Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu
Transkript
Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu
ULUSLARARASI HUKUKTA VE TÜRK HUKUKUNDA SOYKIRIM SUÇU The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU* ÖZET “Soykırım kavramı, hukuksal olarak tanınan ve belli özellikleri olan birtakım insan topluluklarının, bir plan çerçevesinde ve özel bir kastla yok edilmeleri anlamına gelmektedir. Bu yönüyle, öldürme fiillerinin değişik şekillerini anlatan katliam ve kitlesel öldürmeden farklı bir durumu ifade edip, 11 Aralık 1946 yılında BM Genel Kurulu’nun oybirliği ile kabul ettiği 96 (1) sayılı kararıyla BM nezdinde kabul görmüş, 9 Aralık 1948’de kabul edilip 12 Ocak 1951’de de yürürlüğe giren Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesinde tanımlanmış ve hukuki kaynağını bu sözleşmeden almıştır. Soykırım suçunun cezalandırılması için kurulmuş uluslararası mahkemeler Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesidir. TCK md. 76’ daki soykırım suçuna ilişkin düzenleme, Soykırım Sözleşmesinin 2. maddesinden alınarak düzenlenmiştir. Ancak “bir planın icrası suretiyle” ifadesi eklenerek objektif bir ölçüt kullanılmıştır. TCK’daki bu düzenlemeye göre, soykırım suçunu oluşturan fiillerin, önceden tasarlanmış belirli bir plan çerçevesinde işlenmesi gerekmekte olup, TCK’daki düzenlemede milli, etnik, ırki veya dini bir grubun “tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla” denilerek failde özel kast varlığının aranacağı açıkça belirtilmiştir. Yok etme kastı, soykırım suçunu diğer suçlardan, özellikle de insanlığa karşı suçlardan ayırmada en önemli kriter olup, suçun mağdurunun belli bir milli, etnik, ırki veya dini gruba mensup olması gerekmektedir. TCK md. 76’nın son fıkrası uyarınca, uluslararası hukukta kabul edildiği gibi, soykırım suçu zamanaşımına uğramaz. Anahtar Kelimeler: Soykırım, İnsanlığa Karşı Suç, Genocide, Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesi, Tokyo Uluslararası Askeri Mahkemesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 96 (1) Sayılı Kararı, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Roma Statüsü, * HSYK Tetkik Hakimi, [email protected] TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 797 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU ABSTRACT The concept of genocide means to terminate human communities, which are recognized legally and have specific features, within the frame work of a plan and a specific intention. From this aspect, the genocide is different from various type of slaughter and mass killing. The concept of genocide is recognized unanimously by the United Nations General Assembly Resolution (96/1) and also recognized in the eyes of the United Nations. This concept is also defined in article 2 of the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide Convention and this Convention, which was accepted in 1948 and entered into force in 1951, is a legal source of the concept. The courts are, Former Yugoslavia International Criminal Court, Ruanda International Criminal Court and International Criminal Court, established in order to punish the genocide crimes. The regulation of the crime of genocide in The Turkish Criminal Code is taken from the article 2 of The Genocide Convention however by adding the expression “through the implementation of a plan” into the Code an objective criteria has been used. According to this concept in the Turkish Criminal Code the actions constituting the crime of genocide, should be committed within the framework in a specific plan, by using the expression “with the purpose of termination completely or partially a national, ethnic, racial or religious community” the necessity of the perpetrator’s specific intention is pointed out clearly. Also intention to terminate is the most significant criteria to differentiate the crime of genocide from other crimes especially crimes against humanity. Furthermore the victim of the crime must be a member of a particular national, ethnic, racial or religious group. According to the last paragraph of Article 76, as accepted by international community, the crime of genocide shall not be subject to time limitation. Keywords: Genocide, crime against humanity, Nuremberg International Military Court, Tokyo International Military Court, United Nations General Assembly Resolution (96/1), The Prevention and Punishment of the Crime of Genocide Convention, Former Yugoslavia International Criminal Court, Ruanda International Criminal Court, International Criminal Court, The Rome Covenant ♦♦♦♦ I) ULUSLARARASI HUKUKTA SOYKIRIM SUÇU A. SOYKIRIM KAVRAMI Türkçe’de kullandığımız “soykırım” ifadesi, Yunanca “genos” (ırk, kavim) ve Latince “caedere” fiilinden türetilmiş “cide” (öldürme) sözcüklerinin oluş798 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU turduğu ve Fransızca bir terim olan “genocide” (jenosid) kavramının karşılığıdır ve “genocide” kelimesi semantik yapısı itibarı ile “ırk katliamı” anlamına gelmektedir. Winston Churchill ilk önceleri “isimsiz bir suç”1 olarak tanımlamışsa da, daha sonra jenosit kavramı, bir Polonya Yahudisi olan Rafael Lemkin tarafından ortaya atılmış ve kavramsallaştırılmıştır.2 Soykırım kavramını ilk kez “İşgal Altındaki Avrupa’da Mihver Yönetimi “isimli eserinde kullanan Lemkin, soykırımı; “Ulusal grupların yok edilmesini ve yaşamalarını sürdürebilmelerini sağlayan kurumların tahribini amaçlayan çeşitli eylemlerin eş güdümlü bir planıdır. Planın amacı ulusal grupların kültür, dil, ulusal duygular, din ve ekonomik varlığının siyasi ve sosyal kurumlarını parçalamak ve bu gruplara mensup bireylerin kişisel güvenlik, özgürlük, sağlık, esenlik ve de hayatlarının yok edilmesi olmalıdır. Soykırım, bir varlık olarak ulusal gruba yönelmeli ve suçu oluşturan eylemler bireysel özelliklerinden ötürü değil, o ulusal gruba mensup oldukları için kişilere yönelmelidir.” şeklinde açıklamaktadır.3 Lemkin bu tanımıyla soykırımın politik, sosyal, kültürel, ekonomik, biyolojik, fiziki, ahlaki ve dini alanlarda meydana gelebilen çok geniş kapsamlı bir kavramı ifade ettiğini ortaya koymaktadır. Soykırım kavramının oluşmasına neden olan olay, Hitler’in Yahudileri bir plan çerçevesinde imha ederek yok etme yönünde yürüttüğü politikadır. Lemkin bu politikaya bizzat tanık olmuş ve tanık olduğu olay, bu kavramı geliştirmesinde etkili olmuştur.4 Adolf Hitler’in “toplumu bütün kalite, asalet ve güzelliğinden arındıran 1 2 3 4 Winston Churchill’in 1942 yılında Nazilerin “holocaust” eylemi üzerine “Bizler adı olmayan bir suça hazır bulunuyoruz (We are in the presence of a crime that has no name) “beyanının doğruluğu, savaşı müteakiben kurulan Nurenberg Mahkemelerinde holocaustla suçlanan Nazi komuta heyetinin henüz ayrı bir suç olarak kabul edilmemesinden dolayı soykırım suçundan değil “insanlığa karşı suçtan “yargılanmasıyla kendisini göstermiştir. Lemkin, soykırım (genocide) kavramını ilk olarak 1944 yılında yayımlanan Axis Rule İn Occupied Europe: Laws Of Occupation, Analysis of Goverment Proposals for Redress (İşgal Altındaki Avrupa’da Mihver Yönetimi) isimli kitabında kullanmıştır. LEMKİN, Rafael: Axis Rule in Occupied Europe: Laws of Occupation, Analysis of Goverment, Proposal for Redress, Washington, 1944, s.79. BELGE, Murat: “Genocide Kavramı”, Radikal Gazetesi, 2 Haziran 1998. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 799 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU bulaşıcı ve ifsat edici bir kitle” olarak tanımladığı Yahudileri, “nihai çözüm” (final solution) adını verdiği sistematik katle dayalı bir plan çerçevesinde yok etmesi, altı milyona yakın5 Yahudinin hayatına mal olmuştur. Bunun dışında, Alman ırkının sağlığını kirlettiğine inandığı binlerce eşcinsel ve çingene, bir de siyasi olarak kendine düşman gördüğü komünistler, Hitler’in soykırım politikasının hedefi olarak toplama kamplarında hayatını kaybettiler.6 Bu kamplar önce çalışma kampları ve toplama kampları olarak düzenlenmiş ve bu esaslara göre faaliyet göstermiş, 1939 yılında savaşın başlangıcından itibaren giderek ölüm kamplarına dönüştürülmüş ve çok büyük çoğunluğu Yahudilere ait olmak üzere milyonlarca insanın can verdiği yerler olmuştur.7 Öldürme fiillerinin değişik şekillerini anlatan katliam (massacre) ve kitlesel öldürmeden (mass killing) farklı bir durumu ifade eden soykırım kavramı, hukuksal olarak tanınan ve belli özellikleri olan birtakım insan topluluklarının, bir plan çerçevesinde ve özel bir kastla yok edilmeleri anlamına gelir.8 Hukuken soykırım suçu üst başlığı altında değerlendirilemeyecek politicide, ecocide gibi yeni kavramların türetilmesi ise, kavram karmaşası yaratması açısından yerinde görülmemiştir. 11 Aralık 1946 yılında BM Genel Kurulu’nun oybirliği ile kabul ettiği 96 (1) sayılı kararında; “Cinayet nasıl birey olarak insanların yaşam hakkının (rigth to life) inkarıysa, soykırım da bütün bir insan grubunun varoluş hakkının (right to existence) inkarıdır. Böylesine bir inkar insanlığın tamir edilmeyecek şekilde vicdanını sarstığı gibi bu insan gruplarının insanlığa yaptığı kültürel ve diğer katkıları da en büyük bir biçimde zarara uğratır, ayrıca ahlak kanunları ile Birleşmiş Milletlerin ruhuna ve amaçlarına tamamıyla aykırıdır. Irksal, din5 6 7 8 27 Ocak 1945 tarihinde kapatılan Auschwitz toplama kampında 6 milyon insanın öldürüldüğü tahmin edilmektedir. 1944 sonlarına doğru Kızılordu yaklaşırken SS’ler arşivleri yakıp gaz odalarını imha ettiğinden rakamlar ancak tahmini olarak verilebilmektedir. CANİKOĞLU DİKMEN, Meltem: “Görebildiğimiz Kadar Hukukun Aklın ve Vicdanın Penceresinden İnsanlığa Karşı Suçlar ve Soykırım”, İstanbul Barosu Dergisi, Y.2009, S.2009/3, C.83, s.1258. İLKİZ, Fikret: “Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y.2005, C.11, S.2, s.21. BERBERER, Halil Murat: Soykırım Suçu, Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 21. 800 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU sel, siyasal ve diğer gruplara karşı, bir bütün veya parça olarak işlenmiş pek çok soykırım örnekleri meydana gelmiştir. Soykırım suçunun cezalandırılması uluslararası bir önemdedir.” şeklindeki sonuç bildirgesi ile soykırım kavramı Birleşmiş Milletler nezdinde kabul görmüştür. Bununla birlikte bu suç 9 Aralık 1948’de kabul edilip 12 Ocak 1951’de de yürürlüğe giren Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesinde tanımlanmış ve hukuki kaynağını bu Sözleşmeden almıştır. Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesinde soykırım suçu şu şekilde tanımlanmıştır: “Bu sözleşmeye göre soykırımın anlamı, milli etnik, ırki veya dini bir grubu, sırf bu niteliği nedeniyle, kısmen veya tamamen, yok etmek kastıyla, aşağıda sayılan fiillerin işlenmesidir: a) Grup üyelerini öldürmek; b) Grup üyelerine ciddi, bedensel veya zihinsel zarar vermek; c) Bir grubun üyelerini, kasten, bunların fiziki olarak kısmen veya tamamen yok edilmesi sonucunu doğuracağı önceden hesaplanan yaşam koşulları altına sokmak; d) Grup içinde doğumları bilinçli olarak önlemeye yönelik tedbirler dayatmak; e) Gruba ait çocukları bir başka gruba zorla nakletmek.” Bu tanım, herhangi bir değişiklik olmaksızın Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü (md 6), Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü (md 4/2) ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’ne (md 2/2) aynen alınmıştır. Milletlerarası mahkemeler içtihatlarında bu tanımı yorumlayarak sonuçlara varmışlardır.9 Irak Özel Mahkemesi Tüzüğü’nün 11. maddesi de aynı hükmü içermektedir.10 Soykırım Sözleşmesi’nin 1951’de yürürlüğe girmesin9 10 TOLUNER, Sevin: “Soykırım Nedir? Ne Değildir?” Konulu Konferansa Katkı. Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış Politika Sorunları, Beta Yayınları, İstanbul, 2004, s. 584. KOCAOĞLU, Sinan: “Suçların Suçu: Soykırım”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y. 2010, TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 801 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU den sonra ortaya konan soykırım tanımına, özellikle tanımda sayılan grupların sınırlı tutuluşu, kastı ortaya koymanın güçlüğü, yine tanımda yer alan kısmen (in part) kavramını özgülleştirmenin zorluğu gibi nedenlerden dolayı çeşitli eleştiriler yapılmıştır. Soykırım kavramına dair yapılan tanımlamalara genel olarak bakıldığında, bilim adamlarının ve yazarların kendi bakış açılarını, tarihteki soykırım olaylarıyla olan sübjektif bağlarını,11 ilgi düzeylerini, korumak istedikleri hukuki veya beşeri menfaatleri dikkate alarak birer tanım geliştirdiklerini söyleyebiliriz. Özellikle Soykırım Sözleşmesi’nde soykırım suçunun en dehşet verici suç olarak kabul edilmesinden sonra soykırım kavramı hatalı bir şekilde sivillere karşı uygulanan bütün katliamları kapsayacak şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Ancak gerek uluslararası hukuk anlamında, gerekse de ulusal hukuk sistemlerinin bir çoğunda unsurları tanımlanan bir suç olan soykırımın her etnik çatışma ya da katliam benzeri olayları nitelendiremeyeceği de açıktır. Aksi halde, uluslararası hukukta, özellikle uluslararası ceza hukukunda tanımlanmış savaş suçları12 ya da insanlığa karşı suçların ayrı birer suç tipi olarak tanımlanmasının anlamını kaybedeceği sonucuna ulaşılabilir. Soykırım suçu dışında, bugün tanımı yapılan suçlar olarak, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları her ne kadar ciddi ihlaller olarak dikkate alınsa da, hiçbir zaman soykırım suçu kadar ağır bir insaniyet hukuku ihlali niteliği taşımazlar. Bu nedenle, suçun unsurları hususundaki kriterlerin teknik olarak karşılanması mümkün olmadıktan sonra, soykırım suçundan bahsedilmesi mümkün değildir.13 Burada soykırım 11 12 13 S.90, s.144. Yehuda Bauer, “Soykırım üzerinde çalışmaya karar verdim, çünkü bir Yahudi tarihçisi olmak istiyordum. “diyor. Devamla “tarihçiliğin nesnelliği soykırım haricindeki konularda tartışabilir ama soykırım ile ilgilenen bir tarihçinin bu tartışmanın dışında kalması mümkün değildir” diyor ve ekliyor “(çalışmaya) nesnel bir duruşun mümkün olamayacağını belirterek başlamak önem taşır. Bkz. BAUER, Yehuda: Soykırımı Yeniden Düşünmek, Çev: Orhun Yakın, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2002, s.10. Savaş suçları, silahlı bir çatışma halinde asker veya sivil kişilerin savaş hukukuna aykırı davranışlarını ifade etmektedir. Savaş hukuku kuralları ve bu kuralların ihlaline karşı yaptırım olarak kabul edilen savaş suçları, kural olarak Cenevre Sözleşmelerinde yer almaktadır. ASLAN, Muzaffer: Teoride ve Uygulamada Savaş Suçları, Bilge Yayınevi, Ankara, 2006, s.20. BAŞAK, Cengiz: Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003, s.71. 802 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU suçu ile birlikte insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının ortaya çıkışının tarihsel gelişimine değinmek gerekmektedir.14 B. TARİHİ SÜREÇ 1) Genel Olarak İnsanlık tarihi boyunca insan toplulukları çeşitli nedenlerle birçok katliamlarla yüz yüze gelmiştir. Tarihin en eski dönemlerinden itibaren ele alırsak, Kartaca’nın M.Ö. 146’da yakılıp yıkılması, Kudüs’ün M.S. 72’de yok edilmesi, Cengiz’in seferlerinde sivil halka yaptığı muameleler insanlığın ortak hafızasında acı hatıralar olarak yerlerini almışlardır. Son 90 yılda ise dünya çapında 250’den fazla çatışma ve savaş çıkmış ve çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan 90 milyona yakın sivil insan bu olaylarda hayatını kaybetmiştir. Dünya tarihinde kitlesel öldürme eylemleri, etnik temizlik kampanyaları, katliamlar ve yok etme politikaları toplumlarca üzüntüyle karşılanmış, insanlığın vicdanında unutulmaz yaralar açmış olup çok eski zamanlarda da var olduğu bilinen bu fiiller maalesef günümüze kadar varlıklarını devam ettirmiştir. Jean Paul Sartre’nin ifadesiyle “insanlık kadar eski” olan soykırım kavramının ortaya çıkmasından sonra, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan ayrılarak tarihsel süreç içerisinde ayrı bir suç soykırım suçu olarak kabul edilmesine kadar geçirdiği gelişmelere değinmek gerekmektedir. 2) 1. Dünya Savaşı’na Kadar Meydana Gelen Gelişmeler Platon “Devlet” isimli eserinde, “barbarlar” dediği diğer kavimlerle Yunanlılar arasındaki savaşın yaşanması gerektiğini belirtmekte, sadece Yunan kavimlerinin kendileri arasındaki savaşlar bakımından soykırım hareketine sınırlama getirmektedir. Diğer kavimlere karşı uygulanan soykırım fiillerinin ise, galiplere tanınan sonsuz kudretin tabii bir sonucu olduğu görüşünü be- 14 Soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu. Bu suçlar uluslararası hukuk tarafından tüm insanlığın huzur ve düzenini bozan, ağır insan hakları ihlaline yol açan, uluslararası toplumu bir bütün olarak ilgilendiren en ciddi suçlar olarak kabul edilmektedir. SCHABAS, William A: An Introduction to the International Criminal Court, Second Edition, Cambridge, 2004, s. 26. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 803 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU nimsemektedir.15 Orta Çağ’da, antik çağların savaş anlayışında insan hakları anlamında bazı olumlu değişiklikler ve gelişmeler olmuş ise de, dini, siyasi ve ırki soykırım hareketleri ve katliamlar bu çağda da devam etmiştir. 15. yüzyıl ortalarında Breisach şehrinde korku ve dehşete dayalı olarak yöneticilik yapan Alman imparatoru Landvogt Peter Von Hagenbach’ın masum sivil halka karşı işlediği ırza geçme, öldürme ve yağma suçlarından dolayı uluslararası bir Roma Germen İmparatorluğu mahkemesinde yargılanması ve idam cezasına mahkum edilmesi uluslararası yükümlülüklere uymamanın mahkeme önüne getirilmesi uygulanmasına verilecek ilk örneklerden bir tanesidir.16 Önemli gelişmelerden bir diğeri ise, Uluslararası Kızıl Haç Komitesi kurucularından olan Gustave Moynier’in 1872 yılında, 1864 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nin ihlâllerini önlemek ve bu ihlalleri yargılamakla görevli bir uluslararası adli yargı kurumu oluşturmayı amaçlayarak hazırladığı Uluslararası Ceza Mahkemesi Sözleşmesi Tasarısıdır. Bu Tasarı ile uluslararası sözleşmeleri ihlal eden şahısların cezai sorumluluğu uyarınca yargılama görevini ifa edecek bir uluslararası ceza mahkemesinin kurulması düşünülmüş ise de, dönemin uluslararası hukukçuları tarafından icra edilemez bulunan tasarı başarısızlıkla sonuçlanmıştır.17 19. yüzyılda dikkati çeken bir diğer önemli gelişme 1899 ve 1907 yıllarında gerçekleştirilen La Haye Barış Konferanslarıdır. Bu konferanslar sonunda savaş hukukunu düzenleyen 1899 ve 1907 La Haye Barış Sözleşmeleri imzalanmıştır.18 1899 yılında yapılan 1. La Haye Konferansı, Rus Çarı II. Nikola’nın teklifi üzerine toplanmıştır. Çar’ın 24 Ağustos 1898 tarihli fermanıyla, devletlerarası ilişkilerin geliştirilmesi, barışın korunması ve silahsızlanma konusunun görüşülmesi için konferans yapılması gündeme getirilmiştir. Silahlanma yarışının getirdiği yükün altında ezilmekte olan diğer devletler, bu yaklaşımı 15 16 17 18 KESKİN, O. Kadri: “Jenosid Suçu ve Jenosid Sözleşmesi”, Adalet Dergisi, Eylül-Ekim 1986, S.5, s.121. TEZCAN, Durmuş: “Uluslararası Suçlar ve Uluslararası Ceza Divanı”, Hukuk Kurultayı, 2000, Ankara Barosu Yayınları, C. 1, s. 272. ASLAN, s.21 SUR, Melda: Uluslararası Hukukun Esasları, Beta Yayınevi, Geliştirilmiş 2.B., İstanbul, 2006, s. 250. 804 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU olumlu karşılamış ve 18 Mayıs 1899’da, La Haye’de, 26 devlet temsilcisinin katılımıyla 1. Barış Konferansı yapılmış, konferansın sonunda, “Uluslararası Uyuşmazlıkların Barışçı Yollarla Çözümüne İlişkin La Haye Sözleşmeleri” (Hague Conventions for the Pasific Settlement of International Disputes) imzalamıştır. Konferans sırasında uluslararası bir ceza mahkemesinin kurulması yönünde girişimler olmuş ancak başarısızlıkla sonuçlanmıştır.19 Bununla birlikte, savaş hukukunu tedvin eden bu sözleşmeler vatandaşlık bağına bakmaksızın her şahsın, insan olmasından kaynaklanan birtakım hak ve yükümlülüklerinin bulunduğu fikrine ve bireyin uluslararası hukuk öznesi olduğu fikrine önemli katkılar sağlamıştır. Değinmekte fayda olan diğer önemli bir husus ise, ilerleyen dönemlerde savaşın yürütülmesi konusunda hukuksal boşlukların kapatılmasında yararlanılacak olan “Martens Hükmü”dür. Martens Hükmü, adını söz konusu kuralı teklif eden Rus delegesi Fyodor F. Martens’ten almış olup, 1899 tarihli II nolu Kara Savaşının Yasa ve Teamüllerine Dair Sözleşme’nin önsözünde yer alan ve oybirliği ile kabul edilmiş bir hukuk ilkesidir. Martens Hükmü, pozitif hukuk düzenlemelerinin bulunmadığı durumlarda bile savaşan tarafların birbirlerine insanca davranma yükümlülüğü altında olduklarını ifade etmektedir.20 Bu hüküm ileride Nürnberg yargılamasında kullanılmış ve bu hüküm nedeni ile Nürnberg Mahkemesinin temelleri atılabilmiştir. 3) 1. ve 2. Dünya Savaşları Arasında Meydana Gelen Gelişmeler 1. Dünya Savaşı’nda yaklaşık 60 milyon insan silah altına alınmış, Amerika kıtası dışında tüm kıtalar bu savaştan etkilenmiştir. Bu savaşta, 21 milyon insanın yaralandığı ve 9 milyon insanın ise hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. 19 20 GÖNLÜBOL, Mehmet: Milletlerarası Siyasi Teşkilatlanma, AÜSBF Yayınları, No:236, 2.B., Ankara, 1968, s.64-69. Martens Hükmü şöyle demektedir; “Savaş kurallarının tamamlanmasına kadar, yüksek akit taraflar, kendilerince kabul edilen sözleşme hükümlerinin kapsamadığı durumlarda toplumların ve savaş koşullarının uygar uluslar arasında yerleşmiş uygulamalardan insanlık yasalarından ve kamu vicdanının gereklerinden kaynaklanan uluslararası hukukun ilkelerinin etkisi altında bulunmadıklarını saptamayı uygun addetmektedir. ASLAN, s.27. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 805 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU 1. Dünya Savaşı sonrası savaşın galibi olan Müttefik Devletler tarafından Paris Barış Konferansı Ocak 1919’da toplandığı zaman, savaş suçlarını cezalandırma meselesi gündemin ilk maddesini oluşturuyordu. Müttefikler bu amaçla, “Savaşa Sebep Olanların Sorumluluğu ve Cezalandırılması Komisyonu” isimli bir komisyon kurdular. Amerikalı iki temsilci olan Dışişleri Bakanı Robert Lansing ile önde gelen bir uluslararası hukuk araştırmacısı James Scott, Alman Kayzeri’nin müttefikler tarafından yargılanması projesine itiraz ettiler. Böyle bir yargılamanın “uluslararası hukuk alanında şimdiye kadar bilinmeyen ve ulusların modern uygulamalarında örnekleri bulunmayan bir sorumluluk” anlayışı oluşturacağını öne süren Lansing ve Scott, müttefiklerin “siyasal müeyyide” uygulama hakkına sahip olduklarını kabul ederlerken, “hukuksal ceza” verme hakkına sahip olduklarını ise reddettiler.21 1919 yılında imzalanan Versailles Antlaşması, uluslararası ceza mahkemelerinin kuruluşunda milat olacak bir öneme sahip olmuştur. 1919 Versailles Barış Antlaşması’ndan bu yana 5 uluslararası araştırma komisyonu, 4 ad hoc uluslararası mahkeme kurulmuştur. İlk uluslararası araştırma komisyonu 1. Dünya Savaşı sonunda, 1919 yılında savaşın galip devletleriyle mağlupları arasında Paris’te yapılan Barış Konferansına Hazırlık Konferansında kurulmuştur. Bu konferansta galip devletler, Almanların yargılanmak üzere teslimleri ve yapılacak olan barış konferansı hakkında müzakerelerde bulunmuşlardır. Bu müzakerelerde öne çıkan nokta, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in ve Alman savaş suçlularıyla, insanlığın hukukuna karşı suç işleyen resmi yetkililerin yargılanması olmuştur. Nihayetinde galip devletlerin Versailles’de 28 Haziran 1919 tarihinde yaptıkları Barış Anlaşmasının 227. maddesi uyarınca İmparator II. Wilhelm’in savaşı başlattığı için yargılanmasını sağlamak amacıyla ad hoc nitelikte bir uluslararası ceza mahkemesi kurulması kararlaştırılmıştır.22 Ancak Hollanda’nın, kendisine sığınan ve Anlaşmanın 227. maddesi uyarınca “uluslararası ahlaka acımasız saldırıda bulunmakla” suçlanan II. Wilhelm’i iade et21 22 DADRİAN, Vahakn: Ulusal ve Uluslararası Hukuk Sorunu Olarak Jenosid, Belge Yayınları, 1. B., İstanbul, 1995, s.125. BASSIOUNI, Cherif: From Versailles to Rwanda in Seventy-Five Years: The Need to Establish a Permanent International Criminal Court, Harvard Human Rights Journal, 1997, vol.10, s.14. 806 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU memesi üzerine bu hükümler uygulanamamıştır. 1. Dünya Savaşı sonrası 2. Dünya Savaşına kadar yaşanan 20 yıllık dönemde savaş sırasında yaşanan insanlık dışı olaylar ve bunların faillerinin yargılanması hususundaki eksikliklerin anlaşılmasına rağmen, bu suçları ve failleri yargılamakla görevli uluslararası bir ceza mahkemesi kurma çabaları sonuçsuz kalmıştır. Ancak 1934 yılında, Fransa’ya resmi ziyarette bulunan Yugoslavya Kralı I. Alexander ve Fransız Dışişleri Bakanı’nın öldürülmesi olayı uluslararası bir ceza mahkemesi kurma düşüncesini yeniden gündeme getirmiştir.23 Fransız Hükümetinin çabaları sonucu, 13 Kasım 1937 tarihinde Milletler Cemiyeti tarafından “Terörizmin (Tedhisçiliğin) Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme” ile bu Sözleşmenin eki durumundaki “Uluslararası Terör Suçlarını Cezalandırmakla Görevli Ceza Divanının Kurulmasına İlişkin Sözleşme” kabul edilmiştir. Ancak bu sözleşmelerin kabulünü izleyen yıllarda uluslararası ceza hukukunda yeni ufuklar açması beklenen bu Mahkeme, araya giren savaş nedeni ile gerekli ilgiyi toplayamamış, yalnızca Hindistan’ın onayladığı sözleşmeler yürürlüğe girmemiştir.24 Terörizme ilişkin sözleşmeler beklenen ilgiliyi toplayamadı ise de, o dönemde, saldırı savaşının uluslararası dayanışmayı ihlal ettiğini vurgulayan, “Uyuşmazlıkların Barışçı Yollardan Çözümüne İlişkin 1924 tarihli Cenevre Protokolü” saldırı savaşının suç teşkil ettiğine ve uyuşmazlıkları çözmede bir araç olarak kullanılamayacağına dair 24.09.1927 tarihli Milletler Cemiyeti Genel Kurulu Kararı ve uyuşmazlıkların çözümünde savaşa başvurmayı yasaklayan ve sözleşmeci tarafların karşılıklı ilişkilerinde ulusal politika aracı olarak savaştan vazgeçmelerini öngören 27.08.1928 tarihli “Briand-Kellogg Paktı” insancıl hukukun ihlali ve savaşın önlenmesine yönelik önemli aşamalardır.25 Lemkin, 5. Ceza Hukuku Birleştirme Madrid Konferansı’nda; ırksal dinsel veya sosyal toplulukların yok edilmesinin, uluslararası hukukta suç olarak ifade edilmesi yönünde bir teklifte bulundu ve barbarlık ve vandalizm26 olmak 23 24 25 26 ASLAN, s.32. TEZCAN, s.272. TEZCAN, s.273. Barbarlık, milli, ırki, dini ya da sosyal toplulukların kasten yok edilmesi, vandalizm ise; TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 807 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU üzere iki yeni suç tipi ortaya koyduysa da bu teklifi kabul edilmedi. Lemkin’in teklifinin kabul edilmemesinin en büyük gerekçesi, ülkelerin devlet egemenliğine ilişkin görüşleri idi ve o dönemde bir ülke içinde işlenen suçların uluslararası bir mahkemede kovuşturulmasının ülke egemenliğine müdahale olacağı görüşü ağırlıktaydı. Sonuç olarak 2. Dünya Savaşı’na kadar soykırım suçuna ilişkin olaylar İngiliz Başbakanı Winston Churchill’in ifade ettiği gibi “isimsiz bir suç” olma özelliğini devam ettiriyordu. 4) 2. Dünya Savaşından Sonraki Süreçte Meydana Gelen Gelişmeler 2. Dünya Savaşı, 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesi ile başladı. Fransa, İngiltere, Sovyetler Birliği ve tüm Avrupa’yı içine alan, Çin, Japonya ve Amerika Birleşik Devletlerinin de katılmasıyla büyük bir coğrafyaya yayılan 2. Dünya Savaşı’nda, kullanılan ileri teknolojiye sahip harp malzemelerinin tahrip gücünün etkisi ile milyonlarca asker ve sivil yaşamını yitirmiştir. 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler’in yükselişi ve Alman Hükümetinin ayrımcı politikalar uygulamaya koymasıyla Nazi Almanyasında ortaya çıkan antisemitist hareketler sonucu milyonlarca Yahudi öldürüldü. Yahudi Soykırımı, Almanların Polonya’yı işgali ile birlikte başladı. 1935 yılının Haziran ayına gelindiğinde kamplarda 3500 mahkum vardı. 1939 yılının Eylül ayına kadar Almanya ve Avusturya’da bulunan Yahudilerin üçte ikisi sürgüne gönderildi. Başlangıçta sadece Alman rejimine muhalif olanların tutuklanarak konulduğu bu kamplara savaşın başladığı 1939 yılından itibaren Almanya’nın işgal ettiği topraklardan da mahkûmlar gönderilmeye başlanılmıştır. Hitler, yardımcısı Reinhard Heydrich’e en kısa zamanda Yahudi sorununa “kesin çözüm” bulmasını emretti. Bunun üzerine “nihai çözüm” olarak toplama kampları genişletildi ve ölüm kamplarına dönüştürüldü. Auschwitz, Bergen-Belsen, Dachau Sabibor, Treblinka kamplarında büyük çoğunluğu Yahudilere ait olmak üzere 12 milyon insanın can verdiği bilinmektedir.27 27 milli, ırki, dini ya da sosyal toplulukların bir ifadesi olarak bu topluluklara özgü kültürel ve sanatsal çalışmaların yok edilmesi anlamına gelmektedir. İLKİZ, Fikret: “Toplama Kamplarından Nüremberg Mahkemesine”, Güncel Hukuk Dergisi, 808 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU 2. Dünya Savaşı, dünya barışı ve insan kişiliğinin, ancak ulusların ortak ilgi ve gözetimi ile korunabileceği bilincinin önemini bir kez daha uluslararası toplumun gündemine taşımış,28 bu savaşta meydana gelen olayların sonucunda uluslararası insan hakları hukukunun ve uluslararası ceza hukukunun gelişiminde büyük ilerlemeler sağlanmıştır. Almanların işgal ettiği ülkelerde başvurdukları baskı, şiddet ve insanlık dışı muameleler tüm ülkelerde şiddetli bir tepki doğurmuş ve savaş suçlularının cezalandırılması gerektiği yolunda yaygın bir düşünce ve beklentinin doğmasına sebep olmuştur.29 Daha savaş bitmeden Müttefik Devletler 30 Ekim 1943 tarihli Moskova Bildirisi ile failler için ceza kovuşturması yapılmasını kararlaştırmış ve savaşın çıkmasına neden olanlarla birlikte, savaş sırasında insanlık dışı eylemlerde bulunanları cezalandırma niyetlerini ilan etmişlerdi. Müttefik kuvvetlerin temsilcileri Roosevelt, Churchill ve Stalin tarafından hazırlanan ortak bildiri savaş suçlularının kovuşturulmasında iki usul öngörüyordu. Katliam, işkence ve sair suçları işleyen adi savaş suçluları, bu suçluları işledikleri yerin ulusal mahkemeleri önünde ve bu mahkemelerin ulusal kanunları önünde, suçları belli bir coğrafi bölge ile sınırlandırılmayan düşman devlet mensubu üst düzey yöneticileri olan büyük savaş suçluları ise, gerek Avrupa gerek Uzakdoğu’da kurulacak askeri mahkemeler tarafından yargılanacaktı.30 Faillerin yargılanması maksadıyla kanıt toplamaya başlayan, yetki alanı yalnızca işgal edilmiş topraklarla sınırlı olmayacak şekilde belirlenen Birleşmiş Milletler Savaş Suçlarını Araştırma Komisyonu Hukuk Komitesinde görevli Amerika Birleşik Devletleri temsilcisi Herbert C. Pell, vatansız olmaları ya da ırkları veya dinleri nedeniyle haklarında suç işlenen kimselere karşı yapılan eylemleri tanımlamak için “insanlığa karşı suç” kavramını kullanmıştır. Bu hazırlık çalışmaları devam ederken oluşturulan savaş suçlularının cezalandırılmasının öngörüldüğü ilk uluslararası düzenleme, Almanların yenilgileri sonucunda 5 Haziran 1945 tarihinde imzaladıkları Teslim Bildirisidir. Bu Bil- 28 29 30 S.20, Ağustos, 2005, s.15. AKBULUT, İlhan: “İnsan Hakları”, Askeri Adalet Dergisi, S.104, Ocak 1999, s.2. ASLAN, s.34. ÇELİK, Edip F.: Milletlerarası Hukuk, İstanbul, İÜHF Yayınları, C. 1, 1980, s.462. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 809 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU diri ile Alman yöneticileri, savaş suçu işleyen Nazi Yöneticilerini Müttefik Devletlere teslim etmeyi kabul etmiş oluyorlardı.31 Ayrıca Almanya ile beraber hareket eden mağlup devletlerle imzalanan barış antlaşmalarında da, bu devletlere savaş suçlularının yakalanması ve yargılanması konusunda müttefiklere yardımcı olma yükümlülüğü getirilmişti. Tüm bu gelişmelerin sonunda, 1941’de başlayan çalışmalar, 1945’te Amerika Birleşik Devletleri’nin 26 Haziran - 8 Ağustos 1945 tarihleri arasında düzenlenen Londra Konferansı’na sunduğu öneriyle yeni bir aşamaya ulaştı. Londra Konferansı’nda savaş suçlularının yargılanmasını öngören bu hukuki metin üzerinde yapılan uzun tartışmaların nihayetinde, galip devletler ABD, İngiltere, SSCB ve Fransa temsilcileri 8 Ağustos 1945 tarihinde Avrupa Mihver Devletleri Büyük Savaş Suçlularının Yargılanması ve Cezalandırılmasına Dair Londra Antlaşması’nı imzaladılar. Sözleşmeye ekli “Uluslararası Askeri Mahkeme Statüsü” ile de Nüremberg’de kurulacak Uluslararası Askeri Mahkemenin yetki ve işleyişi belirlendi. Söz konusu Antlaşma, daha sonra 19 devlet tarafından daha kabul edilmiş ve Naziler tarafından işlenen suçları yargılamak üzere uygulanmıştır.32 Nüremberg Statüsü ile devletin savaş suçlarından doğan sorumluluğunun yanında bireyin de bu tür suçlardan sorumlu tutulabileceğinin kabulü uluslararası toplumda geniş bir destek görmüştür.33 Nüremberg Statüsü’nün 2. ve 14. maddeleri gereği Almanya’nın Nüremberg şehrinde kurulan Nürenberg Uluslararası Askeri Mahkemesinin başkanı yargıç Lawrence İngiltere’den, yargıç Biddle ABD’den, yargıç Donnedieu de Vobres Fransa’dan, yargıç Nikitchenko eski Sovyetler Birliği’nden atanmıştı.34Bunun dışında Mahkemede 4 tane savcı da görev yapmaktaydı. Bireysel ya da birlikte hareket edebilen savcılar, sanıkları sorguya çekme, delilleri toplama, araştırma yapma, iddianameyi hazırlama gibi yetkilere sahipti.35 31 32 33 34 35 ASLAN, s.36. ASLAN, s.143-149. AZARKAN, Ezeli: “Bireyin Uluslararası Sorumluluğu ve Miloseviç Davası” SÜHFD, Cumhuriyetimize 80. Yıl Armağanı, C.11, S.3-4, 2003, s. 272. YILMAZ, Alia: Uluslararası Ceza Hukuku El Kitabı, Beta Basım, İstanbul, 2001, s. 144. GÜRELLİ, Nevzat: “İnsanlık Aleyhine İşlenen Suçlar”, Adalet Dergisi, 1951, s. 72. 810 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU Mahkemenin yer bakımından yetkisi savaş bölgesi ile sınırlı olup, suç tanımlarında belirtilen eylemler Almanya topraklarında gerçekleşse dahi, savaşla ilgili oldukları sürece kovuşturma kapsamı içinde kabul edilmekteydi. Zaman bakımından yetki konusunda ise, savaştan önce ya da savaş sırasında tanımlamasıyla bir belirleme yapılmıştır. Müttefik Devletler Berlin Beyannamesinde, Almanya üzerinde yüksek otorite kurduklarını deklare etmiş36 ve 10 Numaralı Kontrol Konseyi Yasasını uygulamak suretiyle, Almanya toprakları üzerinde bir nevi egemenlik hakkı kullanma durumuna gelmişlerdi. Buradan hareketle, savaş sırasında işlenen insaniyet hukuku ihlallerinin yargılanmasını da, bu egemenlik hakkına dayanarak gerçekleştirdikleri ileri sürülmektedir.37 Londra Antlaşması’na Ek Uluslararası Askeri Mahkeme Statüsü’nün 6. maddesi ile Mahkemenin yargılama kapsamındaki suçlar 3 başlık altında toplanmıştır. Bunlar; barışa karşı suçlar, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardır. İnsanlığa karşı suçun neyi ifade ettiği Statü’nün 6. maddesinin 3. fıkrasında belirlenmişti. Anılan maddeye göre, insanlığa karşı suç; savaş öncesi ve savaş sırasında sivil halkın öldürülmesi, köle olarak kullanılması, sürülmesi ve diğer insanlık dışı muamelelere tabi tutulması ile savaş suçlarına bağlı olarak siyasi, ırkçı ya da dinsel nedenlerle yapılan zulümleri kapsamaktadır.38 İnsanlığa karşı suç tanımının madde metninde, soykırım kavramı henüz bağımsız bir uluslararası suç kategorisi olacak kadar açıklık ve kesinlik kazanmadığı için açıkça soykırım kelimesine yer verilmemişse de, insanlığa karşı suçlar kavramı soykırım kavramını da içerecek şekilde düzenlenmiştir.39 Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesi Ekim 1945’te 24 Nazi sanık hakkında iddianamenin okunmasıyla başlamıştır. Mahkeme, 24 üst düzey 36 37 38 39 LÜTEM, İlhan: Harp Suçları ve Devletlerarası Hukuk, Ankara, 1951, s. 96. ODMAN, Tevfik:”Eski Yugoslavya ile İlgili Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu ve Yasal Dayanağı”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1996, s.140. PAZARCI, Hüseyin: Uluslararası Hukuk Dersleri, Turhan Kitabevi, 5. B., Ankara, 1998, s.175. AKTAN, Gündüz: “Devletlerarası Hukuka Göre Ermeni Meselesi”, Türkiye Günlüğü, S.64, 2001, s.7. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 811 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU Nazi Hükümet görevlisini yargılamış,40 300.000 tanık dinlemiş, 6300 kanıtı değerlendirerek bir yılda 402 oturum yapmıştır.41 4 asil, 4 yedek olmak üzere 8 hakim ve 8 savcıdan oluşan bu ad hoc42 mahkeme; barışı ortadan kaldırmaya veya tehlikeye atmaya ilişkin suçları, insanlığa karşı suçları, savaş suçlarını yargılayarak 1 yıl sonra, 3 sanık hakkında beraat, 19 sanık hakkında hapis cezası, 7 sanık hakkında ağır hapis cezası, 3 sanık hakkında müebbet hapis cezası ve 11 sanık hakkında da idam kararıyla sonuçlanmıştır. 43 Savcı, yargılama sırasında zaman zaman “soykırım” sözcüğünü kullanmış ama mahkeme kararında bu suça atıf yapılmamıştır. Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesinin suçluları cezalandırma fonksiyonu yanında, uluslararası hukukun uygulandığı ve bunun sonucu olarak suçluların yargı önüne çıkarıldığı mesajını vermiş olması da, önem arz etmektedir. Bu şekilde uluslararası hukukun uygulanmasıyla savaş suçu, barışa karşı suç ve insanlığa karşı suç işleyenler, ilk defa yargı önüne çıkarılmış oldu. Mahkemenin vermiş olduğu kararlarla, geleneksel insaniyet hukuku anlayışına uluslararası ceza boyutu eklenmiştir.44 Bununla birlikte, davaların sadece galip devletlerin hakimlerince görülmesinin mahkemenin tarafsızlığını tartışmalı hale getirdiği45 ve mahkemenin teşekkül tarzının, mahkemeyi gerçek bir uluslararası mahkeme olmaktan çıkartıp, müttefikler arası bir mahkeme konumuna getirdiği46 yönünde eleştiriler de mevcuttur. Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesinin kurulması ve çalışmaları, Müttefik Devletler için örnek teşkil etmiş ve savaşın mağlubu Japonya’nın 2 Eylül 1945’te imzaladığı Teslim Bildirisini takiben, Uzakdoğu Müttefik Kuvvetler Başkomutanı General Douglas Mc Arthur’un yayınladığı 19 Ocak 1946 40 41 42 43 44 45 46 Nüremberg Mahkemelerinde İngiliz-Amerikan sisteminde geçerli olan usuli prosedür uygulanmıştır. “Bu sisteme göre dava savcı ile sanığın müdafii arasında bir düello şeklinde cereyan eder, yargıçlar esas itibariyle hadisleri takip eden birer hakem gibidirler. Bkz. EREM, Faruk: İnsanlığa Karşı Cürümler, Ankara, 1948, s.7. TÖNEL ŞEN, Semin: Uluslararası Hukukta Soykırım Etnik Temizlik Saldırı, On iki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2010, s.28. Geçici amaca yönelik anlamına gelmektedir. TEZCAN, s.274. BAŞAK, s.32. MERAY, Seha: Devletler Hukukuna Giriş, C. 2, Ankara, 1959, s.465-466. LÜTEM, s.90-92. 812 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU tarihli Beyanname ile 29 Nisan 1946 tarihinde Tokyo Uluslararası Askeri Mahkemesi kurulmuştur. Mahkemenin amacı, 2. Dünya Savaşındaki Japon savaş suçlularının yargılanmasıdır. Mahkemenin yer bakımından yetkisi, Japonya ve Pasifik’te Amerikan Kuvvetleri Başkomutanı’nın idaresi altında bulunan bölgeler olup, Mahkeme yalnızca savaş suçlarını değil, insanlığa karşı suçlar ve barışa karşı suçları da yargılamak üzere kurulmuştur.47 Mahkeme, Uzakdoğu’daki Müttefikleri oluşturan Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Hollanda, Yeni Zelanda, Filipinler, SSCB ve ABD olmak üzere 11 devletin yargıç ve savcılarından oluşmuştur. Tüm yargıç ve savcılar anılan her bir devletten bir kişi olmak üzere ABD’li başkomutan tarafından atanmıştır.48 Tokyo Uluslararası Askeri Mahkemesinde duruşmalara 29 Nisan 1946 tarihinde başlanmış, yargılamalar 12 Kasım 1948 tarihinde son bulmuştur. Mahkeme bazı farklılıklar dışında esas bakımından Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesi için geçerli olan prensipler dahilinde yargılamalarda bulunmuştur.49 Yargılamalar sonucunda, yargılanan 25 kişiden 7 kişi hakkında ölüm cezasına, 7 kişi hakkında müebbet hapse, geriye kalanlar hakkında da ağır hapis cezasına hükmedilmiştir. 50 ABD tarafından Japonya’ya atom bombası atılması başta olmak üzere, savaşın galibi olan devletlerin yoğun bombardımanın neden olduğu sivil kayıplar da uluslararası insaniyet hukuku ihlalleri olmasına rağmen, yargılama konusu olmamıştır. Bu nedenle, tıpkı Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesine yöneltilen eleştirilere benzer şekilde, galiplerin adaletinin gerçekleştiği bir Mahkeme olduğu eleştirisinden kurtulamamıştır.51 47 48 49 50 51 BAŞAK, s.32. YAĞLIOĞLU, Zafer: “Milletlerarası Yargı Sistemleri ve Kuruluşları”, Askeri Adalet Dergisi, S.115, Eylül 2002, s.139. PAZARCI, s.148. TEZCAN, s.274. MİNEAR, R.H.: Victors Justice the Tokyo War Crimes Trial Princetan: Princeton Univ. Press., 1971. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 813 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU C. ULUSLARARASI HUKUKTA SOYKIRIM SUÇUNA İLİŞKİN DÜZENLEMELER 1) Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 96 (1) Sayılı Kararı Soykırım suçunun yer aldığı ilk hukuki belge, milletlerarası barış ve güvenliği koruma, savaşı önleme amacı ile 2. Dünya Savaşı ardından yeni kurulan Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın, New York, Lake Success’te toplanan Genel Kurulu’nda 23 Ekim-15 Aralık 1946 tarihleri arasında yapılan ilk oturumunun ikinci bölümünde kabul edilen, 11 Aralık 1946 tarih ve 96 (I) sayılı karar olmuştur. Genel Kurul bu karar ile soykırım kavramının ne anlama geldiğini açıklamış oldu. Bu karara göre soykırım, insan gruplarının, grup olarak tümüne yaşama hakkı tanımamaktır. Söz konusu kararda, cinayet nasıl insan hayatını ortadan kaldırmak anlamına gelmekte ise, soykırımın da insan topluluklarının hayat hakkının ortadan kaldırılması anlamına geldiği ve haklarından mahrum kaldığı, bu sebeple soykırımın diğer ahlak kurallarına aykırı olduğu kadar, Birleşmiş Milletler’in amaç ve prensiplerine de aykırı olduğu belirtildikten sonra, ırki, dini, siyasi ve diğer insan topluluklarının tamamen veya kısmen imhasına yol açan soykırım suçunun işlendiği tespiti yapılarak, bu suçun önlenmesinin uluslararası bir görev olduğunun üzerinde durulmuştur.52 Bu tanımla, soykırıma tabi tutulan gruplar, ırki, dini, siyasi ve diğer gruplar olarak sayıldı. Kararın belki de en önemli yanı, soykırımın devletler hukukuna göre bir suç sayılmasıydı. Bu durum, soykırımın bir ülke içinde işlenmiş olmasının, devlet egemenliği ilkesi çerçevesinde içişleri olarak sayılmasını ve uluslararası kovuşturmadan kurtulmasına imkan vermemeyi amaçlıyordu. Soykırım suçunu işleyenlerin, özel görevli, kamu memuru ya da devlet adamı olmasına bakılmadan cezalandırılması kabul edildi.53 Bu kararda, siyasi grupların soykırıma uğrayabileceği hükmü, siyasi mücadele yapan, grupların içindeki sivillerin, kısmen dahi olsa, önemli sayıda katledilmesi halinde soykırım işlenmiş olacağını ifade etmekteydi. Bu haliyle, Nüremberg İlkeleri içindeki insanlığa karşı suç kavramı, soykırım kavramıyla eşanlamlı 52 53 ASLAN, s.45. AKTAN, s.8. 814 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU sayılmaktaydı. Ancak, insanlığa karşı suçların aksine, bu karar, soykırımla savaş arasındaki bağı ortadan kaldırıyordu. Yani soykırımın savaş sırasında olduğu gibi barış döneminde de işlenebileceği kabul ediliyordu. Öte yandan, soykırımın, savaşan ülkenin işgal ettiği yerlerde de işlenebileceği kabul ediliyordu. Bu suç, savaşan ülkenin işgal ettiği yerlerde işlenebileceği gibi, o ülkenin kendi sınırları içinde de işlenebiliyordu. Böylece hangi nedenle, zamanda ve yerde olursa olsun, ciddi sayıda insan ölümü soykırım suçu sayıldı. 2) Soykırım Sözleşmesi Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme 6 Aralık 1948 tarihinde Paris’te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 260/A (III) sayılı kararıyla, toplantıda hazır bulunan 56 üye devlet tarafından oybirliğiyle imzaya açılmış, 20. onay belgesini takip eden 90 günün sonunda 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti 25 Mart 1950 tarihinde kabul edilen 5630 sayılı Yasa ile herhangi bir çekince koymaksızın Sözleşmeye taraf olmuştur. 5630 sayılı Onay Yasası 29 Mart 1950 tarih ve 7469 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.54 Soykırım Sözleşmesi bir giriş bölümü ile 19 maddeden oluşmaktadır. Sözleşmenin giriş bölümünde soykırımdan “nefret uyandırıcı musibet” olarak bahsedilmiştir. Sözleşmenin giriş bölümünde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun vermiş olduğu 96 (1) sayılı karar dışında, ne Nüremberg İlkelerine, ne “insanlığa karşı suçlar” kavramına, ne Tokyo Mahkemesi Statüsü’ne, ne de yerel mahkeme kararlarında geçen “mass murder” (toplu katliam) kavramına atıfta bulunulmayarak, artık soykırım kavramının bu tarihten itibaren ayrı bir suç olarak sayıldığına işaret edilmektedir. Sözleşmenin 2. maddesi ile soykırım suçunun tanımına yer verilmiş ve bu şekilde soykırım suçunun maddi unsuru ortaya konulmuştur. Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi soykırımı şöyle tanımlamaktadır: “Bu sözleşmeye göre soykırımın anlamı, milli etnik, ırki veya dini bir grubu, 54 Sözleşmenin orijinal metni ve çevirisi için bkz. DOĞRU, Osman: İnsan Hakları Uluslararası Mevzuatı, Beta Yayınları, İstanbul, 1998, s.250. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 815 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU sırf bu niteliği nedeniyle, kısmen veya tamamen, yok etmek kastıyla, aşağıda sayılan fiillerin işlenmesidir: f) Grup üyelerini öldürmek; g) Grup üyelerine ciddi, bedensel veya zihinsel zarar vermek; h) Bir grubun üyelerini, kasten, bunların fiziki olarak kısmen veya tamamen yok edilmesi sonucunu doğuracağı önceden hesaplanan yaşam koşulları altına sokmak; i) Grup içinde doğumları bilinçli olarak önlemeye yönelik tedbirler dayatmak; j) Gruba ait çocukları bir başka gruba zorla nakletmek.” Bu tanımla ilgili taraf devletler tarafından 2. maddeye konulmuş herhangi bir çekince bulunmamaktadır. Soykırım Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre soykırım teşkil eden fiiller şunlardır: a) Soykırımda bulunmak b) Soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak c) Soykırımda bulunulmasını doğrudan ve açıkça kışkırtmak d) Soykırımda bulunmaya teşebbüs etmek e) Soykırıma iştirak etmek 4. madde ile soykırım suçunu veya yukarıda ifade edilen fiillerden birini işleyenlerin, anayasal bir yetkiyle görevlendirilmiş olan en üst yöneticiler, yetkili kamu görevlileri veya özel kişiler de olsa cezalandırılması hüküm altına alınmıştır. Sözleşmenin 6. maddesi, soykırım suçunu veya 3. maddede belirtilen fillerden birini işlediğine dair hakkında suç isnadı bulunan kimselerin yargılanmasının, suçun işlendiği devletin yetkili bir mahkemesi veya yargılama yetkisini kabul etmiş olan taraf devletler bakımından yargılama yetkisine sahip bulunan uluslararası bir ceza mahkemesi tarafından yapılacağını düzenlemiştir.55 55 Sözleşmenin 6. maddesine göre soykırımın işlendiğini belirleyecek yetkili organlar, soy- 816 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU Sözleşmenin bu noktadaki ilk uygulamasının, imza tarihi olan 1948 yılından tam 45 sene sonra Eski Yugoslavya’da işlenen soykırım suçlarını yargılamak için kurulan ad hoc nitelikte Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ile somutlaşması, 6. maddenin zayıf bir içeriğe sahip olduğunu göstermektedir.56 1998’de Roma’da imzalanan Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü de Sözleşmenin asıl amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için geç kalmış ama önemli bir adımdır. D. SOYKIRIM SUÇUNUN CEZALANDIRILMASI İÇİN KURULMUŞ ULUSLARARASI MAHKEMELER 1) Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi 1945 yılında 2. Dünya Savaşı sona erdiğinde Hırvat kökenli lider Tito Sosyal Federal Yugoslavya Cumhuriyeti’ni kurmayı başarmıştır. Tito’nun kurmuş olduğu Sosyal Federal Yugoslavya Cumhuriyeti, Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Makedonya, Bosna Hersek ve Karadağ olmak üzere 6 cumhuriyet ve Kosova ve Voyvodina olmak üzere 2 özerk bölgeden oluşmaktaydı. Tito’nun 1980 yılında ölümüyle birlikte çok-uluslu Yugoslavya’da huzursuzluklar artmıştı. 1987 yılında Sırbistan Komünist Parti liderliğine gelen Miloseviç, 1989 yılında tek taraflı olarak Kosova ve Voyvodina’nın özerk statüsüne son verildiğini açıklamış, bu durumu protesto eden Slovenya ve Hırvatistan, federal ordudan kuvvetlerini çekmiş ve federal yönetime vergilerini vermemeye başlamışlardır. 1990 yılında Slovenya ve Hırvatistan’da, ulusal egemenliği ve daha gevşek bir konfederasyonu savunan partiler seçimleri kazanınca 1991 yılında bu iki cumhuriyet ard arda bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bosna Herseğin de 15.10.1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etmesi ve Avrupa Topluluğu Bakan- 56 kırım suçunun işlendiği ülkenin yetkili bir mahkemesi veya tarafların yargı yetkisini kabul ettikleri uluslararası bir ceza mahkemesi olabileceğinden, bazı ülkelerin parlamentolarının veya eyalet meclislerinin 1915 yılında Osmanlı Devleti vatandaşı olan Ermenilere karşı soykırım suçu işlendiği yönünde ve sözde “Ermeni Soykırımı” inkarının suç sayılması yönünde aldıkları kararlar, hukuki olmaktan ziyade siyasi kararlar olarak değerlendirilmelidir. KOCAOĞLU, Sinan: “Uluslararası Ceza Hukuku ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Bağlamında Soykırım Suçu”, Ankara Barosu Dergisi, Ankara Barosu Yayınları, Y.2005, S.3, s.155. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 817 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU lar Konseyi’nin 6 Nisan 1992’de Bosna Herseği tanıması üzerine, daha önce Slovenya ve Hırvatistan’da yaşanmayan çatışmalar Bosna’da Sırp, Müslüman ve Hırvatlar arasında yaşanmaya başlamıştır. 1992 yılının ilkbaharında Bosna’nın doğusundaki bütün önemli şehirler Sırpların saldırısına uğramış ve çoğu ele geçirilmiştir.57 Sırplar Belgrat’tan aldıkları büyük destekle 1993 yılında Saraybosna’yı kuşattılar. Saraybosna ve Serebrenika, 1992 yılında Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan güvenli yerler arasında yer almasına ve buralarda güvenliği sağlamak adına BM Barış Gücü (UNPROFOR) askerlerinin bulunmasına rağmen, 1995 yılında Serebrenika’da 7500 müslüman erkek ve erkek çocuk, 1992 ile 1995 tarihleri arasında Bosna Hersek’in tamamında ise 300.000’ e yakın insan Sırp kuvvetleri tarafından öldürüldü. Gerçekleşen bu savaşta üç önemli nokta ise üç etnik gruba ait milis kuvvetlerin ve devlet ordularının karşı karşıya gelmesidir.58 Bosnalı müslümanları hedef alan dini temelli cinayetler dışında, tecavüzler ve sürgünlerin de olduğu bölgedeki bütün bu olayların uluslararası kamuoyunda dikkat çekici bir boyuta ulaşması sonucu, Birleşmiş Milletler Şartı 7. Bölüm uyarınca, çatışmanın tüm ülkeye yayılması ve bu artan çatışmaların ortamdaki güvensizlik ve belirsizliği arttırarak tüm Avrupa’da tehlike yaratması ve 2. Dünya Savaşı sonrası çatışmanın tüm Avrupa’da geniş bir coğrafyada yayılarak, yeni bir savaş ortamı oluşturmasına tahammül edilemeyeceği gerekçesiyle, Güvenlik Konseyi harekete geçmiş, uluslararası hukuk ihlallerini göz önüne alarak 22.09.1993 tarihinde aldığı 808 nolu karar ile savaş suçlularının yargılanması ve cezalandırılması amacıyla bir ad hoc mahkeme kurulmasına karar vermiştir. Birleşmiş Milletler Sekretaryası birçok üye ülkenin önerilerini de dikkate alarak kurulacak ad hoc mahkeme için bir Statü hazırlamış ve bu Statü Güvenlik Konseyi’nin 25.05.1993 tarihli ve 827 sayılı kararı ile kabul edilmiştir. Statü, söz konusu kararın eki durumundadır. Soykırım suçuna iliş57 58 TÜRBEDAR, Erhan: “Yüzyılın Davası: Bosna Adalet Peşinde”, Stratejik Analiz, Mayıs 2006, s.29. KIZILSÜMER, Deniz Özer: “B.M. Soykırım Sözleşmesinin Uygulanmasına İlişkin Dava (Bosna Hersek v. Sırbistan)”, Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi, 2008, C. 4, S. 15, s. 62. 818 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU kin Soykırım Sözleşmesinde bulunan normlar, hiçbir değişiklik yapılmaksızın Statü’nün 4. maddesinde aynen yer almıştır. Statünün giriş kısmında, “Eski Yugoslavya topraklarında 1991’den itibaren uluslararası hukukun ciddi şekilde ihlallerinden sorumlu olan kişilerin yargılanması amacıyla Birleşmiş Milletler Şartı’nın 7. Bölümüne dayanılarak, Güvenlik Konseyi tarafından kurulan Uluslararası Mahkeme” sözlerine yer verilmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 7. Bölüm dahilinde zorlayıcı bir tedbir olarak, yapısal nitelikli yardımcı bir organ tesis etmiştir. Birleşmiş Milletler Şartı’nda, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın açıkça mahkeme kurma yetkisinden bahsedilmemekle birlikte, bu Mahkemenin Güvenlik Konseyi’nin sahip olduğu geniş yetkilere istinaden kurulmuş olması hukuki kabul edilmesi için yeterli görülmüştür.59 Mahkemenin konu bakımından yargı yetkisi, 1949 Cenevre Sözleşmelerinin, genel olarak savaş hukukunun ya da kurallarının ve Soykırım Sözleşmesi’nin ihlali sonucu oluşan suçları ve insanlığa karşı suçları kapsamaktadır.60 Mahkemenin yer bakımından yargı yetkisi, Eski Yugoslavya toprakları, hava sahası ve ülke suları olarak belirlenmiş, zaman bakımından yetkisi ise, 01.01.1991 tarihinden itibaren işlenen suçları kapsayacak şekilde düzenlemiştir.61 Statü gereği, toplam 3 daireden oluşan Mahkeme 16 yargıçtan oluşmaktadır. 16 yargıcın 14’ü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından bir liste halinde sunularak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından seçilmiştir. Mahkeme fiziki mekan olarak 16.11.1993 tarihinde La Haye’de kurulmuş olup, o tarihten bu yana görevini sürdürmektedir. Mahkeme tarafından karara bağlanan ilk soykırım davası Goran Jelisic davası olmuştur. Jelisic toplam 32 maddeden yargılanmıştır. Hakkındaki suçla59 60 61 Alpkaya, Güvenlik Konseyi’nin, bu kararının hukukiliğini tartışma konusu haline getirmediğine işaret etmektedir. Bkz. ALPKAYA, Gökçen: Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi, Turhan Kitabevi, Ankara, 2002, s.41-45. Statü md. 2-5 Statü md. 8 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 819 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU malar, soykırım, adam öldürme, işkence, insanlığa karşı suçlar, savaş yasası ve geleneklerinin ihlalidir. 19.10.1999 tarihinde mahkeme, sanığı, soykırım suçundan suçsuz, fakat diğer 31 suçlamadan suçlu bulmuştur. Jelisic 40 yıl hapis cezasına mahkum edilmiştir. Kurulan Mahkeme’de Eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç, Pale’deki Bosna-Sırp Yönetimi Lideri Radovan Karadzic ve Bosna-Sırp Yönetimi Silahlı Kuvvetler Komutanı Ratko Mladic olmak üzere, tüm devlet sorumluları yargılanmıştır.62 2) Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Ankara İli büyüklüğünde bir ülke olan Ruanda’nın yüzölçümü 26.338 kilometre kare olup arazinin yüzde 45.56’sı tarıma elverişlidir ve bu arazinin yaklaşık yüzde 10’una karşılık gelen bir kısmı da ulusal park olarak korumaya alınmıştır. Üstelik bu sınırlı arazide 9.907.509 olan nüfusun yüzde 90’ı tarımla uğraşmaktadır. Arazinin büyük çoğunluğunun tepelik ve merdiven biçiminde oluşu ve herhangi bir aktiviteyle uğraşan herkesin birbirini görmesi, gözetlemesi ve denetlemesine imkan vermesi çok sayıda kişinin sınırlı alanlarda bir arada çalışıyor olması ve ayrıca ekonomik faaliyetlere ilişkin toplumsal hiyerarşik bir yapının varlığı ve sıkı denetleme mekanizması Ruanda’da hem yönetimsel anlamda gözetlemeyi hem de gözetim anlamında gözetlemeyi mümkün kılmaktadır. Hutu, Tutsi, Tva gibi net ırk kimliklerine ayrılmış ve kayıt altına alınmış bir toplum olması anlamıyla ve de idari birimlerin aile birimine kadar doğrudan bilgi sahibi olabilmesi nedeniyle yönetimsel anlamda gözetleme Ruanda’da yerleşiktir.63 Bu sosyolojik yapı içerisindeki Ruanda’daki çatışmaların temeli, Ruanda’nın Belçika’nın sömürgesi olduğu yıllara dayanmaktadır. Belçika’nın sömürgesi olduğu yıllarda Belçika’nın ülkede oluşturduğu kast sistemindeki, görünüşe ve ekonomik zenginliğe dayalı, iki kutuplu etnik ayrım yapılması Tutsiler ve Hutular arasındaki gerilimin belirleyicisi olmuştur.64 62 63 64 Eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’in yargılaması Lahey’de tutulduğu hücresinde ölü olarak bulunduğu 2006 yılı Mart ayına kadar devam etmiştir. ÇOBAN, Ebru: “Uluslararası Hukukta Soykırım Suçu ve Suça Zemin Hazırlayan Toplumsal Yapılar: Ruanda Örneği”, Uluslararası İlişkiler, C.5, S.17, 2008, s. 62. TÖNER ŞEN, s.179-180. 820 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU Ruanda’da 1 Ocak 1990’dan 1992’ye kadar bir iç savaş yaşandı ancak Ağustos 1992’de imzalanan ateşkesle geçici olarak savaş durduruldu. Ancak bu süreçte, Hutular aldıkları kararları hayata geçirmeye karar verdiler ve 6 Nisan 1994’te tarihin gördüğü en kanlı soykırımlardan birisi radyoda yapılan anonsla başladı. 1994’ün Nisan ayından Haziran ayının başına kadar 100 gün içerisinde bölgede 800.000’e yakın Tutsi ve ılımlı Hutu öldürüldü. 1 Temmuz 1994 tarihinde, Güvenlik Konseyi’nin görevlendirdiği uzmanların Ruanda’da sistematik bir soykırımla birlikte insancıl hukukun ağır bir şekilde ihlal edildiğini rapor etmeleri sonucunda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 16 Kasım 1994 tarih ve 955 sayılı kararı ile Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasına karar verilmiştir. Mahkemenin kurulmasının yasal dayanağı Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde olduğu gibi BM Şartı’nın 7. Bölümü olmuştur. Bu mahkeme de nitelik bakımından ad hoc, olağanüstü ve sivil bir mahkemedir. Bu mahkeme, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinin Statüsü’ne ve bağlı olduğu kurallara çok yakın kurallar esas alınarak oluşturulmuş olup, Tanzanya’nın başkenti olan Arusha’da faaliyet göstermektedir. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi başta 11 yargıçtan oluşmaktadır. Fakat daha sonra bu sayı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 30.04.1998 tarihli ve 1165 sayılı kararı ile 14 yargıca çıkarılmıştır. Mahkemenin bir savcılığı bulunmakta ve araştırma, kovuşturma başlatmak ve dava açmak savcının yetkisindedir. 65 Mahkemenin yer bakımından yetkisi, Ruanda ülkesi ile Ruanda yurttaşlarının uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerini işlediği komşu ülkeler şeklinde belirtilmiştir.66 Mahkeme zaman bakımından ise 1 Ocak 1994 - 31 Aralık 1994 tarihleri arasında işlenen suçları yargılamakla yetkilidir.67 Ruanda Hükümeti, Mahkemenin kurulmasını bizzat kendisi talep etme65 66 67 PAZARCI, s.353. Statü md. 2-4. Statü md. 1., md.7 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 821 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU sine rağmen daha sonraları şartlar istediği şekilde gerçekleşmediği için Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne karşı çıkmıştır.68 1997 yılından itibaren, soykırım şüphelisi olarak birçok kişi tutuklanmaya başlanmış ve 2 Eylül 1998’de Mahkeme ilk soykırım hükmünü Akayesu davasında vermiştir. Bu kararın önemi, Soykırım Sözleşmesi’nin kabulünden yaklaşık yarım yüzyıl sonra, Sözleşmenin uygulandığı ilk mahkeme kararı olmasıdır. Akayesu davasında Mahkeme, Tutsilere karşı işlenen zalimce eylemlerin sayısına, yaygın eylemlerin sadece Taba komününü değil, Ruanda’nın tamamındaki Tutsileri hedef almasına, mağdurların belli bir sistem içinde ve kasten Tutsi grubunun üyeleri arasından seçilmesine, diğer gruplara karşı aynı eylemlerin gerçekleştirilmemesine bağlı olarak, makul şüphenin ötesinde sanığın soykırım niyetinin bulunduğuna kanaat getirmiştir.69 Akayesu ömür boyu hapis cezasına mahkum edilmiştir. 4 Eylül 1998 tarihinde ise Ruanda’nın eski Başbakanı Jean Kambando, Mahkemede suçluluk açıklamasında bulunmuş ve soykırım suçundan ömür boyu hapse mahkum edilmiştir. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi 1995 yılından bu yana görevini sürdürmektedir.70 3) Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma’da toplanan Birleşmiş Milletler Konferansı’nın sonunda, 18 Temmuz 1998 tarihinde uluslararası hukuk kapsamında işlenebilecek en ağır suçlar olan soykırım, diğer insanlığa karşı suçlar ile savaş suçlarını soruşturmak amacıyla bağımsız, kalıcı ve sürekli bir yargı organı olan Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma Statüsü, 120 olumlu, 7 olumsuz ve 29 çekimser oy ile kabul edilmiştir. Gerekli imza ve onay şartlarının tamamlanmasıyla, Roma Statüsü 01.07.2002 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulması, Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesi ile başlayan ve Tokyo Uluslararası Askeri Mahkemesi ile devam eden ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda Ulus68 69 70 ASLAN, s.235. DEĞİRMENCİ, Olgun: “Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK md. 76)”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y.2007, S.70, s.101. TÖNER ŞEN, s. 185. 822 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU lararası Ceza Mahkemeleri’nin kurulmaları ile son ayağı oluşan bir sürecin sonucudur.71 Türkiye’nin henüz taraf olmadığı72 Roma Statüsü’ne 15 Şubat 2013 tarihi itibarıyla Fildişi Sahilleri’nin de katılımıyla 122 devlet taraf olmuştur. Roma Statüsü, 128 maddeden oluşan ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargılayacağı suçlar ile Mahkemede uygulanacak usul ilkeleri ve Mahkemenin yapısını belirleyen bir hukuk belgesidir. Roma Statüsü’nün önsöz bölümü ile 1. ve 5. maddelerinde, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin uluslararası toplumu yakından ilgilendiren çok ciddi suçları yargılamakla görevli olduğu vurgusu yapılmıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hangi suç tipleri üzerinde yargı yetkisi olduğu ise, Statü’nün 5. maddesinde açıkça sayılmıştır. Anılan maddeye göre Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisine giren suçlar, soykırım, insanlığa karşı suç, savaş suçu ve saldırganlık73 suçudur. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kişiler bakımından yetkisi 18 yaşından küçük olmayan gerçek kişileri kapsamakta olup, devletleri ve tüzel kişileri yargılaması mümkün değildir.74 Ayrıca devlet başkanları dahil hiç kimse için yargı bağışıklığı söz konusu değildir. Mahkemenin zaman bakımından yetkisine bakılacak olunursa, Mahkeme, Statü yürürlüğe girdikten sonra işlenen suçlar bakımından yetkili olacaktır.75 Sonradan taraf olan bir devlet yönünden zaman 71 72 73 74 75 ALİBABA, Arzu: “Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu”, AÜHFD, C. 49, S. 1–4, 2000, s. 181. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulduğu ve Statü’nün kabul edildiği tarih itibariyle 765 sayılı Türk Ceza Kanunu Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisinde bulunan suçları içermemekteydi. Bu durumda Türkiye’nin Statüye taraf olması halinde Türkiye’de ya da Türk vatandaşlarınca suçların işlenmesi durumunda Uluslararası Ceza Mahkemesi ilk elden yetkili olması durumu söz konusu olacaktı. Ancak 5237 sayılı TCK’da soykırım suçu ve insanlığa karşı suçlar gibi uluslararası suçlara yer verilmesi ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin doğrudan müdahalesi ve ilk elden yetkili olması durumu ortadan kalkmıştır. Bu suçlardan ilk üçünün unsurları, geçmiş tecrübeler ile belirlenmiş ve jus cogens norm haline gelmiş oldukları için belirlidir, fakat saldırı suçu konusunda Roma’da yapılan görüşmelerden sonuç alınmamış olduğu için, saldırı suçu Roma Statüsü’nün yürürlüğe girmesinden 7 yıl sonra, suçun koşullarının ve uygulanmaya koyulmasının saptanmasına kadar Mahkemece bir işleme bağlı tutulmamak üzere askıya alınmıştır. Statü md. 25/1 Statü md. 11 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 823 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU bakımından yetki, bu devletin önceki tarihte işlenen bir fiilden dolayı Mahkemeyi yetkilendirmesi hali dışında taraf olma tarihinden itibaren doğacaktır.76 Bu hususlar, 22. maddedeki “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ve 24. maddedeki “ceza kurallarının geriye yürümezliği” ilkeleri ile de teyit edilmiştir. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Statüsü’nde yer bakımından yetki kapsamında herhangi bir hüküm bulunmadığından tüm dünyada işlenecek suçları kapsadığı söylenebilir. Mahkemenin yargı yetkisi bakımından en önemli hususlardan bir tanesi, bu yetkinin ikincil (tali) ve tamamlayıcı nitelikte olmasıdır.77 Buna göre, mahkemenin görev alanına giren suçlardan birinin işlenmesi halinde bu suçu kovuşturmada devletler asli ve birincil yetkiye sahiptirler. Devletlerin bu yetkilerini kullanmamaları halinde yetki, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne geçecektir. Mahkeme 3 daire ve 18 yargıçtan oluşmaktadır. 1 Temmuz 2002 yılında faaliyete geçen Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Demokratik Kongo Cumhuriyeti Hükümeti’nin başvurusuyla Mayıs 2004’de Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile ilgili, Uganda Hükümeti’nin başvurusuyla Temmuz 2004’de Uganda ile ilgili, BM Güvenlik Konseyi’nin başvurusuyla Haziran 2005’de Sudan ve Darfur ile ilgili, Orta Afrika Cumhuriyeti Hükümeti’nin başvurusuyla Mayıs 2007’de Orta Afrika Cumhuriyeti ile ilgili soruşturma başlatılmıştır. Açılan soruşturmalar sonucu son olarak Sudan Devlet Başkanı hakkında soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı suçları işlediği iddiasıyla tutuklama kararı çıkartılmış fakat davanın hemen açılması konusunda B.M. Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.78 II) TÜRK HUKUKUNDA SOYKIRIM SUÇU A. GENEL OLARAK 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Soykırım “başlıklı 76. maddesi de 76 77 78 Osmanlı Devleti vatandaşı olan Ermenilere karşı soykırım suçu işlendiği yönündeki iddialar 1915 yılına ait olup, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 01.07.2002 tarihinde kurulmasından çok uzun zaman önce meydana gelen olaylara ilişkin iddiaların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin zaman bakımından yetkisi kapsamında olmadığı açıktır. Statü md 1, md.17 BEŞİRİ, Arzu: Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S.108, Y.2013, s.202. 824 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU soykırımı şu şekilde tanımlamıştır. “Madde 76- (1) Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur: a) Kasten öldürme. b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme. c) Grubun, tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması. d) Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması. e) Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi. (2) Soykırım suçu failine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Ancak, soykırım kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.79 (3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur. (4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.” TCK md. 76’ daki bu düzenleme Soykırım Sözleşmesinin 2. maddesinden alınarak düzenlenmiştir.80 Madde gerekçesinde, Soykırım Sözleşmesi’ni 23 Mart 1950 tarihinde çekince koymaksızın onaylayan Türkiye’nin, Soykırım Sözleşmesi’nin 5. maddesinde yer alan soykırım suçu sanıklarına etkin cezaların verilmesinin sağlanması ve Sözleşme hükümlerinin yürürlüğe konması amacıyla, sözleşmeci devletlere yüklenen yükümlülüğü yerine getirmek için Türk Ceza Kanunu’nda soykırım suçuna yer verildiği belirtilmektedir. 79 80 Maddenin ikinci fıkrasında yer alan ikinci cümle TBMM Genel Kurulu’nda madde hakkında yapılan görüşmeler sırasında (15.09.2004) iktidar ve ana muhalefet partisine mensup milletvekilleri tarafından verilen bir değişiklik önergesi üzerine metne eklenmiştir. Söz konusu önergede, bu değişiklikle Kanunda “suçların içtimaı açısından belirlenmiş hükümlerle “uyumun sağlanmasının amaçlandığı belirtilmiştir. ŞAHİN, Cumhur, ÖZGENÇ, İzzet: Türk Ceza Hukuku Gazi Külliyatı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2005, s.167. TURHAN, Faruk: Yeni Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar, http://www.ceza-bb. adalet.gov.tr/makale/101.doc, Erişim: 08.05.2013. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 825 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU Soykırım Sözleşmesi’nden farklı olarak, TCK düzenlenirken 76. maddeye “bir planın icrası suretiyle” ifadesi eklenerek objektif bir ölçüt kullanılmıştır. Böylece cürmi girişimin planlı ve sistematik karakteri vurgulanmış olmaktadır.81 AKÜN’ e göre suçun bir plan dahilinde işlenmemiş olması katliamları soykırım niteliğinden çıkarmamaktadır. Tanıma böyle bir ibarenin eklenmiş olması suçun kapsamını daraltmaktadır. Plan adeta suçun unsurlarından biri haline getirilmiştir. Bu suçun bir planın icrası suretiyle işlenmemesi durumunda soykırım suçu oluşmayacak, suç fiillerinin de cezalandırılmaması sonucunu doğuracaktır.82 Türk hukukunda soykırım suçu ilk kez, 2001 tarihli Dönmezer Tasarısı’nın 128. maddesinde düzenlenmiştir.83 5237 sayılı TCK, 2001 Tasarısı’nda yer alan bu tanımı, bazı farklılıklarla 76. maddesine taşımıştır.84 Maddenin son şekli 15 Eylül 2004 tarihinde Genel Kurul’da yapılan görüşmeler esnasında verilen önerge sayesinde oluşturulmuştur. Soykırım Sözleşmesi’nin 1. maddesi, taraf devletin soykırım suçunu önlemek ve cezalandırmak yönünde bir taahhütte bulunduğunu ve bu konuda yasal düzenlemelerin yapılması konusunda yükümlülüğünü öngörmektedir. Türkiye bu yükümlülüğünü 55 yıl boyunca yerine getirmemiştir. Nihayetinde 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile “Uluslararası Suçlar” başlığı altında soykı81 82 83 84 ÇOLAK, Haluk: Güncel Ceza Hukuku, Bilge Yayınevi, Ankara, 2005, s.207. AKÜN, Neslihan Verda: “Uluslararası Hukukta ve Türk Hukuku’nda Soykırım (Jenosid) Suçu”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Prof. Dr. Sevin TOLUNER’e Armağan, Y. 24, S. 1-2, 2004, s. 66. KÖPRÜLÜ, Timuçin: “Soykırım Suçu Üzerine Tartışmalar”, Hukuki Perspektifler Dergisi, S.:6, Mayıs, 2006, s.98. Adalet Komisyonu’nda kabul edilen metin şu şekildedir; Soykırım, MADDE 76.– (1) Bir planın icrası suretiyle, millî, etnik, ırkî, dinî veya bunlar dışında bir özellikle belirlenen bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur: a) Kasten öldürme, b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme, c) Grubun, tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması, d) Doğumların zorla engellenmesi, e) Çocukların zorla başka yerlere götürülmesi. (2) Soykırım suçu failine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. (3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur. (4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez. 826 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU rım suçunu (md.76), insanlığa karsı işlenen suçları (md.77), göçmen kaçakçılığı suçunu (md.79), ve insan ticareti suçunu (md.80) düzenlemiştir. Bunun yanında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 13. maddesinde evrensellik ilkesi soykırım suçu açısından da kabul edilmiş ve Türk Mahkemeleri, yurt dışında işlenen, Türkiye’yi, Türk vatandaşını ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişiliğini ilgilendirmese dahi soykırım ve insanlığa karşı suçlardan dolayı da yetkili kılınmıştır.85 Soykırım suçunun unsurlarının bir bütün olarak ortaya çıkması söz konusu olmadığı sürece, soykırım suçundan bahsedilmesi mümkün değildir. B. SUÇUN HUKUKA AYKIRILIK UNSURU Suçla öncelikle grubu oluşturan bireylerin maddi ve manevi varlıkları yani yaşam hakkı, vücut dokunulmazlıkları, onurları korunmaktadır.86 Bireyler dışında grubun tamamına ait “grup olarak var olma hakkı” da korunmaktadır.87 Bunlar yanında, tüm uluslararası suçlarda olduğu gibi uluslararası toplum düzeni de korunan hukuki değerler arasındadır.88 Soykırım suçunun koruduğu hukuki değerin sadece bir kişiye ait değil, tüm uluslararası topluma ait olması nedeniyle, bu suçu hukuka uygun hale getiren herhangi bir sebebin varlığı kabul edilemez. Bu nedenle meşru savunma, kanun hükmünü yerine getirme, ilgilinin rızası ve hakkın icrası şeklindeki klasik hukuka uygunluk nedenlerinin soykırımı hukuka uygun hale getirmesi mümkün olmadığı gibi, savaş hali, ülke savunması, amirin emri gibi hallerde de bu fiilin işlenmesini hukuka uygun görmek mümkün değildir.89 90 85 86 87 88 89 90 KÖPRÜLÜ, s. 97-98. TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.64. BAŞAK, s. 95. DEĞİRMENCİ, s.77. KOCA, Mahmut: “Türk Ceza Kanununda Soykırım Suçu”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Nisan, 2010, S.1, s.22. Doktrinde TCK’nın 24. maddesi kapsamında kalan ve birer hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilen kanun hükmünün icrası ve yetkili amirin usule uygun emrinin ifası sırasında işlenen fiillerin hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmediği için 76. madde uyarınca suç kabul edilmesinin mümkün olmadığını savunan yazarlar da mevcuttur. Bkz. ŞEN, Ersan: Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2006, s.237. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 827 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU C. FAİL Fail herhangi bir kimse olabilir.91 Failin, devlette veya devlet benzeri bir teşkilatlanmada çalışmasına gerek yoktur. Bu demektir ki, sadece soykırımı planlayan ve yapılmasını emreden bir devlet başkanı ya da hükümet bakanı değil suçu işleyen sıradan bir asker veya işlenmesine yardım eden her hangi bir sivil de soykırım suçunun faili olabilir. Bu suçun paramiliter gruplar terörist veya askeri güçler tarafından işlenme ihtimali oldukça yüksektir. Suçun işlenmesi için organize bir yapılanma ve silah gücü gerektirmesi böyle bir sonucu doğurmaktadır.92 Türk hukukunda, tüzel kişi bakımından faillik kabul edilmemiş, 60. maddede yalnızca güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Diğer yandan, Türk hukukunda suçun failinin, korunan gruplardan birine mensup olması yönünde bir engel bulunmamaktadır.93 D. MAĞDUR Öncelikle mağdurun belli bir milli, etnik, ırki veya dini bir gruba mensup olması gerekmektedir. Soykırım suçunun koruduğu gruplar, hem Soykırım Sözleşmesi’nde hem de TCK’da sınırlı şekilde sayılmıştır. Bunlar, milli, etnik, ırki ve dini gruplardır. Meclise sevk edilen Tasarıdan “bunlar dışında bir özellikle belirlenen” ifadesinin çıkarılması yerindedir. Aksi halde düzenlemenin millî güvenlik ve kamu düzenini sağlamak amacıyla kimi gruplara yönelik olarak sürdürülen mücadelelere zarar vermek için kullanılma riski doğmuş olacaktı.94 TCK. 76. maddede yer alan korunan grupları şu şekilde tanımlayabiliriz: Milli Grup: Milli bir grubu oluşturan unsur, öncelikle üyelerinin aynı vatandaşlığa sahip olmalarıdır. Ayrıca ortak tarih, örf ve adet, kültür ve dil de 91 92 93 94 TEZCAN, Durmuş, ERDEM Mustafa Ruhan, ÖNOK, Murat: 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’na Göre Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006, s.49. ARICAN, Mehmet: “Türk Ceza Hukukunda Soykırım Suçu” , Kriminoloji Dergisi, C.1, S.2, Temmuz 2009, s. 113. DEĞİRMENCİ, s.79. TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.62. 828 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU milli grubu oluşturan değerlerdendir. Milli grupların tipik örneğini ulusal azınlıklar oluşturur. Etnik Grup: Etnik grubun özelliği, belli bir kültürel geleneğe sahip olması ve zaman içinde oluşmuş olmasıyla kendini gösterir. Grup üyeleri aynı dili konuşur; ortak geleneklere ve hayat tarzına sahiptirler. Etnik grup olmak için aynı ırka mensup olmak gerekli değildir. Grup üyelerinde ortak olan özellikler; aynı dili konuşuyor olmaları, ortak gelenek ve göreneklere sahip olmaları ve hayat tarzlarının ortak olmasıdır.95 Irki Grup: Irk kavramı, üyelerinin aynı kalıtımsal (irsi), görülebilen deri rengi veya beden şekli gibi vücut özelliklerine sahip olduğu sosyal grupları tanımlamak için kullanılmaktadır. Aynı kalıtımsal özelliklere, deri rengi, bedensel özellikler gibi dışarıdan kolayca görülebilecek farklılıklar dahildir.96 Dini grup: Dini bir grubun mensupları aynı inanca sahip, aynı rehbere inanan, ortak manevi fikirlere sahip veya aynı ibadet şeklini icra eden kişilerden oluşur. Sadece büyük dini topluluklar değil, küçük topluluklar da suçun koruduğu gruplar kapsamındadır. Bu gruplara üyelik genellikle doğuştandır. Özellikle etnik ve ırki gruplar bakımından kişinin bu gruplara dahil olma ve gruptan ayrılma iradesi söz konusu olamaz. Ancak kişi pekala dini grubunu değiştirebilir. Kişinin vatandaşlığını değiştirmesi ise her zaman kişinin o milli gruptan ayrılmasını sonuçlamaz.97 İnceleme konumuz olan soykırım suçu açısından mağdur, suçu oluşturan ve 76. maddede sayılan hareketlerin türüne göre belirlenecektir. Kasten öldürme hareketinde mağdur, öldürme fiilinin üzerinde gerçekleştirildiği grubun üyesi veya üyeleridir. Bedensel veya ruhsal ağır hasarlar vermede, kendisine bedensel veya ruhsal zarar verilen üye veya üyeler suçun mağdurunu oluşturmaktadır. Grubun, tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması durumunda, zorlama eylemleri grup üye veya 95 96 97 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.49. TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.49. ÖZBEK, Veli Özer: TCK İzmir Şerhi, Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı, C.2, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2008, s.80. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 829 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU üyeleri üzerinde gerçekleştirilecektir. Bundan dolayı mağdur, olumsuz koşullarda yaşamaya zorlanan grup üye veya üyeleridir. Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerde, tedbirlerin uygulandığı üye veya üyeler suçun mağdurudur. Örneğin kadın veya erkeklerde kısırlaştırma yoluna gidilmiş ise, kısırlaştırma uygulanan kişiler suçun mağduru olacaktır. Gruba ait çocukların başka bir gruba zorla nakledilmesinde ise mağdur, gruba ait çocuklardır. Mağdurun ait olduğu grubun tespiti, suçun soykırım suçu olarak nitelendirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Mağdurun, ulusal, etnik, ırki veya dini bir gruba ait olup olmadığının değerlendirilmesinde objektif ölçütün kabul edilmesi yönünde doktrinde genel bir eğilim mevcuttur. Dolayısıyla, biyolojik ve genetik köken, kültürel farklılıklar veya dini farklılık gibi objektif kıstaslar dikkate alınmalı, failin grubu nitelemesine veya mağdurun kendisinin hangi gruba ait olduğuna dair taşıdığı hisse itibar edilmemelidir.98 Bununla birlikte, grubun kendi kendini nitelemesine veya üçüncü kişiler tarafından yapılan nitelemeye de, faildeki saikin belirlenmesi açısından itibar edilmelidir.99 Suç ile korunan hukuki menfaatin, grubun maddi ve manevi varlığını devam ettirmesi olduğunu göz önüne aldığımızda, grubun belirlenmesinde objektif ölçütün kullanılmasının gerekliliği ortaya çıkacaktır. E. MADDİ UNSUR Soykırım Sözleşmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemeleri statülerinde olduğu gibi TCK md. 76’ da da seçimlik hareketli bir suç tipi olan soykırım suçunu oluşturacak eylemler sınırlı şekilde sayılmıştır. Bunlar: 1) Kasten öldürme: Kasten öldürmeden anlaşılması gereken grup üyelerinin öldürülmesidir. Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, gruba üye tek kişinin dahi öldürülmesi suçun tamamlanması için yeterlidir.100 98 99 100 ÖNOK, R. Murat: “5237 sayılı Yeni TCK’ya Göre Uluslararası Suçlar”, Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi, Y.2, S. 5, Nisan 2005, s. 184. DEĞİRMENCİ, s. 86. Sadece bir kişiye karşı gerçekleştirilmiş bir eylemin grubun tamamına yönelik saikin ispatını sağlaması çok zordur. Nitekim soykırım suçuna ilişkin uluslararası yargılamalarda beraat kararları genellikle suçun manevi unsurunun hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat- 830 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU 2) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme: Bu seçimlik hareket bakımından dikkat edilmesi gereken temel nokta, zararın bedensel veya ruhsal bütünlüğe karşı olması ve ağır olması gerekliliğidir. Bedensel ve ruhsal bütünlüklere ağır zarar verici eylemler, kişilerin yaralanması, kişilere işkence yapılması, tecavüz edilmesi, ölümle tehdit edilmesi şeklinde olabilir.101 Cinsel saldırılar da ağır bedensel ve ruhsal zararlara neden olma fiili kapsamındadır.102 Ne kadar ağır olursa olsun gruba ait mal varlığı değerlerine (ibadet yerlerine, tarihi eserlerine vs.) verilen zararlar soykırım suçunu oluşturmaz. 3) Grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması: Soykırım suçunu oluşturan bu eylemde mağdurun hayat ve vücuduna doğrudan bir saldırı yapılmamakta, ancak dolaylı yollardan grup üyeleri yok edilmeye çalışılmaktadır. Yok edilmeye elverişli hayat şartlarına örnek olarak, grup üyelerini toplama kamplarında hapsetmek, yaşam için zorunlu gıda, elbise, barınma veya tıbbi ihtiyaçlardan mahrum etmek gösterilebilir. Yine ağır şartlar altında sistematik sürgün de soykırım suçunu oluşturabilir.103 4) Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması: Grup içinde doğumların engellenmesi de zaman içinde grubun yok olmasını sonuçlayacak hareketlerdendir. “Biyolojik soykırım” olarak da adlandırılan bu soykırım şeklinde kısırlaştırma, zorla doğum kontrol ilaçlarının verilmesi, erkek ve kadınların ayrı yerlerde tutulması gibi hareketler suçu oluşturur.104 5) Gruba ait çocukların başka bir gruba zorla nakledilmesi: Çocuklar bir grubun devamı için olmazsa olmaz koşul olduğundan, biyolojik soykırımın ikinci şeklini, gruba ait çocukların başka bir gruba zorla nakledilmesi oluşturur. Çocuk kavramının 18 yaşından küçük kişi olarak yorumlanması gerekir. (TCK md. 6/1-b) Nakletme, süreklilik arz etmeli ve grubun varlığını yok etme 101 102 103 104 lanmaması gerekçesiyle olmaktadır. ALPKAYA, s.126. ÖZBEK, s. 81. ÇOLAK, s.208. ÇOLAK, s.208. TURHAN, s. 14. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 831 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU kastıyla işlenmelidir. Başka bir gruba nakledilen çocuklar kendi sosyal bağlarından koparılmakta ve kimliğine yabancılaşmaktadırlar. Gruba ait dil, gelenek ve ahlaki değerler çocuğa yabancı kalmaktadır. F. MANEVİ UNSUR Soykırım suçunu oluşturan fiiller ancak kasten işlenebilir ve failde özel kastın bulunması gerekir. Soykırım suçunun manevî unsurunu, soykırım suçunu oluşturan fiillerin fail tarafından bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi oluşturur. TCK md. 76’da, sadece öldürme fiilinde failin kastından bahsedilmekle birlikte, TCK md. 21’de suçun oluşması için failin kasten hareket etmesi gerektiği belirtildiği için ve 22. maddede taksirle işlenen fiillerin ancak kanunda açıkça belirtildiği takdirde cezalandırılacağı açıklandığı için, diğer soykırım fiilleri için de failin kastının aranacağı anlaşılmaktadır. Bir fiilin soykırım suçu olarak cezalandırılabilmesi için genel kast yeterli değildir. Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nün 6. maddesinde, ulusal, etnik, ırki veya dini bir grubu “tamamen veya kısmen yok etmek kastıyla” fiilin işlenmesinden bahsedilerek failde özel kastın varlığı aranmıştır. TCK md. 76’da da milli, etnik, ırki veya dini bir grubun “tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla” denilerek failde özel kast varlığının aranacağı açıkça belirtilmiştir. Yok etme kastı, soykırım suçunu diğer suçlardan, özellikle de insanlığa karsı suçlardan ayırmada en önemli kriterdir. Failin kastının grubun tamamını yok etmeye yönelik olması zorunlu değildir. Grubun önemli bir kısmını yok etmek isteğiyle hareket edilmesi yeterlidir. Bu nedenle, grubun sayıca önemli bir kısmını yok etmek kastı yanında, grubu temsil eden kesimi – örneğin yönetici kısmını – yok etmek kastı da özel kastın varlığı için yeterlidir.105 Bu suç olası kast ve taksirle de işlenemez.106 Manevi unsur açısından, özel kastla tasarlamayı birbirine karıştırmamak gereklidir. Bir kimseyi sırf belirli bir gruba aidiyeti nedeniyle ortadan kaldırmayı amaçlayan bir hareketin mutlaka tasarlayarak işlenmesi gerekmez. Bu 105 106 TURHAN, s. 4. ALBAYRAK, Mustafa: Türk Ceza Kanunu “Öz Kitap “, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s. 88. 832 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU amaca yönelik belirli bir planın var olması koşuluyla, bu planı uygulamak için söz konusu gruba ait herhangi bir kimseye yönelik ve ani kastla işlenen fiiller de soykırım suçunu teşkil edebilir. G. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ 1) İştirak Soykırım suçuna her türlü iştirak mümkündür. Soykırım suçunu azmettirenler, teşvik ve yardım edenler de TCK’nın iştirak hükümleri çerçevesinde yargılanacaklardır. Soykırım Sözleşmesinin 3. maddesinde de soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak, soykırımda bulunulmasını doğrudan ve aleni surette kışkırtmak, soykırıma iştirak etmek de cezalandırılması gereken fiiller arasında sayılmıştır. Bunlardan, soykırımda bulunulmasını doğrudan ve aleni surette kışkırtmak, TCK’ da suça iştirak kapsamında somut olayın özelliğine göre suça azmettirme veya suçu teşvik etme suçlarından dolayı cezalandırılabilir. Ancak suça iştirak için gerekli olan suça iştirak iradesinin söz konusu olmadığı hallerde, yani tamamen genel bir tahrikin söz konusu olduğu durumda, TCK. md. 214’de düzenlenen genel suç niteliğinde olan “suç işlemeye tahrik suçu” işlenmiş olur.107 2) Suçların İçtimaı Soykırım suçunda fail, soykırım suçunun cezasını aldıktan sonra ayrıca kasten öldürme ve yaralamadan dolayı ceza almayacaktır. Ancak TCK’nın 76/2. fıkrasında belirtildiği üzere, soykırım suçunu oluşturan fiillerden kasten öldürme ve kasten yaralama açısından, mağdur sayısı kadar suç oluşacak ve gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır. Bunun amacı, soykırım suçu ve insanlığa karşı suçların faillerinin Ceza Kanununda kasten öldürme ve yaralama faillerine göre avantajlı konuma geçmelerinin önlenmesi olabilir. Bu düzenleme, soykırım kastıyla kasten öldürme fiili açısından belki kabul edilebilir. Ancak, soykırım kastıyla kasten yaralama açısından kabul edilmesi mümkün olmayan ağır bir cezai yaptırım söz konusu olmaktadır. Örneğin, failin soykırım amacıyla iki kişiyi yaralaması halinde fail iki defa ağırlaştırılmış müebbet hapse 107 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.73-74. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 833 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU mahkum edilecektir. Doktrinde, bu düzenlemenin özellikle yaralama suçları için kabul edilemez olduğu, failin saiki ne kadar ağır olursa olsun, söz konusu cezanın failin kusuru ile orantılı olmadığı belirtilmektedir. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda işlenen zincirleme suç hallerine, TCK’nın 43. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza artırımı yapılacaktır. Ancak cezası zaten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olan soykırım suçlarında “zincirleme suç “müessesesine göre miktar bakımından artırım yapılması mümkün değildir.108 H. YAPTIRIM VE ZAMANAŞIMI Soykırım suçunun cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapistir. (TCK md. 76/2) Görevli mahkeme, ağır ceza mahkemesidir. Soykırım suçunda resen soruşturmaya başlanır. 109 Türkiye, soykırım suçunun bütün insanlığı ilgilendiren en ağır suçlardan olmasını ve Soykırım Sözleşmesiyle suçun faillerini cezalandırmayı taahhüt etmesini göz önünde bulundurarak, bu suçların soruşturulması ve kovuşturulması bakımından evrensellik ilkesini kabul etmiştir. TCK’nın 13. maddesinde soykırım suçunu yurtdışında işleyen vatandaş veya yabancının da, yabancı ülkede hakkında mahkumiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de yargılanması öngörülmüştür. Bu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir. (CMK. 100/3) Soykırım suçu, bünyesinde barındırdığı özel kasttan dolayı, müstakil bir suç tipi olarak ülkelerin ceza kanunlarında düzenlenmiştir. Soykırım suçunu oluşturan eylemlerin birçoğu, soykırım suçunu düzenleyen özel hükümler bulunmasa bile ülke kanunlarında cezalandırılan eylemlerdendir. Bununla birlikte, grup içinde doğumların önlenmesine yönelik tedbirleri uygulamak gibi 108 109 ŞEN, s. 239-240. Soykırım suçunu oluşturan beş hareket bakımından aynı cezanın öngörülmüş olmasının, eylem ile ceza arasında dengesizliğe neden olduğu, mukayeseli hukuktaki düzenlemeler doğrultusunda, her hareket türü için farklılaştırılmış ceza uygulanmasının yerinde olacağı görüşü hakkında bkz. DEĞİRMENCİ, s.111. 834 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU eylemler, soykırım suçunu özel olarak düzenlemeyen ülkelerde, cezasız kalan eylemler olmuştur. 110 Tüzel kişiler hakkında TCK’daki sisteme uygun olarak güvenlik tedbirine hükmedilebilecektir. TCK md. 76’nın son fıkrasında, uluslararası hukukta kabul edildiği gibi, soykırım suçlarının zamanaşımına uğramayacağı kabul edilmiştir. Kanun sadece zamanaşımı dediğine göre, bunun hem dava, hem de ceza zamanaşımını kapsadığını kabul etmek gerekir. 1968 tarihli Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlarda Zamanaşımının Kabul Edilmemesine İlişkin Sözleşme, bu suçlarda zamanaşımının kabul edilmemesini düzenlemektedir. Yine Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünün 29. maddesinde, Mahkemenin yargı yetkisine giren suçların (soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları) zamanaşımına uğramayacağı düzenlenmiştir. SONUÇ Soykırım kavramı, hukuksal olarak tanınan ve belli özellikleri olan birtakım insan topluluklarının, bir plan çerçevesinde ve özel bir kastla yok edilmeleri anlamına gelmektedir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, soykırım kavramı uluslararası toplum açısından hafife alınamayacak kadar önemlidir ve her açıdan güncelliğini korumaktadır. Bundan dolayı, uluslararası hukukta birçok ülke tarafından soykırım suçunun önlenmesi konusunda fikir birliğine varılmış, soykırım suçunun her hangi bir belgede suç olarak düzenlenmese dahi, doğası gereği cezalandırılması gerektiği üzerinde uzlaşılmıştır. Bu suç, 11 Aralık 1946 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun oybirliği ile kabul ettiği 96 (1) sayılı kararıyla Birleşmiş Milletler nezdinde kabul görmüş olup, 9 Aralık 1948’de kabul edilip 12 Ocak 1951’de de yürürlüğe giren Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesinde tanımlanmıştır. Ülkemiz Soykırım Sözleşmesini 1950 yılında onaylamış olmasına rağmen, 110 TURHAN, Faruk: “Yeni Türk Ceza Kanunu’na Göre Uluslararası Suçların Cezalandırılması”, Hukuki Perspektifler Dergisi, S.3, Nisan 2005, s. 12. TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 835 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU bu Sözleşmeden kaynaklanan ve soykırım suçuna konu olan fiillerin iç hukukta suç olarak düzenlenme yükümlülüğünü 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile yerine getirmiştir. Soykırım Sözleşmesi’nin yorumu ve hükümlerinin uygulanması ilk kez Ruanda ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemeleri kararları neticesinde ortaya çıkmıştır. İnsanlığın özellikle yirminci yüz yılda yaşadığı soykırım suçuna konu olaylar soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması ihtiyacını iyiden iyiye hissettirmiş ve 01.07.2002 tarihinde bu ihtiyaca cevap vermesi beklenen bağımsız, kalıcı ve sürekli bir mahkeme olan Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulmuştur. Ülkemiz, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluşuna ilişkin Roma Statüsü’nü imzalamayarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargılama yetkisini tanımamakla birlikte, özelikle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile birlikte getirilen yenilikler ve Ceza Kanunumuzda “Uluslararası Suçlar” başlığı altında 76. madde düzenlemesi ile soykırımın suç olarak kabul edilmesi, iç hukukumuzda bu alanda atılmış olumlu adımlar olarak kabul edilebilir. Bununla beraber, bugün Türkiye’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisine giren suçlardan birisinin failinin bulunması halinde, Türkiye’nin faili Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim etmesi bakımından hukuki bir engel yoktur TCK md. 76’ da soykırım suçuna ilişkin olan düzenleme Soykırım Sözleşmesinin 2. maddesinden alınmakla birlikte “bir planın icrası suretiyle” ifadesi eklenerek objektif bir ölçüt kullanıldığı için, soykırım suçunu oluşturan fiillerin, önceden tasarlanmış belirli bir plan çerçevesinde işlenmesi gerekmektedir. ♦♦♦♦ 836 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU KAYNAKÇA AKÜN, Neslihan Verda: “Uluslararası Hukukta ve Türk Hukuku’nda Soykırım (Jenosid) Suçu”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Prof. Dr. Sevin TOLUNER’e Armağan, Y. 24, S. 1-2, 2004 AKBULUT, İlhan: “İnsan Hakları”, Askeri Adalet Dergisi, S.104, Ocak, 1999 AKTAN, Gündüz: “Devletlerarası Hukuka Göre Ermeni Meselesi, Türkiye Günlüğü, S.64, 2001 ALBAYRAK, Mustafa: Türk Ceza Kanunu “Öz Kitap “, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008 ALİBABA, Arzu: “Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu”, AÜHFD, C. 49, S. 1–4, 2000 ALPKAYA, Gökçen: Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi, Turhan Kitabevi, Ankara, 2002 ARICAN, Mehmet: “Türk Ceza Hukukunda Soykırım Suçu” , Kriminoloji Dergisi, C.1, S.2, Temmuz 2009 ASLAN, Muzaffer Yasin: Teoride ve Uygulamada Savaş Suçları, Bilge Yayınevi, Ankara, 2006 AZARKAN, Ezeli: “Bireyin Uluslararası Sorumluluğu ve Miloseviç Davası” SÜHFD, Cumhuriyetimize 80. Yıl Armağanı, C.11, S.3-4, 2003 BAUER, Yehuda: Soykırımı Yeniden Düşünmek, Çev: Orhun Yakın, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2002 BASSIOUNI, Cherif: From Versailles to Rwanda in Seventy-Five Years: The Need to Establish a Permanent International Criminal Court, Harvard Human Rights Journal, 1997 BAŞAK, Cengiz: Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003 BELGE, Murat: “Genocide Kavramı”, Radikal Gazetesi, 2 Haziran 1998 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 837 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU BERBERER, Halil Murat: Soykırım Suçu, Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2007 BEŞİRİ, Arzu: Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S.108, Y.2013 CANİKOĞLU DİKMEN, Meltem: Görebildiğimiz Kadar Hukukun Aklın ve Vicdanın Penceresinden İnsanlığa Karşı Suçlar ve Soykırım, İstanbul Barosu Dergisi, Y.2009, S.2009/3, C.83 ÇELİK, Edip F.: Milletlerarası Hukuk, İstanbul, İÜHF Yayınları, C.1, 1980 ÇOBAN, Ebru: “Uluslararası Hukukta Soykırım Suçu ve Suça Zemin Hazırlayan Toplumsal Yapılar: Ruanda Örneği”, Uluslararası İlişkiler, C.5, S.17, 2008 ÇOLAK, Haluk: Güncel Ceza Hukuku, Bilge Yayınevi, Ankara, 2005 DADRİAN, Vahakn: Ulusal ve Uluslararası Hukuk Sorunu Olarak Jenosid, Belge Yayınları, 1.B., İstanbul, 1995 DEĞİRMENCİ, Olgun: Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK md. 76), Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y.2007, S.70 DOĞRU, Osman: İnsan Hakları Uluslararası Mevzuatı, Beta Yayınları, İstanbul, 1998 GÖNLÜBOL, Mehmet: Milletlerarası Siyasi Teşkilatlanma, AÜSBF Yayınları, No:236, 2.B., Ankara, 1968 GÜRELLİ, Nevzat: İnsanlık Aleyhine İşlenen Suçlar, Adalet Dergisi, 1951 İLKİZ, Fikret: Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y.2005, C.11, S.2 İLKİZ, Fikret: “Toplama Kamplarından Nüremberg Mahkemesine”, Güncel Hukuk Dergisi, S.20, Ağustos, 2005 KESKİN, O. Kadri: Jenosid Suçu ve Jenosid Sözleşmesi, Adalet Dergisi, Eylül-Ekim 1986, S.5 838 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) The Crime of Genocide in International and Turkish Law Ercan GÖKTEPEOĞLU KIZILSÜMER, Deniz Özer: “B.M. Soykırım Sözleşmesinin Uygulanmasına İlişkin Dava (Bosna Hersek v. Sırbistan)”, Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi, 2008, C. 4, S. 15 KOCA, Mahmut: Türk Ceza Kanununda Soykırım Suçu, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Nisan 2010, S.1 KOCAOĞLU, Sinan: Suçların Suçu: Soykırım, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y.2010, S.90 KOCAOĞLU, Sinan: Uluslararası Ceza Hukuku ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Bağlamında Soykırım Suçu, Ankara Barosu Dergisi, Ankara Barosu Yayınları, Y.2005, S.3 KÖPRÜLÜ, Timuçin: “Soykırım Suçu Üzerine Tartışmalar”, Hukuki Perspektifler Dergisi, S.6, Mayıs, 2006 LEMKİN, Rafael: Axis Rule in Occupied Europe: Laws of Occupation, Analysis of Goverment, Proposal for Redress, Washington, 1944 LÜTEM, İlhan: Harp Suçları ve Devletlerarası Hukuk, Ankara, 1951 MERAY, Seha: Devletler Hukukuna Giriş, C. 2, Ankara, 1959 MİNEAR, R.H.: Victors Justice the Tokyo War Crimes Trial Princetan: Princeton Univ. Press., 1971 ODMAN, Tevfik: Eski Yugoslavya ile İlgili Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu ve Yasal Dayanağı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1996 ÖNOK, R. Murat: “5237 Sayılı Yeni TCK’ya Göre Uluslararası Suçlar”, Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi, Y.2, S.5, Nisan 2005 ÖZBEK, Veli Özer: TCK İzmir Şerhi, Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı, C.2, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2008 PAZARCI, Hüseyin: Uluslararası Hukuk Dersleri, Turhan Kitabevi, 5.B., Ankara, 1998 SCHABAS, William A: An Introduction to the International Criminal Court, TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014) 839 Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu Ercan GÖKTEPEOĞLU Second Edition, Cambridge, 2004 SUR, Melda: Uluslararası Hukukun Esasları, Beta Yayınevi, Geliştirilmiş 2.B., İstanbul, 2006 ŞAHİN, Cumhur ÖZGENÇ, İzzet: Türk Ceza Hukuku Gazi Külliyatı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2005 ŞEN, Ersan: Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2006 TEZCAN, Durmuş: Uluslararası Suçlar ve Uluslararası Ceza Divanı, Hukuk Kurultayı, 2000, Ankara Barosu Yayınları, C. 1 TEZCAN, Durmuş ERDEM, Mustafa Ruhan ÖNOK, Murat: 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’na Göre Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006 TOLUNER, Sevin: “Soykırım Nedir? Ne Değildir? Konulu Konferansa Katkı. Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış Politika Sorunları, Beta Yayınları, İstanbul, 2004 TÖNEL ŞEN, Semin: Uluslararası Hukukta Soykırım Etnik Temizlik Saldırı, On iki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2010 TURHAN, Faruk: Yeni Türk Ceza Kanunu’na Göre Uluslararası Suçların Cezalandırılması, Hukuki Perspektifler Dergisi, S.3, Nisan 2005 TÜRBEDAR, Erhan: “Yüzyılın Davası: Bosna Adalet Peşinde, Stratejik Analiz, Mayıs 2006 YAĞLIOĞLU, Zafer: Milletlerarası Yargı Sistemleri ve Kuruluşları, Askeri Adalet Dergisi, S.115, Eylül 2002 YILMAZ, Alia: Uluslararası Ceza Hukuku El Kitabı, Beta Basım, İstanbul, 2001, s. 144. 840 TAAD, Yıl:5, Sayı:19 (Ekim 2014)
Benzer belgeler
-106- RUANDA VE ESKİ YUGOSLAVYA ULUSLARARASI CEZA
ırki soykırım hareketleri ve katliamlar bu çağda da devam etmiştir. 15. yüzyıl
ortalarında Breisach şehrinde korku ve dehşete dayalı olarak yöneticilik yapan
Alman imparatoru Landvogt Peter Von Hag...