seramik sırları
Transkript
seramik sırları
SERAMİK SIRLARI CERAMIC GLAZES Yazan: Felix Singer-W.LGerman Yayınlayan: Borax Consolidated Limited, London SWI, 1971 Çeviren: Tülin AYTA, İstanbul,1976 I.BÖLÜM GENELLİKLER İ Ç İ N D E K İ L E R I. B Ö L Ü M Genellikler ......................... s. 1-7 Cam Yapıcı Maddeler ................. s. 7-11 Moleküler Formül .................... s. 11-15 II. BÖL Ü M Sırların Sınıflandırılması ............ s. 15-20 III.BÖLÜM Hammaddeler .......................... s. 20-22 Bazik Oksitler ....................... s. 22-28 Borik Asit Anhidrit .................. s. 28-31 IV. B Ö L Ü M Sırların Hazırlanması ve Uygulanması ... s. 31-41 V. B Ö L Ü M Sırların Ergimesi ..................................................... s. 41-49 VI. B Ö L Ü M Kurşunlu Sırlar ..................... s. 49-53 Kurşun Zehirlenmesi .................. s. 53-69 Kurşunlu Sır Bileşimleri ............. s. 69-75 VII. B Ö L Ü M Kurşunsuz Sırlar .................... s. 75-82 VIII. B Ö L Ü M Gazlaştırma Yoluyla Cilalama ................................ s. 82-91 IX. B Ö L Ü M Örtücü (Saydamsız) Sırlar ............ s. 91-95 X. B Ö L Ü M Mat Sırlar ........................... s. 95-99 Kristal Sırlar ....................... s. 99-107 Satine (Perdahlı) Sırlar s. 107-113 ............. XI. B Ö L Ü M Sır ve Hamurların Uyumu ............................................ s. 113-118 Sırlarda Genleşmeyi Etkileyen Öğeler ... s. 118-130 XII. BÖLÜM Sır Hataları ................................................................... XIII. s. 130-162 BÖLÜM Seramik Hamurlarının Mekanik Direnci Üzerinde Sırların Etkisi ............................................... s. 162-174 XIV. B Ö L Ü M Sırların Deneyim ve Denetimi ...................................... s. 174-183 EKLENTİLER (I-XIII) ................................................ s. 183-225 I. BÖLÜM GENELLİKLER GENELLİKLER Seramik sırları, normal ısılarda çok yüksek akışkansızlığa sahip, kristalleşme noktası altındaki derecelerde akıcı (liquide) olup, “ CAM “ olarak adlandırılan camsı maddelerin çok önemli bir grubunda bütünüyle özel bir bölümü oluştururlar. Bazı oksitlerinde de camlaşma özelliği görülür. mineral Bunlar arasında silis ve boraks belki de en önemlileridir. Günümüz seramikçiliğinde kullanılan modern sırlar, bir borat ve silikat bileşimleri karışımıdır. Seramik eşyada örtücü bir tabaka sağlayacak şekilde hazırlanan bu sırlar, aşağıda da belirtildiği gibi, bir takım nitelikler taşımak zorundadırlar. 1 • Asitlerde olduğu gibi sularda da çözünmeme ve kullanım sürecinde asit ve sularla değinebilme / temas edebilme; • Sıyrılmalara karşı dayanıklı olma; • Su geçirgenliğinin bulunmaması; • Kılcal sır çatlamaları, pullanmalar ve öteki sır hatalarına karşı dayanıklı olma; • Kristal sırları ve değişik ton çeşitlemeleri gibi dekoratif görünümlerin elde edilmesine yatkın olma; . Önceden belirlenen ısılarda ergime. Sırların analizi (çözümlenmesi), ender başarılan, güç bir işlemdir. Ama ne olursa olsun, ergime evresindeki sırların bileşimlerinin belirlenmesi olanaksızdır. Çünkü, ergime noktasında akıcı halde bulunan sırlarda atomlar ile iyonlar, bir kristalde olduğu gibi, belirli bir düzende yayılmış değildir. “x” ışınlarıyla inceleme yapılması, sırların yapıları üzerine hiç bir kesin bilgi vermez. Zaten uzun süre camların 2 ve seramik sırlarının bu şaşırtıcı özelliklerini açıklayabilecek bir kuram/teori ortaya çıkmadı. Durum Zachariasen tarafından ancak biraz aydınlatılmış oldu ve Zachariasen’in bu düzensiz şebeke (réseau irrégulier) kuramının temel noktaları şöyle açıklanabilir. Silis ve silikatların yapısının temel elemanı, dört oksijen atomuna bağlı bir silisyum atomu ile oluşan bir tetraedre (tétraedre)'dir.* Oksijen atomları mekanda, düzenli bir tetraedre'nin uç noktalarını oluşturur. Böylece, oksijen uçları tarafından komşu tetraedre’lere bağlanan her tetraedre’den üç boyutlu bir yapı elde edilir. Bir bileşimin fiziksel ve kimyasal özellikleri şunlara bağlıdır: . Mekânda, yoğunluğu belirleyen ilişkilerde, dönüşümden doğan hacim değişimlerine v.s. . Elektriksel yüklere ya da değer bağlantılarının * Dört köşeli bir kristal sistemine verilen ad. T.A. 3 gücüne ki, bu da sertliği, mekanik dayanıklılığı ve refrakter özellikleri (ergime ya da yumuşama noktasını) etkiler. Silikatlar ve kristalleşmiş siliste tetraedre'ler düzenli aralıklarla kendini yineleyen bir sıraya göre ve simetrik olarak yayılırlar. Zachariasen'e göre, CAM'larda ve camsı siliste, sürekli ama düzensiz, üç boyutlu bir ağ şebekesi (réseau) vardır. Ama, bununla birlikte, bu şebekede, düzenli aralıklarla kendini yineleyen bir sıra bulunur. Camsı silis Kristalleşmiş silis 4 Silikatlar ve kristalleşmiş silis ile CAM'lar ve camsı silis arasındaki bu basit yapı farklılıkları, dayanıklılık açısından pek az ayrıcalık ifade eder. Kristal halindeki silis ve silikatların belirli bir ergime noktası vardır. Buna karşılık camsı siliste durum aynı değildir. Camsı silis, şebekenin, eşdeğerli yapıda olmayan çeşitli elemanlarını birbirinden ayırmak üzere, uygun enerjinin sayısal değişkenlikleri durumunda daha geniş bir ısısal gama göre erir. Ergimenin başlamasıyla birlikte ergime noktasındaki maddelerde görülen akışkansızlık, bağlantıların kırılması ya da yayılmasını geliştirmek üzere requise enerjiyi çalıştırır. Aynı şekilde, grupların dağınıklığı ve ara bağlantıları kristal sisteminde kırılmayı geciktirir. Ergime halindeki silikatlar ise, bağlantıların yüksek direnci nedeniyle akışkansızdırlar. Bu da, aynı zamanda onlara bir sertlik verir. Camların ve camlaşmış silikatların, kristalleşme noktasının altında akıcı bir madde olma niteliğini göstermeleri* kristal sisteminde gerekli olan bu düzenli şebekenin (trame) oluşumunu güçleştiren, yapısal olarak değişik grupların ara bağlantısından meydana gelir. Ergime halindeki *Ergime yeteneğine sahip bulunmaları. T.A. 5 camların ve silisin düşük bir ısısal genleşmeye sahip olmaları, hacım değişimi olmaksızın ortaya çıkan bazı yerleşme değişikliklerine yol açan şebekenin bu düzensiz yapısı sonucu mümkün görünmektedir. Özetle: 1.Camsı yapıların ayırt edici nitelikleri, üç boyutlu düzensiz bir sistem şebekesi tarafından belirlenmiştir. Ama bu arada hiç bir eleman da düzenli aralıklarda bulunmaz. Buradaki temel eleman, camlaştırıcının oksijenle birleşerek oluşturduğu üç ya da dört yüzlü bir bileşimdir. 2. Kristal sisteminin boşlukları, camın fiziksel niteliklerini değiştiren, durağanlaştırıcı elemanlar tarafından doldurulmuştur. Bu düzensiz yapısal kuruluş nedeniyle, hiç bir kimyasal formül oluşturulamamıştır. 6 Cam Yapıcı Maddeler Bunlar, Si, B, P, As, Ge benzerleri ile daha birkaçıdır. Cam yapıcı bu maddelerin, aşağıda sıralanan şu koşullara karşılık vermeleri gerekir: 1. Oksijenle (dört oksijene bağlı bir pozitif iyon şeklinde) dört yüzlü, ya da borda olduğu gibi (üç oksijene bağlı bir pozitif iyon şeklinde) üç yüzlü bir yapı oluşturması; 2.İyonun valence/rayon* ilişkisinin (iyon gücü, potentiel ionique), çok güçlü bir oksijen-pozitif iyon bağlantısı göstererek *Değerlik / Boyut 7 yedinin üstünde ya da ona eşit olması; 3. Oksijen atomlarının cam yapıcı maddelerin ikiden çok pozitif iyonuna bağlanmamış olması ve kendileri cam yapıcı bir maddeyi bütün öteki pozitif iyonlara bağlayabilmesi. Durağanlaştırıcılar (stabilizatör - stabilisateurs) ya da dönüştürücüler (modifikatör - modificateurs) iyonik gücü yedinin altında bulunan elemanlardır. Bunlardan endüstriel camlarda en çok kullanılanlar Na, K, Ba, Pb, Al, Zn ve Li'dur. Bu durağanlaştırıcılar, cam yapıcı şebekenin boşluklarını doldururlar ve bu nedenle de boyutları (rayon ionique), ve değerliği (bağlantı dayanıklılığı, resistance des liaisons) büyük bir önem taşır. Aşağıdaki tabloda görüldüğü şekilde, bu durağanlaştırıcılar cam yapıcılarına oranla daha büyüktürler. Pozitif iyon (Ration) Valence Rayon iyonik Li+ 1 0.68 Na+ 1 0.98 K+ 1 1.33 Potansiyel iyonik 1.5 1.0 0.75 Be2+ 2 0.31 6.5 Mg2+ 2 0.71 2.8 Ca2+ 2 0.99 2.0 Sr2+ 2 1.13 1.8 Ba2+ 2 1.35 1.4 Zn2+ 2 0.74 2.7 Pb2+ 2 1.21 1.17 B3 3 0.20 15.0 Al3+ 3 0,50 6.0 Si4+ 4 0.41 9.8 Ti4+ 4 0.68 5.9 Zr4+ 4 0.80 5.0 Sn4+ 4 0.71 5.6 Pb4+ 4 0.84 4.8 P5+ 5 0.34 14.7 As5+ 5 0.47 10.6 Bu tablodan da görülmektedir ki, B, Si, P ve As, yedinin üstünde olma koşuluna karşılık verdiği gibi; durağanlaştırıcıların ya da dönüştürücülerin iyon boyutları da verilmiş olan bu cam yapıcı maddelerininkine oranla daha büyüktür. Bir duraganlaştırıcının, şebekenin bir boşluğuna yerleşme yeteneği, bir dereceye kadar kendi boyutlarına bağlıdır. Şebekeye girer ise 9 camın fiziksel nitelikleri değişecek, bu değişim de erirgenlik, sertlik v.s. üzerinde bir etki gösterecektir. 10 Moleküler Formül Çoğu seramikçiler pratik nedenlerle, ergimemiş sırın içinde bulunan oksitlerin molekül yapılarına değin bölümleri veren moleküler formül yardımıyla, sırların bileşimlerini çözmeye yönelmişlerdir. Seramik sırlarının kimyasal yapılarını belirleyen moleküler formül şu düzende verilir: Bazik oksitler / Amfoter oksitler / Asit oksitler Bazik oksitler, borat ve silikat bileşiklerini kurmak için asit ve amfoter oksitlerle birleşenlerdir. 11 Sadeleştirmek endişesiyle de bazik oksitler toplamının, yani PbO, CaO, Na20, K 'in, v.s. birleşimde eşit olacağı kabul edilmiştir. Formüldeki amfoter oksit yerinde genellikle alümin (Al2O3) bulunur. Asit oksitler de çoğunlukla silis (Si02) ve borik asit anhidrittir (B2O3). Oldukça yüksek ısılarda yayılan bazı sırlar için kullanılan tek asit oksit silis olmakla birlikte, daha alçak ısılarda pişirilen sırlarda temel madde borakstır. Aşağıdaki formülde fayans için bir tip sır örneği verilmektedir: 0.078 K20 . 0.261 A1203 . 2.905 Si02 0.370 B203 0.211 Na20 0.378 CaO 0.333 PbO Bu moleküler formülden hareket edilerek, uygun katkı maddelerinin kullanılmasıyla, bir karışımın bileşimini hesaplamak olasıdır. İlerdeki bölümlerde, bu konu daha ayrıntılı olarak incelenecektir. 12 Seramiğin öteki dallarında olduğu gibi, sırlar için de her zaman en seçkin niteliklerin elde edilmesi olanaksızdır. Bu nedenle, bazı tehlikeleri önceden kabullenmek gerekir. Bir sırın bileşiminde yüksek oranda silis bulunması sırın sertlik ve dayanıklılığını artırır. Ama bu oran genellikle pişirim ısısını da yükseltir. Buna karşılık, alkali oksitlerden (Na2O,K2O fazladır. v.b.) zengin bir sırın erirgenliği daha Ama, bu tip sırların aynı zamanda, daha yüksek bir genleşme katsayıları olduğundan, normal hamurlar üstünde kullanıldıklarında, kılcal sır çatlamalarına yol açabilirler. Parlak sırların camsızlaşması ya da kristalleşmesini önlemek amacıyla, sır içine bir miktar alümin katılması alışılagelmiştir. Ama, ne yazık ki, bu da ergimiş sırın akışkansızlığını artırır.* Bu konu, sırların bileşimlerine ayrılmış olan bölümde daha geniş şekilde geliştirilecektir. Biz burada bir tehlikenin kaçınılmazlığını söylemekle yetinelim. Moleküler formüllerin kullanılmasında bir başka zayıf nokta da, birbirinden değişik hammaddeler kullanılması sonucu, aynı sır formülüne bir yaklaşım olanağının olmasıdır. Ancak, bu durumda, sırdan *Sırın alçak derecelerde yayılımını güçleştirir.T.A. 13 alınacak sonuçlar her zaman aynı nitelikte olmayabilir. Sonuçta şu söylenebilir: Bir sırın yapımı, deneyimlerin çok önemli rol oynadığı bir uzmanlık konusudur. W.H. ZACHARIASEN : J. Amer. Chem. Soc. 54 3841, 1932. E. C. BLOOR : « Glaze Composition, Glass Structural Theory and it Application ». Trans. Brit. Cer. Soc. 55 631, 1956. H. MOORE : « Structure and Properties of Glazes. » Ibid 55 859, 1956. A. N. SMITH : « Ceramics — A Symposium » p. 286, Stoke on Trent 1953. B. E. WARREN : J. Amer. Cer. Soc. 17 249, 1934. B. E. WARREN and J. BISCOE : Ibid 21 49, 1938. J. KREIDL and W. A. WEYL : Glass Industry 23 335, 384, 426, 465, 1942. S. S. SINGER : « The Function and Effect of Boric Oxide in Glazes ». Brit. Clayworker, 61 332, 366, 1952 ; 62 51, 86, 1953. F. SINGER : « Low Temperature Glazes ». Trans. Brit. Cer. Soc. 53 398. 1954. 14 II. BÖLÜM SIRLARIN SINIFLANDIRILMASI SIRLARIN SINIFLANDIRILMASI Sırlara belirli bir yapı verilememesi, sırların sistematik bir biçimde sınıflandırılmalarında bir takım güçlükler ortaya çıkarır. Şöyle ki, sırların sınıflandırılmasında çeşitli yöntemler kabul edilebilir. Ama, bu yöntemlerden hiç biri birbirine göre yöntemli bir araştırma olmayıp, salt deneysel olarak kalır. Sırlar şöylece sınıflandırılabilir: a. Kurşunlu sırlar b. Kurşunsuz sırlar 15 Bu sınıflamanın kesin bir ayırtedici niteliği vardır. Günümüzde herhangi bir seramikçi, kurşunlu bir sırın "düşük erirgenlik -(a faible solubilité)” tipinde (yalnız, bir kısım sanat atelyelerinde kullanılan bazı tipler hariç) ve kullanılışının 1150°C derece civarında sınırlı olduğunu, çünkü, bu ısının üstündeki derecelerde kurşun bileşiklerinin buharlaşmaya başladığını bilir. Ayrıca normal hamurlar üstünde uygulandıklarında, kılcal sır çatlamalarına karşı dayanıklılıklarının az olmasından ötürü, kurşunsuz bir sırın 1000oC derecenin altında kullanılamıyacağı da varsayılır. Zaman zaman kullanılmış bir başka sınıflama da sırın, üstünde uygulandığı eşyanın cinsine dayanarak yapılandır. Şöyle ki: a. Mayolika sırları b. Fayans sırları c. Sağlık gereçleri (saniter) sırları Aynı şekilde, Bristol sırları, Rockingham sırları, v.s. Bu gibi çeşitli kategorilere giren sırların sayıca 16 çok yaygın olmasına karşılık, bu gibi bir sınıflama pek az ilgi çeker. Daha sonra, bitmiş eşya üstünde verdikleri görünümlere göre sınıflandırılmış sırları buluyoruz: a. Mat sırlar b. Yarı-mat sırlar c. Perdahlı (satine - satinée) sırlar d. Örtücü - opak sırlar Bunlara, kristal sırları gibi özel tip sırları ve buna bağlı olarak tüm renkli sır çeşitlerini de eklemek uygun olur. Günümüzde, sırların sınıflandırılmasında en yaygın yöntem, pişirim ya da örtülme - yayılma ısısına bakılarak yapılan sınıflamadır. Buna göre: a. Örtülme ısısı 900°C - 1050°C dereceleri arasında bulunan “ Mayolika sırları “ ; 17 b. 1000°C - 1150°C dereceleri arasındaki “Fayans sırları” ; c. 1200°C – 1250oC derecelerinde yayılan "Pekişmiş Çini - Gre hamurlarından yapılan sağlık gereçleri sırları” ; d. Yayılma ısısı 1300°C derece ve onun üstünde olan "Porselen sırları”; (a) ve (b) kategorileri, kurşunsuz mayolika sırlarının kılcal sır çatlamalarına dayanıklılığı konusunda önceden işaret edilmiş olan özellik dikkate alınarak, kurşunlu ya da kurşunsuz olabilirler. Bu çeşit sırlar, genellikle B2O3 (Borik asit anhidrit) içerirler. (c) ve (d) kategorileri, daha önce açıklanan nedenlerle kurşunsuzdurlar ve pek az B2O3, içerirler ya da hiç içermezler. Örtme ve yayılma (nappage) sözcüğü sırlar konusunda kullanıldığında bazı açıklamaların yapılması gerekir. Gerçekten, bu sözcük yalnızca ergimiş sırı tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda, ergimiş sırdaki tüm kabarcıklar, çukurlar, iğne delikleri v.b, kaybolup, sırın 18 kusursuz düzlükte bir yüzey oluşturacak şekilde parçanın tüm yüzeyinde bütünüyle tek düzenli (uniforme) bir biçimde yayılması olarak da tanımlanır. Çeşitli sır tiplerinden örnekler kitabın sonunda bulunan eklentide verilmektedir. Aynı zamanda çok sayıda formül de Ceramic Industry 54 (1), 148-52’de yayınlanmıştır. Eskiden, renkli emayla dekorlanmış ve kalaylı mat bir sırla örtülü tanımlamakta bir kısım kullanılan kırmızı mayolika çömlek çeşidini sözcüğü, günümüzde, yalnızca alçak dereceli ısılarda yayılan bir sır çeşidine işaret eder. için Mayolika, örneğin, yer karoları kullanılan sırlara uygulanabilir. 19 III. BÖLÜM HAMMADDELER HAMMADDELER Moleküler formülün esası üzerine, sırlar için alınan ham maddeler kabaca aşağıdaki şekilde bölünebilirler: a. Borat ve silikat bileşikleri içererek camsı maddeler oluşturması için Sİ02 ve B203 ile ergiyerek bileşime bazik oksitleri sağlayan maddeler; b. Al2O3 sağlayan maddeler; c. B2O3 ve Si02 sağlayan maddeler. 20 Bütün bu maddelere, opaklaştırıcılar, kristalleştiriciler ya da renklendiriciler gibi özel nitelikli katkı maddelerinin eklenmesi uygundur. 21 Bazik Oksitler Bir sırın bileşimine girerek bazik oksitlerin varlığını sağlayan oksitlerden en çok kullanılanlar, alkali oksitlerden Na20 ile K20, toprak alkali metal oksitlerinden en önemlisi CaO ve kurşun oksit PbO'dur. Porselen ve fayans için bazik oksit / asit oksit ilişkisi genellikle 1/1 ile 1/3 arasında değişir. Ergime yeteneği daha az olan sırlar için bu oran oldukça yüksektir. Alkali oksitlerin seçimi erirgenlik, sertlik, su ve kimyasal maddelere dayanıklılık ile genleşme katsayısı sorunları göz önünde bulundurularak yapılır. Alkali oksitleri sırlarda erirgenliği artırır ve kullanıldıkları miktarlara göre yüksek genleşme katsayıları olan sırlar verirler. Bunun yanı sıra, önemli 22 miktarlarda kullanıldıklarında değişimleri v.s. de atmosfer dayanıksız sırlar koşulları verme eğilimindedirler. Diğer yanda, sırlar normal hamurlar üstünde kullanıldıklarında, yüksek bir genleşme katsayısı, kılcal bir çatlama oluşumunun nedeni olabilir. Eski bir görünüm vermek için kılcal sır çatlamalarının serbestçe araştırıldığı krakele sırlar genellikle alkali oksitlerden yana zengin olanlardır. Sırların erirgenliği, formüldeki bazik oksitler sayısının yükseltilmesiyle de artırılabilir. Bunun için birden fazla bazik oksit kullanılması alışılagelmiş olup, çoğunlukla üç, dört ya da daha fazlası alınır. En çok kullanılan Na20 ve K2O kaynakları şunlardır: Na20 - Boraks dekahidrate (B4O7Na2O.lOH20) Boraks (B2O7-Na2) Kristal soda (Na2CO3.lOH20) Sodyum Karbonat (Na2CO3) Sodyum nitrat (NaNO3) Albit (Na2O.Al203.6SiO2) 23 Yukarıda sıralanan maddelerin ilk beşi sularda çözülücü olduklarından fritlenerek kullanılmalıdırlar. Oysa ki, albit suda çözülmediğinden, fritlenmeksizin kullanılabilir. Ancak, albit Na2O'den fazla olarak çoğu kez K2O de içerir. Bu nedenle kullanılmadan önce bir çözümleme (analiz) yapılması zorunludur. Aynı şekilde, kristal sodanın da çözümlenmesi gerekir. Çünkü kristal soda da depolanma sırasında bir miktar su kaybına uğrar. K2O - Potasyum karbonat (K2CO3) Güherçile - Nitre (KNO3) Kalifelidspat - Ortoklas (K2O.Al2O3-6SiO2) Potasyum karbonat ve güherçile suda çözülücüdür ve fritlenmeyi gerektirir. Feldispat ise suda çözülücü olmadığından, yalnızca bir öğütme yeterlidir. Fritleme işlemi daha sonra ayrıntılı bir şekilde incelenecektir. Burada, sularda çözülücü bileşiklerin kullanılamaz olduklarını, çünkü bunların su içinde kaldıklarını ve seramik eşyanın üstünü örten sır tabakasında bir varlık göstermediklerini belirtmek yeterlidir. 24 Şu da var ki, gözenekli (poröz) hamurlar tarafından emilmeye eğilimleri olup, o zaman da bir ergitici gibi reaksiyona girerler. Toprak-alkali oksitleri, temel olarak CaO, karbonatlardan sağlanır. Bunlardan CaCO3, yani çömlekçilerin "İspanya Beyazı" en çok kullanılandır. CaCO3 sularda çözülmez. Ancak, sırdaki öteki hammaddelerle birlikte ısıtıldığında, bileşimdeki karbon gazının ayrışmasıyla çözüşür. Bu da sırın yüzeyinde gaz kabarcıklarının oluşmnası tehlikesini doğurur. Bu nedenle, sır pişirimi sırasında oluşacak gazlaşmayı önlemek amacıyla, genellikle öteki hammaddelerle birlikte fritlenerek, karbon gazının sır pişirimi yerine fritleme işlemi sı- rasında ayrışması sağlanmış olur. Bir kurşun sırının bileşimine giren CaO, K20 ve Na20 moleküler miktar toplamı genellikle 0.4 mol. civarında olup; kalsiyum oksit oranı, ötekilere oranla, yaklaşık olarak (Na20+ K2O)'ya eşittir, CaO, bir dereceye kadar sırın erirgenliğini artırır, onun ötesinde sır kalınlaşma eğilimi gösterir ve silikat kristalleri (CaSiO3) oluşması tehlikesi görülür. Bu olgu, standart sırlara sık sık saf halde "İspanya Beyazı" katılması ile hazırlanan kireçli mat sırların yapımında kullanılır. 25 Doğal halde spath-floor (fluospar) olarak bulunan kalsiyum florür (calsium fluorid) CaF2 , bir CaO kaynağı olarak küçük miktarlarda sık sık kullanılır. Sırlar için temel kurşun oksit kaynağı ya mürdesenk (PbO)’dir ya da sülyen (Pb203)’dir. Bunlar, sularda çözülücü olmayan kurşun bileşikleri elde edilmesi için kurşun bisilikat friti haline dönüştürülür. Ancak ondan sonradır ki, sırın bileşimine karıştırılır. Eski zamanlarda, sırlarda çoğunlukla üstübeç (2PbCO3.Pb(OH)2) kullanılmaktaydı. Çünkü üstübeç sır banyosunun yapıldığı daldırmada çok iyi asıntıda kalır. Ancak, zehirleyici etkisinin tehlikeleri yüzünden kurşun bileşikleri endüstriyel sırlarda bundan böyle fritlenmeksizin kullanılmamaktadır. Aşağıda, günümüzde ticarî hale getirilmiş kurşunlu fritlerden birkaçı verilmektedir: PbO . 0.042 Al203 . 2 Si02 PbO . 0.086 Al2O3 . 1.86 SiO2 26 PbO . 0.0861 Al203 . 1 . 7 9 Si02 PbO . 0.247 A1203 . 1.97 Si02 PbO . 0.142 A1203 . 1.68 Si02 (Fildişi) 0.182 Ti02 PbO . 2 Si02 PbO . 1.5Si02 PbO . 0.74 A1203 . 1.82 Si02 (% 65 PbO) PbO . 0.078 A1203 . 1.30 SiO2 (% 70 PbO) 27 Borik Asit Anhidrit Sırlara B203 girmesini sağlayan bor bileşikleri şunlardır: Boraks dekahidrat – B4O7. 2.10H20 %9.36.5 B2O3 Boraks (sodyum borat dehidrat)-B4O7Na2 %69.2 B2O3 Borik asit – H3BO3 %56.3 B2O3 Boraks dekahidratın yüksek oranda su içermesi nedeniyle, frit yapımcıları daha çok 740°C derece civarında ergiyen borik asit kullanılmasını tercih ederler. 28 Boraks, sırların bileşimine B2O3 sağlanması için en çok kullanılan bileşiktir. Sularda çözülücü olduğundan genellikle fritlenerek kullanılır. Borakslı ana fritler şunlardır: (1) 0,302 Na20 0,088 K2O 0,532 CaO 0,076 BaO 2,200 SiO2 (2) Standart 0,168 Al2O3 0,033 K2O 0,643 CaO 0,335 Na20 0,003 MgO 0,600 B203 0,176 Al2O3 (3) 0,107 K2O 0,440 Na20 0,453 CaO 0,305 Al2O3 (4) Yüksek ısı 0,264 Na20 0,132 K20 0,594 CaO 0,013 MgO (5) (Mayolika) 0,214 K2O 0,417 Na20 0,366 CaO 0,002 MgO 1,909 SiO2 0,638 B2O3 0,418 Al2O3 3,430 SiO2 0,205 Al2O3 0,880 B2O3 4,703 SiO2 (6) 0,381 Na20 0,077 K20 0,158 Al2O3 0,541 CaO 0,963 B2O3 (7) 0,379 Na20 0,044 K2O 0,573 CaO 0,004 MgO 0,234 Al2O3 (8) 1,884 Si02 0,452 B2O3 0,700 CaO 0,275 Na20 0,025 K2O 0,200 Al2O3 2,386 Si02 0,765 B2O3 (9) 0,400 Na20 0,300 CaO 0,250 MgO 0,050 0,300 Al2O3 ZnO 2,560 SiO2 0,715 B203 (10) 0,050 ZnO 1,000 CaO 0,097 Al2O3 3,000 Si02 0,700 B203 5,00 Si02 1,00 B2O3 0,609 Si02 B203 1,500 B2O3 29 Asit borik, genellikle, sırın bileşimindeki Na2O içeriği artırılmaksızın, B2O3 oranının çoğaltılması istendiğinde kullanılır. Boraksın olduğu gibi, asit borik de suda çözülücüdür ve fritlenerek kullanılması gerekir. Silis katkısı feldispat, Cornish Stone* (Kelt kili), kaolen ile kurşunlu ve borakslı fritler gibi bazı öteki sır yapıcı maddeler tarafından sağlanır. Bileşime yalnızca Si02 katkısı gerektiğinde, öğütülmüş sileks kullanılır. Fritlemede beyaz kum kullanılabilir. Çinko asidi, özellikle kurşunsuz sırlara ikinci dereceden bir ergitici olarak da katılır. Aynı zamanda, kristal ya da mat sırlarda çinko silikatın oluşumu, kristalleşmeyi kolaylaştırdığı için kullanılır. Sırlara alümin katkısı genellikle feldispat (K2O.Al203.6Si02) ya da kaolen (Al2O3.SiO2.2H2O) konularak yapılır. Kaolen aynı zamanda özgül ağırlığı (S.G.)* en yüksek olan sır yapıcı maddelerin asıntıda kalmasını kolaylaştırır ve kalsine alümine göre de fiyatı daha düşüktür. *Korniş-ston, bir çeşit İngiliz feldispatı. *S.G., Specific gravity(İng.);Poids spécifique(Fr.); Spezifisches gewicht(Alm.) 30 IV. BÖLÜM SIRLARDA HAZIRLAMA VE UYGULAMA SIRLARDA HAZIRLAMA VE UYGULAMA Bir sır barbotininin hazırlanması, sır fritlenmiş olsun olmasın aynı tarzdadır. Yalnız, fritli sırlarda fritlenmiş/ön ergitilmiş maddeler kullanıldığı halde, fritlenmemiş sırlarda sularda çözülmeyen hammaddeler kullanılır. parçaların İşlem, sır tabakasıyla yoğunluğunun tartı, banyosunda örtülmesini ve sır karıştırma, öğütme ile yeterli sağlamak barbotininin kalınlıkta sır amacıyla, frit akışkansızlık ayarlamasını kapsar. Daha önceden de belirtildiği gibi, aynı moleküler formüle değişik sır hammaddeleri kullanarak yaklaşılması olasılığı vardır. Ne var ki, bu yolla hazırlanmış 31 olan sırlar her zaman için benzer nitelikte olmayabilirler. Bazı hammaddelerin ötekilere göre çok daha ucuz fiyatlı olmaları, bir sırın hazırlanması sırasında dikkate alınması gereken önemli bir etkendir. Bunlardan, sıra Al203 ve SiO2'nin aynı zamanda girmesini sağlayan kaolen, bu iki okside göre, gerçekten çok ucuz bir sır hammaddesidir. Diğer yandan kaolen örneğin, kurşunlu fritlerde olduğu gibi, sır banyosunda en yoğun parçacıkların kolaylıkla asıntıda kalmasına yardımcı olur. Kurşun oksit ise, sularda çözülmezlikle ilgili kurallara uygun bir biçimde sır bileşimine katılmalıdır. Opak sırlara gelince, mümkündür ki, opaklaştırıcı madde bir bileşimden ötekine göre daha az çözülücüdür (erirgen). Bunlardan çok pahalı bir bileşik olan kalay oksidi kullanıldığında bu olgunun dikkate alınması çok yerinde olur. Aksi halde, sırın yapımına değin harcamaların artması olasılığı fazlalaşır. Bu nedenle, daha az etkili bir opaklaştırıcının fazla miktarda kullanılmasıyla, sırın maliyet fiyatının düşürülmesi tercih edilir. Eğer, sır renklendirilmeyi gereksindiriyorsa, sır hammaddeleri ile renklendiriciler arasında meydana 32 Gelebilecek bir karşılıklı etkilenmeyi gözönünde bulundurmak gerekir. Örneğin, krom yeşillerinin çinko oksidi bulunan bir ortamda kahverengine dönme eğilimi göstermeleri gibi. Bütün bu hammaddelerin hususlar, bir sırın bileşimine giren seçiminde alınması zorunluluğunu çeşitli doğurur. öğelerin dikkate Ne yazık ki, bu konudaki bilgilerimizin güncel düzeyi, bu seçimi, çok deneysel bir biçimde uygulamamıza vermemektedir. tarzda olduğundan Sırların her daha zaman örtülmesi değişik bir için olanak konusuna ayrılmış olan bölümde, aynı moleküler formüle sahip sırların değişik nitelikler gösterebilecekleri konusundaki bazı nedenleri açıklayacağız. Günümüzde öğütme işlemi ya bütünüyle ebonit ya da porselen kaplı taşlı bilyalı değirmenlerde yapılır. Öğütücü ajanlar ise yine porselen bilyalardan ya da ergimiş kaolenden yapılmış yuvarlak taş ya da çubuktandır (barre). Öğütmede kauçuk değirmenler tercih edilir. Çünkü, öğütmeyle aşınmış olan kauçuk, miktar olarak pek azdır ve o kadarı da pişirim sırasında yanarak kaybolur. Aynı şekilde, öğütme işlemi sırasında sır bileşimine karışan bilya aşıntıları, özellikle bilyalar alüminden ise çok azdır. Sırlar genellikle 120 33 D.İ.N. süzgü eleklerinde % l'den daha az kalıntı (artık) bırakacak tarzda öğütülürler. Bu da Webb ve Ratcliffe yöntemlerine göre, bir hidrometre yardımıyla ölçülmüş, çapları O.Ol mm.'den aşağı olan partiküllerin ortalama %60 oranına eşittir. Gereğinden fazla ince bir öğütme hiç bir önem taşımaz ve sırın maliyet fiyatının artmasına neden olur. Olanak sağlandığında, hammaddelerden önce en sert olanların suyla karıştırılarak öğütülüp, daha yumuşak olanların ise sonradan katılması tercih edilir. Değirmendeki sır barbotininin yoğunluğu genellikle 1.8 civarındadır. Bazen, sır barbotininin değirmenden kolaylıkla boşaltılması amacıyla bir miktar su katılır. Daha sonra bu barbotin teknelerde çökmeye bırakılarak, su fazlasının yüzeyde ayrışması sağlanır. Sırın yeterince öğütülmemesi, yeterli yoğunluktaki bir barbotin elde edilmesini güçleştirir. Bu da, teknelerdeki çökeltinin neden olduğu bir takım güçlükler ortaya çıkardığı gibi, daldırmada da parça tarafından emilen sır tabakasının her tarafta eşit ve düzgün olmasını engeller. Yine yetersiz bir öğütmede partiküllerin fazla iri kalması, normal sır pişiriminde sırın gereği gibi yayılmasını engeller. Bunun sonucu 34 pişmiş sır yüzeyinde kabarcık ve iğne delikleri gibi görünümlerin ortaya çıkması tehlikesi belirir, Bunun tersine aşırı bir öğütme işlemi de yersiz enerji kaybına yol açtığı gibi, bu enerji kaybına bağlı bazı sakıncalar da doğurur. Bu gibi aşırı öğütülmüş bir sır belki daha iyi asıntıda (süspansiyon) kalır. Ama, sırlı parçanın kurumasıyla tozlaşarak, en hafif bir darbe karşısında kolaylıkla dökülür. Ayrıca, sırda opaklaştırıcı bir madde içeriği bulunduğu zaman görüldüğü gibi, özellikle ergime noktasındaki sırın yüksek derecede akışkansızlığa sahip olduğunda, kabuklanma ve soyulma ortaya çıkabilir. Kabuklanmayla ilgili nedenler, sır hatalarına ayrılmış olan bölümde daha etraflıca incelenmiştir. Kişisel deneylere göre, saydam sırlarda kabuklanma oluşumu ancak çok aşırı derecede yapılmış olan öğütmeler sonucudur. Sır banyosunda, daldırma sırasında parça tarafından emilen sırın miktarı şu etkenlere bağlı olarak değişir: a. Yoğunluk (Density) b. Akışkansızlık (Viscosity) 35 c. Hamurun su geçirgenliği (Porosité) d. Daldırma süresi Su geçirgenliği (porozitesi) yüksek olan bir parça daha az poröz olan başka bir parçaya göre, eşit yoğunluktaki bir sır banyosunda eşit zamanda daha fazla sır emer. Bu nedenle, iki ayrı teknedeki aynı sır barbotininin farklı yoğunluklarda hazırlanması yararlıdır. Daldırmayla sırlama yapan kişi bu konudaki deneyseli ve el alışkanlığına dayanarak, daha az pişirilmiş olmasından dolayı daha poröz olan parçaların daha fazla sulandırılmış sır banyosuna daldırılması gerektiğini bilmelidir. Böylece, parçaların tümünde eşit kalınlıkta bir sır tabakası elde edilmesine çalışılır. Normalin üstünde kalınlıktaki sır tabakasıyla örtülü parçalar sır çatlamaları, ergime sırasında sır akmaları ve parçaların birbirine yapışması gibi tehlikelerle karşı karşıya kalırlar. Aynı şekilde, sıraltı boyaları da akarak, dekorun bozulmasına yol açar. Bir sırın akışkansızlık derecesi de parça tarafından emilen sır tabakasının kalınlığını etkiler. Bu husus, özellikle emiciliği sıfır ya da çok az olan camsı (vitrifié) hamurlar söz konusu olduğunda önem kazanır. Bununla birlikte, parça tarafından emilmiş sır miktarının 36 akışkansızlıkla oranlı olarak arttığı, ama, bir noktadan sonra bu miktarın yeniden azaldığı kanıtlanmıştır. Bu yüzden, sırlama konusunda, akışkansızlığın ayarlanması çok önemlidir ve bu ayarlama çoğu kez bükme ipli (a fil de torsion) basit bir viskozimetre yardımıyla yapılır. Akışkansızlığın ayarlanması, genellikle kaolen, bentonit, bazı amidon ve zamk çeşitleri ile selüloz türevleri gibi jelatin yapısında olan (koloidal) bir madde katılarak yapılır. Organik maddeler kullanıldığında yapılan katkı oranı % 1-2'nin üstünde olmamalıdır. Çünkü, daha yüksek miktarlarda sırın kabuklanması tehlikesi belirir. Bazen de, sırlı eşyanın taşınması sırasında sır tabakasının yer yer kabarıp dökülmesini engellemek için sırın içine yine bir miktar jelatinimsi maddeler katılır. Bu gibi koloidal maddelerin katılmasından sonra, sırın daldırma atölyesine götürülmesinden önce, son olarak bir akışkansızlık ayarlaması daha yapılmalıdır. Kontrol, genellikle, bir parça koloidal maddenin sulu eriyik halinde elektrolit katılarak pıhtılaştırılması şeklinde yapılır. Bunun için çoğu kez az miktarda,koyulaştırılmış (konsantre)eriyik halde 37 kalsiyum klorür kullanılır. Sırlama, yalnızca parçaların daldırılması şeklinde değil, püskürtmeyle de yapılır, özellikle, bazı elektro-teknik ya da sağlık gereçleri gibi ağır ve taşınması güç parçaların sırlanmasında püskürtme yapılması zorunludur. Öte yanda, renkli sırlar kullanıldığında püskürtme yapılması giderek daha çok tercih edilmektedir. Çünkü, bu tarzda bir sırlama yapıldığında, parçaların yüzeyinde farklı tonlar oluşumu engellenerek, tekdüze bir sır tabakasının oluşumu sağlanmış olur. Püskürtmede püskürtülen sırın en az % 25 kadarı dışarı yayılır, Ama yayılan bu miktarı sonra yeniden toplanabilir. Bunun için iyi bir usul vardır. Şöyle ki, püskürtme mahallinin arkasında bir su-perdesi kurulur. Bu suyun akışı, geri alınmak için sırın toplanmasına yeterli olana kadar, kapalı devrede sürekli olarak pompalanır. Püskürtme işlemi mekanikleşmeye çok elverişli bir tekniktir. Günümüzde, saatte 300 düzine düz parçanın sırlamasını yapabilecek güçte makinalar vardır.* *Elimizdeki kitabın yazılışından günümüze kadar geçen süre içinde bu miktar çok daha büyük rakamlara ulaşmıştır. T.A. 38 Örneğin, bir Schweitzer makinasında düz parçalar döner miller üstünde yatay durumda durağanlaştırılır. Bu yolla parçalar otomatik olarak püskürtme mahallinden kurumaya geçer. Kuruyan parçalar daha sonra toplanarak pişirime gönderilir ve döner miller yeniden doldurulur. Bu sistem aynı yerde doldurma ve boşaltma yapılmasına elverişli döner ya da düz bir taşıyıcı üstüne monte edilebilir. Sırlama, örneğin kaplama karolarında olduğu gibi, parçaların yalnızca tek yüzüne uygulandığında, perdeli bir püskürtme makinası kullanılmasında yarar vardır. Bu tip makinalarda karolar otomatik olarak doldurulup, püskürtülen sır barbotinine doğru gönderilir. Sır barbotini, yine kapalı devrede kesintisiz olarak pompalanırken, bu arada manyetik ayırma ve süzmeyle de safsızlık (im p ur e t é) ayrılmış olur. 39 H. H. WEBB and S. W. RATCLIFFE : « Rapid Methods of Grain Size Measurements in Pottery Practice ». Trans Brit. Cer. Soc. 41 51, 1941-2. R J. VERBA : « Automatic Spraying of Glazes ». Bull. Amer. Cer. Soc. 33 307, 1954. H. G. THOMSON : « Effect of Particle Size of ZnO on Consistency of Glaze Slips ». J. Amer. Cer. Soc. 12 581, 1929. H V. SCHWEITZER : « Automatic Glazing in the Ceramic Industry ». Bull. Amer. Cer. Soc. 13 123 1934. E SCHRAM and R. F. SHERWOOD : « Some Properties of Glaze Slips ». J. Amer. Cer. Soc. 12 270, 1929. P W. LEE : « Suspension of Glazes ». Ibid 11 713, 1928. J. H. KOENIG and F. C. HENDERSON : « Particle Size Distribution of Glazes ». Ibid 24 286, 1941. K. M. KAUTZ : « Effect of Boric Acid in Raw Milled Glazes ». Ibid 15 639, 1932. C. G. HARMAN and co-workers : « Studies of Factors Involved in Glazes Slip Control », Parts I-IV. Ibid 27 202, 207, 209, 214, 1944. A. C. GERHER : Use of Gelatine in Glaze Application ». Ibid 7 494, 1924. E. S. FOSTER : « Organic Agents as Aids to the Adhesion and Suspension of Glazes ». Ibid 12 264, 1929. A J. DALE and M. FRANCIS : « The Technical Control of Glazing by Dipping and Other Methods ». Trans. Brit. Cer. Soc. 41 167, 1942. L.H. BROWN : « Application of Glazes ». Bull. Amer. Cer. Soc. 17 441, 1938 I.. H. BROWMAN : « Studies of the Changes in the Viscosity of Clay Slips and Glazes Suspensions on Ageing and by Treatment with Electrolytes ». J. Amer. Cer. Soc. 10 508 1927. C. ATKINS and M. FRANCIS : « Effect of Bentonite on Glaze Take-up of Mechanically Dipped Tiles » Trans. Brit. Cer. Soc. 42 157, 1943. 40 V. BÖLÜM SIRLARIN ERGİMESİ SIRLARIN ERGİMESİ Seramik eşyanın sırlanmasından sonra kurutma yapılarak pişirime geçilir. Pişirim işlemi sürecinde bir seramik sırı yalnızca ergimekle kalmayıp, aynı zamanda parçanın tüm yüzeyinde eşit bir şekilde yayılmalı ve ısı etkisiyle sır bileşiminden ayrışarak ortaya çıkan her çeşit gaz kabarcıkları da kaybolmalıdır. Bir seramik sırında yayılmadan (nappage) anlaşılan da budur. Pişirimin yetersiz olduğu bir sır, oluşmamış sır, eğer bu parlak bir sır ise, tam bir parlaklık kazanmaz ve gaz kabancıklarının kötü pişirim koşullarında bıraktıkları doldurulamamış krater çukurlarından ötürü görülen "iğne delikleri" tarafından bozulma tehlikesiyle karşılaşır. 41 Bir seramik sırı yalnızca, önceden belirlenen bir ısıda pişirilmekle kalmamalı, aynı zamanda akışkansızlığı da, sırın ergime noktasına vardığında, parçanın tüm yüzeyinde eşit olarak yayılacak şekilde düzenlenmiş olmalıdır. Çok fazla akıcı bir sır seramikçiler için gerçek bir sorundur. Çünkü, bu gibi sırlar, parçaların fırın plakları ile öteki fırın aksesuarına yapışması tehlikesi yaratır. Diğer yanda, yeterince akıcı olmayan bir sır da belki giderek soyulma kabuklanma gibi benzeri sır hatalarına neden olabilir. Ergimiş sırların akışkansızlığını ölçmeye yarayan ve A.W.Norris ile W.James tarafından kullanılmış seçkin yöntemler vardır. Ama, uygulamada bu ölçümlerin saptanması deneysel ergime blokları yardımıyla yapılmaktadır. Bu yöntemde yüksek ısılara dayanıklı (refrakter) maddeden bir “blok” kullanılır. Bu blokta, kazınmış eğimli bir plan üzerinde bulunan yuvaya pudra halinde bir miktar sır konulur. Fırına yerleştirilir, böylelikle, ergimiş sırın ergime sürecinde geçirdiği evrenin izlenebilmesi olanağı sağlanır. Bu yöntem, ergime halindeki çeşitli sırların akıcılık derecelerinin saptanmasında da kullanılır. 42 Sırların erirgenliği de (fusibility) aynı şekilde çok önemli, ayrı bir noktadır. Sırlar konusunda amaç, mümkün olduğu kadar alçak ısılarda ergiyen, bununla birlikte kılcal sır çatlamalarına karşı dayanıklı olan bir sır elde edilmesidir. Kullanılan seramik hamurunun esnekliği gibi, genleşme da belli bir noktaya katsayısı kadar kullanılabilecek sır tipini belirler. Buna göre, fayans ya da bütün öteki benzeri hamur çeşitleri üstüne uygulanmış mayolika tipi kurşunsuz sırlar ile kılcal sır çaplamalarına karşı iyi bir dayanıklılık elde edilmesi güçtür. Bir sır bileşiminde alkali oksitleri içeriğinin artırılması sırın pişme ısısını hissedilir ölçüde düşürür. Ama, buna karşılık genleşme katsayısı da yükselir ve alkali oranı normal miktarları aştığında kılcal çatlamaların oluşması tehlikesi de kesinleşir. Çok tanınmış krakele sırlar, alkali oksitlerden yana zengin olanlardır. Toprak-alkali oksitlerden CaO ve BaO gibi ergitici niteliği olan oksitler de pişirim ısısını düşürme miktarda eğilimindedirler. Ancak, çok kullanıldıklarında, refrakter maddeler gibi etkime gösterirler. PbO, B2O3 gibi sırın pişirim ısısını da düşüren etkin bir ergiticidir. 43 Yüksek miktarda bir silis içeriği, alümin gibi, sırın ergime noktasını yükseltir. Bu özellik de, yani, bileşimdeki çeşitli oksitlerin artırılmasının, bir fritin yumuşama noktası üzerindeki etkisi, aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. % oksit katkı B203 E.Leonhart ve E.Zschimmer, Sprechsaal 61, 763, 1928 44 Bununla birlikte, bu etki konusunda çok kesin davranılmaması gerekir. Çünkü, eutectiques* oluşumu da aynı şekilde ergimeyi önemli şekilde etkileyebilir. Genel olarak, eğer formüldeki bazik oksitlerin sayısı artarsa, pişme ısısı da düşer. Fayans ve porselenle ilgili sır çeşitleri konusundaki bazik-oksit/ asit-oksit oranı ortalama 1/1'den 1/3'e kadar bir değişim gösterir. Ergime noktası daha yüksek sırlar için aradaki bu oran daha da artar. Bu durumda, eğer bütün camsızlaşma ve kristalleşme gibi tehlikelerden kalınmak uzak isteniyorsa, bazik-oksit/asit-oksit oranı 1/6 ile 1/10 arasında değiştirilebilir. Eutectique oluşumundan daha önce de söz edilmişti. Eğer iki refrakter madde, örneğin, 17100C derecede ergiyen SiO2 birbirleriyle ile 2050°C derecede karıştırılırsa, ergiyen görülür ki, Al2O3, bunların karışım oranları ne olursa olsun, ergime, saf alüminin ergime silisin derecesinin ergime altında, hatta derecesinin bazıları bile da saf aşağısında ergimektedir. *Ayrı ısılarda ergiyen maddelerden oluşan bir bileşimin, bu maddelerin ergime ısısından farklı ısılarda ergime (eutectique) noktası. T.A. 45 % 10 oranında Al2O3 ile % 90 oranındaki Si02 karışımında en düşük ergime ısısı 1545°C derecedir. Bu ortak ergime ısısına, bu maddelerin denilir. eutectique ısısı % 10 oranında TiO2 içeren bir silis/titan karışımı da aynı şekilde 15400C derecede ergiyen bir eutectique verir. Şu nokta kesindir ki, tek başına kuvvetli bir refrakter madde niteliği gösterebilen maddeler karışımının birlikte ergitilmesi halinde eutectique oluşumu çok önemli bir rol oynayabilir. Eklenti V.de bu konuya ilişkin bir tablo yer almaktadır. Buradan da görülmektedir ki, bazı sistemler birçok eutectique oluşumuna yol açarlar, bazıları da oldukça alçak ısılarda ergirler. Sırlı bir parça pişirildiğinde, pişirimin başlangıcıyla birlikte, ya karbonatların çözülmesi ile hamur bileşimindeki suyun buharlaşması gibi nedenlerle kimyasal ayrışmalardan ya da bisküvi hamuru ile pudra halindeki sır içinde sıkışıp kalmış hava nedeniyle bir gazlaşma meydana gelir. Pişme ısısının artarak, sırın ergimeye başlamasıyla birlikte, gaz çıkışı güçleşir. Çünkü, ergime halindeki sırdan ayrışmak için kendine bir çıkış yolu bulma zorunluluğunda kalan gazlar kabarcıklar yapmaya başlar. Bu olgunun süresi 46 tümüyle sır tabakasının kalınlığı ya da sırın akıcılığıyla bağıntılıdır. Sırdaki gazlaşmadan doğan bu kabarcıklar yüzeye eriştiklerinde patlayarak yerlerinde değişik büyüklükte kraterler bırakırlar. Pişirim süresinin çukurların uzatılmasında bu krater doldurulması amaçlanır. Eğer pişirim ısısı yetersiz ya da sır haddinden fazla akışkansız ise bu krater çukurları kendilerini tümüyle kapatamaz. Bu yüzden de "iğne deliği" denilen ve çıplak gözle seçilmesi bazen güç olan çok küçük (minüskül) çukurlar bırakabilirler. Yine bu nedenle, bazen yer yer poröz olan (geçirgen) ya da yumurta kabuğu (coquille d'oeuf) denilen bir sır yüzeyi ortaya çıkar. Bir sırın soğutulması oldukça çabuk yapılabilir, hatta parlak sırlar söz konusu olduklarında bu özellik esastır. Gerçekten de, sırların büyük bir çoğunluğu için camsızlaşma (kristalleşme) tehlikesinin 700°C 850°C dereceleri civarında daha çok olduğu görülmüştür. Bu yüzden, soğumanın başlamasıyla birlikte, bu ısı evresinin çabucak geçilmesi uygun olur. 47 C. W. PARMELEE : « Ceramic Glazes ». Chicago 1948. A. M. BLAKELEY : « Life History of a Glaze, Part II — Maturing of a Whiteware Glaze ». J. Amer. Cer. Soc. 21 239, 1938. J. O'M. BOCKRIS and D. C. LOWE : « An Electromagnetic Viscometer for Molten Silicates at Temperatures up to 1800° ». J. Sci. Inst. 30 403. 1953. H. EDWARDS and A. W. NORRIS : « The Examination and Maturing of Glazes ». Trans. Brit. Cer. Soc. 56 133, 1957. A. W. NORRIS and W. JAMES : « Some Physical Properties of Glazes ». Ibid 55 601, 1956. C. M. LAMPMAN : « Effect of Different Bodies on Some Wetting and Flow Characteristics of Glazes ». J. Amer. Cer. Soc. 21 252, 1938. C. M. LAMPMAN : « Flow of Glazes on Horizontal and Inclined Surfaces ». Bull. Amer. Cer. Soc. 17 12, 1958. F SINGER : « Low Temperature Glazes ». Trans. Brit. Cer. Soc. 53 398, 1954. E. LEONHART and E. ZSCHIMMER : « Die Schmelzhârte der SteingutGlasurfritten der Systems » Si02 - B203 - A1203 - Na20 - CaO - PbO. Sprechsaal 61 763, 1928. H. M. KRANER : « Use of Eutectics as Glazes ». J. Amer. Cer. Soc. 9 319, 1926. C. W. PARMELEE and A. E. BADGER : « Effect of Alumina on Softening Temperature and Viscosity of Glass ». Glass Ind. 17 (3) 8586, 1936 48 VI. BÖLÜM KURŞUNLU SIRLAR KURŞUNLU SIRLAR Günümüz seramik endüstrisindeki kurşunlu sırlar fritlenerek kullanıldıklarına göre, fritleme işlemi konusunda açık bir tanımlama yapılması iyi olur. Fritleme (ön ergitme), sır yapıcı hammaddelerin, gözenekli hamurlarda olduğu gibi hamur tabakasına işlemeden yüzeyde yayılacak homojen (her yanda aynı yapılı) bir sır tabakası oluşturmasını sağlamak için örneğin, boraks gibi suda eriyen bir maddenin, suda erimeyen silikat ve borosilikat haline dönüştürülmesi amacıyla yapılır. Kurşun bileşiklerinin fritlenmesindeki amaç ise, bunların asitlerde olduğu kadar mide öz suyunda da erimemesi ve kurşunun zehirleyici tehlikelerinden kaçınılması içindir. 49 Fritleme, ya bir süreklilik içinde (continue) ya da aralıklı – kesintili (discontinue) fırınlarda yapılabilir. Sürekli fritleme, yalnızca aynı fritten önemli miktarlarda üretilmek istendiğinde tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntemde, hammaddeler kabaca karıştırıldıktan sonra düzenli aralıklarla, iç yüzü özel refrakter tuğlalarla döşenmiş moufle tipinde bir fırına atılır. Fırına atılan bu maddeler mazotlu brülörler yardımıyla ısıtılır. Fırının üst kesiminde de yakıt artıklarının serbestçe çıkışını sağlayan bir baca bulunur. Fritleme sırasında, mazot alevleri frit hammaddelerini doğrudan doğruya üstlerinden geçerek ısıtır. Ergimiş fritin boşaltılmasıyla, frit hammaddelerinin fırına yeniden atılması sürekli olarak aynı miktarda ergimiş frit alınacak tarzda ayarlanır. Birlikte ergitilmiş olan bu hammaddeler boşaltılarak soğutulan ya da ya su içine su ve soğuk hava püskürtülerek merdaneler arasından geçirilerek soğutulabilir. Doğrudan doğruya su içine boşaltılarak yapılan soğutmayla taneli bir frit elde edildiği halde, hava ya da merdanelerle yapılan soğutmada sabun kepeklerini andıran kuru bir frit elde edilir. Bu çeşit soğutmayla, elde edilen fritin öğütülmesi, iri taneli bir fritin öğütülmesine göre çok daha kolaydır. 50 Bununla birlikte, fritlerin büyük çoğunluğu discontinue (kesintili) fırınlarda yapılırlar. Bu fırınlar ya rotatif (döner), ya da moufle tipi fırınlar olabilir. Rotatif fırın, yatay olarak örülmüş refrakter tuğla döşeli çelik bir silindirden oluşur ve özel bir mekanik sistemle çalıştırılır. Fırın doldurulduktan sonra, alevler iç kesimlere yöneltilecek şekilde, silindir gövdenin bir kenarındaki mazotlu brülör çalıştırılır. Yakıt gazları fırının öteki kesimindeki bir davlunbazda toplanarak, bu davlunbaza açılan baca tarafından dışarı atılır. Fırına atılmış frit hammaddeleri alevin yayılımıyla ısıtılırken, aynı zamanda fırın da ergimeyi kolaylaştırmak için sallanır. Sonunda, ergime halindeki maddelerin birbirlerine iyice karışmasını sağlamak için fırına kendi etrafında bir dönme hareketi verilir. Sonra, fırından alınan bir örnek bütün kabarcıklarından arınmış tam bir frit görünümü verdiği zaman fırının çalkalanmasıyla ergimiş frit su içine boşaltılır. Rotatif ergitir. fırınlar fritlenecek hammaddeleri daha çabuk Ancak, bunlardaki refrakter kaplamaların aşınması ve yakıt harcaması da, onların yanında daha fazla tercih edilen moufle tipindeki sabit fırınlara oranla daha yüksektir. Moufle fırınların son örnekleri, 51 biraz önce sözü edilmiş olan mazotla ısıtılmış tünel fırınlara benzer. Aralarındaki tek ayrıcalık, frit hammaddelerinin fırına atılması ile ergimiş fritin boşaltılmasının kesintili olarak yapılmasındadır. Bazı fritlemeler, kömürle ısıtılmış "yansımalı"* fırın tipinde fırınlarda yapılır. Bu durumda, fırının bir kenarından atılan kömürle elde edilen alevlerin yayılımı ergimekte olan maddelerin üstünden geçecek şekilde düzenlenerek, oradan da bacaya yöneltilir. O sırada da bol oksijenli bir fırın atmosferi elde edilmesine çalışılır. Fritlemede, bileşimdeki birçok madde, bir takım kimyasal ve fiziksel değişim ve dönüşümlerin sonucu olarak bir miktar ağırlık kaybına uğrar. Eklenti III' de verilen bir tablo fritleme faktörleri adı verilen bu ağırlık kaybının hesaplanmasına yaramaktadır. *Yalnızca ateşlik kesiminden ısıtılmayıp, tavan içyüzlerine ısısal ışıldama yansıtılmasıyla ısıtılmış fırın tiplerine verilen ad.T.A. 52 Kurşun Zehirlenmesi Şimdiye kadar kurşun zehirlenmesi konusunda pek çok şey yazıldı. Seramik sırlarında çok eski zamanlardan bu yana kurşun kullanılmış ve bu kullanım sırlara oldukça alçak bir ergime ısısı ve düşük bir akışkansızlık vermiştir. Diğer yandan kurşun silikatın yüksek bir kırılma indisine sahip olması, kurşunlu sırlara düzgün bir kayganlık ve parlaklık sağlar ve bu tip sırlar, pişirimin başından itibaren çalışana bir güvenlik verir. Eskiden, kurşun minerali (kurşun sülfür) çömlek üstüne pudralanır, sonra pişirilirdi. Bu yöntem, bir miktar kil katkısı yardımıyla asıntıda tutulmuş saf haldeki kurşun bileşikleri içeren karışımların kullanılmasıyla terkedilmiştir. 53 Çünkü, kurşun bileşikleri ağır ve taneli bir yapıya sahip olduklarından, su içinde kısa sürede dibe çökme eğilimi gösterirler. Üstübeç (bazik kurşun karbonat - 2 PbCO3 - Pb(0H)2), yumağımsı yoğunluğu sayesinde su içinde çok iyi asıntıda kaldığı için çok kullanılırdı. Ne var ki, mide özsuyunda bulunan klorhidrik asit içinde erimesi nedeniyle, aynı zamanda ağır bir kurşun zehirlenmesi kaynağıydı (saturnisme). Britanya çömleklerinde kurşundan zehirlenme olayları 1897 yılında 432'ye çıkmıştı; 1904 yılında ise bu rakam 109'a düştü. Kırk yıl sonra da, tek bir zehirlenme olayı görülmedi. Bütün bu zehirlenme olaylarının hepsi ölümle sonuçlanmıyordu. Ama, zehirlenmenin kendisi büyük ıstıraplara yol açıyordu. Kurşun zehirlenmesinde, kurşun bileşiklerinin tehlikeli bir düzeye erişinceye kadar organizmada birikerek, ancak ondan sonra belirtiler karakteristik göstermesi nedeniyle, hastalık şaşırtıcı olup teşhisi güçtür. Bu gibi belirtilerin burada daha etraflı bir şekilde anlatılması gereksizdir. Ancak, şu kadarını belirtebiliriz ki, saturnisme kan kanseri, kısmî felç ve böbrek bozuklukları gibi hastalıkların nedeni olabilir. Ağrılı eklem şişkinlikleri, diş etlerinde kararma gibi haller 54 kronik kurşun zehirlenmesinin ilk işaretleridir. Kurşunun ağız ve burun yoluyla solunarak emildiği ama, buna karşılık deri tarafından emilmediği bilinmekteydi. Bu amaçla iki şekilde önlem alınmasına gidildi. İlk olarak fabrikalar için kurşun tozlarının organizma tarafından emilmesi tehlikelerinin azaltılması amacıyla bir takım kurallar konuldu. İkinci olarak da, sırlarda kurşun kullanılmasından vazgeçilmesi ya da kurşundan mide özsuyunda erimeyen bileşikler üretilmeye gidilmesi düşünüldü. Alınan ilk önlemlerle ilgili önerilerde, kurşun bileşiklerinin kullanıldığı kesimlerde yemek yenilmesi ya da sigara içilmesi yasaklandı. Haftada bir kez değiştirilen koruyucu giysiler kullanılması yanında duş ve yatakhaneler kurulması da zorunlu kılındı. Hastalığa karşı daha duyarlı oldukları saptanan gençler ile kadınlar fritlenmeden kullanılan tüm kurşun bileşiklerinin hazırlanışından uzakta tutuldular. Sırların oluşturduğu tozları ortadan kaldırmak amacıyla bir takım önlemler alındı. Atölye döşemeleri ile sır hazırlanan yerlerin düzenli olarak yıkanması, 55 atölyelerde tam bir havalandırmanın yapılması, fritlenmemiş kurşun bileşiklerinin sürekli olarak nemli tutulması gibi. Bütün bunlara bağlı olarak da,bu gibi fritlenmemiş kurşun bileşiklerini kullanan ve karıştıranlar için hazırlanmış solunum maskeleri üzerine incelemeler yapıldı. İkinci grup önlemlerle ilgili önerilerde, önce, kurşunlu sırların kendi aralarında bir takım özelliklere sahip oldukları ve bu özelliklerin kurşunsuz sırlarda bulunmadığı gerçeği dikkate alındı. Bu noktadan hareket edilerek mide özsuyunda zararlı ölçüde erimeyen, bununla kullanılabilen ve erime birlikte özelliği sırlarda bulunmayan kurşun bileşiklerinin yapımına çalışıldı. Bu konuda başarı sağlanınca, kurşun bileşikleriyle ilgili olarak getirilmiş kurallar hafifletildi. Ancak, kurşunlu fritlerin yapımı her ne kadar kolay olduysa da bu fritlerde, fritlenmemiş kurşun sırlarında aranılan özellikler bulunmuyordu. İngiliz çömleklerinde, erirgenliği zayıf olanlardan başka, kurşunlu sırların da kullanımının yasaklanması, ancak 1949 yılının Ekim ayına rastlar.Bu arada, kurşun zehirlenmesinden doğan tehlikelerin azaltılması sorunu da incelendi. 1893 yılında, 56 Britanya içişleri Bakanlığı tarafından bölgesel bir kurul kurulduğunda, bu kurul saturnisme hastalığının çok yaygınlaştığını farketti. İşte o zaman, fritlenmemiş kurşunun kullanılması yerine fritlenmiş kurşun kararlaştırıldı. 19. yüzyılın sonunda, Sir Thomas Thorpe bu sorun üzerine bir anket düzenledi. Bölgesel kurul raporunun yayınlanmasından dört yıl sonra da ki, bu arada alınan tedbirler de çok azdı, The Use of Lead in the Manufacture of Pottery * başlıklı bir yazı yayınladı. Thorpe, % 0.25 klorhidrik asit eriyiği içindeki kurşunlu frit bileşiklerinin erirgenliği üzerindeki etkiyi inoeledi ve bu rakam, vücut ısısındaki mide özsuyunun asit oranına eşit kabul edildi. Sonuç olarak, erirgenliğin kurşun bi-silikatlarıyla orantılı olarak değiştiğini, bunlardan da en az ergiyenin, ergime oranı PbO / SiO2 - 1/2 olan kurşun bi-silikat olduğunu buldu. Buna göre de aşağıdaki deneysel orantıyı öne sürdü: *Çömlek yapımında kurşun kullanımı. T.A. 57 Bazik oksit ve alüminin molekül sayıları toplamı Asit oksitlerin molekül sayıları toplamı 223 60 223 ve 60 rakamları karşılıklı olarak PbO ile SiO2'nin molekül ağırlıklarıdır. Zayıf erirgenlik koşullarına uygunluk taşımaları bakımından ise, bu oran hiç bir zaman 2'nin üstünde bulunmamalıdır. J.W. Mellor, 0.5'den fazla olmaması gereken düşük erirgenlik sınırları içinde kalınması için, Thorpe'un kurduğu orantıyı aşağıdaki şekilde biraz sadeleştirdi: Baz ve alümin molekülleri toplamının Asit molekülleri toplamına bölünmesi Bu oranlar, fritlerin ya da sırların moleküler formüllerine göre kurulmuştur. Böylece bir sır için 0.50PbO . 0.10Al2O3 . 1.17SiO2 0.25Na2O 0.25MgO Thorpe'un oranı : 1- 0.1 x 223 eşittir:2.4dür. 1.17 60 58 Bu oran ise kabul edilen düşük erirgenlik sınırlarının üzerindedir. Mellor tarafından değiştirilen oran toplam olarak 1 + 0.1/1.7 biçiminde 0.65 olmaktadır ki, bu rakam da o denli yüksektir. Almanya'da Körner, Thorpe'un çalışmalarını doğrulayarak, bazik kurşun silikatlarının asit içinde son derece erirgen olduklarını, silis içeriğinin artırılmasıyla da bu erirgenliğin azaldığını gösterdi. Çıkan sonuç şuydu: Moleküler Formül PbO.SİO2 Pb0.2Si02 0.5 Na20 . 1SiO2 0,5 PbO 0,5 Na20 . 2SiO2 0,5 PbO 05 CaO . 1SiO2 0,5 PbO 0.5CaO.0.5PbO. 2SiO2 0.5 MgO .1SiO2 0.5 PbO 0.5 MgO . 2SiO2 0,5 PbO % PbO °/o SİO2 78,8 65,0 55,1 21,2 35,0 29,6 3,380 0,011 1,53 42,5 45,7 0,005 55,9 30,1 0,700 42,9 46,3 nul 31,3 0.02 47,7 nul 58,2 44,3 PbO'da ergiyebilir kurşun oranı 59 Körner, aynı zamanda, sırlara alümin katkısının, kurşun monosilikatın erirgenliğini de oldukça azalttığını keşfetti. Oysa ki, yukarıdaki çizelgede bize gösterildiği gibi, bu oran % 3.38 olduğu halde, fritlendiği zaman, PbO.Al2O3 . 1.2 SiO2 friti on kat daha küçük olan 0.338 sayısını verir. Buna benzer bir sonuca kurşun monosilikat ile Harkort ulaştı.* •40 Kurşunun 30- • frit içinde erirgenlik yüzdesi ıo. - 01 0-2 0-3 0-4 05 0-6 07 0-8 Eşdeğer 1.0 PbO % 78.7 Katkılar: 1.0 Si02 % 21.3 100.0 Toplam *Harkort, Sprechsaal 67, 638, 1934 60 Koenig, alüminin erirgenliği azalttığını ve ergime noktasını daha az artırdığından silisten daha etkili bir eşdeğerlilik olduğunu gösterdi. Asit borik, kurşunlu fritlerin erirgenliğini açıkça artırır. Harkort, asit boriğin bu özelliğini, aşağıdaki grafikte görüldüğü şekilde, bir fritle belirtti: 0.2 CaO . 0.1 Al2O3 . 1 Si02 0.8 PbO Tüm fritte bulunan kurşun miktarının erirgenlik yüzdesi 01 0-2 0-3 0-4 05 0-6 61 B203 modern sırların ana hammaddesidir. Çünkü, hem etkili bir ergitici özelliği gösterir. Hem de ergime halindeki sırların akışkansızlığını azaltır. Böylelikle, pişmiş sırda parlak ve düz bir yüzeyin oluşmasını sağladığı gibi, belirli bir ölçüye kadar da kılcal sır çatlamalarına karşı dayanıklılığı da artırır. B203, kurşunun erirgenliğinin artmasından kaçınmak amacıyla, kurşunla birlikte fritleme yapılması yerine, bir boraks friti haline getirilerek sırlara katılır. Şimdiye dek kurşunlu fritlerin erirgenliği üzerindeki anhidrit-borik etkisi konusunda bir takım bilgiler verilmiştir. Na2O gibi alkali oksitleri erirgenliği artırırlar. Oysa, MgO'nin erirgenlik konusunda etkisi azdır. CaO ise erirgenliği azaltır.* Titan oksidi (TiO2), fritlerin ve kurşunlu sırların erirgenliğini belirgin bir biçimde azaltır. Yüzde 1-2 oranında bir titan katkısı bu iş için çok uygundur. Ne var ki, daha yüksek oranlardaki renklendirici etkisi yüzünden kullanılışları sınırlıdır. *Harkort. 62 18 Na.O / Kurşunun 16+ / frit içinde 14 + / erirgenlik 12 + yüzdesi / MgO 10 + 8+ CaO 2 + 0-1 0-2 Aşağıda bileşimi verilen bir sır içindeki katkı yüzdeleri: PbO . 0.1 Al203 . 1.0 Si02 % 58.8 % 26.4 % 15.8 Harkort, Sprechsaal 67, 638, 1934 63 Britanya'da, düşük erirgenlik üzerine konulmuş yasalar gereğince bir sırın bileşiminde normal ısıda % 0.25 klorhidrik asit eriyiği içinde erirgen olan kurşundan, kuru ağırlığına oranla (PbO olarak hesaplanmış), % 5 oranından daha fazla kurşun içeriği bulunmamalıdır. Mide özsuyunda bulunan klorhidrik asit miktarı, gerçekte 0.17'den fazla değildir. Ama, vücut ısısında bulunan asit oranını dengelemek için 0.25 rakamı kabul edilmiştir. Bu erirgenliği hesaplama yöntemleri eklenti XII*de görülmektedir. Burada % 5 rakamının isteğe bağlı olarak seçil- diğini belirtmek yerinde olur. Kurallaştırılmış olan bu ilke çeşitli ülkelere göre farklılık gösterir. Örneğin, Almanya'da % 1, Hollanda'da %2.5 olarak kabul edilmiştir. Öte yanda, Almanya, İsviçre, Hollanda gibi bazı ülkeler gıda maddeleri, içecek ve pişirmede kullanılan kap kacak için özel deneyler yapmaktadırlar. Ba amaçla, sırlı bir ürün, %4 asetik asit eriyiği içinde 30 dakika süreyle kaynatıldıktan sonra hiç bir şekilde asitten etkilenme göstermemelidir. Eğer, sır tabakası asitten etkilenme gösterirse, hidrojen sülfür kullanılarak 64 yeniden deneyden geçirilir. Bu deney sonrasında da yine hiç bir kurşun sülfür izi görülmemelidir. Geçici bir yönetmelik, kurşundan yana çok zengin bir sır kullanıldığında, kurşun bi-silikatın erirgenliğinin % l'i geçmemesi kuralını getirdi. Bir fritin erirgenliği ile içine aynı fritten katılmış bir sırın erirgenliği arasında ayırım yapılması yerinde olur. Sırın erirgenliği hep %5’in aşağısında olmalıdır. % 1 erirgenliğe sahip bir frit kullanılmasıyla da ancak % 5 erirgenlik sınırının altında kalan, kurşundan yana zengin bir sır elde edilir. Az miktarda kurşun içeren sırlarda yüksek erirgenliğe sahip fritlerden bulunabilir. Bir fritin erirgenliği, bileşimindeki kurşun içeriğine, ergitilme ısısına (yöntem sırlar için de aynıdır) ve fritin öğütme iriliğine bağlıdır. Isının erirgenlik üzerindeki etkisi A.W.Norris ve H.Bennett'in bir araştırmasında konu edildi. Bu araştırmanın sonucunda sekiz ayrı frit üzerindeki deney ve gözlemlerinin sonucunu yayınladılar: 65 Temp, F. Temp. °C 35 1,6 50 65 80 95 110 10 18,3 26,6 35 43,3 A PbO’nun erirgenlik yüzdesi E B C G F D 0,4 0,3 0,4 0,4 0,6 0,9 5,2 8,2 6,2 8,9 6,8 9,7 7,8 10,3 8,7 11,0 9,3 11,8 1.9 2,4 4,5 5,8 7,1 10,9 7,5 12,9 8,7 15,1 9,4 16,8 10,4 19,2 11,5 21,4 0,6 0,6 0,6 0,6 1,0 1,4 H 1,1 1,7 2,8 3,7 6,0 7,5 İkinci çizelgede A.W.Norris, öğütmenin bir fritin erirgenliği üzerindeki etkisini göstermektedir: Öğütme süresi (saat) PbO’nun erirgenlik yüzdesi Frit A B C 2 1,7 15,4 2,8 4 10 18 40 60 80 130 202 1,5 2,8 4,6 7,6 9,2 15,9 20,2 22,4 16,1 19,0 22,4 27,8 28,6 32,6 32,3 40,9 3,4 4,0 8,2 11,4 14,6 20,0 23,9 25,4 66 Oysa ki, L'Association Lead Manufacturers Limited' de* 1952 yılında yayınlanmış olan LOW Solubility Lead Frits for Ceramic* adlı broşüründe, değişik incelikler de öğütülmüş aynı fritin erirgenlik değişimlerini vermektedir: Bileşim Yüzdesi Öğütülmüş frit parçacıklarının boyutları Mikronun altındaki çap 3 3—6 6—12 12—24 24—36 36-48 48—96 Üstündeki 96 Erirgenlik % olarak A B C D 4,1 1,6 2,6 4,0 0,8 7,1 14,8 65,0 4,2 2,1 2,2 4,6 6,4 3,9 46,5 30,1 7,8 9,1 7,9 9,0 11,2 12,5 26,8 15,7 10,3 22,1 10,4 18,7 24,5 10,0 3,7 0,3 1,1 1,8 3,4 5,5 *Kurşun Üreticileri Limited Şirketi. *Seramik için düşük erirgenlikli kurşun fritleri. 67 Bu rakamlar, erirgenlik olgusunun doğrudan doğruya daneciklerin incelikleriyle orantılı bulunduğunu yanıtlamaktadır. Bu araştırmaların sonuçlarıysa eklenti XIII’de verilmiş olan geçici tanımlamaların düzenlenmesine yardımcı olmuştur. Şunu kesinlikle belirtebiliriz ki, kurşundan yana zengin fritlerin erirgenlik derecesinin azaltılması için Silis Kaplaması Uygulaması’yla kurulmuş bir yöntem (Brit. Pat. No.625.474) patenti altında berat almıştı. Buna göre, frit, 200 mesh, elekten geçirilebilecek tarzda öğütülür. Sonra, sulu etil alkol içinde kısmen hidrolize edilmiş bir etil silikat eriyiğiyle karıştırılır.* Silis fazlası alındıktan sonra kurutu- lan frit toz haline getirilir. Silis kaplaması son derece incedir. Gerektiğinde, erirgenliği hissedilir şekilde artırmaksızın, öğütme süresi biraz daha uzatılabilir. Böylece, "Home Office"in standart yöntemiyle 20°C derecede uygulanmış ölçü, erirgenliği %0.4 - 0.8 ile % 1.4 - 2.2 arasında değişerek % 63 - 70 arasında PbO içeren fritlerden hazırlanması olasılığını sağlamıştır. *Hidroliz - Bir bileşimin su alma suretiyle ionlarına ayrılması. Etil silikat su içinde hidroliz sonucu parçalanacağından ötürü etil alkol içinde kısmen hidroliz edilmek suretiyle korunur. T.A. 68 Kurşunlu Sır Bileşikleri Erirgen olmaları nedeniyle, bor bileşikleri fritlenerek kullanılmayı gerektirirler. Bununla birlikte, fritleme işlemi kurşunun fritlenmesiyle aynı zamanda yapılamaz. Aksi halde kurşundan, erirgen olan borat bileşikleri oluşur. Bunun sonucu olarak, düşük erirgenlikli modern seramik sırları genellikle iki ayrı fritten, boraks friti ile kurşun bi-silikat fritinden oluşurlar. Seçim, istenilen sır tipine bağlıdır. Alışılagelmiş olan öteki katkı maddeleri % 7 - 1 0 oranları arasında kaolen (asıntı sağlaması ile bileşime Al203 ve SiO2 katılması için), öğütülmüş sileks, kornişston, 69 v.s. gibi maddelerdir. Aşağıda, daha önce adı geçen L'Associated Lead Manufacturers Limited tarafından yayınlanmış broşürde fritlenmemiş kurşun sırlarına göre uygun görülen düşük erirgenlikli modern sırların bileşimlerinden bazı örnekler verilmektedir. Örnek 1- Fayans sırı Borakslı frit 38 kg boraks, 13 kg potasyum karbonat, 13 kg kalsiyum karbonat, 11 kg sileks. (Modern tip) (Ham tip) 36.32 kg borakslı frit 36.32 kg borakslı frit 12 kg kurşun bi-silikat (% 65 PbO) PbO . 0.074 Al2O3 . 1.82 SiO2 9 kg üstübeç 4.8 kg sileks Örnek 2 Borakslı frit Değirmen katkısı 61.7 kg boraks 61.7 kg kurşun bi-silikat 47.2 kg korniş-ston % 65 PbO 22.7 kg sileks 148.9 borakslı frit 40.7 kg kalsiyum karbonat 56.3 kg korniş-ston 10.4 kg kaolen 70 Ham sırın bileşimi aşağıda görüldüğü gibiydi: Borakslı frit Değirmen katkısı 61.2 kg boraks 147.6 kg borakslı frit 40.8 kg korniş ston 61.2 kg korniş-ston 43 kg sileks 18.2 kg sileks 18.2 kg kalsiyum karbonat 5.4 kg kalsiyum karbonat 9.5 kg kaolen 45.4 kg üstübeç Yukarıdaki sırın moleküler formülü şöyledir: 0.2965 Na20 . 0.304 Al2O3 . 0.4717 B2O3 0.0030 MgO 3.271 Si02 0.3786 CaO 0.0871 K20 0.2348 PbO Örnek 3- Mayolika için zengin kurşunlu sır Modern tip Özgün ham tip 36.3 kg kurşunlu frit (%70 PbO) 25.5 kg üstübeç PbO.0.078 Al203.1.30Si02 4.5 kg kaolen 0.080 TiO2 9 kg sileks 2.2 kg kaolen 1.2 kg sileks 71 Günümüzde düşük erirgenlikli mayolika sırları, ortalama %10 kaolen ve zengin kurşunlu bir frit karışımı olabilirler. Bu karışım kaplama karolarına uygun bir sır niteliği taşıyabilir. Bununla birlikte, bu tip bir sırın biraz daha yüksek ısıda pişme eğilimi vardır. Bileşime borakslı bir frit katılarak sırın yumuşatılması uygun olur. Kurşun fritli fayans sırları genellikle 0.3 - 0.5 mol. B2O3, 2.7 - 3.2 mol. Si02 içerirler. Bu formül için kullanılmakta olan %2 5 - 3 0 bi-silikat friti, 40-45 boraks friti, % 30 korniş-ston ile ortalama % % 5.7 oranında kaolendir. Eğer gerekirse sır içine bir miktar sileks de katılabilir. Fosfatik porselenden yapılan tabaklar için kullanılan sırlar biraz daha serttir ve bu tip sırların PbO içeriği ortalama 0.2 - 0.3 moleküle kadar düşebilir. Kurşun sırlarının kullanılışı ortalama olarak 1150°C derece civarında sınırlıdır. Bunun üstündeki ısılarda kurşun bileşikleri buharlaşarak uçarlar ve 72 sırın parlaklığı azalma tehlikesi gösterir. (starved glaze ). Kurşunlu sır formüllerine ayrılmış bir liste eklenti VII'de verilmektedir. Kurşunlu fritlerin kabul edilmesinin, kurşun zehirlenmesine karşı etkili bir korunma aracı olmasından başka, bir takım olumlu yönleri daha vardır. Kılcal sır çatlamalarına karşı dayanıklılığın artması yanında çok daha önemli olan bir başka nokta da, fritli sırlarda kurşun buharlaşması tehlikesinin azalmasıdır. Fritlenmemiş kurşun bileşikleri şaşırtıcı oranlarda buharlaşırlar. Bir saat süreyle 1000°C derecede pişirilen üstübeç, % 10 oranına kadar bir ağırlık kaybına uğrar. Kurşunlu frit sırları ise pek az buharlaşırlar. Bu husus kaset kullanılmadan yapılan modern pişirim yöntemleri yönünden büyük bir önem taşır. Eski zamanlarda, sırlı pişirilecek parçalar, sır buharlaşmasını önlemek amacıyla kurşunlu bir karışımla 73 sıvanan kasetler içinde kapatılmış olarak pişirilmek zorundaydılar. H. HARKORT : « Untersucnungen uDer aıe tıerstenung Dieııester, gesundneıt-sunschâdlicher Bleiglasuren » Sprechsaal 67 621, 1934. H. HARKORT : « Bleifeste Fritteglasuren » Ker Rund 47 21, 42, 52, 1939 . J. H. KOENIG : « Leat Frits and Fritted Glazes ». Cer. Ind. 26 134, 1936 ; 27 108, 1936, Ohio State Univ. Studies, Engineering Series. Vol. VI, No 2, July 1937. Engineering Experiment Station Bull. 95, 1937 . J. KÛERNER : « Bleihaltige im Sinne des gesetzes ungiftige Glasuren ». Sprechsaal 39 2, 41, 81, 125, 1906. G. W. MONIER-WILLIAMS : « The Solubility of Glazes and Enamels used in Cooking Utensils ». Ministry of Health Reports on Public Health and Medical Subjects, HMSO 1925. T. E. THORPE : « The Use of Lead in the Manufacture of Pottery, 1899 ». Govt. Paper 8383-150093/1901 wt 32982 DA S-4. « Report on the Work of the Government Laboratory on the Question of the Employment of Lead Compounds in Pottery » 1901. Govt. Paper 9264-1500-61901 wt 6417, Da S-4 . II. J. ORLOWSKI and J. MARQUIS : « Lead Replacements in Dinnerware Glazes » Ohio State Univ. Studies, Engineering Series. Engineering Experiment Station Bull. 125, 1946. J. Amer. Cer. Soc. 28 343, 1945. H. C. HARRISON, W. G. LAWRENCE and D. J. TUCKER : « Investigation of Volatility of Glaze Components » J. Amer. Cer. Soc. 23 111, 1940. H. BENNETT : « Solubility of Lead Glazes - V, Chemical Factors Affecting Solubility Determination ». Trans. Brit. Cer. Soc. 53 203, 1954. H. BENNETT and F. VAUGHAN : « Part IV Investigation of Certain Chemical Methods of Lead Determination ». Ibid 52 579, 1953. A .W NORR1S : « Part III A Standard Specification for Lead Bisilicate ». Ibid 50 255, 1950-1. 74 VII. BÖLÜM KURŞUNSUZ SIRLAR KURŞUNSUZ SIRLAR Kurşun oksidi kullanılamadığı zaman güçlü bir ergitici olan B203'den olduğu kadar, kalsiyum oksit, magnezyum oksit gibi bazik oksitlerden ve Na2O, K20, Li2O gibi üstün bir ergitici niteliği gösteren alkali oksitlerinden de yararlanılması gerekir. Daha ileride göreceğimiz gibi, alkali oksitleri sırlara yüksek bir genleşme katsayısı verir. Bu nedenle, kullanılabilecekleri miktar, normal hamurların üstünde kılcal sır çatlamalarına yol açmaları nedeniyle sınırlıdır. Bu özellik göz önüne alınarak, uygulamada moleküler formüldeki alkali oksitlerin miktarı toplam olarak 0.5 molekülün altında tutulmalıdır. Bunun sonucu olarak CaO temel bir ergitici kabul edilir. Ama, o halde de 75 bazı güçlüklerle karşılaşılır. Çünkü, CaO’in büyük miktarlarda kullanılması da ergimiş sırın akıcılığını azaltır. Öte yanda, ergimiş sır içindeki kalsiyum silikat kristalleşme eğilimi gösterir. Bu sakıncadan kaçınılması için Al2O3 oranının artırılması olasılığı vardır. Ama, bu artış da ergimiş sırın akışkansızlığını yeniden artırır. Özellikle, pekişmiş çini hamurlarından imal edilen sağlık gereçleri mamullerinde olduğu gibi, zirkon ya da kalay oksidiyle opaklaştırılması gereken saniter sırlarında da bu oksitler, normal olarak akışkansızlığı artırma eğilimi gösterdiklerinden, kabuklanma ya da iğne delikleri oluşumuna yol açabilirler ki, bu husus da istenilmeyen bir durumdur. Bir başka sakınca da, bileşimlerinde yüksek oranda CaO ve B2O3 bulunan sırların yeterince pişirilmediklerinde sütümsü bir görünüm almalarıdır. Sırların bileşiminde kurşun oksidinin bulunmaması halinde sır pişirimi güç ve nazik bir işlemdir. Seramikçilikte, birçok durumlarda olduğu gibi, kurşunsuz sırların bileşimi bir çözümlemeyi gerektirir. Mayolika için kurşunsuz sır kullanmamak lâzımdır. 76 Çünkü, düşük bir ısıda örtülme sağlanması için sırın içine konulan alkali oksit miktarı, imalât hamurlarının üstünde kılcal sır çatlamalarının oluşumuna yol açmayacak oranda hesaplanır. Fayans mamullerinde kurşunsuz sırlar kullanılması ise bir takım yararlar sağlar. Çünkü, bu tip sırlar kurşunlu sırlara göre daha beyaz bir sır oluştururlar.* Yalnız bu özellikleri yanı sıra, ergime halindeki akıcılıkları da biraz daha azdır ve iğne deliği, kabarcık, küçük çukurlar gibi kaçınılan bazı sır hatalarına kurşunlu sırlarda görüldüğünden daha sık rastlanır. Kurşunsuz sırlar, asitlere, alkalilere ve atmosfer koşullarına karşı da daha az dayanıklı oldukları kadar, bunların pişirim entervalleri de daha dardır. Normal olarak, bu çeşit sırların büyük bir bölümü, iğne deliği oluşumu tehlikesinin azaltılması için fritlenir. Oysa, çoğu kez eğer gerekli tedbirler alınmamış ise barbotin halindeki sırın hidroliziyle bir alkali oluşumu görülür. Buna bağlı olarak da sır barbotininde bir yumaklanma oluşması sonucu teknedeki sır *Bileşiminde yüksek oranda kurşun bulunan saydam sırlar sarımtırak bir renk verirler. T.A. 77 dibe çökme eğilimi gösterebilir. Fayans hamurları üstünde kullanılan bu çeşit kurşunsuz sırların bileşimleri, moleküler formülde toplam olarak 0.5 molekülden fazla Na2+K20+Ba0, 0.33 molekülden az Al203 ve (SiO2 ile birlikte 2.7 - 3.5 mol. arasında) 0.6 molekülden az B2O3 olmayacak şekilde düzenlenmelidir. Buna göre, fayans hamurları için kur- şunsuz sır örnekleri aşağıda verilen oranlar arasında olmalıdır: 0.55-0.575CaO . 0.35-0.55A1203 . 2.6-3-5SiO2 0.45-0.425(NaK)20 0.7-0.95 B2O3 Diğer çeşitli sırlar için olduğu gibi, kusursuz ve tam bir ergime, moleküler formüldeki bazik oksitler sayısının artırılmasıyla elde edilmiştir. Bu nedenle, formülde ZnO ve MgO'nun bulunduğu sık görülür. Mat sırların yapımında kullanılan ZnO, çinko silikatın kristalleşmesi tehlikelerinden ötürü sınırlı oranda kullanılır. Buna karşılık alümin oranı artırılırsa da, yüksek miktarda alümin kullanılması da sırın erirgenliğini zararlı yönde etkiler. Sonuç olarak, fayans sırlarına katılan ZnO oranı en fazla 0.2 mol., magnezyum oranı ise 78 0.15 mol. civarında olmak üzere sınırlandırılır. Sağlık gereçleri sırlarında olduğu gibi, daha yüksek ısılarda Örtülmesi sağlanan sırlar için bileşime katılan ZnO oranı daha yüksek olabilir. Pekişmiş çini hamurlarından mamul sağlık gereçlerinde kullanılan sırlar brüt (fritlenmemiş) halde karıştırılır. Bu gibi sırların pişirimleri daha yüksek ısılarda yapıldığından, erirgenlik konusunda kabul edilen bir takım kısıtlamalar geçerli değildir. Bununla birlikte, genellikle en çok kullanılan saydamsızlaştırıcı madde olan kalay oksit fiyatının çok yüksek olması, sırdaki saydamsızlaştırıcı maddenin çözünürlüğünün dikkate alınarak bileşimin yeniden hesaplanmasını gerektirir. Bazı sırlar saydamsız hale getirilmek için bazen %10 oranına kadar bir kalay oksidi katkısını gerektirirler. Oysa, bir takım sırlar için ise daha az miktarlarda yapılan bir katkı yeterlidir. Bu özellik çok önemlidir. Çünkü o zaman, genellikle sır bileşiminden B203 çıkarılır ve ZnO artırılır. Bu da aynı zamanda sırın yayılma ısısını yükseltmeye yarar. Aşağıda, pekişmiş çiniden mamul sağlık gereçleri 79 için bir sır örneği verilmektedir: 0.6 CaO . 0.55 Al2O3 . 3.0 SiO2 0.2 (NaK)20 0.2 ZnO Eğer, yüksek ısılarda örtülen silis ve alüminden yana zengin sırlar söz konusu değilse, Avrupa tipi porselenler için kullanılan sırlar birbirlerine benzerler. Örnek 1- 0.3 K2O . 0.40 Al2O3 . 3.85 Si02 0.5 CaO 0.1 MgO 0.1 BaO Örnek 2-0.2 K2O . 1.2 Al2O3 SK.4 . 10 Si02 0.7 CaO 0.1 MgO SK.16 Eklenti VI ve VIII*de kurşunsuz sır formüllerinden örnekler verilmektedir. 80 VIII. BÖLÜM GAZLAŞTIRMA YOLUYLA CİLALAMA GAZLAŞTIRMA YOLUYLA CİLALAMA Bu yöntemi aydınlatıcı olan en geçerli örnek, genellikle yer altı künklerinin (akaç - drenaj) sırlanmasında kullanılan tuz sırıdır. Bu çeşit sırlar, aynı zamanda gazlaşarak buharlaşan çinko tuzlarıyla da elde edilebilirler. Tuz sırının elde edilmesinde, fırının ateşleme bölgesinden tuz serpilerek, serpilen bu tuzun hemen o sırada buharlaşması sağlanır. Bu yüzden, tuz buharları ile hamur (tesson) ve fırındaki su buharı arasında bir tepkime (reaksiyon) görülür. Bu tepkimenin sonucu olarak da parçaların cidarlarında ince bir sodyum-alümino-silikat tabakası oluşur. Bu yöntemden sağlanan asıl yarar, sırlama harcamalarının pek az oluşudur. Boraks ve asit boriğin tuzla birlikte kullanılması ile 82 ilgili bir araştırmanın tüm ayrıntıları bu kitabın yayımcılarının "Tuz Sırlarında Borik Oksit, 1948" başlıklı teknik açıklama yazısında yayınlanmıştı. Bu yazıda, tuz sırlarının uygulanmasına değin ayrıntılar verilmekte, borun kullanılmasıyla sağlanan aşamalara işaret edilmektedir. Bu konuda çalışanların, konunun kısa bir özümlemesi ile daha geniş ayrıntıları için adı geçen yazıya başvurmalarının da yararı vardır. Tuz sırının kaynağı kesinlikle bilinmemektedir. Ama, henüz XII. yüzyılda Köln'de, XVIII. yüzyılda da John Dwight de Fulham tarafından kullanılmış olduğu bilinmektedir. Daha sonraları, tuz sırlarının kullanılması, özellikle çeşitli kap kacak, şişe, künk gibi pekişmiş çiniden mamul kullanılır eşyaya ayrılmıştır. Tuz sırları herhangi bir kil ya da hamur üstünde uygulanamaz. Bu sırların ayırıcı nitelikleri aşağıdaki noktalarda toplanır: 1. Hamurun, 1100oC dereceden önce başlamaması gereken sır yayılma evresinden itibaren, daha çok 1200°C dereceleri civarında, hemen hemen ya da bütünüyle camsılaşmış olması gerekir. 83 Fırın ortamında bulunan su buharı, 1100°C derecenin altındaki ısılarda tuzla bir tepkimeye girmemelidir. Gerçekte bu ısı noktası tuzlamanın yapıldığı en düşük ısıdır. 2. Hamur bileşimindeki Al2O3 oranı SiO2 oranına göre bazı sınırların altında tutulmalıdır. Bunun için Machler (Ton Ztg 251, 1905) 1/3.3 oranını, Barrington ise,Sprechsaal 1378, 1904) 4.5 ile 12.5 arasında bir ilişki oranını önermektedir. İngiliz killerinin büyük çoğunluğunda pekişmiş çiniden çömlek hamurları için konulmuş oran 1/4'dür. Daha önce sözü edilmiş olan teknik notda, tuz sırlarında elde edilen sır üzerindeki hamur bileşiminin etkisi belirtilmekteydi. Bu husus aşağıda görüldüğü şekilde özetlenebilir: Demir içeriği . % 0’dan 2’ye kadar hafif amber sarısı beyaz . % 3.5'dan 4.75'e kadar kahverengi. 84 . % 4.75'den 8.2’ye kadar maun rengi. Kireç içeriği Kireç içeriği, demirden yana zengin bir kille sırı yeşilimsi sarıya boyar. Bol kireçli killer alçak ısılarda parlak bir sır tabakası oluşmasını engelleyebilir. Bu gibi killer kullanıldığında tuzlamanın daha yüksek bir ısıda yapılması tercih edilir. Yüksek miktarda kireç içeriği ise sırı kalınlaştırır. Magnezi içeriği % 1.5 oranına kadar sırı geliştirir. Ama, % 3'ün üstündeki magnezi içeriği sırı donuklaştırır ve sır kristalleşme eğilimi gösterir. Çözünür kalsiyum ve magnezyum tuzları saman renkli ince donuk bir sır verirler. Bu durumda, kilin baryum karbonatla karıştırılması uygun olur. Titan içeriği % 5 oranına kadar sırın satine (lüsterli) görünümünü geliştirir. Silis içeriği 85 Bileşiminde az miktarda silis bulunan bir kil kullanıldığında, kilin içine öğütülmüş kuvartz ya da kum katılarak, bu kilin üstünde çok iyi bir tuz sırı elde edilmesi mümkündür. Ama, bu yöntem pekişmiş çiniden mamul künklere uygulandığında, pek ekonomik değildir. Tuzlama sırasında, tuz ısı etkisiyle çözüldüğünden, aşağıdaki denklemde de görüldüğü gibi, nem önemli bir rol oynar: 2 NaCl + H20 = 2HCl + Na20 Bu sırın bileşimi Na20 . 0.5 Al2O3 . 2.8 SiO2 ve Na20 . Al2O3 . 5.5 Si02 arasında değişir. Buna göre de, tuz sırı ince bir sodyum-alüminosilikat tabakasından oluşur. Bazı killerle, ticarî alanda pek çok aranılan koyu kahverengi tonda bir renk elde edilmesi için, tuzlamadan önce ve tuzlama sırasında indirgen bir fırın atmosferi sağlanmasına çalışılır. Bununla birlikte, tuzlamanın yapılmasından sonra ve soğumanın başlamasıyla oksitleyici bir atmosfer oluşturulmasına dikkat 86 edilmelidir. Aksi halde, mamullerin rengi griye döner. Tuzla sırlama genellikle ters alevli discontinue* fırınlarda yapılır. Bu çeşit sırlama Amerika Birleşik Devletlerinde bazen tünel fırınlarda da yapılır. Yalnız bu durumda fırının en sıcak kesiminde bir havalandırma yapılması gerekir. Aksi halde, tuz buharları daha düşük ısılı kesimlerde birikerek, fırını hareketsiz devrelere sokar. İngiltere'de, künkler için tünel fırınlar kullanılmaya başlandığında, künklerin iç kesimleri püskürtme yoluyla sırlandığından tuzla sırlama terkedilmiştir. Discontinue (kamara) fırınlarda, fırından alınan örneklerde henüz bütünüyle bir camlaşma görülmeden, pişirimin son bulmasından önce ortalama altı saat süreyle tuzlama yapılır. Bu, önemli bir ayrıntıdır. Gerçekten de, eğer parça henüz bir emicilik gösteriyorsa, tuz buharları hamurun içine nüfuz eder, bunun sonucu olarak da, donuk bir sır tabakası oluşur. Buna karşılık bütünüyle camlaşmış parçaların sırda birtakım çizikleri ortaya çıkarması tehlikesi vardır. Genellikle üç kez tekrarlanan tuzlama sırasında fırın ateşi *Kamara tipi fırınlara verilen genel ad. T.A. 87 canlı tutulmalıdır. Ortalama 10 cm. çapında 20 ton künk pişirilen bir fırına normal olarak I56 kg. civarında tuz atılır. Bu miktar, eşit ağırlıkta üç parti halinde fırına atılır. Tuzlamada kullanılan genel olarak kaya tuzudur. Tuzlama, ya fırının üst kesiminden elle yapılır. Ya da mekanik olarak bir püskürtücüyle yapılır. Bu arada, tuz buharlarının künklere tam olarak nüfuz etmesini kolaylaştırmak için olduğu kadar, sır oluşumu tamamlanmamış kesimlerin ortaya çıkmasından kaçınmak için de, fırında tam ve iyi bir havalandırmanın sağlanmasına çalışılır. Tuz içine yapılan boraks ya da bazı durumlardaki asit borik katkısı, sırın son görünümünü büyük ölçüde olumlu olarak etkiler. Bu gelişimin etki derecesi, aralarında kil ve fırın da bulunan birçok öğeye bağlıdır. B2O3’in ergitici özelliği sırın daha alçak bir ısıda oluşmasını çabuklaştırır. Uygulamada, her seramikçinin kendine özgü bir yöntemi vardır. Bununla birlikte, mantıksal olarak, B2O3'in ergitici özelliğinden tümüyle yararlanılması için bunun, sır oluşumunun başlangıç evresinden itibaren ortama katılması gerekir. Boraks miktarı, genellikle tuzun ağırlığına oranla % 5-10 arasındadır. 88 Yeterince tuz kullanılmaması kötü bir sır verir. Oysa, bir tuz fazlalığı ya da ısının çok düşük olması da parçaların yüzeyinde beyaz bir köpük tabakası oluşturabilir. Hızlı bir soğuma da aynı görünümü verebilir. Böyle bir durum, silis içeriği % 65 ya da daha yukarı olan killer kullanıldığında kolaylıkla ortaya çıkar. Bu beyaz köpük çoğu kez yıkama suretiyle yok edilebilir. Diğer tüm sır çeşitlerine göre tuz sırı çok incedir ve yaklaşık ortalama 0.1 mm. kalınlıkta olabilir. Bu sırlar özellikle kılcal sır çatlamalarına, asitlere ve alkalilere karşı dayanıklıdır. 89 L. SEARSON and S. C. JONES : « Development of Surface Craking in . Salt Glazed Stoneware ». Trans. Brit. Cer. Soc. 45 313, 1946 C. M. LAMPMAN and H. G. SCHURECHT : « Zinc Vapour Glazing of Clays : «I — Effect of Variable Iron Oxide and Alkalis in Clays on Zinc Vapour Glaze Colours ». J. Amer. Cer. Soc. 22 91, 1939. “ II — Effect of Variable Lime and Alkalis in Clays “. Ibid 23 167, 1940. ANON : « Borax-Salt Mixtures Improve Appearance of Salt-glazed Ware ». Brick and Clay Record 95 (1) 30, 1939. L. E. BARRINGER : « The Relation between the Constitution of a Clays and its Ability to take a Good Salt Glaze ». Trans. Amer. Cer. Soc. 4 211, 1902. H. G. SCHURECHT : « Clays Sewer Pipe Manufacture ». J. Amer Cer. Soc. 6 717 1923 ; 7 411 539 1924 C. R.' AUSTIN and' J. O. EVERHART : « Production of Grey Salt Glaze Ware ». Ceramic Age 20 (2) 70, 1932. A. M. GREAVES-WALKER : « Origin of Colour Produced on Red Bodies by Zinc Vapours ». J. Amer. Cer. Soc. 14 578, 1931. 90 IX. BÖLÜM ÖRTÜCÜ SIRLAR ÖRTÜCÜ SIRLAR Sırların örtücülüğü, sır bileşimine bir takım saydamsızlaştırıcı maddeler katılmasıyla elde edilir. Bu maddeler gelen ışığın bir bölümünü dağıtarak yansıtır. Şöyle ki, sırda örtücülüğü sağlayan maddenin kırılma indisi, saydam sırların 1.5'dan 1.6’ya kadar olan kırılma indisinden farklı olmalı; buna g'öre de, örtücülük veren maddenin kırılma indisi bu rakamların altında ya da daha üstünde bulunmalıdır. Sırlarda en çok kullanılan saydamsızlaştırıcı maddeler, kırılma indisi karşılıklı olarak 2.04 ve 2.40 olan çinko oksit ve zirkondur (zirkon di-oksittir). Kırılma indisi 1.85 olan zirkonyum silikat (zirkon), çoğu kez, zirkon di-oksit yerine kullanılır. Sırlara örtücülük sağlayan 91 öteki maddelerden titan oksit, antimon oksit ve bir takım florürler gibileri ancak emaylar için güvenle kullanılır. Ancak sırlarda ise bu kullanım kısıtlıdır. Titan oksidinin, kendisi örtücü olan bir sırda kullanılması K.H.Styhr ve M.D.Beals tarafından anlatılmıştır. Kalay oksidi, sırlarda en iyi örtücülük veren maddedir, ama, fiyatı çok yüksektir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, çözünürlüğü çok fazla artırır. Bu husus göz önünde bulundurularak sır bileşiminin düzenlenmesinden başlayarak, yapılacak olan katkı oranını dikkatle saptamak gerekir. Aksi halde, sırın yapım harcamaları gereksiz yere artırılmış olur. Kalay oksidi, fritlenmeden, değirmen katkısı olarak konulabilir. Çünkü fritleme yapıldığında, çözünür stanatlar oluşumu görülür. Florürlerden, kalsiyum florür gibileri bazen saydamsızlığı geliştirmek için kalaylı sırlara katılırlar. Ama o zaman da, gazlaşmadan ötürü, gaz kabarcıklarının oluşması tehlikesi belirir. Zirkon dioksit pek fazla etkili bir örtücü 92 olmamakla birlikte, sırın yapım harcamalarının azaltılması amacıyla sık sık kalay oksidiyle birlikte ya da tek başına kullanılır. B2O3 içeriği bulunan sırlarda, alçak ısılarda pişirilen sırların dışında, beyazlık ve saydamlığa yol açabilir. Zirkon dioksitle en iyi uyuşan sırlar, B2O3'den yana zayıf olup yüksek oranda CaO ve Al2O3 içeren sırlardır. Krom yeşili bir renklendirici içeren pekişmiş çiniden mamul sağlık gereçleri sırlarına karıştırıldığında, eğer, sır kalay oksidiyle saydamsızlaştırılmış ise, zirkon dioksit, kalay-krom pembesi denilen bir pembe renk oluşturur. Zirkon dioksit, saydamsızlaştırılmak istenilen kaplama karolarında da kullanılır. Bu durumda, sırda tam bir beyazlık elde edilir. Zirkon dioksit içeren sırların oldukça zayıf bir çekilme ve genleşme katsayısı vardır. Kalay oksidi ve zirkon dioksit, ergimiş sırın akışkansızlığını iki kat artırır. Buna göre, kılcal sır çatlamalarına eğilim de artar. Eklenti XI’de saydamsız sırlara birkaç örnek görülmektedir. 93 F. ZAPP : « Porzellanglasuren mit Zirkontriibung ». Keram. Z. 584, 1957. D. V. VAN GORDON : « High Fire Opaque Glazes for Zircon Bodies ». J. Amer. Cer. Soc. 34 33 1951. V. S. SCHORY : « Note 'on Use of MgO as an Opacifier ». Ibid 2 477, 1919. R. H. MINTON : « The Use of Substitutes for Tin Oxide in Glazes ». Ibid 3 6, 1920. W. MERWIN : « Cerium Oxide and Rare Earth Oxides in Glazes ». Ibid 20 96, 1937. H. J. KREIDL : « Zirconia and Thoria in ceramics ». Ibid 25 129, 1942. H. J. KREIDL : « Rare Earths in Ceramics ». Ibid 25 141, 1942. L. R. KIRK : « Function and Action of Opacifiers ». Ibid 15 226, 1932. C. J. KINZIE and C. H. COMMONS : « Effect of Zirconia in Glasses, Glazes and Enamels ». Ibid 17 283, 1934. C. J. KINZIE and C. H. COMMONS : « Effect of Various Zr and Ti Compounds in Glazes ». Bull. Amer. Cer. Soc._ 16 1, 1937. C W. F. JACOBS : « Opacifying Crystalline" Phases Present in Zirconium Type Glazes ». J. Amer. Cer. Soc. 37 216, 1954. W. H. EARHART : « Use of Phosphate Opocifying Agents in Sanitary Ware Glazes >. Bull. Amer. Cer. Soc. 20 312, 1941. R. R. DANIELSON and D. V. VAN GORDON : « Leadless Opaque Glazes at Cone 04 ». J. Amer. Cer. Soc. 33 323, 1950. R. R. DANIELSON : « Effect of Composition on Properties of Cone 11 Zirconium Silicate Opacified Glazes ». Ibid 29 282, 1946. C. H. COMMONS : « Effect of Zircnpax Additions on Abrasion Resistance and Various Properties of Several Glazes ». Ibid 24 145, 1941. J. R. BEAM : « Effect of Opacifiers on Fused Viscosity of Feldspathic Glazes ». Ibid 26 205, 1943. K. H. STYHR, Jn, and M. D. BEALS : « Use of Titanium Dioxide in Self Opacifying Glazes », Bull. Amer. Cer. Soc. 37 480, 1958. F. J. BOOTH and G. N. PEEL : « The Principles of Glaze Opacification with Zirconium Silicate ». Trans. Brit. Cer. Soc. 58 532, 1959. 94 X. BÖLÜM MAT SIRLAR KRİSTAL SIRLAR PERDAHLI SIRLAR Mat Sırlar Bu sırlar, sırın kristalleşmesinin bir sonucudurlar. Bunlar, çinkolu mat sırlarda olduğu gibi, çinko silikat (ZnO.Si02) kristallerinden (willémite), ya da kireçli mat sırlarda kalsiyum silikat (CaO.Si02) kristalleri tarafından oluşturulurlar. Bir sırın görünümündeki matlık yetersiz bir pişirimden olduğu kadar, kemik, feldspat, talk gibi, sır içinde erimeyen maddelerden de elde edilir. Ama, o zaman alınan sonuç gerçek mat bir sırla alman sonuç kadar başarılı değildir. Bu gibi sırların yapımında kristalleşmenin gelişmesine yardımcı olmak için, sırın normalden fazla pişirilmemesi gerekir. Çünkü, aşırı 95 bir pişirimde kristalleşmiş silikatların yerine daha çok alümino silikatlar oluşması eğilimi görülür. Buna bağlı olarak da, özel bir soğutma devresinin izlenmesi gereği doğar. Aksi halde, birdenbire, soğutulmakla sır matlaşacağı yerde saydamlaşabilir. Herhangi bir kristalleştirici normal sır maddeler içine yalnızca katılmasıyla matlaştırılabilir. Birbirine eşit oranlarda karıştırılan bir kalsine çinko oksit ve kaolen karışımı çinkolu mat sırların hazırlanmasına yarar. Bu amaçla yapılan kil katkısı, bileşime alümin girmesini ve çinko silikat kristallerinin daha küçük boyutlarda oluşmasını sağlamak içindir. Çünkü, kalsine çinko oksit tek başına kullanıldığında kristal boyutları fazla büyük olur. Sır içine katılan karışım miktarı, sırın kuru ağırlığına oranla % 30 - 40 arasındadır. Bu karışım, plastik kilin çatlaması tehlikesine karşı ve sırda kılcal çatlamalar oluşmasına yol açmaması için birlikte kalsine edilerek kullanılır.* Çinko oksitten yana zengin olan bu çeşit sırların oldukça zayıf bir kasılma katsayıları vardır. Parça kalınlığı hiç değilse normalin biraz üstünde *Bir ya da birkaç maddenin belirli ısı derecelerinde ısıtılması, yakma, kireçleştirme.T.A. 96 öngörülmemişse, sır tabakası hamur üstünde bir çekim gücü doğuracağından kırılma ortaya çıkabilir. Normal sırlara yapılan bir “İspanya Beyazı-CaCO3” katkısıyla da kireçli mat sırlar elde edilebilir. Bu amaçla, aynı zamanda BaO, SrO ve MgO da kullanılabilir. Ama, bu maddelerle elde edilen sonuçlar kesin ve düzenli değildirler. Mat sırların pürüzlü bir yüzeyleri vardır. Metal- lerle kolaylıkla çizilirler ve fazla toz tutarlar. Bu husus da onların temiz tutulmalarını güçleştirir. Öte yanda, suya, havaya ve kimyasal maddelere dayanıklılıkları da daha azdır. Bununla birlikte, kaplama karolarında çok aranılan satine /atlas sırların parlaklığı bu tercih edilmelerinin bir nedenidir. Çünkü, karoların düz yüzeyli oluşları, onların fazla toz tutmalarını engeller. Satine görünümün mayolika ısısında elde edilmesinin çok kolay oluşu, bu gibi sırların kaplama karolarında tercih edilmesinin nedenlerindendir. Mayolika ısılarındaki mat sırların verdiği atlas parlaklığı, sırın kuru ağırlığına oranla her birinden % 4 oranında olmak üzere, ZnO, Ti02 ve Sn02 katılması ile 97 elde edilir. Bu görünümün daha yüksek ısılarda yapılan emay pişirimleriyle elde edilmesi pek kolay değildir: Örneğin, fayans gibi. Mat sırlara örnekler eklenti IX'da verilmektedir. 98 Kristal Sırlar Bu sırların çok güzel bir görünümleri vardır. Ancak, elde edilmeleri son derece güç ve nazik bir işlem gerektirdiğinden, belki kaplama karolarının imalinde kullanılan rutilli sırlar dışında, endüstriyel alanda kullanılmaları oldukça güçtür. Bugüne değin yayınlanmış eserlerde kristal sırlardan sık sık söz edilir. Ama, çoğunlukla bu tip sırların pişirim ve soğuma evreleri üzerine pek az açıklık ve kesinlik getirilebilmiş, yeniden elde edilmeleri için yapılan çalışmalar çoğu kez başarısız kalmıştır. Kristal sırları, genellikle çok yavaş soğutulmak isterler. Seramik endüstrisinde kullanılan 99 Modern seramik fırınlarıyla yavaş bir soğutulma yapılması da her zaman kolay değildir. Kristal sırların elde edilmesi amacıyla kullanılan yöntem, genel olarak, ya sırın yüksek ısılı bir maddeyle doyurularak pişirildikten sonra soğuma evresinde kristalleşmeye bırakılmasına, ya da soğumanın başlanğıcından kalsiyum veya çinko silikat kristallerinin oluşumunda gerekli fırın ortamının sağlanmasına dayanır. Birinci grupta, demir oksit (Avantürin sırları), bakır kromat, kurşun kromat, uranyum oksit (U2O8) ve mangan oksidiyle doyurulmuş sırlar bulunur. Ancak, bunlar gerçek kristal sırları değildirler. Kristal sır tanımı, genellikle, ergime evresindeki kimyasal tepkime tarafından oluşturulan kristalleşmeyle elde edilen sırlara verilen bir tanımlamadır. Rutilli sırlar; Bir sırın içine rutil katıldığında, çözülen rutilin bir bölümü soğuma sırasında kristalleşirken, aynı zamanda kristallerin çevresinde rutile özgü renkli titanat dalgaları belirir. Kristal sırlarında en iyi görünüm, zengin kurşunlu sırlarla elde edilir. Çünkü, bu gibi sırlar 100 kullanıldığında, esmer kahverengi kurşun titanat (PbO . TiO2) dalgaları oluşur. Sır bileşiminde çinko oksit olduğundan da sarı renkli çinko titanat dalgaları elde edilir. Kristal sırların karakteristik görünümleri çok yüksek ısılarda yapılan pişirimlere karşı dayanıksızdır. Buna karşılık, kaplama karolarının yapım şekline çok iyi uyarlanırlar. Çünkü, bu çeşit seramik eşya üstünde kullanılan sırlar 1050°C dereceleri civarında pişirilir. Rutil çok ince olarak öğütüldüğünde, elde edilen kristallerin boyutları da küçük olur. Bir kristal sırının yapımında, katılan alışılagelmiş rutil miktarı % 8-9 arasındadır. Çok koyu tonlu renkler elde edilmek istendiğinde daha fazla miktarlarda (% 12'ye kadar) bir rutil katkısı yapılması gerekir. Oysa, mayolika için kullanılan sırlara % 5 kadar rutil katılması yeterlidir. Bu miktarın daha aşağısındaki katkılarla ancak çok açık renkli bir sır elde edilir. Rutil, daha çok bir sırdaki öteki renklendiriciler 101 ile birlikte kullanılır. Bu da kaplama karolarının, özellikle de iç mekanlardaki şöminelerin dekoratif görünümlerinin çeşitliliğini sağlar. Avantürin sırları: 0.4 Na20 . 0.01 A1203 . 3.53 Si02 0.1 K20 0.81 B203 0.07 BaO 0.43 Fe203 444 kısım sileks, 330 kısım boraks dekahidrat, 748 kısım demir oksit, 14 kısım feldspat, 38 kısım güherçile ile 27 kısım kalsiyum karbonat birbiriyle fritlenir. Fritlendikten sonra öğütülerek % 1 oranında bentonit katılmasıyla da tam bir asıntı elde edilmesi sağlanır. Yeterli kalınlık için, doyurulmuş kalsiyum klorür konulur ve kurumaya bırakılır. Sonra fayans emaylarının pişirim ısısında pişirilir. Machler sırı; 0.25 K20 . 2.25 Si02 0.25 Na20 0.75 B203 0.50 CaO 102 Bu sırın içine % 25 oranında ocr kırmızısı (Fe203- oxy. ferrique) katılarak, yukarıdaki gibi hazırlanır. C.W.Parmelee ve F.S.Lathrop'un avantürin sırı: (J. Amer. Cer. Soc. 7, 767, 1924) Na20 . 0.15 A1203 . 7.0 Si02 0.75 Fe2O3 1.25 B2O3 SK 1 Öteki tip doyurulmuş kristal sırları: Bakır kromat: a) 30 kısım boraks 35 kısım sileks 5.5 kısım korniş-ston (cornish stone) 2.5 kısım güherçile 6 kısım demir oksit O.25 kısım bakır oksit 0.125 kısım baryum kromat, birlikte karıştırılarak fritlenir. Fritleme işleminden sonra öğütülür. Bu sırla sırlanan parçaların üstündeki sır tabakası 985°C derecede yayılır. b) 100 kısım boraks 35 kısım sileks 103 8 kısım İspanya Beyazı 15 kısım üstübeç birlikte karıştırılarak fritlenir. Öğütüldükten sonra, 70 kısım frit, 5 kısım kornişston, 6 kısım demir oksit, 1/4 kısım demir kromat ve 1/4 kısım bakır oksitle karıştırılır, Parçalar, bu suretle hazırlanmış sır ile sırlandıktan sonra pişirilir. Bu sır da 985°C derecede yayılır. Ayrıca, uranyum oksidinden de yararlanılabilir ( J.R. Lorah, J.Amer. Cer. Soc. 10, 813, 1927). Bir kristal sırının yapımında en çok kullanılan yöntem, çinko silikatın oluşturulmasıdır. Bunun için sırın temel bileşimi şu şekilde düzenlenmelidir: - Kristalleşmeyi kolaylaştırmak için çok az alümin katkısı, ya da hiç; - 0.6 ile 0.7 mol. arasında çinko oksit; - Az miktarda silis (1.0 ile 2.0 mol. arasında); - Kristalleşmeyi kolaylaştırmak için 0.3 mol. civarında TiO2 katkısı; Bu çeşit sırlar refrakter bir nitelik gösterme eğilimindedir. Bu nedenle daha yüksek ısılarda 104 pişirilmeleri gerekir. Soğutma mümkün olduğu kadar yavaş yapılır. Ayrıca, renklendirici maddeler katılmasıyla kristallerin değişik renkli fonlar üstünde oluşması sağlanarak, çok güzel ve ilginç görünümler elde edilebilir. Aşağıda kristal sırlarına ait birkaç örnek verilmiştir. Diğer örnekler ise eklenti X'da verilmektedir. SK 9 Kristal sırı Dr.Basch'ın çinko ve nikelli mavi kristal sırı (J.W.Mellor ve H.Wicks, Trans. Brit. Cer. Soc. 13, 62, 1913-14). 0.067 Na20. 0.041 A1203 . 0.920 SiO2 0.091 K20 0.044 Ti02 0.121 CaO 0.290 B2O3 0.655 ZnO Çok az miktarda yapılan bir NiO katkısı sarı fon üstünde elektrik mavisi renkli, iğneli kristaller oluşturur. 105 Fritlenmemiş maddeler Frit Potas 69 Feldispat Değirmen 28 Frit 70 İspanya Beyazı 50 İspanya Beyazı 35 Fritlenmemiş madde 30 Ba.karbonat 99 Borik asit Rutil 3 anhidrit 62 Boraks Sileks 191 Sileks 54 Ni-oksit 1 Zn-oksit 50 270 Kaolen 36 Değişik renkler elde edilebilmesi için, nikel oksidinin yerine, Fe203, MnO ya da CoO kullanılabilir. 106 Perdahlı Sırlar Günümüzde, satine (atlas parlaklığında) bir sırın elde edilmesi için en çok kullanılan yöntem, sır yüzeyinin özel bir sıvı ya da "Brianchone" lüsteriyle kaplanması ilkesine dayanır. Daha eskiden, indirgen atmosferli bir pişirimle elde edilen satine sır tipinin tersine, lüsterli sırların bileşiminde indirgen bir madde bulunur ve sır pişirimi bütünüyle oksitleyici bir atmosferde yapılırdı. Bu lüsterleyici sıvılar ise, genellikle, lavanta yağı gibi özel bir yağ içinde eritilmiş madensel reçinatlarla hazırlanır. Reçinatlar sülfat, klorür ya da nitrat gibi bir maden bileşiğinin reçineyle birlikte ısıtılmasıyla elde edilir. Pişirimin başlangıcından itibaren 107 bu bileşiklerin oluşturduğu metal tabakası,söz konusu lüsterli (satine) görünümü verir. En güzel satine görünümü, renkli sırlar üstünde elde edilenlerdir. Bir reçinat, genellikle, kendi ağırlığının iki katı lavanta yağında eritildikten sonra terebantin esansıyla karıştırılır. Lüsterin rengi, kullanılan metalik reçinatın rengine bağlıdır. Çoğunlukla da, birkaç reçinat karıştırılarak kullanılır. Bakırla satine yapılmış bir sır kırmızıya, gümüşle sarıya döner. Bu gibi sırların hazırlanma ve uygulanmaları çok ayrı bir özen gerektirir. Parçaların kirli olması, madensel reçinatların eritildigi yağın içinde bir safsızlık bulunması ya da reçinelerin fazla miktarda kullanılması lüsterin yerinden kopmasına yol açabilir. Yağ miktarının fazla olması ve pişirimin gerektiğinden daha yüksek ısılarda yapılması da lüster tabakasının yüzeyinde kabarcıklara ve iğne deliği gibi hatalara yol açar. Katışık lüsterleyici ile elde edilmiş satine sırlar indirgen bir atmosferde pişirilir. Bunlar en dayanıklı sırlar olmaktan uzaktırlar. Bileşiminde çinko oksit bulunan yumuşak bir kurşun sırıyla en başarılı 108 sonuçlar elde edilir. Sırın fazla miktarda kurşunlu olması halinde indirgeme yapılmasıyla bir siyahlaşma görülebilir. Buna göre, sır bileşimindeki PbO içeriğinin 0.5 molekülün altında tutulması iyi olur. En çok kullanılan yönteme göre, sırın içine % 2'den %12'ye kadar metal oksitleri ya da tuzları konulur ve normal bir pişirim yapılır. Daha sonra 650°C derece civarında yeniden ısıtılarak istenilen görünüm elde edilinceye kadar, değişik sürelerle indirgeme yapılır. İndirgemenin yapılması için gaz ya da kömür fırınlarının kullanılması en iyi sonuçları verir. Pişirim tamamlandıktan sonra soğutma, oksitleyici atmosferde yapılır. Bu suretle elde edilen satine görünümün rengi, kullanılan oksidin cinsine bağlı olarak gelişir. Bu amaçla en çok kullanılan, menekşe ya da kırmızı renk veren bakır oksididir. Aşağıda, en çok kullanılan birkaç satine sır örneği verilmektedir. 1 Frit Kaolen Gümüş karb. 2 3 100 Frit 10 Kaolen 2 Çinko Kalay Gümüş Bakır oksit oksit karb. oksit 100 10 1 1 0.5 3 Frit 100 Kaolen 10 Bizmut nitr. 4 Gümüş karb. 2 Bakır karb. 1 109 Yukarıda kullanılan frit bileşimi şöyledir: 22 kısım sileks, 10 kısım ston, 2 kısım kaolen, 30 kısım sülyen, 20 kısım boraks, 2 kısım boraks, 2 kısım potas, 2 kısım tuz. Sır üstünde perdah yapılması; Sıvı lüsterde olduğu gibi, sırın üstüne, lüster görünümü veren bir karışım uygulanır. Bu yöntem, "dumanlı" ya da "arap" lüsteri adıyla tanınır. Yapılımı ise IX. yüzyıllara kadar uzanır. Daha sonraları bütün Avrupa’ya yayılan perdahlı sır sanatı XIV.yüzyıl İspanya'sında Maure'lar* tarafından çok sık kullanılıyordu. Bu yönteme göre, madensel bileşikler özel bir refrakter kil ve suyla karıştırılarak bir hamur hazırlanır. Daha sonra bu hamur, tabaka halinde sırlı parça üstüne yayılır, Kurutulur ve 650°C derece civarında indirgen atmosferde pişirilir. İstenilen görünümün elde edilebilmesi için gerekli indirgeme süresini ve ısı derecesini belirleyen şey ise, seramikçinin *Kuzey Afrika (Eski Moritanya) halkından olup, bir kısmı İspanya'ya yerleşen Araplara verilen ad. T.A. 110 kendi deneyleridir. Parçalar soğutulduktan sonra yıkanarak kil tabakasından arındırılır. Hamurun hazırlanmasında bazen su yerine amonyum-oksalat eriyiği de kullanılır. Bu eriyik, pişirimin başlanğıcında karbon oksidini açığa çıkarır ve indirgemenin gelişmesini sağlar. Perdahlama, sırlı parçalar üstünde yapıldığında, kurşunlu yumuşak bir sır kullanılması tercih edilir. Aşağıda, sır üstünde perdah yapılmasına özgü hamurlardan birkaç örnek görülmektedir. 1 2 Bakır karb. 30 Demirli kil 70 (ocre rouge) 3 Bakır karb. Gümüş karb. Demirli kil 28 2 70 Gümüş karb. Bizmut nitrat Demirli kil 3 12 85 Bu karışımlar, sedef görünümlü bir lüster tabakası oluştururlar. Bunlardan ilk ikisi kırmızımsı bir parıltı, üçüncüsü ise mavimsi bir yansımaya sahiptir. Gümüş, bakır ve bizmut bileşimlerinin karışım oranlarının değiştirilmesiyle, elde edilen görünüm de değiştirilebilir. Bundan önceki yöntemlerde görüldüğü gibi, alttaki sırın, lüster görünümünün elde edilmesinde de önemli bir rolü vardır. 111 MATT GLAZES – MAT SIRLAR E. S. McCUTCHEN : « Strontia and its Properties in Glazes ». J. Amer.Cer. Soc. 27 233 1944. H. WILSON : « Matt Glaze and the Lime-Alumina-Silica System ». Bull. Amer. Cer. Soc. 18 447 1939. C. W. PARMELEE' : « Ceramic Glazes *>. Chicago, 1948. Ceramic Industry 34 (1) 148-52, 1920. GLAÇURES CRISTALLISEES-KRİSTAL SIRLAR ANON : « Crystal Glazes >. Ceramics 4 56, 1952. V. K. HALDEMAN : « Aventurine Glazes ». J. Amer. Cer.__Soc. 7 824, 1924. H. M. KRANER : « Colours in a Zinc Silicate Glaze ». Ibid 7 868, 1924. J R. LORAH : « Uranium Oxide Colours and Crystals in Low Temperature Glaze Combination ». Ibid 10 813, 1927. J. W. MELLOR : « The Cultivation of Crystals on Glazes ». Trans. Brit. Cer. Soc. 36 13, 1937. F. H. NORTON : « The Control of Crystalline Glazes ». J. Amer. Cer. Soc. 20 217, 1937. M. G. SCHURECHT : « Experiments on Aventurine Glazes ». Ibid 3 971, 1920. H. THIEMECKE : « Notes on Cone 10 Raw Crystal Glaze ». Ibid 17 359, 1934. C. W. PARMELEE and J. S. LATHROP : « Aventurine Glazes ». Ibid 7 567, 1924. W. H. ZIMMER : «Crystallised Glazes ». Trans. Amer. Cer. Soc. 4 38, 1902. F. H. RIDDLE : « A Few Facts Concerning the So-called Zinc Silicate Crystals ». Ibid 8 336, 1906. R. C .PURDY and J. C. KREHBIEL : «Crystalline Glazes ». Ibid 9 319, 1907. ANON : « Keramische Dekorationstechniken IV — Kristallglasuren ». Keram Z 11 (1) 9, 1959. C. F. BINNS : « Manual of Practical Pottery » (overloaded crystalline glazes), London, 1922. GLAÇURES LUSTREES-PERDAHLI SIRLAR C. F .BINNS : « Manual of Practical Pottery ». London, 1922. L. A. HOLMES : « Raw Materials for Ceramic Colours ». J. Canad. Cer. Soc. 22 139, 1953. L. FRANCHET : « Etude sur les Depots Metalliques Obtenus sur les Emaux et sur les Verres (Lustres et Reflets Metalliques) ». Ann. Chem. Phys. (8) 9, 1906. F. BURNHAM and C. M. HARDER : « Practical Production of One-fire Lustre Glazed Pottery ». J. Amer Cer Soc 27 62, 1944. C. VINCENT DAVIS : « Reduced Lustres ». Ceramic Age 64 44. 1954. ANON : « Lustres — Their Origin and Use Today ». Ceramics 2 621, 1951. R. HAINBACH : « Pottery Decorating ». 2nd. ed. London, 1924. 112 XI. BÖLÜM HAMUR İLE SIR ARASINDAKİ UYUM HAMUR İLE SIR ARASINDAKİ UYUM İyi bir sırın elde edilmesinde aranılan temel koşul, sırın, sıkıca yapışması gerektiği hamura tam olarak uymasıdır. Hamurun ve sırın nitelikleri, pişirildikten sonra iki ayrı elemanın bir bütün olabilecekleri şekilde birbirine uygun bulunmalıdır. Herhangi bir sır, her zaman için rastgele bir hamura uygun olma zorunda değildir. Ancak, bunlardan her birinin, yani, hamur ya da sırdan birinin ötekine uygun olması gerekir. Yine, herhangi bir sırın alınarak, bunun herhangi bir hamurun üstünde ergitilmesi de yeterli değildir. Çünkü o zaman, yalnızca bazı mutlu rastlantılar tek düzenli (homojen) ve zayıf şekilde hamura kaynamış bir sır örtüsü elde edilmesine olanak verir. Bunun yanı sıra, 113 tam tersine, kılcal sır çatlamaları, parçaların bazı kesimlerinin lekelenmesine, hatta, bütünüyle mahvolmasına kadar giden bir takım sır hatalarının ortaya çıkması şansı da kuvvetlidir. Kısacası, sır ve hamurların birbirine uymaması halinde her şey, istenilen ya da beklenilen görünümün tersini verebilir. Bununla birlikte, aynı sır özel koşullar altında tek başına yeniden pişirilse, tek düzenli ve kendi elemanları arasında bağlantılı sağlam bir kitle oluşturarak soğurdu. Sır halinde bir hamur üstünde eritildiğinde ortaya çıkan anormallikler, katı ve sınırlı bir beraberlik oluşturup doğal olmayan, kimyasal bileşimleri farklı, iki katı maddenin farklı tepkime ve davranışlarının sonucudur. Cisimlerin, özellikle katıların, ısısal genleşme ve kasılmaları, onların kimyasal bileşimleri ile ısısal geçmişlerinin bir işlevidir. Buna göre bir sır, oldukça durgun ve etkisiz ve çok farklı genleşme katsayısı olan bir hamur üstünde ergitildiği zaman, soğumayla birlikte bir kasılma ortaya çıkar. O zaman, bu iki farklı maddeden her ikisi de karşıt güçlerin etkisi altında kaldığı için bazen biri, kimi zaman da her ikisi birlikte 114 yıpranmaya uğrar. Bütün bunların sonucu, kilden mamul eşyanın sırlanmasında başarı sağlanması için sır ve hamur bileşimlerinin genleşme katsayılarının birbirine yaklaşık şekilde düzenlenmesi gerekir. Diğer yandan, kullanılan hammaddeler ya da bunlar arasındaki kimyasal tepkimelerin sonucu ortaya çıkan maddeler, genleşme katsayıları bakımından arasındaki yeterli farkın esnekliğe dengede ve mekanik tutulması bir dayanıklılığa sahip olmalıdırlar. Bununla birlikte, sır ve hamur arasındaki uygunluk, Steger'in gösterdiği bileşimlerinin değil, aynı gibi bunların zamanda kendi yalnızca iç gerilimlerinin de bir işlevidir. Kasılmasız sırların, % 2 oranına kadar varan bir farkla, kasılma kuvveti altındaki sırlara göre daha düşük bir genleşme katsayısı vardır. İçdeki ısısal aralıklardaki belirli bir zaman sürecinde kendini gösteren bu bozulma ve kasılmalar, en düşük kontrollü ısıtma ısısında başlar. Sırların ısısal genleşmesi, yani, hamura bağlı kasılmalar, en düşük kontrollü ısıtma ısısından hemen önce azalır. Ne var ki, ısının artmasıyla birlikte yeniden yükselir. Sırların genleşme ısısı, yalnızca hamur ve sır arasında görülen kasılmalar tarafından etkilenmekle kalmaz, aynı 115 zamanda, hamurun ısısal geçmişi, özellikle de soğuma hızı tarafından etkilenir. Hamur ve sır arasında kendini gösteren bozuklukların büyük bir çoğunluğunun ortadan kaldırılması, ilk olarak, en düşük kontrollü ısınma ısısından başlayarak, çevre ısısına (17°C) kadar farklı evreler süresince birinin ya da ötekinin en yakın genleşme katsayılarının gözlenmesini gerektirir. Gerçekten de, bu uyumun çevre ısısı ya da sınırlı bir ısı aralığında var olması yetersizdir. Bir sırın, hamurların mekanik dayanıklılığı üzerindeki etkisini, serbest şekilde kullanılmış, ya da tam tersine daha uygulamada kaçınılmış olan sırlar ile bozukluklar arasındaki bu bağlantı belirler. Hamur ve sırın birbirine uymasında bir sırın, her zaman hamura göre ayarlanmış olması zorunluluğu yoktur. Kimi zaman sırla uyuşması amacıyla hamur bileşiminde değişiklik yapılır. Ne var ki, bu çeşit bir uygulama pek kullanılmaz. Çünkü, kullanım ve niteliklerine zarar vermeden hamur bileşiminin değiştirilmesi her zaman için olası değildir. Oysa, hamur ve sırın karşılıklı etkimeleri dikkate alındığında, hamur bileşimi göz önünde bulundurulmadan, bunun üstünde kullanılmak üzere seçilmiş bir sırla başarı sağlanması olanaksızdır. 116 Genel anlamda sır seçimini ve sırın bileşimini hamurun nitelikleri belirler. Ne var ki, hamur ile sır arasında bir uyum sağlanamıyorsa ve kullanılan sır özel ve bir takım farklı niteliklere sahipse o zaman hamur bileşiminin değiştirilmesine, özellikle de bu değişime koşut bir şekilde, sırın niteliklerinin geliştirilmesi yoluna gidilir. Bu bakımdan, seçilen sırların bileşimi, değişik hamur bileşimlerinin sınırlarına bağlıdır. Bu sınırlar, seramik eşyanın bir bölümünden ötekine göre değişir. Ama, bu değişim, aynı bölüm içinde pek azdır. Yine de, mamulün kaliteli bir sırla örtülmesi için bu noktanın göz önünde bulundurulması gerekir. Bir sırın hazırlanması apayrı bir özen gerektirir. Bu hazırlama sırasında birçok etken sırlardaki hataların temel kaynağıdır. Örneğin, hammadde bileşimlerinin, özellikle de kil gibi değişken maddelerin dikkate alınması, sır için hamurun yumuşama ısısının aşağısında bir ergime noktası bulunması zorunluluğu hamurla sır arasında bir bağlantı olması gereği, sır ya da hamurdan birisinin aykırı ve uyuşmaz olması gibi. 117 Sırlarda Genleşmeyi Etkileyen Öğeler Bir sırın genleşmesi ve kasılmasının değiştirilmesi, bu sırın bileşiminde yapılan bir takım değişimlere bağlıdır. Cam ve sır yapıcı maddelerin fiziksel özelliklerinden çoğunun, yaklaşık olarak birbirine katıştığına dikkat edilmiştir. Buna göre, bu fiziksel özellik, aşağıdaki orantıyla açıklanabilir: P= P1X1+P2X2+P3X3 vb gibi Ya da P fiziksel özelliktir, P1 vs. cam oluşturan oksitlerin yüzdesi, X1 vs. de oksitlerin fiziksel özelliklerinin değer olarak anlatımıdır. Bu orantı, 118 genleşmeye, kırılma direncine, Young modülüne, yoğunluğa ve ısı geçirgenliğine uyarlanabilir. Camların yapısı üzerine olan kuramlara göre, yukarıdaki orantının geçerliği konusunda bir kuşku doğmuştur. Ama, uygulamada bu orantının, fiziksel özelliklerin yaklaşık hesap olarak edilmesine yaradığı da anlaşılmıştır. Oksitlerin fiziksel özellikleri konusunda bir kesinliğin ve değişmezliğin belirlenmesi güçtür. Bu konuyla ilgili olarak ileride görülen genleşme katsayıları tablosunda araştırmacılara göre rakamların ne kadar değiştiği görülmektedir. Ne var ki, bu tablo bir sırın bileşiminde yapılan bir takım değişimlerin sırın genleşme ya da kasılmasını ne şekilde etkileyebildiğini göstermesi bakımından yararlıdır. Tablonun kullanılmasına örnek olarak aşağıdaki sırı alalım: 0.625 CaO . 0.300 Al2O3 . 2.800 Si02 0.140 Na20 0.090 K20 0.145 PbO Bileşimin yüzdesi: CaO 12.40, Na50 3.05, K20 3.00, 119 PbO 11.45, Al203, Si02 59.30’dur. Bu durumda, Turner ve English’in rakamlarına göre kübik genleşme katsayısı şöyledir: (4.89 x 12.4 + 12.96 x 3.05 + 11.7 x 3.00 + 3.18 x 11.45 + 0.42 x 10.80 + 0.15 x 59.30) x 107= (60.64 + 39.53 + 35.10 + 36.41 + 4.54 + 8.90)xlO7= (185.12) x 107= Linéaire genleşme katsayısı- 1/3 (185.12) x 107 = 61.7 x 107= 6.17x106 Bu şekilde, genleşmede bir büyüme düzeni elde edilir. Kullanılan bu formül kesin rakamların bulunmasında yeterince kesin ve doğru değildir. Bunun yanı sıra, lineer/linéaire genleşme değerinin deneysel olarak da belirlenmesi tercih edilirdi. Bu nokta, şu olgu tarafından doğrulanmaktadır: Eğer, hesaplamalar Winkelmann ve Schott'un ya da Mayer ve Havas’ın rakamları kullanılarak yapılsaydı, genleşme katsayısı olarak her defasında ayrı bir rakam bulunacaktı. 120 Winkelmann English and and Schott Turner X 10-7 x 10-7 Si0 0,8 0,15 2 Al2O3 5,0 0,42 K2 0 8,5 11,70 Na 10,0 12,96 20 Lİ2O 2,0 — CaO 5,0 4,89 BaO 3,0 4,20 MgO 0,1 1,35 ZnO 1.8 2,10 PbO 3,0 3,18 AS2O5 2,0 — Sb — — 205 P2O5 2,0 — B2O3 0,1 —1,98* Na3AlF6 — — NaF — — Th.02 — — Cr203 — — BeO — — CoO — — AlF3 — — CeO2 — — Ti02 — — Fe203 — — NiO — — CaF2 — — — — MnO — — CuO — ZrO2 0,69 -— SnO2 *%12 B203’e kadar Mayer and Havas X 10-7 — — — — — — — — — 4,2 — 3,6 — — 7,4 7,4 6,3 6,1 4,7 4,4 4,4 4,2 4,1 4,0 4,0 2,5 2,2 2,2 2,1 2,0 Genleşme Katsayıları Tablosu Bir kez daha yukarıdaki tabloya dönelim. Burada, Na2O ve K2O'nin genleşme katsayılarının öteki bazik oksitlerin genleşme katsayılarından çok daha yüksek olduklarını görüyoruz. Buna bağlı olarak, Na20 ve K2O'den genleşme ve 121 yana zengin olan sırların kasılma katsayılarının da daha yüksek olacağı gerçektir. Ne var ki, bu katsayı yükselmesi, örneğin, bir B2O3, katkısıyla önlenebilir. Çünkü, English ve Turner'e göre, B2O3'ün % 12 oranına kadar negatif, bu orandan sonra da zayıf bir genleşme katsayısı vardır. Genleşme katsayıları yüksek olan sırlar, normal seramik hamurları üstünde kullanıldıklarında çatlamalarına neden olurlar. kılcal sır Serbestçe araştırılmış krakele sırlar alkali oksitlerden yana zengin olan sırlardır. Daha önce de işaret edildiği gibi, normal bir fayans sırı için moleküler formüldeki Na20, K2O ve BaO miktarları toplam 0.5 molekülde sınırlandırılmıştır. Yine aynı tabloda bir nokta daha dikkatimizi çekmektedir: Öteki bazik oksitlerden Li2O, BaO, CaO, ZnO, PbO ve MgO'nun tümünün genleşme katsayıları, Na20 ve K2O'in genleşme katsayılarından daha aşağıdır. O halde, bu oksitler moleküler formüldeki alkali oksitlerin yerine kullanılmak suretiyle sırın genleşme ve kasılma katsayılarının düşürülmesi olasıdır. CaO, kurşunsuz sırlarda sık sık PbO'nin yerine kullanılır. Çünkü, bu iki oksidin genleşme katsayıları birbirine çok yakındır. Çinkolu mat sırlarda olduğu gibi, zengin 122 ZnO’li sırların oldukça zayıf bir genleşme ve kasılma katsayıları vardır. Bu nokta, normal hamurların üstünde sırın sıkıştığına ve hamurun basınç altında kaldığına işaret eder. Yalnız, bazen hamur yeterince dayanıklı olmaması nedeniyle bu basıncın etkisi altında kırılır. Hatta, böyle bir durum zirkon-iki- oksit ya da zirkon-silikat gibi örtücü maddeler içeren sırlarda da görülür. Uygulamada, sırın ve hamurun genleşmesinin birbirine eşit olması yeterli değildir. Genellikle, hamur kasılımının sır kasılımından biraz daha yüksek olacak şekilde ayarlanmasına gidilir. Çünkü, bu durumda, sır kendiliğinden sıkıştırılmış olur ki, o zaman kılcal sır çatlamalarına da daha çok dayanıklılık gösterir. Gerekli basınç gücünün kesinlikle öngörülmesi olası değildir. Uygulamada, fayans için, linéaire genleşme katsayısı 6.4 x 10 olan bir sır, 7.8 x 10 değerinde bir fayans hamuru üstünde kullanılabilir. Bir kılcal sır çatlaması görülsün ya da görülmesin, bu çatlama yalnızca sır üstünde kendini gösteren 123 genleşme katsayısı farklılıklarına değil, aynı zamanda, hamurun ve sırın esnekliğine, tampon tabakanın yani, hamur ve sır arasındaki ara kesimin oluşumuna ve hamurda görülebilecek bir nem genleşmesine de bağlıdır. Genel olarak, gözenekli/poröz hamurlar nem nedeniyle bir genleşme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Oysa, camsı hamurlarda bu tehlike az çok ya da zararsızdır. Sırsız hamurların genleşmesi, bu hamurların bileşimlerine, özellikle de bileşimdeki serbest silise bağlı bir olgudur. Bileşimlerindeki silisin genellikle cam haline dönüştüğü camsı hamur çeşitlerinin genleşme ve kasılmaya karşı eğilimleri daha azdır. Buna göre, porselende 2-4 x 10-6'lık linéaire bir genleşme katsayısı vardır:0°C'den 450°C'ye kadar. Öte yanda, fayans hamurlarının aynı ısı aralığındaki genleşme katsayısı 6-7.5 x 106 ’dır. Bir fayans hamurunun bileşimindeki serbest silis 575°C derece civarında kristalin haline döner ve bu arada kuvartz dan Alfa’dan kuvartz Beta'ya geçer. Bu geçiş sırasında hafif bir genleşme görülür. Hamur pişirimlerinde olduğu gibi, pişirimin biraz daha yüksek ısıda 124 yapılması, serbest kuvartzın bir bölümünü, kristalinin bir başka biçimi olan kristobalit Beta’ya dönüştürür. Soğuma sırasında ısının 220°C derecenin altına düşmesiyle, kristobalit Beta, hacminin % 3 kasılmasıyla kristobalit Alfa'ya döner. Bu ısıda sır sertleşmiş olur ve kristobalit Alfa oluşumu kılcal çatlamalara karşı etkili bir güvenlik sağlayarak sırı sıkıştırır. Çömlekçinin amacı, bir hamur pişiriminin daha başlangıcında, yeterli miktarda serbest silisin kristobalite dönüşmesini sağlamaktır. Bu sonuca ulaşılması amacıyla aşağıdaki noktaların dikkate alınması gerekir: . Hamur pişirimi yeterince yüksek ısıda yapılmalı ve oldukça uzun bir süre aynı sıcaklıkta tutulmalıdır. • Fayans hamurlarının hazırlanmasında, kolayca kristobalite dönüşebilen bir silis çeşidinin kullanılması tercih edilmelidir. Şöyle ki, öğütülmüş sileksin, öğütülmüş kum ya da kuvartza göre daha çok tercih edilmesi gibi. . Sileksin öğütülmesi,onun kolayca kristobalite dönüşebileceği tarzda yapılmalıdır. 125 Büyük Britanya'da, fayans hamurlarına katılan sileksin öğütülmesinin, % 50 - % 55 kadarının dane iriliğinin 0.01 mm’den daha küçük çapta yapılması gibi. • Talk, kireç gibi maddelerin az miktarda kullanılması kristobalit oluşumunu kolaylaştırır, Bu bakımdan, bu gibi maddeler, kılcal çatlamalara karşı dayanıklılığı artırma amacıyla kullanılırlar. Bir sırın, birlikte kullanıldığı hamura uygun olup olmadığının deneysel olarak saptanması için, aynı hamurdan ince çubuklar yapılır. Bunların yalnızca tek yüzleri sırlanarak pişirilir. Pişirildikten sonra da soğuma sırasında gösterdikleri bükülüm incelenir. Tampon/Ara tabakanın oynadığı rolün önemi ise tam olarak bilinmemektedir. Ne var ki, deneyimler, iyi bir ara tabakanın kılcal sır çatlamalarına dayanıklılığı artırmada etkili olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, fayans hamurlarında nemden ileri gelen genleşmenin önemle dikkate alınması gerekir. Bu genleşmenin başlangıcını saptama imkanı bulunmamıştır. Bununla birlikte, camsılaşma evresinde hamur 126 tarafından emilen su buharının sonucu olduğu düşünülebilir. Hangi nedenle olursa olsun, şurası görülmüştür ki, pişme sırasında oluşan su buharı, sır tabakasından geçerek hamura girmekte böylece de hamurda bir genleşme görülmektedir. Bu genleşmenin önemi, bütün öteki nedenlerin yanı sıra, hamurun bileşimine bağlıdır ve fayans mamullerinde ortalama % 0.05 oranına kadar varır. Hamurdaki magnezyum bileşiklerinin varlığı, bu genleşmeye karşı koyma eğilimi gösterdiği halde, feldspat daha fazla artırır. Bütün bunların yanı sıra pişme derecesi de etkilidir. Nem nedeniyle görülen bu genleşmenin sır basıncını yavaş yavaş azaltması için, bazen sırın basınç altında kalmasına kadar giden, bu suretle de, genellikle kullanım süresinde görülen bir kılcal çatlama eğilimi vardır. Bu bölümde kılcal sır çatlamalarından oldukça söz edildi. Ne var ki, sırın ve hamurun genleşme/kasılma katsayıları arasındaki çok büyük farktan ötürü ortaya çıkan bir takım başka olgular daha vardır. Eğer, hamur yeterince ince olarak biçimlendirilmiş ve bu hamuru örten sır tabakası yeterince dayanıklı ise 127 kasılım ve genleşme arasındaki bükülüme yol açabilir. aykırılık parçada Hamur, sırdan daha fazla bir kasılım eğiliminde ise, yalnızca tek yüzü sırlı parçalarda olduğu gibi, sırlı yüz içbükey, sırsız yüz ise dışbükey olur. Bundan önce, Blakeley'in "diapason" ve Steger'in bükülüm çubukları yöntemleriyle, hamur ve sırın birbiriyle uyuşmalarının nasıl incelendiği gösterildi. Şu da var ki, sır fazla sıkıştırılmış ise yerinden kopar. Böyle bir sır hatası atma ya da pullanma adıyla bilinir. Atma, eğik yüzeyler üstünde daha kolaylıkla ortaya çıkar, bir kısım kiremitlerin yuvarlak kenarlarında olduğu gibi. 128 ANON : « Stresses and Strains in Glazes ». Ceramics 4 485, 1953 . W C. BELL : « Evaluation of Glaze Fit Test Methods », J. Amer. Cer. Soc. 23 163, 1940. A. M. BLAKELEY : « Life History of a Glaze, Part II — Measurement of Stress in a Cooling Glaze ». Ibid 21 243, 1938. P. M. CAMPBELL : « Promotion of Interfacial Reactions to Counteract Crazing ». Bull. Amer. Cer. Soc. 19, 91, 1940. H. E. DAVIS and R. L. LUEDERS : « Simplification of the Ring Method for Glaze Stresses ». J. Amer. Cer. Soc. 15 34, 1932. J J. GINGOLD and E. J. HIRSH : « Influence of Glaze on Strength of Steatite Tubes and New Method of Determining Glaze Stresses ». Ibid 28 168, 1945. G. C. GODEJAHN and R. L. COOK : « Effect of Zircon and Zirconia on Thermal Expansion of Lead Borosilicate Glazes ». Ibid 39 256, 1956. S. GOLLER : « Einfluss der Flussmittelkomponenten auf den Warmeaus-desnungskoeffizienten von Harporzellanglasuren ». Ber. deut. ker. Ges. 31 410, 1954 . D.V. VAN GORDON and W. C. SPANGENBERG : « Adjustment of Thermal Expansion of Cone 8 Glazes ». J. Amer. Cer. Soc. 38 331, 1955. J. W. HEPPELWHITE : € Effect of Zirconia and Titania on Resistance to Crazing of Typical Glaze for Semi-vitreous Dinner Ware ». Ibid 20 60, 1937. A. L. JOHNSON : « Stresses on Porcelain Glazes ». Ibid 22 363, 1939. M. LE HERON : « Note sur les Coefficients de Dilatation des Glaçures et leur Accord avec la Pâte' » .Bull. Soc. Franc, de C6ram. No. 24, 14, 1954. C. W. PARMELEE and P. E. BURKLES : « A Study of Glaze and Body Interface ». J. Amer. Cer. Soc. 25 11, 1942. F. K. PENCE : Coefficient of Expansion Study of Lead-Zinc Glaze ». Bull. Amer. Cer. Soc. 31 483, 1952. F. H. RIDDLE and J. S. LAIRD : « Control of Glaze Fit by means of Tensile Test Specimens ». J. Amer. Cer. Soc. 5 500, 1922. H. G. SCHURECHT and G. R. POLE : « Methods of Measuring Strains between Glazes and Ceramic Bodies ». Ibid 13 369, 1930. H. C. SCHURECHT and G. R. POLE : « Moisture Expansion of Glazes and other Ceramic Finishes ». Ibid 14 313, 1931. S. SPINNNER : « Elastic Moduli of Glasses at Elevated Temperatures by a Dynamic Method ». Ibid 39 113, 1956. E. THOMAS, M. A. TUTTLE and E. MILLER : « Study of Glaze Penetration and its Effect on Glaze Fit, I — III ». Ibid 28 52, 1945. F. H. NORTON : « Measurement of Stress between Glaze and Body ». Bull. Amer. Cer. Soc. 17 445, 1938. W. STEGER : « Neue Untersuchungen iiber Warmeausdehnung und Ents-pannungstemperatur von Glasuren (mit besonderer Beriicksichtigung der Anpassung der Glasur an den Scherhen) ». Ber. deut. ker. Ges. 8 24, 1927. W STEGER : « Das Auftreten von Glasurriscn an Keramischen Warren im Muffelbrande ». Ibid 13 42, 1932. W. STEGER : « Uber die Warmeausdehnung von niedrig gebrannten Kalkhaltigen Keramischen Massen ». Ibid 13 412, 1932. 129 XII. BÖLÜM SIR HATALARI SIR HATALARI Sırlardaki hataların belli başlıları şunlardır: . Sırsız kesimler ve çarpmadan gelen hatalar, . Kabuklanma, . Çapak ve çukurlar, . Bulgurlaşma, . Parlama eksikliği ve donuk dalgalı mamuller, . Yapışmış parçalar, . Sır damlaları, . Kükürtleşme (İğneli ve roset kristallerin oluşumu), . Silikat kristalleri oluşumu, . Kalın sır ve sonuçları, . Küçük lekeler, . Kılcal çatlama, . Pullanma 130 SIRSIZ KESİMLER Bu gibi bir sır hatasında tipik görünüm, parçanın daldırmadan sonra sırın hamura yapışmasını önleyecek kadar kirli bazı kesimlerinde sırdan eser olmaması ya da sırın çok ince bir film tabakası halinde bulunması şeklinde görülür. Fayans yapımındaki kirlilik, gözenekliliği yer yer azaltabileceğinden, bu kirlilik sırsız bölge oluşumunu kolaylaştırır. Camsı hamurlarda ise sırın parçaya iyice yapışmasını engelleyen zararlı bir maddenin pişmiş hamura bulaşmasından ileri gelir. Buna göre, toz, kir, yağ, ıslak ya da yağlı parmaklar, su ya da yağ sıçraması sırlama sırasında sır 131 tabakasının parça tarafından iyice emilmesini engeller. Kullanılan kilin bileşiminde bulunan bir takım çözünür tuzlar, parçanın kurumaya başlamasıyla birlikte yüzeye çıkar. Fayansta, hamur pişiriminden sonra camsı kesimler oluşturarak, sır tabakasının bu kesimlere yapışmaması, bundan ötürü de sırsız bölümlerin ortaya çıkmasına neden olur. Sırlar biraz fazla öğütüldüklerinde de aynı hata görülür, tabak kenarlarında ve çukur kapların dip kesimlerinde sırlaşmamış ince bölümler gibi. Taşıma ve çalışma sırasında bir çarpma ya da darbe sonucu sır parçalarının kopmasından ileri gelen benzeri bir sır hatası da vardır. Ayrıca,sırlı parçaların yeterince kurutulmadan istiflenmesi ya da taşınmaları da aynı hatayı doğurur. Eğer, sırın dökülmesi çok fazla ise, herhangi bir yapıştırıcı madde katılmasıyla durum düzeltilebilir. Bunun için genellikle %1 amidon, zamk ya da bir sellüloz türevinin kullanılması yeterlidir. Yine aynı amaçla, kaplama karolarında sırın kuru ağırlığına oranla %0.l'den % O.3’e kadar sodyum karboksi-metil sellüloz katılması tavsiye edilir. Sofra takımlarında bu oran % 0.5'den % l'e kadar çıkabilir. Bu katkının kaplama karolarında daha az olmasının nedeni, 132 bu sellüloz türevinin kurumayı yavaşlatmasıdır. Seri imalatta kullanılan zincir sisteminde de kurumanın yavaşlaması istenilen bir şey değildir. 133 KABUKLANMA Sırların hazırlanmasıyla ilgili bölümde, aşırı öğütmenin kabuklanma tehlikesine yol açabileceğine değinilmiştir. Kabuklanmanın temel nedeni, ergimiş sırın çok yüksek akışkansızlığa sahip olmasıdır. 0 zaman, yüzeysel gerilim, yapışma yada ıslanma geriliminden daha yüksek olur ve sır küçük gruplar halinde toplanır. Uygulamada, birçok etkenin sırların kabuklanmasına neden olduğu ya da bu kabuklanmayı geliştirdiği sanılmaktadır. Her şeyden önce, eğer sır tabakası, daha pişirilmeden önce yarılmış bir görünüm alırsa, pişme sırasında 134 bir kabuklanma hali ortaya çıkabilir. Bileşimine fazla miktarda plastik kil katılan sırlarda da, kilin yüksek bir genleşme katsayısına sahip olması nedeniyle kuruma çatlakları (yarılma) görülmesi olasılığı fazladır. Sırlamanın kalın bir tabaka halinde yapılması da bu yarılma eğilimini artırır. Öte yanda, aşırı öğütme fazla miktarda kolloidal madde oluşmasına yardım eder. Bu maddeler su içinde şişer ve sırın kuruması sırasında aşırı derece çekme yaparak çatlamaya yol açar. Bundan başka, yine aşırı öğütmeyle sır bazen tozumsu ve yapışkansız bir hal alır. Böyle bir sır, yapışkansız bir madde kullanılması sonucu düzeltilebilir. Kabuklanmanın temel nedenlerinden birisi de, yayılma ısısındaki sırın akışkanlığının az olmasıdır. Bu özellik bazen sır bileşiminin pişirim koşullarına uygun olmamasından ileri geldiği gibi, sırda bulunan kalay ya da zirkon oksidi gibi örtücü maddelerden de ileri gelebilir. Diğer yanda, sırın aşırı derecede öğütülmesi, büyük bir örtme yeteneğinden ötürü, sırı daha fazla etkiler. Bu durumda, sır, hamur bileşimindeki alümin ve silisin bir bölümünü çözerek daha da akışkansız bir hal alır, böylelikle de kabuklanma tehlikesi ile 135 karşı karşıya kalır. Sırlarda kabuklanmayla ilgili bir takım yan nedenler de vardır. Örneğin, krom yeşilleri, krom pembeleri ve mat maviler gibi bir takım sır-altı boyaları, ergimiş sırla iyi uyuşmazlar, kolaylıkla kabuklanmaya yol açarlar. Bunun yanı sıra, parçaların tozlu olmaları, ya da camsı hamurlardan mamul eşyada olduğu gibi, sırın parça yüzeyine iyice yapışmaması da bir kabuklanma nedeni olabilir. Bazen, ergimenin birinci evresinde fazla miktarda kabarcık oluşması da aynı şekilde sırın kabuklanmaya karşı eğilimini artırır. Bu kabarcıklar ısının henüz çok düşük olduğu sıcaklıklarda başlar ve gaz çıkışı süresince devam eder. Bu durumda, sır hazırlamada daha sert fritler kullanılır ya da sır bileşimine az miktarda kaolen katılır. 136 BULGURLAŞMA Bu gibi bir sır hatası daha çok dekorlu parçalarda, onların dekor pişirimleri yapıldığında görülür. Bulgurlaşma, imalatın bu kesiminde önemli miktarda gümüş kaybına yol açtığından, istenmiyen bir durum yaratır. Bulgurlaşma görüldüğünde, parçalar en azından daha sonra kendiliğinden patlayacak küçük kabarcıklarla örtülü bir durumdadır. Bu kabarcıklar patladıktan sonra yerlerine boş çukurlar bırakırlar ve kullanımda kısa bir süre sonra tozla dolarak çirkin bir görünüm alırlar. Fosfatik porselen ile öteki camsı hamurlardan yapılan parçalarda "bulgurlaşma" görülmez. Ancak, pişirim yetersiz ve hamur henüz emici ise aynı durum yine ortaya çıkabilir. 137 Bir sırın hatalı olması sonucunda, su buharının sır tabakasından geçerek bisküvi tarafından emildiği düşünülür. Bu başlanğıcında, kaybolmamışsa su buharı, eğer herhangi yeniden zerrecikler halinde buharlarının bu dekor bir şekilde buharlaşır. sırın geçişi, pişiriminin içinden sırın Yuvarlak geçer. yeterince Su yumuşak olduğu bir ısıda başlar. Bu teori bir takım gözlemlere dayalıdır ve hatanın giderilmesi ya da azaltılması konusunda da bu gözlemlere dayanılmış tır. Buna bağlı olarak, kimi seramikçiler, uzun bir süre önce yapılmış fayans eşyayı dekorlamadan önce yeniden pişirirler. Böylelikle de parçalardaki nemin giderilmesini sağlarlardı. Bir başka yönteme göre de, dekor pişiriminin ısı derecesi 5°C'den 10°C'ye kadar düşürülür, sıra bir yumuşaklık verilir, kabarcıkların yüzeyde yayılarak patlamalarına da engel olunurdu. Ayrıca, daha sert bir sır kullanılması da bulgurlaşma tehlikesini azaltabilir. Kimi seramikçiler, pişmiş sırlı fayans tabakların arkalarına bir delik açarak, bu deliği kurşun-borosilikat bileşiminde yumuşak bir ergiticiyle doldururlar. Bu da gaz kabarcıklarının sırın arasından geçeceği yerde önceden açılmış delikten çıkmasını sağlar. Açılan deliğe 138 doldurulmuş ergitici de (fondan/fondant) pişirim sırasında ergiyerek deliği kapatmış olur. Bulgurlaşma tehlikelerinin azaltılmasında, sır pişirimi yapılmış parçaların fazla bekletilmeden dekorlanmaları tercih edilir. Yalnızca dekorlama yapımında kullanmak için beyaz hamurlu seramik eşya satın alanların, bu eşyayı ikinci bir sır pişiriminden geçirme olanakları yoksa, sırlı fayans yerine fosfatik porselen kullanmalarında yarar vardır. 139 ÇAPAK ve ÇUKURLAR Sır pişirimiyle ilgili bölümde denildiği üzere, çapak her defasında, pişirimin ilk evrelerinde ergimiş sır tarafından doldurulmamış olan krater çukurların oluşmasında görülür. Çok büyük bir kabarcık patladıktan sonra bütünüyle sırla dolmazsa çukurlar ortaya çıkar. Çapaklar, karbonlaşmış maddelerden ya da değirmen taşlarından ileri gelen silisyum-karbür tozlarından olduğu kadar, eski tip değirmen taşlarından kopmuş kalker parçacıkları gibi, bir takım yabancı maddelerin çıkardığı gazlardan da ileri gelebilir. Bir kısım sırlar, ergitici olarak ya da örtücülüğü (opaklığı) 140 geliştirmek için katılmış flörürleri içerirler. Ama, bu gibi maddeler, florür gazlarının çıkmasıyla, kabarcıkların oluşmasına yol açabilirler. Yetersiz bir pişirim gibi, çok alçak bir ısı da içi boş krater çukurları bırakır. Tam tersine, kurşunlu bir sırın çok yüksek ısıda pişirilmesi ise, kurşun bileşiklerinin buharlaşmaları sonucu oluşan kabarcıkların ortaya çıkmasına yol açar. Sır bileşiminde çok yumuşak bir frit kullanılması, pişirimin ilk evrelerinde sırı daha fazla akışkan yapabilir. O zaman, çıkan gazlar fazla miktarda kabarcıkların oluşması tehlikesini doğurur. Uzatılmış bir pişirim ise çapakları kapatmayabilir. Bunun düzeltilmesi için sırın sertleştirilmesi gerekir. Çapaklara benzeyen bir başka sır hatası da "yumurta kabuğu"dur. Bu durumda, sırda yumurta kabuğuna benzer bir yüzey gösteren çok küçük gözenekler kalır. Burada hata, ya yetersiz bir pişirim, ya da pişirim yapılan ısıya göre sırın çok sert olmasındadır. Çünkü, sırın yayılmasından sonra oluşmuş çapaklar tümüyle doldurulmamıştır. 141 AZ PARLAMA ve DONUK DALGALI MAMULLER Bu iki sır hatasından birincisi, parlaklığı az (normal parlaklığını kazanmamış) bir yüzeyden ötürü ortaya çıkar. Parlamanın gereği gibi oluşmaması, sır tabakasının çok ince olmasından ileri geldiği gibi, daha çok pişirimin yetersizliğinden de olabilir. Yalnız, bunların tersine, sır bileşimindeki maddelerin buharlaşarak uçmasına yol açan çok yüksek bir sır pişirimi de benzeri bir görünüm yaratabilir. Adı geçen ikinci sır hatası donuk sır dalgalarının görülmesiyle ortaya çıkar. Bu dalgalar, gözenekli ve geçirgen kaset cidarlarına ya da (fırın ayakları gibi) çıkıntılı desteklere yakın yerlerde, henüz yeni 142 oluşları, bazen de fırın aksesuarlarının geçirgensiz (impérméable) hale getirilmesi için kullanılan özel bir sıvayla sıvanmaması yüzünden oluşur.* Bu durumda, sır, geçirgen olan fırın malzemelerinin içine nüfuz ederek yayılır. Bu sakıncanın giderilmesi amacıyla fırın aksesuarları camsı hamurlardan yapılmış olanlar arasından seçilir, değilse özel sıvayla sıvanır. *Bunun için genellikle kaolen kullanılır.T.A. 143 YAPIŞMIŞ PARÇALAR Sırlı pişirimde, parçaların yapışması, fırın aksesuarlarının erimesiyle çok akıcı bir sır kullanılması ya da sırın çok kalın bir tabaka halinde kullanılması sonucu görülür. Fırın katları (rafları) ile ayakların erimesi halinde fırınlama düzeni bozularak parçalar birbirleri üstüne düşer ve yapışık kalır. Sır çok akıcı ya da kalın bir tabaka halinde kullanılmış ise, sırın ergime evresinde fırın raflarına kadar akarak yapışmasına yol açar. Böyle bir durumun süratle düzeltilmesi gerekir. 144 SIR DAMLALARI Sır buharlarının, özellikle de kurşun sırlarındaki buharların tünel fırınlarının tavanında toplanmaları sonucu ortaya çıkar. Sır damlaları, uzun süredir kullanılmakta olan tünel fırınlarda daha fazla görülür. Fırın ısısı sırın ergime ısısına yükseldiğinde, fırının tavan cidarlarında toplanan yoğunlaşmış sır damlacıkları ergiyerek pişmekte olan parçaların üstlerine damlarlar ve hoş olmayan bir takım lekelenmelere yol açarlar. Eğer bu olgu endişe verici oranlara ulaşırsa, parçalar fırına yerleştirildikten sonra üstleri örtülür ya da en üst raflara gereksiz parçalar konulur. Ne var ki, bu durumda, yer kaybından ötürü imalat miktarı da o oranda azaltılmış olur. Bundan başka, örneğin, gazları gidermek için, fırının iyice havalandırılması ya da iç 145 cidarların zirkon-dioksitle sıvanması gibi önleyici yollar da vardır. Bu amaçla zirkon kullanıldığında, yoğunlaşmış sır tabakasına sürülmüş zirkon, sırın akışkansızlığını artırarak akmayı engeller. Ancak, bu işlemin yapılabilmesi için fırının söndürülerek soğutulması gerekir. Kemerli tünel fırınlarda söndürme yapılamadığı için bu yöntem yalnızca düz tavan kaplamalı fırınlara uygulanabilir. 146 KÜKÜRTLEŞME Eğer bir sır, pişirimin sonunda, yakıt olarak kullanılan maddelerin bileşiminde bulunan sülfürlü gazlarla karşı karşıya kalırsa, sırın içinde bütünüyle erimeden yüzeyde kalan kalsiyum ya da kurşun sülfat bileşikleri oluşabilir. Soğuma sırasında kristalleşen sülfatlar da küçük rozetler halinde gruplaşırlar. Kükürtleşmenin önlenmesinde, zorunlu kalınmadıkça fazla kükürtlü yakıtlardan kaçınılır ve fırına yeterince hava girmesini sağlayacak şekilde bir havalandırma yapılır. 147 SİLİKAT KRİSTALLERİ OLUŞUMU Silikat kristallerin oluşumu, görünüş olarak kükürtleşmeye benzer. Ne var ki, bunun nedenleri ötekinden farklıdır. Burada da bir kristal oluşumu vardır. Ancak, bunlar sülfat kristalleri olmayıp silikat kristalleridir, özellikle de çinko ve kalsiyum silikat şeklindedirler. Sırın içinde bulunduğu bir takım koşullar altında, kendisinde oluşan bir kristalleşme sonucu silikat kristalleri görülür. Sırların büyük çoğunluğu için 700°C ile 850°C dereceleri arasında kristalleşme tehlikesi vardır. Buna bağlı olarak da bilinmeyen bir nedenden ötürü parçaların bir bölümü bu koşullar altında bulunursa, büyük bir olasılıkla silikat kristalleri görülür. Kamara fırınlarda zaman zaman silikat kristalleşmesine rastlanılır. Ama, tünel fırınlar kullanıldığında aynı durumun ortaya çıkması enderdir. 148 KALIN SIRLAR ve SONUÇLARI Bir sırın kalınlaşması genellikle, kolayca pişen, buna bağlı olarak da gözenekli (poröz) olan hamurlar kullanılmasının ya da parçanın daldırmada daha uzun süreyle sır barbotininde tutulmasının bir sonucudur. Çok kalın bir sır tabakası, "yapışık parçalar" verebilir. Çukur parçaların dip kesimlerinde ise çok kalın bir sır tabakası toplanır. Ayrıca, sır-altı dekorları, sırın akmasıyla bozulduğu gibi, sırın kalın tabakalar halinde uygulanması da kullanım sırasında görülebilecek, kılcal sır çatlamalarına yol açabilir. 149 KÜÇÜK LEKELER Herhangi bir kirlenmeden ileri geldiği gibi, hiç de hoş olmayan lekelenmeler, sırlı pişmiş parçalar üstünde olduğu kadar, hamur pişirimi yapılmış bisküvi parçalar üstünde de görülür. Sır-altı dekorlu parçalar, genellikle sır banyosunda çok küçük renkli zerrecikler bırakırlar. Sır barbotini, bir filtre ve manyetik ayırıcıyla sürekli olarak pompalanacak şekilde bir aygıtla donatılmışsa, bu zerrecikler dağıtılabilir. Kobalt mavisi, çoğunlukla, küçük lekelerin ortaya çıkmasına yol açar. Çünkü, kobalt mavilerinin boyayıcı etkisi çok kuvvetlidir ve en küçük, silik bir leke bile pişirimden sonra kendini açıkça gösterir. Toz ve kirlilikten ileri gelen lekelenmeler yüzünden, üretim yerlerindeki yıllık zarar oldukça yüksektir. 150 Bu nedenle de parçaların istiflendikleri ve daldırmanın yapıldığı mahallerin temizlik kurallarına uygun tutulmasında pek çok yarar vardır. Ayrıca, parçaların bekletildikleri yerlerde yuvalanan çatı kuşlarının uzaklaştırılması da gerekir.* Çünkü, bu gibi yerlerdeki kuşların uçmalarıyla dökülen tozlar parçaların üstlerine inerek, sırlamada lekelenmelere neden olur. En iyisi, sırlanıp kurutulmadan sonra ve fırınlanmadan önce, basınçlı havayla parçalardaki tozların giderilmesidir. Kısacası, seramikçilikte bu gibi işlemlerin yapıldığı mahallerin temizlik kurallarına uygun tutulmaları zorunludur. *Bu husus küçük imalathane ve 18-19.yy.fabrika koşullarını düşündürmekte. 151 KILCAL ÇATLAMA Sırlarda görülen kılcal çatlama ve pullanmanın temel nedenleri sırın kendi içindeki kasılma ya da gerilim güçleridir. Bunlardan birinin ağır basması halinde kılcal çatlama ya da pullanma görülür. Daha önce de işaret edildiği gibi, bu durum, ısısal bir genleşme ya da kasılma farklılığından ileri gelebilir. Bazen de, fayans hamurlarında olduğu gibi, nemden doğan bir genleşmeye bağlıdır. Kılcal çatlama ve pullanmanın düzeltilmesinde başvurulan çeşitli yöntemler hamurun ve sırın genleşme katsayılarında yapılan değişikliğe dayanır. Bir kılcal çatlamanın nedenleri araştırıldığında genel olarak pişirim koşullarının incelenmesiyle işe başlanır. Sonra da hamur bileşimi üstünde araştırma yapılır. 152 Normalin altındaki derecelerde yapılan bir pişirim fayans hamurları üstünde kılcal çatlama eğilimini artırabilir. Çünkü, bu koşullar altında tam bir kristobalit oluşumu sağlanamayabilir. Sıkıştırılmış bir sırın kılcal çatlamaya karşı ciddî bir garanti sağladığından söz edilmişti. 0 zaman pişirim koşullarının yani, pyroscope ve pyrometre tarafından gösterilen işaretlerin denetimi gerekir. Düz parçaların üstlerinden alınan örnekler de aynı şekilde pişirim koşulları üzerine bilgi verir. Bu işlemler hatanın nedenlerini çözümlemeye yeterli değilse, o zaman sileksin öğütülme inceliğinin kontrolü gerekir. Eğer sileks yeterince öğütülmemişse, onun kristobalite dönüşümü pek kolay olmaz. Bir fayans hamuru için sileksin genellikle %52-56 kadarının 0.01 mm.'den daha ince öğütülmesi yeterlidir. Bütün bunların yanı sıra özgül ağırlığın kontrolü de yapılmalıdır. Eğer, özgül ağırlık 2.5 civarında olması gereken normal rakamdan farklıysa, bu farklılık sileksin kuru ağırlığının normalin altında olduğuna işaret eder. O zaman da kristobalit oluşumu bundan etkilenerek hamurun kasılmasını ve genleşmesini etkiler. 153 Sileksin kalsine edilmesiyle ortaya çıkan değişimler, genellikle özgül ağırlık farklılıklarının nedenidir. Sonuç olarak, hamur bileşimindeki toplam silis içeriğinin kontrolü yoluna gidilebilir. Buna göre, kılcal çatlamadan kaçınma amacıyla, normal hamur pişirimi için, bir fayans hamurundaki silis içeriğinin ortalama % 73'den %75'e kadar olması gerekir. Bu oranlar arasındaki bir silis içeriği, hamurun gerekli genleşme katsayısı kadar olması için, yeter miktarda serbest silis sağlıyabilmelidir. Bir hamurun silis içeriğindeki farklılıklar, kil, sileks ve korniş-ston gibi hammaddelerdeki farklılıklardan ileri gelebilir. Bu arada, karışımdan ileri gelebilecek hataların da araştırılması gerekir. Eğer, kuru karıştırma uygulanıyorsa, hammaddelerdeki nem farklılıklarının dikkate alınması uygundur. Kılcal çatlamalara karşı alınacak Önlemlerle ilgili çeşitli deneysel yollar gösteren kitaplarda yukarıda belirtilmiş olan ilkelere yer verilir. Örneğin, serbest silisin kristobalite dönüşmesini kolaylaştırmak amacıyla silis içeriğinin artırılması ilkesi. Bu konuda Steger aşağıdaki önerilerde bulunmuştur: . Plastik kil içeriğinin azaltılması ve 154 kuartz miktarının artırılması, . Kaolenin bir bölümünün plastik kille değiştirilmesi, . Feldispat içeriğinin azaltılması, . Silisin daha ince öğütülmesi, . Hamur pişiriminde ısının yükseltilmesi. Kılcal çatlamanın giderilmesinde, seramikçilerin çoğu, hamur bileşiminin değiştirilmesini tercih ederler. Herhangi bir nedenle bu değişim sağlanamazsa, o zaman sır bileşimi değiştirilebilir. Sırın kasılma ve genleşmesindeki bir azalma pullanmaya yol açmayabileceği gibi sırı da sıkıştırarak, kılcal çatlamaya karşı dayanıklılığını artırır. Genellikle, pişirim sırasında sırı yumuşatmaya yarayan her şey kılcal çatlama eğilimini artırır. Sırların uyumu üzerine ayrılmış olan bölümde bu konuyla ilgili gerekli açıklama verilmişti. Bir sırın, kaolen ya da silis katkısıyla sertleştirilmesi, onun kılcal 155 çatlamaya karşı daha fazla dayanıklılık kazanmasını sağlar. Silis, bir hamurun genleşme katsayısını artırır, ama bunun yanı sıra, sırın genleşme katsayısını da azaltır. Çünkü, sır bileşimindeki silis, genleşme katsayısı düşük olan camsı bir madde oluşturarak ergir. Uygun miktarlardaki anhidrit-borik katkısı genellikle, kılcal çatlamaya karşı bir engel gibi kabul edilir. Buradaki fikir aykırılığı, incelenmiş sır tiplerinin çeşitliliğiyle açıklanabilir. Burada, sır formülündeki boraksın, kendi asit kökünün olduğu kadar, bazik kökünün de yerine kullanılması olanağı vardır. Sonuç olarak şu noktaya dikkat edilmesi gereklidir: Alüminde olduğu gibi, B203 içeriğinde belli bir artışın getirdiği etki, belirli bir noktaya vardığında bu artış, Mellor'a göre ters bir tepkime gösterir. Zaten borosilikat camları için de bunun böyle olduğu görüldü. Kılcal çatlamaya dayanıklılık konusundaki B2O3 etkisi aşağıdaki grafik çizelgede açık bir biçimde görülmektedir. 156 Anhidrit-borik içeriğinin artışıyla sırın esneklik değişimleri, aşağıdaki grafik çizelgede görülen eğriyi izlemektedir. 157 Buna göre, bir sırın kimyasal bileşimi ile fiziksel özellikleri arasında sıkı bir ilişki bulunduğu kesindir. Öteki fiziko-kimyasal niteliklerle örnekleme yoluyla, sır yapıcı maddelerin her birine, yalnızca öteki maddelere katılmakla kalmayıp, aynı zamanda onlarla kendi aralarında bileşikler kurma işlevlerinin de verilmesi yerinde olur. Başka bir deyişle, bir sır yalnızca, ayrı ayrı maddelerden oluşan bir karışım gibi kabul edilmemeli. Yeni bir molekül düzeni ile yeni bir kimyasal bileşik oluşumuna varan çok karmaşık yapı değişikliklerinin sonucu gibi de düşünülmelidir. 158 PULLANMA (ATMA) Sır üzerinde basınç yapan güçler, basınç katsayısının daha üstünde olduğu zaman görülen bir sır hatasıdır. Bu durumda sır kırılır ve bu kırılma sonucu pullanma ortaya çıkabilir. Sırlarda pullanma, fayans eşya ya da bazı yuvarlak kenarlı kiremitlerde olduğu gibi, bombeli yüzeylerde de kolaylıkla oluşur. Pullanma, kılcal çatlamada da görüldüğü şekilde, hamur ile sır arasındaki ısısal genleşme katsayısındaki farklılığın sonucudur. Ne var ki, basınç gücüne karşı gerilim gücünden hemen hemen on kat daha fazla dayanıklılığı olan maddelerin büyük çoğunluğunda da olduğu gibi, pullanma, kılcal çatlama kadar sık rastlanılan bir olgu değildir. Pullanmanın giderilmesinde başvurulan usuller 159 bir bakıma kılcal çatlamayla ilgili olarak alınan Önleyici tedbirlerin tersidir. Şöyle ki, bu amaçla ya hamurun kasılması azaltılır, ya da sırın kasılması artırılır. Fayans eşya ve kaplama karoları sırlarında sileksin daha iri öğütülmesi, bazen de sileks miktarında bir azaltma yapılması hatanın düzeltilmesi için yeterlidir. Bu amaçla, daha yumuşak bir sır kullanılması da denenebilir. Eğer, görülen hata eşyanın biçiminden ileri geliyorsa, biçiminin yeniden incelenerek, çok sivri ve keskin kenarlarının yumuşatılması yoluna gidilir. 160 L. SCHATZER : « Glaze Faults ». Silikat Technik 6 217, 1955. H. SPURRIER : « Use of Ox Gall in Prevention of Crawling of Glazes ». J. Amer. Cer. Soc. 5 937, 1922. T. A. SHEGOG : « Some Forms of Sulphuring on Earthenware Glazes ». Ibid 8 148, 1925. H. G. SCHURECHT : « Blistering and Crawling of Glazes Caused by Underslip ». Ibid 17 182, 1934. J. W. MELLOR : « Sulphuring and Feathering of Glazes ». Trans. Brit. Cer. Soc. 6 71, 1906-7. J. W. MELLOR : « Spitting of Glazes in the Enamel Kiln ». Ibid 33 1, 1936. A. O. KNECHT : « Control of Crazing in Sanitary Ware Glazes by Mayer and Havas' Coefficient of Expansion Factors ». J. Amer. Cer. Soc. 23 61, 1940. R. R. DANIELSON : « The Crawling of Glazes ». Bull. Amer. Cer. Soc. 33 73, 1954. F. KURE : « Glaze Defects — Causes and Prevention ». Interceram No 6, 34, 1957; Keram. Z. No. 3 113 1957, No. 4 171, 1957. D. A. HOLDRIDGE : « Some Aspects of the Spit-Out Problem ». Trans. Brit. Cer. Soc. 49 1 1950. M. BARRAT : « Pin Holes in Glazed Ware. Their Cause and Remedy ». Brit. Clayworker 44 226, 1935-6. J W. MELLOR : « The Crazing and Peeling of Glazes ». Trans. Brit. Cer. Soc. 34 1, 1935. H. W. WEBB : « Some Observations on Crazing ». Trans. Brit. Cer. Soc. 38 75, 1939. H. W. WEBB : « The Effect of B203 Content of a Glaze on Crazing ». Ibid 38 110, 1939. 161 XIII. BÖLÜM SERAMİK HAMURLARININ MEKANİK DİRENCİ ÜZERİNDE SIRLARIN ETKİSİ SERAMİK HAMURLARININ MEKANİK DİRENCİ ÜZERİNDE SIRLARIN ETKİSİ Hiç şüphe yoktur ki, sırların üstlerini örttükleri hamurların mekanik direnci üzerinde olumsuz ya da olumlu bir etkileri vardır. Bu, ister gerilim ya da basınca karşı dayanıksızlık yüzünden ileri gelen erken bir kırılma, ister ısı değişikliklerine karşı direncin yetersizliğinden olsun. Hamurda görülen aksaklıkların tümünün ilk önce yüzeyi etkilemesinden ileri gelir. Buna göre hamurun niteliği, onun kendi yüzeyinin cinsine bağlıdır. Bu nokta, metallerin bir takım özellikleriyle bağdaştığı gibi, metaller ile seramik eşya arasındaki ilişkiye de bir örnektir. Söz gelişi, çok iyi bilinir ki, bir metalin ya da metal alaşımının direnci, onun yüzeyinin cilalanıp parlatılmasıyla artar. Bununla birlikte, metaller ile 162 seramik eşya arasında temel bir farklılık vardır: Birinciler telleşir, ikinciler ise bu özelliği göstermez. Bu ise, metaller ile seramik eşya arasındaki yapı farklılıklarını açıklamaya yarar. Örneğin, telleşen noktasına kadar metal bir çubuğun çekildiğini varsayalım. kırılma Çubuk, kırılmadan önce, tam kırılma yerinden çeker. Tersine, eğer bir seramik çubuk aynı şekilde çekilirse, çekilme ile kırılma arasındaki geçiş evresinden geçmeksizin birdenbire kırılır. Telleşen bir metal çubuğun çekime karşı direnci, seramikte olduğu gibi, onun yüzeyinin yapısına bağlıdır. Bu ise, seramik gibi telleşme özelliği olmayan bir maddede böyle bir ilişkinin çok daha sınırlı olmasını gerektirir. Bunun kanıtı şu olgu tarafından verilmektedir: Sırlanmamış bir seramik hamuru genellikle kırılmaya karşı daha az dayanıklıdır. Ama, aynı hamur, her defasında kendisiyle tam bir uyuşma sağlayan bir sırla sırlanırsa, hamurun kırılma direnci arttığı halde, bu uyuşma sağlanmamışsa mekanik direnç yeniden azalır. Rowland, izolatörler üzerinde yapılan denemelerle, sırlı ve sırsız porselen arasındaki direnç farklılığını göstermiştir. Birinci direnç deneyi, alışılmış yönteme göre kumla ovulmuş 163 sırlı porselen çubuklarla yapılmıştı. Yapılan deneyde, kum taneciklerinin, direnci, hemen hemen sırsız porselenin direncine indirdiği görülmüştür. Bu şekilde kumla ovulmuş çubuklar, sonra yeniden sırlandılar. Deneylerin tümü üzerinde alınan sonuç, böyle bir uygulamanın, çubukların direncini, kumlu örneklerinkine oranla % 20 civarında artırdığını ortaya çıkarmıştır. Sırların, seramik hamurlarının mekanik direnci üzerindeki etkisi, kimyasal ve fiziksel yapıları gözönüne alınarak iki ayrı yönde incelenmelidir. Bunlardan ilki seramik hamurunun mekanik direnci ile bir sırın kimyasal bileşimi arasındaki ilişkiyi ilgilendirir. İkincisi ise, seramik hamurunun mekanik direnci ile bir sırın kalıcı ve değişmez fiziksel nitelikler arasındaki ilişkilerinden alınan sonuçların tümünü kapsar. Bütün bunlar, istenilen sonuçların elde edilmesinde sırların bilinerek seçilmesinin ne kadar önemli olduğuna işaret eder. Thiess, sırlı porselende olduğu gibi, bileşiminde bol miktarda ergitici, feldispat ve kireç bulunan sırların, seramik hamurlarının mekanik direnci üzerinde zararlı etkisi olduğunu keşfetmiştir. Oysa, kuvartz 164 ve alüminden yana zengin sırların, direnç üzerinde olumlu etkileri görülmüştür. Thiess, çalışmalarını SK 9 ile SK 10’da pişen sırlarla yapmıştı ve bu sırların bileşimleri aşağıda verilen oranlar arasında değişmekteydi : O.3 K20 . 0.4-0.7 Al2O3 . 2.4-5-6 Sİ02 0.7 CaO Sır bileşimindeki maddelerin yüzdesi: K20 11.2 - %5.9 CaO 15.5 - %8.2 Al2O3 16.1 - %15.0 Si02 - %70.9 57.2 Bileşiminde % 50 Ball Clay (Ball Kili), % 30 feldispat ve % 20 kuvartz bulunan bir hamurdan yapılmış küçük silindirler bu silindirlerin yukarıdaki kırılmaya olan sırla sırlanarak, dayanıklılıkları incelenmiş. Sırların ergime derecelerini saptamak için her birinden yapılmış küçük piramitler, bükülmeye dayanıklılık deneyleri için de 150x25 mm. boyutlarında 165 çubuklar kullanılmıştır. Bu deneylerin sonuçları, bol kireçli ve alkalili sırlarla sırlanmış seramik hamurlarındaki mekanik direncin, sırlanmamış hamurların başlangıç direncinden daha az olduğunu doğrulamıştır. Bir sırın fiziksel özelliklerinin, seramik hamurunun mekanik direnci üzerindeki etkisi incelendiğinde, önemli olan, hamurun ve sırın ısısal genleşme katsayılarından doğacak etkilerin dikkate alınmasıdır. Eğer, sırın genleşmesi hamurun genleşmesinden yüksekse, o zaman sır gerilim altındadır. Gerilim altındaki sırların ise, seramik hamurunun mekanik direnci üzerinde zararlı bir etkisi vardır. Buna karşılık, sıkıştırılmış sırların mekanik direnç üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Rowland, bu ilişkileri çok yakından incelemiş ve yaptığı çalışmaların, bilgilerimizin genişlemesinde büyük ölçüde yararı olmuştur. Rowland'a göre, seramik hamurlarının mekanik direnci üç ayrı açıdan incelenmelidir. Bunlardan en önemlisi sıkışmaya dayanıklılıktır. İkincisi zaman öğesidir. Üçüncüsü ise, farklı kullanımlara cevap veren, ama aynı zamanda, birbirine yakın ve görünüşte birbirine benzer kalitedeki seramik eşyanın yapı farklılığıdır. Bir hamur (alt tabaka) ile onu örten sır, tıpkı bir 166 kontrplak gibi, iki ayrı tabakadan oluşmuş bir bütün diye kabul edilebilir. Bu iki tabaka, mümkün olduğu kadar birbirine yakın ısısal genleşme katsayılarına sahip olmalıdırlar. Eğer, yalnızca tek yüzü sırlanmış porselen bir çubuk ısıtılırsa ve burada sırın genleşme katsayısı porseleninkinden yüksek ise, başka bir deyişle, hamur gerilim altında bulunuyorsa, elimizdeki çubuk sırlanmış yüzey gösterir. yönünde dışbükey bir eğim Tersine, eğer hamurun genleşme katsayısı yüksekse, bu durumda, çubuğun eğimi sırlanmamış olan yüzeye döner. Bu olgu, sırdan ileri gelen biçim değiştirmelerin ve zorlanmaların matematiksel olarak hesaplanmasına yarayan bir yöntemin geliştirilmesine yardımcı olmuştur. Yapılan deneyler şunu göstermiştir ki, sır hamura göre sıkışmışsa, hamur, kırılmadan önce gerilim altında olan bir sıra göre çok daha büyük bir basınca dayanabilir. Burada zaman öğesi, yani sıkışmanın süresi önemlidir. Bu süre uzadıkça parçanın direnci ya azalır ya da zayıflar, ve giderek kırılma tehlikesi doğar. Elektrik izolatörlerinde olduğu gibi. Singer, basınç süresinin mekanik direnci % 40 oranında azaltabileceğini bulmuştur. 167 Görünüşte benzeşen seramik eşyada gözlenmiş olan mekanik direnç farklılıkları, önceden bilinmeyen koşullar ile tepkimelerin dışında, yüzeyde, yani sırda oluşabilen gerilimlerden ileri gelebilir. Bunun sonucu, sırın kırılma modülü (yayılımı), seramik hamurunun kırılmaya olan dayanıklılığının bir ölçütü haline gelir. Bu da, kırılma modülünün hesaplamada görüldüğü gibi, sırın çekim gücüne direnci olgusundan doğar. Başka bir deyişle, kırılma modülü, yüzeyin mekanik direncinin bir ölçütüdür. Aynı şekilde, eğer yüzey direnci, seramik hamurunun mekanik direncini etkiliyorsa o zaman, çubuklar üzerine yapılmış laboratuvar deneylerine dayanılarak, aynı malzemelerden imal edilmiş eşyanın dayanıklılık derecesinin de önceden bilinebilmesi olasılığı ortaya çıkar. Buna göre, mekanik direnci birbirine yakın olan seramik eşyanın yapılması olasılığı vardır. Oysa, Thiess tarafından önerilen, kireç ve alkali içeriğinin azaltılması, Rowland tarafından istenilen genleşme katsayısının düşmesine yol açar. Bu konuda, her ikisinin de gözlemleri birbirine uymaktadır. Bu anlamdaki ilerlemelerin cam endüstrisi tarafından sağlanan yararları sayesindedir ki, cam yapıcı 168 Maddelerden hangilerinin sırlarla camlardaki genleşme katsayılarını artırdığı, hangilerinin azalttığı ve bunun hangi oranlarda etkili olduğu anlaşılabilmiştir. Bu şekilde alınan veriler aşağıdaki çizelgede gösterilmiş olup, burada, Winklemann ve Schott tarafından hesaplanmış genleşme katsayıları Alfa olarak gösterilmiştir: Oksit 3alfa x 10-7 SiO2 B2O3 0.1 0.8 Oksit K20 MgO 3alfa x 10-7 8.5 0.1 As2O3 A1203 Li02 Na20 2.0 CaO 5.0 2.0 10.0 BaO ZnO PbO 5.0 3.0 1.8 3.0 Bu bilgiler, özellikle yüksek gerilim porselen izolatörleri konusunda önemlidir. Bu konuda bir takım sırların alışılmış deneylerle hamura uygunluğu sağladığı hallerde bile, hamurun zarar Gerold mekanik niteliklerine verdiğifarkedilmiştir. ise, sırlı porselenin çekme gücüne olan direncinin, sırın kendi çekme gücüne olan direncine bağlı olduğunu keşfetmiştir. Sırın, çekme gücüne direnci, hamurun direncinden daha yüksek olduğunda sır çeşitli gereksinimlere cevap verir. 169 Buna göre ise, sırlanmamış izolatörlerin daha düşük bir mekanik dirençleri vardır. Handrek de, tüm güvenlik garantisi taşıyan yüksek kaliteli porselen izolatörü imalinde sırın oynadığı rolün önemine dikkati çekmiştir. Handrek'in çalışmalarından görüldüğü gibi, bir izolatörün çekme, sıkışma ve bükülme güçlerine dayanıklılığı, ancak seçimi doğru yapılmış bir sırla geliştirilebilir. Sırlı ve sırsız hamur basıncının öz dirençlerinin karşılaştırılması, bu noktayı çok iyi belirten aşağıdaki çizelgeyle verilmektedir. İlk kırılma işaretinde ölçülen basınca karşı öz direnç: Basınç gücüyle karşı karşıya olan yüzey Sırsız Sırlı 160 cm2 900 kg 2000 kg 80 cm2 1000 kg 2300 kg 20 cm2 1700 kg 4300 kg Cam teknolojisi konusunda yapılmış gözlemler, bize 170 sır bileşimlerinin etkisi ve çekme gücüne dirençleri ile hammaddelerin seçimi üzerine çok şey öğretmiştir. Aşağıdaki çizelgede, camların çekme gücüne direnci üzerindeki olumlu etkilerinin düzenine göre ayrılmış ikinci dereceden cam hammaddeleri görülmektedir: İkinci dereceden cam No 1 Anhidrit borik 2 Baryum oksit 3 Alümin 4 Magnezi 5 Çinko oksit hammaddeleri Aynı şekilde, ısısal şoka karşı direnç gerçekte sıra bağlıdır. Ama, sıra bağlılıktan da çok hareket halindeki denkleştirici gerilimler sayesinde, yüksek çekim gücüne olan direnci ısı değişimlerine karşı direnci de geliştirebilir. Handrek'in özel olarak kalıplanmış modeller üstünde uyguladığı deneyimler, bozuk bir sırın, izolatörlerin çekme gücüne gerçekleştiğinin dayanıklılığının saptanmasına hangi yaramıştır. ölçüde Handrek'in gösterdiğine göre 171 sıra bağlı bu bozukluğun etkisi, zorlanmış olan yüzeyin görünümünden ayrıdır. Yeter ki, izolatör doğru ve uygun tarzda imal edilmiş olsun. Açıkçası, bozukluğun şekli de önemlidir. Ne var ki, ağır basan olasılık, böyle bir bozukluğun olduğu kesimdir. Çünkü, sırdaki bir bozukluk sonucu izolatörde bir kırılma tehlikesi, çekme güçleriyle en çok karşı karşıya kalmış kesime yakın, hasarlı kesimin kırılması tehlikesinden de büyüktür. Elektrik izolatörlerinde karşılaşılan sorunlar, bir dereceye kadar porselen sofra takımlarının imalinde de görülür. Yalnız, bu durumda seramik hamurunun mekanik direncini geliştirmekle kalmayıp aynı zamanda çizilmelere karşı dayanıklılığı da mümkün olduğu kadar artırması gereken sırlar kullanıldığında aynı sorunla karşılaşılmaz. Cam endüstrisi, çizilmeye dayanıklı camlar üzerindeki olumlu ikinci dereceli etkileri açısından, cam hammaddeleriyle ilgili sınıflan- dırmada bize şu değerli bilgileri sağlamaktadır: No İkinci dereceden cam hammaddeleri 1 Anhidrit borik 2 Alümin 3 BaO 4 Magnezi 5 ZnO 172 Kitabın başlangıcından bu yana, camlara dayalı bilgilerin, seramik sırları konusunda ne denli zengin bilgiler olduğuna değinildi. Hiç şüphesiz, bu iki silikat endüstrisi arasında düzenli, ortaklaşa bir çalışma, her iki endüstri için yararlı sonuçlar vereceği gibi, karşılıklı gelişme olanağını da getirecektir. L. E. THIESS : < Influence of Glaze Composition on the Mechanical Strength of Electrical Porcelain ». J. Amer. Cer. Soc. 19 (3) 70, 1936. D. H. ROWLAND : « Recent Improvements in High-Voltage Insulator Design ». Gen. Elec. Rev. p. 384, 1930. D. H. ROWLAND : « Forcelain for High-Voltage Insulators ». Elec. Eng. 35 (6) 618, 1936. C. BETTANY and H. W WEBB : « Some Physical Effects of Glazes, Part I. The Effect of the Glazes on the Mechanical Strength of Electrical Porcelain ». Trans. Brit. Cer. Soc. 39 312, 1940. E. GEROLD : « Einfluss der Glasur auf einige physikalische Eigenschaften von Porzellan ». Mitteilung Hermsdorf Schomburg Isolatoren GmbH p 395, 1924. G. GEHLHOFF and M. THOMAS : « Die physikalischen Eigenschaften der Glâser in Abhangigkeit von der Zusammensetzung, II Die mechanischen Eigenschaften der Glâser ». Zeitschrift fiir Techn Physik 7 105/ 1926. H. HANDREK : « Die Bedeutung def Glasur fiir Giite und Betriebssicherheit von Porzellanisolatoren >. Mitteilung Hermsdorf Schomburg Isolatoren GmbH 29/30. p 879, 1926. F. SINGER : « Polishing of Scratches on Glazes ». Trans. Brit. Cer. Soc. 38 513, 1939 173 XIV. BÖLÜM SIRLARIN DENEYİMİ VE DENETİMİ SIRLARIN DENEYİMİ VE DENETİMİ Bundan önceki bölümlerde sırlarla ilgili çeşitli deneyimler incelendi. Şu noktayı belirtmek gerekir ki, seramikçilikte kullanılan hammaddelerin kimyasal bakımdan saflık derecelerinin düzenli şekilde denetlenmesi ve deneyimden geçirilmesi gereklidir. Böyle bir gerek, hammaddelerin dane irilikleri için de duyulabilir. Bu amaçla, hidrometre ya da cellule photoélectrique* gibi aygıtlardan yararlanılabilir. Bu yöntemlerle ilgili tüm ayrıntıları içeren kaynaklar 14. Bölüm’ün sonuna eklenmiştir. Bundan başka, fritlerde olduğu gibi, bitmiş sırlardaki kurşun erirgenliğinin denetimi de *Işığın elektrik akımına dönüştürülmesine yarayan aygıt. (Elektronların bir metal tarafından açığa çıkarılması). 174 Eklenti XII ve XIII’de belirtildiği şekilde yapılabilir. Sır barbotininin öğütme inceliğinin denetimi elekle yapıldığı gibi tercihan, yukarıda adı geçen hidrometreyle de yapılabilir. Bununla ilgili olarak kabul edilmiş genel sınırlamalar ile sır tabakasının kalınlık denetiminden 4.Bölüm'de söz edilmekte, ayrıca bu bölümde, ek olarak, bir de akışkanlık deneyi yer almaktadır. Buna göre, ergimemiş bir sırın denetimi aşağıdaki işlemleri kapsayabilir: . Hammaddelerin kimyasal analizleri, . Hammaddelerin fiziksel denetimi, . Elekten geçirme ya da daha hassas olan öteki yöntemlerle sır barbotininin öğütme kontrolü, . Sır barbotininin yoğunluk denetimi, . Sır barbotininin akışkansızlık denetimi, . Sırlamadan sonraki sır tabakasının kalınlık denetimi. Yukarıda sayılan işlemlerin sonuncusu bir pénétrometre iğnesi kullanarak saptanır. 175 Parçanın sırlanmadan ve sırlandıktan sonra tartılarak, emdiği sır miktarının ağırlığının ne olduğu kolayca bulunabilir. Sır tabakasının ağırlık denetimi çok önemli bir işlemdir. Çünkü, yapım masraflarının artmasına, kılcal çatlamalara, boyalı dekorların akmasına ya da koyu lekelerin oluşumuna yol açan sır tabakasındaki aşırı kalınlık gibi, bir takım başka sır hatalarından da kaçınmak için, ağırlık denetimi önemli bir yer tutar. Parçanın tüm yüzeyini ya da yalnız bir bölümünü örten sır tabakasının kalınlığının tayini, her şeyden önce, bir deneyim işidir. Örneğin, akışkansızlık gibi durumlar, kaliteli bir imalatın sürdürülmesi açısından, gerekli sınırlarda tutulmalıdır. Parlaklık tarafından ölçümü ise, incelenmiştir. A.Dinsdale ile F.Malkin Parlaklığın tam olarak sağlanması, çözümü güç bir sorundur. Düz yüzeyler için, emaye metal endüstrisinde olduğu gibi, bir cellule au sélénium kullanılır. Buna göre, 450 lik bir açıdan yansımış ışının yoğunluğu ölçülür. Bu ölçüm, aynı koşullarda siyah cam üstünde elde edilmiş yansımayla karşılaştırılır. Ayrıca, beyazlık derecesinin denetimi amacıyla, normal ışıktan yansımış bir ışın alınarak 176 benzer bir yöntem kullanılabilir. Bu durumda ölçüt (kriter), magnezyum oksittir. Bu ölçüm yöntemleri, aynı amaçla kullanılan elektrikli aygıtlarla birlikte verilen kullanım tariflerinde ayrıntılı olarak belirtilir. Kılcal çatlamaya karşı dayanıklılığın ölçümü, genellikle, parçanın su buharında tutulmasıyla ölçülür. Bu konuda tek tip bir denetim yolu yoktur. Her işletme, kendi üretimindeki kalitenin sürekliliğini, kendine özgü yöntemlerle belirler. Bu deney, sırlanmış parçaya giren su buharının hamur tarafından emilerek, hamurun genleşmesi ilkesine dayanır. Sır üstündeki sıkışma gücü azalır ve işlem daha ileri götürülürse, sır gerilime girer ve kılcal çatlamayla sonuçlanır. Kullanılan yönteme ya da ısının da yavaş yavaş göre, parça sürekli buhar altında giderek artırılmasıyla ısıtılır, sonra soğutulur. Deney yapılan laboratuvarlarda, 3.5 kg/cm ya da 7 kg/cm 'lik bir buhar basıncı kullanılır. Kılcal çatlama görülene kadar aralıksız ısıtılır. Bu işlem yirmi kadar parça üstünde uygulanır. Sonucun ortalaması alınır. Sonra bu ortalama, kullanımda istenilen parçaların durumuyla sonucu veren karşılaştırılır. 177 Bu yöntemde, parça 3,5 kg/cm2'lik buhar basıncında yavaş yavaş ısıtılır. Sonra soğuk su içine daldırılarak devir tamamlanır. Yirmi kadar parça aynı şekilde deneyden geçirilerek, her devirden sonra kılcal çatlama görülen parça sayısı not edilir. Yirmi parça üstünde yapılmış deney sonuçları aşağıdaki gibidir: Devreler Kılcal çatlamalı parça sayısı 1-6 0 7 1 8 1 9 2 10 1 11 2 12 1 13 2 14 2 15 3 15.Devreden sonra çatlamasız parça sayısı: 5 Genellikle 15. devreden sonra deneyim durdurulur ve çatlamasız parçalar 16. ve daha sonraki devrelere 178 dayanıklı olarak kaydedilir. Ortalama, kılcal çatlama görülen parça sayısının devre sayısıyla çarpılıp, toplam parça sayısına bölünmesiyle bulunur. Buna göre: Devre sayısı= (1x7) + (1x8) + (2x9) + (1x10) + (2x11) + (1x12) + (2x13) + (2x14) + (3x15) + (5x16)= 256 Parça sayısı= 20. Kılcal çatlamanın görülmesi gerekşn devre sayısı 256 : 20 = ortalama 13'dür. Bu yöntemle deneyden geçirilen fayans eşya 12. devre sonunda yer alırsa, genel olarak beklenilen sonucu vermiş kabul edilir. Fosfatik porselen gibi, nemden ileri gelen genleşme katsayıları düşük ya da çok önemsiz camsı hamurlar, çoğunlukla 20. devreye kadar dayanırlar. Oysa, nemlenmeye bağlı genleşmeye karşı çok dayanıksız olan kaplama karoları, pek ender olarak, 20 devrelik bir deneyime dayanırlar. Yalnız, talk katkısıyla hazırlanmış özel hamurlarla yapılan kaplama karoları böyle bir dayanıksızlık göstermezler. Zaman zaman iki yöntemin sonuçları arasında bir bağlantının kurulmasına ve bu bağıntı ile eski karoların gerçek süresi arasında bir karşılaştırma yapılmasına 179 gidilmiştir. Genel görünümüyle, sonuçlar birbirleriyle çelişkili olduğundan, belli ölçüler kullanılsa bile, bunlar ancak yaklaşık bir değer taşırlar. Araştırma çalışmalarında, bir sırın basınç altında olup olmadığının saptanmasına yarayan ve daha kesin sonuçlar veren yöntemler vardır. Bu yöntemlerin en basiti şöyledir: Dış çapı 7.5 cm., kalınlığı 1.5 cm.,yüksekliği 2.5 cm. olan kilden bir halka yapılır. Hamur pişiriminden sonra halkanın yalnızca dış yüzeyi sırlanır. Yeniden pişirilir. Her iki uç üzerine bir işaret konulur. Bu iki işaretin arası bir mikrometreyle ölçülür. Sonra, halkanın iki ucu arasında bir kesim yapılır. Kesimden sonra, iki işaretin arası yeniden ölçülür. Eğer, sır bir yüzey geriliminin etkisi altındaysa, halkada bir açılma eğilimi görülür ve işaret edilmiş olan izler arasındaki açıklık büyür. Bunun tersi izlenirse, sır basınç altında kalır. Diğer yöntemler, yalnızca tek yüzü sırlanmış pişmiş hamurdan ince çubuklar kullanılmasını içerir. Soğuma sırasında sırın kasılmasının, hamurun kasılmasından 180 çok ya da daha az oluşuna göre, çubuklar birbirlerinden farklı şekillerde kemerleşir. Steger, kendi ölçümlerini yatay bir durumda tutturulmuş çubuğun ucuna bir iğne bağlayıp, bunu elektrik fırınında ısıtarak yapmıştı. A.M.Blakeley'in diapazon yönteminde ise bir takozla birbirinden ayrılmış iki çubuk hazırlanır, pişirilir. Dış yüzleri sırlandıktan sonra, elektrik fırınında yeniden pişirilir. Burada, çubukların dış uçlarına iki parça platin tel tutturulmuştur. Sırın soğuması sırasında bu iki tel arasındaki açıklık ölçülür. Eğer, sırda hamur kasılımından daha fazla bir kasılma varsa, sır sertleştiğinde, çubuklar birbirinden uzaklaşır. Tersine, hamur, sırdan daha fazla kasılıyorsa, çubuklarda bir yakınlaşma görülür. Bazı hallerde sırın ısısal genleşmesinin ölçümü gerekebilir. O zaman, sırdan yapılmış bir çubuk hazırlanır. Elektrik fırınında ısıtılan çubuğun uzunluk farkı ölçülür. İşlemin tüm ayrıntıları, British Standart 1902-1952' de “ Methods of Testing Refractory Materials Standart Tests No.9 “ da verilmiştir. 181 « Methods of Testing Refractory Materials ». BS 1902-1952. A. DINSDALE and F. MALKIN : « The Measurement of Gloss with Special Reference to Ceramic Materials ». Trans. Brit. Cer. Soc. 54 94, 1955. H. W. WEBB and S. W. RATCLIFFE : « Rapid Methods of Grain Size Measurement in Pottery Practice ». Ibid 41 51, 1942. A. J. DALE and M. FRANCIS : « The Technical Control of Glazing by Dipping and Other Methods. Ibid 41 167, 1942. L. G. LEECH, S. W. RATCLIFFE and W. L. GERMAN : « The Determination of Grain Size ». Ibid 52 145, 1953. A. M. BLAKELEY : « Life History of a Glaze, Part II Measurement of Stress in a Cooling Glaze ». J. Amer. Cer. Soc. 21 243, 1938. 182 EKLENTİLER LİSTESİ EKLENTİLER LİSTESİ I. Yaklaşık atom ağırlıkları çizelgesi II. Sırlarda kullanılan seramik hammaddeler üzerine ayrıntılar III. Fritleme faktörü IV Buller halkalarına uygun yaklaşık ısılar (Tablo 1) -Seger piramidi: Yaklaşık ergime ısıları (Tablo 2) -Orton piramitlerinde değerler (Tablo 3) -Holdcroft çubuklarının yaklaşık bükülme ısıları (Tablo 4) -Watkin göstergelerinin yumuşama ısıları (Tablo 5) V. VI. Sır maddeleri. Entectique ve ergime noktaları Fayans için kurşunsuz sırlar 183 VII. Kurşunlu sırlar VIII.1200°C üstündeki ısılarda pişirilen sırlar IX. Mat sırlar X. Kristal sırlar XI. örtücü sırlar XII. Kurşunlu sırlar ve fritlerdeki erirgenligin denetimi için devlet tarafından onaylanmış yöntem XIII.Kurşun bi-silikat tritiyle ilgili endüstriyel ilkeler 184 EKLENTILER EKLENTİ I ■ Eleman Yaklaşık atom ağırlıkları tablosu (H=l'e göre ) Atom Simge Eleman Simge ağırlığı Altın Au Alüminyum Al Antimon Sb Arsenik As Azot N Bakır Cu Baryum Ba Bizmut Bi Bor B Brom Br Çinko Zn Demir Fe Flor Fosfor Gümüş Kadmiyum Kalay Kalsiyum Karbon Klor Kobalt Krom Kükürt Kurşun F P Ag Cd Sn Ca C Cl Co Cr S Pb 197 27 120 75 14 63.6 137.4 208 11 80 65.4 56 19 31 108 112.4 Lityum Li Magnezyum Mg Manganez Mn Merkür Hg Molibden Mo Nikel Ni Oksijen 0 Platin Pt Potasyum K Selenyum Se Silis Si Sodyum Na Strontiyum St Titan Ti Uranyum U Zirkonyum Zn Atom ağırlığı 6.9 24.3 55 200.6 96 58.7 16 195 39 79 28.3 23 87.6 48 238 65.4 119 40 12 35.5 59 52 32 207 185 EKLENTİ II Sırlarda kullanılan başlıca hammaddeler Yaklaşık Formül ag. Madde adı Formül Kimyasal adı Albit ortos Na2O.Al203.6Sİ02 Feldispat sodik Alümin A1203 Alüminyum oksit 102.2 Alümin hidrat Al(OH)3 Alüminyum hidroksit 78 Antimon oksit Sb203 Antimon-3 oksit Asit borik H3BO3 Borik asit Bakır oksit (kırmızı) Cu20 Bakır-1-oksit 141.3 Bakır oksit (siyah) CuO Bakır-2-oksit 79.6 524 291.5 61.9 Baryum karb. BaCO3 Baryum karbonat 187.4 Boraks kristal Na2B407.10H2O Sodyum-tetra borat 381.4 Boraks Na2B407 Sodyum-tetra borat 201.2 Demir oksit FeO Demir-2-oksit 71.8 Demir oksit (magnetik) Fe3O4 Demir-2-3-oksit 231.5 Demir taşı Fe203 Demir-3-oksit 160 186 Yaklaşık Formül ağ 184.4 Madde adı Formül Kimyasal adı Dolomit (mineral) CaCO3.MgCO3 Kalsiyum magnezyum-karb. Güherçile KNO3 Potasyum-nitrat 101.1 İlmenit FeO.TiO2 Demir titanat 156 Kalay taşı (kassiterit) Sn02 Kalay-4-oksit 150.1 Kalifeldispat (ortoklas) K20.A1203.6SiO2 556 Kalkfeldispat CaO.Al2O3.2SiO2 PotasyumAlüminyum Silikat Fel.Kalsik kals 278 Ca Kireç taşı CaCO3 Kalsiyum karb. Kriyolit (mineral) Lepidolit (mineral) 100 3 NaF.AlF3 Sodyum Alüminyum florür 210 423 (LiKNa)2.F(0H)2.Al203.3SiO2 Lityum Lityum karbonat Manganspat Magnezi Magnezit Li20 Lityum oksit LiCO3 Lityum karbonat MnCO3 MgO MgCO3 30 74 Mangan karbonat 114 Magnezyum oksit 40.3 Magnezyum karb. 84.3 187 Madde adı ağ. Formül Kimyasal adı Yaklaşık Formül Mürdesenk PbO Kurşun-2-oksit (sarı) 223.2 Nikel oksit NiO (yeşil) Nikel~2-oksit 74.7 Nikel oksit Nİ203 (siyah) Nikel-3-oksit 165.4 Petalit mineral Li20.Al203.8Si02 Li tyum-Alüminyum 612 silikat Pirolusit Mn02 Mangan-4-oksit 86.9 Potas K2C03 Potasyum karb. 138.2 - K2SİF6 220 Rutil (mineral) Ti02 Potasyumsilisyum Titan-4-oksit Sentetik kobalt oksit Sentetik kobalt oksit CoO Kobalt-2-oksit 75 Co2O3 Kobalt-3-oksit 166 Sentetik kobalt oksit Co3O4 Kobalt-2,3-oksit 240.8 Sileks SiO2 Sönmüş kireç Ca(0H)2 Silis Kalsiyum hidroksit Soda (anhidrit) Na2CO3 Sodyum karbonat 106 Soda (kristal) Na2CO3.10H2O Sodyum karbonat 286 Spatflüor CaF2 Kalsiyum florür 78.1 79.9 60 741 188 Spodümen (mineral) Li203.Al203.4SİO2 Stronsiyanit (mineral) SrCO3 Stronsiyum oksit SrO Lityum-Aluminyum 372.1 silikat Stronsiyum karb. 148 Stronsiyum oksit 103.6 Sülyen Pb3O4 (kırmızı kurşun oksit) Kurşun-2,4-oksit 685.6 Tebeşir CaCO3 Kalsiyum karb. 100 Titan (anastas ) Üstübeç Tİ02 Titan-4-oksit 79.9 Pb(0H)2.2PbC03 Bazik kurşun karbonat 775.6 Vanadyum-3oksit 182 Vanadyu oksit V2O3 Zirkon Zr02 Zirkon-4 oksit Zirkon ZrSiO2 Zirkon silikat 123.2 183.2 189 EKLENTİ III Fritleme faktörleri Eleman Alüminyum hidrat Fritleme faktörleri 0.654 Anhidrit-borik 0.565 Baryum-karbonat 0.777 Bazik kurşun-karbonat 0.863 Boraks 0.529 Güherçile 0.465 Kalsiyum-karbonat 0.560 Kaolen 0.860 Magnezyum-karbonat 0.479 Potas 0.681 Sodyum-karbonat 0.585 Sodyum-nitrat 0.365 Sülyen 0.977 190 Eklenti IV (Tablo 1)- Buller halkalarına uygun yaklaşık ısılar C° Isı 960 970 980 990 1000 10 20 30 40 50 60 70 80 90 1100 10 20 30 40 50 60 70 80 90 1200 10 20 30 40 50 60 70 80 90 1300 10 20 Alçak ısı Standart Yüksek ısı Halka No: 55 Halka No: 21 Halka No: 72 (Kahverengi) (Yeşil) (Renksiz) 3 7 11 15 18 21 24 27 30 32 34 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 — — — — — — — — — — 0 1 2.5 4 5.5 7 8.5 10 0 1 2 3 4 5 6 7 8.5 10 11 12.5 14 15.5 17 18.5 20 21 22 23 24.5 26 27 28 29 30 31 32 33 34.5 37 38.5 40 42 44 46 47 11.5 13 14 15.5 17 18.5 20 21.5 23 24.5 26 27 28.5 30 31.5 33 34.5 36 37.5 38.5 40 41.5 43 44.5 46 47 48 — — 191 Eklenti IV (devamı) (Tablo 2) Seger piramidi: Yaklaşık ergime ısıları Montre n° 022 021 020 019 018 017 016 015a 014a 013a 012a Olla 010a 09a 08a 07a 06a 05a 04a 03a 02a 0la °C 600 650 670 690 710 730 750 790 815 835 855 880 900 920 940 960 980 1000 1020 1040 1060 1080 SK No: la 2a 3a 4a 5a 6a 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 26 27 °C 1100 1120 1140 1160 1180 1200 1230 1250 1280 1300 1320 1350 1380 1410 1435 1460 1480 1500 1520 1530 1580 1610 SK No: 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 °C 1630 1650 1670 1690 1710 1730 1750 1770 1790 1825 1850 1880 1920 1960 2000 192 Eklenti IV (devamı) (Tablo 3) Orton piramitlerinde değerler (CO. Fairchild and M.F. Peters, J. Amer. Cer. Soc. 1 701, 1926) Ergime ısısı SE.No: Ergime ısısı 20°C 150°C 022 saatte 585 saatte 605 021 020 019 018 017 016 015 014 013 012 011 010 09 08 07 06 05 04 03 02 01 595 625 630 670 720 735 770 795 825 840 875 890 930 945 975 1005 1030 1050 1080 1095 1110 615 650 660 720 770 795 805 830 860 875 895 905 930 950 990 1015 1040 1060 1115 1125 1145 SK.No: 100° C 23 26 27 28 29 30 31 32 33 saatte 1580 1595 1605 1615 1640 1650 1680 1700 1745 150° C 1 saatte 1125 saatte 1160 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1135 1145 1165 1180 1190 1210 1225 1250 1260 1285 1310 1350 1390 1410 1450 1465 1485 1515 1520 1165 1170 1190 1205 1230 1250 1260 1285 1305 1325 1335 1350 1400 1435 1465 1475 1490 1520 1530 Ergime ısısı Temperature de fusion SK.No: 20° C SK.No: 600°C 34 35 36 37 38 39 40 41 42 saatte 1755 1775 1810 1830 1850 1865 1885 1970 2015 100° C saatte 1760 1785 1810 1820 1835 193 Eklenti IV (devamı) (Tablo 4) Holdcroft çubuklarının yaklaşık bükülme ısıları Çubuk °C 1 2 3 4 5 6 7 600 650 670 700 730 760 790 810 840 860 875 7a 8 9 10 Çubuk 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 °C Çubuk °C Çubuk 890 905 920 935 950 960 970 985 22 23 24 25 25a 26 26a 27 27a 28 29 1080 1100 1120 1140 1170 1200 1230 1250 1270 1280 1300 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 1000 1040 1060 0C 1325 1350 1380 1430 1460 1475 1490 1505 1520 1535 1550 194 Eklenti V Sır maddeleri. Eutectique ve ergime noktaları Madde adı BİLEŞİM N° Moleküler Yüzde C° Ergime 1 Metasilicat sodium Na20, SİO2 Na20 50,7 Sİ02 49,3 1018 1056 2 Eutectique : Na Metasilikat Ca Metasilikat Eutectique : Na Metasilikat Sr Metasilikat 3,8Na2 SiO,. CaSiO3 Na20 40,6 CaO 9,6 SiO2 49.8 932 SrSi03, 5.33Na2Si03 Na20 40,5 SrO 12,6 SiO2 46.9 875 Eutectique : Na Metasilikat Ba Metasilikat Kalsiyum florür Eutectique: Ca Florür ve Ca Metasilikat BaSi03, 2.62Na2SiO3 Na20 30,4 BaO 28,7 SiO2 40.9 908 CaF2, l,09CaSiO3 CaF2 38,1 29,8 SiO2 32.1 7 Ca Metasilikat Demir Silikat CaSiO3, 4FeSiO3 FeO 44,6 CaO 8,7 SiO2 46.7 1030 8 Ca Metasilikat Mn CaSiO3, 7MnSiO3 metasilikat MnO 47,9 CaO 5,4 SiO2 46.7 1134 3 4 5 6 9 CaF2 1378 CaO 1130 Mn Metasilikat (Bhodonite) 10 Eutectique : Mn Metasilikat Mn Sülfür 11 Eutectique : Zn Metasilikat Cd Metasilikat MnSiO3 MnO 54,0 Si02 46,0 1216 MnS, 13,3MnSi03 MnO 51,5 MnS 4.7 SiO2 43.8 1130 ZnSiO3, 1.75CdSiO3 ZnO 17,2 CdO 47.6 SiO2 35.2 1052 12 Cd Metasilikat CdO2Si02 1155 CdO 68,0 SiO2 32.0 196 Madde adı Eklenti V (devamı) BİLEŞİM Moleküler N" c° Yüzde Ergime 13 Kurşun oksit PbO 14 Silis ve PbO karışımı PbO, 0,04SiO2 PbO 98,8 SİO2 1.2 540 1? d° PbO, 0,20SiO2 PbO 94,5 SiO2 5,5 526 16 d° PbO, 0,26SiO2 PbO 92,9 SiO2 7.1 508 17 d° PbO, 0,29SiO2 PbO 92,2 SiO2 7.8 560 18 d° PbO, 2,40SiO2 PbO 60,6 Si0239,4 661 19 Pb-Ortosilikat 2Pb0,Si02 PbO 88,1 Si0211,9 746 20 Pb-Metasilikat PbO,Si02 PbO 78,7 Si0221,3 770 21 Eutectique : PbOksit ve Pb-Ortosilikat 3Pb0,2Si02 PbO 91,7 SiO2 8,3 552 22 Eutectique 3PbO,2SiO2 PbO 84,7 Si0215,3 690 PbO,0,254Al2O3 23 Eutectique Pb - AI2O3 - S1O2 1.91SİO2 PbO 61,2 Si0231,7 AlO3 7,1 650 24 Cu2O (Kırmızı bakır oksit) Silis karışımı d° 5CU20.Sİ02 Cu2O 92,23 SiO2 7,77 1074 4CU20,Sİ02 CU2O 90,47 SiO2 9,53 1089 d° 3Cu20,Si02 1050/80 1062 d° 2Cu20,Si02 d° CU20.Sİ02 CU2O 87,69 Si0212,31 Eutectique a CU2O 82,61 Si0217,39 Eutectique â CU2O 70,36 Si0229,64 Eutectique a : 878 Pb-Ortosilikat PbMetasilikat 1042 1115/70 1048 25 Kalsiyum Ferrit Ca0,Fe203 CaO 26.0 Fe203 74,0 1223 26 Na-Alümina Silikat Na20,Al203,2Si02 Na20 21,8 A1203 35.8 SiO2 1203 42.4 197 Eklenti V (devamı) N° Madde adı BİLEŞİM Yüzde c° Moleküler Ergime 27 Eutectique : Potas-Silis d° PotasAlümin-Silis K20,1,291Si02 K2O,7,430SiO2 K2O0.276Al2O3 6.978Sİ02 K2O 55,0 SiO2 45,0 K20 17,5 SİO2 82,5 K2O 17,3 SiO2 77.5 Al2O3 5,2 780 880 870 28 Eutectique : SodaSilis Soda-Alümin, Silis Na3O,0,972SiO2 Na20,4,579Si02 Na2O,0,185Al2O,2 4,550 SiO2 Na20 51,5 SİO2 48,5 Na20 18,4 Si0281,6 Na2O 17.8 Al2O3 5.1 SiO2 77.1 830 860 800 29 Approx. 58 %Albite ile 42 % Orthose Na20 6,8 K2O 7,1 Sİ0267,1 Al2O3 19,0 Yak laşık 1160 Lİ20,Sİ02 Li;0 33,2 SİO2 66,8 1180 CaO,0,35Al2O3 2.48Sİ02 CaO 23.25 1170 Eutectique : Albite ve Kalifeldspat 30 Lityum Metasilikat 31 Eutectique : Kalsiyum Silikat – Alüminyum ve Silis ile Kalsiyum alfa Silikat 32 Eutectique : Kalsiyum-Sodyum -Alüminyum' Silikat Kalkfeldspat 33 Eutectic: SrO,Al2O3, 2SiO2 ve SrO Al2O3 14.75 SiO2 62.0 CaO,Al203,2Si02 2,275 (Na20,Al203, 2Sİ02) Na20 CaO SİO2 A1203 15,6 5,8 42,6 36,0 1130 Nephelin 2,5SrO,Al203, 2Sİ02 SrO 53.7,Al2O3 Yaklaşık 1290 34 Eutectique : Celsian(BaO,Al2O3, 2SiO2 2,5BaO,Al203,2Si02 BaO 63,2 12.2,SiO2 Al2O3 16.9 25.1 SiO2 19.9 Yaklaşık 1220 35 Eutectique : MgO ve Kalsine Kaolen (Al2O3, 2SİO2) 2MgO,Al203,2Si02 MgO 26.6 Yak laşık 1330 Al2O3 33.6 SiO2 39.8 Bk. "Melting Point", Encyclopédie de l’Industrie Céramique. A.B, Searle, Londress 1930, vol. II, p.309 - 310 198 Eklenti V (devamı) Madde adı BİLEŞİM N° Moleküler 36 Eutectique : MgO – MgO,0,392Al2 Al2O3 – SİO2: O3 2SİO2 37 Eutectique : ZnO - ZnO,0,225Al2 O3 0,9SİO2 38 Eutectique : BaO,0,43Al2 O3, 4,0SiO2 Al2O3 – SiO2: BaO - Al2O3 – SİO2 Eutectique : FeO ve 2FeO,Al203,2Si02 39 Kalsine Kaolen (Al2O3 - 2 SİO2) 40 Eutectique : 2MnO,Al203,Si02 MnO ve Kalsine Kaolen 41 Kalifeldspat K20,A1203,6Sİ02 42 2 Kalifeldspat K20,Al203,7,5Sİ02 3Kuvartz 43 1 Kalifeldspat K20,Al203,8Sİ02 2 Kuvartz 44 1 Kalifeldspat 3 Kuvartz 45 1 Kalifeldspat 6 Kuvartz 46 Kalkfeldspat K20,Al203,9Sİ02 47 Albit Na2O Al2O3 6SiO2 K20,A1203,12Sİ02 CaO,Al203,2Si02 Yüzde Mg 20,9 SİO2 O 20,0 60,0 Al2O 3 ZnO 51,3 SİO2 AAl 14,5 34,2 2O BaO 35,0 SİO2 Al2O 10,0 55,0 3 FeO SİO2 39.2 33,0 Al2O 3 39.8 SİO2 27.8 Mn 33,1 O 28,0 Al2O K2O 16,9 SİO2 AI2 18,3 64,8 O3 3 K2O 14,5 SİO2 AI2O 15,7 69,8 3 K2O 13,8 SİO2 AI2O 15,0 71,2 3 K2O 12,7 SİO2 AI2O 13,8 73,5 3 K2O 10,2 SİO2 AI2O 11,1 78,7 3CaO 20,1 SİO2 AI2 36,6 43,3 O3 Na20 11,8 SİO2 AI2 19,4 68,8 O3 c° Ergime 1350 1360 1200 Yaklaşı k 1210 Yaklaşı k 1120 1220 1265 1285 1292 1317 1550 Daha az1200 199 N° Madde Adı Eklenti V (devamı BİLEŞİM Moleküler 48 1 Albit ve 5 Kalkfeldspat 49 1 Albit ve 2 Kalkfeldspat 50 1 Albit ve 1 Kalkfeldspat ) c° Yüzde ' 0,09 Na20 . 0,91 CaO . 1,00 Al2O3 2.36SiO2 Na20 1.9 16.9 CaO 33.9 0,2 Na20 . 0,8 CaO . 1,0 Al203 2.8SiO2 Na20 CaO A1203 SiO2 Na20 CaO 0,33 Na20 0,67 CaO . 1,00 A1203 3.33SiO2 51 2 Albit ve 1 Kalkfeldspat 0,5 Na20 .0.5 CaO .1,0 A1203 4SiO2 52 3 Albit ve 1 Kalkfeldspat 0,6 Na20 . 1A1203 4.4SiO2 53 8 Albit ve 1 Kalkfeldspat 0,8 Na20 0,2 CaO 1,0 A1203 0.4CaO 5.2SiO2 AI2O3 SiO2 4 Ergime ö ' 47.3 3.8 13.7 31.2 51.3 5.7 10.4 Al2O3 28.3 SiO2 Na20 55.6 7 .7 CaO 6.9 AI2O3 25.3 SiO2 60.1 Na20 8.7 CaO 5.2 A1203 23.9 SiO2 62.2 Na20 10.5 CaO 2.4 Al2O3 SiO2 21.5 148 5 1521 1490 137 1450 2 120 5 128 1394 117 5 7 1362 — 1265 65.6 Na2O, B203 Ergim e 294 Nokta Na2O 47,0 B2O3 53.0 sı 965 55a Sodyum Tetraborat 56 Eutectique : Na ve K Metaborat Na20, 2B2O3 Na2O 30,7 B2O3 69,3 741 K20, B203, 1,24 (Na20, B203) K20 28,7 B203 47,8 Na20 23,5 855 57 PotasyumMetaborat K20, B203 K20 57,4 B203 42,6 968 58 Eutectique : Na ve Li Metaborat Li20, B203, 1,43 (Na20, B203) Li20 10,4 B2O3 58,9 Na20 30,7 640 59 Distectique : Na20, B203, Na20, P2Os Na20 36,9 800 Borik asit anhidrit 54 55 Soda Metaborat Na-Metaborat B2O3 B203 20,8 P2O5 42,3 Na-Metafosfat 200 Eklenti V (devamı) Madde adı D N Moleküler 60 Soda Metafosfat 61 Eutectique : NaMetaborat Na-Metasilikat 62 Eutectique : liMetaborat Li-Metasilikatj 63 Eutectique : K- C° Yüzde Ergime Na20, P2O5 Na20 30,4 P205 69,6 610 Na2Si03, 1,52 (Na:0, B2O3) Na2O 48.9 B2O3 24.0 SiO2 27.1 815 Lİ2SİO3, 4,66 (Lİ2O, B203) 802 Li2O 30.9 B2O3 50.4 Eutectique : KKPO3, 3,37KBO2 Metaborat ve Çift tuz KBO2. - KP03 64 K-Metaborat K metafosfat 65 BİLEŞİM SiO2 18 K2O 45,7 B2O3 33,9 P2O5 20,4 KB02. KP03 K2O 47,1 P2O5 35,4 KBO2 6,25KPO3 K2O 41,7 B2O3 4,3 Metafosfat ve çift tuz .7 770 , 885 681 P2O5 4,0 66 K Metafosfat K20,P205 K2O 39,9 P2O5 60.1 823 67 Ca biborat CaO, 2B2O3 CaO 28,6 B2O3 71,4 63 Eutectique : Ca Metaborat Ca-biborat 2CaO, 3B2O3 CaO 34,8 B2O3 65,2 Yaklaşık 990 69 Ca-Metaborat CaO, B2O3 CaO 44,4 B2O3 55,6 70 Ca-Meta borat Ca-piroborat CaO, 0,83B2O3 CaO 49,1 B2O3 50,9 Yaklaşık 1060 71 Ca piroborat 2CaO, B2O3 CaO 61,5 B2O3 38,5 Yaklaşık 1215 1025 1095 201 Eklenti V (devamı) Madde adı BİLEŞİM Moleküler c° Yüzde Ergime 72 Sr-Biborat SrO, 2B2O3 SrO 42,5 B2O3 57,5 Yaklaşık 930 73 Eutectique : SrBiborat Sr-Metaborat SrO, l,58B2O3 SrO 48,2 B2O3 51,8 Yaklaşık 890 74 Sr-Metaborat SrO, B2O3 SrO 59,7 B2O3 40,3 1100 SrO, 0,71B2O3 SrO 67,6 B2O3 32,4 980 76 Sr-Piroborat 2SrO, B2O3 SrO 74,7 B2O3 25,3 Yaklaşık 1115 77 Ba-Metaborat BaO, B2O3 BaO 68,7 B2O3 31,3 1050 BaO, 0,64B2O3 BaO 77,4 B2O3 22,6 750 79 Ba-Piroborat 2BaO, B2O3 BaO 81,4 B2O3 18,6 1000 80 Ba-Ortoborat 3BaO, B2O3 BaO 86,8 B2O313,2 1300 den fazla 80a Magnezit Anhidrit Borik karışımı MgO, B2O3 2MgO, B2O3 3MgO, B2O3 MgO 36,6 B2O3 63,4 MgO 53,6 B2O3 46,4 MgO 63,5 B2O3 36,5 81 Tl-Metaborat TI2O, B2O3 Tl2O 85,8 B2O314,2 82 CuO Metaborat (Siyah bakır oksit) CuO, B2O3 CuO 53,2 B2O3 46,8 Yak la. 980 83 Cu2O Seskiborat 3Cu20, 2B2O3 CU2O 75,4 (Kırmızı bakır 84 Cd-Metaborat B2O3 24,6 960 1000 CdO, B2O3 CdO 64,7 B2O3 35,3 75 78 Eutectique : SrMetaborat Sr-Piroborat Eutectique : BaMetaborat Ba-Piroborat 988 1340 1366 350 875 202 Eklenti V (devamı). Madde adı N° 84 Kurşun-oksit a Ânhidrit-Borik karışımı BİLEŞÎM Moleküler 4PbO, B2O3 2PbO, B2O3 5PbO, 4B2O3 PbO, 2B2O3 2,303PbO, B2O3 Yüzde PbO 92,7 B2O3 7,3 PbO 86,4 B2O3 13,6 PbO 79,9 B2O3 20,l PbO 61,4 B2O3 38,6 88,0 B20312 PbO PbO 77,8 B2O, 5,8 SiO2, 16.4 Na20 24,2, B203 35,2 SiO2 40.6 K2O 22,8 B2O3 35,7 SiO2 41.5 88 Fluorit PbO, 0,238B2O3 0,78SiO2 Na20, 1.29B2O3, 1.73SİO2 K2O, 2,11B203 2,85Sİ02 CaF2 89 Kriolit AIF3, 3NaF AIF3 40,0 NaF 60,0 A1F, 29,8 CaF2 25,4 NaF 44,8 84 Eutectique : Kurşun Oksit b Anhidrit Borik 85 Eutectique : PbO - B203 - Sİ02 86 Eutectique : Na20 - B2O3 SiO2 87 Eutectique : K2O - B2O3 - Si02 C° Ergime 565 497 548 768 493 485 790 630 1361 998 90 Eutectique; Kriolit ve fluorit 91 Na-Florür NaF 1040 92 KF 885 93 K-Florür J 905 AIF3, 3KF KF 50,9 AlF3 49,8 1035 94 Eutectique : NaF ve PbF2 NaF, 2,lPbF2 NaF 7,8 PbF2 92,2 540 95 Pb-Florür PbF2 96 Eutectique : KF ve BaF2 KF, l,2BaF2 97 Ba-Florür BaF2 Kriolit Potasik 855 KF 78,7 BaF2 21,3 750 1280 * H. M. Davies et M. A. Knight, « J. Amer. Ceram Soc. vol. 28 p 97-102, 1945. ' * R. F. Geller et E. N. Bunting, « Journ. Research, Nat. Bur. Standards, vol. 18, . 585-593 (5), 1937. 203 Eklenti VI Fayans için kurşunsuz sırlar MF = Moleküler Formül % = Bileşim yüzdesi Ref 1 2 2 3 4 2 2 5 6 6 Na20 K20 MgO CaO BaO ZnO B2O Al2O3 SiO2 3 0,8 0,15 0,90 0,15 0,05 0,80 — 09 M — — 24,9 0 7,5 8,1 28,8 1,1 a P 29,6 % 0,25 0,27 0,28 0,13 0,07 1,92 0,6 3,93 — 09 2,1 9 46,2 3,0 5,0 2,4 26,2 1,4 a M 13,7 F 0,25 0,28 0,28 0,13 0,06 1,30 0,7 3,96 09 M — % 3,3 5,5 2,4 1,6 2,0 0 50,8 F 19,3 a % 15,1 08 M — 0,5 1,0 1,0 0,1 — — — — a F 33,6 42,1 6,1 18,2 07 % a 0,50 0,10 2,75 0,50 — — — 0,50 — 24,1 11,0 3,2 52,0 M 9.7 08 F 0,25 0,25 0,50 — 0,50 0,25 2.20 % — — 5,0 7,6 24,8 11,3 8,3 43,0 a M 0,30 0,25 — 0,45 — — 0,60 0,30 2,30 9,1 F 6,7 8,4 15,1 11,0 49,7 07 % 0,23 0,30 __ 0,27 SrO — 0,46 0,30 3,0 9,2 4,3 8,5 4,5 9,7 0,30 54,4 M 9,4 a F % 0,21 0,38 0,34 0,4 3,34 0,20 BaO _ 56,1 10,0 6,6 1 3,6 3,1 0,21 07 M 11,6 9,0 F % 0,83 0,47 3,42 0,16 0,17 0,25 0,25 0,17 a 14,9 12,4 53,1 _ 2,6 4,1 2,6 3,6 6,7 07 14,1 0.50 5,00 a07 M 0,60 0,40 — — — 1,00 10,3 60,5 7,6 7,5 a F 07 % M 0,60 0,20 2,40 % 0,25 0,25 — — 0,50 — F 4,8 23,8 13,0 6,3 44,8 7,3 06 % 0,90 a M — 0,90 — 0,10 — 37,2 0,10 0,60 — F 29,8 5,6 6,0 21,4 M a % F 07 % 05 a SK —■ 7 8 9 a 204 Eklenti No Ref. Na20 K20 MgO CaO BaO ZnO SK 1 05 MF /o a M 10 F 05 % 11 0,20 8,9 — 0,25 0,25 5,2 7,9 — 0,15 0,25 2,4 6,1 — — s M M F — F % 05 % M 0,50 10 F 11,5 03 a % 0,10 — M a07 F 2,0 % 0,23 13 3,3 03 M 14 F 0,45 a % 11,1 — __ M 03 F M 0,26 15 % a02 F 5,1 % M — 16 F 02 a M % F % 0,15 16 M a02 4a F 3,9 % 0,25 2 4,6 02 a4a M M 0,25 17 a4a F 4,2 % % 2 — M 5a F % 12 a VI 0,8 0 21,2 — — — 0,5 0 27,7 0,60 — 8,7 — 0,30 7,6 — 0,70 10,6 — 0,30 10£ — — 0,15 4,6 — 0,20 4,2 0,65 11,9 0,22 5,1 — 0,02 0,8 — 0,25 8,7 — B2O3 Al2O SiO2 3 0,80 0,20 1,20 26,3 9,6 34,0 0,50 11,7 0,20 2,10 6,9 42,6 — 0,40 3,50 1,0 10,5 54,3 18,0 — 1,33 0,50 2,G 25,0 13,7 6 43,1 0,40 — 0,38 2,20 10,4 49,0 14,4 0,10 0,45 0,30 3,0 2,6 10,2 10,0 58,7 1,2 0,55 0 13,5 20,1 — 0,80 0,19 7,6 22,4 0,10 0,45 0,25 3,0 11,4 9,3 — — 0,65 12,9 — 0,24 7,3 — 0,50 9,0 — — 0,52 0,62 2,58 11,7 17,0 49,9 0,25 7,1 — 0,75 12,7 — — 0,75 0,35 3,0 15,6 10,7 53,9 0,20 7,9 — 0,25 0,40 5,9 25,8 — 0,25 7,0 — 0,50 8,3 — 0,19 1,9 8,2 0 48,3 0,50 0,40 3,20 10,4 12,2 57,5 0,25 6,5 — — 0,10 1,8 — — 0,20 0,30 3,1 12,6 — 0,70 18,4 — 3,50 50,6 0,55 7,4 0,53 12,0 1,91 46,1 2,50 54,7 — — 0,50 0,40 3,20 9,6 11,2 52,8 0,20 7,3 — 0,10 1.4 4.6 0 37,9 205 Eklenti VI (devamı) N Na20 ° S Re K f. 2 M 0,12 5a P 3,1 % — — 6a M 18 — F 6a % M — M — 6a F F % % 19 — 5 M F % K20 MgO CaO BaO ZnO B2O3 Al2O3 0,04 0,25 0,44 0,03 — 0,17 7,2 0,7 5,8 27,9 1,0 0,20 0,10 0,70 — 0,10 0,40 — 5,9 2,2 12,7 1,3 12,2 0,12 4,6 0,20 0,05 0,40 0,05 0,30 0,10 5,0 0,5 6,0 2,0 6,5 1,9 0,20 0,10 0,70 — 0,20 — 5,2 10,8 3,9 1,1 0,56 0,30 0,14 — — — 8,3 3,5 12,2 0,50 13,6 0,45 12,6 0,60 16,2 SiO 2 2.0 49. 7 3.5 0 65. 7 4. 0 64. 5 4.0 66. 4 3.7 6 59. 8 1. Keram. Rundschau, p. 337, 1937 2. W. STEGER, Ber. D. K. G., 8 (1927), p. 31-4. 3 3. Keram. Rundschau, 1935, p. 286 4. r. Hermann HECHT,«Lehrbuch der Keramik»,2e Edition, Berlin-Vienne, 1930, p.145. 5. Keram. Rundschau, 1935, p. 297. 6. Keram. Rundschau, 1937, p. 342 7. E. BERDEL, « Einfaches Chemisches Prasktikum », V. u. VI. Teil 2, Aufl., Cobourg, 1917, p. 43. 8. H. HECHT (I. a), p. 297-298 9. . 10. William FUNK, « Rohstoffe der Feinkeramik », Berlin, 1933, p. 260. 10. BERDEL (I. c), p. 44-45. 11. Keram. Rundschau, 1937, p. 332 12. A. GRANGER, R. KELLER, « Die Industrielle Keramik », Berlin, 1908, p. 468469 13. H. RUSSEL, A. B. SEARLE, « The Making and Burning of Glazed Ware », Londres, 1929, p. 112. 14. Commercial Frit 93 °/o + 7 % Kaolin. 15. Commercial Frit + 10 % Kaolin. 16. E. BERDEL (I. c), p. 53-54. 17. E. BERDEL (I. c), 2= edition, p. 51. 18. Arthur S. WATTS, « Journ. Amer. Cer. Soc. », 10 (1927), p. 148 19 C TOSTMANN, « Blei-, borsaure- und natronfreie Steingutglasuren », ' Bonn a. Rh. 1917, p. 3 ; Keram. Rundschau, 1916, n° 48. 206 Eklenti VII Kurşunlu sırlar N° Bile Ref SK şim . 1 Olla M.F. % Na20 K2O 0,33 7,6 CaO ZnO PbO B2O3 Al2O3 SiO2 0,33 6,9 — 0,33 27,3 0,53 14,9 0,13 4,8 1,73 38,5 Olla MF. % — ---- — — 1,0 57,6 0,05 0,9 0,40 10,5 2,0 31,0 3 010 M.F. % — ---- 0,3 4,8 — 0,7 44,8 0,4 8,0 0,2 5,9 2,1 36,5 4 010 MF. % — 0,1 2.5 — — 0,9 53,7 — 0,25 6,8 2,3 37,0 5 010a MF. % — — — — 1,0 61,4 — 0,25 7,1 1,91 31,5 4 010a M.F. % — — 03 4,5 — 0,7 41,4 0.3 5,6 0,1 2,7 2,7 45,8 6 — — — — 1,0 56,7 — 0,2 2,5 38,1 —------ — 0,25 4,8 0,15 4,2 0,60 45,9 — 0,20 7,0 1,85 38,1 — — 1,0 59,8 — 035 9,5 1,91 30,7 — 0.25 7,4 2,0 34,9 0,6 11,6 0,3 8,5 2,4 40,2 2 09a MF. % 2 08a 7 08a MF. % 6 08a MF. % — — 0,15 2,5 — 0,85 55,2 8 08a MF. % 0,3 5,1 — 0,2 3,1 — 0,5 31,5 2 08a M.P. % 0,03 0,5 0,07 1,9 0,25 4,1 9 07a M.F. % — 0,2 6,1 0,4 7,2 10 07a M.F. % 0,25 4,9 0,20 6,0 0,20 3,6 — — — 0,65 42,5 0,05 1,0 0,20 6,0 2,50 44,0 0,4 28,7 0,40 9,0 0,25 8,2 2,1 40,8 0,50 11.1 0,28 9,1 2,10 40,5 0,35 24,8 207 Eklenti VII (devamı) N° Re S f. 9 K Bile şim Na20 K2O CaO M.F. % 0,25 5,2 0,20 6,3 0,30 5,7 — 2 07a M.F. % e1 07a 07a M.F. % 11 07a M.F.. % 0,07 1,1 — — — 0,93 51,6 — 0,25 2,75 6,3 41,0 0,16 2,8 0,06 1,6 0,42 6,6 — 0,36 22,5 0,59 11,6 0,29 2,75 8,3 46,6 — 0,25 6,7 0,50 7,9 — 0,50 9,9 0,30 3,0 8,7 51,1 12 M.F. 06a % M.F. 06a % M.F. 06a % MF. °/o 06a M.F. % 06a M.F. % 05a M.F. % 05a 05a M.F. % 0,25 4,8 — — 0,40 8,7 0,20 2,20 6,3 41,2 0,25 4,7 0,06 1,2 — 0,25 4,4 0,35 6,0 0,25 15,7 0,50 34,6 0,40 0,50 27,2 10,2 0,13 0,26 0,31 3,4 18,5 6,8 — 0,93 — 52,8 0,5 0,50 _ 27,7 8,7 2,50 0,2 45,7 6,2 0,27 2,60 8,8 50,0 13 ZnO 0,43 7,7 — — — — — — 0,15 2,8 — 0,18 3,0 — — — - 18 05 a M.F. % 0,03 0,5 0,10 2,5 0,30 4,8 0,30 7,9 19 05 a M.F. % — — 0,25 3,9 20 05 a M.F. % 0,15 2,9 0,15 4,4 0,40 7,0 2 15 16 16 17 0,07 1,1 0,5 7,7 0,10 1,8 B2O3 Al2O SİO2 3 0,25 0,5 0,28 2,1 18,7 11,8 9,7 42,6 — 0,12 3,6 14 PbO — — — — 0,90 57,7 0,67 44,5 0.7 0,44 ,2 7.9 0,67 39,2 0,20 4,0 0,40 8,4 0,16 2,75 4,1 42,0 0,25 3,3 6,3 49,6 0,15 1,85 4,4 32,1 0,17 2,0 5 5,3 36,0 0.40 0,25 7,2 0,33 6,1 0,21 2,41 5,6 38,2 0,75 46,2 0,30 0,5 21,0 11,0 2.1 35.9 0,30 2,50 8,4 41,5 0,2 2,5 6,4 47,3 208 Eklenti VII (devamı) N° Ref SK Bileşim Na2O . 13 05a M.F. % 21 05a M.F. °/o 22 05a M.F. % K2O CaO ZnO PbO B203 AI2O3 SiO2 0,20 3,6 0,12 3,3 0,39 6,3 — 0,29 19,3 0,76 15,4 0,25 7,4 2,56 44,7 — — 0,7 13,1 — 0,3 22,3 0,3 7,0 0,1 3,4 2,7 54,2 0,25 4,5 — 0,5 8,2 — 0,25 16,3 0,5 9,1 0,3 9,0 3,0 52.9 19 04a M.F. °/o — 0,15 4,1 0,15 2,4 — 0,70 45,3 — 0,15 4,5 2,5 43,7 23 04a M.F. 0,25 7,1 0,25 4,2 — % 0,25 4,7 0,25 16,9 0,5 10,6 0,35 10,8 2.5 45,7 M.F. % 0,08 1,9 0,22 7,8 0,18 3,8 — 0,52 43,7 — 0,14 5,4 1,64 37,4 M.F. 0,15 2,8 0,15 4,2 0,30 5,0 — 0,40 26,4 0,3 6,2 0,24 7,3 2.7 48,1 — 0,25 20,5 0,2 5,1 0,15 5,6 2,3 51,0 0,30 20,8 0,4 8,7 0,30 9,7 0,402 25,5 0,332 6,6 47,0 0,222 2,94 50,6 6,5 10 03a 15 03a % 10 02a M.F. % 0,10 0,15 0,50 10,3 19 M.F. % 0,2 3,9 0,10 2,9 0,40 7,0 M.F. % 0,166 2,9 0,091 2,4 0,341 5,5 M.F. 0,220 3,6 0,174 4,3 0,268 4,0 — 0,338 19,9 0,488 9,0 0,288 7,8 3,21 51,4 0,20 4,1 0,05 1,5 0,40 7,3 — 0,35 25,5 0,35 8,0 0,25 8,3 2,3 45,3 0,03 0,6 0,13 3,7 0,60 18,1 — 0,24 16,1 0,18 3,8 0,44 13,5 2,44 44,2 — 0,1 3,5 0,2 4,2 — 0,7 58,1 — 0,13 5,0 1,3 29,2 0,25 4,6 0,30 8,3 0,25 4,1 — 0,20 13,1 0,3 6,2 0,35 10,5 3,0 53,2 02a 24 02a 24 02a % — 2 M.F. % 18 2a M.F. -3a % 25 M.F. 3a 26 3a % M.F. % — — 209 No Re SK Bile f. şim 11 3a M.F. % 27 ia 28 4a * 29 4a 30 4a M.F. % M.F. % M.F. % M.F. % Eklenti VII (devamı) Na20 K20 CaO ZnO PbO B2O3 A1203 SiO2 0,21 0,62 0,45 3,93 11,0 10,2 10,8 55,9 0,25 3,7 0,14 3,1 0,4 5,3 — 0,06 1.1 0,12 3,6 0,13 0,26 3,4 18,5 — 0,19 5,8 7,7 0,43 0,48 8,7 0,16 3,1 0,14 4,1 0,46 8,0 0,05 0,9 0,2 5.2 0,35 5,4 — — 0,31 6,9 0,27 2,6 8,8 50,0 0,26 0,3 0,13 0,2 8,6 6,8 3,4 14,4 0,24 0,32 0,34 — 16,6 6,9 10,8 0,4 24,5 2,68 52,3 2,7 50,5 0,3 5,8 0,3 8,4 0,3 6,1 0,3 8,8 3,0 49,8 3,0 52,2 0,5 8,8 0,4 10,3 3,5 53,4 30 4a M.F. % 0,05 0,9 0,2 5,4 0,15 7,3 30 4a M.F. % 0,25 3,9 0,25 6,0 0,25 3,5 31 5 M.F. % M.F. % M.F. % 0,032 0,173 0,456 0,122 0,217 0,271 0,23 2,3 5,7 9,0 8 8,6 48,8 0,7 3,6 17,0 6,7 32 5 3 6 3 — 6 M.F. % 0,3 19,3 —- 0,25 14,1 0,018 0,185 0,396 0,14 0,4 5 3,8 5,6 7,2 0.2 — 0,35 — 6,0 6,2 0,2 0,05 0,5 — 3,9 8,8 1,5 0,256 0,364 0,237 2,484 18,5 8,3 7,8 48,4 0,45 31,8 _ 0,25 2,5 8,1 47,9 0,25 17,5 0,35 7,7 0,30 2.7 9,6 51,0 * 28 ref. no’lu sır, Trenton sırıdır. 1. « Anon. Ceram. Ind. », vol. X (1928), p. 152 ; « Keramos », vol. VII, 1928, p. 495 ; W. FUNK, « Rohstoft der Feinkeramik », Berlin, 1933, p. 313. 2 J. H. KCENIG, « Lead Frits and Fritted Glazes », Ohio State University Bulletin, n° 95, juillet 1937, p 41. 3. Felix SINGER, « Keramische Farben in Ullmanns Encyclopadie der Technischcn Chemie », 2C edition, Berlin-Vienne, 1929, vol. IV, p. 821. 4. II. HECHT, « Lehrbuch der Keramik », 2e edition, Berlin-Vienne,1930, p. 145. 5. K.C.LU, « Journ. Amer. Cer. Soc », n» 9, 1926, p. 29-54. 6. J. H. KCENIG (I. c), p. 40. 7. J. H. KCENIG (I. a), p. 38. 8.Alfred B. SEARLE, « Encyclopaîdia of the Ceramic Industries », vol. II, Londres, 1930, p. 295. 9.W. FUNK. (I.e.), p. 259 10. W. STEGER, « Ber. d. D. K. G » vol. I l l (1922). p. 303. 11. W STEGER, « Ber. d. D. K. G. ». vol. I l l (1922), p. 303. 12 F, GRECER, « Traite de Ceramique », Paris, 1934, p. 473. 13. H. HECHT (I. c), p. 297-293. 210 Eklenti VII (devamı) 14. « Ceramic Data Book », 1937, 9* edition, Chicago, p. 128. 15. Josef WOLF, « Sprechsaal *>, 1928. N°s 45-46 16. E. GREBER (I. c), p. 500-501. 17. E. BERDEL, « Eifaches chem. Praktikum », parties V et VI, 2' edition. Coburg, 1927, p. 42. 18. F. ALZNER, « Standardglasuren », Ber. d. D. K. G., 1936, p. 204. 19. E. GREBER (I. c), p. 329. 20 H. HECHT (I. c), p. 304-305. 21. Albert GRANGER, traduction allemande par Raymond Keller, « Die Indus-trielle Keramic », Berlin, 1908, p. 468-469. 22. W. STEGER, « Ber. d. D. K. G. », vol. XII (1931), p. 4366. 23. C. TOSTMANN in Felix Singer, « Die Keramik im Dienste von Industrie und Volkswirtschaft, Brauschweig », 1923, p. 174. 24. 25. HEATH and GREEN, « Handbook of Ceramic Calculations, Stoke-on Trent », 1922, p. 68. 25 H. HECHT (I. a), p. 302. 26. E. BERDEL (I. c), p. 48. 27 J. H. KCENIG (I. c), p. 48. 28. E. C. STOVER, « Technical Advances in Trenton », Trans. Amer. Cer, Soe 2, (1900), p. 147. 29 E. GREBER (I. c), p. 541. 30. E. BERDEL (I. c), p.48-49 . 31. H. SORTWELL, « Jour. Amer. Cer. Soc. », vol. IV (1921), p. 993 . 32. IRA E. SPROAT, « Jour. Amer. Cer. Soc. », vol. XIX, n° 5, mai 1936 p. 140. 33. H. HECHT (I. c), p. 363-364. 211 Eklenti VIII 1200°C üstündeki ısılarda pişirilen sırlar MF =Moleküler Formül No Ref. SK 1 Bile şim Na20 7 M.F. % — 0,2 6,0 0,1 1,3 0,7 12J5 B2O3 — 7 M.F. % — 0,2 5,5 0,1 1,2 0,7 11,2 2 7 M.F. % — 0,3 7,9 — 7 M.F. % — 0,2 4,7 3 7 M.F. % — 11 8 M.F. % — 11 — 8 K2O % = Bileşim jüzdesi MgO CaO B203 Al203 SiO2 ZnO M.F. % 0,4 13,0 3,5 67,2 0,1 0,2 0,45 13,1 3,9 67,0 0,7 10,9 — 0,5 14,2 4,0 67,0 0,1 1,0 0,7 9,9 0,2 3,5 0,5 12,8 4,5 68,1 0,48 10,2 0,12 1,1 0,4 5,0 — 0,7 16,3 4,8 67,4 0,3 9,1 — 0,3 5,4 ZnO 0,4 10,7 — 10,5 --- 0,25 4,0 8 M.F. % 0,2 5,5 0.40 0,35 0,6 8,1 17,5 B2O3 0,1 1.2 0,7 11,4 0,534 16,7 3,0 583 3,47 59,7 0,45 13,4 3,9 68,5 — 8 MF. % _ 0,2 5,0 0.1 1.1 0,7 10,3 0,1 1,8 0,5 13,5 4,3 68,3 — 8 M.F. % _ 0,2 4,3 0,1 0,9 0S7 9,0 0,2 3,2 0,6 13,9 5,0 68,7 5 8 MJ. % 0,2 2,5 0,3 5,7 — 0,5 5,7 1,0 14,3 0,5 10,4 5,0 61,4 — 9 M.F. % — 0,2 5,1 0,1 1,1 ,0,7 10,5 — 0,5 13,7 4,3 69,6 — 9 M.F. % — 0,2 4,6 0,1 1,0 0,7 9,7 0,1 1,7 0,56 17,0 4,66 69,0 5 9 0,5 5,5 0,1 13,6 0,6 11,9 5,2 61,1 M.F. % 0,2 2,4 0,3 5,5 — 212 Eklenti VIII (devamı) MF=Moleküler Formül % = Bileşim yüzdesi B2O3 Bile Na20 K2O MgO CaO Ref SK şim N° Aİ2O3 SiO2 — 9 M.F. % — 0,2 3,7 0,1 0,8 0,7 7,7 0,2 2,7 0,7 14,0 6,0 71,1 3 9 M.F. — 0,25 4,1 0,38 2,7 0,37 3,7 — 0,75 13,6 7,1 75,9 6 10 M.F. % — 0,2 4,7 0,1 1,0 0,7 9,8 — 0,56 14,3 4,66 70,2 5 10 M.F. 0,2 2,3 0,3 5,3 — 0,5 5,2 1,0 13,1 0,7 13,4 5,4 60,7 % % — 10 M.F. % — 0,2 4,0 0,1 0,9 0,7 8,4 0,1 1,5 0,65 14,2 5,5 71,0 — 10 M.F. — 0,2 3,2 0,1 0,7 0,7 6,8 0,2 2,4 0,8 14,1 7,0 72,8 % 7 11 M.F. % — — 0,22 3,4 0,78 16,6 — 0,3 11,6 3,0 68,4 — 11 M.F. — 0,2 4,1 0,1 0,9 0,7 8,5 — 0,65 14,5 5,5 72,0 — 0,2 3,5 0,1 0,8 0,7 7,3 0,1 0,75 14,2 6,5 72,9 0,2 2,9 0,1 0,6 0,7 6,0 0,2 2,1 0,9 14,2 8,0 74,2 — — 1,0 16,6 — 0,4 12,1 4,0 71,3 % — 11 M.F. % — 11 M.F. % 7 11/12 M.F. — — — 12 M.F. — 0,2 3,5 0,1 0,8 0,7 7,4 — 0,75 14,4 6,5 73,9 % — 12 M.F. — 0,2 3,1 0,1 0,7 0,7 6,6 0,1 1,1 0,85 14,2 7,5 743 — 12 M.F. — 0,2 2,6 0,1 0,6 0,7 5,4 0,2 1,9 1,0 14,2 9,0 75,3 — 0,2 3,1 0,1 0,7 0,7 6,5 — 0,85 14,5 7,5 75,2 % — 13 M.F. % 213 Eklenti VIII (devamı) Ref. N° — SK Bileşi Na 0 2 m 13 M.F. % — 13 K2 0 MgO CaO — 0,2 2,9 0,1 0,6 0,7 6,1 M.F. % — 0,2 2,4 0,7 5,0 13/14 M.F. % 14 M.F. % 14 M.F. % 14 M.F. % — — 0,1 0,5 — — — — — — 0,5 4,8 — 0,3 4.5 14 M.F. % — 0,2 3,0 9 14 M.F. % 0,4 3,7 — 14 M.F. % 0,4 5,7 0,2 2,6 14 M.F. % 10 14 M.F. % — 15 M.F. % 4 15 — 15 MJF. % M.F. % — 15 7 — — 8 —■ — M.F. % B203 0,1 1,1 0,2 1,8 — AI2O3 SiO2 0,9 14,3 8,0 75,0 1,1 14,2 1,2 15,7 10,0 76,1 1,0 7,2 1,0 13,4 0,5 6,8 — 0,6 14,6 10,0 77,1 5,0 72,0 — 0,6 14,9 5,0 73,5 — 0,7 6,2 — 0,8 12,9 8,0 76,4 0,1 0.6 — 0,7 6,2 — 0,9 14,4 8,0 75,8 0,2 1,7 — 1,1 16,8 0,1 0,6 0,7 5,5 0,1 1,0 0,7 4,6 0,34 2,7 0,2 1,6 0,37 4,9 0,1 0,5 0,09 0,5 1,0 14,3 1,2 14,2 8,0 72,1 9,0 76,0 — 0,2 2,7 0,1 0,6 — 0,3 3,7 — — — — 0,20 1,8 0,2 2,2 11,0 76,9 — 1,0 14,4 8,9 75,7 0,7 5,6 — 1,0 14,4 9,0 76,7 — 0,7 5,0 — 10,0 78,1 0,11 1,3 0,22 1,2 0,67 4,9 — 1,0 13,2 1,0 13,4 10,0 79,2 0,2 2,4 0,1 0,5 0,7 4,9 0,1 0,9 1,2 15,4 10,0 75,9 214 Eklenti VIII (devamı) Ref. SK Na2O K2O MgO CaO B2O3 — 15 — 0,2 2,0 0,1 0,4 0,7 4,2 0,2 1,5 — 16 M.F. — 0,2 2,4 0,1 0,5 0,7 5,0 — — 16 M.F. — 0,2 2,0 0,1 0,4 0,7 4,2 — 16 M.F. % — 0,2 2,0 0,1 0,4 0,7 4,2 Bileşim M.F. % % Al2O3 SİO2 1.3 14,3 12,0 77,6 15,5 10,0 76,6 0,1 0,7 1.4 15,3 12,0 77,4 0,2 1,5 1,4 12,0 76.7 1. W. PUKALL : « Bunzlauer Feinsteinzeug », Sprechsaal, 1910. 2. Albert GRA-NGER : German trans by Raymond Keller. « Die Indutrielle Keramik », p. 395, Berlin 1908. William FUNK : « Rohstoffe der Feinkeramik », p. 306, Berlin 1933. 3. W. PUKALL : prechsaal, vol. 43, p. 34 et 47, 1910. 4. W. RIEKE : « Des Porzellan », 2e ed, p. 107, Leipzig, 1928. W. FUNK : comme ci-dessus, p. 304. 5. Albert GRANGER : comme ci-dessus, p. 213 6. W. STEGER : Ber deut keram Ges, p. 33, 1927. 7. E. BERDEL et G. DANHEIM : « Alkalifreie Kalkglasuren », Ber deut keram Ges, vol. 13, p. 20-27, 1932. 8. Albert GRANGER : comme ci-dessus, p. 401. W. FUNK : comme cidessus, p. 306. 9. E. GREBER : « Traite" de C^ramique », p. 330, Paris 1934. 10.F. SINGER : « Keramische Farben in UUmanns Encyklopaedia der Technischen Chemie », 2e ed vol. 4, p. 921, Berlin-Vienne, 1929. 11.Arthur S. WATTS : « The Practical Application of Bristol Glazes Compounded on the Eutectic Basis ». Trans. Amer. Cer. Soc., vol. 19, p. 301-2, 1917. 215 Eklenti IX Mat sırlar Bile. Na2O Re f. SK şim 1 M.F. — B2O3 Al2O3 SİO2 0,45 12,7 0,2 8,3 13 473 — 0,4 10,0 0,2 7.3 2.8 60,4 0,7 13,9 — 0,3 7,4 0,3 10,8 23 593 0.1 1.4 0,7 13,7 — 0,2 4,9 0,4 14,3 23 59,1 0,1 1,4 0,7 13,6 — 0,15 3,7 0,45 16,1 2,8 58,7 0,3 5,1 BaO 0,2 9,4 -- 0,5 15,7 0,7 13,6 — 0,4 8,8 0,4 24,0 0,7 13,5 _ K 20 MgO CaO 0,2 7,6 0,39 6,4 — — 0,2 6,8 0,1 1.4 0,7 14,1 — 0,2 6,7 0,1 1,4 — 0,2 6,6 2 — 3-4 % M.F. — % 0,2 6,5 — 0,5 14,4 — 0,2 6,5 % 08a 2 08 07 2 M.F. % 04 M.F. % 2 2-3 M.F. % — BaO SrO SrO 0,41 17,2 3,0 55,4 6a 2 M.F. 4 3 4-5 2 4-5 2 7 4 9 5 5 11 13 M.F. % — — 0,1 1,4 0,2 7,4 _ 0,2 6.5 M.F. % — 0,2 6,4 M.F. % 0,08 1,2 0,08 M.F. % — — — 1,0 19,6 M.F. % — — — 1,0 9,9 M.F. % U 0,1 1,4 0,1 1,4 — 0,1 2,4 — 0,05 1,2 0,5 17,7 0,35 14.0 0,55 193 23 58,4 1,94 45.8 2,8 58,1 0,7 13,4 — 0,6 21,0 57.8 0,86 11.1 _ 0,83 19,7 4,72 66,7 — — 0,6 21,4 23 59.0 — — 1,4 25,3 6,10 64,8 — 1. A. BERGE : Sprechsaal, 1912, n°» 1, 2 ets 3. 2. Felix SINGER : Sprechsaal, 44, (1911), n° 22 et 23 ; « Trans. Amer. Ceram. Soc. », 12, 1910, p. 147. 3. C. W. PARMELEE, « Ceramic Products Cyclopaedia », 4* edition, 1928. 4 H. HECHT, « Lehrbuch der Keramik », 2' edition, Berlin, 1930, p. 36. 5. E. BERDEL, G.NNHEIM, “ Ber. D. K. G. “, 13, 1932, p. 20-27. 216 Eklenti X Kristal Sır SK 7 SK 8 1! Re Moleküler f Formül 1 0,17 0,16 0,18 0,08 0,41 0,17 0,08 2,06 0,49 0,06 0,08 CaO Na20 CuO K2 0 PbO B2O3 AI2O3 SİO2 TİO; V2O5 CaO Bileşim yüzdesi 2,9 3,0 4,4 2,3 27,8 3,6 2,5 37,7 11,9 3,9 1,3 Ref — | Moleküler Formül Bileşim yüzdesi 0,20 0,80 0,60 0,30 K2O ZnO B2O3 AI2O3 6,2 21,6 13,9 10,2 2,40 0,30 0,70 0,60 0,30 2,40 SİO2 K2 0 ZnO B2O3 AI2O3 SİO2 48,1 9,3 18,8 13,9 10,1 47,9 1 SK 9 0,12 Na20 0.21 CuO 0,12 K2O 0,08 BaO 0,39 PbO 0,24 B203 0,08 AI2O3 2,14 SİO2 0,52 TİO, 0,06 MgO 0,16 CaO 1 0.10 Na2O 0 02 0,04 0,31 0,08 0,23 0,23 0,19 2,33 0,40 2,2 5, Ref Moleküler 0 3,7 Formül 3, 4 26,0 0,30 MgO 5,0 0,30 CaO 2,4 0,30 FeO 38,6 0,10 NaKO 12,4 0,30 AI2O3 0, 3,00 SİO2 9 2, SK 3a 92.1 MnO FeO CuO K2O PbO B2O3, Al2O3 SİO2 TİO2 0,9 Ref Moleküler 2,2 Formül 8,1 2,3 2 0,235 K2O 16,5 0,088 CaO 4,9 0,0613 Na20 6,0 0,0513 BaO 43, 0,575 ZnO 3 0,162 9,8 AI2O3 1,700 TİO2 0,001 WO3 0,1 0,202 SİO2 1. W. PUKALL, « Trans. Amer. Ceram. Soc. », 10 (1908). Bileşim yüzdesi 4,5 6,3 7,9 2,9 11,4 67,0 Bileşim yüzdesi 10,0 2,2 1,4 3,5 21,2 7,5 46,9 7,3 2. F. H. NORTON : «The Control of Crystalline Glazes Journ. Am. Cer. Soc, vol. XX (1937), p. 217. 217 Eklenti XI Örtücü sırlar Ref Montre No Bile- Na2 şim K20 CaO PbO 0 M.F. ------ — 1 012 % a 0,4 2 09a M.F. 10,3 % — 1,0 62,8 — 0,6 37,0 1 08a M.F. — — 1,0 % 54.1 M.F. — 0,16 — 0,85 3 3,2 08a % 42,4 M.F. ------ — 0,22 0,78 4 3,0 41,8 07a % M.F. 1 — 0,25 0,75 4,0 47,6 % 04a M.F. 0,05 0,25 0,05 0,65 5 03a % 0,8 5,9 0,7 36,4 0,78 4 M.F. 0,2 0,22 — 32,0 3,7 03a % 2,7 M.F. 0,3 — 0,5 6 % 6,0 02a 23,6 5 05a M.F. 0,09 0,3 0,2 0,41 % 1,5 7,5 2,3 24,2 1 AI2O3 SİO2 SnO2 ZrO2 TiO2 — 2,0 33,8 — 0,1 2,8 0,2 5,0 2,5 41,6 0,2 8,3 — 2,5 36,4 — — 0,2 4,6 2,86 0,34 38,5 11,3 0,29 2,6 7,1 37,6 0,15 0,15 4,5 3,4 — — 0,29 — 10,5 — 0,28 2,05 8,1 35,0 — 0,15 2,7 3,8 41,0 0,21 4,3 4,0 47,6 0,3 11,4 0,49 12,7 0,4 12,8 0,15 — 5,3 _ _ — 0,18 3,9 4,0 51,0 0,2 5,4 2,75 0,28 B2O3 — 43,9 11,2 0,18 3,3 1. J. H. KCENIG : « Lead Frits and Fritted Glazes », p. 38-9, Ohio State Univ. Studies Engineering Series, vol. VI, n° 2, 1937. 2.E. KEMPE : Sprechsaal 69 n° 1, p. 3-4, 1936. 3. J. LIESBCHER : Zpravy Ceske Keram Spol 11, p. 65-9, 1934. 4. E. and H. KILLIAS : Keram Rundschau 36, p. 826, 1928. 5. E. BERDEL : « Einfaches Chemisches Praktikum », Parts V and VI, 2c ed, D. 29, 32, 33, Coburg, 1917 6. W. PUKALL : Sprechsaal, p. 48, 1910. 218 Eklenti XII Kurşunlu sırlar ve fritlerdeki erirgenliğin denetimi için devlet tarafından onaylanmış yöntem ( Brimsdown yöntemi ) Çok ince öğütülmüş 100 gr. kadar frit, sır ya da sır barbotini 1100C derecede kurutulur. Eğer, sır barbotin halindeyse kuvvetlice çalkalanır. Çöküntü yapmaması için, bekletilmeden bir kaba boşaltılır. Ben-mari banyosunda ısıtılarak kurutma yapılır. Sır genellikle aynı cinsli olmadığından, buharlaştırmayla elde edilen pudra, iyice karıştırılır, ancak, yeni baştan öğütülmez. Sonuç olarak, 110°C derecedeki kurutma iki saat süreyle devam eder. 0.5 gr. kurutulmuş sır 500 cc'lik bir Stohmann tüpüne konulur. Sonra, tüpün ağzındaki işarete kadar % 25 klorhidrik asitli sulu bir eriyifcle doldurulur. Tüpün ağzı kauçuk bir tıpayla sıkıca kapatılır. Oda sıcaklığında bir saat süreyle aralıksız çalkalanır. Bir saat sonra, yine bir saat süreyle dinlenmeye bırakılır. Gerekirse, bu sürenin sonunda eriyik, 15 cm’ lik 44 numara Whatman kâğıdından süzülür. Süzme işlemi bir amyant tampona emdirme yoluyla da yapılabilir. 219 Bu yöntem kusursuz ve çabuk bir yöntemdir. Ne var ki, süzülen eriyiğin küçük amyant zerreciklerine bulaşmamasına dikkat etmek gerekir. 450 cc'lik süzülmüş karışım, yuvarlak kenarlı ve düz cidarlı bir küvete konularak, 60-70°C derecede ısıtılır.Tam olarak soğutulana kadar H2S geçirilir ve çökelek Mümkünse 15 birkaç bütün cm’lik 44 saat süreyle bir gece numara dinlenmeye bırakılır. dinlendirildikten Whatman filtre sonra, kâğıdından geçirilerek, kalanı atılır. PbS çökeleği (kurşun sülfür) sulandırılmış sıcak nitrik asitle (1 kısım asit: 1/2 kısım su) işlem görmüş bir miktar brom izi taşıyan filtre kağıdıyla birlikte yeniden küvete konulur. Üç dört işlem, çökeleğin erimesi için yeterli olmalıdır. Filtre kâğıdı, Pb(NO3)2 izlerinin giderilmesi için sıcak suda yıkanır. H2S veren tüp de karışımla birlikte aynı şekilde yıkanır. 8 cc H2SO4 konulur, çalkalanır, sonra, kalın beyaz bir duman oluşana kadar bırakılır. Toplam 3 cc'lik bir kalıntı görülene kadar dumanlaşma sürdürülür. Soğumaya bırakılır. Soğuduktan sonra 100 cc su 220 katılır. İyice çalkalanır, en az dört saat süreyle dinlenmeye bırakılır. Bu arada, önce H2SO4 ve su karışımından hazırlanmış bir eriyikle, sonra alkolde yıkanmış amyant tamponun konulduğu bir "Gooch potası" hazırlanır. Yarım saat süreyle "Meker beki" ısıtılır. Soğuma ve "Gooch potası"'nın sonra PbSO4 süzülür. Önce, üstünde tartılmasından %5’lik H2SO4 eriyiği içinde, sonra da üç kez alkolde yıkanmış çökelek, alev tehlikesi geçinceye kadar hafif ateşte tutulur. Sonra, "Gooch potası" beş dakika kadar, kızıl derecede ısıtılır. Bir kurutucuda kurutulur, yine tartılır. Ancak tartımdan önce potanın oda ısısına gelmesi için bir saat kadar beklenir. Kurşun sülfatın çözünürlüğünün karşılaştırılmasında, elde edilen ağırlık 0.0006 gr. artar. Böylece 0.45 gr. örnek için PbSO4 elde edilir. 0.5 gr. örnekte bulunan PbS04’ü elde etmek için ağırlığın dokuzda biri eklenir. PbSO4'ü değiştirmek için 0.736 rakamıyla çarpılır. Bulunan sonuç, kuru sırdaki PbO yüzdesini verir. 221 Eklenti XIII Kurşun bi-silikat fritiyle ilgili endüstriyel ilkeler (The Solubility of Lead Glazes, Part.Ill, A.W.Norris). (Trans. Brit. Cer. Soc. 50, 255, 1950-1'den özet) GÖZLEMLER: Bu ilkeler, genellikle yüksek oranda kurşun içeren fritlerle ilgilidir. Normal olarak öğütülmüş az kurşunlu sırlar için, aşağıdaki ilkelere uyan, gerçek erirgenliği daha fazla bir frit kullanılabilir. Bazı koşullarda, en çok % 2.5'luk bir gerçek erirgenlik kabul edilebilir. 1. Bileşim a) Fritin, PbO olarak kurşun içeriği, toplam ağırlığın 63'ünün altında, % 65'inin üstünde bulunmalıdır. b) Fritin, Al2O3 ağırlığın olarak % 2'sinin altında, alümin içeriği, toplam % 3.5'in üstünde bulunmamalıdır. c) PbO, Al2O3 ve SiO2'nin yüzde olarak toplamı, fritin toplam ağırlığının % 98'inin üstünde bulunmalıdır. Bu ölçümler, aşağıda ikinci konuda işaret edildiği 222 gibi, örnek fritler üstünde yapılmıştır. Yalnız, öğütme, BS 240 elekten geçecek şekildedir. 2. Erirgenlik PbO yüzdesi olarak belirlenen fritin kurşun erirgenliği, toplam frit ağırlığına göre, aşağıdaki durumda, % l’i aşmamalıdır. Denetimi yapılacak fritten 12.5 kg. alınır. Bunun tümü öğütülerek, 4 ve 20'lik elekten geçirilir. Deney için yalnızca 20'lik elekte kalan saklanır. Bu fritin tümü akik bir havanda elle döğülür. İşlemin sonunda, BS 170 elekten geçenler ile BS 240 elekte kalanlar alınır. Bu örneklerin erirgenlik derecelerinin saptanmasında, aşağıda, üçüncü konuda işaret edildiği gibi bir yöntem kullanılır. Eğer, iki sonuç arasında % 3'den fazla bir farklılık görülürse, önceki örnekler bırakılarak, deneyime yeniden başlanır. Elde edilen rakamın, fritin yapısındaki gerçek erirliği gösterdiği kabul edilir. 3. Kurşun erirgenliğinin ölçümü 223 Kurşun erirgenliğiyle ilgili deneyimlerin temel kuralları, işletme kurallarında görülür. British Ceramic Research Association* ve benzeri yerlerde yapılmış çalışmalar çok kesin ve açık kurallar getirmiştir. Önerilen yöntem şöyledir: Denetimi yapılacak fritten, bir saat camı üstünde 0.5 gr. tartılır. Tartılan frit, 480 cc'lik % 0.25 HC1 asitli bir eriyik içinde dikkatlice yıkanır. 500 cc'lik bir Stohmann tüpü içinde yapılan yıkama işleminin süresi tam olarak kaydedilir. Tüp sallanarak, kuvvetlice çalkalanır. Sonra, 500 cc. hizasına kadar asitli eriyikten eklenir ve toplam iki saat süreyle dinlenmeye bırakılır. Ancak, çalkalama işlemi süresi de dinlenme süresine katılır. Aynı zamanda ısı da 20°C'de tutulur.(Bunun için mari- banyosu uygulanabilir). Bu arada, aşağıdaki gibi, bir "Buchner küveti" hazırlanır. Bunun için"Buchner küvetiM,nin dibine 42 numara Whatman filtre kâğıdı konulur. Filtre kâğıdının üstü, 7 mm. kalınlığında filtre kâğıdı hamuruyla örtülür. Filtre kâğıdı hamuru ise kesilmiş filtre kâğıdının *İngiliz Seramik Araştırmaları Birliği. 224 suda şişirilmesiyle hazırlanır. Yayılmış olan filtre kâğıdından hamur tabakasının üstüne 42 numara kâğıttan bir tabaka daha örtülür. Havalandırmayla kurutulur. İki saatlik sürenin sonunda, Stohmann tüpündeki karışım "Buchner küveti'ne dökülür. İşlem beş dakikayı geçmemelidir. Önce 450 cc'lik süzülmüş karışım, sonra da kurşun içeriği ölçülür. Gözlem: Bu yöntem, en az % 10 erirgenlik uygulanır. Ancak, % 15 oranına bu oranın arasında deneylerin kadar hata çok az olabilir. ötesindeki değişebilir. için hatalar Kesinlik yinelenmesinde % 2 ile % 3 sağlanması yarar için, vardır. 225
Benzer belgeler
ŀ TOPRAK SANATLARINDA DEKORATİF UYGULAMA YÖNTEMLERİ
düşünülebilecek renk öğesi de biçime kendi dışında katkıda bulunan temel öğelerden biridir.
Örneğin, antik çağın boyalı keramikleri gibi. Bir parça üstünde aynı rengin çeşitli tonları (camaieu),
ya...