birleştirebilmenin etkili bir yolu ve zorunlu bir önkoşuludur." (EKİM / . Genel Konferansı!De,�erlendirme ııe Kararlar, s . l 23- 148 1 24) T i K B bunu bir türlü kavrayamıyor. Buna çok da şaşırma mak gerekir; zira o. ne kadar aksini iddiiı ederse etsin, temelde geleneksel devrimci hareketin düşünüş ve davranı ş kalıpları içinde bir harekettir. Y ukarıya aktarı l an sözlerde bi limsel bir marksist kavrayış var. Bu kavrayışla düşünenler için "parti herşeyden önce bir ideolojik kimlik demektir" sözünün ve gerçeğinin, bu gerçeklik çerçevesinde, parti inşa sürecinde teorik gel işme v e açıklığın taşıdığı "belirleyici" önemin, hiçbir anlaşılmaz yanı yoktur. TiKB bu bi l imsel marksist kavrayışı Marksizm-Leninizın mantığı ve kavramları içinde i rdeleyip algılayacağı na, buna Türkiye devrimci hareketin i n yerleşik kül türü ve geleneksel önyarg ı l arı üzerinden bakıyor. Bu önyargı ların çarpık penceresinden bakanlara ise, teo rik gel işme ve açıklığa yapılan her v urgu, hele hele ona şu veya bu nedenle atfedilen "be lirleyici" önem , durum un, koşul ların, sürec i n , hareketi n mevcut gel i şm e aşaması n ı n ne olduğuna bakılmaksızın, akademizmin, aydın oportÜnizrrıinin, mücadele ve örgütten kaÇişın açık bir bel i rtisi, tartışmasız bir göstergesi olarak görünür. Elbette böyle görünmesi n i n bir 'mantığı, bir tarihsel teme l i var. Çünkü Türkiye 'nin yakın geçmişinde teorinin önemi v e teo rik çal ışına adı altı nda gerçekten örgütten ve m ücadeleden ka çılmışt ı r. Fakat tam da bunun kendisi , temel özel likleri nden biri kendiliğindenci lik olan geleneksel devriınci gruplarda, akadeınizın olarak yozlaştırdan teorik çalışma ve mücadele karşısında teoriye i lgisizliğin, teorisiz devrimci l iğin ve dar pratikçi l iğin, Len i n ' i n Ne Yapmali 'daki o vurucu sözleriyle "küçük çapta pratikç i l ikle teoriye karşı tam bir umursamazl ığın" yüce l ti l i p mazur gös terilmesine bir dayanak da o l abi lm iştir. Sığ ve i lkel görüşlerin yol gösterdiği mezhepsel örgütlenmeler ve onların dar pratiği, m ücade l e ve devrime bağl ı l ı ğ ı n göstergesi o l arak i deal i ze edi lebi lmiştir. Bu bağ l ı l ıktaki iyiniyete, derin samimiyete, bu uğurdaki fe dakarlıklara bir şey demek bir yana, biz her zaman geçmiş mirasa bu yönüyle yeterli açıklıkta ve kuvvetle sahip çıktık. Fakat bu 149 hiç de, ta�ıdığı temel ve yapısal zaafları, bunun ideolojik ve sosyal mantığını unulmamız anlamına da gelemezdi. B i z reformizmden değ i l , refonnizmi dal1a önceki bir tarihsel safhada aşmı ş küçük burjuva devrim c i l i ğ i nden koptuk. O n u n düşünüş tarzı , onun sorunları ve görevleri ele alış tarzı, bunları dile getiren kavramları algılayış tarzı, elbetteki bizden tümüyle farkl ı olacak t ı . B i z bu kavrayışı besleyen koşulları ve öznel nedenleri arılayabil ir, haklı bir tepkinin ürünleri olmalarını bel l i bir anlayışla da karşı layabili riz. Ama hepsi bu kadar. Tüm bunlar parti leşme sürecinin sorunları, bu organik süre cin farkl ı yönleri arasındaki ilişki sözkonusu olduğunda da böyle dir. Biz bu alanda da geleneksel sol hareketin refonnist ve dev rimci-demokrat kesimleri ile (aydın oportünizmi ve teoriye karşı umursamaz dar pratikçi eğilimler ile) araya kesin sınırlar çizdik. Kaldı ki burada yeni bir şey de söylemiyoruz. Sözünü ettiğimiz temel ayrım çizgisini bugüne kadar bir çok vesileyle ortaya koy duk. Örneğin aşağıdaki parçay ı , EK İ M 1 . Genel Konferansı 'nın parti sorununa i l i�kin ayn ı değerlendinnesinden aktarıyoruz: "Partileşme bir süreçtir; birbirleriyle kopmaz biçimde bağlı. içiçe geçmiş bir ideolojik, politik ve örgütsel gelişme süreci. Parti leşmenin bu boyutları n ı birbirinden koparmak, ya da içlerinden birine öteki leri ihmal edecek biçimde tek yanit bir ağırlık vermek. sürecin tümünü sakatlayacak, zaafa uğratacaktır. Politik ve örgüt sel gelişmeden koparı lmış bir teorik gelişme, devrimci pratik amaçlarından kopmuş olmanın kaç ı n ı lmaz sonu n u yaşayarak, oporti.inizm _ ya da aydın akademizmi olarak yozlaşacaktır. Teo rik gelişme ve yetkinleşme temeli üzerine otunnayan bir politik ve örgütsel gelişme ise, ortaya bir örgüt ç ıkarsa bile, bu öncü sını fa yara�ı r bir biçimde en i leri teoriyle donanmı ş gerçek bir partiden tümüyle farkl ı bir şey olacak, sınıfa ve devrimci milca deleye önderlik yeteneği ve kapasitesinden yoksun kalacaktır. (Age, s. l 23) Biz Devrimci Proletarya ' n ı n akademizme, ayd ı n oportü nizmine, teorik sorunların önemi adı altında mücadeleden ve örgütten kaçışiara duyduğu soylu öfkeyi elbette takdirle karşıla150 rı z. Fakat kendi payımıza bu kadarını n yalnızca genel bir dev riınci kimliği. devriınci hareke·:�mizin geleneksel kimliğini verdiğini de buna eklemek zorundayız. B i r de bu haklı ve soy l u öfkeyi dar pratik\·iliği hak l ı ve ıııazur göstermek için kul lanma geleneği var. 25 yıllık "hareket" olup da parti olaınayanların. dahası gurur-. la i leri sürebi leceklcri. dosllın düşmanın gözleri önünde göndere çekebil cccklcri b i r programdan yoksun olanların durumu var. Bu gelenekle. bunun tem si l eııiği anlayış ve pratiklerle de araya kesin bir sınır ç i zcmeycnlcrin. kend i lerini gclenkscl harckeııcn farklı b i r yere koymaları nın ne inandırıcı l ı ğ ı olab i l i r? Parti sorununda kendiliğindencilik . Orak-Çdi( i n "Parti ı ·c Dl'l'rimi Bir/ikil' Örgiitll'mek" tü ründen iddialı bir baş l ı k taşıyan Eylül l lJ9 ı tari h l i yazısına geri döne l i m . " Part i i nşas ı n ın çeşi t l i yönlcr i"ne yaklaşıma açık l ı k get i rmek iddiasındak i b u yazı , e n k r i t i k noktalardı� gerçekte herhangi bi r aç ı k l ı k sunmuyor. Ded i ğ i y a l n ı zca şudur: Parti i nşasının tüm yönleri b i r bütündür; bun lardan birine d i ğerlerini i hn1al e.decck. ya da bir sonraki a�amaya b ı rakacak bir iineın ya da önce l ik aı fedi leıııcz ( Bkz. daha önceki aktarınahır). Ne var k i sürec in biilünlliğüne bu vurgu. burada kendi ba�ı na çok da anlam l ı değil. Koınünistlcrin parti sorununa i l işkin yazı ve belgelc ri bu bütünlüğe i li�kin açık bir giirü� ve sayısız vurgularla doludur. Siizkon usu o l a n , bu görev ler b ü l li n l ü ğü n ü bozan , onlar arasındaki organik i l i�kiyi koparan. ya da birinin önemi adı altın da iiiekileri ihmal eden anlayı�ları n eleştirisi olduğunda. bu görev ler alanı arasındaki büt ü n l üğü vurgu lamak kuşkusuz i l kesel bir iinı.:m ı a � ı r. F.akaı siizkonusu olan part i iincesi kom ü n i st bir hareketin parı i l qıııc süre c i n i n sonın iarını ele a l ı � ı o l unca. bu giirevlcr zinciri i<,:indı.:ki bii i linlüğü vurgulamak kendi başına hiç de yeterl i değ i l d i r. Burada ası l iineın l i ve yolgöste ri c i olan, bu görev ler bütününün asıl çiizücü , i lerlctici halkas ın ı n hangisi oldu ğu konusundaki aç ıklık . buna . i l i�kin ncı b i r tutumdur. Hareketin içinde bul unduğu koş u l l ara, gı.:lişnıe aşamasına, gel işme güçlük- 151 lerine sıkı sıkıya bağlı olan bu çözücü halka sorununda açık bir fi k i r ve tutumdan yoks u n l uk , süreci n doğru kavrannıasın ı ve i l erlet i l ınesini de bozar, en <Jzından zora sokar. Dolayısıyla. bu görevler bütünli.iğünü ve bunların herbirinin kendine giire önemini vurgulamak, bunlar arasındaki i l i�kinin açık bir kavranı�ıyla da birle�tiri lınezse eğer, bu partile�ıne sürecinin sorunları alanında bir beli rsizliğe ve sürecin seyriiHk bel l i bir kendi l iğindencili ğe yol açar. . Orak Çekiç i n eleŞti ri hedefi olarak EK i M ' i seçtiği bir du rumda; partile�ıne sürecinin bütünl üğüni.i. örgütsel gcl i�ınenin önemini, "parti inşasının sın ı f mücadelesi pratiğiyle sıkı sıkıya . bağ l i olarak gerçekle�tiri l ınesi" gerektiğini vurgulaınası, tümüyle anlamsızdır. EK i M 'e bu platformdan yönellilecek bir eleşti rinin hiçbir teorik ya da pratik değeri olamaz. B u olsa olsa asıl tartı�ma" yı saptıran basit bir spekülasyon ol ur. Dahası, 20 yıllık örgütlerin dağılıp gitlikleri ya da iyice yozla�ıp legalizc oldukları bir evre ' de, il legal temeller üzerinde ihtilalci bir örgüt y aratına kararlı lıği, i radesi ve pratik başarısı göstermen i n devrimci · açıdan ta� ıd ı ğı değere gözlerini kapamak olur. Dolayısıyla, E K İ M sözkonusu olduğunda, yönehi lecek eleş tirinin tek olanakl ı platformu, parıile�mc s ürec i n i n bütünl i.iği.i içerisinde teorik gelişmenin çözücü alan "kavranacak halka" olarak ele alınınası yaklaşıınıdır. Evet, komünistleri i1 yak la�ıını buydu ve partileşme sürec i n i n bel l i ara evreleri deği l de tamamı dü �ünüldüğünde, hala da budur. Orak-Çekiç, Deı•rimci Proletarya vb. y ay ın l ar, tartışacaklarsa dosdoğru bunu tartışmal ıdırlar. Par tileşıne sürecinin çeşitli yönlerini sıraya koym ak "örgütsel İnşayı ideol�jik-siyasal gelişmenin ke n d i liğ i nden devamı ya da bir sonra ki aşamanı n sorunu ol arak ele almak" türünden komiyla i lgisi olmayan sözlerle tartışmayı saptı rmaya k<ilkınak, burada as ı l tartı�ınayı yapmak alanındaki zayıtl ığı gösterme kten baska b i r i şe yaramaz. Parti leşıne süreciilin kavramıcak halkası olarak teorik geliş meyi a lın ayanl ar, ya "kavranacak halka'' belirlemesine i l ke olarak k<ırşı çıkıyorlardır, -ya da kendileri "pratik" gelişmeyi esas halka - ' · , , 152 olarak kavrıyorlardır. Bunların ikisi de parti leşmc sürecinde ken dil iğindencil iğe, sonu bir türlü gelmeyen ve ne zaman geleceği de belli olmayan bir sözde "parti i nşa süreci" içinde si.iri.inmeye yol açar. Böyleleri bir gün cesaret edip kendilerine "parti" demek gücü gösterdikleri nde ise, ortaya çıkan şey , ne teorik ve ne de pratik yönden, devriınci sını f önderliğiyle ciddiye alınır bir i lgisi bulunmayan eski mezhepsel yapının doğrudan bir devamı olmak tan öteye geçemez. Böylelerinin o çok yücelttikleri "pratik" de devrim�i sınıf prati ğiyle ilgisi olmayan bir dar grup pratiği ola bilir ancak. Türkiye'de yaşayıp da, Türkiye ' nin son 30 yıı' lık dev riınci siyasal yaşamını bilip de bunu anlamak o kadar güç mü gerçekten? Şu ya da bu özel ara evreden değil de parti kuruluş sürecinin tüm dönemi üzerinden bakıldığında, teorik gel işme ti.im sürecin çözücü ve belirleyici halkasıdır. Dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde, parti kuruluş sürecinin sözkonusu olduğu her du rumda bu böyledir. Bunu bilmeyenler, tarih bilmiyorlar demektir. Sürecin şu v�ya bu ara evresinde, pratik . sorunların , örgütsel sorunların ya da örneğin sınıfla birleşme sorununun özel bir vurgu olarak öne çıkması, özel bir i lginin ve pratik yüklenınenin konusu olması, sürecin toplamına i lişkin bu temel doğruyu değiştirmez. Bunu anl ayamayanlar Marksizın-Leninizıni , onun parti öğretisini anlayamıyorlar demektir. Parti herşeyden önce bir ideolojik kimlik demektir; üzerinde yükselebileceği sağlam bir teorik temel demektir; ancak bu saye-. de açıklık kazanabi lecek sağlam bir program ve taktikler demeti demekti-r. Peki ya örgüt, peki ya pratik'? türünden sorular, burada, keyfi liğin ürünü değilse eğer, y al n ı zca devrimci teorinin anlamı, işlevi ve ilgi alanı konusunda teme l l i bir kafa karışıklığın ı anlatır. Teorinin sağlıklı oluşumu ve gelişmesi .i çin zorunl u koşullar konu sunda gerçek bir kavray ışsızl ığı anlatır. Pratik siyasal amaçlara bağlanınaınış ve devriınci bir örgütsel oluşumun adım adım yolunu açınaınış bir devriınci teori, tan ı ın ı n kendisiyle b i r çel i şkidir. Bütünsel kimlik basit gerçeği etrafında dönüp duranların bu basit i lişkiyi anlamakla bu kadar zorlanmamaları gerekird i . 153 Parti le�me sürecinde devrimci teorik geli�ınenin taşıdığı kri tik ve belirleyici önemi vurgularken biz, sözkonusu olan '90'1arın başındaki Türkiye olduğunda, kendim i zi hiç de dünyanın her hangi bir ülkesi ve tari hin herhangi bir anındaki her parti inşa giri�imi için geçerl i olan genel bir doğruyla sınırlamıyoruz. 'RO' terin sonu ve ' !)() ' ların ba�ı sözkonusu olduğunda. sprun, bu kendine özgü tarihsel ko�u llarda bizim kar�ıın ı za çok daha öneın li ve yakıcı bir biçimde çıkmaktadı r. Biz bu kendine özgü koşul ları bir çok vesilcyle · tahlil eııik. B i zzat EKİM /. Genel Konferansı Belgeleri'nde, Orak - Çd: i( in b udalaca sorulara konu etmek üzere tek ·cüın l e l ik alıntı tar yapt ığı ınetinlerde, bunlar yeterli açıklıkta yer almaktad ı r . Ekte Partileşme Siirc:cinde Teorik Gelişmenin , Önemi ve Kapsanu başl ığı alıı nda sunduğumuz metin, buna bi r örnektir. Ekimler' i n 1 . say ı s ın ın Çıkarken yazısı, Yeni Bir Dönemin Başında başlığı taşımaktadır. 'XO' Icrin ikinci yarıs ı , gerek dünya da ve gerekse Türkiye 'de bir dönemin sonunu işaretler. U lusal ve u l u sarara s ı p l anda, herbiri kend i ne özgü öze l l i k l ere ve dinamik lere sahip olan bu tarihsel dönemler, dikkate değer bir rastlantıyla üst üste düşerek kııpanmıştır. Bu i se devrimcilerin ve komünistterin oınuzlıırına büyük bir sorunlar yükü bırakmıştır. Devrimci hareketin 1 2 Eyl ü l 'le birl ikte açığa çıkan yapısal bu nal ımı , 'X9 çökü�iinün ardından tarihsel sorunların ve dünyadaki gel i şmelerin ezic i ağırl ı ğ ı alıın<!a, yeni boyutlar kazanmıştır. Dolayısıyla, tam da bu konjonktürde parti inşa süreci yaşa yan bir örgüt. ancak bu sonıniarı da hesaba katan, onları da kucaklayan bir teorik gcl i�mc perspektifi ve pratiği içinde olursa, dönemin ihtiyaçlarına gerçekten yanı t verebi len başarı l ı ve sağ l ı k l ı b i r part i leşnıe süreci ya�ayabi l i r. Bu gerçek iere gözlerini kapayanlar ise. herşeye rağmen siyasal yaşam ların ı sürdürseler bile, asl a devriınci sın ı fın önderlik ihtiyacını karş ı tayabilecek bir öncü parti k i m liği kazanaınazlar. Lenin'in "öncü savaşçı rolli nUn ancak en ileri teorin i n k ı l avuzluk ettiği bir parti ile yerine getirilebileceği''ni olur olmaz tekrarlay ı p da, bunun içinden geç mekte olduğumuz tarihsel cvrcde somu t anlam ının ne ·olduğu 154 üzerine durup düıjünmeyenler, "parti in!ja sürecini" sürdürmek adı altında yaln ı zca sürünürler. 1 990'1ar baıjında "en i leri teori''ye, u l usal ve u l uslararası gelişmelerin ortaya ç ı kardığı yeni sorunla· ra marksist-leninisı çözümler getirilerek ula�ılabi lir. B u teorik ideolojik açıklıkla birleşmeyen bir örgütsel olu�um ve siyasal pra tik, �evrimci sınıfı n öncü örgütü düzeyine yi.ikselebilmek bir ya na, zaman içinde k ı s ı r l ı k ve açmazlar içinde kaç ı n ı lmaz bir yokoluşla noktalanacaktır. Bunu i leri sürebilmek için kahin olmak gerekmez, yalnızca marksist-leninisı olmak yeterl idir. "Partiyi ve Devrimi Birlikte Ö rgütlemek"! Zamanı nda yanıta değer bulmadığımız için Devrimci Pro tarafından azarlandığımız "eleştiri"yi bu kez kendi mantığı içinde yanıtlamadan geçemeyeceğiz. Orak-Çeki( in dört sütunl uk yazısının yaklaşık bir siitunu, Lenin ' i n fark l ı tarihsel evrelerde teorik gelişmeyi nas ı l ele aldığı sorununa ayrilmış. leta�·ya Bazı alıntı larla bunları izleyen bazı kısa açıklamaların ardın dan şun lar söyleniyor: "Len i n ' i n değişik döne m lerde teoriye yaklaşımı ve diğer alanlardaki görev ler ve gel işme ile i l işkisini nasıl kurduğunu gösteren bir kaç örnek üzerinde durduk''. Bu nu ise kritik bir soru izliyor: "Bu örnekler neyi göstermektedir?" Bu soru gerçekten anlam l ıdır ve Orak-Çekiç'in bu soruyu dosdoğru yanıtlaması, tüm tartışmaya açıklık getinnek bakımından çok iizcl bir önem taşımaktaydı. Fakat nedense o bunu yapmıyor. Lenin ' den I R90'1arın ortasına, devrimci lskra dönemine ( 1 902 ) v e niha yet, 1 905 Devriminin en sıcak günlerine ( Ekim genel grevi son rasına ve Ara l ı k Ayaklanmasının hemen öncesine) ait parçalar aktarıl ı yor. Rus Devrim tarihinin temel öze l l ikleri bakiınından birbirinden farkl ı b u üç ayrı döneminde, R usya 'da marksisı hare ketin bu üç ayrı gelişme evresinde, Leniı:ı ' i n teorik gel işme so rununa yaklaşımlarını ' aktaran ların, bundan dünem i n Türkiye 'si ve komünist hareketi için ne gibi sonuçlar çıkarıl abileceğini açık ça ortaya koymaları beklenirdi . Oysa Orak-Çekiç bundan üzcnle 155 kaçınıyor. Bunun yerine, "B unu bir başka soruyla birleştirelim" demeyi tercih ediyor ve bu kez şu ·soruyu soruyor: "Devrim için objekti f koşu l l arın olgunlaştığı bir ülkede, henüz gelişmesinin başında o l an bir komünist hareket varsa o önüne hangi görevi, görevleri koyacaktı r?" B u soruda naiflikle çarpıklık biraradadır. "Devrim için objek tif koşul ların olgunl aştığı bir ülkede" tanımının burada y�ri ve işlevi nedir acaba? B ununla aniatı lmak istenen ne o l abi l ir? Söz konusu olan içinde bul unduğumuz çağın genel öze l l ik lerinden hareketle her ü l ke i ç.i n söylenebi lecek bir genel olgu değilse e ğer, geriye, (sözlerin gelip EK İ M "eleştirisi"ne bağlanan sonra ki bölümünden de anl aş ı l acağı gibi) "devrim ülkesi" nitelemesiy le kastedi len olgusal gerçek kalmaktadır. Bu ise "devrim için objektif koşulların olgunlaşması" olgusundan daha farkl ı bir şey dir. Türkiye'nin "devrim ülkesi" olduğu vurgusunu başında itiba ren komüni stler de k u l l andı hır. Ama bununla an iatı lmak istenen şey; çözümsüz yapısal sorunlarla yüzyüze bulunan bir düzen ger çeği, bu temel üzerinde geçici olarak ve zorla bastırı lan çelişkiie rin her seferinde kaçını lmaz olarak yeniden keskinleşmesi ve de rinleşmesi gerçeği, dolayısıyla bu çözümsüzlük ve kaçınıimazlık l arın devrimci kitle mücadelelerini besleyen objektif bir zemin o luşturması · gerçeğidir. Yaşadığımız ülkenin . bu temel gerçekleri ile 1 9!:0 'de baş gösteren ve 1 9X9-90 y ı l l arında öneml i boyutlar kazanan yeni sı nıf ve kitle hareketi olgusunu.n, 1 99 1 'de (Oi·ak-Çeki( in ilgili yazı . sının tarihi) parti sorununa ·apayrı bir aciliyet kazandırdığı bir gerçektir. Ama yeniden soruyoruz; "Devrim için objektif koşulla. rın olgunlaştığı bir ülke" vurgusunun bu tümüyle farkl ı gerçeklikle ne i lgisi olabilir acaba? Bu soruya yazıda çok açık bir yanıt yok. B u rada oportünizme özgü bir bulanı k l ık var. Fakat bu vurguyu · içeren sorunun önünden ve ardından söylenenler, ima edi lmek isteneni anlamam ızı bir hay l i kolay laştırıyor. Ön kısmında, Lenin 'in 1 905 Devriminin doruk günlerinde teoriye yakl aşımı var. Orak-Çekiç'in Lenin'den buna i lişkin ola rak yapılan al ıntıya bağlanan sözleri şöyle başlıyor: "1905'1erde, 156 devrimci bir yükseliş donemine girildiğinde ". Devrim dönemi demesi gereken bir duruma, bizde daha çok kitle hareketindeki devrimci gelişmeyi anlatan daha farkl ı bir terim olan "devrimci yükseliş" dönemi derken, Orak-Çekiç sadece dikkatsiz mi dav ranmış oluyor? Alakası yok. Zira üt.erinde durduğumuz soruyu izleyen ve EKi M 'in teorik gelişmeye yaklaşımını hedef alan sonra ki soru ise aynen şöyle baş l ıyor: "Sınıf m ücadelesinin nispeten yavaş bir gelişme seyri izlediği dönemlerden farklı olarak dev rimci bir yükseliş içerisine girilen bir dönemde " ( İ lgi l i pa ragrafın tamamı için Orak-Çekiç'ten yapılan özetlemeye bakı labi lir). "Türkiye 'nin 'devrim ülkesi ' olduğu değerlendirmesi"ne yapı- · lan atıfta birlikte de düşünüldüğünde, burada yeterl i bi r açıklık oluşuyor. Oportünizme özgü bir bulanıklıkla çizilen tablo şudur: .1 905 ' Jerde "devrim ülkesi" Rusya ve "devrimci bi r yükseliş dönemi''. J 990' larda "devrim ülkesi" Türkiye ve "devrimci bir yükseliş içi ne giri len dönem". Paralellik fena değ i l ! Geriye Lenin ' i n böyle bir dönemde teorik gelişmeye nasıl yaklaştığı kai ıyor. B u ise Lenin'den yapılan alıntıyla bize gösteri liyor. Lenin, 1 905 Dev rimi 'nin doruk noktası olan Aralık ayaklanmasını hemen öncele yen günlerde diyor ki; geçmişte yeterince "teori" yarattık; "şimdi eğer 'boyumuzu' bir parça sadeçe bir parça ' diğer tarafa eğer' · ve pratiği bir parça öne çıkarırsak hata yapmış olmayacağız... Üstelik biz halihazırda demokratik devrim için çok iyi ve eksiksiz bir program yaratm ış duruındayız. O halde bu devrimi yapmak için birleşelim!" Orak-Çekiç 'in bizim için açıkça çıkarmak cesareti gö�tere mediği, birbirini izleyen üç yanıtsız soruyla ima etmek yoluyla çıkardığı "kıssadan hisse" ise şu olmal ıdır: Bir "devrim ülkesi" nde ve '\levrimci bir yüksel iş" içine girilen bir dönemde, Lenin, teorik gelişmeyi değil fakat pratik gelişmeyi öne çıkannış, "dev rim yapmak" çağrısında bulunmuştu. Ya bir "devrim ülkesi" olan Türkiye'de ve "devrimci bir yükseliş içine girilen bir dönemde", E K i M ne yapıyor? "Teorik atı l ı m part i leşme sürec i n i n esas halkasıdır" diyor. Bu durumda, E K i M 'i n böyle "demesini nasıl ... ... 157 değerlendireceğiz?" Öyle ya, bu "devrimden kaçış" deği lse ne- . dir? Neyseki E K İ M , "burada sadece bir örnektir". Üstelik sözü edilen "kaçışın günümüzdeki tek örneği (de) değildir." işte Devrinıı:i Proletarya'nın yüksek havalarda sunduğu "0rak-Çekiç'in eleştirisi", böylesine gülünç yavanl ıklardan o luşu yor. 1 990 Türkiye'si i l e 1 905 Rusya'sının neyi kıyaslanabil i r ki? Başka herhangi bir durumda asla yapamayacağı, yapmaya cesa ret ederneyeceği böylesine saçma bir kıyaslamayı, Orak-Çekiç salt EK i M ' in bakışaçısı nda bir kusur bu lmak, bunu Lenin'den güÇ alarak sergilemek gibi olmayacak bir heves uğruna yapab i lm iş tir. Devrimci Proletarya bizden bunun nesine yanıt verınemi zi bekliyordu? Biz zamanında, yerinde bir tutumla ve yanıt verilecek bir şey görememenin şaşkınlığı ile, "Orak-Çekiç· neyi eleştiriyor?" derken tümüyle haklı değil miydik? Fakat ımıdem "Orak-Çekiç' in eleştirisi" diye takdim edilen bu yavanlıklara bu kez yanıt verme yolunu seçtik, o halde sonunu da gelirelim. Ku�kusuz Orak-Çekiç yalnızca "paralellikler"i değil, özgünlükleri de hesaba katıyor. 1 905'de Bolşevikler bir parti idi ler; Lenin "demokratik devrim için çok iyi bir program yaratmış durumdayız'" diyor ve ekliyordu: "O halde bu devrimi yapmak için birleşelim ! " Oysa "devrim ülkesi" olan ve "devrimci yükselişi" yaşayan Türkiye'de, 1 99 1 'de, henüz parti yok. Bu durumda soruna nasıl yaklaşılacak? Aynı soruyu Orak-Çekiç'in diliyle soralım: "Devrim için objektif koşul ların olgunlaştığı bir ülkede, henüz gelişmesinin başında olan bir komünist hareket varsa, o önüne hangi görev i , görevleri koyacaktır?" Yanı.! Orak-Çekiç'in tüm yazısının başl ığındadır. Buna göre, yapılması gereken, "Pml iyi ve devri m i birlikte örgütlemek"tir. Evet aynen böyle! Parti yok ama, henüz gelişmesinin başlangıç evresinde olsa bile "programatik alan�a bir gel işme" sağlamış ve "örgiil:.;el bir temel'" yaratmış bir komünisı hareket varsa, bu durumda yap ı l ınıısı gereken, "partiyi ve dev rimi birl ikte ör gi.itleınek''lir. Oysa E K i M , "teorik gelişme"nin beli rleyici liği adı altında, bu "mazeret ve biçim altında", partiyi ve devrim i birlikte örgi.it leınckıcn kaçıyor! / 58 Orak-Çekiç'in iddialı ba� l ığ ı n ı n (kesk in söylem i ni n ) tüm kofiuğu da böylece açı ğa ç ı k ı yor. Devrim i n henüz b i l inmeyen bir geleceğin sorunu olduğu bir devrimci hazırlık döneminde, tüm dikkatini parti i n!?asına vermek, bunu kolayla�tı racak ve hızlan dı racak "halka"yı doğru kavramak yeri ne, "partiyi ve devrimi birlikte örgütlemek" türünden pek devrimci şiarlara sığınmak, olsa olsa parti sorununu kendi liğindenci bir sürece, demek ol uyor k i sürüncemeye terketmekten başka bir sonuca y o l açmaz. Zaten olan da budur. B ugün devriınci si yasal m ücade leyi başarıyla i lerietmek ve yarınki devrimi en hazırl ıklı biçimde karşılamak için tüm dikkatlerini parti i nşasına vereıneyenler. çözümü "partiyi ve devrimi birlikte örgütleme"de bul uyorl ar. Partiyi örgütle yemeyenierin devrimi hiç örgütleyeıneyeceğini bu kadar kolay gözden kaçırabi l iyodar. Her kavnıy ış kendine uygun pratik yara tır demeyeceğiz; tam ters i ne , burada sözkonusu olan bir pratiği (dar pratiğ i ) kavrayış düzeyine çı karmaktır. B u da geleneksel devrimci hareketin geleneksel bir davranı·ş biçimidir. Orak-Çekiç madem Rus devrim tarih inin deneyimlerinden ve bu çerçevede Lenin ' in teorik gelişme sorununa yaklaşı m ı ndan yararlanmak eği l i ınindeydi, yapacağı en anlam l ı şey, 1 905 değ i l , fakat tam d a onu öneeleyen dönem (Ne Yapma!t'! dönemi) üzerinde durmak olmalıydı. Zira değindiği üç dönemden, tüm fark l ı lıklar sak l ı kal mak kaydıyla, 1 990' 1ar Türkiye 'sine her şeye rağmen bir parça uygun dü!?ecek olan dönem buydu. B u bir parti i nşa dönemi , bir devrime hazırlık dönemidir. Başka bakımlardan asla deği l , ama hiç değilse bu yanıyla, Tür kiye'de komünist hareketin i\: i nde bulunduğu gelişme dönemine bazı bakımlardan örnek te!?ki l edebi l i r. Bu hazırl ı k döneminde Rusya'da da gelişen · ve yayı l an bir k itle hareketi var. Dahası bu hareket, bizim 1 990 ' 1 ı yıl lanın ızla kıyaslanmayacak ölçüde daha i leri kapsam ve düzeyded ir. B iiyle bir dönemde. gel i şmekte olan bu harekete müdahale çabasını asla aksatmaksızın. tam tersine, bu müdahaleyi daha etk i l i bir biçimde yapmak ve gelmektc olan devrime en iyi biçimde hazırlanmak için, m arksistler yoğun bir parti i nşa faal iyeti içinde idi ler. 159 O dönemi n marksist hareketinin işin teorik cephesinde, ge rek ulusal ve gerekse uluslararası planda, 1 990'1arın marksist hareketiyle hiçbir biçimde k ıyaslanamaz üstünlüklere ve avan taj iara sahip olduğu o lgusunu burada hat ı rl atarak geçelim ve yalnızca bir soru soraı'ım. Ne Yapma /ı ? nın "sonuç" bölümünde L�nin 'in R us marksist hareketinin gelişmesinin "üçüncü döne mi" olarak nitelediği bu dönemin karakteristik özelliği nedir? İşte aynı bölümden Lenin ' in yanıtı: "Bu dönemin karakteristik özel liği , . bazı 'mutlak' hayranlarının pratik çalı şmaya küçümseme ile bakmaları değildir, tam tersine, küçük çapta pnitikçi likle teo riye karşı tam bir umursamazlığın bi leşimidir." (Sol Yayınları, 1 . Baskı , s.22 1 ) Bu döneme bir kaç cümleyle değinip geçen O rak-Çekiç, yukarıdaki sözler ışığında 1 990' lar Türkiye 'sinin devrimci örgütler gerçeği üzerinde düşünme gereği hiç duymuş mudur acaba? Sözde "parti i nşa süreci" içindeki geleneksel ör gütlerin durumuna bu tanım ı n ne de güzel oturduğunu farketmiş midir acaba? Rus hareketine egemen olan ö�gütsel dağınıklık, çal ışmada ilkellik ve amatörlüktü. B u ise, "teorik aydınlanmadan yoksun bir dar pratikçiliğin" ü rünüydü. Peki çözüm nasıl bulundu? Bu nun "teorik müdahale'' ile, teoriye ve teorik gelişmeye verilen özel önem ile olduğunu göremeyenler Rus devrim tarihi hakkın da bir şey bilm iyorlar ve Leni n ' i de hiç anlamadan okuyorlar demektir. Orak-Çekiı,· lütfedip Lenin'den "devrimci teori olmadan devrimci pr;ıtik olmaz'' i l� "önderlik rolünü ancak en ileri teori nin klavuzluk ettiği bi r parti yerine getirebilir'' i fadelerini akta rıyor. Ama "yanlış anlama"ları engellemek kaygısıyla da hemen ekliyor: "Lenin bu yapıtında (Ne Yapmalı ?) kendil iğindenliğin altedilmesini bir alanda değil, teori, siyaset, örgütlenme ve pratik alanları nın bütününde bir sorun olarak ve bir örgüt sorunu ol arak koydu.·· Buradaki bu altı çizili "örgüt sorunu" vurgusu, teorinin be lirleyici önemi gibi "mazeret ve biçimler altında" örgüt sorunun dan "kaçışı" teorize edenlere karşı çok özel bir uyarı yapmak, Lenin ' i n sözlerini kendilerine dayanak yapmalarını güya önden ' /()0 engellemek içindir. Ama Leni n ' in sözlerine getirlliği ·bu ek açık lmna, olsa olsa Orak-Çekiç' in ''teori"yi t ıpkı o çok mahkum eder göründüğü tarzda, ' aydınca · bir akadeınizın olarak kavnld ığını gösterir. Sonınlar her zaman "pnıtik"tir ve siyasal bir öze sahiptir. Ama doğru ve sağlıklı çözüm lerini her zaman teorik açı k l ık ve "aydınlatma'· ışığında bulurlar. "Devrimci teori olmadan devriın ci pratik olmaz'' sözünün tüm anlam ı , Ilim leorik ve pratik özü budur. Elbette ki sözkonusu olan ''siyaset, örgütlenme ve pratik''. tir. Ama işte teori de zaten bunlar içindir. Hangi siyaset, nasıl bir örgüt, nasıl bir pratik -tüm bu sorunların ve soruların yanıtı dır teori. Teorik gelişme, tüm bunların aydınlatılınası, sağlam bir temele oturtu lınas ı, başarıyla i lerleti lmesi içindir, daha doğrusu bu i �iıı ta kendisidir. Ama marksist "teori'' kavramına marksisıçe değil de, dar pratikçi liğin öteki yüzü olan akademizm kafası i le bakanlar, bunu hiçbir zaman anlayamazlar. Dolayısıyla, bütünsel bir geli �ıne süreci olan parti inşa sürecinde teorinin "belirleyici" rol ü üzerine söy lenenleri doğru anlayabilmek için, . öncel ikle marksist bir "dil"e sahip olmak . gereki r k i , probleınin ve anlaş ınazlığın temel bir nedeni de kuşkusuz ki budur. Ve zaten bundan dolayıdır ki, EKiM /. Genel Konferansi Belgeleri' ııdc, "Konferansımız teorik faaliyeti, teorik sorunlarda geli�me ve yetkinleşmeyi hareketimizin tüm faaliyetinin en canal ıcı halkası olarak değerlendirmektedir" sözlerini okuyanlar, bundan bir örgütün, onun kadrolarının örgütü ve pratiği bırak ıp kendile rini "teori"ye vermeleri gibi pek garip bir sonuç çıkarabilmekte di rler. "Örgütsel ve siyasal gôrevlerden kaçış" üzerine tüm peri masallarının gerisinde de bu garip anlama · tarzı �ardır. Ama bu nu böyle algı lay<ın lar. hiç değilse EKiM Ola.�aiu'istii Kouferanst Tutanakları yayınlandıktan sonra, E K i M ' i n en iyi durumda bile "teorik gelişme" ihtiyacına bir kaç k işiyi · zar-zor ayınıbildiğini de öğrenebi lir ve hiç değilse bu tarihten sonra eski masalları artık bir yana bı rakabi l i rlerd i . Oysa · Ş ubat 1 995 tari h l i Devrimci Proletarya, EKi M ' i n yıllarca "teorik inşa"dan başka bir şey görmediği üzerine eski masall arı y ı l l ar sonra hala y i neleyip durabiliyor. /6/ "Teorik geriliği mutlaka altetmeliyiz" Bu ifade TiKB ll. Konferans Belgeleri'nin V. Bölümünün başlığıdır. i fade bu haliyle bile TiKB 'nin "teori"ye atfettiği anlam hakkında bir fikir vermektedir. M art 1 99 1 tarihinde toplanan bu konferans, '89 çöküşünün de etkisiyle Türkiye'de ve dünyada sol hareketin sorunların ağırlı ğı altında ezilerek büyük bir ideolojik kargaşa yaşadığı bir evrede, sorunu "teorik gelişme" olarak değil, teorik eğitim düzeyinin yük selülmesi olarak koyabi l iyor. Birincisi, tarihsel ve güncel; temel ve taktik sorunlarda ideolojik açıklık sağlayacak bir· teorik gel iş me çabasını anlatırken; i kincisi, da.ha çok bir bütün olarak örgütte teorik bilgi ve kavrayış d üzeyini yükseltmek, b':'nu mevcut genel marksist teorik birikim ve TiKB çizgisi üzerinden yapmak anla mına gel iyor. B irincisi, hareketin önünü açmak, çözüm bekleyen sorunlara i lişkin teorik-ideolojik açıklık sorunu iken; ikincisi, esası itibarıyla, kadroların "eğitim" düzeyini yükseltmek anlamına ge li yor. Dolayısıyla bu ikincisi , teoriye aydınlatıcı ve yön çizici , dev rimci ve dönüştürücü işleviyle değil, daha çok bir "bi lgi , bir "eğitim" öğesi olarak bakmak anlamına geliyor. Ku�kusuz, tüm bunları , Ti K B ' nin teorik gelişmenin anla mını ve i ş lev ini görernediğini i ddia etmek için deği l , teorik gelişmeye en büyük ihtiyacın olduğu bir evrede, sorunun bu yö nü üzerinde deği l de , kadroların genel "teorik eğitim" düzeyiyle ilgili yönü üzerinde durduğunu vurgulamak için söylüyoruz. Bu mı Belgeler'den sayısız kanıt gösteri lebilir. TiKB 'nin geçmişini değerlendiren bölüm ün ( l l . Bölüm) son paragrafında, örgütsel yaşam ın bazı sorunlarına işaret eden sözler, şu tespit ile noktalanmak!adır: "Bunların hepsinin temeli nde ise kadrolarım ızın teorik açı dan olmaları gereken düzeyin ne yazık ki gerisinde kaldıkları gerçeği yatar. Bi razdan değineceğimiz gibi bu geril ik, TiKB ola rak bugün bizim en tehlikeli 'zayıf noktamız' durumundadır." (age, s.99) /62 Bu tespit ve vurgu, burada arabaşl ığa çıkardığımız bölümü haber veriyor. Bu bölümde ise, mutlaka altedilmesi gereken "teo rik geri lik" hakkında şunlar söyleniyor: "Teorik gerilik ve bundan kaynaklanan kendine güven ve i nisiyatif eksikliği, kadrolarımızın siyasal önderlik kapasitelerini sınırlayan en büyük hatta bazı durumlarda tek etken durumund � dır. Yolaçtığı diğer olumsuz sonuçlar da şimdilik bir yana, bu zaafın, örgütsel pratik çalışmada bugüne dek hak ettiğimiz büyüme .ve gelişmeyi sağlayamamam ızın en önemli nedenlerinden biri, belki de birincisi olduğunu söyleyebili riz. Bunun da ötesinde, geleceğimiz açısından kaygı verici bir tehlikenin döl yatağı durumundadır. 1 985-89 dönemi bu açıdan da bir tecrübedir bizler için. B undan ötürü sorunun üzerine çok ciddi olarak gitmek durumundayız. Örgütümüzün geleceği ve kade ri bir yerde bu hayati eksikliğin giderilmesine bağlıdır. B u gerçe ğin bilincinde olarak, bundan böyle hangi gerekçe ile olursa olsun teorik çalışmayı ihmal eden, gevşek tutan veya yasak savma kabilinden yürüten tutum ve eğilimiere karşı daha uzlaşmaz olmalıyız." (age, s. l 26- 1 27 , vurgular oriji nal inde) Aynı konuda daha ilerde de şunlar söylenmektedir: "En önem li zaafımız durumundaki teorik geri liğin alt edilmesinin, herşey den önce çaba ve zaman istediğini hiç bir yoldaş unutmamalıdır. Ama, devriınci mücadelede teorinin taşıdığı hayati önemin yanı sıra, ilerleyen zamanın gerisinde ve büyüyen görev lerin altı nda kalmamak için teorik yetkinleşmenin bizler için nasıl acil ve ha yati bir görev haline geldiği de aynı şekilde unutulmamal ıdır. B undan dolayı her yoldaş, kendini teorik bakımdan da geliştirme ve yetkinleştirme görevini devrime ve örgüte karşı temel sorumluluklarından biri olarak kavramalı, bunun için çok yönlü bir çaba ve çal ışma içihe girmelidir." (s. l 35, vurgular orijinalinde) Dolayısıyla sorun, yol açıcı bir ideolojik önderlik sorunu de ğil, fakat kadroları n eğitim düzeyi sorunudur. Bir örgütün "gele ceği ve kaderi" ile ilişki tendirilen bir teorik gerilik sorununu, parti öncesi bi r örgütün m uazzam teorik gel işme ihtiyacı üzerinden 163 değil de, kadroların eğitim düzeyi gibi en dar ve özel bir çerçeve de ele alan ıuium burada dikkate değerdir. Bu geleneksel devrim ci demokrat örgütlerin "örgütün teorik düzeyini yükseltelim" der ken anindığı şeyin de kendisidir. Bu aynı zamanda, dar pratikçi lik idealize edi l i rken soyl u bir öfkenin konusu edi len akademizme, aynı öz tcn:ıeli üzerinde, tersinden açı lan bir kapı(lır. Y ı l l arca devrimci teorik gelişmenin gerek parti inşa süreci gerekse genel olarak devrimci siyasal m ücadele için taşıdığı kritik öneme "devrimci pratiğin önemi" adı altında dudak büken kişi, çevre ve hatta örgütlerin, dar pratikçi l i ğin k ısırlığı içinde bunaldıkla rında, bu kez "teoriye ilgi" adı altında akademizme ve sonradan görme aydın davranı şiarına kapılmaları bu açıdan şaşırtıcı da değildir. TiKB 'nin Il. Konferans Belgeleri'nde "teorik görevler" sorunu TiKB ll. K01ı(erans1 B elgeleri ' nin l l l . Bölümü Stratejik Bir Görev Olan Partiyi inşa Görevinin Neresindeyiz?"başlığı taşıyor. Konumuzia doğrudan bağlantılı bu bölüme şu ana kadar herha� gi bir biçimde değinmedik. Ama bunu önemli sayılabilecek bir ek_s iklik saymıyoruz. Zira Orak-Çekiç'in tartışmı ş bul unduğumuz yazıs ı , konusu çerçevesinde, kendisinden bir kaç ay önce ya yınlanmış bu Belgele!�'deki fikirleri yinelemekle ve zaten bunu Bl'lgela'den yapılmış uzun bir al.ıntıyla tamam l amaktadır. Bel geler'in parti inşasına ilişkin temel fikri bu atınııda yeterli açıklık ta vardır. Bunun özü-esas ı , gelişme sürecinin I;ıütünsel olma.s ı gerektiği üzerine basit doğrudan ibarettir: "Partileşme süreci ne salt ideolojik-siyasi gel işmeye, ne salt sayısal olarak büyüme ve kitlesel leşmeye veya ne de salt profes yonel bir devrimci çeki rdek yaratmaya indirgenebilir. Büyüme ve gelişme her yönde, birbirini tamaml ayan diyalektik bir bütün lük içinde ve tutarlı ML bir karakterde olmak zorundadır. Ancak böyle bir gelişme sürecinin bel l i bir olgun luk düzeyine ulaştığı bir noktada Parti ortaya ç ı kar.'_' (age, s. I OO) Daha i leride aynı /64 konuda şunlar söylenmektedir: "Soruna bli k ı sa ve genel tablo nun ışığında baktığımızda, ülkemizde parti leşıne sorununun c:;as olarak i_deoloji�-siyasi gel i şmeyl e örgütsel-pratik gel işme soru nundan geçtiğini görürüz. Sorunun 'kitleselleşme' boyutu, ... genel olarak bu i k i temel yöndeki gel işıneye bağlıdır.'' (s. I 04) Gelişme sürecinin bütünlüğünü vurgulamakla yetiniyor olsa bile, T i KB 'nin 1 99 1 Türkiye 'si ve dünyası koşul larında teorik cephede kendi durumunu nas ı l gördüğü ve komünist hareketin teorik görevlerinin önemini ve kapsamını nas ı l eiC al�lığı sorusu var önümüzde. . Bu konu hakkında Orak-Çekiç'·in tartışınakla oldu ğun'ıuz yazısı bize övünçlc şunları bildiriyor: "Örgütüınüz daha 1 979'da açıkladığı Platform ' uyla programının temel lerini ortaya koydu. Bunun gel i ştirilmesi, b i l imsel derinliği olan, açık, net ve özlü bir programa u laşma �örevimiz vardır.'' Bu tlüşünce de TiKB ll. Konferansi Belgeleri' n i n i lg i l i bö lümünden alınmadır. Tek fark. Orak-Çekiç' i n "Platform'' diye nitelediğini Km?fcnm.ç Belg eleri ni n "Program" olarak niteleınesi ' dir: " M L bir programa ve temel politikalara sahibiz ... Stratejik konularda, bazıları nın kökü 20 yıl öncesine �ızanan devriınci ML · bir temel yönelim ve politikalara sahibiz. Ayrıca, 1 979 y ı l ında bunları yazı l ı bir program hal i nde ortaya koyduk.'' (s. 105 ) Devaın ında, "Program ımızın ve bazı konu lardaki temel po l i tikalarını ızın" elbetteki bazı eksikl ikler ve yetersizlikler taşıdı ğı belirti liyor (s. 105 ) ve bu çerçevede şu görevlere işüret edi liyor "Program ımızı ve tem el program atik görüşleri m i z i eks i k l i k , yetersizlik v e yanlışlardan arındı rarak ge liştirmek, tamamlamak ve derinleşt irınek, bugün başlıca teorik-siyasi görevlerimizden biri durumundadır.'' (s. 106) TiKB ll. Konjc•rwısı Belgeleri' n i n partileşmc sürecinin teo rik-ideolojik cephesinde önüne koyduğu görev lerin kapsaını işte budur. Bu, T i K B ' n i n yaşamakta olduğumuz dönemin muazzam teorik görevler yükü konusunda açık bir görüşten yoksunl uğuııu gösterir. Büyle olunca, onun, dünyada ve Türkiye'de geride kalan döneınlerle i l işkilendi ri len ve içine ginniş bulunduğumuz yenı /65 döneme bağlanan bir teorik atı iım vurgusunu anlayamamasına da şaşmamak gerekir. TiKB Konfc'rans Belgeleri nin bu alanda ufku ' öylesine dardır k i , �etıdi teorik temelini "20 yıl öncesi"yle, Türki ye sol hareketinin devrimci teori açısından bu en geri ve i lkel dönemiyle i lişki leridirebi liyor. Kendi durumundan öylesine emin ve hoşnuttur ki, 1 979 yıl ında ortaya konulmuş "ML bir prog ram"dan ciddi ciddi sözedebi liyor. Ama bu program nerededir, neden kamuoyuna sunulmuyor, neden dostun düşmanın önünde göndere çekilmiyor? On seneyi aşan bir süre önce ortaya "ML b i r program ve temel pol itikalar" koyanlar, bunlarda bugüne .ka dar "öze ilişkiQ ve köklü değişiklikler yapmak zorunda kalma"yan lar, bu büyük başanya yıl lar öncesinden ulaşanlar, neden hala parti değildirler -tüm bu soruları sormak ihtiyacı bi le duyulmuyor. Kendinden bu denli hoşnut olanların "teorik görevler" alanına yaklaşımda bizden bu kadar uzağa düşmelerini doğal karşılıyoruz. *** Partileşme Sürecinin Sorunlan başlıklı bu bölümün Partileşnıe Süreci ve Teorik Gelişme başlıklı bu i lk bölümünü, 1 992 yılı başına ait aşağıdaki gözlemle noktalıyoruz: "Teorik görevler sözkonusu olduğunda, bugünün sol hareke ti içinde, bel i rgin bir biçimde birbirinden ayrılan ve görünürde karşı karşıya duran iki eğilim var. i lki daha çok aydın çevrelerce temsil edi lmektedir. Bu çevreler teorik görevlere yaptıkları tek yanlı bir abartıl ı v u rguyu pol itik ve örgütsel alandaki zayıflıkla rını örtmenin, hiç değ i l se mazur göstermenin bir aracına dönüş türmek eğilimindeler. Bu konumun gösterdik leri teorik çabayı anlamsız ve işlevsiz kıldığını ya görememektedirler, ya da bu olgu onları gerçekte pek i lgilendirmen:ıektedir. "Öteki eğilim bunun tam tersidir ve devrimci hareketimi zin çeşitli gruplarınca temsil edi lmektedir. Bunlar ise, güncel l iğe daya l ı bir dar pratiği kendi başına ideal leştirmektedirler. Sözde politika ve pratiğe vurgu adına muazzam teorik sorunları görmez likten gelmekte, gerçekte ise aslında fazlao.;ıyla fark ında oldukl arı teorik zayıOık ve çözümsüzlüklerini böylece örtrnek istemek tedirler.·· ( Yeni Bir Dönemin Başında, Ekim/er, sayı: 1 , s.8) /66 · Orijinal yaymda yeralan ek metin-I: Pai1ileşme sürecinde teorik gelişmenin önemi ve kapsam• Teorik gel i �me, parti leşme sürecinin esas ve tay i n edici halkasıdır. Zira parti , herşeyden önce sağlam bir marksist-leninist teorik temel ve bu temel üzerinde bel i ren net bir ideolojik k i m l ik demekti r. Parti programı , bu çabanın özl ü , süzül müş ve yetk i n bir i fadesinden başka b i r şey olmayacak, aynı �ek i lde, partinin taktik i l keleri de b u çabanın b i r ürünü olarak netleşecekti�. Devrimci teorini n anlamını v e i ş levini doğru kavrayan ve teorik gel işme kavram ını da bu 'kavrayış içinde ele alan her marksist ten'inisı için, partileşme süreci içinde teorik gel işmenin taşıdığı tayin edici önemi anl amakla bir güçlük yoktur. Teorik gel işme, eşlik ettiği ve yolunu açtığı pol itik ve örgütsel gel i şme süreçlerinin sağlıkl.ı ve başarı l ı olabilmesinin güvencesidir. Aynı şek i l de teorik gelişme, tüm marksist potansiyeli tek bir parti çatısı altında birleştirebi lmenin etki l i bir yolu ve zorunlu bir önkoşuludur. İçinden geçmekte olduğumuz tarihsel dönemde, marksist-leninistler için teorik gel işme kavramının bizzat bu tarihsel dönemi n nitel iğinden gelen kendine özgü bir kapsam ı ve içeriği vardır. G ünümüzde dünya ölçüsünde marksist-leninistterin karşı karşıya bulunduğu teorik sorunlar, dünya sosyal i zminin herhangi bir başka tarihsel dönemiyle kıyaslanamayacak ölçüde kapsam l ı , karmaşık ve zorludur. Bu sorunların üstesinden gelecek teorik kı,ıvvetler ise hiç bir dönemle kıyaslanamayacak ölçüde zay ı f, yetersiz ve dağınıktır. içaçıcı bir tespit olmamakla birlikte gerçek budur ve sorunun üstesinden gelebilmek için her şeyden önce bu gerçeği (güçlüğü) bütün açıkl ığıyla tespit 167 edebilmek gerek l idir. Ku�kusuz sorun hiç de yalnızca tarihsel evrıının bugün ortaya çıkardığı yeni sorunların teorik tah l i l i ihtiyacından ibaret değildir. Bu kadarı, her tarihsel dönemin kendi olağan teorik gel i�ıne ihtiyacının ötesinde bir aniarn ve güçlük i fade etmezdi. Asıl kapsaml ı ve zorlu olan, geçmi�ıen birikip bugünün marksisı ku:jağına m i ras kalan muazzam sorun l ar yığınıdır. Bu yığın yalnızca teorik inceleme ve açık l ı k gerektiren nesnel süreçler ve olgu lar toplaınından olu�saydı , tüm güçlüğüne rağmen, bu yine de bir ölçüde kaldırılabi l i r bir durum o lurdu. Fakat ası l vahim olan, yakın geçıni�ten devralınan teorik m i rası n bizzat kendisinden kaynaklanan sorunlardır. Revizyonizın i n �üyük tarihsel tahribau, bi limsel marksisı teorinin gelişt i ri lmesinde kuşaklar arası bir kopukluk (boşluk) yaratınakla kalmad ı , yanısıra, kendi doğru ltusunda yarattığı etki ler yoluyla olduğu kadar yolaçtığı karşı tepki lerle de, dünya sosyalizmini genel bir teorik kargaşa içine soktu. Geleneksel komünist h�lreketin yozlaştığı bir evrede devriınci bir siyasal akım olarak yükselen · çağdaş popülizın, bir dizi varyasyonuy'ıa, sosyalizm . adına re vizyonizın i n devriınci alternatifi o lara� benimsendi ve yakın döneme damgasını v urdu. Bu olgu, Koınintern'in 1 930' larda şeki l lenen teorik mi rası teme l i üzerinde, ondan da güç alarak, teorinin bir d izi temel sorununda etkisi hala güçl ü bir biçimde süren popü list çarpıklıklam yolaçtı . Revizyonizınc karşı marksi·!-a -lcninist teorinin devriınci i lkelerinde di"rcnmck çabası ve iddiasındaki küçük bir kesimin yapt ığı ise, Komintern ' i n teorik mirası nı dogmatik bir tarzda y i ne lcınck, pnıtik mirası nı eleştirisiz olarak benimscınck ve taklit etmekten öteye gidemedi. Bu yalnızca geçmişin zaaflarını devralmak değildi; bu i:j daha sonraki bir tarihsel evrcde yapı ldığı için, devranı l an m i rasın da gerisine düşmek an lam ına gel iyordu. Bütün bunlardan çıkan sonuç, bugünün marksist- 168 ___/ leninistlerinin öncelikle bir teorik arınma ve netle�ıne sorunuyla yüzyüze olduklarıdır. Bu, teorinin bil imsel yöntemi , devriınci özü ve temel esasları sözkonusu olduğunda geçmişe (klasiklere) dönmek, ara dönemin dogmatizminden ve onunla elele gi deıi teorik deforınasyonlarından �ırınmak , fakat öte yandan, bunu, tam da bugünün gerçek sorunlarına marksist-leninist teorlniı1 ruhuna uygun gerçek yanıtlar bula�i lmek üzere yapmak, bugünü kavramanın ve i lerlemenin ayakbağı haline gelen tüm eskimiş kalıp, çözüm ya da formül leri kararlılıkla terketmek demektir. Yığılmı� bul unan ve teorik açıklık gerektiren sorunların üstesinden gelebilmenin zorun lu önkoşuludur bu. Ortaya çıkışlarını ve mevcut i deolojik şekil lcnmelerini (henüz yetersizlikler taşınsa bile) bu önkoştılu gerçekleştirmeye borçlu olan Türkiyeli komünistler, böylece partileşme sürecinin teori� cephesindeki kritik bir sorunu geride bırakmı ş bulunmaktadırlar. Geçmişin ağı r bir yük oluşturan kısırlaştırıcı şartlanmışlıklarından s ıyrıl abilmiş olmak son derece önem l i bir adım olabilmekle birlikte, buna gerçek teorik sorunların geniş alanına bir ilk çık ışın ötesinde abart ı l ı bir önem vermek, kendini bekleyen asıl teorik görevleri küçümsemek anlamımı gelecektir. Zira teorik arınma ve netleşıne, Türkiye ve dünya devriminin temel ve taktik sorunlarınlll tahlili teınelinde,bir teorik derinleşme ve yetkinleşme aşamasına geçmek için yalnızca bir önkoşuldur. Şüphe yok k i bu kadarını başarabiimiş olmak bile, ancak gerçek sorunlara yönelik bir teorik çabanın · ürünü olabi lirdi. Komünistler bunu, Türkiye devriminin bir dizi temel ve taktik sorununda,' teorinin devriınci özüne ve topl umun nesnel gelişme düzeyine uygu n düşen bi r teorik açıklığa ulaşımı çabası içinde başard ı l ar. U laştıkları bu i l k. :onuçlar(la derinleşrnek ve yetkinleşmek, ve bunu , osyalizmin ve dünya komünist hareketinin tarihsel _ ı � /69 l deneyimlerinin e l eştirici tahlili ve çağdaş dünyanın bugünkü temel sorunlarının tah l i l i i le birleşti rerek, ya da daha doğru bir i fadeyle, bu temel üzerinde yapmak -işte partileşme çabası ndaki komünistleri bekleyen teorik sorunların geniş alanı. İçinden geçmekte olduğumuz tarihsel anın ayı rdedici özell i k l erinden bi ri de, dünyada ve Türkiye'de sol için bir dönemin kesin bir biçimde kapanıyor olmasıdır. Dünya komünizm i ni n yaşadığ ı . yozlaşma, ortaya revizyonist, popülist ve bu ikisinden de izler taşıyan bir. tür i lkel ve dogmatik m arksist akımlar çeşnisi ç ı karmıştı . Gerici burjuva propagandan ı n "sosyali zm i n yıkı lışı" olarak sunduğu şey, gerçekte u luslararası dayanaklarıyla birlikte tüm bu ideolojik akımların y ı k ı lışıdır. Bunun kendisi, Türkiye 'de ve dünya 91çüsünde, Marksizm-Leninizm i n gerçek devrimci temeli üzerinde bir yeniden şek i l ieniş ve yükseli�in zem inidir. Tarihsel deneyimin özümsenmesi temeli üzerinde yükselen yeni tip marksist-leninist sınıf parti lerinin ortaya çıkacağı bir dönem olacaktır bu. Türkiye devrimci hareketini ol uşturan çok sayıda part i , Örgüt, grup ve çevreni n yaşamakta olduğu ideoloj i k kimlik bl.\nalımı, asl ında kuşkusuz her ülkenin kendi iç özgün lükleri zemini üzerinde o lmak üzere, dünya sol u ölçüsünde genel bir olaydır. Bu bunal ımın kendisi, yak ı n geçmişin ti.im bozucu etkilerinden arınmak ve tarihsel deneyimin özümsenmesine dayal ı bir i leriye sıçrayışı yaşamak için bir olanaktır da. Şu veya bu ülkenin marksist-leninist eği limli güçlerinin bunu ne zaman ve ne ölçüde başarabi lecekleri bir dizi özgün faktöre bağlıdır. Devrimci bir toprağı n ve gel işmekte olan bir proleter sınıf hareketinin son derece uygun nesnel zem ini üzerinde duran Türkiyeli marksist leninislierin bu açıdan son derece önemli bir şansa sahip bulundukları ise tartışmasızdır." EKİM \... / 70 I. Genel Konferansı/Değerlendirme ve Kararlar (Eksen Yayınc ı l ı k , s. l 23- 1 2� ---- ---- ------- Ori jinal yaymda yeralan ek metin-II: Devrimci Proletarya eleştiriyor! "Komünistler dahil kendisi_ dışındaki tüm akımları "halkçılı,� ın etkisinden çıkamamakla" suçlayan Ekim 'in yaptığı , halkçılığın tersyüz edi lmiş biçimi olan i şçici l i k ten başka bir şey deği ldi . Dolayısıyla onun da işçi sınıfı ile aynı anda oturup kalkmasına şaşmamak gereki r. Söylernde kendi liğindenciliğe getirdiği tüm "keskin" eleştiri lere rağmen,, bunu a�ma potansiyellerinden, sınıfa öncül ük i radesinden yoksundu çünk ü. Y ı l larca " teorik inşa " yı esas almış, gözü başka bir alan görmediği halde işçi sınıfına dönük pratik-siyasal, taktik ve örgütsel müdahalede bu yüzden sınıfta kalmıştır. Bir zamanlar eylemdeki i şçi lere dağıttığı bi ldiri lerde dah i , "Direnişinizle parti ilıtiyacmt hirleştirelim" (Plaspen Direnişine yöne l ik bi ldiri) diyor; sınıfın öncü unsurlarıyla "yalnızca iktisadi hareketin dar sorunları üzerinde değ i l , fakat ası l olarak siyasal mücadele i le parti ve sosyalizm sorunları üzerinde yoğun laşan tartışma toplanuları" yapmayı önüne koyuyordu. (Ekim, sayı : R6) Kaba işçici bir tarzda öne sürdüğü "ônı:ü işçilerden parti yaratma" hedefi k ı rı l maya uğradıktan sonra Ekim, aynı işçi leri n "korkak" , " sinik " olduklarını 1 keşfeıti ! Gerçekte bu keşif, bu kesimi ruhsuz bir "sosyalizm;' edebiyatıyla yanına çekmesinin o l anaksız olduğunu görerek aldığı ders ve düştüğü hayal kırıklığından kaynaklanıyordu." Devrimci Proletarya, say ı : 36, s.4 1 -42 / 71 IV. BÖLÜM PartileşiDe sürecinin sorunlart-2 2) Partileşme süreci ve sınıf hareketi Parti leşm� sürecinin _ sorunları kapsam ında Devl-inu:i Pro letarya'nın EK i M 'e yönelttiği ikinci ithama geçiyoruz. Şöyle diyordu Devrimci Proletarya: "Komün'i stler dahil kendisi dışındaki tüm akı m l arı "halkçl lt.�m etkisinden ç1ka�1amakla" suçlayan Ekim'in yaptığı, halkçılı ğın tersY,üz edilmiş biçimi olan işçici l ikten başka bir şey değil di ." (Sayı: 36, s.4 1 ) B u bugüne kadar Devrimci Pi·oletarya çizgisindeki yayın• l ar tarafından bir çok kez yinetenmiş bir başka beyl i k iddiadır. Peki halkçılığın tersyüz edi lmiş biçimi olan bu "işçicil ik" na s ı l bir şeydir? ideolojik muhtevası . nedir, pratik sonuçları kendi ni nas ı l göstermektedi r, Ek i M ' i n yay ı n l arı nda ve pratik fa a l iyetlerinde bu nas ı l yansı m aktad ı r? Y&zık k i ne Dçvrimci 1 73 Proletarya'da ne de onun paralelindeki yayınlarda bu konuda el le tutulur tek satır yoktur. B u iddia, komünistlere yöne ltİimiş bir çok başka iddia gibi, içi boş bir söz kal ıbıdır yalnızca. Komü nistlerin popülizme yönelttiği ideolojik eleştirinin basıncı karşısın da bir tür savunma refleksidir. i l k kez olarak "ÖncıUiik ve Kuy rukçuluk" yazısıyla buna güya bir içerik kazandın imaya çalışıl m ıştır k i , bunun da iç bunaltan bir kaba tahrifatlar yığınından öteye geçemediği artık bi li nmektedir. " İşçicilik", bundan y ı l lar önce, geleneksel halkçı hareketten daha kopuş ahında, geride kalanların bize ("troçkistlik" itharnı nın yanısıra) yönelttiği en beylik ithamdı. Belirtmeye gerek yok ki, onların d i l i nde de bu içeriksiz bir söz kalıbıydı . Dolayısıyla Devrimci Pmletmya'nın y ı l lar sonra yaptığı yıl lar öncesinin k l i şelerini yinelemekten ibarettir. Ş u farkla ki, Devrimci Proletarya çizgisindeki yayınlar, işçiciliğimize "maocu halkçı l ığa yer yer troçkist etkilerle birleşmi� bir tepki biçiminde" yaklaşarak, bizi bir parça mazur görüyorlardı. Elbette bu mazur görmenin gerisin-. de, aynı zamanda, kendini o "tepki" duyulan geleneksel halkçı hareketin dışında görme vardı r. Öyle olup olmadığını ise birlikte göreceğiz. Konuya geçmeden önce, partil�şıne sürecinin sorunlarına i li� kin bu tartışmanın geçen bölümünün girişindeki yargımızı okura yenide� hatırlatmak istiyoruz. Orada Devrimci Proletarya'nın iddialarını e le alırken; kendimizi hiç d e E K İ M ' i n gerçek pers pektifinin ne olduğunu göstermekle sınırlamayacağımızı, bizim için çok daha önemli olanın, tam da bu aynı konularda Devrim ci Proletarya'nın kavrayışını açığa çıkarmak olduğunu belirtmiş ve buna şun ları eklem işti k: "Bu yapı ldığında görülecektir ki, Devrimi:i Proletarya n ı n temsil ·ettiği çizgi, parti leşme sürecinin ' sorunları konusunda yalnızca bir bel i rsizlik ve karmaşa içinde değ i l , fakat aynı zamanda, en kritik noktalarda geleneksel halk çı hareketle aynı ·konumdadır, özünde aynı bakış açısıyla hare ket etmektedir. Ve E K i M ' in görüşlerini çarpık algılamasının ve yansıtmasının gerisinde, tahrifatı n da otesinde, gerçekte bu var dır." 1 74 Komünist partisi: Sosyalizmle ·sınıf hareketinin örgütlü birliği Ko�ünistlerin 1 987 yılının i lk yarıstnda tüm sonuçlarına va ran iç ayrışma süreci esnasında geleneksel halkçı harekete yönelt tiği ideolojik eleştiride, burada başlığa çıkarılmış temel marksist düşünce özel bir yer tutmaktadır. Daha Ocak 1 987 tarih l i bir metinde, TDKP'nin küçük-burjuva n i te l ikteki parti inşa süreci eleşt i ri lmektedir. TD KP ' n i n pratiği n i n e l bette soyut düşünce planında deği l , fakat parti leşme sürecinin gerçek pratik seyri yönünden, "partiyi, bi l i msel sosyalizm l e işçi hareketinin birliği ol arak ele alan marksist b i l i msel görüşten yoksun"luğun bir göstergesi olduğu bel i rtilir. Komünist partisinin işçi sınıfı , partisi olduğu; onun bağrında, onun i leri ve sınıf b i l in ç l i üyelerini kucaklayarak oluşup gel işeceği; "komünist partisinin siyasal fa aliyetinin ve örgütlenmesinin merkezinde her zaman işçi sınıfı nın olduğu" vurgulanır ve şöyle devam edil i r: "Oysa TDKP, şeh i r ve kırın k üçük-burjuva devrimci de mokratik hareketi i le bi rleşerek kuruldu . TDKP'nin siyasal ve örgütsel faaliyetinin merkezinde hep küçük-burjuvazinin değişik katmanları esas yeri tutmuştur. Lafta söylenen ne olursa olsun, işçi sını.f ının yeri ve önemi tal i olmuştur. Olduğu kadarıyla da, işçi sınıfına sosyalizm perspekti fiyle değil küçük-burj uva dev rimci demokratik perspek t i fl e g i d i l m i şt i r . " ( Kiiçük-hu1juva Popülizmi ve Proleter Sosyalizmi, s . l 85- 1 86) Aynı temel vurgul ar, N isan . 1 987 tari h l i ayrı l ık bi ldirisinde yinelenmiş (age, s.207) ve Mayıs 1 987 tarihli ilk temel belgelerde, geleneksel halkçı hareketin tüm ü içi n genel leştirilerek ortaya konulmuştur. Hemen ardından ise TDKP t�orisyenleriyle pole miklerde bir çok açıdan ve ayrıntı l ı o larak işlenmiştir. (Kiiçük hurjuva Popülizmi ve Proleta Sosyaiizmi, Temmuz 1 987) Kuşkusuz biz ne şimdi ne de o zaman Marksizm-Leninizm in parti sorununa i l işkin temel önemde fakat son derece basit bir gerçeğinin geleneksel hareket ta.rafından bi l inmediği iddiasın da olduk. Sorun bu deği ldi ve eleştirinin asıl çerçevesi bu olmadı. 1 75 Tüm sorun, yaygın olarak b i l i nen bu basit doğrunun, marksist olmak iddiasında bulunan ve önlerine parti inşa sürecini öncelikli görev olarak koyan akım lar için hiç�ir pratik değer taşımama sıydı. Marksist olmak iddiasındaki bu akımların, politik çal ışmala rında ve örgütsel şek i l lenmelerinde, i şçi sınıfı n ı eksen alan bir pratik yöne l i m içinde olmaınalarıydı . B unu tamam layan fakat . anlamı ve sonuçları bakımından bundan da önemli olan bir başka olgu daha vard ı . B u , bu akımların bi.r i lk şek i l leome evresi olan bu parti inşa sürecini ; tam da küçük-burjuva katmanların bağrında, bu katmanları politik ve örgütsel çal ışmalarının esas ekseni ala rak, onıa,·ın i leri unsurları nı saflarına kazanarak ve örgütsel ya pı larını bu temelde geliştirerek yaşamalarıydı. Soyut iddia planın da, proletaryanı n devriınci komünist öncüsünü inşa sürecini ya şadıklarını söylüyorlardı; fakat somut gerçeklik planında, küçük buı:j uva hareketin devrimci-demokrat örgütle�i olarak gelişiyorl;mlı. Aynı süreç boyunca, i şçi hareketine i lgisiz kalmakla, onu reviz yonist-reformisı ak ımlara terketmekle kalmıyorlar, sınıfı eksen· alacak bir çal ı şmayı da ekonomist, hatta hatta düpedüz revizyo nist olmanın en tartışmasız göstergesi sayıyorlardı . Zira o zaman lar, sonradan komi.i nistlerin eleşti rileriyle de yeterli somutlukta kanıtlandığı gibi , halkçılar için işçi sınıfı denilince sendikal hare ket ve sorunların ötesinde bir şey akla gelmiyordu. Soyut teorinin gözdesi olan işçi sını fı , somut pratik planında yalnızca ekonomiz mi ve sendikalizıni akla getiriyordu. (Bu tersyüz edi lmiş ekono mist düşünüş tarzı, küçuk-bu rjuva dalga kırılıp durulunca ve yeni dönemde "sınıf yöne l i m i " moda ol unca, kendini bu yeni "yöne J im" içinde bu kez düz biçimiyle, kaba bir kuyrukçu ekonomizm olarak üretti . ) Soyut doğruları bi len bu akımların somutta politik-örgütsel şekilleome süreçlerini sınıf hareketi ekseni yerine çeşitli halk sı nıf ve tabakaları (yeni dönemde buna "çqitli emekçi sınıf ve tabakalar" deni liyor. Öne m l i bir i lerleme ! ) içinde yaşamaları , yalnızca küçük-buı:juva demokratik dalganın kuyruğunda sürük leome kendiliğindenci l i ğinin bir göstergesi değildi elbette . Bun dan da öneml i olan, parti ·sorumımı il işkin temel marksist doğrula- 1 76 rın bir bil incin ve bakışaçısının i fadesi olmak yerine, kitaplar dan al ınımı bi rer boş söz kal ıbı olmaktan öteye gideıneınesiydi. Asıl bilinci ve bakışaçısını ise, gerek Türkiye 'nin kendi tarihinde ve gerekse ' 60' 1 ı ve ' 70 ' 1 i yılların etkin devriınci a_k ıını çağdaş popi.ilizınde derin düşünsel kökleri olan, dÖnemin küçük-burjuva hareketliliği tarafından ise yeniden yeniden üretilmesine can l ı bir maddi zemin kazandırı lan popülizın oluşiuruyordu. Komünist iş çi partisi yaratmak iddiasıyla yola çıkanların devriınci-demokrat halk partisi ya da "hareketi" yaratınaktan ·öteye gideıneınelerinin temelinde bu ideolojik bakı�açısı. vardı. Popül ist ideolojik bakışaçısı yalnızca ınantıksal olarak de ği l , pratikte de bel l i bir bütünl üğe sahipti . Bu nedenle de, işçi sınıfı partisini inşa etmekten sözedip de bunu "çeşitli halk sınıf ve tabakaları " eksenincieki bir pratik süreç olarak yaşayanların, devrimin ve devrimci siyasal mücadelenin gündemdeki sorunları na doğru yaklaşaınamalarına şaşırmamak gerekir. Bu akımların tamamı işçi sınıfını "dev rimin öncüsü" ve içlerinden bir çoğu da aynı zamanda "temel toplumsal gücü" olarak göriiyorlardı. Fa kat devrimin öncü ve temel toplumsal gücü say ı lan bu sınıf için de bir arpa boyu yol alaımıdıkları halde, i şç i sınıfının "müttefik leri" içinde büyük bir "kitleselleşıne''ye ula�abiliyor. bu çarpıklık tan rahatsız olmak bir yana, bu başarının sarhoşl uğu ile kcndilc rinde'n gcçcbi liyorlardı (ve tüm bunlar, '7 1 H areketi 'nin "ideoloj ik önderlik" !ezinin güya eleştiriJip redded i ldiği bir dönemin ardın dan yaşanabil iyordu). Dolayısıyla da. yal nızca parti sorunu deği l , öncü ve yedek toplumsal· kuvvetler üzerine bıktı rıcı tartışmalara konu olan dev rim stratejisi üzerine edi len onca sözün de gerçek siyasal pra tikte hiçbir anlamı kalınıyordu. Devrimin "öncü"sü kenarda du ruyorkcn, o ne.rdeyse tamamen revizyonistlerin ve refoıınistlerin tahrip edici etkisine bınıkılmışken, dikkatlerini tamamen ya da esas olarak "ınüttefiklcr'' üzerinde yoğun l aşuranlar, elbette bu nu "devrimi örgütlemek'' adına. bunun için de işçi s ı n ı fını ve çeşit l i halk sınıf ve tabakalarını birl ikte örgütleınek gerek l i l iği adına yapıyorlard ı . Ama bunu böyle yaparlarken, "çeşi t l i halk 1 77 sınıf ve tabakaları''nı örgütlemenin ve gerçek iktidar mücadelesine yöneltmenin temel önkoşu lunun işçi sınıfı içerisinde gerçek bir kuvvet ol!nak olduğunu kolayca gözden kaçırabiliyorlardı. Bu sı nıfın fiili siyasal önderliği örgütlenmedikçe, gerçek sınıf i lişki leri ve sını. nar mücadelesi planında önderlik yapmaya yetenekli bu biricik sını fa bu anlamda dayan ılmadıkça, müttefikler ekseninde k i bir çal ışma ve mücadelenin devrimci iktidar hedefi açısından sonuçsuz bir çaba olacağı basit gerçeğini es geçtiklerinin farkın da bile olıiıuyorlardı. Pratik yönelimlerinde, sınıfın öncü örgütü sorununu yerli yerine oturtamayanlar, bu ayn ı yeteneksizliği , devrimin öncü sınıfı sorununu yerli yerine oturlamamak planın da da güsteriyorlardı. Bunlar yalnızca ' XO öncesinin sorunları olsaydı, komünistler tarafından halkçı lıktan kopuş döneminde fazlasıyla da eleştiril diklerine göre, artık yak ın tarihimizin sorunları olarak bir yana bırakılabi lirlerdi. Oysa sayısız gösterge, halkçı geleneğin ken dini yeni koşullanı bir parça uyarlayarak, fakat özü itibarıyla geç miş önyargı ların• koruyarak yeni dönemde de sürdiiğiini.i açıklıkla ortaya koyuyordu. Geçmişle açı k bir hesapla�ma yaşanınadığı sürece ba�ka türlü ol ması da zaten beklenemezdi. Fakat dahm;ı var. Gazi 'deki halk hareketinin görkemi ve sarsı cı etkisi sınıf hareketindeki tıkanıklığın si.irınekte olduğu bir kon jonktürle de çakışınca, eski önyargı lar yeniden depreşti . Ve son bir yılın devriınci örgütler pratiği, "anti-faşist toplumsal dinamik lere seyirci kalmamak" t üründen pek devriınci görünen gerek çelendirmelcr eşl iğinde. 'XO öncesinin ki.içük ölçekl i bir benzerini sundu. ' X7 sonrasının "sın ı f yönelimi" modası yerini ' 95 sonrası nın "semt yönel imi" modasına bıraktı. Eski toplumsal zemine bu akı� beraberinde buna uygun mücadele anlayı�ı ve çalışına tar zını getirmekte çok da gccikıncdi . Geçmişi a�aınayan devriınci örgütlerde ş imdi lerde, deyim uygunsa bir "DHKP-C ' I i leşınek" ınodası var. DHKP-C semt pratiğinin ve bunun ürettiği mücade le an layışının devriınci açıdan en gel işmiş örneği olduğuna göre, bu gel işme de son derece doğaldır. Halkçı lığı n eski önyargı ları yeni dönemde de inceltilmiş şe1 78 k i l leriyle yaşadığına göre ve semtlerin küçük-burj uva ve yoksul katınanlarındaki hareketlenme onlara yeni bir yaşama zemini oluş turduğuna göre, halkçılıkla ideolojik hesaplaşmanın s.ürdürülınesi de niyetten öteye bir zoru n l u l uktur. Burada konumuz parti sorunu, partinin sını f kimliği sorunu, · bunun parti inşa sürecinin pratik-örgütsel yönelimleri bakımından somut anlamı üzerinedir. Buna geçmeden önce, tartışınanın ve eleşti rinin genel çerçevesi n i n anlaşı l ın asını kolaylaştırmak ba- . kıın ı ndan, iki şey yapmamız gerekiyor. Bunlardan ilh EK İ M I. Genel Konferansı ' nın konuya i liş kin metninden sorunun genel çerçevesini özlü bir biçimde koyan bir parçayı buraya aktaıinak olacak: "Parti, sosyalizm i le sınıf hareketinin örgüt l ü birl i ğidir. Bu temel ve özlü tanım, öncü partinin ideolojik kimliği i le sınıfsal kiml iğini içi Çe vurgulaınaktadı r. Sosyalizm proletaryanın düşün sel temeliyse, proletarya da sosyalizmin top l umsal -maddi teme lidir. Parti, bu iki öğenin tarihsel kaynaşmasının cisimieşmiş bir ilk birliğidir ve bu kaynaşınayı tüm sonuçlarına götürınenin temel tarihsel aracıdır. "Aynı temel düşünce partileşıne sürecinin pratik boyutlarını da bütün açıklığı i le ortaya koyar. B ize gerek l i olan, kuvvetli bir marksist-leninist teorik temeli sağlam bir proleter sınıf tabanı i le birleştirebilen, marksist-leninist ideolojik kimliği proleter sınıf kimliği ile aynı örgüt yapısı içinde kaynaştırabilen bir partidir. Dolayısıyla teorik gel işme, ancak kendisine, s ı n ı f hareketiyle bi rleşme çabası, smıfın en i leri unsurların ı teorik gelişmenin so nuçları temel inde sosyal izme kazanmak ve sınıfı n öncü kesimi olarak örgütleınek çabüsı eşl i k ettiği takdirde, gerçek bir proleter öncünün inşasıyla ttıçlanabi l ir. Bu kavrayış ve buna uygun bir pratik içi nde i nşa edi lmiş bir parti, yalnızca bil imsel bir teoriyle damınmış bir öncü müfreze olmakla kalmayacak, aynı zamanda, işçi sınıfının bir purçası ve örgütlenmesinin en üst biçimi olacak, dolayısıyla sınıfın örgütlü öncü müfrezesi sıfatını taşımaya hak kazanacaktır." (EKiM /. Genel Konferansı/De,� erlendirme ve Kamrlar, Eksen Yayıncı l ık, s. l 26- l 27 ) 1 79 ikinci olarak ise, ekte Rusya'da parti inşa sürecini sosyalizmle sınıf hareketinin birleştirilmesi süreci olarak ele alan marksist deneyimi Lenin ' i n kalem inden sunuyoruz. Kronolojik sıralama içinde verdiğimiz bu metin ler, yalnızca Rusya 'daki deneyimin somut , seyrini değ i l , fakat buna ışık tutan marksist bakışaçısını da en özl ü biçimde veriyorlar. Bu metinlerio i ncelenmesi, bura daki tartışman ı n aniaş ıl masını hay l i kolay l aştıracaktır. EKİ M 'in "işçiciliği" EKiM 0/a,�aniistü Konferansi Bildirisi, Türkiye sol hareketi nin temel bir karakteristiği ve tarihsel bir geleneği o larak nitele diği "işçi s ı n ı fına yabancılaşma ve güvensizlik" eğil i m i n i n yeni dönemde incelmiş şek l iyle hala da yaşamakta olduğunu vurgu ladıktan sonra, şöyle devam ediyor: "EK İ M ' in ortaya çıkışı bu ideoloj i k-politik geleneğe büyük bi r darbe olmuştur. EKi M bu geleneğe vurarak ve popülist ön yargıları parçalayarak, M arksizm-Leninizmin özü demek olan proletaryan ın· tarihsel rolü düşüncesini boş bi r so'yut söz olmak tan çıkarmış, politik ve örgütsel perspektiflerini bu temel teorik kavrayış çerçevesinde şek i l lendirm işti r'. Bu halkçı ideolojiden kopuşun en temel halkalarından biri olmuş, bu soruna i l işkin kav rayışı EKİM 'in marksist-leninist kimliğinin temel taşlarından biri ni oluşturmuştur. " ... EK İ M 'de sınıf yönelimi ve sınıfa dayalı örgüt perspektifi, ' 87-90 dönemindeki işçi hareketl i l iğinin kendiliğinden yarattığı bir politik refleks. değ i l (böyle sanmak EK i M ' i geleneksel halkçı gruplarla karıştırmak ol urdu), fakat halkçı geleneğin en temel ideolojik zaaflarından birine yöneltilmiş köklü eleştirinin bir "yan ürünü", bir zorunlu ve mantıksal sonucuydu. EKİM için marksist leninist teorinin temel bir sorunu etrafında, proletaryanın kapita l ist toplumdaki yeri ve tarihsel devrimci rolü çerçevesinde o l uş muş bir pol itik ve örgütsel perspekti fi götürüp işçi hareketinin gündelik gel-gitleri içinde değerlendirmeye kalkmak, gerçek bir şaşkınlığın ve tam bir cehaletin ürünü olabil i r ancak." (Devrimci / RO Politika ve Örgütlenme Sorunları , Eksen Yayınları, s.28) Bu, yakın yı l l<trda komünistlere yönelliimiş bir başka "iş çicilik" suçlamasına veri lmiş bir yanıttır. Komünistlerin "i�çici"li ğini "işçi sınıfı ile aynı anda oturup kalkmak"la da gerekçelendi ren Devrimci Proletarya 'ya da bu açıdan çok önceden verilmiş bir yanıt sayı lmalıdır. içeriksiz boş söz kalıplarına asl ında bu ka darı bile fazl adır ama biz yine de konumuza devam edelim. 9evrimc.:i Pm/etarya' nın pek iddialı gözlemlerinden biri ·şöy leydi: "'89 Bahar Eylemleri, 1 2 �ylül sonrasında yeni bir döne min açı l ışı rolünü oynad ı . Gözler işçi s ı ı-iıfı na yöneldi . . . (İşçi hareketi) bir kısmı kaba Maocu l uğun çekiminden çıkmış kimi örgütleri proletarya ve sosyal izm vurgusunu keşfe yöneltti." (s.6) Bu Yanıt' ı n i lk bölümünde de belirtmiştik: Sınıf hareketi " 1 2 Eylül. sonrasında yeni bir dönemi" ' 89 Baharında değil , fakat 'R7 yıl ında grev hareketinde yaşadığı ani sıçramayla başiatmıştı ve solda "sınıfa yönelim" daha 1 988 yılında "moda" bir eğil ime dö nüşınüştü. Bu yönel işin kendi liğindenci karakteri ile bu yeni yö nel iş alanında yarattığı yeni sorunlar i se, kom ünistler tarafından daba 1 989 başında, yani ortada henüz "R9 Bahar Eylemleri" bi le yokken enine boyuna tartışılmışt ı . ( B kz. Dt'vrimı:i Harekeffe Reformist E.� ilim, Eksen Yayınc ı l ı k) . Dolay ı s ıy l a, Devrimci Pm/etarya, yalnızca gözlemlerinde pek gecikmiş olmakla kalmı yor. fakat daha da önemlisi, gelişmeleri zaman içinde yerli yerine de oturtamıyor. Pek iddialı tonda i leri süriilmüş gözlem ler ·için bu pek de önemsiz bir zaaf değildir herhalde. Fakat biz bu hatırlatmadaki asıl amacımıza gelelim. Devrimci Proletaıya ve aynı paraleldeki yayınlar, 1 2 Eylül sonrasında sınıf hareketinde yaşanan gel işmelerin etkisiyle "proletarya ve sos yalizm"in keşfi türünden bir kendiliğindenciliği, sık sık satır ara larına sıkıştırılmış imalarta komünistlere de atfederler. EKiM 'in "işçici"liğini tartı�tığımıza göre, bu iddia üzerinde kısaca dunnak ve bu alandaki ucuz spekülasyona da artık kesin bir son vennek zorundayız. Bu EK i M 'i n olmayan işçicil iğinden TiKB'nin hala yaşageten halkç ı lığına geçişimizi de kolay laştıracaktı r. Yak ı n zamanda komünistlerin geleneksel halkçı hareketten IRI kopu�unu hazırlayan sürecin bazı ilk belgeleri Kiiçiik-hwjuva Po pülizmi ve Proleter Sosyalizmi'nin Ekler bölümünde geniş okur k itlelerine sunuldu. (Bu metin leri n i lk baskısının daha 1 987 M ayıs' ında yapı ldığını hatırlatal ım.) B u belgeler incelendiğinde açıkça görülecektir ki, komünistlerin "sosyalizmi ve proletaryayı keşfi " daha 1 987 Ocak ' ı nda kesin bir sonuca bağlanmıştır. Ama bu "keşif', TİKB yayınlarının bize birinci kuşak TİKB kadroları tarafından daha 1 969'da başarıldığını gururla duyurduğu "keşif' teı1 elbette tümüyl e farklıdır. Böyle iddiaları i leri sürebi lenler, bununla yalnızca, 1 995 yılında bile hala sorunların özünü ve gerçek içeri ğ i n i yerli yerine oturtamadık larını göste rm i ş ol uyorlar. Sosyalizm, işçi sınıfı , işçi sınıfının tarihsel rolü ve devrimdeki önderliği türünden temel marksist teorik doğruları 'keşfetmek gerekmiyordu. Bunlar Türkiye'de hep biliniyordu ve zaman içinde gitgide daha iyi bilinir oldu. Komünistler tarafından popü l izme yöneltilen marksist-leninist eleştiriyi TİKB yayıniarına benzer bir darlık içinde kavrayan TDKP teorisyenlerine, daha 1 987 yılında buna i lişkin olarak gerekli yanıt veri lmişti. (Bkz. Kiiçük-hwjuva · Popiilizmi ve Proleter Sosyalizmi, s . l 1 0- 1 1 1 ) Bütün sorun; "sosyalizm"i doğru bir perspekt i f ve strateji içinde somutl amak ve " işçi s ı n ı fı "n ı temel çalışma alanı ve örgütsel gel işmenin ana ekseni olarak alabilmekti. Dolay ısıyla da öncü sınıf partisini, sosyalizm ve sınıf hareketinin birleştiril mesi çabası ve süreci içinde inşa etme perspektif ve pratiğine sahip olabilmekti. Sosyalizmi küçük-buıjuva bir bozulma ve çar pıtmalardan kurtarabi lmenin ve Marksizm-Leninizmin özü demek olan proletaryanı n tarihsel rolü düşüncesini boş bir soyut söz olmaktan çıkarabilmenin biricik olanaklı yolu buydu. Ve gelenek sel halkçı devrimci harekette geçmişte olmayan ve TİKB dah i l halen d e olmayan tam d a bunl ardı. Komünistterin (Tİ KB yayın larının pek sevdiği bir i fadeyle) "gecikmiş keşfi" lam da bu alandaydı. Onlar bu "keşif'lerini, hiç de işçi hareketinin o zaman lar henüz olmayan yeni dönem gelişmelerinin etkisinde değil, fa kat tam da, geleneksel hareketteki tao;fiyeci parçalanma ve dağılma sürecini çözümleme çabası içinde yapt ılar. Bu süreci ve devrimci / 82 harekette ya�anan bunalı m ın küçük-burjuva niteliğini çözümleye rek , bunun ideolojik, programatik, taktik' ve örgütsel planda bu sınıf karakteriyle kendini nasıl ortaya koyduğunu marksist eleştiriy le sergileyerek, geleneksel hareketin halkçı-demokratik plat for mundan koptular. . Tüm bunlar 1 9R7 N isan' ında olup bitmişti. Kopuş bu tarihte i lan edi lmiş ve ilk temel belgeler hemen ardından ( Mayıs 'R7) kamuoyuna sunulmuştu. Ye bunlar olup biterken, " 1 2 Eylül son rasında yeni bir dönem ba�latan", böylece ·�sosyal izm ve işçi sınıfının keşfı"ni kolaylaştıran '"89 Bahar Eylemleri"ne daha tamı - tam ına iki sene vardı . Fakat işte ony ı l l ardı r bi l i nmektc olan "sosyalizm" ve "işçi sınıfı" kavram iarına bu yeni ve farklı bakış ları nedeniyledir k i , komünistler daha en ba�tan, ilkinden dolayı . Troçkizın le ve ikincisinden dolayı uvriyerizınle (işçici l ikle ! ) suç landılar. Tıpkı daha sonraları TİKB yayınlarında (bi raz daha ölçülü ve hoşgörü lü bir tarzda) yapıldığı gibi ! .. . ithamlar yen i olmadığına göre, doğal olarak bunlara il işkin tartışına da yeni değildir. �·işçicilik" tartışınasını komünistler da ha baştan fazlasıyla yaptılar ve saflarımızda ortaya çıkan tasfiye ci geriye düşüş döneminde yinelemek zorunda kaldılar. 1 987 Tem muz tarihi taşıyan Kiiçiik-hw:juwı Popiilizmi ve Proleter Sosyalizmi kitabının neredeyse üçte biri (3. Bölüm ' ün tümü) parti sorunu ve i�çi sınıfı üzerinedir. "İşçicil ik" ve "kaba i�çici bir"tarzda öncli işçilerden parti yaratma" üzerine Devrimci Proletarya 'nın bugün tartı�tığı ve tartışabileceği bir çok sorunun yanıtı daha o zaman dan fazlasıyla veri lmi�t i r. Dahası var. Sorun yalnızca sınıfa git mek olmadığı için ve işçi sınıfı hareketindeki gel i şıneler nerdeyse tüm halkçı akımları 1 97 8 'den itibaren kendin� şu veya bu ölçüde çektiği için. tarw;ma, sını fa gitmenin ötesinde, nas ı l b i r perspek tifle gidildiği çerçevesinde de sürdürülınü�tür. (Bkz. age., 4. Bülüm) TDKP ile bu ayrıntı l ı t<ırtışınaların öncesinde, komünistler tarafından parti sorunu çerçevesinde ' RO öncesinin halkçı ·hareketi ne yöne l ti len eleştirinin özü, Yakın Ge(·mişe Genel Bir Bakış'ta ( M ayıs 1 987) şöyl e ortaya konulmuştu: "Gerçek bir marksist yönelişin üzünü ve esasını, proletarya- /83 n ın tarihsel rolünü kavrayı � olu�turur. Bu kavrayışa ulaşmış ve dolayısıyla marksist-leninist sıfatını haketmiş bir siyasal hareket, teorik gel işiminin, siyasal faaliyetiniri ve tirgütsel şek iilenişinin odağına yalnızca ve yalnızca işçi sını fını koyar. B ütün teorik siyasal çabasını proletarya hareketinin sorunlarına, görevlerine ve bil inçli siyasal gelişim ine hasreder. Bu kavrayışa u l aşmış bir hareket, her türlü bulanıklık ve muğlaklıktan bütünüyle uzak ve çok net olarak, parti sorununu, bilimsel sosyalizm i l e proletarya hareketinin birl iği olarak ele a l ı r.'· ( Eksen Yayınc ı l ık, s.47) Aynı değerlendirıneC.le, 1 2 Mart sonrasında ' 7 1 Devrimci Hareketi ' ne yönelti len eleştirinin ideolojik-sınıfsal kavrayış ve kimliğin köklerine inemeyen, işin özünde, maceracılığın eleştiri si kapsam ını aşamayan bir giri�iın olarak kaldığı vurgulanıyor (s.43 ). Macerac ı l ı k ele�tiri ldi, öncü savaş terkedildi; böylece "kitlelere'· ya da "halka" dayalı bir çal ışımı ve mücadele dönemi- . ne girildi. (Dönem büyük kitlesel hareketlilik l�r dönemiydi ve i lerlemenin bu kadarı aynı zamanda kitle pratiğinin basıncından besleniyordu.) Fakat halkç ı l ı k gerçek kimliğini ve ruhunu işte tam da bunun ardından buldu. Sosyalizmi hedeflediğini söyleyen ve i�çi sınıfının öncü partisini inşa etmek iddim;ındaki tüm devriınci siyasal gruplar küçük-burjuva dalganın çekim alanında kaldılar ve aynı dönemde, aynı "halk" hareketinin bir öteki temel bileşeni ve etkin gücü olan işçi s ı nı fı hareketini , neredeyse tamamen revizyonist-reformisı akımlara bıraktı lar. ' ?H sonrasında işçi sınifı hareketi bu akımları nihayet bir ülçüde kendine çektiği bir gelişme aşamasında i se , bu akımlar ideolojik ve örgütsel kimliklerini kü çük-burjuva demokrat hareket içinde fazlasıyla pekiştinnişlerdi. Bu nedenle de "halk"ın bir parçası olarak artık görmezden gele ıneyecekleri işçi sını fına küçük-burjuva demokrat etkiyi taşımak tan öteye gidemediler. Şunu da ekieyeJim ki, tüm dönem boyunca temel i lgi ve çalışımı alanları, asıl gövdelcriyle içinde yer aldıkları , küçük-burjuva katınanlar olarak kaldı. Küçi.ik-bu�juva bir toplumsal zeminde şeki l lenen parti inşa süreçleri ise, sosyal izm i le sınıf hareketinin birliğinin değil, fakat dcmokratizın ile küçük-burjuva hareketin birl iğinin bir i fadesi ve yansıması oldular. /M Elbette TİKB 'nin kendisini bu genel olgunun dışında gör düğünü biliyoruz. Öylesine ki, TİKB Merkez Yayın Organı Orak Çeki�·. Mart 1 995 tarihli 86. sayısında, "Tarih Önünde Sorumluyuz" ba�lığı ta�ıyan ve TİKB 'nin di.inü-bugününü ele alan kapak ya· zısında, ciddi ciddi şöyle yazabi lın iştir: '" Kader' an ları ve adıml arı olarak adlandırabi leceğimiz bu yönelim ve adımların b<i.şı nda hiç ku�k usuz, daha 1 969'lardan itibaren yüzüınüzü proletaryaya çevinneın i z geli r. Devrimin ön der ve temel gücü olarak i�çi sınıfına yönelıneıniz, ML ideolojik tutarl ı l ı k ve Türkiye' ni n nesnel gerçekl iğini yakalama açısından doğru ve isabetl i bir tutum olmanın ötesinde, bugünlere gelmemiii sağlayan atardaınarıınız olınu�tur." Devaın ı nda "Eğer o günlerde revaçta olan küçük-burjuva devriınciliğinin seline kapı l ı p gitseydik, akibcliıniz'' ti.iın öteki lerden farkl ı olınazd·ı diye de ekleniyor. Bu kadar ciddi bir iddia elbette incelenmeye değer. Fakat biz şimdi lik " 1 969'dan i tbaren"i bir yana bırakal ım. 20 y ı l sonrasına, küçük-burjuva selin bittiği ve işçi dalgasının '"89 Bahar Eylemleri" biçiminde kendini ortaya koyduğu dönem ve sonrası na bakal ı m . T İ KB'nin halkçılığı ' 87 sonrası işçi hareketinin Bahar Eylemleriyle yeni bir evre ye yükseldiği 1 989 TİKB için bir yeniden toparlanma yılıdır. 1 2 Eylül sonrasında bir çok örgütten farkl ı olarak merkezi yapısını · ve örgütsel sürekliliğini uzun yı llar için korumayı b aşaran TİKB, bunu 1 985 başında kaybetti . Dört yıl süren bir örgütsel dağınık lık 'dönemi yaşadıktan sonra, '89 y ı l ından itibaren merkezileş miş örgütsel faaliyetine yeniden başlad ı . B u Orak-Çeki( in de yeniden yayınlandığı tarih oldu. Bu yeni yayın yaşamının i lk sayısında yer alan " Yeni Bir Devrimci Yükselişin Eş(�inde TİKB Yaşıyor ve Savaşıyor" başlıklı yazı, yeni bir dönemi n ba� ı nda parti le�ıne sürec inin sorunlarına bir paragrafta da o lsa değinen tek metin durumundadır. Oradan okuyoruz: 185 "Tİ KB , bugün önüne parti leşme; ML çizgisini derinleştir me, modern revizyonizm ve opoıtünizme karşı mücadeleyi hızlan dırma, işçi sınıfı ve diğer emekçi sını flada bağlarını güçlendirme, nitel ikten gerilemeden daha büyük kadro güçlerine u laşma ve yan örgütler ağı yaratarak, varolan yığın örgütlerinde etkinleşerek ge niş kitlelere kumanda edebi lir hale gelme hedefini koydu." (Sayı: 63-64, s. ı 9) Kendini parti öncesi bir örgüt, bir parti inşa örgütü o larak tanımlayan TİKB, bir yeniden toparlanma döneminde, üstelik "sı nıf yönelimi "nin moda olduğu bir dönemde ve '89 Bahar Ey lemleri 'nin hemen ertesinde, sorunu , "işçi sınıfı ve diğer emekçi sınıftarla bağlarını güçlendirme", "geniş kitlelere k umanda ede bi l i r hale gelme" olarak tanım lıyor. Peki sorun, neden açık ve net bir tutumla, "sınıf hareketiyle birleşme" olarak deği l de "işçi sınıfı ve diğer emekçi sınıftarla bağlarını güçkndinnc" olarak konuluyor? İki şeyden biri; ya kök leri ve sınıf yönelimi ' 69'a kadar dayanan T İ K B , gelişmesinin başlangıcında ve güçleri nin çok sınırl ı olduğu bir dönemde tüm dikkatini işçi sınıfına vermiş ve partinin bu biricik gerçek toplum sal zemininde yeterli sağlaml ıkta bir yer edinmiştir; dolayısıyla artık güçlerini ve kol larını sınıfın ötesine, "diğer emekçi sınıflara" · da uzatacak bi r geli şme aşamasına ulaşmıştır. Y a da, 1 969'dan 20 y ı l sonra, 1 9R9 y ı l ı nda, "sınıfa yönelim"in moda olduğu bu dönemde, T İ K B , parti inşa sürecinin sınıfsal boyutuna hala eski halkçı kalıplarla bakmayı sürdürüyor. İ lk ihtimalin tümüyle geçer siz olduğunu bi liyoruz. Geçmiş bir yana, yeniden topadanmaya giriştiği evrede TİKB 'nin hala dar bir kadro örgütü olduğunu bize bizzat TİKB yayınları bildirdiğine göre, geriye son derece rahatsız edici bir olgunun göstergesi olan ikinci ihtimal kalıyor. Dem�k oluyor ki, bu durumda Tİ K B ' nin partileşme sürecine, partiyi sos -yalizm le sınıf hareketinin birliği olarak ele alan temel marksist leninist düşünce değ i l , fakat geleneksel hareketin "işçi sınıfı ve diğer emekçi sını flarla bağları güçlendirme", "kitlelerle" birleşme halkçı mantığı ve pratiği yol gösteriyor. Fakat bu bakışaçısını i retelemeden önce, bunun ara bir değin- 1 86 me esnasında yaşanan dikkatsiz bir ifadelendirme değil de, bir yeniden toparlanma evresine i lişkin açık bir politik-pratik perspektif olduğunu görmemiz gerekir. Önümüzde Orak-Çekiç'in yeniden yayın yaşamının 6. ayında (Ocak-Şubat 1 990) " Yapı Yükseliyor" başlığı altında ve parti inşa sürecinin sorunlarına ayırdığı başyazısı var. Bu yazı çalışma alanı ve güç yoğunlaştırmasına i l işkin bu aynı konuda bize yeterli açıkl ıklar sunuyor. Okuyoruz: "Ti KB 'nin bugün değişik sınıf ve toplumsal tabakalar ara sında ilişkileri ve örgütsel çal ışınası bul unmaktad ır. B u nlar he nüz yeni olmak l a birli kte gelişıneye açık alan ve i l işkilerdir. işçi s ı nıfı içindeki etkimiz ve bağlarımız zayıftır, bu alana özel bir . önem vereceğiz . . . . "Çalışmalarımız sadece işçi sınıfı ile sınırlı değildir v e olma yacaktır. Gençlik, ay.dınlar, memurlar, kadınlar içerisinde i l i şki lerimiz vardır. Çe�itli sınıf ve tabakalar arasında komünist dü şünceyi ve örgütlülüğü geli�tinnek, tüm emekçi sınıf ve tabakaların mücadele potansiyellerini harekete geçirmek, T i K B önderliğinde devrim için kanalize etmek hedefi ınizdir. . . . "Bugün kadro güçlerimiz son derece sınırlıdır. .. TiKB günün koşul larına uygun olarak kadrosal iaşma ve kitlesel leşmeyi içiçe ve yoğun bir biçimde gerçekleştirme göreviyle kar�ı karşıyadır. .. "Ti KB bu döneme aynı zamanda kitlese l leşme s l oganıyla giriyor. Kadrolaşma ve kitleselleşmeyi içiçe ve yoğun bir şekilde gerçekleştirmeni n ve örgütümüz için yeni bir açı l ım olacak kit le sel kşınenin sorunların ı çözerek i lerleyeceğiz. Amacım ız, . . . sağ lam bir profesyonel devrimciler çekirdeğinin en geni� emekçi yı ğınlara doğru açı l ımını sağlayacak bir örgütler ağıyla kuşatılması dır. . . . "Başta işçi sınıfı olmak üzere ondan çıkarı o lan tüm emekçi sınıf ve tabakaları devrim ve sosyalizm hedefi doğru ltusunda birleştiren bir örgütsel çizgi izlenecektir." ( Sayı : 67) Bu uzun aktarmalar 1 990 ba�ındaki T i K B ' nin pratik cephe deki durumu ve yönelimleri konusunda tartışmasız bir açıkl ık sunmaktadır. Kadro gücü ve kitle i li şkileri "son derece sınırl ı " 187 bir hareket o larak öniine kadro la�ma ve kitlesel leşmeyi koyan TİKB, bunu "deği�ik sınıf ve toplumsal tabakalar" içindeki bir çalışmayla gerçekleştirmek hedefindedi r. İ şçi sınıfı içinde zayıf olan çal ışma güçlendiri lecek, fakat örgüt kendini bununla sınır l amayacak, "çeşitli sınıf ve tabakalar arasında komünist düşünce yi ve örgütlülüğü geliştinnek" için çal ışı lacak, buna uygun bir örgÜtsel çizgi izlenecektir. Parti leşme sürec i n i n pratik-örgütsel cephesi ne bu b akış, , geleneksel hareketin genel halk hareketi içinde sözümona sınıf partisi in�a etme anlayışının bir tekrarıdır. Şu farkla ki, gelenek sel akımlar ' 74 sonrasının genel halk hareketinin ürünüydüler ve kendi lerini içinde bu ldukları kend i l iğindenci pratiklerini sonuçta bir anlayış olarak da benimsiyorlardı. TİKB ise aynı şeyi, küçük burjuva dalga k ı n ldıktan ve küçük-burjuva devrimc i liği ağır bir yenilgiyle i flas ettikten y ı llar sonra, en geri akımlarda bile "sınıf yönelimi"n i kendiliğinden bir m �da hal i ne getiren 'H7 sonrası işçi hareketi dalgasının tepe noktasını işaretleyen bir evrede, 1 990 Türkiye'sinde, bir ön perspektif o larak ortaya koyuyor. Bu TİKB payina ancak çok büyük bir tal i hsizlik sayılabi l i r. B i r yeni lgi dönemi sonrasında, önem l i güç kayıplarının ar dından, "son derece sınırlı" kadro güçleri ile siyasal mücadele sahnesine yeni bir çıkış yapıyorsunuz. '79'dan beri marksist-lenin ist bir programa sahip olmakla birl ikte, henüz sınıf hareketinin dışında olduğunuzu söylüyorsunuz. Eğer gerçekten sınıfın öncü sü bir parti inşa etmek istiyorsanız, bu durumda yapmanız gere ken şey, pratik planda tüm dikkatinizi işçi sınıfı içinde çalı�maya yöneltmek, sınırlı güç ve olanaklarınızı bu özel alanda yoğunlaş tırmak o lmal ıdır. Böyle olması gerekirke.n, nas ı l oluyor da dev rimden çıkarı olan "tüm emekçi sınıf ve tabakalar" içinde bir çalışma ve örgütsel gel işmeden bahsedebi liyorsunuz'? Bu soruya olsa plsa �u yanıt veri lebi lir: Biz partiyi ve devrimi birlikte örgüt l üyoruz; devrim de yalnız i�çi sınıfıyla gerçekleşemeyeceğine göre, "başta işçi sınıfı olmak üzere ondan çıkarı olan tüm emekçi sınıf v e tabaka ları devrim ve sosyal i zm hedefleri doğrultusunda birleştiren bir örgütsel çizgi izlemek" son derece doğaldır; bunu /88 kavrayamayanlar, işçi sınıfını her şey sanan "kaba işçici"ler olabi l i r ancak. . . · Bu yanıt bir yakışıırma değ i l , yazı l ı p söylenenlerin mantı ğından çıkan en doğal sonuçtur. Bu sonuç, o pek devrimci ve pek çekici "partiyi ve devrimi birlikte örgütlemek" s loganının kofluğuna ve parti sorununa i l işkin marksist-leninist bakışaçısın da yarattığı kaba bulanıklığa bir başka temel önemde örnektir. "Partiyi ve devrimi birlikte örgütlemek" adına, parti inşa sürecini işçi sınıfı ekseninden devrimden çıkarı olan tüm sınıf ve tabaka lar içinde yürütülecek bir genel çalı şm a eksenine kaydıran bu çarpık anlayış, geleneksel halkçı hareketi n ortak partileşme anla yış ve pratiğidir. Fakat tam da bu çarpık anlayış nedeniyledi r ki, taı:n da topl umun devrimde önderl i k yeteneğine sahip tek tu tarlı devrimci sını fı olan işçi sınıfı tabanına dayal ı bir öncü parti örgütlernek yol una gidi l mediği içindir ki, "devrimi örgütlemek" de boş bir iddia o larak kalmıştır. Zira devrimi örgütlemenin te mel koşulu, öncelikle devrim i n biricik öncü toplumsal gücü olan işçi sınıfını örgütlemektir. Bunun için de, önce likle; sınıf hareke tiyle kopmaz bağlar içinde sınıfı n komünist öncüsü s ı fatına la yık bir parti örgütlernek gerekir. Parti, sınıf ve devrim kavraml arı arası ndaki bu kopmaz diyalektiğin çağdaş popül izmin yarattığı ağır düşünsel tortu lar nedeniyle pek kolay anlaş ı l amadığını bi l i yoruz. Ama Lenin ' i ve Rus Devrimi üzerine yazı lanları döne döne okuyanlar, okuduklarına biraz daha dikkatli bakarlarsa, Rus . Devrim tarihinin ve Sosyalist Ekim Devrimi 'nin burada kastedi len şeyin klasik tarihsel örneği olduğunu kolayca görebilirler. Par ti sınıf tabanına ayağını sağlarnca bastı; Rus toplumunun devrim ci önderlik yeteneğine sahip bu biricik tutarl ı devrimci sınıfını örgütledi. Bu sayededir ki, öncüsünü bulmuş bu sınıf da, devrimden çıkarı olan tüm öteki sınıf ve kalmanları ardından sürükleme yeteneği göstererek, devrimi z�fere u laştıonayı başardı. Parti inşa süreci evresinde partiyi ve devrimi, dolayısıyla da işçi sınıfını ve müttefiklerini birlikte örgütlernek biçimindeki hiç bir yenilik taşımayan, geleneksel halkçı hareketin geleneksel dü şünüş ve davranı ş tarzı olan bu anlayışı, komünistler daha 1 987 /89 . yılında, ayrıntı l ı bir eleştiriye tabi ıutmuşlardı: " 1 97 X 'e kadar işçi sınıfını esas bile almayan, 1 978 Ekim' inden itibaren işçi sınıfına ağı rlık vermeye başlayan partileşme sürecindeki bir hareketin önderliği, hareketi n işçi sınıfı na yö nel irken, küçük-burjuvazi içinde nispi b i r gerileme içine girme sinden rahatsız oluyor ve örgütün dikkatini yeniden şehir küçük burjuvazisine çekiyor. Gerekçe hep aynı : ' İşçi sınıfı tek başına devrim yapamaz! ' İyi de, işçi sınıfının sosyalist siyasal hareketi ve bu hareketi yaraıma sürecinin ürünü komünist sınıf partisi olmadığı sürece de, işçi s ı n ı fının damgasını vurduğu b i r devrim olamaz. işçi s ınıfının kendi mütte fiklerini devrimci bir çizgide ve başarıy la genel devrim mücadelesine yöneltmesi, herşeyden önce, işçi sınıfı hareketi bağrında şek i l lenen kendi partisine ka vuşması, ideolojik ve örgütsel bağımsızl ığını kazanma<>ı i le müm kündür. B unda adım atı l madan işçi sınıfının m üttefiklerini ka zanmaya yönelik her girişim, bu müttefikler tarafından kazanıl ınayla sonuçlanır. TDKP'nin pratiğiyle de örneklendiği gibi. . . " (Küçiik-hurjuva Popülizmi ve Proleter Sosyalizmi, s:83-84) Bu yan ı t , bugünün halkçı anlayış ve pratiklerine karşı da tüm geçerl i l iğini koruyor. Orak-Çekiç'in geciken keşfi Hatırlanacağı gibi, Devrimci Proletarya. ' 89 Bahar Eylem lerinin 12 Eylül sonrasında yeni bir dönemi başlattığını, solda bir anda gözlerin işçi s ı n ı fına yöneldiğini ve sın ıfın n ihayet keşfedi ldiğini söyl üyordu. İşçi hareketindeki (ve dolayısıyla sol hareketteki) gelişmeyi iki yıl geç başlatıyor olsa da, i şaret edilen olgusal durum bir gerçektir. Solun geneli üzerinde o luşan böy le bir basıncın TİKB ' yi de etkilernemesi düşünülemezdi. Fakat T İ K B yayınlarında bu etkinin yansıyahi lmesi için ' 89 Bahar Eylemlerinin üzerinden neredeyse bir yıl geçmesi gerekti . Sınıf hareketinin yen i bir dönemi başlattığı tarih gerçekte 1 987 oldu ğuna göre. bunu neredeyse üç yıl geçmesi gerekti diye anlamak gerekir. / 90 Bahar Eyleml i liklerinin hemen ardından yayın hayatına baş layan Orak-Çeki( i n sınıf hareketindeki yeni dönem gelişmeleri ne ilk ciddi değinmesi Ocak 1 990 tarihli sayıda ( " Yapı Yükseliyor" sayısı) oldu. B u , biraz gecikerek de olsa, sınıfın T İ K B ' yi de k� ndine çekmesi ve elbette tersinden TİKB 'nin de sımfı niha yet keşfetmesi deınekt i . T İ K B ' deki bu gelişmeye i lişkin bazı sorunları "Sm!l Hareketi De,�erlendirmeleri" bölümünde ele al mıştık. Burada doğal olarak konunun bu bölümdeki tartışmayla bağlantı l ı yönleri üzerinde duracağız. Önümüzde Mayıs '90 tarihli 70. sayı var. B u sayının ön yüzündeki başyazı i le arka yüzündeki ''Kızıl Sendikacılık" yazısı konumuzia i lg i l i önem l i bölümler içeriyor. Her iki yazının da ortak olarak plıylaştıkları kanı şu: "Bugünün ayı rdedici özel l iği işçi sınıfının eyleml i l iğindeki artış ve sınıfı n devrimci etkiye da ha açık olmasıdır.". (s.4 ve 28) Siyasal konjonktürün bu "ayırd edici özelliği" aynı zamanda Orak-Çekiç' i n sınıf hareketine özel i lgisi ndeki ani "artış"ın da bir açı klamasını veriyor. Arka kapak yazısıyla devam ediyoruz. Sendikal harekette ki gelişmeleri ve buna i lişkin görev leri ele alan bu yazı , Türki ye 'nin yakın dönem tarihi çerçevesinde, işçi sın ı fı ve sol hareket i l i şkilerine ve sol hareketin i şç i sınıfına bak ışına i l işkin bazı gözleınlerle konuya giriyor. Bu konuda TİKB 'yi g�leneksel ha rekettcn ayırınaya yönelik o b i l i nen dayanaklan yoksun girişimi bi r yana, yazı halkçı önyargı ların kararttığı bazı basit (ama te mel önemde) gerçekiere n ihayet yer veriyor. Marx'tan sosyalizmin proletaryan ın düşünse l , proletaryanın ise sosyali zmin maddi si lahı olduğu şek l indeki temel düşünceyi aktaran yazı , "işçi sınıfı hareketi i l e sosyalizmin bi rleşmesi , iki yönlü zayıflığın aşı lması olacaktır" diye ekliyor. Sosyal izmin işçi s ı nı fı içinde yaygınlaşarak etk i n l i k kazanması zorunluluğunun, devriınde proletarya önderliği ve devrimin kesintisiz sosyal izme vannası bakımından "olmazsa olmaz koşul''u olduğunu vurgulayan yazı, bizim için asıl dikkate değer olan şu gözlenıle süri.iyor: "Pro letaryanı n sınıf olarak örgütlendirilmcs i , dcvrimde hegemonyası, kesintisiz sosyalist gelişme yoluna giri lmesinin teminatı olması /91 yönleriyle mücadelen i n sadece geleceğini i lgilendiren bir sorun değildir". "Sadece ideolojik gücüyle değil, en devrimci sınıf olma özellikleri"ne sahip bir sınıf olarak proletarya, fii l i önderli ğini bugünkü mücadele içerisi nde ortaya koymadığı durumda, öteki sınıfların m ücade lelerinin de darl ı.ktan kurtarı l ıp genel iktidar hedefine yöneltilemeyeceğini belirten yazı ,'70'1i yıl ların anti-fa�ist mücadele deneyimini buna örnek olarak gösteriyor. Komünistlerin tek tük grev ler dı�ın�la ortada ciddi bir sınıf hareketi yokken geleneksel halkçı hareketi n i(leolojik eleştirisin de kullandığı ve pratik çalı�ması için klavuz edindiği Marksizm Leninizmin bu basi t doğru larını , TİKB 'nin yeniden hatırlaması için "X9 Bahar Eylemleri" ve "i�çi sınıfının eylem l i liğindeki ar tış" gerekmi�tir. Peki Türkiye'de çoktandır bilinen fakat pratik gerekleri hep ihmal edilen bu soyut doğrular, "i�çi sınıfının eylemindeki artış" ın basıncıyla da olsa, artık nihayet pratik yönelimin i zi belirliyor mu? "Devrimi ve partiyi birl ikte örgütlemek" gibi bel i rsiz ve ken diliğindenci fonnül leriniz yerini; devrimi örgütlernek için öncelik le partiyi örgütl�mek, partiyi örgütlemeyi de öncelikle sınıf hareketi içinde sağlam bir yer tutmak, bir ba�ka deyişle, parti inşa sürecini sosyalizm ve sınıf hareketinin birliği olarak geli�tinnek biçiminde ki biricik doğru anlayışa ve pratiğe bı rakıyor mu? Somuta i l i�kin bu soruların yanıtını alabilmek için "soyut doğruları" d i l e getiren "KlZII Sendikaulık" yazısından somut yönelimleri fonntile eden ba�yazıya geçmemiz gerekiyor. İşte ora da söylenenler: "Örgütsel çalışmamızın ağırlık merkezi işçi sınıfındadır. Fa kat k�münist çalı�manın alanı bununla sınırlandırılamaz. N i telik ve eylemlilik düzeyinde fark l ı lıklar olmakla birlikte çe�itli emekçi sınıf ve tabakalar hareket hal i nded i rler ve bunların içeri.� inde sosyal i zme kazanılabilcek, hatta çeşitli nedenlerle kend i liğinden buna eği l i m l i unsurlar vardır. ister Maocu halkç ı l ığa yer yer Troçkist etki lerle de birle�mi ş bir tepki biçiminde, ister doğru dan kaba bir i�çicilik eği l imi biçiminde ve bir bütün olarak demok ratik görev lerin yadsınması veya küçümsenmesi kabul edilemez. 1 92 Komünist örgüt ve proletarya önderliği alıında bütün emekçi sı n ı f ve tabakaların enerjisini tek bir doğrultuda birle�tirmek vaz geçilmez bir görevdir." Bu daha önce gördüğümüz partiyi ve devrimi, dolayısıyla i�çi sınıfı ve müttefiklerini birarada örgütleme anl ayışının ay nen sürdüğünü gösteriyor. Tek fark sözlerin i l k cümlesindeki vurgudur. Ne var ki, dönemi n kitle hareketinin tartışmasız bi çimde eksenini oluşturan ve eylem l i liğinde sürek l i artı�la "döne min ayırdedici özelliğini" oluşturan bir i�çi sınıfı hareketinin var l ığ ı koşu l larında, "örgütsel çal ı şmaın ızın ağırlık merkezi işçi sınıfınadır" demek herhangi bir "ayırdedici" konumu göstermedi ği gibi, kökleşmiş halkçı anlayış ve pratiği de kendi ba�ına değiş tiıınez. Y ukarıya aktarıl an uzun pasaj, arka kapaktaki soyut doğru ları boşa çıkarmaktan öte, karınakarışık bir kafayı da belgelcmek tedir. Arka kapakta, işçi sınıfı hareketinin "önderlik f<mksiyon . ları" geli�tirildiği ö l çüde bu hareketin .genel siyasal süreçte de belirleyici" olacağını, "diğer emekçi sınıf ve tabakaların, aydınla rın mücadele içerisinde daha ileriye çek i l melerini" ko�ul l ayacağı nı söyleyenler, ön kapakla gerisin geri "çe�itli sınıf ve tabakalar"a dönüyorlar. Açıkça görülebileceği gibi bunu da "işçiciliğe" dü�me me adına yapıyorlar. Fakat daha da i l ginç o�aııı , bunun aynı zamanda, "bir bütün· olarak demokraı ik görevlerin" yadsınınaması veya küçüınsen memesi, yani "Troçkizme'' düşülnıemesie adına yapılmasıdır. Ti K B yayınlarında örneğini çok giirdüğümi.iz b u harika mantığa giire, demokratik görevleri önemseınekle "çeşitli sınıf ve tabakalar" için de çalışmak arasında kopmaz bir i lişki var. i�te bu o ünlü ekonoı mist mant ığın tersyüz edi lmiş biçimidir ve son zamanlarda ağırlığı seıntlere kayan bir çalışınayı teorize etmek üzere i� görüyor. Buna göre semtlerdeki "anti-faşist topl umsal dinaınikler"e seyirci ka l ınmayacaksa eğer, yapılınası gereken budur. Bunun üzerinde ay rıca duracağız. Şimdi l ik bir soru: Güçleri ve olanakları henüz çok sınırlı ve sınıf hareketi içinde etkisi hemen hiç olmayan bir harekctsiniz; partileşıne sürecinizin sınıfsal boyutunu da gözeıe- / 93 rek güçlerinizi diyelim ki tümüyle sınıf hareketine yoğunlaştırdı nız; bu, demokratik görevlerin "yadsınması veya küçümsenmesi" anl am ına mı gelir? iddianın saçmalığını görmek için soruyu sormak bi le yeter lidir. Düşününüz ki bu garip muhakemeye döne döne demokrasi mücadelesinin öncü k uvveti ve en tutarl ı sürdürücüsü o larak proletaryadan sözedenler düşebiliyorlar. Her şey bir yana, arka, kapakta, proletaryanı n fi i l i politik önderliği eksenine oturtulama dığı için '70'1erdeki anti-faşist mücadelenin "daraltılmış hedef ler"i aşamadığını ve devrim ve iktidar perspektifi nden yoksun kaldığını haklı olarak söyleyenler, ön kapakta demokrasi müca delesinin önemsenmesi adına "çeşitli sınıf ve tabakl ar" arasın da paralel yürüyen bir çal ışmadan sözedebiliyorlar. "Bir bütün olarak demokratik görevleri" önemsemenin en temel gereklerin ' den birinin, sınıf i l işki leri düzleminde bir mücadeleye tutarl ı bir tarzda önderlik edebilecek birici k sınıfın pol itik ve örgütsel gel i şimini hızlandırmak, onun saflarında sosyalizm v e demokrasi bilin ci geliştirmek için ne gerekiyorsa onu yapmak olduğunu, bu kadar kolay gözden kaçırab i liyorlar. Buradaki "kolay"lık elbetteki bir rastlantı değ i l dir. Tersine, kökü derin lerdeki halkçı önyarg ı ları aşarnamanı n , dahası, işçici l iğe düşmernek adına onları açıkça sürdürmenin bir ürünü ve göstergesidir. A rada TİKB l l . Konferansı var. Partiyi ve devrimi, dolayı sıyla işçi sınıfını ve müttefiklerini paralel örgütleme şek l i ndeki tipik. halkçı anlayışın korunduğu bu konferans üzerinde daha son ra duracağız. Ş imdi yeniden toparlanma döneminden üç yıl son ras ı na geçi yoruz ve bu anlay ı � ı n pratik sonuçlarına bakmak istiyoruz. Önümüzde Orak-Çekiç'in Mayıs 1 992 tarihli 8 1 . sayısı nın "Devrimi Yapmak Bilinci" başlıklı başyazısı var. Bu başyazı "birlikte örgütlenme"ye dair formülleri arada yinelemekle birlikte, özellikle tartışmakta olduğumuz soruna i l işki n olarak belirgin bir biçimde bazı farkl ı vurgular içeriyor. "Partinin inşası Bilinçli Bir Süre�·" başlıklı ara bölümden okuyoruz: "Sınıftan kopuk bir komünist hareket olmaz. Öncü komünist parti, sosyalist hareketle işçi sınıfı hareketinin kaynaşmasıdır. 1 94 B u açıdan, bu, stratejik bir görev olarak kavranmal ıdı r." (Vurgu orijinal inde) Bu, parti sorununa i lişkin temel marksist-leninist düşünce nin nihayet yeterli açıklık.ta ortaya konulmasıdır. Bunu yeniden toparlanma döneminde ortaya atı l an , I l . Konferansta pekiştiri len o bulanık "kitleselleşme" sloganına bir önceki açıklık ışığında getirilen yeni bir açıklık izliyor: "Biz proletarya örgütüyüz, politik m ücadelede dayanacağı mız zemin burasıdır. ... K i tleselleşme derken, bunu genel anlam da ama öncelikle ve zorunluluk olarak proletarya içerisinde temel yaratma o larak anlıyoruz." Parti sorunundaki bu açıklıkları devrirrıci siyasal mücadele nin temel bir sorununa i lişkin bir üçüncü açıklık tamaml ıyor: "Proletarya mevziinde bir çekim merkezi yaratmak, diğer emek çi sınıfların egemen sınıf ideolojisi ve politikalarının etkisinden kurtulmaları için de zorunlu koşuldur." B u , "kitleselleşme" adına, o proletarya içinde "daha ağırhklı" olmakla birlikte "çeşitli sınıf ve tabakalar içinde" paralel bir çalı şma ve "komünist düşünce ve örgütlü lüğü geliştirme" anlayışının örtülü bir ıekzibi oluyor. Peki tüm bu açıkl ıkların, pratik çal ışmanın yönelimleri ve çerçevesine i lişkin bu düşünsel i leriemelerin sırrı nedir? Üç yıl önce, çok az kadroya sahip ve tümüyle sınıf dışı bir örgütken, güçler, olanaklar ve araçlar son derece sınırlıyken, bu basit doğ ruları, partiyi ve devrimi , işçi sınıfını ve müttefi klerini birlikte örgütlernek adına gözden kaçıranlar,. nası l ol uyor da, her şeye rağmen pratik çalışmada bel l i bi� masafe katetmenin ardı ndan dönüp bun ları hatırlıyorlar? Yan ıt yazının kendisinde var. Y ukarıdaki açıklıkları n deva mında okuyoruz: "Bugün işçi sınıfı içerisindeki bağlarımız bazı bölgelerde yok denecek kadar azdır. Bazı bölgelerde ise varolan i l işki ler azırn sanamaz fakat onların çoğu, sadece i li şki duru mundadırlar. B u lundukları fabrika ve i şletmede harekete kanal i z e 'edi lebi lmiş değ i ller." Elbette bu olgu, kendi başına, tartıştığımız çerçevedeki yan l ı ş anlayışın bi r ürünü ve göstergesi olmayabilir. Parti inşası aci l 195 göreviyle yüzyüze olan bir örgüt, tüm dikkatini bu sürecin pra tik yönünü işçi s ı n ıfın ı eksen a l an bir çal ışma içinde ger çekleştinneye verdiği halde, öznel ya da nesnel nedenlerden dolayı, bir kaç yıl içinde elle tutulabi lir bir sonuca ulaşamayabilir. Fakat bu sözlerin hemen devamında açıklanan bir başka olgu var ki, yalnızca yanıtını aradığımız soruya deği l, fakat önümüzdeki konu ya ilişkin tüm tartışmaya açıklık getirmektedir: "işçi sınıfı içerisin de sadece bir hareket ortaya çıkı nca değ i l , önceden ve stratejik bir mevzilenme gereklidir. Bu açıdan gerideyiz." denildikten son ra aynen şunlar söyleniyor: "(;enelde diğer alanlardaki çalışma lar ve ilişkiler örgütsel faaliyeti belirlemektedir." Demek ki, işçi sınıfına ağırlık vermek üzerine tüm sözlere rağmen, sonuçta, "diğer alanlardaki çal ışmalar ve i l işk i ler örgüt sel faaliyeti belirlemektedir". Bu sonuç, TİKB ' nin sınıfı ve mütte fikleri birl ikte örgütleme anlayışının en doğal sonucudur. ifa delerinin içeriğinden ve tonundan, bunun alt örgütlere yöneltil miş bir eleştiri olduğu ve yazıyı kaleme alanların b u sonuca pek şaştıkları anlaşıl ıyor. Biz ise onların bu sonuca şaşmalarına şa şfyoruz. Bu ülkede 20 yıldır işçi sınıfını ve müttfiklerini birl ikte örgütleme anlayışı temelinde gelişen tüm parti inşa pratiklerinin ortak akibeti bu olmuştur. Bu sonucun anlamı ve mantığı ise ayrıca ele alınmayı ge rekti recek kadar öneml idir. / 96 Orijinal yayında yeralan ek metin : Lenin'den Rus Denerimi Üzerine: Parti: Sosyalizm ile s1n1f hareketinin birliği 1894: "Sosyal-demokratların siyasal faaliyeti, Rusya ' daki işçi sınıfı hareketinin gelişme ve örgütlenmesini i lerletmek, bu hareket i , içinde bul unduğu yönlendirici bir fikirden yoksun, dağınık protesto, "isyan" ve gre'V girişimleri durumundan çıkararak, TÜM Rusya işçi SINIF/NIN, burj uva rej ime karşı yöneltilmi.ş ve mülksüzle�tirenlerin m ü l ksüzleştiri lmesine ve çalışan halkın ezilmesine dayanan toplumsal s istemi n kaldırılmasına çalışan örgütlü bir savaşıma dönüşmektedir. B u faaliyetlerin altında yatan şey · marksistlerin, R u s işçisinin, ' Rusya'nın tüm çalışan ve sömürülen halkının tek ve doğal temsi lcisi olduğuna i lişkin ortak kanılarıdı r.* Doğal di yoruz, çünkü serf ekonomisinin cançekişen kalıntı larını hesaba katınazsak, Rusya'da çalışan halkın sömürütınesi her yerde kapitalist niteliktedir; ama üretici yığın larının sömürütınesi küçük-ölçekl i , dağınık ve ' gelişmemi�ken, fabrika proletaryasınııı sömürütmesi büyük ölçek l i , toplumsaliaşmış ve yoğunlaşmıştır. B irinci durumda, sömürü, hala, çalışan halkın ve ideologlarının çalışan halkı ezen sistemi n özünü görmesine, bu sistemden çıkış yolunun nerede ve nasıl bul unabileceğini görmesine engel olan ortaçağ biçim lerine, çeşitli' siyasal, hukuksal ve geleneksel tuzaklara, h i le ve oyunl ara sarılmıştır. ikinci · · * R usya 'nın gelecekteki insanı m uj iktir -köylü sosyal izminin temsi lci leri, sözcüğün en geniş anlam ıyla narodnikler böyle düşünüyorlardı. Rusya'nın gelecekteki insanı işçidir -sosyal-demokratlar böyle düşünüyorlar.. Bir elyazmasında marksist görüş böyle formüle edi lmişti. 197 durumda ise, tersine, sömürü tamamen gel işmiştir ve hiçbir zihin karıştıran ayrıntı olmaksızın saf biçimiyle ortaya çıkmaktadır. İşçi, sermaye tarafından ezi ldiğini, savaşımının burjuva sın�la karşı verilmesi gerektiğini· görmeden edemez. Ve ekonomik gereksinmelerinin karş ılamasını, maddi koşul ları nın iyi leştiri lmesini amaçlayan bu savaşım, kaçınılmaz olarak , işçi lerin örgütlenmesi isteminde b u l unur ve kaçınılmaz olarak bireylere karşı değ i l , bir sınıfa, çalışan halka, yalnız fabrikalardan değ i l , her yerden baskı ve zulüm yapan sınıfa karşı bir savaşım haline gel ir. İşte bunun için, fabrika işçisi . tüm sömürülen nüfusun en önde gelen temsilcisinin ta kendisidir. Ö rgütlü, sürek l i bir savaşırndaki bu temsil c i l i k işlevini ye�ine getireb i l mesi için, onu " umutlar"la şevke getirmek hiç de gerekli değ ildir; gereken tek şey, yalnızca onun kendi durumunu anlamasını sa,�lamak, onu ezen sistemin siyasal ve ekonomik yapısını ve bu sistem altında uzlaşmaz sınıf karşıtlarının zorunlu ve kaçını lmaz olduğunu anlamasını sağlamaktır. Fabrika işçisinin, genel kapitalist i lişkiler sistemi içindeki bu durum u , onu, işçi sınıfının kurtu l uşu uğruna savaşımın · tek savaşçısı yapar, çünkü yalnızca kapitalizmin gel i şmesinin 'daha yüksek aşaması, büyük-ölçekl i makineli sanayi , bu savaştın için gerekli maddi koşul ları ve topl umsal güçle_ri yaratır. Kapitalist gelişme biçim lerinin düşük olduğu başka her yerde, bu maddi koşullar mevcut değildir, üretim binlerce küçük işletme arasında dağı lmıştır (ve bunlar en eşiıçi ortak laşa toprak mülkiyer biçimleri altında bi le, dağınık işletmeler olmaktan çıkmazlar), çünkü sömürülenlerin çoğu , hala küçük burj uva sisteme bağlanmışlardır; bu, kapitalizmi kaldırabilecek toplumsal güçlerin gel işmesini geciktirir ve engeller. Dağınık, bireysel, küçük sömürü, çai ışan halkı bir yere bağlar, onları böler, sınıf dayanışması bilincine u laşmalarını engeller; baskıya özel bir b i reyin değ i l , tüm ekonomik sistemi n neden olduğunu anlar anlamaz birleşmelerini enge l l er. Büyük-ölçek l i kapital izm ise, tersine, tüm işçilerin, eski / 9X toplumla, bel l i bir yerle ve bel l i bir sömürüyle olan bağiarım koparır; onları birleştiri r, düşünmeye ·zorlar ve örgütlü bir savaşıma başlamalarını olanak l ı k ı lan koşul lar içine sokar. B undan dolayı da, sosyal-demokratlar tüm dikkatlerini ve tüm faal iyetlerin i işçi sınıfı üzerinde yoğunlaştırırlar. Onun i leri temsi lci leri, b i l i msel sosyalizm fikirleri n i , Rus işçisinin tarihsel rol ü fikrini iyice kavrarlıkları zaman, bu fikirler yaygınlaştığı zaman, ve işçilerin bugünkü dağınık ekonomik sava�ını b i l inçli sın!f savaşımına dönüştürmek üzere işçiler arası nda sağlam örgütler kurulduğu zaman -Rus işçisi, tüm demokratik öğelerin başım çekerek mutlakiyeti devi recek ve RUSYA PROLETAR YASINI (BÜTÜN ÜLKELERiN proletaryasıyla yanyana) at;ık siyasal savaşımın düz yolundan KOMÜNiST DEVRiMiN ZAFERiNE götürecektir." "Halkın Dostlar:ı" Kimlerdir? ve Sosyal Demokrat/ara Karşı Nasıl Savaşır/ar?, Lenin, Sol Y<\)'ınları , s. l 76- 1 78 *** 1897: "Çalışmamız herşeyden önce ve esas olarak kent fabrika işçi lerine yöne l iktir. Rus sosyal-demokrasisi güçlerini dağıtmamal ı , sanayi proletaryası arasındaki çal ışmaya yoğunlaşmalıdır, çünkü sanayi proletaryası sosyal-demokrat düşüncelere en büyük yatkınlığı gösterir, en yüksek entellektüel ve politik olgunl uğa sahiptir ve sayısı ve yoğunluğu sayesinde ülkenin büyük politik odak noktalarında tayin edicidir. B u yüzden kent fabrika işçileri arasında sağlam bir devrimci örgütün yaratılma-;ı, sosyal demokrasinin birinci Vf! en aci l görevidir, şu anda bu görevden kaçınmak çok büyük akı lsızlık o lurdu. Ama güçlerimizi fabrika i şçileri üzerinde yoğunlaştırma zorunluluğunu kabul ve güçleri dağıtınayı reddettiğim izde, bununla, Rus sosyal-demokrasisinin, Rus proletaryasının bütün diğer tabakalarını gözardı etmesi gerektiğini asla söylemek istemiyoruz. Kes i n l ikle deği l . Rus fabrika işçisi yaşam koşu l larından dolay ı , evde çal ışan işçilerle, fabrika / 99 dı�ında kentlere ve köylere dağılmış ve çok daha kötü durumda olan bu endüstri p·r oletaryas ıyla adım başı en yakın i l i�kiler içine girmek zorundadır. Rus fabrika işçisi kırsal nüfusla da doğrudan temas içindedir ( fabrika işçisinin ailesi çoğunlukla köydedir) ve dolayısıyla kaçmı lmaz olarak kır proletaryasıyla, uşakliırdan ve gündelikçilerden ol uşan mi lyon l uk kitleyle ve minicik bir · toprak parçasma sıkı sıkıya tutunan ve "çalışarak ödeıne"ye ve her türlü rastlantısal i�e, yani aynı şekilde ücretl i işe muhtaç olan yoksul la�mış köyl ü tabakasıyla da temas kurar. Rus Sosyal-Demokratları , güçlerini evde çalışan işçi lere ve tarım işçilerine yoğımlaştırmayı vakitsiz buluyorlar, fakat bu tabakaları dikkate almadan bırakma niyeti nde asla değ i l ler. En gel işmiş işçi leri, evde çal ışaıı işçilerin ve tarım işçilerinin yaşam koşulları hakkmda da aydınlatmak için çaba harcayacaklardır ki, sonra bu işçi ler, proletaryan ın daha geri tabakalarıyla temasa geçtiklerinde, onların saflarına, sınıf mücadeles i , sosyalizm ve genel olarak Rus demokrasisinin, özel olarak ise Rus pmletaryasm m pol itik görevleri düşüncelerini taşısınlar. Kent fabrika işçileri arasında hala bu kadar çok çalışına yapılınası gerekirken, evde çalışan işçi lere ve tarım işçilerine ajitatörler göndermek amaca uygun olmazdı. Fakat sosyal ist işçiler bu daha geri proleter tabakalarla tamamen rastlantısal olarak çok sık temas ediyorlar, ve o zaman bu· fırsattan yararlanmayı bilme� için Rusya'da sosyal-demokrasinin genel görevlerine ' o ölçüde vak ı f olmak zorundadırlar. Bu yüzden, Rus Sosyal-Demokratl arın ı darkafal ıl ıkla suçlamak ve fabrika işçileri lehine emekçi l halk kitlesini ihmal etmekle suçlamak ağır bir yanılgıd ı r. Tam tı�.rs i , proletaryanın en ileri tabakaları arası nda ajitasyon (hareket yaygınlaştığı ölçüde) bütün Rus proletaryasını da uyandırmak için. en emin Vt< tek yoldur. Sosyal izmin ve s m ı f m ücadelesi düşüncesinin kent işçileri 1 arasmda yaygınlaşması kaçınılmaz olarak, bıı düşüncelerin < masına � ol küçük ve dal l ı hudaklı kanalla�� _ __ �la 200 � ıJ< _ açar. Bunun için ise, bu düşüncelerin daha iyi hazı rlanm ış zeminde derin kökler salması ve R us iş�i hareketinin ve Rus devriminin bu öncüsünün içine i şlemesi m utlak zorunl udur. Bütün gücünü fabrika işçi leri arasında çal ışmaya yoğunlaştırmasma rağmen, Rus sosyal demokrasisi, sosyalist çalışmaların ı pratikte proletaryanın sınıf mücadelesi zemini üzerine yerleştiren Rus devrimcilerini desteklemeye hazırdır." "Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri", Lenin, Seçme Eserler/cilt- l , İ nter Yayınları , s.483-484 *** Sonbahar 1899: "Birincisi, Rus sosyal-demokrasisi "örgütlü işçi kitlelerinin bir sınıf hareketi olmak ve kalmak" istiyor. Buradan sosyal-demokrasinin şiarı nın şu olması gerektiği sonucu çıkıyor: işçi lerin yalnızca ekonomi k değil politik m ücadelede de desteklenmesi ; yalnızca en ivedi iktisadi sıkıntıl ar temelinde değil, politik baskının tüm görünümleriyle de bağıntı l ı olarak aji tasyon; yalnızca bilimsel sosyalizmin düşüncelerinin deği l , demokratik düşüncelerin d e propagandası. Işç ilerin sınıf hareketinin bayrağı yalnızca devrimci Marksizmin teorisi olabilir ve Rus sosyal-demokrasisi bu teorinin daha da geliştiritmesini ve pratiğe geçirilmesini sağlamak zorundadır, bunu yaparken onu "moda olan" (ve Rusya'da devrimci sosyal-demokrasinin başarı ları M arksizmi artık "moda" olan bir teori haline getirmiştir) teorilerin sıkça tabi tutulclukları tahrifatlardan ve yüzeysel leştirmelerden korumalıdır. Şu anda bütün güçlerini fabrika ve maden işçi leri arasında çal ışmaya yoğunlaştırırken, sosyal demokrasi, hareketin genişlemesiyle gerek evde çalışan işçilerin gerek el sanatçılarının gerekse de tarım işçilerinin ve açlıktan ölen mahvolmuş mi lyon larca köylünün, onun tarafından örgütlenmiş işçi lerin sallarımı çekilmesi gerektiğini unutmaınalıdır. İkincisi : Rus işçisi , politik özgürlüğün kazanılması davasını güçlü omuzlarına alacaktır ve almak zorundadır. · 201 Eğer sosyal-demokrasi otokrasinin devriimesini ilk görevi haline getiriyorsa, demokrasinin öncü savaşçısı olmak ve salt bu sebepten dolayı Rus halkının bütün demokratik unsurlarına her türlü desteği sağlamak ve onları müttefik olarak kazanmak zorundadır. Yalnızca bağımsız bir işçi partisi otokrasiye karşı mücadelede sağlam bir siper olabi l i r v e yalnızca böyle b i r partiyle ittifak içinde, b u partinin . desteğiyle butün diğer savaşçı lar pol itik özgürlük için faal · olabi lirler. Üçüncü ve sonuncusu: "Hareket ve akım olarak Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi , Rusya'nın önceki bütün devrimci hareketinin eserini ve geleneklerini devam ettirir: sosyal-demokrasi, önüne politik özgürlüğün kazanı lmasını bir bütün olarak Part i ' ni n ivedi görev lerinin en önemlisi olarak koyarak, daha eski ' Halkı n i radesi ' partisinin şanl ı savaşçılarının açıkça ortaya koymuş oldukl arı hedefe doğru yürür". B ütün önceki devrimci hareketin gelenekleri, sosyal demokrasinin şu anda bütün güçlerini partinin örgütlenmesine, kendi içinde disi pl ini sağlamlaştırmasına ve konspiratif tekniğin geliştirilmesine yoğunlaştırmasını talep ediyor. Eğer eski " Halkın i radesi" Partisi ' nin savaşçı ları Rus tarihinde, az sayıdaki kahramanı destekleyen sosyal tabakaların dar kapsamına rağmen ve hareketin bayrağı olarak asla devrimci olmayan bir teori hizmet etmesine rağmen, Rus tarihinde olağanüstü bir rol oynayabildilerse, proletaryanın sınıf m ücadelesine dayanan sosyal-demokrasi yenilmez olabilecektir. "Rus proJetaryası otokrasinin boyunduruğunu, sermayeye ve burjuvaziye karşı mücadeleyi daha büyük bir eneı:jiyle sosyalizmin tam zaferine dek sürdürmek için, süpürüp alacaktır". "Rus Sosyal-Demokratlarının Bir Protestosu", Lenin, Seçme Eserleri cilt- l , İnter Yayınları, s.5 1 0-5 1 1 · . *** Arahk 1900: Sosyal-demokrasi, işçi hareketinin sosyal izmle birliğidir, onun görevi, işçi hareketine tek tek bütün aşamalarda pasif bir şekilde hizmet etmek deği l , 202 hareketin tümünün çıkarlarını temsil etmek, bu harekete onun nihai hedefini ve politik görevlerini göstermek, hareketin politik ve ideolojik bağımsızlığını korumaktır. Sosyal demokrasiden kopuk işçi hareketi, parçalanmak ve kaçınılmaz o larak burjuvalaşmak zorundadır; eğer işçi sınıfı sadece ekonomik mücadele yürütürse, politik bağımsızlığını kaybeder, öteki partilerin bir uzantısı haline gelir ve şu büyük vasiyete ihanet eder: " İ şçi sınıfın ı n kurtuluşu ancak işçi sınıfının kendi eseri olabilir." Bütün ülkelerde işçi hareketiyle sosyalizmin birbirinden bağımsız varlık sürdürdüğü ve yarı yollarda yürüdüğü bir dönem olmuştur-ve bütün ülkelerde bu bölünme, sosyalizmin ve işçi hareketinin güçsüzleşmesine yol açmıştır; ancak bütün ülkelerde sosyalizmin işçi hareketiyle birleşmesidir ki, ikisi için de sağlam bir temel yaratmıştır. Fakat her ülkede sosyalizmin işçi hareketiyle bu birleşmesi tarihsel olarak ortaya çıkmıştır, her ülkede zaman ve mekan koşullarına göre farkl ı yoldan meydana gelmiştir. Rusya'da sosyalizm i n işçi hareketiyle birleşmesinjn zorunluluğu teorik olarak çoktan· açıklanmıştır, ama pratikte bu birleşme ancak şimdi husule gelmektedir. Bu son derece zor bir süreçtir, o nedenle sür�ce· çeşitli yalpalamalar ve kuşkuların eşlik etmesinde şaşı lacak bir şey yoktur. Bizim için geçmişten çıkarı lacak ders nedir? Tüm R us sosyalizminin tarihi, otokratik hükümete karşı mücadelenin, politik özgürlüğün ele geçirilmesinin en acil görev .haline gelmesine yol açmıştır; sosyalist hareketimiz, deyim yerindeyse, otokrasiy_e karşı m ücadele üzerinde yoğunlaşmıştır. Öte yandan tarih, Rusya'da sosyalist düşüncenin emekçi sınıfların ileri .temsilcilerinden kopukluğunun, öteki ülkelerdekinden çok daha derin olduğunu ve bu ayrılığın sürmesi halinde R us devrimci hareketinin güçsüzlüğe mahkum olduğunu göstermişti r. Buradan, Rus sosyal-demokrasisinin gerçekleştirmekle görevli olduğu şu görev kendi liğinden ortaya çıkmaktadır: proletarya kitleleri içind� sosyalist düşünceleri ve politik öz bilinci 203 sağlamlaştırmak ve asli işçi hareketiyle kopmaz şekilde bağlı olan devrimci bi r parti örgütlemek. Bu açıdan Rus sosyal demokrasisinin başardıkları az değildir; fakat daha yapılacak çok şey var. Hareketin büyümesiyle, sosyal-demokrasinin çalışma alanı giderek genişlemekte, çalışmalar daha çok yönlü hale gelmekte, hareketin gittikçe artan sayıda fonksiyoneri güçlerini propaganda ve ajitasyonun günlük gereksinim lerinden çıkan çeşitli k ısmi görevleri gerçekleştinneye yoğunlaştırmaktadır. Bu o lay son derece haklı ve kaçını lmazdır, fakat ayn ı zamanda bu olgu, faaliyetin kısmi görevlerinin ve tek tek mücadel e yöntemlerinin amaç haline getirilmemesine, ö n çalışmanın biricik ve ana çalışma haline getirilmemesine özellikle dikkat etmeyi zorunlu kılmaktadır. i şçi sınıfının politik gelişiminin ve politik örgütlenmesinin ilerleti lmesi -bizim baş görevimiz ve temel görevimiz budur. "HareketimiZin En Acil Görevleri", Lenin, Seçme Eserleri Cil t-2, i nter Yayınları, s.23-24, *** 1902: Devam edelim. Biitün toplumsal sınıflar arasında propaganda ve ajitasyonumuzu yürütebiirnek için yeteri kadar gücümüz var mı? Eibeue var. Sık sık bunu y�ıdsımaya eğilim gösteren bizim ekonomistlerimiz, hareketimizin (aşağıyukarı) I R94'ten 1 90 t 'e kadar gösterdiği devaı;a i lerlemeyi gözden kaçırıyorlar. Gerçek "kuyrukçular" gibi, on lar da, hareketimizin çoktan tarihe karışm ış olan başlangıçtaki aşamalarında yaşamayı ' sürdürüyorlar. i lk dönemde, gerçekten çok az güc ümüz vardı ve o sıra kendimizi yalnız işçi ler arasındaki eyleme adamamız ve bu yoldan sapmalara karşı çıkmamız çok doğal ve ycrindcydi . O sıra bütün görevlerimiz işçi sınıfı içinde durumumuzu pekiştirmekıi. Ama şimdi harekete dev gibi güçler kazanılmış bulunmaktadır. Eğitim görmüş sını narın genç ku�ağının ert iyi temsi lci leri bize gelmektedir. Ne Yapmalı?, Leni!l, Sol Yayınları, s.9 1 204 V. BÖLÜM Partileşma sürecinin sorunlar•·3 Konuya TiKB ll. Konferans Belgeleri (Mart 1 99 1 ) i le devam ediyoruz. Bu bize Ti K B 'nin parti sorununu ve bu çerçevede partileşme sürecinin sınıfsal boyutu sorununu nasıl ele aldığı ko nusunda en tam ve tartışmasız bir açıkl ı k sunacaktır. TİKB II. Konferans Belgeleri'nde partileşme süreci Önümüzde "Stratejik Bir Görev Olqn Partiyi inşa Göi·evinin lll. Bölüm var. Başlıktan d� anlaşılaca ğı gibi bu bölüm tümüyle konumuzia ilgilidir. Geçmiş süreci değerlendiren, bu temel üzerinde günün ve geleceğin görevleri ni belirleyen bu metin, T i K B 'nin parti sorununa bakışın.ın hali hazırdaki en temel belgesi durumundadır. Dah ası, bir konferans metni olduğundan dolayı da, konuya i l işkin en bağlayıcı belge sayılmalıdır. Ve nihayet, sorunu T İ K B 'nin geçmişten bugüne Neresindeyiz?" başlıklı 205 yaşadığı gel i şme süreci açısından ele almakla kalmayan, bunu, aynı konuda teformist ve devrimci kanatlarıyla Türkiye solu nun eleştirisiyle de birleştiren içeriği, b u belgeye ayrı bir iddia ve önem kazandırmaktadır. Sözkonusu metinde soruna parti.leşme süreemin bütünsel niteliğine yapılan vurgu i le giriliyor: "Partileşme süreci ne salt ideoloj ik-siyasal gelişmeye, ne salt sayısal olarak büyüme ve kit leselleşmeye veya ne de salt profesyonel devrimci çekirdek yara tmaya indirgenebi lir." (s. I OO. B u pasaj ı daha geniş bir biçimiy le bu Yanıt'ın 3. bölümünde aktarmı ş olduğumuzu hatırlatal ım.) Burada konumuz açısından ilk planda dikkati çeken iki nok ta var. Partileşme sürecinin temel bir boyutu, dahası , gelişme nin maddi-toplumsal ekseni olmas ı gereken "sınıf hareketiyle birleşme" sorunu ve sürec i , bu tanımlamada yoktur. Bu�un ye rine, "sayısal olarak büyüme ve k itlesel leşme" üzerine o bilinen bulanık halkçı formülasyon var. B u birinci nokta. B un u tamam layan fakat bundan da öneml i olan i ki nci nokta, partinin sınıf kimliğine i lişkin temel bir nitelik sorununun "sayısal büyüme . ve kitlesel leşme" gibi basit bir nicelik sorunu olarak ele alın masıdır. TİKB ' nin bu bakışında, partiyi "sosyalizm i l e sınıf hareketi nin birliği" olarak ele alan temel marksist-leninist görüşten eser yoktur. Bu bakış, tamı tamına, geleneksel hareketin sınıfdışı par ti anlayışının bir yansımasıdır. Bu bakışı , T İ K B l l . Genel Konferansı i l e aynı dönemde toplanan EKİ M 1 . Genel Konferansının aynı konudaki şu bakışı i le karşı laştırınız: "Parti, sosyalizm i le sınıf hareketinin örgüt lü birliğidir. Bu temel ve özlü tanım, öncü partinin ideolojik kim l iği i le sınıfsal kimliğini içiçe vurgulamaktadı r. . . . B ize gerekli olan, kuvvetli bir marksist-leninist teorik temeli sağlam bir prole ter sınıf tabanı i le birleştirebilen, marksist-leninist ideolojik kim l iği proleter sınıf kimliği ile aynı örgüt yapısı içinde kaynaştıra bi len bir partidir." (Dejferlendirme ve Kararlar, Eksen Yayıncılık, s. 1 267 1 27 ) Aradaki fark, parti sorununa halkçı bakış i le leninist bakış 206 arasındak farkı vermektedir. Devam ediyoruz. T i K B konferans metn i , bütünsel gelişme vurgusunun ardından, leninist bir öncü partinin o güne dek hala yaratı lamamış olmasının nedenlerine geçiyor. Sorunu sol hare ketin tarihinden hareketle ve partileşme sürecinin "temel yön leri" açısından ele alıyor: "Salt partileşme sürecinin temel yönleri açısından Türkiye devrimci hareketinin genel görünümüne baka cak olursak, öze l l ik le iki yöndeki gelişmenin eksikliği ve yeter sizliği hemen gösterir kendini. Bunlardan birincis i , ideolojik-siya si plandaki geli şmenin sığlığı ve yetersizliğidir. İkinc isi ise ör gütsel-pratik planda güçlü, yetenekl i ve kendini kanıtlamış mili tan Bolşevik bir çekirde�in yaratılmasında bugüne kadar gösteri len yetersizlik ve beceriksizliktir." (s. l O 1 ) B u iki temel yönden ilkini geçiyoruz. Zira bunu daha önce • "Partileşme Süreci ve Teorik Gelişme" baş l ığı altında ayrıntılı olarak incelemiş bul unuyoruz (bkz. Yami-3). Burada bize gerekli olan "ikinci temel yön", yani parti inşa sürecinin örgütsel-pratik yönü üzerine söylenenlerdir. Okuyoruz: "Benzer bir durum , örgütsel partik inşa planında da çıkar karşımıza. Herşeyden önce; yasadışı bir temelde örgüt lenmiş,. yeraltı çal ışmasında usta ve deney sahibi,, m ücadelesini her koşulda sürdürebilme yeteneği ni kanıtlamış, devrimci militan bir mücadele anlayışına, seçkin ve nitelikli komünist kadrolara, her alanda yerleşmiş ve zengin Bolşevik örgütsel ve pratik mü cadele geleneklerine sahip olan leninist bir çekirdeğin yaratıla mamış olması, öncü komünist partinin kuruluşunu bugüne dek engelleyen temel nedenlerden bir diğeridir." (s. 1 02) Burada her şey var, fakat parti inşasının tüm bu pratik-örgüt sel gelişme sürecinin temel ekseni olması gereken sınıf hareketiy le birleşme üzerine tek kelime yoktur. Partileşme sürecini, pratik planda sınıf hareketiyle bağ kurma süreci olarak yaşama, örgütsel gelişmeyi sınıf zeminine oturtma, örgütsel safları sosyalizme kaza- . nı lmış öncü işçilerle be.sleme, böylece, partiyi sın ıfın bir parçası ve örgütlenmesinin en üst düzeyi olarak inşa etme üzerine herhan gi bir değinme yoktur. Çünkü Belgeler'in toplamında, böyle bir 207 pratik süreç ekseninde inşa edi lmemiş bir partinin, gerçekte, işçi sınıfının öncüsü olma yeteneğine ve niıcliği ne de ulaşamayacağı üzerine herhangi bir ideolojik açıklık yoktur. Bu ideolojik açıklık tan yoksun olunduğu içindir kV'devriınci militan" kimlik, "bolşe vik örgütsel ve pratik mücadele gelenekleri", "seçkin ve nitelikli komünist kadrolar" vb. kavramların sınıfsal içeriği kaybolmakta dır. Sorunun konuluşuna; partinin moral ve maddi değçrlerinin, m i litan kimliğinin, siyasal ve örgütsel geleneklerinin, bu ve ben zeri sorunların sınıfı devrimci leştirme ve bu çaba içinde örgütün sınıf devrimeisi kimliğini pratikte adım adım yaratma süreciyle bağlantısını koparan, o halkçı-idealist bakışaçısı egemendir. Buna göre, marksist-leninist ideoloji benimsenmişse eğer, bir örgüt, tüm bu temel niteliklere, pekala sınıf dışında ve genel bir mücade le içinde de ulaşab i l i r. Bu aynı bakışaçısı, komünist bir örgütün istikrarı i le sınıfsal yapısı ve zemini arasındaki kopmaz organik bağı da, aynı kolay l ı k la gözden kaç ı rabilmektedir. Türkiye, sözde "leninist" ya da "bolşevik çel i k çekirdek"le rin, hep de, toplumun bu nitelikte çekirdeklerio oluşumuna elveriş li biricik toplumsal sın ıfı olan işçi sınıfı dışmda yaratıldığı bir garip ülkedir. B u ülkede, · Leninizmin ve bolşevizmin bir sınıf toprağında yeşerdiği, gücünü, istikrarını ve tarihsel başarısını tam da bu maddi-toph,ımsal zeminden aldığı gerçeği hep bir yana bı rak ı lmıştır. Eğer, "marksist teorinin son derece sağlam temeli üzerinde yükselme"yi Rusya işçi hareketinin sağlam _z eminine dayanınayla b irleştirmemiş olsayd ı , Bolşevizmin de olamayaca ğ ı ; ancak bu i k i yönün organik olarak kaynaşmasıy ladır k i , Bolşevizm denilen akımın tarihsel olarak vücut bulduğu hep göz den kaç ı rı lm ıştır. Bize gelişmenin "örgütsel-pratik planı" adı altında anlatı lan lar, gerçekte, idealize edi lmiş biçimiyle T i.K B ' nin kendi (yaşadı-. ğını düşündüğü) pratiğinin soyutlanmasından başka bir şey de ğildir. Bu prati k ise, sınıf eksenl i bir parıi inşa süreci bilincinden ve pratiğinden yoksun olduğuna göre, yapılan tan ımlamalarda, parti inşa sürecinin niteliğe (sürecin sınıfsal karakterine) i lişkin temel yönüne değini lmemiş olmasına, çok da şaşırmamak gere 208 kir. Fakat TİKB bi lmeliydi k i , ideolojik p landaki gelişmeyi pra tik plandaki bu sınıfsal gelişme ekseninden kopardınız m ı , geri ye geleneksel hareketin o pek ünlü "ideolojik önderlik" anlayışı i le sınıfdışı devrimci "halk" partisi pratiği kal ır. B u ; geleneksel hareketin eleştirisi sürecinde komünistlerin başından itibaren i şaret ettikleri ve EK İ M I. Genel Konferansı nın (parti sorunu çerçevesinde) yinelediği bir temel zaaf alanı dır. Partinin ideolojik kiml iği ile sın ıfsal k i m l iğinin birbirinden kopartılamayacağına i lişkin düşüncenin, "bir marksist için temel önemde fakat basit bir gerçeği" anlattığını; ne var ki, u l uslararası komünist hareketteki yozlaşma sürecinin yarattığı teorik kargaşa nın, bu basit gerçeği, "tümüyle unuttmmuş ol.masa bile, bir hayli bozup bulandırdığı"nı i fade eden E K İ M 1. Genel Konferansı, parti so�ununa i l işkin metninde, şöyle devam ediyor: "Bunun olumsuz sonuçları , yakın geçmişindeki toplumsal siyasal hareketl i l iğine küçük-burjuva katmanların ve onların ay dın temsilci lerinin damgasını vurduğu Türkiye '(te özel likle belir gindir. Solun devrimci kanadının popülist ideolojisi, parti sorunun da önce "ideolojik önderl ik", sonra da fi i len bir küçük-burjuva "halk'' partisi o larak i fade bulmuştur. Solun reformisı kanadında ise, parti sorunu, modem revizyonizınin bürokraı.ik-elitist karakterine uyguıi bir biçimde, ya bir aydınlar k u l übü, ya da küçj.ik-bu�juva aydınlar ile sendika bürokratlarının birliği olarak ifade bulmuştur." (De,�erlendirnıe ve Kararlar, s. I 27- 1 2R) B u pasaj ı , aynı konuda T İ KB Konferansının geleneksel ha rekete yönelttiği eleşti riyle kıyaslama olanağı bulabi lmek için, özellikle aktardık. Parti leşme sürecinin i kinci temel alanı olan pratik-örgütsel gelişme sorununu tanımlayan uzun pası;jında süre cin sınıfsal boyutuna tek kelimeyle değinmeyen TİKB Konferansı metni, devaınında, Türkiye sol hareketinin geçmişini eleştirirken, işçi sınıfı içinde çalışınaya bil inçf i bir yönelimin olmamasına da "geçerken" değiniyo(. Gel işme sürecinin "çok .yönlü ve leninist nitelikte · olup olmaması kıstası" ışığında geleneksel hareketin bir dizi pratik ve örgütsel zaafı peşpeşe sıralandıktan sonra, bu zaafla rın tümünü organik olarak kesen bir sorundan değil de, bu arada 209 bunlara eklenmesi gereken bir başka sorundan sözedercesine, bu konuda şunlar söyleniyor: "Devriıniınizin temel ve önder gücünü ol uşturan işçi sınıfı içinde çal ı şmaya b i li nç l i bir yönelimin, bu konuda iyi düşünül müş ve uzun vadeli politikalar temel i nde bir çal ışınan ı n birikmiş deney ve geleneklerinin yok l uğunun sözünü dahi etmiyoruz. Çün kü, Türkiye devriınci hareketin i n büyük bir kesim i , sahip olduk ları sağ veya ' so l ' revizyonist programatik görüşlerinden ötürü böyle bir perspektife daha başından yabancıdır. Onlar için genç l ik, daha çok lafını ettikleri köylülük, gecekondu semtlerinin ve taş ranı n küçük-burjuva yığınları içinde çal ışma daha çekicidir. B i r 'küçük-burjuvalar ülkesi' olan ülkemıiz ortamında, nitelikten ön ce n iceliğe önem veren, kolaycı ve sabırsız küçük-burjuva alış kan l ıklarıyla da beslenen 'küçük-burjuva devrimciliği' yaygın bir hastalıktır. işçi sınıfı içinde çal ışmanın önemini sözde kavra mış kesim lerin ' kusuru' ise farkl ı fark l ıdır. Bunlardan bazıları süper revizyonist, yasalcı ve pasifisttirler. Genel o larak devrimci olanların büyük kesimi i se, l afta bunun sözünü etmekle birlikte pratikte küçük-burj uva devriınci li ğinin yasalcı, menşevik ve sağ cı al ışkanlıklarının esiridirler. Küçük-burjuva kesimleri örgütle menin kolaylığı ve cazibesi onları da peşinden sürüklemektedir." (s. l 03) Pasajın tümünü olduğu gibi aktardık. Bunu yalnızca bütünlü ğü kaybolmasın diye değ i l , fakat aynı zamanda. Gazi Direnişi sonrasının "semt yöne l i m i " modası çerçevesinde, bugün bu söz leri daha da an lam l ı . b ulduğumuz için de yaptık. Geleneksel harekt!tin halkçı platformunun büyük ideolojik darbeler yiyerek gözden düştüğü ve küçük-burjuva katmanlara genel bir durgun l uk egeıncnken sınıf hareketi nin doruğa çıktığı bir evrede ( 1 99 1 başında), küçük-burjuva kolayc ı l ığını bu kadar açık eleştire bilcnlerin: sınıf hareketinde tıkanıkl ığın sürdüğü, buna karşın semtlerin nispi bir canlanma yaşadığı bir başka evrede ( : 995 ba şı), aynı kolaycılığa yüzgeri etmelerini ele alırken, burada söylenen lere ihtiyacımız olacak. Kuşku yok ki, bazı tanımlamalardaki özensizlik bir yana bı- 210 rak ı l ı rsa, yukarıdaki uzun parçada, geleneksel hareketin sınıfdışı siyasal çal ışma pratiğine yöne l tİ imiş isabetl i bir açık eleştiri var. Fakat bu eleştirinin konumuz açısından aynı açıklıkta bir de kusuru var. TİKB Konferans metni, burada sorunu, hiç de partinin ide olojik kim liğini organik olarak bütünlernesi gereken sınıf kimliği açısından deği l , fakat genel siyasal mücadele ve devrim stratejisi nin gerek leri açısıfıdan koyuyor. 'N itekim söze, örneğin, leninist tipte bir proletarya partisini inşa sürecinin biricik gelişme ekse ni olarak işçi sınıfı diye değil de, "Devrimimizin temel ve önder gücünü ol uşturan işçi sınıfı" deni lerek başlanıyor. Devamında söylenenlerin tümü de bu kapsama giriyor. Bu pasajı n 1 6 sayfa lık bütün bir bölümde yama gibi durması da bunu gösteriyor. (Tüm metinde sınıf yönelimi ve çalışması n ı n önemine değinen biricik pasajdır bu.) B uradaki vurgular, partileşme sürecinin sınıf sal boyutuna il işkin açık b i r tutumun değil ; partiyi sosyalizmle sınıf hareketinin örgütlü birliği o larak ele alan temel marksist düşüneeye i l işkin açık ve bütünsel bir perspekti�in değil, fakat yalnızca, �eleneksel devrimci hareketin küçük-burj uva devrimci kimliğine i l işkin genel bir görüşün ifadesidirler. ( B i r yerlerden ödünç alındı�ları ise metinde yama gibi durmalarından belli olu yor.) Metnin devam ı , partileşme sürecinin TİKB somutuncia ele almışı, sürecin geleceğine ilişkin sorun ve görevlere dair söylenen ler, bunu bütün açıklığı ile doğruluyor. Bunu daha yakından görelim. İ lg.ili pasaj ı izleyen paragrai, . o ana kadar söylenenleri· özetliyor. Ideoloj ik-siyasi gel işme i k pratik-örgütsel gelişmenin partileşıne sürecinin nitel iğine ilişkiP "iki temel yön" olduğu bir kez daha vurgulandıktan sonra, ''soru · nun 'kitleselleşme ' boyutu"nun ise, "bu iki temel yöndeki gelişıne ye bağl ı " olduğu ekleniyor (s. l 04 ) B ununla, yaratılan nitel iğİn kendi niceliğinin ("kitleselleşme") yaratı lmasını da kolaylaştı ra cağı aniatılmak isteniyor. Ve nihayet sorun, TİKB 'nin o güne kadarki gelişme süreci açısından soınutlaıiıyor. İ şte bu konuda söylenenler.; "Bugüne kadarki gelişiıniınize bu amaçla kuşbakış-ı bir göz attı � ıınızda na . sıl bir tablo çıkar karşımıza? Her iki yönde de kuşkusuz hala 21/ kimi eksiklik, yetersizlik ve hataları m ı z olmakla birlikte, ML bir öze sahip programatik .görüşler yönünden olsun, sağlam bir yeraltı örgütlenmesi ve nitelikli kadrolar yetiştirme yönünden olsun göz le görülür ileri noktalara u laştığımız halde, kadrolarımızı sayısını arttırma ve k itleselleşme yönünde aynı başarıyı sağlayamadığı mızı görürüz. B u açıdan hala çok geri ve 'küçük'üz" (s. I 04- 1 05) Demek ki, parti i nşa sürecinin iki temel yönünde asgari bir başarı sağlanmış, gerekli "nitelik" yaratılmıştır. "ML bir prog ram ve temel politikalara sahibiz" (s. 1 05). " Her koşul altında militan devrimci bir mücadele yürütme yeteneğine sahip ve bunu kan ıtlam ış, nitelikli leninist bir öncü çekirdek" de yarat ılmıştır (s. l 06). Bu, "Türkiye soı:n utunda adına layık leninist bir öncü partinin i nşası sürecinde işin 'en zor' tarafını başardığımızı gös terir" (s. 1 06). B u durumda iş niceliğe, yani "küçük" olmaktan kurtulmaya kalmı�tır. Bu sonuç, Orak-Çekiç'te "kadrolaşma" ve "kitleselleş me, "kadrolaşmayla kitlesel leşmeyi içiçe yaşama" üzerine o çok yinelenen sloganlarm kaynağına, anlamına ve nihayet işlevine de açıklık getiriyor. O güne kadarki ol uşumunu sınıf dışında yaşamı ş ve 1 99 1 Mart ' ı nda hala da sınıf dışı bir örgüt olan T İ K B , partileşme sorununun niteliğe i li�kin yönünü esasta çözdüğünü, geriye, kadro sayısını artırarak ve kitlesel leşerek, "küçük" olmaktan kurtulma biçimindeki nicelik sorununun kaldığını .ciddi ciddi söyleyebiliyor. Bunun b u kadar açık söylenebildiği bir durumda, TİKB Kon feransının partiyi sosyalizmle sınıf hareketinin birliği olarak kav rayan temel marsist- leninist düşünc:eden yoksunluğunu ayrıca kanıtlamaya gerek var mıdı r? Deva·m edelim. TİKB 'nin partileşme sürecinde eksik kalanın "sayısal güç" olduğunu belirleyen Konferans metni , niceliğe i liş kin bu soruna ek açıklıklar getiriyor,. Parti öncesi örgüt ile parti niteliği ara�ındaki i l işki irdelenirken, bu konuda şunlar söyleni yor: "Tek başına sayısal güç zaten hiçbir zaman parti olabilme nin belirleyici bir ko�ulu değildir. H atta parti ile parti öncesi çekirdek arasında en doğal ve bir bakıma kaçınılmaz fark burada- 212 dır. Leninist bir parti bile özellikle kuruluşunun i lk aşamalarında, hatta uzunca bir süre_ gel işmiş kitle bağiarına sahip olmayabi lir. Ama bu onun ' parti' olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Tıpkı, gelişmiş kitle bağiarına sahip olmanın tek başına 'parti' olmaya yetmemesi gibi." (s. l 07) Yeterli açıklıkta görüldüğü gibi , sorun tümüyle örgütün "kit le bağları" çerçevesinde bir "sayısal" güç sorunu, basitçe, bir nice lik büyüme sorunudur. Sınıf kimliği , sınıf ekseni , sınıf hareke tiyle bi rleşme sorunu, tüm bunlar, geçtik nitel ! ğe i l işkin sorunlar olarak ele al ınmaktan, nicelik büyürnede bile özel b i r anlam taşımazlar. Gerekl i olan sınıf b�ğları değ i l , "gel işmiş kitle bağ ları", "emekçi kitleler üzerindeki- ideolojik-siyas� ve örgütsel et kinlik", ya da en iyi durumda, "sınıf ve kitlelerle gel i şmiş bağlar kurma sorunu"dur (aynı yer). "Di l" o bi ldiğimiz halkçı dildi r. S iyasal mücadeleye i l i şkin genel sorunların değil de "leninist tipte" bir öncü sınıf partisi sorununun tartışı ldığı bir yerde, bu "dil"in bu kadar rahat kul lanılması elbette bir rastlantı deği ldir. Bu, bir ideolojik bakışaçısı nın bil inçlere ne den l i derinlemesine nüfuz ettiğinin somut bir göstergesidir. Sınıf hareketiyle devrimci buluşma ekseninde değil de farkl ı sınıf ve tabakalardan oluşan "emekçi kitleler" içinde kendilerini bulmuş, örgütsel kimliklerini burada geliştirmiş, "çelik çekirdek"lerini bu zemin üzerinde i nşa etmiş, maddi ve moral değerlerini , örgüt ve mücadele geleneklerini, ve nihayet, düşünüş ve davranı ş alışkanlıklarını bu zemi nde oluşturmuş olanların, bu na uygun bir "di l " ve ideolojik yak l aşım içinde olmaları da son dereec doğaldır. Tüm bunlar bir yana. TiKB Konferans me'tni kendi düşünüş mantığı içerisinde bile alabi ldiğine tutarsızdır. Eğer gerçekten ideolojik-programatik temeliniz varsa, "parti öncesi çelik çekirde ği" yarattığımza i nanıyorsanız, işin bu "en zor" ve en "can alıcı" yönünü çözmüşseniz, geriye esas olarak "sayısal güç sorunu" kalmışsa, ve bunu da ''zaten hiçbir zaman parti olabi lmenin be lirleyici bir koşulu" saymıyorsanız, ve dahası , "parti i le parti önce si çekirdek arasında(ki ) e.n doğal ve bir bakıma kaçınılmaz fark" 213 da zaten buradaysa, o halde siz neden bu konferansı topladığınız da kendinizi parti olarak i lan etmek yoluna gitmediniz ki? Sağlanan "tarihsel başarı"yı böyle bir tarihsel adımla birleştirmek cesareti gösteremeyenlerin bu tutumunun gerisinde, temel bir şeylerin ek sik olduğunu hissedip de, bunun tam ne olduğunu ve nereden kaynaklandığını bi lememenin güçsüzlüğü var gerçekte. "Sayısal güç sorunu" beli rlemesi bu güçsüzlüğün verdiği ağırl ıktan kur tulmanın bir avuntusu oluyor yalnızca. "Sorunun sadece 'en zor' tarafı değil aynı zamanda en 'can alıcı ' noktası "nda T İ K B 'nin sağladığı başarıy ı "tarihsel önem de" gören Konferans metni, sözünü ettiğimiz tutarsızlığın ağırl ığı altında bir kez daha bu "sayısal güç sorunu"nu, o aşamada parti olarnamanın nedeni olarak i)eri sürüyor: "Fa�at ideolojik-siyasi inşa planında olsun, Bolşevik bir çekirdek yaratma sorununda olsun gösterdiğimiz gel işme ve sağladığımız başanlara karş ı l ık iş, işçi sınıfı ve emekçi kitleler içinde gelişmiş bağlara sahip olma sorununa geldiğinde aynı başarıyı gösteremediğimiz, bu konuda çok geri ve yetersiz kaldığımız çıkar ortaya." (s. l 08 ) . Sorun, dikkate değer bir ısrar ve tutarlı l ıkla, hep "işç i sınıfı ve emekçi kitleler içinde gelişmiş bağlara sahi p olma", yani "küçük" Q lmaktan bir an önce kurtulma ve bunun jçin de hızla "kitleselleşme" sorunudur. Bu bakışaçısı, yalnızca parti sorunun da halkçı bir bulanıklığa değ i l , aynı zamanda devrim mücadele sinin sorunlarıyla parti inşasının sorunlarını birbirine karıştırmaya ' da iyi bir örnektir. "Devrimi ve partiyi birlikte örgütlemek" şiarı bu karışıklığın özetidir. Devrimi örgütleme çaba�ı içinde "kitlesel leşme" yakalanacak, kitlesel leşen örgüt bu yolla "sayısal güç sorununu" çözecek, böylece parti inşa<; ı bütünsel olarak bir sonuca bağlanmış olacaktır. T İ KB Konferans metninin parti sorununa, parti i nşa süreci nin sınıfsal boyutu sorununa yaklaşımları bundan i barettir. Konu ya i lişkin 1 6 sayfalık metn i n geriye kalan 8 sayfalık kısmında, T İ K B ' ni n hep de "dar ve küçük kalma"sının geçmiş s üreçteki kökleri tartış ı l maktadı r. B unun başlangıç ·dönemindeki ( 1 974' lerdeki ! ) bir "yığmak hatası"ndan kaynaklandığı ve bugüne dek 214 de bir türlü aşılamadığı üzerine olan bu bölüm, TİKB 'nin genel değerlendirmesi kapsamına girdiği için, şimdilik konumuz dışında kalmaktadır. *** Yine de TİKB ll. Km�f"erans Belgeleri ' n i n i lgi l i bölümüyle . işimizi henü? tamamen bitirmfş deği l iz. Sınıfl a bi rleşme pratik sürecinin dışında yaratılan ve yaratılması "tarihsel bir başarı" ola rak sunulaı-i o "parti öncesi sağlam ve nite l i k l i Bolşevik çekir dek" üzerinde daha da durmamız gerekiyor. B una bizi b izzat Devrimci Proletarya'nın kendi� mecbur ediyor. Ona göre, EK iM; parti leşme sürecinin sınıfsal boyutuna temel bir önem atfetmek le, partinin örgütsel inşasını sınıf hareketiyle birleşme süreci için de ele almakla ve bunu s ınıfın en i leri unsurlarını sosyalizme ve partileşme sürecine kazanmaya bağlamak la, "kaba işçici bir tarzda . . . öncü işçilerden parti yaratma" anlayışını savunmuş olu yor. (Sayı: 36, s . 4 1 ve 46) Sınıf hareketinin iki dönemi ve "öncü işçi" sorunu Hemen bel i rtel i m k i , Devrimci Proletarya için ası l sorun, hiç de EK i M 'in "kaba işçici liği" değildir. Kaba jşçicil i k itharnının . arkasına gizlen i leı'ek asıl yapılmaya çal ışı lan, TİKB'nin, sınıf dışı gelişmenin ürünü olarak ele al ınan "Bolşevik çeki rdek" anlayışı ye pratiğini mazur göstermektir. Fakat biz yine de önce EK İ M 'in "kaba işçici bir tarzda i leri sürdüğü" ' öncü işçi ler'den parti ya ratma" iddiasını görelim. Doğal olarak Devrimci Proletarya , tamamen ideolojik mahi yetieki bu kadar ciddi bir iddiayı ideol�jik içeriği i le açma yoluna gitmiyor. Kabaca çarpıttığı bazı pratik durumlara l af arasında eklenmiş kocaman bir iddia olarak ortaya atıp geçiveriyor: Temel bir tartışmayı pratik duruma i l işkin ve çarpıtmai-ara dayal ı bazı iddiaları ele almaya vardırarak dağıtma pahasına, Devrimci Proletarya' n ı n bu pratik kanıtiarına değinmeden geç meyeceğiz. Önce Devrimci Proletarya dan okuyalım: "Ekim, ' 93 Tem' 215 muz'unda ' X7�90 arasındak i , ' son derece elveri�l i ko�ul lara rağ men' komünist ve devrimci hareketin 'sosyalizme eğilimli genç ve yeni k uşak öncü i'ş çileri ' kaz�namadığı, ' tarihsel bir fırsatıq kaçın ldığ ı ' tela�ına dü�tü." (s.4 1 ) Şimdi de "tela�a dü�me" iddiasına dayal ı b u karikatürleş tinneye dayanak yapılan parçanın asl ını okuyalım: '"87-90 dö neminde .Türkiye, tarihinin en yoğun, en yaygın ve uzun süreli i�çi eyleml i liğine sahne oldu. B u hareketli l iğin başını sosyal iz me eği l i m l i genç ve yeni ku�ak öncü işçi ler çekiyordu. Ne var k i , komünistler ve devrimciler, s ı n ı f hareketinin sosyalizmle birle�tiri lmes i , aynı anlama gelmek üzere sınıfın sosyalizme eği limli yeni ve genç ku�ak öncülerini kazanarak sosyalizinin maddi t<?pl umsal temeliyle bul u�ulması bakımından hayli elveri�l i olan bu ortamdan yararlanma yeteneği gösteremedi ler. S ınıf hareketi ne anlam l ı bir katkıda bulunamadılar. Böylece tarihsel önemde bir fırsat kaçırı lmış oldu." (Ekim, sayı: 76, s.9) Devrimci Proletarya ' n ın çarpıtma ve 'karikatürize etmeyi devrimci ideolojik ele�tiri sanmasına verdiğimiz bir yeni örnek oluyor bu. B üyük bir sükunetle yapılmı� bu değerlendinnenin "tcla�a dü�mek" neresinde? Ekim ' i n yukarıdaki değerlendinnesi ne, sükunetini ve sağduyusunu korumayı ba�arması durumunda Pro letarya nı n gerçekte herhangi bir ilirazı olabilir mi? Ancak garipti r ki var böyle bir itirazı. B u itiraz onun ola)lları Del'rimci ' ve bir sürecin farkl ı dönem lerini birbirinden ayırdetmek yetenek sizliğine iyi bir örnek olduğu için ele alınmaya değer. Yukarıya aktardığımız paragrafın hemen öncesinde (bu o ün lü '"En büyi.lk.' işçi sınıfı ! " sözlerinin heinen sonrası oluyor), bize deni l iyor ki, ' X7-90 döneminin öncü i�çi lerinde, Ekim 'in iddia ettiği gibi "dev rimci örgüt ve eylem aray ışı" deği l , fakat "parti siz devrimcilik" eği l i.m i vardı (s.4 1 ). Acaba? Ya biz kendimi'ze bi zzat TİKB yayın larını tanık tutarsak bu İ ti razın sahipleri ne diyeceklerdir? Devrimci P roletarya nınki, polemik heyecanı ve ideolojik hasımını kolayından altetme hevesi içinde, 'X7 sonrasının farklı iki dönem ini birbi rinden ayırdedememekte ifadesini bulan bir ha' 2 16 zin durumdur. Devrimci Proletarya yazarları vakit bulur da TiKB Konferansı Belgeleri ni yeniden okurlarsa, ' 87-90 döneminin •ll. ' bitiminde kaleme alınan bu belgelerde sınıf hareketi ndeki yükse l iş üzerine, bu yükselişin kapsamı ve temposu üzerine sayfalar dolusu söz bulacaklardır. (Biz, bu Yanıt'ın birinci bölümünde, yükselişin verdiği heyecanla abartıda ölçünün ne denl i kaçınirlı ğına ayrıntı lı örnekler verme olanağı bulduğumuz için, burada bir tekrardan kaçınıyoruz.) Oysa, aynı T i K B 'nin sonraki döne me ve bugüne ait belgeleri döne döne "sınıf hareketinin sürmek ı� olan tıkanıklığını" vurguluyorlar. Demek ki '87 sonrası işçi hareketinin iki farkl ı dönemden geçtiği nesnel bir olgudur. Sınıf hareketinin biri gelişme ve yükselme ( '87-90), öteki gerileme ve tıkanıkl ıkla ( ' 9 1 �onrası) karakterize olan iki dönemi nin somut sorunlarını n ve sonuçlarının farkl ı olacağını, bunun sınıf hareketinden ayrı düşünülemeyecek olan "öncü işçi"de de ya,nsıyacağını anlamak, Devrimci Proletarya için çok mu zor bir sorundur? Demek · ki, gerekl� olan, diyalektik üzerine anlamsız laf oyunları deği l , fakat onu bir düşünce tarzı olarak kul lanma yı başarabilmektir. Fakat biz sınıf hareketi nin '87 sonrasının b u iki fark l ı dö nemine, bizzat Devrimci Proletarya ' nın kendisinden, dahası bizzat bu aynı "Öncülük ve Kuyrukçuluk" yazısından da kanıtlar gös terebiliriz. Yukarıda Ekim'e yöneltilen ithamı n yalnızca bir sayfa öncesinde, Saçak dergisine yönelik eleştiri esnasında söylenen lerden okuyoruz: "Bu sözler, işçi sınıfının sekiz y ı l l ık bir sus kunluktan sonra yeniden, hem de tüm toplumsal muhalefete esin kaynağı olacak bir k i tlese l l ikle alanları doldunnasının verdiği devrimci bir heyecanla söylenınedi. Sermayenin saldırısının en yoğun, sınıfın ise parçalanmış ve sini� olduğu bir başka dönemde de aynı yağcılık sergilenmektedi r. " (s.39-40) . Demek ki ortada belirgin biçimde farkl ı iki ayrı dönem var. Bir sayfa önce görülebilen bu gerçeğin bir sayfa sonra bi.t kadar kolay gözden kaçırılması kötü polemiğin �ir c i l vesi say ılmal ıdır. Fakat elbette sorun ve tartı"şma, sınıf hareketinin iki dönemini birbirinden ayırdetmek ve ilkinde genel bir yükselişin _yaşandığını 217 tespit etmekten ibaret değildir. Asıl sorun, bu ilk dönemde "öncü işçi"nin eği l im i nin ne olduğu üzerineyqi. Ekim 'in bu dönemde öncü i şçilerde bir "devrimci örgüt ve eylem arayışı" olduğu dü şüncesine Devrimci Proletarya i tiraz ediyor ve tersine, "öncü iş çilerde "partisiz devrimcilik" eğilimi olduğunu savunuyordu. Soru na açıklık getirmek için, Devrimci Prnletarya ' ya, itiraz edilmesi güç bir güveni l ir tanik göstereceğiz. · Önüm üzde Mayıs 1 990 tari h l i Orak-Çekiç var. Bu, "bugü nün ayırdedici özel liği işçi sınıfının eylemliliğindeki artış ve sını fın devrimci etkiye daha açık olmasıdır" tespitinin yapı ldığı ve sınıf üzerine bazı temel teorik ve politik doğruların arka kapakta hatırlanıp ön kapakta unutulduğu o önemli sayı oluyor (bkz. Ya mt'ın I V . Bölümü). Başyazıdan okuyoruz: "Özel likle son iki yı lda bel i rginle�en bugüni.ln ayı rdedici bir diğer öze l l iği işçi sınıfının eylem l i liğin deki bir artış ve bunun bir sürek l i l ik kazanmasıdır. işçi sınıfının eylemleri büyük ölçüde ekonomik temellidir. B u giderek eylemci kitlelerde henüz revizyonist ve reformİst etkilerden arınmamış ge nel bir demokrasi bilincinin şek i llenmeye başlamasıyla birleşmek te, öncü unsurlarda ise devrimci demokratik düşünceler ve örgütlerle bağ kurma eğilimi gelişmektedir. İşçi sımfı devrimci (Say ı : 70, s.4, etkiye bugün Jıer zamankinden daha açıktır." vurgular bizim)' Demek ki; "öncü, unsurlarda ise devrimci demokratik dü�ün celer ve örgütlerle bağ kurma eğilimi gel işmektedir. ;, Devrimci Proletqrya, yalnızca sınıf hareketinin iki farklı dönem'i nin öncü işçilerin tutumlarında nasıl yansıdığını ayırdetme yeteneksizl iği gösterm i ş olmuyor. Fakat yanısıra, bu aynı dö �emlerde ulusHırarası planda ve sol harekette hangi geli�mele rin yaşandığını ,ve bunun "devrimci-demokratik düşüncelere ve · örgütlere" eğilimli bu aynı "öncü işçi" kuşağını nasıl etkilediğini, onun eğilimlerinde ve davranışlarında hangi değişikliklere yol· açtığını da göremiyor. Ya da daha iyimser bir ifadeyle, kötü po lemiğin heyecanı içinde gözden kaç ırıyor. ' 87-90 döneminin devrimci harekette bir yeniden toparlanma dönemi olduğunu, bu 218 yeniden toparlanmanın geçm işle kök l ü bir hesaplaşmaya dö nüşmediği ölçüde örgüt arayışı içindeki öncü işçiler için güven verici olamadığını, tam da ' 90 y ı l ı içinde (sınıf hareketindeki yükselişin doruğunda) bunun daha açık görülebildiğini, dahası ve en önem lisi, Sovyetler B irl iği ve Doğu Avrupa'da başlayan gelişmelerin '90 yılı içinde genel bir çöküşle noktalandığını, bu nun etkisinin yalnızca sol hareketi değil fakat sınıf hareketini de, özellikle de onun sola ve sosyalizme açı k öncü kesimlerini de son derece olumsuz bir biçimde etki lediğini, ve nihayet, ' 8790 döneminde sürekl i yükselen işçi hareketinin ' 9 1 başında ani bir kırılmaya uğradığını ve bunun "öncü i şçi ler" üzerinde hem fiziki (toplu tensikat) ve hem de ideolojik-moral b i r yıkım etkisi olduğunu, temel önemde tüm bu etkenleri göremiyor bile. Oysa komünistler, olayların seyrine paralel olarak, tüm bu etkenleri ve yarattığı somut sonuçları hay l i erken b i r tarihte tah l i l ettiler. (Örneğin bkz. Solda Tasfiyecili.�in · Yeni Dönemi, Ekim I 992) "Devrimci örgütlerle bağ kurma eği l i mi"nden (Orak-Çeki�,;·) gerçekte seııdik.alizm demek olan "partisiz devrim ci l iğ.e " geçişin bu nesnel ve öznel etkenlerini gözden kaçıranlar, ne '87 sonrası son 8 yılda yaşananların somut seyrinden ve ne de marksist diya lektikten haberdardırlar. Fakat böyleleri kalkıp bir de en ciddi havalarda komünistlere şunları söylemiyorlar m ı ? " Fakat yüzü en fazla işçi sınıfına dönük hareket olmakla övünen, hatta ' fabri ka hücrelerinden sınıf partisi ' yaratma�ı önüne koymuş bir örgü tün sınıfın eylem potansiyellerini de, zayıflıklarını da hiç bir ke si�te göre)llemesi elbetteki kendisini i lgi lendiri r ! " (DP, say ı : 36, s.45) Her kesitte kimin neyi ne kadar gördüğüne, bu Yarılf boyun ca somut belgeler ve ayrıntılı aktarmalar temelinde fazlasıyla açık lık getirildi. '"Fabrika hücrelerinden sınıf partisi ' Yl\ratma" üze rine o "kaba işçici tarz"a i lişkin iddiaları ise az sonra göreceğiz. , Fakat eksik bırakmamak için son bir noktaya daha değinelim. Rivayete göre, " ' öncü işçi lerden part i ' yaratma hedefi kın ldıktan sonra, Ekim, aynı işçilerin 'korkak ' , 'sinik' olduklarını keşfetti! Gerçekte bu keşif, bu kesimi ruhsuz b i r 'sosyal izm ' edebiyatı 2./ 9 ile yanına çekmesinin olanaksız olduğunu görerek aldığı ders ve düştüğü hayal kırıkl ığından kaynak lanıyordu." (s.4 l -42) Aynı psikolojik tah l i l ileriki sayfalarda bir kez daha yine · leniyor. "Ekim, 20 . Temmuz sonrası dönemde işçilerin de ' ku surlarının o labi leceğin i ' keşfetti. Bekl emediğini bulam ay ınca hırçınlaştı. Ö ncü işçileri, gerçekte temel özellikleri değişmemiş, yalnızca eksiklik ve zaafları kriz ve görevlerin ağırlaşması kar şısında derinleşmiş olmasına rağmen, ' korkak' i lan etti." (s.4546) Dayanaksıziiğı ölçüsünde i l kel ve kaba olan bu demagojiyi yanıtlamayacağız. S ı nıf hareketinin ve sınıf öncülerinin kusur ları konusunda en baştan itibaren komünistlerin neler söylediğini, bu demagojiyi yapan ların neler söy l ediğini bu Yanıt' ı n i l k bölümünde ayrıntılı o larak götermiş bulunuyoruz. Komünistle rio bu konularda örneğin daha '88 y ı l ı başında söylediklerini birilerinin ancak '94 yıl ında yineleyebildiklerini, buna sayısız baş ka örnekler gösterebi leceğimizi de aynı yerde i fade etmiştik. Ve nihayet, öncü işçilerin "korkak" i l an edildiği "20 Temmuz sonrası"sının tüm değerlendirmeleri 20 Temmuz Dersleri başlığı altında derlenmiş ve herkesin en kolay yararlanabileceği bir biçim de sunulmu�tur. i lkel demagoji heveslerine gerekli yanıt çok ön ceden orada verilmiştir (bkz. 20 Temmuz ve ileri işçiler arabaşlık it bölüm, Eksen Yayıncılık, s.47-5 1 ). Fakat buna rağmen psikolojik tahlite dayalı bu demagojik sözleri aktarmamız da elbette nedensiz değildir. Dönüp Jlak ı lır sa görülecektir ki, Devrimci Proletarya bu vesileyle bize, öncü işçilerin "temel özellikleri" ·bakımından "değişmemiş" kaldığını , "yalnızca" eksiklik ve zaaflarının "kriz ve görevlerin ağırtaşması ' karşısında derinleşmiş" olduğunu belirtiyor. B unu bize marksist oldukıa·r ını ve sorunları diyalektik bir tarzda ele aldıklarını dü şünenl er söylüyor. Sınıf hareketindeki bir "yükseliş" evresi ile bir "tıkanıklık" evresinin, bu hareketin organik bir parçası olan öncü işçile� üzerinde esasa i l işkin bir etkisi olmuyor. Peki doğ ruysa eğer, "devrimci örgütlerte bağ kurma eğilimi"ndeki güçleome ile kaba bir sendikalizm demek olan ve örgütten kaçışı anlatan 220 "partisiz devrimci lik" eği l i m i arasındaki fark nereden geliyor? i lkel demagojiye . ve keyfi yakıştırmalara duyulan garip heves in sanı işte böyle i zahı güç çeli şk ilerle yüzyüze b ı rakıyor. Geleneksel hareketin geleneksel yamlgısı: Sınıfdışı "Bolşevik çekirdek" mucizesi Başlığa çıkarılan bu sorun bizim için yeni bir tartışma konusu deği l . Geleneksel küçük-burjuva devrimci akım ların bu konudaki ortak anlayış ve pratikleri daha 1 987'nin tartışmalarında komünist ler tarafından ayrıntılı olardk ortaya konuldu. Bununla da kalınma dı, bu konu tasfiyeci geriye düşüş vesilesiyle yeniden ele al ındı. Tasfiyeci lik, tüm kritik noktalarda bir geriye ·düşüş, geleneksel hareketin geleneksel anlayış ve argümanlarına dönüştü. Bunlar dan biri de örgüt ve parti sorununa i l i şkin olarak, "sınıf temelin- den bağımsız" sözde "profesyone_l devrimci çekirdek" argümanıydı. E K İ M 'in "kaba işçici " parti anlayışına karşı i leri sürülen ve Ne Yapmalı 'dan cümlelerle desteklenJheye çalı ş ı lan bu argümanı, E K İ M Olağanüstü Konferansı, "sol hareketin 20 y ı l l ık sınıf dışı mezhepçi-bürokr�tik örgüt anlayışına çekilmiş. yeni bir c ila" olarak tanımlanmıştı. Komünistler bunun içyüzünü bir dizi makalede bütün açıklı- · ğı ile ortay_a koydular (bkz. Tasjiyecil(�e. Karşı Konuşma ve Yazılar, Eksen Yayıncı l ık). Ergun Eralp ise, "Profesyonel Devrimci Çe kirdek Üzerine" başlıklı hayli uzun makalesinde (a:g.e., s. 1 83237), Ne Yapmalı 'nın Türkiye'de nasıl okunduğunun ve Rusya'da ' partileşme sürecinin sorunlarının nas·ıl anlaşıldığının başarı l ı bir sunuluşu eşliğinde, Leninizm adına yapılan çarpıtmaların ve ser gilenen cahilliklerin 'etkili bir .eleştirisini yaptı . Sorunun tüm temel . yönlerini kapsayan içeriği ile bu konuda herhangi bir yeni tar tışmayı bir bakıma gereksiz kı lan bu uzun makaleden temel önem de bir belirlemeyi buraya aktarmak istiyoruz: "Ne Yapmalı; bu önemli alanda da, 'aydınların rolü' ve 'sınıfa bilinç taşıma' sorunu açısından da, yıllarca küçük-burjuva tahrifata uğratıldı. Küçük-burjuva devrimciliği, Ne Yapmalı'da "aydın" so- 22 1 rununa yapı lan vurgularda, kendi sınıf dışı konumunu meşrulaŞ tıran bir teorik dayanak aradı. Tüm toplumsal kesimlere, bu arada işçi sınıfına da ideolojik önderlik yapan aydınlardan oluşan pro fesyonel devrimciler örgütü teori leri , THKP-C, Kurtuluş, TDKP gibi tüm küçük-buı:juva örgütlerde, Ne Yapmalt daki bu vurgulara ' dayanıl arak savunulmaya çal ı şı ld ı . Aydın ve b i l i nç sorununa yaklaşımda, parti-sınıf i l i şk i lerini karartan, top l umsal kimlik sorununu önemsizleştiren bir Ne Yapmalt kavrayışı, bu nedenle Türkiye ' l i devrimci lerin b i l i ncinde son derece kökleşmiş du rumdadır." (s. l 98) TİKB ll. Konferansı Belgeleri 1 99 1 yıl ına, yani yeni döne me aittir . Fakat ayrıntılarıyla görmüş bulunuyoruz ki, T İ K B ' nin anlayış ve pratiği de bu aynı geleneğin bir parçası ve yeni döne me uzantısıdır. Ve Devrimci Prnletarya mn, EKİ M 'i n parti inşa sına i l işkin görüşlerini "kaba işçici" olarak nitelemesinin gerisin de, tam da bu aynı geleneksel bak ışaçısı vard ı r. Tüm bunlar, gerçekte, bu konuda yeni bir tartışmayı gerek siz k ı l ıyor. B u na rağmen kısa tutmaya çalışacağımız bir karşılaş tırma yapmak istiyoruz. Önce EK i M 'in "kaba işçici" tarzına ve "öncü i�çi lerden parti yaratma" anlayışına örneklerle başlayaca ğız. Örneklerimizi "i�çici" EK İ M ' i n bizzat işçi harekefi değer lendirmelerinden · ve ' 9 1 Mart'ının öncesine ait belgelerden alaca ğız. Bu sonuncu koşul, 'l) 1 Mart'ında toplanan TiKB l l . Konferan sının bakışaçısıyla somut bir kıyaslama yapma olanağı verecektir okura. Ekim ' in "Dünden Bugüne İşçi Hareketi" baş l ı k l ı başyazısında ( Ağustos ' 90) sorun şöyle konulmaktadı�: ' " İ şçi hareketinin kar�ı karşıya bulunduğu genel önderlik boşluğu, kendisini kucaklayan bir öncü sınıf partisinden yoksunlu ğu ise, doğal olarak onun en temel zaafıdır ve kuşkusuz öteki zaafları ndan kurtulabi lmesinin de kesin bir önkoşuludur. Komü nistler, tüm çabalarını işçi hareketinin bu en teme l ihtiyacını kar şılama görevine yönel lmi� bulunuyorlar. Teorik �oyutu temel sorunlarda, programda ve taktik ilkelerde netleşme olan bu görevin, pratik ve örgütsel boyutu ise işçi sınıfı hareketiyle birleşmek, işçi sınıfının en ileri ve devriınci unsurlarına dayalı bir öncü parti- 222 yi bizzat bu sınıfın bağrında, onun· bir parçası olarak yaratmaktır." "Parti sorununun bu ikinci boyutu, bizim için, i�çi hareketi nin pol i t i k ve örgütsel geli�imini sağlamak pratik çabasıyla çakı�maktadır. Partinin örgütsel temel leri bu çaba içinde yaratı la cak, proleter sınıfsal karakteri bu çaba içinde güvenceye alı na bilecektir." (Siyasal Gelişmeler ve işçi Hareketi içinde, Eksen Yayınc ı l ık, s. 1 66- 1 67) Parti sorununa i li�kin temel marksisı bakı�açısının bu so mut i fadelendiri li�inde "kaba i�çici bir tarz" görebilmek için, kişi nin kendisinin kaba halkçı b i r tarzın numunesi olması gerekiyor. B i r ba�ka örnek de aynı dönemin sonunda toplanan E � i M 1 . Genel Konferansı değerlendirmelerinden vermek istiyoruz. Parti sorununa i l i şkin teorik ve i l kesel perspektifin sınıfsal boyutunu ortaya koyan parti metni , ardından o günkü somut durumun bazı olgularına da değinerek, �öyle devam ediyor: "Bu yönüyle bakı ldığında, teorik gel i şmeyi sınıf içindeki pratik-örgütsel gelişmeyle birleş_tirmek, i lkesel bir gerekl i l ik olma nın ötesinde, koşulların dayattığı pratik bir zorunluluktur. Refor mizmin ve küç4k-burj uva sosyalizminin sınıfın i leri kesimlerini ideolojik ve örgütsel yönden kendi etki lerine alma çabalarına se yirci kalan her paıtile�me iddiası, bir oportünist ikiyüzlülük deği lse eğer, vahim bir politik zaafın i fadesi olacaktır. S ınıf hareketinin ortaya sosyal izme eğilim duyan ve parti arayışı içinde olan hayli . kalabalı k bir öncü kuşak çıkardığı bir evrede ve orlamda, parti sorununu sınıf hareketinden kopuk ve b u öncü ku�ağa rağmen çözme eği limi ve giri�im leri ; ciddiyetten yoksundurlar ve ancak küçük-buı:juva ya da aydın oportünizminin bir yansıması olabi lirler." (Dej!,erlendirme ve Kararlar, s. 1 28 , 1 29 ) Tamı tamına aynı tarihte toplanan T i K B ll. Konferansı ise, parti sorununa i l işkin temel metninde bu konuda tek kel i me söylemiyor. Ona göre, partinin örgütsel temelleri ("Bolşevik çekirdek") zaten yaratılmıştır. Gcr.iye yalnızca "sayısal sorunu" çözmek, dolayısıyla "kitleselleşmek'' ve bu genel "kitleselleşme" ·i çinde "kadrolaşmak" kal mıştır. iki örgüt konferansının bu iki farkl ı bakışaçısı ve partileşme . 223 süreemın somut sorunlarını koyuş tarzı �rasındaki açık fark, gerçekte, parti sorununda Leninizm i le popülizm ara<>ındaki derin uçurumu belgelemektedir. TiKB ll. Konferans Belgeleri n i n parti sorununa i l işkin �etninde sayısız kere yinelediği iddia şöyleyd i : "Partinin inşa ' sürecinde parti öncesi sağlam ve nitelikli bir Bolşevik çekirdeğin yaratılması, bu nedenle, sorunun sadece "en zor '·' tarafı değil aynı zamanda en "can alıcı'' noktasıdır. T İ K B olarak bu alanda sağ ladığımız başarının, tarihsel olduğu kadar ideoloj ik-siyasal an lam bakımından da taşıdığı önem buradadır." (s. l 08) Sınıf dışı bir çalışma ve mücadele içinde, sınıfla birleşme süreci dışında ve sınıfı n i leri unsurlarından beslenmeyen bir ör güt<>el gelişme süreci içinde "sağlam ve nitelikli bir Bolşevik çekir dek" yaratılabi leceğine inanabiirnek için, Leninizmden kopmak, Bolşevizmin sınıf öZünü ve temelini unutmak, Bolşevizmin tarihi konusunda da tümden bilgisiz olmak gereki r. inanılması güç böylesine bir garipliğe, halkçıl ığın yarattığı ideolojik bulanıklık ile dar bir kadro örgütünün faşizme karşı direnişte gösterdiği ka rarlı m i litan tutumun yarattığı "pratik doğrulanma" yanı lsaması yolaçabi lmiştir. Böyleleri bilmeii ierdi ki, tarih henüz sınıf dışı, sınıfa dayanmayan ve sınıf içinde sağlam kökleri olmayan "sağ lam ve nitelikli bir Bolşevik çekirdek" örneği kaydetmedi. Böyle yanılsamaların kaynağ ı , küçük insan gruplarının mücadelesi ile s.ınıflar mücadelesini ; sınıfdışı dar bir kadro örgütü ile sınıfın en i leri, en sağlam, en nitelikli öğelerinden oluşan, organik olarak sınıfın bi r parçası, onun örgütlenmesinin en üst düzeyi olan dev rimci sınıf partisini birbirine k�rıştırmak olabilir ancak. Bu bakışın gerisinde, sosyalizmi sınıf temelinden koparan ve sosyalist hare . ketin , sınıf hareketiyle tarihsel bul uşmasını gerçekleştiremediği sürece, ne "sağlam" ve ne de "nitelikli" olabileceği temel gerçe ğini gözden kaçıran halkçı-idealist düşünüş tarzı yalabilir ancak. Bakınız Bolşevizmin o tarihsel ve teorik olarak örnek alınan kendi ·�sağlam çekirdek"i için bizzat Lenin neler söylüyor: "Güçlü bir Parti Merkezleri örgütü, sisteml i olarak çıkan i l legal yayın lar ve en önemlisi yerel hücreler, özel likle de doğrudan doğruya 224 i�çilerin arasından gelen ve kit lelerle sıkı temas içinde yaşayan öncü üyelerin yönettiği fabrika hücreleri : Devrimci ve Sosyal demokrat işçi hareketi n i n her türlü zorl uğu göğüsleyebilecek sağlamlıkta çekirdeğini işte bu temel üzerinde i n a ettik." (Ör � gütlenme, Kaynak Yay ı nları , s . J 05 ) Şimdi de, kendi sınıfdı�ı "profesyonel devriınci çekirdek"leri ne Ne Yapmali 'dan dayanak bulduklarını sananlanı, Lenin'in On iki Yıl Der/emesi ' nde adeta önden verdiği yanıtı okuyalım: " Muhakkak ki, onların bu başarısının başlıca nedeni, işçi sı n ı fının, somut ekonomik nedenler dolayısıyla, kapitalist topluın daki biitiin diğer sınıflardan daha fazla örgütlenme yeteneği ne sahip oluşudur ve Sosyai-Deınoknıt Part i ' yi de bu sınıfı n i leri temsilcileri inşa etmişt i r. Bu ko�u l varolınaksızın, profesyonel devriınci ler örgütü, basit bir oyuncaktan, b i r ınaceradan, ya da tabciadan ba�ka bir şey olmazdı. Ne Yapmalı ? ' Kendiliğinden m i.icadeleye giri�en gerçek devriınci sınıf' ile olan i lişkisi koparıl dığında, savunduğu örgütün hiçbir anlam taşımayacağını tekrar tekrar v urgu l aınaktadı r. Ancak proletaryanın b i r s ı n ı f olarak birieşebilme konusunda sahip olduğu en list düzeydeki nesnel yeteneği; yalnızca canlı unsurları tarafından ve belirli örgütlenme biçimleri yoluyla hayata aktarılabil i r." (Ekonomizm Tart�fiarlanyla Bir Konuşma, Y urt K i tap-Yayın, s.93-94) . Bu, komünist örgütün sınıf temeline ve karakterine yapıl mış alabi ldiğine açık ve k uvvet l i bir v u rgudur. Bu temelden kopardınız ını , "bu koşul varolınaksızın, profesyone.l devriınciler örgiilii, basit bir oyuncaktan, bir ınaceradan, ya da tabetadan baş ' ka bir �ey olmaz". Lenin bu temel koşulun, Ne Yapmali 'da sa vumılan örgütün tüm ruhunu oluşturduğunu aynı kuvvet le bu sözlere ekliyor. Ye Ne Yapmali ' y ı sayısız kere okumuş olanlar, Bolşevizınin tarihini düne döne inceleycnler, buna rağmen kalkıp sınıf hareketi dışında i nşa edilmiş "bolşevik çekirdek"ler üzeri ne ciddi ciddi kbnuşabiliy"rlar. Burasi Türkiye ve bu ülkede 25 yıldır bu hep böyle oluyor! � u konuya i l işkin söylcycceklerimizi , E K i M ' in bu 25 yıllık geleneğe yönelttiği eleştiri n i n ideoloj i k ve pratik özünü ol uştu- 225 nın a�ağdak i sat ı rlada nok t a l ıyonız: "Marksist-len i nist b i r harck�:t in i �ç i sını fı n a ayrı bir pol i tik- , prat ik i l gi gösterınesi deyi m yeri ndeyse qya n ı n tab i a t ı gereğidir. Zira Marksizm-Lc n i n izıııi ıı iizü . devrimci bir s ın ı f olarak iwi sın ı fının modern kapital ist toplumdaki özel yerin i , bu iizcl yerden kaynaklanan tarihsel ıııisyomınu ve bu m isyonu gerçekle�tirnıeııin olanakları n ı . araç ve yöntemlerin i oı1aya koynıakt ır. İ �ı,: i s ın ı fının tarihsel çıkarlarının ve amaçlarının temsilci leri olarak komünistlcrin tcmd giircvi ise. veri l i b i r toplumda. i �ç i s ın ı fı n ın tarihsel ve güncel hedefleri n i n doğru bir tespit i n i yapınakla yet i nmeyerek. bu hedeflere ula�ab i l me n i n b i ri·ci k toplumsal güvencesi o l arak. bu sını fı n. poli tik ve örgütsel geli�ınes i . bağımsız bir sını f kiml iği ka:t.anması i ç i n her yol l a çabalamakt ır. Sosyalizmin i�çi hareket i i l c birliği b u kesintisiz çaba i ç inde gerçeklc�ebi l i r. Bu b i r l i ğ i n cisimlc�m i� bir pol i t ik-tirgütsel i fadesi olarak gerçek bir devriınci s ı nı f part i s i . hu çaba içi nde i n�a edi l i p gel i �t i ri lcbi l i r.'' (Siyasal Gelişme/N ıT işçi Hareketi. Eksen Yayıncı l ı k . s.lJ- 1 0) Pnı t i k zaarın ideolojik temeli Art ı k geçen' bii i li m li n ( Yanıt-4) sonundak i ımı l i k veriye diineb i l i riz. Hatırlanacağı gibi. toparlanma süreci n i n (i�·(indi y ı l ına ve T İ K B l l . K o n fe rans ı n ı n bir yıl sonrasına ait bir ba�yazıydı sözkonusu olan. Yapı lan değerlendirmede. s ı n ı f çalı�masının genel zay ı l'l ı ğı ve gel-geç n i t e l iği (''sadece b i r hareket ortaya ç ı kı nca") ele�t i ri l iyo r ve �iiy le den i l iyord u : "Genelde d iğer alanl ardaki çalı�malar ve i l i�ki ler iirgii tscl faal iyet i bel i rlcmcktcdi r. '' O zaman da hatıriat t ığımız g i b i . i lgi l i dcğcrl c nd i rıne, bunu kadroların ve alt iirgüt lerin bir zaafı olarak ele alıyor. Aynı tutum. b u değc r l c nd i rmeyi b i r y ı l ö n e e l eyen TiKB ll. K()J�f"e ranst Bdgc/eri'nde de var. "lg·i S111 1ji h·il/(fcki Çaftşmamı : " ha� l ı ğ ı t a� ı ya n ve p rat i k ç a l ı � m an ı n s or u n l a rı ç e rç e v e s i n d e s ı n ı f çalı �ınasındak i zaafları ele alan b u ara biilümdc (s. l X4- l lJO ) . bir kez daha kadroları n s ı n ı f çal ı �ınas ı n ı ıı linem i n i kavramadaki zay ı fl ı k l arından yak ı ıı ı l ı yor. " Ü s ı t e n yap ı l a n yiin lcndirıııe ve 226 z<ı'r lmnalar · ·ıa dahi fazla b i r i l erleme sağl anamad ı ğ ı ; bunun gerisi nde, " i�çi s ı n ı fı içindeki çal ı�ımının ya�amsal önem ini kavramadaki gcri lik. sınıf ünelerfiği ve sını f içerisindeki geli�nıeyi soyut, kendi dı�ında bir sorun olarak günnc gibi yanl ış anlayışların'' bulunduğu bel irt i liyor (s. ı X7- l XX). Aynı yakınmaların daha yakın tarihlerde benzer hiçimlerde sürdi.iri.i lmesi de dikkate değerdir. Orak-Çekiç'in Mart 1 995 tarihli sayısında yer alan "Kuru/tav için Bir A t1 fım /Jalıu!'' baş l ı k l ı yazı buna b i r örnektir. K urultay çalı�nıasın;n ···bi.iti.in Ö7.ii''nün '"sosyal ist hareketle işçi hareketinin kayna�ı ı rı l m as ı ' o larak iizeı lene''bi lece ğ i n· i bel i rten yaz ı , _ bu biiy.leyken. aradan geçen bir yıla rağmen bu çal ış!naya seyirci kalan iirgütlcrin varlığından yakmarak şunlar� söylüyor: "Tİ K B ' nin bi.itün(ü ) açısından ele alındığında, K urultay çalışması. henüz tüm a l an ve k o m i t e l c r i n faa l i y e t leri n i n ana ekse n l e ri nden biri duruın(umı) yükselmiş değ i ld i r." ( Sayı : X6. s. D) Soru şudur: S ı n ı f yiinelimi ve çalışınası alanında y ı l l ara yay ı lan bu be l i rg i n i st ek s i z l i k ve zay ı fl ı k , ya l n ı zca t aban örgütlerinin. onları · ol uşturan kadroların ideolojik zayıflığından mı kaynaklanıyor? B una bizim yanııımız. ncı bir biçimde. hayırdır. Asıl 7.ay ı ll ı k . Tİ K B ' n i n genel ideolojik çizgisinde, devrim. sınıf ve parti sonı n iarına yak l a ş ı m ı ndad ı r. B u zay ı fl ı ğın mahal l i örgütlerde ve genel olarak kadrolarda Tİ K B öndcrliğini bile rahatsız edecek den l i ağır bir -��iç imde yansıması ise son dcreec doğuldır. Zira bu kadrolur eğer. geçmişten gcliyorlarsu. bu onların eski halkçı şe k i l ienmeyi aşamad ı k l arı n ı göste r i r. Yok y e n i dünem i n ü rü n l e riysclcr. bu onl arı n b ü y ü k b i r çoğu n l uğ u mı s ı n ı fd ı � ı kesimlerden. küçük-buıjuva katmanlardan ve öğrenci lerden geldiğini gösterir. Bu durumda. eğer bir de Tİ K B ' nin kendi çizgisinde be l i rgin ideolojik zay ı flık lar varsa. s ı n ı f-d ışı bir sosyal-kült ürel kiikenc sahip olan ve sın ı fdışı bir siyasal mücadeJc sürecinin ürünü olan bu kadro l arı n . sözkonusu zay ı fl ı ğ ı ağ ı rl aşt ı rarak sürdürmelcrindc. �aşılacak herhangi bir yan kalmaz. Tİ K B ' nin ideolojik çizgisindeki genel zay ı flığı ele almak buradaki tartı�mamızın sın ırlarını a�ıyor. Fakat geçen bölümde · toparlanma dünem ine yol gösteren temel yazı lardan. bu bölümde 227 ise bizzat TiKB ll; Konferansı Belgeleri nden hareketle ve bütün açıklığı i le gösterdik ki, Ti K B , parti sorununda bu lanık halkçı ' bakı�açısını yeni dönemde de sü_rdürmüştür. Parti sorununa i l i� kin marksist-leninist teorinin gerek leri çerçevesinde, partileşme sürecinjn pratik cephesinde net bir sınıf yönelimi tutumu ortaya koyacağına, bunu .pol itik ve örgütsel gel i�mesinin ana ekseni yapacağına, i�çi sınıfı ve diğer emekçi sını flar içinde paralel bir çal ışma �ekli nd,� ki ·geleneksel halkçı örgütsel gelişme çizgisini izlemiştir. Buna en fazla "i�çi sın ıfı içinde daha ağırl ıklı olmak üzere" kaydın ı dü�mü�tür. B u kaydın ise hiçbir i�e yaramadığı nı, lafta söylenen ne o l u rsa olsun, pratikte "diğer alanlardaki çalışmalar ve ili�kiler(in) örgütsel faaliyeti belirlediği"ni biliyoruz. Bu son derece doğal · ve mantıklı bir sonuçtur. Neden peki'! Kendi niz geçm işteki küçük-burj uva devrimci -demokratik dalganın siyasal-örgütsel ürünlerinden birisiniz. B u kaçınılmaz olarak bi l i ncinizde, siyasal mücadele k ü l tü rünüzde, ideolojik bakışaçırıızda derin izler yaratmış, sizi bir bakıma kimlik olarak şekil lendinniştir. Ye siz, bu geçmişle açık bir ideolojik hesaplaşma yaşamadan, yeni bir döneme başlıyörsunuz. Yeni dönemin görev ve yönelimlerini geçmiş bil incinizle saptıyorsunuz ve döne döne iwi sını fı ve öteki emekçi sınıf ve tabakalar içinde paralel giden .. bir çal ışmadan sözediyorsunuz. iyi · a�a, elinizdeki çok . sınırl ı güçler, yalnızca sınıfdışı b i r çalışınanın ürünleri olmakla kalmıyor, dahası , kazanı ldıkları sosyal ortamı n bir parçası olmayı da halen sürdürüyorlarsa ve bu kesimlerin ihmal edilmemesini bizzat siz kendiniz döne döne vurgul uyorsan ız, bu durumda, bu örgütsel ve kadrosal güçlerin, "diğer alanlardaki çal ışmalar"a doğ�l bir eğil im duyması en doğal bir davranış değil midir'! Hele de, sınıf hareketi, yeni dönemde yaşadığı önemli gel işmelere rağmen, bir türlü politikleşemiyorsa, gösterilen çabalara hızlı ve fatmin edici bir biçimde karşılık venniyorsa, bu yeni, zor ve bir hayli "nankör'' alanda ısrar yerine, "kadrosal laşma" ve "kitleselleşme" sloganları için daha verimli sonuçlar yaratan öğrenci leri ve semt katmanl a rını, bu pek tanıdık kesimleri tercih etry1ek, doğal ve akla uygun bir d�ıvranış değil midir? Ye tam da TiKB yayınları, sorunu koyuş 22R tarzlarıy la, döne döne yaptıkları v u rgularla, bu eği l i m i sürekli olarak b izzat kendileri besiemiyorlar mı? O TiKB yayınları k i , bu ülkede popüli zmin, sınıfdışı çalışma ve devrimciliğin bir köklü kültür olduğunu unuturlar ve sınıf ça lışmasına önem vereceğiz dedikleri istisnasız her durumda, hemen ardından eklerler: Ama çalışmaları m ı z sadece işçi sınıfı ile s ınır lı deği ldir ve o lmayacaktır; "çeşitli s ı n ı f ve tabakalar arası nda komünist düşünceyi ve örgütl ülüğü gerçekleştirmek, tüm emekçi sınıf ve tabakalarılı mücadele potansiyel lerini harekete geçirmek hedefimizdir." B i r adım ileri iki adım geri ! Sorunu böyle koyanlar, eğer bu ü lkede yaşıyorlarsa, ,genel devrimci hareketin ve onun kadrolarının ideolojik şek i l lenmelerini ve pol itik kültürl�rini de b i l i yorlarsa, sonuçta diğer alanlardak i çal ı şmalar ve örgütsel i l işkilerin tüm örgütsel faaliyeti belirlemesine niye şaşıyorlar ki? Bu şaşkınl ık, gerçekte, hem Türkiye'nin genel gerçekleri ve hem de kendi özel gerçekleri hakkında açı k bir b i l i nçsizl iği kanıtla maz ını? H iç değilse pratikteki ·vahim durumun apaçık farkedi ldiği Mayıs 1 992 y ı l ına kadar, TİKB yayınlarında yapı l an vurgular alabildiğine ters ve çarpıktır. Vurgunun yönü ası l zayıflığı hedef Iemiyor ve dolayısıyla gidermiyor, tersine, onu besliyor ve ka lıcı laştırıyor. Zira; gelişmemizin bu başlangıç evresinde, öteki sınıf ve tabakaları tümden ihmal etınesek de, esas çal ışma alanımız işçi sınıfıdır bile denilıniyor. Böyle yapılmış olsa, yapı lan vur guyla dikkatler bir parça işçi sınıfına çeki_lmiş olur. Oysa tam tersi yapılıyor; ısrarla, işçi sınıfı önemli olsa bile, bu çalışmaını wı yalnızca onunla sınırlı olacağı anlamına gelmez den i l iyor. Türkiye'yi bi lmeyen biri bu ısrarı görsc, ciddi ciddi bu ülkeıle sosyalizm adımı dikkatleri işçi sınıfı üzerine yoğunlaştıran ve öte ki sınıf ve katınanlar içi nde_ devrimci çal ışınayı ihmal eden bir gelenek, bir siyasal kültürün egemen olduğunu sanacaktır. Tam tersi sözkonusı,ı olduğuna ve sözkonusu oian parti leşme süreci yaşayan sını fdışı bir "küçük" örgüt olduğuna göre, doğruyu bulmak için, sorun aynen şöyle konulmalıydı : B ir yeniden toparlanma döneminde ve parti leşme süreci içi nde bulunan bir örgüt olarak, 229 sını f içinde ayakl arı m ızı sağlam yere basmak ve n i hayet bi r ilk ıcınci tutmak aci l ve önce l i k l i görevi çerçevesi nde. öteki sını f ve t abak a l arı l iimden i h m a l e l m e k pahas ı n a da o l s a . ı iim dikkatimizi i�çi sını fına vermel i yiz. Zaten çok sın ı rl ı olan güç ve olanakl arım ı zı m ümkün olduğunca bu s ın ı fa yöne l i k çalı�ımı içinde konumlandırınalıyız. 20 y ı l ın yaraııığı popül ist lorı u ların sınırlayıcı ve sapt ı rıcı cıkisi ancak biiy lesine bir tersinden vurg u i le bir parça telafi ed i lcbi l i rd i . Pratik çal ı�mada gerçek bir sınif yöne l i m i ancak bu takdirde olanak l ı olab i l i rd i . Özetle popii iisı ideoloj i ve kültü rün 20 y ı ldır bir yana büklüğü "çubuk". ancak bu sayede bir parça diizc ltilebi l i rdi . (0 çok iyi bi l i nen "çubuk biikmc" ıuıu ımı. tam da bu gibi dur u m l ar için değ i l midir'! ) Ye ''iilck i s ı n ı f ve ıabakalar"a pek di.i�kün olanlara hemen hatırlatalım k i . bu tutum. prat i k te hiç de bu "öteki'' kesimlerin liimdcn ihmal ine de yolaçınazd ı . Zira " t ü mden ihmal elmek pahasına" vurgusu. bu kesim lerin l iimdcn i hma l i n i deği l , fakat s ı n ı fa c ı k i l i bir yönel i me yöne li k t i r. Prat ikte yaratacağı gerçek sonuç d a . ç a l ı �m a n ı n ağ ı rl ı ğ ı n ı n ve e k s en i n i n i �ç i s ı n ı fı n a kaymasından ibarc ı t i r. ( T i K B etrafına iyi baknrsa. b u t utunnın somut örneğini görmektc çok da zorlanıııayacaktır.) Kaldı ki. bu prati k çal ı�manın k ısa vadedek i çehrcsidir. Oy sa orta vadede. b izzat s ın ı f içindeki her ba�arı l ı adı mı n yarata cağı çok yönlü etki ve imkanlarla, komünist örgütün "öteki sını f v e tabakalar·· içinde çal ı�ması n ın sağ l ı k l ı bir zem i n i d e hızla olu�acaktı r. i�in püf noktası da zat-en buradadı r. Len i n ' i n yaz tlı kiarı nı okuyun ve Rusya 'da i�lcrin nası l scyrcıı iğinc bak ı n . Teori n i n önden vurgulad ı ğ ı , prat iğin somut olarak doğrul ad ı ğ ı . budur. B ununla h i ç de Rusya'daki genel devrim sürecini, sonuçt<t devrimi n zaferini kasdctm iyonız. H ayır. yalnızca parti inşasını n ilk gcli�im evresindcn. bu cvredc s ın ı f çal ı�ması ile "öteki" kesim ler içindeki çal ı�maya bakı ş i Ic sürec i n somut seyrinden sözedi yoruz. (Geçen sayıda Lenin 'den yapı lan derleme ye bak ı labi l ir. ) Oysa Türkiye'de buna i l i�kin teori tanı tersinden kurul ur. '70 ' 1 i y ı l l arda s ı n ı fı h<'•· �eye rağmen bir parça giirıne başarısı 230 giisten:bi lcnlcrin ıeorisi �iiy l cyd i : Et k i l i bir semt çal ı�ması . sem t lerde işçiler de ya�aılı ğına gü re . hizi fabrikalara ta�ıyacak en cikili kanal d ı r . B u t e or i n i n yaral l ı ğ ı gerçek p ra t i k somıç ise. semt çal ı �masın ı n g i rdabına daha d e r i n l c m es .i n e bal maktan ba�ka bir şey olmad ı . E l be l le seını çal ı şm a s ı n ı n e t k i leri i şç i l e re bir parça , yansı d ı . Ama kendi Him iiieki som11,: ları y l a birlikte. K i bu da za len sorunun .b i r başka kri ı i k nokıası d ı r. Semı çok kend i ne iizgli b i r loprak t ır; kendi k ü l 1iirii n ü . kendi devrimci t i p i n i ve kendine uygun düşen s i yasal iirgüı k i m l i ğ i n i kar�ı kon u lmaz bir biçim de şe ki l lend i ri r. Soyut bir iddiada bul unmuyonız. Tiirkiye 'nin ya k ın geçın i�inin genel sonu\:larına. yani kendi ı,: apında b i r ıari hscl praıiğe i�areı ediyoruz. B u deney i m l e r bu kadar aç ı k ken. semı çal ı şıııasllldaki giiç lenmen i n sonu�· l a rı tem e l i nde s ı n ı fa g i t m e k . Gazi s o nras ın l ll ye ni giizdc leori lcrindcndir. IJ u n u Gazi ' ni n hemen ardından S i P ' � i lcr forın iilc e ı ı i lcr. Çok geçmeden v e EK i M 'c yiine l l i lnıiş .ki\1 ii po lem i k sald ı rı l a rı n l ll b i r i nde. aynı diiş ii nc e y i , y i ne Gazi Di re n i � i nden lıarckeı l e . bu kez T İ K B form ü l e e l l i . Orak-Çekir Eyl ü l ı lJlJ5 !ari h l i sayısının kapak yazısında. �unl arı yazd ı : · · · xo lineesin de senı l i e rde en ge ni� c ı k iyi sağlayahilm� iirgüt ler. bazı biilgelcrde fabr ikal arda �la geniş b i r i�çi gücüne u hışm ı � l ard ı . " d) ( S ay ı : X7. H angi iirgüı l c r? Örneğin s l ll ı fa yabanc ı l ı ğ ı v e g ü vens i z l iği bir k i m l i k d ü zeyine çı karın ı ş Dev - Y o l ımı? Y oksa " i deoloj i k iin- , derl i ğ i " her zaman bir ıcori o l arak sav unmuş ve gel i nen yerde. Türkiye i şçi s ı n ı fl ll l ll hcrhangi b i r önd e rl i k kapasilesi ta�ımad ı ğ ı lllll 70 y ı l l ı k tar i h l e k a n ı ı l and ı ğ ı ı ı ı i d d i a edecek kadar s ın ı rımı uzak l a� m ı ş Dev rimci Sol ımı'! Y a da s l ll ı fı ıı kend i s i nden iince " m ii l l c fi k ler"'i ııe dayanma yoluna giden ve slll ı fa ni hayet bir par ça yiiııe l d i ğ i ııde ise. bunu. bu "mii ı ıc fi k l e r !arafından kazan ı l m ı ş'' o l m an ın şek i l lend i rd i ğ i bir i d e o l oj i k v e iirg ü ı scl k i nı l i k l e yapan T D K P m i '! Sonuçları · apaç ı k hir o l umsuz deney i m i n y ı l lar sonrasında bir ıcori zasyoıı �;alnısına o l u m l u hir kanıt ol arak giist e r i l iııesine ne deni lcbi l i r ki? ! 995 ' ıc v e Gazi D i re n i ş i n i n yaral l ığı aşırı heyecan 231 sel i i çinde yaşanan bu "eskiye döniiş"ü şimdilik bir yana bıraka l ım . Önce ' 92 Mayıs' ında teşhis edi len vahim pratik durumun (ve elbett�ki dış ideolojik etkinin) basıncı alıında gündeme getirilen sınıf eksenli çal ışınaya yö,n elişi görelim. Değişen vurgular ile değişimin nedenleri Geçen sayıda ( böl ümde), Orak-Çekiç'in M ay ı s ' 92 tarihli başyazısında, nihayet bazı basit fakat temel önemde doğruları bel li bi r açıkl ıkta vurgu lamaya başladığını belirtmiş, bunları somut olarak örneklem iştik. Örneklerimiz parti-s ı nı f ve s ı n ı f-devrim i lişkileri üzerineydi . Komünist partisinin, "sosyalist hareketle sı mf hareketinin kaynaŞınası " olduğu; sınıftan kopuk bir komünist hareket düşünülemeyeceği; proletaryanın siyasal öncüsü olduğu nu iddia eden bir hareketin, "politik mücadelede dayanacağı (te mel) zeminin" ancak proletarya olabileceği; "kitlesel leşme der ken", bunun "öncelikle ve zorunlu olarak proletarya içerisi nde temel yaratımı" olarak anlaşılması gerektiği; ve nihayet, "proletarya mevziinde bir çekim merkezi yaratına"nın "diğer emekçi sınıflar"ın düzenden koparı labilınelerinin de "zorunlu koşulu" olduğu vb., tüm bu temel gerçekler, o güne kadarki bulanıklıkla karşılaş tırı ldığmda şaşırtıcı bir açıklıkiFı ortaya konul uyordv. (0 zaman da hatırlatınıştık; bu Orak-Çeki( in eski bulanık fonnüllerini artık terkettiği anlam ı n a gelın i yord u , tersi ne, aynı yaz ı n ı n öteki bölümlerinde bu formüller hala yineleniyordu). Bu, sözkonusu sayıyı bir yıl öneeleyen TİKB ll. Konferans Be lgeleri ne göre, bu belgelere; egemen bulanık halkçı kavrayışa göre, gerçekten büyük bir ilcrleıneydi. Dahası vur. "Devrimi Yatmıa Bilinci" başlığı taşıyan, fakat som ut içeriği i lc esas olarak parti inşa sürecinin sorunları üze rinde duran bu yazının, dikkate değer yanı hiç de bundan ibaret değildir. T İ K B l l . Konferans ı ' nda parti inşa sürecinin "bütün lüğü"nü vurgulamakla yetinenler, Konferansı izleyen aylarda, in şa sürecinde devrimci teorik geli şıneye at fettiği yolaçacı rolden dolayı EK İ M ' i örgüilen ve devriınci pratik eylemden "kaçış"la ' 232 itharn edecek kadar kontrolden çıkanlar (say ı : 79, Eylül '9 1 ), bakınız Mayıs ' 92 tarihli bu aynı sayıda neler söyl üyorlar: "Örgütumüz I I . Konferansında parti leşme sorununda ideo lojik, siyasal ve örgütsel inşanın çeşitli yönleri arasıdaki i li şkiyi ve bütünsel liği vurguladı. Gerekli olan sadece geı:ıct bir yaklaşım la sınırlı kalmak, bu konudaki genel görüşlerle yelinmek değil, her evreele eksik, zay ı f ve geri olunan yönlerin bu temel perspek tife bağlı olarak ele al ınmasıdır. Varsa yanl ı ş yöne l i şterin dü zeltilınesidir. B i l inçli çaba bu olmalıdır. Aksi yaklaşım ' parti sorunu ' nun kend i l iğ indenci bir sürece terked i lmesi olacaktır. Bu açıdan şu noktalar üzerinde yoğunlaş ı l ınalı , gelişme sağlanma l ı dır. Teorik düzeyin yükselt ilmesi, ideolojik önderl ik konumunun . geliştirilmesi özel bir vurguyla belirtilmesi gereken siyasal öml�rlik konusudur." (Say ı : 8 1 , s.2) Parti sorununda bütünse l l iğe vurgu yapmanın kendi başına yeterli olrriadığın;, tersine, "kendi liğindenci l ik"ten kaçınabitmek için, aksayan yöne müdahale yapmak gerektiğini söyleyenler, bu çerçevede tam da "teorik düzeyi n yükseltilmesi, ideolojik önder lik konumunun geliştiri lmesi" sorununa vurgu yapmaları dikkate değerdir. ' Aynı yazıda "Önc:ii teori öncü örgüt" konusunu arabaş lığa çıkaranlar, daha ilerde, "bazı temel teorik sorunları ele alınak ta geciktik" diyor ve �u önemli beli rlemeyi yapıyorlar: "Güçlü bir teorik zemine dayanmadıkça, süreçteki karınaşık gelişmele re, hız ve yoğunl uğa hakim olmak, doğru taktikler gel iştirmek olanaklı deği ldir." (s.3) Bu ara değinmeyi tartışınakta olduğumuz konuya. bağlamak istiyoruz. "Devrimci teori o lmadan, devrimci pratik olmaz"! TİKB 'nin parti leşıne sürecinin sorunları , bu temel düşüncenin . ol umsuz yönden bir kez daha doğrulanması değilse nedir? Par tileşmc sürecinin sorunları alanında açık bir marksist-leninist te orik bakışaçısına sahip olmayanlar, geleneksel bulanık foıınüllerin yarattığı pratik sonuçlarla karşı karşıya kaldıklarında şaşırıp ka l ıyorlar. Çarpık teori ler çarpık pratikleri besler. Dolayısıyla, Tİ KB önderl iğinin ne ortaya çıkan duruma şaşırınası ve ne de bundan yalnızca kadroları sorum l u tutması gerekir. Döner ' 89-92 dö- 233 nemi nde parti i nşa süreci n i n prati k sonıni arın ı koyuş tarzı i l e '92 May ı s ' ındaki koyuş tarzını kar�ı laştı rırsa, arada çok temel bir fark olduğunu görece k t i r. Ve bu farkla. ''diğer alanlardaki çal ı�ma "lar ve i l i şk i lcr"in neden "genelde örgütsel faaliyeti be l i rl ediği"nin somut b i r aç ı k l amasın ı da b u l acak t ı r. Bu fark ı görmek. kendi gcçm i � bi l i nc i y l e aç ı k b i r ideolojik hesapla�ma ya�amak demekt i . Oysa T i K B b u n u yapmad ı . Belki de bunun fark ı nda b i l e olamad ı . Durumu pratik bir zaaftan iba ret sayd ı . Fakat mevcut prat i ğ i n rahat s ı z edi c i gerçek leri. onu gerçekte "çok b i l i ne n " (Tiirk i ye ' n i n yak m tari h i nde hep de bi l i nmek l e kal ın a n ) haz ı hmıe l doğru l a rı öne ç ıkarmaya yöne l t ı i . Prat i ğ i n bas ıncı a l ı ı nda yaşanan b u t ü r deği�im lerin ise, açı k bir ideoloj i k ele�tiriylc bi rleşmed İğİ sürece. uzun vadeli ol amayacağı ve kalıcı sonuçlar yaratamayacağr da, yine bi zzat T i K B ' n i n kendi şahsında görü l dti. Yeni prat i k lerin ( semt hareket l i l i ğ i n i n) basıncı alt ında. eski anlayışların (biraz daha incclmi� bir biçimde) kendisini yeniden göstermesini giirınek i ç i n bi rkaç y ı l l ı k bir süre yct ti. Buna geleceğiz. Ş i m d i l i k ' 92 Mayı s · ı m izl eyen deği�imi izlemeyi sürdiire l iın. Deği�imin ba�lang ıcını iize t lcdik. Aynı y<ızı da bundan çı karılan pratik sonuçlar da var. B u n a giire; " i w i sınıfı i ç i nde üneeden ve stratej i k b i r mevzi l en m e gerek l i d i r'': s ı n ı f hareke t i n i n sonın i arı na s i stem l i b i r :;;e ki lde yan ı t veren ve " i leri uns urlar üzeri nde yoğ u n l aşan·· b i r çal ı ş ımı gerek l i d i r: "örgütsel çal ı şmanm mı.:rkl! z i ne bunu alan ve sürek l i l i k gösteren (bir) faal i yet örgii t l e n d i ri l ın e l i d i r". ( S ay ı : X 1 . s . 3 ) Ora/.. -Çeki( İn buıiu i z.ll!yı.:n v e aıi ık ortalama ol arak altı ayda bir ç ı kan· say ı l a rı . benzer vurg u l arı be l i rg i n biçi mde öne çıkardı . i�ıe bir sonraki sayıdan iimeklcr: "Komünist iindcrlik s ı nı f temel ine dayanımı m ı ş t ı r" ; " K ad rosal y a p ı m ı z ı büyütm e l i . i :;; ç i s ı n ı fı n a dayanmal ı ( y ı z)"; " S ı n ı fı n iinclisü v e e n yüksek örgüt lenme :;; e kli o l arak parti . s m ı fı n en n i t e l i k l i ve ge l i ş k i n un�url arııı ı bağrında t o p l am a l ı d ı r" ; " K i t l c s c l l q m e , her :;; e yden iince p ro l c t aryaya dayanmalı ve proletarya mevzi i nde çekim merkezi yaratı l malıdır. · S ı n ı ftan kopuk kom ü n i s t b i r hareket olamaz." ( S ay ı : X2. Ş ubat '93, s.2, 3, 4, 1 0) 234 Ocak 1 9!)4 tari '11 i X4. sayıda kapaktan yayınlanan önem l i bir değerleml irme konu�masında ise �lınlar süylcniyor: '"Proleter sın ı f temeli yaralına v e i�çi s ı n ı fı hareke t i ne önc ü l ü k e tmeye yöne l i k y e n i b i r çabanın içerisindeyiz."· (s.6) ' ' B u g ü n part i lqme hedefi açısı ndan eıi bel irgi n eksi k l i ğ i m iz s ı n ı fla çok yaygın deği l ama kök iii bağlar kurmak noktas ı ndaki zayı fl ı ğ ı m ızdır."' (s.7-X) " K i t leselleşme hedefim i z genel anlamda bir k i t l escllc�mc deği ldir; e n ba�ta s ı nı f hareketi içerisinde köklcnmc i lc birle�ccek ol an. b u o d a k t a n aç ı l ı m göstere n b i r k i t lese l l eşm e n i n sağ l a n ab i l mesi yiinündcn hayati önem ta�ıyor. ·· (sJq Açı kça görüldliğii gibi. ' X9-lJ2 dönem i n i n form ü l leriyle k ı yasland ı ğ ı nda. "dil''de bel i rgin bir deği· ş i m v a r . TiKB l l . Kon feram Bclgdc:ri, paı1 i lcşme sürec i n i n s ı n ı fsal boyutuna dcğin miyordu bile. Sonın "sayısal ,giiç sorunu" ol arak k on u l uyor. "kit leselleşme" sloganı at ı l ı yor, bu ise " iŞ\� i sın ı fı ve emekçi kil lclcr le bağl arı n güçlend i r i l mesi " o l arak t a n ı m l a n ı yonl u . Oysa - '92 May ı s ' ı sonrasında, bu art ı k "genel anlamda b i r . k i t lese l l eşme" olarak deği l . fakat "sın ı f hareketi içinde köklennıe" ol arak fonniilc ed i l iyor. Art ı k proletarya eksenli bir part i leşme sürecinden süzed i l iyor; "sın ı ftan kopuk bir komünist harckct"in dü�ünülcıneycceği düne diinc v u rg u l an ı yor. Demek ol uyor k i . TiKB ll. Km!fc•rans Belgeleri ' n i n (bizzat parti sorununa i l i �k i n metninde) basit b i r nicelik büyüme sorunu ol arak giirdüğü ıcınci iineınde b i r nitelik sorunu met inleri �ey i . · n sonras ı n ı n ol arak görmeye baş lam ı ş t ı r. i şçi s ı iı ı fı ve öteki emekçi s ın ı f ve tabakal arı paralel örgüt leme düşüncesi. bulanık l ı k hala korunsa da, "proletarya mev zii nde bir çek im merkezi yara l ın a''nın !incel iği vurgusunu b ı rak ın ı ş t ı r yeri n i . S o n b i r kc7. daha y i ncl iycl i ın k i . bunlar iincın li aç ı k l ı k lar ve i l erl.c ınclcrcl i r. Fakat geçm i ş i d e o l oj i k kav ray ı � l a aç ı k bir hesaplaşmayla birlcşemed i k leri . chılıa çok pra t i k bas ıncın ve e l beııe dıştan gelen ideolojik e tk in i n ürünleri olduğu i ç i n d i r ki, yal n ı zca uzun ömürlü olmam ak l a kaliııanı ı ş , beraberi nde bazı yeni çarpı kl ıklar get i rmeleri de kaç ın ı lmaz o l ıııu�iur. B unlardan en önem l i ve en giize batan bir kaç ı mı değinmek 235 istiyoruz. ".H alkçılığın tersyüz edilmiş biçimi olarak işçiciliğe" örnekler E K İ M 'i halkç ı l ığa tepkiden dolay ı ters yöne savrularak "işçici liğe" düşmekle suçlayanların bizzat kendileri , açık bir ide olojik eleştiri ve hesaplaşma i le halkçılıktan kapamayanların na sıl da işçici l i ğe düştüklerinin gecikmiş bi r yeni· örneği oldular. · Buna vereceğimiz i lk örnek "işçi gazetesi" girişimidir. Yu karıda kendisinden sınıf yönelimi üzerine uzun pasajlar aktardığı mız değerlendirme konuşmas ı , i şçi gazetesi hakkında şunları söyl üyor: "Şimdi, sınıfın nabzı n ı tutma ve bütünü kucaklamaya doğru gelişecek bir örgütsel yönelimle birleşen , işç i gazetesi çalışmasına başlıyoruz." (Say ı : 84, s.8) İşçi gazetesini öneeleyen devrimci politik gazete, l l . Genel Konferans'ın ardından çıkmıştı. O döneni işçi sınıfı ve diğer emek çi sınıf ve tabakalar içinde genel bir kitlesel leşme hedefleniyordu. Fakat ne zamanki sı nıf eksenli bir çalı şma özel bir kaygı o larak ön plana çıktı, çok geçmeden bunu "işçi gazetesi" projesi ta mamlad ı . B u "uyumlu" değişim kendi başına fazlasıyla dikkate değer. Fakat dahası var. " İşçi gazetesi" çıkmadan birkaç ay önce, Orak-Çekiç'te "işçi Gazetesi" başlığı i le yayınlanan ve bunu ge rekçelendiren uzun değerlendirme, söze aynen şöyle başlıyor: " ' Çıkacaksa böyle bir gazete, işçi gazetesi olmalı , yeterince dev rimci yayın var'. B i r devrimci sendikal yayı n olarak düşünülen daha sonra kapsam ı · genişleyen bir gazete çıkarma düşüncesine yöneirliğimizde nabız yoklamalarma gelen i lk yanıtlardan b i ri si bu oldu. Yanıtların hiçbirinde ' gereksiz ' yönünde bir düşünce olmadığı gibi, bu alanda b i r boşluk olduğunun ve bu tür bir ga zetenin tutacağının sinya l le �ini veriyorlardı." (s.3) Piyasada yeterince "devrimci yayın" buiunduğu için, devrim ci bir yayın tasfiye edi lerek, b i r boşluğu doldurmak üzere bir "işçi gazetesi'' çıkarılıyor. Bu, sınıf eksenli• bir "örgüL'iel yönelim" in gereği sayilıyor. Halkçı l ıktan "onun tersyüz edilmiş bir biçimi olan işçic i l i ğe" bu sıçrayış karşısında biz daha en başta büyük . 236 bir şaşk ı n l ık duymuştuk. Ekim/er, Orak-Çekiç'in yukarıda sözü edilen "işçi Gazetesi" yazısından uzun bir bölümü "Devrimci Sendikal Yaym Ya Da Üç Adım Geri" başlığı i le yayınlamıştı . Karşısına ise, işçi popülizminln en uç bir örneği olarak "işçi· gaze tesi"nin i l k sayısından aldığı b i r parçayı "Galatasaray Maçmdan Proletaryanın Smıf Mücadelesi için Dersler Ya da Da.�ıtmanın Bu Kadan " başlığı ile koymuştu. (Ekim/er, sayı: 2, s .242-243) Hemen bel i rtel im ki i şler başladığı kadar kötü gitmedi. işçi gazetesi kendini topladı, işçi sınıfına ve emekçi te re seslenen bir devrimci siyasal teşhir ve ajitasyon organı olarak sürdürdü yayı nını . Başka türlü de yapamazdı . Her şey bir yana, bir hareketin tek pol itik yayını olmak bile onu buna zorlamaya yeterd i . Fa kat pratikteki bu "düzelme", y i ne de, bu yeni adı m ı n gerekçe lendirilmesine hakim garip (gerçekte ekonomist) mantığın önemi ni ortadan kaldırm ıyor. Tüm emekçi s ı n ı f ve tabakalar içinde çalışma ve örgütlenme çizgis i nden · sınıf eksenl i b i r örgütlenme çizgisine geçişin, "devrimci yayı n"dan "işçi gazetesi"ne geçişle birleştiri lmesi nin nasıl bir i l işkisi olab i l i r ki? P iyasada yeterli "devrimci yayın" varm ı ş ! İyi ama onlar sizin yayınlarınız değil ki. Kendi devrimci yayınlarınızın olması durumunda, bunlara ek olarak özel işlevi olabi lecek popüler bir işçi gazetesi çıkarmak başka bir şeydir, kendi politik yayın faaliyetinizi bir "işçi gazete si" derekesine · indirgemek ise daha başka . . . Siz komünist olmak iddiasındaki bir siyasal. akımsınız. Pratik gelişme düzeyinizi gö zeterek, başlangıçta pratik çal ışınanızı büyük ölçüde, hatta tama men işçi sınıfına yöneltebili!·isiniz. Ama bu pol itik yayınınızı da buna damlımanız anlamına mı gelir? Tam tersi olması gerekmez mi? Göreviniz tüm topl uma hitap eden bir pol itik içeriğe sahip bir yayın organını eksen almak değil midir? S ı n ı f hareketinin devrimci pol itik ve örgütsel gel işmesi tam da bunu gerektirmez mi? Sİnıfın öncüsü olmayı hedefleyen ve bunu sınıfı öncüleştinne süreci içinde yapması gereken bir politik örgütü bir sendikal örgütten ayıran temel fark da buradan gelmez mi? Önce ·sendikal bir yayın olarak düşünüldü, sonra kapsamı genişletildi denilen "işçi gazetesi" girişimi , i lginçtir, aynı de. 237 ğcrlendirmede hala �öyle lanımlanabiliyor: "Gazeıenin temel faali yet alanlarından birisi ekonomik, sendikal mlieadcle alanıdır. Bu yiine daraltı lmaması koşuluyla devrimci sendikal bir yayındır. Yayın pol itikasında bunun bel i rgin bir yeri olacakt ı r.'' (s.7) Nite kim seçilen isim de sendikal yayın konumuna uygundur. Hele bir de çıkış çağrısı var ki, ayn ı manl ığa tam oturuyor: "Size A t ınıeri 'n izi gel i rdik ! ''. "Halkç ı l ığ ı n lersyi.iz edilmiş biçimi olarak işçicil iğe" örnek arayanlara. "işçi gazeıesi" bu gcrekçclendiri l iş larzı tipik bir ör nek olarak sunulab i l i r. Komünisıle� y ı llar iince, halkçı lıkımı kopuş döneminde, sın ı f tan kopuk kliçi.ik-buı:juva parli anlayışını eleştirdikleri ve kon.liin • isı pariisinin ancak s ın ı f eksenli bir ımliıik çalışma içinde inşa edi lebi leceğ i n i sav u nd u k l arı için. TDK P yazarları tarafından "ekonomizm" ve "işçicilik"lc suçlanın ışlardı. (Onlara o zaman veri len yanıtlan bir parçayı ekıe sunuyoruz). Ne var ki bu bay lar, ki.içi.ik-buıjuva se l i n bitıiği ve yeni bir işçi hareket inin dalga dalga gel i ştiği bir evrede, nihayet zorunlu o larak işçi sınıfı na yiineldikleri ndc, diirl diirılük ekonomisıler ve "işçici"ler olup çık ıılar. Öylesine ki. işçi s ın ı fına önderl i k kavramına bile karşı çıka rak , en has kuynıkçulanı bile taş çıkaı1ırcasına, kendi misyonları nı yalnızca '·yard ım eımck" olarak bcl i rledi ler. Uzun slire. EK İ M 'in "halkçı lıklan işçici liğe :mvnılduğu" üze rine bıkı ı rıcı ıekerlemeler yindeyenler ise, y ı l l ar sonra n ihayel sını f eksenl i bir çal ışmaya geçıiklcrinde, "devrimci'' bir yayını tasfiye ederek yerine "belirgin" bir "sendikal yayın" kanıkıeri ol ması gereken ''işçi gazetesi" geçinneyi dli�ünebi ldi lcr. K uşkusuz halen çıkardıklan gerçekle popüler bir devrimci yayındır. Zira prat i k yaşam i ç i nde gerçek dengey i b u l d u lar. Fak<ıt bu ön per.o.;pek t i flere egemen zihniyeı i n ekonomisı ve işçici mantığmın iincmini yine de oı1adan kaldınmyor. Sın ı fa, sını fı devrimcilcşıiımc çabasımı yöneldikleri bir s ırnda, "devrimci'' bir yayın organının kend ilerine her zamankinden çok l azım olduğunu onlar bilı'nek zorundayd ı . Fakaı h a l kç ı l ı k l a ına l i.i l geç m i ş kavray ı ş l ar ı y l a hcsaplaşaınayanların. dikkal leri n ihayet işçi lere kayd ığında. bu 238 kavrayı�ı bu kez "i�çi c i l i k'" ol arak üret me lerin i n kaç ı n ı lm<iz l ı ğ ı n ı . biz daha " ' !N B ahar Ey l e m leri .. iim:es i nde ve b i r dizi iirnek �ah sında ortaya koym u�t uk . T i K B burada bii".e yalnızca ge c i km i � bir yeni örnek sunmaktad ı r. Şimdi de bu gec i k m i � savnı l man ı n b i r ba�ka örneği n e ge ç iyoruz. B u . neredeyse i k i y ı l a yakla�an b i r geçmi�i o l a n . bir dönem çok siizti ed i len. � u s ı ralar tam ne d u rumda olduğu pek b i l i nmeyen " i �ç i k u r u l tayı'" g i ri � i m i d i r. B i l i ndiği gibi T i K B ya y ın l arı, bu g i r i �i m i , "i�çi gazct c s i ' "n i n yanısıra s ı n ı f hare ke t i n e mlidahaleiı i n b i r d iğer '"güç l ü kanal"'ı o l arak tanı m l ıyorlar. ( S ay ı : ın . s .2 1 ) Deı·rinıci Pmlctwya" nın kendisi de "' Önciiliik ı·e K11ymkç11111k'" ba� l ı k l ı yazısının '" Önderlik Deı .,-inıci Taktikle Som11tlawr" ha�l ı k l ı ara bölüm ünde b u n a t an ı k l ı k e d i yo r . Y e n i iirneğinıizi açmadan iince . Dei-rinıci Prol<'farya n ı n yazı s ın ı n y a l n ı zca en idd i a l ı de ğ i l . fakat üslup yönünden en heyecan l ı say faları n ı da o l uşt uran " . bu b!i l üıni.indcn. i �ç i g aze t es i ve "i �\� i k u r u l ı ayı . üzerine olan " " pasaj ları özet lemek i s t iyoruz. Tüm öteki devrimci güçler gibi kend i l erinin de 5 N i san sal d ı rı s ı y l a ba�layan yeni sürece bazı dezavant aj l arla g i rd i k lerini siiy lcyen /Jc' ı•rimci Proletarya . hemen ard ı ndan e k l i yor: "Fakat k i m i leri gibi ' hazı rl ı ksız yakalanm ı ş ' o l maktan yakınıııayacağ ı z ! " B uradaki dokund u rnıa. EK İ M Merkez Komitesi ' n i n N i san l lJlJ4 t arihli değerlendirmesine yöne l i k t i r. EK i M MK Değerlendirmele ri. devriınci güçlerin 5 N i san sald ı rısına hazı rlıksız yakal andığına i �aret ediyord u . Deı•rinıci Proletarya kendi pay ı na bunu kabul eımcm i � ol uyor ve devam ediyor. " Y iinünı üz y a l n ı z ideoloj i k siyasi bakımdan değ i l , örgütsel ol arak da sın ı fa diinüktü . saldırı s ından yakla�ık X ay i ince bu deri nlc�ı i r i l m i W i ) ". ' 5 5 N i san N isan ' dan X ay öm:esi. yakla�ık ol arak Ağustos J l)l)3 ol uyor. Yiinlcri n i n . e n azından ' lJ2 M ay ı s ' ına kadar. geç t i k i � i n örgütsel cephe s i n i . "ideoloj i k-siyasi bak ımdan" b i l e s ı nı ra ne d e n l i "dönük'' olduğu nu ayrı n t ı l ı aktıırm alar ve aç ı k l amalarla görmü� b u l u nuyoruz. 5 N i san ' a X ay kala ''deri n lc�t i r i l eıı" ise. iincii i�çi k u�ağı üzerine konıi.i n i s t lerin y ı l l ar öncesinden yapt ı ğ ı bazı değerle nd i rmelerin 239 yinelenmesi i le "i�çi gazetesi" projesi oluyor. N itekim Devrimci Proletarya. i�çi gazetesinin bizzat bu derinleşmenin somut ürü nü olduğunu sözlerine ekliyor. (Say ı : 36, s.6 1 ) Devrimci Proletarya, hazırl ığın bundan i baret olmadığını, zaman içerisinde başka araçların da devreye sokulduğunu söy leyerek, sözü i�çi kurulıayına getiriyor: "Sermayenin saldırısı po l itik bir saldırıdır. Bize de politik bir karşı saldırı gerekiyordu. Bir politik emek hareketi kendiliğinden doğmayacaktı. Onu i radi olarak yaratmal ı , adım adım örınel iydik." B u, Emeğin Kurtulu�u Kurultayı demek o luyor: "Emeğin Kurtuluşu Kurultayı giri�i mi ve yükselttiği talepler, bunun ömeğidir." (a.g.d., s.62) Şimdi yeniden Orak-Çeki(e dönüyoruz. Önümüzde Mart '95 tarihli sayı ve · bu sayıda "Kuru/tay h·in Bir Atılım Daha!" başlıklı yazı var (s. l 3- 1 9). B u yazı yalnızca kurultayın nasıl doğduğunu deği l , ondan neler bekiendiğini, ona nasıl bir i�lev yüklendiğini de ortaya koyuyor. Yazı kurultay çalı�malarını i l an eden "ön ku rultay"ın "bir yanıyla da çevremizdeki öncü i�çilerin örgütlenme si" olduğunu belirtiyor ve bu "bir y ı l l ık gazete çalışmasının ürü nü"; "oldukça uzun süre l i bir çalı�manın b i rikimiydi" diyor. Bu, TİKB'nin o güne kadar sınıf çalı �ması içerisinde kazandığı mili tan ve sempatizan işçilerin b i r araya getirilmesiydi, demek olu yor ve "politik bir emek hare.k eti"nin "iradi olarak" nas ı l başla tı ldığının da bir açı klamasını veriyor. "Biz bununla sınıf içerisin de bir çeki rdek güç, güçlü bir kaldıraç yaratmı ş olduk." (s. l 3) Peki bu kurultayın hedefi ve işlevi nedir? N asıl bir çalı �ma süreci izieyecek ve nas ı l sonuçlanacaktır? i�te aynı yerden bu sorulara yan ıt: "Hedefi miz, genel bir işçi kurultay ı , geniş bir toplantı düzenlemek değildir. Kurultay, herhangi bir etkinlik, or ta vadel i b i r kampanya da değildir. Bu çal ışmanın bütün özü, 'sosyalist hareketle işçi hareketinin kayna�tırı lması ' olarak özet leneb i lir. Bu bizim stratejik yönelimimizdir. Devrim ve iktidar için yürüyen komünist bir örgüt, işçi sınıfını, onun öncü unsurla rını kazanamazsa, urllar arac ı l ığıyla sınıf hareketine ve sınıf ör gütlerine kumanda edemezse, boş bir iddiaya sahiptir.' ; (s. l 3) Devam ında, Kurultay ' ı n anlamı ve işlevi; bir yandan Tİ KB'- 240 nin örgütsel geli�ınesine hizmet eden bir araç olınakken, öte yan dan da "i�çi sınıfı için. ya�aınsal bir ihtiyacın giderilınesi"dir, den i l i yor. B u sonuncusuna; K u rultay ' ın i ş l e v i , işçi s ın ı fı n ı n "komünist siyasal öncü ile buluşması"nı ve "sendikal alandaki önderlik boşl uğuncı son verilerek kendisi içi'n sınıf niteliğini ka zanması"nı sağlamaktır denilerek, açıklık getiriliyor. Nihayet me sele şöyle toparlanıyor: " Kunıltay, işte bu ikili arayışa yanıt ver mek üzere. işçi sın ı fının öncü birikiminin toplanması ; bu yolla sınıf hareketini pol itikle�tirccek güç ve mekanizmaların yaratıl ınasıdır''. (s. l 3- 1 4) Biz adına "kurulıay" denilen bu harika araç üzerine söy l,e nenleri okurken biiyük b i r şaşk ı n l ığa düşmekten kendimizi alaınıyoruz. "Önderlik devriınci taktikle soın utlanır" diyenler ve buna "taktik somuttur'' tUründen özdeyişler ekleyenler, öylesine bir taktik araç yanıtmı� bulunuyorlar k i , 'böylece bununla, sın ıf hareketine devrimci müdahalenin tüm ."stratej i k " soru nlarını çözıiıcnin yolunu da somut bir biçimde açmış oluyorlar. Kurultay öylesine bir "araç" ya da "kanal''dır k i , gereğince kul lanı lmak . kaydıyla, bununla. sın ı fı n öncü birikimi toparianacak ve komünist örgüt sanarında örgiillcm;cek; sendikal alandaki önderlik boşluğu na son verilecek, sınıf hareketi pol itikleştiri lecek; işçi sınıfının kendisi için bir sınıf haline gelmesinin yolu açı lacaktır, vb., vb., Y i ncieyecek ve özetleyecek olursak: K urultay çalışmas ı n ın "bii li.in özü, ' sosyalist hareket le işçi hareketinin kaynaştırı lınas ı ' ol anık özetlenebilir" ve "bu, bizim stratejik yönel iınimiz"in somut lanınası, ete-kemiğe büriindürülınesidir. Fakat bu aradn bir soru var: Tüm bunlar "kuru ltay'' deni len sihirl i değnekle yiıpı lacaksa eğer, gerçekte tüm bunları yap ması gereken komünist ürgiit (somutta T i K B ) ne yapacaktır? Bu durumda komünist örgüte de. olsa olsa, bu sihirli değncğin sa pından tut mak kalacaktır. Bunu, alay etmek ya da devriıncileri i nci tmek için söylemiyoruz. Asla! Fakat ç i z ilen tablonun ve tanımlanan i ş ievin kendisinden çıkarı l abi lecek b i ricik ciddi so nuç da yazık ki b�ndan başka b i r şey deği ldir. Sınıfa gecikmiş yöneli m lerinin i l k adımında "devrimci" bir 24 1 . yayın o rga n ın ı "i !iç i gazelcsi" i l c i kame edenler. b i r sonraki adıın da dcvriın�.:i iirg ü ı ü de " i �çi k u nı l ı a y ı · · ilc i kame c ı ınc y o l u na gitmi� ol uyorlar. K omünisı hir örgütün binbir yol . yiinlcm ve ara cı k u l l anarak s ı n ı f harck d i ne yapabi leceği ve yapması_ gereken devrinıt:i m ü dahalen i n kapsam ı n a g i re n ne varsa. hemen hepsi n i " i w i k u nı l ıa y ı ' ' d e n i len " i rad i ol arak" yarat ı l an bir o l ağanüstü araca yii k l üyorlar. V e buna da "tak l iği soın ut l amak" d i yorl ar ! Ne dene b i l i r ki? H a l k ç ı l ı kl a n i � ç ic i l iğc ani s ı ç ra m a n ı n yaraı ı ı ğ ı b i r gari p l i k d iyecek değ i l l e rd i y a ! Ş u n u da c k l cyc l i m k i . gerçek ya�aında T i K B varo l duğu v e s ı n ı fa yöne l i k ça l ı �ınas ı n ı da i y i kii ı ii y ü ri.ilıneyc ç a l ı � t ı ğ ı i ç i n d i r k i , bu i k ame i � lc m i prat i k l e gcrçe k l qın i yor. B i r "devrim�.:i ya y ı ıı " ı bir " i � ç i gazetesi" i l c i k ame ci meye benzem iyor bu. T i K B kendi normal po l i ı i k ç a l ı � m a i � l c v i n i yerine geı i n l i ğ i s ü re<.:e, s ı n ı f i ç i ndeki Ti K B güçlerine l "çevremizdcki öncü i�ç i l ere") ıakı laıı yeni bir add aıı , ona sağl anan hir I li r yarı - l cgal k a m u ll <üdan ba� k a bir �ey ol mayan · ·i�çi k u nı l ı ay ı ' ' da kaçın ı l ıııaz o l arak i �lcvs i z k a l ı yor. B u basiı "uyu�ıııazl ı ğ ı " b i r ı i.i r l li farkede meye n l e r i se. diine döne. i �çi ç a l ı �ması y i.irü ı ı ü k l c ri h a l de ' ' i � 1,; i k unıl t a y ı "na b i r ı ü rl ü g e re k l i i lgiyi giis ı e rc ııı e y e n m a ha l l i iirg ü t l e rdcn y a k ı n ı yorl ar. i � ı e bu y a k ı n m a l ardan baı.ı örne k ler: " hç i s ı n ı fı n ı sosya l i zm e kazanmak c l beıte k i bir s ü reç i � i d i r. K u nı l ı a y . bu s ü rec i n iirgü t l c n i p �e k i l l c nd i r i l m e s i nde ba�lı başına bir s ı ç rama ııoklası o l arak yer a l aeakl ı r. B u s ı ralej i k yiinc l i m i ııı i z l c o . i s t i s n a s ı z h e r a l a n v e b i r i m i m i z i �· i n herşe y i n iinünde o l ma l ı d ı r. H e r �ey . kafalarda ve ya�amda o n a ıabi . onun l a i l i ş k i k u r u l arak ele a l ı n m a l ı d ı r. Ö rgüt ç a l ı � mas ı n ı n yal n ı zuı n i ı e l i ğ i de ğ i l . gen e l o l a rak i l e rleı i l i p i l c rl c ı i l cmed i ğ i n i n ö l ç ü ı li çoktand ı r buradan koyul makıa d ı r. . . . ( Oysa) k e ntli çevre i l i ş l-.: i l c riın i zi b i l e k u rtı l ı aya d i i n ü k o l a rak ycıeriııcc. k i m i d ur u m l arda hiç değc d c ııd i rcmed i ğ i m i z orıadad ı r . " ( s . l 4 - l :'i ) " B u g ü n i i ı ı k u nı l l a y ı n y:ınıı ı ı ğ ı c os k u zay ı rl am a v a r. i v m e dii�ü� ya�a n ı yor. · · V l' ı eın poda. di kkat ve ve aı ı l ı nı ruhu nda b i r konsanl rasyonda b i r ··örgüı r.;a l ı �masın ı n fark l ı alan l a rı nda c ı rı aya aı ı l ı � ın dan beri 2:./2 1 y ı l gcçıni� olmasına rağmen. kuru ila ya ' i lg i ' daha hala zay ı f t ı r. ... Bu. hızla gidcri l ınelidir. Örgüt çalışınasının temel bir ekse ninin dı�ında kalan bir birim, b i r komite, ne yapt ığın ı bununla değilse hangi perspekt i fl e çalı�ına yiiri.ilHiğiinü dlişlinınel idir.'' "Bu alan ve konı iteleriıniz. kurullay fikrinin dar ve klasik alanda p ropagandasının, tan ı l ı nı ı n ı n dahi uzağında kalmaktadır lar. Tek i l ve s ın ı rlı durunıl animi siizelliğinı i z san ı l m asın ! K imi zaman iirgiillin bütünii bu duruma d i.i� m e kt ed i r. ·· "Kar� ı l ığı ve hakkı veri lmeksizi n . işe biçimden yaklaşarak 'Tarihin bir an iince bel i rlenmesi, Kuru i layın yapıl ıp bitiri lnıes i · sab ı rsıziiğı giisteril iyor.'' (s. l 5 ) Bu kadar çok �eyden yak ınanların ve yakınd ı k l arı i lgisizlik ten n e redey se blili.in iirgi.il b i ri m lerini sorumlu t utanl arın aklımı, bir an durup. acaba bu ad ı n a "kurultay" deni len aracın kendisin den kaynak lanan ve kom ü n i s t ii rg ii t i ş l e v l i kaldı kça aşı lması m ümkün ol mayan bir ak s ak l ı k nı ı var yoksa diye sormak gelmi yor nedense? Oysa kurultay ın tari h i n i n b i r an (ince saptanması ve "y ap ı l ı p biıirilınesi''ne i l işkin taban sabırsıziiğı bile bu konuda yeteri i uyarı c ı cık iyi çoktan yap m ı ş ol abi l m e l iydi . r- \ - ·· - --- - -- - - ---··- ·-- - --�-- - - - --· ··· --- - - [ ::;�::;��:;� :;;�omizm ı kavrayışı B i r 1.aman l ar. Ru s marksist leri blili.in çal ışınaları n ı ve çabaları nı fabrika işçilerine yiinc l t t i k lcri için. ' darkafalı davranmak ve fabrika işçileri yüzünden emekçi halk toplu l uğunu i hmal etmek istemeye eği l i m l i olmak ' la suç l an ınışlardı . Ş i m d i lerde ise popülist teorisycnlerimizden öteki. TDKP'nin kiiçiik1 burjuva parti anlayışını ve uygulamasın ı e leşti rdiğimiz. part i in�ası sürec i n i n i �çi hareke t i n i n sosy a l i s t siyasal gel i ş i m i i sonımından ;ıyrı düşiini.i l eıneyeceğ i n i söy l edi ği m i z ve leninist i bir sın ı f part i s i yaratmanın e n can alıcı sorun o lduğu bugün i tüm d i kkatierin iwi sını fına yiinc l ı i l ıne�in i istediğimiz için. bizi \ ekonomizm le suç l ı:ı yor. Lenin 'i popü l i st günahları na alet ederek ı 1 ı i ,..._ _ _ _ _ _ - -- --· - - -- - - - - - -- - - - - -- -- __ 1 . > / 243 bunu yapınaya çalı�an teorisyeniıniz, aslı nda böyle yapınakla ekonomizm i ve Lenin 'in ekonom isılere yönel i k e leştirisini anlayaınadığım ortaya koyuyor yalnızca. Lenin'in ekononiistlerle tartışınasının konumuzia i l inti l i i k i ana unsuru var. 1 ) İ 1jç i sını fının dikkatini kendi dar so runlarıyla sınırlaınamak, toplumun bütün sinıfiarına ve sorun larımı yöneltmek. 2) ' Halkın bütün katları arasında propagan da ve <�jitasyon' yapmak. B u iki sorun birbiriyle i l intili olmakla birlikte , esasta çok fark l ı sorunlardır. B irincis i , i şç i sını fının topl umun öncü devrimci sınıfı olarak eğiti l i p hazırlanınası anlamında, bütünüyle teorik-siyasal b i r sorundur. Ve her za man için geçerli ve doğrudur. İkincisi ise, marksist hareketin , gel işimi ve işçi hareketi içinde mevzilenişiyle doğrudan i l işkil i pratik-siyasal bir sorundur. Popülist teorisyenleriıniz bu farkı anlaınıyorlar, ya da an lamak istemiyorlar. Tıpk ı , marksist hareketin başlangıçta tüm dikkatini işçi hareketine verınesi şeklindeki doğru leninist anla yış ile, işçi h<ıreketinin dikkatini yalnızca işçilerin dar sorunları ve çıkadarıyla sınırlama şeklindeki yanlış ekonomist anlayı şın tümüyle fark l ı şeyler olduğunu anl ayamamaları gibi . Geli1jen marksist hareket tüm dikkatini i1jçi sınıfına verir; ama bu tam da, kendiliğinden bir sınıf konumundayken dikkati yal nızca kendiyle sınırl ı bir sınıf olan işçi sınıfının dikkatini tüm topl uma, . toplumun tüm sorunlarına ve sınıfları mı çekmek içindir. işçi hareketinin ,-; iyasal gelişimini sağlamak, onu sosya list bir işçi hareketi düzeyine çıkanncık görevi başka neyi ifade eder ki? Bu bilinçte olan marksist hareketin pratik çalışınası yalnızca fabrika işçi leriyle sınırlı olsa bile, teorik-siyasal çalış ınası tüm toplumu kucaklar. Bu çal ışınanın sonuçlarını işçi sınıfına taşımak, işçi sınıfına sosyal ist bil inç taşımanın ta kendisidir. Lenin, bu sorunu, marksistlerin tüm pratik-siyasal çalışınalarını fabrika işçileri arasında yoğunlaştınnaları gerekti ği sorunuyla bir arada, aynı makalede (Rus Snsyai-Denwkratları nul Garevleri) işler. . J Kiiçiik-Burjuva Popiilizmi ve Proleter Sosyalizmi (Eksen Yayınc ı l ık, s.99- l 00) �---- -- ------- VI. BÖLÜM Taktik müdahalenin sorunlar• Geleneksel hareRetin Gazi dönemeci Tİ KB'nin '92 Mayıs'ında hayli gecikerek girdiği sınıf eksenli çalııjmadan bir başka eksene doğru hızla kayması için çok geçmesi gerekmedi. '95 Mart ' ı nda patlak veren G azi'deki halk qirenişi, tüm öteki geleneksel devrimci gru-plar gibi TİKB 'yi de semt mer kezli Çalışınanın içine çekti. Yıl lardır '1küçük" olmaktan çıkmayı, bunun için de "kadrosallaıjma"yı ve "kitleşelleşme"yi .kendi içinde bir amaç haline getiren bir hareket için, İstanbul'un emekçi ka rakteri i K ü rt-Alevi Qlahal leleri "kadrosallaşına" ve "kitlesel leşme"nin verimli alanlan olanık dayanı lmaz bir cazibe kazandılar. "Taş, Yürek, Barikat!" söylemi bu yönelişin şiarıydı; ona heyecan katınakla kalmıyor, onu "en devrimci" niyetiere de bağlamış oluyordu. TiKB ll. Konferansı Belgeleri'nin sözleriyle, "nitelikten önce 245 niceliğe önem veren, kolaycı ve sabırsız küçük-buıjuva alı�kanlık larıyla da beslenen ' küçük-burjuva devrimc i l i ğ i ' , yaygın b i r has tal ık'' olman ı n ötesinde, aldığı t ü m ağır yara-berdere rağmen, bu ülkenin hala da hakim devrimci l i k l;liçimiydi. Dolayısıyla, uygun ko�ulları doğduğunda (seıntler hareket lendiğinde), "küçük-buı:j uva kesim leri örg ü tleme n i n kolay l ı ğı ve cazibcsi"nin o çok "yaygın hast a l ı k''tan kend i n i kök l ü b i r b i ç imde k u rtaramam ı� olan l arı hemcnceci k kendisine çekmesi son derece anla�ı l ı r bir durumdur. Fakat semte bu yöne l i � i n öze l l i k l e T İ K B i ç i n yaratacağı sorunlar da vard ı . T İ K B ne bir D H K P- C . ne de örneğin bir MLKP i d i . Bu son ikisi gerek ideolojik çizgi . gerek sosyo-po l it i k kültür ve gerekse de m ücadele anlayışı ve prat iği olarak bu semt top rağ ı nı n kendi öz ürünlcriyd i ler. D H KP-C n i n zaten hiçbir zaman "sı n ı r· diye çok özel bir sorunu ol mam ı�t ı . Gel i nen yerde ise. işçi sınıfı nı n Türkiye 'de herhangi bir önderl i k misyonu yük lene cek durumda olmad ı ğ ı n ı söy l iiyor ve "Türk i y e 'dcki 70 y ı l l ı k mücadele tari h i '' i l c "son 2 5 y ı l ı n halk hareketi'' tari h i n i buna kanıt gösteriyordu. D H K P-C'ye gerekli olan sın ı fın kendisi değ i l , fakat '"ideolojisi'' i d i . (Zufer Yolundu Kurtuluş. say ı : X. Eyliil '95) Bugün M LK P' y i o lu�tu ran gruplar ise. yeni diinemde ( ' X7 sonrasında) gii·d iklcri "sını f yönelimi"nden bir somıç alamaımının uımıtsuzluğu içinde. iiğrenci genç l i k i le semti n yoksul katınaniarına yönelmiş, buralardan güç devşinneyi kendi leri i ç i n b i ricik ç ı k ı ş ' yolu olarak giirmeye ba�lamışlardı. Gazi Direniş i ' ni n büyüiii havası ise bunların b irle�mesinden doğan M LK P ' n i n hcr�cyi i lc kendine bu 'en uygun alana yerle�mesi için bul ulunaz bir vesile ve dayanak oldu. Son b i r y ı l l ık gel i� i m i M LK P' n i n kendine iizgii yeni bir D H K P-C olmak yolunda olduğunu g itgide daha açı k bir biçimde göstermektedi r. Oysa T İ K B , bcli i'gin eklektizmine rağmen, sın ı f ve sosyal i zm konusunda öteki geleneksel akım lanlan olum l u anlamda öneml i fark l ı l ıklar ıa�ımaktadır. B u o l u m l u yüniin semt merke z l i b i r ça l ışmaya yöneldiği bir durumda bazı !'ıkıntı ve karı�ıklıkl anı zemin ol u�tunnası kaç ı n ı lmazd ı . B una bir de yeni ınııdaya komiinist le . rin. yöne l ı ı iğ i e l c�ti ri lcrin s ü rek l i bas ı ncı da bini nce, T İ K B ' n i n 246 huzursuzluğu. EK i M \� yiim: l ı i l nı i � h ı n,:ın yeni sald ı rı tarla kendini dı�a v u rd u . B u i � Omk-Çd:i( i n X 7 . say ı s ı n ın ( Ey l ü l ' 9.'i ) kapak y az ı s ı n d a y a p ı l d ı . A nı a E K i M " c yii n e l i k s a l d ı r ı i ç i nd e a s ı l yapı l ınaya ç a l ı � ı lan, gerçekte s e m t ekse n l i b i r ı,:a l ı �nıanı n teorize edi l mesi nden ba�ka b i r �ey değ i l d i . B una geçmeden /ince v e geç i ş i k o l ay la �t ı rabi l nıek i ı,: i n . iin cc l i k l c konı ü n i s t l e r i n G azi D i rc n i � iylc i l g i l i değerlend i rıne lcrinin t art ı � nıanı ı z l a bağ l ant ı l ı e n tenı c i unsurlarının k ı sa b i r özet i ni sunal ım. K o m ü n i s t l e r. G a z i d i rc n i � i n i n b ü y ü k po l i t i k iinenı i n i v e yaratacağı sars ı c ı e t k i y i en ba�ından yet e r l i aç ı k l ı kt a gönlü l e r ve ortaya koydular. Ekim. Gazi d i re n i � i n i n sürınektc o ld uğ u b i r sını da ( d i rc n i � i n ik inci g ü n iinde) kaleme a l ı nan . ba�ya z ı s ın da. o l ay ı n pol i t i k line m i n i ve a n l a m ı n ı b ü t ün aı,:ı k l ı ğ ı i lc v mg u l ad ı ve onu. 12 Ey l ü l sonrası Türk i ye ' s i nde yeni bir d u nı ıiı. kitle hareket inde gerçek bir s' ı � Tama ve "yeni b i r diine m i n " ba� l ari g ı c ı sayd ı . tanhol' tla lhiyiik Halk Direnişi. say ı : l l 7 . 1 5 M art ' 95 ) (is Fakat kom ü n i s t ler o l a y ı değerle n d i r i r l erkcıı. kend i l e r i n i yal nızca onun günce l pol i t ik yiinüylc sıııırlaımıd ı lar. Her büyük k i t le hareket i n i n b i r de sosya l - k ii l t ii rc l ı;ehresi vard ı r. Bu tenıci e da y anınayan b i r t ah l i l . s ın ı fs a l hak ı �aç ı s ı n d a n yok s u n l u ğ u n b i r gös t e rgesi o l m ak t a n iiieye g i denıa. . B u dmunı d a n e o l aydan marksist - leni nist aı;ıdan doğru sonuçlar ı,:ıkarı l abi l i r ve ne de buna bağ l ı o l arak giirev l c r doğru bir biçimde saptanab i l ir. B u radaki t u t u m fark ı . komünist hareket i lc gel eneksel halkçı devri ın c i hareket arasındaki tenıc i ideoloj i k ayrı m l a rın adeta ay nası o l d u . Ça l ı �nıa ları Gazi d i re n i � i i l e a y n ı gü n le re d e n k ge l e n EK i M 3 . Genel K o n f\.• ra n s ı . d i re n i � i n a rd ın d an yayın lanan Km�fc'l'lii/S Biltlirisi" ndc. güneel lıeyecan ııı ötesi ne geçerek, s ın ı fsal ve tari lı se l bir perspc kt i fk �u tkğe r l c nd i rnıey i yapt ı : "Gazi M ahal lesi h a l k ı n ı n d i reni�i giistcrnı i � t i r k i . �ehrin yarı pro l eter k i t l e l e ri i lc küçük-buı:j u vazi n i n yoks u l a l t k at m a n l arı n ı n po l i t i k akt i v i t e kazanacak l arı b i r döneme g i r i yoruz. Ö n c ü kesimi ii!·gi.i t l i.i b i r k i m l i k kazanarak part i l c�ın i � bir s ın ı f hareket i . bıı 247 katmanları kolaylıkla kendi politik etkisi altına alabilecek, serma ye iktidarı ile çatışmasında onlardan büyük bir destek görebi lecek tir. Bunun başarı lamadığı koşullarda ise, kent yoksullarının bu hareketliliği, bu�juvazi ile hesapla�ınaya yetenekl i biricik sınıfın önderliğinden yoksun olmanın tüm olumsuz sonuçlarıyla yüzyüze kalacaktır. '80 önc.esinin politik mücadeleleri bu konuda fazlcto; ıyla aydınlatıcıdır.'' (Siyasal ve Örgütsel De,�erlendirnıeler, Eksen Ya yınc ı lık, s. l 6) Bu değerlendirmeden çıkan en önem l i prat ik sonuç, s ı n ı f içindeki çalışınayı daha etkin bir biçimde sürdünnek olabi l i rdi. Bizzat kent yoksul larındaki hareketlilik, sınıf hareketine etkin bir devriınci müdahaleyi çok daha acil ve önemli hale getinnekteydi. Nitekim EK İ M 3. Genel Konferansının "Güncel Siyasal Durum Üzerine" değerlendinnesinin "Güncel Devrimci Gijrevler" ba�lıklı ara bölümünde, buiıa özel bir vurguyla işaret edi l mektedir. Geli şen politik kitle hareket inde kent yoksul larının, kentlerin gelenek sel olarak sola açık küçük-burjuva katınanlarının, kamu emekçi le rinin ağırlıklı bir yer tuttuğu; oysa, bazı birim ve sektörlerdeki mevzi çıkışlar dışında, sın ı f hareketinin hala belirgin bir durgunluk içinde bulunduğu belirti lmekte ve şöyle devam edilmektedir: "Ge l işmekte olan yeni kitle hareketinin taşıdığı büyük pol itik önem ne olursa olsun, işçi sınıfının bugün için bu hareketin odağında ve önünde bul unmamas ı , temel önemde bir zaaf göstergesidir. Bu, hareketin gücünde ve yapıs ında olduğu kadar, hedefleri ve istikrarında da ciddi zayıflıklam zemin olacak bir olgudur." (s.5253) Değerlendirme, komünistterin döneme i l i şkin devrimci siya sal görevlerini de o günün kitle hareketinin bu ikili yönü ışığında belirleyerek, şunları söylemektedir: "Komünistler, çalışan sınıfla rın değişik kesim leri ve katmanları içinde düzene ya da devlete karşı fışkıran her mücadele ve eğilimi desteklemeli, mümkün mer tebe içinde yeralınal ı , önderl ik etmeye çalışınal ıdırlar. Fakat öte yandan, gündelik politik çalışmalarını gitgide daha planlı ve etkili bir biçimde fabrika işçi lerine yöneltıneli, sanayi işçi leri içinden kitlesel çıkışların gerçekleşmesi için özel bir · gayret göstermeli' 248 "eli rler." (s.53) Geriye bir de Gazi direnişinin geleneksel devrimci gruplar üzerindeki muhtemel etkisi, bunun yaratacağı sonuçlar ve buna karşı komünistterin alacağı tutum kalıyordu. EKi M 3 . Genel Kon feransının aynı değerlendirmesi bu konuda da şunları söylüyordu: "Gazi direnişi i le başlayan gelişmeler, büyük kentlerin yoksul tabakalarının hareketlendiği bir döneme girdiğimizi kesinle§tirdi ve i lk bel irtiler, geleneksel devrimci grupların bu hareketli l ik için de az ya da çok güç kazanma olanağı bu lacağını gösteriyor. Bu, devrimci siyasal mücadele bakımından tümüyle olumlu olan bir gelişmedir. Fakat bunun doğuracağı bir olumsuz sonuç, by güçlen menin eski popü l ist önyargılara da yeniden güç kazandırması ihtimalidir. Bu nedenle de, devrimci örgütlerin kent yoksu'llarını devrimci leştiıme ve örgütleme çabalarını olumlu k�rşı l ayan ve destekleyen k.o münistler, öte yandan bunun, popülist önyargıların ve demokratizmin işçi sınıfı ve sosyal i zm adına yeniden canlan dmlmasına dayanak edilmesine fırsat veımemel idirler. Bunun için de demokratizme ve popülizme karşı ideolojik mücadeleyi bu yeni duruma uyariayarak südürmelidirler." (s.55) Komünistterin Gazi Direnişinin ortaya çıkardığı yeni durumun çeşitli yönlerin� i lişkin tutum ve değerlendirmeleri nin bir özetini sunmuş olduk. B u değerlendirmelere yalnızca marksist-leninist bir ideolojik-sınıfsal bakış . değil, aynı zamanda Türkiye 'nin yakın geçmişindeki sosyal-siyasal hareketl i l iğin deneyimlerine i l işkin açık bir bilinç egemendir. Gazi eyleminin güncel pol itik önemi , ile heterojen semt katmaniarına dayalı şekilsiz bir kitle hareketinin sorunları bi rarada gözetilmiş, geçmiş deneyimlerin ışığı nda, semt katmanlarındaki hareketieninenin imkanları i le sorunları b irarada ele al ınmıştır. Kitle hareketindeki devrimcileşmeden ve bu devrimcileşmenin aldığı militan biçimlerden öcü gibi korkan ve korkuyla Gazi 'deki halk direnişini ya "provokasyon" diye karalayan, ya da onun po l itik önem ini görmezl ikten gelen solun refomist kesim lerini bir yana bırakıyoruz. Fakat denebilir ki, bir tek komünistler dışında, solun tüm öteki devrimci grupları Gazi ' ni n verdiği sarhoşlukla 249 kendilerinden gc�ti ler. Marksisı-leninisı ideoloj ik-sın ı fsal bakı� bir yana, devrimci hareket i n yakın ge�ın i�i ndcn de -ki kendi bu öz geçm işleri o l uyor- hiçbir �ey öğrenme yeteneğinde olmadık la rını tüm açık l ığ ı i lc gösterdi ler. Gazi'deki ba�arı larının i l k somut ürünlerini 1 Mayıs kuılaınalarına semt lerden ıa�ıdıklan nispi bel i rgin z;ıy ı ll ı k kimsenin umnında değ i ld i ) . tüm dünyasına ka sergileme ba!jarıs ı n ı da gösterince (iwi kat ı l ı m ındaki labalıklarla bu gruplar se mt v ıı·r l ı k l ar ı i lc göm üldü l er. Üçlerinden her�eyc bı'ı llin rağmen bunu be l l i bir i�çi ç;ı l ı �ınasıyla b irlc�ı i rnıcye çal ı�aı1 tek . grup yine de Ti K B oldu.) Böylece . komi.inisı lcrin öngörülerini fazlasıyla doğruladılar. onurumı ve önder Gazi Dircni�i üzerine yap ı hın edebi yat. oıuın f iğini paylıı�ımı üzerine giri�i len taı1ı�malar ve i leri sürülen iddia lar öylesine bir hal aldı ki. bu. bu büyük halk dircni�inin ardından gii vde l e ri bir parçıı büyüyen grupların. bununla oran ı ı l ı o larak çocukla�nıaya ba�ladıklarının da açık b i r göstergesi oldu. En de rin bir subjcktivizme t raji-komik say ı labi lecek b i r söylem q l i k etti. Siyasal dil hızla yarı-askeri bir biçim al(l ı : "silahlı b ir l ikle r k ı p l müfrezeler''. "silahl1 an t i fa � i s t komiı eler'' si yıısal rek l am ''. " - ve rekabetin ba� malzemesi !ıul ini aldı. N urtepe olaylarını izleyen "kimin önderl i ğ i " tart ı � ımıları, 'küçük-burjuva bir k i m l i k küçük b u ı:iu v a bir sosy;ıl o rta ımı bir parça oturduğunda ki.içük-buıjuva rekabetçi l i ği n i n nası l bir biçim ahıbi leceği n i n gül ünç örneklerini görmemize vesi l e oldu. Gazi direni�inc ası l önderliği k i m i n yap t ığ ı ise hala tarı ı� ı l ı yor. (Şu ana kadar dircni�in iindc rl iğini pay l a�aımıyan i.i� grup Gazi D i reni�i üzerine b i re r de k i t ap �ıkardı -· lar ve bu k i t a p l ar . aynı zamanda "kimin önderl iği'!" l a rlı �m as ı birer arac ı o l ma i�levini giirdi.i lcr.) nın Bu i bret l i k çocukl a�nıa örneklerine bugüne kadar dcğinı_nek ten üzel bir t u t u nıla _karakteri ve bu buna e�lik kaçındık. ·G e l i�nıelerin b i r sosya l-siyasal eden bir ideolojik mantığı vardı. B iz olayı , çerçevede yerli yerine olmt ınaya çal ı � ı ı k . Devrimci m ücadele açı s ı mlan o l u m l u yönünü ön planıı çıkarmak, ideoloj ik ve pratik açıdıın y<ınııtı ğ ı sorunları (zaalları ) ise buna bağl ı olarak ele almak yoluna giıtik. Fakat i�tc 250 bu sonumıcusundıın dolay ı d ı r k i . bir kez daha T İ K B yay ın l arının ölçüsüz saldırı ları na konu olduk. 'ı" :' * Artık Orak-Çl'ki( i ıı Ey lül 1 995 tari h l i sayısında (sayı : �7) yayınlanan kapak yazısına geçebiliriz. "Semtlerdl'ki Dinamikler. Halk�·ılık Tehlikesi ı·e Komiini.1·t Çalışma" ba� lığı ta�ıyan bu yazı , ·hem bir· eleşt iri hem bir sav unma yazısıdır. Eleşt i ri de savunma da EK İ M 'c kar� ıdır. Sonıuıta eleştiriye konu edilen yazı. Ekim 'in ı Hazinın ı 995 tarihli ba�yazısıdır. Orak-Çeki�· "Gelişen Kitle Hareketinin im kan/an ı·e Sorwılan'' baş l ı k l ı bu yazının l ü t fedip yalnızca başl ı ğ ı n ı aktarmakla yct innı i � t i r . Fakat h e r zaman k i kcyfi l i ği ve kolayc ı l ığıyla EK İ M 'c yakıştırmadık k üsur da bı raknıanı ıştı r. İ�i 'Tasfiyec i l i k EK İ M ' i n tcorisindcdir" demeye kadar vardırnııştır. Komün ist ler. Orak-Çekiç ' i n ele alınan sorun ların özüne ve ası l kapsam ına i l i�kin aç ık bir kavrayışsızlık örneği olan bu ya zısın ı , gerekli sükuneti göstererek ve açık bir polenıiğe giııneksi. zin, zamanı nda k ı saca yanıt l ad ı l ar. t.'k inı'in ı Ekim 1 995 tarih l i başyazısının ara b i r böliinıünü oluşturan bu yanı ilan bazı büli.inı leri az sonra tartı�ımı içinde aktaracağız. Orada eksik bırakılan bazı sonmları ise gel i nen yerde burada taımımlanıanıız gerekiyor. Bu, TİK B 'nin, taıtışma konusu sorunla ilgili olarak nasıl iki arada bir dercde durduğunu. bmiun ise onu nas ı l fii le n semt eksenli çal ı şmaya ve giderek bu çal ışmayı teori 7.c etmeye götürdüğünü görmemizi kolaylaştı racakt ı r. Aniaşılmadan lekrarlanan doğru la r Aniaşı lmadan tekrarlanan doğruların konumuzia da bağlantı lı bir örneğini, part i l eşnıe sürecinin sorun ları çerçevesinde. TİKB ll. Konferans B elge leri nde göıın üştük. Orada. "küı;ük-buıjuva kesinıleri örgüt lemeni n kolay l ı ğ ı ve cazibesi'' üzerine geçerken de olsa sıralanan onca anlam l ı sözdcn. parti inşa sürecinin sın ı fsal boyutu ve bunun prat i k gerekleri hakk ında hiçbi r somıç çı ka ıılanıamıştı. Bumın yeni bir ömeğini ise Orak-Çekiç'in önümüzdeki yazısı veriyor. Yazı , Ekim'in semt eksenl i çal ışmaya ' XO öncesi' 251 nin deneyimleri ışığında yöneltmiş bul unduğu eleştiri lere bir ya nıt olduğu için ve bizzat bu eleştirinin basıncı altında, söze önden bazı doğruları sıralayarak başlıyor. ' XO öncesine egemen semt eksenli çal ı şmanı n "örgütlerin sınıfsal ve programatik yönelim leriyle doğrudan ilgili" olduğunu bel i rten yazı , bu yıllara i l işkin olarak şunları söylüyor: '"70 ' l i y ı l l arda ·semtler, devrimci örgütlenmenin merkezleri haline geldi ler. Semtlerde gelişen anti -faşist mücadelenin doğur duğu kitlesel devrimci dinamik, hem örgütlerin varlığıyla gelişti, hem de onları boylu boyunca bu alanın içerisine çekti. Devrim ci hareketin kendi l iğindenci karakteri , örgütlerin halkçıl ıkla sınır lı teorik-programatik çizgi leri ve sınıfsal yapıları, bu genel akış içerisinde uyuıniuydu ve birbirini beslemekteydi." · Bunu izleyen paragraf ise aynı y ı l larda işçi sınıfı hareketi nin reformizm ve revi zyonizm tarafından kuşat ı l ıp baskı altında tutulduğuna i lişkin açık olgusal gerçekle söze başlıyor. Ardından işçi sınıfı J:ıareketinin '70' 1erdeki durumuna· i l işkin hayli tartış ma götürür bir gözlem geliyor. Buna göre sınıf hareketinin bu y ı l l ardaki seyri "ekonomik istemler düzeyinde" kalmıştır. i şçi hareketi "anti-faşist halk hareketine önderlik bir yana, paralel güç lü bir hareket dahi" olamamıştır. Halkçı devrimci örgütler tarafından neredeyse tümüyle re vizyonistlere ve reformisliere terkedilen, böylece devrimci siyasal önderlikten yoksun kalan bir sınıf hareketinin anti-faşist halk ha reketine önderlik edememesi son derece anlaş ı l ı r bir durumdur. Bu basit gerçeği bir yana bırakal ım. Ya "ekonomik istemler dü zeyini" aşınayan bir sınıf hareketi iddiası? Bunu ciddi ciddi id dia etmek, ilk paragrafta se'mt eksenli bir çal ışmaya kilitlendiği belirtilen halkçılığın bir yönüyle ınazur gösterilmesi olmuyor mu? işçi hareketinin durumu gerçekten buyduysa eğer, TİKB'nin Ga zi sonrası mantığı içinde ele alındığında, o günün devrimci akım larının semtlerde güçlü bir biçimde patlak vermiş bulunan dev rimci "toplumsal dim\mikler"e yönelmiş olması, son derece doğal bir davranış tarzı değ i l midir? Fakat Orak-Çekiç' in iddiası '70'1i yılların gerçekleriyle bağ- 252 daşmamaktadı r. Sınıf hareketinin, özellikle sonradan kent ve· kır da geli şen devrimci küçük-burjuva dalganın gerisinde ve gölge sinde kaldığı bir gerçek olsa bile, bir bütün olarak '70 ' 1 i yıl larda iktisadi sınırlar içinde kaldığı iddiası gerçeklerden tümüyle uzak tır. 1 2 Mart ' ı hemen izleyen büyük anti-faşist gösterilerin öğren ci lerle birl ikte en ön�m li kat ı l ımcısı bizzat fabrika i şçi leriydi. 1 976'daki dev 1 Mayıs gösterisinin esas gövdesi işçi fabrika grup larıydı . (Aynı olgu 1 977 ve 1 97R 1 Mayıs gösteri leri için de ge çerlidir). Sermaye iktidarının '76'daki DG M girişimini, bizzat yüz-· binlerce i şçinin genel direnişi ezdi . 20 Mart 1 978 'de, 1 6 Mart öğrenci katliamını protesto için işçi ler genel greve gittiler v e bu büyük eylemde tüm öteki kesim leri de arkalarından sürükledi ler. 1 980 Temmuz' unda D İ S K Ge'nel Başkanı 'nın öldürülmesi ülke çapında yaygın bir genel grevle karş ı land ı . Türkler'in cenaze tö reni , gövdesini işçi lerin o l uşturduğu dev bir anti-faşist gösteri ye dönüştü. Bunlara, tümü de pol itik b i r mahiyet taşıyan, 1 976 Profıto direnişinden 1 979 Tekel direnişleri i le 1 980 Tariş direnişine kadar, sayısız i_ri l i-uf��kl ı direniş de ekleneb i l i r. Burada yalnızca sınıf hareketinin en önem l i politik çıkışiarına örnekler vennekle yetindiğimizi önemle hatırlatalım. Dolayısıyla, bu hayli eksik tablo bi le, ' 80 öncesi devrimci yükseliş yıllarında işçi sınıfının ·taşıdığı büyük politik mücadele potansiyelini gösterıneye yeterl idir. Denecekti r ki bu politik hare ketlilik çok büyük ölçüde revizyonist-reformisı akımların, onların elindeki sendikaların denetimindeydi. Elbette öyleyd i . Fflkat bu gerçeğin kendisi, halkçılık'özürcülerinin aleyhine bir olgusal ka _ nıttır. Zira revizyonizmin ve reformizmin politik misyonu sınıf hareketini dizginleyip sınırlamak olduğuna göre, '70 ' l i y ı l l arın sını f hareketinin sergilediği bu hayli önem li politik eylem potan siyel i , tüm bu dizginleme çabalarına rağmendir. Demek ki etkin bir devrimci siyasal çalışma ve müdahale koşul larında bu potansi yel apayrı boyutlar kazanırdı . K üçük-burjuva dalganın gölgesin de kalmaz, tersine bu hareketi kendi yedeğinde sürüklerdi. Kaldı ki bu .geri ve kuşatılmış koşullarda bile, Orak-Çekiç' i n iddiasının aksine, bir çok keresinde genel halk m uhalefet ini ardından sü- 253 rükleıneyi başarabilen bir iş�i hareketi , etkin bir devrimci müdaha le ve önderlik k<şıllarında. bu açıdan apayrı bir rol oynayabilirdi. '70 ' l i y ı l l arda, değil s ın ı f hareketine sözii edi lebilir bir dev riınci önderlik. bu doğrult uda sözüed i lebilir herhangi bir ciddi girişim bile olmadı. Zira devriınci akımların geneline halkçı ideolo ji ve si yaset egemendi . Bu akı m l ar kentin ve k ı rı n küçük-burju va eksenl i anti-faşist halk hareketine önderl i k etme çabası için deyd i ler. Dolayısı y l a , işçi s ı n ı fı hare k e t i n i n "anti - faşist halk harcket i "nin gölgesinde kalınası olgusu değerlendi ri l i rken, bu et ken ayrı c a hesaba kat ı l malıdır. İ şçi s ın ı fı hareketi , devriınci bir önderliğe sahip olmak bir yana, revizyonist-re fonnist bir kuşatma a l t ındayke n , " an t i - faşi st halk hareketi" t üm devriınci akıınlar tarafından kuşatı lınıştı . Onlar şahsında, iyi -kötü bir devriınci ön derlik çabasıyla yüzyüzeydi. Demek oluyor ki, i şç i sınıfı dışındaki halk kesimlerinin oluşturduğu hareketin gücü ve pol it i zasyonu, aynı zamanda. bu kesimler içinde ınevzi lenıniş, sem t leri temel çalı şımı alanı halinc ' getirıniş bulunan devriınci ak ı m l arın yoğun devriınci çabası n ı n b i r ürüntiydü. Tüm bunlar giize ı i l ınedi kçe, ' 70 ' 1 i y ı l l arın deneyi m inden günümüz için doğru ve yolgösterici prat i k sonuçlar ç ı karmak da olanakl ı olmaz. Fakat ' 70 ' 1 i y ı l ların s ı n ı f hareketine i l işki n o l gusal gerçeği eksik ve y an l ı ş sunuyor olsa da, Orak-Çcki(i n y i ne de iincınl i b i r noktayı doğru b i r biçimde v urgu l ad ığını bel i ı1ıneliyiz. O . işçi sınıfı hareketinin gerek kuşat ı lınışl ığı ve gerekse yapısal zayınıkla rı karşı sında " b i l i nç l i bir zorlayıc ı l ı k ve sabırl ı bir çalışma'' giis teı;i lebi l ıncl i yd i : ancak bu takdirde sını f hareketinin karşı · karşıya bulunduğu güçltiklcr aşılabi l i rdi; oysa devriınci "iirgiitlcrin yiinclinı zay ı llığı nedeniyle'' bu "güç lükler büyüyor, aşıl aınıyordu", diyor. insan bu satırları okuduğunda, ' 7!l ' l i y ı llardan bu iineınl i dersi çıkaranların, Gazi Direnişi sonrası n ın semt eksenli çalışımı basıncı karş ı s ı nda " yiine l i ın " l c ri n i koru ımı g ü c ü n ü herşeye rağme n koruyabi lcce.ğini sanıyor ve uımıyor. Oysa bunlar henüz sayfanın i l k sütun unda siiy lcm: n l c rd i r. A y n ı sayfa n ı n i k i nc i sütun u na geçi ldiğinde ve G azi Direnişi sonrası ge l i şmelerin sorunlarına 254 gel indiğinde. bu kez tümüyle bir ba�ka d ilden konu�ulduğu oı1aya ç ı kıyor. B urada Orak-Çeki�·. Ekim ' i n "Gelişen Kitle Hareketinin imkanlan 1'(' Sorun/an" ba�lıklı ba�yazısını hedef alarak, soruyor: " i �çi s ı n ı fı n ı n örgütlenmesinde ı srarlı o l m a k . semtlerdeki devrimci geli �ıneyi bu yönden değerlendi rmek gerekt i ğ i n i n süy lcnmesiylc yetinmek ( . . . ). kendini sınıriayarak büyük çoğunluğu emekçi leri n ol u�turduğu anıi-fa�ist halk gücünün örgiil lenme si görevine sırt çevirmek, bu noktada hiçbir örgütsel pol i t ika. mı taktik gcl i�tirınemek nasıl değerlendirilmelidir'! . . . Uzun y ı l lardır kitlesel hareket i n devrimci pol i l i zasyonunda ya�anan güç i likler ve bi r sıçramanın yaratı lamaımısı kar�ısında. bunun pot ansiye l l e rini ta�ıyıın bir hareket ortaya ç ı k mı şsa nası l davranı l m a l ıd ı r'?'' Soruların ınuhatabı Ekim olduğuna göre en iyisi biz yanılını da bizzat ondan alal ı m . Ekim. bir ay sonraki say ı s ı nda ( Ekim 1 995 ) , b u sorulara �u dolay l ı yanı l ı verm i �t i : " Fakaı daha önce d e i fade eıt i ğ i m iz g i b i . Gazi Direni�i çok öneml i bir çıkı� olmakla birl i kte, ancak nispi ve geçici bir etkide bulunabi ldi. Kitle hareketinin mevcut seyri hala gcçmi�teki temel zaafını korumaktad ı r ve bu haliyle solda rcformizmi bcslcnıeye devam etmektedir. Bu öze l l ik l e i�çi hareket i için geçerl i dir. De nebi l i r k i , son bir yı lda i şçi hareketi cephesinde meydan gi tgide daha geni� ölçüde reform izme kalm ı�t ı r. Z i ra devrimci gruplara bel l i bir güç ve can l ı l ı k kazandıran tam da bu aynı Gazi D i reni �i. bu grupları , zaten çok i ğret i o lan s ın ı f çal ı�masından gerisin geri semt çal ı�malarına Çl�ken b i r olumsuz rol de oynam ı�t ı r. "Semtler ve semt yoksu l l arı bugün bir kez daha kolay güç kazanılacak, hızla kadro dcvşiri lecck. sıkıntısı çok duyul aıı' o k i t le desteğini nispeten kolayca sağlayacak alanlar olarak görülmek tedi r. Gazi d i ren işinin sarsıcı etkisi al tında ' XO öncesinin anıları kolayca depre�mekte. bu öneml i halk direni�i ndc elde edi len belli kazanını lar da t utulan yolun doğrul uğuna kanıt say ı l nıaktadır. Bu gcl i�mey i , s ı n ı f hareket i n i n a�ı l amayan tıkan ı k l ı ğı kar�ı sında za ten umutsuzluğa d ü�cn leri n . semtlerdeki bazı ge l i �m c l e rin de i t k i siylc, geri sin geri esk i önyarg ı ları na. i lg i alanl arı na, çal ı�ma t arziarı na ve m ücade le anlay ı � l arına dönmeleri ol arak da ta- 255 nım lamak mümkündür. "işin daha i l ginç yan ı , bunun 'devrimci mücadele dinamik lerine seyirci kalmamak' adına yapı l ıyor olmasıdır. Sanki ortada patlak vermiş ya da patlamak üzere olan yaygı n bir semt ha reketliliği varmış da, birileri buna seyirci kalırlurken başka bazıları ona genel amaçlar doğrultusunda yön vermeye çalı şıyorlarmış havalarında konuşul uyor. Oysa Gazi ' nin yerel bir direniş olarak kaldığı bugün daha iyi görülebilmektedir. Sözkonusu edil en potansiyel dinamiklerse eğer, bu aynı şekilde, hatta daha da faz lasıyla, sını f hareketi için de geçerlidir. Ye kendini komünist ola nık niteleyenlerin, işçi sınıfı devrimeisi o larak görenlerin, zaten çok sınırl ı olan güç ve olanak larıyla, sınıflar mücadelesinin ve devrimin bu belirleyici alanına yükleomeleri gerekmektedir. ide olojik tutarl ı lık, sınıf perspektifi ve parti leşme hedefi kadar, dev rimci siyasal mücadelenin gelişme seyri üzerine sağlam ve soluklu bir bakış da bunu gerektirmektedir. Semt yoksu l l arı içindeki kaynaşmanın artması . gibi bir olgu, sınıf devrimcileri üzerinde, olsa olsa, sınıf çal ı şmasına daha sıkı sarılmak, o alanda ayağını basacak daha sağlam bir zemini bir an önce kazanmak, s ı n ı f hareketinin bugUnkü dar iktisadi-sendikal çerçevesini parçalamak · için daha etkin bir çaba ve çal ışmaya yönelmek gibi bir etkide bulunabilir. Zinı heterojen katınanların karmakarışık etkeniere da yal ı bir hareketlenmesine bel li bir istikrar ve doğrultu kazandıra bi lmenin, ona genel hedefler doğrultusunda başarıyla yön vere bilmenin başkaca bir yolu yoktur. işçi sınıfının devrimci siyasal mücadelede ve genel o lanık devrimde önderliği boş bir söz kalıbı değilse eğer, ya da b u örneğin geçmişte olduğu gibi, açık veya örtülü bir ' ideolojik önderli k ' olarak anlaş ı lmıyorsa, söylemeye çal ıştıklarımızı anlamanın herhangi bir güçlüğü de yoktur. "Popülizme ve onun geleneksel hareketteki en temel karak teristiklerinden biri olan ' ideolojik önderl ik ' anlayışı ve pratikleri ne yönelli imiş bunca eleştiriden sonra bi le bunun . bugün hala bir türlü anlaşı lamaınası , olsa olsa popül ist önyargı ların gücüne bir kanıt oluşturab i l ir." (9. Yaym Ytlına Girerken, say ı : 1 30, 1 Ekim '95) 256 Ekim 'in Omk-Çeki( in saldırısına ve sorularına dolay l ı bir yanıtı oldu bu. Görüldüğü gibi ortada tümüyle i k i ayrı bakı�açısı var. Orak-Çekiç' in düşünüş ve davranış tarl.ı, tanı ı tamına, ' 70 ' l i y ı l ların devrimci -demokrat ları n ı n dü�ünüş ve davranı� tarzına uygundur. O b i rinci sUlunda ' 70 ' l i y ı l lara i l işkin söyledik lerinden gerçekte hiçbi r temel yolgösterici sonuç ç ı karaınad ı ğ ı n ı , i k i nci siitunda giinümüzc i l i �kin sorunları e l e a l ı rken aç ı kça göster mektedir. Fakat bu kez omın yanı t l anıası gereken bazı sorular var. Kendisinin sonınianı bu yaklaşımı doğru ve Ekim'in tutumu yan l ı şsa eğer, ' 70 ' l i y ı l ların halkçı-devrimci örgül le ri n i n kusunı nereded i r o halde? Onlar da. bizzat Orak-Çekit,-' in · shzle riyle, . "semtlerdc g� l i şen ant i - faşist m ücade lenin doğurduğu k i t lesel devrimci d i namiğc" kapı lmam ı ş lar m ıydı? Onlar da buna dayana rak toplumun gene l inde brr devıiınci pol i t i zasyon yaralmak yoluna gitmemişler miydi? Ye dahasıJ doğrusu bunda bir hay l i de başarı lı o l mamı�Jar mıydı? Orak-Çekiç 'in Gazi sonrasında ge l işt i rdiği bu düşünüş tar z ı , gerçekte ; geleneksel halkçı hareketin bazı mensupl arı nın ken di ' RO öncesi yöne l i m lerini ve pratiklerini ınazur göstemıek üzere bir ara i leri sürdükleri savLinımı tarzı i le olduğu gibi örtiişüyor. Onların söyledikleri de özetle şuydu: '70'1i yıl larda i leri bir devrimci pulitizasyon gösteren, somulta anti -faşist mü cade lenin k i t l e taban ı n ı o l uşt uran kesim ler, küçük-buı:juva kat manlardı. Böyle o l unca da. devrimci k i t le hareketinden kopulınak istcnmc di � i sürece, bu kesimler üzerinde yoğuıilaşmak, onları ek sen alan bir çalışma ve mücadele y ürütmek zorunluydu. Dahası . b u yöne l i m , devrimci siyasal mücade lenin o günkü genel ihtiyaç yakın dönemde l arımı da uygundu, vb . . . et Orak Söylenen buydu v e s ı n ı f öndcrl iğini ge l iştirmeyi ihmal memek üzerine Him · kay ı t larına rağmen. Gazi sonrasında Çeki( in söylediği de özünde bundan başka bir şey değ i l d i r. İ ktidar perspektifi ve işçi sınıfı önderliği Orak-Çeki�· bir konuda Ekim'e hak vererek �unları söylüyor: 257 ''Ku�kusuz semtlerdeki geli�ınenin tekrar halkçı retoriği güçlendir me tehlikesi vardır. Küçük-burjuva devriınci örgütler, programla rından örgütsel yapı larına, kadrolarına kadar zaten sahip olduk ları bu . dü�ünceyi güçlendirmeye fazlasıyla yatkınd ırlar." Fakat hemen bunu izleyen sözler, onun Ekim 'in altını çizdiği asıl sorunu anlayaınadığını açıkça gösteriyor. Şöyle devam ediyor Orak-Çekiç: "Bunun önünü kesmenin yolu, en ba�ıa proletaryanın · örgütlenmesinden ve anti-faşist savaşıma sokulınasından geçiyorsa da, bu alanlarda komünist bir çalı�ımı ve önderl iğin geli�ti �ilınesi de yaııısıra öneml idir. Bu oradaki zararı en aza indirir." Ekim, sınıf çal ışmasına vurguyu, halkçı ideolojinin yeniden güç kazanınası tehlikesini önlemek için deği l, fakat semt yok sul larının geli�en hareketlil iğini başarı l ı bir siyasal sınıf önderliği i le k ucaklamak üzere yapıyor. Bu ba�arı ldığı ölçüde halkçı l ığın büyük darbeler alacağı kesin olmakla birlikte, sorun ideolojik de ğil fakat siyasal alanla i lgilidir. Komünist hareketle halkçı hareket ler arası i l işkilere değ i l , fakat öncü sını f olarak proletarya ile onun en doğal müttefik leri arasındaki siyasal mücadele ili�kisine i li�k i ndir. Bunun. doğru bir stratejik kavrayış ve buna uygun bir pratik müdahale ile sağlanması sorun4na il işkindir. Asıl sorun, o soyut stratejik şeınalarda hep vurgulanan ve kağıt üzerinde bir doğru olarak pek az bir istisnayla hep tekrarlanan teorik gerçek Iere i l i şkindir. Daha somut olarak: devriınci siyasal mücadelede ezilenler cephesine siyasal önderl ik yapabilecek ve onları kurulu düzene kar�ı iktidar mücadelesine yöneltebilecek biricik sını f işçi sını fıdır şeklindeki temel teorik ve tarihsel gerçeğe i l işkindir. Sorun buradan k�ıvranaınadığı sürece, semt yoks u l i anna götürüleceği iddia edi len "komünist önderl ik" salı bir ideolojik çizgi sorununa indirgenir. Bu da bir kez daha o pek ünlü "ideolojik önderlik'' sorununa çıkar. . Sınırlı güçleriyle, parti öncesi bir örgüt olmanın getirdiği tüm sınırlılıklarıyla. sınıf içinde hala d<i ayağıııı doğru-dürüst bir yere basaınanı ış bugünkü hal iyle T i K B . semt yoksul ları hareketine halkçılığın vereceği "zararı en aza indirme''yi nasıl başarabilecek miş acaba? Tam tersine, bu tür bir çalışmanın, toplumsal zeıninı- 25R ni henüz bulamamış bir TlKB üzerinde halkçı tahribatı "en çoka" çıkarnıası akla daha uygun değil midir? Madem sınıf çal ışınasında bir ilk ciddi mevzi elde etmeden bile sınıf müttefikleri içinde komünist mevziler yaratmak ye sınıf-dışı akımların burada yanıt tığı ve yaratacağı tahribatı "en aza \ndi rmek" olanak l ıdır, bunu Türkiye devriminin iki temel dinamiğinden biri olarak tanımladı ğınız Kürt u l usal hareketi için neden yıllardır yapmıyor-sunuz? Bu tutum farkı herhalde yalnızca Kürdistan ' ın bi raz uzak, oysa semtlerin hemen yaınbaşınızda olmasından kaynaklanmıyordur. Zi.ra siyasal mücadelede ve sınıf i l işki lerine dai r sorunlarda bu t�r coğrafik faktörlerin esasa i l işkin bir önemi yoktur, olamaz, Orak-Çeki�·. sınıf önderliğini geliştirmenin sorunun asıl çözü mü olduğunu reddetıniyor da, bunu baŞarana kadar semtlerde "komünist bir çalışına ve önderliğin geliştiri lmesi" yoluyla "ora daki zararı en aza indi rıne"yi savunuyor. Fii len de bu yola gidi yor. Fakat bu yol o tanıdık sınıfı ve m üttefiklerini aynı anda birlikte örgütlemek yo ludur ve biz bunun hangi sonuçlara yol açtığını da bizzat Orak-Çekiç' in geçmişteki tespitlerinden biliyo ruz. H atırlanacağı gibi, o bu tutumun kaçınılmaz olarak yolaçt ığı sonucu, ' 92 M ayıs tarihli öneml i bir değerlendirmesinde şöyle ifade etmişti: "Genelde diğer alanlardaki çalışmalar ve ilişkiler örgütsel faaliyeti beli rlemektedir". işçi sınıfı hareketinin nispeten can l ı , oysa lersinden "diğer alanlar"ın henüz hayli durgun olduğu bir s ı rada, o "birlikte örgütleme" taktiği bu sonucu doğurabildiyse eğer; bugünün koş u l larında, yani semt katman larının canlandığı ve işçi sın ı fı hareketinin nispeten geride kaldığı bir konjonktürde, bu "birlikte örgütleme"nin, gerçekte hızla semt eksenine kaymak anlamına geleceğini tahmin etmek (ve pratikte de zaten somut olarak geldiğini görmek) güç olmasa gerek. Sözün burasında, faşizme karşı mücadeleyi öneınseınek ve semtlerdeki anti-faşist toplumsal dinam i k lere seyirci kalmamak adına i leri süriilen taktik tutumun gerisinde gerçekte neyin yattığı . konusunda. Orak-Çcki(e, onun hayli güvenilir bulacağı bir tanık göstcrccçğiz. Devrimci Proletarya dergisinin Kasım ' 94 tarihli 35. sayısında yer alan faşizm ve anti-faşist mücadele üzerine bir 259 yazıdır bu. '94 Kasım ' ı , Gazi Direnişinin henüz dört-beş ay öncesi demek oluyor; semtler henüz önemli ölçüde durgundur ve Orak Çeki�·'in önümüzdeki sayısının tanıklığına göre, o gün için henüz verim l i b i r çal ı şma alan ı da değildir. Dahası var. Devrimci Proletarya'nıı1 sözünü 'ettiğimiz yazısındaki bir ıespiıe göre, halk çıl ığın "ideolojik önderl ik" tezinin açık ya da örtülü biçimlerinin leınsilcileri cephesinde ise, o günlerde durum şudur: "Öze l li k le 1 2 Eylül sonras ı , işçi sınıfının Türkiye'de ıopll.ıınsal muhalefetin fi i len de başını çeken bir güç olarak kavga alanlarına çıkması, böylelerine ya�aın al<ını bırakmamıştır.'' (s. l 0) işte halkçı lık açısından durumun bu olduğu bir evrede, Dev rimci Proletarya faşizme karşı mücadele sorunlarını ele alırken, ' HO öncesinin halkçı akımları nı faşizme karşı mücadele gerekçe siyle semt eksenl i bir çalı şmaya kaymaları konusunda güvenle şu son derece anlam l ı değerlendinne ve eleştirileri yapabiliyordu: " İşçi s ınıfının faşizme karşı mücadelede özel ve öncü rolü nün kavranamayışı, halkçı lığın 1 2 Eylül önc�sinde düştüğü yanıl gı ve yanlışların temel nedenlerinden bir diğeridir. ... ( Halkçılığın) faşizme karşı mücadelenin bu en m i litan, kararlı ve tutarlı sa vaşçısını örgütlemek ve seferber etmek için özel çaba harcamak gibi bir :yönelimi olmamıştır. Kendi l iğinden mücadelede hangi kesim ve alan öne çıkmışsa halkçı l ı k oraya yönelıniştir. Bu kah öğrenci gençlik olmuş, kah başını sokacak bir gecekondu peşinde koşan emekçi lerin yoğunlaştığı semtler olmuştur. O kesitte kolay ve çabuk güç devşi rebi len bu kesim ve alanlar; daha sonraki süreçte, aynı kolayl ıkla dağı lıp gitmişlerdir. Çünkü bu bir sın ıf sal karakter sorunudur. Proletaryanın dışındaki güçlerin esaı:; al ınması ve bunlara dayanım\, istikrarsı z ve nitel açıdan zay ı f b i r temel anlamına gelmekle kalmamış; bu güç v e kesimler kendi sınıfsal özell iklerini, alışkanlıklarını, korku ve ıereddütlerini, sos yalizınle çel işen yönlerini de harekete taşımışlardır." (s. l 2) Orak-Çekiç' in bugün mazur gösterıneye çal ıştığı anlayış ve yönelimlerin önden v urucu bir eleştirisi sayılma�ı gereken bu sözlerde, ' XO öncesi deneyimlerden siizülmüş son derece açık bir kavrayış var gibi görünüyordu. Fakat yazının hacim olarak yarı- 260 sını olu�turan "Ant(f'aşist Mücadele Komite/eri" ba�lıklı 3. bölüm, görüntüye çok da aldanınamak gerektiğini daha ba�tan ve o za mandan gösteriyordu. Gerçekte Devrimci Proletarya da, tıpkı Orak Çekiç gibi, 1 2 Eylül yeni lgisiyle açı ğa ç ıkan gerçeklerin etkisi altı nda, bazı doğruları anlam ı n ı· deri n lemesine kavramaksızın yineleınekten öteye gideıneıniştir. Gerek EK İ M 3 . Genel Konferansı ' nı n burada daha önce bir özeti verilen değerlendirmelerinde ve gerekse koınün istlerin bu nu i zl eyen tüm öteki değerlendirmeleri nde semt yoks u l ları hareketinin küçüınsenmesinin en ufak bir bel i rtisi yoktur. Soru nun özü öneınseınek ya da küçümsemek değ i l , onu kendi sınır ları içinde yerli yerine oturtmak, bu hareketteki geli�menin genel sın ı f mücadelesiyle bağını doğru bir biçimde kurabi lınektir. Bu gel i şmenin aci l leştirdiği görevlere devrimci siyasal m ücadele nin stratej i k gerekleri ı ş ı ğ ın da bakab i l mektir. Koın ü n i stlerin değerlendirmelerinde yapılan da budur. Bu hareketl i l ik kendi sı ııırları içinde yerli yerine oturtulınuş ve sınıf hareketinde mesafe alına görevine tam da gel işmekte olan bu hareketin önemi çer çevesinde gerekl i vurgu yapılm ıştır. B urada, bütünsel bir kavnı yış içerisinde, genel hareketi n sağl ı k l ı bir gel i�ıne seyri izleye bilmesinin bel i rleyici ve çözücü halkasına i şaret ed i l m iştir . . Eğer semt yoks u l l arı hareketi gerçekten öne m l i bir siyasal olanaksa. tam da bu gerçeğin kendisi, sın ı f hareketinin devriın ci geli�ınc görevine çok daha büyük bir aci l i yet kazandırıyor de mekt i r. Orak-Çekir bunu kavrayaın ıyor; zira o. halkçı şartlan · ınışlığından dolayı siyasal sınıf önderliği kavram ını bir türlü yer l i yerine oıurtaınıyor. Taktik sonın iarı ve görevleri ele alış tarzı, onun. geleneksel harekete bu noktadan yönelttiği genelde doğru eleştirilcrin somut üziine i neın�diğin i , bundan doğru taktik sonuç l ar ç ıkaraınadığını gösteriyor. Omk-Çekir, sorunun bı.i en kritik halkası üzerinden, Ekim 'e hak verir görünüyor. '"70 ' 1 i y ı l l arda semt merkezli geniş bir halk hareketine yolaçan '\ntifa�ist ınüoadele''nin iktidar perspektifini kazanamaya rak "sı n ı rl ı , güdük bir ant i faşizmin ötesi ne'' ge çeınediğini bel i rtiyor: 20 1 " i �ç i sınıfının s ı n ı f o lurak önderlik etmekten uzak oluşu ve kat ı l ı m zayıfl ı ğ ı , antifaşist savaşımın strateji k yönel imini za yıflattığı gibi. devriınci şiddetin proletaryanı n yığınsal eylemle riyle doğru biçimde birlqtirilebilmesi olanağını da ortadan kaldır dı. M acerac ı l ığın öne çıkması giderek hareketi zayıflattı . Antifa şist savaşımda proletaryanı n önderliği ve etkin kat ı lımının zo runluluğunu bizzat yaşanı l an bu pratik de göstermektedir." Doğru bir ideolojik bakışaçısı ve ' 70 ' 1 i y ı l ların deneyim lerinden çıkarı lmış isabetl i sonuçların bu birarada sunuluşunun, doğal olarak, dönemin taktik sorunlarına ve görevlerine de bu çerçevede yaklaşınayı getirmesi beklenir. Ama hemen ardından ve Ekim hedef alınarak söylenenlcr. yukarıdaki sözlerde yansı yan .ideolojik bakışaçısının ödünç alındığını ve deneyimlerin de süs ol arak kaldığını gösteriyor. Y ukarıdaki sözlerin devamını okuyoruz: "Bu yönde dikkat çekici olmak, görevler koymak ayn şeydir, m ücadelenin önümüze koyduğu, örgütlemekle yüküml ü olduğumuz görevlere sırt çevirmek ayrı şeydir." Yani? Yani temel ve stratejik önemde olana dikkat çekile cek, buna i l işkin olarak görevler konul acak; fakat güncel olarak 'm ücade le semt ekseni nde öne çıktığına göre, soınutla bunun gerekleri üzerinde yoğunlaş ı l acakıır. Peki ya bu, "kend i l iğinden mücadelede hangi kesim ve alan öne çıkmışsa oraya yönelmek" (Deı•rinıci Proletarya) şeklindeki davranış tarzının bir yeni örne- ği değilse nedir? Eğer stratej ik bakışaçısının ve ' XO öncesi de neyimlerin bir anlamı varsa, kent yoksul l arında hareketl i l iğin uç verdiği bir noktada, sınıf hareketi üzerinde çok daha etkin bir biçimde yoğunlaşınak gerekmez mi? Hareketin istikrarı , "güdük bir anti-raşizınin ötesine" geçerek iktidar perspektifi kazanması, devriınci �iddctin macerac ı l ı k biçimde yozlaşmasının önüne ge çilmesi vb., vb., ti.iın bunlar tam da bunu gerekti rnıiyor mu? Parti bile olamaınış, sınıf içinde ayağını az-.çok sağlam bir zemine ba saınaını ş bir hareketin, bir an önce partileşrnek ve siyasal mü cadelenin sınıfa daya l ı önded iğini güvenceye almak sorum lulu ğu, tam da bunları gerektirıniyor mu? . B u görevler günün en ya k ıcı ve çözümde bel i rleyici gürevleri değil midir? Ama parti i le 2()2 · devrimi, sınıf ile müttefiklerini bir arada örgütleme ·biçimindeki bulanık bak ı�açısına bunlar. günün görevlerine "sırt çevirmek" olarak görünebi l iyor. Anti-faşist mücadele ve semt eksenli çahşma Fakat bu çarpıklığı tamamlayan daha da kritik bir başka sorun var. Yukarıdaki sözler "Tasfiyecilik EKi M ' in teorisindedir ... de mokratik ve anti-emperyalist görevleri küçümseyen sözde sosya list devrimci programatik yakla�ımındadır" biçiminde sürüyor. "Programatik yakla�ıın"lara i l i�kin tartışına konumuzu aşı yor. Zaten Orak-Çekiç'in niyeti de bu değil . Onun ası l sorunu, EK i M 'in semt eksenli çal ışına karşısında sınıf eksenli çal ışına yı vurgulamasını alıp, bunu ıinti-faşist mücadelenin küçi.imsenıne sine bir kanıt sayınasıdır. Ania�ifması güç 6u tütüınlın geriSinde gerçekte Tİ KB 'nin anıi-faşist mücadeleyi algılama tarzı yatmak tadır. TİKB için, anti-faşist mücadele denilince her �eyden önce semtler ve anti-faşist toplumsal dinamikler denilince de sınıf-dı�ı katınanLar ak l a gelmek ted i r . Daha t am bir i fadeyle, T İ K B çizgisindeki yuyınlarda . bunlar özde� il i�kilendirınel�rdir. Sınıf önderliği ve işçi sınıfının fiili katılımına ilişkin (süs · olarak kalan) tüm kayıtlara rağmen bu böyle. Bunun böyle olduğuna yıl lar öncesinden ve bugünden bir kaç örnek vermek istiyoruz. Orak-Çekiç, sayı :67, Ocak-Şubat 1990: "Çal ışmalarımız sadece işçi sınıfı ile sını rlı deği ldir ve olmayacaktır. .. çeşitli sınıf ve tabakalar anısında komünist düşünceyi ve örgüt lenmeyi geliştirmek, ... hedefim izdir. Tİ KB ' l i ler bul undukları her yerde anti-faşist m i.!cade h�nin içindedirler. Komünistterin en tutarlı demokrat, faşizme karşı mücadelenin en kararlı unsurları olniası gerçeğiyle hareket etmektedirler." (Başyazı) Orak-Çekiç, sayı:70, Mayıs 1990: "Örgütsel çal ışnıamızın ağırlık merkezi i�çi sınıfındadır. Fakat komünist ·ç alışmanın alanı bununla sınırlandırı lamaz . .. Bir bütiin olarak demokratik görevle rin yadsınması veya küçümsenmesi kabul edi.lemez." (Ba�yazı) · 263 Devrimci Proletarya, sayı:36, Şubat '95: "Konunun, EK İ M ' in yalnızca işçi s ın ı fı d ı ş ı ndaki s ı n ı f ve tabakalara değ i l , anti faşist demokratik görevlere bak ı � ı y l a da yakından i lgisi vard ı r." .(Ö11ciiliik ve Kuyrukpıluk yazı s ı , s .45) Ve son bir ürnek, Eylül '95 tarihli Orak-Çekiç ' te, Ekim ' in semt ekse n l i çal ı �maya yönelttiği ele�ti ri y i "demokratik ve anti emperyalist görevlerin küçümsenmesi" i le i l i�ki lendiren tutumudur. Nerede i�çi s ın ı fı d ı � ın daki s ı n ı f ve katmanlar içinde ça l ı �maktan sözed i lmişse. dikkate değer bir biçimde, hemen ardın dan anti -fa�ist mücadelen i n ya da demokratik görevlerin önemi vurgu lanm ışt ı r. Ve ters i nden, nerede EK İ M ' i n işçi s ı n ı fı d ı ş ı n daki s ı nı f ve tabakaları k ü ç ümsediği siiy lenmişse. ayn ı şekilde, hemen ardından bu onun ant i - faşist mücadeleyi ya da demokratik görevleri küçümsemesine tartışmasız bi r gösterge say ı lmış, bu iki s i arası nda organ i k bir bütü n l ü k görül m ü�tür. B u .s onuncusu iizerin d cn soruyoruz. Parti leşmc s ü recinin te mel öncel i k lerini gözetmek kaygısıyla ve i ktidar perspektifine da yalı bir' mücadelenin biricik toplumsal güvencesi olan s ın ı r içinde öncel i k l e sağlam bir yer t utmak amacı çerçevesinde: b i r hareke t i n , taktik bi r tutum olarak, işçi s ı n ı fı dı�ındaki s ın ı f ve katınanlar içinde çal ı �mayı t a l i Üneımlc görmesi n i n "an t i - faşist demokratik görevleri küçümseınek"le ne gibi bir i lgisi olabi l i r? Tersine, s ı n ı fa dayal ı b i r öncü parti örgüt lcmek, s ı n ı r içinde ayağını sağiamca yere basan b i r p o l i t i k güç ol mak. a n t i - faşist demokrati k ıniica· delenin i ktidar perspekt i fi ne dayal ı ol arak sürd ürülebil mesinin de en i y i güvencesi değ i l midir? Aynı �eki lde, proktaryanın devrim ci s ın ı f hareket ini gel iş t i rmek, bu mücadelenin sosyalizm hedefi ne bağlanan bir mikadcle o l <)rak ge l i�ı i rcbi l ınenin temel ko�u l u v e ol�ınakl ı b i ricik y o l u değ i l m1 dir? Yan l ı � ve çarpık olan, EK İ M ' i n değ i l T İ K B ' n i n t utumudur. T İ K B ' n i n anti· faşist demokratik görevleri i�çi sın ı fı dı�ındaki sı· nı f ve tabakalarla özdqlqt i ren tut uınudtır. Bu çarpık ve meka nik bakışa göre, proletarya sosyalizm için. "öteki sın ı f ve tabaka lar" ise faş izme karşı demokrasi için sava�ırlar. Biiyle ol unca, faşizme karşı mücadeleyi i\nemsemek 264 ve onu güncel bir pratik mücadele olarak yürütmek demek, her�eyden önce "öteki sınıf ve tabakalar" içinde çal ı�ınayı öneınsemek ve onlar içinde de her durumda etkin bir· pratik siyasal çal ı�ma yürütmek demektir. iyi ama bu duruı�da, bu mantığa göre. temel bir demokrasi s?nı nu olan Kürt ulusal sorununu önemsemek de bir an önce K ür distan 'da etkin bir çal ı�ınayı gündeme alınayı gerektirmez mi'? Oysa nedense bu ay�ı mantığın sahipleri. u l usal sorun sözkonu su olduğunda ve ulusal harekete verdikleri önem çerçevesinde; hep de etkin bir sını f çal ı�ınasına, sını r hareket inin bir an önce devrimci bir geli�mc mecrasına çekilmesine dikkat çekip duruyorlar. Tutarsızlığı sergilemek için bu son örnek bile kendi ba�ına . yeterlidir. Fakat sorun hiç de basit bir Lutarsızlık sorunu değildir. Gerisinde tersyüz edilmiş "emperyal ist ekonomizm" diyebileceği miz biı' düşünüş tarzı vardır. Bu di.i�i.inüş tarzı. proletaryanın demokratik siyasal sorunları öneınsemesini, sal t proletaryanın ken di müttefiklerine karşı, onların sorun ve istemlerii1c karşı duyar l ı l ığı ve sorumluluğu çerçevesinde algılar. Bunun proletaryanın kendi öz konuımı ve çıkadarıyla doğrudan bağını giizden kaçırır. Demokrasi müc adelesini ve demokratik sorunları· "öteki sınıf ve tabakalara'' özgü, onları n çıkadarıyla ilgili görür. Proletaryanın çıkarlarını salt sosyalizm ile, "öteki sınıf ve tabakalar"m (ki içinde proletaryanın sosyal izm müc adelesi ndek i m�iltefik leri de vardır) çıkarlarını ise salt .d emokrasi i l e i l işki lendiren bir tutumdur bu. TİKB sözkonusu olduğunda. i lk bakı�La şa�ırtıeı ve kaba, dola yısıyla inanı lması güç gibi görünen bir düşünüş tarzıdır bu. Fakat stratejik önc_e likler çerçevesinde s ı n ı f üzerinde yogunlaşan bir çal ışımı taktiğinin ona demokrasi m ücadelesinin küçüınsenmesi, hatta haııa ihmali olarak güri.inı:nesi. başka türlü an iaşı l amaz ve açıklanamaz. "Ötek i sın ı f ve tabakalar" içindek i çal ı �manın öncmsenmcs ini hep de anı i - faş ist m ücadele i le, demokrasi görevlerinin önemsenmesi ile i lişki lendiri lmesi, akla ancak bu düşünüş tarzını getireb i l i r. Nitekim takti k adımlar ve açı l ımlar da bu düşünüş tarzın ı akl a. getiriyor. işçiler için "Emeğin Kur tulu�u" perspektifi çerçevesinde Kurultay aracı gcli�tirenlcr, sınıf dişı semt katmanları için ise "demokratik kurtul uş'' perspekt i fi 265 çerçevesinde "Anti-faşist Komiteler" (AFM K ' I ar) örgütlenme sini gel i ştirmek yoluna gidiyorlar. Bunun böyle olduğuna yakın dönemden bir örnek daha ver mek istiyoruz. Orak-Çekiç'in 86. sayısı (Mart 1 995) dönemin te mel taktik görevlerini şöyle sıralıyor: "Yaşadığımız dönemde ör güt o larak bizi daha i İeriye götürecek olan adım ve politikalar bel l idir. Bunları şu üç ana başlık altında toplayabil i riz: Bir, işçi emekçi kuru.l tayı ; iki, anti-faşist mücadele; üç, teori cephesin deki atı lımın sürdürülüp derinleştiril mesi . ... Bütün bunlar, lenin ist strateji ve taktik bilim inde 'esas halka' olarak tanımlanan ve sımsıkı sar!lmamız gereken türden bugünün stratejik görevleridir." Siyasal alana i l işkin i l k ikisinden i l k i , sınıf çal ışması ve ikincisi, sınıf dışı kesimler, yani dosdoğru semt çalışması anla m ına gel i yor. i lkinde " Kurultay"ın gördüğü i şlevi, ikincisinde "AFM K ' l ar" d eni le n semt örgütlenmeleri yerine geti riyor. "AFMK ' lar"ın konumu ve pratiği, anti-faşist m ücadelenin "öteki sınıf ve tabakalar''a özgü ve semt eksenli algılandığına iyi bir örnektir. Son bir y ı l l ık gel i şmeler apaçık hale getirm iştir k i , "faşizme karşı mil itan b i r kitle mücadelesini örgütlemenin temel biçimi" olarak sunulan AFMK 'ların etRinlik ve eylemleri tümüyle semt eksen l idir. Dar ve çarpık kavrayış. kendi mantığına uygun bir örgütlenmeyi ve pratiği de beraberinde getirmiştir. Anti-faşist mücadele ve AFM K ' Iar üzerine yazılarda, "sa!<ın:lması gereken yanlışlar" çerçe;vesinde konu lan tüm sıkıntı l ı kayıtlara rağmen, sayfalar dolusu anlatım, bunun mekansal ve toplumsal zemininin semtler ve semt katmanları olduğunu gizleyemiyor. (Devrimci Proletarya, sayı:35, s. I 4-20) ("Silah l ı mücadele" çizgisinin de kanıtı sayı lan bu "AFMK ' lar" anlayışı ve pratiğini e le almayı "programatik yaklaşımlar"a i lişkin tartışmalar bahsine bırakıyoruz.) Semt çalışınasına "makul" gerekçeler Orak-Çeki�·'in tartışmakta olduğumuz "Senıtlerdeki Dinamik ler " başlıklı yazısı beş aşamalı bi r iç yapıya sahip. İlk aşamada, ' 7(,) ' l i yıl ların semt eksenli çalışma tarzı mah... 266 kum ediliyor. i kinci aşamada, Gazi Direnişi sonrasında semt çalışmasının apayrı bir önem kazandığı bel irt i liyor ve ardından, oysa Ekim' i n bunu kavrayanıadığı, böylece "gelişen anıi-fa�ist topl umsal dinamiğe", onun gerektirdiği güncel devrimci görevlere sırt çe virdiği kirliası geliyor. Üçüncü aşamada ve Ekim'le tartışıyor olmanının basıncı kar şısında; ku�kusuz aslolan' işçi s ınıfıdır, i şçi sınıfı n ı n önderliği olmaksızın, bu önderlik fiilen güvenceye alınmaksızın, senıllerde ki anti-faşist toplumsal dinanıik�erin kendi ba�ına iktidar eksenli bir mücadele yönelimi kazanamayacağı na i lişkin temel önemde gerçekler bel i rtiliyor. Hemen ardından, ki bu dördüncü aşama oluyor, dönülüp bu kez yeniden fakat semt ' çal ışması buna rağmen çok öneml idir deniliyor; bunun gerekçeleri ve nasıl "sınıf perspektifl i bir çalış ma" haline getirilebileceği ortaya konul maya çal ı�ılıyor. Ve nihayet yazı, finali oluşturan beşinci a�anıada, yapılan gerekçelendi rnıelerden de al ınan güçle, semt çal ışmasının kul sanması ve tüm örgüt komitelerinin önüne temel bir görev ola rak konulmasıyla son buluyor. i lk üç aşamayı ele almış bulunuyoruz. Şimdi sıra dördüncü aşamada. Yani se� tlerde "sınıf perspektifl i çalışma"nın (ki bu aynı zamamta bir ara baş-l ı ktır) gerekçelendirilınesinde. Demek oluyor ki, semt çalışmasının teorize edilmesine i l işkin bölümlerde. Orak-Çekiç'in bugün "sınıf perspektifl i " bir semt çal ışma sını genel planda gündeme alırken buna gösterdiği i l k gerekçeyi daha önce görmüştük. Bu. küçük-burjuva devrimci örgütlerin bu alanda yaratacağı tahribatı "komünist bi r çalışımı ve önderliğin gel i ştirilmesi" yoluyla "en aza i ndirmek" üzerineydi. - Bunu şu ikincisi izliyor: " ikinci olarak, semtlerdeki çalışına halkçı bir içerik ve örgütlenmeyle deği l, komünist nitelikte, aynı zamanda sınıfsal öğelerini ayrıştırı l arak yürütülecektir. Dünle sını rlayan bir düşünüşten kendisini kurtararak, semtlerin bugün kü yapısının doğru bir çözümlemesi ve derinleşıni� sınıf pers pektifiyle yürütülecek bir çal ışma, bizim işçi sınıfını örgütleme 267 çal ı�maları m ı zı zayı fl atmaz güçlendirir." Devamındaki tüm açJklamalar ve argümanlar ise, bu ikin ci gerekçenin açım l anmasını ol uşturuyor. Bunlardan ilki, "semt lerdeki havanın devriınci leşn1esi"nin, genel etki yoluyla olduğu kadar bu bölgelerde oturan işçi leri etki l emesiyle de fabrikalara doğru y<ınsıyacağı üzeri nedir. Bu genel p l anda kuşkusuz doğru dur. Fakat bunun objektif bir etken o larak etkide· bulunması i le, sını f hareketini devriınci leştirmenin bir pratik yolu ve yöntemi o larak seçi lmesi ve semtlerde bu aın�ıca dayalı bir politik çalış m a içine girilmesi, i ki farkl ı şeydir. B u ikincisi '70 ' 1 i y ı l l ardan kalmad ı r ve Gazi Direnişi sonrasında yeniden revaçtadı r (Gazi D i reni�inden bu temel politika dersini i lk çıkanın S i P oldu). Semtlerde kolay ve hızlı güç kazanmanın cazibesine dayanama yan, fakat marksisı açıdan s ı n ı f eksen l i bir çal ışmanın da iyi kötü farkında olan akımların, buna nığmeiı semtlere bel l i bir gönül rahatlığı ilc yönehnelcrini kolaylaştıran bir işlevi var bu argümanın. Orak-Çekiç. hemen ardından, bunu tamamlayan ikinci ar gümanı s ı ral ıyor: '"XO öncesi nde semtlerde en geniş etkiyi sağlayabilmiş örgütler, bazı bölgelerde fabrikalarda da geniş bir işçi gi.icüne ulaşm ışl ardı." 'XO öncesinin pratik sonuçları bakımından hayli çarpık bir deneyiminin bugün olumlu bir örnek ol arak öne ç ıkarı l ması üzerinde geçen sayıdaki bölümde durmuştuk. Eksik bırakmamak için ckleyclim ki, Orak-Çeki�·. 'XO öncesi bu tarzın çarpık sonuç ları mı elbette tümden gözlerini kapatınıyor. Fakat bunun "eleşti rel bir bakışla" telafi edilebi leceğini ve bu başarı ldığında ise, so nuçta semt çalı şması ve etk i n l i ğinin "sını fı n örgütlenınesini güçlendirici ve kolaylaşt ı ncı olacağı"nı savunuyor. Buradaki temel yanılgı. "eleştirel bakışa" duyulan aşırı nai f güvenden geliyor. Bir yanda "eleştirel bakış" ve öte yanda, semtler üzerinden gelen ve karınakarışık bir sosyal-kült ürel ortamın ürünü olan, her türlü darlık ve çarpıklıkla malül bir topl umsal-pol itik etki ! Sözü edilen "eleştirel bakış"ın bu maddi-toplumsal etkiye çarparak yıkılınası . . yerini bu etkinin yeşcrteceği "sın ı rl ı bir antifaşizm ve halkç ı l ı ğa" bırakması akla daha uygun değil midir? 2o8 Unutmamak gerekir ki, herhangi bir siyasal akımı ya da parti yi deği l , henüz ayağını kendi öz toplumsal zeminine basamamış parti öncesi bir örgütü, onun ' çalı şına taktiklerini tartışıyoruz. Ya böyle bir örgüt, henüz kendi toprağı nda fi lizlenme imkanını bulamamışken, semtlerin o bugün için veri m l i toprağına düşer de gelişip serpilmesini bu sosyal ve kültürel zeminde yaşarsa ne olacak? Türkiye'nin 30 yıl l ık deneyimlerinden sonra bunlar an laşı lması o kadar güç olan gerçekler midir? DeFrimci Prole tarya'nın kendisi, Gazi Direnişi'nin beş ay öncesinde bize "bu bir sınıfsal. karakter sorunudur'· dememiş miydi? Elbette semtlerden gelen basıncın olumlu devrimci havasın dan yararlanmak, öte yandan çarpık etk ilerini gidermek müm kündür. Fakat bunun tek olanak l ı yolu . bu etkiyi olumlu ve olumsuz yönleriyle doğru karşılama yeteneğine sahip olan en i le ri sınıf zemininde maddi b i r politik kuvvet olabilmektir. Bu bir sınıf i l i şki leri, toplumsal-siyasal güçler dengesi alanıdır. Kür distan'dan gelecek m i l liyetçi etkiyi ya da semtlerden 'g elecek karmaşık . çarpık etkiyi doğru bir çizgide bloke edebi lmenin, ve tersinden, bu devrimci demokrat toplumsal-si yasal dinamiklerin devrimci güç ve etkisinden en iyi biçimde yararlanabi lmenin tek gerçek olanağı, devriınci kimlik kazanmış bir sınıf hareketidir. ' Eğer semt hareket l i liğinin güç kazand ığı ve tüm devrimci demokratların semt eksenli bir çal ışmaya odaklandıkları bir sıra da, sosyalizm adına siz de şu veya bu gönül ferahlatıcı gerekçeyle aynı alana yönelirseniz, semt dalgası nın sizi de yutması gibi önemsiz bir sonucun ötesinde, bunun iki önemli sonucu olur. i lkin, işçi sınıfı hareketi bir kez daha sendika bürokrasisinin ve sosyal reformizmin sınırsız tahribatma terkedilmiş olur. Ve ikinci olarak, işçi sınıfı hareketi semt katınaniarına dayalı bir devriınci sosyal siyasal hareketli l iğin gölgesinde kalır. Teorik muhakeınenin man tıksal sonuçları bir yana, ' 80 öncesinin mücadele gerçekleri bile bunu bütün açıklığı ile göstermiyor mı.ı? Yineliyelİm ki. küçük burjuva katmanlardün ve yarı-proleter yoksul yığınlardan besle nen :ve sınıfsal, siyasal, kültürel, etnik, mezhepsel türden bir dizi karmaşık etkene dayamın bir hareketliliği, doğru bir mücadele 269 kanal ına çekebi lınenin, ona doğru hedefler kadar az-çok istikrar l ı bir gel i �me seyri de kazandırabi l menin tek olanaklı yolu, devrim�.:i bir i�çi sınıfı hareketidir. Bu en basit ve temel önemde marksist doğruyu bir türlü kavrayamayanlar, ilişkiyi tersyüz ede rek, semtin küçük-burjuva ve yoksul katmanları hareketine da yanarak sınıfı devrimci leştirmeyi umabi l iyo�lar. Bu çarpık l ı k , sosyalizme v e işçi sınıfına gönül veren geleneksel halkçı hareke tin tüm siyasal yaşamını belirlemiş bir anlayış ve pratiktir. Zama nın darbeleri onu hayii yı pratmış bulunduğu için şimdilerde bu aynı anlayış ve pratiğe daha incelikli, daha "marksist" ve daha "proleter" bir görünüm kazandırılınaya çalışılıyor. Semti "sını f sal öğeleri ayrıştırmak", "dünle sınırlayan bir düşünüşten kendi sini kurtararak, semtlerin bugünkü yapısını doğru çözümlemek", çarpıklıkları "dqtirel bakışla" telafi etmek üzerine tüm söz yı ğınının işlevi budur . Orak-Çek iç biraz aşağıda devam ediyor� "Semtlerdeki ha reketin halkın çeşitl i sını f ve kesimlerini içerisinde barındırıyor olmasının proletarya hareketinin bağımsız örgütlenme ve eylemi üzerinde yapacağı olumsuz baskı , asiolarak devrimimizin içerisin de bulunduğu m�amanı n sorunudur. Devrimin sosyal ist dönüşüm aşaımısında dahi proletarya ile yakın müttefikleri arasındaki il işki de onlardan gelecek bir baskı olarak varlığını sürdürecektir. İşçi sınıfı mütlefikleriyle il işkisinde bağımsız örgütlenmesini geliş tirmeye. önderlik i nisiyatifini elde tutmaya önem vermeli , onları devrimin içerisinde bulunduğu aşama.n ın stratejik hedeflerine doğ ru yüneltir, iıtifakım pekiştirirken, devrimci bir eleştirelliği de e lden bırakmamalıdır." Somut siyasal yaşam alanı ve bunun pratik gereklerinden soyut sınıf i lişkileri düzl�mine, soyut teorik şemalar diyarına çıkıldığında, sorun güncel değil fakat genel tarihsel bir çerçeve de ele alındığında, durum gerçekten bir hayli kolaylaşıyor. Pro letarya elbetteki kendi müttefiklerinden gelecek basıncı kendi bağımsız örgütlenmesi ve önderlik inisiyatifi i le karşılama ve giderme olanağına sahiptir. Fakat sorunun kendisi , tam da pro letaryanın kendi bağımsız kimliğini, örgütlenmesini ve önderl ik 270 inisiyatifini geliştirebilmesi sorunu değil midir? Tüm bunların başar.ılmas�nda komünist hareket.in proletarya hareketine karşı so mut politik-örgütsel görevl eri sorunu değil midir? Teorik çerçeve de proletarya "öncü" ve "temel" güç olarak, topl umun tek tutarlı devrimci sınıfı olarak, elbette tüm bunları başarabilme güç ve kapasitesine sahip bir sın ı ftır. Fakat zaten asıl sorun da, bunun pratik siyasal yaşaında bir gerçeğe dönüştürü lmesi, soyut teorik gerçeklerin proletarya hareketi şahsında ete-kemiğe büründürül mesi, maddi bir güce dönüştürülmesi değil midir? Stratejik he deflerin gereklerine uygun, onları kolaylaştıracak ve güvenceye alacak taktik yönelimler · içerisinde olmak değil midir? Küçük burjuva toplumsal hareketin semtlerden uygu layacağı "devrimci kuşatma" yardımıyla devri mcile�ecek bir proletarya hareketinin vay hal ine ! Böyle bir durumda teorik şemaların gerç·e k . yaşam karşısında bir değeri kalmaz; proletarya hareketi, değil "önderlik inisiyatifi" i le küçük-burj uva etkiyi bloke etmek, kendisi bizzat onun ağırlığı altında kal ı r. Ye modern sınıf i l işkilerin in egemen . olduğu bir toplumda, küçük-burjuva hareket proletarya IJareketini yedekleme yeteneğinden nesnel olarak yoksun olduğu içindir ki, gerçek sonuç da, proletarya hareketi burjuva-reformisı ak ımların denetim i nde kal ı rken, sem t l erin küçük-burjuva demokrati k hareketinin d e prol(fter sınıf önderl iğinden yoksun kalmanın yol açacağı kaçını lmaz akibetle yüzyüze kalınası olur. Söy lenenleri anlamak için ' RO öncesi Türk iye'nin sosyal-siyasal m ücadeleler deneyimine hakmak yeterlidir. Orak-Çekiç' i n teorik şemalar düzleınindeki gerçekiere i l iş kin paragrafı şu pratik vurguyla bitiyor: '"Erime' tehlikesine karşı savaşı rız ama bu bizi devrimin ilerletici giirev l erinden, bunun gerektirdiği ittifak ve örgütlenmelere girişmekten alıkoyamaz." Girişte soyut teorik ve tarihsel çerçeveden söze başlanmış, bu çerçeve içinde proletaryanın tarihsel rolü ve önderl i k kapa sitesinden konuşulmuştu. Oysa paragrafın bitim�nde söz -somut duruma bağlanırken, proletarya bir anda "biz"le yer değiştiriyor, proletaryanın yerini henüz . proletarya dışı bir örgüt olan TİKB al ıyor. Böylece de, soyut şemalarda proJetaryaya atfedilen rol ve 271 kapasite, TİKB 'nin semt eksenine kayan çalışmasını mazur ve makul göstermenin bir olanağına dönüşüyor. "Devrimin ilerletici görcv leri ''nden sözedenlerin eğer devrim ler teorisi ve tarihi hakkında bir nebze olsun sindirilmiş bir görüşleri varsa, kolayca anlamaları gerekirdi k i , devrimci süreci stratejik amaçlar doğ rultusunda i lerletebi lmenin en önceliki i koşu l u proletaryanı n bağımsız s ı n ı f örgütlenınesini gcliştirmektir. Sını f ittifakları üze rine kocaınan laflar etmeden önce, bu i ttifakları gerçekleştirme ve devrim sürecinin i lerleıi lmesine dayanak yapma yeteneğine sahip biricik toplumsal sınıf içinde ayağını sağiamca basacak bir parça yer tutabilıncktir. '" Erime ' tehlikesine karşı" bi ricik top lumsal güvence de budur. Ardından "ittifak" örgütlenmelerine geçiliyor. Burada, ge. 1 nel planda daha çok bir slogan olan, somut durumlarda ise TlKB tarafıarı semt gençlerinin örgütlenmesinden başka bir şey olma yan "AFM K ' Iar"ın bu sın ı flar itti fakının "seıntlerde ortaya çık makta ol an'' örgütsel biçimi olduğu, büyük bir ciddiyeıle iddia edi l iyor. Bunu, semtler ve semtler üzerinden "sınifsal ittifak lar" sorununun nelere vardırıklığına bir gösterge sayıp geçiyoruz. Semt çalışınası üzerine tenrizasyon çabası , tanım ve tespi i • olarak doğru. fakat güncel. görevler ve yönelimler çerçevesinde çıkarılan sonuçlar yönünden yanl ı ş anlatımlarla <!evam ediyor. Doğal olarak tüm anlatım semt yöne l işinin "makul" gösterilmesi ne çıkıyor. Oysa tespit edi len Ilim gerçekler, sını f çalışınası üze ri nde özel bir çabay la yoğunlaşmanın. sınıf hareketinin bağım sız devrimci gelişmesi görevi ne daha sıkı bir biçimde sarı l ına nın dayanakları olarak da ele al ınabil i rd i . Elbette marksist bir bakışaçısına sahip olmak, güncel görevlere stratejik hedefler ve öncelikler ışığında yaklaşabilınek. leninist takli ğin bu en temel koşulunu gözönünde bulundurabi lmek kaydıyla. Semt çalışınasının "derinleşın i ş sınıf perspekti fiyle" yürü tülınesi , semtlerin sosyal-k ü ltürel açıdan heterojen yapısının "sı: nıfsal öğelerine ayrıştırarak" ele alınm as ı , çalışınanı n "genel bir anti-faşist halk hareketi düzleminde deği 1, emekçi kitleleri dü ze-ne yöne l tecek s ı n ı fsal taleplerle yürütülmesi" vb. yoll arla 272 çalışınanın "sınıfsal'' niteliğini güvenceye alınak l a yetinmeyen Orak-Çekiç, çal ışınaya bir de "proleter'' bir kimlik kazandırmaya çalışıyor. Buna iki dayanak gösteriyor. B unlardan i l k i fabrika ve scıntin içiçe geçtiği i�çi ağırl ı k l ı semt (ya da işçi semtleri) ger çcğidir. İkincisi ise, semtlerde yaygınla�an "infoıınel sektör"de çalışan (ağır çalışına ve sömürü koşulları içinde bulunan) işçi ler di r. İlk gerekçe herharigi bir tartışma gerektirıniyor. Her sınıf çalışınası sınıfı .tüm yaşam ı üzerinden, iktisadi, sosyal ve kültürel ya�aın ın tüm al anları üzerinden kucaklamaya çalışır. Fabrikalar la içiçe geçmiş işçi semtleri ise bu açıdan s ın ı f çalı�ınası için son derece uvantajlı ınekanlardır. Komünistler bugüne kadar ken di somut çalı�ına bölgelerini saptarlarken, büna gerek li dikkati hep gösterdiler ve bu avantajdan yararlanmaya çal ıştı lar. İkinci dayanağa, "informcl sektör" işçi lerinin semt çalışına sına proleter sını f tabanı olarak gösteri lmesine gel ince. Sanayi işçi leri içinde sözüedi lebilir herhangi bir ciddi i lerleme sağlama yı başaramayanların, genel semt yönelimlerine "proleter" bir sınıf� sal dayanak kazand ırmak kaygı sıyla, s ın ı fın bu en geri ve en dağınık kesimlerinin semtlerdeki varl ığına sığınmaları karşısın da doğrusu biz söyleyecek söz bulamıyoruz. Orak Çekiç' in "Semtlerdeki Dinamikler . " üzerine yazısının beşinci ve son a�amasına geçiyoruz. Bu ortaya konulan ti.iın gerekçelerden sonra güçlendiri l me.-;i bir gereklilik olarak ortaya çıka:n semt çalışması konusunda, "örgüt komitelcri "ne verilen talimatlardan oluşuyor: "Seıntlerdeki çalışmalarımız ·bu yakla şımla güçlendiri lmeli, yeniden ele alınmal ıdır. Örgüt komitele ri , konu ve alan yönelimlerine göre kendi içlerinde görev. payla şımı yapmal ıdı rlar. Çalışmalar örgüt güçleri ve sınırl ı yakın çev resi i le yürütüilir olmaktan ç ıkartılmalı , ortaya çıkan ve çıkmakta olan dinamikleri kucaklayıcı, kitleleri politikalarıınızia hareketlcn dirip buna denk örgi.i llii l üklcrde toplayan, geniş güçlerin önüne hedef göstehp görev koyan, tüm çevre güçlerin en etkin şeki lde bu çal ışınaların içerisine sokulduğu bir anlayı�la yürütülınelidir." Semt eksen li çalışmaya bu tutkulu yönelişin T İ K B şahsın da hangi sonuçlara yol açacağını birl ikte göreceğiz. - .. •. 273 *** Devrimci Proletarya 'ya yanıtımızı burada noktalıyoruz. Onun ve onunla aynı çizgideki yayınların yıl lardır bize yönelttik leri ele:ıtiri ve ilhamların yalnızca bir kısmını yan ıtlamış olduk. Temel konum lar ve programatik sorunlar üzerinden gündeme gelecek bir ideolojik eleştiri, doğal olarak, bu yanıt çerçevesinde eksik bırakı lan tüm öteki öneml i konuları da içerecektir. Orijinal :vaymdaki ek metin: "Son · 30 yılın sol hareketinin ortak paydası iktidar pers pektifi ve i radesinden yoksunluktur. Revizyonist ve sosyal reförmist akım lar için özel bir açıklama gerektinneyen bu olgu, gerçekte devrimci akım ların da t�mel özelliğidir. B u · akımlar teorik perspektif, politik program, taktik çizgi ve ör güt cephelerinde bir önderl ik düzeyi ve kapasitesine ulaşmak bir yana,· buna ·yaklaşamamışlardır bile. En iyi durumda oyna dıkları rol , kitle mücadelelerine stratejik hedefler <;�oğrul tu sunda yön vermek değil fakat bu mücadelelerden etki lenerek ve elbette onları etk i l eyerek birl ikte sürüklenınek o lmuştur. Popü l ist önyargı ların yarattığı s ı nırl ı l ık ve dizgin lemeler nedeniyle, modern toplumun tek tutarl ı devriınci sınıfı olan işçi sınıfını teorik ve pratik ilgi lerinin odağına koymayı bile başaramayan bu akımların, devrimci önderlik boşl uğunu dol duramaınalarına şaşmak için de bir neden yoktur gerçekte. Modern sınıf i l işki lerinin egemen olduğu bir toplumda, toplum genel inde bir devriınci önderliği gel iştirebilmenin tek olanaklı yolu işçi sınıfını hareket noktası olarak alınaktan ge çer. Bu bil incin ve yönel imin o lmadığı bir durumda, demek oluyor ki işçi sın ı fıyla kopmaz bağlar içinde bir komünist sın ı f önciisü inşa edi lmeden genel devriınci önderl ik ihtiyacı na yanıt vcri lenıeyeceği temel gerçeğ inin kavramımadığı. ko!?ul larda, önderl ik iddiasındaki ba!?arısızlık her türlü niyeti aşan bir kaçını. lmazlık olarak kendini gösterir'' .. EKIM__ 3. Konferansı/Siyasal ( Eksen Yayıncı lık, s. I CJ-20 ı Ge�el l_. ·--.!!_�-�erletıdınneler _ _ 2 74 ve Orgiitse� l � Parti, sınif ve sosyalizm Herşey parti için! M arı 1 995 ' de toplanan EK İ M 3 . G e n e l K o n fe ransı ' n ı n yay ınladığı bi ldirinin sonunda alı ş ı l m ış ın dışında i k i sade slo gan yer almaktadır. Bunlardan i lki burada başlığa çıkarılan slo gand ır: "Herşey · parti için !" "Parti yılı" olarak i lan edilmiş bir y ı l ın hemen başında top lanan ve gündeminin odağ ında part i leşme sürecinin sorunları bulunan bir örgüt kon feransmill böyle b i r şiarı öne çıkarması n ı n kuşkusuz beli rgin bir mantığı var. Fakat yine de, dünya ko münist hareketinin tarihsel deneyimlerine özel bir i lgi göstermi� olan, bu çerçevede, "parti"yi fetişleşti rmenin, onu kendi içinde amaçlaştırınanın yarattığı sorunları ve sonuçları iyi bilen bir hare ket için, bu sloganın ilk bakışta yadırgatıcı gibi görünen bir yanı da var. Oysa hemen onu izleyen öteki slogan, bu ilk izienimin yer sizliğiili açıkça gösteriyor: "Herşey devrim ve sosyalizmin ancak 2 77 parti ile elde edilecek zaferi için!" İki sloganın bütünlüğü her şeyi yerli yerine oturtuyor. İki,ı.;i birarada, araç ve amaç diyalekti ği konusunda açık bir bil inci ve tutumu yansıtıyor. Modem revizyonizm in ve popülizmin yarattığı ideolojik tah ribat ve karı ş ı k l ı ğ ı n ı ş ı ğ ı nda düşünüldüğünde, herhangi b i r abartınaya düşülmeksizin şu söylenebi lir: Parti, s ı n ı f ve devrim kavramları arası ndaki bütünsel i l işkinin tarihsel ve toplumsal anlamını yerli yerine oturtmak, bugün marksist-leninist kimli ğin en ayı rdedici yönlerinden biridir. K uşkusuz böyle bir iddia · ilk bak ışta �aşırtıcıdır. Zira Marksizm-Leninizm üzerine en basit el k itaplarında b i le bu i lişki basit bir matematiksel işlem kadar açık konur ve herkes de bunu bi l i r. Fakat s·orun bu değildir. So run soyut teorik kalıplar ya da marksist formü l lerde değ i l , ger çek siyasal yaşam alanındadır. Temel marksist görüşlerin bir si yasal hareketin sorunları ele alışında ve somut siyasal görev le rini belideyişinde kt;ndini nasıl gösterdiğine i l i şk indir. Teorik kavrayışın ve ideolojik kimliğin gerçek ölçüsü, bu "pmtik" alandır. Ve buradan bakı ldığında, en elementer marksist görüşlerin bile, kendisini marksist sanan kiiçük-burjuva ak ımların prizmasından geçerken büyük kınimalara uğradığı açıkça görülür. Türkiye 'nin son 25 y ı l l ı k geleneksel devrimci akımlarının temel sorunl�ıra bakışı bunun iyi bir örneğidir. Marksist dünya görüı-jüyle i lişki leri zaten duygusal olmaktan öteye gidemeyen ti pik küçük-burjuva akımları bir yana koyalım. içlerinden herşeye rağmen marksist-leninist dünya görüşüne bel l i bir yakınlığı olan i leri bir örnek üzerinden parti, sınıf ve devrim sorunlannın or taya konuluşuna bakalım. Karı-jımızda yıllardır yinelenen ve bugün artık okurlarımız için tanıdık olan iki temel formül var. Bunlardan i lki "partiyi ve devrimi birlikte örgütlemek", öteki "işçi sınıfı ile ö�eki emekçi sınıf ve tabakaları birlikte örgütlemek" üzerinedir. Her i k i slogan da ilk bakıı-jta çok masum görünüyorlar. Oy sa daha önce ayrıntılara inen eleştirilerle de gösterildiği gibi, ger çek durum hiç de böyle değ i l . i l k formü l , parti sorununda gele neksel hareketi n kendil iğindenc i liğini ve iki nc i formü l , sınıf dışı halkçı bir çalışma ve pratiğin mazur gösterilmesini yansıtıyor. 278 Neden devrimi örgütleınek için bir an önce partiyi örgütleınek değil de, "devrimi ve paniyi birlikte örgütleınek"! Amaç devrimi örgütleınekse eğer, bu stratejik amaç çerçevesinde öncel ikle yapılınası gereken, bir an önce partiyi örgütleınektir. Zira partinin kendisi, ası l amaç olan devrimi örgütlenmenin en temel tarihsel aracıdır. Partiyi Örgütlemektc ba�arısız kal ı ndığı sürece, devrimi örgütleınek iddiasının zaten hiçbir ciddiyeti kalmaz. Aynı şeki lde, daha parti bile olaınaın ı�. kendine işçi sınıfı içinde ayağını basacak bir yer bile bulamamış bir akım, sorunu buna rağmen "işçi sınıfını ve öteki emekçi sınıfları birlikte ör gütlemek" olarak koyuyorsa, ve bunu tam da dikkati "öteki emek çi sınıflar" içindeki çal ışmaya çekmek için yapıyorsa, sonuç sı nıf dışı çalışına ve örgütlenıneden ba�ka bir yere varamaz. Bu tür akımların tüm pratiğinin apaçık bir biçimde gösterdiği de za ten budur. EK i M şahsında ideolojik ve örgütsel ifadesini bulan komünist hareket, oıiaya çıkışını ve ideolojik şekillenmesini marksist-leninist dünya görüşünün temel sorunlarında yaratı lan bu tür çarpıklıkların eleştirisine borçludur. Ye marksist dünya görü�ünde kilit bir yer tutan parti, sınıf ve devrim kavram larının yerli . yerine oturtulınası, ·bunlar arasındaki i li�ki ve bütünlüğün pratik sonuçlar yönünden doğru bir biçimde kavranması, bu ele��iride özel bir yer tutmuştur. Ekim' in logosunda Marx tarafından kaleme al ınan 1 . En ternasyonal Tüzüğü 'nün temel bir belirlemesi yer almaktadır: · "işçi sın(finm kurtuluşu kendi eseri olacaktır!" �kim 'in bu tercihi, Türkiye devrimci hareketinin yakın tarihine Marksizm adına küçük burjuva halkçı düşüncenin egemen ol uşuyla birlikte anla�ı labilir. İşçi sınıfının soyut teorik şemalardaki ayrıcal ıklı yerini pratikte de gözetmeye bir vurgu. bir çüğrıdır bu .. Belirtıneye gerek yok ki, bu vurgunun, sınıfın tarihsel devrimci rolüne i l işkin olarak pratik politikada kuyrukçuluğa vanıcak bir kadercilikle en ufak bir i lgisi yoktur. Tersine, modern toplumun sınıf ilişki leri içinde işçi sınıfının tuttuğu kendine özgü yeri soyut şernalarda değil, fakat pratik çalışınada ve politik mücadelede gözeten bu tutum, öte yandan, parti ve sınıf i le parti ve devrim ili�kilerini de bu 2 79 kavrayı�ın organik b i r parçası olarak doğru bir biçimde ele al ır. S ın ı fın devrimci siyasal mücadelede oynayabileceği nesnel rolü yerli yerine oturtan b i r kavrayış. beraberinde bunun öznel yönü nün doğru kavranıljını da getirir. E K i M 1. Genel Konferansı ' nın "Parti: Proletaryanın Devrim ci Öncüsü" baıjlıklı değerlendirmesinin �u girili paragrafı, yal nızca komünist hareketin ba�ından itibaren ta�ıdığı kavrayı�ın değ i l , fakat buna uygun o larak giriştiği somut pratik çabanı n da öncelikli hedefini veriyor: "i�çi s ın ı fı devrimci leri o larak komün istler için devrimci sürecin bugünkü evresinde en aci l görev, Türkiye iıjÇi sın ı fının marksist-leninist temel lere dayalı devrimci s ı n ı f part i s i n i yaratmakt ı r. Komünistler bu sorunu çözüme kavuşturmadan devrimci siyasal mücadelelerinde kalıcı nitelikte hiçbir temel adıını atmayı umamazlar. Parti , sonraki adımların da güvencesi zorunl u bir ilk adımdır. Devrim ve i ktidar m üca delesinin bugün kavranması gereken en önem l i halkasıdır. Zira "iktidar savaşımında, proletaryanın, örgütten ba�ka s ilahı yok tur". Tarihsel deneyimin ürünü . bu temel düşünce, 20. yüzyıl ın bütün bir sonraki (\eneyiıni tarafından ayrıca ve kesin bir biçim de doğr�ılanmıştır. Proletarya, nesnel tarihsel konumuyla çağda� toplumun bu devrimci öncü sınıfı, bilinçli vç örgütili öncüsü olarak parti sine kav uşamad ı ğ ı sürece, tarihsel amaç l arına ba�arıyla yürüyebilmek bir yana, bugünkü toplum içinde bağımsız bir siya sal sınıf konumu b i l e kazanaınaz" Burada "Hcr�ey parti için!" sloganının somut anlamı açık bir biçimde ortaya konulmu�tur. Parti kendi içinde bir amaç de ğil, sınırı n kendi tarihsel rolünün b i l incine varmasında ve bunu başarıyla gcrçcklcıjtirmcsinde �ir araçtır. Fakat tam da bu neden le, o tarihsel önemde vazgeçi lmez bir araçtır. Zira çağdaş dev rimierin tüm deneyimi, sınıfıyla ve kitlelerle birleşın"eyi ba�ar mılj bir öncü parti olmaksızın, ba�arı l ı bir devrimci siyasal mü cadelenin ve sonuçta devrimin zaferinin olanaksızlığını göstenni� tiF. hçi sını fınııi tarihsel devriınci amaç larına ba�arıyla ula�masın da öncü partiden ba�ka aracı yoktur, tarih henüz bir ba�ka araca tanıklık ctıni� değ ildir. 280 Dolayısıyla, partinin önemine yapılan vurgu, bu aracın tarihsel rol üne yapılan vurgudan başka bir şey deği ldir. Ve y ineteyelim ki, bu önem, i�çr sınıfının toplum içinde tuttuğu kendine özgü yerden ve bu çerçevede şek i l lenen tarihsel rolden ayrı düşünüle �ez. S ınıfına dayanmayan, sürekli olarak onun en iyi, en bilinçli ve savaşkan unsurlarıyla saflarını beslemeyen bir parti, adına la yık olamaz, rolünü doğru ve başarı l ı b i r biçimde oynayamaz. Herşey parti için! Komünistler bu çağrının teorik ve pratik anlamını daha derinlemesine özümseme l i di rler. Ve parti olma nın eşiğine vardığımı� şu aşamada, onun gereklerini de artık çok daha somut b i r biçimde e l e almalı ve başarıyla gerçekleşt i r melidirler. ıs Ekim '96 281 Parti, sosyalizm ve sınıf hareketi Partileşme sürecimizin ulaştığı aşamanın çeşitli açılardan kı sa bir tablosunu ortaya koyan ve komünist hareketin parti olmanın eşiğinde bul unduğunu ilan eden yı ldönümü değerlendirmesi, sınıf çalışması alanındaki çeşitli �azanımlarımızı sıraladıktan sonra bir gerçeğe de açıklıkla işaret etmektedir: "Yine de, sınıf hareketiyle orf:anik ilişkiler f:e/iştirme ve sınıf hareketinin öne çıkardığı öncü ii,�eler üzerinden kadrolaşma, hugün parti inşa sürecimizin hala en ·zay!f' kalan alanıdır." (Ekim, say ı : 1 54) Partiyi sosyalizm i le sınıf hareketinin birliği olarak ele alan temel marksist düşüneeye başından itibaren özel bir hassasiyetle yaklaşan ve parti inşa sürecinin pratik cephesini sınıf hareketiyle birleşme ekseninde ele alan bir hareket için sözü- edilen zayıflık şüphesiz apayrı bir önem taşımaktadır. B una rağmen ko.m ünist hareketi n parti olmanın eşiğinde olduğunu söyleyebi lmek , bu alandaki zayıflığın parti kimliği yönünden geçmişe göre artık da- 2'82 ha az önemsendiğini mi gösterir? Kuşkusuz değil. N i tekim bu sorunun yanıtı sözkonusu değerlendirmenin kendisinde de vardır: "Önemli olan, sınıf yönelimindeki ISI·ardır. önemli olan örgütün asıl gövdesiyle sımf �s·a lışması ekseninde kmıumlanmasıdır. Bu ısrar ve konum km·undu,�u sürece, partimizin proleter sımf tahamna ve fahrika hücrelerinden oluşan hir örgütsel zemine oturması, höylece proleter sınıf hileşiminin de güvenceye alınması yalnizca hir zaman sorunu olacaktır. Unutmamak gerekir ki, partinin kuruluş kongresi, parti inşa sürecini yeni hir düzeyde devam ettirmeye de yalnızca yeni hir haşlangı�·flr." Bu yanıt, bir yöntemsel yaklaşımı da ortaya koymaktadır. Önem l i olan b i r perspektife uygun düşen prati k doğruhuyu . yakalamak ve bunda kararl ı ve ısrarl ı olabilmektir. Bu kararl ı l ı k v e ısrar, o perspektifin ideolojik olarak sindirildiğini gösterir v e pratik sonuçlarını d a zaman içinde m utlaka yaratır. B i raz erken ya da geç. Bu, bir perspektifin yaşama geçirilmesini kolaylaştıra cak doğru taktikler ve başarıl ı bir çalışma tarzına olduğu kadar, siyasal ko�ullara ve kitle hareketinin içinden geçi lmekte olan dö nemdeki somut durumuna ve seyrine de sıkı sıkıya bağlıdır. Önemli olan ideolojik bir perspektifin pratik gereklerinde özel bir kararlılık ve ısrar gösterebilmektir dedik. Bu tür bir kararl ılık ve ısrar, n.e sanı ldığı kadar önemsiz ve ne de göründüğü kadar kolay bir iştir. Türkiye devrimci hareketinin 25 y ı l l ı k geçmişi ve bugünkü durumu buna olumsuz yönden iyi bir <?rnektir. Bazı sözler, bazı temel düşünceler, bu düşünceleri özlü bir biçimde dile getiren bazı temel formüller vardır, genellikle bil inir ve olur olmaz tekrarlaQır. Fakat nedense çoğu kez insanlar, siya sal akımlar ya da örgütler, bunlar üzerinde somut ve derinlemesi ne durup düşünmek, gerçek yaşamdaki karş ı l ı ğını i rdelemek, bundan gerekli pratik sonuçları çı karmak i htiyacı duymazlar. Marksizmin bir eylem k ılavuzu olarak değil, ama gerçek yaşam da karşıl ığı aranmayan cansız formül ler yığını olarak ele alınması, resmi teori ile gerçek pratik arası nda derin uçurumların o luşması buradan, bu tutumdan kaynaklan ı r. 25 y ı l l ı k geçmişi olan gelenekse l devrimci hareketimiz 283 üzeri ntlen bak ı ldığında, temel önemde marksist düşüncelerin içeriksiz boş söz kal ıpları olarak tekrarlanmasına sayısız örnek ler verileb i l i r. Fakat den i lebi l i r ki, teori i le pratik arasındaki bu uçurumun en başta gelen iki temel örneği , işçi sınıfı ile onun öncü partisine yaklaşımdır. Bu konudaki iemel düşünceler iyi kötü bil inir, olur olmaz tekrarlanır. Ama nedense bu çok bi l inen düşünceler "pratik'' bir değer taşımaz. Pratik tümüyle apayrı bir doğrultuda şeki l lenir. işçi sınıfının teorisinden sözedilir, fakat baş ka sınıfların pratiği Y,aşanı r. Oysa teori pratik içindir, pratiğin yolurio aydınlatır ve yönünü çizer. Onun ölü dogmalar ya da can sız formüller yığını olmaktan çıkması. eylem kılavuzu olarak pra tik bir anlam ve işlev kazanmas ı , ancak böyle anlaşı lma-;ı ölçü sünde olanak l ı olabi l ir. Konumuz üzerinden daha somut konuşalım. işçi sın ıfının komünist öncüsü olarak partiyi sosyali zm ile sınıf hareketinin örgütl ü maddi birliği olarak ele alan temel marksist düşünceyi, kendi küçük-burjuva pratiklerini teori düzeyine yükselten bir-iki örnek dı�ında, geçmişten beri Türkiye devrimci hareketinde herkes b i l i r, benimse r ve savunur. Peki marksist olmak iddiasındaki geleneksel devrimci gruplar içinde dünden bugüne, parti öncesi oluşumunu ya da parti sonrası gelişmesini bu eksene oturtma ısra rı ve kararl ı l ığı gösterebi len herhangi bir örgüt ya da partiden söz edilebi l i r mi? Türkiye'de geleneksel akımlar içinde var mıdır böyle bir örnek? Yoksa neden? Bunlar komünistler tarafından geleneksel devrimci hareke tin geçmişi ve bugünü inielenerek yanıtianmış sorulardır. Ye bu soruların gerçek yaşamdaki pratik karşıl ıkları, geleneksel akımla rı n ideolojik oportünizm lerine. onların sınıf dışı ya da küçük burjuva eksenl i pol i tik-örgütsel kimlikh;rine ı�ık tutmaktadır. Ko münist hareketimizin doğuşunda, geleneksel kimlik ve pratikler den kopuşunda, bu noktalardan yapılmış sorgulama ve eleştiriie rin özel bir rol oynamış olması rastlantı değildir. Zira parti anlayışı ve pratiği , bir hareketin ideoloj i k ve örgütsel kimliğini teşhis etmede, bu hareketin gerçek sınıf karakterini açığa çıkarmada ta yin edici bir öneme sahtptir. 284 Geleneksel akımlar şahsında bu konuda bir ideolojik opor tünizmden sözetmemiz nedensiz değildir. Bu akımlardan en azın dan bir -kısm ı dün de bugün de marksist-leninist parti anlayışının proleter sınıf nitel iğini teorik düzeyde bilir ve savunurlar. Buna rağmen parti pratiklerini küçük�buı:juva hareket ekseninde şekil lendirmeleri, savundukları düşünceyi bir ideolojik kimlik olarcık özümseyemediklerini gösterir. Bu aynı şekilde, onların teorik ger çekleri canlı özleri, yaşam içindeki gerçek karşı l ıkları üzeri nden ele alına yeteneğinden de yoks � n olduk l arını kanıtlar. Somut yaşamla bağı kurulamamış bir soyut teorik gerçeği soyut planda savunuyor görünmek ise ideolojik oportünizmin en kötü örneğidir. Bu davranış marksist teoriyi iş levsiz k ı l ar, onu yaşam gücü olmayan bir cansız dogmaya dönüştürür. Nispeten kısa süreli olan siyasal yaşamı m ı z içinde biz, karşı karşıya kaldığım_ız bir kaç kritik dönemeçte, parti sonınuna ilişkin temel marksist düşünceyi özümsemiş olmanın ideolojik kimliğin ve tutarl ı lığın korunmasındaki tayin edici önemini görmek, göz Iemiemek olanağı da bulabildik. Bu konuda bugüne kadar üzerin de bir çok vesileyle ayrıntı l ı olarak durduğumuz iki örneği ha tırlatabi liriz. Bunlardan ilki, X 7 yılını izleyen yeniden toparlanma dö neminin yaygın modası olan "sınıf yönelimi"nin, ' 9 1 yılı başında işçi hareketi dalgasının kınlmasıyla birlikte hızia demodc olmasıydı. Sahnede yalnızca işçi hareketi varken "işçic!lik" ve elbette onunla birlikte partiyi sosyalizm ile sınıf hareketinin birliği olarak ele alan görüş revaçtaydı . Sınıf hareketinin basıncı altı nda çeşitli gruplar, belki ilk kez olarak, bu marksist görüştin yaşam içindeki karşılı�ını bir parça hisseder oldular. Fa_kat sınıf hareketinin bu dalgası çekilir çekilmez, onlar da gerisin geri eski önyargı larına döndüler. Geçmişin halkçı kimliğinin geçici ezikliğini üzerlerinden attılar ve dahası, yüksek sesle "işçici"liği yermeye başladılar. Dikkate değer olan nokta, bu gelişmenin komünist hareketin saf larında da yank ı l anmasıyd ı . Halkç ı geçmişin satları m ızdaki ka lıntıları, genel ortamdan güç alarak ve sınıf hareketine ilişkin hayal kırıklıklarını "uvriyerizm" üzerine boş lafların arkasına saklaya' 285 rak, geleneksel platformun savunusu üzerinden l iberalizme kay dı lar. İ k i nc i örnek, topl umda büyük b i r sarsı n tı yaratan G az i D i renişini izleyen yeni halkçılık dalgasıdır. Çok yakın b i r gel iş me olduğu ve üzerinde çokça durulduğu için, bunu burada yal nızca . hatırlatınakla yetiniyoruz. Komünist hareket, i lk i olumsuz, i kincisi olumlu bir politik etki yaratan bu iki önetı:l l i döneıneçte, genel ideoloj i k pers pektiflerinde ve ' buna uygun düşen pol itik-pratik yöne l imlerinde gerekl i ısrarı ve kararl ı l ığı göstererek, temel noktalarda marksist leninist dünya görüşünü bir ideolojik kimlik olarak sindirdiğini kanıtladı. Sindirilmiş bir kimlik, kitle hareketindeki ve onun sos _ yal bi leşimincieki konjonktürel dalgalanmalardan etkilenmeyen bir kiml iktir. Geriye, bazılarının biraz daha örtülü , halkçı ideolojik kimliği bir övünme vesi lesi hal i ne getirenierin ise bağıra bağıra sorduk ları şu soru kal ıyor. S ı n ı f eksenine dayalı bir politik-örgütsel gel işmede ısrar ettiniz de ne oldu, aldığınız mesafe nedir ki? Gelinen yerde halkçı opo'r tünizm proleter sınıf çizgisine saldırır ken bu sorudan güç alınaya çal ışıyor. Hemen. belirte l i m k i bu soruyu tersine çevinnek de mümkündür. Öğrenci gençl iğe ve semt katınan i arına daya l ı bir çalışmada ı srar etmekle sizler hangi mesafeyi alabi ldin iz? Demek k i , sözkonusu göreli başarısızlıkla, şu. veya bu alana yönelim soruıiundan bağımsız olarak, genel ortamdan ve k i tle hareketinin bugünkü seyrinden ve yapısından gelen genel bazı güçlükler var. Partileşıne sürecimizin bugün hala en · zayıf halkası sınıf hareketiyle birleşme alanıdır derken. biz, henüz fazla bir mesafe alaınadığıınızı zaten açıklıkla ve açık yürek l i l ikle i fade ediyoruz. Fakat eğer bugüne kadarki tüm çabalarıınıza rağmen bugün henüz sın ı f hareketi içinde anlamlı bir mesafe alaınadığıınız bir gerçekse ve biz sın ı f hareketiyle bi rle�ıne ve partimize bu zemin üzerinde bir politik-örgütsel yaşam alanı yaratınada buna rağmen özel bir ısrar göslerebil iyorsak, kendi ba�ına bu olgu bile. bizim komünist ideolojik kiml iğiınİzin ve sınıf devrimciliği çizgimizin bir kanıtı 286 sayılmalıdır. Küçük-burjuva kolayc ı lığının, nerede hareket orada bereket alışkanl ığının, konjonktürel dalgalanmaların etkisi altında şu veya bu kesime doğru yalpalayıp dunnanın gelenekse lleşmiş bir davranış ta�zı olduğu bir ü lkede, bu tür bir kararl ı l ık, ancak sağlam bir marksist ideolojik kavrayışın ürünü olabilir, bu temel de kavranabilir. Dahası var. Sosyalizmin sınıf hareketiyle devrimci buluşma sı, küçük-burjuva dalgalara b inerek yükseklere çıkmaya (ve elbet teki bu dalgalar kırılınca yerlerde sürünmeye) benzemez. Bu zor bir iş, zorlu bir tarihsel süreç olarak yaşanır. Ve komünist hareket bunu nihayet başardığında, bu zemi n üzerinde kökleşir, kalıcı, zamana ve siyasal oıtamlardaki alt-üst oluşlara dayan ıklı gelenek ler yaratır. U l uslararası komünist v e işçi hareketini n tarihinden buna sayısız örnekler verilebilir. Fakat biz yüzyıl içinde aşılamamiş olan klasik ö.meği, Bolşevi zm örneğini vereceğiz. Lenin ' i n söz leriyle, marksist teorinin "granitten temeli"ne oturınak ve sanayi proJetaryası içinde kök salmak - Bolşevizmin tarihsel başarısının 20. sırrı işte buradadır. Onun ezici çoğunluğu kırsal nüfustan oluşan bir toplumda, büyük sanayi kentlerinin işçilerine dayanarak ezilen ve sömürülen tüm sınıf ve katınanları devrime yöneltebilınesinin, proleter devrimin hala da aşı l amayan en i leri örneğini gerç�'k leştirmeyi başarabi lmesinin sırrı da buradadır. Ama Rusya'da, "ülke ve halk" gerçeği adına köylü Rusya' n ı n köylülüğünü idealize eden, halkçı ideolojik kiml iği övünme vesilesi haline geti rerek işçi sınıfına farkl ı bir anlam ve misyon atfedilmesine şiddetle karşı çıkan akımların bulunduğu bu ülkede, Bolşevizmi öneeleyen ve doğuran marksist han:ket şu temel dÜ şünceyle yola çıktığı ve her aşamada ona sıkı sıkıya bağlı kaldığı içindir k i , geleceğin tarihsel başarısını gi.ivencey� alabilıniştir: "(Sosyalist Devrimciler) Bugünkii Rusya' da ancak, .w;,,.yalizmi Rusya kapitalizminin gittik�·e daha hiiyük hir güç ve kapsamda yarattıifı Rus işçi hareketiyle kaynaştıran partinin ger�·�·kten devi'inıd ve ger�.·ekten .wsyalist olahilecelNni anlayanuyorlar" ( Lenin, vurgu orijinalinde). 287 Çoğu kimse bu sözlerdeki açıklık, kesinlik ve aşırı g Üveni genellikle olağan karşılar. Oysa bu düşüncenin bu kesinlikte sa vunulduğu tarihte ( 1 �02) henüz "tarih" ya�anmamıştı, henüz işin başlangıç noktasında bulunul uyordu. O güne kadar geride kalan "son 20 yıl" ( I RRO' I i ve 1 890 ' 1 ı yı l lar) henüz işçi sınıfı hareke · tinin fark l ı l ığını ortaya koyabiimiş deği ldi. S ınıf hareketi, önder lik kapasitesini pratikte sergitemiş olmak bir yana, iktisadi hare ketin dar sınırlarını henüz yeni yeni zorlamaya başlamaktaydı. Bu n�denledit k i . işçi sınıfının önderlik kapasitesini yalnızca kla sik Rus popü l i zminin o günkü yeni ve yeni lenmiş sürdürücüleri değil, fakat marksist olmak iddiasındaki ekonomistler de tartışma konusu edebi l iyorlardı. Dolayısıyla, Lenin 'in sözlerindeki kesinlik ve güven, o güne kadarki R usya pratiğinin değil , fakat marksist teorinin, bu teori ye dayal ı bakışaçısının bir ürünüydü. B,aşlangıçta teorik bak ışla görülebi len doğrular, ancak "sosyalizmi Rus i�çi hareketiyle kaynaştıran partinin gerçekten devrimci ve gerçekten sosyalist olabileceği" gerçeği, tarihsel pratik içinde sonradan kanıtlandı. Ve aynı tarih, "Rusya gerçeği"nin arkasına saklanarak bu temel . düşünceyi dogma i lan . edenlerin devrimciliği nin tarihsel sınırlarını da tüm açıklığı i le herkese gôsterdi : ıs Kasım '96 288 Sol hareket, sosyalizni ve sln1f hareketi "Bütün ülkelerde iş�·i hareketiyle sosyalizmin hirhirinden ha,�mısız iıarlık sürdürdii_�ü. ve ayrı yollardan yüriidü,�ii hir diinem olmuştur -ve hiitün ülkelerde hu hiilünme, sosyalizmin i•e işçi hareketinin güçsı�zleşmesine yni açmıştır; anı:(,lk hiitiin . ülkelerde sosyalizmin iş�·i hareketiyle birleşmesidir ki. ikisi için de sa,�lam hir temel yaratmıştır. Fakat her ülkede sosyalizmin işçi haı·eketiyle bu birleşmesi tarihsel otarak ortaya çıkmıştır, her ülkede zaman. ve mekan koşullarına göre farklı yoldan meydana gelmiştir. Rusya ' da sosyalizmin işçi hareketiyle birleşmesinin zorunlu/u,� u teorik olarak çoktan apklanmıştır. ama pratikte bu hirleşme ancak şimqi husule gelmektedir. Bu son derece zor hir süreçtir, n nedenle sürece çeşitli ya/pa/ama/ar ve kuşkuların eşlik etmesinde şaşılacak hjr şey yoktur." (Lenin, "Ha;:eketimizin En Acil Görevleri") Bu sözler partiyi "so�yalizm ile işçi hareketinin birliği" olarak ele alan klasik marksist tanımla başl ıyor ve Lenin'in lskra'nın 289 i l k sayısı için kaleme aldığı başyazıda yer alıyor. Bu kuşkusuz çok bi linen bir pasajdır. Fakat çok bi linip de üzerine en az düşü nülen, bu nedenle de pratikteki anlamı ve gerekleri hemen h iç gözeti lmeyen temel m arksist düşüncelere de veri lebilecek en iyi örneklerden biridir. Oysa "bütün ü l keler" için temel önemde genellemeler yapan bu temel marksist düşünceler, işçi sınıfının öncü komünist' partisini i nşa etmeye yönelik her ciddi girişim ve çaban ın "eylem k ı l av uzu" olmak durumundadır. Giri ş i len çabanın komünist sınıf nitel iğinin olmazsa olmaz koşuludur bu. Aktardığımız . pasajın "bütürı ülke ler" i ç i n yaptığı temet· önemde genel lerneleri bir yana bırakalım ve "Rusya' ya özgü" olana, bu ülkenin o güne · kadarki pratiğinden çıkan sonuçlara, yeniden ve daha yakından bak<ılım: Rusya'da teorik olarak "çok tan" ( 1 880' 1erden beri) açıklanan görev, pratikte "ancak şimdi" ( 1 900 sonu) yeni yeni gerçekleşmektedir. Fakat "bu son derece zor bi{ süreç" olduğu içindir ki, "sürece çeşitli yalpalamalar ve kuşkuların eşlik etmesinde şaşılacak bir . şey yoktur". Sözkonusu �·zorlu sürecin"; bir yandan halkçı akıma "işçi sınıfı dogması" üzerine kolay konı,ışma imkanı verirken1 öte yandan, marksist hareket saflarında işçi sınıfının devrimci misyonuna ve önderlik kapasitesine açık bir i nançsızlık yarattığını, bunun ekonomist akım şahsında belirgin bir ifade kazandığını bil iyoruz. Fakat bu sonuç gerçekten sadece "Rusya'ya özgü" müdür? B u zorlu sürecin kısa dönemde ve kolay sonuç vermemesi, yalnız ca Rusya'da mı "çeşitli yalpalamalar ve kuşkular"ın doğmasına neden olmuştur? Bizim halkçı demokratlarımızın işçi sınıfı hak kında derin sonuç lara konu ettikleri Türkiye'nin "son 25 y ı l ı" bunun hiç de böyle ol�adığını göstermektedir. Onların bu "25 yıl" üzerinden çıkardıkları uç sonuçlar bir yana, ' 87 sonrasında s ı n ı f hareketiyle semt katmanları arasında ara akımlar şah sında yaşanan gel-gitler, bunun aynı zamanda bize özgü (gerçek. te bir çok ülkeye özgü) bir durum olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, sosyalizmle sınıf hareketi nin b irleşmesi tarihsel süreci açısından bir de gerçekten bize özgü olan bazı tarihi gerçekler vardır. Nedir bunlar? 290 Yüzyı l l ı k geçmışıne rağmen esas gövdesi ve sanayı ışçısı çekirdeği bakımından hayli genç sayılması gereken bir işçi sın ı fımız olduğu bil inmektedir. Bu, Türkiye i şçi hareketinin de he nüz hayl i yeni olduğu anlamına gel ir: İşçi sınıfının sanayileşme eksenine dayal ı esas oluşumu 50'li yıllardan itibarendir. Bu mo dern sınıfsal ol uşumun m ücadele sahnesine "sınıf hareketi" ola rak yansıması ise çok gecikmeden bu ol uşumu izler. '60 ' 1 ı yılla rın başından itibaren iktisadi ve demokratik · haklar m ücadeleleri ekseninde bir sınıf hareketi sahnede kendini gösterir ve böylece i.iı ke yaşamı mızın bu yeni olgusu kendini topl umsal düzeyde duyurur. Aynı yıl lar sosyalist olmak. iddiasındaki yeni sol akımların da şekillendikleri bir evreyi işaretler. İki ana akımdan biri olan MDD'nin teoride ve pratikte işçi sınıfından uzaklığını, öteki olan TİP'in ise sendikalizme d�yalı bir liberal işçi politikacılığım aşa mayan gerçekliklerini biliyoruz. Türkiye 'nin modern devrimci ha reketi '7 1 çıkışıyla siyaset sahnesine çıktı; bu çıkışı temsil eden akımların ise, sınıfa sosyalizm bi linci götürmek şurda kalsın, işçi sınıfının 1 5- 1 6 Haziran çıkışını izleyen bir evrede, sınıf dışı dev rimcil iği teori düzeyine çıkardıklarını biliyoruz. Bu bizi ' 74'ü i zleyen yeni oluşumlar dönemine getirjyor. Bu dönemde, orta sınıf aydınlarına ve sol sendika bürokrasisine dayalı revizyonist akımlar, DİSK şahsında, sınıf hareketinin ileri kesimlerini kendi kontrollerine aldı l ar ve CHP şahsında, burjuva reformizminin yedeğine verdi ler. Yaptıkları sınıf h areketiyle sos yal i zmin birleşti rilmesi değ i l , tam tersine, bunun birikim ve o lanak l arının tahrip edilmesiydi. Onların sosyali zmi burjuva sosyal izmiydi;. sonuçta işçi sınıfı hareketinin bir başka koldan düzen sı nırları içine hapsedi l mesi anlam ı na gel iyor, bu işlevi görüyordu. Yakın tarihimizin sınıf hareketi . cephesinden sosyal izm ile birleşmeye e.n uygun koşullara sahip olan bu evresi, böyle ce burjuva sosyalist ahmlar tarafından boşa çıkarı ldı . Peki ya aynı dönemde yeniden · şekil l enen devrimci siyasal akımların durumu neydi? B un lar sosyalizm i l e sınıf hareketi nin tarihsel birliğini gerçekleşti rmek (!oğrultusunda ne yaptılar? Tek kelimeyle, hiçbir şey ! Her şey bir yana, bu sorunun, bu ta rihsel görevin farkında bi le değillerdi. Bunu elbette "parti sosyal izm ile sınıf hareketi nin birliğidir" temel marksist formülünü bi le bi lmiyorlardı anlamında söylem iyoruz. Hayır, hiç değilse bazı akım lar ( K urtuluş, TDKP, TKEP vb.), "geçmişin · eleştirisi " sa yesinde bu formülü benimsemeye ·ve yinelemeye başlamışlar dı. Fakat bu onlar için nihayetinde kitaplarda rastladıkları kuru bir fonnülden öte fazla bir anlam taşımıyordu. Daha da önemlisi, bu formülü yeni yeni keşfettikleri bir sı rada bu gruplardan bazı ları birer kocaman k üçük-burjuva gövdeye kavuşmuşlardı bile. Yani sosyal izm ile sınıf hareketinin birliği temelinde bir şekil Ienmeyi düşünmeye vakit bile kalmadan, kendileri demokrasiyle küçük-burjuva hareketin bi rleşmesinin birer canlı örneği hal ine gelmişlerdi. Gerçek ideolojik kavrayışlarıni ve pratik yönelimle rini bu maddi gerçeklik belidiyordu artık. Ye bu katı sosyal-siya sal gerçeklik karşısında, marksist kitaplarda rastladıkları ve tek rarladıkları kuru bir formülün ne hükmü olabi lirdi ki? Sonucu bil iyoruz. Sınıf hareketinin gerçek varlı ğı ve elbette ki bir ölçüde pol itik anlam ı , dönemin sonunda ve olayların ba sıncıyla nihayet farkedildi, ki b� bile, yalnızca halkçı hareketin bazı akımları için sözkonusuydu. Fakat küçük-burjuva demokra tik hareket ekseninde şekillenmiş ve oturmuş bi'r ideolojik ve ör gütsel kimliğin yarattığı sorunlar bir yana, çok geçmeden süreç, faşist askeri darbeyle kesintiye uğradı. Ye nihayet yeni döneme, ' 87 y ı l ındaki yeniden toparlanma çabalarıyla başlayan ve halen içinde bul unduğumuz döneme ' geliyoruz. Başlangıcı EK İ M şahsında komünist hareketin orta ya çıkı şına da tanıklık eden bu dönemin tartışınakta olduğumuz sorun açısından gerçekten dikkate değer bazı yönleri var. Temel sorunlar ü·z erinden geçmişi sorgulayan, eleşt İ ren ve aşan bir komünist hareketin ortaya çıkışı gibi başl ı başına önem li bir gelişmeyi bir yana koyuyoruz. Zira burada geleneksel sol hareke tin sınıf hareketi karşısındaki konumunun tarihsel evrimiyle ilgili yiz. Bu açıdan bak ı ldığında, yeni dönemde yeni bazı tutum ve · · 292 davranışların hiç değilse bir süre ıçın kendini gösterdiği bir gerçektir. 1 2 Eyl ül küçük-burjuva dalganın besleyip büyüttüğü küçük-burjuva devrimciliğinin ağır ve kolay bir yenilgi yaşamasına sahne oldu. Bu kaçınılmaz bazı sorgulamalar için zaten uygun bir zem i n demekti . Pratikten bu öğrenmeniı:ı kavray ışta bazı ilerlemeler yaratması kaçınılmazdı. Bu bir başka "pratik" etkenin olum l u basıncıyla birl eşti. H erşeye rağmen devrimci kimliği koruyan ve yeniden toparlanma çabası içine girenler, bu çabaya giriştikleri bir evrede, eski sosyal tabanlarının aşırı hareketsizliği ve yı ldan yıla büyüyen bir işçi hareketi gerçek liğiyle yüzyüze kaldılar. Yenilginin düşünsel plandaki uyarıcı etkileri ile bu yeni maddi olgu üst üste biriince, belki de ilk kez olarak, işçi sınıfı, · onunla birlikte ise partiyi sosyalizm i le işçi hareketinin birliği olarak ele alan temel marksist düşünce, kendileri için daha so mut ve pratik bir anlam ifade etmeye başladı. Nitekim bu, yalnız ca bir pratik "sınıf yönelimi" formülasyonu ve bu doğrultuda bel li çabalara yol açınakla kalmadı ; yanısıra, parti sorununda da, partiyi sosyal izmle sınıf hareketinin birl iği o larak ele alan for mülusyonların önplana çıkartılmasına ve vurgulanmasına yolaçtı. Fakat bu akımların geçmişte küçük-burjuva demokratik hare ket içi nde ve ekseninde oluşmuş temel ideolojik ve örgütsel kimliklerini sürdürmelerinden gelen esasa i l işkin zayıflı k ve tu tarsızlıkları, onların sınıf yöne l im lerinin sınırl arını ve içeriğini de doğal olarak yansıtıyordu. Öte yandan, bir yen i l gi dönemin den yeni yeni çıkıl ıyordu. Sınıf hareketine az-çok ciddi bir mü dahaleye pratik yünden de hazırlıklı değil lerdi ve sınıf hareketinin politizasyondan henüz hayli uzak geri düzeyi. bazı i l k mevziler kazanmalarını bile bir hayli güçleştiriyordu. Yapısal zaaflar ve pratikte sonuç alarnamanın yarattığı umutsuzluk, bir de sınıf hareketinin '9 1 yılı başında yaşadığı k ı rı lma ve gerilemeyle de birleşince, "zorlu süreç'' sonuçlarını güstermeye başladı. Daha önce sını f hareketindeki gelişme dalgasının etkisi altında halkçı ar gümanlarını utangaçca da olsa bel l i bir marksist süyleınle de ğiştirmeye çalışanlar, sınıf hareketine karşı da yeniden "kuşku ve yalpalamalar" için!! düştüler. Dahası , çok geçmeden ''işçiciliği" 293 hararetle yerıneye başladılar. Daha sonra Gazi direnişinden alı nan moral ve m addi güçle geçmiş düşünce ve davranış tarziarına yeniden döndüklerini ise biliyoruz. Sınıf hareketi açısından önemle altı· çizi lmesi gereken tek farklı davranış TDKP'den geldi. Küçük-burjuva bir sosyal taban, 1 da edindiği radikalizmini yenilgi döneminde büyük ölçüde tüketen ve EK i M 'in yaşadığı kopmayla i leriye dönük bir değişim imkanını tümden yitiren bu hareket, geleneksel akım lar içinde '87 sonrası "sınıf yönel imi"ni kal ıc ılaştıran tek hareket oldu. Sı nıf hareketinin geri liğini bir politika düzeyine çıkararak ve bu sayede alt kademe sendika bürokrasisinin �azı unsurlarıyla iliş ki lerini gelişti rme olanağı bularak bu alanda bazı mevziler ka zandı. Türkiye'de, gerek ' 60 ' 1 ı yıl larda TiP şahsında ve gerekse '70'1i yıl larda TİP-TKP şahsı nda, liberal sol işçi pol itikacıl ığı, solcu sendika bürokrasisinden de ·güç alarak, sını.f hareketi için de kendine hep belli bir yer bulabilmiştir. Yeni dönemde bu y�ri önce TDKP, şimdi ise onun yerini alan ·EP tutmaya çalışıyor. Eğer tuttukları mevzileri korumayı başarırlarsa, işçi sınıfı hare keti, içi nde bul unduğumuz bu yeni ·dönemde onlar şahsında reform isı kanal ını bir kez daha bulmuş demektir. Son 30 yıl. içinde sosyalizm adına ortaya çıkan akımlar i le sınıf hareketinin il iş ki sürecinin tablosu özetle budur. Bu tablo dan çıkan kısa sonuç ise şudur: Son 30 yıl içinde devriınci ko numdaki küçük-burjuva ·sosyal izmi sınıf hareketi nin uzağında kalmış, reformist �onumdaki bl).rjuva sosyalizmi ise onu sen dikal izmiıi ve reformizmin düzen içi sını rlarına hapsetmiştir. İlk kez EKİM şahsındadı� ki, teori , program, taktik ve örgü"t cephesinde .Marksizm-Leninizmi temsil eden bir akım, bu. konu ınunun doğal bir gereği olarak, sosyalizin ile sınıf hareketinin örgi.itlü birliğini temsil . edecek bir parti inşa sürecini esas almış, bu .çerçevede sınıf hareketine sistematik bir devrimci müdahale yi önüne· temel bir görev olarak koymuş ve bunda ısrar gücü gösterebilmiştir. 1 Aralık '96 294 Sınıf dışı bir çalışma ve mücadele içinde, sınıfla birleşme süreci dışında ve sınıfın ileri unsurlarından beslenmeyen bir örgütsel gelişme süreci içinde "sağlam ve nitelikli bir Bolşevik çekirdek" yaratılabileceğine immabitmek için, Leninizmden kopmak, Bolşevizmin sınıf özünü ve temelini unutmak, Bolşevizmin tarihi konusunda da tümden bilgisiz olmak gerekir. inanılınası güç böylesine bir garipliğe, halkçı lığın yarattığı ideolojik bulanıklık ile dar bir kadro örgütünün faşizme karşı direnişte gösterdiği kararlı militan tutumun yarattığı "pratik doğrulanına" yanılsaması yolaçabilmiştiı: Böyleleri bilmetilerdi ki, tarih henüz sınıf dışı, sınıfa dayanmayan ve sınıf içinde sağlam kökleri olmayan "saglaın VC' nitelikli bir B o l �c\ ik <;r,kirdek" örneği kaydetmedi. Böyle yanılsamaların kaynağı, küçük insan gruplarının mücadelesi ile sınıflar mücadelesini; sı ı ı ı td ı � ı dar b i r kadro örgütü i l e sınıfın e n ileri, e n sağlam, en nitelikli öğelerinden oluşan, organik olarak sınıfın bir parçası, onun örgütlenmesinin en üst düzeyi olan devriınci sınıf partisini birbirine kanştırmak olabilir ancak. Bu bakışın gerisinde, sosyalizmi sınıf temel ı nden koparan ve sosyalist hareketin, sınıf hareketiyle tari lı"·! buluşmasını gerçekleştiremediği sürece, ne "sağlam" ve ne de "nitelikli" olabileceği temel gerçeğini gözden kaçıran halkçı-idealist düşünüş tarzı yatabilir ancak . . . ISBN-975-727 1 - 1 6-0 Fiyatı : 650 000 TL (KDV dahil)!
Benzer belgeler
Türkiye Komünist Işçi Partisi Program Tüzük
rolünün açığa çıkarı lına:sı ve açıklanınası ol uşturmaktadır. Dünya
tarihi içinde kapitalist üretim i lişki lerinin (dolayısıyla modern sı
nı f i l işkilerinin) az gel işmişlik aşamasının bir ürü...