Tıbbi Uygulama Hataların Hekimin Cezai Sorumluluğu
Transkript
Tıbbi Uygulama Hataların Hekimin Cezai Sorumluluğu
Av. Hayrettin Çil Aralık 2010 TIBBĠ UYGULAMA HATALARINDA HEKĠMĠN CEZAĠ SORUMLULUĞU 1. GĠRĠġ Son yıllarda teknolojideki gelişmeler tıp alanına da yansımış, geliştirilen tıbbi cihazlar tanı/tedavi süreçlerinde daha fazla rol oynar hale gelmiştir. Bununla birlikte tanı/tedavi süreçlerinde hekimlerin fonksiyonu hala çok büyük bir önem arz etmektedir. Teknolojik gelişmelerin de yansımasıyla tıp bilimi büyük bir ilerleme göstermiş, bir çok hastalığın/teşhis tedavi süreçlerinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bununla birlikte, her tıbbi müdahale hasta açısından belirli bir risk faktörünü içerisinde barındırmaktadır. Bu risk faktörleri, komplikasyon ya da tıbbi kötü uygulama (Malpraktis) nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Bu risk faktörleri nedeni ile tüm hukuksal ve etik metinlerde en kutsal değer olarak kabul edilen insan yaşamı sonlanabilmekte ya da kalıcı yıkımlar oluşabilmektedir. Hastaların tıbbi müdahaleler nedeni ile uğradıkları zararların hangilerinden hekim/sağlık kuruluşlarının sorumlu olduğunun tespit edilebilmesi için hasta hekim ilişkisinin hukuksal nitelendirilmesinin ve bu hukuki ilişkinin hekimlere yüklediği görevlerin bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenle hekimlerin Cezai sorumluluklarının kapsamı ve bunların yasal dayanaklarının irdelenmesine geçmeden önce hasta-hekim ilişkisinin hukuki mahiyetinin, bu hukuki ilişkinin hekime yüklediği ödevlerin neler olduğunun ve komplikasyon - Malpraktis ayrımının üzerinde kısaca durulması gerekmektedir. 2. TIBBĠ UYGULAMALARIDAN KAYNAKLANAN HEKĠM SORUMLULUKLARININ HUKUKĠ DAYANAKLARI 2.1. Hasta-Hekim ĠliĢkisinin Hukuki Mahiyeti Türk hukuk sisteminde, hasta-hekim arasında kurulan ilişkinin Borçlar Kanunumuzun 386 ve devam eden maddelerinde düzenlenen vekalet akdi olduğu kabul edilmektedir. (BKZ Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 18/09/2009 tarih 2008/4519 E. 2008/10750 K: sayılı ilamı) Vekalet akdi hükümlerine göre hekim ve hastane, hastanın zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan gecikmeksizin saptayıp somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, hastalığın seyri ve uygulanması gereken tedavinin olası riskleri konusunda hastayı eksiksiz olarak bilgilendirmek ve uygun tedaviyi gecikmesizin doğru bir şekilde uygulamak zorundadır. Ancak yine doktrine ve Yargıtay uygulamasına göre hekim (vekil), vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilememesinden sorumlu değildir. Bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin davranmışların özenli olmamasından sorumludur. (BKZ. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10.10.2006 tarih 2006/10068 E, 2006/13288 K. sayılı ilamı) Tüm bunların ışığında hasta-hekim ilişkisinde hekimin yükümlülüğü; Hastanın durumunu gecikmeksizin saptayıp somut durumun gerektirdiği önlemleri gecikmesizin almak Hastalığın durumu ve uygulanacak tedavinin olası riskleri hakkında hastayı ayrıntılı olarak bilgilendirmek Uygun tedaviyi gecikmeksizin doğru şekilde uygulamak olarak özetlenebilir. 2.2. Komplikasyon-Malpraktis Ayrımı Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, her tıbbi müdahale hasta açısından belirli bir risk oluşturmaktadır. Hekimlik uygulamalarının doğasından kaynaklanan bu riskler hekim tarafından gerekli tüm dikkat ve özen gösterilmiş olsa bile kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Komplikasyon (katlanılabilir risk) olarak tanımlanan bu sonuçtan hekimlerin sorumlu tutulabilmesi hukuken mümkün değildir. Ancak tıbbi müdahalede bulunan hekim komplikasyonu zamanında fark etmez ya da fark ettiği halde gerekli önlemleri almaz ise komplikasyon, malpraktis (tıbbi kötü uygulama) dönüşür. Hekimin hastanın standart tedavisini yaparken vekâlet akdinden kaynaklanan özen yükümlülüğünü ihlal ederek beceriksizliği ya da ihmali ile hastaya zarar vermesi ise malpraktis (tıbbi kötü uygulama) olarak tanımlanmaktadır. 2.3. Tıbbi Uygulama Hatası Malpraktis’in sonuçları Tıbbi Uygulama Hatasında hekimin hukuki (tazminat) sorumluluğu Tıbbi Uygulama hataları nedeniyle zarar gören hastalar hekim aleyhine, hukuk davası açarak uğradıkları maddi manevi zararların tazminini talep edebilmektedirler. Tazminat taleplerinde hekimin hekimlik görevini yürüttüğü sağlık kuruluşu da hekimle birlikte sorumludur. Tıbbi uygulama hatasında hekimin cezai sorumluluğu Hekimler hakkında tıbbi uygulama nedeni ile oluşan zararlar hakkında ceza Cumhuriyet Başsavcılılarınca ceza soruşturmaları yürütülebilmektedir. Bu çalışmada tıbbi uygulama hataları nedeni ile hekimler hakkında yürütülebilecek ceza soruşturmaları ve olası sonuçları üzerinde durulacaktır. 3. TIBBĠ UYGULAMA HATALARI NEDENĠ ĠLE YÜRÜTÜELECEK CEZA SORUġTURMASI SÜRECĠ 3.1. SORUġTURMAYA BAġLAMA SÜRECĠNDE HEKĠMĠN ÇALIġTIĞI KURUMA BAĞLI FARKLILIKLAR Tıbbi uygulama hataları ile ilgili olarak hekimler hakkında yürütülen ceza soruşturmalarında sonuç olarak aynı kanun hükümleri uygulanmakta ise de, kamuda çalışan hekimlerle özel sağlık kuruluşlarında ya da bağımız olarak çalışan hekimler arasında soruşturmaya başlanma şekilleri farklılıklar göstermektedir. Özel hastanelerde veya kendi muayenehanelerinde çalışan hekimler hakkında tıbbi kötü uygulama iddiası ile ilgili bir şikâyet bulunduğunda Cumhuriyet BaĢsavcılıkları tarafından derhal soruşturmaya başlanabilmektedirler. Kamu sektöründe çalışan hekimler hakkında adli soruşturma başlatılabilmesi ise 4483 sayılı yasa gereği mülki amirliklerce haklarında ‘’ soruĢturma izni’’ verilmesine bağlıdır. Kamuda çalışan hekimler için önce idari bir soruşturma yürütülmekte, bu soruşturma sonucunda mülki amirden „’soruĢturma izni’’ alınmaktadır. Mülki amirliklerce verilen soruĢturma izni kararlarına karĢı tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde Bölge Ġdare Mahkemesine itiraz edilebilmektedir. İtiraz edilmemesi ya da mahkemece itirazın reddine karar verilmesi halinde memur hekim hakkında ceza soruşturması başlayabilmektedir. 3.2. HEKĠMĠN CEZAĠ SORUMLULUĞU VE KANUNĠ DAYANAKLARI Hekimin cezai sorumluluğu genel olarak işleyebilecekleri suç tiplerini ifade etmektedir. hekimlerin görevlerini ifa ederken 5237 sayılı yasada, hekimlerle ilgili suç tipleri: “Soykırım, İnsanlığa Karşı Suçlar, Kasten Öldürme, Kasten Yaralama, İntihara Yönlendirme, Taksirle Öldürme, Kasten Yaralama, Kasten Yaralamanın İhmali Bir Davranışla İşlenmesi, Taksirle Yaralama, İnsan Üzerinde Deney, Organ Ve Doku Ticareti, Çocuk Düşürtme, Kısırlaştırma, Yarımcılık, Radyasyon Yayma, Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Aykırı Davranma, Resmi Belgede Sahtecilik, Sağlık Memurunun Gerçeğe Aykırı Belge Düzenlemesi, Sağlık Mesleği Mensuplarının Suçu Bildirmemesi, Genital Muayene “ olarak sıralanabilir. Ancak incelemenin konusu hekimin tıbbi uygulama hatası nedeni ile cezai sorumluluğu olduğundan ve bununla ilgili ceza soruşturmaları yargıya, Taksirle Öldürme, Taksirle yaralama olarak ya da kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suç tipleri olarak yansıdığından bu suç tipleri üzerinde durulacaktır. 2005 yılında yayımlanarak yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda tıbbi uygulama hatalarına ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Hekimler hakkında tıbbi uygulama hataları nedeniyle ceza yargılaması, ortaya çıkan sonucun ölüm/yaralama olmasına göre 5237 sayılı kanunun 85 ve 89.maddelerine göre yapılmaktadır. Anılan maddelerde taksirle yaralamaya ve ölüme sebebiyet verme filleri düzenlenmektedir. Her iki maddedeki ortak unsur suçun oluşması için taksirin varlığı ön Ģarttır. 5237 sayılı Türk Ceza kanununun 22. maddesinde taksir; “ (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır. (2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. (3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. (4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir. (5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir. (6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir…..‟‟ olarak tanımlanmıştır. Taksir, bir suçun unsurlarını ortaya çıkaran fiilin, fail ortaya çıkan sonucu öngörmediği/istemediği halde gerekli dikkat özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği için ortaya çıkmasıdır. Aracını Karayolları Trafik Kanunundaki ve yönetmeliklerindeki kurallara aykırı olarak süren sürücünün yaptığı trafik kazası ile ölüm/yaralamaya sebep olması buna örnektir. Bu durumda sürücü ortaya çıkan sonucu istememektedir. Ancak dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucun ortaya çıkmasına enden olmuştur. Tıp alanında ise taksir, hasta/hekim iliĢkisinde hekimlik bilgisi ve becerisine sahip bir hekimin tıbbi uygulama sırasında hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir davranıĢı nedeniyle hastanın bir zarar görmesi Ģeklinde ortaya çıkacaktır. Hekimlik uygulamalarında taksir, teşhiste yanılma/geç kalma biçiminde ortaya çıkabileceği gibi tıbbi bir müdahale sırasında ve sonrasında gerekli dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılması nedeniyle de oluşabilmektedir. Yüksek Mahkemenin içtihatlarına göre taksirin varlığı araştırılırken kullanılacak ölçüt, müdahalede bulunan hekimin mesleki bilgisine sahip bir hekimin göstereceği dikkat ve özendir. Cumhuriyet BaĢsavcılıklarında yapılan inceleme sonucunda, suçun işlendiğini gösteren makul şüphenin oluşması halinde hekim hakkında kamu davası açılacaktır. Tıbbi uygulama hatası nedeniyle ortaya çıkan sonuca yargılama iki farklı maddeye göre yapılacaktır. TAKSĠRLE ÖLÜME SEBEBĠYET VERME Taksirle ölüme sebebiyet verme 5237 sayılı yasanın 85. maddesinde; ‘’(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi üç yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır….‟‟ olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Suçun maddi unsuru, ölüm olayının gerçekleşmiş olmasıdır. Ölümün hekimin gerekli dikkat ve özeni göstermemiş olması nedeniyle gerçekleşmiş olması ise suçun manevi unsurunu oluşturmaktadır. Hekime bu madde nedeniyle ceza verilebilmesi suçun manevi unsurunun yani ölüm olayının hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özenin gösterilmemiş olması nedeniyle gerçekleştiğinin tespit edilmesine bağlıdır. Kanunda bu suç için öngörülen ceza miktarı 3 ile 6 yıl arası hapis cezasıdır. Maddenin 2. fıkrasında suçun ağırlaĢmıĢ hali düzenlenmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza kanununda bu suç tipi için öngörülmüş özel bir hafifletici bir neden mevcut değildir. Ancak koşullarının varlığı halinde 5237 sayılı yasanın 22/6. maddesi uygulama alanı bulabilecektir. Bu suç tipinde uygulanması mahkemenin takdir yetkisi içinde olmakla birlikte 5237 sayılı yasanın 53/6. maddesinde düzenlenen güvenlik tedbirlerinden birine de hükmedilebilmektedir. 5237 sayılı yasanın “Belli haklardan Yoksun Bırakılma” başlıklı 53. maddesinin 6. Fıkrasında, „‟… Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar…‟‟ düzenlemesine yer verilmiş bulunmaktadır. Düzenlemeye göre atılı suçu işleyen hekim hakkında, 3 ay ila 3 yıl arasında mesleki faaliyetten men edilme cezası verilebilmektedir. TAKSĠRLE YARALAMAYA SEBEBĠYET VERME Taksirle yaralama 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 89. maddesinde „‟ (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Vücudunda kemik kırılmasına, c) Konuşmasında sürekli zorluğa, d) Yüzünde sabit ize, e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır. (3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. (4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (5) Bilinçli taksir hâli hariç olmak üzere, bu maddenin kapsamına giren suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.‟‟ şeklinde düzenlenmiştir. Maddede tanımlanan suçun maddi unsuru hastanın yaralanmasıdır. Yaralanmanın hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özenin gösterilmemiş olması nedeniyle ortaya çıkması ise suçun manevi unsurunu oluşturmaktadır. Madde de düzenlenen suç bilinçli taksir hali hariç olmak üzere takibi Ģikâyete bağlı bir suçtur. Bir suçun takibinin şikâyete bağlı olması fail (hekim) hakkında soruşturmaya başlanabilmesi için mağdurun şikâyet etmesi gerektiğini ifade etmektedir. 89. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen suça, 3 aydan 1 yıla kadar hapis ve adli para cezası verilmesi öngörülmüĢtür. Suçun mağdurun beden bütünlüğüne etkisine göre nitelikli hallerini düzenleyen diğer maddelerinde ise daha ağır cezalar öngörülmüştür. 5237 sayılı Türk Ceza kanununda bu suç tipi için öngörülmüş özel bir hafifletici bir neden de mevcut değildir. Ancak koşullarının varlığı halinde 5237 sayılı yasanın 22/6. maddesi uygulama alanı bulabilecektir. Bu suç tipinde de uygulanması mahkemenin takdir yetkisi içinde olmakla birlikte 5237 sayılı yasanın 53/6. maddesinde düzenlenen güvenlik tedbirlerinden birine de hükmedilebilmektedir. 5237 sayılı yasanın Belli haklardan Yoksun Bırakılma başlıklı 53. maddesinin 6. Fıkrasında, „‟… Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar…‟‟ düzenlemesine yer verilmiş bulunmaktadır. Düzenlemeye göre atılı suçu işleyen hekim hakkında 3 ay ila 3 yıl arasında mesleki faaliyetten men edilme cezası verilebilmektedir. YARGILAMA SIRASINDA TAKSĠRĠN SAPTANMASI Mahkemelerce yapılan yargılama sonucunda hekim hakkında ceza tertibi yoluna gidilebilmesi, suçun işlendiğinin (taksirin varlığının) her türlü şüphende uzak kesin delillerle ispatlanmış olması gerekmektedir. Bunun için ortaya çıkan sonucun hekimin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı nedeni ile ortaya çıkıp çıkmadığı, başka bir deyişle olayın komplikasyon (katlanılabilir risk) mu yoksa Malpraktis mi olduğunun tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır. Zira her tıbbi müdahale belirli bir risk içermekte, hekim tüm dikkat özeni gösterip hekimlik mesleğinin gerektirdiği tüm şartları yerine getirmiş olmasına rağmen olumsuz durumla karşılaşma olasılığı bulunmaktadır. Komplikasyon olarak tanımlanan bu durum nedeni ile hekimin cezai sorumluluğu doğmayacaktır. Bu ayrımın yapılabilmesi özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sırasında alanında uzman bilirkişilerden alınacak raporlarla belirlenecektir. Uygulamada genellikle dosyalar Adli Tıp Kurumu başkanlığına gönderilmekte ve sonucuna göre hüküm kurulmaktadır. Mahkeme görüş alacağı bilirkişi heyetini serbestçe tayin edebilmektedir. Ancak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile tarafların da mahkeme huzurunda uzman kişileri de dinletebilmelerine olanak verilmiştir. Buna göre taraflar konu ile ilgili uzmanlığı bulunan kişileri mahkemede dinletebileceklerdir. Bu yönteme başvurulması halinde mahkeme diğer delilleri toplayacak tanıklarla birlikte tarafların gösterdiği uzman kişileri dinleyecek ve sonrasında kendi seçecekleri bilirkişi heyetlerinden konu ile ilgili görüş alacaklardır.
Benzer belgeler
Tıbbi Uygulama Hatalarında Hekim Sorumluluğu
Taksirle ölüme sebebiyet verme 5237 sayılı yasanın 85. maddesinde;
‘’(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fa...