kapak_Layout 1
Transkript
kapak_Layout 1
BAŞKAN’DAN Nice 150 yıllara Darüşşafaka!.. Evet… 2013 yılı Darüşşafakamız için ayrı bir önem taşıyor, çünkü ülkemiz çocuklarının yaşamlarını onlara kaliteli eğitim fırsatı sunarak değiştiren şefkat yuvamız tam 150 yaşında… Her şeyin çok çabuk tüketildiği, çok çabuk değiştiği bir ülkede 150. yıla ulaşmanın haklı gururunu yaşıyoruz… Bu gurur hepimizin… Binlerce çocuğu, renklerinde olduğu gibi siyahtan yeşile bir yolculuğa çıkaran, onlara eğitimle yeni bir hayat armağan eden Darüşşafakamızı, 150. yılında daha iyi anlatmayı, bugüne kadar kesintisiz sürdürdüğü misyonunu, faaliyetlerini, yaptıklarını ve yapmak istediklerini toplumun her kesimiyle paylaşmayı hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda ilk etkinliğimiz, 15-16 Kasım tarihleri arasında düzenlediğimiz “Kaliteli Eğitime Erişimde Fırsat Eşitliği” başlıklı uluslararası konferans oldu. Fırsat eşitliği konusunda kafa yoran uzmanların katıldığı bu konferans, Darüşşafaka örneğinin, dünyada benzeri olmadığını bir kez daha ortaya koydu. 30 Mart’ta kuruluş yıldönümümüzü “eğitimle değişen yaşamlar” temalı özel bir gösteriyle kutlayacağız. Bir belgesel ve kitap çalışmasıyla da Darüşşafakamızı daha iyi anlatmaya çalışacağız. Öğrencilerimiz ve mezunlarımızdan oluşan orkestramız, yıl boyunca konserler verecek ve müziğin evrensel diliyle Darüşşafaka’nın bitmeyen hikâyesinin sözcüsü olacak. 150 yıllık varlığımızı borçlu olduğumuz değerli bağışçılarımızın ileri yaşlarını, sağlıklı, güvenli, konforlu, yaşama sevinciyle dolu bir yuvada geçirmelerini sağlamak amacıyla 1997’de Yakacık Rezidansımızın hizmete açılmasıyla başlayan rezidanslar projemiz ise bu sene 16. yılında… Bugün, Yakacık, Maltepe, Şenesenevler ve Urla Rezidanslarımızda 438 bağışçımız, ileri yaşlarını emniyet ve huzur içinde yaşıyor. Türkiye’de ileri yaş bakımında çığır açan rezidans hizmetinden daha fazla insanımızın faydalanabilmesi ve Darüşşafaka’ya kaynak yaratmak amacıyla Urla Yaşam Özel Huzurevi ve Bakım Merkezi’ni de ülkemize kazandırdık. Rezidanslarımızdan farklı olarak aylık ücret karşılığı, 55 yaş ve üstü bireylere yeni bir yaşamın kapılarını aralayan bu tesisimiz aynı zamanda kendi başına yaşamını idame ettiremeyen kişilere de günübirlik, dönemsel veya sürekli özel bakım hizmeti sunuyor. Dergimizin bu sayısında, Urla Yaşam hakkında detaylı bilgi bulacaksınız. Bu sayımızda, 98 yıllık ömrünün son yedi yılını Maltepe Rezidansımızda geçiren Kadriye Selmanoğlu’nun anılarının ışığında bir Cumhuriyet kadınının yaşam mücadelesini, Darüşşafaka mezunu olan ve bugün eşiyle birlikte Urla Rezidansımızda yaşayan Dr. Bülent Akınsal Ağabeyimizi (DŞ’48), Darüşşafaka’nın hem rezidans hem de “Kurucu Bağışçısı” olan Zehra Birgül Mutluay’ı, İzzet Baysal Vakfı’nın kurucusu, T.C. Üstün Hizmet Madalyası sahibi, merhum mimar ve sanayici İzzet Baysal’ın yeğeni, amcasının adını taşıyan vakfın başkanı ve Yakacık Rezidans bağışçımız Ahmet Baysal ile eşi Solmaz Baysal’ı konuk ettik. Dergimizde, Darüşşafaka’ya bağlılığın ve sevginin kuşaktan kuşağa aktarılmasının iki güzel örneği de yer aldı. 1986’da kaybettiğimiz, Darüşşafaka Basketbol Takımı Kaptanı Sedat Erberk Ağabeyimiz (DŞ’51) ile Darüşşafaka’da öğretmenlik ve müdür yardımcılığı yapmış merhum Yahya Omay… Sedat Ağabey’in hayatının izini, kızı Neşe Erberk’le yaptığımız söyleşiyle sürdük. Merhum Yahya Omay’ın öyküsünü ise Darüşşafaka’yı desteklemeyi sürdüren oğlu, Şenpiliç Yönetim Kurulu Üyesi Sacit Oktay Omay’dan dinledik. Rezidans yaşamının ayrılmaz parçası sosyal faaliyetler ve hobi çalışmalarıyla ilgili hazırladığımız haberi de keyifle okuyacağınıza inanıyorum. Son olarak tüm üyelerimizin 6 Nisan Cumartesi günü gerçekleştireceğimiz Genel Kurulumuzu ajandalarına not etmelerini rica ediyorum. Ayrıca 30 Mart’ta Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştireceğimiz 150. yıl kutlamasında sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağız. İyi okumalar, Zekeriya Yıldırım Yönetim Kurulu Başkanı İÇİNDEKİLER Yıl: 5, Sayı: 7, Şubat 2013 İmtiyaz Sahibi Darüşşafaka Cemiyeti adına Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım Sorumlu Yazı İşleri Müdürü M.Talha Çamaş 18 24 Darüşşafaka Cemiyeti “Hayatımın en doğru kararı…” “İyi ki geldik, iyi ki burası var” Darüşşafaka Cad. No: 14 34457 İstiklâl Savaşı'nda işgale direnen Türk güçlerine silah temin etmede önemli hizmetleri geçen Mut Müftüsü Nadir Mutluay’ın torunu ve İstanbul Belediye Yazı İşleri Müdürü Kemal Mutluay’ın kızı olan Zehra Birgül Mutluay, bugün yaşamını Maltepe Rezidans’ta sürdürüyor. İzzet Baysal Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Baysal ve eşi Solmaz Baysal çifti, 54 yıllık mutlu birlikteliklerinin son dokuz yılını geçirdikleri Yakacık Rezidans’ta dolu dolu yaşıyorlar. Maslak-Sarıyer/İstanbul Yayın Kurulu M.Talha Çamaş Burçak Karakaya Yasemin Daşar Editör Demet Eyi Darüşşafaka Rezidansları’nda bir yılda 2 bini aşkın etkinlik Bahar Paykoç Grafik Tasarım Şaziye Ural Yönetim Yeri Darüşşafaka Cemiyeti Darüşşafaka Cad. No:14 34457 Maslak-Sarıyer/İstanbul Tel: 0212 276 50 20 (Dahili: 485) Faks: 0212 275 51 02 32 Geçtiğimiz yıl, Yakacık Rezidans’ta 639, Maltepe Rezidans’ta 759, Şenesenevler Rezidans’ta 329 ve Urla Rezidans’ta 639 sosyal etkinlik düzenlenirken, bu rakamlar her yıl artıyor. E-posta: [email protected] Web: www.darussafaka.org 4 HABERLER Baskı Yeri Oksijen Basım ve Matbaacılık 18 PORTRELER San. Tic. Ltd. Şti. Zehra Birgül Mutluay “ Hayatımın en doğru kararı…” 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No: 202/A Bağcılar - İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Yayın Tarihi 24 “İyi ki geldik, iyi ki burası var” 28 Süreli Yayın Aymelek Canlı Birken “Darüşşafakalı öğrencilerin başarılarıyla dünyanın en mutlu insanları oluyoruz” Şubat 2013 Yayın Türü Ahmet-Solmaz Baysal 32 SOSYAL FAALİYETLER Darüşşafaka Rezidansları’nda bir yılda 2 bini aşkın etkinlik 36 2 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Kaç yaşında olursan ol, üretmenin keyfini yaşa!.. İÇİNDEKİLER 42 “Darüşşafaka çok iyi öğrenciler yetiştiriyor” 1950’li yıllarda Darüşşafaka’da matematik öğretmenliği ve müdür yardımcılığı yapmış olan Yahya Omay’ın oğlu ve Şenpiliç Yönetim Kurulu Üyesi Sacit Oktay Omay, çocukluğundan beri tanıdığı Darüşşafaka’nın bugün bir bağışçısı... 56 “Keşke herkes bu aziz kurumun geleceğe daha güçlü taşınmasına katkı sunsa…” 1948 Darüşşafaka mezunu Dr. Bülent Akınsal, kendisi gibi doktor olan eşi Günseli Hanım’la birlikte Urla Rezidans’ta 35 yıllık çalışma hayatının yorgunluğunu çıkarıyor. 62 “Darüşşafaka, muhteşem bir sistem kurmuş” Hayatını yeni nesillerin yetişmesine adayan, emekli öğretmen Ayşe Düriye Ermeç, Yakacık Rezidans’ta yaşamayı seçerek eğitimi desteklemeye devam ediyor. “Darüşşafaka her şeyden öte iyi insan yetiştiriyor” 50 42 PORTRE Sacit Oktay Omay “Darüşşafaka çok iyi bir eğitim müessesesi ve öğrencilerini çok iyi yetiştiriyor.” 46 URLA YAŞAM Darüşşafaka’dan +55 yaş için yeni bir yaşam merkezi 50 PORTRELER • Neşe Erberk “Darüşşafaka her şeyden öte iyi insan yetiştiriyor” • Bülent- Günseli Akınsal “Keşke herkes bu aziz kurumun geleceğe daha güçlü taşınmasına katkı sunsa…” Darüşşafakalı Sedat Erberk’in kızı olan 1984 yılının Avrupa Güzeli Neşe Erberk, “150 yıldır eğitim için çalışan Darüşşafaka’nın destekçisiyim. Keşke Türkiye’deki diğer şehirlere de yayılabilse” diyor. • Ayşe Düriye Ermeç “Darüşşafaka, muhteşem bir sistem kurmuş” 66 SANAT 9’dan 90’a Fotoğraf Sergisi 70 PORTRELER • Kadriye Selmanoğlu Asırlık bir ömrün anılarının ışığında • Mehmet Beyazova Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin başında şimdi bir Darüşşafakalı var • Fatma Rikkat Osma “Darüşşafaka Rezidansları ulvi bir amaca hizmet ediyor” Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 3 HABERLER Sertab Erener Darüşşafakalı çocuklar için söyledi! Darüşşafaka’nın “eğitimde fırsat eşitliği” misyonuna bir destek de Türk pop müziğinin güçlü sesi Sertab Erener’den geldi. 2008 yılında Sezen Aksu ile başlayan, Ferhat Göçer, Kenan Doğulu ve Funda Arar ile devam eden Darüşşafaka yararına konser geleneğinin bu yılki temsilcisi Sertab Erener, 23 Kasım 2012 tarihinde TİM Gösteri Merkezi’nde unutulmayacak bir konser verdi. Gecede konuşan Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, “Sevgili Sertab Erener, Türk toplumunun iftihar ettiği bir sanatçımız. Bugün de bizleri, sizlerle buluşturdu. Darüşşafaka’ya destek oldu ve 150. yılımıza renk kattı. Darüşşafaka Ailesi adına teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum” dedi. Geceye katılarak Darüşşafaka’ya destek veren herkese teşekkür eden Yıldırım, şöyle konuştu; “Sizlerin desteği oldukça Darüşşafaka sonsuza kadar yaşayacak ve çocukların hayatına dokunmaya, onların hayatını değiştirmeye devam edecek. Türk toplumuna değer katacak gençler yetiştirecek.” Gecede, Erener’in Darüşşafakalı çocuklardan oluşan koroyla birlikte seslendirdiği “Kumsalda” şarkısı büyük beğeni topladı. Türk pop müziğinin güçlü sesi Sertab Erener, 23 Kasım’da şarkılarını “eğitimde fırsat eşitliği” için söyledi. 04 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 HABERLER Darüşşafaka dostları Ankara’da buluştu Darüşşafaka Cemiyeti, 20 Aralık 2012 tarihinde Ankara Kavaklıdere Tenis Kulübü’nde bir tanıtım kokteyli düzenledi. Etkinliğe, Ankaralı bağışçılar, Darüşşafaka Cemiyeti yöneticileri ve Ankara’nın önde gelen isimleri katıldı. Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, kokteylde yaptığı konuşmada, Darüşşafaka'da öğrencilerin büyük Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin değerlerini özümseyen, sahiplenen ve bunun yanında evrensel değerleri benimsemiş, özgüvenli, ülkelerine ve topluma karşı sorumluluklarının bilincinde lider bireyler olarak yetiştirildiğini ve bunu bağışçıların desteğine borçlu olduklarını belirtti. Darüşşafaka’nın 150. yılında hayata geçirilmesi hedeflenen yeni projelerden de söz eden Yıldırım şunları söyledi: “150 yıllık bir mirası yönetenler olarak daha fazla çocuğumuzun hayatına dokunmak temel hedefimiz. Bunun için Darüşşafaka modelini İstanbul dışına da taşımak istiyoruz. Ayrıca iyi bir eğitim sisteminin iyi yetişmiş öğretmenlerin varlığına bağlı olduğunun bilincindeyiz. Öğretmenlerin mesleki gelişimine de katkıda bulunmak için bir öğretmen akademisi kurmak bir başka hedefimiz. Atacağımız adımların sürdürülebilir olmasının Darüşşafaka açısından taşıdığı yaşamsal öneminin de farkındayız." Darüşşafaka Bodrum'da tanıtıldı 150 yıldır bağışlarla varlığını sürdüren Darüşşafaka Cemiyeti, 27 Eylül’de Bodrum’da bir tanıtım kokteyli düzenledi. Bodrum Dibeklihan’da gerçekleştirilen kokteyle çok sayıda Darüşşafaka dostu katıldı. Gecede, Darüşşafaka Cemiyeti ve kurumları hakkında bilgi veren Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, 2013’te Darüşşafaka’nın 150’nci yaşını kutlayacağını hatırlattı. 1863’ten bu yana varlığını sadece bağışçıların desteklerine borçlu olduklarını belirten Yıldırım, 150’nci yılda daha fazla çocuğun eğitimde fırsat eşitliğinden faydalanması için çalışmalarına devam edeceklerini belirtti. Gecede Dibeklihan Sanat Köyü sahibi Cenap Tezel’in Darüşşafaka yararına açık artırmayla satışa çıkardığı seramik testi, Darüşşafaka gönüllüsü Özen İncecik tarafından 4.000 liraya satın alındı. Yaptığı konuşmada eğitimin önemine değinen Özen İncecik, “Bir buçuk asırdır eğitim olanağından yoksun çocuklara kaliteli eğitim şansını tanıyan Darüşşafaka’ya destek olmak büyük mutluluk” dedi. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 5 HABERLER Dünya Kadınlar Günü’nde sanat müziği şöleni Darüşşafaka Rezidansları’nda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Kartal Musiki Derneği Kadınlar Korosu’nun verdiği Türk Sanat Müziği konseriyle kutlandı. Yakacık Rezidans’ta düzenlenen konseri, Maltepe ve Şenesenevler Rezidans’ta yaşayan bağışçılarımız da dinledi. Şef Emine Şanlı’nın yönetiminde Türk musikisinin en özel eserlerini seslendiren Kartal Musiki Derneği Kadınlar Korosu, büyük beğeni topladı. Konseri dinleyen bağışçılarımız kimi şarkıya gözyaşlarıyla, kimine neşeyle eşlik etti. Karşıyaka’da Halim Erker Sokağı açıldı İzmir Karşıyaka Belediyesi, emekli matematik öğretmeni ve Urla Rezidans bağışçısı Halim Erker’in adını 1751 Sokağı’na verdi. Elli üç yıl boyunca ilk ve ortaokullarda okutulan matematik ders kitaplarını hazırlayan, birçok kuşağa matematiği öğreten ve sevdiren 97 yaşındaki eğitim çınarının adını taşıyan sokak, 6 Temmuz 2012 tarihinde törenle açıldı. Törene Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, Urla Rezidans Kurum Müdürü Atilla Öztürkeri, rezidans bağışçıları ve Halim Erker’in öğrencileri katıldı. 70 yıldır Karşıyaka'da yaşadığını belirten Erker duygularını, "42 yıllık meslek hayatımın 37 yılını burada geçirdim. Hemşehrinize zaman ayırıp, beni onurlandırdığınız için teşekkür ediyorum" diye dile getirdi. Halim 06 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Erker, 1915 Manastır doğumlu. Ailesiyle Rumeli’den anavatana göç ettikten sonra eğitimini tamamladı. İzmir Erkek Muallim Mektebi'nde altı yıl tahsil yaptı. 42 yıl boyunca öğretmenlik ve müdürlük yaparak “İzmir Eğitim Tarihi”nde mümtaz bir yer edindi. Numune Kız Koleji’nde 16 yıl müdürlük yaptı. İlkokul ve ortaokullarda 1952-2005 arasında ders kitabı olarak okutulan unutulmaz matematik kitaplarını yazdı. HABERLER Yakacık Rezidans bağışçısı Zehra Ulusoy, 99 yaşında… Darüşşafaka Yakacık Rezidans bağışçısı Fatımatüzzehra Ulusoy, 99. yaş gününü Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Adnan Dovan, Yönetim Kurulu Üyeleri Beşir Özmen, Sertaç Ökten ve Genel Sekreter Ahmet Buldam’ın yanı sıra rezidans sakinlerinin katıldığı bir partiyle kutladı. Aynı zamanda Darüşşafaka’nın “Kurucu Bağışçıları” arasında yer alan Ulusoy, dokuz yıldır Yakacık Rezidans’ta yaşıyor. Bir yaşına daha Darüşşafakalı dostlarıyla birlikte karşılamaktan ötürü mutluluk duyduğunu belirten Ulusoy’a, Zekeriya Yıldırım tarafından Darüşşafaka öğrencisi Merve Acar’ın yaptığı karakalem portresi armağan edildi. Urla Rezidans bağışçısı Halil Turhan Ergök 99 yaşında… Urla Rezidans bağışçısı, emekli öğretmen, ahşap ve keman sanatçısı Halil Turhan Ergök, 99'uncu yaş gününü kutladı. Aynı zamanda Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı ve Cemiyet üyesi de olan ve 2007 yılından bu yana Darüşşafaka Urla Rezidans'ta yaşamını sürdüren Ergök'ün doğum günü kutlamasına, Rezidans yönetimi, çalışanları ve sakinleri katıldı. Urla Rezidans'ın renkli simalarından Ergök, hayatını müziğe ve ahşap sanatına adamış bir sanatçı. Çocukluğundan itibaren ud ve keman çalan, makine model tasarımcılığı eğitimi alan Ergök, hayatı boyunca sanat okulu öğretmenliği, ahşap ve keman sanatçılığı ile uğraşmış. Halen de, Urla Rezidans'taki atölyesinde hem müzik hem de el sanatlarıyla ilgilenmeye devam ediyor. Urla Rezidans'ta yaşarken ürettiği bastonları bir sergiyle satışa sunan ve elde edilen geliri Darüşşafaka'ya bağışlayan Ergök, "Mezun Bağışçı" olmuştu. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 7 HABERLER Çocuklardan Darüşşafaka’ya destek Yaklaşık bir buçuk asırdır hayırseverlerin bağışlarıyla varlığını sürdüren Darüşşafaka Cemiyeti’nin tarihi misyonuna bir destek de, yaşları 10 ile 13 arasında değişen yedi çocuktan geldi. Anaokulundan beri arkadaş olan Burak Onur (13), Elif Onur (11), Seher Soydan (11), Bahar Soydan (10), Eren Özbay (11), Zeynepnaz Parlar (11) ve Zeynep Artaman (11), harçlıklarının yanı sıra Darüşşafaka yararına düzenledikleri geceden elde ettikleri 2.260 lirayı Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışladı. Darüşşafaka’nın reklam filminden etkilenen ve Darüşşafakalı öğrencilere destek olmak için harekete geçen yedi arkadaş, önce tatile gitmek için biriktirdikleri harçlıklarını bir araya getirdi. Ardından da Darüşşafaka yararına bir “Bağış Gecesi” düzenleyen çocuklar, ailelerini ve yakın çevrelerini davet ettikleri gecede çizdikleri resimleri, çektikleri Türkan Şoray, Maltepe Rezidans’taydı Darüşşafaka Maltepe Rezidans, Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray’ı ağırladı. Ünlü sanatçı, emekli oluncaya kadar avukatlığını yapan ve aynı zamanda yakın dostu olan Maltepe Rezidans bağışçısı Vassaf Arım ve eşi Zuhal Arım’ı ziyaret etti. Türkan Şoray 18 yaşındayken üstlendiği avukatlığını emekli olana kadar sürdüren Vassaf Arım, bir yıldır eşiyle birlikte Maltepe Rezidans’ta yaşıyor. Arım çiftiyle birlikte Maltepe Rezidans’ı gezen Türkan Şoray, öğle yemeğini bağışçılarla birlikte yedi. Ardından çay saatinde rezidans bağışçılarıyla sohbet eden Şoray, gördüklerinden son derece etkilendiğini ve Türkiye’de ileri yaştaki insanlar için hizmet veren böyle bir kurumun olmasından ötürü büyük mutluluk duyduğunu ifade etti. 08 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 HABERLER fotoğrafları, yaptıkları yemekleri açık artırmayla sattı. Darüşşafaka’nın küçük bağışçıları, topladıkları parayı 20 Eylül’de anneleriyle birlikte Darüşşafaka Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı Mesut Kızıl’a teslim etti. Küçük bağışçılara isimlerine hazırlanmış teşekkür mektuplarını sunan Kızıl, “Darüşşafaka’da öğrencilerimizin tıpkı sizler gibi sosyal sorumluluk bilinciyle yetişmesine önem veriyoruz. Bu duyarlı davranışınızın bir başlangıç olduğunu, gelecekte de yine Darüşşafaka’nın yanında olacağınıza inanıyorum. Sizler, artık Darüşşafaka’nın fahri elçilerisiniz” dedi. 1985 Darüşşafaka mezunu Gamze Artaman’ın kızı olan Zeynep Artaman, Darüşşafaka’ya bağış yapmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Çünkü başka çocuklara yardım etmek çok güzel bir duygu… Özellikle Darüşşafaka’ya bağış yapmayı istedim, çünkü annem Darüşşafaka mezunu… Birçok Darüşşafaka mezunu insan tanıdım ve hepsini çok seviyorum. Bu okul gerçekten çok güzel insanlar yetiştiriyor” diye duygularını dile getirdi. Sanatçı Yıldız Kenter, Maltepe Rezidans’taydı Tiyatro ve sinema sanatçısı Yıldız Kenter, Darüşşafaka Maltepe Rezidans bağışçılarıyla bir araya geldi. Maltepe Rezidans’ta yaşamını sürdüren yakın arkadaşları Belğı ve Kazım Paksoy’u ziyaret eden Yıldız Kenter, çay saatinde de rezidans bağışçılarıyla buluştu. Sözlerine, “83 yaşındayım. Ömrüm boyunca bir aşk için yaşadım. Hayatımda hep aşk vardı. O da tiyatro aşkıydı. Çünkü tiyatro içinde din, dil, ırk gözetmeksizin insanı barındırıyordu. Ben tiyatroda çalıştıkça insanlarla bir arada olmanın mutluluğunu yaşıyordum ve bu mutluluğu bana yaşattığı için Allah’a şükrediyorum” diye başladı. Rezidans bağışçılarının sorularını yanıtlayan Kenter, Amerikalı yazar Tennessee Williams’ın mutlu olmadığını sanan bir kadının öyküsünü anlatan “Geçen Yaz Birdenbire” adlı eserini sahneye koymaya hazırlandığının müjdesini verdi. Yakın dostu Belğı ve Kazım Paksoy çiftinin Maltepe Rezidans bağışçısı olması vesilesiyle Darüşşafaka Rezidansları’ndan haberdar olduğunu ifade eden Kenter, şöyle konuştu: “Benim aziz dostlarım Belğı ve Kazım Paksoy, burada yaşıyor. İki dostumun da sağduyusuna, zevkine ve kafalarına çok güvenirim. Onlar Darüşşafaka Rezidans’ta yaşamlarını sürdürmeyi tercih ettiklerine ve çok mutlu olduklarına göre burada özel bir hizmet var demektir.” Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 9 HABERLER Türkiye İş Bankası, 120 yeni Daçkalı’yı ağırladı Türkiye İş Bankası ile Darüşşafaka Cemiyeti iş birliğiyle 2008’den beri sürdürülen, ülkemizin eğitim alanındaki en uzun soluklu ve katma değeri en yüksek sosyal sorumluluk projesi “81 İlden 81 Öğrenci” beşinci yılını kutluyor. Türkiye İş Bankası, her yıl olduğu gibi bu yıl da eğitimöğretim yılı başlangıcında Darüşşafaka’ya kaydolan 120 öğrenciyi misafir etti. 12 Eylül’de İstanbul Çamlıca’daki İş Bankası Sosyal Tesisleri’nde buluşan öğrenciler, dans ve animasyon gösterileriyle Darüşşafakalılar “Yuva”larına döndü! Darüşşafaka Eğitim Kurumları, geleneksel “Yuvaya Dönüş Partisi”ni 16 Eylül Pazar günü Maslak yerleşkesinde gerçekleştirdi. Partide, yaz tatilini ailelerinin yanında geçiren Daçkalı öğrenciler, öğretmen ve arkadaşlarıyla hasret giderirken, okula bu yıl başlayan 120 minik 4. sınıf öğrencisi de Darüşşafakalı abla ve ağabeyleriyle tanışıp kaynaştı. Türkiye’nin dört bir yanından 1000’e yakın öğrenciyi bir araya getiren partiye, 14 Nisan 2012 tarihli tüzük değişikliğiyle Darüşşafaka Ailesi’ne katılan annesi hayatta olmayan öğrenciler de ilk kez katıldı. 10 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 eğlenceli saatler geçirdi. Türkiye İş Bankası, 2008-2009 ders yılında başlatılan “81 İlden 81 Öğrenci” projesi ile her yıl Darüşşafaka sınavını kazanan 81 öğrencinin Darüşşafaka’daki okul hayatları boyunca tüm giderlerini karşılıyor. HABERLER TÜYAP'tan eğitimde fırsat eşitliğine destek 150 yıldır eğitimde fırsat eşitliği misyonuyla ülkemizin çocuklarının eğitimle yaşamlarını değiştiren Darüşşafaka Cemiyeti ile TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ iş birliğiyle yeni bir sosyal sorumluluk projesi hayat buldu. Proje çerçevesinde, fuarcılık sektörünün öncü kuruluşu TÜYAP, bu yıl Darüşşafaka’da eğitimlerine başlayan 12 kız ve 12 erkek olmak üzere toplam 24 öğrencinin Darüşşafaka’da geçirecekleri 10 yıl boyunca tüm eğitim giderlerini üstlenecek. Ayrıca öğrencilerimiz diledikleri zaman TÜYAP’ın organize ettiği fuar ve etkinliklere katılabilecek. Gerçekleştirilen bu iş birliğinin boyutu Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım ve TÜYAP Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Ünal tarafından 16 Ekim 2012 tarihinde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı. Toplantıda konuşan Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, TÜYAP ile yapılan uzun vadeli bu iş birliğiyle Darüşşafaka’nın 150. yılına daha güçlü girdiğini belirterek, “150. yılımızı kutlamaya hazırlanırken TÜYAP’ın bu desteği geleceğe dair umutlarımızı yeşertti ve Cemiyetimize güç kattı” dedi. TÜYAP Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Ünal ise, “Çağdaş, Atatürk ilkelerine bağlı, bizleri geleceğe taşıyacak yeni nesilleri yetiştirmek hepimizin sorumluluğu ve görevi. TÜYAP Grubu 150 yıldır bu sorumluluğu taşıyan Darüşşafaka Cemiyeti’ne destek olabilmeyi bir görev bildi. Dilerim iyi bir örnek olur” diye konuştu. TAV çalışanları ve Daçka’lı öğrencilerden ortak sergi Darüşşafaka Eğitim Kurumları Fotoğraf Kulübü’nden 20 öğrenci ve TAV Atölye Fotoğrafçılık Kulübü’nün 17 üyesinin altı aylık çalışması sonucunda ortaya çıkan “Benim İşim, Benim Okulum” fotoğraf sergisi, 9 Ekim 9 Kasım 2012 tarihleri arasında İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki TAV Galeri İstanbul’da ziyaretçileriyle buluştu. Bir ay boyunca on binlerce yolcu tarafından ziyaret edilen serginin açılış törenine, Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, Darüşşafaka Lisesi Müdürü ve Kampüs Koordinatörü Adnan Ersan, TAV Grubu CEO’su Sani Şener, Darüşşafaka öğrencileri, bağışçıları ile Gözen Holding AŞ CEO’su İzzet Tükenmez (DŞ’78), Yönetim Kurulu Üyesi Cem Bozyiğit (DŞ’78) ve DHB Bank Genel Müdür Yardımcısı Ayten Türkmen (DŞ’79) katıldı. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 11 HABERLER Darüşşafakalılardan üniversite giriş sınavında yüzde 96’lık başarı Darüşşafaka Lisesi’nden 2012 ÖSYS’ye katılan 58 öğrencinin üniversitelere yerleşme durumları ağustos ayında belli oldu. Buna göre; 58 öğrenciden 52’si ülkemizde, 4’ü ise yurt dışında lisans programlarına yerleşti. Bir öğrenci 2 yıllık ön lisans programına girerken, 2012 mezunlarımızın üniversite sınavında başarı oranı yüzde %96 olarak gerçekleşti. Ayrıca Darüşşafaka Lisesi'ni ikincilikle bitiren, 2012 Lisans Yerleştirme Sınavı’nda da Matematik Fen (MF) alanında Türkiye 63.’sü olan ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi, Mimarlık (İngilizce) Bölümü’nü tercih eden Füsun Cemre Karaoğlan’ın 2012’de İTÜ’ye kayıt yaptıran öğrenciler içinde en yüksek LYS puanına sahip olduğu açıklandı. Yakacık Rezidans’ta nostalji rüzgârı Yakacık Rezidans, bağışçılarının anılarını tazelemek, onların, geçmişlerine hoş bir yolculuk yaparak hatıralarını rezidansta yaşayan diğer üyelerle paylaş- 12 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 malarını sağlamak amacıyla, 30 Kasım 2012 tarihinde nostalji gecesi etkinliği ve anı sergisi düzenledi. Bağışçılarımızın geçmişlerine ait özel eşyalarını sergiledikleri etkinliğin sonunda ise rezidans restoranında nostalji gecesi düzenlendi. Gecede bağışçıların geçmiş yıllarına ait siyah beyaz fotoğraflarından hazırlanan “nostalji klibi” gösterildi. Program, canlı müzik ve yemek eşliğinde devam etti. Bu özel günün hayata geçirilebilmesi için, Yakacık Rezidans bağışçılarından, geçmişlerine ait özel eşyaları, düğün, nişan gibi özel günlerine ait objeleri, anılarını yansıtan ve aile büyüklerine ait değerli eşyaları bir ay öncesinden toplandı. Değerli anı eşyaları, Yakacık Rezidans’ta gün boyu sergilendi. HABERLER Darüşşafaka bağışçılarıyla buluştu Darüşşafaka Cemiyeti, varlığını borçlu olduğu bağışçılarına şükranlarını sunmak ve onları faaliyetleri hakkında bilgilendirmek amacıyla 18 Ekim 2012 tarihinde Darüşşafaka Eğitim Kurumları Maslak Kampüsü’nde geleneksel “Bağışçılar Günü” etkinliğini düzenledi. İlki geçtiğimiz yıl yapılan etkinlik, Türkiye’nin dört bir köşesinden eğitimde fırsat eşitliğine gönül veren hayırseverleri, Darüşşafaka’da bir araya getirdi. Darüşşafaka Rezidansları’nda yaşayan bağışçıların yoğun ilgi gösterdiği etkinliğe, Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, Başkan Vekili Talha Çamaş, Yönetim Kurulu Üyeleri Beşir Özmen, Reha Yolalan, Sertaç Ökten ve Betül Oran Akan, Genel Sekreter Ahmet Buldam, Darüşşafaka Lisesi Müdürü ve Yaptıkları bağışlarla yaşamlarına dokundukları öğrencilerle bir araya gelen Darüşşafaka’nın misyonuna gönül vermiş hayırseverlere, Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım tarafından Cemiyet’in faaliyetlerini içeren bir sunum yapıldı. 150 yıldır bağışlarıyla Darüşşafaka’yı var eden hayırseverlere şükranlarını sunan Yıldırım, “Biz çocuklarımızı her gördüğümüzde heyecanlanıyoruz. Bu etkinlikle sizlerin de bu heyecanı yerinde yaşamanızı, Darüşşafaka’daki ruhu hissetmenizi ve neye destek olduğunuzu görmenizi istedik” dedi. Kampüs Koordinatörü Adnan Ersan, İlk ve Ortaokul Müdürü Çiğdem Kaya, TÜYAP Genel Sekreteri Ferda Tuncer, Darüşşafakalı öğretmenler ve öğrenciler katıldı. İlk olarak öğrencilerin rehberliğinde okulu gezen bağışçılar, müze, derslikler, kütüphane, planetaryum, yemekhane, sanat atölyeleri, spor tesisleri gibi alanları yakından görerek, okuldaki sosyal ve eğitsel çalışmalar hakkında bilgi aldı. Çeşitli atölye ve kulüplerde çalışma yapan öğrencileri ilgiyle izleyen bağışçılar, okul gezisinden sonra kendileri için düzenlenen törene katıldı. Buluşmada, “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” kampanyası kapsamında Darüşşafaka’da okuyan bir öğrencinin bir yıllık eğitim gideri olan 10.000 TL ve üzeri bağış yaparak “Darüşşafaka velisi” olan N. Yüksel Güçseli, Sinan Arıcı, İsmail - Şehnaz Tiner, Togan Zeki Zeren ve Eresin Turizm Tic. AŞ adına Müberra Eresin’e veli sertifikaları; Darüşşafaka mezunu üniversite öğrencilerine burs veren Yakacık Rezidans bağışçımız Nesrin Yılmaz’a ise bir teşekkür belgesi takdim edildi. Darüşşafakalı öğrencilerin dans gösterisiyle renklenen “Bağışçılar Günü,” hep birlikte öğle yemeği yenmesiyle sona erdi. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 13 HABERLER Darüşşafaka, eğitimde fırsat eşitliğini uluslararası uzmanlarla tartıştı Darüşşafaka Cemiyeti, 150. yılında kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliğini uluslararası platformda tartışmaya açtı. Türkiye’de fırsat eşitliğinin sembolü olan Darüşşafaka Cemiyeti, kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliğini tartışmak üzere eğitim uzmanlarının bir araya geldiği iki günlük uluslararası bir konferans düzenledi. 150. kuruluş yılı çerçevesinde gerçekleştirilen ilk etkinlik olan “Kaliteli Eğitime Erişimde Fırsat Eşitliği” başlıklı uluslararası konferans, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Avrupa Eğitim Vakfı'nın (European Training Foundation) katılımıyla, 15-16 Kasım 2012 tarihlerinde TİM Gösteri Merkezi’nde düzenlendi. Türkiye’de kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliği olgusunun Avrupa Birliği (AB) perspektifi, diğer ülkelerdeki mekanizma ve uygulamalar ışığında masaya yatırıldığı 14 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 konferansın açılış konuşmasını Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer yaptı. Milli Eğitim Bakanı Dinçer, “150. kuruluş yılını kutlayan Darüşşafaka, ülkemizin en eski ve köklü eğitim kurumlarının başında geliyor. Bu değerli kurumumuz kurulduğu günden bu yana kimsesizlerin kimsesi olmuştur. Sanat, düşünce, bilim alanında öne çıkan sayısız isim bu müessesenin çatısı altında yetişti. Maddi imkânları yetersiz binlerce öğrenci bu şefkat evinin çatısı altında yatılı eğitim hizmeti almıştır. Gerçekten de Darüşşafaka’nın çocuklarımızın hayatını değiştirmede anlamı ve önemi toplumumuz açısından çok büyüktür. Bugün de bu değerli kurum 150. kuruluş yıl dönümü kapsamında fırsat eşitliğinin önemini öne çıkartan bir etkinlikle alanında etkin ve önemli isimleri bir araya getiriyor. Ümit ediyorum ki bu buluşmadan bizlere ışık tutacak, yol gösterecek değerli çözüm önerileri çıkacaktır” dedi. AB Türkiye Delegasyonu Baş Katibi, Mali İşbirliği, Altyapı, Sosyal ve Bölgesel Projeler Bölümü Başkanı Javier Menendez Bonilla’nın da konuştuğu konferansta, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emin Karip kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliği konusunda Türkiye’deki politika ve mekanizmaları, Avrupa Eğitim Vakfı Sosyal İçerme Uzmanı ve Ülke Sorumlusu Lida Kita ise, AB perspektifini ve diğer ülkelerdeki mekanizmaları paylaştı. HABERLER Nice nice 89 yıllara Cumhuriyet Darüşşafaka Eğitim Kurumları 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Töreni, 30 Ekim 2012 tarihinde Darüşşafaka Ayhan Şahenk Spor Salonu’nda yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlayan Milli Mücadele günlerinden bağımsız ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna uzanan tarihimizi, dans ve müzik eşliğinde sunan Darüşşafakalı öğrenciler, törenin sonunda, Cumhuriyetimize ve kurucusu Atatürk’e sahip çıkacaklarına söz verdi. Cumhuriyetimizin 89. yıldönümünün coşkusunu İstanbul Metrosu’na da taşıyan Darüşşafakalı öğrenciler, akşam saatlerinde İstanbul Metrosu Darüşşafaka İstasyonu önünde konser verdi. 31 Ekim tarihinde ise Cumhuriyetin ilk yıllarına tanıklık etmiş Darüşşafaka Rezidans bağışçıları ile eğitimlerine Darüşşafaka’da devam eden bugünün gençleri, Yakacık Rezidans’ta düzenlenen Cumhuriyetimizin 89. yılı kutlama etkinliğinde buluştu. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, Osmanlı Devleti’nin ilerici paşaları tarafından kurulan Darüşşafaka’nın tarihi boyunca yenilikçi ve çağdaş yapısını koruduğunu ve eğitimin günümüzde her zamankinden daha fazla önem kazandığını ifade ederek, “Kökleri Osmanlı dönemine uzanan bir sivil toplum kuruluşu olan Darüşşafaka, Cumhuriyete ve getirdiği değerlere inanmış, özümsemiş ve daima yanında olmuştur” dedi. Darüşşafaka’nın Atatürk ilkelerine bağlı, düşünen, araştıran, çağdaş, özgüvenli, topluma ve ülkesine karşı Cumhuriyetin 89. yılı Darüşşafaka Eğitim Kurumları ve Darüşşafaka Rezidansları’nda coşkuyla kutlandı. sorumlu aydın gençler yetiştirmeyi hedeflediğini vurgulayan Yıldırım, “Darüşşafaka, 150 yıldır eğitimin önemine inanmış hayırseverlerin bağışlarıyla eğitimde fırsat eşitliği sağlıyor. Bu vesileyle sizlere ve misyonumuza destek veren tüm bağışçılarımıza bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz” diye konuştu. Ardından söz alan 1921 doğumlu, felsefeci, pek çok üniversitede felsefe bölümünün kurulmasında görev almış emekli Prof. Dr. Bedia Akarsu, Atatürk’ün eğitime büyük önem verdiğini belirterek “Öyle ki Sakarya Büyük Taarruzu esnasında bile Atatürk, Eğitim Şurası’nı toplamıştır” dedi. Felsefeci Akarsu sözlerini şöyle sürdürdü: “Atatürk, Türkiye insanının düşünüş biçimini değiştirdi, insanları düşünmeye yöneltti. Cumhuriyetin getirdiği pek çok önemli kavram var. Ama bence en önemlisi ‘düşünme’ kavramıdır. Düşünmenin yolunu açtığı için Atatürk’e bir kez daha minnet duyduğumu söylemek istiyorum.” Darüşşafaka’nın bu alanda da çok önemli bir boşluğu doldurduğunu kaydeden Akarsu, “Darüşşafaka, gerçekten düşünen gençler yetiştiriyor” diye konuştu. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 15 HABERLER Darüşşafakalıların velileri çoğalıyor Darüşşafaka Cemiyeti’nin 2007 yılında başlattığı “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı, hayırseverlerin desteğiyle yoluna devam ediyor. Program kapsamında geçtiğimiz yıl çok sayıda hayırsever, “Darüşşafaka Velisi” oldu. Yaklaşık altı yıl önce startı verilen “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı, yeni velileriyle yoluna devam ediyor. Program kapsamında hayırseverler, Darüşşafaka’da eğitim gören bir öğrencinin bir yıllık eğitim gideri olan 10 bin lirayı karşılayarak “Veli”; bir öğrencinin 10 yıllık eğitim gideri olan 100 bin lirayı bağışlayarak “Mezun Bağışçı”; iki öğrencinin 10 yıllık eğitim gideri olan 200 bin lirayı karşılayarak, “Çifte Diplomalı Bağışçı” payesi kazanıyor. Ayrıca Daçkalı beş öğrencinin mezun olmasını sağlayan 500 bin lirayı bağışlayanlar “Temel Taş Bağışçı” ve 10 öğrencinin eğitim hayatları 16 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 boyunca gideri olan 1 milyon lirayı bağışlayanların isimleri ise “Kurucu Bağışçı” payesiyle Darüşşafaka’nın sütunlarında yaşatılıyor. Uygulamaya konduğu 2007 yılından bu yana 15 “Kurucu”, 4 “Temel Taş”, 21 “Çifte Diplomalı”, 34 “Mezun” ve 344 “Veli” bağışçı sayısına ulaşan program toplumun her kesiminden destek görüyor. Necla Koperler, Darüşşafaka’yı desteklemeyi sürdürüyor Lozan Antlaşması’nın mimarlarından ve Atatürk'ün en güvendiği hariciyecilerden Tevfik Kamil Koperler’in kızı Necla Koperler, “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı kapsamında 10 öğrencimizin 10 yıllık eğitim masraflarına karşılık gelen tutarı bağışladı. Teyzeleri KutsiyeSeniye Ömeri’nin anısına bu bağışını yapan Koperler, iki teyzesinin isimlerini Darüşşafaka’nın “Kurucu Bağışçıları” arasına yazdırdı. Aynı zamanda Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı olan Koperler, 2010 yılında da “Kurucu Bağışçımız” olmuştu. Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim HABERLER Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, toplam 20 öğrencimizi mezun edecek olan Koperler’i 18 Eylül’de evinde ziyaret ederek, teşekkür plaketini takdim etti. Aralık’ta vefat eden Yalçın Koreş’in ismi bugün Darüşşafaka’nın sütunlarında yaşatılıyor. Yalçın Koreş, “Kurucu Bağışçımız” oldu Program kapsamında Darüşşafaka’yı destekleyen Mehmet Zorlu Vakfı, Nejdet-Marianne Baysan, A. Serdar Saatçıoğlu ve Gitti Gidiyor Bilgi Teknolojileri San. Tic. AŞ’ye sertifikaları, 28 Ağustos’ta takdim edildi. Darüşşafaka’da okuyan iki öğrencinin 10 yıllık eğitim giderilerini karşılayan Mehmet Zorlu Vakfı adına Yürütme Kurulu Üyesi İbrahim İnceçam“Çifte Diplomalı Bağışçı”, Nejdet Baysan (DŞ'74) ile eşi Marianne Baysan “Mezun Bağışçı”, Serdar Saatçıoğlu (DŞ'74) “Mezun Bağışçı” ve Gitti Gidiyor Bilgi Teknolojileri San. Tic. AŞ adına İdari İşler Sorumlusu Mehmet Köse “Veli” sertifikalarını törenle aldılar. “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı kapsamında 10 öğrencimizin 10 yıllık eğitim masrafını karşılayan iş adamı Yalçın Koreş, Darüşşafaka’nın “Kurucu Bağışçı”ları arasına katıldı. 2 “Çifte Diplomalı”, “Mezun” ve “Veli” bağışçıları Yakacık bağışçısı Nesrin Yılmaz, mezun bağışçı oldu Yakacık Rezidans üyesi Nesrin Yılmaz, Darüşşafakalı bir öğrencinin 10 yıllık eğitim giderlerini karşılayarak, “Mezun Bağışçı” unvanını aldı. Darüşşafakalı öğrencilerin eğitimle yaşamlarının değişmesine katkıda bulunan Yılmaz’a “Mezun Bağışçı Sertifikası”, 24 Temmuz’da takdim edildi. Senarist Melek Gençoğlu, Darüşşafaka velisi oldu Aşk-ı Memnu, Fatmagül’ün Suçu Ne, Kuzey Güney gibi izlenme rekorları kıran dizilerin senaristi Melek Gençoğlu, Darüşşafaka’da okuyan bir öğrencinin bir yıllık eğitim giderlerini karşılayarak, “Velimiz” oldu. Gençoğlu’na sertifikası 7 Ağustos’ta takdim edildi. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 17 PORTRE “Hayatımın en doğru kararı…” “Geçmişe baktığımda pek çok hatam olduğunu görüyor, hayatımın en doğru kararının Darüşşafaka Rezidansları’na geçmek olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz yaz, gazeteyi açtığımda Darüşşafaka’nın bağışçılarının ruhuna okutacağı mevlidin ilanını gördüm. Kendi kendime ‘Arkamızdan dua edecek bir Darüşşafaka var’ dedim. Bunu bilmek bana huzur veriyor. Darüşşafaka’nın sonsuza kadar yaşaması gerektiğine inanıyorum, bu nedenle elimden geldiğince desteklemeyi sürdürüyorum.” 18 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 ZEHRA BİRGÜL MUTLUAY İstiklâl Savaşı'nda Anadolu'da çıkan iç isyanları bastırmada ve işgale direnen Türk güçlerine silah temin etmede önemli hizmetleri geçen Mut Müftüsü Nadir Mutluay’ın torunu ve İstanbul Belediye Yazı İşleri Müdürü Kemal Mutluay’ın kızı olan Zehra Birgül Mutluay, bugün yaşamını Maltepe Rezidans’ta sürdürüyor. Zehra Hanım, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında İstanbul’un Çarşıkapı semtinde doğuyor. Orta ve lise eğitimini İstanbul Kız Lisesi’nde tamamlıyor. Ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam ediyor. Bu kararında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumuş babasının, Fatih Sulh Hakimliği yapmış dedesinin etkisi olsa da asıl belirleyici hiç yitirmediği adalet duygusu oluyor. İki yıl hukukta okuduktan sonra yeniden sınava giren Zehra Hanım, bu kez de aynı üniversitenin fen fakültesini kazanıyor. 1998’de önce hayatındaki en büyük destekçisi ablasını ardından annesini yitiriyor. Art arda yaşadığı bu iki büyük kayıp karşısında kendini yapayalnız hisseden Zehra Hanım, kendi tabiriyle “hayatının en doğru kararını” alarak beş yıl önce rezidansa yerleşiyor ve yepyeni bir başlangıç yapıyor. Maltepe Rezidans’taki dairesinde ziyaret ettiğimiz Darüşşafaka’nın hem rezidans hem de kurucu bağışçısı Zehra Hanım, gülen yüzü ve zarafetiyle bizi karşıladı. Zevkine göre yeniden dizayn ettiği dairesinde bizi ağırlayan Zehra Hanım, ilk önce masanın üzerindeki çiçeği göstererek, “Bunu Darüşşafaka doğum günümü kutlamak için gönderdi. Sağ olsunlar, her yıl gönderiyorlar. Biz unutuyoruz, onlar unutmuyor” diyerek sohbete başlıyor. 1954 Mayıs’ı Gülhane Parkı Bahar ve Çiçek Bayramı Şenliği’nin açılışında Birgül Mutluay, dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Reisi Fahrettin Kerim Gökay’la birlikte... Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Tabii… 1944’te, Çarşıkapı’da doğmuşum. Ablam dört yaşındaymış. Babam ile annemin arasında 16 yaş fark vardı. Annemin babası Fatih Sulh Hakimi imiş, hatta İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin 13. mezunu imiş. Onu 1936 yılında kaybetmişiz. Babam ise Mersin’in Mut kazasında doğmuş. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ayrılmış, aydın bir insandı. Onu hep kitapları ve daktilosuyla hatırlarım. Babamın babası Nadir Mutluay, İstiklal Savaşı’nda büyük fayda göstermiş bir kimse imiş. Konya, Bozkır ve Ermenek isyanlarının bastırılmasında etkili olmuş. Öyle ki Atatürk, 22 Ekim 1920 tarihinde kendisine telgrafla teşekkür etmiş. Dedemi hiç görmedim. Allah rahmet eylesin ama kendisini tasvip etmediğim bir yönü var. Şöyle ki, müftü muavini iken esas müftü vefat etmiş. Dedem de merhumun hanımını, ikinci eş olarak almış. Babaannem çok üzülmüş. Ailemizde sadece babamın babası iki kere evlenmiş ve babaannemi çok üzmüş. Bu nedenle dedeme hâlâ kırgınım. Çarşıkapı’dan ben yedi yaşındayken Laleli’ye taşındık. Doğduğum o apartman hâlâ duruyor. Her sene gidip bakıyorum. İnsan doğup, büyüdüğü evi unutamıyor. İstanbul’un tarihi semtlerinde doğup, büyümüşsünüz. O yıllarda İstanbul nasıldı? Çok güzeldi. Hele komşuluklar bambaşkaydı. Çarşıkapı’da Ermeni kökenli vatandaşlarımız çoğunluktaydı. Fakat dil, din, ırk bizim için hiçbir zaman sorun yaratmadı. Örneğin; annemin kardeş olarak kabul ettiği Ermeni kökenli bir hanım vardı. Adı Nurise idi… Biz ona “Nono” derdik. Hâlâ da görüşürüz. Hiç unutmam, babam hastaneye kaldırıldığında ilk o gelmişti, o hastaneden ayrıldıktan kısa bir süre sonra babam vefat etmiş, Nurise Hanım, evine vardığında bu haberi alır almaz tekrar yanımıza gelmişti. Yıllar sonra ABD’ye gittiğimizde orada yaşayan oğluyla birlikte Nono bizi ziyaret etti. İşte o yıllar böyle güçlü komşuluklar vardı. Eğitim hayatınıza ilişkin bilgi verir misiniz? Ortaokuldan itibaren İstanbul Kız Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 19 PORTRE Lisesi’nde okudum. Fakat İngilizce bölümü dolu olduğu için Almanca bölümüne gittim ve Almancadan ötürü ortaokulda sıkıntı çektim. Öyle ki kendi kendime “okul bitince Almancayı unutacağım” diye karar almıştım. Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdim. Babamın ve dedemin hukuk eğitimi almış olmalarından etkilenmiştim. Bir de çok adildim. Rahmetli ablam hep “Sende Hz. Ömer’in adaleti var” derdi. İki yıl hukuka devam ettim ama ortamı beğenmedim. Ne derslere ne sınavlara girdim. O sırada evlendim. Eşim, tıp fakültesinde okuyordu. Aramızda kültür farkı çok fazlaydı, bu nedenle kısa bir süre sonra boşandık. 1968’de yeniden üniversite sınavına katıldım, bu kez de Fen Fakültesi Botanik Bölümü’nü kazandım. Ancak büyük bir şanssızlık eseri o yıl, botanik bölümünde yönetmelik değişti ve zooloji mecburi ders oldu. Benim de hayatta haz etmediğim şey böceklerdir. Tabii zooloji dersinde böceklerle haşır neşir olmak zorundaydık. Sırf bu yüzden zooloji derslerine girmedim, sonradan aftan yararlanarak fen bilimleri fakültesi diploması aldım. Mesleğinizi yaptınız mı? Hayır… Çünkü annem evde yalnızdı ve benim evle ilgilenmem gerekiyordu. Tabii biraz da yapı meselesi… Mesela ablam hep okumayı severdi, bense evle ilgilenmeyi… Öyle ki okula başlamadan önce hep terzi olacağımı söylerdim. Hatta terzihanemin ismini bile koymuştum: Yüksel Terzi… Babam da benim için kartvizit bastırmıştı. Yüksel Terzihanesi’nin sahibi Zehra Birgül Mutluay… Ortaokuldayken bile öğretmenler sorduğunda terzi olacağımı söylerdim. 20 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Doğup büyüdüğü, aile yadigarı evini Darüşşafaka’ya bağışlayarak, Darüşşafaka’nın “Kurucu Bağışçıları” arasına adını yazdıran Zehra Birgül Mutluay, “Darüşşafakalı öğrencileri her gördüğümde Darüşşafaka bağışçısı olmaktan gurur duyuyorum. Bu yıl, mezuniyet törenine katıldım. Sahnede 58 ışıl ışıl genç duruyordu. Onların konuşmalarını dinledim. Zeki, terbiyeli ve iyi eğitimli oldukları her hallerinden belliydi. Gönlüm çok rahat, çünkü biliyorum yaptığımız bağışlarla aydınlık gençler yetişiyor” diyor. Ablanızla ilişkiniz nasıldı? Çok yakındık, hem de çok… Ablam mükemmel bir insandı… Adı Neşe idi. Okuyanları, çalışanları çok severdi. O da İstanbul Kız Lisesi mezunuydu. Maalesef varlık içinde koleje gidemedi. Çünkü 50’li yıllarda Halk Partisi seçimi kaybedip, Demokrat Parti gelince ekonomi bozulmuş. Bizimkiler de o dönemde ablamı koleje gönderememiş. Onun koleje gidememesi hala içimde bir ukdedir. Ama çok çalışkan ve kabiliyetli biriydi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’ne girdi. 1962 yılında hat üstadı ve aynı zamanda hocası olan Prof. Dr. Ali Alparslan ile evlendi. 22 yaşındaydı, eşi ise 40... Ardından eşi Londra Üniversitesi Türkoloji Bölümü’ne hoca olarak gitti. Ancak ablam, eğitimine devam ettiği için onunla birlikte gitmedi. Bölümünü birincilikle bitirdi, tezini de Türkiye’ye döndüğünde Uygurca konusunda verdi. 1963’te ablam da İngiltere’ye gitti. Bu vesileyle ben de İngiltere’ye gittim. Bu benim ilk yurt dışı seyahatimdir. 1964’ün Eylül’ü idi. ZEHRA BİRGÜL MUTLUAY Uzun süre ABD’de yaşadığınızı biliyoruz. Bu süreç hakkında bilgi verir misiniz? Ablamın içinde hep kolejde okuyamama üzüntüsü vardı. Bu nedenle oğlumu koleje verdi. 1991 yılında da dil kursu için oğlumu, ABD’ye gönderdik. Onunla birlikte biz de gittik. Oğlum lise tahsilini ABD’de tamamladı. Bu vesileyle sık sık ABD’ye gittim. Hatta 1993’te ABD’de ev aldık. Elli yaşımda ben de İngilizce öğrenmek için kursa gittim. Sizi tanıyan herkes seyahat etmeyi çok sevdiğinizi söylüyor… Evet... Sırf bu yüzden hostes olmayı istemiştim. Liseyi bitirdiğimde, ortaokul mezunları hostes oluyordu. Ama annem müracaat etmeme izin vermedi. Gitmediğim ülke kalmadı gibi… Abdülhak Hamit Tarhan’ın Makber şiirini çok severdim. O şiiri yazdığı eşi Fatma Hanım’ın mezarını ziyaret etmek için Beyrut’a gittim fakat bulamadım. Nazım Hikmet’e çok kızardım. Fakat birgün onun hayatını, şiirlerini okudum, ben de ABD’de vatan hasreti çektiğim için onu anladım. Moskova’ya gittiğimde onun mezarını da ziyaret ettim. Babanızı 1965’te yitiriyorsunuz değil mi? Evet, 23 Şubat 1965’te babam vefat etti. Annemle yalnız kaldık. Ne yazık ki ablamın evliliği de uzun sürmedi. Böylelikle üçümüz birlikte yaşamaya başladık. Ablam, Yapı Kredi Bankası’na girdi ve orada dış işleri kambiyo müdürlüğünden emekli oldu. 1978’de ikinci evliliğimi yaptım, 1979 yılında da oğlum doğdu. Eşimle 1990 yılında boşandık. Darüşşafaka Rezidansları’yla nasıl tanıştınız? Darüşşafaka’yı Fatih’teki okulundan ötürü bilirdim. Ancak rezidanslarından haberim yoktu ve hayatımın en kötü döneminde Darüşşafaka’nın rezidanslarından haberdar oldum. Şöyle ki, 1998 yılında ABD’deydim. Annem ve ablam da yanıma geldi. Uzun bir aradan sonra yine üçümüz bir araya gelmiştik. Ancak 29 Kasım 1998 tarihinde ablamı kaybettim. Annem orada kalmayı istemedi. Türkiye’ye dönmeye hazırlanıyorken 29 Mart 1999’da da annemi kaybettim. Ardından oradaki evi satılığa çıkardım. Satıştan elde edilecek parayı, Türkiye’ye getirememe ihtimaline karşı bu paranın çeşitli yardım kuruluşlarına bağışlanmasını içeren bir de vasiyetname hazırladım ve Türkiye’ye döndüm. Onları art arda yitirmek benim için çok sarsıcı oldu. Birden yapayalnız kalıvermiştim. Oğlum da büyümüş babasıylaydı. Birgün televizyonda Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ın reklamını izledim. Hemen telefon açtım, broşürlerini istedim. Ardından 61 yıllık arkadaşım Bedriye Hanım ile birlikte gelip gezdim. O sırada Amerika’daki ev satılmıştı ve paranın transferinde de sorun çıkmamıştı. Böylece rezidans Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 21 PORTRE üyesi oldum. İlk yıl gelmedim, ama sağlık sorunlarım ortaya çıkınca rezidansa geçtim. Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor? Öncelikle burada tembelliğe alıştık. Ben hep evi çekip çeviren olmuştum ama buraya geldikten sonra elimi işe sürmez oldum. Her şey hazır önümüze geliyor. Bu nedenle zamanı dilediğimiz gibi kullanıyoruz. Televizyon seyrediyorum, aktivitelere, gezilere katılıyorum. Buranın güzel yanlarından biri de özgürsünüz. Dilediğiniz zaman gelip kalıyorsunuz. Ben yazları, genelde yazlığımda geçiriyorum. duygulandım, gururlandım. Çocuklarımın okumasına katkım varsa ne mutlu bana… Beş yılın ardından rezidansta yaşama kararınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Çok doğru bir karar vermişim. Çok memnunum. Eminim ablam da hayatta olsaydı, o da aynı şeyi yapardı. Geçmişe baktığımda pek çok hatam olduğunu görüyor, hayatımın en doğru kararının Darüşşafaka Rezidansları’na geçmek olduğunu düşünüyorum. Mesela geçtiğimiz yaz, gazeteyi açtığımda Darüşşafaka’nın bağışçılarının ruhuna okutacağı mevlidin ilanını gördüm. Kendi kendime “Arkamızdan dua edecek bir Darüşşafaka var” dedim. Bunu bilmek bana huzur veriyor. Darüşşafaka’nın sonsuza kadar yaşaması gerektiğine inanıyorum, bu nedenle elimden geldiğince desteklemeyi sürdürüyorum. Darüşşafakalı öğrencileri nasıl buluyorsunuz? Onları her gördüğümde Darüşşafaka bağışçısı olmaktan gurur duyuyorum. Bu yıl, mezuniyet törenine katıldım. Sahnede 58 ışıl ışıl genç duruyordu. Onların konuşmalarını dinledim. Zeki, terbiyeli ve iyi eğitimli oldukları her hallerinden belliydi. Gönlüm çok rahat, çünkü biliyorum yaptığımız bağışlarla aydınlık gençler yetişiyor. Evet, aynı zamanda Darüşşafaka’nın “Kurucu Bağışçısı” oldunuz.. Kesinlikle bir paye almak için bağış yapmadım ama öyle olmuş. Çok Darüşşafakalı öğrencilere mesajınız var mı? Hepsini çok takdir ediyorum. Evet, Darüşşafaka onlara çok iyi eğitim fırsatı sunuyor ama onlar da bu fırsatı değerlendiriyorlar. Bu yıl sınavda Türkiye 63.’sü bir Darüşşafakalıydı. Nasıl büyük bir mutluluk oldu bu başarı bana bir bilseniz… Kendi çocuğum böyle bir başarıyı elde etseydi anca bu kadar sevinirdim. Tabii, gönlüm Türkiye biricisinin de Darüşşafaka’dan çıkmasını istiyor. Nadir Mutluay kimdir? 1879’da doğan Nadir Mutluay, 1895 yılında Mut Rüşdiyesini bitirdi. 1910 yılında Mut Müftüsü olarak atandı. 32 yıl boyunca bu görevini sürdürdü. 1945 yılında vefat etti. Nadir Bey, 1 Kasım 1919 tarihinde Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurdu. Konya'da 12. Kolordu’nun milislere tahsis ettiği silahları teslim alıp Kuvayımilliyecilere dağıttı. Silahlar yetersiz gelince Mondros Mütarekesi gereği Osmanlı Ordusu’nun Anamur, Gülnar ve Silifke’deki birliklerinden toplanmış ve Mut Jandarma depolarında bekletilen silahları almak için Cemiyet, Nadir Beyi görevlendirir. Nadir Bey Kaymakam'dan silahları ister. Kaymakam kendisine şu cevabı verir: "Biz Almanlar ve Avusturya-lılarla beraberken yenildik. Anadolu yalnız başına bu koca devletlerle nasıl başa çıkacak.” 22 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Nadir Bey'in aşağıdaki sözü üzerine Kaymakam silahları teslim etmeye razı olur: “Beyefendi, meselenin dıştan görünüşü aynen buyurduğunuz gibidir. Ancak, vatanını kurtarmak uğruna kellesini koltuğuna alan bir milletle hiçbir kuvvet başa çıkamaz.” Milli Mücadeleye destek veren Nadir Bey’e Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Bey, 22 Ekim 1920 tarihinde kendisine telgrafla şu cümlelerle teşekkür etmişti: “Vatanımızın kurtarılması ve milli bağımsızlığımızın korunmasını hedef alan mukaddes davamızı çürütmek maksadıyla düşmanlarımızın teşvikleri sonucu meydana gelen isyan olaylarını bastırmak ve bu suretle milletimizin birliğini temin uğrunda gösterdiğiniz vatan sevgisiyle dolu hizmetleri büyük bir memnuniyetle haber aldım. Harcadığınız fedakârane çalışmalara teşekkür, elde ettiğiniz muvaffakıyetten dolayı zat-ı âlinizi tebrik ederim.” Hayata sımsıkı sarılacağınız yeni yuvanız Darüşşafaka Rezidansları, üyelerinin kişisel alanlarını koruyarak yaşayabilecekleri, zevkli, modern, sıcak, güvenli yaşam alanları olarak tasarlandı. Rezidanslar, sakinleri için bir yandan sıcak bir ev ortamı, diğer yandan da tüm gereksinimlerini karşıladıkları güvenli bir yaşam alanı sunuyor. Rezidanslar hem bünyesindeki uzman sağlık ekibiyle bağışçılarına sağlık hizmeti veriyor hem de Türkiye’nin önde gelen sağlık kuruluşlarında tedavi olanağı tanıyor. DARÜŞŞAFAKA YAKACIK REZİDANS Tel: 0216 452 00 02 • Fax: 0216 451 63 96 E-mail: [email protected] DARÜŞŞAFAKA ŞENESENEVLER REZİDANS Tel: 0216 380 48 68 - 380 46 97-98 • Fax: 0216 445 63 72 E-mail: [email protected] DARÜŞŞAFAKA MALTEPE REZİDANS Tel: 0216 457 89 00 • Fax: 0216 457 93 51 E-mail: [email protected] DARÜŞŞAFAKA URLA REZİDANS Tel: 0232 754 73 80 • Faks: 0232 754 69 99 E-mail: [email protected] Sizin için “sağlıklı, güvenli ve mutlu bir gelecek” çocuklarımız için “aydınlık bir gelecek” demek!.. Ayrıntılı bilgi almak ve Rezidanslarımızı ziyaret etmek için lütfen bizi arayın. Sizi evinizden aldırıp, Rezidanslarımızda konuk edelim. İLETİŞİM: Rezidans ve Vasiyet Bağışları Birim Yöneticisi İlknur Kuzgun GSM: 0532 264 86 58 • [email protected] www.darussafaka.org [email protected] PORTRE “İyi ki geldik, iyi ki burası var” Bolu’ya hizmetleriyle tanınan hayırsever mimar ve sanayici, merhum İzzet Baysal’ın yeğeni Ahmet Baysal ve eşi Solmaz Baysal, 2003’ten beri Darüşşafaka Yakacık Rezidans’ta yaşamlarını sürdürüyor. Kendilerini Darüşşafaka’nın yoğun ve titiz ilgisine bıraktıklarını söyleyen Baysal çifti için rezidans yaşamının sağladığı en önemli avantaj, emniyette olma hissi… 24 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 1929’da Bolu’da doğan Ahmet Baysal, 1947’de Galatasaray Lisesi’nden, 1952’de İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu. 1954 yılından itibaren amcası Yüksek Mimar İzzet Baysal’ın kurduğu İzsal Döküm Sanayii AŞ’de 40 yıl süreyle yatırım mühendisliği, teknik müdürlük ve genel müdürlük görevlerinde bulundu. 1986 yılında amcasıyla birlikte İzzet Baysal Vakfı’nı kuran Ahmet Baysal, amcasının 2000 yılındaki vefatından sonra Vakfın Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendi. Kendisi gibi Bolu sevdalısı olan eşi Solmaz Baysal ise, lise eğitimini, Erenköy ve Kandilli liselerinde tamamladı. Bolu’nun tanınmış ailelerinden olan ve eskiye dayanan tanışıklıkları bulunan Atay ve Baysal ailelerinin çocukları Solmaz ve Ahmet birbirlerini daha gençlik yıllarında tanımış ve zamanla arkadaşlıkları nişanlılığa ve 1958’de de evliliğe dönüşmüş. Baysal çiftini, 54 yıllık birlikteliklerinin son dokuz yılını geçirdikleri mutlu yuvaları Yakacık SOLMAZ - AHMET BAYSAL Rezidans’ta ziyaret ettik ve rezidanstaki yaşamlarını dinledik. Amcanız İzzet Baysal, Türkiye’ye çok hizmetler yapmış bir hayırsever ve siz de kurucularından olduğunuz, amcanızın adını taşıyan Vakfın halen başkanlığını yürütüyorsunuz. İzzet Baysal Vakfı’ndan kısaca bahsedebilir misiniz? Ahmet Baysal: Rahmetli amcam İzzet Baysal farklılıklar adamıydı. Tüm varlığını hiç tereddütsüz Bolululara adamıştır. İzzet Baysal Vakfı ülkemizde bir şehir halkına adanmış ilk ve tek vakıftır. Amcamın en büyük karakteri, israf düşmanı olmasıydı. Bardağında su bırakmazdı. İzzet Baysal Vakfı, kurucusu rahmetli amcamın vakfa verdiği varlıklarıyla Bolu’ya eğitim ve sağlık alanında 25 yıldır hayır işliyor. Bugüne kadar Bolu’da yaptığımız eğitim ve sağlık tesislerinin sayısı 130’u buldu. Abant İzzet Baysal Üniversitesi de vakfın kurduğu ve Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel tarafından Sayın İzzet Baysal’a verilen T.C. Devlet Üstün Hizmet Madalyası 4.10.1994 Bolu devlete armağan ettiği bir üniversitedir. Darüşşafaka Rezidansları ile ne zaman tanıştınız ve burada yaşamayı hangi nedenlerle tercih ettiniz? Ahmet Baysal: Bizim vakfın da devlete armağan ettiği iki huzurevi var. Biri İstanbul, diğeri ise Bolu’da. Biz, Darüşşafaka Rezidansları’nı tesadüfen tanıdık. 2003 yılında buradaki yaşamı çok iyi bilen bir dostumuz, eşimle beni buraya davet etti. Buradaki yaşamı, rahatlığı, yaşlılara gösterilen özenli bakımı gördükten sonra anında karar verdik. O gün buraya sadece gezmeye gelmiştik. Bizim çocuğumuz yok. Derhal dedik, neden daha yaşlanmayı bekleyelim? Burada böyle bir yaşam olanağı varken... İmkânımız da var, hem kendimize bakılacak, en mühimi de verdiğimiz o katkıyla öğrencilere imkânlar sağlanacak. İkinci baharımızı, sağlıklı ve Darüşşafaka’nın gösterdiği sıcak ilgiyle yaşıyoruz. Darüşşafaka’nın bizlere verdiği sağlık bakımı sayesinde, Türkiye yaş ortalamasının üstüne çıktık. Solmaz Baysal: Buradaki yaşantımız çok güzel. Eskiden evlerde yaşlılara güzel şekilde bakılıyordu, ama yalnızken evde bu çok zor. Çocuklar dağılmış, bunu annemden, teyzemden gördüm. Ama böyle bir yerde kendini çok emniyette hissediyorsun. Burada itinalı bir bakım var. Bunu ilk günden anladık Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 25 PORTRE ve hemen kararımızı verdik. Yani hiç gözümüz arkada kalmadı. Çok rahatız. Allah razı olsun böyle bir hizmeti düşünenlerden. Güzel bir yaşlılık geçiriyoruz. Daha ne isteyelim Allah’tan? Ufacık bir sıkıntımız olsa bakıyorlar. Onun verdiği rahatlık var üstümüzde... fon gelirlerinin çocukların eğitiminde kullanılması şartına bağlayabilirler. Bunun sizin vasıtanızla buradaki hayırsever arkadaşlara duyurulmasında büyük fayda görüyorum. Darüşşafaka, çok güzel hizmetler veriyor. Neden bu hizmetleri alanlar olarak bunu yaratmıyoruz? Darüşşafaka’nın eğitimde fırsat eşitliği misyonuna destek olmak sizin için neler ifade ediyor? Bizler buraya kendi hayatımızı bir şekilde idame ettirmek için geldik ama en büyük kıvancımız, buraya yaptığımız bağışla Darüşşafaka’da okuyan çocuklara da az çok katkı vermemiz. Elimizden geldiği kadar Darüşşafaka’ya katkı vermeye devam ediyoruz ve bundan çok mutlu oluyoruz. Bugün Darüşşafaka o kadar güzel bir hizmet yapıyor ki… Hakikaten karşılıksız veren bir kurum. Takdir edilecek ve övünülecek bir hareket. Bunun çoğalması lazım. Rezidanstaki sosyal yaşantınızdan bahsedebilir misiniz? Buradaki yaşamınızdan memnun musunuz? Solmaz Baysal: Yeşilköy’deki evimizde kalırken son zamanlarda bazı yerlere katiyen gidemiyorduk, tiyatroya gidemiyorduk, gece dönüşü Darüşşafaka Rezidansları’nda yaşayanlar, varlıklarını şimdiden Darüşşafaka’ya bağışlayabilirler. Şahsen eşimle yaptığımız bir örneği anlatmak isterim. Biz, 2008 yılında İzzet Baysal Vakfı’na bir miktar şartlı bağış yaptık. Bu bir banka mevduatıydı. Vakıf hesaplarında Solmaz ve Ahmet Baysal Fonu ismi altında kayıtlıdır ve devam eder. Vasiyetimizi de şimdiden bu fona ilave edilmek üzere vakfa yaptık ve şu şartı koyduk: “Vakıf, her sene bu fonun gelirlerini vakfın amaçları doğrultusunda harcayacak.” Varlıklı kimseler eğer kendilerinden sonra da bir çocuğu okutmaya devam etmek istiyorsa, bugünden maddi imkânları doğrultusunda Darüşşafaka hesaplarında kendi isimlerine bir fon oluşturabilir ve vasiyetlerini de bu fona ilave ederek, 26 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 bilet alması zordu. Mesela, burada bizi gezmelere götürüyorlar. Tiyatro, müzik, sinema… Bazen boş gün arıyor insan, yani o kadar oyalıyorlar. Resimlerimi yapmak için vakit ayırmak istiyorum, bulamıyorum bazen. Ayrıca, aklımız yerinde olduğu müddetçe serbestiz, istediğimiz yere gidiyor, geliyoruz. Karışan yok. Aklımız yerinde olmasa, ona da bulmuşlar bir çare. O emniyet de var üstümüzde. Onun verdiği bir rahatlık var. Yani, birgün pişman olmadık yaptığımız işten, çok mutluyuz. SOLMAZ - AHMET BAYSAL Solmaz Hanım, çok güzel resimler yaptığınızı duyduk. Sizden resim çalışmalarınızla ilgili de bilgi almak isteriz. Sanıyorum resim yapma yeteneğinizi burada keşfetmişsiniz. Doğru mudur? Resim öyle bir şey ki, biraz üstünde durulursa öğrenilebilir. Fazla yetenek gerekmiyor. Yetenek isteyen resimler ayrı. Portreler örneğin... Ama bundan büyük zevk alıyorum. Kendimi kaybediyorum, yemeği unutuyorum. Bana ilaç gibi geliyor. Buradaki hocamız Gazel Hanım’a bana bu yolu açtığı için teşekkür borçluyum. Çok memnun olduğum İzzet Baysal Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Baysal, “İkinci baharımızı, sağlıklı ve Darüşşafaka’nın gösterdiği sıcak ilgiyle yaşıyoruz. Darüşşafaka’nın bizlere verdiği sağlık bakımı sayesinde, Türkiye yaş ortalamasının üstüne çıktık.” bir uğraş. Boş kalmıyorum, onunla kendimi unutuyorum. Rezidansta resim yapmaya nasıl başladınız? Ben daha önce elime fırça bile almamıştım. Gazel Hanım beni teşvik etti ve öyle başladık. İlk yaptığım resimler de güzel oldu. Bugün toplam 84 adet resmim var. Resimlerimi Bolu’ya da götürüyor, orada yaptırdığımız binalara veriyoruz. Resimlerinizin bir kısmının satışından elde edilen geliri bu yıl Darüşşafaka’ya bağışladınız ve “Darüşşafaka Velisi” oldunuz... Evet, “Darüşşafaka Velisi” olduğum için çok mutluyum. Geçen yıl resimlerimin satışa çıkarıldığı bir kermes yapıldı. Eşimizi, dostumuzu da davet ettik. Orada resimlerim satıldı. Elde edilen geliri, Darüşşafaka’da okuyan çocukların eğitimine bağışlamak benim için kıvanç verici. Bazen burada çalışanlar resimlerimin önünde durup uzun uzun seyrediyorlar. Böyle durumlarda hediye ettiğim de oluyor. Çünkü “çok beğendi, saklar” diyorum. O da beni memnun ediyor. Akşamları da örgü örerim. Çocuk hırkaları falan, onlardan da çok satıyorum. Boş durmuyoruz yani. Burada keyifli bir yaşam sürdüğünüzü söyleyebilir miyiz? Ahmet Baysal: Bundan daha keyiflisi olmaz bu yaşta. Biz Yeşilköy’de oturmaya devam etseydik, bu yaşta ne bir tiyatroya, ne sinemaya giderdik. Bizim burada her hafta etkinlik var. İlan ediyorlar. Mesela hanımların en çok sevdiği, haftada bir gün mutlaka bir alışveriş merkezi ziyaret ediliyor. Nereye gidersek, hemşire ve doktor nezaretinde gidiyoruz. Çok güzel arkadaş gruplarımız var. Bir çay saatine gelin buraya, sohbeti görün... Solmaz Baysal: Herkesin hayatı güzel geçiyor burada. “Niye geldim” diyeni daha duymadım. “İyi ki geldik, iyi ki burası var” diyorlar. Ahmet Baysal: Burada çalışanlardan, bize hizmet verenlerden Allah razı olsun çünkü her birimizin ayrı kaprisi var. İstekler bitmiyor. Solmaz Baysal: Çok sabırlı insanlar hepsi, hiç aman dediklerini görmedim. Ahmet Baysal: Haber vermek şartıyla istediğimiz zaman tatile de gidiyoruz. Öyle güzel takip ediyorlar ki… Birkaç sene önce bir hanım tatildeyken rahatsızlanmış, buraya telefon edilmiş, hemen ambulans gönderdiler ve buraya getirildi. Gittiğimiz yerin telefonunu bırakıyoruz. Emniyetteyiz, en güzel his o. Ne olursam olayım bakılıyorum. Herkese Allah buraya gelmeyi nasip etsin. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 27 PORTRE “Darüşşafakalı öğrencilerin başarılarıyla dünyanın en mutlu insanları oluyoruz” Emekli Yüksek Kimya Mühendisi Aymelek Canlı Birken’in Darüşşafaka ile yolu ilk kez aile avukatları Süreyya Yücelge sayesinde kesişiyor. Bir Darüşşafaka mezunu olan Süreyya Bey’e derin saygı besleyen Birken, O’nun sayesinde Darüşşafaka’yı yakından tanıyor. İş hayatına atıldığında da Darüşşafaka mezunu doktor ve eczacılarla beraber çalışıyor. Onların kişiliğinden o kadar etkileniyor ki böyle insanlar yetiştiren bir okulun sonsuza kadar yaşaması gerektiğine inanıyor ve 1988’de Darüşşafaka’ya vasiyet bağışı yapıyor. Yaşamını Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ta sürdüren Aymelek Canlı Birken, emekli bir yüksek kimya mühendisi. Selanikli bir anne ve babanın çocuğu olarak 1940 yılında Afyon’da dünyaya gelen Birken, Işık Lisesi’ni bitirdikten sonra eğitimine İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde devam ediyor. Aynı üniversitede yüksek lisansını da tamamlayan Birken, uzun yıllar ilaç sektöründe yüksek kimya mühendisi 28 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 AYMELEK CANLI BİRKEN olarak çalışıyor. 1988 yılında Darüşşafaka’ya vasiyet bağışında bulunmasının ardından rezidans bağışçısı olan Aymelek Canlı Birken ile sohbetimize önce isminin öyküsünü dinleyerek başlıyoruz: “Benden beş yaş büyük bir ablam vardı. Ablam sürekli annemden canlı bebek istermiş. Annem hamile kaldıktan sonra da herkese ‘bize canlı bebek gelecek’ diye söylermiş. Ben doğunca da ismi ‘Canlı’ olsun demişler. Aymelek ise ilginç bir tesadüfün eseri… Şöyle ki benim hem teyzemin hem de halamın ismi Melek’ti. Bu nedenle annem ve babam Melek ismini düşünüyorlar. Ben doğduktan sonra askeri hekim olan babam, alayın imamını ismimi kulağıma üflemesi için çağırıyor. İmam da remil atıyor. Onun neticesinde de ‘Aymelek’ ismi çıkıyor.” Cumhuriyetin ilk kadın heykeltıraşlarından Melek Ahmet’in yeğeni “Melek” isimli halasının aynı zamanda Cumhuriyetin ilk kadın heykeltıraşlarından Melek Ahmet olduğunu belirten Birken, yaşam öyküsünü şöyle özetliyor: “Annem de babam da Selanikli. Babamın babası, maliye nazırının bir altı, yani bugünün müsteşarı imiş... Babam İtalyan Lisesi’nde okumuş, üniversiteye gireceği zaman İstanbul işgal edilmiş, üniversiteler kapanınca tek açık kalan Askeri Tıbbiye’ye girmiş. GATA’da profesör olmuş. ‘Seferde Sıhhiye Hizmetleri’ adında bir kitabı var. Annem Selanik’te okumuş fakat o zamanlar Yunanistan, Osmanlı’dan ayrılmış ve Yunan hükümeti bütün Türk okullarını kapatmış. Bunun üzerine annem eğitimine Fransız okulunda devam etmiş. Ardından da mübadil olarak İstanbul’a gelmişler, annem evlenene kadar muhasebe şefi olarak çalışmış. Tabii o yıllarda çalışan kadın sayısı çok az… Ama bizim ailenin kadınları hep çalışmış. Mesela halam da Cumhuriyetin ilk kadın heykeltıraşlarından Melek Ahmet’tir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında gelenekselleşen Galatasaray sergilerine, 1925’te ilk kez katılan kadın sanatçılar arasında o da varmış.” İlaç sektörünün her kademesinde görev yaptı Işık Lisesi’ni ardından da İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ni bitiren Aymelek Hanım, yüksek lisansını da kimya alanında yapıyor. Henüz öğrenci iken çalışma hayatına atılan Aymelek Hanım, “Almanca ve İngilizce bildiğim için yaz aylarında Almanya ve İngiltere’deki çeşitli ilaç fabrikalarında staj yaptım. Okul bitince Fako İlaç’ta çalışmaya başladım, ardından Mustafa Nevzat İlaç’a geçtim. İlaç sanayinin her kademesinde çalıştım. Ancak mevki yükseldikçe yaptığım iş hoşuma gitmemeye başladı; çünkü işveren ile işçi arasındaki geçit oluyorsunuz. Bunun üzerine 1986 yılında emekliliğimi istedim çünkü gece rüyamda insanları toplayıp çıkarmaya başlamıştım” diyor. İlaç sektörünün zor bir alan olduğuna değinen Birken, nasıl bir yönetici olduğu sorusuna “tatlı sert” diye yanıt veriyor. Aymelek Hanım, aynı zamanda bir piyano sanatçısı… Konservatuvara gidebilmesi için yaşı büyütülen Birken, “1940 yılı doğumlu olmama karşın nüfus kâğıdımda 1939 yılı yazıyor, çünkü ailem konservatuara girebilmem için bir yaş büyük yazdırmış. Beş yaşımda konservatuar piyano bölümüne gittim, Rana Erksan’ın talebesiydim. Uzun yıllar piyano çaldım” diyor. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 29 PORTRE Bir yıl önce geçirdiği bir kaza neticesinde kalçasını kıran Birken, ardından yaşadığı süreci şöyle anlatıyor: “Uzun süre hastanede yattım. O zaman anladım ki artık yalnız yapamam. Darüşşafaka’yı aradım. Beni hemen Maltepe Özel Bakım Ünitesi’ne aldılar. O kadar iyi bakıldım ki… 24 saat başımda hasta bakıcı bekliyordu. Her istediğim anında yerine getiriliyordu. Yatağın içinde duşumu bile yaptırdılar. Bundan daha güzel bakım olması imkânsız. Kısa sürede kendimi toparladım. Ardından da Maltepe Rezidans’a geçtim. Yaklaşık bir yıl oldu. İyi ki gelmişim.” Piyanoyu çok sevmesine karşın kimya alanında eğitimine devam eden Birken, bunun gerekçesini şöyle açıklıyor: “O tarihlerde müzisyenlerin şimdiki gibi değeri yoktu, ‘çalgıcı’ diye hitap edilirdi, İdil Biret, Suna Kan gibi müzisyenler ancak bir şekilde normal karşılanıyordu ve iş bulmak da zordu. Lise 1. sınıfa kadar piyano çaldım, tahsilimi kimya alanında yapmaya karar verince bırakmak zorunda kaldım, çünkü derslerimiz çok ağırdı.” “İyi ki rezidansa gelmişim” Birken’in Darüşşafaka ile yolu ilk kez aile avukatları Süreyya Yücelge sayesinde kesişiyor. Bir Darüşşafaka mezunu olan Süreyya Bey’e derin saygı besleyen Birken, şöyle konuşuyor: “O’nun sayesinde Darüşşafaka’yı yakından tanıdım. Ayrıca Darüşşafaka mezunu doktor ve eczacılarla beraber çalışma şansım oldu. Çok çalışkan, çok akıllı ve verilen işi anında yapan insanlardı. İşlerini gerçekten çok iyi yapıyorlardı. Onları yetiştiren okula saygım bu sayede daha da arttı. 1988’de Darüşşafaka’ya vasiyet 30 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 bağışı yaptım. Rezidanslar açıldığında arayıp, haber verdiler. ‘İsterseniz yaşamınıza rezidanslarımızda devam edebilirsiniz’ dediler. Beyoğlu’nda oturuyordum. Her yere vesait kolaylığı olan bir yerdi. Onun için gelmeyi düşünmüyordum. Fakat 2011 Eylül’ünde düşüp kalçamı kırdım. Uzun süre hastanede yattım. O zaman anladım ki artık yalnız yapamam. Çünkü 10 gün kıpırdamadan yatakta protezin gelmesini bekledim. Çok zordu. Sonra protez takılmış başka hastalar görüyordum, yürüyemiyorlardı, hareketleri zordu. Darüşşafaka’yı aradım. Beni hemen Maltepe Özel Bakım Ünitesi’ne aldılar. O kadar iyi bakıldım ki… 24 saat başımda hasta bakıcı bekliyordu. Her istediğim anında yerine getiriliyordu. Yatağın içinde duşumu bile yaptırdılar. Bundan daha güzel bakım olması imkânsız. Kısa sürede kendimi toparladım. Ardından da Maltepe Rezidans’a geçtim. Yaklaşık bir yıl oldu. İyi ki gelmişim.” Rezidansta yeni dostluklar kurduğunu belirten Birken, “Pek çok insan tanıdım, yeni ahbaplarım oldu. Burada sürekli bir etkinlik yapılıyor. Gayet güzel gezdiriyorlar. Bir de kendimi hiç bu kadar emniyette hissetmemiştim. Belli bir yaştan sonra insan güvenliğe çok daha fazla önem veriyor. Sağlık ünitesi çok güzel çalışıyor. Altı ayda bir tetkik yapılıyor” diye görüşlerini dile getiriyor. Darüşşafaka’ya yaptığı bağışla hem kendine yeni hayat kuran hem de çocukların okutulmasına destek olan Birken, “ Darüşşafaka’ya vasiyet bağışında bulunduğumda rezidanslar yoktu. Amacım, çok iyi gençler yetiştiren bu müessesenin sürekliliğine destek vermekti. Ancak, tek başına yaşamanın zorlaşmaya başladığı yıllarımda Darüşşafaka’nın bu hizmetinden yararlanmayı seçtim. Bu kararımdan ötürü de çok mutluyum” diyor. Darüşşafakalı öğrencilere çok çalışmalarını öğütleyen Birken, “Hep birincilikle mezun olsunlar. Üniversitelerin en güzel bölümlerini seçsinler. Çok iyi yerlere gelsinler. Bilsinler ki onların başarılarını gördükçe bizler dünyanın en mutlu insanları oluyoruz” diye sözlerini noktalıyor. DARÜŞŞAFAKA BAĞIŞÇILARINI UNUTMAZ UNUTTURMAZ! Onlar, Darüşşafaka’nın yeşil-siyah demir kapısından içeri girdiklerinde dokuz, ayrıldıklarında ise on dokuz yaşında oluyorlar. Bizler, onların büyümelerine, gelişmelerine, başarıdan başarıya koşmalarına, kendi ayakları üzerinde durmalarına, akademik, sosyal ve kültürel açıdan tam donanımlı bir şekilde hayata atılmalarına destek oluyor, kısacası eğitimle yaşamlarının değişmesini sağlıyoruz. Amacımız; bu değişimi daha fazla çocuğun hayatına taşıyabilmek. Siz de, Cemiyetimizin en önemli kaynağı olan bağışlarınızla bu amacın gerçekleşmesine katkıda bulunabilir, eğitimle değişen yaşam öyküleri yazabilirsiniz! Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’dan edebiyatımızın büyük üstadı Sait Faik’e kadar Türkiye’nin aydınlık yarınlarına sevdalı sayısız hayırseverin mal varlığını bağışladığı Darüşşafaka, yetiştirdiği aydın gençlerle hem bağışçılarının en büyük arzularını yerine getiriyor, hem de onların adlarını sonsuza kadar yaşatıyor. Bir buçuk asırlık tarihi boyunca bağışçılarının güvenine ve arzusuna gölge düşürecek herhangi bir eyleme izin vermeyen Darüşşafaka, aydınlık bir Türkiye’nin eğitimle sağlanacağına inanan siz gönlü yüce hayırseverleri, gözleri arkada kalmadan bağışda bulunmaya davet ediyor. Bağış yöntemleri: Tümü eğitime destek sağlamak amacıyla yapılan bu gelir aktarımlarının hukuki ve maddi olarak farklı yöntemleri var. Bağış: Bağış yapmak isteyen kişi, sahibi olduğu herhangi bir taşınır veya taşınmaz malı veya kira, telif vb. gibi ekonomik değer getiren bir hakkı, Cemiyetimize bağışlayabilir. Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip herkes böyle bir bağışlama tasarrufunda bulunabilir. Kişiler, taşınmazlarını bağışlarken taşınmazın sadece kuru mülkiyetini bağışlayıp; intifa hakkını kendilerinde saklı tutabilirler. Bu durumda taşınmaz malın sadece kurumülkiyeti Darüşşafaka Cemiyeti’ne geçerken, kullanma ve gelirlerinden yararlanma hakkı vefatına kadar bağışçıda kalacaktır. Bağışçının vefatı halinde, intifa hakkı kendiliğinden sona erer. Ayrıca; belirli şartların ve yükümlülüklerin Cemiyetimiz tarafından yerine getirilmesi koşuluyla da bağış yapabilirsiniz. Vasiyet bağışı Vasiyet bağışı, kişinin vefatı durumunda geçerlilik kazanan bir bağış türüdür. Ayırt etme gücüne sahip herkes vasiyet bağışında bulunabilir. Dilerseniz noter huzurunda resmi olarak veya el yazınız ya da sözlü olarak düzenleyeceğiniz bir vasiyetnameyle, herhangi bir malınızı, malvarlığının tümünü veya belli bir kısmını Cemiyetimize bağışlayabilirsiniz. Vasiyet bağışında bulunan herkes yaşadığı sürece mallarını dileği gibi değerlendirme hakkına sahiptir. Darüşşafaka Cemiyeti, bağış ya da vasiyet yapmak isteyenlere gerekli hukuki yardımı yapmaktadır. Vasiyet bağışçılarımıza sunduğumuz bazı hizmetler: • Gelir ve emlak vergi işlemlerinizi; vekalet vermeniz halinde hukuki sorunlarınızı (kira takibi, kiracı davaları) takip ediyoruz. • Acil sağlık sorunlarınızda özel ambulans hizmeti almanızı sağlıyoruz. • Özel bakım gerektiren sağlık sorunlarınızda, belirli bir süre Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nden faydalanabiliyorsunuz. • Anlaşmalı olduğumuz özel hastanelerdeki indirimlerden yararlanabiliyorsunuz. • Hastalandığınızda hastaneye götürülmenizi temin ediyor ve tedavi sürecinizi takip ediyoruz. • Sizin için üzerinde ihtiyaç duyduğunuz her an ulaşabileceğiniz Cemiyet personelinin iletişim bilgileri yazan “Acil Durum Bilgi Kartları” oluşturuyoruz. • Vefat durumunda defin işleminin dini kurallara uygun yerine getirilmesini sağlıyor, gerekiyorsa mezar yeri temin ediyor, kabir bakımını yaptırıyor ve her yıl Kadir Gecesi mevlit okutuyoruz. Vasiyet bağışıyla ilgili ayrıntılı bilgi için 0212 276 50 20 numaralı telefondan veya [email protected] adresinden Nuray Apaydın ile iletişime geçebilir, 0212 44 1863 numaralı telefondan Çağrı Merkezimizi arayabilirsiniz. SOSYAL FAALİYETLER Darüşşafaka Rezidansları’nda bir yılda 2 bini aşkın etkinlik… Darüşşafaka Rezidansları’nda sosyal hizmet uzmanlarının rehberliğinde hazırlanan sosyal ve kültürel etkinlikler, rezidans üyelerinin yaşamlarını güzelleştiriyor, duydukları güven ve memnuniyetin sürekliliğini, rezidanstaki yaşam doyumlarının üst seviyede olmasını sağlıyor. Dört farklı mekanda hizmet veren Darüşşafaka Rezidansları’nda bağışçıların günlerini sağlıklı, verimli ve eğlenceli geçirmeleri için her türlü ayrıntı dikkatlice planlanıyor. Jimnastik salonu, oyun salonu, hobi odası, ısıtmalı havuz, jakuzi, sauna, sinema ve tiyatro salonları gibi aktivite alanlarını barındıran rezidanslarda ileri yaşa bağlı gelişebilen sosyal hayattan kopuşun önüne geçilmesi amacıyla birçok etkinlik yapılıyor. Rezidanslarda görev yapan sosyal hizmet uzmanları 32 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 tarafından aylık olarak planlanan etkinlikler arasında neler yok ki… Kış aylarında özellikle alışveriş merkezi, kafeterya, restoran gibi mekânlara gidiliyor. Ayrıca tiyatro, konser, müzikal, dans gösterisi, sinema, sergi, opera gibi güncel kültür-sanat etkinliklerine katılımlar sağlanıyor. Yine rezidans içinde düzenlenen film gösterimleri, tombala, tavla ve satranç turnuvaları kış aylarının vazgeçilmez aktivitelerini oluşturuyor. Yazları ise bunlara ek olarak yürüyüşler, piknikler, İstanbul dışı geziler organize ediliyor ve deniz kıyısına gidiliyor. Geçtiğimiz yıl, Yakacık Rezidans’ta 639, Maltepe Rezidans’ta 759, Şenesenevler Rezidans’ta 329 ve Urla Rezidans’ta 639 sosyal etkinlik düzenlenirken, bu rakamlar her yıl artıyor. Rezidanslardaki sosyal serviste, hobi öğretmeni, sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve spor hocası görev yapıyor. Üyelerin rezidansa ilk girişleri aşamasında, rezidans yaşamına uyum sağlamalarına yardımcı olmak için bir oryantasyon süreci düzenleniyor. Rezidansın tanıtımı ve diğer üyelerle tanışma süreci planlanıyor, takibi yapılıyor ve Darüşşafaka Rezidansları’nda bağışçıların günlerini sağlıklı, verimli ve eğlenceli geçirmeleri için her türlü ayrıntı dikkatlice planlanıyor. Jimnastik salonu, oyun salonu, hobi odası, ısıtmalı havuz, jakuzi, sauna, sinema ve tiyatro salonları gibi aktivite alanları barındıran rezidanslarda ileri yaşa bağlı gelişebilen sosyal hayattan kopuşun önüne geçilmesi amacıyla birçok etkinlik yapılıyor. Geçtiğimiz yıl, Yakacık Rezidans’ta 639, Maltepe Rezidans’ta 759, Şenesenevler Rezidans’ta 329 ve Urla Rezidans’ta 639 sosyal etkinlik düzenlenirken, bu rakamlar her yıl artıyor. SOSYAL FAALİYETLER “Illuminaire-Ateşin Mucizesi” gösterisini izledik. Süreyya Operası’nda bir konsere ve Devlet Opera ve Balesi’nin “Genç Werther'in Acıları” balesine gittik. Sabancı Müzesi’ndeki Monet sergisini ziyaret ettik. Çok olumlu bir gezi oldu. Üyelerimizi, daha önce orijinal yerlerinde görmüş oldukları resimleri İstanbul’da görmek mutlu etti. Bu yılın ilk etkinliği ise Borusan Filarmoni Orkestrası konseri olacak. Onun dışında mutlaka bahar mevsimi başlarında Emirgan Korusu’na laleleri görmeye gidiyoruz.” diye anlatıyor. yeni üyelere bu yönde her türlü destek veriliyor. Rezidansı tanımaları için sosyal hizmet uzmanları tarafından gezdirilen ve rezidanstaki hizmetler hakkında bilgilendirilen yeni üyelere verilen bu destek, onlar uyum sağlayana kadar sürdürülüyor. Sürece ilişkin bilgi veren Maltepe Rezidans Sosyal Hizmet Uzmanı Volkan Çakır; “Üyelerimizin hayatlarından memnun olduğundan emin olmak için birebir görüşmeler yapıyoruz.” diyor. Bağışçılar için sosyal faaliyetler düzenlediklerini kaydeden Çakır, “Sosyal faaliyetlerimiz, rezidans içi ve dışı olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. Rezidans içi etkinliklerimiz, hafta içi her gün hobi hocamız eşliğinde hobi etkinlikleri, spor hocamız eşliğinde spor faaliyetleri, özel günlerde veya bunun dışındaki çeşitli zamanlarda rezidans içi müzik dinletileri veya temalı yemekler gibi etkinliklerden oluşuyor. Rezidans dışındaki etkinliklerde ise mevsimlere göre bir ayrım yapıyoruz. Kış mevsiminde genelde tiyatro, konser gibi etkinlikleri tercih ederken, yazın ise daha çok şehir içi ve dışı geziler, kafe, sergi ve müze gezileri düzenliyoruz. Bunları mümkün olduğunca sürekli olarak, her hafta yapmaya çalışıyoruz. Örneğin geçtiğimiz yıl Maslak TİM Gösteri Merkezi’nde Rezidans içi müzikli eğlenceler ve dinletiler düzenlediklerini de vurgulayan Çakır şöyle konuşuyor: “Özellikle Sevgililer Günü, Anneler Günü, Babalar Günü, Öğretmenler Günü, Kadınlar Günü gibi özel günlerde bu gibi etkinlikler yapıyoruz. Kartal Musiki Cemiyeti rezidansımıza gelip küçük bir konser verdi. Bunun yanı sıra oyun turnuvaları da düzenliyoruz. Tombala gibi bilinen oyunları tercih ediyoruz.” Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 33 SOSYAL FAALİYETLER 2013’te yeni hobiler geliyor! Hobi çalışmalarına önem verdiklerini belirten Çakır,“Hobi çalışmalarını 2013’te biraz değiştireceğiz. Özel bakım ve ara bakım bölümlerimizde kalan üyelerimizi de sürece katarak, kas ve motor gelişimleri ve mevcut bilişsel süreçlerinin devam etmesi açısından, onlarla da çalışmalar yapacağız. Üç boyutlu yapboz, kimyasal olmayan boyalarla ahşap boyama, speed stack denilen bardak dizme oyunu gibi çalışmaları deneyeceğiz” bilgisini veriyor. Bağışçılar için günübirlik ya da birkaç günlük turlar düzenlediklerini kaydeden Çakır, “Geçtiğimiz sene Garipçe Köyü’ne gittik, yemek yedik. Daha sonra da Sarıyer’e gidip sahilde oturduk. Tekirdağ Şarköy Mürefte’de bağ bozumuna gittik. Gece kalmalı bir geziydi ve çok güzel geçti. Gezilerimizi bağışçılarımızın ulaşabilme oranına göre yapıyoruz. Gidilecek kafe veya gezilecek yerin fiziksel koşulları çok önemli. Merdiven var mı, arabadan inildikten sonra girişe kadarki mesafe, otopark durumu veya aracın üyelerimizi trafiğin ortasında mı yoksa daha müsait bir yerde mi indireceği, gibi… Gidilen yerdeki tuvaletler, hijyen koşullara çok dikkat ediyoruz. Bunlara dikkat ettikçe katılan üyelerimizin sayısı da artıyor. Bu gibi handikapları elediğimizde memnuniyet artıyor. Memnuniyet artınca üyelerimizin diğer üyelerimize karşı söylemleri olumlu oluyor ve üyelerimizin bize karşı güvenleri artıyor. Dışarı çıkmak konusunda endişelenen üyelerimiz bile bizimle gezilere gelmeye başlıyor. Bağışçılarımız gitmedikleri veya kendilerince farklı gelen temaları olan yerlere gitmek istiyorlar. “Hobi çalışmalarını 2013’te biraz değiştireceğiz. Özel bakım ve ara bakım bölümlerimizde kalan üyelerimizi de sürece katarak, kas ve motor gelişimleri ve mevcut bilişsel süreçlerinin devam etmesi açısından, onlarla da çalışmalar yapacağız.” Urla Rezidans üyeleri at çiftliğinde golf arabası ile gezerken... 34 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Mesela Garipçe Köyü bağışçılarımızın merak ettiği bir yerdi. Monet sergisine ise bağışçılarımızın Monet’nin eserlerini İstanbul’da görme arzusuyla gidildi. Bunun dışında hafta içi iki gün, sabahları sahilde yürüyüşümüz oluyor. Kapalı ve açık mekânı olan kafeteryaları tercih ediyoruz. İsteyen bağışımız geziyor, yürüyüş yapıyor, isteyen kafede oturup manzarayı seyrediyor. Aracımızın içinde hemşiremiz, şoförümüz ortak noktada bekliyor. Ayrıca cuma günleri alışveriş günümüzdür. Üyelerimizi alışveriş merkezine götürüp, güvenli bir şekilde alışverişlerini yapıp geri dönmelerini sağlıyoruz” diye anlatıyor. Urla Rezidans üyeleri Foça gezisinde. Ayda en az bir kez bu tür geziler yapılıyor. Darüşşafaka Urla Rezidans’ta mutlu bir yaşlılık geçirerek, eğitime destek olun. - 24 saat sağlık hizmeti - Uzman kontrolünde beslenme - Hobi odaları - Ormanın kalbinde bir yaşam Urla Rezidans’ı tercih ederek hem mutlu bir yaşlılık geçirebilir, hem de annesi veya babası hayatta olmayan binlerce çocuğun eğitimine katkıda bulunabilirsiniz. Darüşşafaka Urla Rezidans (0232) 754 73 80 • www.darussafaka.org SOSYAL FAALİYETLER Kaç yaşında olursan ol, üretmenin keyfini yaşa!.. Örgü, dikiş, keçe, ahşap boyama, takı tasarımı, yağlı boya resim, seramik, ebru, rölyef, el örgüsü, dikiş, nakış, pul, boncuk işleme, kumaş boyama, keçe çalışması ve daha neler neler… Darüşşafaka Rezidansları’nda hobi faaliyetleri, günlük yaşamın önemli bir parçasını oluşturuyor. Bağışçılar, hobi odalarında profesyonel öğretmenlerin eşliğinde, yeteneklerini keşfedip geliştiriyor ve günlerini dolu dolu geçiriyor. Öyle ki hayatı boyunca hiç resim yapmamış bir bağışçı, resim yapmaya başlıyor, hatta sergi bile açıyor. Hobi odasında bir yandan sohbet ederken bir yandan da birbirinden güzel kıyafet, aksesuar ve süs eşyaları üretmenin mutluluğunu paylaşıyor. Dergimizin bu sayısında Maltepe Rezidans’ın hobi odasına konuk olduk, faaliyetlere katılan sakinlerle hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Hobi sahibi olmayan insanların yaklaşık yüzde 40’ının hayatlarını mutsuz bir şekilde geçirdiğinin bilimsel araştırmalarla kanıtlandığı günümüzde hobiler, hayata renk katmak, onu daha yaşanılır kılmak ve pozitif bir bakış açısına sahip olmak açısından önem taşıyor. Kişinin kendini tanımasına, ifade etmesine olanak tanıyan ve üretmenin büyülü dünyasının kapısını aralatan bu keyifli uğraşlar, aynı zamanda modern toplumun stresten kaçış 36 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 noktasını oluşturuyor. Bu nedenle Darüşşafaka Rezidansları’nda bağışçıların ilgi alanlarına göre bir hobi edinmelerine önem veriliyor. Tüm rezidanslarda profesyonel bir hobi öğretmeni görev yapıyor. Her rezidansın bünyesinde donanımlı hobi odaları bulunuyor. Bağışçılar diledikleri zaman bu odaları kullanabiliyor. Bunun yanı sıra hobi öğretmenlerinin eşliğinde, yemek yapma, kelime oyunu, puzzle, satranç gibi dikkat arttırıcı, hafıza geliştirici oyunlar düzenleniyor. Sekiz yıldır Maltepe Rezidans’ta görev yapan hobi öğretmeni Aysun Gazez, bağışçıların kendilerine bir uğraş edinmelerinin önemini şöyle açıklıyor: “Her şeyden önce hobi odasına geliyor olmak bile kendi içlerinde sosyalleşmelerini sağlıyor, paylaşım arttıkça bağışçılar arasında daha sağlam arkadaşlıklar kuruluyor. Ayrıca bir ürün ortaya çıkarttıklarında onun haz ve mutluluğunu yaşıyorlar”. SOSYAL FAALİYETLER “Boş geçen bir günümüz yok” Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan emekli Süheyla Sinangil, eşi Hasan Bey’le birlikte altı yıldır Maltepe Rezidans’ta yaşıyor. Hayatı boyunca çalışıp, üretmeyi ilke edinen Süheyla Hanım, Maltepe Rezidans’ta da üretmeye devam ediyor. “Kendimi bildim bileli hiç boş durmadım, hep bir uğraşım oldu. Kendi kendime el işi yapmayı öğrendim” diyen Süheyla Hanım, rezidansta yeni hobiler edindiğini de belirtiyor. Ağırlıklı olarak örgü, dikiş ve süsleme çalışmalarına katıldığını kaydeden Süheyla Hanım, “Merak ettiğimiz her şeyi hobi hocamızın desteğiyle yapıyoruz. Örneğin Yılbaşı için Noel Baba yaptık. Bunun için de keçeyle şişeleri kapladık, yünden ponponlar hazırlayarak, kol, baş, ayak yaptık” diyor. Sosyal faaliyetler açısından da Süheyla Sinangil rezidansta canlı bir hayat olduğuna dikkat çeken Süheyla Hanım, “Sık sık gezmeye gidiyoruz. Haftada iki gün sabahları sahilde yürüyüş yapıyoruz. İsteyen yürüyor, isteyen kafede oturuyor. Haftada bir gün Kadıköy’e gidiyoruz. Hem alışveriş bakımından çok iyi oluyor, hem de Kadıköy’ü bilmeyen arkadaşlarımız için değişiklik oluyor. Ayrıca; tiyatroya, sinemaya, konserlere, okuldaki faaliyetlere katılıyoruz. O kadar güzel programlar hazırlıyorlar ki insan hiçbirini kaçırmak istemiyor. Bu nedenle boş geçen bir günümüz yok gibi” diye anlatıyor. Rezidans içinde de farklı etkinliklerin düzenlendiğini vurgulayan Süheyla Hanım, “Özellikle müzik dinletilerini hiç kaçırmıyorum. Geçenlerde Kartal Musiki Cemiyeti bizim için bir konser verdi ve her şarkısıyla bizi geçmişe götürdü. Hep birlikte söyledik, şarkıları… Herkes çok mutlu oldu” diye sözlerini noktalıyor. “Her geçen gün yeni bir uğraş ediniyoruz” Fethiye Güner, 32 yıl yalnız yaşadıktan sonra 2005 yılında rezidansa geçiyor. Aslen Eskişehirli olan Güner, “Eşimi 40 yıl oldu kaybedeli. Buraya gelmeden evvel 32 yıl yalnız oturdum. Bu nedenle Maltepe Rezidans gerek arkadaşlık gerek verilen hizmetler bakımından benim için bulunmaz bir nimet oldu. Çünkü tek başıma dışarı çıkmam pek mümkün değil. Burada yalnızlık çekmiyorum, çok arkadaşım var” diye söze başlıyor. Rezidansın hobi odasında rengarenk atkılar, bereler, hırkalar ören ve usta terzilere taş çıkartacak kadar dikiş konusunda iddialı olan Güner, bu yeteneğinin altında yatan faktörü şöyle anlatıyor: “Dört yaşında babamı kaybettim. Enstitüde okuyordum. Ancak annem çok ağır hastalanınca enstitünün ikinci sınıfından ayrılmak zorunda kaldım. Fakat o merak bende baki kaldı. Dikişten ve örgüden zevk alıyorum. Hobi öğretmenimizin de yönlendirmesiyle her geçen gün yeni bir uğraş ediniyoruz. Bizleri bilinçli bir şekilde yönlendiriyor. Öyle ki hiç yapamayacağımızı düşündüğümüz işleri bile yapabildiğimizi görüyoruz.” Fethiye Güner Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 37 SOSYAL FAALİYETLER “Burada her hobi var. Yeter ki katılmak için enerjiniz olsun” Yaşam enerjisiyle etrafına adeta ışık saçan Mukaddes Prough, 84 yaşında… Sekiz yıldır Maltepe Rezidans’ta yaşayan Prough, hobi odasında yapılan tüm etkinliklerin de baş aktörlerinden biri… Takı tasarımından seramik boyamaya, ahşap süslemeden ebru sanatına kadar sayısız hobinin eğitimini alan Prough, her birinden ayrı bir zevk aldığını belirtiyor. Yaptıkları el işleriyle yıl sonlarında sergiler açtıklarını da anlatan Prough, “Ayrıca yaptığımız el işlerini değerlendiriyoruz. Örneğin; ördüğümüz yünleri hayır kurumlarına veriyoruz ya da hobi odasında ürettiğimiz ürünlerle kermes düzenliyor ve gelirini Darüşşafakamıza bağışlıyoruz” diyor. Mukaddes Prough Rezidansta günlerinin hoşça geçtiğini vurgulayan Prough, bir rezidans geleneğini de şöyle anlatıyor: ”On beş günde bir, bir arkadaşımız yemekler yapar. Sonra özel günler için ayrılmış odamızda toplanır, güle eğlene yemeklerin tadını çıkartırız. Tıpkı altın günü gibi… Özetle; rezidansta her şey var. Yeter ki katılmak için enerjiniz olsun…” “Rezidanslar faal bir hayat sunuyor” Sevinç Diriker 38 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 2007 yılından beri Maltepe Rezidans’ta yaşayan Sevinç Diriker, emekli bir öğretmen… Eşini kaybetmesinin ardından rezidansa yerleşme kararı alan Diriker, çocuklarını, “Annem gibi tek başıma yemek yemek istemiyorum” diyerek ikna ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Çünkü yıllarca annem yalnızdı. Çocukları yetişti, yetişmeye çalıştı ama genelde yalnızdı. Ben mutlak bir huzurevinde, bir yaşlı evinde olayım istedim. Darüşşafaka tabii bunların ideali oldu benim için. Geldiğimden beri çok mutluyum.” Hobi odasının müdavimleri arasında yer alan Diriker, “Ağırlıklı örgü çalışıyorum. Ama ahşap boyama, boncuk dizme gibi çalışmalara da katılıyorum. Ayrıca balıkları çok seviyorum. Hobi odasındaki balıkların ikinci annesiyim, birinci anneleri ise hobi öğretmenimiz... “ Hep faal bir yapısının olduğunu belirten Diriker, rezidanstaki yaşamın bu faal yapısını sürdürmesine olanak tanımasından dolayı büyük memnuniyet duyduğunu belirtiyor. Gerçek bir doğa dostu olan Diriker, “Bahçeden, çiçekten, ağaçtan anlarım. Öğretmen olduğum için aşı yapmaktan tutun, bitkilere kadar pek çok konuda bilgim var. Rezidansta da bu bilgilerimi kullanıyor, bahçıvanımızla paylaşıyorum” diyor. SOSYAL FAALİYETLER “Kocaman, eğlenceli bir aile gibiyiz” Hırsi Reymonda Örme Diğer bir tutkusu ise yürüyüş yapmak olan Diriker şöyle konuşuyor: “Her an dışarıdayım. Sık sık çocuklara giderim. Çiçek sev, insan sev, hayvan sev, işte benim içim hep böyle coşuyor. Her şeyden önce insan sevmeyi öğrenmek lazım. Çok güzel bir söz var. Diyor ki, başkalarını tenkit etmekten sevmeye fırsat bulamıyoruz. İşte ben öyle biri olmamaya çalışıyorum. Gülümseyen bir yüz benim için en güzel mutluluktur. Güzel bir kitap okuyorum: Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer. Orada şöyle bir cümle vardı. Her zaman kiracısına sert tavırlarda bulunan ama muntazam olarak kiliseye giden Yedi yıldır Maltepe Rezidans’ta yaşayan Hırsi Reymonda Örme, 1929 İstanbul doğumlu… 83 yaşına inat, her gün hobi odasında yeni bir şeyler üretiyor. İstanbullu Musevi bir aileden gelen Örme, 19 yıl Almanya’da yaşadıktan sonra yedi yıl önce Türkiye’ye dönerek, Darüşşafaka’nın rezidans bağışçısı oluyor. Elinden örgüsü hiç eksik olmayan Örme, birbirinden güzel kazaklar, bereler, atkılar örüyor, ebru sanatıyla ilgileniyor ve ahşap boyama yapıyor. Yaptığı çalışmaları sevdiği insanlara armağan eden Örme, rezidansta yaşamaktan ötürü duyduğu memnuniyeti şu cümlelerle açıklıyor: “Yedi yıldır rahat, huzurlu ve konforlu bir hayat sürüyorum. Burada bizlere çok iyi bakılıyor. Hiç yalnızlık hissine kapılmıyoruz, kocaman, eğlenceli bir aile gibiyiz.” ev sahibine birgün kiracısı şöyle soruyor: “Siz her gün mü kiliseye gidiyorsunuz?”, “Evet” diyor ev sahibi… “Neden?” diye sorunca kiracı, “İsa’yı çok seviyorum“ diye yanıtlıyor ev sahibi… Bunun üzerine kiracı şöyle diyor: “İsa’nın bir sözü var: Beni sevmeyin, Tanrı’nın insanlarını sevin!.. Siz buna da uyuyorsunuz değil mi?” Ev sahibi şöyle bir duralıyor, “Tabii, insanları da seviyorum” diyor. Birkaç gün geçiyor. Kiracı evine geldiğinde kapısına asılı bir torbanın içinde çok güzel bir pasta buluyor, üzerinde de şöyle bir not yazıyor: “Pastamı sizinle paylaşmaktan mutluyum.” Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 39 SOSYAL FAALİYETLER “Yeni hobiler öğreniyor, çok farklı şeyler üretiyoruz” Yaklaşık iki yıl önce Maltepe Rezidans’ın bağışçısı olan Saide Elam, gençliğinde aile bütçesine destek olmak için yaptığı terziliği artık rezidansın hobi odasında eğlenceli bir uğraş olarak gerçekleştiriyor. 1931 yılında Çatalca’da dünyaya gelen Saide Elam, babasını kaybettikten sonra annesi ve iki küçük kardeşinin geçimlerine destek olmak için dikişe başlamış. Kısa sürede kendini geliştirerek, usta bir terziye dönüşmüş… Tayyörler, elbiseler, etekler, akla gelebilecek her türlü kadın kıyafetini dikmiş… İki kardeşi de okumuş. Biri elektrik mühendisi, diğeri doktor olmuş. Tam bu noktada Elam, gözlerinin içi parıldayarak, “Doktor olan kardeşim aynı zamanda bir Darüşşafakalı… Genel cerrah Aydın Otçu. 1962’de Darüşşafaka’dan mezun oldu. Kolej eğitiminin ilk mezunlarındandır…” Bu nedenle hayatı boyunca Darüşşafaka’ya destek olmayı istediğini belirten Elam, “Çocuğumuz da olmadığı için eşimle mal varlığımızı Darüşşafaka’ya bırakmayı düşünüyorduk. 1994’te eşim vefat edince yalnız kaldım. Yaklaşık iki yıl önce de Maltepe Rezidans’a geçtim. Burada çok mutluyum, çünkü çok özenli bir hizmet var. Doktorlar, hemşireler her an yanı başımızda... Yeni hobiler öğreniyor, çok farklı Saide Elam şeyler üretiyoruz. Pek çok yeni arkadaşım oldu, kendimi yalnız hissetmiyorum” diye konuşuyor. Rezidansta da dikiş dikmeye ve örgü örmeye devam ettiğini belirten Elam, “Rengarenk boneler yapıyorum. Gören herkes çok beğeniyor, o kadar çok insan istedi ki bu kış sadece bone yapacağım” diyor. Bir takı tasarımcısı: Olcay Sezen Olcay Sezen, tasarımlarıyla ses getiren bir takı tasarımcısı… Amerikan Basın ve Kültür Merkezi’nde 28 yıl çalışan Sezen, emekli olduktan sonra takı dersleri almaya başlıyor. Bununla da yetinmeyen Sezen, Kapalıçarşı’da işinin ehli ustalardan kaynak öğreniyor. Takı tasarımına özgün bir yorum katan Sezen, “Evren ve Doğa Takıları” başlıklı ilk sergisini 1995’te açıyor. 1996’da ressam Abidin Dino'nun çiçeklerinden esinlenerek yaptığı "Uzay Çiçekleri" adlı sergisiyle kamuoyunda yankı uyandıran Sezen, 1998’de “Doğanın Bitmeyen Senfonisi Yaprak”, 2001’de 40 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Olcay Sezen SOSYAL FAALİYETLER “Üretmenin güzelliğini hem de ürettiğimizin değerli bir amaca gittiğini görüyoruz” Fati Erbaş, Maltepe Rezidans’ın en eski bağışçılarından biri… Dokuz yıldır yaşamını rezidansta sürdürüyor. Hobi odasının müdavimleri arasında yer alan Erbaş, özellikle örgü konusunda haklı bir üne sahip… Hemen hemen bütün rezidans personeli için kazak ören Erbaş, armağan ettiği kişilerin ördüğü kazakları giydiğini gördüğünde çok mutlu olduğunu belirtiyor. Erbaş, “Hobi odasında yaptığımız ürünler yıl sonlarında düzenlenen bir kermeste satılıyor ve geliri Darüşşafaka’ya ise“Neyse Halim Çıksın Falım” isimli sergileriyle takıseverlerle buluşuyor. 2011’de eşini kaybeden Sezen, ardından yaşadığı süreci şöyle anlatıyor: “Eşimi kaybettikten dört ay sonra Maltepe Rezidans’a geçtim. İyi ki bu kararı vermişim. Her türlü bakımımız yapılıyor. Sağlığımızla ilgileniliyor. Pek çok sosyal aktivite düzenleniyor. Yeni hobiler öğreniyoruz” diyor. 2005 yılından beri takı tasarımı yapamadığını kaydeden Sezen, ”Mamafih bütün malzemelerimi rezidansa getirdim, burada yeniden takı yapmaya başlıyorum. Öğrenmek isteyenlere de öğretmeyi istiyorum. Ayrıca patchwork yapmaya bağışlanıyor. Bu bizler için tarif edilemeyecek güzellikte bir duygu… Bu yaşta hem üretmenin güzelliğini hem de ürettiğimizin değerli bir amaca gittiğini görüyoruz” diye duygularını dile getiriyor. Sosyal etkinlikler açısından da rezidanslarda canlı bir hayatın olduğuna dikkat çeken Elam, “Ben uçağa ilk kez rezidans bağışçısı olduktan sonra bindim. Pek çok yere yine rezidans bağışçısı olduktan sonra gittim” diyerek sözlerini sonlandırıyor. başladım. Eşimin ipekli kravatlarını söktüm, yıkadım. Yelek yapıyorum. Ayrıca örgü örerim. Bir de poşetleri kesip sepet gibi örerek bir çanta yaptım. Ona da çöp art diyorum” diye anlatıyor. Hobileriyle ilgilenirken mutlu olduğunu vurgulayan Sezen, “Emekli olduktan sonra insan boşlukta kalıyor. Ciddi olarak bir hobiyle uğraşmak gerekiyor” diye konuşuyor. Rezidansta organize edilen gezilere de katıldığını belirten Sezen, “En son Urla gezisine iştirak ettim, çok da memnun kaldım. Bunun haricinde tiyatro ve konserleri hiç kaçırmıyorum” diyor. Profesyonel bir hobi öğretmeniyle çalışmanın önemi Fati Erbaş üzerinde duran Sezen, “Böylelikle daha disiplinli ve motive çalışıyoruz. Takıldığımız noktada hemen yanı başımızda danışabileceğimiz bir uzman var. Bu da çok önemli” görüşünü dile getiriyor. Üretmenin insanı değerli kıldığına değinen Sezen,”Üretmek güzel bir duygu… Yaptığımız çalışmaların neticesinde ortaya birşey çıkarttığımızda çok memnun oluyoruz. Ben mümkün mertebe elde olanları değerlendiriyorum. Gidip yün alacağıma, olanları söküp karıştırıyorum. Ekose eteklerimden battaniye yaptım. Kravatları söküp yelek yapıyorum” diye sözlerini noktalıyor. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 41 PORTRE “Darüşşafaka çok iyi bir eğitim müessesesi ve öğrencilerini çok iyi yetiştiriyor” Şenpiliç Yönetim Kurulu Üyesi Sacit Oktay Omay, 1950’li yıllarda Darüşşafaka’da matematik öğretmenliği ve müdür yardımcılığı yapmış olan babası merhum Yahya Omay vesilesiyle Darüşşafaka ile küçük yaşta tanışmış bir isim… Babası vasıtasıyla tanıdığı Darüşşafaka ile bağını koparmayan Omay, aynı zamanda bir Darüşşafaka bağışçısı… 1952-57 yıllarında Darüşşafaka’da matematik öğretmenliği ve müdür yardımcılığı yapmış olan merhum Yahya Omay’ın çocukları Sacit Oktay, Eren, Uğur ve Saime Omay, Darüşşafaka’ya büyük hizmet vermiş babalarının izinden giderek Darüşşafaka’ya desteklerini sürdürüyor. Omay kardeşler, vefat eden kardeşleri Nur Omay’ın vasiyeti doğrultusunda kendisinin mal varlığını Darüşşafaka’da eğitimle yaşamları değişen çocuklara bağışladı. Otuz üç yıldır tavukçuluk sektöründe faaliyet gösteren ve Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu içinde yer alan Şenpiliç’in Yönetim Kurulu Üyesi Sacit Oktay Omay ile babasının görev yaptığı yıllardan bugüne Darüşşafaka’ya olan sevgi ve saygısını konuştuk. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? 1938 doğumluyum. İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezunum. Uzun yıllar inşaat mühendisliği yaptım. 42 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 SACİT OKTAY OMAY 1980’de bir arkadaş grubuyla yeni bir iş için teşebbüse giriştik ve bu bizi tavukçuluğa yönlendirdi. Omay kardeşler olarak ortağı olduğumuz Şenpiliç, 1979 yılında kuruldu ve o zamandan bu yana da bu sektörde çok gelişti. Darüşşafaka ile bağınız eskiye, babanızın öğretmenlik yaptığı yıllara dayanıyor. O yıllardan aklınızda kalanlar nelerdir? Babanızın yaşam öyküsünden kısaca bahsedebilir misiniz? Babam öğretmendi. Fakat epeyce sıkıntılı dönemler geçirmiş. 1938-45 yıllarında ilkokul öğretmenliği yapmış, tabii o zamanlar İkinci Dünya Harbi var. Kendisini sürekli geliştirmek istiyor. Bunun için imtihanlara giriyor ve Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü imtihanlarını kazanıyor. Orada matematik öğretmenliği eğitimine başlıyor. Fakat İkinci Dünya Harbi çıkınca babamı askere alıyorlar. Dolayısıyla eğitimine ara vermek zorunda kalıyor ve iki sene kadar askerlik yapıyor. Sonra eğitimine geri dönüyor ve eğitimini tamamlıyor. Erzurum’da matematik öğretmeni olarak göreve başlıyor. Sonra bizleri okutabilmek için İstanbul’a gelme fikri doğuyor ve tayinini istiyor, ilk önce Eskişehir’e tayini yapılıyor. Daha sonra da İstanbul’a geliyor. Vefa Lisesi’nde matematik öğretmeni olarak çalışmaya başlıyor. O arada Darüşşafaka’da da göreve başlıyor. Hem Vefa Lisesi’nde hem Darüşşafaka’da öğretmenlik yapıyor. Hatırlıyorum, zaman zaman babamla beraber Fatih’teki Darüşşafaka Lisesi’ni ziyaret ederdik. Böylece bir bağımız oluştu. Babam matematik öğretmenliğinden Vefa Lisesi’nde çalışırken emekli oldu. Babanızın görev yaptığı yıllarda Darüşşafaka’nın sizde bıraktığı etki ve sizin için öneminden bahsedebilir misiniz? Darüşşafaka o zaman da çok önemli liselerdendi. Eğitimde öncülük yapan çok kaliteli bir okuldu. Yalnız o yönüyle değil, spora olan desteğiyle de Darüşşafaka öne çıkmıştı. Basketbolda çok kuvvetliydi. O dönemde en önde gelen basketbol kulüplerinden biriydi. Çok iyi bir imajı vardı. Babamın orada görev alması bize de bir nevi öncelik ve kuvvet veriyordu. Babamızın Darüşşafaka gibi bir lisede öğretmenlik yapması dolayısıyla biz de hep Darüşşafaka’ya yakın olduk. Babanızın size anlattığı Darüşşafaka ile ilgili bir anısı veya sizin özel bir anınız var mıdır? O zamanlar Darüşşafaka’nın çok iyi bir müessese olduğunu ve bu müessesede çalışma imkânı bulduğu için çok memnun olduğunu kendisinden defalarca işitmiştik. Tabii babam hem müdür yardımcılığı yapıyordu, hem de matematik dersleri veriyordu. Zaman zaman geceleri de okulda kalırdı. Sürekli hem öğrencilerden memnun olduğunu hem eğitim kalitesinin iyi olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Çok iyi öğrencileri vardı. Hatta onlarla üniversite eğitimlerine devam ederlerken bile bağını koparmamıştı. Bazen onlar, babamı ziyaret ederdi. O zamanlar ben ortaokula gidiyordum. Fatih’teki okul gözümüze çok büyük bir tesis olarak görünüyordu. Hakikaten o zaman da Darüşşafaka’nın farklılığı vardı. Binasıyla, tesisleriyle, eğitim şartlarıyla o devirdeki diğer okullarla karşılaştırıyorduk. Çok daha farklıydı. Yahya Omay kimdir? Yahya Omay, 1913 yılında Kafkasya’da (Ahıska – Ahırkelek’te) doğdu. 1934’te Erzurum Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Kars’ın Kağızman ve Sarıkamış ilçelerinde altı yıl öğretmenlik yaptı. Bu arada yedek subay olarak askerlik görevini yerine getirdi. Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü’ne girdi. 1940 yılında ikinci sınıftayken, İkinci Dünya Savaşı dolayısıyla yeniden askere çağrıldı, Hadımköyü’nde 18 ay askerlik yaptı. Terhis olduktan sonra yeniden okula döndü ve 1943’te mezun oldu. 1943-47 yıllarında Erzurum Yapı Usta Okulu, 1947-49 yıllarında Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü, 1949-50 yıllarında İstanbul Kızıltoprak Ortaokulu’nda matematik öğretmenliği yaptı. 1950-71 yılları arasında Vefa Lisesi’nde matematik öğretmeni ve müdür muavini olarak görev yapan Yahya Omay, 1952-57 yıllarında ise Darüşşafaka Lisesi’nde matematik öğretmenliği ve müdür muavinliği yaptı. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 43 PORTRE Sonraki yıllarda da Darüşşafaka ile bağınızı koparmadığınızı görüyoruz. Darüşşafaka’yı ziyaret eder miydiniz? Tabii, Darüşşafaka’yı hiçbir zaman unutmadık. Darüşşafaka’nın ne kadar geliştiğini takip ediyoruz. Benim biraz spor merakım da var. Darüşşafaka Spor Tesisleri’nin üyesi olduğum için oradaki şartları da biliyorum. Gençlerin yetişmesi için yapılmış çok gelişmiş, iyi imkânları olan bir tesis. Orada da uzun yıllar spor yaptım. Tenis oynadım, yüzdüm. Böylelikle her türlü bağımızı devam ettirecek birtakım çözümler bulduk. En son olarak da maalesef en küçük kardeşimiz Nur Omay’ı kaybettik ve kendisinin vasiyeti doğrultusunda onun mal varlığını tamamen Darüşşafaka’ya bağışladık. Arzusunu yerine getirdik. Darüşşafaka’da okuyan bir öğrencinin 10 yıllık eğitim giderlerini karşılayarak, mezun bağışçımız oldunuz. Bu size neler hissettiriyor? Tabii bu bizim için çok önemli ve gurur verici bir şey. Darüşşafaka’yı 44 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 çok eskiden beri tanıyoruz, biliyoruz. Fatih’ten kalkıp yeni tesislerine kavuşmasını, tüm gelişmelerini gayet yakından takip ettik. En son 15 Mayıs’ta Zekeriya Bey (Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı) eksik olmasın bizi yönetim kurulu toplantılarına davet ederek, veli mezuniyet belgemizi takdim etti. Bu vesileyle Darüşşafakalı öğrencilerin yaptığı çalışmaları, onların başarılarını da öğrenmiş olduk. Bu da bizim için hakikaten bir gurur vesilesi oldu. Bir kere daha anladık ki, Darüşşafaka çok iyi bir eğitim müessesesi ve öğrencilerini çok iyi yetiştiriyor. Oradaki kardeşlerimizin de bu bilince sahip olmalarını ve kendilerini hep daha iyiye götürmelerini diliyorum. Darüşşafaka’da okuyan öğrencilere önerilerinizi biraz daha detaylı aktarabilir misiniz? Darüşşafaka’da okuyan, gayet iyi bir eğitim müessesesinde okuyor demektir. Darüşşafakalı öğrencilerin de bunu iyice anlamaları, eğitimlerini en yüksek seviyede Darüşşafaka’dan yararlanarak geliştirmeleri ve daima daha ileriye gidebilmek için kendilerini çok iyi yetiştirmenin gayreti içinde olmaları gerekir. Bizim memleketimiz gelişen bir memleket, çok iyi bir potansiyeli var. Onun için Darüşşafakalı kardeşlerimizin kendilerini yetiştirmeleri halinde onları çok iyi bir gelecek beklediğine inanıyorum. Bulunduğumuz çağda iyi bir dil eğitimi mutlaka gerekli. Darüşşafaka da bunu sağlıyor. Kendilerini bu verilen imkânlarla daha iyiye doğru götürmeli ve daha iyi şartlara doğru geliştirmeliler. Tabii çok çalışmaları lazım, çalışmadan hiçbir şey olmaz. Kendilerine bir hedef koymalı ve o hedefe doğru nasıl gideceklerini kendileri belirlemeliler. Ama bu işin temelini Darüşşafaka’da almış oldukları eğitimle bence sağlamış oluyorlar. Ondan sonra kendilerini geliştirirlerse belirledikleri hedeflere rahatça kavuşabilirler. Yahya Omay, kendi kaleme aldığı özgeçmişinde çalışma ilkelerini şöyle belirtmiş: 1. Karşılıklı sevgi ve saygı ile disiplin öğrenciler üzerinde ciddi bir tesir bırakır. 2. Dersi takip eden ve çalışan mutlaka karşılığını alır. 3. Öğrenciye ilk önce kırık not verilmez, ancak bir işaret konur, ikinci kez derse kendisinin kalkması teşvik edilir, daima ümit verilir. 4. Her yıl bir sınıfın sınıf öğretmeni oldum, onlarla yakından ilgilenirdim. Öğrenci velileri ile diyalog içinde olmaya özen gösterirdim. 5. Yıl sonunda toplanan Öğretmenler Kurulunda takip eden ve çalışan öğrencilerin notu üç olsa dahi, sınıf geçmelerine muvafakat ederdim. NASIL BAĞIŞ YAPABİLİRSİNİZ? 1. Kredi Kartı Kredi kartınızla www.darussafaka.org adresinden online bağış yapabilir ve sitemizdeki formu doldurarak düzenli bağışçımız olabilirsiniz. 2. İnternet Bankacılığı İş Bankası, Garanti Bankası, Yapı Kredi Bankası, Akbank, Denizbank, Finansbank, Fortisbank, Halk Bankası, HSBC, ING Bank, Şekerbank, TEB, Ziraat Bankası, Tekstilbank, Vakıfbank internet şubelerindeki “bağış” menüsü aracılığıyla bağış yapabilirsiniz. 3. Banka Havalesi Darüşşafaka’nın tüm bankalardaki “1863” numaralı hesap numarasına bağışta bulunabilirsiniz. 4. Darüşşafaka Velilerini Arıyor Programı Darüşşafaka’da okuyan bir öğrencinin bir yıllık sadece eğitim gideri 10 bin TL’dir. 10 bin TL bağışlayarak “Velimiz” 100 bin TL bağışlayarak “Mezun Bağışçımız” 200 bin TL bağışlayarak “Çifte Diplomalı Bağışçımız” 500 bin TL bağışlayarak “Temel Taşımız” 1 milyon TL bağışlayarak “Kurucu Bağışçımız” olabilir ve adınızı okulumuzun sütunlarında yaşatabilirsiniz. 5. Vasiyet bağışı Bünyesine aldığı çocuklara gerçek bir “şefkat yuvası” olan Darüşşafaka’ya vasiyet bağışında bulunarak, vasiyetinizin maddi koşulları yetersiz, yetenekli çocukların eğitimi için kullanılmasını sağlayabilirsiniz. Böylelikle hem Türkiye’nin aydınlık geleceği için bir ışık yakmış olacaksınız hem de isminiz Darüşşafaka Cemiyeti tarafından sonsuza kadar minnet ve saygıyla yaşatılacaktır. Vasiyet bağışçılarına gayrimenkullerinin tüm hukuksal işlemlerinin takibinde destek veren Darüşşafaka Cemiyeti, acil sağlık sorunları için ambulans hizmeti ve anlaşmalı sağlık kurumlarında indirimler sağlamakta, bağışçısının vefatı durumunda da tüm dini vecibelerin yerine getirilmesini, düzenli olarak kabir bakımlarını yapılmasını ve her Kadir Gecesi mevlit okutulmasını sağlamaktadır. 6. Rezidans Bağışçısı Darüşşafaka misyonuna destek veren bağışçılarının ileri yaşlarını, sağlıklı ve güven içinde geçirmelerini sağlamak amacı ile 1997 yılında ilk Rezidansını hizmete soktu. İstanbul’da Yakacık, Maltepe ve Şenesenevler; İzmir’de ise Urla’da yer alan Rezidanslarımızda, hem yeni ve ayrıcalıklı bir hizmet anlayışı ile tanışabilir hem de bağışlarınızla çocuklarımızın aydınlık yarınlara kavuşmalarına katkıda bulunabilirsiniz. 7. Ayni bağışı 10 ay 7 gün 24 saatini Darüşşafaka’da geçiren öğrencilerimizin ihtiyaçlarına yönelik ürün ve hizmetleri bağışlayabilirsiniz. 8. Adak kurban bağışı Darüşşafakalı öğrencilerin yemek ihtiyacında kullanılmak üzere yıl boyunca adak kurban bağışında bulunabilirsiniz. Kurumsal bağış* “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” kampanyasına destek verebilir, eğitimle değişen yaşamlara bir hikâye de kurum olarak siz ekleyebilirsiniz. Personel Bağışı Personelinizin gönüllü onayıyla maaşlarından belli oranlarda düzenli bağış yapmalarını sağlayabilirsiniz. Eğitime Destek Bağış Sertifikası Yılbaşı, kuruluş yıldönümü, bayramlar ve tüm önemli günlerinizde değer verdiklerinize, “Eğitime Destek Bağış Sertifikası” hediye edebilirsiniz. *Kurumsal bağışlar ve yardımlar Kurumlar ve Gelirler Vergi Matrahından indirilebilmektedir Sorularınız için: 444 1863 [email protected] URLA YAŞAM Darüşşafaka’dan +55 yaş için modern, güvenli, sıcacık bir yaşam merkezi Geçtiğimiz haziran ayında İzmir’in incisi Urla'da çam ağaçlarının içinde kapılarını açan Urla Yaşam Özel Huzurevi ve Bakım Merkezi, 55 yaş ve üstü kişilere güvenli, konforlu, rahat bir hayat sunuyor. Darüşşafaka güvencesiyle hizmet veren tesis, bünyesinde bulunan Özel Bakım Ünitesi ile de ülkemizde önemli bir toplumsal sorun haline gelen kendi başına yaşamını idame ettiremeyen, ileri yaştaki kişilerin bakımına çözüm sunuyor. 46 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 URLA YAŞAM Darüşşafaka Cemiyeti, İzmir’in incisi Urla'da çam ağaçlarının içinde 55 yaş ve üstü kişilerin, güvenli ve konforlu bir ortamda “ikinci bahar”larını geçirebilecekleri modern bir tesisi hizmete açtı. Geçtiğimiz haziran ayında kapılarını açan Urla Yaşam Özel Huzurevi ve Bakım Merkezi, Darüşşafaka’nın “rezidans projesi”yle ileri yaş bakımında yakaladığı başarıyı daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedefliyor. Darüşşafaka’nın rezidanslarıyla ileri yaş bakımında edindiği 20 yıla yakın deneyimin ışığında yola çıkan Urla Yaşam, 55 yaş ve üstü kişilere yeni arkadaşlar edinebilecekleri, mutlu, güvenli, nezih ve sımsıcak bir ortam sunuyor. Aylık ücret karşılığı hizmet veren ve 120 oda/süit ile toplam 152 kişilik kapasiteye sahip Merkez; televizyon salonu, restoran, kafeterya, dinlenme salonu, hobi odası gibi ortak yaşam alanlarını barındırıyor. Tek ve çift kişilik oda seçeneği olan Urla Yaşam, diğer huzurevlerinden farklı olarak sakinlerine kendilerine ait odalarda hayatlarını sürdürme olanağı tanıyor. Konukların konforu, rahatlığı ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak dekore edilen odalarda, banyo ve mini bir mutfak var. 7/24 birinci basamak sağlık hizmeti verilen Urla Yaşam’da sakinlerin odaları düzenli olarak temizleniyor, çamaşırları yıkanıyor ve ütüleniyor. Yemekler, diyetisyen kontrolünde hazırlanıyor. dönemsel bakımları yapılıyor. Geriatri alanında uzman sağlık ekibinin 7 gün 24 saat görev yaptığı Özel Bakım Ünitesi, ülkemizde önemli bir toplumsal sorun haline gelen kendi başına yaşamını idame ettiremeyen, ileri yaştaki kişilerin bakımına çözüm sunuyor. Bir Darüşşafaka kuruluşu olan ve elde ettiği gelirle Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nda okuyan 1.000’e yakın babası veya annesi hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz, yetenekli öğrencinin eğitimine kaynak yaratan Urla Yaşam Huzurevi ve Bakım Merkezi’nin kuruluş amacını, hedeflerini ve hizmet anlayışını Kurum Müdürü Neval Yıldız ile konuştuk. Urla Yaşam Huzurevi ve Bakım Merkezi projesi nasıl ortaya çıktı? 1997 yılında İstanbul Yakacık’ta kurulan ilk rezidansla ileri yaş bakımı alanında hizmet vermeye başlayan Darüşşafaka, rezidans projesiyle yarattığı özgün anlayış ve kaliteyi daha geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla bugüne kadar sadece bağış karşılığı verdiği hizmeti, aylık ücret karşılığıyla ulaşılabilir hale getirmek istedi ve Darüşşafaka Urla Yaşam Projesi ortaya çıktı. Urla Yaşam’ın kapasitesi nedir? Sakinlerinize ne gibi hizmetler veriyorsunuz? Urla Yaşam Huzurevi ve Bakım Merkezi, 120 oda/süitten oluşuyor ve 52’si özel bakım olmak üzere toplam 152 kişilik kapasiteye sahip. Urla Yaşam, sakinlerine 7 gün 24 saat kesintisiz doktor ve hemşire nezaretinde sağlık hizmeti veriyor. Birinci basamak sağlık hizmeti dediğimiz rutin kontrolleri (ilaç, şeker, tansiyon, vb.) yapılıyor, uzman aile hekimimiz tam zamanlı olarak kendilerine poliklinik hizmeti veriyor. Sakinlerin sağlıkları göz önünde bulundurularak hazırlanan diyetisyen onaylı menülerle, şık ve nezih restoranımızda ana ve ara öğün yemek sunumları gerçekleştiriliyor. Ayrıca restoranımızda diyet yemek seçeneği de bulunuyor. Sosyal servisimiz sakinlerin boş zamanlarını kaliteli bir şekilde değerlendirmesini, yeni yerler tanıyıp görmesini, yeni arkadaşlar edinip uyumlu bir sosyal ortamda yaşamasını destekleyici etkinlikler düzenliyor. Odaları düzenli olarak Toplam altı katlı Merkezin, Özel Bakım Ünitesi olarak ayrılan iki katında ise 55 yaş üstü Alzheimer, Demans, Parkinson, Paralizi, Pleji gibi hastalıklara sahip, Dekübitis yaralı, kolostomili, ağız yoluyla gıda alamayan PEG’li, nazogastrik sondalı veya ameliyat sonrası bakıma ihtiyaç duyan hastaların sürekli veya Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 47 URLA YAŞAM temizleniyor, çamaşırları yıkanıp ütüleniyor, 7 gün 24 saat resepsiyon hizmeti alıyorlar. Dileyen sakinlerimiz tek kişi kalabildiği gibi, süit odalarda iki kişi ikamet etme şansına da sahipler. Urla Yaşam Huzurevi ve Bakım Merkezi’ni diğer huzurevlerinden ayıran fark nedir? İnsanlar sizi neden tercih etmeli? Urla Yaşam, her şeyden önce Darüşşafaka Cemiyeti güvencesi ve deneyimiyle yola çıkmış bir kurum. Verilen hizmetin kalitesi, güvenliği ve niteliği ön planda. Urla Yaşam’ın en önemli özelliği diğer birçok kurumdan farklı olarak 7 gün 24 saat hekim ve sağlık hizmetinin bulunması. Önemli bir diğer özelliği de tek kişilik oda seçeneği ve oda dizaynlarıyla sakinine evinde kalıyor hissini yaşatması. Diğer huzurevlerinden bir diğer farkımız ise ailelerin tatile çıkarken çeşitli hastalıklardan dolayı bakıma ihtiyaç duyan aile büyüklerini gözleri arkada kalmadan dönemsel olarak Urla Yaşam’a teslim edebiliyor olmaları. Böylece iş seyahatinde, tatillerde gözleri arkada, akılları evlerinde kalmıyor. Yine bir başka seçenek, geçirilen bir operasyon sonrası kişinin nekahat dönemini Urla Yaşam’da geçirebilmesi. Bu daha hızlı bir iyileşme sürecini beraberinde getiriyor. Urla Yaşam’da kalma koşulları neler? 55 yaş üstü herkese Urla Yaşam’ın kapıları açık. Dinç, sağlıklı, kendi başına yaşamını idame ettiren, hayatın yorucu koşuşturmacasından kaçmak isteyen herkes Urla Yaşam’da soluklanabilir. Ayrıca içinde barındırdığı özel bakım ünitesi sayesinde yatağa bağımlı veya Alzheimer, Demans gibi rahatsızlık48 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 lar nedeniyle bakıma ihtiyaç duyan kişiler de Urla Yaşam’dan hizmet alabilirler. Bu noktada Urla Yaşam Özel Bakım Ünitesi’nde verilen hizmetleri biraz daha açar mısınız? Özel Bakım Ünitesi ülkemizin önemli toplumsal sorunlarından biri haline gelen, kendi başına yaşamını idame ettiremeyen, ileri yaştaki kişilerin bakımına çözüm sunuyor. Ünite, alanında uzman hekim, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve yaşlı bakım elemanlarıyla sürekli veya dönemsel bakımlar sunabiliyor. Altyapısı en son teknolojiye göre oluşturulan Ünite, alanında örnek bir yapı oluşturuyor. Toplam 52 kişiye bakım hizmeti verilebilen ünitemizde tüm odalar, gerektiğinde bir yoğun bakım ünitesi işlevi üstlenebiliyor. Sakinlerin odaları 7/24 kamera sistemiyle izleniyor. Dileyen sakin yakını da kendisine verilen özel bir şifreyle internet üzerinden yakınını takip edebiliyor. hastalıklara sahip, Dekübitis yaralı, kolostomili, ağız yoluyla gıda alamayan PEG’li, nazogastrik sondalı veya ameliyat sonrası bakıma ihtiyaç duyan hastaların sürekli veya dönemsel bakımları yapılıyor. Hedefleriniz neler? Hedefimiz senelerdir edindiğimiz ileri ve özel bakım tecrübemizle sakinlerimize en iyi hizmeti sunabilmek ve Darüşşafaka’nın ileri ve özel bakımda insanlarda uyandırdığı güven ve kalite duygusunun daha da iyileşerek devamını sağlamak. Elbette bunu yaparken eğitimde fırsat eşitliği misyonuna hizmet etmeye devam etmek. Kimler Özel Bakım Ünitesi’nde kalabiliyor? Urla Yaşam’ın farklı bir misyonu var. Buradan elde edilen gelir, Darüşşafaka’da okuyan babası veya annesi hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz çocukların eğitimine aktarılıyor. Bu durum kişilerin sizi tercih etmesine nasıl etki ediyor? 55 yaş üstü Alzheimer, Demans, Parkinson, Paralizi, Pleji gibi Bir Darüşşafaka kuruluşu olan Urla Yaşam, bildiğiniz gibi Darüşşafaka’nın URLA YAŞAM muz sağlık hizmetleri. Bu sakinlerimize yönelik hizmetlerimizde alanlarında deneyimli doktor, hemşire ve yaşlı bakım elemanlarımızla birlikte, özel olarak dizayn edilmiş odalarımız ve yataklarımızla, özel bakım sakininin gerek tıbbi gerekse günlük kişisel tüm ihtiyaçları (banyo, kuaför, yemeklerinin yedirilmesi gibi) karşılanmakla birlikte, zaman zaman odalarımızda neredeyse yoğun bakım şartları oluşturarak sakinlerimizin bakımlarını sağlamaya çalışıyoruz. Hizmetlerimiz içerisinde yine psikolog desteği ve yatak içi rehabilitasyon hizmetlerimiz de mevcut. rezidanslardan kazandığı deneyimin ışığında, ancak rezidanslardaki bağış sisteminden farklı olarak aylık ücret karşılığında hizmet veriyor ve tesisten elde edilen gelir Darüşşafaka’da okuyan çocukların eğitimine aktarılıyor. Bu nokta Urla Yaşam’ı seçmenin en ulvi nedeni oluyor. Yaşamının dinlenme döneminde hem Darüşşafaka güvencesini hissetmek hem de bu seçimle yeni yaşamlara pencere açılmasına destek vermek birçok gelişim kuramcısının da bahsettiği gibi kişilerin hayatta olumlu bir iz bırakma mücadelesini de olumlu yönde etkiliyor. Sağlık hizmetlerinizin detayı nedir? Kurumumuzda sağlık ekibimiz, Uzman Aile Hekimi, Psikiyatri Uzmanı, Dahiliye Uzmanı, Nörolog, Psikolog, Fizyoterapist, Sosyal Hizmet Uzmanı, Hemşireler ve bakım asistanlarından oluşuyor. Bu ekibimizle sakinlerimizin konforuna ve rahatlığına önemli katkılar sağlayacağını düşündüğümüz, yaşam standartlarını artırmaya yönelik hizmetlerimiz mevcut. Sağlık hizmetlerinde ana hedef 1. Basamak sağlık hizmetlerinin tüm sakinlerimize ulaşmasını sağlamak olsa da Kurumumuzun ve sağlık ekibimizin asıl amacı 1. Basamak sağlık hizmetlerini de önemli ölçüde aşarak imkanlarımız dahilinde sakinlerimize üst düzeyde konforlu, ulaşılabilir, yüksek standartlarda bir sağlık hizmeti sunabilmektir. Kurumumuzdaki sağlık hizmetlerine iki farklı açıdan bakabiliriz: İlk olarak uzman hekimler ile birlikte sağladığımız dinç sakinlerimize yönelik poliklinik hizmetleri, kronik hastalıkların kontrolü, belli periyodlarla takiplerinin yapılması ve acil hizmetler... İkinci planda ise çok önem verdiğimiz ve ülkemizde büyük eksikliği hissedilen bir alan olan özel bakım ihtiyacı duyan sakinlerimize yönelik hizmetlerimiz; Alzheimer’lı, Parkinson’lu, felçli, son dönem kanser hastaları, ameliyat sonrası nekahat döneminde olan, bir şekilde yatağa bağımlı ya da kendi kendine yetemeyen sakinlerimize sunduğu- Urla Yaşam’da kalan sakinleriniz ne gibi sosyal faaliyetlerden faydalanabiliyor? Urla Yaşam'dan hizmet alan sakinlerin tesis bünyesinde talep yoğunluğuna göre düzenlenen resim, ebru, ahşap boyama gibi el işlerine yönelik faaliyetlere katılım sağlamalarına gayret ediyoruz. Burada temel amacımız sakinlerin zamanlarını etkin şekilde değerlendirmelerinin yanı sıra motor becerilerini de en azından belirli bir seviyede tutmak. Belirli periyodlarla düzenlediğimiz müzik dinletileri, özel gün kutlamaları, özel organizasyonlu yemekler, konserler gibi etkinliklerle hem sakinlerin hem de çalışanların iş saatleri dışında bir arada ve farklı amaçlara yönelik zaman geçirmelerini ve böylelikle arada kurulan bağların daha güçlü kılınmasını hedefliyoruz. Tesis içinde düşünülen bu tür sosyal etkinliklerin yanı sıra gezi, kahvaltı, öğle-akşam yemekleri, konser, tiyatro ve bale gibi dış organizasyonlar da gerçekleştiriyoruz. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 49 PORTRE “Darüşşafaka her şeyden öte iyi insan yetiştiriyor” Darüşşafakalı Sedat Erberk’in kızı olan 1984 yılının Avrupa Güzeli Neşe Erberk, “150 yıldır eğitim için çalışan Darüşşafaka’nın destekçisiyim. Keşke Türkiye’deki diğer şehirlere de yayılabilse… Çünkü eğitime yönelik yapılacak daha çok iş var. Bir eğitimci olarak Darüşşafaka’nın daha da gelişmesini, sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her yerinde okullar açmasını ve ihtiyacı olan her çocuğa el atmasını diliyorum, çünkü Darüşşafaka her şeyden öte iyi insan yetiştiriyor” diyor. 50 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 NEŞE ERBERK Türkiye’nin gönlünde taht kurdu. 1983 yılında Türkiye Güzeli seçilen Neşe Erberk,1984 yılında da Avrupa Güzellik Yarışması’nda birincilik tacını ülkemize getirdi. Kurduğu model ve oyunculuk ajansıyla kaliteli işlere imza atan Neşe Erberk, 2001 yılında gönlünde yatan başka bir projesini hayata geçirerek “Joy Full House” adı altında bir anaokulu açtı ve bunu on yıl içinde anaokulu zincirine dönüştürdü. Darüşşafakalı Sedat Erberk’in hayatının izini sürmek için eşi Gülşen Erberk ve kızı Neşe Erberk ile bir araya geldik. Sedat Erberk, 1934 yılında İstanbul’da doğdu. Sekiz yaşında babasını kaybetti. 1945 yılında girdiği Darüşşafaka’dan 1951 yılında mezun oldu. Ardından Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını da mimarlık alanında yapan Erberk, kendi mimarlık ofisini açtı. Pek çok mimarlık yarışmasında dereceye girdi, Bursa’da Celal Bayar Kütüphanesi, Çanakkale Çan’da Fatma Bodur Camii gibi pek çok esere hayat verdi. Yüksek mimar Erberk’in diğer bir tutkusu ise Darüşşafaka yıllarında başladığı basketboldu. Darüşşafaka’da basketbolun atağa geçtiği yıllarda okuyan Erberk, üniversite yıllarında da Darüşşafaka Basketbol Takımı’nda oynamayı sürdürdü. Darüşşafaka Basketbol Takımı’nın Türkiye Şampiyonluğu’na uzanan yolculuğuna 9 numaralı yeşil-siyah formasıyla o da eşlik etti. Sedat Erberk, basketbol tutkunlarının gönlünde özel bir yer edinirken yıllar sonra kızı Neşe Erberk ise tüm Gülşen Hanım, öncelikle Sedat Bey’le nasıl tanıştığınızı bize anlatır mısınız? Işık Lisesi’ni bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne misafir öğrenci olarak girdim, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Atölyesi’nde resim yapmaya başladım. Okul kantininde beyim ve görümcemle tanıştım. İkisini karı-koca zannetmiştim. Sedat, mimarlık bölümünde son sınıf öğrencisiydi. Daha sonra beni sinemaya davet etti. Bu ahbaplığımız iki sene sonra nişana dönüştü, çünkü benim yüzümden son sınıfta olmasına rağmen bir türlü akademiyi bitiremiyordu. İki sene nişanlılığın ardından 1962 yılında evlendik. Sedat Bey, Darüşşafaka’ya nasıl başladığının öyküsünü sizinle paylaştı mı? Sedat, 1934 İstanbul doğumlu idi. Sekiz yaşındayken babasını kaybediyor. 1945 yılında Darüşşafaka sınavına giriyor ve kazanıyor. Üç kardeştiler… Sedat’ın küçük kardeşi de Darüşşafaka sınavına girmiş ama o kazanamamış. Kız kardeşi de girmek istemiş ama o yıllar Darüşşafaka, kız öğrencileri Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 51 PORTRE “Babam, Darüşşafakalı olmaktan gurur duyardı. Onun için yeşil-siyah çok önemli renklerdi. O renklerde atkısı, kazağı vardı. Basketbol forması 9 numaraydı, hâlâ saklarız. Darüşşafaka’nın yeşili, babamın en sevdiği yeşildi.” almadığı için girememiş. Sedat, orta ve liseyi Darüşşafaka’da okuyor ve 1951’de mezun oluyor. Ardından da Güzel Sanatlar Akademisi’nde mimarlık eğitimi alıyor. Yüksek lisansını da mimarlık alanında yaptı. Mezuniyetten sonra kendi mimarlık bürosunu açtı. Pek çok mimarlık yarışmasında dereceler aldı. Bursa’daki Celal Bayar Kütüphanesi, Çanakkale Çan’da Fatma Bodur Camii onun eserleridir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde hocalık da yaptı. Hatta Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da onun 52 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 öğrencilerindendir. Vefatından iki yıl önce ise Obitaş’ta genel müdür olarak çalışıyordu. İyi ki eşim Darüşşafaka’da okumuş. Aynı zamanda basketbolcuydu… Evet… Basketbola Darüşşafaka’da başlıyor. Üniversite yıllarında da oynamayı sürdürdü. Darüşşafaka Basketbol Takımı’nın kaptanıydı. Avrupa’ya turnuvalara gidiyordu. Sedat ile tanışana kadar Darüşşafaka Basketbol Takımı’nın ismini dahi duymamıştım ama onunla tanıştıktan sonra hiçbir maçı kaçırmaz oldum. Hatta Darüşşafaka kazanınca gidip Eyüp Sultan’da horoz kesmişliğim bile oldu. Neşe Hanım, siz babanızı nasıl hatırlıyorsunuz? Sizin kişiliğinizin oluşmasındaki rolü nedir? Babam, sevgisini çok fazla belli etmezdi. Aslında çocukluğumda kucağından inmezdim ama 13-14 yaşlarına geldiğimde daha mesafeli, daha disiplin uygulayan bir baba haline geldi. O yaşlarda bu kadar disiplinli olmasına bozulurdum ama şimdi hele de çocuk sahibi olduktan sonra ne kadar doğru davrandığını anlıyorum. Babamın hep kuralları vardı ve o kuralların dışına asla çıkmazdı. Yemek yemeyi çok severdi. Bütün ailenin yemek masasında buluşması babam için çok önemliydi. NEŞE ERBERK Bir araya geldiklerinde bizim evde sadece Darüşşafaka konuşulurdu. Her sene Darüşşafaka’nın pilav gününe giderdik. Avrupa Güzellik Yarışması’ndan döndüğünüzde babanız sizi nasıl karşılamıştı? İnanılmaz gururlanmıştı. O gururu, Türkiye Güzellik Yarışması’nda da görmüştüm babamda… Babam disiplinli ve kuralcı olduğu için asla böyle şeylere izin veremeyecek Babam tüm ananeleri yaşatırdı. Örneğin; bayramlarda aile ziyaretlerini çok önemserdi. Bir de seyahat etmeyi çok severdi. Biz hep tatile birkaç aile birlikte giderdik. Unutamadığım bir tatil anısını da paylaşmak isterim. Yıl 1975, Kıbrıs Harekâtı… Biz, yine birkaç aileyle Şile’deyiz. Tüm annelerin, akşam olunca lambaları mor bir kâğıtla kapladığını hatırlıyorum, çünkü karartma vardı. Darüşşafaka yıllarını nasıl anlatırdı? Babam Darüşşafakalı olmaktan gurur duyardı. Onun için yeşil-siyah çok önemli renklerdi. O renkte atkısı, kazağı vardı. Basketbol forması 9 numaraydı, hâlâ saklarız. Darüşşafaka’nın yeşili, babamın en sevdiği renkti. Çok disiplinli bir insandı. Her zaman ağabeyim ile bana Darüşşafaka’da nasıl bir disiplinle büyüdüğünü anlatır, bizim de öyle büyümemizi isterdi. Çok kadim arkadaşları vardı Darüşşafakalı... Mesela Kerem Ağabey (Uluç) ile sınıf arkadaşıydılar. bola başlatan da babamdı, Profilo’ya yazdırmıştı. Voleybol bana çok keyifli ve iyi gelmişti. Ben de kızlarımı erken yaşta spora başlattım. Şu an görüyorum ki spor her bireyin hayatında olması gerekir, çünkü insana hem fiziksel hem de ruhsal katkısı var. Babamın sadece Darüşşafaka’da okumasının değil, basketbol oynamasının da ona disiplin, takım ruhu, paylaşım ruhu kazandırdığını ve bunu bize yansıttığını düşünüyorum. Bu nedenle babamın spor hayatı bize de yansıdı. Ağabeyim de uzun yıllar basketbol oynadı. Ben iki yıl Profilo, bir yıl da Eczacıbaşı’nda maçlara katıldım. Bunun yanı sıra babam mimar olduğu için sanata, estetiğe yatkındı. İkimizin de mimar olmasını istiyordu. Öyle ki yaz tatillerinde ofisine götürüp bize çizim yaptırırdı. Ağabeyimin gitar çalmasını da babam teşvik etmişti. Babamın o ruhu bana da geçmiş. Şu an 24 anaokulum var. Her birinin yapım aşamasında bulunmaktan keyif aldım. biriydi ama başarıyı görünce o da gururlanmıştı. Hatta aile meclislerinde toplanıldığında gururla bahsederdi. İtiraf etmek gerekirse o yıllar bu tür yarışmaların önemini anlayacak durumda değildim. Annem, “katıl” diyordu, ben de katılıyordum, “gidip kazan yarışmayı” diyordu, gidip kazanıyordum. Resmen böyle bir ruh halindeydim ve bir görevi yerine getiriyormuşum gibi davranıyordum. Çünkü o yıllar voleybol oynuyordum ve spor benim için çok daha önemliydi. Beni voleyŞubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 53 PORTRE Babanızı ne zaman kaybettiniz? 1986 yılında… Babam üçüncü astım krizinde vefat etti. Anneannem ve dedemin ameliyatlarında bulunmak üzere Amerika’ya gitmiştim. O sırada babamın astım krizi geçirmesi bana inanılmaz bir haksızlık gibi gelmişti. Çok gençti, 52 yaşındaydı ve son derece sağlıklıydı. Astım problemini ise son bir yıldır yaşıyordu. Üniversiteyi yeni bitirmiştim. Babam benim mezuniyetimi gördü ama iş hayatına geçişimi ve torunlarını ne yazık ki göremedi. Tek üzüntüm çok erken yaşta onu kaybetmek. Arzu ederdim ki benim iş hayatına atıldığımı, evlendiğimi, çocuk sahibi olduğumu da görsün… Anaokullarınızın yanı sıra bir de ilkokul yaptırma projeniz olduğunu duyduk. Doğru mudur? Evet, eğitim sektöründe 10. yılım... 10’u İstanbul, 14’ü şehir dışında olmak üzere toplam 24 anaokulum var. 54 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Bunun devamı olarak çocuklarımızın ilk dört yılı da bizde okuyacakları bir ilkokul yaptırıyorum. Okulumuz Etiler’de olacak. Projeler çizildi. Amacım Eylül 2013’te başlamak. Hayalim kendi kızlarıma yetiştirmekti, maalesef mekân bulamadığım için yetiştiremedim. Geçen yıl mekânı buldum ve hemen projeyi başlattık. Eğitim alanını seçmenizin özel bir nedeni var mı? İş hayatına 24 yıl önce atıldım. O zaman da ajans ve anaokulu açma konusunda arada kalmıştım. Fakat o yaşlarda okul açmak inandırıcı olmayacaktı. İşletme eğitimi ile mankenlik tecrübelerimi birleştirip ajans açtım. Kızlarıma hamile kalınca da ikinci hayalimi gerçekleştirmenin vakti geldiğine karar verdim. Erberk Model ve Oyunculuk Ajansı çalışmalarına devam ediyor. Siz ilgileniyor musunuz? Hayır, ağabeyim devam ediyor, ben hiç ilgilenmiyorum. Üç yıl hem ajans hem anaokulunu birlikte yürüttükten sonra tamamen anaokuluna yönelmeye karar verdim. Bu alanda da 10 yılı tamamlamak üzereyim. Darüşşafaka size ne ifade ediyor? Çok takdir ettiğim bir kurum. Bu tür kurumların vizyonları ve misyonlarıyla birçok adım atılıyor, hayatlar değişiyor. Babam da buna bir örnek bence… Eğitim alanında çalıştığım için Darüşşafaka’nın eğitimsel boyutuna daha yakın hissediyorum. Topluma katkılarını daha iyi anlıyorum. Babasından yoksun olanlara kucak açıp, iyi bir eğitim vermesi çok ulvi bir davranış. Annesini kaybetmiş çocukları da kabul etmeye başlamasından da ayrıca memnuniyet duydum. Özellikle eğitim sektörüne girdikten sonra hep bunu sorgulamaya başlamıştım: “Darüşşafaka, neden sadece babasını kaybeden çocukları alıyor?” diye... Çünkü annelerini kaybeden çocukların, Darüşşafaka gibi bir kuruma daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Neyse ki Darüşşafaka da bu konuda güzel bir adım attı ve annesi vefat etmiş çocukları da kabul etmeye başladı. Ayrıca birkaç kez Darüşşafaka’nın kampüsünü ziyaret ettim, hatta birkaç yıl öğrencilerimiz için Darüşşafaka’nın yüzme havuzlarını kullandık. Ne kadar donanımlı bir kampüsü olduğunu gördüm. 150 yıldır eğitim için çalışan Darüşşafaka’nın destekçisiyim. Keşke Türkiye’deki diğer şehirlere de yayılabilse… Çünkü ülkemizde eğitime yönelik yapılacak daha çok iş var. Bir eğitimci olarak Darüşşafaka’nın daha da gelişmesini, sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her yerinde okullar açmasını ve ihtiyacı olan her çocuğa el atmasını diliyorum, çünkü Darüşşafaka her şeyden öte iyi insan yetiştiriyor. PORTRE “Keşke herkes bu aziz kurumun geleceğe daha güçlü taşınmasına katkı sunsa…” Eşi Günseli Hanım’la birlikte “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı kapsamında “Darüşşafaka Velisi” olan Darüşşafakalı Bülent Akınsal, bunun kendisi için tarifsiz bir duygu olduğunu belirterek “Öyle ki vasiyetnameme bu velilik payesinin devamı için bir madde eklettim. Vefatımdan sonra menkul değerlerim Darüşşafaka tarafından değerlendirilecek ve her sene bir kız ile bir erkek çocuğunun velisi olmam için gerekli para Darüşşafaka’ya aktarılacak. Keşke herkes böyle yapsa ve aziz kurumun geleceğe daha güçlü taşınmasına katkı sunsa…” diyor. 56 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Darüşşafaka’nın eğitimle hayatını değiştirdiği binlerce çocuktan biri Dr. Bülent Fahri Akınsal… Bugün yaşamını eşi Günseli Hanım’la birlikte Urla Rezidans’ta sürdüren Bülent Akınsal Darüşşafaka’ya başladığında yıl 1940 idi. Yani İkinci Dünya Savaşı’nın yeryüzünü kasıp kavurduğu, o kıtlık yıllarıydı. Okulun değişmeyen yemek menüsünün bulgur pilavı, mercimek çorbası ve ekmek olduğunu ve genelde doymadıkları için de bahçedeki asmanın filizlerini yediklerini anlatan Bülent Bey, tüm bu yokluğa karşın çok iyi bir eğitim aldıklarını belirtiyor. GÜNSELİ-BÜLENT AKINSAL Darüşşafaka’dan 1948 yılında birincilikle mezun olan ve Ankara Tıp Fakültesi’ne giren Bülent Bey, 1954’te fakülteyi bitiriyor. 1958-1962 yılları arasında Haseki Hastanesi, Heybeliada Sanatoryumu’nda ihtisasını tamamlayarak, iç hastalıkları ve göğüs hastalıkları uzmanı olur. 1962’de Dr. Günseli Hanım ile evlenen Akınsal, 1963’te eşiyle birlikte Almanya’ya giderek, çok sayıda klinikte astım ve alerji araştırmaları yapar. 1972’de yurda dönen Akınsal, Ankara Atatürk Göğüs Cerrahi Merkezi’nde Astım Servisi’ni kurarak, klinik şefi olur. 1976-1983 yılları arasında Koşuyolu Astım Hastanesi’ni kuran Akınsal, 1983’te Astım-Alerji Kliniği hocalığından emekli olur. 2004 yılında Antalya Konyaaltı’nda eşiyle birlikte zihinsel engelli çocuklar için isimlerini taşıyan bir okul yaptıran Bülent Bey, aynı yıl “hayatımı borçluyum” dediği Darüşşafaka’ya da vasiyet bağışında bulunur. Ardından eşiyle birlikte rezidans bağışçısı olan Bülent Bey, şimdi eşi Günseli Hanım’la birlikte Urla Rezidans’ta 35 yıllık çalışma hayatının yorgunluğunu çıkarıyor. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Beş yaşındayken babamı kaybetmişim. Süvari subayı İsmail Fahri’nin oğluyum. Ablam ve ağabeyimle üç ayda bir aldığımız yetim maaşıyla o sıkıntılı günleri geçirdik. 1940 yılında dördüncü sınıfa geçtiğim zaman komşumuzun çocuğu, Darüşşafaka’da leyli (yatılı) olarak okuyordu. Hafta sonları eve gelirdi, çok güzel bir üniforması vardı. Ben de onların ön ayak olmasıyla Darüşşafaka imtihanlarına girdim. Sınavı kazandıktan sonra önce sağlık, ardından da aile tetkikinden geçtim. Fakat o yıl sınavı kazanan öğrenci sayısı çok olunca okula girmek için bir de kura çekilişi yapıldı. Üzerinden onca yıl geçse de kura çekilişi için Darüşşafaka’ya gittiğim günü hiç unutmadım. O zaman Darüşşafaka, Fatih Çarşamba’da idi. Bir tarafı Haliç’e bakardı ve yüksek duvarlarla çevrilmiş kocaman bir bahçesi vardı. Yanımda annem vardı. Benim gibi sınavı kazanmış, sağlık kurulundan, mali tetkikten geçmiş çocuklar, sırayla kura heyetinin önüne gidiyor ve kura çekiyordu. Çektiği kâğıtta ya “boş” ya da “ mektep” yazıyordu. “Mektep” yazan kâğıt çıkarsa Darüşşafaka’ya girmeyi kazanıyor demekti. Sıra bana geldi. Kâğıdı çektim, açtım ve jüriye karşı okudum: “Mektep”… Dönüp anneme baktım, ağlıyordu… Sonra? Darüşşafaka’ya girdiğim için mutluydum ama o yaştaki her çocuk için annesinden ayrılmak zordur, benim için de zordu. Çarşamba günleri, ziyaret günüydü. İstanbul’da ikamet eden çocukların aileleri mümkün mertebe okula gelirdi. Gelirken de evde ne varsa -reçel, yemiş, ekmek- getirirlerdi, hepimiz onları paylaşırdık. İkinci Dünya Harbi’nin olduğu senelerdi, ülke kıtlık içinde... Okulda anca bulgur pilavı veriyorlar, sabahları mercimek çorbası, bir de ekmek… Tabii gençlikte o yemeklerle doymazdık. Bahçede asma üzüm vardı, onun filizlerini yerdik. Harp senelerini böyle geçirdik. O yıllarda –sanırım halen öyle- Darüşşafaka’da bir sene kalanı, okulda tutmazlardı. Mecburen çok çalışıyorduk. Bilen bilmeyene sorardı. Hocalarımız çok iyi, idealist insanlardı. Çoğu gönüllü olarak görev yapardı, yani Darüşşafaka’dan para Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 57 PORTRE almak için değil de bizlere eğitim vermek için... Hafta sonları evinize gider miydiniz? Cumartesi ve pazar izin günümüzdü. İki çeşit üniformamız vardı. Biri dahiliye –çuhadan, kalın, soğuğa dayanıklı- diğeri ise dışarı çıktığımız zaman giydiğimiz kasketli takım elbiseydi. Yakamızda Darüşşafaka Lisesi yazardı. Ayakkabılarımız boyalı, kıyafetlerimiz ütülü, süslü bir şekilde evlerimize giderdik. Pazar akşamları da evden okula dönerdik. Tabii, sadece aileleri İstanbul’da olanlar, hafta sonu izne çıkabiliyordu. Benim okuduğum yıllarda Erzincan depremi oldu. Depremzede çocuklardan Darüşşafaka’nın koşullarına uygun olanlar, imtihansız alındı. İş Bankası, bu çocukların masraflarını karşıladı. Çok iyi yetiştiler, yüksek kademelere ulaştılar, zaten pek çoğunu yine İş Bankası tuttu. Darüşşafaka’dan ne zaman mezun oldunuz? 1948 senesinde Darüşşafaka’yı bitirdim. O zaman Darüşşafaka, mezunları için bir takım elbise yaptırıyor, biraz da para veriyordu. Ben de Darüşşafaka’ya böyle veda ettim. Askeri Tıbbiye düşünüyordum ama olmadı. Hâlbuki Darüşşafaka’yı birincilikle bitirmiştim. Hukuk fakültesine başlamışken, gazetede Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazananlar listesinde ismimi gördüm. O zamanda bir halam, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde hocaydı. Hatta halam fakültenin kurulmasıyla görevlendirilenlerdendi. Halamın da orada olması bana güç verdi. 1954’te tıbbı bitirdim ve hemen askere gittim. Iğdır’da bir askeri hastanede 58 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 doktor olarak vazifemi tamamladım. O zaman iki seneydi askerlik. Ayrıca tıbbiyede son sınıfta burs almıştım. Onun mecburi hizmetini de orada tamamladım. 58 senesinde ihtisas imtihanına girebilmek için tayinimi İstanbul’a aldırdım. O yıllar ihtisasta her bölüme maaş vermiyorlardı, oysa benim para kazanmam gerekiyordu. Maaşlı ihtisas alanları arasında göğüs hastalıkları vardı. Onun sınavına girdim ve kazandım. İki sene Haseki Hastanesi’nde, iki sene Heybeliada Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde ihtisas yaptım. 63 senesinde göğüs hastalıkları ve iç hastalıkları alanında ihtisasımı tamamladım. Haseki Hastanesi’nin benim için özel bir önemi var, çünkü eşimle de orada tanıştık. Ben, dahiliye ihtisasımı yapıyordum, Günseli ise kulak burun boğaz dalındaydı. Nöbetlerde gelir, yardım ederdi. 62 senesinde de evlendik. O zaman Günseli Hanım, biraz da sizi tanıyalım… 1931’in Eylül’ünde Bursa’da doğdum. Annem Bursa Kız Muallim Mektebi’nden mezun bir öğretmen, babam ise askerdi. Babamın görevi nedeniyle hemen her seneyi başka bir şehirde geçirdim. 1948’de İstanbul Tıp Fakültesi’ne girdim ve ilk defa altı sene aynı okulda eğitimime devam ettim. O yıllar tıbbiyede kız talebe sayısı azdı. Pekiyi dereceyle fakülteyi bitirdim. İhtisasa başladım. Bir ara burs kazandım ve İngiltere’ye gittim. Fakat vatan özlemi ağır bastı, altı ay kaldım. Ardından ihtisasıma Haseki Hastanesi’nde devam ettim. Evlendikten bir sene sonra eşimle mütehassıs (uzman) olarak Almanya’ya gittik. Peki neden Türkiye’de değil, Almanya’da çalışmayı tercih ettiniz? Günseli Akınsal:İkimiz de uzman olmamıza rağmen 600’er lira maaş alıyorduk. Birimizin maaşıyla geçinirken diğerininkini biriktirmeye çalışıyorduk. Almanya’da hekimler için koşullar daha iyiydi. İkimiz de tayinimizi çıkardık ve Almanya’ya gittik. 1972 yılına kadar Almanya’nın muhtelif şehirlerinde hekim olarak çalıştık. Kızımız İpek, orada dünyaya geldi, dört yıl orada okudu. Fakat kızımız liseyi bitirene kadar orada kalmayı istemediğimiz ve onun GÜNSELİ-BÜLENT AKINSAL eğitiminin bölünmemesi için Türkiye’ye dönme kararı aldık. Ben, Ankara Hastanesi’nde kulak burun boğaz başasistanı, eşim ise Ankara Atatürk Sanatoryumu’nda başasistan olarak çalışmaya başladık. 1976’ya kadar Ankara’da çalıştık. Ardından tayinim Heybeliada’ya çıktı. Fatih’te oturuyorduk, ilk otobüsle Sirkeci’ye gider, ilk vapura biner, sabah sekizde vazifemizin başında olurduk. Öyle çalıştık biz... Ben 25, eşim 35 senenin sonunda emekli oldu. Adımız hiç kötü hadiseye karışmadı, şerefli şekilde emekli olduk. Eşim emekli olduktan sonra muayenehanesi devam etti, benim ise sadece bir sene muayenehanede çalışmışlığım var, hep tam zamanlı çalıştım, sabah sekizden akşam dört buçuğa… Nöbetçi olduğumuz zaman sabah sekizden ertesi gün beşe kadar çalışırdım. Eşim yedi-sekiz senedir muayenehanesini kapattı, artık tam bir emekli hayatı yaşıyoruz. Antalya’da engelliler için bir okul yaptırdığınızı biliyoruz. Dr. Günseli – Dr. Bülent Akınsal İlköğretim ve İş Okulu… Bu süreci bizimle paylaşır mısınız? Günseli Akınsal: İkimiz de asker çocuğuyuz, benim anne tarafım ise hep eğitimcidir. Hayatımız boyunca eğitime ve eğitimcilere sevgi, saygı ve hürmet besledik. Bu nedenle Almanya’da çalıştığımız günlerin birikimi olan maddi imkânları eğitime bağışlamayı ve bir okul yaptırmayı düşündük. Ardından da Antalya’da zihinsel engelli çocuklara ait bir okulun yapımı için gerekli maddi desteği sağladık. Okulun temeli 2004’ün Aralık ayında Dünya Özürlüler Günü’nde atıldı. Vali ve başka hayırseverlerin de desteğiyle beş buçuk ayda tamamlandı. 2005’in Mayıs’ında 16 derslik, 8 atölyeden oluşan okulumuz açıldı. Şu anda 260 talebesi, 50 öğretmeni var. Sınıflar 12 kişilik… Antalya’da beyaz bayrak aldı. Burada 12 ile 21 yaş arası çocuklar eğitim görüyor. Çocuklar, 6, 7 ve 8. sınıfı burada okuyor. Ardından yeteneklerine göre sekiz atölyeden birini seçiyorlar. Son senede turizm okullarında staj görüyorlar. Geçtiğimiz sene 35 mezunumuz sigortalı bir işe yerleşti. Böylelikle çocuklar, tüketici olmaktan çıkıp üretici duruma geçiyor. Öğrencilerin kulak burun boğaz muayenesini ben yapıyorum. Sırf bu okul yüzünden yılın sekiz ayını Antalya’da geçiriyoruz. Bu bize onur veriyor. Öğretmenleri “ çocuklarımız”, talebeleri de “torunlarımız” diye seviyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı, bize okulda şeref odası tahsis etti. Günümüzün büyük bölümünü orada geçiriyoruz. Orası bize gençlik, neşe veriyor ve başarmanın mutluluğunu yaşatıyor. Neden doktorluğu seçtiniz? Bülent Akınsal: O zamanın şartlarında sadece Askeri Tıbbiye vardı. Tıbbiye fikri oradan çıktı. Günseli Akınsal: Beş yaşımdan itibaren ben hep doktor olacağımı söylerdim. Lisedeyken herkes bana “doktorluk ağır meslek, öğretmen, kimyager ol” diyordu, sadece babam bana destek oldu. Ne mutlu ki ben de bu hayalimde muvaffak oldum. Urla Rezidans’ta yaşama kararını nasıl aldınız? Bülent Akınsal: Darüşşafakalı olmam sebebiyle kuruluşundan bu yana Darüşşafaka Rezidansları’nı biliyordum. Fakat ikimiz de rezidanslarda yaşamayı düşünmüyorduk. 2004 yılında okul yaptırmaya başladığımız zaman eşime dedim ki; “Ben, Darüşşafaka’ya da borçluyum. Her şeyimi okula vermekle doğru bir iş yapmış olmam.” Hemen bir vasiyetname yaptım, vefatımdan sonra bütün mal varlığımı Darüşşafaka’ya bıraktım. 2011 yılında Urla Rezidans’a bir ziyaretimiz oldu. Bir hafta kaldık. Gerçekten de beklentimizin çok Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 59 PORTRE üstünde bir yer ve hizmet anlayışıyla karşılaştık. Şu an kendimize bakabiliyoruz ama daha ileri yaşlarımızda bunu yapamayabiliriz. Böyle bir durumda en iyi bakımı Darüşşafaka’nın rezidanslarından alabileceğimizi gözlerimizle gördük. Bunun üzerine Urla Rezidans’ta bir daire aldık. Fakat yerleşmedik, kendi evimizde yaşamaya devam ettik. Rezidansta yaşamaya ise geçirdiğim bir kaza sonucu başladık. Şöyle ki eşimle birlikte katıldığımız bir Karadeniz seyahatinde banyoda düştüm, yedi kaburgam kırıldı. İtinalı bir bakıma ihtiyacım vardı, bunu da ancak Darüşşafaka sağlayabilirdi. Uçağa atladık, Urla Rezidans’a geldik. Kemikler kaynayana kadar burada kaldık. Tabii bu esnada yeni ahbaplıklar edindik, buradaki rahatlığa alıştık. Günlerimizin hem verimli hem de güzel geçtiğini gördük. Kendimizi bir aile muhitinde hissetmeye başladık. Netice itibarıyla buraya o kadar alıştık ki, artık eve gitmeyi istemiyoruz. Gezilere katılmaya devam ediyorsunuz… Gezilere katılıyoruz. Rezidansta da hiç boş bırakmıyorlar. İzmir ve Urla’da gitmediğimiz yer kalmadı. O kadar çok etkinlik organize ediliyor ki yetişemiyoruz. Her şeyimizle ilgileniyorlar. İlaçlarımız odamıza kadar getiriliyor, doktorlar sürekli bizimle meşgul oluyor. İmkânı olan herkesin ileri yaşlarını geçirmek için Darüşşafaka Rezidansları’nı seçmesini tavsiye ediyorum. Böylelikle hem kendi geleceklerini garantileyebilir hem de annesi veya babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz çocukların iyi eğitim almalarına katkı sunabilirler. Darüşşafaka, tarihi boyunca hep güzel işler yaptı ve yapmaya devam ediyor. Eğer birileri o yıllar Darüşşafaka’ya bağış yapmasaydı, ben Darüşşafaka’da okuyamaz, doktor da olamazdım. Onun için Darüşşafaka’ya bağış yapanlara saygım, hürmetim ve sevgim sonsuz. Onları takdirle yâd ediyorum. Yakın tarihte Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nı ziyaret ettiniz. O anki duygularınızı bizimle paylaşır mısınız? Bülent Akınsal: Okula her gittiğimde çok duygulanıyorum, çünkü oradaki küçük yavruları, öğretmenleri görünce kendi çocukluğumu hatırlıyorum. Tabii şimdiki Rezidans bağışçısı olduktan sonra evlerinde yaşamaya devam eden Akınsal çifti, Bülent Bey’in geçirdiği bir kaza sonrasında Urla Rezidans’a geçiyor. Bülent Bey süreci şöyle anlatıyor: “Bir Karadeniz seyahatinde banyoda düştüm, yedi kaburgam kırıldı. İtinalı bir bakıma ihtiyacım vardı, bunu da ancak Darüşşafaka sağlayabilirdi. Uçağa atladık, Urla Rezidans’a geldik. Kemikler kaynayana kadar burada kaldık. Tabii bu esnada yeni ahbaplıklar edindik, buradaki rahatlığa alıştık. Günlerimizin hem verimli hem de güzel geçtiğini gördük. Kendimizi bir aile muhitinde hissetmeye başladık. Netice itibarıyla buraya o kadar alıştık ki, artık eve gitmeyi istemiyoruz.” 60 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 GÜNSELİ-BÜLENT AKINSAL Darüşşafaka, bizim okuduğumuz yıllardaki Darüşşafaka’dan o kadar farklı ki… İnsan gözlerine inanamıyor. Modern bir kampüs, modern sınıflar, yabancı öğretmenler, çocuklar iki lisan öğreniyor, kolej eğitimi alıyorlar. Bunlar beni çok heyecanlandırıyor. Ayrıca bizim zamanımızda yalnız babası ölmüş, erkek çocuklar alınıyordu. Oysa 40 yıl önce babası hayatta olmayan kız öğrencileri de almaya başladığından şimdi kız-erkek karma bir eğitim var. 14 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirdiği tüzük değişikliğiyle annesi hayatta olmayan çocuklara da kucak açarak, öğrenci profilini daha da zenginleştirdi. Bu kararın alınabilmesi için eşimle birlikte İstanbul’a giderek, Olağanüstü Genel Kurul’a katıldık ve oyumuzu kullandık. Annesi hayatta olmayan çocukların da Darüşşafaka’da okuyabilmesinden ötürü çok mutluyuz. Günseli Hanım ile birlikte “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı kapsamında “Darüşşafaka Velisi” oldunuz. Bir Darüşşafakalı olarak Darüşşafaka’nın velisi olmak sizin için ne ifade ediyor? Tarifsiz bir duygu bu… Öyle ki vasiyetnameme bu velilik payesinin devamı için bir madde eklettim. Vefatımdan sonra menkul değerlerim Darüşşafaka tarafından değerlendirilecek ve her sene bir kız ile bir erkek çocuğunun velisi olmam için gerekli para Darüşşafaka’ya aktarılacak. Keşke herkes böyle yapsa ve aziz kurumun geleceğe daha güçlü taşınmasına katkı sunsa… Bir Darüşşafakalı olarak Darüşşafaka öğrencilerine nasıl bir mesaj vermek istersiniz? Ben, Darüşşafaka’da dürüstlüğü, “Ben, Darüşşafaka’da dürüstlüğü, çalışmayı, çalışkanlığı, hayat mücadelesini öğrendim. Darüşşafaka, bana hayatta nasıl yaşanılması gerektiğini öğretti. Şimdiki çocuklar, Darüşşafaka’dan bundan fazlasını alıyor. Benim arzum, hepsinin Darüşşafaka’dan sonra da eğitimlerine aynı kalitedeki okullarda devam etmeleri ve iyi mevkilere gelmeleridir.” çalışmayı, çalışkanlığı, hayat mücadelesini öğrendim. Darüşşafaka, bana hayatta nasıl yaşanılması gerektiğini öğretti. Şimdiki çocuklar, Darüşşafaka’dan bundan fazlasını alıyor. Benim arzum, hepsinin Darüşşafaka’dan sonra da eğitimlerine aynı kalitedeki okullarda devam etmeleri ve iyi mevkilere gelmeleridir. Mezunlarının Darüşşafaka’yı unutmaması gerekir. Bizler, bir hayır kurumunun eseriyiz. Darüşşafaka’nın bizlere sağladığı fırsatı, başka çocuklara da tanınabilmesi için iyi mevkilere geldik- lerinde Darüşşafaka ile bağlarını sürdürmeleri, onu desteklemeleri lazım. Ayrıca emekli olmuş, yaşını almış Darüşşafakalıların da Darüşşafaka’ya hizmet borcunu ödemeleri için vasiyette bulunmalarını arzu ediyorum. Biz Darüşşafakalılar, sahip olduğumuz her şeye çalışarak, emek harcayarak sahip olabilmiş insanlarız. Hiçbirimiz aileden kalan bir mirasla zenginleşmiş değiliz. Geriye dönüp bakarsak hayatta elde ettiğimiz her şeyin arkasında Darüşşafaka’dan aldığımız eğitimin olduğunu görürüz. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 61 PORTRE “Darüşşafaka, muhteşem bir sistem kurmuş” “Mesleğim nakış. Renkler benim için önemlidir. Renklerin içinde kendimi kaybediyorum. O kadar mutlu oluyorum ki… Resme burada başladım. Renklerin içinde yaşıyorum. Bana mutluluk veriyor. Yakacık Rezidans’ı seçmemdeki etken de kapısından girdiğim zaman gördüğüm çınar ağacıydı. Beni çok etkiledi. Sanki ‘gel bana’ der gibiydi. O an ‘benim yerim burası’ dedim.” Emekli kız meslek lisesi öğretmeni ve müdürü Ayşe Düriye Ermeç, 44 yıl Ankara’da geçen evlilik ve çalışma hayatının ardından üç yıl önce Darüşşafaka Yakacık Rezidans’a yerleşti. Rezidansta kendi zevkine göre dekore ettiği ve kendi yaptığı resimlerle süslediği odasında huzurlu bir yaşam sürüyor. Bu yıl Darüşşafaka’da okuyan bir öğrencinin 10 yıllık eğitim giderlerini karşılayarak Darüşşafaka’nın “Mezun Bağışçısı” da olan Ermeç, en çok başkalarına yardım etmeyi, insanları, çocukları, renkleri ve doğayı sevdiğini söylüyor. Hayatını yeni nesillerin yetişmesine adayan, bugün de yaptığı bağışlarla çocukların eğitimine destek veren Ayşe Düriye Ermeç ile Yakacık Rezidans’ta bir araya geldik. Öyküsünü kendisinden dinleyelim… Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Karadeniz Ereğli’de doğdum, baba memleketim Çanakkale. Gençliğim ve çocukluğum Zonguldak’ta geçti. Kız meslek lisesini orada bitirdim. Ardından Ankara’daki Kız Teknik 62 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Yüksek Öğretmen Okulu’na gittim. Branşım nakış ve iç giyimdi. Mezun olduktan sonra ülkemizin pek çok kentinde öğretmenlik ve müdürlük yaptım. Mesleğe, çalışmaya aşırı düşkünlüğümden biraz geç evlendim. Rahmetli eşim emekli albaydı. Ne yazık ki çocuğumuz olmadı. Darüşşafaka ile ilişkiniz nasıl başladı? Darüşşafaka Yakacık Rezidans’ı tercih etmenizin sebepleri nelerdir? 2008 yılında eşimi kaybettim. Sıkıntılı bir döneme girdim ve yer değiştirme ihtiyacı hissettim. O sırada, fikirlerini beğendiğim bir profesör arkadaşım Darüşşafaka’yı duymuş. Bana, “Bir yerlere gitmek istiyorsun. Seni oradan başka bir yere yollayamam” dedi. Tabii, insanın böyle arkadaşlarının olması da büyük bir şans... Böylelikle burayı tanımaya karar verdim. Kalktım, geldim. İki ay içinde de evimi toparlayıp buraya yerleştim. Şimdi çok memnunum. Buranın her şeyini beğeniyorum ve mutluyum. Ayşe Düriye Ermeç AYŞE DÜRİYE ERMEÇ Emekli eğitimci olarak, o gözle de baktığım zaman hakikaten idare heyetinin çok güzel çalıştığını, personelin çok seçilerek alındığını görüyorum. Rezidanstaki günleriniz nasıl geçiyor? Her gün resim yapıyorum. Jimnastiğimiz var. Periyodik olarak her sabah yapıyoruz. Gezilerden de memnun kalıyorum. Güzel çalışıyorlar. Girişken bir insanımdır, bu nedenle hiç yalnız kalmadım. Burada da çok güzel bir arkadaş grubum oluştu. Buradaki hayatınızdan memnun musunuz? Gayet memnunum. Yeğenlerimin çocukları beni ziyarete geldiler. İçleri rahat etsin diye oturduğum yeri görmek istediler. O kadar rahatladılar ki şimdi arayıp sormuyorlar, halaları mutlu nasılsa... Yeğenlerim, yeğenlerimin çocukları hepsi geliyorlar, arıyorlar. Seviliyorum. Bu da bana mutluluk veriyor tabii. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 63 PORTRE Darüşşafaka’da okuyan öğrencilere destek olmak sizin için ne ifade ediyor? Bir defa öğretmenim. Öğrencileri çok severim. Kendi boğazımdan kesip olmayana veren bir tabiatım vardı oldum olası. Onun için buraya da varlığımdan değil, var olanı verdim. Hiç de aklım kalmadı. Sonra çocukları gördüm. Küçük, pırıl pırıl çocukları... Onların o canlılığı bende mutluluk yarattı. Daha olsa da daha versem diye gözlerim yaşararak söylüyorum. 28 yıl öğretmenlik yapmışsınız. Biraz da çalışma hayatınızdan bahsedebilir misiniz? Çalışmak ve ayaklarınızın üzerinde durabilmek sizin için önemli miydi? Mesleğim nakış. Renkler benim için önemlidir. Renklerin içinde kendimi kaybediyorum. O kadar mutlu oluyorum ki… Resme burada başladım. Renklerin içinde yaşıyorum. Bana mutluluk veriyor. Yakacık Rezidans’ı seçmemdeki etken de kapısından girdiğim zaman gördüğüm çınar ağacıydı. Beni çok etkiledi. Sanki “gel bana” der gibiydi. O an “benim yerim burası” dedim. 28 yıl mesleğimi severek yaptım. Çalışma hayatında hiç sıkılmadım, çok büyük bir mutluluk duydum. İş başarayım, onu bitireyim öbürüne başlayayım. Çok güzel iş takip ederdim. Tuttuğum her işi de yapardım. O da bana mutluluk veriyordu. Çalışma hayatım iyi geçti. 12 sene kız meslek lisesi müdürlüğü yaptım. En son çalıştığım okul, Ankara Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi idi. Oradan emekli oldum ve çalışma defterini kapattım.Tabii, çalışmayı, ayaklarımın üstünde durabilmeyi arzu ettiğim için evlenme işini geriye bıraktım. Evlendiğim zaman 33 yaşındaydım. Eşim de 43 yaşındaydı. İstanbul’a kaç sene önce geldiniz? İstanbul’u seviyor musunuz? Üç sene oldu. Ben Ankara’da 44 sene yaşadım. Sonra buraya geldim. İstanbul’a her yaz gelip giderdik. Eşim asker olduğu için orduevlerinde çok rahat yer bulunuyordu. O zamanlar eşimle dolaşıyorduk. O gayet iyi biliyordu, çocuk- 64 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 luğu ve okul devri burada geçmiş. İstanbul’u o kadar biliyorum. Şimdi yalnız başıma çıkmıyorum. İstanbul’u pek bilmemenize rağmen Darüşşafaka için buraya geldiniz o zaman… İsteyerek geldim ve beğendim. Çalışmaları güzel, insanlara bakımı güzel, her şeyi güzel... Darüşşafaka ile ilgili en çok nelere değer veriyorsunuz? Çocuklarını seviyorum, kendi çocuğum da olmadığı için. Ama daha genç kızlığımdan beri yapı olarak çocukları severim. Çocuklar çekiyor. Onların gözlerindeki parlayışı gördüm. Hepsi zeki. Darüşşafaka, muhteşem bir sistem kurmuş. Rezidansları ile bizlere, okuluyla çocuklara kusursuz bir hizmet sunuyor. Teşekkür ve tebrikten başka diyecek bir şeyim yok. Bu yıl Darüşşafaka’da okuyan bir öğrencinin 10 yıllık eğitim giderlerini üstlenerek “mezun bağışçımız” oldunuz. Bu size neler hissettiriyor? Memnun oldum tabii, bir öğrenciyi 10 yıl okutmuş ve mezun etmiş olacağım. Bir öğretmen için bundan büyük mutluluk ve gurur olamaz. Çocuklar sıkıntı çekmesin istiyorum. Okul müdürlüğü yapmış olmamın çok etkisi var. Halkla ve çocuklarla çok daha fazla ilgileniyorsunuz, kimin ihtiyacı var, kim hangi sıkıntıyı çekiyor, biliyorsunuz… Paylaşmayı seviyorum. Çocukluğumda oyuncaklarımı atardım pencereden çocuklar oynasın diye... İnsan seviyorum, arkadaş seviyorum. Herkes iyi. Her şeyiyle burası çok güzel… Hem teşekkür etmek hem de kutlamak lazım. Bağışlarınız İçin BANKA Tüm bankalardaki “1863” numaralı hesap* İNTERNET www.darussafaka.org İNTERNET BANKACILIĞI Akbank, Denizbank, Finansbank, Garanti Bankası, Halk Bankası, HSBC, ING Bank, Şekerbank, TC Ziraat Bankası, TEB, Tekstilbank, Türkiye İş Bankası, Vakıfbank, Yapı Kredi Bankası internet şubelerindeki BAĞIŞ menüleri SMS “1863” SMS Bağış Numarası (Tüm operatörler için bağış bedeli 5 TL, mesaj bedeli 2 SMS’tir.) * Darüşşafaka Cemiyeti’ne yapılan bağışlardan banka havale ücreti alınmamaktadır. SANAT 9’dan 90’a Fotoğraf Sergisi Geçtiğimiz yıla damgasını vuran Darüşşafaka etkinliklerden biri de “9’dan 90’a Darüşşafaka Fotoğraf Sergisi” oldu. Darüşşafaka Cemiyeti’nin öğrencileri ile rezidanslarında yaşayan bağışçılarını bir araya getiren ve fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’un danışmanlığını üstlendiği sergi, yıl içinde pek çok alışveriş merkezinde sergilendi. Projede yer alan en küçük öğrencinin 9, en yaşlı bağışçının 93 yaşında olmasından dolayı projeye bu isim verildi. Öğrenciler fotoğraf kulübüne üye olan ve fotoğraf çekmeye ilgi duyan çocuklar arasından seçilirken, bağışçılar arasından seçim gönüllülük esasına göre gerçekleştirildi. 66 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 9’DAN 90’A Projenin kahramanları… Elektrik yüksek mühendisi Fikri Bey’in gerçekleştiremediği üç hayali olmuş. Resim çizmek, bir müzik aleti çalmak, bir de mimar olmak. Minik Daçkalı Ömür, 93 yaşındaki Fikri Bey’in bu üç hayalinden birini fotoğraf karesinde gerçekleştirdi. Fikri Ertükel (93) e Soysal (9) Ömür Tevhid Hayatı boyunca ticaretle uğraşan, dünya üzerinde gitmediği yer bırakmayan Sezai Yenidoğan’ın gençliğinden bugüne taşıdığı bir tutkusu var: Arabalar… Onun gezgin ruhu ve araba tutkusu Darüşşafakalı Deniz’in objektifiyle sonsuza taşındı. Deniz, Darüşşafaka’da keman çalıyor, dans ediyor. Gelecekte güzel sanatlar alanında eğitimine devam etmeyi planlıyor. Sezai Bey, Deniz’i baloya katılacak genç bir hanımefendi kostümü içinde fotoğraflamayı seçti. Yan takılmış şapkası, elinde fırçasıyla işte ressam Ertükel… Darüşşafaka’ya Mersin’den gelen Ömür’ün hayali ise doktor olmak… Ömür’ün bu hayali de Fikri Bey’in objektifiyle hayat buldu. Ömer Sezai Ye nidoğan (81) Deniz Şengör (11) Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 67 SANAT Bütün çocukların melek olduğuna inanıyor Aytun Aka… Bu nedenle Senem’i de melek kostümüyle fotoğrafladı. Aytun Bey’in geçmişten günümüze uzanan en büyük tutkusu futbol… Gençliğinde de amatör olarak futbol oynamış. Senem de onu forması ve topuyla bir futbolcu olarak görüntüledi. Aytun Aka (69) l (13) Senem Birda Hamide, Amasya’daki evinin bahçesindeki elma ağacının meyvelerini toplamanın verdiği zevki şevkle anlatınca Nurefşan Hanım da onu başında çiçekli bir şapka, elinde meyve sepetiyle çekmek istedi. Nurefşan Hanım’ın ise en büyük tutkusu çiçekler, özellikle de kır çiçekleri… Öyle ki saatlerce çiçekler hakkında konuşabilir… Bu nedenle Daçkalı Hamide onu kırlarda çiçek toplarken fotoğraflamayı seçti. 68 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Sıdıka Nurefşa n Zeren (67) avdarlı (12) Hamidenur Ç 9’DAN 90’A Mine Hanım, pilot olmak isteyen Kadirhan’ın bu hayalini şimdiden gerçekleştirdi. Emekli resim öğretmeni Mine Hanım’ı sanatçı kimliğiyle fotoğraflamak isteyen Kadirhan, biraz radikal bir hayal kurdu ve Mine Hanım’ı elinde gitar, başında kovboy şapkasıyla çekti. Mine Seçkinö z (83) z (12) Kadirhan Yavu Emekli bankacı Aylin Hanım, Eken’i gördüğünde “Sende tam bir borsacı görünüşü var” dedi ve Eken’i elinde bilgisayarı, her an tetikte bir borsacı olarak geleceğe taşıdı. Aylin Hanım’ın en büyük tutkusu motosikletler… Bu nedenle Eken, onu motosikletçi kostümüyle fotoğrafladı. Aylin Yurdak urban (67) Eken Özlü (12) Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 69 PORTRE Asırlık bir ömrün anılarının ışığında… Maltepe Rezidans bağışçısı Kadriye Selmanoğlu dünyaya gözlerini açtığında takvimler; 1915’i gösteriyordu. Anadolu’nun Mustafa Kemal önderliğinde tek yürek olduğu, ekmeğin az, umudun sonsuz olduğu, erkeği, kadını, genci, ihtiyari, çocuğu demeden herkesin bağımsızlık için fedakârlık üstüne fedakârlık yaptığı yıllardı… Yaşamını Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nde sürdüren emekli öğretmen Selmanoğlu’nun anılarının ışığında bir ülkenin ve bir kadının varoluş öyküsüne kulak veriyoruz. Kadriye Selmanoğlu henüz anne karnındayken babası Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmüş. Dünyaya geldiği andan itibaren annesi ve kardeşleriyle birlikte bir yaşam mücadelesinin içinde bulmuş kendini. Sürekli öğrenme, kendini geliştirme ve öğretmenlik mesleğinde ilerlemenin peşinde dopdolu bir yaşam sürmüş. Ömrünün acı tatlı sayısız hatıralarla geçen 91 yılının ardından, 2006 yılında kendini Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ın şefkatli ve özenli bakımına emanet etmiş. Böylelikle tıpkı kendisi gibi aldıkları eğitim sayesinde hayat mücadelelerinde adım adım ilerleyen Darüşşafakalı öğrencilere de destek olmak istemiş. Maltepe Rezidans’ta yeni bir hayata başlayan Selmanoğlu, çocukluğundan eğitim hayatına, öğretmenlikten evliliğine kadar yaşamının farklı dönemlerinde onu derinden etkileyen anılarını yazmaya karar vermiş. Bu noktada bir öğrencisi devreye girmiş, Selmanoğlu anılarını anlatmış, öğrencisi de yazıya dökmüş. Bu anılardan derlediğimiz haberimizde birkadının ve ülkenin vaoluş hikayesini bulacaksınız. Truvalı Helen’in öyküsü gibi Dört bir yanı işgal altındaki Anadolu’nun Mustafa Kemal’in önderliğinde tek yürek olduğu, ekmeğin az, umudun sonsuz olduğu, erkeği, kadını, genci, ihtiyarı, çocuğu demeden herkesin bağımsızlık için fedakârlık üstüne 70 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 KADRİYE SELMANOĞLU fedakârlık yaptığı yıllardı Selmanoğlu’nun dünyaya gözlerini açtığı yıllar… O’nun da ilk anısı hiç tanımadığı Çanakkale şehidi babasının hikâyesiyle başlıyor: “Babam Kayseri’de doğmuş. Subay olmak istiyor ve o yolu tutuyor. Anlı şanlı bir gelecek düşünmüş, Harp Okulu’nu bitirdikten sonra da kendini savaşlarda bulmuş. Bu arada Bosna Hersek’te sınır subaylığı yaparken yerli ailelerle tanışmış. Onların önerisiyle annemi görmüş, beğenmiş ve onunla evlenmek istediğini büyükbabama bildirmiş. İnönü’nün sınıf arkadaşı olan babam annemi, Atatürk’ün sınıf arkadaşı bir kurmay subay olan eniştem (Bosnalı Mustafa Asım Bey) de teyzemi alarak izinsiz memlekete götürüyor. Truvalı Helen’in öyküsüne benzer bir durum. Bu iki milli kahramanın ikisi de arkalarında sevgili yavrularını bırakıp şehit oluyor. Kurmay subay eniştem Balkan Savaşı’nda şehit oluyor, İşkodra’da sonradan kendi adı verilecek olan Asım Tepe’ye defnediliyor. Babamın hikâyesine gelince, o da Birinci Cihan Savaşı’na katılıyor, Çanakkale’ye gönderiliyor. Ben babamın şahadetinde henüz annemin içindeyim. Çanakkale Savaşı’nın en kanlı yılı olan ve babamın şehit düştüğü 1915’in Kadir Gecesi’nde dünyaya gelmişim. Babam Çanakkale’de kaldığında ağabeyim on, ablam yedi, küçük ağabeyim beş yaşındaymış. İşte benim hikâyem böyle başlıyor.” Darüleytam yılları… Birinci Dünya Savaşı Anadolu’da pek çok çocuğu kimsesiz bırakmıştı. İşgal altındaki topraklarda kimsesiz kalan binlerce çocuk, başta İstanbul olmak üzere işgale uğramamış vilayetlere getirilerek, savaşın başlangıcında İngiliz, Fransız, Rus ve İtalyanların boşalttıkları okullara yerleştirilir. Bu okullara, “Yetimler Yurdu” anlamına gelen “Darüleytam” denilir. 1918’de savaşın bitmesiyle birlikte İstanbul’a gelen İtilaf devletlerinin, okul binalarına yerleşmesi sonucu, Darüleytam’da yaşayan binlerce çocuk tekrar açıkta kalır. Bunlardan bir kısmı, boş saraylara, bir kısmı İstanbul dışındaki vilayetlerde, kapatılan okullara yerleştirilir. Yetenekli olanlar ise 1927’de Darüşşafaka’ya alınır. Bir Darüleytam öğrencisi olan Selmanoğlu, o yılları şöyle anlatıyor: “Bizim okul, Kâğıthane’deki saraylardan birindeymiş. Okulda öğretmenlerim beni pek seviyorlar. Ben de okulu seviyorum. Bütün bu memnuniyete rağmen içimde bir eksiklik, acıtan bir duygu var: Baba eksikliği. Zaten, gelir gelmez tüm bu çocukların babasız olduğunu, birer şehit çocuğu olduklarını öğrenmiş olacağım. Okulumun adı da Darüleytam (Yetimler Yurdu)... Önemli anılarımdan birisi, taşınmamızdır. Okulumuz Kâğıthane’den Ortaköy’deki Feriye Saraylarından birine, bugünkü Galatasaray Üniversitesi binasına taşındı. Bu, bir akşam, adeta gece vaktine doğru gerçekleşti. Taşınmamızın ertesi sabahı, şaşırtacak kadar güzel bir görünümle karşılaştık. Önümüzde adının Boğaziçi olduğunu öğrendiğimiz parlak ve ışıltılı suların üstünde kayıkların, vapurların dolaştığı bir âlem uzanıyordu. Bu okulu çok sevdim. O Boğaz manzaralı okulda yine şefkatli öğretmenlerimizle güzel günler geçirdik. Gayet değerli, Avrupa’da çağdaş müzik, çağdaş jimnastik gibi dallarda öğrenim görmüş, isimleri bugün bile unutulmamış değerli öğretmenlerden dersler aldık. Bir akşam işgal döneminin bittiğini, kendi öz askerimizin İstanbul’a girdiğini öğrendik. (6 Ekim 1923) Bayram yapılıyor, bayraklar asılmış, fenerler yanmış, marşlar söyleniyor, biz de o ışık ve renk ahengi içinde marşlar söyleyerek coşkuya katıldık.” Sultan Abdülhamit’in karyolası… On yaşındayken Darüleytam’dan ayrılan Selmanoğlu, “Oturduğumuz Etyemez Mahallesi’ndeki (Bugün Fatih ilçesinin Kocamustafapaşa mahallesi içindedir) 25. İlkokul’da şaşkın ve yalnız bir öğrenci olarak buldum kendimi. Çantamı aldığım gibi okula gidiyor, okulda öğrendiklerim kafamda, öylece dönüyor, ne ödev yapıyor ne de çalışıyordum. İlkokulu böyle bitirdim. Ev sahibimiz saraylı hanım evini apartman gibi bölmelere ayırıp kiraya vermişti; biz de bu bölümlerden birinde oturuyorduk. Saraylı hanım, Sultan Hamit’in baş kalfasıymış. Padişah kendisine bu evi vermiş. Ev sahibimizin saraydaki adı Filfon’muş. Ben kendisine Cici Anne derdim. Annem bir miras meselesi için Yugoslavya’ya gittiği zaman onun yanında kaldım. Karyolasını Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 71 PORTRE paylaşırdım. Sultan Hamit’in karyolası idi; altın yaldızlı, çok rahat ve şıktı; tavanlığı ve örtüleri, çarşafları ipekli kumaştandı” diyor. Çapa Kız Öğretmen Okulu’na giden yol Eğitimine Çemberlitaş Ortaokulu’nda devam eden Selmanoğlu, o dönemi ise şöyle anlatıyor: “Şehit çocuğu olmanın, beni adeta mecburi bir yalnızlığa sürüklemesinin verdiği bunalımla gene çantamı götürüp olduğu gibi geri getiriyordum. Ablam ve iki ağabeyim yanımda yoktu. Ailemizin yapısı değişmişti. Dört çocuklu annemi İstanbul Defterdarı kibar bir beyefendi istemiş, o da kabul etmişti. Annemin artık beş çocuğu vardı. Ben ve evde bir bebek olarak bulduğum kız kardeşim, annemle birlikte yaşıyorduk. Aileye yeni katılmış kız kardeşimle haşır neşir olur, dersleri unuturdum. Bebekliğimde bana verilen nüfus kâğıdı ve maaş cüzdanında babamın Mektebi Tıbbiye’de (Bugünkü tıp fakültesi karşılığı) Fransızca öğretmeni olduğu yazılıdır. Demek ki babam subay öğretmenmiş. Yılsonu gelip de karnelerimizi aldığımızda sınıfta kaldığımı öğrendim. Ağabeyim, karneme baktıktan sonra ‘Ağlama, sen adam olacaksın, ağladığına göre bu olay sana bir ders olacak’ dedi. Büyük ağabeyimin babam, hocam, arkadaşım olması bu sözlerle başlayıp ölünceye kadar devam etti. Yaşamımın bu önemli döneminden sonra kendime güvenim, neşem arttı ve başarılı adımlar atmaya başladım. Kız Muallim Mektebi’nin (Çapa Kız Öğretmen Okulu) altıncı sınıf sınavlarına girip kazandım.” Genç eğitim neferi Selmanoğlu Öğretmenliğe 1934-35 ders yılında 72 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Bakırköy Yenimahalle İlkokulu’nda başlayan Selmanoğlu, “Bir yıl sonra Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girip orta ve lise öğretmeni olmayı aklıma koydum. O yılın yarısında bir rastlantıyla Beyoğlu İlkokulu’na geçtim. Çapa’dan başarıyla mezun olmadan önce, iyi bir öğretmen, Cumhuriyet çocuğu, Atatürk’e bağlı idealist bir insan, bir vatandaş ve öğretmen olmayı aklıma koymuştum. Üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra yeniden orta öğretimde ders verebilmek için Edebiyat Fakültesi giriş sınavlarına girdim ve kazandım. İki yıllık bir öğrenimden sonra ortaokul edebiyat öğretmeni diplomamı aldım. Ardından kurayla Trabzon’a tayin oldum” diye anlatıyor. Cumhuriyet Balosu’nda tanıdı, tek celsede boşadı İlk evliliğini Trabzon’da yapan Selmanoğlu, o süreci ise şöyle anlatıyor: “Yanında kaldığım aileyle birlikte Cumhuriyet Bayramı Balosu’na gittik. Orada İstanbullu bir gençle tanıştırıldım. Etraftan yakıştırdılar bize evliliği. Adeta toplumun baskısını üzerimde hissederek evlendim. Zaman zaman çok yumuşak, zaman zaman çok sert davranışlar arasında gidip gelerek, tersliklerle, münakaşalarla giden bir dört yıl yaşadık. Trabzon’da olduğum zaman İkinci Dünya Savaşı çıkmıştı ve savaşın bütün sıkıntılarını milletçe çekiyorduk. Nihayet savaşın bittiği müjdesi Ankara’ya tayinimizle hemen hemen birlikte geldi.” Ankara’da eşinden ayrılarak yeni bir yaşama başlayan Selmanoğlu, “Ankara’da meslek yaşantımın dışında konferanslara, kurslara gidiyordum. Tiyatro, konser meraklısı haline gelmiştim. Cumartesi öğleden sonraları konservatuarın haftalık konserleri olur, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü her konsere gelir, onun gelmesiyle dinleyiciler bir büyük aile olurdu. Ankara’da yeni açılan operaya gittik. İlk Türk opera sanatçıları ile gerçekleştirilen KADRİYE SELMANOĞLU ‘Ben bu kızla evleneceğim’ demiş. Dediği de oldu. Onunla her türlü varlık ve yokluğa katlanarak kırk sene yaşadım. Evlendiğim zaman on üç yıllık öğretmenlik mesleğimi bırakmak gibi bir adım attım. Ancak daha sonra eşim işsiz kalınca birkaç aile, iki kardeş ve çocuklar, kayınvalidem ve ben beş parasız kaldık. İşte o zaman hemen ben, bin bir fedakârlık ve zorlukla elde ettikten sonra bıraktığım ama özlemini çektiğim mesleğime dönme kararı verdim ve yeniden mesleğimi kazandım” diye konuşuyor. Aramyan-Uncuyan İlköğretim Okulu’nun sevilen öğretmeni Madame Butterfly sahneye kondu ve biz büyük bir heyecanla seyrettik. Ankara’da yaşam böyle devam ederken tatillerde İstanbul’a ablamın yanına giderdim. Ekseriya Florya’ya giderdik. O zamanlar Atatürk’ümüzü denizde birçok kez görmüştük; etrafına doluşur, onun fazla bakmaya kıyamadığımız fosforlu gözlerini görünce heyecandan elimiz ayağımız titrerdi” diyor. İstanbul’a yolculuk 1946 yılı Selmanoğlu’nun hayatında farklı bir dönüm noktası oluyor, çünkü 40 yılını birlikte geçireceği hayat arkadaşını o yıl tanıyor: “1946 yılı tatilinde İstanbul’da akrabamızdan bir hanım ile Zagreb Üniversitesi’nde hukuk öğrenimini yapmış erkek torunuyla karşılaştım. Saraybosna’dan gelmişlerdi. Çok kibar ve şakacı bir delikanlı olan bu genç, benden beş yaş küçüktü. Adı Besalet Selman olan bu nazik beyle evlendik ve kendisi de İstanbul’da yaşamaya karar verdi. Küçükken aile resimlerinde gördüğü benim için İstanbul’da çeşitli okullarda çalıştıktan sonra Kadıköy Moda’da “Aramyan-Uncuyan” İlköğretim Okulu’na hem Türkçe öğretmeni hem de Türk müdür olarak tayin edilen Selmanoğlu, o günleri şöyle anlatıyor: “Güzel bir ahenk içinde çalışıyorduk; öğrencilerimi seviyor, onlardan da karşılığını görüyordum. Bir öğrencim, konusu bir portre olan ödevinde beni anlatıyor ve şöyle diyordu: ‘Öğretmenimiz bize ders anlatırken gözleri pırıl pırıl parlıyor, dersleri bize öğretmek için adeta kolaylaştırıp bir su gibi içimize beynimize akıtıyor.’ Çocuklarımla on beş yıl haşır neşir olup onlarla adeta bir aile kurmuştum. 1971 yılında emekli olduktan sonra da okulumla ilişkim hiç kesilmedi. Hatta bana ‘Siz bizim okulun tarihine geçtiniz’ diyorlardı.” Fransızcasını geliştirmek için yoğun emek harcayan Selmanoğlu, “Amacım hem yazılı hem sözlü Fransızcaya hâkim olmaktı. Sürekli okuyordum ama bu yoldaki çabamda devletin öğretmenlere tanıdığı bir yıllık maaşlı izin programı da bana büyük destek oldu. Böylelikle Paris’te Alliance Française’de bir ders yılı geçirebildim. Fransa’da geçirdiğim o yılda neler yapmadım ki… Kültür, sanat açısından kendimi yetiştirmek, kültür ve sanat açlığımı gidermek için ne gerekiyorsa onu yapmaya koşuyordum. Fransızcadan çevirdiğim bir tiyatro oyunu, August Strindberg’in Mademoiselle Julie’si, Ankara’da bir tiyatroda sahnelendi. Hevesli gençlere hiçbir maddi karşılık beklemeksizin Türkçe ve Fransızca dersi vermeyi, evimden ileri yaşım nedeniyle ayrılışıma kadar, sürdürdüm” diye konuşuyor. Emekli olduktan sonra da öğrenme ve öğretme tutkusunun peşinden giden Selmanoğlu, “Kültür derneklerinde gençleri ve çocukları yetiştirme çalışmalarımı sürdürdüm. Onların derslerinde aldıklarını güçlendirerek, bir yandan da kendi eksiklerimi tamamlayarak yaşam devam ediyordu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde kuruluştan başlayarak yirmi yıl süreyle çalıştım” diyor. “Darüşşafaka Rezidansları’nda yaşamayı Allah’ın bir mucizesi olarak görüyorum” Eşini yitirdikten sonra yalnız kalan Selmanoğlu, bu esnada Darüşşafaka Rezidansları’ndan haberdar oluyor ve hemen rezidansa geçmeye karar veriyor. Altı yıldır hayatını burada sürdüren Selmanoğlu, bugün ise özel bakım ünitesinde yaşıyor: Selmanoğlu, “Sevgili eşim vefat ettikten sonra yalnız yaşamak çok zor geldi. Hastanede ameliyatlar, tedavi ve iyi olma çabalarım arasında Darüşşafaka Rezidansı’nı tanıdım. Bunu yaşamayı Allah’ın bir mucizesi olarak bana gelen büyük bir lütuf olarak kabullendim. Kibar, görmüş geçirmiş hanımefendilerin arasında günler geçiyor” diye anılarını noktalıyor. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 73 PORTRE Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin başında şimdi bir Darüşşafakalı var Kuruluşundan bu yana ürettiği kaliteli ve güler yüzlü hizmeti geliştirerek sürdürmeyi ve bilimsel verilere dayalı güncel rehabilitasyon yaklaşımını etik kurallara sadık kalarak sunmayı misyon edinen Darüşşafaka Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin başhekimi Prof. Dr. Mehmet Beyazova’dan merkezin misyonu, merkezde sunulan tedavi olanakları ve yürütülen çalışmalar hakkında bilgi aldık. Söyleşimizde ayrıca, Dr. Beyazova’nın ileri yaştakiler için sağlıkla ilgili tavsiyelerini ve Darüşşafaka yıllarında hekim olmaya karar veriş öyküsünü de konu aldık. 74 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Darüşşafaka Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin başhekimi Prof. Dr. Mehmet Beyazova, Darüşşafaka yıllarında geçirdiği bir hastalığın tedavi sürecinde sağlık personelinden gördüğü şefkatten etkilenerek hekim olmaya karar vermiş. Bugün büyük bir haz duyarak yaptığı mesleğini, “ailem” diye tarif ettiği Darüşşafaka’nın bünyesinde sürdürmenin mutluluğunu yaşayan Prof. Dr. Beyazova, Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’ni farklı kılan özelliğin, hastalara verilen şefkat dolu, güler yüzlü ve kaliteli hizmet olduğunu vurguluyor. Merkezin hedefleri nelerdir? Kuruluşundan bu yana ürettiği kaliteli ve güler yüzlü hizmeti geliştirerek sürdürmek ve bilimsel verilere dayalı güncel rehabilitasyon yaklaşımını etik kurallara sadık kalarak sunmak. Tüm çalışanlarımızın kendi alanlarında en iyiye ulaşmak için sürekli çaba göstermelerini ve güncel teknolojik olanakları kullanarak en uygun tedavi yaklaşımlarını sunmalarını çok önemsiyoruz. Merkezimizin hedefi, bazı yetilerini yitirmiş kişinin daha iyi bir yaşam kalitesine erişmesini sağlamaktır. Bu noktada hastayla kurulan ilişkinin büyük önemi var, çünkü hastanın yaşadığı sağlık sorunu hakkında yeterli düzeyde bilgilendirilmesi onun rehabilitasyona katılımını olumlu etkilemektedir. MEHMET BEYAZOVA Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanında teknolojinin rolü nedir? Kaybedilen işlevlerin yeniden kazanılması veya kompanse edilmesinde teknolojinin önemi büyüktür. Robotik rehabilitasyon teknolojisi ülkemizde ilk olarak Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde kullanılmaya başlanmıştır. Halen iki adet Lokomat cihazı, uygun hastaların rehabilitasyon programına katkı sağlamak için kullanılıyor. Merkezde dikkat çeken bir başka özellik ise, hidroterapi olanaklarıdır. Su içinde egzersizler, hareket yeteneğini yitirmiş kişiler için yararlı etkiler gösteriyor. Denge ve üst ekstremite motor çalışmaları için bilgisayar teknolojisi de merkezde kullanılan önemli olanaklar arasında yer alıyor. Merkeze daha çok hangi rahatsızlıklarla başvuruluyor? Geniş bir yelpazede, çok çeşitli hastalıklarla bize başvuruyorlar. Ağırlıklı olarak nörolojik hastalıkların ve kas-iskelet sistemi sorunlarının yarattığı işlev bozuklukları ve ağrı önde geliyor. Türkiye’de genel olarak bel ve boyun ağrıları çok sık görülüyor. Halk arasında kireçlenme olarak isimlendirilen osteoartrit, bütün ülkelerde olduğu gibi özellikle yaşlı popülasyonunda en yaygın karşılaştığımız sağlık sorunu konumunda bulunuyor. Bugüne kadar pek çok insan Merkezde gördükleri tedavi sonucunda daha iyi bir yaşam kalitesine kavuştu. Genel olarak nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Ekip olarak, olabilecek en iyi yaşam kalitesini sağlamak için çaba gösteriyoruz. Oldukça memnun geri dönüşler oluyor. Mesela birkaç gün önce okul çağındaki bir çocuk hastama hatırını sorduğum zaman, biraz da zor konuşuyor, “Doktor Bey, iyi ki bu merkezi yapmışlar” dedi bana… Küçük yaştaki bir hastamdan böyle güzel bir şey duymak beni çok memnun etti. Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 75 PORTRE Merkezin güçlü tarafları nelerdir? Ekip çalışması anlayışının yerleşik olması ve ekibi oluşturan elemanların bilgi ve beceri donanımının üst düzeyde oluşudur. Özverili, müşfik bir yaklaşım içinde hizmet verilmesidir. Bizim farklı oluşumuzu ortaya çıkaran belki de en önemli faktör hastaya gösterilen ilgi. Güler yüzlü ve ilgili bir hizmetimiz var. Bu durum da mutlaka iyileşme sürecine olumlu etki ediyor. Hastaların buradaki çalışmalara isteyerek, hatta dünkü çocuk hasta örneğinde olduğu gibi sevinerek gelmesi çok şeyi değiştiriyor tabii ki… Nörolojik rehabilitasyon konusunda çok iyi olanaklara sahibiz. Sadece ulusal değil uluslararası düzeyde yayılmış bir ünümüz var. En son haberleştiğimiz hasta, Kafkas ülkelerinden birinde yaşamakta. Azerbaycan’dan ve Ortadoğu ülkelerinden hastalarımız var. Halen tedavisi süren pek çok yabancı uyruklu hastamız var. Merkezde ön plana çıkarmak istediğiniz yeni bir projeniz var mıdır? Dünyada çok üzerinde durulan ama ülkemizde yeterince ciddiye alınmadığını düşündüğüm bir sorundan bahsetmek istiyorum: Yaşlıların düşme sorunu. Bizim ülkemizde de çok yaygın bir problem. Fakat gerek düşen kişiler, gerekse sağlık çalışanları tarafından ne yazık ki çok fazla önemsenmeyen bir sorun. Oysa hem ekonomik açıdan hem de yaşam kalitesi bakımından, kişiyi mevcut durumundan çok geriye götüren bu sorunun önlenmesi için yapılacak çalışmalar büyük önem taşıyor. Merkezimizde, bu konuda bir çalışma yapmayı tasarlıyoruz. Öncelikle rezidanslarımızda kalan bağışçılarımızı bu sorun açısından taramayı ve düşme riski görülen 76 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 veya zaten düşme sorunu yaşayan bağışçılarımızı bir anlamda düşmelere karşı daha donanımlı hale getirmek için bir program oluşturmayı hedefliyoruz. Başarılı olursak Darüşşafaka’ya çok katkısı olan rezidans bağışçılarımız için yararlı bir iş yapmanın gururunu da hep birlikte paylaşmış olacağız. Merkezde tedavi edilen rahatsızlıklara sahip olmamak için insanlar çocukluklarından itibaren nelere dikkat etmeli? Bizim hasta popülasyonumuzun etkilendiği olaylar; kazalar, beyin kanaması, kalp hastalıkları gibi sorunlar. Tabii çocukluktan itibaren insanın bunlardan mümkün olduğu kadar kendini koruması birtakım şeylere dikkat ederek oluyor. Beslenme ve spor gibi. Benim çocukluğumda spor çok kötü karşılanırdı, büyükler tarafından... Hiç önerilmezdi. Tam tersi, çocukların oyun oynamaları, spor yapmaları gelecek için çok önemli bir yatırım. Bunu teşvik etmek gerekiyor. Çocuklukta da kalmaması lazım. İş hayatı da genellikle masa başı tarzında oluyor. Böyle olduğu zaman da birtakım kas-iskelet sorunları ortaya çıkabiliyor. Bunu engellemek için düzenli spor yapmak gerekiyor. Hareket etmenin öneminden biraz daha detaylı bahsedebilir misiniz? Hareketsizlik, hastalıkları, sorunları davet ediyor. İnsan hareket için yaratılmış, muhteşem bir yapı. Bunun da sürmesi için, hareketin düzenli bir şekilde devam ettirilmesi gerekiyor. Sadece kas-iskelet sistemi değil, iç organlar da dahil, hatta sinir sistemi hareketlerden sorumlu olan bir sistem olmasına rağmen hareketlerden çok olumlu bir şekilde etkileniyor. Ama harekette de bir ölçü gerekiyor. Çok aşırı hareketlilik de sıkıntı yaratabiliyor. Aşırıya kaçmamak gerek. Herkesin ölçüsü kendisine göre farklı olabiliyor. Bu konuda sağlık elemanlarının yol göstermesi önemli olabilir. İleri yaşlarını mümkün olduğunca sağlıklı ve mutlu geçirmek isteyen kişilere tavsiyeleriniz var mı? Olumlu yaşlanmaya yaşamın tümü üzerinden bakmak gerekir. Erken MEHMET BEYAZOVA yaştaki iyi sağlık durumu, gelecekte kişinin fiziksel ve duygusal esenliğine katkı yapar. Düzenli olarak fiziksel etkinliklere katılmak, yaşlıların fiziksel ve duygusal sağlığına, daha iyi hareket edebilmelerine, düşme riskini azaltmaya ve gelecekteki hastalıklarını azaltmaya katkı yapar. Bunun için parkların, yürüme ve bisiklet yollarının ve spor alanlarının çoğaltılması gerektiğini düşünüyorum. Yaşlılık çağı yaşamın önceki dönemlerinde gözden kaçırılmış ilgi alanlarında yaratıcı etkinliklerin zamanı olabilir. Yakınlık kurmak, arkadaşlıkları ve toplumsal ilişkileri sürdürmek olumlu yaşlanmada önemli etmenlerdir. Kuşaklar arası ilişkileri sürdürmek, birlikte çalışmak, bilgi ve birikimlerini genç insanlarla paylaşmak önemli bir toplumsal kaynak oluşturur. Bir gruba ait olma, insanın temel bir gereksinimidir, toplumu bir arada tutan, kenetleyen budur. Kişi bir değer taşıdığına, toplum yaşamında yer almaya hakkı olduğuna inanabilmelidir. Yaşlanma hızını genler ve fiziksel sağlık yanında, psikososyal etmenler de belirler. Olumlu duygular bedenin kimyasal dengesini doğrudan etkileyebilir. Neşeli bir tutum yaşamda başarıyı arttırarak sağlığa katkıda bulunabilir. Yaşlanmayı yalnızca takvim yaşı değil, çevre ve yaşam biçimi de etkiler. Sonuç olarak etkin ve olumlu yaşlanma politikaları ile şu sonuçlar hedeflenebilir: • Kişilerin etkin birer vatandaş olmaları, • Kişilerin bağımsızlıklarını, yaşam kalitelerini, kendi yaşamları üzerindeki yetkilerini korumaları, • Sağlıklı yaşam süresinde uzama, • Hareket zorluğu olan ve olmayan yaşlılar için kolay bir çevre, • İş, eğitim ve yaşam boyu öğrenme fırsatı, • Toplumla bağlantıların sürdürülmesi, • Yaşlı kişilerin toplumdan destek ve saygı görmesi, • Kuşaklar arası bilgi ve deneyim aktarımı, birlikte sürdürülen etkinlikler ve hizmetler. Bir Darüşşafakalı olarak Darüşşafaka için çalışmak size neler hissettiriyor? Benim için hakikaten çok büyük bir mutluluk. Kendimi her zaman Darüşşafaka’ya borçlu hissediyorum ve Darüşşafaka’yı bir aile ortamı gibi düşünüyorum. O nedenle elimden geldiği kadar bana yapılmış olan katkının, belki çok küçük bir bölümünü ortaya koyarak Darüşşafaka adına faydalı olmaya çalışarak borcumu ödeme çabası içerisinde hissediyorum kendimi. öğrencileriyiz. Hepimiz çok iyi bir eğitim aldık. O yıllardaki sınıflar, okul dönemlerinde de hayatta da çok çok başarılı oldular. Ben lisede mimariyi gözüme kestirmiştim. Benden önce okulu bitiren ve mimarlık okuyan bir arkadaşımı sık sık ziyaret ediyordum. O ziyaretlerden birinde gözü kan çanağı gibi gördüm kendisini. Çok çalışıyordu, proje çiziyordu. Şimdiki gibi bilgisayar olanakları da yoktu. Çizimler elle yapılıyordu. Günde yalnızca iki ya da üç saat uyuduğunu söyleyince bana, mimar olmaktan vazgeçtim. Ama ondan sonra pek çok gecemin uykusuz geçtiği bir mesleğe girdim. Uyku sorununu hiç düşünmeden hekimliği seçtim. Bunda da Darüşşafaka’da lise birinci sınıf öğrencisiyken yakalandığım bir hastalığın tedavi sürecinde, sağlık personelinden ve hekimlerden gördüğüm şefkatin payı vardır. Hekimliğin, insana yönelik, çok güzel bir hizmet olduğuna karar verdim. Hekimlik hayatım boyunca mesleğime ilişkin hiç şikâyetim olmadı. Sürekli büyük bir haz duyarak mesleğimi sürdürdüm. Halen de bu duygularla işimi elimden geldiği kadar iyi yapmaya çalışıyorum. Darüşşafaka yıllarınızdan bahsedebilir misiniz? Meslek seçimine nasıl yöneldiniz? Biz, Darüşşafaka’da İngilizce eğitimin ilk başladığı yıl olan 1955 yılı Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 77 PORTRE “Darüşşafaka Rezidansları ulvi bir amaca hizmet ediyor” Dört yıldır Şenesenevler Rezidans’ta yaşamını sürdüren emekli bankacı Fatma Rikkat Osma, “Burası benim geleceğe dair tüm kaygılardan kurtulmamı sağlarken, hayatım boyunca önemine inandığım eğitim alanında da bir şeyler yapmama fırsat tanıdı. Darüşşafaka Rezidansları, ulvi bir amaca hizmet ediyor, çocuklar için kaynak yaratıyor. Darüşşafaka’da okuyan öğrencilerle bir araya geliyor, ne kadar iyi yetiştirildiklerini görüyoruz” diyor. 78 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 Yaşamını 2009 yılından bu yana Darüşşafaka Şenesenevler Rezidans’ta sürdüren emekli bankacı Fatma Rikkat Osma, Osmanlı Devleti’ni son Maarif müsteşarlarından ve Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) Ortaçağ tarihi profesörlüğü görevinde bulunan, birçok tarih ders kitabını kaleme alan Ali Reşat Bey’in kızı… Ailesi “93 Harbi” olarak da bilinen 1877- 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından İstanbul’a göç eden Fatma Rikkat Osma, 1925’te İstanbul’da doğuyor. Önce İstanbul Kız Lisesi’ni, ardından da Ankara Üniversitesi Dil Tarih FATMA RİKKAT OSMA Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitiriyor. Bununla yetinmeyen Osma, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü'nde eğitim görüyor. Çalışma hayatına Türkiye İş Bankası’nda atılan Osma, 1977 yılında İş Bankası Genel Müdürlük Dış İşler Müdürlüğü'nde ikinci müdürken emekli oluyor. Osmanlı tarihçisi Ali Reşat Bey’in kızı Birçok tarih ders kitabını kaleme alan, değişik liselerde tarih öğretmenliği yapan, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi öğrencilerinin dünyada gelişen olaylardan, yeni fikirlerden haberdar olmasını sağlayan babası Ali Reşat Bey’i, 1929 yılında kaybettiklerini belirten Fatma Rikkat Hanım, “Ben Bebek’te doğmuşum, daha sonra ailem Sultanahmet’e taşınıyor. Dört kardeştik. En küçüğü de bendim. Bizi annem büyüttü” diyor. İlkokul yıllarında Osmanlı Sarayı’nda müzik dersleri veren Mihran Fasulyeciyan’dan piyano dersi alan Osma, okul ve iş hayatı koşturmasından emekli oluncaya kadar piyanodan uzak kaldığını belirtiyor: “Ben çocukluğumda piyano dersi almıştım, ama okul iş derken bunu devam ettirememiştim. Emekli olduktan sonra ilk işim yeniden piyano dersine başlamak oldu. Prof. Dr. Lale Feridunoğlu’ndan piyano, Tülin ve Mesut İktu’dan ise şan dersi aldım. Resme merakım vardı, benim gibi resim meraklılarından oluşan bir grubum vardı ve onlarla tüm sergileri gezerdik.” “Yeni ve hoş bir başlangıç” Çevresindeki pek çok insandan Darüşşafaka Rezidansları’nın methini duyduğunu kaydeden Osma, “Bunun üzerine araştırmaya karar verdim. Şenesenevler Rezidans’ı gelip gezdim, eşin dostun söylediğinden daha güzel buldum. Kalamış’ta oturuyordum, evime yakın olduğu için diğer rezidanslara hiç bakmadan Şenesenevler Rezidans’ı seçtim. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde buraya yerleşerek, yeni ve hoş bir başlangıç yaptım. Yaklaşık dört yıldır buradayım ve her gün ‘iyi ki böyle bir karar vermişim’ diyorum kendi kendime… Çünkü bizi kendimizden daha çok düşünen bir hizmet anlayışı var burada… Hayatımızı kolaylaştıran, mutlu olmamız için her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü ideal bir hayat sunuluyor bizlere. Haftada kaç kere et, kaç kere balık ya da sebze yememiz gerekiyorsa ona göre yemekler hazırlanıyor, sağlık hizmetleri fevkalade… Hekimi, hemşiresi, bakıcısı her an yanımızda… İlaç saatimizi biz unutsak onlar unutmuyor. Bu nedenle çevremdeki herkese tavsiye ediyorum, çok gezdim, ileri yaştaki insanlara hizmet veren böyle bir tesis ne gördüm ne duydum” diye anlatıyor. “İnsanın en yakınından dahi göremeyeceği alakayı görüyoruz” Dilediği zaman evinde dilediği zaman da rezidansta kalan Fatma Hanım, “Gençliğimden beri seyahat etmeyi çok severim. Gitmediğim ülke kalmadı gibi… Artık eskisi kadar uzak ülkelere gidemiyorum ama yine de gezmeyi ihmal etmem. Canım istediğinde Kalamış’taki evimde kalıyor, canım istediğinde tatile gidiyor, canım istediğinde de rezidansa geliyorum. Geçen yaz üç hafta Erdek’teydim. Bu serbestlik çok hoşuma gidiyor. Bununla birlikte rezidans dışında kaldığımızda daima bizi arayıp, soruyorlar. İnsanın en yakınından dahi göremeyeceği alakayı görüyoruz” diyor. “Sait Faik gibi değerli bir yazar da Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı” Rezidansta günlerinin müzik ve kitaplarla dopdolu geçtiğini anlatan Osma, “Odamda piyano var. Her gün mutlaka çalıyorum, hem parmak hem de hafıza için iyi. Okumayı da seviyorum. En son Yaşar Kemal ve Sait Faik Abasıyanık’ın hikâyelerini okudum. Sait Faik gibi değerli bir yazarın da Darüşşafaka’nın vasiyet Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans 79 PORTRE bağışçısı olmasından gurur duyduğumu da ayrıca belirtmek istiyorum” diye duygularını dile getiriyor. Rezidansta yeni arkadaşlar, dostlar edindiğini belirten Osma, şöyle konuşuyor: “Felsefe çınarımız Bedia Hanım (Akarsu) ile sık sık bir araya gelir, sohbet ederiz.” “Geleceğe dair tüm kaygılardan kurtuldum” Rezidans bağışçısı olarak hem yaşamını güvence altına aldığını hem de annesi veya babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz çocukların eğitimine destek olmanın huzurunu yaşadığını vurgulayan Osma, “Burası benim geleceğe dair tüm kaygılardan kurtulmamı sağlarken, hayatım boyunca önemine inandığım eğitim alanında da bir şeyler yapmama fırsat tanıdı. Darüşşafaka Rezidansları, ulvi bir amaca hizmet ediyor, çocuklar için kaynak yaratıyor. Darüşşafaka’da 80 Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13 okuyan öğrencilerle bir araya geliyor, ne kadar iyi yetiştirildiklerini görüyoruz. Gerçekten mükemmel eğitim veren bir okul. Hayata bir tarafları eksik başlayan çocukları, en öne çıkarıyor” diye konuşuyor. “İş Bankası’nın Darüşşafaka’yı desteklemesinden mutluluk duyuyorum” İş Bankası emeklisi olarak Türkiye İş Bankası’nın “81 İlden 81 Öğrenci” projesiyle Darüşşafaka’yı desteklemesinden ötürü büyük mutluluk duyduğunu söyleyen Osma, Darüşşafakalı öğrencilere ise şu mesajı veriyor: “Hiçbir özel okulda bu kadar iyi eğitim alamazlar. İnşallah bunun kıymetini bilirler. Darüşşafaka mezunu Betül Hanım (Akan) var. Canla başla Darüşşafaka için çalışıyor. Umarım onlar da öyle olur.” Ali Reşat Bey kimdir? Ali Reşat, 1877’de bugün Bulgaristan sınırları içindeki Lofça’da doğdu. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra ailesi, İstanbul’a göç etti. İstanbul İdadisi’nde lise öğrenimini tamamladıktan sonra devlete memur yetiştiren Mekteb-i Mülkiye-yi Şahane’ye başladı. 1908’e kadar memuriyet görevinin yanı sıra İstanbul’un Eğrikapı Merkez Rüşdiyesi’nde matematik ve Darülmuallimin-i İbtidaiyye’de (İlköğretmen Okulu) aritmetik öğretmenliği görevlerini yürüttü. 1908’de Mercan İdadisi müdürlüğüne atandı ve ilk tarih öğretmenliğine de burada başladı. 1915’te Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi “Kurun-u Vusta” (Ortaçağ) ve “Kurun-u Cedide” (Yeniçağ) müderrisliğine başlayan Ali Reşat, 1919’da Maarif Nezareti Tedrisat-ı Âliye Dairesi Umum Müdürlüğü’ne (Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü) atandı. Aynı yıl Maarif-i Umumiye Nezareti müsteşarlığına getirildi. Osmanlı’nın son Maarif müsteşarlarından biri olarak Nezaretin ilgasına kadar görevini sürdürdü. Ardından Edebiyat Fakültesi Kurun-u Vusta (Ortaçağ) Tarihi kürsüsündeki hocalık görevine devam etti.
Benzer belgeler
İndir - Darüşşafaka
Maslak-Sarıyer/İstanbul
Yayın Kurulu
M.Talha Çamaş
Burçak Karakaya
Yasemin Daşar
Editör
Demet Eyi