RAMAZAN AYI VE ORUCUN FAZİLETİ Ramazan ayı müminler için
Transkript
RAMAZAN AYI VE ORUCUN FAZİLETİ Ramazan ayı müminler için
RAMAZAN AYI VE ORUCUN FAZİLETİ Ramazan ayı müminler için bir rahmet, mağfiret, dayanışma ve paylaşma mevsimidir. Bu ay, manevî hayatımızda seçkin yeri olan fırsatlar ve imkanlar ayıdır. Ramazan, Allah’ın rızasını kazanma, sevdiği kullarından olabilme için fırsattır. Ramazan’ın her unsuru böyle bir kazancı sağlayıcı niteliktedir. Ramazan, hep istediğimiz ama nedense ertelediğimiz iyi bir kul olmak için bize fırsatlar sunar. Bu kıymetli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle değerlendiren mümin ebedî mutluluğun kapısını aralar. Oruçlar, beş vakit namazlar, teravihler, dualar, zikir ve tespihler, iftarlar, sahurlar, fitreler, sadakalar hepsi de birer Rabbimizin rahmeti ve affını elde etmeye vesiledir. Uygulayıcılarını ebedî nimet ve mutluluklara eriştirirler. Yerine getirilen bu kazançlı ibadetlerle müminler bu ayda kademe kademe Allah’a yaklaşırlar. Ramazan Ayı Kur’an Ayıdır Ramazan ayı çok faziletli ve kutsî bir aydır. Ramazan ayı on bir ayın sultanıdır ve fazilet bakımından diğer aylardan üstün tutulmuştur. Ona bu fazilet ve kutsiyeti kazandıran şey hiç şüphesiz ki o ay içerisinde inmeye başlayan yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerîmdir. Kur'an-ı Kerim'in inzali Allah'ın insanlığa en büyük lütfu ve nimetidir. Bundan daha büyük bir lütuf ve nimet düşünülemez. Çünkü Kur'an'ın hidayeti sayesinde insanlar küfürden imana, sapıklıktan hidayete, karanlıktan aydınlığa, cehaletten ilme, zulümden adalete kavuşmuşlardır. َور َو ُهدًى َو َرحْ َمةٌ ِل ْلم ُْؤ ِمن۪ ين ُّ ش َٓفَا ٌء ِل َما فِي ال ِ اس قَ ْد ََٓجا َءتْ ُك ْم َموْ ِع َظةٌ ِم ْن َر ِب ُك ْم َو ُ َٓيَا اَيُّهَا ال َّن ِ ُصد “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur'an) geldi.” Yunus, 10/57. Kıyamete kadar insanlığa yol göstermek üzere gönderilmiş bulunan Kur’an-ı Kerim, Ramazan ayı içerisinde Kadir gecesinde Peygamber Efendimize indirilmeye başlanmıştır.Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmektedir: ٍ اس َوبَ ِي َنا ان َ ِ شه ُْر َر َمضَانَ الَّ ۪ذ َٓي ا ُ ْن ِز َل ف۪ ي ِه ْالقُرْ ٰا ُن ُهدًى ِلل َّن ِ ِۚ َت ِمنَ ْال ُه ٰدى َو ْالفُرْ ق “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.” Bakara, 2/185. Kur’an okumak ibadettir. Kur'an'ı okumaktan asıl maksadın manasını öğrenip onu hayata geçirmek olmakla beraber, ayrıca onu okumanın da sevap olduğunda şüphe yoktur. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in müjdesiyle okuyan için her bir harfine on kat sevap verilecektir. ْ سنَةُ ِب َع َّ ب ٌ َو ِمي ٌم حَرْ ف, ٌ َو ََل ٌم حَرْ ف, ٌ َولَ ِك ْن أَلِفٌ حَرْ ف, ٌ ََل أَقُو ُل الم حَرْ ف, ش ِر أ َ ْمثَا ِلهَا َ سنَةٌ َو ْال َح َ اَّللِ َفلَهُ َح ِ َم ْن قَ َرأ َ حَرْ ًفا ِم ْن ِكتَا “Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” Tirmizî, Fezailü'l–Kur'an, 16. Kuran okumak şefaattir. Alemlere Rahmet olarak gelen Allah Resulü (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır. ش ِفيعا ً ألصْحابِ ِه َ ْاق َر ُؤا القُرْ آنَ ف ِإنَّهُ يَأْتي يَوْ م القيام ِة “Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir.”( Müslim, Müsâfirîn, 252.) Her konuda olduğu gibi Ramazan ayı konusunda da örnek alacağımız kimse Allah Resulü (s.a.s.)'dir. Peygamberimiz Ramazan ayında diğer aylardan daha çok Kur'an-ı Kerîm'le ilgilenirdi. 1 Ramazan mukabele ayıdır.Mukabele, Kur'an’ı bir kimsenin yüzünden veya ezbere okuması diğerlerinin de onu Kur'an’dan veya ezbere takip etmesi veya dinlemesidir.Mukabele geleneği Sevgili Peygamberimiz ile Cebrail (a.s.)’ın uygulamasına dayanır. Vahiy meleği Cebrail (a.s.), her yıl Ramazan ayında Sevgili Peygamberimizle buluşur, karşılıklı olarak birbirlerine Kur’an okurlardı. Ramazan’da camilerimizde ve evlerimizde okunan mukabele ve Kur’an hatimleri Cebrail as. ile Peygamber Efendimiz (s.a.s.) arasında yapılan mukabele uygulamasının bir devamıdır. Ramazan ve Kadir Gecesi Ramazan ayında idrak edilen, bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi, gecelerin en feyizlisi ve bereketlisidir. Bu gece çok şerefli ve müstesna bir gecedir. Kur'an-ı Kerim'de müstakil bir sûre ile şerefi yükseltilmiş, Kur’an’ın 97. sûresi olan “Kadir sûresi” buna tahsis edilmiştir. Bu sûrede gece ile ilgili olarak şöyle buyurulur: ُ شه ِۜ ٍْر تَنَ َّز ُل ْال َم ٰ َٓلِِكَةُ َوالرُّ و ۛمْر َ ف ِ اِنَّا َٓ ا َ ْن َز ْلنَاهُ ف۪ ي لَ ْيلَ ِة ْالقَ ْد ِۚ ِر َو َما َٓ ا َ ْد ٰريكَ َما لَ ْيلَةُ ْالقَ ْد ِۜ ِر لَ ْيلَةُ ْالقَ ْد ِر َخ ْيرٌ ِم ْن ا َ ْل ٍٍۙ َُ ف۪ ي َها بِا ِْذ ِن َربِ ِه ِۚ ْم ِم ْن ُك ِل ا س ََل ٌ۠ ٌمۛ ِه َي َحتّٰى َم ْطلَ ِع ْالفَجْ ِر َ “Doğrusu biz Kur'an’ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır, melekler ve ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (Kadir, 97/1–5) Kadir gecesi, Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı bir gecedir. İşte Kur'an-ı Kerim gibi insanlık için bir hidayet rehberi olan kitabın, böyle bir gecede inmesi, ona müstesna bir şeref kazandırmıştır. Öyleyse Kur’an-ı Kerîm'in inmeye başladığı böyle mübarek bir gecede yapacağımız ibadetlerden birisi de Kur’an okumak ve anlamı üzerinde düşünmektir. Kadir gecesi yalnız ümmeti Muhammed’e bahşedilmiş, müstesna bir lütuf, af ve merhamet gecesidir. Rabbimiz bu geceyi ihya edenlere bin ayın yani yaklaşık 83 senenin ecrini lütfeder ki bu da Cenab-ı Hakkın bu ayda mümin kullarına olan ikramının azametini ifade için yeterlidir. Sevgili Peygamberimizden Kadir gecesinin ihya edilmesi neticesinde elde edilecek mükafatı bizlere şöyle müjdelemektedir: ُ ، ً سابا غ ِفر لَهُ ما تقدَّم ِم ْن ذ ْنبِ ِه َ َِم ْن قام لَ ْيلَةَ القَد ِْر ِإيمانا ً واحْ ت “Kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Kadir gecesini ibadetle ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.” ( Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn,175) Kadir gecesinin Ramazan’ın hangi gecesi olduğu konusunda birçok görüş ileri sürülmüştür. Hz. Peygamber (s.a.s) ْ َا ِْلت َ ِمسُو َها فِى ْالع س ٍة تَب ْٰقى ِ سا ِبعَ ٍة تَب ْٰقى فِى َخ ِ اخ ِر ِم ْن َر َمضَانَ لَ ْيلَةَ ْالقَ ْد ِر فِى تَا ِ ش ِر ْاأل َ َو َ ام َ فِى،سعَ ٍة تَب ْٰقى “Siz Kadir gecesini Ramazan’ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız” (Tirmizî, Savm,71) Âlimlerin çoğunluğunun görüşü, Ramazanın yirmi yedinci gecesi olduğu şeklindedir. Kur’an’ın indiği bu gecede inşallah Rabbimiz yapılan ibadet ve dualar kabul edecektir. Öyleyse geceyi tevbe ve istiğfar ile geçirmek gerekir. Bunu yapamayanlar, en azından yatsı ve teravih namazlarından sonra bir miktar dua etmelidirler. Özellikle bu gecede Allah tevbelerimizi kabul eder. 2 Ramazan Ayında Cennetin Kapıları Açılır, Cehennemin Kapıları Kapanır ُ َو، اء ُ اط ْ شه ُْر َر َمضَانَ فُتِح َّ ت ال ين َّ َت أَب َْوابُ ال َ إِذَا دَ َخ َل ِ َسل ِ َوس ُْل، غ ِلقَ ْت أَب َْوابُ َج َهنَّ َم ِ َشي ِ س َم “Ramazan ayı gelince, cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulurlar.” (Buhârî, Savm, 5) Bu hadis-i şerif gösteriyor ki; Ramazan ayında iyi işler yapıp kötülüklerden sakınan mümine cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır. Oruç sayesinde nefsine hâkim olup şeytana uymadığı için de, şeytanın eli kolu bağlanmış ve etkisiz hâle gelmiş olur. Ramazan, Oruç Ayıdır Oruç Arapça’da “savm” kelimesiyle ifade edilir. Savm sözlükte nefsi tutmak ve engellemek anlamındadır. İslâm dininde oruç, sabahın başlangıcı sayılan ikinci fecirden (tan yerinin ağarmasından) başlayarak güneşin batışına kadarki sürede başka bir deyişle imsaktan iftara kadar ibadet niyetiyle yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi uzak tutmaktır. Ramazan ayı ilah-i rızayı kazanma ayıdır. Allah’ın bizler için helal kılmış olduğu yeme, içmeyi sadece O’nun rızasını kazanmak için terk etmek inşallah Rabbimizin rahmet ve mağfiretine erişmemize vesile olacaktır. İslam’ın beş şartından biri olan Oruç, hicretten bir buçuk yıl sonra, Şaban ayında Medine’de ve Bedir Savaşından önce farz kılınmıştır. Ramazan orucunun farz ibadetlerden olduğu, kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kur’an-ı Kerim’de; َع َلى الَّذ۪ ينَ ِم ْن قَ ْب ِل ُك ْم لَعَلَّ ُك ْم تَتَّقُون َ ب َ ب َ ِالصيَا ُم َك َما ُكت َ ِيَا َٓ اَيُّهَا الَّ ۪ذينَ ٰا َمنُوا ُكت ِ علَ ْي ُك ُم “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183) buyurulmuştur. ً ص ْم ِۜهُ َو َم ْن كَانَ َم ۪ري َّ فَ َم ْن ش َِهدَ ِم ْن ُك ُم ال ّٰ ُسفَ ٍر فَ ِعدَّةٌ ِم ْن اَي ٍَّام ا ُ َخ ِۜ َر ي ُ۪ريد ُ شه َْر فَ ْل َي اَّللُ بِ ُك ُم ْاليُس َْر َو ََل ي ُ۪ريدُ بِ ُك ُم ْالعُس َۘ َْر َو ِلت ُ ْك ِملُوا َ ضا اَوْ ع َٰلى ْ َ اَّللَ ع َٰلى َما َه ٰدي ُك ْم َولَعَلَّ ُك ْم ت َش ُك ُرون ّٰ ْال ِعدَّةَ َو ِلتُكَبِ ُروا Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” (Bakara, 2/185) َ َين َف َم ْن ت َ ٌسفَ ٍر فَ ِعدَّة ٌ ِم ْن اَي ٍَّام اُخ ٍۜ ََر َو َعلَى الَّذ۪ ينَ يُ ۪طيقُونَهُ فِدْيَة ٍ ٍۜ اَيَّاما ً َم ْعد ُودَا ع خَ يْراً فَ ُُ َو َ ط َّو َ ت َف َم ْن َكانَ ِم ْن ُك ْم َم ۪ريضا ً ا َ ْو َع ٰلى ٍ ٍۜ طعَا ُم ِمس ْ۪ك َصو ُموا َخي ٌْر لَ ُك ْم ا ِْن ُك ْنت ُ ْم تَ ْعلَ ُمون ُ َ َخي ٌْر لَ ٍۜهُ َواَ ْن ت Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara,2/184) Sahabeden Mu'az b. Cebel, ayetteki, “Öyle ise sizden kim bu aya ulaşırsa oruç tutsun” emri ile, Yüce Allah’ın orucu sağlıklı ve mukim olan kimseler için farz kıldığını, hasta ve yolcular için oruç tutmama ruhsatı verildiğini, oruç tutmayıp fidye vermenin, oruca gücü yetmeyen yaşlılara özgü kılındığını ve oruç ibadetinin Ramazan ayında tutulmasının şart olduğunu bildirmiştir. (Ahmet b. Hanbel, V/246) 3 Ramazan ayı ilah-i rızayı kazanma ayıdır. Allah’ın bizler için helal kılmış olduğu yeme, içmeyi sadece O’nun rızasını kazanmak için terk etmek inşallah Rabbimizin rahmet ve mağfiretine ermemize vesile olacaktır. Oruç Sevabı Çok Olan Bir İbadettir Oruç, ibadetleri değerli kılan ihlâs özelliğini en çok yansıtan bir ibadettir. Çünkü bir kişinin oruçlu olup olmadığını ancak Allah ile kendisi bilir. Oruç, Yaratıcı ile kul arasındaki sevginin doruğa ulaştığı, her türlü gösteriş ve riyanın en az karıştığı kalbî bir ibadettir. Çünkü kul, oruçta Rabbi ile baş başadır. Bu sebeple oruç ibadetine Allah’ın vereceği sevap sınırsızdır. Nitekim Yüce Allah, bir hadis-i kudsîde; َوأ َ َنا أَجْ ِزى ِب ِه، فَ ِإنَّهُ ِلى، الص َيا َم َ ُك ُّل ِ َّع َم ِل اب ِْن آدَ َم لَهُ ِإَل “Oruç doğrudan doğruya benim için yapılmış bir ibadettir. Onun (sayısız) karşılığını da doğrudan doğruya ben vereceğim” buyurmaktadır. (Buhârî, Sıyam,9) Bu itibarla oruç, ibadetlerin en büyüğüdür. İnsanları Miraca yükselten bir Burak’tır. İnsanların nefis ve arzularıyla yaptıkları savaştır. "Ademoğlunun her ameli (nin karşılığı kendisine) kat kat verilir. Bir iyiliğe on katından yedi yüze kadar mükâfatlandırılır. Yalnız oruç hariç. O benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm. Çünkü (oruçlu) yemesini ve nefsanî arzularını sırf benim için (benim rızamı kazanmak için) terkediyor." (Müslim, Sıyam, 164 ; Tirmizi, Savm, 55) Bu hadislerde iki hususa vurgu yapılmaktadır.Biri oruç ibadetinin sırf Allah için yerine getirildiği yani bu ibadette riyanın olmayacağı,diğeri ise ihlas ile tutulan orucun Allah katındaki sevabının çok olmasıdır. َّ َعد َّ َما ِم ْن ع ْب ٍد يصُو ُم يَوما ً في سبِي ِل .ً خريفا َ اَّلل إَِلَّ با ِ َاَّلل بِذلك الي ِ َوم وج َههُ عَن النَّ ِار سبعين "Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar." (Müslim, Sıyâm 168) Ecri ve sevabı bu kadar çok olan Ramazan orucunu mazeretsiz terk etmeyelim. Nefsimize ve yanlış telkinlere uymayalım. Farz olan orucumuzu zamanında tutalım. Mazeretsiz oruç tutmamak büyük günahtır. Dinde geçerli bir mazereti olmadığı halde orucunu tutmayan kişi Allah’a isyan etmiş, pek çok sevaptan ve manevi nimetten yoksun kalmış olur. Büyük günah işlemiş olur. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda “Kim hastalığı ve dinde geçerli bir ruhsatı olmaksızın Ramazan ayından bir gün oruç tutmazsa, senenin bütün günlerini oruç tutsa yine bu Ramazan orucunun yerine geçmez.”(Ebu Davut, Savm, 38; Tirmizi, Savm.27; İbn Mace, Savm, 14.) buyurmuştur. Oruç, kişiyi kötülüklerden ve günahlardan koruyan bir kalkandır. Sevgili Peygamberimiz(s.a.s), orucu kalkana benzetmiştir. Kalkan savaşta kişiyi başına gelebilecek zararlardan koruduğu gibi oruç da müslümanı cehennem ateşinden ve kötülüklerden korur. Hz Peygamber (s.a.s.), bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Oruç bir kalkandır. O hâlde oruçlu kötü söz söylemesin. Oruçlu kendisiyle çekişip kavga etmek isteyen kişiye ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin ( Buhârî, Savm,2, II, 226; Müslim, Sıyam,163. I,807) İbn Mace’de bulunan başka bir rivayette ise, Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Kalkan savaşta sizi koruduğu gibi oruç da cehennem ateşinden korur.” (İbn Mace,Savm,1) Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: 4 Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin. Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır. " Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163 Oruç, Yüce Allah’ın bize verdiği nimetlere karşı Kişiyi Şükre Yöneltir. İnsan, kendisine verilen nimetlere karşı şükretmekle yükümlüdür. Şükür ise ancak, nimetin kıymetini takdir etmek, nimeti doğrudan doğruya Allah’tan bilmek ve nimete ihtiyaç hissetmekle mümkündür. Ramazan dışında insan, gerçek açlığı tam olarak hissetmediği için nimetlerin değerini tam olarak takdir edemeyebilir. Ramazan ayında kişi, oruç sayesinde nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğunu kavrar ve gerçek görevi olan şükre yönelir. Yüce Allah, Oruç Tutan Kulları İçin Cennette Özel Bir Kapı Tahsis Etmiştir Cennetin sekiz kapısından bir tanesi, oruç tutan Müslümanlara için ayrılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) oruç tutanlara Allah Teâlânın kıyamet günü özel muamele yapacağını müjdelemiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) Allah Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Cennette Reyyan' denilen bir kapı vardır ki, kıyamet gününde bu kapıdan ancak oruç tutanlar girecektir. Bunlardan başkaları giremez. Oruçlular nerede?' diye çağrılır. Onlar da kalkıp o kapıdan girerler. Oruçlular girdikten sonra kapı kapanır ve oradan hiçbir kimse giremez." (Müslim, Sıyam, 166) Yine Peygamber (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Kim Allah yolunda bir çift mal infak ederse cennet kapılarından; “Ey Allah’ın kulu! Bu bir hayırlı iştir” diye nida edilir. Namaz kılan Müslüman namaz kapısından çağırılır. Allah yolunda cihat yapan kimse cihat kapısından çağırılır. Oruç tutan kimse Reyyan adlı kapıdan çağrılır. Zekat veren kimse zekat kapısından çağrılır”. Bunun üzerine, Hz.Ebu Bekir (ra): “Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Resulü! Bu kapıların hepsinden çağırılan Müslüman olacak mıdır?” diye sorar. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz: “Evet, senin onlardan biri olmanı umarım” buyurdu. (Buhari, Savm.4) Bu uzun ve sıcak günlerde iftar vakti olunca seviniyor, yemeğe ve suya kavuşunca rahatlıyoruz. Oysa asıl ferahlık ve rahatlığı oruçlular Allah’a kavuşunca yaşayacaklar: “Oruçlu için biri iftar ettiğinde, diğeri ise Rabbiyle karşılaştığında olmak üzere iki sevinç zamanı vardır.” (Müslim. Siyam, 164.) Ramazan Orucu Geçmişte İşlenen Günahlara Keffaret Olur Orucun fert ve toplum hayatına pek çok yararları olması yanında günahlara da kefarettir. Ramazan ayı geçmiş günahların bağışlandığı bir aydır. Hz. Peygamber (s.a.s.) birçok hadislerinde orucun faziletlerini açıklarken, samimi bir inançla Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak üzere ramazan ayını oruçla geçirenin günahlarının bağışlanacağını ve oruçluların cennette yüksek derecelere nail olacağını bizlere haber vermiştir. Nitekim Peygamberimiz: ُ سابًا غ ِف َر لَهُ َما ت َ َقدَّ َم ِم ْن ذَ ْنبِ ِه َ َِم ْن قَا َم َر َمضَانَ إِي َمانًا َواحْ ت “Kim Allah’a inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Savm,3) buyurmuştur. Bizler, farz olan Ramazan orucunu tutunca, hem Allah’ın rızasını kazanıyor sevap elde ediyoruz, hem de tutuğumuz bu oruçlar bizim günahlarımıza kefaret oluyor. Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: 5 “Beş vakit namaz, Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar, Ramazan ayı diğer Ramazan ayına kadar büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde, işlenen küçük günahlara kefarettir.” Müslim, Taharet,17. Oruçtan beklenen amacın gerçekleşmesi için dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. Oruç, belirli bir süre sadece yemeyi, içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda her türlü kötülükten de uzaklaşmadır. Oruçlu, çeşitli yemeklerle donatılmış sofranın başında iftar vaktine bir dakika kalsa bile, helâl olan yiyecek ve içeceklere elini sürmez. Çok acıkmış ve susamış olsa bile sabırla iftar vaktini bekler. Bu, zoraki bir bekleyiş değil, içten gelen umut dolu huzurlu bir bekleyiştir. Müminin, Allah'ın emri karşısında gösterdiği bu teslimiyet, nefis terbiyesi ve iradeye hakim olma eğitiminin çok olumlu bir sonucudur. Bu eğitim, insanı nefsanî arzularının esiri olmaktan kurtarıp âdeta melekleştiren gerçek bir eğitimdir. Böyle bir eğitimden geçen mü'min, helâl olan şeylere bile elini sürmezken, nasıl olur da harama el uzatabilir? Kâmil anlamda oruç bütün organların iştirakiyle gerçekleşir. Şöyle ki: Oruç tutan kişi helâl olan yiyecek ve içeceklerden uzak durarak mideyi yemek içmekten koruduğu gibi, dilini de yalandan, gıybetten, kötü ve boş sözden uzak tutmalıdır. Gözüyle harama bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulağıyla gıybet, dedikodu ve boş sözler dinlememelidir. Kalbiyle güzel şeyler düşünmelidir. Bilinmelidir ki, organlarıyla oruca iştirak etmeyi başaramayan kişi şeklen oruç tutmuşsa da, oruçtan beklenen gayeye tam anlamıyla ulaşamamış demektir. Hz Peygamber (s.a.s.) ُ ام ِه إِ ََّل ْالجُو .سه َُر َّ ام ِه إِ ََّل ال ِ َْس لَهُ ِم ْن ِقي ِ َْس لَهُ ِم ْن ِصي َ َو ُربَّ قَائِ ٍم لَي.ع َ ُربَّ صَائِ ٍم َلي “Nice oruç tutanlar vardır ki oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur” (İbn Mâce, Savm, 21)hadisi bu gerçeği vurgulamaktadır. Oruç Tutanın Duası Makbuldür: Ramazan ayı rahmet ve mağfiret ayıdır. Allah’ın rahmetinin, feyiz ve bereketinin taştığı bütün müminleri kuşattığı bir aydır. Bu ayda ona açılan eller boş çevrilmez. Resül-ü Ekrem efendimiz buna atıfta bulunarak şöyle buyurmuşlardır: “Üç kişinin duası geri çevrilmez. İftar edinceye kadar oruçlunun, adaletle hükmeden devlet başkanının, zulme uğrayanın duası.” (Müsned, II, 445) Ramazan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Ayıdır Peygamberimiz(s.a.s) bir Şaban ayının sonunda Ramazan ayına girerken Ramazan ayının faziletini, sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayı olduğunu ashabına yaptığı şu konuşmasında veciz bir şekilde ifade etmiştir: Selman-ı Farisi(r.a) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.s.) bize Şa'ban ayının son günü bir hutbe îrad etti ve şöyle buyurdu: "Ey müslümanlar, "Büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde "bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi' nin bulunduğu bir aydır." "Bu ay, Allah tealanın, gündüzlerinde orucu farz; gecelerinde teravihi nafile ibadet kıldığı (mübarek) bir aydır." "Bu ayda kim bir hayır işlerse, başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı eda eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getirmiş gibi sevap alır." "Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir." 6 "Bu ay, ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır." "Bu ay, mü'minin rızkının arttığı bir aydır." "Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği müslümanın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar da ayrıca sevap kazanır." '''Bizim hepimiz bir oruçluyu iftar ettirecek imkana sahip değildir..."dediler. "Bunun üzerine Resül-i Ekrem(s.a.s.); "Allah teala bu sevabı, bir oruçluyu, bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir" buyurduktan sonra hutbesine şöyle devam etti: "Bu ayda dört şeyi çok yapınız. Bunların ikisi ile Rabbınızı hoşnud edersiniz; ikisinden de zaten uzak kalamazsınız. Rabbınızı hoşnud edecek iki işiniz; la ilahe illallah diyerek Allah'ın birliğine şehadet etmeniz ve bağışlanma dilemenizdir. Uzak kalamayacağınız öteki iki şeye gelince, onlar da Allah'dan cenneti isteyip cehennemden kurtulmayı dilemenizdir." "Kim bir oruçluyu doyuracak olursa, Allah onu benim havuzumdan sulayacak o da cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.." (Münziri,II,94-95) İmkanlarımız nispetince, oruç tutan kimselere iftar soframızda yer ayıralım. İftar soframızı dostlarımıza, komşularımıza ve özellikle fakir ve muhtaçlara açalım. Ecir ve sevap kazanalım. “Her kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizi, Savm, 82) Ashabın alimlerinden Abdullah İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatmıştır: "Rasûlüllah (s.a.s.) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da ramazanda Cebrâil'in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil(a.s), ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur'an okurlardı. Bundan dolayı Resûlullah (s.a.s) Cebrâil ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı. " (Buhârî, Bedü'l–vahy 5, 6, Savm 7) Her hususta olduğu gibi bu konuda da Sevgili Peygamberimiz'in sünnetine uyarak cömert olmaya çalışmalıyız. Dinimiz sadece Ramazan ayında değil, her zaman cömert olmayı emretmiştir. Bu cömertliğimiz Ramazan ayı içerisinde daha da artmalıdır. Fakirleri, yoksulları, kimsesizleri, yetimleri Ramazan ayında daha fazla görüp gözetmeliyiz. Onlara merhamet kanatlarımızı açmalıyız, yardım ellerimizi uzatmalıyız.Özellikle de Ramazan ayının son on gününde. Ramazan-ı şerif, Kur’an ayıdır. Kur’an bu ayda indirilmiştir. Kur’an’ın bu ayda indirilmiş olmasının şerefine bu ay oruçla taçlandırılmış ve müslümanlar için yılın aylarının en hayırlısı olmuştur. Ramazan mağfiret, rahmet ve bağışlanma ayıdır. Bunun için herhangi bir sebeple günahlara dalmış olanlar için iyi bir dönüş yapma, tövbe etme ve arınma mevsimidir. Bu fırsatın iyi değerlendirilmesi için Peygamber Efendimizin pek çok teşviki bulunmaktadır. Ramazan ayında bir özeleştiri yapmalı ve kendimizi sorgulamalıyız. İslam’ı ne kadar yaşayabildiğimizi, Kur’an’ın ve Sünnetin rehberliğinden ne kadar yararlanabildiğimizi, kendimiz, sosyal ve doğal çevremiz için hayır namına neler yapabildiğimizi neler yapamadığımızı bir gözden geçirmeli ve nefis muhasebesi yapmalıyız. Bu doğrultuda eksikliklerimizi, hayatımızın Kur’an ve Sünnete uymayan yönlerini belirlemeli ve ramazan ayında bunların telafisi için adım atmalıyız. Böylece ruhumuzu kirleten unsurlardan 7 arınmalıyız. Ramazan-ı şeriften ruhumuzun yıllık bakımını yapmış ve arınmış olarak tertemiz bir sayfa açmış vaziyette çıkmalıyız. Bunun için Ramazan ayının ibadet yoğunluğundan ve rahmet ortamından olabildiğince yararlanmanın yolunu aramalı, bu rahmet ortamının desteğiyle bulaştığımız bir takım kötülükler ve yanlışlıklar varsa, bunları terk etmeliyiz. Yüce Allah tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlarımızı kabul eylesin. Ramazan- ı Şerifi en iyi şekilde değerlendiren bahtiyar kullarından eylesin. Bizleri Kadir Gecesine ve Ramazan Bayramına, sağlık sıhhat ve afiyetle kavuştursun. HAZIRLAYAN: Kevser YAZICI/İl Vaizi 8
Benzer belgeler
Namaz Sonrası Yapılacak Dualar 1. Selâmdan
Anlamı: “Allah’ım! Küfürden ve fakirlikten Sana sığınırı. Allah’ım kabir azabından da sana sığınırım.” (Ebû Davud,
Edeb, 110)
Bir Zorbalık Karşıtı Okul Poliçesi Hazırlamak için Bir Takım Oluşturmak
Başöğretmenler onu kıyas etmeye yönelik bir eylem kararı almadan önce onu diğer davranışsal sorunlardan ayırt
edebilsinler diye zorbalığın temel kavramlarını anlamalılardır. Zorbalık, sorumluluğun ...