devamında… - WeedTurk.Com
Transkript
devamında… - WeedTurk.Com
Organik ve İyi Tarım (EUREP–GAP) Uygulamaları Doç. Dr. Hüseyin ÖNEN Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, 60240 Tokat Tarım ve hayvancılık, tarih boyunca insanoğlunun en temel ve hayati faaliyetleri arasında yer almıştır. Ancak yirminci yüzyılın sonlarından itibaren dünya nüfusunda ki artış beraberinde artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için birim alandan daha fazla ürün elde etmeye yönelik yoğun çalışmaları gündeme getirmiştir. Sorunun çözümü için ortaya atılan ve “yeşil devrim” olarak nitelendirilen tarım politikaları; birim alandan daha fazla ürün almayı mümkün kılan yüksek verimli çeşitlerin geliştirilmesine ön ayak olurken, başta su ve tarımsal amaçlı kimyasallar olmak üzere tarımsal girdi kullanımında da büyük artışlara neden olmuştur. 1970’li yıllara gelindiğinde teknolojik gelişmelerin de bir sonucu olarak tarımsal savaşta kullanılan bitki koruma amaçlı kimyasallar ve gübrelerin geliştirilmesi ve bunların tarımda kullanımı hat safhaya ulaşmıştır. Bütün bu çalışmaların bir sonucu olarak 1980’lerde verimde büyük artışlar sağlanırken, gübre ve pestisit olarak nitelendirilen tarımsal savaş amaçlı kimyasalların üretilmesi dev boyutlardaki firmaların yer aldığı bir sektör halini almıştır. Toplam olarak pestisit imalinde kullanılan kimyasal (aktif madde, yardımcı kimyasallar ve çözücüler vb) sayısı ise 6400 civarındadır. Bugün hastalık etmenleri, zararlılar ve yabancı otlara karşı kullanılan 1000’e yakın farklı kimyasal yapıya sahip etken madde ve yaklaşık 60.000 farklı formülasyona sahip ticari ilaç piyasada yer almaktadır. Amerikan Federal Pestisit Ürünleri veri tabanında ise halen aktif olarak kullanılan kayıtlı 20.000 pestisit bulunmaktadır (Kaplan, 2009). Tarımsal savaş amaçlı kullanılan pestisitlerin sayı ve çeşitliliğindeki bu artış beraberinde bunların tarımsal üretimde yoğun olarak kullanımını getirmiştir. Günümüzde geleneksel tarım sistemlerinde hastalık, zararlı ve yabancı otların zararlarından korunmak dolayısıyla birim alandan daha fazla ve daha kaliteli ürün elde etmek için kimyasal savaş (pestisit kullanımı) vazgeçilmez bir hal almıştır. Kullanım kolaylığı, etkinin çabuk ortaya çıkması gibi sahip olduğu avantajlar da pestisit kullanımını artıran unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Son dönemde gündeme gelen sürdürülebilir tarım uygulamalarında dahi kültürel yöntemler, biyolojik savaş ve biyoteknik savaş gibi yöntemler yanında, entegre mücadele (IPM) içerisinde, pestisitlere yer verilmektedir. Pestisit kullanımındaki aşırı ve bilinçsiz artış beraberinde bazı çevre ve sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca her geçen gün artan oranda zararlılar, hastalık etmenleri ve yabancı otlar pestisitlere karşı dayanıklılık geliştirmektedir. Dayanıklılık sorunu pestisit kullanımını daha da arttırabilmektedir. Zira çiftçi dayanıklılık sorunu ile karşılaştığında etkisiz bulduğu pestisitin etkisini arttırmak ya da daha önceki etkiyi yakalamak gayesiyle ilacın dozunu yükseltme yoluna gitmektedir. Dozdaki bu artışta doğayı ve insan sağlığını çok daha hızlı bir şekilde olumsuz yönde etkilemektedir. Bitki Koruma İlaçlarının çevreye olan olumsuz etkileri Bazı bitki koruma ilaçları (pestisitler) zamanla toprakta birikerek veya gıda maddeleri üzerindeki kalıntı ile ekosistemi ve insan sağlığını tehdit eder. Yeraltı sularına karışan pestisitler içme sularına, göl veya denizlere ulaşarak çevreyi tehdit eder. Pestisitler, buharlaşarak atmosfere karışırlar. Hastalık, zararlı ve yabancı otlar pestisitlere karşı zamanla dayanıklılık kazanmaktadır. Bozulan doğal denge nedeniyle bazı önemsiz türler zamanla önem kazanmaktadır. Parazit predatör ve bal arıları gibi bazı yararlı türler ile yaban hayatı zarar görmektedir. Kültür bitkileri zarar görebilmektedir (fitotoksisite). Çiftlik hayvanlarını etkileyebilmektedir. Bir bütün olarak bu olumsuz etkiler doğal dengeyi bozabilmektedir. Modern tarım sistemlerinde, üretimin az sayıda çeşitle ve monokültür biçimde yapılması bir ülkenin en büyük zenginlikleri arasında yer alan gen kaynaklarında erozyona yol açtığı görülmüştür. Ayrıca, kullanılan sentetik gübrelerin özellikle de azotlu mineral gübrelerin yer altı sularına karışarak içme sularında meydana getirdiği kirlenmenin insan ve hayvan sağlığını tehdit etmeye başladığı ortaya çıkmıştır. Hayvansal üretimde kadavra unlarının yem olarak kullanılması ve barınaklarda yerleşim sıklığı gibi yöntemlerin ve kimyasalların (antibiyotik ve hormonlar gibi) gerek hayvanlarda ve gerekse insanlarda büyük sorunlara neden olduğu saptanmıştır (Aksoy ve ark, 2005). Giderek artan çevre bilincine bağlı olarak çevre ve insan sağlığı açısından risk oluşturmayan alternatif üretim sistemlerine yönelik arayışları hızlandırmıştır. Diğer yandan bu duyarlılığın bir sonucu olarak sentetik pestisitlere göre biyolojik olarak daha kolay parçalanan alternatif arayışlarını da beraberinde getirmiştir. İşte, organik tarım ile iyi tarım uygulamaları (İTU veya GAP) bu arayışların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle ABD ve AB ülkelerinde duyarlı üreticiler insan ve çevre sağlığı ile temiz ürün talebini dikkate alarak bir yandan organik tarımı ve iyi tarım uygulamalarını desteklerken diğer yandan da bir araya gelerek önce mahalli, daha sonra ülkesel organizasyonlar meydana getirmişlerdir. Dünyada son yıllarda uluslararası ticaretin ulaştığı nokta itibariyle, tüm alanlardaki ticaret anlaşmalarında olduğu gibi tarım ve gıda ürünleri ticaretinin kuralları da Dünya Ticaret Örgütü Anlaşmaları ile belirlenmiştir. Sağlık ve bitki sağlığı anlaşmasının “İnsan yaşamı ve sağlığının korunması” amaçlı gıda güvenliği kavramı belirleyici bir ilke olarak ülkelerin karşısına çıkmaktadır (Akdamar, 2004). Bu sebeple aralarında Türkiye’nin de bulunduğu üye ülkeler hem kendi insanları hem de ithalat açısından bu standartları yerine getirmek zorundadır. Bu durum ülkemizde sürdürülebilir bir tarımsal üretim için Organik Tarım ve İyi Tarım Uygulamaları gibi çevre dostu sistemlerin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. ORGANİK TARIM Organik tarım nedir? Organik, ekolojik veya biyolojik tarım, yanlış tarımsal uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost bir tarımsal üretim sistemidir. Organik tarımın ortaya çıkmasında pestisitlerin ve diğer tarımsal amaçlı kimyasalların çevreye ve insan sağlığına olan bu olumsuz etkileri büyük rol oynadığından, geleneksel tarımdan farklı olarak organik tarımda sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve kimyasal gübreler ile genetik değişikliğe uğramış çeşitlerin kullanımı yasaklanırken; organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma ile doğal düşmanlardan faydalanma tavsiye edilir. Dolayısıyla, organik tarım yapılan alanlarda yüksek enerji tüketen, insan sağlığı açısından risk taşıyan ve çevre kirliliği yaratan hiçbir girdi kullanılmamaktadır. Organik hayvancılıkta ise çiftlik hayvanlarının sağlığı korunmalı, hayvanlar sağlıklı beslenmeli ve ahır koşulları iyileştirilmelidir. Ayrıca organik tarımda tarımsal http://www.metrokc.gov işletmelerin kendi kendine yeterli olması ve üretimde miktar artışından ziyade ürün kalitesinin yükselmesi amaçlanır. Organik tarımda, yerin seçiminden elde edilen ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar olan tüm safhalarda uygulanan işlemler yazılı olarak kayıt altına alınır ve bağımsız kuruluşlarca da bu faaliyetler denetlenir. Dolayısıyla ancak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik çerçevesinde üretimi ve kontrolleri yapılan sertifikalı ürünler organik olarak kabul edilir. Denetleyici kuruluşlarca denetlenmeyen ürünler hiçbir sentetik girdi kullanılmamış olsalar dahi organik kabul edilmezler. Yasal düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştirilen bir üretim sistemi olduğundan dolayı da her geçen gün pazar payını arttırmaktadır. Organik Tarım IFOAM’ın 2008 yılında yapılan genel kurulunda kabul edildiği şekliyle Organik Tarım; toprak, ekosistem ve insan sağlığını koruyan ve sağlıklı kalmasını sağlayan bir üretim sistemidir. Sistem, insana ve bir bütün olarak çevreye yan etkisi olan girdilerin kullanımı yerine ekolojik süreçlere, biyolojik çeşitliliğin korunmasına ve yerel koşullara uyum sağlamış döngülere dayanır. Organik tarım, bir parçası olduğumuz çevreye fayda sağlamak ve tüm taraflar için adil bir şekilde, iyi bir yaşam kalitesini yaygınlaştırmak adına geleneksel deneyimleri, yeni buluş ve teknoloji ile bilimi bir araya getirir (Anonim, 2008). Organik tarımın tarihçesi ve gelişimi Organik hareket veya organik tarım 1930'ların başında tarımda artan oranda sentetik gübre kullanımına ve daha sonrada 1940’larda ise pestisit çağına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Tarımda kullanılan yeni girdilerden kaynaklanan olumsuz etkiler 1972 yılında Stockholm Çevre Konferansında da ele alınmış ve “Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM)” kurularak organik tarımın uluslararası düzeyde organizasyonu sağlanmıştır. Dünyada organik tarım ürünlerinin ticareti IFOAM’ın kurulmasından sonra yaygınlık kazanmıştır. Dünyadaki pek çok ülkede hızla büyüme gösteren organik tarım büyük ölçüde gelişmiş ülkeler tarafından yönlendirilmektedir. ABD ve AB ülkeleri ile Japonya bunların başında gelmektedir. Günümüzde, gelişmiş ülkelerde “İç Pazar Talebi”, gelişmekte olan ülkelerde ise “İhracat Talep Artışı” nedeniyle yaklaşık 130 ülkede ticari kalitede organik ürün üretimi yapılmaktadır. Ancak, toplam tarımsal üretim içerisinde organik tarımın payı ilk ortaya çıktığı zamandan beri genel olarak son derece düşük düzeyde kalmıştır. Çevre bilinci ve endişesi taşıyanların oranının genel nüfus içerisindeki payı arttıkça arz-talep odaklı bir hareket olmakla birlikte, genel olarak tüketici talepleri ve bazı durumlarda sübvansiyonlar çiftçilerin organik tarıma yönlenmesi üzerine etkili olmuştur. Dünyadaki toplam tarımsal üretimdeki oranı küçük kalmakla birlikte, pek çok ülkede özellikle de Avrupa’da büyümeyi sürdürmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin bazılarında organik tarıma geçiş gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ekonomik sebeplerle olurken, bazılarında ise sertifikasız olmasına rağmen zaten geleneksel olarak organik tarıma dönüştürülebilecek nitelikte tarım yapmaları bunun yaygınlaşmasını kolaylaştırmıştır. Ülkemizde ise organik tarım, bazı Avrupa ülkelerinden organik ürünlere olan talep nedeniyle 1984-1985 yıllarında yapılmaya başlanmıştır. Organik ürünlerin ihracatı Ege Bölgesinde kuru incir ve kuru üzüm ile başlamış, daha sonra bunlara farklı bölgelerimizden çok çeşitli ürünler ilave olmuştur (Önen ve Kara, 2008). Ülkemizde organik tarımdaki gelişmeler ışığında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının önce 18 aralık 1994 tarihli resmi gazetede yayınlanan 2215 sayılı nüshasında “bitkisel ve hayvansal ürünlerin ekolojik metotlarla üretilmesine ilişkin yönetmeliği” daha sonra ise 10 Haziran 2005 tarihli resmi gazetede yayınlanan 25841 sayılı nüshasında “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliği” yayınlamıştır. Ülkemizde de organik ürünlere karşı artan talep nedeniyle 2000’e kadar dış pazara yönelik olan organik üretim, 2001’den itibaren iç piyasaya da yönelmiştir. Günümüzde yaklaşık 103.190 hektarlık alanda yaklaşık 100 farklı ürün organik olarak yetiştirilmektedir. Yıllık üretim miktarı 300.000 ton olup, bu üretimi 13.000 civarında üretici gerçekleştirmektedir. Organik Tarıma İlişkin Yönetmeliğin Amacı ve Kapsamı Yönetmeliğin amacı; ekolojik dengenin korunması, organik tarımsal faaliyetlerin yürütülmesi, organik tarımsal üretimin ve pazarlamanın düzenlenmesi, geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Yönetmelik; her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi ile kullanılacak girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temini, orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması, pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması, denetimi ile cezai hükümlere ilişkin teknik ve idari hususları kapsar (Anonim 2005a). Organik Tarımın Temel Hedefleri ve İlkeleri Organik tarımın hedefleri, çevre kirliliğinin önüne geçmek, insan sağlığına ve çevreye saygılı üretim sistemleri geliştirmek ve tarımı sürdürülebilir (özellikle toprağı, genetik çeşitliliği ve su ile enerji kaynaklarını sürekli) kılmaktır. Dolayısıyla da sağlıklı ve kaliteli ürün yetiştirmek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabilmek organik tarımın ana hedefleridir (Önen ve Kara, 2008). Bu hedefleri 4 ana başlık altında toplamak mümkündür (Anonim 2005b). 1. İnsan ve çevre sağlığının korunması: Organik tarım üretim, işleme, sırasında, dağıtım veya topraktaki en tüketim küçük canlıdan insanoğluna kadar tüm organizmaların ve su, hava toprak gibi ekosistemini oluşturan tüm unsurların (bir bütün olarak yeryüzünün) sağlığını korumayı ve ileriye taşımayı hedefler. Teker teker bireylerin ve bir bütün olarak toplum sağlığının içerisinde yaşadığımız ekosistemin sağlığından ayrı tutulamayacağına işaret eder. Bu doğrultuda toprak, hayvan ve bitki sağlığını dikkate alarak, insan sağlığını destekleyecek, kollayacak ve esenliğe katkıda bulunacak yüksek kalitede, besleyici ve sağlıklı gıda üretimini amaçlar. Bu şekilde yapılan üretim ile sadece tüketicilerin hastalıklardan korunması amacını taşımaz, fiziksel, zihinsel, toplumsal ve ekolojik esenliğin korunmasını da kapsar. Bu çerçevede, sağlığı olumsuz etkileyen suni gübre, kimyasal ilaçlar ve yemler gibi girdilerin kullanımına karşı çıkar. 2. Ekolojik dengenin kurulması ve korunması: Organik tarım canlıların ekolojik sistemlerindeki rollerini dikkate alarak, üretimin ekolojik süreçlere ve geri dönüşüme dayanması gerektiğini ortaya koyar. Bu çerçevede bitkisel üretimde toprak, hayvansal üretimde ise çiftlik ve ahırlar, balıkçılık ve diğer su ürünleri için su ortamları birer ekolojik ortam olarak ele alınır ve doğadaki döngülerle ekolojik sistemlerdeki dengelere uyum sağlamaya çalışılır, bu sistemleri kendine model devamlılığına olarak katkıda alır ve bulunur. onların Organik tarımın evrensel ilkeleri yanında her bölgenin www.peyzaj.org kendine özgü koşulları göz önünde bulundurulur. Dolayısıyla, uygulamalar yerel koşullara, ekolojiye, sosyal yapıya, kültüre ve geleneksel dokuya uyarlanmalıdır. Çevreyi koruyarak geliştirmek ve kaynakları muhafaza etmek amacıyla, malzeme ve enerji kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılması, geri dönüşümünün sağlanması, girdilerin olabildiğince düşük seviyede tutulması gerekir. Bu nedenle organik tarımla ekolojik dengeye ulaşmak için, çiftlik sistemlerinin tasarlanması, habitatların kurulması, genetik ve tarımsal çeşitliliğin muhafazasına gereken önem gösterilmelidir. Unutulmamalıdır ki sadece organik ürünleri üretenler, işleyenler ya da alıp satanlar değil tüketicilerde kırsal alanları, iklimi, habitatı, biyolojik çeşitliliği, hava ve su da dahil olmak üzere ortak çevreyi korumaya katkı sağlamalıdırlar. 3. Kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanımı ve paylaşımı (hakkaniyet): Organik tarım ortak çevre ve olanaklar açısından hakkaniyeti elden bırakmaz. Bu da yeryüzünü kendine mesken tutan tüm canlıların ortaklaşa kullandıkları dünyanın ve kaynaklarının adil paylaşımı ile sağlanabilir. Organik tarım herkese iyi ve kaliteli bir hayat sunmak için insanların ihtiyaç duyduğu tarımsal ürünlerin yeterli miktarda üretilmesini hedeflerken, gıda güvenliği ve yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulunur. Ayrıca, hayvansal üretimde hayvanların fizyolojileri ve doğal davranışlarıyla uyumlu koşulların ve olanakların sunulması www. cookreporteurope.com gerektiğini vurgular. Organik tarımda doğal kaynakların kullanımında gelecek kuşaklar, toplumsal düzen ve adalet ile ekosistem göz önünde bulundurulur. Organik üretimin tüm aşamalarında şeffaf üretim, dağıtım ve ticaret yapılırken, çevresel ve toplumsal maliyetlerin de hesaba katılması gerekir. 4. İnsana ve çevreye saygı ve ihtimam gösterilmesi: Organik tarım iç ve dış taleplere ve koşullara cevap veren canlı, dinamik bir sistemdir. Sistemin uygulayıcıları konumundaki üreticiler talepleri dikkate alarak verimliliği ve üretkenliği artırabilir. Bu gayeyle yeni teknolojiler çok dikkatli bir şekilde incelenmeli, mevcut yöntemler elden geçirilerek insan ve çevre sağlığını riske atmayacak www.erozyon.info yöntemleri kullanmalıdır. Organik tarımında sağlıklı ve güvenli bir üretim için bilim ve teknolojiden yararlanılmalıdır. Ancak, tek başına bilimsel veri yeterli olmayıp, pratik bilgi ve zamanla oluşmuş geleneksel deneyimler bazı durumlarda sağlam i.org çözümler sunabilir. Organik tarım GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) gibi sonuçları henüz tam olarak öngörülemeyen teknolojileri de bu nedenle reddederek muhtemel tehlikelerin önüne geçer. Organik Üretim Organik tarımda üretim yapılan alan tarımsal bir ekosistem olarak kabul edilir. Organik tarımda sentetik gübre ve pestisitlerin kullanımı sınırlandırıldığından organik üretim yapan çiftçiler tarımsal üretimde alternatif çözümleri uygulamak zorundadırlar. Kültür bitkisi çeşitliliği: Organik tarımı diğer sistemlerden ayıran özelliklerin başında gelir. Geleneksel tarımda alan ne kadar büyürse maliyetler o kadar düştüğünden (gübre, pestisit, toprak işleme alet ve makine giderleri ve işçilik maliyetleri gibi) genellikle maksimum verim için tek bir kültür bitkisi üzerine odaklanılır (monokültür tarım). Ancak tarlamız bir ekosistem olarak algılandığında, ekosistem ne kadar çeşitlilik gösterirse sistem o kadar güçlü olacaktır. Organik tarımda tarlanın bir ekosistem olarak kabul edildiği düşünüldüğünde polikültür üretim yapılması zorunludur (Anonim, 2009a). Ekim nöbetinde farklı kültür bitkilerine yer vermek veya karışık ekim yoluyla ya da tarla parçalara ayrılarak farklı tür ve çeşitlere yer vermek, özellikle parazit ve pradatörlerin sayısında artışa neden olurken, zararlı, hastalık ve yabancı otların aşırı artışını engelleyecektir. Sürekli aynı kültür bitkisi yetiştirme yerine polikültür tarım toprakta bulunan yararlı mikroorganizmaların desteklenmesine ve toprak yorgunluğunun önlenmesine katkı sağlayacaktır. Tarla büyüklüğü: Yapacağınız üretim deseni ve tarımını yapacağınız kültür bitkisi tarla büyüklüğünde belirleyicidir. Ancak, geleneksel tarımın aksine organik tarımda çok daha küçük alanlarda karlı bir üretim yapmak mümkündür. Özellikle organik sebzecilik gibi geleneksel tarıma göre oldukça yüksek iş gücü gerektiren uygulamalarda bu durum bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Gübreleme ve bitki besleme: Organik tarımda gübreleme bir önceki kültür bitkisinin topraktan kaldırdığı besin maddelerinin ağırlıklı olarak çiftlik gübresi, yeşil gübreleme ve kompost ile ekim nöbetinde baklagillere yer verilmek suretiyle desteklenmesi şeklindedir. Bu sebeple toprakta www.ispartatarim.gov.tr bulunan yararlı mikro- organizmalar organik tarımda önem taşır (Anonim 2004). Organik tarımda ahır gübresi büyük öneme sahip olup, temin edilmediği hallerde yeşil gübrelemeye başvurulmaktadır. Yeşil gübre esas olarak toprakta gerekli organik maddeyi sağlamak için yetiştirilen bitkilerin gelişmelerinin belirli bir devresinde ve henüz yeşil iken sürülecek toprağa verilmesidir. Yeşil gübre olarak tüylü fiğ, tüysüz fiğ, kırmızı üçgül, çavdar, buğday, arpa, yonca, börülce, yulaf ve mısır gibi bitkiler sayılabilir. Kompost önceki yıldan arta kalan bitki artıkları veya anız ile dökülen yapraklar, kesilen çimler, sebze ve meyve kabukları gibi bitkisel ve hayvansal atıkların bir arada mikrobiyolojik olarak ayrışmasının sağlanması ile elde edilir. Kompost toprağa özellikle azot kazandırırken, toprağın fiziksel özelliklerini iyileştirir ve toprağın su tutma kapasitesini arttırır. Organik tarımda hastalık, zararlı ve yabancı ot kontrolü: Organik tarımda diğer tarımsal sistemlerde kullanımı mümkün olan bitki koruma ilaçlarının kullanımı yasaklandığından hastalık, zararlı bilhassa da yabancı ot kontrolü en ziraatciyiz.net önemli faaliyetlerin başında gelir. Sentetik kimyasallar büyük oranda kullanamadığından bitkilerin zararlı, hastalık ve yabancı otların zararından korunmasında mekanik ve kültürel önlemler büyük önem taşır. Bu sebeple zararlıların kontrolünde öncelikle tarlamızda görülen yararlı ve zararlılar ile bunların yoğunluğunun tespiti, bunların zarar verme oranı ile yararlılar tarafından baskı altına alınıp alınamayacaklarının saptanması, bunların vereceği zarar durumunun belirlenmesi gerekmektedir. Böylece ortaya çıkması muhtemel zararlı hastalık ve yabancı ot problemleri için önceden tedbir almak mümkün olabilecektir. Ayrıca çevre ve insan sağlığına zararı olmayan, daha ziyade organik kökenli olan belirli bitki koruma ilaçların (Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte, Ek-1 (B) bölümünde yer alan) zararlı, hastalık ve yabancı ot mücadelesinde, bitkinin dayanıklılığını artırılmasında veya hayvan bina ve barınaklarının temizlenmesi ile dezenfeksiyonunda kullanılmasına müsaade edilir. Genel olarak hastalık, zararlı ve yabancı otların mücadelesinde aşağıdaki hususlar dikkate alınmalıdır (Anonim 2005a). 1) Hastalık ve zararlılara dayanıklı tür ve çeşit seçimi yapılmalıdır. 2) Uygun ekim nöbeti hazırlanmalıdır. 3) Uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır. 4) Kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele metotları uygulanmalıdır. Bitki hastalık ve zararlıları ile yabancı otlara karşı yukarıda belirtilen hususların uygulanamaması veya yetersiz kalması halinde bu Yönetmeliğin Ek-1 (B) bölümünde belirtilen girdiler kullanılabilir. Ancak, yönetmeliğin yayımı tarihinde Ek-1 (B) bölümünde yer almayan ürünler, zararlı, hastalık ve yabancı ot mücadelesi veya hayvan bina ve barınaklarının temizlenme ve dezenfeksiyonunda kullanılacak ise aşağıdaki koşulları sağlaması halinde komitenin onayı ile Ek-1 (B) bölümüne ilave edilebilir. 1) Zararlı, hastalık ve yabancı otların mücadelesi için gerekli, diğer kültürel, biyolojik mücadele metotları veya yetiştirme alternatifleri mevcut değilse, 2) Bitki koruma ürünleri; tohum, bitki, bitkisel ürün veya hayvan ve hayvansal ürünler ile doğrudan temas etmiyor ve çok yıllık bitkilerde uygulandığı dönem itibarıyla üründe kalıntı bırakmıyorsa, 3) Bu ürünlerin kullanımı çevre üzerinde olumsuz etki yaratmıyorsa, bu bentte yer alan hükümler bu yönetmeliğin yayımı tarihinden önce ortak kullanımda olan ürünlere uygulanmaz. Organik tarımda bitki korumaya ilişkin temel bazı ilkeler Organik tarım maksimum ürünü hedeflemez. Böylece tarlada hastalık etmeni ve zararlılar için uygun bir mikroklima oluşma şansı azaltılmış olur. Toprak canlı bir varlık olarak kabul edildiğinden, sentetik kimyasallar kullanılmaz. Toprağa verilen doğal kökenli besin maddelerinin önce mineralize olması ve sonra bitki tarafından alınması esas alınır. Bu da toprakta mikrobiyal aktiviteyi arttırdığından toprak kökenli pek çok hastalık etmeni (patojen) rekabetçi mikroorganizmalar (antagonistler) tarafından kontrol altına alınır. Çabuk parçalanan bitki artıkları patojenlerin kışlama şansını da azaltır. Zararlı ve hastalıklara dayanıklılık gösteren, ancak verimi nispeten düşük olan eski yerel çeşitleri, dayanıklılığı düşük olan yeni çeşitlere tercih edebilir. Doğal üretim felsefesi nedeniyle, gen transferi ile dayanıklılık gösteren ve istenilen özellikler kazandırılmış bitki çeşitleri ile mikroorganizmalar kullanılmaz. Klasik dayanıklılık ıslahı önem taşır. Organik tarım işletmesinde hayvansal üretim ile bitkisel üretimi birlikte yapmayı öngörür. Böylece çiftlik gübresi kullanılarak topraktaki mikrobiyal yaşam desteklenir. Organik tarımın her üretim basamağı ve son ürün her türlü denetim ve kontrole açıktır. Bu işlemler devlet kurumları veya özel kurumlarca yürütülür. Buda bilinçsiz pestisit kullanımını engeller. Organik ürünler niteliğini garanti eden ve yüksek fiyatlara satılmasını sağlayan etiketlerle ayırt edilir. Organik ürünler pahalıdır. Burada maksimum ürün hedeflenmemiş olması, hastalık ve zararlı nedeniyle üründe azalma olmasından kaynaklanır. Ancak geleneksel tarıma göre daha fazla kazançlıdır. Organik tarımın genel tarımdaki payı düşüktür (% 1-2), en önemli faktör doğal kökenli besin maddelerinin toprakta dönüşümü ve bitki sağlığının korunmasında sorunların olmasıdır (Onoğur ve Çetinkaya, 1999) Tohum ve diğer üretim materyallerinin özellikleri: Üretim materyalleri ve fideler organik olarak elde edilmiş olmalıdır. Ancak elde edilmesi mümkün değilse daha önce geleneksel olarak kullanılan tohumlar da kullanılabilir. Tohum seçiminde verim kriterleri yanında zararlı ve hastalıklara dayanıklılık, yabancı otlarla rekabet gücü gibi özellikler de dikkate alınmalıdır. Diğer tarımsal girdileri, üretim ve işleme: Organik tarımda kullanılacak tüm girdiler (ilaç, gübre, katkı maddesi) yönetmeliklerde belirtilmiştir. Yönetmeliklerde yer verilmeyen girdiler kesinlikle kullanılamaz. Organik üretim yapılan alanlarda ve ürünlerin işlendiği işletmelerde kesinlikle geleneksel üretim yapılamaz veya geleneksel yolla elde edilmiş ürünler işlenemez. Ancak, çok yıllık bitkilerde geçiş periyodunda paralel üretime izin verilmiştir. Depolama ve paketleme: Organik ürünlerin depolanmasında ürünün mevcut kalitesinin korunması için diğer ürünlerden ayrı depolanmalıdır. Depo temizliğinde ve dezenfeksiyonda yönetmeliklerde izin verilen maddeler kullanılmalıdır. Paketleme materyali organik tarıma uygun olmalı ve paket üzerinde gerekli olan tüm bilgilere yer verilmelidir ve organiktir ibaresi bulunmalıdır. Organik Hayvancılık: Geleneksel hayvancılıktan farklı olarak organik üretim yapan çiftliklerde hayvanlara doğal yaşam koşulları ve yemler sunulur. Hayvanlara otlama ve hareket için serbest dışarı çıkış izni verilirken, her hayvan için yeterli mekân hazırlanır. Hayvan sağlığı ve gıda kalitesi için temiz hava, egzersiz için ortam www.ziraibilgiler.com hazırlanırken, organik olarak üretilmiş yem kullanılır ve antibiyotikler de dâhil olmak üzere ilaçların gereksiz kullanımına izin verilmez (Anonim 2004). Özellikle küçük işletmelerde sürdürülebilir bir üretim için hayvancılığa yer verilmesi büyük önem taşır. Zira böylece üretim sürecinde ortaya çıkan yan ürünlerin hayvan yemi olarak kullanılması ve hayvan artıklarının organik gübre olarak tarlaya kazandırılması böyle mümkün olabilir. Gübre kaynağı olarak ahır gübresi büyük önem taşıdığından işletmede hayvan varlığı esastır. Bu aynı zamanda işletmenin kendi kendine yeter hale gelmesini temin edecektir. Organik tarıma geçiş Pazarda bir ürünün organik olarak satılabilmesi için mutlaka kontrol edilmiş ve sertifikalanmış olması gerekir. Bu nedenle de organik tarım yapmak için öncelikle sertifika veren kuruluşlara gereken evraklar hazırlanarak başvurulmalıdır. Sertifikayı alabilmek ve kontroller dâhilinde organik tarım yapabilmek için öncelikle organik tarım yapılacak toprakta bulunan kimyasalların azaltılması ve toprak yapısının iyileştirilmesi gerekir. Bu sebeple başvurunun kabul edilmesi durumunda organik tarıma geçmeden önce toprağın organik tarıma hazır hale gelmesi için bir ara dönem uygulanır. Bu ara döneme geçiş periyodu denir. Bu süre tek yıllık bitkiler için en az 24 ay, çok yıllık bitkiler için ise 36 ay’dır. Geçiş periyodu daha önce tarlada yapılan uygulamaların belgelenmesi ile kısaltılabildiği gibi yanlış uygulamalar ile uzatılabilir. Doğadan toplanacak ürünlerde geçiş periyodu uygulanmaz. Organik tarımın geleceği ve sorunları nelerdir? Organik tarımın geleceği öncelikle organik tarım yapanların veya yapacak olanların organik tarıma inanmalarına ve sürekli kendilerini yenilemelerine, tüketicinin var olan taleplerini dikkate almalarına, tüketici ve kontrol kuruluşlarına karşı her zaman dürüst olmalarına bağlıdır. Organik tarım sektöründeki tüm birimlerin güvenilir olması organik tarımın geleceği için büyük öneme sahiptir. Organik ürün çeşidinin azlığı, üretim bölgelerinde soğuk hava depolarının noksanlığı, soğutmalı nakliye araçlarının yetersiz olması, üretim bölgesinde yoğun ilaçlama, organik ürünlerin yeterince tanıtılmaması, ülke içinde talebin az olması nedeni ile marketlerin satmada isteksizliği, marketlere ürünlerin ilk girişinde istediği raf ücretlerinin yüksekliği, düşük kapasiteden dolayı ambalaj, etiketleme ve nakliye maliyetlerinin yüksekliği ise belli başlı sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde kalıntı, katkı, mikotoksin vb. analizleri yapacak laboratuarların akreditasyon işlemlerinin tamamlanmamış olması da başlıca sorunlardandır. İYİ TARIM UYGULAMALARI (EUREP–GAP) Organik tarım ile özellikle alım gücü yüksek bir kısım insanın problemi çözülmüştür. Ancak, “sağlıksız birey sağlıksız toplumdur” gerçeği doğrultusunda alternatif arayışları da sürmüştür. Bir yandan kimyasal kullanımının tamamen engellenemeyeceği gerçeği, diğer yandan bunların çevreye ve insan sağlığına olan olumsuz etkileri dikkate alınarak tarımsal amaçlı kimyasalların kontrollü kullanıldığı ve insan çevre sağlığını dikkate alan tarım sistemleri üzerindeki arayışlar sürmüştür. Önce Gıda Tarım Örgütü (FAO) ve ABD’de bu konuda farklı çalışmalar yapılmıştır. Aynı dönemlerde AB ülkelerindeki Avrupa Perakendeciler Birliği (Euro Retailer Producer Group -EUREP) kurulmuştur (1997). Daha sonra da EUREP İTU (İyi Tarım Uygulamaları) veya GAP (Good Agricultural Practices) standardı hazırlığına başlamıştır. 1999’da EUREP-GAP protokolü ile öncelikle yaş meyve ve sebzede İTU esaslarını belirlemişlerdir. Dünyada en kapsamlı iyi tarım uygulamaları EUREP tarafından hazırlanan bu protokoldür (Akdamar, 2004). Avrupa’daki Toplam yaş meyve sebze pazarının % 70-80’ini elinde bulunduran perakendeciler birliği üyelerinin (süper ve hiper marketçiler) EUREP-GAP sertifikalı ürün talebi nedeniyle iyi tarım uygulamalarının önemini kavrayan dünya ülkeleri 2002 yılında “Ulusal ve Bölgesel Çalışma Grupları” oluşturmuş ve ülkelerindeki tarımsal üretimi EUREP-GAP protokolüne uygun hale getirmeye başlamışlardır. Hali hazırda dünyanın 80 ülkesinde İTU sertifikaları verilmektedir. Sistem üretimden satışa kadar olan süreçlerin her aşamasında gıda güvenliği risklerini tanımlama ve kontrol etme esasına dayalı temel hijyen prensiplerini kurmayı amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşmak için gıda güvenlik sisteminin temel prensiplerinden yola çıkarak tüm üretim aşamalarındaki kritik kontrol noktalarındaki tehlike analizi ile (HACCP), mikrobiyolojik (küf, bakteri vb), Özet olarak İyi Tarım Uygulamalarının ilkeleri kimyasal (ilaç kalıntıları, ağır metaller vb) ve fiziksel (cam parçası, metal parçası, saç vb) risklerin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir (Akdamar, 2004; İçel, 2007). Ayrıca zararlı, hastalık ve yabancı otlara karşı uygun olan bütün mücadele metotlarını ve tekniklerini uyumlu bir şekilde kullanarak, bunların yoğunluklarının ekonomik zarar seviyesinin altında tutan bir mücadele sisteminin uygulamasını zorunlu tutar. İyi Tarım Uygulamaları Nedir? İyi tarım uygulamaları insan, hayvan ve bitki sağlığı yönüyle duyulan kaygıların giderilmesi amacıyla ortaya konulmuş kural ve standartları içerir. İyi tarım uygulamaları duyarlı çevreye hijyen ve standartlarını ve asgari hayvan refahı karşılayan ve yaygın kabul gören bir tarım biçimidir. tarım Dolayısıyla uygulamaları İyi Tarım Uygulamaları ( GAP: Good Agricultural Practices ) iyi çevre, hijyen, hayvan refahı, hayvan Çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması, doğal kaynakların korunması, tarımda izlenebilirlik ile sürdürebilirlik ile gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla yapılan tarımsal üretim modeline iyi tarım denir. kimlik ve kayıt sistemi ile hayvan sağılığı konularındaki kurallara da riayet eder. İyi tarım uygulamaları AB Konsey Tüzüklerinde (1257/99 ve 1259/99) işlenen çeşitli programlara uygulanabilen çevre şartlarını oluşturur. Kırsal kalkınmaya destekleyen Konsey Tüzüğünün (1257/99) amaçlarına göre “Genellikle iyi tarım uygulamaları” ilgili bölgelerdeki çiftçilerin izlediği standart bir tarım olarak tanımlanır (Anonim, 2009b). Ülkemizde 08.09.2004 tarih ve 25577 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “İyi Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmelikte” ise İTU tarımsal üretim sisteminin sosyal açıdan yaşanabilir, ekonomik açıdan karlı ve verimli, insan sağlığını koruyan, hayvan sağlık ve refahı ile çevreye önem veren bir hale getirmek için uygulanması gereken işlemler olarak tanımlanmaktadır. İTU yaklaşımı, güvenli ve sağlıklı gıda ve gıda dışındaki tarımsal ürünlerden kaynaklanan çiftlikteki üretim ve üretim sonrası işleme için çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliği yönüyle tavsiyeler ortaya koymak ve mevcut bilgiyi uygulamaktadır (İçel, 2007). İyi tarım uygulamalarının hedefleri İnsanoğlunun son yüzyılda sık sık karşı karşıya geldiği çevre sorunları yeryüzünün bir bütün olarak koruması gerekliliği ortaya çıkarmıştır. Zira geçmişte sadece İyi Tarım Uygulamalarıyla; bölgesel olarak görülen çevre sorunları Çevre koruma bilincini yaygınlaştırmak, Su, toprak ve hava kirliliğini önlemek Planlı üretim ve atıklar için depolama ve geri dönüşümü sağlama, Doğal kaynakların korunması, Çiftlik hayvanlarının refahı ve sağlığı, Yasaklanmış maddelerin kullanılmaması, Tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik, Gıda güvenliğinin sağlanması, Dolayısıyla, çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması amaçlanır (Anonim, 2007; Anonim 2009b). günümüzde global bir hal almıştır. İşte bu nedenle iyi tarım çevre bilincinin yaygınlaşması ve özellikle tarımdan kaynaklanan sorunların önlenmesini amaçlamaktadır. Bu çerçevede iyi tarım uygulamaları ile bitki koruma ilaçları ve sentetik gübreler gibi tarımda kullanılan ilaçların gereksiz kullanımın önüne geçilmesi, uzun vadede bunların en az düzeye düşürülmesi ve çevreye uyumlu alternatif yöntemlerin benimsetilerek tarımın sürdürülebilir kılınması gereğine vurgu yapar. Bu hedefe ulaşmak için, İyi Tarım Uygulamalarında Entegre Savaş Yöntemi (IPM), Entegre Yetiştiricilik Yöntemi (ICM), Koruyucu Tarım (CA), Koruyucu Toprak İşleme ve Entegre Besin Yönetimi (INM) ile gıda güvenliği, kalite yönetimi, ekonomik üretim, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik, insan sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı gibi konuların genel prensipleri entegre edilerek uygulanır (Duman ve Sarı, 2004). İyi tarım uygulamalarıyla; • Çevreyi koruma ve kirliliği önlemek için çiftçilik planlaması, • Organik madde ve kimyasal atıklar için depolama ve işletme tesisatlarının yeterli biçimde oluşturulması, • Sıvı gübre ve silaj çıkışlarındaki akarsu yataklarının korunması, • Çiftlik hayvanlarının refahının sağlanması ve bunun için gereken tedbirlerin alınması, • Yasaklanmış kimyasal maddelerin kullanılmaması, ancak güvenilir hayvan ilaçları kullanılması, • Organik veya sentetik kimyasal maddelerin nehirleri, ırmakları, gölü, havuzu, ya da iç su kaynaklarını kirletmemesi başarılmak istenmektedir (Anonim, 2009c; İçel, 2007). İyi Tarım Uygulamalarının Faydaları İyi tarım uygulamaları bir bütün olarak tüm toplum kesimlerine fayda sağlamaktadır. Uygun zararlı yönetimi, uygun toprak işleme, sulama ve gübreleme vb girdi ve enerji maliyetlerinde düşüş sağlayacaktır. Bu işlemlerin zamanında ve en uygun şekilde yapılması toprak, su kaynaklarının daha etkin bir şekilde kullanımına olanak sağlayacaktır. Daha az kimyasal kullanılması çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına büyük katkı verirken, bize sürdürülebilir bir tarım yapma olanağı verecektir. Sürekli uzman denetiminde olduğundan çiftçilerin yeniliklerden haberdar olması ve bunları benimsemesi daha kolay olacaktır. Böylece daha yüksek kalitede, insan sağlığı için tehlike arz eden kalıntılardan ari ve belirli standartlara sahip ürün yetiştirme olanağı ortaya çıkacaktır. Üretim ve kalitedeki artış, özellikle dış piyasa açısından üreticinin rekabet şansını arttıracaktır. Bu durum çiftçi ailesini daha iyi gelir ve yaşam olanağı sunarken, sağlıklı ürünler tüketiciyi memnun edecektir (Duman ve Sarı, 2004). Ancak, iyi tarım uygulamasına geçtiği halde tarımsal aktivite yaparken zorunlu kanun veya tüzük şartlarına uymayan ve kirliliğe sebep olanlar bu durumdan dolayı sorumlu tutulur ve mahkemeler ya da yetkililer tarafından cezalandırılır (Anonim, 2009b). EUREP Organizasyonu ve EUROPGAP EUREP Organizasyonu • Bağımsız ve kar amacı gütmeyen, • Demokratik ve paylaşımcı, • Yaygın (dünya çapında) danışmanlık veren bir örgüttür. EUREP in sekretarya görevini 2001 den bu yana FoodPlus üstlenmiş olup, EUREPGAP dokümanının yasal sahibi durumuna gelmiştir. EUROPGAP 3 temel dokümandan oluşur: 1) Sertifika alınırken izlenecek prosedürleri açıklayan Genel düzenlemeler,2) İyi tarım uygulamaları yapılırken izlenmesi gereken yöntemi açıklayan Kontrol Noktaları ve Uyum Kriterleri, 3) Üretici ve denetçilerin takibi için üretimin tüm aşamalarda kritik noktaların yazılı olduğu Kontrol Listesinden oluşur. EUREPGAP dökümanlarında kritik kontrol noktaları: • Zorunlu Kriterler: Yerine getirilmesi % 100 taahhüt altına alınır. Uyulmazsa sertifika düşer (kırmızı işaretli). • Kritik Zorunlu Olmayan Kriterler: Yerine getirilmesi % 95 taahhüt altına alınır (sarı işaretli). • Olabilir Kriterler: Tavsiye niteliğinde (Yeşil işaret) olmak üzere üç kısma ayrılmıştır. Organik Tarım, İyi Tarım Uygulamaları, Globalgap vb sertifikalı ürünler iç ve dış piyasalarda öncelikle tercih edilmektedir. Avrupa pazarına girecek ürünlerde de EUREPGAP standartlarının aranması, bu standartların (özellikle yaş meyve ve sebze) dünya geneline kabul edilmesine neden olmuştur. Her ne kadar zorunlu olmasa da, Avrupa pazarında kalıcı olabilmek bu standartlara uymayı kaçınılmaz hale getirmektedir. Ancak, EUREPGAP standartları her ülkeye uydurmanın zor (çalışanların hijyeni gibi konular) olduğu, her şey dokümanlarla beyan edildiği için fazla bir karar özgürlüğünün olmadığı ve aşırı dokümantasyon gibi hususlar standartların yerine getirilmesini zorlaştırmaktadır. Yararlanılan Kaynaklar Akdamar, M. 2004. Dünyada İyi Tarım uygulamaları ve gerekçeleri. Türk Tarım dergisi, sayı 157, sayfa:38-39. Aksoy, U., Y. Tüzel, Y. Altındişli, H.Z. Can, E. Onurğur, D. Anaç, B. Okur, M. Çiçekli, Y. Şayan, F. Kırkpınar, Z. Kenanoğlu Bektaş, S. Çelik, L. Arın, C. Er, C. Özkan, D.B. Özenç, 2005.Organik (=Ekolojik, Biolojik) Tarım Uygulamaları. Türkiye Ziraat Mühendisliği VI. Teknik Kongresi, 1. Cilt, Sayfa:291-314. Anonim, 2004. Organik tarım. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Yayın Dairesi Başkanlığı, Çiftçi Eğitim Serisi Yayınları, 2004/1. Anonim, 2005a. Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik. 25841 sayı ve 10 Haziran 2005 tarihli Resmi Gazete. Anonim, 2005b. Ekolojik tarımın ilkeleri. IFOAM, http://www.ifoam.org/about_ifoam/pdfs/POA_folder_turkish.pdf Anonim, 2007. İyi Tarım Uygulamaları. TC Tarım ve Köyişleri Bakanlığı. Çiftçi Eğitim Serisi 17, Ankara. Anonim, 2008. Definition of Organic Agriculture. IFOAM, http://www.ifoam.org/growing_organic/definitions/doa/index.html Anonim, 2009a. Diversifying Cropping Sistems. www.sare.org. Anonim, 2009b. İyi Tarım Uygulamaları. http://iyi.tarim.gov.tr/ Anonim, 2009c. İyi ( Uygun ) Tarım Teknikleri (İTU). http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,tarim_teknikleri.html Duman, S. ve Sarı, E. 2004. Bahçe bitkilerinde İyi Tarım Uygulamaları ve EUREPGAP. Türk Tarım dergisi, sayı 157, sayfa:32-37. İçel, D.V., 2007. Avrupa Birliği Ülkelerinde İyi Tarım Uygulamaları ve Türkiye ile Karşılaştırılması. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Dış ilişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, AB Uzmanlık Tezi Kaplan, M. 2009. Organik gıdalar neden tercih edilmeli? Bilim ve Teknik, Sayı 501, Sayfa: 30-33. Onoğur, E. & N. Çetinkaya, 1999. Ekolojik Tarımda Bitki Korumanın Genel İlkeleri. Ekolojik Tarım Eğitimi Ders Notları, s. 111-129. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, E. Ü. Ziraat Fakültesi, ETO Derneği Yayınları, İzmir-Kasım/1999. Önen, H., Kara, K. 2008. Organik Tarım. Ed. SERİN, Y. 2008. Yem Bitkileri ve Meraya Dayalı Hayvancılık Eğitimi. Erciyes Üniversitesi yayınları No:60, 472-475, Kayseri. Özer, Z., Kadioğlu, I., Önen, H., ve Tursun, N.,2001. Herboloji (Yabancı Ot Bilimi) Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:20 Kitap Serisi No:10, 3. Baskı, TOKAT