1 1. What A Wonderful World - Louis Armstrong Songwriters
Transkript
1 1. What A Wonderful World - Louis Armstrong Songwriters
1. What A Wonderful World - Louis Armstrong Songwriters: GEORGE DAVID WEISS, GEORGE DOUGLAS, BOB THIELE I see trees of green........ red roses too See: Görmek Tree: Ağaç Rose: Gül Too: de/da Yeşil ağaçlar ve kırmızı güller görüyorum Green: Yeşil Red: Kırmızı I see em bloom..... for me and for you Bloom: Yeşermek, çiçek açmak Onların benim ve senin için çiçek açtıklarını görüyorum And I think to myself.... what a wonderful world. Think: Düşünmek Myself: Kendi kendime Wonderful: Harika Ve kendi kendime ne harika bir dünya olduğunu düşünüyorum I see skies of blue..... clouds of white Sky: Gökyüzü Blue: Mavi Mavi gökyüzü, beyaz bulutlar görüyorum Cloud: Bulut Bright blessed days....dark sacred nights Bright: Parlak, ışıltılı Blessed: Kutsanmış Sacred: Kutsal, mübarek Night: Gece Tanrı’nın lütfu olan ışıltılı günler, karanlık geceler… World: Dünya White: Beyaz Dark: Karanlık And I think to myself .....what a wonderful world. Ve kendi kendime ne harika bir dünya olduğunu düşünüyorum The colors of a rainbow.....so pretty ..in the sky Color: Renk Rainbow: Gökkuşağı Gökkuşağının renkleri gökyüzünde çok güzel Pretty: Güzel, tatlı Are also on the faces.....of people ..going by Also: de/da Face: Yüz People: İnsanlar Onlar aynı zamanda geçip giden insanların da yüzlerinde Going by: Geçip gitmek I see friends shaking hands.....sayin.. how do you do Friend: Arkadaş, dost Shake hands: El sıkışmak El sıkışan ve birbirlerine nasılsın diye soran dostlar/arkadaşlar görüyorum They're really sayin......i love you. Really: Gerçekten, içten Love: Sevmek Onlar (birbirlerine) gerçekten/içten seni seviyorum diyorlar 1 I hear babies cry...... I watch them grow Hear: Duymak Baby: Bebek Cry: Ağlamak Watch: İzlemek Grow: Büyümek, yetişmek Bebeklerin ağlamalarını duyuyorum, onların büyümelerini izliyorum They'll learn much more.....than I'll ever know Learn: Öğrenmek Much more: Çok daha, daha fazla Never: Hiçbir zaman Know: Bilmek Onlar çok daha fazlasını öğrenecekler, benim (hayatım boyu) bilip bilebileceğimden And I think to myself .....what a wonderful world Ve kendi kendime ne harika bir dünya olduğunu düşünüyorum 2. Lady in Red – Chris de Burgh Söz ve Besteci: Chris de Burgh I've never seen you looking so lovely as you did tonight Seen (see’nin 2. Hali): görmek Look: Bakmak, görünmek Lovely: Sevimli, sempatik, güzel, şirin as: gibi, kadar Seni hiç bu gece göründüğün kadar güzel görmemiştim Tonight: Bu gece I've never seen you shine so bright Shine: Parlamak Bright: Parlak, ışıltılı Seni hiç (bu gece) parıldadığın kadar ışıltılı görmemiştim I've never seen so many men ask you if you wanted to dance Ask: Sormak, teklifte bulunmak Want: İstemek Dance: Dans etmek (Daha önce) hiç sana dans etmek isteyip istemediğini soran bu kadar çok adam görmemiştim They're looking for a little romance Little: Küçük, ufak look for: bakmak, aramak Onlar ufak bir aşk/romantizm arıyorlar Given half a chance Give: Vermek Half: Yarım Yarım (da olsa) bir şans verilip/verilmiş And I've never seen that dress you're wearing Dress: Giysi, kıyafet (Bu gece) giydiğin o elbiseyi (daha önce) hiç görmemiştim Or the highlights in your hair Highlight: Parıltı, ışıltı Hair: Saç 2 Romance: Romantizm, aşk Ya da saçındaki o ışıltıları That catch your eyes Catch: Yakalamak Eye: Göz Catch eyes: Dikkat çeken, ilgi uyandıran Senin dikkatini çeken (ya da, “gözlerindeki parıltıyla yarışan” da olabilir) I have been blind Blind: Kör (Bugüne kadar) körmüşüm The lady in red is dancing with me Lady: Hanımefendi, bayan, kadın Red: Kırmızı Kırmızılı hanımefendi/bayan benimle dans ediyor Cheek to cheek Cheek: Yanak Yanak yanağa There's nobody here Nobody: Hiç kimse Burada başka hiç kimse yok Here: Burada It's just you and me Just: Sadece Sadece sen ve ben It's where I wanna be Wanna (want to): istemek Orası/işte olmak istediğim yer But I hardly know this beauty by my side But: Fakat, ama Hardly: Pek zor, zorlukla, nadiren By my side: Benim yanımda Fakat ben zorlukla bilebiliyorum bu güzelliğin benimle olduğunu I'll never forget the way you look tonight Forget: Unutmak way: yol, biçim, hal Bu gece nasıl göründüğünü (bu geceki halini) asla unutmayacağım I've never seen you looking so gorgeous as you did tonight Gorgeous: muhteşem, harikulade Seni hiç bu gece göründüğün kadar muhteşem görmemiştim I've never seen you shine so bright, you were amazing Amazing: Şaşırtıcı, hayret verici, inanılmaz 3 Beauty: Güzellik Seni hiç (bu gece) parıldadığın kadar ışıltılı görmemiştim, inanılmazdın I've never seen so many people want to be there by your side (Daha önce) hiç yanında olmak isteyen bu kadar çok insan görmemiştim And when you turned to me and smiled, it took my breath away Turn: Dönmek Smile: Gülümsemek Take breath away: Nefesini kesmek Ve bana dönüp gülümsediğinde, bu nefesimi kesti And I have never had such a feeling Such: bunun gibi Feeling: His Ve (bugüne kadar) hiç böyle bir his yaşamamıştım Such a feeling of complete and utter love Complete: Tamamlanmış, bütün, mükemmel (Bu) mükemmel ve üstün bir aşk hissi Utter: mutlak, üstün As I do tonight Bu gece hissettiğim gibi The lady in red is dancing with me Kırmızılı hanımefendi/bayan benimle dans ediyor Cheek to cheek Yanak yanağa There's nobody here Burada başka hiç kimse yok It's just you and me Sadece sen ve ben It's where I wanna be Orası/işte olmak istediğim yer But I hardly know this beauty by my side Fakat ben zorlukla bilebiliyorum bu güzelliğin benimle olduğunu I'll never forget the way you look tonight Bu gece nasıl göründüğünü (bu geceki halini) asla unutmayacağım 4
Benzer belgeler
1 7. DERS ÇEVİRİ METİNLERİ VE ÇEVİRİLERİ Eric Clapton
And then she asks me, "Do you feel all right?"
Feel: Hissetmek
Ve sonra bana soruyor, "iyi hissediyor musun?"