dudak-damak yarıkları ve bilateral dudak
Transkript
dudak-damak yarıkları ve bilateral dudak
T.C. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı DUDAK-DAMAK YARIKLARI VE BİLATERAL DUDAKDAMAK YARIKLI HASTALARDA UYGULANAN TEDAVİLER BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Hakkı Murat BİNBAŞ Danışman Öğretim Üyesi: Doç. Dr. T. Hakan BULUT İZMİR-2015 ÖNSÖZ “Dudak-Damak Yarıkları ve Bilateral Dudak-Damak Yarıklı Hastalarda Uygulanan Tedaviler” adlı bitirme tezimi hazırlamamda bana her konuda destek olan ve yardımlarını esirgemeyen Saygıdeğer Hocam Sayın Doç. Dr. T. Hakan BULUT’a, hayatımın her aşamasında yanımda olan ve bu günlere gelmemi sağlayan aileme, ve tüm hocalarıma teşekkür ederim. İZMİR-2015 Stj. Diş Hekimi Hakkı Murat BİNBAŞ İÇİNDEKİLER Önsöz İçindekiler Resim Listesi Şekil Listesi Tablo Listesi 1. GİRİŞ ...................................................................................................................... 1 2. GENEL BİLGİLER ............................................................................................... 2 2.1. Embriyoloji ve Anatomi ................................................................................. 60 2.1.1. Yüz Yapılarının Embriyolojisi ve Anatomisi ...................................... 60 2.1.2. Normal Dudak ve Damak Anatomisi ................................................... 61 2.2. Dudak-Damak Yarıkları ................................................................................. 62 2.2.1. Dudak-Damak Yarıklarının Embriyolojisi ........................................... 62 2.2.2. Dudak-Damak Yarıklarının Etiyolojisi ................................................ 65 2.2.3. Dudak-Damak Yarıklarının Sınıflandırılması ..................................... 68 2.2.3.1. Davies ve Ritchie’nin Dudak-Damak Yarığı Sınıflandırması . 69 2.2.3.2. Sadler’in Dudak-Damak Yarığı Sınıflandırması ..................... 69 2.2.3.3. Veau’nun Dudak-Damak Yarığı Sınıflandırması .................... 69 2.2.3.4. Kernahan ve Stark’ın Dudak-Damak Yarığı Sınıflandırması .. 70 3. DUDAK-DAMAK YARIKLARINDA UYGULANAN TEDAVİLER .......... 73 3.1. Bilateral Dudak-Damak Yarıklarında Uygulanan Tedaviler ......................... 73 3.1.1. Maxiller Ortopedik Tedavi ................................................................... 74 3.1.1.1. Erken ortopedik tedavinin amaçları ......................................... 75 3.1.1.1.1. Operatörün Dudak Operasyonundaki Amacı ............ 76 3.1.2. Cerrahi Tedavi ...................................................................................... 77 3.1.2.1. Cerrahi Teknikler ..................................................................... 77 3.1.2.1.1. Maksillaya Yönelik Cerrahi Uygulamalar ................ 77 3.1.2.1.2. Mandibulaya Yönelik Cerrahi Uygulamalar ............ 78 3.1.3. Ortodontik Tedavi ................................................................................ 78 3.1.3.1. Ameliyat Öncesi Ortodontik Tedavi ..................................... 78 3.1.3.2. Ameliyat Aşamasında Ortodontistin Görevi ........................ 79 3.1.3.3. Ameliyat Sonrasında Ortodontik Tedavi ............................... 79 3.1.3.3.1. Primer Dentisyon Fazı .......................................... 79 3.1.3.3.2. Karışık Dişlenme Fazı .......................................... 80 3.1.3.3.3. Daimi Dişlenme Fazı ............................................ 80 3.1.4. Kulak-Burun-Boğaz (KBB) Tedavisi ................................................... 81 3.1.5. Konuşma Terapisi ................................................................................ 81 3.1.6. Psikiyatrik Tedavi ............................................................................... 81 3.1.7. Protetik Tedavi ..................................................................................... 81 3.1.7.1. Statik İşlev ............................................................................... 81 3.1.7.2. Kozmetik işlev ......................................................................... 81 3.1.7.3. Artiküler İşlev .......................................................................... 82 3.1.7.4. Fonetik İşlev ............................................................................ 82 3.1.7.5. Hijyenik İşlev ........................................................................... 82 3.1.7.6. Çürük Önleyici İşlev ................................................................ 82 3.1.7.7. Psişik İşlev ............................................................................... 83 3.1.7.8. Genel Protez Endikasyonları .................................................. 83 3.1.7.9. Aparey Yapılacak Çocuğun Yaşı ............................................ 83 3.1.7.10. Sert ve Yumuşak Damağı İlgilendiren Protetik Apareyler .... 84 3.1.7.11. Protetik Obturatörler ............................................................. 84 3.1.7.11.1. Farinks Uzantısız Hareketli Obtürtör.................... 85 3.1.7.11.2. Suersen Obtüratörü .............................................. 85 3.1.7.11.3. Schiltsky’nin Nazofarinks Obtüratörü ................. 86 4. SONUÇ .................................................................................................................. 87 5. ÖZET..................................................................................................................... 88 6. KAYNAKLAR ..................................................................................................... 90 7. ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................................ 114 RESİM LİSTESİ Resim 1: Bebekte bilateral transversal fasiyal yarık (izole deformite) ................................3 Resim 2: Lateral fasiyal yarık, operasyon öncesi (Özbek ve ark’dan) ................................4 Resim 3: “Z”-plasti uygulaması, postop ..............................................................................4 Resim 4: Post-op ikinci ayda yara iyileşmesi ........................................................... 5 Resim 5: Transversal yüz yarığı vakası ...............................................................................5 Resim 6: Olgunun ameliyat öncesi ağız açık iken görünümü. Özellikle ağız açılırken alt dudakta aşırı bir deformite mevcut ...................................................6 Resim 7: Yanlara doğru uzanan orbicularis oris kaslarının ayrılarak kesilmesi ve birbiri üzerine dikilmek üzere hazırlanması .........................................................6 Resim 8: Orbicularis oris kaslarının alt dudak tarafının posteriorda kalacak şekilde dikilmesi. ..............................................................................................................7 Resim 9: Cilt insizyonunun nazolabial sulkus hizasına Z plasti yapılarak kapatılması ................................................................................................ 7 Resim 10: Ameliyattan 3,5 ay sonra dudaklar ve ağız kenarları doğal görünümde ancak, ağız açıkken hafif bir asimetri mevcut (Okur,Köse ve Yıldırım’dan alınmıştır). ............................................................................................................8 Resim 11: Değişik açılardan bir transversal yüz yarığı vakası (Khoo Boo-Chai’den). .........8 Resim 12: Hastada unilateral makrostomi ve yüzün sol tarafında hipoplazi mevcut. Sol yanakta alt ve üst sınırları ile triangüler defekt bölgesi. ...............................9 Resim 13: “Z”-plasti ile dudak kommisurasının yeniden oluşturulması. .............................9 Resim 14: Ameliyattan 6 ay sonraki cephe görünümü. ................................................. 10 Resim 15: Hatalı onarım sonucu cilt ile mukoza arasındaki kas desteğinin yitirilmesi ve estetik olmayan “Balık Ağzı” (goldfish mouth) görünümü (Khoo BooChai’den). ...........................................................................................................10 Resim 16: Farengeal arkların birinci çiftinden menşei alan beş adet yüz tomurcuğunun (burjon) erken dönemde oluşmaya başlaması (hamileliğin 4. haftası). ...........................................................................................................10 Resim 17: Frontonazal çıkıntı baş üzerinden orta hatta doğru hareket ederken, aynı zamanda maksiller çıkıntılar orta hatta doğru migre olurlar ..............................11 Resim 18: Lateral maksiller proseslerin, medial ve lateral çıkıntıları olan frontanasal prosese yaklaşması .............................................................................................11 Resim 19: Haftada maksiller proçesler büyümeye başlar ve aynı zamanda orta hatta doğru yönelirler. Bu sırada medial nazal çıkıntıyı orta hatta doğru sıkıştırılar. Hemen arkasından medial nazal proses ile maksiller proses arasındaki yarık mezenşim dokusu ile köprülenir ve bu çıkıntılar birbiri ile kaynaşmış olur. Üst dudak, her iki lateral nazal çıkıntı ve her iki maksiller çıkıntı tarafından oluşturulur. İlk başta, maksiller ve lateral nazal çıkıntılar derin birer oluk ile birbirinden ayrılmış durumdadır. İleride bu oluklar nasolakrimal sistemi oluştururken, nazal kanatlar da üst dudak ile buluşur. Maksiller çıkıntılar, yanakları ve maksillayı oluşturmak üzere kalınlaşmaya başlarlar. Mandibular çıkıntıların orta hatta birleşmesi neticesinde de alt dudak ve alt çene meydana gelir ..................12 Resim 20: Başarılı bir mezenşim migrasyonu ve kaynaşması ile alveolar çıkıntıyı ve damağı kapsayan orta yüz şekillenmiş olur. Maksiller proseslerin mediallerinden gelişen bir çift kabuk benzeri palatal proses orta hatta biraraya gelerek, önden arkaya doğru nazal kavitenin tabanını oluştururlar. Aynı zamanda, sekonder damağı da oluşturmuş olurlar. Frontal bölgedeki küçük primer damak ise, premaksiller kemikler tarafından oluşturulur. Total damağı oluşturan birleşme frontal bölgeden başlar. Premaksiller ile palatal prosesler 8. haftada birleşir; sert damak 9. haftada ve yumuşak damak da 11. haftada oluşur ..............................................13 Resim 21: Doğum öncesi ve sonrası normal yüz görünümü .................................... 15 Resim 22: Alveolar şekillendirme plağı ..............................................................................36 Resim 23: Tek taraflı dudak-damak yarıklarında alveol segmentlerin şematik görünümü............................................................................................................36 Resim 24: Ağıza uygulanacak akrilik naso-alveolar şekillendirme plağı ............................36 Resim 25: Burun uzantısı yapılmadan önce yapılan alveol şekillendirmenin şematik görünümü............................................................................................................37 Resim26: Burun çıkıntısının yumuşak akrilik ile kaplanması ................................. 37 Resim 27: Nazo-alveolar şekillendirme sonrası alveol segmentlerin şematik görünümü............................................................................................................37 Resim 28: Çift taraflı yarık ve ciddi nazal deformite ..........................................................38 Resim 29: Silikon esaslı ölçü maddesi ile alınan ölçü .........................................................38 Resim 30: Maksiler arkın anteriorunun daralmış halinin şematik görünümü. Premaksilla için yeterli yer bulunmamaktadır ....................................................38 Resim 31: Plaktaki burun şekillendirici uzantıların şematik görünümü (naso-alveoler şekillendirme) .....................................................................................................39 Resim32: Premaxillaya uygulanan kuvvetler sonucunda maksiller süt dişlerinin sürmesi................................................................................................................39 Resim 33: Cerrahi uygulama sonucu kolumella ve burun ucunun görünümü .....................39 Resim34: Naso-alveolar Şekillendirme. Tedavi öncesi, tedavi sonrası ve dudak kapatma operasyonu sonrası hasta görüntüleri ...................................................40 Resim 35: Nazo-alveolar şekillendirme işlemi öncesi (A), tedavi ortası (B) ve tedavi sonrası (C) elde edilen alçı modeller ..................................................................40 Resim 36: Hastaya nazo-alveolar şekillendirme işlemi için uygulanan aparey ...................40 Resim 37: Hastanın alçı modelleri ve ağız içi görüntüleri. A) Tedavi başı B) Dudak ameliyatı öncesi C) Dudak ameliyatı sonrası .....................................................41 Resim 38: Tedavide kullanılan naso-alveolar molding plağı ..............................................41 Resim 39: Çift taraflı yarıkta görülen burun deformitesi.....................................................74 Resim 40: İlk Edgewise Sistemi ..........................................................................................79 Resim 41: Damak plağı .......................................................................................................84 Resim 42: Farinks uzantısız hareketli obtürtör ......................................................... 85 Resim 43: Suersen obtüratörü................................................................................... 85 Resim 44: Schiltsky’nin Nazofarinks Obtüratörü ................................................................86 ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1: Davies ve Ritchie’nin Dudak-damak Yarığı Sınıflandırması ..................................22 Şekil 2: Sadler’in Sınıflandırması. A: Normal. B: Tek taraflı dudak yarığı. C: Tek taraflı dudak ve alveol yarığı. D: Çift taraflı dudak ve alveol yarığı. E: Damak yarığı. F: Tek taraflı dudak ve/veya damak yarığı. .................................................................22 Şekil 3: Veau’nun Sınıflandırması. Tip 1: Yumuşak damak ve uvula yarığı. Tip 2: Yumuşak damak, sert damak, uvula yarığı (yarık foramen insisivumun önüne geçmez). Tip 3: Tek taraflı tam dudak, alveol, sert damak, yumuşak damak ve uvula yarığı. Tip 4: Çift taraflı tam dudak, alveol, sert damak, yumuşak damak ve uvula yarığı. .............................................................................................................23 Şekil 4: Kernahan ve Stark’ın Sınıflandırması. A: Tam olmayan dudak yarığı. B: Tam dudak yarığı. C: Tam olmayan damak yarığı. D: Tam damak yarığı. E: Tek taraflı tam dudak ve/veya damak yarığı. F: Çift taraflı tam dudak ve/veya damak yarığı. 24 Şekil 5: Normal damak anatomisi .........................................................................................62 Şekil 6: Davies ve Ritchie’nin dudak-damak yarığı sınıflandırması. ...................................68 Şekil 7: Sadler’in Sınıflandırması. A: Normal. B: Tek taraflı dudak yarığı. C: Tek taraflı dudak ve alveol yarığı. D: Çift taraflı dudak ve alveol yarığı. E: Damak yarığı. F: Tek taraflı dudak ve/veya damak yarığı. .............................................................69 Şekil 8: Veau’nun dudak-damak yarığı sınıflandırması .......................................................69 Şekil 9: Kernahan ve Stark’ın dudak-damak yarığı sınıflandırması ....................................71 TABLO LİSTESİ Tablo 1: Yarık dudak-damak hastalıklarının genetik etkenleri ..............................................66 1. GİRİŞ Dudak-damak yarığı heterojen bir malformasyon olup, konjenital anomali sınıfına aittir ve kraniyo-fasiyal düzensizlikler arasında oldukça sık görülür.Yabancı kaynaklarda görülme oranı sırası ile Asyalılar ve Kızılderililer, Beyaz ırk ve Siyah ırk olarak bildirilmektedir (1). Ülkemizde ise dudak-damak yarıklarının insidansı binde 0.2 ile 4.3 arasında, izole damak yarıkları için binde 0.2 ile 0.85 arasında değişmektedir (2,3). Damak yarığı anomalileri içerisinde ise tek taraflı damak yarığı olgularının görülme sıklığı, çift taraflı damak yarığının yaklaşık üç katı kadar fazladır (4,5). İlk bakışta yalnızca estetik açıdan önemli görünse de, bu anomalinin temelinde işlevsel bozukluklar yatmaktadır. Sağıltımı mümkün olmakla beraber, yarık dudak ve damak deformitesi ile yaşamak hem çocuk, hem de ailesi için daha küçük yaştan itibaren ciddi bir problem teşkil edebilir. Bu düzensizliğe sahip olan bireyler birçok bilim dalını kapsayacak şekilde multidisipliner bir tedavi yaklaşımıyla ve mümkün olan en kısa zaman süreçlerinde tedavi edilmelidirler. Dudak ve/veya damak yarıklı çocuklarda sıklıkla saptanan bulgu, orta yüz gelişiminde geriliktir. Maksiller retrognatizm ile kombine olarak üst kesici dişlerin retroklinasyonu, tedavi problemlerinin başında yer alır (6). Diğer bir problem de maksillada horizontal yöndeki daralmadır. Maksiller gelişimde görülen bu her iki yöndeki geriliğin sebebinin, dudak ve/veya damak yarığı onarımı sırasında uygulanan primer cerrahi girişimlerden kaynaklandığını savunan pek çok araştırmacı mevcuttur (7-9). Maksillanın retruzyonu ve transversal yönde daralması ile sonuçlanan bu gelişim geriliğinin düzeltilmesinde, maksiller genişletme ve protraksiyon uygulanır (10). Maksiller genişletme için çok çeşitli genişletme apareyleri dizayn edilmesine rağmen, hızlı ve yarı hızlı sabit maksiller genişletme uygulayan apareylerin kullanımı daha yaygındır (11,12). Maksiller protraksiyon uygulaması için ise Delaire’in ortopedik yüz maskesi en sık başvurulan apareydir (13). Dudak-damak yarığı onarımı sonrası başarılı bir estetik ve fonksiyonel sonuç ile iyi bir yumuşak doku rekonstrüksiyonu elde etmek için alveolar yarıkların da onarılması gereklidir. Yarıkların onarımı ve kemik yapılardaki yetersizliğin 1 giderilmesi, sekonder kemik greftlemesi yapılarak sağlanabilmektedir. Damak yarıklı olguların tedavisinde kemik grefti uygulaması günümüzde kabul edilmiş bir tedavi yöntemidir (14). Kemik formasyonu oluşturan bu cerrahi prosedürler oronasal fistülleri elimine ederken, aynı zamanda ortodontik tedavinin relapsını da engelleyerek, protetik tedavileri kolaylaştırır (15,16). Alveolar alanlarda köprülemeyi meydana getiren kemiğe ek olarak, maksiller stabilite ve fasiyal kontur için, defekt’ten etkilenmemiş bölgede olduğu gibi, aynı yükseklikle apertura piriformis ve nazal tabanın yapımı da çok önemlidir. Kemik greftinin 3 boyutlu olarak değerlendirilmesi bu nedenlerle tüm oral ve dental rehabilitasyon için önemlidir (17). Dudak ve/veya damak ve alveol yarıklı hastaların en uygun tedavisi kombine olup, multidisipliner ve çok aşamalı bir program gerektirir. Plastik cerrah ve ortodontist anatomik ve fonksiyonel bütünlüğü sağlarken konuşma terapisti, sosyal çalışma uzmanı ve çocuk psikiyatristi deformitenin psikolojik ve sosyal boyutlarına yönelik tedaviyi tamamlarlar. Yukarıda belirtildiği gibi, dudak-damak yarıklı bebeklerde deformiteleringiderilmesi için geniş yelpazede cerrahi girişimler uygulanmaktadır. Cerrahi girişim zamanına kadar bebeğin hem fizyolojik gelişimine devam etmesi, hem de operasyona daha uygun bir hale getirilmesi için farklı ortodontik yaklaşımlar mevcuttur. Cerrahi öncesi uygulamaları fizyolojik ve anatomik kaidelere uygun gerçekleştirebilmek için bu yapıların embriyolojisi, anatomisi ve fizyolojisi iyi bilinmelidir. 2 2. GENEL BİLGİLER Dudak-damak yarıklarıkraniyo-fasiyal gelişimi çok yönlü olaraketkilemektedir. Diş gelişimini etkilediği gibi, kraniyal kaide morfolojisini ve fasiyalmorfolojiyi de etkilemektedir. Fishman ve Tumey, dudak ve/veya damakyarıklı bireylerde diş sürmesinin geciktiğini saptamışlardır. Bu gecikmenin daha çok yarıktan etkilenen bölgede ve yalnızca posterior damak yarığı bulunan bireylerde gözlendiğini belirtmişlerdir (18,19). Tek başına dudak yarığı veya damak yarığı insidansı, dudak-damak yarığınınbirlikte görüldüğü olgulara göre daha az rapor edilmiştir. Erkeklerde dudak ve/veyadamak yarığı veya yalnızca dudak yarığı, kadınlara göre daha sık rastlanırken, izoledamak yarığı kadınlarda daha fazla görülmüştür.Tek taraflı dudak ve/veya damak yarığı olguları, tüm dudak ve/veya damak yarığına sahip olguların çoğunluğunu oluşturmaktadır (20). Dudak ve/veya damak yarığı etiyolojisinde, hem çevresel hem de genetik faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Nora ve Fraser ve Jones, multifaktöriyel eşik modelini ileri sürmüşlerdir (21,22). Bu modele göre herhangi bir karakteristik özelliğe olan genetik yatkınlık çeşitli genlerce kontrol edilmektedir ve malformasyonun oluşum eşiği hem genetik, hem de çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Örneğin, yarık damak oluşumunda damak uzantılarının horizontal düzlemde karşılıklı ilerlemesini etkileyen dilin direnci, kafa kemiklerinin büyümesi ile mesafenin artışı, damak uzantılarının yatay pozisyona ulaşma zamanları gibifaktörler genetik ve çevresel faktörlerin etkisi altındadır. Malformasyonun şiddetiarttıkça tekrarlama riski artmakta ve diğer kardeşlerde görülme insidansı daartmaktadır (23). Dudak ve/veya damak yarıklarında etkinliği tam olarak ispatlanmış bir gen,bugüne kadar bulunamamıştır. Yapılan araştırmalar, 4. ve 6. Kromozomdayer alan genler üzerinde yoğunlaşmakla beraber, kesin bir sonuca ulaşılamamıştır (24,25). Jones’un halen devam etmekte olan çalışmasında, 2. kromozomun kısakolundaki p13 bandında bir lokusun bu konuda rol oynadığına dair önemli sonuçlaraulaşılmıştır (22). Annenin gebelik sırasında sigara, alkol ve uyuşturucu kullanımı, bu esnadageçirilen ateşli enfeksiyonlar, A vitamini fazlalığı veya eksikliği, fenitoin, steroidler,salisilatlar, aminopterin, busulfan ve annedeki diabet 2 hastalığı gibi çevresel faktörlerve teratojenler arasında ise çeşitli etkenlerin dudak ve/veya damak yarığıoluşumunda katkıları olduğu gösterilmiştir (26,27). Son yıllarda folik asitin dudak ve/veya damak yarığı oluşumu üzerindekietkileri saptanmıştır. Hamilelik öncesi 2 ay ve hamileliğin ilk 3 ayı boyunca, günde0,4mg folik asit veya folik asit içeren multivitamin preparatları alan annelerinçocuklarında orofasiyal yarıkların görülme riskinin %25-50 oranında azaldığıgösterilmiştir (24,25). Damakta primer veya sekonder yarık oluşumu, embriyolojik hayatta maksiller kemik parçalarının birleşmesi sırasındaki bir eksiklikten kaynaklanır ve epitelyumbirleşirken mezenşimal hücreler epiteliyal membranlara doğru penetre olur (28). Palatogenesis (damak gelişmesi) 5. haftanın sonunda başlar, ancak 12. haftaya kadargelişmesini tamamlamaz. Damak gelişmesinin en kritik dönemi 6. haftanın sonundan9. haftanın başlangıcına kadar olan süreçtir. 5. haftada iki parça olan mandibula orta hatta birleşir. Mandibular ve maksiller çıkıntılar birleşip ağız köşesini oluşturur. Budönemde birleşme olmazsa, transvers yüz yarığı meydana gelir. Transversal Yüz Yarıkları Resim1:Bebekte bilateral transversal fasiyal yarık (izole deformite). 3 Resim2:Lateral fasiyal yarık, operasyon öncesi (Özbek ve ark’dan). Resim 3:“Z”-plasti uygulaması, postop. 4 Resim 4: Post-op ikinci ayda yara iyileşmesi. Resim 5: Transversal yüz yarığı vakası 5 Resim 6:Olgunun ameliyat öncesi ağız açık iken görünümü. Özellikleağız açılırken alt dudakta aşırı bir deformite mevcut. Resim 7: Yanlara doğru uzanan orbicularis oris kaslarının ayrılarak kesilmesi ve birbiri üzerine dikilmek üzere hazırlanması 6 . Resim8:Orbicularis oris kaslarının alt dudak tarafının posteriorda kalacak şekildedikilmesi. Resim 9:Cilt insizyonunun nazolabial sulkus hizasına Z plasti yapılarakkapatılması 7 Resim 10:Ameliyattan 3,5 ay sonra dudaklar ve ağız kenarları doğal görünümde ancak, ağız açıkken hafif bir asimetri mevcut (Okur, Köse ve Yıldırım’dan alınmıştır). Resim11: Değişik açılardan bir transversal yüz yarığı vakası (Khoo Boo-Chai’den). 8 Resim 12: Hastada unilateral makrostomi ve yüzün sol tarafında hipoplazi mevcut. Sol yanakta alt ve üst sınırları ile triangüler defekt bölgesi. Resim 13:“Z”-plasti ile dudak kommisurasının yeniden oluşturulması. 9 Resim 14: Ameliyattan 6 ay sonraki cephe görünümü. Resim 15:Hatalı onarım sonucu cilt ile mukoza arasındaki kas desteğinin yitirilmesi ve estetik olmayan “Balık Ağzı” (goldfish mouth) görünümü (Khoo Boo-Chai’den). Embriyolojik aşamalar (Millard Jr’dan). Resim 16:Farengeal arkların birinci çiftinden menşei alan beş adet yüz tomurcuğunun (burjon) erken dönemde oluşmaya başlaması (hamileliğin 4. haftası). 10 Resim 17: Frontonazal çıkıntı baş üzerinden orta hatta doğru hareket ederken, aynı zamanda maksiller çıkıntılar orta hatta doğru migre olurlar. Resim18:Lateral maksiller proseslerin, medial ve lateral çıkıntıları olan frontanasal prosese yaklaşması. 11 Resim 19:Haftada maksiller proçesler büyümeye başlar ve aynı zamanda orta hatta doğru yönelirler. Bu sırada medial nazal çıkıntıyı orta hatta doğru sıkıştırılar. Hemen arkasından medial nazal proses ile maksiller proses arasındaki yarık mezenşim dokusu ile köprülenir ve bu çıkıntılar birbiri ile kaynaşmış olur. Üst dudak, her iki lateral nazal çıkıntı ve her iki maksiller çıkıntı tarafından oluşturulur. İlk başta, maksiller ve lateral nazal çıkıntılar derin birer oluk ile birbirinden ayrılmış durumdadır. İleride bu oluklar nasolakrimal sistemi oluştururken, nazal kanatlar da üst dudak ile buluşur. Maksiller çıkıntılar, yanakları ve maksillayı oluşturmak üzere kalınlaşmaya başlarlar. Mandibular çıkıntıların orta hatta birleşmesi neticesinde de alt dudak ve alt çene meydana gelir. 12 Resim 20:Başarılı bir mezenşim migrasyonu ve kaynaşması ile alveolar çıkıntıyı ve damağı kapsayan orta yüz şekillenmiş olur. Maksiller proseslerin mediallerinden gelişen bir çift kabuk benzeri palatal proses orta hatta biraraya gelerek, önden arkaya doğru nazal kavitenin tabanını oluştururlar. Aynı zamanda, sekonder damağı da oluşturmuş olurlar. Frontal bölgedeki küçük primer damak ise, premaksiller kemikler tarafından oluşturulur. Total damağı oluşturan birleşme frontal bölgeden başlar. Premaksiller ile palatal prosesler 8. haftada birleşir; sert damak 9. haftada ve yumuşak damak da 11. haftada oluşur. 13 14 Resim 21: Doğum öncesi ve sonrası normal yüz görünümü. 15 16 17 18 19 20 6. haftada sağ-sol maksiller ve lateral nazal çıkıntıları ile medial nazal çıkıntının birleşmesi sonucunda primer damak meydana gelir. Burun tabanı bölgesinde primer damak parçaları birleşirken aşağı ve öne doğru hareket ederler. Bu esnada herhangi bir teratojenik etki, dudakta veya alveolar kemikte yarığa neden olur. Oluşan dudak yarıklarıvermilion sınırında küçük bir çentikten (mikroform) tek veya çift tarafta komple dudak ve alveolar kemik yarıklarına kadar çeşitli derecelerde olabilir (29). Ayrıca, 6. haftada maksillerve lateral nazal çıkıntılar arasında nasooptik yarık mevcuttur. Bu, daha sonra lakrimal kanala dönüşür, dönüşmezse, oblik yüz yarığı meydana gelir. 6. haftada maksillerçıkıntıların iç yan kısımlarından oluşan median palatal çıkıntılar horizontal konumadönmüşlerdir. 8. haftada bu çıkıntılar burun septumu ile orta çizgide birleşerek sekonder damağı meydana getirirler. Bu birleşim olmazsa, unilateral veya bilateral sekonder damak yarıkları meydana gelir. Daha sonra primer ve sekonder damakbirleşip yumuşak damak oluşumunu tamamlarlar (30). Sekonder damağın kapanması sırasında, insiziv foramenden başlayarak posteriora doğru uzanırken oluşacak herhangi bir etki, uvulanın veya yumuşak damağın hafif yarıklarından komple yumuşak ve sert damak yarıklarına kadar çeşitli deformitelere neden olabilir. Primer damak yarıkları ile sekonder damak yarıklarının dereceleri arasında dayüksek korelasyon olduğu rapor edilmiştir (31). Dudak ve/veya damak yarıklarının oldukça heterojen bir deformite grubuna sahip olması nedeniyle sınıflandırılması, tanımlanmasını kolaylaştırmak açısındanönemlidir. Bu nedenle pek çok araştırıcı 21 kendi sınıflama yöntemini tanıtmış olmasına rağmen, pratikte en sık kullanılan sınıflandırmalar, Davies ve Ritchie’nin, Sadler’in, Veau’nun ve Kernahan ve Stark’ın sınıflandırmalarıdır (30,32-34). Bu sınıflandırmalar aşağıdaki şekillerde kısaca açıklanmıştır. Şekil 1: Davies ve Ritchie’nin dudak-damak yarığı sınıflandırması. Şekil 2: Sadler’in Sınıflandırması. A: Normal. B: Tek taraflı dudak yarığı. C: Tek taraflı dudak ve alveol yarığı. D: Çift taraflı dudak ve alveol yarığı. E: Damak yarığı. F: Tek taraflı dudak ve/veya damak yarığı. 22 Şekil 3: Veau’nun Sınıflandırması. Tip 1: Yumuşak damak ve uvula yarığı. Tip 2: Yumuşak damak, sert damak, uvula yarığı (yarık foramen insisivumun önüne geçmez). Tip 3: Tek taraflı tam dudak, alveol, sert damak, yumuşak damak ve uvula yarığı. Tip 4: Çift taraflı tam dudak, alveol, sert damak, yumuşak damak ve uvula yarığı. Şekil 4: Kernahan ve Stark’ın Sınıflandırması. A: Tam olmayan dudak yarığı. B: Tamdudak yarığı. C: Tam olmayan damak yarığı. D: Tam damak yarığı. E: Tektaraflı tam dudak ve/veya damak yarığı. F: Çift taraflı tam dudak ve/veya damakyarığı. 23 Dudak-damak yarıklarının kraniyo-fasiyal yapıların gelişimi üzerine muhtelif etkileri olduğu görülmektedir. Diş gelişiminden, kraniyal taban morfolojisine, fasiyal morfolojiden fonasyona kadar etkileri araştırılmış ve gösterilmiştir (35-41). Damak yarıklı olgularda diş gelişiminin etkilendiğini gösteren birçok çalışma yayınlanmıştır. Dişlerde sayı ve şekil anomalileri görülebildiği gibi, formasyon ve sürme zamanlarında gecikme ile mine tabakalarının formasyon ve mineralizasyonunda anomaliler de görülebilmektedir (41). Fishman, damak yarıklı hastalarda diş sürmesinin geciktiğini saptamıştır. Gecikmenin, özellikle,yarıktan etkilenmiş tarafta olduğunu belirtmiştir (38). Tumey, dudak ve/veya damakyarıklı kişilerde diş sürmesindeki gecikme ile birlikte dişlerde seyrekleşmeler populasyonunda gözlemlendiğini dental anomali belirtmiştir (19). insidansının Jordan oldukça ve yüksek ark., yarık olduğunu belirtmişlerdir (40). Menius ve ark., 5 ile18 yaşları arasında yarık damaklı 48 çocukta kemik yaşı, boy ve ağırlık ile diş yaşı arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığını bildirmişlerdir (41). Zilberman, yarığı olan 31 hasta üzerinde yürüttüğü çalışmada, diş boyutlarının yarık olan tarafta daha küçükolduğunu ve dental bozukluğun yarık bölgesinde lokalize olduğunu gözlemlemiştir (42). Bohn da, yarıklı çocuklarda diş bozuklukları ile ilgili kapsamlı çalışmasında Zilberman’ın bu bulgularını desteklemiştir (36). Harring ise, unilateral yarık gruplarında maksiller ve mandibular birinci molar dişlerin ve maksiller santral dişlerin sürmesinde gecikme saptandığını, bu dişlerde kök gelişiminde de gecikme olduğunu belirtmiş ayrıca, yarık bölgesinde lateral diş eksiklikleri olduğunu bildirmiştir (43). Harring’in belirttiği gibi, yarığın olduğu damak bölgesinde diş eksikliği olabileceği gibi, dişlerde şekilveya sürme yönü bozukluğu da gözlemlenebilir (44). Normal populasyon ile yarıktan etkilenmiş çocukları karşılaştıran çalışmalarda, bu tip konjenital diş anomalilerinin belirgin şekilde artış gösterdiği saptanmıştır (45,46). Süt dentisyonun ve daimidentisyonun her ikisinin de etkilenmesine karşın, bu tip anomaliler daimi dentisyondabelirgin olarak daha yüksek oranda görülür (4). Maksiller arkta diş anomaliinsidansı mandibular arka oranla daha yüksek olarak rapor edilmiş ve ek olarakanomalinin şiddetinin yarığın derecesine bağlı olduğu saptanmıştır. Damak yarığı bölgesinde ve diğer bölgelerde konjenital diş eksiklikleri sıklıkla görülür. En sıkeksikliği görülen dişler sırasıyla; üçüncü molarlar, 24 yarık bölgesindeki maksiller lateral dişler ve diğer taraftaki ikinci premolar dişlerdir. Hipodonti, maksillada yarık olantarafta diğer taraftan 3 kat daha sık görülmektedir. Mandibulada ise her iki tarafarasında belirgin farklılık saptanmamıştır (4,47-49). Yarıklı çocuklarda hem süt hem daimi dentisyonda yan kesici dişlerin yarık bölgesinde en sık rastlanan eksik diş olduğu belirtilmiş ve üst ikinci premolarların normal populasyondan dahasık olarak eksik olduğu bildirilmiştir (50). Dinçer ve ark., dudak ve/veya damak yarıklı hastalarda dental veokluzal anomalileri incelemiştir. Hastaların %53.9’unda çoğunlukla sol tarafta olmaküzere tek taraflı yarık belirlemiş, %46.1’inde ise çift taraflı yarık gözlenmiştir. Çift taraflı dudak ve/veya damak yarığı olan hastalarda; artmış overbite, overjet ve çift taraflı posterior çapraz kapanış ile birlikte Angle Sınıf II okluzyon, tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı hastalarda ise; Angle Sınıf III okluzyonla birlikte tek taraflıposterior çapraz kapanış ve tersine overjet belirlemişlerdir. Tek taraflı ve çift taraflıyarık gruplarının her ikisinde de konjenital lateral kesici ve ikinci premolar eksikliğiistatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (50). Dudak ve/veya damak yarığı olan bireylerin dentofasiyal ilişkilerinde deanomalinin etkileri görülür. Yarıklı ve normal populasyonlu bireylerin fasiyal ilişkilerindeki farklılıklar, aşağıda sayılan sebeplere bağlı olarak oluşmaktadır: 1)Genetik ve embriyolojik paternden kaynaklanan değişiklikler. 2) Yarığın mekanikbasıncından veya doku devamlılığının bozulmasından kaynaklanan adaptifdeğişiklikler. 3) Dudak veya damağın onarımı için yapılan cerrahi travma, iyileşme bozuklukları ve ortodontik tedavi. 4) Bu faktörlerin kombinasyonları (51) Dudak ve damak yarığı olan hastalarda ortaya çıkan maksillofasiyal gelişim bozuklukları için bu sayılan etkenlerin birleşiminin sorumlu olduğu belirtilmesinekarşın, en fazla etkiyi iatrojenik nedenlerin yaptığı düşünülmektedir. Çeşitli araştırmacılar, hiçbir tedavi görmemiş erişkin dudak ve damak yarıklı bireylerin normal veya normale oldukça yakın maksillofasiyel morfolojiye sahip olduğunu gösteren çalışmalar yayınlamışlardır (35,52-54). Kapucu, bu konu ile ilgili yayınlanan çalışmaları incelemiş ve izole damak yarığı operasyonunun maksiller morfolojiyi etkilemediği sonucunu ortaya koymuştur (55). Ancak, dudak ve damak yarığının birlikte olduğu olgularda, damak yarığı operasyonunun maksiller morfolojiyi olumsuz etkileyip etkilemediğinin kesin olarak 25 kanıtlanmandığını da belirtmiş, buna karşın dudak yarığı operasyonunun tarif edilen maksillofasiyal deformiteyi tek başına da oluşturabileceğini belirtmiştir. Dudak ve/veya damak yarıklı hastalarda kraniyal kaidenin morfolojisi ile ilgili birçok çalışma yayınlanmıştır. Haris, izole dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde kraniyal kaide uzunluklarının normalden farklı olmadığını, ancak orbital açı (orbital düzlem ve klival düzlemin oluşturduğu açı) ve kranial kaide (N-S-Ba) açısının daha küçük olduğunu ayrıca, kranial kaidenin daha eğimli olduğunu belirtmiştir (39). Bu durumu Moss, “Dysostosis Sphenoidalis” olarakisimlendirmiştir. Moss, izole damak yarığı grubu ile normal bireylerden oluşan kontrol grubu arasında yaptığı karşılaştırmada Planum açısı (Planum sphenoidale veklival düzlemin yaptığı açı) farkını 14° olarak saptamıştır (56). Sandham ve Chang, dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde, yarıksız Angle Sınıf I malokluzyonlukontrol grubuna göre belirgin olarak daha küçük klivus uzunluğuna rastlarken, yarığı olmayan bireylerde kraniyal kaide açısında belirgin bir fark olmadığını raporetmişlerdir (57). Mars ve Houston ise, kraniyal kaide değerlerinin bir farklılıkgöstermediğini belirtmişlerdir (58). Hoswell ve Gallup, yarıklı olmayan gruplakarşılaştırıldığında tüm yarıklı gruplarda kraniyal taban açısının benzer olduğunu bildirmişlerdir (59). Molsted ve ark.ise, komple yarıklı çocuklardasfeno-oksipital sinkondrozislerin inkomple yarıklı çocuklara göre daha dar vesinkondrozislerin üst kenarından sella noktasına kadar olan mesafenin daha kısaolduğunu göstermişlerdir (60). Bu araştırmacılar, yaptıkları başka bir çalışmada, sphenoid kemiğin büyük kanatlarının eğiminin daha geniş olduğunu, sphenooksipital sinkondrozis genişliğininde artmış olduğunu belirtmişlerdir (61). Singh ve ark.da, Sınıf III malokluzyonlu unilateral dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde 13-16 yaş döneminde kraniyal taban ve orta yüz bölgesi boyutlarında % 60 oranında azalmaolduğunu göstermişlerdir (62). Bu araştırıcılar, dudak ve/veya damak yarığının sadeceçenelerde lokalize olmayıp, kraniyal kaideyi de kapsadığını belirtmişlerdir.Dudak ve/veya damak yarıklı hastaların yüz gelişimindeki bu etkilenmeler hemsagittal ve vertikal boyutlarda hem de transversal boyutlarda değişikliklere nedenolmuştur. Sagittal ve vertikal boyutlardaki değişiklikleri inceleyen çalışmaların çoğunluğulateral sefalometrik filmler üzerinde yürütülmüştür. Toygar ve ark., tektaraflı dudak ve/veya damak yarıklı bireylerin dentofasiyal morfolojileri ve alt dudakkonumunu inceledikleri çalışmalarında, çenelerin sagittal yöndeki konumunu veilişkisini normal bireylerden oluşan kontrol grubu ile benzer değerlere sahip olarakbulmuşlardır (63). Ancak, yarıklı grupta efektif mandibular 26 uzunluğun (Co-Gn) ve ön yüz/arkayüz yüksekliği oranının (N-Me, S-Go) kontrol grubundan daha düşük olduğunuve alt çene konumunun (B-Hr, Pg-Hr) daha yukarıda yer aldığını saptamışlardır. Swennen ve ark.da,sendromsuz tek taraflı dudak ve/veya damakyarıklı 62 hastada mandibulanın konumunu ve morfolojisini araştırdıklarıçalışmalarında, araştırma grubunda mandibular uzunlukta (Go-Gn) azalma,mandibular plan açısında (SN-MP) da artma saptamışlardır. Yarık gruplarındamandibulanın kraniyal tabana göre (Ba-N, Ba-N-Pg, SNB) geride konumlandığını vealt yüz yüksekliklerinin (ANS-Me) de artmış olduğunu ancak, maksillaya görekonumunun (ANB,ANS-N-Pg) kontrol grubu ile farklılık göstermediğinibelirtmişlerdir (64). Lisson ve ark., tek taraflı ve çift taraflı dudak ve/veya damakyarıklı gruplar ile kontrol grubunu karşılaştırdıkları çalışmalarında, tam dudak ve/veyadamak yarıklı bireylerde maksillanın vertikal büyümesinin yetersiz olduğunubulmuşlar, maksilla saat yönünde gelişim gösterirken,mandibular eğimin değişmediğinisaptamışlardır. Ayrıca, posterior orta yüz yüksekliğinin belirgin olarak kısa olduğunu,buna karşın, anterior alt çene yüksekliğinin kontrol grubundan daha fazla olduğunubelirtmişlerdir (65). Öztürk ve Cura, tek taraflı duda-damak yarıklı Türk çocukları üzerindeyaptıkları çalışmalarında, mandibulanın sagittal yöndeki konumunda (SNB, SND) kontrol grubu ile belirgin bir farklılık olmadığını ancak, yarık grubunda gonial açının (Ar-Go-Me) arttığını ve mandibulanın posterior rotasyon (SN-GoGn) gösterdiğinisaptamışlardır.Yarık grubunda maksillanın sagittal yönde (SNA) geridekonumlandığını ve maksiller uzunluğun (ANS-PNS) azaldığını belirtmişlerdir.Bununla birlikte, yarık grubunda palatal plan açısında (SN/ANS-PNS) ve totalanterior yüz yüksekliğinde (N-Me) artış ile üst ve total posterior yüz yüksekliklerinde(S-PNS, S-Go) azalma saptamışlar ayrıca, Jarabak’ın fasiyal yükseklik oranına göreyarıklı bireylerde vertikal bir büyüme paterni saptadıklarını belirtmişlerdir (53). Doğan ve ark., tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı Türkçocukları ile yarıksız normal çocukları karşılaştırdıkları çalışmalarında; kafa kaidesiaçısının arttığını, maksillanın daha kısa ve geride olduğunu, gonial ve mandibularaçıların arttığını, alt yüz yüksekliğinin ve üst anterior yüksekliğin arttığını, posteriorve üst posterior yüzün vertikal gelişiminin durdurulduğunu, maksiller kesicilerinpalatinale devrildiğini, kesiciler arası açının arttığını, yumuşak doku profilininkonveksleştiğini, üst dudağın ince olduğunu ve burunun aşağı ve geriye yerdeğiştirdiğini saptamışlardır (66). Laatikainen ve ark., tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklıikizlerin maksilla ve mandibulalarının daha retruziv olduğunu, 27 çenelerin aşağı-gerirotasyon gösterdiğini ve daha geniş gonial açıları olduğunu bulmuşlardır (67). Treutlein ve ark., tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklıbireylerde maksiller konum ve boyut olarak kontrol grubu ile benzer bulunurken,mandibulada belirgin bir retruzyon ve posterior rotasyon saptamışlardır. Yarıkgrubunda anterior ve posterior bölgede vertikal midfasiyal büyümenin daha azolduğunu, total yüz yüksekliği ile karşılaştırıldığında orta yüzün belirgin olarak kısaolduğunu izlemişlerdir. Ancak, total anterior ve posterior yüz yüksekliklerinin kontrolgrubuna göre belirgin farklılık göstermediğini saptamışlardır (68). Bishara ve ark., opere olmamış tek taraflı dudak ve/veya damakyarıklı bireylerde maksiller ilişkinin normal bireylerden anlamlı farklılıkgöstermediğini ancak, mandibulanın daha retruziv olduğunu ve mandibular düzleminnormalden daha dik olduğunu belirtmişlerdir (69). Semb, tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde maksillanınretruziv olduğunu, anterior yüz yüksekliğinin arttığını, mandibulanın aşağı ve geriyerotasyonla birlikte retruziv olduğunu, posterior yüz yüksekliğinde azalma ve kraniyaltaban açısında hafif bir artış olduğunu saptamıştır (70). Capelozza ve ark., tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklıopereedilmemiş bireyler üzerinde yaptıkları çalışmada, yarıklı grubun kontrol grubuilebenzer kraniyal taban özellikleri gösterdiğini ancak,mandibular plan açısında (GoGn/SN) ve gonial açıda artış ile ramus yüksekliği (Ar-Go) ve mandibular boyutta (Go-Gn) azalma saptamışlardır (71). Bu araştırmayla, cerrahi müdahale olmaksızın dudakve/veya damak yarıklı bireylerde mandibular özelliklerin kontrol grubundan farklılıkgösterdiği belirtilmiştir. İki grupta da mandibulanın sagittal konumu benzer olmasınakarşın efektif mandibular uzunluk yarık grubunda belirgin olarak kısa bulunmuştur.Maksilla sagittal yönde (SNA, SN/ANS) protruziv bulunurken, efektif maksilleruzunluk (CoA) kısalmıştır. Alt anterior yüz yüksekliği (ANS-Me) yarık grubundabelirgin olmayan bir artış göstermiştir. Tateishi ve ark., opere edilmiş unilateral dudak ve/veya damakyarıklı bireyler ile ortognatik cerrahi tedavi görmüş veya yalnızca ortodontik olaraktedavi edilmiş Sınıf III bireylerle normal bireyleri karşılaştırdıkları çalışmalarındayarıklı grubun anteriorkraniyal taban uzunluğunun (S-N), eğer açısının (S) ve Frankfurt/SN açısının normal bireylerden farklı olduğunu saptamışlardır. SNA açısıyarıklı grupta kontrol grubuna göre belirgin olarak azalırken, maksiller kaide cerrahitedavi gören Sınıf III grubuna benzer, ortodontik tedavi Sınıf III grubundan isekısadır. Mandibular efektif uzunluk ve mandibularkorpus uzunluğu, yarıklı gruptakısalmış ve normal bireylerle karşılaştırıldığında gonial açıda artış ile ramusta 28 saatyönünün tersine rotasyon gözlenirken mandibular plan açısı değişmemiştir. Yineyarıklı grupta üst anterior yüz yüksekliği artarken, alt anterior yüz yüksekliği normaldeğerlere yakın çıkmıştır. En düşük ANB değeri yarıklı gruptadır. Bu çalışmanınsonuçlarına göre tek taraflı dudak ve/veya damak yarığı olan grup, cerrahi olmayan Sınıf III gruba benzer bir yapı göstermektedir (72). Šmahel ve Brejcha, tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı erişkinbireylerde kontrol grubuna göre mandibular korpus ve ramusun daha kısa olduğunu,anterior mandibular yüksekliğin, gonial açının, mandibular plan açısının artmış, çeneaçısının azalmış olduğunu ve mandibular retrognati görüldüğünü saptamışlardır (73). Horswell ve Levant, tek taraflı tam dudak ve/veya damak yarıklıbireylerin kontrol grubu ile büyüme paternlerinin benzer olduğunu ancak, yarıklıgrupta kraniyal kaidenin ve üst yüz yüksekliklerinin (N-ANS) kısa kaldığınısaptamışlardır. Posterior maksiller yükseklik (S-PNS) ve maksillanın sagittaluzunluğunun (ANS-PNS) yarıklı grupta azalmasına karşın mandibular uzunluktagruplar arasında belirgin farklılık bulunamamıştır (74). Tortman ve ark., tedavi edilmiş tek taraflı dudak ve/veya damakyarıklı bireylerin anterior kraniyal kaidesinin kısa olduğunu, maksillanın dahaposteriorda konumlandığını ve maksiller uzunluğun azalmış olduğunu belirtmişayrıca, vertikal maksiller mesafenin de daha az olduğunu saptamışlardır. A noktasınınkonumunda kontrol grubuna göre belirgin farklılık gözlenmezken, transversaliskeletsel boyutlarda da yarık bulunan ve bulunmayan gruplar arasında belirginfarklılık saptanmadığını belirtmişlerdir (75). Scheuer ve ark., tedavi planına ileriki dönemde ortognatikcerrahinin dahil edilip edilmeyeceğine karar verebilmek amacıyla erken yaşlardabireysel bir büyüme tahmini bulmaya çalışmışlardır. Tam tek taraflı dudak ve/veyadamak yarıklı bireylerden 4 yıl arayla iki sefalometrik film alarak yaptıklarıaraştırmada, 8-16 yaş arasındaki hızlı büyüme döneminde ANB açısında yaklaşık 5derecelik bir azalma saptamışlar ve bu azalmanın mandibular büyümedeki artıştandeğil, midfasiyal büyümenin inhibe olmasından kaynaklandığını belirtmişlerdir (76). Yoshida ve ark., adolesan ve erişkinlerde midfasiyal morfolojiyiaraştırdıkları çalışmalarını opere edilmemiş tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklıveya sadece damak yarıklı bireyler üzerinde yürütmüş, kontrol grubu olarak danormal bireyleri almışlardır. Araştırmanın sonucunda, tek taraflı dudak ve/veyadamak yarıklı 29 bireylerde maksiller retruzyon ve dik bir mandibula açısı görüldüğünü ve bueğilimlerin yaşla birlikte arttığını saptamışlardır (77). Da Silva ve ark., yetişkin bireylerde yarık tipi fark etmeksizin tümdamak yarığı gruplarında mandibular boyutların (S-Go, Co-Go, Go-Gn, Co-Gn)azalmış olduğunu göstermişlerdir. Ayrıca, normal ve dudak-alveol yarığına sahipbireylere kıyasla damak yarıklı bireylerde mandibular büyüme yönünün daha vertikalolduğunu belirtmişlerdir (78). Bazı araştırmacılar ise, dudak ve/veya damak yarıklı bireylerdemaksilla ve mandibulanın normal bireylerle aynı boyut ve ilişkiye sahip olduğunuancak, iki populasyon arasındaki farklılıkların embriyolojik veya genetik kökenliolmayıp, cerrahi yaklaşımlardan kaynaklandığını belirtmişlerdir (79,80). Cerrahi yaklaşımlar konusunda literatürdeki genel eğilim, damak yarığı operasyonunun maksillo-fasiyal gelişimi olumsuz yönde etkilediği ancak, dudak yarığı operasyonunun önemli olumsuz etkisininbulunmadığı şeklindedir (9,58,8083). Hayashi ve ark., tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklıbireylerde maksiller büyümenin yaşla azaldığını (özellikle 8 yaş sonrasında)belirtmişlerdir (84). Bu düşük maksiller büyüme potansiyeli, Ross tarafındanbelirtilmiş damak cerrahisi sonrasındaki maksiller ankiloz etkisine ve primeryetersizliğe dayandırılmıştır (80). Hayashi ayrıca, mandibula boyutları ile ilgiliolarak ramus yüksekliğinin, Go-Me uzunluğunun ve SNB açısının azalmış olduğunubelirtmiştir. Alt yüksekliğindeki artışı da nazal tabanın yukarıda pozisyon almasınave mandibulanın geriye rotasyonuna bağlamıştır(84). Mars ve Houston, dudak ve damak yarığı tedavisi görmemiş bireylerlesadece dudak operasyonu geçirmiş ve hem dudak, hem damak operasyonu görmüşbireyleri karşılaştırdıkları çalışmalarında, dudak operasyonunun sagittal maksillergelişim üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığını, damak operasyonunun ise anlamlıbir etkiye sahip olduğunu belirtmişlerdir (58). Wada ve Miyazaki, tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı bireylerlenormal bireylerin ilk 6 ayda maksiller gelişim açısından benzer eğilim gösterdiklerinibelirtmişlerdir. Ancak, 6. ayda dudak operasyonunun etkileri 30 nedeniyle yarıklıbireylerde maksiller gelişim geriliği görüldüğünü saptamışlardır (85). Capelozza ve ark., palatoplasti ve chelioplasti operasyonlarınınkraniyo-fasiyal morfoloji üzerindeki etkilerini araştırdıkları çalışmalarında; opereedilmemiş grup, dudak operasyonu görmüş grup ve dudak ve/veya damakoperasyonu geçirmiş grup olmak üzere, üç grup oluşturmuşlardır. Bu gruplardanaldıkları sefalometrik filmler üzerinde yürüttükleri araştırmanın sonuçlarına göre;dudak operasyonlu grubun anterior maksillasında belirgin bir retruzyon gözlenmekteve kraniyo-fasiyal morfolojinin dudak operasyonundan etkilendiği görülmektedir.Palatal operasyonun etkilerinin minimal olduğu ve istatistiksel olarak bir önemgöstermediği belirtilmiştir (86). Dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde, işitme ve konuşmadaki gelişmelerinde etkilendiği bilinmektedir. Orta kulakta tekrarlayan enfeksiyonlar, nöromuskülerbozukluklar, diğer serebral malformasyonlar, damağın anatomik varyasyonları,velofarengeal yetmezlikler ve artikülasyon mekanizmasının erken fiksasyonuna bağlıdengeleyici mekanizmalar normal konuşma gelişimi için risk faktörü olarak kabuledilmektedir (87-91). Öğüt ve ark.’nın tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı bireylerinodiyolojik ve konuşma durumlarının değerlendirildiği çalışmasında, 20 normalbireyden oluşan kontrol grubu (yaş ortalaması 6) ile 3. ayında dudak operasyonuve 12. ayında damak operasyonu yapılmış olan 20 tek taraflı dudak-damak yarıklıbirey (yaş ortalaması 6.5) karşılaştırılmıştır. Operasyonları erken dönemdeyapıldığı için dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde ileri düzeyde işitme kaybınarastlanmamış, yarık damağın iyileşmesinden sonra östaki borusunun fonksiyonlarının %86’ya kadar düzeldiği saptanmıştır. Ancak, ağız bölgesinin özellikle f2formantik bölgesini etkilemesi, damak ve dişlerin sesli ve patlayıcı sessizlerinoluşmasında önemli rol oynamasından dolayı, yarık damaklı hastalarda operasyonerken olsa dahi, konuşma problemlerine rastlandığı belirtilmiştir. Bundan dolayı hemişitme, hem de konuşma yönünden bu bireylerin operasyon sonrası uzman kişilerceyakın takibi gerektiği bildirilmiştir(92). Erdinç ve ark., iskeletsel Sınıf III düzensizlik gösteren tek taraflıtam dudakdamak yarıklı bireylerde yumuşak damak ve nazofarengeal havayoluilişkilerini değerlendirdikleri çalışmalarında, maksiller yetersizliğin nazofarengealhavayoluna 31 ait alanda azalmaya ve buna bağlı olarak dik yön boyutlarında bir artışaneden olduğunu saptamışlardır. Velofarengeal kapanma dolayısıyla da konuşmakalitesi açısından önemli olan yumuşak damak uzunluğunun, tek taraflı tam dudak-damak yarıklı hasta grubunda azaldığını bulmuşlardır (37). Dudak yarığı operasyonunun kraniyo-fasiyal gelişime etkisinin incelendiğiçalışmaların birçoğu Bardach ve ark.tarafından yapılmıştır.Bardach ve ark., 1979’da yayınladıkları bir hayvan çalışmasındadudak basıncını araştırmışlardır. Buna göre opere edilmiş yarık dudaklı tavşanlardadudak basıncının kontrol grubuna oranla anlamlı olarak arttığını ve bu gruptamaksillanın belirgin olarak kısa olduğunu göstermişlerdir. Sonuç olarak, dudakbasıncı ve orta yüz gelişiminin inhibisyonu arasında anlamlı korelasyonolduğunubelirtmişlerdir (93). Bardach ve ark., 1982’de yayınladıkları bir çalışmalarında dudakyarığı operasyonu esnasında sulkusta yumuşak dokunun zayıflatılmasının ortayüzdeki büyüme inhibisyonunu daha da arttırdığını saptamışlardır (94). Bu araştırmacıların yayınladığı diğer bir deneysel ve klinik çalışmanın sonuçlarına göre de, kraiyo-fasiyal büyüme üzerinde dudak operasyonununönemli bir etkisinin var olduğu bildirilmiştir (95,96). Dudak ve/veya damak yarıklı bireylerin transversal boyutta kraniyofasiyalmorfolojisi de birçok araştırmaya konu olmuştur.Bardach ve ark., damak operasyonunun “özellikle transversalboyutta fasiyal büyümeyi inhibe ettiği” hipotezini araştırdıkları hayvançalışmalarında, bu hipotezin doğru olmadığını saptamışlardır (97). Han ve ark., tek taraflı dudak ve alveol yarıklı grup ile tam dudakve/veya damak yarıklı ve izole damak yarıklı grupları kraniyo-fasiyal morfolojibakımından karşılaştırmıştır. 4. aydaki dudak operasyonu ve 2. yıldaki palatoplasti operasyonlarından hemen önce, ayrıca 4. ve 8. yaşlarda alınan seri lateral ve PAsefalogramları çalışma kapsamında incelemişlerdir. Araştırmanın sonucunda; tektaraflı dudak ve/veya damak yarıklı grubun 8 yaşındaki ortayüz genişlikleri, dudakve/veya damak yarığı olmayan kontrol grubundan daha fazla bulunmuştur. Ancak, budeğişiklikler istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır(98).Trotman ve ark., transversal yönde yarık olan ve olmayan bireylerarasında anlamlı farklılık saptamamışlardır (75). Motohashi ve ark., cerrahi olarak tedavi edilmiş tek ve çift 32 taraflıdudak ve/veya damak yarıklı bireylerin yarık bölgesi dışındaki fasiyalmorfolojilerinin (maksiller ve mandibular fasiyal genişlikler) kontrol grubu ile benzerolduğunu saptamışlardır. Ayrıca, tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı bireylerinnazal septum tabanının deviyasyonunda artış görüldüğünü ve maksiller alveolgenişliğinin azaldığını da belirtmişlerdir (99). Ishiguro ve ark., opere edilmiş dudak ve/veya damak yarıklıbireylerde büyüme değişikliklerini araştırdıkları longitudinal çalışmanın sonuçlarınagöre; çifttaraflı dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde yüz genişlikleri diğer yarıkgruplarına ve kontrol grubuna göre belirgin olarak fazladır. Çift taraflı ve tek taraflıdudak ve/veya damak yarıklı bireylerde ilk 1 yıl süresince nazal ve maksillergenişlikler damak yarığı olan bireylere göre daha fazla olmakla beraber, damakyarıklı bireylerdeki sabit büyüme ve Bolton standartları ile karşılaştırıldığında, ilk 1yıldan sonra büyüme değişiklikleri oldukça az olmaktadır. Dudak ve/veya damakoperasyonlarına bağlı olarak 6. yaşta tüm yapısal farklılıklar ortadan kalkmaktadır.Ayrıca, yarık varlığının etkisi mandibular boyutlarda da görülmekte, bu bireylerdenormal bireylerin ortalamalarına göre daha geniş bigonial çentiğin bulunduğuizlenmektedir. Bu fark, temporal kemiğin sağ ve sol mandibular fossaları arasındakimesafenin daha geniş olmasına bağlanmaktadır (100). Ross ve Coupe ise, tam tersi olarak, opere edilmiş yarığa sahipbireylerdekraniyal ve orbital genişliklerde azalma, mandibulanın bikondiler vebigonialboyutlarında ise, artma tespit etmişlerdir (101). Laspos ve ark., tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı bireylerinkarışık longitudinal kayıtlarına dayanarak, vertikal ve transversal planda,nasomaksiller ve mandibular asimetriyi araştırmışlardır. Asimetriyi puberte öncesi,puberte ve puberte sonrası dönemlerde değerlendirmişlerdir. Sonuçlara göremandibular asimetri, maksiller asimetri ile ilişkilendirilmiş ve zamanla büyüme ilebirlikte artış gösterdiği ayrıca, puberte sonrası büyüme döneminde de en yüksekseviyesine ulaştığı belirtilmişlerdir. Büyümenin bütün dönemlerinde, dudak ve/veyadamak yarıklı bireyler, kontrol grubundaki bireylere göre daha fazla asimetrigöstermiş ve mandibular asimetri yarıktan etkilenen maksillayı takip ederekmandibula, maksillaya paralel bir büyüme paterni göstermiştir (102). Laspos ve ark.nın bir diğer çalışmalarında ise, alt yüz asimetrisive mandibular asimetri açısından tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklı bireyler ilekontrol grubu karşılaştırılmış, sonuçta,mandibular asimetri bakımından iki gruparasında belirgin 33 farklılık saptanmamıştır. Mandibular asimetri ile alt yüz asimetrisiarasında da belirgin bir korelasyon bulunamamıştır (103). Kyrkanides ve ark., tek taraflı dudak ve/veya damak yarıklıbireylerin nazomaksiller asimetrisini PA üzerinde, radyografiler retrospektif olarakaraştırmışlardır. Araştırma soncunda, çalışma grubu ve kontrol grubunda iskeletselasimetrinin pubertal büyüme atılımı döneminde en yüksek seviyeye ulaştığınısaptamışlar, anterior nazal spina ve nazal septumun nazal kavitenin yarıktanetkilenmeyen tarafına doğru deviasyon gösterdiğini belirtmişlerdir. Yarık bulunanbireyler, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha asimetrikbulunmuştur (104). Mølsted ve Dahl, PA sefalogramlar kullanarak tam dudak ve/veya damakyarıklı bireyler ile dudak yarığı bulunan bireyleri kraniyo-fasiyal asimetri bakımındankarşılaştırmışlardır. Maksiller segmentte yarık hattına doğru konumsal bir deviyasyonve ark şeklinde değişiklik izlendiğini kaydetmişlerdir. Araştırıcılar, iki grupta dabazal maksiller genişliğin benzer olduğunu ancak, dentoalveolar seviyede tek taraflıdudak ve/veya damak yarıklı grupta yarık tarafında genişlikte azalma ve yarıkbölgesinde maksiller yükseklikte azalma izlendiğini belirtmişlerdir. Nazal septumunalt kısmı yarık tarafına doğru eğilmiştir (105). Sonuç olarak, maksillofasiyal gelişimin etkilenmesi sonucu dudak- damakyarıklı hastalarda maksillanın hem sagittal hem de transversal yönde kollapsıoluşmaktadır. Bunlara ek olarak, maksiller dentisyonda da eksik dişler nedeniylekollaps görülür (106). Dudak ve/veya damak yarığı tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir.Bu bireyler cerrahi işlemlerin zamanlamasını düzenleyecek bir plastik cerrah, çürükkontrolünü sağlayacak bir pedodontist, duyma ve konuşma problemlerini elimineetmek üzere bir Kulak-Burun-Boğaz uzmanı ve gelişiminin modifikasyonunu sağlaması için birortodontistin gözetimi altında olmalıdırlar (107). Dudak ve/veya damak yarıklı bireylerin doğumundan itibaren diş sürmesinekadar olan çocukluk dönemi 3 bölüme ayrılabilir: 1. Safha: doğumdan 3. aya kadar olanve tüm cerrahi işlemlerden önceki dönemdir. 34 2. Safha: 3. aydan 12. aya kadar, dudakoperasyonu yapıldıktan sonraki dönemdir. 3. Safha: 12. ayda primer damakoperasyonu yapılmasından diş sürmesine kadar süren dönemdir (108). Operasyon öncesi ortopedik apareyler ilk iki safhada kullanılır. Operasyonöncesi ortopedik tedavi, erken ortopedik tedavi, çocuk ortopedisi veya neonatalmaksiller ortopedi diye adlandırılır. 1950’lerin başından beri bu konu ile ilgili çeşitliaraştırmalar gerçekleştirilmiştir (109-113). McNeil, dudak-damakyarıklı bebeklerde yarık segmentlerini birbirlerine yaklaştıracak bir plak yapılmasıgerekliliğini belirtmiştir (114).Akrilik plaklar, yarığın kapatılmasında aktif veya pasifolarak kullanılmıştır. Pasif plaklar, akrilik plan üzerinde yarık kenarlarına denk gelenbölgelerden seçici mölleme yapılarak maksiller segmentlerin kendiliğinden birbirineyaklaşmasını sağlar. Aktif plaklar ise model üzerinde kazıma yapılarak hazırlanır vesegmentleri birbirine yaklaşmaya zorlar (113).Ancak, başta Semb olmak üzere, bazı araştırmacılar erkenortopedik tedavi uygulamasının gerekli olmadığınısavunmaktadırlar (70). Dudak operasyonunun fonksiyonel ve estetik sonuçları son yıllarda gelişencerrahi teknikler ile oldukça tatminkar sonuçlar vermesine karşın, burunun primerşekillendirilmesi amacıyla, Grayson ve ark. nazo-alveolarşekillendirici (nasoalveolar molding) apareyleri tanıtmışlardır (115). 35 Cerrahi öncesi tek taraflı dudak-damak yarıklarında “Naso-alveolar Molding” (Naso-alveolar Şekillendirme) [Özer ve Kama’dan]. Resim 22:Alveolar şekillendirme plağı. Resim 23: Tek taraflı dudak-damak yarıklarında alveol segmentlerin şematik görünümü. Resim 24:Ağıza uygulanacak akrilik naso-alveolar şekillendirme plağı. 36 Resim 25: Burun uzantısı yapılmadan önce yapılan alveol şekillendirmenin şematik görünümü. Resim26:Burun çıkıntısının yumuşak akrilik ile kaplanması. Resim 27: Nazo-alveolar şekillendirme sonrası alveol segmentlerin şematik görünümü. 37 Resim 28: Çift taraflı yarık ve ciddi nazal deformite. Resim 29: Silikon esaslı ölçü maddesi ile alınan ölçü. Resim 30: Maksiler arkın anteriorunun daralmış halinin şematik görünümü. Premaksilla için yeterli yer bulunmamaktadır. 38 Resim 31: Plaktaki burun şekillendirici uzantılarınşematik görünümü (naso-alveoler şekillendirme). Resim32: Premaxillaya uygulanan kuvvetler sonucundamaksiller süt dişlerinin sürmesi. Resim 33: Cerrahi uygulama sonucu kolumella ve burun ucunun görünümü. 39 Tek taraflı dudak damak yarıklı hastada nazo-alveolar şekillendirme (Gökçe ve ark.’dan). Resim34:Naso-alveolar Şekillendirme. Tedavi öncesi, tedavi sonrası ve dudak kapatma operasyonu sonrası hasta görüntüleri. Resim 35: Nazo-alveolar şekillendirme işlemi öncesi (A), tedavi ortası (B) ve tedavi sonrası (C) elde edilen alçı modeller. Resim 36:Hastaya nazo-alveolar şekillendirme işlemi için uygulanan aparey. 40 Tek taraflı dudak damak yarıklı hastada nazo-alveolar şekillendirme (Yağcı ve Uysal’dan). Resim 37:Hastanın alçı modelleri ve ağız içi görüntüleri. A) Tedavi başı B) Dudak ameliyatı öncesi C) Dudak ameliyatı sonrası. Resim 38:Tedavide kullanılan naso-alveolar molding plağı. 41 Burada, operasyon öncesindeki ortopedik tedavideburun kanatlarının kaldırılması amacıyla maksiller akrilik plağa eklenen akrilik paletlerkullanılmıştır. Bu sayede, primer nasoplastiden önce, 3. ay ile 6. ay arasında burunkanatları ve burun ucunun düzleşmesi önlenmeye çalışılır. Nazo-alveolar molding ilenazal kartilaj, filtrum ve alveolar segmentler normal anatomik ilişkilere yaklaştırılır. Dudak ve/veya damak yarıklarında posterior çapraz kapanış ile birliktemaksiller ark kollabsı sık rastlanan bir bulgudur. Bu kollabsın tedavisi maksillergenişletme gerektirir (116-118). Maksillanın genişletilmesi ile palatalsegmentlerin kollabsı düzeltilir. Bunun için çok çeşitli genişletme apareyleri kullanılabilir (119). Rapid maksiller ekspansiyon (RME) veya rapid palatal ekspansiyon (RPE),maksiller posterior dentisyona lateral yönde resiprokal bir kuvvet uygulanması ilemaksillanın genişletilmesi işlemidir. Uygulanan basınç, periodontal ligamentisıkıştırarak, alveolar parçayı laterale iterek, ankraj dişleri vestibüle eğerek midpalatalsuturun açılmasını sağlamaktadır (120). Sutura palatina medianın genişletilmesisonucu sfenoid kemik hariç, maksilla ile eklem yapan bütün kemiklerde bir hareket görülür. Kudlick’e göre, sutura intermaksillaris açılmakta, sutura frontonazalisve frontomaksillaris tek taraflı, processus pyramidalis ossis palatini ile processuspterigoideus ossis sphenoidalis arasındaki sutur çift taraflı olarak açılmakta ve ayrıca;sutura temporozygomatica’nın açılmasıyla zygomatik kemik yana ve arkaya doğruhareket etmektedir (121). Hızlı maksiller genişletme, 1860’da Angell tarafından ortaya atılmıştır (10) Angell, midpalatal suturda yırtılma oluştuğunu öne sürmüş ancak, radyografi henüz gelişmediği için bunu kanıtlayamamıştır. 1909’da Landsberger bu durumu radyografik olarak ispat edince, bu uygulamaya ilgi artmıştır (122). 1970’li yıllara kadar farklı aparey modifikasyonları ile bu uygulama devam etmiş, oluşan olumsuz etkiler farklı uygulamaların gelişmesini sağlamıştır. 3-20 pound seviyesinde etki eden kuvvetlerin ortopedik etki edebildiği bildirilmiştir (123). Maksiller genişletme uygulamalarının ortopedik ve ortodontik etkilerineilişkin yaş faktörünün önemi birçok araştırmacı için merak konusu olmuştur. Bazıçalışmalar üst çene genişletmesi için ideal zamanlama olarak 13-15 yaş aralığınıöne sürerken, bazıları 8-15 gibi daha geniş yaş aralıkları tanımlamıştır (116,117,124). 42 Skieller, kızlar için 12-13, erkekler için 14 olan pubertal atılımın en hızlıolduğu dönemde yapılan maksiller transversal genişletmenin, normalbüyüme/gelişmeyi ve sutural büyümeyi arttığını belirmiştir (125). Bell ve ark., süt vekarışık dişlenmedöneminde gerçekleştirilen maksiller transversal genişletmeninortopedik etki yaratabileceğini belirtirken, Haas ve ark. geliştirdikleri apareyve genişletme uygulamasına ilişkin yayınladıkları bir dizi makalede, büyüme atılımısırasında yaratılan ortopedik etkilerin yerini büyüme süreci sonrası dentoalveolaretkilerinaldığını belirtmiştir (118,126-129). Ten Cate ve ark.,maksiller midpalatal suturun yapısı ve hızlı genişletmenin etkileri üzerine yaptıklarıçalışmada, erken yaşlarda yapılan genişletmenin bölgeyi hücresel düzeydeetkileyerek ortopedik etkiyi arttırdığını belirtmiştir (130).Da Silva ve ark., ortopedik etki elde edilebilmesi için süt ve karışık dişlenme döneminde yapılan genişletmenin klinik uygulamasına ilişkin sonuçları yayınlamışlar, Halazonetis ve ark. da paralel görüş bildirmişlerdir (124,131). Baccetti ve ark., servikalvertebralar aracılığı ile pubertal büyüme tahmini yaptıkları ve Haas apareyikullandıkları çalışmalarında; pubertal atılım öncesi yapılan genişletmenin ortopediketkiler gösterdiğini, pubertal atılımın en hızlı olduğu periyotta hem dentoalveolarhem ortopedik etki olduğunu ve yaşın ilerlemesiyle etkinin ortodontik etki çizgisinedoğru kaydığını belirtmişlerdir. Maksiller genişletme amacıyla yavaş genişletme uygulayan apareyleri konualan araştırmalar oldukça az sayıdadır. Sakamoto ve ark., eksternalgenişletme arkı kullanarak maksiller genişletme uyguladıkları ve ardından yüzmaskesi tedavisine geçtikleri çalışmalarında, erken dönemde anterior çaprazkapanışların düzeltilebildiğini belirtmişlerdir(132). Rapid palatal ekspansiyon için çok çeşitli apareyler geliştirilmiştir. Haasapareyi(118). Hyrax apareyi(133), Quad-Helix apareyi(134), Minne Expander (135),Cap Splint(136), Hilgers(137) apareyleri en bilinenler arasında sayılabilir. Ayrıca, son yıllarda RPE amacıyla teleskopik tipte apareyler (138-141) ile fan tipieklemli apareyler (142) de geliştirilmiştir.Esas olarak dudak ve/veya damak yarıklı bireyler için geliştirilmiş RPEapareyleri, genellikle “V” şeklinde ve düzensiz bir darlık gösteren damak yarığınınmaksiller genişletmesi için uygun koşulları sağlamalıdır(117).Enacar, bu amaçla Quad-Helix apareyini önermiştir(143).Bengi ve ark., postoperatif dudak ve/veya damak 43 yarıklı olgularda maksiller genişletmeamacıyla hafif ve devamlı kuvvetler üreten E-Ark genişletme apareyini önermişlerdir(144). Palatal genişletme uygulayacak kuvvet iletme sistemlerinde aranan özelliklerden en önemlisi, kuvvetli dişsel ankraj ünitesidir. Çünkü, zayıf ankraj ünitesi daha fazlaistenmeyen diş hareketine neden olacaktır. Bunun yanısıra,hijyenik olması,laboratuar aşamalarının kolay olması, hastalar tarafından kolay taşınması, karışık vedaimi dentisyon dönemlerinde kullanılabilmesi, dişlerdeki devrilme hareketinimümkün olduğunca azaltması, yumuşak doku ülserasyonlarına yol açmaması gibifaktörler de önemlidir(120,145). RPE ile maksiller arkın mandibular arka göre over-expansion ileposterior okluzyonun ve buna bağlı olarak da posterior tüberkül ilişkisininbozulacağı ayrıca, maksiller daimi birinci molarlarda görülebilecek ekstruzyonsonucunda kapanışta açılma meydana geleceği belirtilmiştir(146). Open-bite vebununla birlikte uzun yüz karakteristiği gösteren olgularda maksiller molarekstruzyonuna bağlı kapanışın açılmasını önlemek amacıyla, splint tipi apareyler önerilmektedir (147). Okluzalyüzeyleri tamamen kaplayan bu splint tipi RPEapareyleri sadece vertikal boyut kontrolü sağlamakla kalmaz, aynı zamanda,maksiller parçaların daha paralel hareketini sağlar. Ayrıca, dişlerde istenmeyenrotasyon ve devrilme hareketlerini engellerken, apareyin rijiditesini de arttırırlar (148,149). Genel olarak, maksiller ekspaniyon sonrasında overjet’te artış, overbite’ta ise, azalma meydana gelmektedir (150-152).Isaacson ve ark., RPE apareyleri ile uygulanan kuvveti ölçtükleriçalışmalarında, vidanın tek bir aktivasyonu ile 1.36 kg – 4.53 kg arasında kuvvet bir kuvvetin oluştuğunu ve tekrarlayan aktivasyonlarda 9.07 kg ve daha fazla kuvvet birikimininmeydana geldiğini ve bu rezidüel kuvvetlerin de retansiyon döneminde derece derecedağıldığını belirtmişlerdir (135).Brosh ve ark., RPE uygulamasında aktif ve retansiyon dönemitedavi fazları boyunca yük birikim ve dağılım paternini araştırdıkları çalışmalarında,yük birikiminin RPE’nin aktif fazında ve retansiyon döneminde progresif olarakarttığını saptamışlardır. Retansiyon döneminde dahi devam eden bu birikiminrelapsta önemli bir rol oynadığını belirtmişlerdir(153). Maksiller kemiğin rezilient yapısından dolayı RPE sonucu alveolar yapılardalateral yönde eğilmeler gözlenmektedir. Maksilla üzerinde etkili olan bu 44 kuvvetler,5-6 hafta etkili olabilmektedir. Bu rezidüel kuvvetler de, aktif tedavi bittikten sonraalveolar yapılar ve dişler üzerinde relapsa neden olmaktadır. Bu nedenle, biriken bukuvvetlerin dağılması için uzun bir retansiyon süresine ihtiyaç vardır (120,123,139,154). Yüksek kuvvetlerin maksiller genişletmede getirdiği yan etkilerinden dolayı1970’lerden itibaren düşük kuvvetler ile genişletme yolları araştırılmayabaşlanmıştır.Yavaş maksiller genişletme (Slow Maxillar Expansion, SME) yönteminde,maksiller kemiklere 1-2 pound’luk (450-900 gram) daha hafif ancak, devamlı kuvvetlerin uygulanması ile 2-4 ayda maksiller genişletme sağlanmaktadır.Elde edilen bugenişletme, tamamen fizyolojik sınırlar içerisinde gerçekleşmektedir.SME yöntemi;destek dişlerde daha az devrilme, genişletilmiş segmentlerde daha az rezidüel kuvvetbirikimi, sutural bütünlüğün korunması ve iskeletsel nüks potansiyelinin azalmasıgibi avantajlara sahiptir(10,116,124,155,156).Haftada 0.5 – 1 mm’lik ritimle gerçekleştirilen SME’nin RME’ye göre; suturalbütünlüğü koruduğu, suturda daha az travma yarattığı, daha az operasyon reaksiyonuortaya çıkardığı, relaps potansiyelini azalttığı, yani, daha iyi bir sutural stabilitesağladığı belirtilmiştir. SME ile ilgili histolojik bulgular sutural ayrılmanınmaksillanın rezorbsiyon ve remodeling olaylarına uyumu sırasında dokubütünlüğünün korunmasına izin verecek miktarda olduğunu göstermiştir (12,124,130,157,158). SME işleminde; Quad-Helix apareyi, Porter apareyi, W-ark gibi sabit lingual arktipi apareyler, mıknatıslı genişletme apareyleri, Minne Expander apareyi, NiTipalatal genişletme apareyi ve vidalı genişletme plakları kullanılabilir.Carano ve Testa 1999’da Spring-Jet Apareyi’ni tanıtmışlardır. Kullanımı basit ve hasta açısından oldukça rahat olan bu aparey de bir maksiller genişletme apareyidir. Araştırmacılar, çalışmalarında tasarladıkları SME apareyi Spring Jet’in; genişletme süresince kontrollü kuvvet sistemi, kuvvetin etki çizgisinin üst molar dişlerin direnç merkezine yakın bir yerden geçmesi sayesinde molarların paralel olarak hareket etmesi gerçekleştirdiği genişletmenin fizyolojik özellikleri, “artık/rezidüel” kuvvet miktarının azlığı ve aktivasyon kolaylığı gibi avantajlarını bildirmiştir (159). Delaire, 1970’lerde yüz maskesini tanıttığında, dudak ve/veya damakyarıklı bireylerin ortodontik tedavisi için yeni bir alternatif de getirmiş oldu (13). KettleveBurnapp’ın daha önceki yıllarda çenelik ile anterior yönde direkt 45 ekstraoralkuvvet uyguladıkları çalışmaları ile karşılaştırıldığında, yüz maskesi uygulamasındadaha fazla kontrol olanağı ve daha geniş kuvvet uygulama seçenekleri bulunduğugörülmüştür(160). Friede ve Lennartsson, metalik implantlar kullandıkları çalışmalarında,yarıklı çocuklarda maksillanın öne traksiyonunun, kemik grefti ile orta yüzgelişiminin blokajını engelleyerek, faydalı etkiler yarattığını belirtmişlerdir (161).Maksillada meydana getirilen bu öne doğru hareket, Irie ve Nakamura ile Subtelny’nin çalışmalarında da gösterilmiştir (162,163).Yüz maskesi maksillaya anteriora doğru ekstraoral kuvvet uygular. Jacksonve Kambara, yaptıkları hayvan çalışmalarında, bu anterior protraksiyonkuvvetleri ile maksiller suturlarda belirgin anterior yer değiştirme saptamış ve bununmaksillayı çevreleyen suturlarda histolojik değişikliklerle birlikte meydana geldiğinibelirtmişlerdir (164,165). Histolojik değişiklikler, suturalardaki bağ doku fiberlerinin gerilmesive bunun ardından gerilmiş fiberler üzerine yeni kemik apozisyonu ile suturalgenişlik korunacak şekilde doku onarımı şeklinde gerçekleşir. Nanda ve Hickory, maksiller protraksiyon sonrasında zygomatiko-maksiller suturda histolojikmodifikasyonun, uygulanan kuvvet sisteminin oryantasyonuna göre değiştiğinigöstermiştir (166). Delaire, sutural gelişmenin kuvvetlerden etkilendiğini belirtmiştir.Maksillaya anterior yönde ağız dışı kuvvet uygulandığında, maksillanınfrontomaksillar suturdaki bir dönme noktası etrafında öne ve yukarıya doğrurotasyon hareketi yaptığını ve bu hareket sonucunda maksillanın aynı zamanda önedoğru yer değiştirdiğini ileri sürerek, maksillayı öne doğru uzatmak için yüz maskesikullanmıştır (13). Delaire’in teorisine göre, maksillanın bu hareketi palatomaksillarsuturdaki apozisyonel dengeliyici kemik gelişimi ile mümkün olmaktadır. Ayrıca, diğer komşu suturlarda da uyum sağlayıcı kemik gelişimi meydana gelmektedir (167). Dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde rapid palatal genişletme (RPE) ilebirlikte yüz maskesi uygulaması, maksiller protraksiyon amacıyla kullanılan etkili bir tekniktir(118). McNamara ve Turleyyayınladıklarıçalışmalarında, RME ile maksilla çevresindeki suturlarda disartikülasyon sağlanarak, yüz maskesinin etkinliğinin arttırıldığını belirtmişlerdir (168, 169). Bell de maksillayıkraniyo-fasiyal kompleksteki diğer 9 kemikle birleştiren suturlarda RME ile meydanagetirilen serbestleştirmenin, protraksiyon kuvvetlerine daha pozitif reaksiyonvermesini 46 sağladığını belirtmiştir (157).Tindlund, yüz maskesi ile ilgili yaptığı çalışmalar sonucunda, Angle SınıfIII malokluzyona sahip bireylerde istenilen sagittal iskeletsel yanıtın, protraksiyonaerken başlandığında (geç dönem süt dişlenmesi) ve tedavi süreci uzun tutulduğunda, elde edildiğini belirtmiştir. Bu bulguları; süt dişlenmesinde maksiller protraksiyonsonucu istenilen iskeletsel etkinin oluştuğunu ifade eden Delaire ve ark. çalışmalarıileuyumludur(170,171,172). Protraksiyon, daimi kesicilerin erüpsiyonu öncesi yapıldığında, daimikesiciler üzerindeki protrüzif etki azalmaktadır. Tindlund ve ark. protraksiyon tedavisi döneminin sonunda, üst daimi kesicilerin kendiliğinden normalbir overjet konumunda sürmesi gerektiğini belirtmiştir (173,174). Alt yüz gelişimi ve tedavinin yarattığı bileşik etki, en son yüz biçiminibelirlemektedir. Dudak bölgesinde yapılan değişiklikler, yüz görünümünü önemli birşekilde etkiler (163).Geç süt dişlenmesi dönemindeki protraksiyon tedavisine karşıoluşan iskeletsel yanıt, birçok olguda maksillomandibular iskeletsel sagittal ilişkinindüzeltilebileceğini göstermiştir. Böylece, yüz görünümü ile birlikte, kapanış daiyileşmektedir. Tek taraflı (daha fazla iskeletsel etki) ve çift taraflı tam yarıklarda(daha fazla dentoalveolar etki) görülen dentofasiyal farklılıklara karşın,yumuşak doku kesit değişiklikleri neredeyse aynı bulunmuştur(174).Bu da, yumuşak doku kesiti ile onu destekleyen sert doku yapıları arasında yakın bir bağlantı olduğunaişaret etmektedir(173) Tindlund, 10 yaş altı 72 çocuklar üzerinde yürüttüğü çalışmasınınsonucunda; protraksiyon sonrası, tek ve çift taraflı yarıklar arasındaki maksillerprognatizm farklılığının ortadan kalktığınıfakat, yarık görülmeyen çocuklarda ortayüz ve mandibulanın daha retruziv olduğunu saptamıştır. Üst molarların sagittalkonumu normalize edilmiş ve üst daimi kesiciler istenilen oranda arkaya eğimlikalmışlardır. Çift taraflı yarıklarda anterior yüz yüksekliği; yarıksız çocukların altyüz yüksekliği ile karşılaştırıldığında, protraksiyon sonrası bir miktar artmıştır (170). Maksillaya ekstraoral kuvvet uygulanması, kemiksel gelişimmodifikasyonunayol açar. Bu gelişim modifikasyonu yalnızca sutural marjinlerdedeğil, aynı zamandakemiklerin dış yüzeyinde de görülür. Suturlardaki gelişimmodifikasyonu,suturlardaki açılma sonucunda bağ doku fibrillerinin gerilmesi ve bu bölgeye yenikemik depozisyonu ile oluşur (165, 164).Ishikava ve ark.,tek taraflı dudak-damak yarıklı bireylerdemaksiller 47 protraksiyonu çenelik ile destekledikleri çalışmalarında, iki yıldan uzunsüren tedavi süresi boyunca, ilk yıl elde edilen etkilerin en fazla olduğunu ve tedavisonuçlarının bireylerin başlangıçtakiposterior üst yüz yüksekliğine bağlı olarakfarklılıklar gösterdiğini belirtmişlerdir (175). Maksiller genişletme dönemdedüzeltilmesi; sürmekte ile posterior olan dişleri çapraz daha kapanışların normal bir erken pozisyona yönlendirmesi, prematür kontaktları ortadan kaldırılması ile fonksiyonel problemleri en azaindirmesi, büyüme periyodunda sağlanan dentofasiyal avantajlardan dolayı tedavi süresive zorluklarını azaltması nedenleriyle kabul gören bir görüş olmuştur (176). Süt dentisyonun, daimi dentisyon için bir rehber vazifesi gördüğüne inanılır.Ayrıca, malokluzyonlar ile mandibular disfonksiyon belirtileri arasında bağlantılarsaptanmıştır. Çapraz kapanış ne kadar geç tedavi edilirse temporomandibular eklem(TME) problemi riski de o oaranda artabilir. Dudak ve/veya damak yarıklı veya yarıksızbireylerde çapraz kapanışların erken dönemde tedavileri yapılmadığında, daimidentisyon döneminde kraniyo-fasiyal yapılarda asimetrilere neden olabilmektedirler. İskeletsel olgunluğa bağlı olarak, maksillanın kafa ve yüz kemikleri ile yaptığıeklemlerin rijiditesi de artar. Bu da klinikte maksiller genişletme esnasındarahatsızlık ve ağrı ile kendini gösterir. Ayrıca, erken dönemde tedavi edilmemişbireylerde transversal boyut artışı, sagittal ve vertikal boyuttaki artıştan daha öncetamamlanır. Bu sebeplerden dolayı büyüme atılımı dönemi genişletme için idealdönemi oluşturur (118,177).Pubertal büyüme öncesinde veya sırasında, faydalı ortopedik sonuçlar eldeedilebilirken, bu dönemden sonra yapılan palatal genişletme işlemlerinde zorluklarçıktığı belirtilmektedir(154). Viazis ve ark., midpalatal suturun en erken 15, en geç 27 yaşındakemikleşebileceğini ileri sürerek, genişletme için en optimal dönemin 8 - 15 yaşları arasıolduğunu belirtmektedirler(147).Maksiller genişletmede, genişletme miktarı ile hasta yaşı arasında büyük birbağlantı vardır. Klinisyenler genellikle pubertal büyüme atılımından sonra suturalseperasyonun güç olduğunu belirtmektedirler (178).Genişletme kuvvetlerine karşı eniyi cevap, pubertal büyüme 48 atılımının hemen öncesi veya pubertal büyüme periyoduiçinde alınmaktadır(126,129). Yaş ile iskeletsel genişletme sırasında direnç artışıarasında direkt bir bağlantı vardır. Artan yaşla birlikte maksiller birleşimde mekanikbir kilitlenme meydana gelmektedir. Bu kilitlenme en erken 12-13 yaşındaolmaktadır(157,179). Sert damakta sagittal yönde uzunluk artışının erişkin döneme kadar devamettiğini bildiren Melsen’in, yaşları 1 ila 18 arasında değişen 33 erkek ve 27kızdan elde edilmiş otopsi materyallerinden alınmış sert damak örnekleri üzerindegerçekleştirdiği çalışmasının bulguları, sert damak uzunluğundaki artışın, transverssuturda büyüme ve damağın posterior marjininde apozisyon nedeniyle 13 15 yaşakadar devam ettiğini göstermektedir(180).Bu yaştan sonra apozisyon daha birkaç yıldevam edebilmesine karşın,sutural büyüme tamamlanmaktadır. Postnatal gelişimboyunca transvers sutur morfolojisi değişime uğrar. Midpalatal suturda transversbüyüme kızlarda 16, erkeklerde 18 yaşına kadar devam etmektedir. Medyan suturgelişim dönemi boyunca 3 gelişim fazı gösterir. Bebeklik döneminde görülen birincifazda sutur kısa, geniş ve “Y” formundadır. Çocukluk döneminde görülen ikincifazda daha dolambaçlı hale gelir ve yetişkin dönemde görülen üçüncü fazda ise, kilitlenme gerçekleşir ve bu fazda maksiller yarıların seperasyonu için bukilitlenmenin kırılması gerekmektedir. Melsen’in çalışmasında ayrıca, midpalatal suturunarkadan öne doğru kemikleştiği de belirlenmiştir.Artan yaşla birlikte, kemiklerin sutural yüzeyleri artan interdijitasyonnedeniyle daha düzensiz hale gelmektedir. Artan interdijitasyon sonucu suturalyüzeylerde füzyon oluşur ve kapanma gerçekleşir. Farklı morfolojiler sadece farklısuturlarda görülmekle kalmaz, aynı sutur içinde dahi farklı morfolojiler izlenebilir. Mekanik kuvvetlere sutural dokuların cevabı; kuvvetin sıklığı, süresi, suturunmorfolojisi ve hastanın yaşından etkilenmektedir (181). Pearson ve Thilander,intermaksiller ve transvers palatin suturdakikapanmanın yaşla ilerlemesini saptamak amacıyla 15 ve 35 yaş arasındaki 24otopsi örneğinde gerçekleştirdikleri çalışmalarında, kapanmanın yaşla göstermişolduğu seyrin kişiden kişiye büyük değişiklikler göstermesinin yanında,suturun kendiiçinde de farklı bölgelerde değişik derecelerde gerçekleştiğini göstermişlerdir. Buçalışmaya göre,suturun kapanması, 49 damak kubbesinin oral yüzeyinde, nazal yüzeyegöre daha yavaş gerçekleşmektedir. Ayrıca, intermaksiller suturda kapanma, posteriorbölümde anterior bölümden daha önce başlamaktadır. Palatal suturda kapanma genelolarak diğer kafa suturları ile aynı yaşlarda başlamasına rağmen, kapanmanın derecesiaynı seyirde gitmez. Midpalatal suturdaki kapanma en erken 15 yaşındaki bir kızdasaptanmış olmasına rağmen, 27 yaşındaki bir kadında henüz kapanmamış suturun tespitedildiği de bildirilmektedir. Kapanmayı sağlayan kemik spiküllerinin 15 - 19 yaşlarıarasında görüldüğünü belirten araştırmacılar, tüm bu bulgular neticesinde RME’nun25 yaşına kadar denenebileceğini çünkü, bu yaşa kadar %5’lik ihtimal ile midpalatalsuturun tam olarak kapanmadığıbelirtilmektedir (182). Ten Cate ve ark., genç ratlarda sutural dokularda hızlıgenişletmeyi takiben fibroblastik, fibroklastik ve osteoblastik aktivitenin daha olgunratlara göre önemli düzeyde arttığını saptamışlardır (130).Büyüme periyodu boyunca; iskeletsel ve sutural cevapta artış, yüksek hücreselaktivite, artmış operasyon yeteneği ve maksiller artikulasyondaki kemiklerdekilitlenme söz konusu olduğundan, erken dönemde yapılacak olan tedavi ile posteriorçapraz kapanışın düzeltilmesi, artmış iskeletsel cevabın yanında, dişlerin daha normalpozisyonda sürmesi, kondiler pozisyon asimetrisinin düzeltilmesi, okluzalinterferansların ortadan kaldırılması nedeni ile mandibulanın yana kaymasıengellendiğinden, mandibula ile normal kapanışın sağlanması gibi avantajları daberaberinde getirmektedir. Maksiller genişletmenin erken dönemde uygulanmasıdaha basittir ve daha az kuvvet gerektirir. SME ile midpalatal suturda oluşan cevapRME’ye göre daha fizyolojik bir cevap olmaktadır. Bu sırada, doku bütünlüğüdaha iyi korunurken, relaps potansiyeli azalmaktadır. Süt ve karma dentisyondöneminde daha az kuvvetle, yavaş genişletme ile ortopedik ve ortodontik etki eldeedilebilirken, daha büyük hastalarda, daha yüksek kuvvet seviyesi sağlayabilen RMEuygulaması veya cerrahi desteğe ihtiyaç olabilmektedir (143,157,183-186). İskeletsel olgunlukla birlikte midpalatal suturda kapanma gerçekleştiğinde, suturu ayırma girişimlerinde suturun açılmasına karşı bir direnç oluşarak diş ya da doku yaralanmalar oluşabilmektedir. Bu nedenle medyan palatal suturuayırmak için uygulanacak cerrahi girişimler, maksillanın palatal proseslerininçocukluk dönemindekine benzer şekilde kolay ve hızlı bir biçimde ayrılmasınısağlayacaktır. (187). Karaman ve ark., normal ve cerrahi destekli RME uygulamalarınınsınırlarını 50 belirlemek amacıyla 16 bireye RME, 16 bireye de cerrahi destekli RMEuyguladıkları çalışmalarında, klinik ve istatistiksel olarak dentofasiyal yapılarüzerine benzer etkiler elde etmişler ancak, cerrahi yöntemin güçlükleri ve yanetkilerini göz önüne alarak RME tekniğini tavsiye etmişlerdir (188). RME’deki rezidüel kuvvetlerin, daha büyük bireylerde genç bireylere göre%15-28 oranında daha fazla olduğu gösterilmiştir (189). Kawakomi ve ark., unilateral dudak ve/veya damak yarıklıbireylerde maksiller genişletme ve protraksiyon uyguladıkları çalışmalarında, opereedilmiş dudak ve/veya damak yarıklı bireylerde sıklıkla rastlanan anterior çaprazkapanış, maksillanın gelişim geriliği nedeniyle oluşan iskeletsel anterior ve posteriorçapraz kapanışlar ve orta yüz geriliğinin, bu yöntemle başarılı bir şekildedüzeltildiğini belirtmişlerdir. Maksiller protraksiyon-headgear’i uygulaması ilebelirgin iskeletsel ve dental değişiklikler elde edildiğini belirten araştırıcılar, süt veerken miks dentisyon süresince yarık bölgesinde diş sürebilmesi için gerekli yerinhazırlanabilmesi amacıyla maksiller kompleksin genişletilmesi ve anteriorprotraksiyonu ile anterior ve posterior çapraz kapanışların düzeltilmesi gerektiğinibelirtmişlerdir. Ancak, protraksiyon tamamlandıktan sonra, aktif büyüme gelişimdönemi tamamlanmış olsa dahi, mandibular kondilin devamlı büyüme potansiyelininkontrol altında tutulması gerektiğini de eklemişlerdir (190). Mundstock ve ark., RME uygulanan bireylerde okluzalradyografiler ile yaptıkları çalışmalarında, dental arkın anteriordan çok posteriorbölgede açılma gösterdiğini ve kesici dişlerde labiale inklinasyon olduğunusaptamışlardır (191). Alveolar yarıkların kemik grefti ile yeniden yapılandırılması çok kullanılanveliteratürde sıkça yeralan bir cerrahi yöntemdir (4,14,192). Kemik greftlemesi işlemizamanlamasına göre; birincil, ikincil veya üçüncül olarak sınıflandırılır (193).Birincil kemik grefti; bebeklik döneminde, birincil dudak veya damak onarımı ileeşzamanlı olarak yapılır. İkincil kemik grefti genellikle hastanın dental gelişimitamamlandığında karışık dentisyonun sonunda gerçekleştirilir. Yarığa komşu daimilateral kesici veya kaninin erüpsiyonuna yakın gelişim döneminde yapılır. Üçüncülkemik grefti veya geç ikincil grefting ise, daimi kanin dişin sürmesini takip edendönemde gerçekleştirilir (194). Birincil kemik grefti yaygın olarak 1950 ve 1960’larda kullanılmaktaydı(193).Birincil kemik greftinin amaçları; kemik yetersizliğinin 51 ortadan kaldırılması, dudakve damak onarımı ile ilgili skar gerilimini önlemek için premaksillanındengelenmesi, yarık alanındaki daimi dişlerin sürmesi için yeni kemik matriksioluşumunu sağlamak ve alar tabanın çoğaltılmasıdır. Maksiller gelişiminnormalizasyonu ve stimülasyonu da beklentiler arasındadır (195). Buna karşın,birçok yazara göre, birincil kemik grefti ile fasiyal iskeletin orta üçlüsü önemligelişim aksamalarına uğramaktadır ve buna bağlı olarak bu işlem yaygın bir şekildeterk edilmiştir (196). Boyne ve Sands tarafından, 1972 yılında tanıtılan ikincil kemik grefti ise;Alveolar yarık deformitesinin düzeltilmesinde ana tedavi yöntemini oluşturmaktadır. (197). Araştırmacılar, yarık bölgesinde mukoperiostal flep kaldırılıp, yarık kenarlarındakikemik duvarlardan da periostal flep kaldırılarak burun tabanının onarılmasınıönermişlerdir. İliak kemikten alınan otojen kemik parçalarının yarık bölgesinikapatacak şekilde doldurulmasını ve üzerinin mukoperiostal flep ile kapatılarakuygulamanın tamamlanmasını savumuşlardır (15).İkincil kemik grefti; birincil dudak ve damak yarığı tedavisinden sonraki herhangi birzamanda yapılabilir ve erken (iki ile beş yaş arası), orta (altı ile onbir yaş arası), vegeç (daimi kanin sürmesinden sonra) olarak gruplara ayrılabilir (40,93). Erkenikincil greft, birincil kemik greftinde gözlenen orta yüz gelişim sınırlamaları ilebenzer sonuçlar ortaya çıkarabilir. Bu yüzden, yarık alveolus tedavisinde pekyararlılığı bulunmamaktadır. Orta dönem ikincil kemik grefti; greftlenmiş kemikarasından diş erüpsiyonuna izin verme, dental maksiller arkın dengelenmesi, nazalyumuşak doku ve kıkırdağın desteklenmesi ve dentisyonun periodontal sağlığınıniyileştirilmesi amacıyla yapılır. Geç greftlemenin amacı; kronlar, köprüler ve implantlar gibi protetik diştedavileri için gerekli şartların uygun hale getirilmesidir (197). Geç ikincil veüçüncül kemik grefti; periodontal ve prostodontik iyileşmeye olanak vermek vekalıcı bukkonazal fistüllerin kapanmasına yardımcı olmak için kullanılır. Buna karşınbu tip greft, yarığa komşu dişlerdeki kemik kaybını onaramaz (196,197). Dikkatealınabilecek bir başka teknik ise gingivoperiosteoplastidir (GPP). Bu teknikle, çokgenç yaşta alveolar yarığa ait yumuşak doku öğeleri onarılarak, gelecekte yapılmasıgerekli olası kemik greftlerinden kaçınılmış olur. Yarık boyunca gingival veperiosteal dokuların gerçeğe uygun bir şekilde oluşumu ise dudak veya 52 damaktedavisi sırasında gözlemlenir. Bu tekniği tercih eden cerrahlar; bu tip kemiğin onarılmışyarık bölgesinde “de novo” gelişeceğini düşünerek, bebeğin periosteumuna özgüosteojenik potansiyelden faydalanmayı ümit ederler. Başarılı olunduğunda GPP, ekcerrahi işlem ve donör bölge rahatsızlıklarını önlemiş olur. Bu işlemin yaygınkullanımını önermek için gerekli olan ve maksillofasiyal iskelet gelişimi üzerindekietkisini inceleyen araştırmalar yetersizdir. Kemik grefti için farklı donör bölgeler kullanılmıştır. İliyak krestten alınansüngerimsi kemik daha sık kullanılır, fakat tibia ve mandibular simfiz de donörbölgeler arasındadır. Kranyal kubbe ve kaburga da kullanılmış, fakat bunların iliakve tibial kemik kadar başarı göstermediği anlaşılmıştır (197). Otolog greftlerde; iledoldurulduğundan tüm yarık, avantajlıdır ve gelişimini greftlenmiş devam kemik ettirebilen kemik arasından süren dişlerortodontik veya ortopedik güçlere ve maksiller gelişime iyi yanıt verirler. Buyöntemle; yarığa komşu dişlerde yeterli kemik desteği oluşur, oronazal fistüllerinuygun kapatılması sağlanır ve nazal yapıya güvenilir destek verilmiş olur (198,199). Otojen kemik greftinin başarısı, greftin yeniden damarlanma kabiliyeti ilebağlantılıdır. Trabeküler yapısına bağlı olarak, süngerimsi kemik hızla vaskülarizeolacağından, özellikle avantajlıdır (199).Ayrıca, küçük miktarda transplante edilmişhücreler yaşamayı sürdüreceğinden, osteojenik öncü hücre yayılımı için de tetiklemesağlanmış olur. Süngerimsi kemik, alıcı bölgelere daha rahat bir şekilde uyum sağlar.(200). Yarık grefting’i için bir başka seçenek ise kortikal kemiktir. Bu tip kemik,yeniden yapılanma için öncü şekil ve gücü sağlasa da, daha az yüzey açılımına bağlı,yoğun yapısından ötürü hücreselliği ve damarlanması yavaştır, sonuçta daha uzun birdeğişim süreci ve daha zayıf bir implant gözlenir (199). Otojen kemik greftlerinin olumsuz yanları; donör bölgede ağrı ve iltihapoluşumu, başarı oranındaki farklılık ve sınırlı miktarda kemik hacmi olmasıdır.Ayrıca, hem kemik alınan bölgede, hem de implantasyon bölgesinde kan kaybıgözlenir. Donör bölgenindiğer yan etkileri arasında; yara oluşumu, hematom, seroma veparestezi sayılabilir (193). 53 Alveolar yarıkların onarımında allojen kemik greftleri de kullanılmıştır(201).İkinci bir cerrahi girişime gereksinimi ortadan kaldırarak bu tip greftler iltihap riskinide azaltır. Demineralize, dondurulmuş kortikal ve süngerimsi kemiği anındakullanıma sunmak amacıyla allojen kemik bankaları kurulmuştur. Hastalıkbulaşmasını, bağışıklık hassasiyetini ve alıcı bölgenin reddini azaltmak için bukemik; screening ve işlenme sürecine tabi tutulmaktadır. Tüm bunlara karşınallojenik kemik bankalarının olumsuz yanları da vardır. Bunlar arasında;sınırlandırılmış hücresel immünolojik reaksiyonların ortaya çıkması ve damarlanmaile kemiklenmenin yavaşlaması sayılabilir. Alıcı bölgede uyum gecikmesi, yaraaçılımı ve ayrılma gibi durumlar da gözlenebilir (199). Alloplast olarak adlandırılan kemik greft alternatifleri de yarık grefti açısındandeğerlendirilmiştir. ß-trikalsiyum fosfat ve hidroksilapatit içeren bu materyaller, yarığa komşu bölgelerde sürmemiş dişleri olan, gelişme dönemindeki hastalaraönerilmemektedir (202). Moreau, yarık bölgesindeki deformitenin birbiomateryal ile doldurulmasını önermiş ve bu amaçla 5-ethyl-5(hydroxymethyl)β,β-dimethyl-1,3-dioxane-2-ethanol diacrylate içerikli siklikasit monomerlerinkullanılabileceğini belirtmiştir. Çalışmasının sonuçlarına göre; EHD ağları formüllerioptimize edilerek jelasyon süresinin daha hızlı olması, maksimum reaksiyonsıcaklığının düşük olması, sol fraksiyonunun düşük olması, şişme(kabarma)derecesinin düşük olması ve maksimum hücre ataşmanı sağlaması geliştirilebilirbulunmuştur (193). El-Deeb ve Horswell tarafından yapılan bir hayvan modeliçalışmasında, cerrahi olarak kurgulanmış yarık bölgesine hidroksilapatityerleştirilmesi sonucunda fibröz birleşime ait histolojik kanıtlar gözlenmiştir (203).Endosteal implantların tercih edilmediği erişkin hastaların alveolar kret kenarartırımında alloplastlar kullanılmıştır (202,204). İdeal olarak sekonder kemik grefti tekniği, yarık bölgesinde greftlenmiş kemikiçerisinde kanin dişin sürmesine olanaksağlayacak şekilde erken uygulanmalıdır (205, 200, 206). Süngerimsi kemik, maksilla ile tümüyle bütünleşir ve kortikal veyakostakondral greftlere göre tercih edilir ancak, diş sürmesini geciktirebilir (205, 207).Buna karşın, Witsenburg ve Freihofer1990’da yaptıkları çalışmada, 17bireyin otojen olarak kaburga kemiğinden alınan greftlerini ortalama 76 ay boyuncaizlemiş ve sonuçta tüm gerçekleştiğinibelirtmişlerdir (208). 54 bireylerde normal kanin sürmesinin Çeşitli cerrahi teknikler; göreceli olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte tümdünyada kullanılmaktadır. Güncel olarak kullanılan en yaygın palatoplasti teknikleri;von Langenbeck tekniği (209), Bardach iki flepli palatoplasti (210), VeauWardill-Kilner kapatımı (197,211), Schweckendiek tekniği ve Furlow palatoplastidir (212). Von Langenbeck tekniği; damak kapatımı için, tam kalınlıktaki çift pediküllü(bipedicled) sert damak fleplerinin, palatal alveolar kreti gevşetici insizyonlarlamediyal mobilizasyonunu kapsar (209). Bardach iki flepli palatoplasti; sabitlenmiş vepushback olmadan anterior ve posterior olarak kapatılmış iki, geniş, tam kalınlıktasert damak flepini kullanır (210). Aynı zamanda, üç flepli/V-Y tekniği olarak dabilinen Veau-Wardill-Kilner palatoplasti; bir pushback hareketi ile işlevselliğigeliştirmek için palatal uzunluğun arttırılması amacıyla kullanılır (211,213). Sekonderamaç ile iyileşme için, sert damağın önemli bir bölümü açıkta bırakılır.Schweckendiek yöntemi iki evrelidir. Yumuşak damak ilk önce, hasta üç veya dörtaylıkken dudak onarımı sırasında tedavi edilir. Hasta 18 aylıkken sert damakkapatılır. Furlow tekniği, sadece yumuşak damak için uygulanan çift karşıtlı Z-plastiişlemidir. Furlow tekniğinin amacı; damak kasının fonksiyonel çapraz yöne yenidenuyumlandırılmasıdır. Sert damak yarıkları için, genellikle Von Langenbeck tekniğiile birlikte kullanılır. Bu yöntemin kullanımı geniş yarıklarda zor olsa da, yarık darise veya submuköz yarık mevcutsa kullanılabilirliği artar (214). Güncel tedavilerin sınırlamaları: Yarık damak deformitelerinin tedavisinde bazı komplikasyonlar bildirilmiştir.Bu komplikasyonlar, titiz bir çalışma ve doğru uygulama tekniğiyle en azaindirgense bile, hastalar yaşamları boyunca birkaç defa operasyonla düzeltime maruzkalmaktadırlar. 1999 yılında yarığı opere edilmiş 374 hastada yapılan bir çalışmadaMackay ve ark; hastaların 3,3 oranında rekonstrüktif işlemlere ve 1,2 oranındaotolaringolojik işlemlere maruz kaldığını bulmuşlardır (215). Cohen ve ark.; 14 yaşüzeri 67 dudak ve damak yarıklı hastayı incelemiş ve şu sonuçları bulmuşlardır:Tek taraflı dudak ve damak yarıklı hastalar 6.12 oranında ve çift taraflıdudak ve damak yarıklı hastalar ortalama 8.04 oranında ek işlem görmek zorundakalmışlardır(216). 55 Palatoplasti sonrasında oluşan en yaygın komplikasyonlar; kalıcı oralnazalfistüller şeklinde görülen yara açılımları, hipernazal konuşma ve orta yüz gelişimsınırlanması ile kendini gösteren hareketsiz damaklardır. Dokuların kötü kullanımı,gerilim altında yara kapatılması, geniş sıkı dikişlerin veya gereğinden fazla birsürede yerinde bırakılmış suturlar nedeniyle skar oluşumu gözlenebilir (217). Yaraaçılımı ve fistül oluşumuna neden olan öğeler; yarığın uzun olması, palatal fleplerinuygunsuz konumlandırılması ve insizyonların gerilim altında kapatılması gibi teknikhatalar, postoperatif yara bakımının kötü olması ve perhiz yapılmamasıdır. Diğer taraftan, maksilloalveolar fistüller (birincil damak); olası gelişimdüzenini engellememesi açısından, karışık dentisyonda onarılmak üzere özelliklebırakılır. Fistüller; asemptomatik taşıma kanalları olarak görülebilir veyavelofaringeal yetersizliğe, oral hijyen bozukluklarına ve sıvı ile yiyeceklerin nazalbölgeye kaçmasına neden olabilirler. Yüz gelişimine ait rahatsızlıklar, damak yarığıameliyatlarının genel sonucu olmaktadır. Yatay maksiller hipoplazi ve buna bağlıoluşan çapraz kapanış, yarıklardaki ortak anomalilerdendir ve sabit apareylerkullanılarak maksiller genişletme ile tedavi gerektirirler. Genişletme tamamlandıktansonra dental arkı sağlamlaştırmak için, kanin gelişimi ile bağlantılı olarak kemikgrefti uygulanır ve ortodontik tedavi planlaması ile yakın bir ilişkioluşturulmalıdır(119). Yarık damak tedavisinin diğer bir ortak sonucu ise, orta yüzüngelişim yetersizliğidir. Bu da, Sınıf III iskeletsel ve dental malokluzyon şeklindekendini gösterir. İskeletsel olgunlaşma döneminde ortodontik tedavi ile birlikteortognatik cerrahi girişim uygulanır, böylece, normal bir okluzyon ve iyileştirilmişyüz şekli sağlanır. Kemik grefti toplanmasından sonra gözlenen donör bölge (tibia,mandibula, ilium, kafatası, kaburga kemiği) rahatsızlıkları; yarık birincil damağınyeniden yapılandırılmasında gözlenen belirgin sınırlamalardır.Her greftleme işleminde olduğu gibi, hem donör hem de alıcı bölgede az daolsa komplikasyonlar gözlenebilir. Diğer greftleme işlemlerinde olduğu gibi, erkenkomplikasyonlar gözlenebilir ve bunlar arasında ağrı, yara enfeksiyonu, kanama,parestezi, lokal doku yaralanması, kötü hareketlilik, ve donör kemiğin kırılmasısayılabilir. Donör bölgedeki geç komplikasyonlar arasında ise; kronik ağrı, estetikolmayan skar dokusu, yürüme 56 bozukluğu ve parestezi sayılabilir. Kemik alınmasısırasında ilium olgunlaşmamış olmasına karşın, pediatrik greft topluluğunda gelişimbozuklukları belirlenmemiştir. Yarık hastaları için kullanılan çeşitli donör bölgelerdegözlenen yüksek başarı ve düşük komplikasyon oranlarına karşın, rekonstrüksiyoniçin en uygun yöntem henüz saptanamamıştır. Yarık damak onarımı ile ilgilikomplikasyonlar oldukça fazladır. Bu girişimlerin hedefinin, damağın uygun işlevinikorumak ve hastaya normal bir estetik yapı sağlamak olmasına karşın, bu hedeflerebazen ulaşılamaz. Bu yüzden, bazı cerrahi tekniklerde görülen sınırlamaları yenmekiçin başka yaklaşımlar geliştirilmelidir.Alveolar yarığın otojen kemik ile greftlenmesi; dental ark sürekliliğini korur,oronazal fistülleri kapatır, burun estetiği ve konuşmayı iyileştirmek amacıyla buruntabanını ve alar tabanı destekler, ayrıca yarığa komşu daimi dişlerin kendiliğindensürmesini kolaylaştırır. Bunlardan başka, yarık bölgesindeki dişlerin ortodontikolarak hizalanmasını, hipodonti durumunda veya dental arkta bir boşluk kaldığındaköprü yapımı için gerekli desteği sağlar, ön dişlerin uygun hizalanmasını vefistüllerin kapanmasını sağlayarak konuşmayı iyileştirir (198,199). Literatüre bakıldığında; iliak tepe, mandibular simfiz, kaburga kemiği, tibia,kalvaryum gibi çeşitli donör bölgelerden bahsedilmektedir (218,219). Yarık tedaviekiplerinin çoğunluğu donör bölge olarak iliak tepeyi tercih ederler (200,220). Çeneucundan alınan kemik greftleri uygulanmasının dezavantajı yeterli miktardasüngerimsi kemik varlığı konusunda ön bilgiye sahip olunmamasıdır(192). Kemik greftlerinin başarısının ve bu bölgelerde diş sürdürülmesinindeğerlendirilmesinde çeşitli yöntemler kullanılmıştır (221). Birçok araştırmacı yarıkbölgesinden operasyon öncesi ve sonrasında intraoral radyograflar almış ve klinikdeğerlendirmeler yapmışlardır (222-226). Bunun yanında radyografikkesitlerle greftin integrasyonunu inceleyen birçok araştırmacı olmuştur (206,227-230). Konvansiyonel radyografik yöntemler, kemik remodelasyonu ve iki boyutludeğişikliklerin incelenmesinde yaygın olarak kullanılmasına rağmen hacim,morfoloji ve kemik yapısı hakkında yetersiz bilgi vermeleri nedeniyle dezavantajlıdır(221).Bilgisayarlı tomografiler araştırmalarda, en sık Rosenstein ve ark.ile Van der Meij ve ark.tarafından kullanılmıştır (231,232). Son yıllarda kemik greftlerinin değerlendirilmesinde bilgisayarlı tomografikullanımı çok yaygın hale 57 gelmiştir. Araştırmacıların da belirttiği gibi BT’ nin avantajları şu şekilde sıralanabilir: 1) Kemik hacminin tam olarak ve doğru hesaplanması. 2) Yarık bitişiğindeki veya çıkmakta olan dişin üç boyutlu olarak değerlendirilebilmesi. 3) Kemik greftinin maksiller kemikle olan konsolidasyonunun değerlendirilebilmesi (232-235).Buna karşın,tomografikullanımının hastaların aldığı radyasyon seviyesi yüzünden etik olmadığıdüşünülmüştür (221). Bu nedenle,radyasyon seviyesini sınırlamak ve radyasyonaduyarlı dokular olan tiroid bezleri ve gözlerin korunması amacıyla önlem alınmasıgerekmektedir. Üç boyutlu bilgisayarlı tomografi gibi hacim görüntüleyen tekniklerin (3DCT)varlığı, süngerimsi kemik içeriğinin operasyon öncesi değerlendirmesinde yeniolanaklar sunmaktadır. Elverişli görüntü analizi ve görüntüleme yöntemleri ile buhacimler için fiziksel değerler hesaplanıp karşılaştırılabilir. Genel olarak bu türyöntemlerin operasyon öncesi planlamada kullanımı sınırlıdır çünkü, sorunaodaklı yazılımların geliştirilmesi gereklidir (236, 237). Alveolar yarık olgularında kemik greftinin değerlendirilmesi; okluzalve/veya panoramik radyograflar gibi geleneksel radyografik yöntemlerleyapılmaktadır (238, 218, 239).Greftlerin başarısını değerlendirmede radyografilerin kullanımı uzundönem çalışmaların temelini oluşturmuştur (205). Bergland ve ark. greftlenen bölgede sürmesi sağlanan kanin dişininterdental septumuna odaklanmış, operasyondan 1 yıl sonra alınan radyografilerdebu ölçüm ile yarığın kapanma oranını değerlendirmişlerdir. Buna göre 450 greftbölgesinin %65’inde normal interdental septum yüksekliği saptanmış ve bireylerin %90’ınında yarık alanının kapatılığı tespit edilmiştir(200).Long ve ark., 46 yarık bölgesinde operasyondan 6 ay sonraaldıkları radyografiler üzerinde greftin konturlarında kemiğin doldurma derecesiniölçmüşler ve bireylerin % 91’inde kemik köprüsünün oluştuğunu belirtmişlerdir.Ayrıca,alveolar kret yüksekliklerinin proksimal segmentte anatomik kökuzunluğunun %93’ü kadar, distal segmentte ise %96’sı kadar olduğunusaptamışlardır (240).Rosenstein ve ark.dayarık bölgesindeki dişlerin köklerini sarankemiğin ölçülmesinde iki boyutlu radyografilerin CAT scan görüntüleri kadar etkiliolduğunu savunmuşlardır (231).Kemik greftlerinin izlendiği 58 çalışmalarda karşılaşılan önemli bir sorun; greftinyapılandırılması ve bileşiminden sonra, alıcı bölge ile greft şeklinin birbirindenayrıştırılamamasıdır (241). Görüntü kayıt yazılımında belirtildiği üzere, operasyonöncesi görüntülerde çizilmiş olan yarık hacmi, gerçek transplant sonucu oluşankemiğin kalıbını belirlemek için kullanılabilir.Guy ve ark., tek taraflı alveolar yarık olgularında çene kemiğigreft operasyonunu retrospektif olarak üç boyutlu bilgisayarlı tomografi iledeğerlendirmiştir. Sonuç olarak; üç boyutlu bilgisayarlı tomografinin çene kemikgrefti esaslı alveolar yarık tedavisinde kullanışlı bir tanısal yöntem olduğunu ancak,kemik greftini operasyon sonrası değerlendirmede ise sınırlı kaldığını belirtmişlerdir(192). Kolbenstvedt ve ark., 10 yaş civarında kemik grefti operasyonugeçirmiş tek taraflı yarık damak olgularının operasyonundan 20 yıl sonrakibilgisayarlı tomografi görüntülerini inceledikleri çalışmalarında, yarıklı tarafın CTgörüntüsü ile tedavi edilmemiş yarıksız tarafın CT görüntüsünü karşılaştırmışlardır.Yarığın bulunduğu tarafta, anormal CT görüntüleri, eğri burun açıklığı, nazal septumdeviasyonu, nazal tabanın alçıklığı ve anterior nazal sırtın yarıksız tarafa doğrudeviasyonu şeklinde saptanmış, kemik yarığının posterior bölümü tüm hastalardabelirgin olarak görüntülenmiştir (242). CT araştırmalarının ana odağı, greftlenmiş kemik materyalinin geleceğinive maksiller sinüslerin durumunu belirlemekolmuştur (234,243-245).Suzuki ve ark., CT incelemelerinde nazal septumun hastaların coğunluğunda yarık tarafınadoğru dışbükey olduğunu bulmuşlardır. Maksiller sinüsün enine kesit alanlarında heriki taraf arasında bir farklılık bulunamamıştır (245). Geleneksel radyografik yöntemlerlemaksiller sinüsün büyüme ve hacmine ait tahminler; normalpopülasyonla karşılaştırıldığında boyut, şekil ve büyüme oranlarında önemli birfarklılık görülmemiştir (246-248). Feichtinger ve ark., tek taraflı dudak, alveol ve damak yarıklıbireylerin greftlenmiş kemik hacminin değerlendirilmesinde bilgisayarlı tomografilerüzerinde 3 boyutlu navigasyon sistemini kullanmışlardır. Buna göre; yarığınbüyüklüğü ile greftin başarı oranı arasında korelasyon olmadığını, kanin dişingreftlenen kemiğin içerisinde sürene kadar formunu aynen koruduğunu, daimi dişeksikliği durumlarında veya kanin dişin ortodontik tedavi ile sürdürülmesigerektiğinde fizyolojik kuvvetler aşılırsa bukko-lingual yönde kemik kayıplarıgözlendiğini belirtmişlerdir (221). 59 Kusakabe ve ark., tek taraflı dudak-damak yarıklı olguların üçboyutlu iskelet modelini fotoelastik teknik ile çıkardıkları ve maksiller genişletmeesnasında oluşan stresleri ölçtükleri çalışmalarında, bu yöntemin cerrahi ile birlikteuygulanan maksiller genişletmede, apareyin aktivasyonu sırasında oluşan stresleriölçmede kullanılabileceğini belirtmişlerdir(249). Dudak ve/veya damak yarıklarını içeren orofasiyal yarıklar, en sık rastlanan kraniyo-fasiyal anomalilerden olduğundan, deformitenin düzeltilmesi amacıyla uygulanan tedavi seçenekleri de büyük önem taşımaktadır. 2.1. Embriyoloji ve Anatomi 2.1.1.Yüz Yapılarının Embriyolojisi ve Anatomisi Yüz gelişiminin önemli olayları, intrauterin hayatın ilk üç ayında oluşur. Beş haftalık bir embriyoya cepheden bakılacak olursa iki ayrı uzantıdan oluşanmandibula birleşmiş ve tek bir yapı halini almış olarak görülür(250). Mandibuladaki bu birleşme tamamlanmaz ise, “transvers yüz yarıkları” oluşur.Ağız köşesinden başlar, maksiller, median ve lateral-nazal uzantılara kadar uzanır. Lateral-nazal uzantı ile maksiller uzantı arasında bu dönemde yarık bulunmaktadır.Buna “nazo-oblik yarık” adı verilir. Bu yarık “nazo-lakrimal sulkus”a dönüşür. Eğer dönüşmez ise “oblik yüz yarıkları” oluşur(251). İkinci branşiyal arkın mandibular uzantıları birleştiğinde, aynı zamanda frontal ve maksiller uzantılar birleşimlerini tamamladıklarından, ağız bir zar tarafından kaplanmış bir yarık görünümündedir. 3. fötal aya kadar burun boşluğu ve ağız henüzbirbirinden ayrılmamıştır. Damağı oluşturmak üzere fronto-nazal ve maksilleruzantılardan çıkan lateral-palatinal uzantı yatay yönde gelişir ve ayrılma gerçekleşir(252). Oral kavitenin ön kısmı ektoderm, arka kısmı ise endodermden gelişir. Damak,dilin ön kısmı, gingiva ve ağzın vestibül bölümleri ektodermden gelişen epiteltarafından kaplanmıştır. Dişlerin mine tabakası ve tükürük bezleri de yine ektodermden köken alır. Damağın ana parçası, maksiller uzantıdan köken alan üst çene bölümündengelişir. Median-nazal uzantının derin kısımlarından damağın küçük bir 60 üçgenşeklindeki median parçası meydana gelir ki; buraya “premaksiller segment” adıverilir. Lateral segmentlermaksiller uzantıdan kabuk şeklinde ayrılır, orta çizgiyedoğru prolifereolurken kabuk şeklindeki palatal çıkıntılar hızlı mandibularbüyümeden faydalanır ve bu arada dil kökünden aşağıya doğru iner. Böylece dil,palatal uzantılar arasından çıkmış olur ve oro-nazal bağlantı aşağıya doğru daralır.Palatinal uzantılar önde birbirlerine doğru büyümeye devam ederler ve aşağıya doğruprolifereolan nazal septum ile sert damağı oluşturmak üzere birleşirler. Bu birleşmeönden arkaya doğru olur ve yumuşak damağa ulaşır (253). Median-nazal uzantı ile maksiller uzantı kaynaşınca “primer damak” oluşur. Budönemde kaynaşma yetersiz olursa “dudak yarıkları” meydana gelir. Primer damak,üst dudağın ve üst çene alveolar uzantının oluşumundan sorumludur. Bunedenledefekt burada unilateral veya bilateral oluşur. Palatinal uzantılar önde birbirlerine doğru büyümeye devam ederler ve aşağıdoğru nazal septum ile sert damağı oluşturmak üzere birleşirler. Bu birleşmeningerçekleşmemesi sonucunda “yarık damak” meydana gelir (251). 2.1.2. Normal Dudak ve Damak Anatomisi Normal üst dudak, normal bir burun ile tamamlanır. Normal bir burun ise düzgünbir kolumella’ya ve düzgün bir septum’a sahiptir. Burun delikleri, burun kanatları,burun tabanı ve alar kıkırdaklar düzgün ve simetriktir. Normal bir üst dudaktadüzgün bir orbicularis oris kası vardır. Ortada düzgün bir dudak gamzesi ve gamzeyi iki tarafta iç bükey bir kabartı şeklinde filtrum sınırlamaktadır. Vermillion, deridenbeyaz bir deri şeridi ile ayrılmaktadır, üst sınırı da “cupid’s bow (eros yayı)” isminialan kıvrımlar göstermektedir. Normal damakta da palatinal uzantılar öndebirbirlerine doğru büyümeye devam ederler ve aşağıya doğru prolifereolan nazalseptum ile sert damağı meydana getiren düzgün, kesintisiz bir yapı oluşturarakbirleşirler. Burun tabanı ve ağız tabanı birbirinden tamamen ayrılmıştır(254). Normal bir yumuşak damak, sert damağın arkasındaki aponevroz ve buna bağlı beş çift kastan oluşmaktadır. Bu çiftler; m. uvulae, m. levator veli palatini, m. tensor veli palatini, m. palatoglossus ve m. pharyngopalatinus’tur.Yumuşak damağa ait bu kaslara ek olarak farinkse ait olan m. konstriktör superior çifti de bu grubun işlevine 61 yardımcı olur. Spina nasalis posterior’dan başlayan m. uvulae, uvula içinde dağılarak sonlanır. M. levator veli palatini, yumuşak damak aponevrozundan başlar ve temporal kemiğin pars petrosasında sona erer. Yumuşak damağı yukarı kaldırır. Yine yumuşak damak aponevrozundan başlayan m.tensor veli palatini, pterygoid çıkıntıyı aşarak sfenoide yapışır. Yumuşak damağınkasılmasını sağlar ve damağıkaldırır. M. palatoglossus, yumuşak damak fibröz zarından başlar ve m. transversus linguae’nin lifleri arasına dağılır. Yumuşak damağıaşağı çeker. M. pharynoplatinus’un origosu üç ayrı noktadır. Bunlar, yumuşak damak fibröz zarı, hamulus pterygoideus ve tüba pharyngotimpanica kıkırdağıdır. Pharynx yan duvarını aşan lifler simetrik kasın liflerine arka duvarda karışırlar. Kas, yumuşakdamak işlevinde etkindir. M. konstriktör superior ise m. pharyngopalatinus’a yardımcı olan bir kastır. Bu kasların işlevi ile ağız ve burun boşlukları arasındaki ilişkinin kesilmesine “velofaringeal kapatma” denilmektedir. Yarık bir damakta yarığın ilgilendirdiği kaslara bağlı olarak velofaringealkapatma değişen derecelerde aksar. Genel bir tanım olarak, yarıklı damaklarınçoğunda yalnızca m. tensor veli palatini, m. pharyngopalatinus ve m. konstriktorsuperior çiftlerinin kaldığı, diğerlerinin ise olmadığı, ya da işlev göremeyecek kadarrudimenter kaldıkları söylenebilir(255). 62 Şekil 5: Normal damak anatomisi 2.2. Dudak-Damak Yarıkları 2.2.1.Dudak-Damak Yarıklarının Embriyolojisi Dudak-damak yarıkları, dudağı ve alveolü oluşturan çeşitli yapılarınbirleşmeleriningerçekleşememesi sonucu meydana gelirler. Dudakdamakyarıklarının oluşumunu anlatabilmek için embriyonel dönemdeki ağız boşluğu gelişiminden kısaca bahsetmek gerekmektedir. 3 haftalık, 3 mm büyüklüğündeki embriyonda ön beyinin(prosensefalon) yuvarlak çıkıntısı hücre çoğalması ileaşağıyadoğru bükülünce bu fleksiyonun altında yatay bir girinti oluşur. Bu girinti,her tarafı ektoderm ile örtülü ilkel ağız boşluğı “stomadeum”dur. Primitif ağızboşluğuetrafında bir takım yumuşak doku çıkıntıları ve bu çıkıntıların oluşmasınısağlayanve birbirinden ayıran bir takım girintiler vardır. Bu çıkıntıların dış yüzleriektoderm ile örtülü fakat içleri mezoderm ile doludur. İlkel ağız boşluğunuoluşturan şunlardır:alt tarafta ektoderm girintisinden (invaginasyon) oluşmuş sağve sol brankial ark veya diğer bir deyimle sağ ve sol mandibular ark. Her ikiyandaise mandibular arkların (birinci brankial arklar) arka ve yan kısımlardanoluşan sağve sol üst çene çıkıntıları (maksiller process) bulunmaktadır, ilkel ağızboşluğunun üst tarafında ise ön beynin hemen altında bulunan frontonazal çıkıntıvardır. Bu frontonazal çıkıntının alt tarafında, sağ ve sol tarafında olfaktif plakod(olfactory placode) adı verilen iki ektodermal epitel kalınlaşması bulunmaktadır.Olfaktif plakod’lar koku alma organı burunun ilk taslağıdır.İlkel ağız boşluğudöneminde burun boşluğu diye bir yapı yoktur, tek bir primitif ağız boşluğu vardır. Burun boşluğu oluşumu embriyonun 4-8 haftaları arasında meydana gelir. Bununiçin, hücre çoğalmasının devam etmesiyle yukarıda anlatılan çıkıntılarbüyürlerken, olfaktif plakod’lar alttaki mezoderm içine bir girinti yapmaya başlarlarve ilk burun deliği ve burun girintileri oluşmaya başlamış olur. Frontonazal çıkıntının alt sağ ve sol tarafında oluşan burun girintileri frontonazal çıkıntıyı üçparçaya ayırmış olur: ortada orta nazal çıkıntı, sağ ve sol tarafta dış nazal çıkıntılar.Ağız boşluğu ile burun boşluğunun ayrılmaya başlaması önce ön tarafta ilkeldamak oluşması ile meydana gelir.İlkel damak oluşumu için, hücre çoğalması ilebüyüyen çıkıntılardan sağ ve sol üst çene çıkıntıları öne ve ortaya doğru gelişerek,aşağıya doğru uzamakta olan orta nazal çıkıntı, sağ ve sol dış nazal 63 çıkıntılar ilebeşinci haftada birleşirler ve ilkel damağı oluştururlar. Orta nazal çıkıntı ileride burun bölmesi “septum nasalis”i oluşturacaklardır. Primer damak oluşumuylaaynı zamanda sağ ve sol dış nazal çıkıntılar da, primer damağı oluşturan sağ ve solüst çene çıkıntıları ve içi nazal çıkıntı ile birleşerek burun kanatlarını oluştururlar. Buçıkıntıların birleşmesi, önce bu çıkıntıların üzerini örten ektoderm epitellerininyapışması şeklinde olur. Yapışan yüzeylerde epitel önce yer yer delinir ve budeliklerden çıkıntıların içindeki mezoderm birbirine karışmaya başlar. Bir süre sonrayapışma yerlerindeki ektoderm tamamen ortadan kalkarak dış nazal çıkıntılar, orta nazal çıkıntı ve üst çene çıkıntılarının mezodermleri birbiriyle tamamen kaynaşmış olur.İki çıkıntıya ait mezodermlerin bu şekilde devamlılık kazanmasına“mezodermizasyon” adı verilir. Mezodermizasyon’dan sonra iki çıkıntı tam anlamıyla birleşmiş, kaynaşmış olur.İşte bu mezodermizasyon, yani kaynaşma, tam olmadığındaveya hiç olmadığında yarıklar oluşur.İlkel damak ve burun deliklerinin oluşumuesnasında üst çene çıkıntıları, dış nazal çıkıntılar ve iç nazal çıkıntının birleşmesi esnasında mezodermizasyon tam olmadığı takdirde, dudak yarığı, burun deliği yarığı,alveol kemiği yarığı oluşabilir. Eğer, hem sağ, hem de sol tarafta dış ve içi nazal çıkıntılar ile maksiller çıkıntıların hepsininmezodermizasyonu gerçekleşmemiş ise, bilateralyarıklar oluşur. Bu tür yarıklarda sağ ve sol burun deliği, sağ ve sol üst dudak, sağ vesol üst alveol kemiği yarığı olup, yarık nedeniyle premaksilla üst dudağın filtrumuile birlikte öne doğru fırlamış olarak görülür. Beş haftalık, 10 mm büyüklüğündeki embriyoda ilkel damak oluşması ileburunboşluğu ile ağız boşluğu sadece ön tarafta ayrılmış, arka tarafta henüzayrılmamıştır. Ağız ve burun boşluklarının arka tarafta da ayrılması, ikincildamağın oluşmasıyla meydana gelir. Sekonder damak; yedi haftalık 23mmbüyüklüğündeki embriyoda sağ ve sol maksiller çıkıntıların iç tarafında hücreçoğalması ile palatal çıkıntılarınoluşmasıyla başlar. Daha sonra sağ ve sol palatalçıkıntılar, burun orta bölmesi ilebirleşerek ikincil damağı oluştururlar, sekonder damağı oluşturan ve henüz yumuşakdoku halinde olan palatal çıkıntıların burun bölmesi ile birleşmesi, önden arkayadoğru sekiz ile onikinci haftalar arasında gerçekleşir. Bu birleşme arka tarafta burunbölmesini de geçerek yumuşak damak ve uvulayı da oluşturur. Yani, yumuşak damakve uvula dasekonder damaktanayrışır. Sekonder damak oluşumu sırasında mezodermizasyon tam 64 olmadığı takdirde damak yarıkları oluşur(256). Kısaca özetlemek hayatın gerekirse;intrauterin beşinci ve altıncı haftalarındasağ ve sol üst çene çıkıntıları ve iç nazal çıkıntıların birleşmesiyle ilkel damakoluşmaktadır. Sekizinci haftada üst çene çıkıntılarından ortaya çıkan palatinalçıkıntılar ile burun septumunun orta hatla birleşmesiyle ikincil damak oluşmaktadır. Bu yapıların oluşması sırasında ortaya çıkan herhangi bir faktör: 1. Processlerin temaslarındaki başarısızlığa, 2. Temastan sonra epitel birleşmesindeki başarısızlığa, 3. Mezenşimal birleşmedeki başarısızlığa, 4. İlkel damak sonrası füzyonun bozulmasına, 5. Azalmış fasiyal mezenşime, 6. Artmış yüz genişliğine, 7. Fasiyal processlerin malpozisyonu veya distorsiyonuna neden olabilmektedir. Sonuçta, kaynaşmanın oluşmadığı bölgelere göre farklı türlerde dudakdamakyarıkları oluşmaktadır(256). 2.2.2. Dudak-Damak Yarıklarının Etiyolojisi Yazılı tarih boyunca, insanlığın tanıklık ettiği bilinen ağız deformitelerininetiyolojisi hakkında, yüzyıllarca annenin hamilelikte geçirdiği bir şok veya korkunun fetüsü etkilemesi, kimyasal zehirlenmeler, özensiz hamile bakımı, bizzat embriyonun dizinin, dilinin veya mandibulasının kendi maksillası üzerindeki mekanik etkileri gibi düşünceler tartışılmışhatta,“tavşan dudak”, “kurtağzı” gibi zoolojik ifadeler kullanılarak da tanımlanmıştır.Bu durum,20. Yüzyılın ortalarına kadar sürmüş olsada, günümüzde hasta psikolojisini ve hasta ile hekim arasındaki ilişkiyi zedeleyeceğinden, kullanılmamaktadır. 65 artık bu tür tanımlamalar Son yıllarda dudak-damak yarıklarının etiyolojisi ile ilgilietkin olduğu düşünülengenetik faktörlerin derinlemesine araştırılmasına ağırlık verilmiştir. Dudak-damak yarıklarının çeşitlilik göstermesinde etiyolojiknedenler ve bunedenlerin başladığı zamanın ve etki sürelerininfarklı uzunluklarda olması rol oynamaktadır. Dudak-damak yarığını oluşturan etiyolojik faktörler halen tam olarak bilinmemekle birlikte, multifaktöriyeletki altında oluşan biranomali olduğu kabul edilmektedir. Bu anomalinin etiyolojisi ile ilgili birçok klinik ve deneysel çalışma yapılmıştır. Schubert’in ev fareleriüzerinde damak yarığı oluşturma ve korunma deneylerinden çıkan sonuç, annenin gebeliği esnasında özellikle hamileliğin ilk üç ayında kimyasal maddelerden, ilaçlardan uzak durması, mümkünse hasta olmaması ve yeterince vitamin (thiamin=vitamin Bl) alması gerektiğidir(257). Dudak-damak yarıklarının etiyolojisinde ailesel faktörlerin ve yakın akrabaevliliklerinin derolü vardır. Etiyolojide etkili olduğu düşünülen faktörler aşağıdaki gibidir: 1. Kalıtım: Kalıtımın rolü Fogh-Anderson tarafından savunulmuştur(29). Ailesel predispozisyon dudak yarığı için % 27, dudak ve damak yarığı için %41 olarak bildirilmiştir. Fogh ve Anderson’un yaptığı sınıflamaya göre; -Anne-babadan birinde varsa çocukta görülme olasılığı %25 -Anne-babadan her ikisinde de varsa çocukta görülme olasılığı %50 -Anne-baba normal, ailede varsa çocukta görülme olasılığı %25’dir. Tablo 1: Yarık dudak-damak hastalıklarının genetik etkenleri (258) Yarık Dudak ± Damak Yarık Damak Kromozomal Trisomy 13 veya 21 Tek gen Van der Woude (Kromozom 1, Treacher Collins Sendromu OD) EEC (elektrdaktili, ektodermal (Kromozom 5,OD) hiperplazi ve yarık dudak ± damak) Stickler Sendromu (Kromozom Sendromu (Kromozom 3,OD) 12,Od) Velokardiyofasiyal 66 Sendrom (Kromozom 22,OD) Optiz G/BBB Sendromu (OD) Sporadik Pierre Robin Sendromu 2. Çevresel Etkenler: Bunların arasında; gebeliğin ilk trimestrinde annenin uğradığı fiziksel, kimyasal,biyolojik ve emosyonel travmalar, annenin yaşı, jinekolojik ve menstruel bozukluklar ve malnütrisyon bulunmaktadır. a. Fiziksel travmalar: -Oligohidroamniyoz: Budurum vertikal sıvısının Amniyon konumdaki palatal yeterli uzantıların olmaması durumudur. horizontal konuma geçmeleriniengeller. -İlk üç ayda annenin teratojen etkilere maruz kalması: Annenin x, alfa, beta veya gama ışınlarına maruz kalmasıdır. Bazı araştırmacılar, bunun palatinal uzantılarınhorizontale gelmesini engelleyerek epitelin kaybolmasına da neden olduğunu ilerisürmektedirler. b. Kimyasal travmalar: -İlaçlar: Sülfonamid, Talyum, Arsenik, Selenyum, Baryum, Oral Kontraseptifler, Alkol, Sigara, Uyuşturucu, Talidamit, Elastin, Kortikosteroidler ve ACTH alınması. c. Biyolojik travmalar: İlk üç ayda viral ya da bakteriyel ağır ateşli hastalıkların geçirilmesi (Toxoplazmozis, kızamık gibi). d. Emosyonel travma: Psişik rahatsızlıklar ve travmaların sürrenal korteksten kortizon salınımınıstimüle ettiği ve kateşolamin salınımı olduğu ileri sürülmektedir(251). 3. Çeşitli Sendromlar: 67 -Pierre-Robin Sendromu: Mandibular gelişim yetersizliği vardır. Dilkontrolsüzdür. Dildeki bu kontrolsüzlük dilin ağız tabanına oturmasını engeller, post-alveolar bölgede yarık olur. -Oksisefali: Maksillanın transversal genişliği çok artmıştır. Bu artış uzantılarınorta hatta birleşmesine engel olur. -Median Cleft Palate Sendromu -Down Sendromu -Club Foot Sendromu -Treacher Collins Sendromu (259). 2.2.3. Dudak-Damak Yarıklarının Sınıflandırılması Dudaklar, üst çene ve yumuşak damağı oluşturan tomurcukların, embriyonerdönemde birleşmemesi nedeni ile ortaya çıkan gelişim bozukluklarına “dudak-damakyarığı” denilmektedir. Dünyaca kabul edilen bir sınıflandırma olmamakla birlikte ençok kullanılan sistemler; Veau ile Kernahan-Stark’a ait olanlarıdır(255). 2.2.3.1. Davies ve Ritchie’nin Dudak-Damak Yarığı Sınıflandırması 3 sınıfa ayırmışlardır; Sınıf 1:Dudağın yarığı tek taraflı sağda ya da solda,tam ya da tam olmayan şekildedir.(prealveoler yarık) Sınıf 2: Sert veya yumuşak damağın ya da her ikisinin birden ve uvulanın yarığı mevcuttur.Bu sınıf yarık damaktaki uzantısı ve ilgilendirdiği damak miktarına göre tanımlanır.(postalveoler yarık) Sınıf 3:Dudak,alveoler uzantı, sert damak,yumuşak damak ve uvulada yaruk mevcuttur.(alveoler yarık) (260). 68 Şekil 6: Davies ve Ritchie’nin dudak-damak yarığı sınıflandırması. 69 2.2.3.2. Sadler’in Dudak-Damak Yarığı Sınıflandırması Şekil 7: Sadler’in Sınıflandırması. A: Normal. B: Tek taraflı dudak yarığı. C: Tek taraflı dudak ve alveol yarığı. D: Çift taraflı dudak ve alveol yarığı. E: Damak yarığı. F: Tek taraflı dudak ve/veya damak yarığı. 2.2.3.3.Veau’nun Dudak-Damak Yarığı Sınıflandırması Batıda 1965 yıllarına kadar bu tür gelişim bozuklukları “tavşan dudağı”, “kurtağzı” gibi zoolojik terimler ile tanımlanmışsa da, günümüzde hasta psikolojisini ve hasta ile olan ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilediğinden bu tür terimler kullanılmamaktadır. Veau, yarıkları, ilgilendirdikleri bölgelere göre dört bölümde incelemektedir.Veau’nun birinci sınıf yarığı, yalnız yumuşak damağı ilgilendirir ve foramen palatinum majus’un arkasındaki yumuşak damak bölümlerini ikiye ayırır. Veau’nun ikinci sınıfında yarık, yumuşak damak bölümlerini ve üst çeneyi orta hat üzerinde foramen incisivum’a kadar ikiye ayırır. Veau’nun üçüncü sınıfında yarık, tam ve unilateraldir, arkada yumuşak damak bölümlerini, ortada palatinal ve maksilla 70 kemiklerini orta çizgi üzerinde ikiye ayırır, önde ise, premaksilla kemiğini tek taraflı olarak maksilla kemiklerinin yalnız birinden ayırdığı gibi, üst dudağı da ilgilendirir. Veau’nun dördüncü sınıfında yarık, arkada yumuşak damak bölümlerini, ortada maksilla kemiğini, orta çizgi üzerinde birbirinden ayırır. Önde ise, premaksillayı her iki maxilla kemiğinden ayırarak dudakları da ilgilendirir(261). Şekil 8: Veau’nun dudak-damak yarığı sınıflandırması 2.2.3.4 Kernahan ve Stark’ın Dudak-Damak Yarığı Sınıflandırması Kernahan ve Stark’ın sınıflandırmasında yarığın terminolojisi, yarığınbulunduğu bölgeye ve yarığın ayırdığı üst çene bölümlerine göre yapılmıştır. Y şeklinde birskala üzerinde 9 ayrı bölgenin değerlendirilmesiyle elde edilir. Üç sınıfta incelenebilir. Kernahan ve Stark’ın birinci sınıfında; foramen incisivum’un önünde kalan tek taraflı tam olmayan, tek taraflı tam ve çift taraflı tam premaksilla yarıkları bulunur. Tek taraflı tam olmayan premaksilla yarığında gelişim bozukluğu yalnız dudağı, tek taraflı olarak ilgilendirir. Tek taraflı tam premaksilla yarığında 71 gelişim bozukluğu dudak filtrumunu, dudağı ve üst çeneyi foramen incisivuma kadar ilgilendirir. Çift taraflı tam premaksilla yarığında gelişim bozukluğu premaksillayı tamamen maksilla kemiklerinden ayırır ve dudağı da ilgilendirir. Kernahan ve Stark’ın ikinci sınıfında; tam olmayan ve yalnız yumuşak damağı foramen palatinum majuslar düzeyine kadar ilgilendiren yarıkları ile yumuşak damak, palatinal ve maksilla kemiklerini foramen incisivuma kadar ilgilendiren yarıklar bulunur. Kernahan ve Stark’ın üçüncü sınıfında ise; dudaklar, premaksilla, maksilla, palatinal kemikler ve yumuşak damağı ilgilendiren tek taraflı tam yarıklar, çift taraflı tam yarıklar ve yalnız yumuşak damak ile dudakları ilgilendiren tek taraflı tam olmayanyarıklar bulunur. Üçüncü sınıfın tek taraflı tam yarığında gelişim bozukluğu premaksillayı yalnız sağ ve sol maksilladan ayırdıktan sonra tüm üst çeneyi,dudaklardan yumuşak damak sonuna kadar ilgilendirir. Üçüncü sınıfın çift taraflı tam yarığında gelişim bozukluğu premaksillayı sağ ve sol maksilladan tamamen ayırır ve dudakları, premaksillayı, maksillayı ve yumuşak damağı tümüyle ilgilendirir.Üçüncü tek taraflı tam olmayan dudak-damak yarığı tipinde ise, yarık, yalnız dudak yumuşak damağı ilgilendirir(261). Şekil 9: Kernahan ve Stark’ın dudak-damak yarığı sınıflandırması 72 Dudak-Damak Yarıklı Bebekler, Uluslararası Dudak-Damak Yarıkları Alt Komitesi ve American Cleft Palate Association’ın Sınıflaması ise şu şekildedir: (262). 1. Primer Yarık a- Dudak Yarığı b- Dudak + Alveolar Yarık 2. Sekonder Yarık a- Yumuşak Damak Yarığı b- Yumuşak Damak + Sert Damak Yarığı 3. Total Yarık a- Unilateral Dudak-Damak Yarığı (sağ veya sol) b- Bilateral Dudak-Damak Yarığı 73 3. DUDAK-DAMAK YARIKLARINDA UYGULANAN TEDAVİLER Günümüzde dudak-damak yarıklı bebeklerin doğumdan hemen sonra kontrolaltına alınması ve preoperatif ortopedik uygulamalardan sonra ameliyatlarınınyapılması tercih edilmektedir (263). Doğumla başlayıp hastanın büyüme ve gelişimininbitimine kadar devam edentedavi sürecinde dudak-damak yarıklı hastaların, dudak-damak yarığı ekibiolarakadlandırılan, çocuk doktoru, plastik cerrah, odiyolog, ortodontist, kulakburun-boğazuzmanı, pedodontist, dil ve konuşma terapisti/patoloğu, çocuk psikoloğu ve protezuzmanından oluşan bir ekip tarafından kontrol altında tutulması önerilmektedir (264). Ancak, ülkemizde maalesef çeşitli nedenlerden dolayı dudak-damakyarığı ekibi oluşturulamamakta; yarığı kapatmak suretiyle tablo düzeltilse de, hastalardaçeşitli estetik ve fonksiyonel problemler çoğu zaman devametmektedir(265). 3.1.Bilateral Dudak-Damak Yarıklarında Uygulanan Tedaviler Bilateral dudak ve damak yarığı olan hastalarda, nazal septum üzerinde desteksizduran premaksilla, aktif dil hareketleriyle öne doğru eğim kazanmaktadır (266). Ameliyat olmamış hastalarda, yarıkmalformasyon özelliklerinin büyüme esnasında da devam ettiği ve premaksillanınaşırı derecede protruzyon gösterdiği saptanmıştır (267). Dudak onarımı sonrasında premaksiller protruzyon hızlaazalmaktadır. Ancak, anteroposterior çene ilişkisi, yaş ilerledikçe, bozulmakta veüst dental ark daralmaktadır. Ameliyat olan çocuklarda, premaksilla başta protruzyongösterirken, erişkin dönemde retrüze olmaktadır(266). Büyüme esnasında maksiller posterior segmentler hipoplazik,farinks ise dar kalmaktadır (268).Çift taraflı yarıkta görülen burun deformitesi de karakteristiközelliklere sahiptir ve genellikle simetriktir. 74 Resim39:Çift taraflı yarıkta görülen burun deformitesi Kolumellaçok kısa ve bazen direktolarak burun ucuna yapışıktır. Burun ucu geniş ve düzdür. Ala nasi düz veya ‘S’şeklinde eğrilmiştir. Alar taban laterale ve bazen aşağıya ve arkaya deplasedir. Nazaltaban yoktur (269). Dudak-damak enönemlilerinden yarıklı birisi bireylerde ciddi gözlenenfonksiyonel konuşma problemlerin bozukluklarıdır.Araştırmacılar bununsebebininyanlış ameliyat metodu ve konuşma eğitimininyetersizliği olduğunu iddiaetmişlerdir (270). Yıllar içinde yerleşmiş olanbu tip kazanılmış konuşma bozukluklarının ancak doğru bir konuşma terapisi ilebaşarılı bir şekilde düzeltilebileceği belirtilmiştir (265). 3.1.1. Maxiller Ortopedik Tedavi Alveolar yarığın maksiller segmentlerde meydana getirdiği deformiteyiönlemekve düzeltmek için intraoral apareylerin kullanılması “maksillerortopedi” olarakadlandırmaktadır (115).Bozulmuş olanalveolar arkın düzeltilmesi için kollabe olmuş maksiller segmentlerin açılması ve premaksillanın sığabileceği bir yerin oluşturulması ancak, maksiller ortopedi yöntemleri ile mümkün olabilmiş ve bu yöntem günümüzdedudak-damak yarıklarınınsağaltımında, ameliyat öncesihazırlık döneminde, rutin olarak kullanılan bir yöntemolmuştur (271). 1950 yılında Mc Neil’in cerrahi öncesi ortopediyi savunması üzerine,ortodontist, ekibin çocukla ilk karşılaşan üyesi durumuna geçmiştir (272). 75 3.1.1.1 Erken Ortopedik Tedavinin Amaçları 1. Gelişimi uyararak maksiller segmentlerde büyümeyi sağlayıp,yarık bölgesini küçültmek, 2. Doğumdan sonra oluşacak distorsiyonları engellemek, 3. Maksiller segmentleri düzenleyerek olguları operasyonahazırlamak, 4. Bebeğin düzenli beslenmesini sağlamak, 5. Okluzal değişimi düzenlemek, 6. Ebeveynleri psikolojik açıdan rahatlatmaktır(273). Tüm bu nedenlerle erken ortopedik tedavi olabildiğince erken, hattadoğumdan hemen sonra başlamalıdır (274). Tüm araştırmacılar, erken ortopedik uygulama amacının kemikleringelişimini küçük basınçlarla uyarmak ve maksiller segmentlerin karşılıklıdeğişimini sağlamak olduğu kanısındadırlar. Bu amaçla alveolar tüplübeslenme plakları, Mc Neil plakları, vidalı plaklar ya da splintli plaklarkullanılmaktadır. Maksiller plaklara ek olarak lastik bandajlarla ekstraoralbandaj uygulaması da özellikle çift taraflı yarıklarda etkili olmaktadır(273). Manchester, Graber ve Peaf’e göre premaksillanın çok fazla geriyealınması ileride içbükey bir profil oluşmasına neden olacaktır. İleridebırakılacak olursa, bu kez de dudak operasyonunun sonucunu olumsuz etkileyebilir.Onun için premaksillanın konumu sık kontrol edilmeli,mandibuladan biraz önde tutulmalıdır. Erken ortopedik tedavi hangi yöntemile yapılırsa yapılsın 2-3 ay sürmekte ve en geç 6. ayda bitmektedir. Bu süreiçerisinde bebeğin primer damak bölümünün operasyonu yapılmalıdır.Bugünkü eğilimler operasyonun olanaklar oranında erken yapılması yönündedir(274). Böylelikle şu yararların sağlanacağı düşünülmektedir; 1. Defektin erken kapatılması ile anne-babanın çocuğu kabullenmesikolaylaşmaktadır. 2. Özellikle Mc Neil-Burston yöntemiyle ortopedi çocuklardapekiştirme için operasyon gereklidir. 3. Bebeklerde operasyon sonucu oluşan skatris dokusu çok azdır. 76 uygulanmış 4. Erken operasyon ile maksiller segmentler kontrol altındadır. 5. Operasyon çok erken yapılırsa bebek anneden aldığı immuniteileoperasyon sonrası doğacak sakıncaları kolay atlatır (275). 3.1.1.1.1. Operatörün Dudak Operasyonundaki Amacı 1. Simetrik bir dudak oluşturmak, 2. Dudak ile deri arasındaki beyaz çizgide (vermilion hattı) devamlılıksağlamak, 3. Doğal görünüşlü bir filtrum köprüsü yapmak 4. Burun tabanını düzeltip, simetrik burun kanatları ve iç bükey birkolumella oluşturmak, 5.Üst dudaktaki skatris dokusunun çok az belirgin olmasınısağlamaktır(115) Maksiller segmentleri düzeltebilmek için, Mc Neil 1954’te bir stimülasyon apareyi kullanmıştır. Burada amaç; hastanın her an dilini oynatarak, dilin yaptığı normalhareketlerininbasıncını uygulayacağı sahaya aparey ile uygulayarak, bu bölgedeki istenilen hareketisağlamaktır(276). Harkinson’un uyguladığı genişletme apareyinde ise maksiller segmentekiaçılmaapareye konan vida ile sağlanmaktadır bu vida genellikle maksillanın anteriorsegmentine konulmakta ve premaksillanın sığabileceği bir ön açıklık eldeedilmektedir. Hotz’un yaptığı apareyde ise pasif bir plakla protruziv aşındırmalar yapılır vesegmentlerin birbirine yaklaşmaları sağlanır. Dilin hareketliliği ile bu yaklaşmauyarılmış olur. Tek taraflı dudak-damak yarığında maksiller ortopedi yapılmazsa; damakkollabeolur, premaksilla iyice dışarı şekillenir, sutura palatina media kayarakmaksillakollabe olur.İki taraflı dudak-damak yarığında maksiller ortopedi yapılmazsa, vidalı birapereyle premaksillanın yerleşeceği yer sağlanamaz. 77 3.1.2. Cerrahi Tedavi Cerrahi işlemler, defektindüzeltilmesini düzeltilmesini genellikle içermektedir. kapsamaktadır. 3 aylıkken İkinci Maksiller aşama ortopedi, dudağın 18 ve alveolar aylıkken damağın cerrahi olarak defektin düzeltilmesinikolaylaştırır.Cerrahi tedavi, sadece estetiğin düzeltilmesi için değil, hastanınburnuna kaçırmadanyemek yiyebilmesi için de yapılır. Ayrıca, cerrahi sağırlıkyapabilen ve konuşmayızorlaştıran orta kulak iltihaplarının tekrarlama olasılığını da azaltır. Plastik cerrahın primer işlevi, dudağın ve damağın yarıklarını tedavi etmek veyumuşak damağınişlevlerini, dudak ve burnun dış görünüşünü geliştirmektir. Labial sulkusunderinleşmesi gerekebilir ve bilateral yarık durumlarında premaksillanınpozisyonunun değiştirilmesi gerekebilir (271). İskeletsel malformasyon tedavisi belli sınırlar içinde olmaktadır. Bu sınırdaenönemli etken zamandır. Büyüme tamamlandıktan sonra tedavi mümkünolmamaktadır. Diğer önemli bir etken de malformasyonun niteliğidir. En çokmandibular gelişim sorumludur. Mandibulanın anterior yöndeki gelişimi işlevselapareylerle uyarabilir. Maksiller büyüme ve gelişme uygun dönemdeki tedavi ileetkilenebilir. Bu dönemde maksillanın uyarılması ve baskılanması daha kolaydır.Maksillanın anatomik yapısı üst keserlerin toplanması için uygundurzira spongioz yapıdadır. Sınıf III malokluzyonda ise ya tedavi edilemez ya da tedavi nüksile sonuçlanır (27). Bunun nedenleri; -Chincap ile 1-2 poundluk büyük ortopedik kuvvet uygulanamaz çünküglenoidfossa çok önemli anatomik oluşumlar ve duyu merkezleri ile komşuluktadır,kuvvetler hemen beyne iletilir. -Mandibular anterior dişleri toplamak mümkün değildir. Spongioz doku çoksınırlıdır. Bu nedenle ana tedavi cerrahidir. İskeletsel open-bite olguları da cerrahi ile tedavi edilir (277). 3.1.2.1. Cerrahi Teknikler 3.1.2.1.1. Maksillaya Yönelik Cerrahi Uygulamalar 1. Anterior parsiyel osteotomi, 78 2. Lefort 1 osteotomisi, 3. Lefort 2 osteotomisi, 4. Lefort 3 osteotomisi. 3.1.2.1.2. Mandibulaya Yönelik Cerrahi Uygulamalar 1. Kondile yönelik uygulamalar, 2. Corpusa yönelik uygulamalar, 3. Ramusa yönelik uygulamalar, 4. Çeneucuna yönelik uygulamalar. 3.1.3. Ortodontik Tedavi Bu uygulamalar konusunda günümüzde yaygın olarak kabul gören iki tedavifelsefesi mevcuttur. Bunlardan birincisi, dudak-damak yarıklı bireylerde tek alveolardüzeltmeyi ve takiben cerrahi uygulamayı içerirken (Hotz Yöntemi, Mc Neil Yöntemivb.);ikincisi ise, daha iyi anatomik yapı oluşmasını, yarık segmentlerin vedudaklarınbirbirine yaklaşmasını, kolumellanın uzatılmasını ve burnunşekillendirmesini içerennazo-alveolar şekillendirme tedavisini takiben yapılan cerrahiuygulamalardır. Maullve ark.sadece cerrahi öncesi alveolar şekillendirme yapılanve hemalveolar, hem de nasal şekillendirme yapılan tek taraflı dudak-damak yarıklıbireyleriinceledikleri uzun dönem çalışmasında nazal simetrinin geliştiğini göstermişlerdir (278). Erken dönemde tedaviye başlamanın ve haftalık randevular ile hastayı takipetmenin aileyi psikolojik olarak rahatlattığı ve ailelere kendilerinden önce tedaviedilmiş bireylerin kayıtlarının gösterilmesinin motivasyon düşünülmektedir(279). 3.1.3.1. Ameliyat Öncesi Ortodontik Tedavi - Diastemalar, çapraşıklıklar düzeltilir. Boyut uyumsuzluğu giderilir. - Transversal düzeltmeler yapılır. Maksiller darlık giderilir. 79 sağladığı - Sagittal yönde düzeltme yapılır. Keserler bazal kaidelerine uygun olarakdüzeltilir böylece malokluzyon iyice belirginleşir (280). Cerrahi öncesinde alveollerin birbirlerine tam olarak yaklaştırılması ilkoperasyon sırasında gingivo-perioplastisinin de bu aşamada yapılmasına olanaktanır.Böylece ilerleyen yaşlarda alveol greftlenmesi operasyonuna gerek duyulmaz (278). 3.1.3.2. Ameliyat Aşamasında Ortodontistin Görevi Ortodontist sadece izler ve sabitlemede yardımcı olur. En iyi sabitleyici metot, Edgewise’dır.Çeşitli hooklar ve dayanıklı, rijit arklar ile fiksasyonların kolay yapılmasını sağlar; lehim ve punta kaynağı uygulamalarına olanak tanır Resim 40: İlk Edgewise Sistemi 3.1.3.3.Ameliyat Sonrasında Ortodontik Tedavi Gerekli ortodontik tedavi yapılır. Ortodontik tedavi, burada 3 faza ayrılabilir(279). 3.1.3.3.1.Primer Dentisyon Fazı Kalıcı dentisyona göre primer dentisyonda tedavi zordur. Çünkü tel bağlamakiçin gerekli dişler yoktur. Bu yaştaki bir çocuktan beklenen kooperasyon seviyesi desınırlıdır. Ek olarak, çocuk büyüdükçe olayın nüks etme olasılığı da artar. Genellikleprimer dentisyon döneminde aktif tedavi uygulamamak daha iyidir (281). 80 3.1.3.3.2. Karışık Dişlenme Fazı Karışık dişlenme döneminde hepsi olmasa da, ön dişlerin çoğu yarık alanındasürmüştür. Bunlar, genellikle malformasyonlu, hipoplastik ve ektopik pozisyonda sürmişlerdir ya da hiç sürmemiş bile olabilirler (282). Bu problemlerin yarık defektinden mi, yoksa ameliyata aitdüzeltmeden mi olduğundan emin olmak zordur. (283). Ark dizilimine ve ilişkilerine uygunsuzluklar karışık dişlenme fazıylakötüleşmeye başlar. Bununla beraber, bunların tedavi edilmeden bırakılmaları dahaiyidir. Eğer, dişler okluzyona geldiği zaman, bir erken temas, çocukta mandibulayıanormal pozisyona hareket ettirirse; tedavi o zaman başlamalıdır. Basit bir sabit veyahareketli uygulama kullanılabilir. Lateral ve santral kesicilerin rotasyonları da aynızamanda tedavi edilebilir (284). 3.1.3.3.3. Daimi Dişlenme Fazı Post operatif dönemde en sık karşılaşılan problemler orta yüz gelişimi yetersizliğiyle birlikte maxiller gelişim geriliği ve konkav profille karakterize olan maloklüzyonlardır.Bazı araştırmacılar bunu damağın erken kapatılmasına bağlarken(113) karşı fikirde olanlar dudağın kapatılmasıyla orofasiyal kasların maxillaya yaptıkları artan orandaki basınç olduğunu ileri sürmektedirler.Bariz bir maxiller gelişim geriliği söz konusu değilse maloklüzyon –mevcutsa- sadece dentoalveoler düzeydedir. Bu olguların tedavileri oldukça basit olmaktadır.Çağdaş ortodontik mekanikler bu olguların üstesinde gelebilmektedir. 3.1.4. Kulak-Burun-Boğaz (KBB) Tedavisi Kulağa ait testler geçekleştirilir. İmpedans ve komplians testlerini kullanarakduyma miktarı ölçülür. Bu, çocuğun normal oranda öğrenme ve iletişim yeteneğininolup olmadığını belirlemek için önemlidir. Eğer, gerekli ise, kulakları korumak vesağlıklı duruma getirmek için cerrahi müdahaleler yapılabilir. KBB cerrahının rolü 7yaşından sonra sınırlanır. Çünkü, erken işitme problemlerinin çoğu bitmiştir (281). 81 3.1.5.Konuşma Terapisi Konuşma terapisti, çocuğun ailesine iletişim problemleri hakkında önerilerdebulunur ve çocuğu tam konuşmaya cesaretlendirme yöntemlerini gösterir. Yarıkdamaklı hemen hemen bütün çocuklar yeterli intraoral basıncı sağlamakla ilgilizorluklarını, hipo ve hiper nasalitelerini gidermek için konuşma terapistininyardımına ihtiyaç duyar. Dudağı ve palatinal bölgeyi tedavi ettiğimiz zaman daçocuk konuşmak için öncelikle oral hareketleri geliştirmeye başlar bu daha çok 12-18aylık çocuklarda gereklidir. Palatinal bölgenin tamiri, bu süre içinde geciktirilmemedir. Çünkü, kabul edilebilir konuşma bu yaşta cerrahiyi takiben eldeedilmektedir (255). 3.1.6.Psikiyatrik Tedavi Fiziksel görünüm açısından ve ailenin çocukla ilişkilerini düzenleme açısındananne ve babaya, hastaya yardımcı olur (285). 3.1.7.Protetik Tedavi Protetik tedavinin esas amacı; ağızda kalmış dişlerin uzun süre korunması vebusayede hastaya mümkün olduğu kadar geç total protez yapma yoluna gidilmeyeçalışılmasıdır (286). Bu tip hastalara yapılan protezler çeşitli işlevler görür; 3.1.7.1. Statik İşlev Ortodontik veya cerrahi müdahele yolu ile genişletilen diş arkını stabil veformdatutmak için dişler ve kemik fragmanları şineye alınmalıdır.Sabirblok yapımı sureti ile kalan dişlere eş kuvvetler gelmesi olanağı sağlanabilmektedir (255). 3.1.7.2. Kozmetik İşlev Lateral ve bilateral dudak-damak yarıklı hastalar çoğunlukla aynı yüz tipinesahiptirler. Genellikle pseudo-projenik profil, düzleşmiş üst çene, üst dudaktaki skardokusu dolayısı ile burnun öne kayması, çapraz kapanış, yatık, gömük ya da 82 dönükdişler, uygun olmayan diş dizisi ve okluzyon görülür.Protetik olarak yapılacak ilkişlem, özellikle ön tarafta harmonik, kozmetik yönden tatmin edici bir görünüşsağlamaya çalışmaktır.Bu durumda,protez doku defektlerini doldurmalı, ön dişlerçıkıntılı yapılarak üst dudak desteklenmelidir. Bu sayede profilin daha iyi görünmesine çalışılmalıdır. Kuvvetli skar dokusu sebebi ile kısa üst dudaklı hastaların bu protetikuygulamanınbaşarısının kısıtlı olduğunu ve protez ile yalnız profilin birazdüzeltilebileceğini bilmelerinde yarar vardır (255). 3.1.7.3. Artiküler İşlev Okluzyon bozukluğu iki yan alveolar kretin dislokasyonu, dişlerde dönme,dişlerde yatıklık, dişlerin yokluğu veya çenenin önde ve arkada bulunması ile oluşur.Protezler yardımı ile iyi bir okluzo-artiküler ilişki ve kaslarda uyum sağlanabilir. 3.1.7.4. Fonetik İşlev Yapılacak protezlerde sert damağın arka kısmı, özellikle, yumuşak damakserbestbırakılmalıdır. Protez, hastaya “s, t, z” harflerini hatasız söyleme olanağı sağlamalıdır (287). 3.1.7.5. Hijyenik İşlev Hastaya protezini iyi koruması gerektiği öğretilmelidir. Özellikle doku kaybıfazla olan hastalardaki parçalı protezlerin her yemekten sonra çıkartılıp temizlenmesigereklidir. Yıllık kontroller ihmal edilmemelidir (287). 3.1.7.6. Çürük Önleyici İşlev Üst çenede bulunan dişlerin devitalizasyonu ve çekimi ancak mecbur olunca,çokender durumlarda yapılmalıdır. Bu nedenle zaten çoğunluğu çürüğe yatkın olanbuhastaların bir de taşıdıkları bantlar, plaklar, kroşeler düşünülürse yatkınlığın dahadaartacağı ortaya çıkar. Onun için mevcut dişlerin kronlanması yoluna gidilmesi önerilmektedir. 83 3.1.7.7. Psişik İşlev Dudak-damak yarıklı hastalara yapılan protezler, bu hastaların çevre ileilişkilerini olumlu yönde etkiler. Protez yapımından sonra hastalar kalan kendidişlerine daha itinalı olarak bakarlar. 3.1.7.8. Genel Protez Endikasyonları Ameliyat edilemeyen olgularda: 20 yaşından sonra kaslar önemli miktarda modifiye olmuşlardır, artık ameliyatyapılamaz. Yarığın çok geniş olduğu olgularda da ameliyat yapılamaz (255). Cerrahi başarısızlıklar: Ameliyatın başarısız olduğu ya da ameliyatın başarılı olduğu, ancak yumuşak damaktakidikişlerin tekrar açıldığı durumlarda protez endikedir (283). Protez uzmanları ameliyat geçirmemiş hastalara aparey yapmayı tercih ederlerçünkü, ameliyat geçirmiş hastalarda doku skarları nedeni ile ağız boşluğu oldukça küçüktür, damak plağı ile tavan daha da alçalmış olacağı için, ağız boşluğu iyicedaralarak dilin hareketini kısıtlamış olacaktır(288). 3.1.7.9. Aparey Yapılacak Çocuğun Yaşı Ameliyatı kontraendike olan, ya da kısa yumuşak damağı olan çocuklardaCh. Ruppe’e göre 13 yaşında, Lemerl’e ve Carbeil’e göre 6-7 yaşlarında protezyapılmalıdır.Apareyin yeterli tutuculuğu mümkün ise çocuğa bir obturator takmakiçin erkendeğildir. Aparey her 6 ayda bir mutlaka kontrol edilmelidir. Kontrol hatası sonucunda, aparey çene darlığı ve artikülasyonda bozukluklara neden olabilir (255). Aile her ay doktor muayenesi zorunluluğunu ve apareyin sık sık yenilenmesigerektiğini anlarsa, çocuğa 6-7 yaşlarında aparey yapılabilir. Aksi halde aparey ancak13 yaşında yapılabilir. Bununda 18 yaşına kadar aralıklarla kontrolü ve değişmesi gerekmektedir. Erken uygulanan protez çocuğu enfeksiyonlardan ve kötüalışkanlıklardan korur (285). 84 3.1.7.10. Sert ve Yumuşak Damağı İlgilendiren Protetik Apareyler Genel olarak obtüratörler, velo-palatin protez apareyleri iki ayrı bölümden oluşur: 1- Hareketli bir protez apareyi şeklinde dişler üzerine tutturulan damak plağı 2- Ancak arzu edilen miktarda havanın geçmesini mümkün kılacak şekildeburun boşlukları ve bukko-faringeal kavite arasındaki aralığı kapatmayayönelik birfarinks obtüratörü. Damak plağı, bütün hareketli protez apareylerinde olduğu gibi, yeterincedesteklik ve tutuculuk göstermeli, sert damağa da normal şeklini vermelidir (285). Resim 41: Damak plağı 3.1.7.11. Protetik Obturatörler 3.1.7.11.1. Farinks Uzantısız Hareketli Obtürtör Ağız boşluğunu farinksten ayıran bu obtüratörler yumuşak damak bölümleriarasındaki kaviteyi kapatır, yumuşak damak bölümleri üzerine adapte olur veyumuşak damağın hareketlerine engel olmaz. Bu obtüratörlerin uygulanabilmesi içinyarıklı yumuşak damağın ameliyat geçirmemiş olması, yarığın en fazla 15-17 mm genişliğinde olması ve yumuşak damak kaslarının güçlü ve hareketli olması 85 gerekir(285). Resim 42: Farinks uzantısız hareketli obtürtör 3.1.7.11.2. Suersen Obtüratörü Statik bir obtüratördür. Orofarinksi rinofarinksten ayırır. Üst çenedeki yarıktan başka, yumuşak damak bölümlerinin kısa olduğu ve farinksin arka duvarı ile temas sağlanamadığı olgularda kullanımı endikedir.Palatinal plağın arkasında ve yarığın ortasında yatay düzeyindegenişleyerek olarak farinks ilerler, ve yarığın yumuşak arkasındapassavant damak kaslarınınyetersizliğini önler(285). ; Resim 43: Suersen obtüratörü 86 yastığı 3.1.7.11.3. Schiltsky’nin Nazofarinks Obtüratörü Cerrahi olarak kapatılmış yumuşak damak fissürlerinde ve yumuşak damağınkısa olduğu olgularda, yumuşak damak farinksin arka yüzüne değemez ve fonetikproblemler eskisi gibi devam eder. Bu cerrahi tedavi yetersizliği bazı olgulardaprotetik olarak tedavi edilebilir. Yumuşak damağın kasılma anındaki arka sınırı ilefarinksin arka yüzü arasında kalan boşluk, yumuşak damağın arkasına yerleştirilenbir obtüratör ile kapatılır (285). Resim 44: Schiltsky’nin Nazofarinks Obtüratörü 87 4. SONUÇ Maksillofasiyal gelişimin etkilenmesi sonucu dudak-damak yarıklı hastalarda maksillanın hem sagittal hem de transversal yönde kollapsı oluşmaktadır. Bunlara ek olarak, maksiller dentisyonda da eksik dişler nedeniyle kollaps görülür. Dudak ve/veya damak yarığı tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir.Bu hastalar cerrahi işlemlerin zamanlamasını düzenleyecek bir plastik cerrah, çürükkontrolünü sağlayacak bir pedodontist, duyma ve konuşma problemlerini elimine etmek üzere bir Kulak-Burun-Boğaz uzmanı ve gelişiminin modifikasyonunu sağlaması için bir ortodontistin gözetimi altında olmalıdırlar. 88 5. ÖZET Dudak-damak yarıkları yüz estetiğini ve çene-yüz fonksiyonlarınıbozan ve tedavisi ekip çalışması ve hastanın uzun süreli takip ve tedavisini gerektiren doğumsal biranomalidir. İdealde, dudak-damak yarıklarının tedavisi doğumdan hemen sonra başlamakta ve belirli aralıklar ile dudak-damak yarığı tedavi ekibinin gözetiminde büyüme bitene kadar devam etmektedir. Dudak-damak yarıklı bireylerde görülen problemlerin bir kısmı anormal morfolojiye bağlı olarak gelişirken, bir kısmı da deformasyonun rekonstrüksiyonusonucu oluşmaktadır.Nazomaksiller komplexte yer alan bu yarıklar, bölgenin tümfonksiyonlarını bozabilmektedir. Yarığa bağlı olarak (anormal morfoloji) üst çenenin bütünlüğü, dil, alveolar ark, alt-üst çeneler, dudak ve yanak arasındaki denge bozulmakta, solunum ve yutkunmafonksiyonlarında yetersizlik oluşabilmektedir. Bu olgularda alt-üstçene şekli ve pozisyonu farklılaşmakta ve yeni dengeler oluşabilmektedir. Yeni doğan,dudak-damak yarıklı bebeklerin normal bebekleregöre daha geniş açılı ve daha retrognatik yerleşimli bir altçeneye sahip oldukları bildirilmektedir. Ayrıca, işitme kayıpları,orta kulak iltihabı gibi problemler de bu hastalarda sık görülmektedir. Dudak-damak yarıklı çocuklarda primer dudak ve damak onarımlarısonrası oluşan skar dokusuna (rekonstrüksiyon sonrası)bağlı olarak ise üst çenede dentoalveolar seviyede daralma, gelişimgeriliği ve alt ve üst dentoalveolar arklar arasındaki uyumbozukluğuna bağlı çapraz kapanış ilişkisi gelişmektedir. Bu uyumsuzluk miktarı, büyüme ile, üst dentoalveolar yapılarınaleyhine olacak şekilde artmaktadır. Üst ve alt çenenin boyut veşekli olumsuz etkilenmekte, üst çene retrognatik ve hipoplastikgelişebilmektedir. Bunun yanında, yarık hattında kalan dişler ya gelişmemekte ya da atipik formda ve pozisyonda kalmaktadır. Sonuçolarak, nazomaksiller yapıdaki bu yarık çiğneme, konuşma vesolunum fonksiyon bozuklukları ile estetik ve psikososyal problemlereyol açmaktadır. Dudak-damak yarığı ile doğan bireylerin tedavisi çok sayıda tedavi işlemini içermektedir. Bugün dünyanın değişik merkezlerindedeğişik tedavi sıralamaları ve tedavi biçimleri uygulanmaktadırve dünyaca netleşen“altın” bir tedavi standardı yoktur.Dudak-damak yarıklı bebeklerde defekte bağlı olarak gelişmişmalpoze olan alveolar arkların yeniden konumlandırılması amacıyla, doğumun hemen ertesinde 89 (primer cerrahi onarımı öncesi) nazal ve/veya alveol şekillendirme apareyleri uygulanmaktadır. Bu tür tedaviler “erken maksiller ortopedik tedavi” olarak adlandırılmakta olup, başarılı bir yarık dudak-damak cerrahisi için enuygun iskeletsel alt yapının oluşturulmasına yardımcı olmaktadır. Cerrahi olarak dudağın ve damağın 2.-12. aylarda kapatılmasınıtakiben bu hastalar belirli aralıklar ile tedavi ekibi tarafındanizlenmekte ve konuşma, işitme fonksiyonları ve diş gelişimleri takip edilmektedir. Dudak-damak yarıklı bireylerde ortodontiktedavi; bireyin çiğneme, konuşma, yutma fonksiyonları veestetik görüntüsü nedeniyle çok önemlidir. Gerek yarığa bağlıgelişen, gerekse defektin onarımı sonrası oluşan skar dokusununbüyümeyi kısıtlaması nedeniyle diş dizilim bozukluklarıve üst çenede her üç yönde gelişim bozuklukları oluşabilmektedir. Bu problemler ortodontik ve/veya dentofasiyalortopediktedavi yaklaşımları ile 5-15 yaşları arasında düzeltilebilmektedir. Bu dönemde ayrıca, sekonder olarak alveolargreft uygulaması ve sekonder dudak/burun düzeltmeleri yapılabilmektedir. Alveolar greft uygulaması sonucunda, yarığakomşu olan veya yarık hattı üzerinde sürmesi beklenen kaninve lateral kesici dişler onarılan yarık bölgesine doğru sürebilirveya sürdürülebilir. Büyüme potansiyeli biten dudak-damakyarıklı bireylerde ise, üst çenenin tek başına ortodontik tedaviile ön-arka yönde ileri alınması mümkün olmamaktadır. Buamaçla standart “Le Fort 1 Osteotomisi” (intraoperatif) veya“Le Fort 1 Osteodistraksiyon” ile (postoperatif) üst çeneninönarka yönde ilerletilmesi (protraksiyon) mümkün olmaktadır. Ortodontik-dentofasiyal ortopedik ve/veya ortognatik cerrahitedavi sonrasında bazı bireylerde protetik tedavi yaklaşımıgerekli olabilmektedir. Protetik tedaviler, eksik dişlerin restorasyonu dışında, ortodontik tedavinin yetmediği durumlarda okluzyonun düzeltilmesi, cerrahiye dirençli oronasalfistüllerin kapatılması, konuşma ve çiğneme fonksiyonlarının tamamlanması ve estetik amaçlar ile de tedavinin çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır. 90 6. KAYNAKLAR 1. Lucas VS, Grupta R, Ololade O, Gelbier M, Roberts GJ. Dental Health Indices and Caries Associated Microflora in Children With Unilateral Cleft Lip and Palate. Cleft Palate Craniofac J, 2000, 37, 5, s:47-52. 2. Tunçbilek G. Dudak-Damak Yarıklarında Kalıtım ve Epidemiyoloji. Dudak ve Damak Yarıkları. Ed. Erk Y., Özgür F. İşkur Matbaacılık Ltd. Şti. Ankara. 1999, 7, s:16. 3. Tunçbilek E. Türkiyede malformasyon sıklığı, dağılımı, risk faktörleri ve yenidoğanın antropometrik değerlendirilmesi. Tübitak Matbaası Ankara. 1996, 94. 4. Shapira Y, Lubit E, Kuftinec MM, Borell G. The distribution of clefts of the primary and secondary palates by sex, type, and location, The Angle Orthod. 1999; 69(6), s:523-28. 5. Filho OGS, Ramos AL, Camargo RC. The influence of unilateral cleft lip and palate on maxillary dental arch and morphology. The Angle Orthod. 1992, 62(4), s:283-90. 6. Dahl E. Craniofasial morphology in congenital cleft of the lip and pakate; an x-ray cephalometric study of young adult males. Acta Odontologica Scandinavica. 1970, 28, Supplementum 57 7. Graber TM. Craniofasial morphology in cleft palate and cleft lip deformities. Surg Gynecol Obstet. 1949, 88, s:359-69. 8. Herfert O. Fundamental investigations into the problems related to cleft palate surgery. Br J Plast. Surg. 1958, 11, s:97. 9. Kremenak CR, Huffman WC, Olin WH. Maxillary growth inhibition by mucoperiosteal denutation of palatal shelf bone in non-cleft Beagles. Cleft Palate J. 1970b, 7, s:817-25. 10. Arndt WV. Nickel Titanium Palatal Expander. J Clin Orthod. 1993, 17, s:137139. 11. Adkins M D, Nanda RS, Currièr GF. Arch perimeter changes on rapid palatal expansion. Am J Orthod. 1990, 97, s:194-99. 91 12. Hicks EP. Slow Maxillary Expansion: A Clinical Study of the Skeletal Versus Dental Response to Low Magnitude Force. Am J Orthod., 1978, 7, s:121-141. 13. Delaire J, Verdon P, Lumineau JP, Cherga-Negrea A, Talmant J, Boisson M. Quelques resultats des tractions extraorales a appui frontomentonnier dans le traitment orthopedique des malformations maxillomandibulaires de classe III et des sequelles osseuses des fentes labiomaxillaires. Revue de Stomatologie. 1972, 73, s:633-42. 14. Ramstad T, Semb G. The effect of alveolar bone grafting on the prosthodontic/reconstructive treatment of patients with unilateral complete cleft lip and palate. Int J Prosthodont. 1997, 10(2), s:156-63. 15. Reisberg DJ. Dental and prosthodontic care for patients with cleft or craniofasial conditions. Cleft Palate J. 2000, 37(6), s:534-37. 16. Turvey TA, Vig K, Moriarty J et al. Delayed bone grafting in cleft maxilla and palate: A retrospective multidisciplinary analysis. Am J Orthod. 1984, 86(3), s:24456. 17. Iino M, Ishii H, Matsushima R, Fukuda M, Hamada Y, Kondoh T, Seto K. Comparison of intraoral radiography and computed tomography in evaluation of formation of bone after grafting for repair of residual alveolar defects in patients with cleft lip and palate. Scandinavian Journal of Plastic and Reconstructive Surgery and Hand Surgery. 2005, 39(1), s:15–21. 18. Fishman LS. Factors releated to tooth number, eruption time and tooth position in cleft palate individuals. J Dent Clin. 1970, s:1-4. 19. Tumey DL. The development of the parmenent theeth in cleft lip and cleft palate children. Unpublished masters thesis. Ohio State University, Columbus, Ohio. 20 Chapman CJ. Ethnic differences in the incidence of cleft lip and/or cleft palate in Auckland, 1960-1976, N Z Med J, 1983, 96, s:327-29. 21. Nora JJ, Fraser FC. Multifactorial inheritance. In: Medical Genetics-Principles and Practise 3rd Ed.: C: Lea & Febiger, Philedelphia, 1989, s:230. 22. Jones MC. Facial clefting-Ethiology and developmental pathogenesis. Clin Plast Surg. 1993, 20, s:599-606. 92 23. Thompson MW, Mcinnes RR, Willard HF. Genetics of disorders with multifactorial inheritance. In: Genetics And Medcine 5th Ed. W.B. Saunders Company, Philedelphia, 1991, s:349. 24. Murray JC. Face facts: Genes, Environment and Clefts, Am J Hum Gen. 1995, 57, s:227-32. 25. Wyzynski DF, Beaty TH, Maestri NE. Genetics of nonsendromic oral clefts revisted. Cleft Palate Craniofac J.1996, 33, s:406-17. 26. Johnston MC, Bronsky PT, Millicovsky G. Embryogenesis of cleft lip and palate. In: Plastic Surgery 1st Ed. Ed: McCarthy, JG, Saunders Company, Philedelphia, 1990, s:2515. 27. Sando WC, Jurkiewicz MJ. Cleft Lip Plastic Surgery-Principles and Practice Eds. Jurkiewicz MJ, Krizek TJ, Mathes SJ, Ariyan SCV. Mosby Company, St. Louis.1980, s:59-81. 28. Loevy H. Developmental changes in the palate of normal and cortisone treated Strong A mice. Anat Rec. 1962, 142, s:375-90. 29. Fogh-Andersen P. Thalidomide and congenital deformities, Acta Chir Scand. 1966, 131, s:197-200. 30. Millard DR. The naming and classifiying of clefts. In: Cleft Craft: The Evoluation of it’s Surgery. Volume 1: The Unilateral Deformity. 1st Ed. Ed: Millard, DR: Little, Brown and Company, Boston, 1976, s:41. 31. Drillen CM, Ingram TTS, Wilkinson EM, eds. The causes and natural history of cleft lip and palate. Edinburg and London: E & S Livingstone, 1996. 32. Sadler T. W, Head and Neck. In Langman’s Medical Emrbiology. 5th Ed. Ed: Sadler TW, Williams.&.Wilkins, Baltimore, 1990, s:280-310. 33. Emory, RE Jr. , Ricky P. Bite, U, Jackson, IT. Fistula Formation and Repair after Palatal Closure: An Institutional Perspective. Plastic & Reconstructive Surgery. 1997, 99(6), s:1535-8. 34. Kernahan DA, Stark RB. A new classification of cleft lip and palate. Plast Recons Surg. 1958, 22, s:435-41. 93 35. Bishara SE, Jacobsen JR, Krause JC, Sosa Martinez R. Cephalometric comparisons of individuals from India and Mexico with unoperated cleft lip and palate. Cleft Palate J. 1986, 23, s:53-61. 36. Bohn A. Dental anomalies in harelip and cleft palate. Acta Odont Scand. 1963, 21. 37. Ertan Erdinç AM, Doğan S, Dinçer B, Berk T. The Evaluation of Soft Palate and Naso-Oropharengeal Airway in Patients With Unilateral Complete Cleft Lip and Palate. EÜ Dişhek Fak Derg. 2005, 26, s:131-6. 38. Fishman LS. Factors releated to tooth number, eruption time and tooth position in cleft palate individuals. J Dent Clin. 1970, s:1-4. 39. Haris EF. Size and form of the cranial base in isolated cleft lip and palate, Cleft Palate Craniofac J. 1993, 30, s:170-4. 40. Jordan R, Kraus B, Neptune C. Dental anomalies associated with cleft lip and/or palate. Cleft Palate J. 1996, 3, s:22-5. 41. Menius J, Largent MJ, Vincent C. Skeletal development of cleft palate children as determined by handwrist roentgenographs: a preliminary study. Cleft Palate J. 1966, 3, s:67-75. 42. Zilberman Y. Observations of the dentition and face in clefts of the alveolar process. Cleft Palate J. 1973, 10, s:230-7. 43. Harring FN. Dental development in cleft and noncleft subjects. Angle Orthod. Jan1976, 45(1), s:47-50. 44. Harvold E. Cleft lip and palate morphologic studies of the facial skeleton. Am J Orthod. 1954, 40, s:493-506. 45. Jiroutava O. Hypodontia in patients with isolated cleft palate, its relationship to etiopathogenesis. Acta Chirur Plast. 1991, 33, s:57-63. 46. Jiroutova O, Mullerova Z. The occurance of hypodontia in patients with cleft lip and/or palate. Acta Chirur Plast. 1994, 6, s:53-6. 47. Ranta R. Comparision of tooth formation in noncleft and cleftaffected children with or without hypodontia. J Dent Child. 1982, 49, s:197-9. 94 48. Ranta R. Hypodontia and delayed development of the second premolars in cleft palate children. Eur J Orthod. 1983, 5, s:145-8. 49. Ranta R. The development of the permanent teeth in children with complete cleft lip and palate (Thesis), Proc Finn Dent Soc (Supp III) 1972, 68, s:1-27. 50.Dinçer B, Doğan S, Ertan-Erdinç AM. Dudak-Damak Yarıklı Hastalarda Dental ve Okluzal Anomaliler. Türk Ortodonti Dergisi. 2006, 19, s:35-47 51. Bishara SE, Krause JC, Olin WH, Weston D, Van Ness J, Felling C. Facial and dental relationships of individuals with unoperated clefts of the lip and/or palate, Cleft Palate J, 1976, 13, 238-52. 52. Mestre JD, De Jesus J, Subtelny JD. Unoperated oral clefts at maturation. The Angle Orthod. 1960, 30, s:78-85. 53. Ozturk Y, Cura N. Examination of craniofacial morphology in children with unilateral cleft and palate. Cleft Palate Craniofac J. 1996, 33, s:32-6. 54. Ross RB. Treatment variables affecting facial growth in complete cleft lip and palate, part 1: Treatment affecting growth. Cleft Palate J. 1987, 24, s:5-23. 55. Kapucu MR. Dudak ve damak yarığı onarımlarının maksillofasiyal gelişmeye etkileri. Erk Y, Özgür F, eds. Dudak ve Damak Yarıkları. İşkur Matbaacılık, Ankara, 1999, s:207-1. 56.Moss ML. Malformation of the skull base assocciated with cleft palate deformity. Plast Recons Surg. 1956, 17, s:226-34. 57.Sandham A, Chang L. Cranial base and cleft lip and palate. The Angle Orthod. 1988, 8, s:163-8. 58.Mars M, Houston WJB. A preliminary study of fasial growth and morphology in unoperated male unilateral cleft lip and palate subjects over 30 years of age. Cleft Palate J. 1990, 27, s:7-10. 59. Horswell BB, Gallup BV. Cranial base morphology in cleft lip and palate. J Oral Maxillofac Surg. 1992, 52, s:681-5. 60. Molsted K, Kjaer I, Dahl E. Sphenooccipital syncondrosis in three month old children with clefts of the lip and palate: A radiographic study. Cleft Palate Craniofac J. 1993b, 30, s:569-73. 95 61. Molsted K, Kjaer I, Dahl E. Cranial base in newborns with complete cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J. 1995, 32, s:199-205. 62. Singh GD, Rivera-Robles J, Jesus-Vinas JD. Longitudinal craniofacial growth patterns in patients with orofacial clefts: Geometric morphometrics. Cleft Palat Craniofac J. 2004, 41, s:136-43. 63. Toygar TU, Akçam MU, Arman A. A Cephalometric evaluation of lower lip in patients with cleft lip and palate. Cleft Craniofac J, 2004, 41, s:485-9. 64. Swennen G, Berten JL, Kramer FJ, Malevez C, Schwestka-Polli R, Hausamen JE. Mandibular morphology in comlete unilateral cleft lip and palate. Cleft Craniofac J. 2004a, 41, s:403-9. 65. Lisson JA, Hanke I, Trankmann J. Vertical changes in patients with complete unilateral and bilateral cleft lip, alveolus and palate. J Orofac Orthop. 2004, 65, s:246-58. 66. Doğan, S, Önçağ G, Akın Y. Craniofacial development in children with unilateral cleft lip and palate, British J Oral and Maxillofac Surg. 2005, 44, s:28-33. 67. Laatikainen T, Ranta R, Nordstrom R. Craniofacial morphology in twins with cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J. 1996, 33, s:96-103. 68.Treutlein C, Berten JL, Swennen G, Brachvogel P. Comperative cephalometric study of 10-year-old patients with complete unilateral cleft lip and palate. J Orofac Orthop. 2003, 64, s:27-39. 69.Bishara SE, Martinez de Arrendondo RS, Vales HP, Jacobsen JR. Dentofacial relationship in persons with unoperated clefts, comparisons between three cleft tipes. Am J Orthod. 1985, 87, s:481-507. 70.Semb G. A Study of Facial Growth with Unilateral Cleft lip and Palate Treated by the Oslo CLP Team, Cleft Palate-Craniofac J. 1991, 28(1), s:1-21. 71.Capelozza L, Taniguchi SM, Da Silva OG. Craniofacial morphology of adult unoperated complete cleft lip and palate patients. Cleft Palate Craniofac J. 1993, 30, s:376-82. 72.Tateishi C, Moriyama K, Takano-Yamamoto T. (2001). Dentocranial morphology of 12 Japanese subjects with unilateral cleft lip and palate with severe Class III 96 malocclusion, A cephalometric study at the pretreatment stage of surgical orthodontic treatment. Cleft Palate Craniofac J. 38, s:597-606. 73.Šmahel Z, Brejcha M. Differences in craniofacial morphology between complete and incomplete unilateral cleft lip and palate from palate surgery up to adulthood. J Craniofac Genet Dev Biol. 1983, 20, s:113-27. 74. Horswell B. B, Levant B. A. Craniofacial growth in unilateral cleft lip and plate, Skeletal growth from eight to eighteen years. Cleft Palate J. 1988, 25, s:114-21. 75.Trotman C. A, Collett A. R, McNamara J. A, Cohen SR. Analysis of craniofacial and dental morphology in monozygotic twins discordant for cleft lip and unilateral cleft lip and palate. Angle Orthod 1993, 63(2). 76.Scheuer H. A, Höltje W. J, Hasund A, Pfeifer G. Prognosis of facial growth in patint with unilateral complete clefts of the lip, alveolus and palate. J Craniomaxillofac Surg. 2001, 29, s:198-204. 77.Yoshida H, Nakamura A, Michi K. I, Go-ming W, Kan L, Wei-liu Q. Cephalometric analysis of maxillofacial morphology in unoperated cleft palate patients. Cleft Palate Craniofac J. 1992, 29, s:419-24. 78.Da Silva OG, Normando AD, Capelloza L. Mandibular growth in patients with cleft lip and/or cleft palate-the influence of cleft type. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1993, 104, s:269-75. 79.Ortiz-Monasterio F, Serrano AR, Barrera GP, Rodriquez-Hoffman H, Vinagerars E. A Study of unoperated adult cleft palate patients. Plas Recons Surg. 1966, 38, s:36-41. 80. Ross R. B. The clinical implication of facial growth in cleft lip and palate. Cleft Palate J. 1970, 7, s:37-47. 81.Bishara SE, Tharp RM. Effect of langebeck palatoplasty on facial growth. The Angle Orthod. 1977, 47, s:34-41. 82. Kremenak CR, Huffman WC, Olin WH. Growth of maxillae in dogs after palatal surgery. Cleft Palate J. 1967, 4, s:6-17. 83. Kremenak CR, Huffman WC, Olin WH. Growth of maxillae in dogs after palatal surgery, Part 2. Cleft Palate J. 1970a, 4, s:6-17. 97 84.Hayashi I, Sakuda M, Takimoto K, Miyazaki T. Craniofacial growth in complete unilateral cleft lip and palate, A roengenocephalometric study. Cleft Palate J. 1976, 13, s:215-37. 85. Wada T, Miyazaki T. Treatment principles for the chancing arch form in children with complete unilateral cleft lip and palate. Cleft Palate J. 1976, 13, s:273-83. 86. Capelozza L, Normando ADC, Da Silva OG. Isolated influences of lip and palate surgery on facial growth, Comparison of operated and unoperated male adults with UCLP. Cleft Palate Craniofac J. 1996, 33, s:51-56. 87. Van Lierde KM, De Bond M, Van Borsel J, Wuyts FL, Van Cauwenberge P. Effect of cleft type on overall speech intelligibility and resonance. Folia Phoniatr Logop. 2002, 54, s:158-68. 88. Jones CE, Chapman KL, Hard’n-Jones MA. Speech development of children with cleft palate before and after palatal surgery. Cleft Palate Craniofac J. 2003, 40, s:19-31. 89. Bradford PW, Culton GL. Parents perceptual preferences between compensatory articulation and nasal escape of air in children with cleft palate. Cleft Palate Craniofac J. 1987, 24, s:299-303. 90. Asher-Mcdade C, Roberts C, Shaw WC, Gallager C. Development of a method for rating nasolabial appearance in patients with clefts of the lip and palate. Cleft Palate Craniofac J. 1991, 28, s:385-90. 91. Quatieri TF. Discrete-Time Speech Processing Principles and Practise, NJ, Prentice Hall, 2002. 92. Öğüt F, Önçağ G, Doğan S, Engin EZ. Unilateral dudak damak yarıklı çocuklarda konuşmanın spektrografik ölçümleri ve odiyolojik bulguları. Türk Ortodonti Dergisi Vol 21, 2008, s:127-136. 93.Bardach J, Klausner EC, Eisbach KJ. The relationship between lip pressure and facial growth after cleft repair, An experimental study. Cleft Palate J. 1979b, 16, s:137-46. 94.Bardach J, Mooney MP, Giedrojc-Juraha ZL. A comparative study of facial growth following cleft lip repair with or without soft-tissue underminding, An experimental study in Rabbits. Plast Recons Surg. 1982a, 69, s:745-53. 98 95.Bardach J, Eisbach KJ. The influence of primary unilateral cleft lip repair on facial growth. Cleft Palate J. 1977, 14, s:88-97. 96 Bardach J. The influence of cleft repair on facial growth. Cleft Palate J. 1990, 27, s:76-8. 97.Bardach J, Mooney MP, Bardach E. The influence of two flap palatoplasty on facial growth in Beagles. Plast Recons Surg. 1982b, 69, s:927-39. 98. Han B, Suzuki A, Tashiro H. Longitudinal study of craniofacial growth in subjects with cleft lip and palate, From cheiloplasty to 8 years of age. Cleft Palate Craniofac J. 1995, 32, s.156-66. 99.Motohashi N, Kuroda T, Capelozza L, Freitas JAD. P-A cephalometric analysis of nonoperated adult cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J. 1994, 31, s:193200. 100.Ishigoro K, Krogman WM, Mazaheri M, Harding RL. A longitudinal study of morphological craniofacial pattern via P-A X-ray headfilms in cleft patient from birth to six years of age. Cleft Palate J. 1976, 13, s:104-26. 101.Ross RB, Coupe TB. Craniofacial morphology in six pairs of monozygotic twins discordant for cleft lip and palate. J Can Dent Assoc. 1965, 31, s:149-57. 102.Laspos CP, Kyrkanides S, Tallents RH, Moss ME, Subtenly JD. Mandibular and maxillary asymetry in individuals with unilateral cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J. 1997a, 34, s:232-9. 103.Laspos CP, Kyrkanides S, Tallents RH, Moss ME, Subtenly JD. Mandibular asymetry in noncleft and unilateral cleft lip and palate individuals. Cleft Palate Craniofac J. 1997b, 34, s:410-16. 104.Kyrkanides S, Bellohusen R, Subtenly JD. Skeletal asymmetries of the nasomaxillary complex in nonclefts and postsurgical unilateral cleft lip and palate individuals. Cleft Palate Craniofac J. 1995, 32, s:428-33. 105.Molsted K, Dahl E. Asymmetri of the maxilla in children with complete unilateral cleft lip and palate. Cleft Palate J. 1990, 27, s:184-92. 99 106.Dahl E. Transverse maxillary growth in combined cleft lip and palate. A longitudinal roentgenocephalometric study by the implant method. Cleft Palate Craniofac J. 1979, 16, s:34-41. 107. Subtelny JD. Orthodontic principles in treatment of cleft lip and palate. In, Bardach, J, Morris, H. L, eds. Multidisciplinary Management of Cleft and Palate. Philedelphia, Pa, WB Saunders, 1990, s:615-39. 108.Prahl-Andersen B. Dental Treatment of Predental and Infant Patients with Clefts and Craniofacial Anomalies, Cleft Palate–Craniofacial Journal. 2000,Vol.37 No. 6. 109.Burstone WR. The early orthodontic treatment cleft palate conditions. Dent Pract. 1958, 9,s: 41–52. 110. Rosenstein SW. A new concept in the early orthopedic treatment of cleft lip and palate. Am J Orthod. 1969, 55, s:765–75. 111. Huddart AG. An evaluation of presurgical treatment. Br J Orthod. 1973, 11, s:21–5. 112. Huddart AG. Presurgical changes in unilateral cleft palate subjects. Cleft Palate J. 1979, 16, s:147–57. 113. Hotz MM, Gnoinski WM. Effects of early maxillary orthopaedics in coordination with delayed surgery for the lip and palate. J Maxillofac Surg. 1979, 7, s:201–10. 114.McNeil CK. Orthodontic procedures in congenital cleft palate. Dent Rec. 1950, 70, s:126-32. 115.Grayson BH, Santiago PE, Brecht LE, et al. Presurgical nasoalveolar molding in infants with cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J. 1999, 36, s:486-98. 116.Bishara SE, Staley RN. Maxillary expansion, Clinical Implications. Am J Orthod Dentofac Orthop. 1987, 91, s:3-14. 117. Erk Y, Özgür F. Dudak ve Damak Yarıkları. İşkur Matbaacılık Ltd.Şti. Ankara, 1999. 118. Haas AJ. Palatal expansion, Just the beginning of dentofacial orthopedics. Am J Orthod. 1970, 57, s:219-55. 100 119.Aizenbud D, Hefer T, Radhmiel A, Figueroa AA, Joachims, HZ, Laufer, D. A Possible Otological Complication Due to Maxillary Expansion in a Cleft Lip and Palate Patient. Cleft Palate–Craniofacial Journal, Jul 2000, s:37(4). 120. Haas AJ. Rapid Expansion of the Maxillary Dental Arch and Nasal Cavity by Opening the Midpalatal Suture. Angle Orthod. 1961, 31, s:73-90. 121. Kudlick E. M. A study utilizing died human skulls as models to determine how bones of the craniofacial complex are displaced under the influence of mid-palatal expansion. Master thesis, Fairleigh Dickenson Univ, 1973 122. Landsberger R. Anatomische Veränderungen in Knochengewebe des Gaumens bei kieferorthopädischer Behandlung. Korrespbl Zahnärzte. 1909, 38, s:49-57. 123. Wertz RA. Skeletal and Dental Changes Accompanying Rapid Midpalatal Suture Opening. Am J Orthod.1970, 58, s:41-6. 124. Da Silva OG, Boas MCV, Fo LC. Rapid Maxillary Expansion in the Primary and Mixed Dentitions, A Cephalometric Evaluation. Am J Orthod Dentofac Orthop. 1991, 100, s:171-9. 125. Skieller V. Expansion of the Midpalatal Suture by Removable Plates. Analyzed by the Implant Method. Trans Eur Orthod Soc. 1964, s:143-157. 126. Bell RA, Lecompte EJ. The Effects of Maxillary Expansion Using a Quad-Helix Appliance During The Deciduous and Mixed Dentitions. Am J Orthod. 1981, 79, s:152-61. 127. Bacetti T, Franchi L, McNamara JA. Treatment and Post treatment Craniofacial Changes after Rapid Maxillary Expansion and Facemask Therapy. Am J Orthod Dentofac Orthop. 2000, 118, s:404-13. 128. Haas A J. Rapid Expansion of the Maxillary Dental Arch and Nasal Cavity by Opening the Midpalatal Suture. Angle Orthod. 1961, 31, s:73-90. 129. Harberson A, Myers DR. Midpalatal Suture Opening During Functional Posterior Cross-Bite Correction. Am J Orthod. 1978, 74, s:310-13. 130. Ten Cate AR, Freeman E, Dickinson JB. Sutural Development, Structure and its Response to Rapid Expansion. Am J Orthod. 1977, 71, s:622-36. 101 131. Halazonetis DJ, Katsavrias E, Spyropoulos MN. Changes in Cheek Pressure Following Rapid Maxillary Expansion. Eur J Orthod. 1994, 16, s:295-300. 132. Sakamoto T, Sakamoto S, Harazaki M, Isshiki Y, Yamaguchi H. Orthodontic Treatment For Jaw Deformities In Cleft Lip And Palate Patients With The Combined Use Of An External-Expansion Arch And A Facial Mask. Bull Tokyo Dent Coll. Nov2002, 43(4), s:223-29. 133. Biederman W, Chen B. Rapid correction of Class III malocclusion by midpalatal expansion. Am J Orthod. 1973, 63, s:47-55. 134. Ricketts RM, Bench RW, Hilgers JJ, Schulhof RJ. Bioprogressive Therapy. Rocky Mountain Orthodontics. U.S.A, 1979. 135. Isaacson RJ, Wood JL, Ingram AH. Forces produced by rapid maxillary expansion. The Angle Orthod. 1964, 34, s:256-70. 136. Spolyar JL. The design fabrication and use of a full coverage bonded rapid maxillary expansion appliance. Am J Orthod. 1984, 86, s:136-45. 137. Hilgers JJ. Adjuncts to bioproressive therapy a palatal expansion appliance for non-compliance therapy. J Clin Orthod. 1991, 15, s:491-7. 138. Klapper L, George R. A new telescopic maxillary expander. J Clin Orthod. 1995, 29, s:114-6. 139. Krebs A. Midpalatal suture expension studied by the implant method over a seven year period. Trans Eur Orthod Soc. 1964, 40, s:131-42. 140. Kurol J. Orthodontic maxillary expansion and its effect on nocturnal enuresis. Angle Orthod. 1998, 68, s:222-32. 141. Timms DJ. Rapid Maxillary Expansion. Quintessence Publishing Co. Inc. Chicago, Berlin, Rio de Janerio, Tokyo, 1981. 142. Suzuki A, Takahama Y. A Jointed Fan-Type Expander, A Newly Designed Expansion Appliance for the Upper Dental Arch of Patients With Cleft Lip and/or Palate. Cleft Palate J. 1989, 26(3), s:239-41. 143. Enacar A, Köseoğlu O, Özgen M, Kökden M. Cerrahi Rapid Maksiller Ekspansiyon. Türk Ortodonti Dergisi. 1993, 6(1), s:56-63. 102 144. Bengi O, Ölmez H, Sağdıç D. Transversal yön üst çene genişletilmesinde E-Ark Apareyi. GATA Bülteni. 1997, 39, s:265-9. 145. Home RP. Palatal expansion using a bonded appliance. Am J Orthod. 1982, 82, s:464-8. 146. Chang JY, McNamara JA, Herberger TA. A Longitudinal Study of Skeletal Side Effects Induced by Rapid Maxillary Expansion. Am J Orthod Dentofac Orthop. 1997, 112, s:330-7. 147. Viazis AD, Vadiakis G, Zelos L, Gallagher RW. Desings and applicants of palatal expansion appliances. J Clin Orthod. 1992 ,26, s:239-43. 148. Sarver DM, Johnston M. Skeletal changes in vertical and anterior displacement of the maxilla with bonded rapid palatal expansion appliances. Am J Orthod Dentofac Orthop. 1989, 95, s:462-6. 149. Memikoglu UT, Iseri H. Non extraction treatment with a rigid acrylic banded rapid maxillary expander. J Clin Orthod. 1997, s:31(2). 150. Hazar S, Sandikcioglu M, Gunbay U, Kirkim G. Hızlı üst çene genişletilmesi ve iletişim tipi işitme kaybı. Ege Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi. 1992, 1, s:15-20. 151. McNamara JA, Brudon WL. Orthodontic and orthopedic treatment in the mixed dentition. Neddlam Pres. Inc. Ann. Arbor. USA, 1993. 152. Mongini F, Schwid W. Treatment of mandibular asymmetries during growth, A longitudinal study. Eur J Orthod. 1987, 9, s:51-67. 153. Brosh T, Vardimon AD, Ergatudes C, Spiegler A, Lieberman M. Rapid Palatal Expansion. Part 3, Strains Developed During Active and Retention Phases. Am J Orthod Dentofac Orthop. 1998, 114, s:123-33. 154. Ekström C, Henrikson CO, Jensen R. Mineralization in the Midpalatal Suture after Orthodontic Expansion. Am J Orthod. 1977, 71, s:449-55. 155. Isaacson RJ, Zimring JF. Forces Produced by Rapid Maxillary Expansion. III Forces Present During Retention. The Angle Orthod. 1965, 35, s:178-86. 156. Joelson K, Mossaz CF. Slow Maxillary Expansion. A Comparison Between Banded and Bonded Appliances. Eur. J Orthod. 1989, 11, s:67-76. 103 157. Bell RA. A Review of Maxillary Expansion in Relation to Rate of Expansion and Patient's Age. Am J Orthod. 1982, 81, s:32-7. 158. Sandstrom RA, Klapper L, Papaconstantinou S. Expansion of the Lower Arch Concurrent with Rapid Maxillary Expansion. Am J Orthod Dentofac Orthop. 1988, 94, s:296-302. 159. Carano A, Testa M. The Spring Jet for Slow Palatal Expansion. J Clin Orthod. 1999, 33(9), s:527-31. 160. Kettle MA, Burnapp DR. Occipitomental anchorage in the orthodontic treatment of dental deformities due to cleft lip and palate. British Dental J. 1955, 99, s:11-4. 161. Friede H, Lenartsson B. Forward traction of the maxilla in cleft lip and palate patients. Eur J Orthod. 1981, 3, s:21-39. 162.Irie M, Nakamura S. Orthopedic approach to severe Class III malocclusion. Am J Orthod. 1975, 67, 377-92. 163. Subtelny J. Oral respiration, facial mal-development and corrective dentofacial orthopedics. 1980, 50, s:147-64. 164. Jackson GW, Kokich VG, Shapiro PA. Experimental response to anteriorly directed extraoral force in young Macaca Nemestrina. Am J Orthod. 1979, 75, s:31933. 165. Kambara T. Dentofacial changes produced by extraoral forward force in macaca Irus. Am J. Orthod. 1971, 71, s:249-77. 166. Nanda R, Hickory W. Zygomaticomaxillary suture adaptations incident to anteriorly-directed forces in Rhesus monkeys. Angle Orthod. 1984, 54, s:199-210. 167. Doğan S. İskeletsel Angle Sınıf III Düzensizliğinde Ağız Dışı Kuvvet Uygulamasının Çene-Yüz Kompleksi Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması. Doktora Tezi. İzmir, 1987. 168.McNamara JA Jr. An orthopedic approach to the treatment of Class III malocclusion in young patients. J Clin Orthod. 1987, 21, s:598-608. 169. Turley P. K. Orthopedic correction of Class III malocclusion with palatal expansion and custom protraction headgear. J Clin Orthod. 1988, 22, s:314-25. 104 170. Tindlund RS. Skeletal response to maxillary protraction in patients with cleft lip and palate before age 10 years. Cleft Palate Craniofac J. 1994, 31(4), s:295-308. 171. Delaire J, Salagnac JM. The anatomy and physiopathology of the anterior maxillary pillar and facial structure. Rev Stomatol Chir Maxillofac. 1977, 78(7), s:447-64. 172. Delaire J, Verdon P, Tulasne JF. State of the soft palate and mandibulo-lingual statics. Therapeutic impact. Orthod Fr. 1976, 47(0), s:129-37. 173. Tindlund RS, Rygh P, Bøe OE. Intercanine widening and sagittal effect of maxillary transverse expansion in patients with cleft lip and palate during the deciduous and mixed dentitions. Cleft Palate Craniofac J. 1993, 30(2), s:195-207. 174. Tindlund RS, Rygh P. Maxillary protraction, different effects on facial morphology in unilateral and bilateral cleft lip and palate patients. Cleft Palate Craniofac J. 1993, 30(2), s:208-21. 175.Ishikawa H, Kitazawa S, Iwasaki H, Nakamura S. Effects of maxillary protraction combined with chin-cap therapy in unilateral cleft lip and palate patients. Cleft Palate Craniofac J. 2000, 37(1), s:92-7. 176. Barber AF, Sims MR. Rapid Maxillary Expansion and External Root Resorption in Man, A Scanning Electron Microscope Study. Am J Orthod. 1981, 79, s:630-52. 177. Mew J. Relapse Following Maxillary Expansion. Am J Orthod. 1983, 83, s:5661. 178. Krebs A. Expansion of the Midpalatal Suture Studied by Means of Metallic Implants. Acta Odont Scand. 1959, 17, s:491-501. 179. Oshima O. Effects of Lateral Expansion Force on the Maxillary Structure in Cynomolgus Monkey. J Osaka Dent Univ. 1972, 6, s:11-50. 180. Melsen B. Palatal Growth Studied on Human Autopsy Material. Am J Orthod. 1975, 68, s:42-54. 181. Wagemans PA, Van de Velde J, Jagtman A. Sutures and Forces, A Review. Am J Orthod Dentofac Orthop. 1988, 94, s:129-41. 105 182. Persson M, Thilander B. Palatal Suture Closure in Man From 15 to 35 Years of Age. Am J Orthod. 1977, 72, s:45-52. 183. Brin I, Hirshfelo Z, Shanfeld JL, Davidovitch Z. Rapid Palatal Expansion in Cats, Effects of Age on Sutural Cyclic Nucleotides. Am J Orthod. 1981, 79, s:16275. 184. Canbazoğlu M, Or S, İşeri H, Erdoğan B. Erişkin Hastada Rapid Maksiller Ekspansiyon (RME) Osteotomisi. G.Ü. Dişhek. Fak. Der. 1996, 1, s:91-5. 185. Sağdıç D, Ölmez H, Bengi O. Erişkinlerde Rapid Palatal Ekspansiyon Tekniğinin Bilateral Kortikotomi ile Desteklenmesi. GATA Bülteni. 1995, 37, s:1159. 186. Warren DM, Hershey HG, Turvey TA, Hinton VA, Hairfield WM. The Nasal Airway Following Maxillary Expansion. Am J Orthod. Dentofac Orthop. 1987, s:91, 111-6. 187. Gorback NR, Infante CM. A Combined Orthodontic and Surgical Procedure for Rapid Palatal Expansion in Skeletally Mature Patients. J Clin Orthod. 1975, 1, s:568. 188. Karaman Aİ, Malkoç S, Başçiftçi FA, Mutlu N. Normal ve Cerrahi Destekli Rapid Maksiller Ekspansiyon Uygulamaları. Türk Ortodonti Dergisi. 2001, 14(2), 81-9. 189. Zimring JF, Isaacson RJ. Forces Produced by Rapid Maxillary Expansion, Forces Present During Retention. The Angle Orthod. 1965, 35, s:178-86. 190.Kawakomi M, Yagi T, Takada K. Maxillary Expansion and Protraction in Correction of Midface Retrusion in a Complete Unilateral Cleft Lip and Palate Patient. The Angle Orthod. 2002, 72, s:355-61. 191. Mundstock KS, Barreto G, Meloti AF, Araújo MA, dos Santos-Pinto A, Raveli DB. Rapid maxillary expansion with the Hyrax appliance, an occlusal radiographic evaluation study. World J Orthod. 2007, 8(3), s:277-84. 192. Guy W, Johan VC, Emile A, Carine C. Retrospective image based surgery assessment for uni lateral alveolar cleft patients. Journal of Radiology. 9/25/01. 106 193. Moreau JM. A Novel cyclic acetal biomaterial and its use in cleft palate repair. 2006. 194. Batra P, et al. Secondary bone grafting in cleft lip and palate with eruption of tooth into the graft, a case report. J Indian Soc Pedod Prev Dent. 2004, 22, s:8-12. 195. Eppley, BL. Alveolar cleft bone grafting (Part I), Primary bone grafting. J Oral Maxillofac Surg 1996, 54, s:74-82. 196. Da Silva Filho OG, et al. Secondary bone graft and eruption of the permanent canine in patients with alveolar clefts, literature review and case report. The Angle Orthod. 2000, 70, s:174-8. 197 Lilja, J. Cleft lip and palate surgery. Scand J Surg 2003, 92, s:269-73. 198. Koole R. Ectomesenchymal mandibular symphysis bone graft, an improvement in alveolar cleft grafting? Cleft Palate Craniofac J. 1994, 31, s:217-23. 199. So LL, Lui WW. Alternative donor site for alveolar bone grafting in adults with cleft lip and palate. The Angle Orthod. 1996, 6, s:9-16. 200. Bergland O, Semb G, Abyholm FE. Elimination of the residual alveolar cleft by secondary bone grafting and subsequent orthodontic treatment. Cleft Palate J. 1986, 23, s:175-205. 201. Maxson BB, et al. Allogeneic bone for secondary alveolar cleft osteoplasty. J Oral Maxillofac Surg. 1990, 48, s:933-41. 202. Ochs, MW. Alveolar cleft bone grafting (Part II), Secondary bone grafting. J Oral Maxillofac Surg. 1996, 54, s:83-8. 203. El Deeb M, Horswell B, Waite DE. A primate model for producing experimental alveolar cleft defects. J Oral Maxillofac Surg. 1985, 43, s:523-7. 204. Calvert W, Weiss LE, Sundine MJ. New frontiers in bone tissue engineering. Clin Plast Surg. 2003, 30, s:641-8 205. Kindelan J, Roberts-Harry D. A 5-year Post-operative Review of Secondary Alveolar Bone Grafting in the Yorkshire Region J Orthod 1999, 26(3), s:211–7. 206. Brattstrom V, McWilliam J. The influence of bone grafting age on dental abnormalities and alveolar bone height in patients with unilateral cleft lip and palate. Eur J Orthodont 1989, 11, s:351–8. 107 207. Borstlap WA, Heidbuchel KL, Freihofer HP, Kuijpers-Jagtman AM. Early secondary bone grafting of alveolar cleft defects. A comparison between chin and rib grafts. J Craniomaxillofac Surg. 1990, 18(5), s:201-5. 208. Witsenberg B, Freihofer HPM. Autogenous rib graft for reconstruction of alveolar bone defects in cleft patients, Journal of Craniomaxillo-Facial Surgery. 1990, 18, s:55–62. 209. Assael LA. Primary repair of cleft palate, a review of surgical technique. Atlas Oral Maxillofac Surg Clin North Am. 1995, 3, s:13-27. 210. Bardach J, Nosal P. Geometry of the two-flap palatoplasty. (2nd ed.). St. Louis, Mosby-Year Book, 1991. 211. Karsten A, Larson M, Larson O. Dental occlusion after Veau-Wardill-Kilner versus minimal incision technique repair of isolated clefts of the hard and soft palate. Cleft Palate Craniofac J. 2003, 40, s:504-10. 212. Furlow LT Jr. Cleft palate repair by double opposing Z-plasty. Plast Reconstr Surg. 1986, 78, s:724-38. 213. De La Pedraja J, et al. Approaches to cleft lip and palate repair. J Craniofac Surg. 2000, 11, s:562-71. 214. Weinfeld AB, et al. International trends in the treatment of cleft lip and palate. Clin Plast Surg. 2005, 32, s:19-23. 215. Mackay D, et al. Incidence of operative procedures on cleft lip and palate patients. Ann Plast Surg. 1999, 42, s:445-8. 216. Cohen SR, et al. Cumulative operative procedures in patients aged 14 years and older with unilateral or bilateral cleft lip and palate. Plast Reconstr Surg. 1995, 96, s:267-71. 217. Cohen M. Residual deformities after repair of clefts of the lip and palate. Clin Plast Surg. 2004, 31, s:331-45. 218. Nèmec A, Barinka L, Simecè V. Secondary bone graft implantation in cleft lip and palate. Acta Chir Plast. 1986, 28, s:65-70. 219. Wolfe SA, Berkowitz S. The use of cranial bone grafts in the closure of alveolar and anterior palatal clefts. Plast Reconstr Surg. 1983, 72, s:659-71. 108 220. Boyne PJ, Sands NR. Combined orthodontic-surgical management of residual palato-alveolar clefts defects. Am J Orthod. 1976, 70, s:20. 221. Feichtinger M, Mossböck R, Kärcher H. Evaluation of bone volume following bone grafting in patients with unilateral clefts of lip, alveolus and palate using a CTguided three-dimensional navigation system. J Craniomaxillofac Surg. Apr2006, 34(3), s:144-9. 222. Kindelan JD, Nashed RR, Bromige MR. (). Radiographic assessment of secondary autogenous alveolar bone grafting in cleft lip and palate patients. Cleft Palate Craniofac J. 1997, 34, s:195–8. 223. Aurouze C, Moller KT, Bevis RR, Rehm K, Rudney J. The presurgical status of the alveolar cleft and success of secondary bone grafting. Cleft Palate Craniofac J. 2000, 37, s:179–84. 224. Lilja J, Kalaaji A, Friede H, Elander A. Combined bone grafting and delayed closure of the hard palate in patients with unilateral cleft lip and palate, facilitation of lateral incisor eruption and evaluation of indicators for timing of the procedure. Cleft Palate Craniofac J. 2000, 37, s:98–105. 225. Newlands LC. Secondary alveolar bone grafting in cleft lip and palate patients. Br J Oral Maxillofac Surg 2000, 38, s:488–91. 226. Dempf R, Teltzrow T, Kramer FJ, Hausamen JE. Alveolar bone grafting in patients with complete clefts, a comparative study between secondary and tertiary bone grafting. Cleft Palate Craniofac J. 2002, 39, s:18–25. 227. Abyholm FE. Primary closure of cleft lip and palate. In, Facial Clefts and Craniosynostosis, p. 370. Principles and Management. Edited by TA Turvey et al. W. B. Saunders Co., 1996. 228. Abyholm FE, Bergland O, Semb G. Secondary bone grafting of alveolar clefts, a surgical/orthodontic treatment enabling nonprosthodontic rehabilitation in cleft lip and palate patients. Scand J Plast Reconstr Surg. 1981, 15, s:127–44. 229. Amanat N, Langdon JD. Secondary alveolar bone grafting in clefts of the lip and palate. J Cranio Maxillofac Surg. 1991, 19, s:7–14. 109 230. Helms JA, Speidel TM, Dennis KL. Effect of timing on long-term clinical success of alveolar cleft bone grafts. Am J Orthodont Dentofacial Orthop. 1987, 92, s:232–40. 231.Rosenstein SW, Long RE, Dado DV, Vinson B, Alder ME. Comparison of 2-D calculations from periapical and occlusal radiographs versus 3-D calculations from CAT scans in determining bone support for cleft adjacent teeth following early alveolar bone grafts. Cleft-Palate-Craniofacial Journal. 1997, 34, s:199–205. 232. Van der Meij AJ, Baart JA, Prahl-Andersen B, Valk J, Kostense PJ, Tuinzing DB. Bone volume after secondary bone grafting in unilateral and bilateral clefts determined by computed tomography scans. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endodont. 2001, 92, s:136–41 233. Bradrick JP, Smith AS, Ohman JC, et al. Estimation of maxillaryalveolar cleft volume by three-dimensional CT. J Comput Assist Tomogr. 1990, 14, s:994. 234. Honma K, Kobayashi T, Nakajima T, Hayasi T. Computed tomographic evaluation of bone formation after secondary bone grafting of alveolar clefts. J Oral Maxillofac Surg. 1999, 57, s:1209–13. 235. Lee C, Crepeau RJ, Williams HB, et al. Alveolar cleft bone grafts, Results and imprecisions of the dental radiograph. Plast Reconstr Surg. 1995, 96, s:153. 236. Altobelli DE, Kikinis R, Mulliken JB, Cline H, Lorensen W, Jolesz F. Computer-assisted threedimensional planning in craniofacial surgery. Plast Reconstr Surg. 1993, 92, s:576-85. 237. Van Cleynenbreugel J, Verstreken K, Marchal G, Suetens P. A flexible environment for image guided virtual surgery planning. In, Höhne KH, Kikinis R, eds. 4th International Conference on Visualization in Biomedical Computing. Hamburg, Springer, Lecture Notes in Computer Science. 1996, 1131, s:501-10 238. Stoelinga PJW, Haers PE, Leenen RJ, Soubry RJ, Blijdorp PA, Schoenaers JH. Late management of secondarily grafted clefts. Int J Oral Max Surg. 1990, 19, s:97102. 239. El Deeb M, Messer LB, Lehnert MW, Hebda TW, Waite DE. Canine eruption into grafted bone in maxillary alveolar cleft defects. Cleft Palate J. 1982, 19, s:9-16. 110 240.Long R, Spangler B, Yow M. Cleft width and secondary alveolar bone graft success. Cleft Palate-Craniofacial Journal. 1995, 32, s:420–7. 241. Van der Meij AJW, Baart JA, Prahl-Andersen B, Valk J, Kostense PJ, Tuinzing DB. Computed tomography in evaluation of early secondary bone grafting. Int J Oral Maxillofac Surg. 1994, 23, s:132-6. 242. Kolbenstvedt A, Aalokken TM, Arctander K, Johannssen S. CT Appearances of Unilateral Cleft Palate 20 Years After Bone Graft Surgery. Acta Radiologica. 2002, 43, s:567–70. 243. Dado DV, Rosenstein SW, Alder ME, Kershad DA. Longterm assessment of early alveolar bone grafts using three-dimensional computer-assisted tomography, A pilot study. Plast Reconstr Surg. 1997, 99, s:1840. 244. Tai CC, Sutherland IS, McFadden L. Prospective analysis of secondary alveolar bone grafting using computed tomography. J Oral Maxillofac Surg. 2000, 58(11), s:1241-9. 245. Suzuki H, Yamaguchi T, Furukawa M. Rhinologic computed tomographic evaluation in patients with cleft lip and palate. Arch Otolaryngol Head Neck Surg. 1999, 125, s:1000. 246. Francis P, Korula P, Korah I. Pneumatization of the paranasal sinuses (maxillary and frontal) in cleft lip and palate. Arch Otolaryngol Head Neck Surg. 1990, 116, s:920. 247. Havlova Z, Brejcha V, Hajnisk K, Ruzikova J. Development of sinus maxillaris in children with complete unilateral clefts. Acta Chir Plast. 1970, 12, 65. 248. Robinson HE, Zerlin GK, Passy V. Maxillary sinüs development in patients with cleft palates as compared to those with normal palates. Laryngoscope. 1982, s:92, 83. 249. Kusakabe T, Caputo AA, Shetty V, Iida J. (). Biomechanical rationale for surgically facilitated expansion of the maxilla in the cleft palate patient. World J Orthod. 2007, 8(2), s:167-73. 250. Gräber TM. Orthodontics, Principles and Practice. Bölüm 10, W. B. Saunders Co., Philadelphia, 1992, s:298-322. 111 251. Değer Ö. Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti seminer çalışması, Ankara, 1992. 252. Salzmann, JA. Practice of Orthodontics, Philadelphia ve Montreal, 1995, s:12429. 253. Gürsoy, N. Ortodontinin Biyolojik Temelleri, İ. Ü. Diş Hek. Fak. Yay. Bölüm 3, 1981, s:25-39. 254. Archer, Oral and Maxillofacial Surgery, 1975, s:1832. 255. Aras E, Çötert S. Konjenital Damak Yarıklarında Protetik Sağıtım. EÜDFD. 1989, 10(3), s:123-32. 256. Bishara SE. Dentofacial findings in a child with unoperated median cleft lip at four years of age. Am J Orthod. 1985, 6, s:25-32. 257. Ülgen M. Ortodonti, Anomaliler, Sefalometri, Etioloji, Büyüme ve Gelişim, Tanı. Ankara Üniversitesi Basımevi, 2001. 258. Graber, T.M. Orthodontics, Principles and Practice, Bölüm 11, W.B. Saunders co. , philadelphia, 1976, s:331-338. 259. Graber TM. Orthodontics, Principles and Practice, Bölüm 11, W. B. Saunders co., Philadelphia, 1992. 260. Friedman HI. , Sayetta RB. Symbolic Representation of cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J, 1999,28. s:252. 261. Kernahan DA, Rosenstein SW. eds, Cleft Lip and Palate, A System of Management. Baltimore, Williams & Wilkins, 1990. 262. Goldstein RE. Esthetics in Dentistry. J. B. Lippincott Co., Philadelphia, 1976, s: s:331-8. 263. Kuijpers-Jagtman AM. The orthodontist, an essential partner in CLP treatment. B-ENT 2006, 2, s:57-62. 264. Kuijpers-Jagtman AM, Borstlap-Engels VM, Spauwen PH, Borstlap WA. Team Management of orofacial clefts. Ned Tijdschr Tandheelkd. 2000, 107, s:447-51. 265. Nalcacı R, Topbaş S, Orhan M, Doruk C. Dudak-damak yarıklı bireylerde konuşma bozukluklarının önemi, konuşma terapisi ve distraksiyon osteogenezin değerlendirilmesi, İki olgu nedeniyle. Türk Ortodonti Dergisi. 2009, 22, s:45-53. 112 266. Ross RB. Facial growth in cleft lip and palate. In JG McCarthy, ed, Plastic Surgery, Philadelphia, WB Saunders, 1990,v,4, Ch,49. 267. Da Silva Filho OG, Carvalho Lauris RC, Capelozza Filho L, Semb G. Craniofacial morphology in adult patients with unoperated complete bilateral cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J. 1998, 35, s:111-9. 268. Trotman CA, Ross RB. Craniofacial growth in bilateral cleft lip and palate, ages six years to adulthood. Cleft Palate Craniofac J. 1993, 30, s:261-73. 269. Maral T. Dudak ve damak yarıklarında anatomik bozukluklar. Erk Y, Özgür F (eds). Dudak ve damak yarıkları. İşkur matbaacılık. Ankara. 1999, s:33-9. 270. Schuster M, Maier A, Haderlein T et al. Evaluation of speech intelligibility for children with cleft lip and palate by means of automatic speech recognition. Int J Otorhinolaryngol 2006, 70, s:1741-7. 271. Ellis E. Management of Patients with Orofacial Clefts. Oral and Maxillofacial Surgery.Peterson L J, ed., Ellis III E., Hupp JR., TuckerMR. Mosby, St Louis. 1998, s:656-79. 272. Neyzi O, Ertuğrul T. Pediatri 2, Nobel Kitap Evi, 2002. 273. Mekikoğlu S. Dudak-damak Yarıklı Hastalarda Görülen Yapı ve Fonksiyon Problemleri. Akademik Dental Diş Hekimliği Dergisi 2006, 6, s:14-23 274. Enacar A. Dudak-Damak Yarıklarında Orta Yüz Büyümesinin Kontrolü. Maksiller Ortopedik ve Ortodontik Tedavi. Dudak ve Damak Yarıkları. Erk. Y. Özgür F. İşkur Matbaacılık Ltd. Şti. Ankara. 1999, s:303-26. 275. Yağcı A, Uysal T. Tek taraflı dudak-damak yarığına sahip bebeklerde nazoalveolar şekillendirme yönteminin yarık segmentler ve alveol genişlikleri üzerine etkilerinin değerlendirilmesi. Türk Ortodonti Dergisi 2007, 16, s:1-10. 276. Greg Young MD, Rounold Deskin MD. Cleft Lip and Palate. 2005. 277. Çakmak M, Ünal T. Dudak-Damak Yarıklı Bireylerde Diş-Çene-Yüz Sistemleri Üzerindeki Değişiklikler. Mezuniyet Tezi EÜDHF, 1992. 278. Maull DJ, Grayson BH, Cutting CB. et al. Long-term effects of nasoalveolar molding on three-dimensional nasal shape in unilateral clefts. Cleft Palate Craniofac J. 1999, 36, s:391-7. 113 279. Grayson BH, Cutting C, Wood R. Preoperative columella lengthening in bilateral cleft lip and palate. Plast Reconstr Surg. 1993, 92, s:1422-3. 280. Hazar S. Ortodontinin Temelleri. Ders Notları. EÜDHF, 2008. 281. Kara BIG. Yarık Damak Deformitesine Bağlı Gelişen Kulak Hastalıkları Dudak ve Damak Yarıkları. Erk Y, Özgür F, eds. İşkur Matbaacılık Ltd. Şti. Ankara, 1999, s:213-8. 282. Mekikoğlu S. Dudak-Damak Yarıklı Hastalarda Görülen Yapı ve Fonksiyon Problemleri. Akademik Dental Diş Hekimliği Dergisi. 2004, 23, s:14-23 283. Bjerklin K, Kurol J, Paulin G. Ectopic Eruption of The Maxillary First Permanant Molars In Children With Cleft Lip And/Or Palate. Eur J Orthop. 1993, 14, s:535-40. 284. Ankola AV, Nagesh L, Hegde P, Karibasappa GN. Primary Dentition Status And Treatment Needs Of Children With Cleft Lip and/or Palate. The Celft Palate Craniofac J. 2005, 42(4), s:392-5. 285. Aras E. Dudak-Damak Yarıklarının Protetik Tedavisinde Uygulanan Schiltsky Obtüratörü, Suersen Obtüratörü, Farinks Uzantısız Hareketli Obtüratörler. EÜDFD. 1977, 11(1), s:50-64. 286. Stark RB. The pathogenesis of harelip and cleft palate.Plast Reconst Surg. 1954, jan 13(1), s:20-39. 287. Çötert S. Dudak-Damak Yarıkları EÜDFD, 2003, s:19. 288. Özdemir AK, Coşkun A. Cumhuriyet Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi. 2001, 4, s:1. 114 7. ÖZGEÇMİŞ 1991 yılında Uşak’ta doğdum. 2005 yılında ilköğrenimimi Ömer Bedrettin Uşaklı İlköğretim Okulu’nda tamamladıktan sonra Kütahya Nafi Güral Fen Lisesi’ni kazandım.2009 yılında ortaöğretinimimi tamamladım. 2009 ÖSS sınavında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım. 115
Benzer belgeler
PDF - Uludag Üniversitesi Tip Fakültesi Dergisi
3.1.7.11.3. Schiltsky’nin Nazofarinks Obtüratörü ................. 86
4. SONUÇ .................................................................................................................. 87
...