devamında… - WeedTurk.Com

Transkript

devamında… - WeedTurk.Com
Organik ve İyi Tarım (EUREP–GAP) Uygulamaları
Doç. Dr. Hüseyin ÖNEN
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, 60240 Tokat
Tarım ve hayvancılık, tarih boyunca insanoğlunun en temel ve hayati faaliyetleri
arasında yer almıştır. Ancak yirminci yüzyılın sonlarından itibaren dünya nüfusunda ki artış
beraberinde artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için birim alandan daha fazla ürün elde
etmeye yönelik yoğun çalışmaları gündeme getirmiştir. Sorunun çözümü için ortaya atılan
ve “yeşil devrim” olarak nitelendirilen tarım politikaları; birim alandan daha fazla ürün
almayı mümkün kılan yüksek verimli çeşitlerin geliştirilmesine ön ayak olurken, başta su ve
tarımsal amaçlı kimyasallar olmak üzere tarımsal girdi kullanımında da büyük artışlara
neden olmuştur. 1970’li yıllara gelindiğinde teknolojik gelişmelerin de bir sonucu olarak
tarımsal savaşta kullanılan bitki koruma amaçlı kimyasallar ve gübrelerin geliştirilmesi ve
bunların tarımda kullanımı hat safhaya ulaşmıştır. Bütün bu çalışmaların bir sonucu olarak
1980’lerde verimde büyük artışlar sağlanırken, gübre ve pestisit olarak nitelendirilen tarımsal
savaş amaçlı kimyasalların üretilmesi dev boyutlardaki firmaların yer aldığı bir sektör halini
almıştır. Toplam olarak pestisit imalinde kullanılan kimyasal (aktif madde, yardımcı
kimyasallar ve çözücüler vb) sayısı ise 6400 civarındadır.
Bugün hastalık etmenleri,
zararlılar ve yabancı otlara karşı kullanılan 1000’e yakın farklı kimyasal yapıya sahip etken
madde ve yaklaşık 60.000 farklı formülasyona sahip ticari ilaç piyasada yer almaktadır.
Amerikan Federal Pestisit Ürünleri veri tabanında ise halen aktif olarak kullanılan kayıtlı
20.000 pestisit bulunmaktadır (Kaplan, 2009).
Tarımsal savaş amaçlı kullanılan pestisitlerin sayı ve çeşitliliğindeki bu artış
beraberinde bunların tarımsal üretimde yoğun olarak kullanımını getirmiştir. Günümüzde
geleneksel tarım sistemlerinde hastalık, zararlı ve yabancı otların zararlarından korunmak
dolayısıyla birim alandan daha fazla ve daha kaliteli ürün elde etmek için kimyasal savaş
(pestisit kullanımı) vazgeçilmez bir hal almıştır. Kullanım kolaylığı, etkinin çabuk ortaya
çıkması gibi sahip olduğu avantajlar da pestisit kullanımını artıran unsurlar olarak karşımıza
çıkmaktadır. Son dönemde gündeme gelen sürdürülebilir tarım uygulamalarında dahi
kültürel yöntemler, biyolojik savaş ve biyoteknik savaş gibi yöntemler yanında, entegre
mücadele (IPM) içerisinde, pestisitlere yer verilmektedir.
Pestisit kullanımındaki aşırı ve bilinçsiz artış beraberinde bazı çevre ve sağlık
sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca her geçen gün artan oranda zararlılar,
hastalık etmenleri ve yabancı otlar pestisitlere karşı dayanıklılık geliştirmektedir.
Dayanıklılık sorunu pestisit kullanımını daha da arttırabilmektedir. Zira çiftçi dayanıklılık
sorunu ile karşılaştığında etkisiz bulduğu pestisitin etkisini arttırmak ya da daha önceki etkiyi
yakalamak gayesiyle ilacın dozunu yükseltme yoluna gitmektedir. Dozdaki bu artışta doğayı
ve insan sağlığını çok daha hızlı bir şekilde olumsuz yönde etkilemektedir.
Bitki Koruma İlaçlarının çevreye olan olumsuz etkileri
Bazı bitki koruma ilaçları (pestisitler) zamanla toprakta birikerek veya gıda maddeleri
üzerindeki kalıntı ile ekosistemi ve insan sağlığını tehdit eder.
Yeraltı sularına karışan pestisitler içme sularına, göl veya denizlere ulaşarak çevreyi tehdit eder.
Pestisitler, buharlaşarak atmosfere karışırlar.
Hastalık, zararlı ve yabancı otlar pestisitlere karşı zamanla dayanıklılık kazanmaktadır.
Bozulan doğal denge nedeniyle bazı önemsiz türler zamanla önem kazanmaktadır.
Parazit predatör ve bal arıları gibi bazı yararlı türler ile yaban hayatı zarar görmektedir.
Kültür bitkileri zarar görebilmektedir (fitotoksisite).
Çiftlik hayvanlarını etkileyebilmektedir.
Bir bütün olarak bu olumsuz etkiler doğal dengeyi bozabilmektedir.
Modern tarım sistemlerinde, üretimin az sayıda çeşitle ve monokültür biçimde
yapılması bir ülkenin en büyük zenginlikleri arasında yer alan gen kaynaklarında erozyona
yol açtığı görülmüştür. Ayrıca, kullanılan sentetik gübrelerin özellikle de azotlu mineral
gübrelerin yer altı sularına karışarak içme sularında meydana getirdiği kirlenmenin insan ve
hayvan sağlığını tehdit etmeye başladığı ortaya çıkmıştır. Hayvansal üretimde kadavra
unlarının yem olarak kullanılması ve barınaklarda yerleşim sıklığı gibi yöntemlerin ve
kimyasalların (antibiyotik ve hormonlar gibi) gerek hayvanlarda ve gerekse insanlarda büyük
sorunlara neden olduğu saptanmıştır (Aksoy ve ark, 2005).
Giderek artan çevre bilincine bağlı olarak çevre ve insan sağlığı açısından risk
oluşturmayan alternatif üretim sistemlerine yönelik arayışları hızlandırmıştır. Diğer yandan
bu
duyarlılığın
bir
sonucu
olarak sentetik pestisitlere göre
biyolojik olarak daha kolay
parçalanan alternatif arayışlarını
da beraberinde getirmiştir. İşte,
organik tarım ile iyi tarım
uygulamaları (İTU veya GAP) bu arayışların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle
ABD ve AB ülkelerinde duyarlı üreticiler insan ve çevre sağlığı ile temiz ürün talebini
dikkate alarak bir yandan organik tarımı ve iyi tarım uygulamalarını desteklerken diğer
yandan da bir araya gelerek önce mahalli, daha sonra ülkesel organizasyonlar meydana
getirmişlerdir.
Dünyada son yıllarda uluslararası ticaretin ulaştığı nokta itibariyle, tüm alanlardaki
ticaret anlaşmalarında olduğu gibi tarım ve gıda ürünleri ticaretinin kuralları da Dünya Ticaret
Örgütü Anlaşmaları ile belirlenmiştir. Sağlık ve bitki sağlığı anlaşmasının “İnsan yaşamı ve
sağlığının korunması” amaçlı gıda güvenliği kavramı belirleyici bir ilke olarak ülkelerin
karşısına çıkmaktadır (Akdamar, 2004). Bu sebeple aralarında Türkiye’nin de bulunduğu üye
ülkeler hem kendi insanları hem de ithalat açısından bu standartları yerine getirmek
zorundadır. Bu durum ülkemizde sürdürülebilir bir tarımsal üretim için Organik Tarım ve İyi
Tarım Uygulamaları gibi çevre dostu sistemlerin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır.
ORGANİK TARIM
Organik tarım nedir?
Organik, ekolojik veya biyolojik tarım, yanlış tarımsal uygulamalar sonucu kaybolan
doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost bir tarımsal üretim
sistemidir. Organik tarımın ortaya çıkmasında pestisitlerin ve
diğer tarımsal amaçlı kimyasalların çevreye ve insan
sağlığına olan bu olumsuz etkileri büyük rol oynadığından,
geleneksel tarımdan farklı olarak organik tarımda sentetik
kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve kimyasal gübreler ile
genetik
değişikliğe
uğramış
çeşitlerin
kullanımı
yasaklanırken; organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin
direncini arttırma ile doğal düşmanlardan faydalanma
tavsiye edilir. Dolayısıyla, organik tarım yapılan alanlarda
yüksek enerji tüketen, insan sağlığı açısından risk taşıyan ve
çevre kirliliği yaratan hiçbir girdi kullanılmamaktadır.
Organik hayvancılıkta ise çiftlik hayvanlarının sağlığı
korunmalı, hayvanlar sağlıklı beslenmeli ve ahır koşulları
iyileştirilmelidir.
Ayrıca
organik
tarımda
tarımsal
http://www.metrokc.gov
işletmelerin kendi kendine yeterli olması ve üretimde miktar artışından ziyade ürün
kalitesinin yükselmesi amaçlanır.
Organik tarımda, yerin seçiminden elde edilen ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar
olan tüm safhalarda uygulanan işlemler yazılı olarak kayıt altına alınır ve bağımsız
kuruluşlarca da bu faaliyetler denetlenir. Dolayısıyla ancak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
tarafından yayınlanan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik
çerçevesinde üretimi ve kontrolleri yapılan sertifikalı ürünler organik olarak kabul edilir.
Denetleyici kuruluşlarca denetlenmeyen ürünler hiçbir sentetik girdi kullanılmamış olsalar
dahi organik kabul edilmezler. Yasal düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştirilen bir üretim
sistemi olduğundan dolayı da her geçen gün pazar payını arttırmaktadır.
Organik Tarım
IFOAM’ın 2008 yılında yapılan genel kurulunda kabul edildiği şekliyle
Organik Tarım; toprak, ekosistem ve insan sağlığını koruyan ve sağlıklı
kalmasını sağlayan bir üretim sistemidir. Sistem, insana ve bir bütün olarak
çevreye yan etkisi olan girdilerin kullanımı yerine ekolojik süreçlere, biyolojik
çeşitliliğin korunmasına ve yerel koşullara uyum sağlamış döngülere
dayanır. Organik tarım, bir parçası olduğumuz çevreye fayda sağlamak ve
tüm taraflar için adil bir şekilde, iyi bir yaşam kalitesini yaygınlaştırmak adına
geleneksel deneyimleri, yeni buluş ve teknoloji ile bilimi bir araya getirir
(Anonim, 2008).
Organik tarımın tarihçesi ve gelişimi
Organik hareket veya organik tarım 1930'ların başında tarımda artan oranda sentetik
gübre kullanımına ve daha sonrada 1940’larda ise pestisit çağına bir tepki olarak ortaya
çıkmıştır. Tarımda kullanılan yeni girdilerden
kaynaklanan olumsuz etkiler 1972 yılında
Stockholm Çevre Konferansında da ele alınmış
ve “Uluslararası Organik Tarım Hareketleri
Federasyonu
(IFOAM)”
kurularak
organik
tarımın uluslararası düzeyde organizasyonu
sağlanmıştır.
Dünyada
organik
tarım
ürünlerinin ticareti IFOAM’ın kurulmasından
sonra yaygınlık kazanmıştır. Dünyadaki pek çok
ülkede hızla büyüme gösteren organik tarım
büyük ölçüde gelişmiş ülkeler tarafından yönlendirilmektedir. ABD ve AB ülkeleri ile
Japonya bunların başında gelmektedir. Günümüzde, gelişmiş ülkelerde “İç Pazar Talebi”,
gelişmekte olan ülkelerde ise “İhracat Talep Artışı” nedeniyle yaklaşık 130 ülkede ticari
kalitede organik ürün üretimi yapılmaktadır. Ancak, toplam tarımsal üretim içerisinde
organik tarımın payı ilk ortaya çıktığı zamandan beri genel olarak son derece düşük düzeyde
kalmıştır. Çevre bilinci ve endişesi taşıyanların oranının genel nüfus içerisindeki payı arttıkça
arz-talep odaklı bir hareket olmakla birlikte, genel olarak tüketici talepleri ve bazı durumlarda
sübvansiyonlar çiftçilerin organik tarıma yönlenmesi üzerine etkili olmuştur. Dünyadaki
toplam tarımsal üretimdeki oranı küçük kalmakla birlikte, pek çok ülkede özellikle de
Avrupa’da büyümeyi sürdürmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin bazılarında organik tarıma
geçiş gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ekonomik sebeplerle olurken, bazılarında ise sertifikasız
olmasına rağmen zaten geleneksel olarak organik tarıma dönüştürülebilecek nitelikte tarım
yapmaları bunun yaygınlaşmasını kolaylaştırmıştır. Ülkemizde ise organik tarım, bazı
Avrupa ülkelerinden organik ürünlere olan talep nedeniyle 1984-1985 yıllarında yapılmaya
başlanmıştır. Organik ürünlerin ihracatı Ege Bölgesinde kuru incir ve kuru üzüm ile
başlamış, daha sonra bunlara farklı bölgelerimizden çok çeşitli ürünler ilave olmuştur (Önen
ve Kara, 2008).
Ülkemizde organik tarımdaki gelişmeler ışığında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının
önce 18 aralık 1994 tarihli resmi gazetede yayınlanan 2215 sayılı nüshasında “bitkisel ve
hayvansal ürünlerin ekolojik metotlarla üretilmesine ilişkin yönetmeliği” daha sonra ise 10
Haziran 2005 tarihli resmi gazetede yayınlanan 25841 sayılı nüshasında “Organik Tarımın
Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliği” yayınlamıştır.
Ülkemizde de organik
ürünlere karşı artan talep nedeniyle 2000’e kadar dış pazara yönelik olan organik üretim,
2001’den itibaren iç piyasaya da yönelmiştir. Günümüzde yaklaşık 103.190 hektarlık alanda
yaklaşık 100 farklı ürün organik olarak yetiştirilmektedir. Yıllık üretim miktarı 300.000 ton
olup, bu üretimi 13.000 civarında üretici gerçekleştirmektedir.
Organik Tarıma İlişkin Yönetmeliğin Amacı ve Kapsamı
Yönetmeliğin amacı; ekolojik dengenin korunması, organik tarımsal faaliyetlerin
yürütülmesi, organik tarımsal üretimin ve pazarlamanın düzenlenmesi, geliştirilmesi,
yaygınlaştırılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Yönetmelik; her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi ile kullanılacak
girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temini, orman ve doğal
alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu ürünlerin işlenmesi,
ambalajlanması,
etiketlenmesi,
depolanması,
taşınması,
pazarlanması,
kontrolü,
sertifikalandırılması, denetimi ile cezai hükümlere ilişkin teknik ve idari hususları kapsar
(Anonim 2005a).
Organik Tarımın Temel Hedefleri ve İlkeleri
Organik tarımın hedefleri, çevre kirliliğinin önüne geçmek, insan sağlığına ve çevreye
saygılı üretim sistemleri geliştirmek ve tarımı sürdürülebilir (özellikle toprağı, genetik
çeşitliliği ve su ile enerji kaynaklarını sürekli) kılmaktır. Dolayısıyla da sağlıklı ve kaliteli
ürün yetiştirmek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabilmek organik tarımın ana
hedefleridir (Önen ve Kara, 2008). Bu hedefleri 4 ana başlık altında toplamak mümkündür
(Anonim 2005b).
1. İnsan ve çevre sağlığının
korunması: Organik tarım üretim,
işleme,
sırasında,
dağıtım
veya
topraktaki
en
tüketim
küçük
canlıdan insanoğluna kadar tüm
organizmaların ve su, hava toprak
gibi ekosistemini oluşturan tüm
unsurların
(bir
bütün
olarak
yeryüzünün) sağlığını korumayı ve ileriye taşımayı hedefler. Teker teker bireylerin ve bir
bütün olarak toplum sağlığının içerisinde yaşadığımız ekosistemin sağlığından ayrı
tutulamayacağına işaret eder. Bu doğrultuda toprak, hayvan ve bitki sağlığını dikkate alarak,
insan sağlığını destekleyecek, kollayacak ve esenliğe katkıda bulunacak yüksek kalitede,
besleyici ve sağlıklı gıda üretimini amaçlar. Bu şekilde yapılan üretim ile sadece tüketicilerin
hastalıklardan korunması amacını taşımaz, fiziksel, zihinsel, toplumsal ve ekolojik esenliğin
korunmasını da kapsar. Bu çerçevede, sağlığı olumsuz etkileyen suni gübre, kimyasal ilaçlar
ve yemler gibi girdilerin kullanımına karşı çıkar.
2. Ekolojik dengenin kurulması ve korunması: Organik tarım canlıların ekolojik
sistemlerindeki rollerini dikkate alarak, üretimin ekolojik süreçlere ve geri dönüşüme
dayanması gerektiğini ortaya koyar. Bu
çerçevede bitkisel üretimde toprak, hayvansal
üretimde ise çiftlik ve ahırlar, balıkçılık ve
diğer su ürünleri için su ortamları birer
ekolojik ortam olarak ele alınır ve doğadaki
döngülerle ekolojik sistemlerdeki dengelere
uyum sağlamaya çalışılır, bu sistemleri
kendine
model
devamlılığına
olarak
katkıda
alır
ve
bulunur.
onların
Organik
tarımın evrensel ilkeleri yanında her bölgenin
www.peyzaj.org
kendine
özgü
koşulları
göz
önünde
bulundurulur. Dolayısıyla, uygulamalar yerel koşullara, ekolojiye, sosyal yapıya, kültüre ve
geleneksel dokuya uyarlanmalıdır.
Çevreyi koruyarak geliştirmek ve kaynakları muhafaza etmek amacıyla, malzeme ve
enerji kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılması, geri dönüşümünün sağlanması, girdilerin
olabildiğince düşük seviyede tutulması gerekir. Bu nedenle organik tarımla ekolojik dengeye
ulaşmak için, çiftlik sistemlerinin tasarlanması, habitatların kurulması, genetik ve tarımsal
çeşitliliğin muhafazasına gereken önem gösterilmelidir. Unutulmamalıdır ki sadece organik
ürünleri üretenler, işleyenler ya da alıp satanlar değil tüketicilerde kırsal alanları, iklimi,
habitatı, biyolojik çeşitliliği, hava ve su da dahil olmak üzere ortak çevreyi korumaya katkı
sağlamalıdırlar.
3. Kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanımı ve paylaşımı (hakkaniyet): Organik
tarım ortak çevre ve olanaklar açısından hakkaniyeti elden
bırakmaz. Bu da yeryüzünü kendine mesken tutan tüm
canlıların ortaklaşa kullandıkları dünyanın ve kaynaklarının
adil paylaşımı ile sağlanabilir. Organik tarım herkese iyi ve
kaliteli bir hayat sunmak için insanların ihtiyaç duyduğu
tarımsal ürünlerin yeterli miktarda üretilmesini hedeflerken,
gıda güvenliği ve yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulunur.
Ayrıca, hayvansal üretimde hayvanların fizyolojileri ve doğal
davranışlarıyla uyumlu koşulların ve olanakların sunulması
www. cookreporteurope.com
gerektiğini vurgular. Organik tarımda doğal kaynakların
kullanımında gelecek kuşaklar, toplumsal düzen ve adalet ile ekosistem göz önünde
bulundurulur. Organik üretimin tüm aşamalarında şeffaf üretim, dağıtım ve ticaret
yapılırken, çevresel ve toplumsal maliyetlerin de hesaba katılması gerekir.
4. İnsana ve çevreye saygı ve ihtimam gösterilmesi: Organik tarım iç ve dış taleplere
ve koşullara cevap veren canlı, dinamik bir
sistemdir.
Sistemin
uygulayıcıları
konumundaki üreticiler talepleri dikkate
alarak verimliliği ve üretkenliği artırabilir.
Bu gayeyle yeni teknolojiler çok dikkatli bir
şekilde incelenmeli, mevcut yöntemler elden
geçirilerek insan ve çevre sağlığını riske
atmayacak
www.erozyon.info
yöntemleri
kullanmalıdır.
Organik tarımında sağlıklı ve güvenli bir
üretim için bilim ve teknolojiden yararlanılmalıdır. Ancak, tek başına bilimsel veri yeterli
olmayıp, pratik bilgi ve zamanla oluşmuş geleneksel deneyimler bazı durumlarda sağlam
i.org
çözümler sunabilir. Organik tarım GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) gibi sonuçları
henüz tam olarak öngörülemeyen teknolojileri de bu nedenle reddederek muhtemel
tehlikelerin önüne geçer.
Organik Üretim
Organik tarımda üretim yapılan alan tarımsal bir ekosistem olarak kabul edilir.
Organik tarımda sentetik gübre ve pestisitlerin kullanımı sınırlandırıldığından organik üretim
yapan çiftçiler tarımsal üretimde alternatif çözümleri uygulamak zorundadırlar.
Kültür bitkisi çeşitliliği: Organik tarımı diğer sistemlerden ayıran özelliklerin başında
gelir. Geleneksel tarımda alan ne kadar büyürse maliyetler o kadar düştüğünden (gübre,
pestisit, toprak işleme alet ve makine giderleri ve işçilik maliyetleri gibi) genellikle
maksimum verim için tek bir kültür bitkisi üzerine odaklanılır (monokültür tarım). Ancak
tarlamız bir ekosistem olarak algılandığında, ekosistem ne kadar çeşitlilik gösterirse sistem o
kadar güçlü olacaktır. Organik tarımda tarlanın bir ekosistem olarak kabul edildiği
düşünüldüğünde
polikültür
üretim
yapılması
zorunludur (Anonim, 2009a). Ekim nöbetinde farklı
kültür bitkilerine yer vermek veya karışık ekim
yoluyla ya da tarla parçalara ayrılarak farklı tür ve
çeşitlere
yer
vermek,
özellikle
parazit
ve
pradatörlerin sayısında artışa neden olurken, zararlı,
hastalık ve yabancı otların aşırı artışını engelleyecektir. Sürekli aynı kültür bitkisi yetiştirme
yerine polikültür tarım toprakta bulunan yararlı mikroorganizmaların desteklenmesine ve
toprak yorgunluğunun önlenmesine katkı sağlayacaktır.
Tarla büyüklüğü: Yapacağınız üretim deseni ve tarımını yapacağınız kültür bitkisi
tarla büyüklüğünde belirleyicidir. Ancak, geleneksel tarımın aksine organik tarımda çok
daha küçük alanlarda karlı bir üretim yapmak mümkündür. Özellikle organik sebzecilik gibi
geleneksel tarıma göre oldukça yüksek iş gücü gerektiren uygulamalarda bu durum bir
zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Gübreleme ve bitki besleme: Organik tarımda gübreleme bir önceki kültür bitkisinin
topraktan kaldırdığı besin maddelerinin
ağırlıklı olarak çiftlik gübresi, yeşil
gübreleme ve kompost ile ekim nöbetinde
baklagillere
yer
verilmek
suretiyle
desteklenmesi şeklindedir. Bu sebeple
toprakta
www.ispartatarim.gov.tr
bulunan
yararlı
mikro-
organizmalar organik tarımda önem taşır
(Anonim 2004).
Organik tarımda ahır gübresi büyük öneme sahip olup, temin edilmediği hallerde
yeşil gübrelemeye başvurulmaktadır. Yeşil gübre esas olarak toprakta gerekli organik
maddeyi sağlamak için yetiştirilen bitkilerin gelişmelerinin belirli bir devresinde ve henüz
yeşil iken sürülecek toprağa verilmesidir. Yeşil gübre olarak tüylü fiğ, tüysüz fiğ, kırmızı
üçgül, çavdar, buğday, arpa, yonca, börülce, yulaf ve mısır gibi bitkiler sayılabilir.
Kompost önceki yıldan arta kalan bitki artıkları veya anız ile dökülen yapraklar,
kesilen çimler,
sebze ve meyve kabukları gibi bitkisel ve hayvansal atıkların bir arada
mikrobiyolojik olarak ayrışmasının sağlanması ile elde edilir. Kompost toprağa özellikle azot
kazandırırken, toprağın fiziksel özelliklerini iyileştirir ve toprağın su tutma kapasitesini
arttırır.
Organik tarımda hastalık, zararlı ve
yabancı ot kontrolü: Organik tarımda diğer
tarımsal sistemlerde kullanımı mümkün olan bitki
koruma ilaçlarının kullanımı yasaklandığından
hastalık, zararlı bilhassa da yabancı ot kontrolü en
ziraatciyiz.net
önemli faaliyetlerin başında gelir. Sentetik kimyasallar büyük oranda kullanamadığından
bitkilerin zararlı, hastalık ve yabancı otların zararından korunmasında mekanik ve kültürel
önlemler büyük önem taşır. Bu sebeple zararlıların kontrolünde öncelikle tarlamızda görülen
yararlı ve zararlılar ile bunların yoğunluğunun tespiti, bunların zarar verme oranı ile yararlılar
tarafından baskı altına alınıp alınamayacaklarının saptanması, bunların vereceği zarar
durumunun belirlenmesi gerekmektedir. Böylece ortaya çıkması muhtemel zararlı hastalık ve
yabancı ot problemleri için önceden tedbir almak mümkün olabilecektir. Ayrıca çevre ve
insan sağlığına zararı olmayan, daha ziyade organik kökenli olan belirli bitki koruma ilaçların
(Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte, Ek-1 (B) bölümünde yer
alan) zararlı, hastalık ve yabancı ot mücadelesinde, bitkinin dayanıklılığını artırılmasında
veya hayvan bina ve barınaklarının temizlenmesi ile dezenfeksiyonunda kullanılmasına
müsaade edilir. Genel olarak hastalık, zararlı ve yabancı otların mücadelesinde aşağıdaki
hususlar dikkate alınmalıdır (Anonim 2005a).
1) Hastalık ve zararlılara dayanıklı tür ve çeşit
seçimi yapılmalıdır.
2) Uygun ekim nöbeti hazırlanmalıdır.
3) Uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır.
4) Kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele metotları uygulanmalıdır.
Bitki hastalık ve zararlıları ile yabancı otlara karşı yukarıda belirtilen hususların
uygulanamaması veya yetersiz kalması halinde bu Yönetmeliğin Ek-1 (B) bölümünde
belirtilen girdiler kullanılabilir. Ancak, yönetmeliğin yayımı tarihinde Ek-1 (B) bölümünde
yer almayan ürünler, zararlı, hastalık ve yabancı ot mücadelesi veya hayvan bina ve
barınaklarının temizlenme ve dezenfeksiyonunda kullanılacak ise aşağıdaki koşulları
sağlaması halinde komitenin onayı ile Ek-1 (B) bölümüne ilave edilebilir.
1) Zararlı, hastalık ve yabancı otların mücadelesi için gerekli, diğer kültürel, biyolojik
mücadele metotları veya yetiştirme alternatifleri mevcut değilse,
2) Bitki koruma ürünleri; tohum, bitki, bitkisel ürün veya hayvan ve hayvansal
ürünler ile doğrudan temas etmiyor ve çok yıllık bitkilerde uygulandığı dönem itibarıyla
üründe kalıntı bırakmıyorsa,
3) Bu ürünlerin kullanımı çevre üzerinde olumsuz etki yaratmıyorsa, bu bentte yer
alan hükümler bu yönetmeliğin yayımı tarihinden önce ortak kullanımda olan ürünlere
uygulanmaz.
Organik tarımda bitki korumaya ilişkin temel bazı ilkeler
Organik tarım maksimum ürünü hedeflemez. Böylece tarlada hastalık etmeni ve zararlılar için uygun bir
mikroklima oluşma şansı azaltılmış olur.
Toprak canlı bir varlık olarak kabul edildiğinden, sentetik kimyasallar kullanılmaz. Toprağa verilen
doğal kökenli besin maddelerinin önce mineralize olması ve sonra bitki tarafından alınması esas alınır. Bu
da toprakta mikrobiyal aktiviteyi arttırdığından toprak kökenli pek çok hastalık etmeni (patojen) rekabetçi
mikroorganizmalar (antagonistler) tarafından kontrol altına alınır. Çabuk parçalanan bitki artıkları
patojenlerin kışlama şansını da azaltır.
Zararlı ve hastalıklara dayanıklılık gösteren, ancak verimi nispeten düşük olan eski yerel çeşitleri,
dayanıklılığı düşük olan yeni çeşitlere tercih edebilir.
Doğal üretim felsefesi nedeniyle, gen transferi ile dayanıklılık gösteren ve istenilen özellikler
kazandırılmış bitki çeşitleri ile mikroorganizmalar kullanılmaz. Klasik dayanıklılık ıslahı önem taşır.
Organik tarım işletmesinde hayvansal üretim ile bitkisel üretimi birlikte yapmayı öngörür. Böylece çiftlik
gübresi kullanılarak topraktaki mikrobiyal yaşam desteklenir.
Organik tarımın her üretim basamağı ve son ürün her türlü denetim ve kontrole açıktır. Bu işlemler
devlet kurumları veya özel kurumlarca yürütülür. Buda bilinçsiz pestisit kullanımını engeller. Organik
ürünler niteliğini garanti eden ve yüksek fiyatlara satılmasını sağlayan etiketlerle ayırt edilir.
Organik ürünler pahalıdır. Burada maksimum ürün hedeflenmemiş olması, hastalık ve zararlı nedeniyle
üründe azalma olmasından kaynaklanır. Ancak geleneksel tarıma göre daha fazla kazançlıdır.
Organik tarımın genel tarımdaki payı düşüktür (% 1-2), en önemli faktör doğal kökenli besin
maddelerinin toprakta dönüşümü ve bitki sağlığının korunmasında sorunların olmasıdır (Onoğur ve
Çetinkaya, 1999)
Tohum ve diğer üretim materyallerinin özellikleri: Üretim materyalleri ve fideler
organik olarak elde edilmiş olmalıdır. Ancak elde edilmesi mümkün değilse daha önce
geleneksel olarak kullanılan tohumlar da kullanılabilir. Tohum seçiminde verim kriterleri
yanında zararlı ve hastalıklara dayanıklılık, yabancı
otlarla
rekabet
gücü
gibi
özellikler
de
dikkate
alınmalıdır.
Diğer tarımsal girdileri, üretim ve işleme: Organik
tarımda kullanılacak tüm girdiler (ilaç, gübre, katkı
maddesi)
yönetmeliklerde
belirtilmiştir.
Yönetmeliklerde yer verilmeyen girdiler kesinlikle
kullanılamaz. Organik üretim yapılan alanlarda ve ürünlerin işlendiği işletmelerde kesinlikle
geleneksel üretim yapılamaz veya geleneksel yolla elde edilmiş ürünler işlenemez. Ancak,
çok yıllık bitkilerde geçiş periyodunda paralel üretime izin verilmiştir.
Depolama ve paketleme: Organik ürünlerin depolanmasında ürünün mevcut
kalitesinin korunması için diğer ürünlerden ayrı depolanmalıdır. Depo temizliğinde ve
dezenfeksiyonda yönetmeliklerde izin verilen
maddeler kullanılmalıdır. Paketleme materyali
organik tarıma uygun olmalı ve paket üzerinde
gerekli olan tüm bilgilere yer verilmelidir ve
organiktir ibaresi bulunmalıdır.
Organik
Hayvancılık:
Geleneksel
hayvancılıktan farklı olarak organik üretim yapan
çiftliklerde hayvanlara doğal yaşam koşulları ve
yemler sunulur. Hayvanlara otlama ve hareket
için serbest dışarı çıkış izni verilirken, her hayvan
için yeterli mekân hazırlanır. Hayvan sağlığı ve
gıda kalitesi için temiz hava, egzersiz için ortam
www.ziraibilgiler.com
hazırlanırken, organik olarak üretilmiş yem
kullanılır ve antibiyotikler de dâhil olmak üzere ilaçların gereksiz kullanımına izin verilmez
(Anonim 2004). Özellikle küçük işletmelerde sürdürülebilir bir üretim için hayvancılığa yer
verilmesi büyük önem taşır. Zira böylece üretim sürecinde ortaya çıkan yan ürünlerin hayvan
yemi olarak kullanılması ve hayvan artıklarının organik gübre olarak tarlaya kazandırılması
böyle mümkün olabilir. Gübre kaynağı olarak ahır gübresi büyük önem taşıdığından işletmede
hayvan varlığı esastır. Bu aynı zamanda işletmenin kendi kendine yeter hale gelmesini temin
edecektir.
Organik tarıma geçiş
Pazarda bir ürünün organik olarak satılabilmesi için mutlaka kontrol edilmiş ve
sertifikalanmış olması gerekir. Bu nedenle de organik tarım yapmak için öncelikle sertifika
veren kuruluşlara gereken evraklar hazırlanarak başvurulmalıdır.
Sertifikayı alabilmek ve kontroller dâhilinde organik tarım
yapabilmek için öncelikle organik tarım yapılacak toprakta
bulunan
kimyasalların
azaltılması
ve
toprak
yapısının
iyileştirilmesi gerekir. Bu sebeple başvurunun kabul edilmesi
durumunda organik tarıma geçmeden önce toprağın organik
tarıma hazır hale gelmesi için bir ara dönem uygulanır. Bu ara
döneme geçiş periyodu denir. Bu süre tek yıllık bitkiler için en
az 24 ay, çok yıllık bitkiler için ise 36 ay’dır. Geçiş periyodu daha önce tarlada yapılan
uygulamaların belgelenmesi ile kısaltılabildiği gibi yanlış uygulamalar ile uzatılabilir.
Doğadan toplanacak ürünlerde geçiş periyodu uygulanmaz.
Organik tarımın geleceği ve sorunları nelerdir?
Organik tarımın geleceği öncelikle organik tarım yapanların veya yapacak olanların
organik tarıma inanmalarına ve sürekli kendilerini yenilemelerine, tüketicinin var olan
taleplerini dikkate almalarına, tüketici ve kontrol kuruluşlarına karşı her zaman dürüst
olmalarına bağlıdır. Organik tarım sektöründeki tüm birimlerin güvenilir olması organik
tarımın geleceği için büyük öneme sahiptir.
Organik ürün çeşidinin azlığı, üretim bölgelerinde soğuk hava depolarının noksanlığı,
soğutmalı nakliye araçlarının yetersiz olması, üretim bölgesinde yoğun ilaçlama, organik
ürünlerin yeterince tanıtılmaması, ülke içinde talebin az olması nedeni ile marketlerin satmada
isteksizliği, marketlere ürünlerin ilk girişinde istediği raf
ücretlerinin yüksekliği, düşük kapasiteden dolayı ambalaj,
etiketleme ve nakliye maliyetlerinin yüksekliği ise belli başlı
sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde kalıntı,
katkı, mikotoksin vb. analizleri yapacak laboratuarların
akreditasyon işlemlerinin tamamlanmamış olması da başlıca
sorunlardandır.
İYİ TARIM UYGULAMALARI (EUREP–GAP)
Organik tarım ile özellikle alım gücü yüksek bir kısım insanın problemi
çözülmüştür. Ancak, “sağlıksız birey sağlıksız toplumdur” gerçeği doğrultusunda alternatif
arayışları da sürmüştür. Bir yandan kimyasal kullanımının tamamen
engellenemeyeceği gerçeği, diğer yandan bunların çevreye ve insan
sağlığına olan olumsuz etkileri dikkate alınarak tarımsal amaçlı
kimyasalların kontrollü kullanıldığı ve insan çevre sağlığını dikkate
alan tarım sistemleri üzerindeki arayışlar sürmüştür. Önce Gıda Tarım
Örgütü (FAO) ve ABD’de bu konuda farklı çalışmalar yapılmıştır. Aynı dönemlerde AB
ülkelerindeki Avrupa Perakendeciler Birliği (Euro Retailer Producer Group -EUREP)
kurulmuştur (1997). Daha sonra da EUREP İTU (İyi Tarım Uygulamaları) veya GAP (Good
Agricultural Practices) standardı hazırlığına başlamıştır. 1999’da EUREP-GAP protokolü ile
öncelikle yaş meyve ve sebzede İTU esaslarını belirlemişlerdir. Dünyada en kapsamlı iyi tarım
uygulamaları EUREP tarafından hazırlanan bu protokoldür (Akdamar, 2004). Avrupa’daki
Toplam yaş meyve sebze pazarının % 70-80’ini elinde bulunduran perakendeciler birliği
üyelerinin (süper ve hiper marketçiler) EUREP-GAP sertifikalı ürün talebi nedeniyle iyi
tarım uygulamalarının önemini kavrayan dünya ülkeleri 2002 yılında “Ulusal ve Bölgesel
Çalışma Grupları” oluşturmuş ve ülkelerindeki tarımsal üretimi EUREP-GAP protokolüne
uygun hale getirmeye başlamışlardır. Hali hazırda dünyanın 80 ülkesinde İTU sertifikaları
verilmektedir.
Sistem üretimden satışa kadar olan süreçlerin her aşamasında gıda güvenliği risklerini
tanımlama ve kontrol etme esasına dayalı
temel
hijyen
prensiplerini
kurmayı
amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşmak için
gıda
güvenlik
sisteminin
temel
prensiplerinden yola çıkarak tüm üretim
aşamalarındaki
kritik
kontrol
noktalarındaki tehlike analizi ile (HACCP),
mikrobiyolojik
(küf,
bakteri
vb),
Özet olarak İyi Tarım Uygulamalarının ilkeleri
kimyasal (ilaç kalıntıları, ağır metaller vb) ve fiziksel (cam parçası, metal parçası, saç vb)
risklerin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir (Akdamar, 2004; İçel, 2007).
Ayrıca zararlı, hastalık ve yabancı otlara karşı uygun olan bütün
mücadele metotlarını ve tekniklerini uyumlu bir şekilde kullanarak,
bunların yoğunluklarının ekonomik zarar seviyesinin altında tutan bir mücadele sisteminin
uygulamasını zorunlu tutar.
İyi Tarım Uygulamaları Nedir?
İyi tarım uygulamaları insan, hayvan ve bitki sağlığı yönüyle duyulan kaygıların
giderilmesi amacıyla ortaya konulmuş kural ve standartları içerir. İyi tarım uygulamaları
duyarlı
çevreye
hijyen
ve
standartlarını
ve
asgari
hayvan
refahı
karşılayan
ve
yaygın kabul gören bir tarım
biçimidir.
tarım
Dolayısıyla
uygulamaları
İyi Tarım Uygulamaları
( GAP: Good Agricultural Practices )
iyi
çevre,
hijyen, hayvan refahı, hayvan
Çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar
vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması,
doğal
kaynakların
korunması,
tarımda
izlenebilirlik ile sürdürebilirlik ile gıda
güvenliğinin sağlanması amacıyla yapılan
tarımsal üretim modeline iyi tarım denir.
kimlik ve kayıt sistemi ile hayvan sağılığı konularındaki kurallara da riayet eder. İyi tarım
uygulamaları AB Konsey Tüzüklerinde (1257/99 ve 1259/99) işlenen çeşitli programlara
uygulanabilen çevre şartlarını oluşturur. Kırsal kalkınmaya destekleyen Konsey Tüzüğünün
(1257/99) amaçlarına göre “Genellikle iyi tarım uygulamaları” ilgili bölgelerdeki çiftçilerin
izlediği standart bir tarım olarak tanımlanır (Anonim, 2009b). Ülkemizde 08.09.2004 tarih
ve 25577 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “İyi Tarım Uygulamalarına
İlişkin Yönetmelikte” ise İTU tarımsal üretim sisteminin sosyal açıdan yaşanabilir, ekonomik
açıdan karlı ve verimli, insan sağlığını koruyan, hayvan sağlık ve refahı ile çevreye önem
veren bir hale getirmek için uygulanması gereken işlemler olarak tanımlanmaktadır.
İTU yaklaşımı, güvenli ve sağlıklı gıda ve gıda dışındaki tarımsal ürünlerden kaynaklanan
çiftlikteki üretim ve üretim sonrası işleme için çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliği
yönüyle tavsiyeler ortaya koymak ve mevcut bilgiyi uygulamaktadır (İçel, 2007).
İyi tarım uygulamalarının hedefleri
İnsanoğlunun son yüzyılda sık sık karşı karşıya geldiği çevre sorunları yeryüzünün bir
bütün
olarak
koruması
gerekliliği
ortaya çıkarmıştır. Zira geçmişte sadece
İyi Tarım Uygulamalarıyla;
bölgesel olarak görülen çevre sorunları
Çevre koruma bilincini yaygınlaştırmak,
Su, toprak ve hava kirliliğini önlemek
Planlı üretim ve atıklar için depolama ve geri
dönüşümü sağlama,
Doğal kaynakların korunması,
Çiftlik hayvanlarının refahı ve sağlığı,
Yasaklanmış maddelerin kullanılmaması,
Tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik,
Gıda güvenliğinin sağlanması,
Dolayısıyla, çevre, insan ve hayvan sağlığına
zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması
amaçlanır (Anonim, 2007; Anonim 2009b).
günümüzde global bir hal almıştır. İşte
bu nedenle iyi tarım çevre bilincinin
yaygınlaşması ve özellikle tarımdan
kaynaklanan sorunların önlenmesini
amaçlamaktadır. Bu çerçevede iyi tarım
uygulamaları ile bitki koruma ilaçları
ve sentetik gübreler gibi tarımda
kullanılan ilaçların gereksiz kullanımın önüne geçilmesi, uzun vadede bunların en az düzeye
düşürülmesi ve çevreye uyumlu alternatif yöntemlerin benimsetilerek tarımın sürdürülebilir
kılınması gereğine vurgu yapar. Bu hedefe ulaşmak için, İyi Tarım Uygulamalarında Entegre
Savaş Yöntemi (IPM), Entegre Yetiştiricilik Yöntemi (ICM),
Koruyucu Tarım (CA), Koruyucu Toprak İşleme ve Entegre
Besin Yönetimi (INM) ile gıda güvenliği, kalite yönetimi,
ekonomik üretim, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik, insan
sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı gibi konuların genel
prensipleri entegre edilerek uygulanır (Duman ve Sarı, 2004).
İyi tarım uygulamalarıyla;
•
Çevreyi koruma ve kirliliği önlemek için çiftçilik planlaması,
•
Organik madde ve kimyasal atıklar için depolama ve işletme tesisatlarının yeterli
biçimde oluşturulması,
•
Sıvı gübre ve silaj çıkışlarındaki akarsu yataklarının korunması,
•
Çiftlik hayvanlarının refahının sağlanması ve bunun için gereken tedbirlerin alınması,
•
Yasaklanmış kimyasal maddelerin kullanılmaması, ancak güvenilir hayvan ilaçları
kullanılması,
•
Organik veya sentetik kimyasal maddelerin nehirleri, ırmakları, gölü, havuzu, ya da iç
su kaynaklarını kirletmemesi başarılmak istenmektedir (Anonim, 2009c; İçel, 2007).
İyi Tarım Uygulamalarının Faydaları
İyi tarım uygulamaları bir bütün olarak tüm toplum kesimlerine fayda
sağlamaktadır. Uygun zararlı yönetimi, uygun toprak işleme, sulama ve gübreleme vb
girdi
ve
enerji
maliyetlerinde
düşüş
sağlayacaktır. Bu işlemlerin zamanında ve en
uygun
şekilde
yapılması
toprak,
su
kaynaklarının daha etkin bir şekilde kullanımına
olanak sağlayacaktır.
Daha az kimyasal
kullanılması çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin
korunmasına
büyük
katkı
verirken,
bize
sürdürülebilir bir tarım yapma olanağı verecektir. Sürekli uzman denetiminde olduğundan
çiftçilerin yeniliklerden haberdar olması ve bunları benimsemesi daha kolay olacaktır.
Böylece daha yüksek kalitede, insan sağlığı için tehlike arz eden kalıntılardan ari ve belirli
standartlara sahip ürün yetiştirme olanağı ortaya çıkacaktır. Üretim ve kalitedeki artış,
özellikle dış piyasa açısından üreticinin rekabet şansını arttıracaktır. Bu durum çiftçi
ailesini daha iyi gelir ve yaşam olanağı sunarken, sağlıklı ürünler tüketiciyi memnun
edecektir (Duman ve Sarı, 2004).
Ancak, iyi tarım uygulamasına geçtiği halde tarımsal
aktivite yaparken zorunlu kanun veya tüzük şartlarına uymayan ve kirliliğe sebep olanlar bu
durumdan dolayı sorumlu tutulur ve mahkemeler ya da yetkililer tarafından cezalandırılır
(Anonim, 2009b).
EUREP Organizasyonu ve EUROPGAP
EUREP Organizasyonu
• Bağımsız ve kar amacı gütmeyen,
• Demokratik ve paylaşımcı,
• Yaygın (dünya çapında) danışmanlık veren
bir örgüttür.
EUREP in sekretarya görevini 2001 den
bu yana FoodPlus üstlenmiş olup, EUREPGAP dokümanının yasal sahibi durumuna gelmiştir.
EUROPGAP 3 temel dokümandan oluşur: 1) Sertifika alınırken izlenecek prosedürleri
açıklayan Genel düzenlemeler,2) İyi tarım uygulamaları yapılırken izlenmesi gereken yöntemi
açıklayan Kontrol Noktaları ve Uyum Kriterleri, 3) Üretici ve denetçilerin takibi için üretimin tüm
aşamalarda kritik noktaların yazılı olduğu Kontrol Listesinden oluşur.
EUREPGAP dökümanlarında kritik kontrol noktaları:
•
Zorunlu Kriterler: Yerine getirilmesi % 100 taahhüt altına alınır. Uyulmazsa sertifika
düşer (kırmızı işaretli).
•
Kritik Zorunlu Olmayan Kriterler: Yerine getirilmesi % 95 taahhüt altına alınır (sarı
işaretli).
• Olabilir Kriterler: Tavsiye niteliğinde (Yeşil işaret) olmak üzere üç kısma ayrılmıştır.
Organik Tarım, İyi Tarım Uygulamaları, Globalgap vb sertifikalı ürünler iç ve dış
piyasalarda öncelikle tercih edilmektedir. Avrupa pazarına girecek ürünlerde de EUREPGAP
standartlarının aranması, bu standartların (özellikle yaş meyve ve sebze) dünya geneline kabul
edilmesine neden olmuştur. Her ne kadar zorunlu olmasa da, Avrupa pazarında kalıcı
olabilmek bu standartlara uymayı kaçınılmaz hale getirmektedir. Ancak, EUREPGAP
standartları her ülkeye uydurmanın zor (çalışanların hijyeni gibi konular) olduğu, her şey
dokümanlarla beyan edildiği için fazla bir karar özgürlüğünün olmadığı ve aşırı
dokümantasyon gibi hususlar standartların yerine getirilmesini zorlaştırmaktadır.
Yararlanılan Kaynaklar
Akdamar, M. 2004. Dünyada İyi Tarım uygulamaları ve gerekçeleri. Türk Tarım
dergisi, sayı 157, sayfa:38-39.
Aksoy, U., Y. Tüzel, Y. Altındişli, H.Z. Can, E. Onurğur, D. Anaç, B. Okur, M.
Çiçekli, Y. Şayan, F. Kırkpınar, Z. Kenanoğlu Bektaş, S. Çelik, L. Arın, C. Er, C. Özkan,
D.B. Özenç, 2005.Organik (=Ekolojik, Biolojik) Tarım Uygulamaları. Türkiye Ziraat
Mühendisliği VI. Teknik Kongresi, 1. Cilt, Sayfa:291-314.
Anonim, 2004. Organik tarım. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Yayın Dairesi
Başkanlığı, Çiftçi Eğitim Serisi Yayınları, 2004/1.
Anonim, 2005a. Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik.
25841 sayı ve 10 Haziran 2005 tarihli Resmi Gazete.
Anonim, 2005b. Ekolojik tarımın ilkeleri. IFOAM,
http://www.ifoam.org/about_ifoam/pdfs/POA_folder_turkish.pdf
Anonim, 2007. İyi Tarım Uygulamaları. TC Tarım ve Köyişleri Bakanlığı. Çiftçi
Eğitim Serisi 17, Ankara.
Anonim, 2008. Definition of Organic Agriculture. IFOAM,
http://www.ifoam.org/growing_organic/definitions/doa/index.html
Anonim, 2009a. Diversifying Cropping Sistems. www.sare.org.
Anonim, 2009b. İyi Tarım Uygulamaları. http://iyi.tarim.gov.tr/
Anonim, 2009c. İyi ( Uygun ) Tarım Teknikleri (İTU).
http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,tarim_teknikleri.html
Duman, S. ve Sarı, E. 2004. Bahçe bitkilerinde İyi Tarım Uygulamaları ve
EUREPGAP. Türk Tarım dergisi, sayı 157, sayfa:32-37.
İçel, D.V., 2007. Avrupa Birliği Ülkelerinde İyi Tarım Uygulamaları ve Türkiye ile
Karşılaştırılması. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Dış ilişkiler ve Avrupa Birliği
Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, AB Uzmanlık Tezi
Kaplan, M. 2009. Organik gıdalar neden tercih edilmeli? Bilim ve Teknik, Sayı 501,
Sayfa: 30-33.
Onoğur, E. & N. Çetinkaya, 1999. Ekolojik Tarımda Bitki Korumanın Genel İlkeleri. Ekolojik Tarım Eğitimi Ders Notları, s. 111-129. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İzmir İl
Müdürlüğü, E. Ü. Ziraat Fakültesi, ETO Derneği Yayınları, İzmir-Kasım/1999.
Önen, H., Kara, K. 2008. Organik Tarım. Ed. SERİN, Y. 2008. Yem Bitkileri ve
Meraya Dayalı Hayvancılık Eğitimi. Erciyes Üniversitesi yayınları No:60, 472-475, Kayseri.
Özer, Z., Kadioğlu, I., Önen, H., ve Tursun, N.,2001. Herboloji (Yabancı Ot Bilimi)
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:20 Kitap Serisi No:10, 3. Baskı,
TOKAT

Benzer belgeler