Birkaç milisin çıkarılması için halk üzerine bomba yağdırılmaz ki
Transkript
Birkaç milisin çıkarılması için halk üzerine bomba yağdırılmaz ki
Yeşil utku yaylası, kırmızı al lalası Doğar güneşi batmaz, yalnız kalmaz Telafer Toprağı mis amberdi, meltem eser havası Karakoyun,Hasanköy, dağlar aştı Telafer Orman bağlar yönünde, dosta vermiş elini Tarihi zafer dolu, Türk’e açmış gönlünü Kuşanmış yiğit Türkmen, elde tutmuş belini En gerçek sevgi bize, şehit taştı Telafer Mertlik güçlü tohumdur, sende huya bağlanmış Dalında bülbül ötmüş, açmış gonca güllenmiş Sevginle yeşil otlar, bağın bahçen dillenmiş Gönlümüz sana açtık, aşkın coştu Telafer Göğsün açmış korkmadan, aslan erler büyütmüş Yerinden hep silkinmiş,Türkmen yolunu tutmuş Milletçin duygu aşkın, toprağında yürütmüş Çokta şehitler vermiş, gözde yaştı Telafer Mahallebi suyundan, coşa coşa geliyor Türkmen’in isteğine, dağlar aşa geliyor Arzu aşkı ümidi, akıp yaşa geliyor Düze, düze dertlere, durdu şaştı Telafer Geliboğ Kazan kaynar, geli, boğ Türkmen’e kan vermeye Telafer’den geliboğ Geliboğ Kazan coşar , geli , boğ Telafar’de ölmeye Tuz , Kerkük’ten geliboğ Sayı 5 – Ekim 2004 1 Yazı Kurulu Ön Kapak Nebil Kasab’ın çekmiş olduğu Telafer Kalesinden bir görünüş Dr. Nefi Demirci Sadun Köprülü Sabri Tarabye Dılşat Terzi Şükran Kayacı Zeynep Ali Sabr Demirci Temsilciler Türkiye Dr. Nefi Demirci... İstanbul Sadun Köprülü... Ankara Irak Sabır Demirci ... Kerkük Felah Yazaroğlu ... Kerkük Şemsettin Veli Erbilli... Erbil Serdar Erbil ... Erbil Atilla Ağa ... Altın köprü Yaşar Tuzlu ... Tuz hurmatu Arka Kapak Türkiye’de düzenlenen Türkmen şairi Fuzuli Al- Bğdadi Festivalına katılan Türkmenler İçindekiler Türkçe Bölümü İTC Suriye Temsilcisi Türkmen şanına konuşuyor.. Editör s 2, 3 TKO Sekreteriyle bir reportaj .. Dılşat Terzi s 4 , 5 , 6 Kaç oğlum cannı kurtar.. Ahmet Hakan Dinç s 7 , 8 , 9 Domuzdan korkan darı ekmez .. Sabır Demirci s 10 Mücadeleci Türkmen öğrencileri .. Sadun Köprülü s 11 Aslında Türkmen değil Türkie tehdit ediliyor .. Necdet Sevinç s 12 Kerkük’te nüfus kavgas .. Nermin El – Müfti s 13 , 14 Bir şiir ve altı horyat .. Diler Kasap s 15 Erbil’den seçme dörtlükler.. Esat Erbil s 16 Rengarenk .. Şesettin Veli Erbilli, Faruk Gazi, Abdullatif Emin Neftçi s 17 Kerkük diyer .. Ekrem Sabır Kerküklü s 18 Türkmen şanı’nın küçük sevgilileri s 19 Yazışma adresi Turkmen şanı Posti restante 33820 Tampere – Finland Tel. 00 358 400 457 454 Elektronik adresi turkmensanı@yahoo.com Basım Tehokopıoınti Pirkanmaan Uulait Oy Sammonkatu 35 33540 Tampere – Finland Yıllık Abone Irak için bedavedir Türkiye ve tüm Avrupa ülkeleri için 50 € ABD. Kanada ve Avusturalya için 75 $ Abonelik karşılığını yazşma adresimize göndermenizi rica ederiz. Yayınlanan tüm yazılardan yazarları sorumludur İnternet www.bizturkmeniz.com Sayı 5 – Ekim 2004 2 Irak Türkmen Cphesi (ITC)’nin Irak’ta ve yurt dışında’ki temsilcilik, örgüt ve bürolarının sayısı artıkça, Türkmen düşmanları şovinilerinde, Iraktürkleri’nin gerçek temsilcisi bu kuruluşu, Irak’ın siyasi alanından uzaklaştırp yerine, köleleri adına kurdukları tabela partileri koyma çabalarıda artmaktadır. Son aylarda Türkmenel’inde milletimiz aleyhine oynanan oyunlar, gerçekleşen büyük haksızlıklar, önümüzdeki sayım ve seçim gibi konuları tartışmak için, İTC Suriye Temsilcisi sayın Erşet Raşat Salihi beyle görüşüyoruz. Sayın Salihi beye sorduğumuz soru ve verdiği cevaplarını değerli Türkmen şanı okurlarına sunuyoruz. Editör : Telafer olaylarıyla KDP lideri Mesut Barzani’nin tehditleri, Neçirvan Barzani’nin Türkiye ziyaretiyle denk geldi. Sizce tüm bu olanların arasında ortak bir etkenvarmıydı, yoksa hep bu olaylar bir rastlantı sonucuydu? Temsilci : Sayın Neçirvan Barzani’nin ziyareti Türk Hükümeti’nin daveti üzere geçekleşmesine rağmen, o anda birden patlak veren tüm olaylarla tabii ki bir bağlılığı vardı. Telafer olayları, ister politik bakımdan olsun isterde halkının çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturması bakımından olsun, strateji bu şehirde Türkmen sesini kısıtlamak için planlanmıştı. Çünkü Irak’ın geçici hükümetinin yurtta genel bir sayım yaptığı anda, Telafer Türkmenler’in kalesidir.Kürt liderlerinin’de Telafer’deki Türkmen sayısının tesbit edilmesi endişesinden, Telafer katliamına neden oldular, ve üzerlerinden kuşkuları gidermek için Türkiye’ye ziyaretleriyle dengeleştirdiler. Ardından da Mesut Barzani’nin Kerkük tehdidi gündeme geldi. Editör : Sizge Irak Türkmenleri’nin( Irak vatandaşları olarak), sorunlarını çözmek için, özellikle Türkiye olmak üzere, komşu ülkelerin yardımlarını istemeleri olumlumudur? Temsilci : Irak’ta Türkmenler, Iraklılık ve yurt topraklarına bağlılıklarının cezasını ödemektedirler. Biz dün yurtsal örgütlere, Arap Camiası ve içlerinde Birleşmiş Milletler Örgütü’de olmak üzere, tüm devletlerarası örgütlere seslendiğimiz gibi bu gün de seslenip,onları Türkmeneli bölgelerindeki işlenen haksızlıkları durdurmaya çağırıyoruz. Ancak çağrımz istenen sonucuna varmadığında, özelliklede Türkiye başta olmak üzere tüm komşularımızdan yardımlarını isteyeceğiz. Türkiye’nin Saddam döneminde Kürtleri bir çok defa Irak rejimi’den koruduğu gibi, bizimde haklarımızı istememize yardımcı olmasında neden hakkımız olmasın? Editör : ITC’nin, Temsilciliklerinizin bulunduğu devlet hükümetleriyle ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Temsilci : ITC’nin ilişkileri Temsilciliklerimizin bulunduğu devlet hükümetleriyle çok ciddi ve samimidir. ITC temsilcileri dünyanın bir çok ülkesinde bulunmaktadırlar. Türkiye, ABD, İngiltere, Almanya, Suriye, İran ve Mısırda bulunmakta olan temsilcilikler dışında, ITC çatısı altında, ITC’nin siyasi söylevine inanan otuzun üstünde Türkmen dernek ve örgütlerimizde vardır. Tümüleri ITC’yle birlikte( Her kes gönüllü olarak, kendi alanından) Türkmen davasına hizmet sunmaktadırlar. Sayı 5 – Ekim 2004 4 Genel merkezi Bağdat’ta bulunan Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın Erbil kolu, 1974’te açıldı. O zamandan beri faaliyet gösteren TKO, Erbillilerin daha çok kültürel ihtiyaçlarına cevap verebildi. Bu da diktatörlüğün en sıkı bir biçimde yaşandığı bir ülkede doğal olarak karşılanmalı. TKO Erbil Kolu, özellikle 1970 yıllardan sonra kuzeyde yaşanan siyasi gelişmeler nedeniyle etnik çehresi değiştirilmeye çalışılan Erbil’in Türkmen oluşunu muhafaza etmeye çalışan bir kuruluştur. TKO’ya halen sayın Vedat Arslan başkanlık yapmaktadır. Birçok şair, yazar ve aydının yetişmesinde büyük katkısı bulunan TKO Erbil Kolu, Erbilli Türkmenlerin kültürel ve toplanma lokali oldu. 1991’den sonra aktif siyasi hayata giren TKO Sekreteri Aydın Arslan’la dergimizin yazıişleri üyesi Dilşat Terzi bir röportaj yaptı. *TKO Erbil kolu hakkında bize bilgi verir misiniz? -TKO Erbil kolu 1974’ten bu yana Erbil’de faaliyetlerini sürdürmektedir. Erbil’de ilk Türkmen kuruluşu olan TKO’nun, kültürel faaliyetler perdesi altında siyasi faaliyet yaptığını söylersek mubalağa etmemiş oluruz. Burada yetişen şair ve edebiyatçı ve aydınlar ürettikleri eserleriyle mecazen adeta siyasi bir mesaj veriyorlardı. Hoyratlar aşktan, tabiatten, yurt sevgisiden bahsetse de, kimi mısralarda milli duygu ve hissi titreten mesajlar veriliyordu. TKO’da çok sayıda şair, aydın, yazar ve diğer kabiliyetli insanlar yetşiti. Ayrıca TKO’da Selahattin Üniversitesinde tahsil yapan Türkmen öğrencileri için tanışma törenleri, piknik ve geziler organize ediliyordu. Oyunlar sahneleniyordu. Halay ekipleri faaliyet gösteriyordu. Kısacası TKO Erbil Kolunun Türkmen kültürüne büyük hizmet verdiğini, Türkmencilik yolunda büyük gayretler içinde olduğunu diyebiliriz. O dönemde Saddam rejimi iktidarda olduğu için bize siyasi faaliyet fırsatı verilmiyordu. Yani görünüşte faaliyetlerimiz hep kültürel faaliyetlerle sınırlı idi. 1991’den sonra kuzey Irak’ta meydana gelen gelişmelerin ardından Türkmen siyasi partileri faaliyet göstermeye başladılar. O dönemde iktisadi şartların ağırlığı nedeniyle TKO bünyesinde (Bağımsız Türkmen Yardım Örgütü) adında bir yardım kuruluşu oluşturuldu. Kuruluşun üye sayısı 6 bin Türkmen aile idi. Hedefimiz bu zor şartlarda Türkmenlere yardım eli uzatmaktı. Bize o dönemde Türk Kızılayı yardım ediyordu. “TKO Erbil Kolu , Erbil’in Türkmen oluşunu muhafaza etmeye çalışan bir kuruluştur.“ *TKO Erbil Kolu kurulduğunda kültürel bir lokal olarak başladı. Ama sonradan özellikle de 1991’den sonra siyasi bir kimlik kazanmaya başladı. Bunun sebepleri nelerdir? - TKO her ne kadar kültürel bir lokal görüntüsü verse de, ama gizli şekilde bir anlamda siyasi faaliyette bulunuyordu. Bölgedeki Türkmenleri bir araya toplama görevi üstleniyordu. TKO birçok siyasetçinin mezun olduğu bir okul niteliğindedir. Yani kültürel faaliyet perdesi altında siyasi faaliyet icra ediyordu. Sayı 5 – Ekim 2004 5 Erbil’de kurulan siyasi partilere yetenekli ve yetişmiş kadro takviyesi yaptı. 1974’ten beri kültürel, siyasi ve sosyal faaliyetler icra eden tek kuruluş idi. Örneğin yeni harflerle Türkçe dil kursu, seminer, sempozyum, halay kursları ve diğer faaliyetler icra ediyordu. Kısacası Erbil’in Türkmen kimliğini öne çıkaran bir müessesedir. Ayrıca Selahattin Üniversitesi ve enstitüde tahsil yapan Türkmen talebeler için tanışma törenleri,piknik ve diğer etkinlikler de icra ediyordu. TKO’nun kapatılmasını kadrolarının hapse atılmasını istedi. Sebep Türkmenleri iyi teşkilatlanmış olarak görmesi idi. Bunun ülkeye zarar vereceğini düşünüyordu. Ama Allah o Allah’tır ki bakandan intikam aldı. Bakan 1980’da bir grup bakanla birlikte Saddam tarafından idam edildi. Adam idam edilmeseydi, şimdi biz de dünya üzerinde değildik. *TKO, 1995’te teşkil edilen Irak Türkmen Cephesi’nin önemli bir kanadını teşkil ediyordu. Halen TKO Başkanlığını yapan sayın Vedat Arslan ITC’yi üç yıl süreyle yönetti. Ama nedense TKO, 2000’de ITC’den çekilme kararı aldı. Acaba bunun sebeplerini öğrenebilir miyiz? TKO’da yetmişli ve seksenli yıllarda şimdi şahadet mertebesine erişen birçok Türkmen faaliyet gösteriyordu. Örneğin Halit Şengül, Rüşdi Reşat Salihi, pilot Aydın Mustafa şimdi hayatta olan Doç. Dr. Kudret Fahri, Abdülhalik Bezirgan, Ferit Sabır Sultan, -TKO olarak, Türkmenlerin bir çatı altında Yılmaz Ali Sait ve toplanmasını ilke diğerleri. TKO Erbil ediniyoruz. Bu Söylentilere göre Kolu Erbilli ilkeden hareketle ITC’den çekilme Türkmenleri temsil etse ITC’ye girdik. kararınızda KDP’nin de, çatısı altında Böyle bir toplayıcı Türkmen bölgelerinden milli kuruluşun baskısı etkili olmuştu birçok insan da faaliyet kurulması fikri gösteriyordu. Burada TKO Başkanı sayın bizim de fikrimiz idi. O dönemdeki Vedat Arslan’ın rolünü unutmamak lazım. başkanımız sayın Sanan Ahmet Ağa, bizi Sayın Arslan, Türkmen gençlerini toplamak temsilen ITC’nin kurulması toplantısına ve organize ederek liderlik rolü oynuyordu. katıldı. 15.03.1997’de Erbil protokolü sayın TKO, 1991’de aktif siyasi faaliyete girdi. Vedat Arslan başkanlığında ITC’ye girdik. Buna bölgeden rejimin idaresini çekmesi ve 07.10.1997’de Erbil’de düzenlenen birinci özgürlük havasının esmesi etkili oldu. Türkmen kurultayına katıldık. Kurultayda Burada bir hatırayı dile getirmeyi uygun sayın Vedat Arslan, oy birliğiyle ITC görüyorum. 78-79 senesinde Erbil’e Başkanlığına seçildi. TKO ise ITC’de dönemin Kuzey İşlerinden Sorumlu Devlet hassas yerler aldı. 2000’in Haziranında Bakanı Halit Abid Osman geldi. Biz de ITC’den çekildik. ITC’de bulunduğumuz TKO olarak Türkmenlerin bölgede ikinci müddetçe halkımıza büyük hizmetlerde toplum olduğunu göstermek için bakana bulunduk. Ama ITC’yi oluşturan bazı TKO merkezinde bir yemek ziyafeti verdik. partilerle aramızda problem çıktı. Bu Kendisine büyük hürmet gösterdik. Ama ne problemin halkımıza yansmaması için yazık ki; bakan kendisine gösterilen o kadar ITC’den çekilme kararı aldık. Ama milli saygı ve hürmeti unutarak, Bağdat’a mücadeleden sapmadık. Kanaatimce eğer döndüğünde hükümete yazdığı raporda ITC’den çekilmeseydik, halkımız " " bölünürdü. Biz de böyle bir bölünmeyi önlemek için kendimizi ITC dışında bulmayı uygun gördük. TKO,ITC dışında olsa da, bu milli kuruluşla birçok şeyi paylaşmaktadır. Örneğin ITC’nin 7 Ekim Türkmen Bayramı, 14 Temmuz Şehit Günü, Basın Günü gibi kutladığı milli günleri biz de kutlamaktayız. Dilimiz yeni harflerle Türkçe’dir. Yani aramızdaki müşterekle çoktur. Mesela Telafer halkına yardımda TKO da bulundu. *Söylentilere göre ITC’den çekilme kararınızda KDP’nin baskısı etkili olmuştu. Bu ne kadar doğrudur? -Hayır kesinlikle doğru değildir. Kararı kendi hür irademizle aldık. Halkımızın bütünlüğü için böyle bir karar aldık. Biz bir siyasi grup olarak bölgedeki tüm gruplarla ilişki içerisindeyiz. İlişkilerde halkımızın yüksek çıkarlarını göz önünde tutuyoruz. *Saddam sonrası Türkmen partilerin faaliyetlerini nasıl buluyorsunuz? -İyi bulmuyoruz. Bağdat’ta Türkmen grupların mayıs ayında yaptıkları kongreye davet edilmedik ve doğru birlik ve beraberlik görmüyoruz. *Edilseydiniz katılacak mıydınız? -Evet katılacaktık. *Peki neden sizi davet etmediler? -Bu soruyu onlara sor. *Irak çapında birçok Türkmen grup faaliyet gösteriyor. Bu partiler acaba halkımızın beklentilerine cevap verebiliyorlar mı? Sayı 5 – Ekim 2004 6 -Hayır. Çünkü bu gruplar arasında söz birliği yok. Söylem birliği yok. Bölünmüşlük söz konusudur. Bu partiler çok pasiftirler. Hala halkımızın ülkedeki gerçek oranını %13’ü tespit etmiş değiller. bir araya gelip halkımızın derdini sorununu özgür irade ile görüşmelidir. Bir çare yolu bulmalıdırlar. *TKO olarak Kerkük’e karşı görüşünüz nedir? Bu kentin bir Türkmen kenti olduğunu kabul ediyor musunuz? *Peki Irak geçici meclisindeki Türkmen üyelerini nasıl Birkaç milisin buluyorsunuz? -Meclis geçici bir meclistir. Oradaki üyeler tayin yoluyla gelen üyelerdir. Yani halkımızı temsil etmiyorlar. çıkarılması için halk üzerine bomba yağdırılmaz ki. söylemeye değer ki Telafer’de bir Türkmen şehridir ve Türkmen kalacaktır. *Sizce, toparlayıcı yeni bir Türkmen oluşumunu kurma zamanı geldi mi? -Evet. Tüm Türkmen grupların bir arada toplandığı bir oluşumun kurulması zamanı gelmiştir. Çünkü hiçbir grup halkımızı yüzde yüz temsil kabiliyetine sahip değildir. Geçirdiğimiz bu zor şartlarda, milli kimliğimizin silinmeye çalışıldığı bu zor günlerde tüm Türkmen grupların -Evet kabul ediyoruz. Kerkük bir Türkmen kentidir. Bunu önümüzdeki ay yapılacak genel nüfus sayımı ispatlayacaktır. Burada unutmayalım Kerkük’te bizimle beraber yaşayan Arap ve Kürt kardeşlerimiz de bulunmaktadır. çözülmesinden yanayız. Irak halkı artık yeni savaşlara tahammülü yoktur. *Telafer’deki son olaylara bakışınız nedir? -Telafer bir sınır bölgesidir. Orda kimi milisler sızmış olabilirler. Ama sorunun bu şekil çözümünü kesinlikle kabul etmeyiz. ABD orada büyük bir hata yaptı. Birkaç milisin çıkarılması için halk üzerine bomba yağdırılmaz ki. söylemeye değer ki Telafer’de bir Türkmen şehridir ve Türkmen kalacaktır. *Son bir söz? *Barzani, Kerkük Kürtlere verilmezse savaşırız dedi. Siz bu Kürt liderin bu görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz? -Önümüzdeki ay yapılması beklenen sayımda halkımızdan kendilerini korkmadan Türkmen yazmalarını talep ediyoruz. Artık milli varlığımızı göstermeliyiz. Bu konuda biz radyomuzda programlar hazırlamışız. TKO olarak halkımızın haklarını Irak’ın anayasasında tespit edilene kadar verdiğimiz mücadeleye devam edeceğiz, -Bu söz sayın Barzani’ye aittir. Kendisini bağlar. Sorunların savaşla değil, demokratik yollarla Bu vesileyle Türkmen Şanı dergisine, bana verdiği bu fırsat için sonsuz şükranlarımı sunarım. Başarılarınızın devamını dilerim. Yukarıdaki adres değerli meslekdaşımız Mofak Salman Kerküklü beyin ingilizge yayınlanan Iraktürklerinin tarihiyle ilgili yeni çıkan kitabının adıdır. İngilizce bu eserinden dolayı Kerküklüyü kutlarız. S ayı 5 – Ekim 2004 7 Irak'ın Talafar kentinde 3 Eylül'de başlayıp 10 gün süren Amerikan-peşmerge saldırılarını bizzat yaşayan Talafarlı Adnan Himmetli, gördüklerini anlatırken, "Sokaklardaki arklardan insan kanı aktığını gördüm. Bir kadın bebeğini emzirirken vurulmuş; kendisi bir yana, saçları bile çıkmamış bebek bir yana düşmüştü" dedi. yalvarmalarına dayanamayıp bir gece gizlice kentten kaçıp güçlük içinde Türkiye'ye geçen 25 yaşındaki Adnan Himmetli ile görüştü. Adnan, 3 Eylül günü başlayan saldırıları ve kentin korkunç saatlerini üç gün yaşadıktan sonra 6 Eylül'de gizlice kaçmış. 7'si erkek, biri kız, 8 çocuklu bir ailenin en küçük oğlu olan Adnan'ın anlattıkları, Talafar'da yaşananlara dair bugüne kadar basına yansıyan en ayrıntılı ve gözleme dayalı bilgiler olma özelliği taşıyor. Irak'ın Türkmen kenti Talafar'da yaşananlar hakkında bugüne kadar "içerden bir şahit"in ağzından hiçbir şey dinleyemedi kamuoyu. Sözlerine, "Sabah Olayların sebebi ve Amerikalıların erken saatlerde kente kimler arasında geçtiği Amerikan ve giremediği tek konusunda bile basında peşmerge güçleri kent Talafar'dı, bir görüş birliği yoktu. geldi. Arama bu yüzden bu kadar yapacaklarını Çünkü Amerikan bombardımanının söylüyorlardı ama bu yüklendiler sürdüğü günlerde daha önce gördüğüm ambulanslar dahil kimse aramalara pek Talafar'a giremedi. Zaman, Amerikan ve benzemiyordu. Çünkü en az 50 tank, peşmerge güçlerinin kente saldırılarının yüzlerce makinalı taşıyan cemse, gökte ilk üç gününü yaşayan, sonra annesinin uçuşan cobra helikopterleri ve F-16 uçakları vardı etrafta" diye başlayan 25 yaşındaki Adnan Himmetli, şöyle devam ediyor: "O kadar çok şeye şahit oldum ki, anlatmaya bile üzülüyorum. Ölümler gördüm, çocukların korkusunu, yüz ifadelerini, ağlamalarını, emzikteki çocuğun süt emerken annesiyle birlikte ölmüş halini gördüm, yoldan akan kan deresini gördüm. 3 Eylül'de sabah erken saatlerde saldırı başladı. Önce kenar mahellelerdeki bazı evlere girip aramaya yapmaya koyuldular. Amerikan askeri kadar da peşmerge gücü vardı. Direnişçileri aradıklarını söylüyorlardı. Fakat bu gelişleri daha öncekilere benzemiyordu. Çünkü en az 50 tank, yüzlerce makinalı taşıyan cemse, cobra helikopterleri ve F-16 uçakları ile gelmişlerdi. İlk evleri ararken insanlara kötü davranıp vurmaya başlayınca, Talafar'ın gençleri de karşılık verdi, çatışmalar böyle başladı. Yaşanan, tam anlamıyla savaştı. Bizim de havan dahil ağır silahlarımız vardı ama onlar uçalar ve tanklarla saldırdılar". 8 İlk çatışmalarda Talafarlı gençler, Amerikan ve peşmerge birliklerine ağır kayıplar verdirmiş. Bunun üzerine Amerikan F-16 uçakları devreye sokulmuş ve Saray mahallesinden başlamak üzere ağır bir bombardımana tabi tutulmuş kent. "Biz Saray mahallesinde oturuyorduk. Bombardıman başlayınca annem, 'buradan kaçalım, bacımın evine gidelim' dedi. Binbir güçlükle teyzemgilin evine ulaştık. Yerden gökten, her taraftan kurşun ve bomba geliyordu. Çok geçmeden teyzemgilin mahallesini de vurmaya başladılar. Biz evin altında bir yere girdik. Orada çok kalabalıktık. Ben hiç korkmadım ama sadece sıcaktan boğulacak gibi oluyordum sığındığımız yerde. Çıkıp ben de savaşmak istedikçe annem ve teyzem engel oldu bana". Her savaşın en masum ve en çok yıkım yaşayanlarını, yani çocukları ve kadınları soruyoruz Adnan'a. İşte anlattıkları: "Çocuklar bu saldırıdan en çok etkilenenler oldu. Bizim Talafar'ın çocukları sokakta büyür. Çocuklar günlerce dışarı çıkamadı, korkudan ve kuytu yerlerde durmaktan sıkıldılar. Hergün oynadıkları arkadaşlarının ölüm haberini aldıklarında da ağlaştılar. Çocukların korkulu ve üzüntülü yüzleri hiç gözümün önünden gitmiyor. Ben geldiğim güne kadar 53 ölü vardı halktan. Bunların çoğu kadın ve çocuktu. Fakat ben kaçtıktan sonra duydum ki asıl ölümler benden sonra olmuş, yüzlerce kişi ölmüş. Kentten kadın ve çocukların kaçıp civar köylerdeki akrabalarına gitmesine karar verildi. Yüzlerce kadın ve çocuk, biraz da yaşlılar yola çıktılar. Uçaklar bunların üzerine bomba attı, orada çok kadın ve çocuk öldü. Genelde ölmüş kadınların yanında ölü çocuklar da vardı, kendi çocuğu. Yıkıntıların arasında bir genç Sayı 5 – Ekim 2004 kadın gördüm. Daha saçları bile yudum su alabilmek için birbirini çıkmamış çocuğunu emzirirken ikisi de çiğniyordu" diyor. vurulmuş, çocuk bir yanda, kendisi bir Kente saldıranları tarif ederken, yanda yatıyordu ve kadının süt emzirdiği "Amerikan güçleri ve peşmergeleri ben memesi bile daha dışardaydı. Bu bu olayda adeta vahşi ve yabani bir gördüğüm beni çok etkiledi, çok hayvan gibi gördüm. Çünkü sadece ağladım". öldürmek için saldırıyordu ve hiç Gördükleri arasında unutamayacağı acımıyordu" diyen Adnan, şöyle devam manzaraların neler olduğıunu soruyoruz ediyor sözlerine: "Saldıranların yarıdan Adnan'a. İki tane olduğunu belirtip, önce çoğu Irak ordusuna aitti. Irak ordusu deniyor ama bunların çoğu peşmergeydi. bebeğini emzirirken ölen kadını Çünkü benim arkadaşlarım onlarla hatırlatıyor, ardından şunu: "Bizim Talafar'ın kanalizasyon şebekesi Arapça konuşmuşlar, bizimle Kürtçe olmadığı için lağım suyu caddenin, konuşun demişler onlar. Türkmen sokağın ortasında veya kenarında açılan gençler çok şiddetli direniş gösterdi. arklardan akar. Bir sokakta gördüm ki Bizde de ağır silahlar vardı. Havan da bu kanallardan insan kanı akıyordu. vardı. Sokak savaşı da yaşandı. Kente Sadece bir kez bakabildim, daha dışardan gelip te Amerikalılara karşı bakamadım o akan kana. Önceden savaşan kimseyi görmedim de sokakta kan duymadım da. Ama gördüğümde SON KEZ BAKTIM dışardan maddi destek düşünürdüm geliyordu". TALAFAR'A.. Benim ki, birileri bir CESET KOKUSU akrabalarımdan hayvan GELİYORDU.. ölenler oldu, çok kesmiş, et ölen oldu, inşallah yiyecekler. AĞLADIM şehit olmuşlardır. Belki bir Yakın bir akrabamı akrabam, kanasla vurmuşlar diye duydum. arkadaşım kesmiştir, ben de et yerim Akrabalarımın ölüm haberini diye sevinirdim. Bu yoldan akan kan ise aldığımda çok ağladım, çok insan kanıydıı, bu kanı gördüğüme üzüldüm şimdi ağlayacak halim sevinemedim". kalmadı. Onlar direnişçi değildi İşgalciler saldırmadan önce kentin ama inşallah şehitlerdir. elektriğini ve suyunu kesmiş. Talafar'a Saklandığımız yerde üç gün iki günde bir, sadece iki saat süreyle su boyunca hep kendime verildiği için halk, evlerinin önüne soruyordum, cevabını toprak küplerden ya da tenekeden bulamıyordum: Amerika bizden yaptığı tanklarda su biriktirip kullanıyor. ve çocuklardan, halktan ne istiyor Amerikan-peşmerge saldırılarında diye. 10 veya 15 tane direnişçi bomba ve kurşunlar su tanklarının varsa, onları bulmak için bir şehri birçoğunu kırmış ve delmiş. Susuzluğa yıkmak mı gerekirdi? Talafar'da dayanamayan halk, ölümü de göze alıp, hergün çıkar arkadaşlarımla Talafar Kalesi'nin altından çıkan su gezerdim eskiden. Hasanköy'ü, kaynağına akın etmiş. Subaşı denilen bu Subaşı'nı. Bütün halk çıkar yerdeki manzarayı tarif ederken Adnan, gezerdi. "Orası mahşer yeri gibiydi. İnsanlar bir Sayı 5 – Ekim 2004 9 Çok güzel yerlerimiz vardı. Fakat son gördüğüm Talafar o Talafar değildi. Evler yıkılmış, yollar kesilmiş, yerlerde kan gölleri olan bir ölü kentiydi. Şimdi Talafar'ı zihnimde hayal etmeye çalışıyorum, eski güzel Talafar'ı canlandırmaya çalışıyorum, yapamıyorum, Çünkü harabe bir yer gördüm en son. Haber aldım ki, anneme babama, abilerime bir şey olmamış. Annem benim üzerime çok titrer. Bana birşey olacak diye çok korktu, ağladı. Bana üç gün yalvardı, kaç canını kurtar diye. 6 Eylül günü sabaha karşı çıktım Talafar'dan. Annem beni hem gönderiyor, arkamdan ağlıyordu. Bombaların durduğu o gün şafak vakti çıktım evden. Son kez bakayım dedim Talafar'a, burnuma ceset kokusu geldi. Kent tam bir şehr-i cin idi(hayalet kent). Bakarken ağladım. Birkaç gündür Ankara'dayım, şimdiden memleketimi özledim. Bir yolunu bulup gideceğim. Ben oraya aitim. Ölürsem de orada ölmek istiyorum. günlerde peşmergeler bir ara girmiş, iki gün kalabilmişti. Talafar'lı gençler ve Rıfai tarikatının dervişleri onların bayraklarını eşek kuyruğuna bağlayıp kovmuştu. O günden beri, Amerikan askerleri sadece arama yapmak için kısa süreli olarak kente gelip gidiyor, sürekli kalamıyordu. Himmetli bu konuda şöyle diyor: "Çünkü Talafar aşiretlerinin hepsi kendi içinde direniş grupları kurmuştu. Kürt ya da Amerikalı, kente gelen bütün silahlı yabancıya saldırıyor, kenti teslim etmiyordu. İşgalciler kenti ele geçirmek ve Talafarlılara ders vermek için bu kadar büyük bir güçle yüklendi oraya. Yoksa 10-15 kişiyi arama işine bu kadar ağır silahla gelinir mi? Irak'ta direnenler sadece bir grup değil. Birçok kesimden direniş grupları bulunuyor. Talafarlılar da direniş için birimler kurdu. Yoksa Amerikalıların iddia ettiği gibi dışardan kente gelen Sadr veya başka gruplar yok". Bir orta yaşlı adam yoldan karşıya geçmek için yürüyordu. Kanas silahıyla onu vurdular. Saklandığım yere çok yakın olduğu için herşeyi gördüm. Adam yere düştü, ama henüz ölmemişti. Bir başka Türkmen onu kaldırmak için koştu, Kanasçı ona da ateş etti ama vuramadı, o kaçtı geri. Vurulan adam yolun ortasında can çekişe çekişe öldü, etrafında kan gölü oluştu. Bunun gibi orta yerde kalmış başka cesetler de gördüm. Saklandığımız yerden zaman zaman çıkıyorduk. Çok acı olaylar duydum. Herkes can derdindeydi. Çünkü Amerika ve peşmergeler doğrudan halka saldırdı. Attıktan sonra serpilen bombalardan ( misket) çok fazla attılar, dağılıyor ve daha çok zarar veriyordu. AMERİKA VE PEŞMERGELER DOĞRUDAN HALKA SALDIRDI Adnan Himmetli olayların sebebi hakkında, genel kanaatlerden daha değişik bir açıklama getiriyor. Direnişçi olarak adlandırdığı Talafarlı gençlerle Amerikan askerleri arasında yaklaşık iki aydır bir gerginlik varmış; Talafar'ın kenarından havaalanına giden yoldan işgal güçlerine ait araçlar geçtiğinde karşılıklı ateş açmalarla başlayan zıtlaşmanın doruğa çıktığı gün, 3 Eylül saldırısıymış. Saldırının ayrıca, Himmetli'nin de dile getirdiği bir başka gerekçesi daha var: Talafar kenti, işgalden sonra Amerikan ve peşmerge güçlerinin Kuzey Irak'te hakimiyet kuramadıkları, hatta giremedikleri tek yerleşim birimiydi. Saddam'dan sonraki Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ismi, Telafer'de bir mahalle ile caddeye verildi. Bakan Gül'ün ismi, Telafer'de eski adıyla Hasanköy Caddesi ile Saray Mahallesi olarak bilinen bölgelere verildi. Cadde ve mahalle girişlerine, buralara Türkiye Dışişleri Bakanı'nın isminin verildiğine dair pankartlar asıldı. Ahmet Muhammed isimli Türkmen, 'Türkiye bize çok yardımcı oldu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, çok uğraştı. Biz de ismini hem caddeye hem de mahalleye verdik' dedi. Türkmenler, daha sonra hep birlikte, Bakan Abdullah Gül lehinde sloganlar attı. 'Yaşasın Gül' diye bağıran Türkmenler, Türkiye'den hep yanlarında olmasını istedi. Sayı 5 – Ekim 2004 10 Evren kıskançlık üzerine kurulmuş. İnsanoğulları aralarındaki kıskançlıklar yüzünden bir birlerine acılı saldırılarda bile bulunmuşlar. Kimi güzellik, kimi görev, kimi para, kimi yararlı bir meslek için ölümü bile göze almış. Bir çiftçi en çok marakı olduğu meslek darı ekmekmiş. Adam mesleğinden çok memnunmuş. Hayatı boyunca hep darıdan başka bir şeyler ekmemiş. Bukez kıskançlar ve yaman insanlar, bu adamı takip ederek plan ve tertipler tezgahlamaya başlamışlar. Çiftçinin ekinine zarar vererek “Domuz bunu yaptı” diyerek adamı kandırmaya çalışmışlar. Zavallı çiftçi sabırlı ve kültürlü bir insan olduğundan onlara bir şeyler söylememiş bu kötüleri kendi tuzağına düşürene kadar. Köy sakinleri haberi duyunca bu kötü insanlara lanet etmeye başlamış ve çiftçiye kendilerini affetmesini istemiş. Çiftçi böylece bu kötü insanlardan kurtulmuş. Eğer bugünümüze bakarsak, kimi insanlarımızın o kötü insanlar gibi yalnış yolda düştüklerini göreceğiz. Bunlar onur, namus ve şanlarını kıskançlık yüzünden domuz insanlara satımış durumdalar. Dostluk, kardeşlik, saygı, değer, vefa nedir bilmiyorlar. Yeni Irak’ımızı diye diye parçalamaya uğraşıyorlar. belgeleri bulursanız belki o zaman buralardan yararlanırsınız efendiler.Şunu da iyi bilin biz şanlı Türkmenleriz ve burası Kerkük dedelerimizin kabesi sayılır. Onun için bu sözleri hepimize yöneltiyorum: “Domuzdan korkmayıp darı ekeriz ve ekmişiz de”. Biz Türkmenler yabanlar oyuncağı ve Beş altı kiralanmış insanların sözüne inanıp kiralısı değiliz. büyük bir halkı yok Biz Türkmenler Irak’ın saymaktadırlar. “Bu parçalanmasına ülke bizimdir. yabanlar oyuncağı ve Kerkük Ülkede birçok kiralısı değiliz. Irak’ın karşıyız. Türkmeneli’dir. devlet kurduk.” parçalanmasına Kerkük uğrunda Diyorlar. “Elimizde can vermeye karşıyız. Kerkük belge var” diyorlar. hazırız. Türkmeneli’dir. Peki bu Kerkük uğrunda can Biz darı ektik söylediğiniz tarihler vermeye hazırız. elbet ve belgelerin metni gücümüzle de nerede ?. Neden şehitlerimizin o çağların kutsal kanı ile tarihlerini hedeflerimize ulaşacağız. belgesiyle yayınlamıyorsunuz? Bu günlerde verdiğiniz tarihlerin hiçbir belgesi yok. Daha kanıtlı ve tanıklı Yüce Allah’ın adı ile son zeferin bayrağını iman ile dalgalandıracağız. Sayı 5 – Ekim 2004 11 Kerkük, Bağdat, Musul ve Erbil, Kifri, Tuzhurmatu, Tazahurmatu ve Telafer’de Türkçe eğitim gören Türkmen öğrencilerimiz, anadillerini öğrenebilmek için büyük çabalar göstermektedirler. Bunda da milliyetçi öğretmenlerimize borçluyuz. Milli davamıza büyük destek olan Türkmen öğretmenlerimize destek olmalıyız. Zira bunlar bize anadilimizi yeni harflerle öğretmektedirler. 1993 yılında Irak’ın kuzeyindeki Erbil ve Kifri’de ilk olarak Türkmen okulları açılmıştır. Halen cellat Saddam’ın devrilmesinin ardından Türkmeneli bölgesindeki tüm köy,kasaba, belde ve kentlerde Türkçe kursları ve okullar açılmakatadır. Okullarımızda Türkçe’nin kuralları ve tarih dersleri okutulmaktadır. Öğrencilerimiz Milli Dava’mız için çok yararlı çalışmalar yapmaktadır. Gençlik Teşkilatları ve Öğrenci Birlikleri ile yakın ilişkilerde bulunarak, milletimizin her alanda önde olması için çalışmalar da bulunmaktadır. Bugün Türkmenelin’deki gençlerimiz çalışmalarını büyük bir azimle, milli davaya hizmet edecek şekilde devam etmektedirler. Bilinçli ve eğitimli yeni kuşaklar yetişmektedir. Geçmişimizi, atalarımızı ve şanlı tarihimizi, edebiyatımızı, kültürümüzü çok iyi öğrenerek Türk olarak dünyaya geldikleri için çok mutludurlar. Öğrencilerimizin en önemli görevi Türkçe eğitimlerine devam etmektir. Doğru ve milli ilkelerinden sapmadan dillerini geliştirmelidirler. Kül degil kor ateşim yanar dağca gücüm var Gün çıkandan başlayıp gün batanda uçum var Duşman düşse penceme kurtaramaz canını Er insan bir evrene vermez unur şanını Tarih boyu ben buyum Bulanmaz saftır suyum Yaşlı sana saçımda gördüğün bu ağları Bir öfkeli bakışla depretirim dağları Doğup geldim dünyaya gürgür baba neslinden Annem pembe renk almış ilk baharın faslından Vergilidi elimiz Saygı coşar dilimiz Sorsun bizi soranlar tarihlerden izlerden Şehitlerin kanından yaşlar töken gözlerden Mertlik sütün emmişiz zeferler irmağıyız Pembe mutlulukların hep yeşermiş çağıyız Yarına umutluyuz Onun için mutluyuz Şanlı kutsal ülkemin kos kocaman adı var İllerinde imamlar güzel cennet tadı var Hurma ağaçlarından müjde akı veriyor Gönlüm derin sevincle muradına eriyor Bizlerindi bu toprak Mutluluktu son durak Canım sene Canım ay canım sene Gürgür baba eyi bak Senden dönsem beni yak Ey şanlı yurdum Irak Kurbandı canım sana Sayı 5 – Ekim 2004 12 Amerika ve Avrupa Birliği'nin şekillendirip, yönlendirdiği bilumum mikro milliyetçilikleri mübah, bir yaratıcı ve birleştirici kudret olan Türk Milliyetçiliği de günah kabul ediliyor olmasaydı, Ankara dolaylarında tafra satıp dolaşanlardan bir haysiyet sahibinin, Türkmenleri katleden eşkiyaya "dur!" demesi gerekirdi. Tel Afer'deki katliam döt günden beri devam ettiği halde böyle bir haysiyet sahibi çıkmamıştır! "Haysiyet sahibi" diyorum, çünkü; onbin kilometre öteden gelip, sınırlarımızın bir karış ötesindeki öz be öz kardeşlerimizin tepesine bomba yağdıran elin amerikalısına rest çekmek önce haysiyet meselesidir! Lütfen bir yanınıza kaydediniz ki, küresel eşkiyanın Necef'te, Felluce'de, Bağdat'ta irtikap edegeldiği vahşeti, karılarının eteklerinin altına gizlenerek takip eden işbirlikçi islâmcı takım, Türkmen katliamını hepten yok saymıştır! Herhâlde, Ankara'daki efendilerinden öyle talimat almış olacak ki, Irak Türkmen Cephesi adına açıklama yapan bir sersem, Tel Afer'deki olayların, "ABD kuvvetleriyle, Felluce ve Necef direnişçileri arasındaki çatışmaların devamı niteliğinde" olduğunu söylüyor. Dışişleri Bakanlığı'ndan basına pompalanan haberler de bu palavralardan pek farklı değil. Efendim, "Tel Afer'de meydana gelen çatışmalar, Türkmenler'le amerikan kuvvetleri arasında değilmiş." Kimin arasında öyleyse? Tel Afer'de numunelik, göstermelik, mostralık da olsa bir tek kürt veya bir tek arap yok ki, amerikan eşkiyası onlarla savaşıyor olsun! 460 bin kişiden müteşşekkil nüfusun 460 bini de Türk olan bir şehirdir Tel Afer! Bombalanmanıın sebebi budur! Amerikalıların bu Türkmen şehrine ilgi duymaları yeni de değildir Bizimkiler, utanmadan amerikan-ingiliz işgâl kuvvetlerini "koalisyon güçleri" olarak niteleyip, elin haydutlarını sempatik göstermeye çalışırken, CIA, İsrail İstihbarat Teşkilâtı'yla birlikte yönettiği Kesnezanîler'i Tel Afer'e sokmuştur. Bu sapık tarikatın müridleri vasıtasıyla "Türk demenin dinen caiz olmadığına, Türküm diyenin günaha gireceğine" dair sistemli bir propaganda yürütmüştür. Böylece kürtçülüğe müsait bir zemin hazırlamaya çalışmıştır. Bu siyasî faaliyet dinî kisve altında devam ederken Putin'in Türkiye programı belli olunca da Tel Afer'e bomba yağmıştır! Dikkatinizi çekmek isterim ki, Amerikan Büyükelçisi, Putin'in ziyaretinin ertelenmesi veya iptali için hummalı bir faaliyet yürütmüştür. Şimdi Tel Afer muhasara altında! Şehir, kürtlere teslim edilmek üzere boşaltılıyor! Birkaç gün içinde yirmibin Türkmen evini-barkını terketmek zorunda kaldı. Halk şehri boşaltması için tehdit ediliyor. Amerikan üniforması giydirilmiş silahlı peşmergeler Türkmen'in kapısına yaslandı! Aslında tehdit Türkmen'e değil, Türkiye'yedir! Öyleyse Türkmen'in dâvâsı, Türkiye'nin dâvâsıdır. Sayı 5 – Ekim 2004 13 Saddam'ın Araplaştırma politikaları nedeniyle kentte yüz binlerce Arap yaşıyor. Kerkük yeni bir nüfus sayımına hazırlanıyor. Bir zamanlar Kerkük, Irak'ın sosyal katmanlarının bir küçük evreni, etnik, doktrin ve dini çeşitliliklerle dolu bir şehirdi. O zamanlar Iraklılar ülkelerinin en iyi özelliğinin karmaşık yapısı, uzun uygarlık tarihleri olduğunu söylerdi. Bugün Kerkük hâlâ Irak'ı yansıtıyor, ancak yansıttığı şey yaralı, federalizmle konfederasyon arasında seçim yapmak zorunda kalan, parçalanmaktan korkan, her Allah'ın günü askeri operasyonlarla, terör saldırılarıyla, suikastlar ve organize suçlarla, cinayetler, uyuşturucular ve adam kaçırmalarla sarsılan bir ülke. Petrol yüzünden Kerkük, Irak'a zenginliğini ve nispeten modern çerçevesini kazandıran şehirdi. Bugünse o petrol şehri bölünmüş bir gelecek yüzünden kederlendiriyor, Kerküklülere, kendilerini şimdi yoksul ve uykusuz bırakan o servet kaynağı keşke hiç olmasaydı dedirtiyor. Kerkük'e geçenlerde gittim. Şehirde her an patlak verebilecek gerilimlerle ilgili bir İnsan Hakları İzleme Örgütü raporu okumuştum. Kürt lideri Abdullah Öcalan'ın posterleri şehrin hem Kürt hem de diğer bölümlerinde. Yanında Kürt bayrağıyla birlikte duvarları kaplıyordu. Kerkük, 'egemenlik' sonrasında Irak bayrağını göndere çekmiş son şehirdi. Şehrin Kürt yetkilileri, istemeye istemeye tanıdıkları bir bayrağı göndere çekmeye zorlanmış gibiydi. Kerkük'te suikast ve tehditler devam ediyor ve herkes kendi haklarını talep ederken başkalarınınkini görmezden geliyor. Öcalan resimleri neden duvarlarda? Belki de bunlar, şehrin ruh halini takip etmek için askeri temsilci göndermiş Türk yönetimine yöneliktir. Oysa güvenilir Irak ve Batı belgelerine göre Kerkük nüfusunun yarısı Türkmen. Gerisi de Arap, Kürt ve Süryani. Britannica Ansiklopedisi'ne göre, Kerkük nüfusunun yarıdan fazlası Türkmen. Irak üçlemesinde Hanna Batatu, şehri "Kelimenin her anlamıyla Türk (Türkmen)" olarak niteliyordu, en azından son dönemlere kadar böyleydi, çünkü Kürtler yavaş yavaş yakın köylerden Kerkük'e taşındı. 'Dört Asır Modern Irak' adlı kitabında Stephen Longrigg, eski Türkmen göçmenlerin Talafar'a ve Musul yolu üzerinde Dali Abbas ile El Zab El Kabir arasındaki uzun hat boyunca köylere yerleşmiş olduğunu, ancak çoğunun son iki yüz yıldır pek değişmemiş güzel Kerkük'te yaşadığını yazıyor. 'Kimliklerin Diyalogu' kitabında Salim Matar, 5 Mayıs'ta meclis konsey toplantısında onaylanan ve Milletler Cemiyeti'ne hitap eden deklarasyondan bahsediyor. Deklarasyon, Irak'ın Milletler Cemiyeti Konseyi'ne vaatlerini içeriyordu. Bu vaatler, 28 Ocak 1932'de alınmış bir karar üzerine Konseyin kurduğu bir komite tarafından tasarlanmıştı. Deklarasyonun 9. maddesinde Kafri ve Kerkük illerinde baskın cemaatin Türkmen olduğu ve "Türk ve Kürt dillerinin, Arapça’nın yanı sıra resmi dil ilan edilmiş olduğu" belirtiliyor. Türkmenlerin Kerkük'te çoğunluğu oluşturduğunu kanıtlayan onlarca, hatta belki de yüzlerce belge var. Sayı 5 – Ekim 2004 14 Türkmen Konseyi Başkanı Saadeddin Ergeç, Irak'ın en güvenilir nüfus sayımlarından 1957 sayımına göre Irak'ın 6 milyonluk nüfusunun 560 bininin Türkmenlerden oluştuğunu hatırlatıyor. Pek çok belgede Türkmenlerin Musul'un kuzeyindeki Talafar'dan, doğuda Diyale civarına kadar uzanan bir hilal şeklinde Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölge belirtiliyor. "Ama biz hep çoğulcu ve birleşik bir Irak taraftarı olmuşuzdur, hala da öyleyiz. Şimdiye kadar hep olduğu gibi Arap, Kürt ve Türkmenler olarak bir arada yaşamak istiyoruz," diyor Ergeç Kürtler ve mücadeleleri hakkında kitaplar yazmış bir Kürt araştırmacı, Kürtlerin taleplerinin aşırıya kaçtığını ve Amerikalılarla girdikleri yakın ilişkiler sebebiyle, Irak halkının kendilerine duyduğu itibar ve sevgiyi büyük ölçüde kaybettiklerini söylüyor. Araştırmacıya göre Kürtler ağır bir bedel ödedi ve şimdi de tazminatını istiyor, ama aslında o tazminatı bütün Irak halkı hak ediyor. Kerküklü bir Kürt olan Muhammed Raşid Kerküki, "Hâlâ bilmediğim bir sebepten dolayı ailemle birlikte Kerkük'ten sürüldük. Ancak şehre 10 Nisan 2003'ten sonra girmiş Kürtlerin hepsi geçmişte sürülmemişti. Bizler aslen Kerküklü Kürtleriz. Geri döndüğümüzde, Saddam rejiminin istimlak ettiği evlerimizi, mülklerimizi bulduk. Maalesef içimizden bazılarının evleri yıkılmıştı, ancak ellerinde tapu senetleri var. Doğru belgeleri gösteremeyenlerin tazminat alma işi de sıkıntılı oluyor. Bu insanlar bilmeden, liderlerinin ellerinde pazarlık kozu haline geldi. Fakir insanlar bunlar, ama Kerkük konusunda bitmek bilmeyen çatışmada yem halini aldılar." Yine Kerküklü bir Kürt olan Habad Şirvan, Kerkük'ün Kürtlüğünü herkesin tanıması ve bağımsızlık gösterilerini dikkate alması gerektiğini söylüyor. "Kararlar ve görüşler ne şekilde olursa olsun, bizim geleceğimiz Kerkük'te," diyor Şirvan. Saddam'ın şehri Araplaştırma girişimlerinin sonucunda, Kerkük'te yüz binlerce Arap da yaşıyor. Bu yeni gelen Arapların çoğunun yoksul, okuma yazma bilmeyen köylüler olması ve Irak'ın okuma yazma oranının en yüksek kenti Kerkük'e ayak uydurma şanslarının düşük olması nedeniyle, Kerküklüler bu yeni komşularını kolayca dışlayabilmiş. Bu Arapların bazıları, sürülen veya mülkünü satmaya zorlanan Türkmen ve Kürtlerin evine yerleştirilmiş. İşlerin bu denli karıştırılması yetmezmiş gibi, bir de bu Araplar asıl memleketlerindeki tüm haklarından feragat etmiş. Artık başka memleketleri yok. Zaten Araplaştırma işine giriş sebepleri Başı yüksek san şereftir şöhretim Türkmeneli Türk milleti servetim Pek süt emen bilir benim kıymetim Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım Altı yıldız bir hilaldir bayrağım Kalbe diktim mavi renkli sancağım Namusumdur şerefimdir toprağım Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım Tarih bizim dizimizde yetmiştir Sultanların nice cenkler etmiştir yoksullukmuş. Bir kısmı daha sonra Kerkük'ü terk etmiş, bir kısmı sürülmüş. Ancak çoğu hâlâ Kerkük'te yaşıyor ve şimdi de Kürtler bunların şehri terk etmesini istiyor. Etnik çatışmalar sürüyor Kürt dalgasına karşı Kerküklü Araplarla Türkmenlerin birlik olmaya çalıştığı bir sırada, Beşir köyünde su yüzüne çıkan bir sorun nedeniyle, Araplarla Türkmenler arasında da gerilim çıktı. Eski Beşirlilerden Erşad Hürmüzi, Şii ve Türkmenlerin yaşadığı Beşir köyünün soykırımdan geçirildiğini, 350'den fazla ailenin katledildiğini, içlerinden birkaç kadın ve çocuğun kaçmayı başardığını iddia ediyor. Saddam, köyün tarlalarını aslen Kerküklü olan bazı Arap köylülere vermiş ve bu Araplar da şimdi tarlaları asıl sahiplerine vermeyi reddediyormuş. Türkmenler sorunlarını çözmek için asla silaha başvurmaz, dendi bana. Bu yüzden de sıklıkla haklarını kaybediyorlar. Kerkük, geleceğini belirleyecek yeni bir nüfus sayımına hazırlanıyor. Futbol sahaları ve izci kampları bile dahil olmak üzere, boş gördükleri neresi varsa yerleşen yeni Kürtleri yakından izliyor. Milli Meclis'in ertelenme sebeplerinden biri de, işte bu etnik çatışmalar. Savaşlarda bir askerim yetmiştir Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım Yosma kızlar kızlar ile bakışır Kör olası yan bakanlar tokuşur Gelinliler mavi olsun yakışır Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım Kılıç benim ok fırlatan yay benim Türkmenlarin bayrağında ay benim Şehitlerin mateminde vay benim Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım Sayı 4 – Oğustos 2004 15 Kırma garip gönlünü çok bir nazik gönlü var Garip yüzünden belli rengi sarı hulku dar Yurdundan uzak düşen sever düşerde aşka Vatan aşkı yar aşkı ana kardeş bambaşka Erbil Kerkük Musul’u ne kadar özlemişem Telafer’den Kifri’nin yolunu gözlemişem Hele o Altunköprü yapısı Türk yapısı Açın millete gönül toprağıdır tapısı İstediğimiz birgün inşallah hep olacğ Erbil, Kerkük Türük’tür ölünce Türk kalacak Kasemet Kokar ki gün kasa met Vatana kıymemegçin Toprağına kasemet Şahitti Köçtü burdan şah iti Yurdu dili uğrunda Ölen bilin şehidi Harda meyden Mest oldu harda meyden Sorarsau aslanan sor O bilir harda meydan Millet nenem Yurt babam millet nenem Her harda olsa olsun Ayrılmam millettenem Şahadı Çok büyüktür şah adı Fakirin hakkı yanar Kimse olmaz şahadı Meyan dagı Serhoşlık meyden dagı Çoban sürü çek burdan Her meyndan meydan dagı Sayı 5 – Ekim 2004 16 Men dedim sen olasan Dostum vefa dolasan Demedim gurbette kal Yol beklirem gelesen. Doğru dost yut özünü Qaniva qat özünü Namert ilaç olursa Sen içme at özünü. Men dedim sen mene dal Meylivi meylime sal Demedim gaflattan dost Yılan ol kalbimi cal. Sürmeni çek gözüve Aldanmaram sözüve Xan, sultanlar düştüler Öox güvenme özüve. Sen oziv, oziv, oziv Çok yevler yixip göziv Vinos kimin güzelsen Sirkeden keskin sözü. Nanca düşseğ yan yana Bağlanmışığ can cana Türkmen dilim unutmam Boyanırsam al qana. Bir can, iki can, üç can Cümle canım oldu kan Men dedim menimçin yan Demedim ellerçin yan. Gedir etse zaman dosta Dost olmam yaman dosta Demevin unudulduq Biz verix aman dosta. Kalemi sürme göze Yaşıyken sürme göze Kör gözivi açarsa Namerdi Qurma göze. Qurmamışam yevim dosta Uzum verdi mevim dosta Yaptığımı yıxısan Nece seni sevim dosta. Sayı 5 –Ekim 2004 17 Çobanlar nay istiri Ox atan yay istiri Bu toprax bir topraxtı Her gelen pay istiri. * * * Men çobanam nayım var Sürüm çoxtu sayım var Mende bir Iraqlıyam Bu topraxta payım var. * * * Çobanın nayı kalsın Ox atan yayı kalsın Bu toprax Iraq’ındı Milletin payı kalsın. Aç tarihi sayfala bunca hakan kimindir Okudukça anlarsın doğru yalan kimindir Peygamber Nuh’tan sürmüş dalımızın kökleri Altı imparator binlerce sultan kimindir Bu ulusun tarihi yıkılmaz bir kaledir Kalenin kapısında o Cengizhan kimindir Tarihimde dolaşsan söylersin vay maşallah Bunca Bozkurt kimindi, bunca aslan kimindir Savaşlardan korkmarım ulular torunuyum Atilla Timurlenkler sultan Süleyman kimindir Yiğitliğin adresi, İslam’ın omuzuyuz Gül hüsnünün koynunda ölen Türkmen kimindir Peygamber efendimiz dua etmiş Türklerçin Namaz üste Kabe’ni gören sultan kimindir Yer üstünde durmadan gemi geçtiğ kan döktüğ Mehmet Fatihle yiğit o Genç Osman kimindir Ezelden Türkmenler Kerkük’te diğer Arap, Kürt ve Hıristiyanlarla hoşgörü ve sevgiyle yaşamışlardır. O zamanlar Türkmenlerin nüfusu1934, 1947 ve 1957 nüfus sayımlarına göre, %90 idi. Bu da bütün kayıtlara göre tespit edilmiştir. Eğer Kerkük’ün kalesini alırsak mahalleleri (Meydan, Ağalık ve Hamam) ve muhtarları bile hepsi Türkmen idi. Ama Saddam rejimi kaleyi ve içindeki evlerini yıktı. Milletini de göç ettirdi. Babagürgür petrol yatakları ve çevresindeki köyler ve araziler hepsi Türkmenlere ait idi. Bu da tapu kayıtlarında tespit olunmuştur. Onlardan Nazım Neftçi beyle Salih Paşa ve Emin Kadir beyler 1920’lerde İngilizlerin Irak’ı işgal ettiklerinde, Kerkük’te(IPC) şirketi kuruldu ve Türkmenlerin elinden o yerler zorla alındı. O yılda ilk kuyu patladı. Yine tapu kayıtlarına bakı verilirse, Kerkük’teki tüm mahallerin adları Türkmence olduğuna varılacaktır.( Piryadı, Çukur, Çay, Beyler, Sarıkahya, Bulak, Musalla, Tisin, Avçılar, Hamzeliler ...v.b) O mahallelerin muhtarları bile Türkmendi örnek(Kerim muhtar, Fuat muhtar, Raşat Bey, Halil muhtar.. v.b)’nın adları Belediye kayıtlarında bile geçmektedir. Almas semti ezelden Türkmenlere ait idi. Özelliklede Tevfik Ağa ve Dabağların idi. Oralar eskide hepsi büyük tarlalar idi. Şimdi ise evlere dönütü. Meşhur Almas bağı Kerküklüler tarafından iyice tanınır. Almas caddesi ise semti ikiye ayırmaktadır. Aynı şekilde Kerkük’e bağlı (Şorca) semti de (Emin Kırdar ve Necip Kırdarla)’rın idi. (Kalanı sayfa 18de’dir.) Sayı 5 – Ekim 2004 18 Kerkük diyer bir olın Kırın düşmanın kolın Vermewin yada fırsat Siz ona zafer bulın. Kerkük diyer uyanın Her bir derde dayanın Mum olıp halk uğrında Aydın yaşamçın yanın. Kerkük Gürgür yağıdı Gürgür halk çırağıdı Türkmenin bir olması Yadın yürek dağıdı. Kerkük diyer birleşin Kültürle ilerleşin Sabır eyle umut kesme Doğar hürriet güneşin. Kerkük diyer Türkmene O asil hür insana Olağın kardaş kimin Barış olağ vatana Kerkükti şeref şanım Gewlimde tek cananım Kerkük Türkmenin kalı Çatlasın hep düşmanım. Kerkük diyer silkin kax Atrafıwa eyi bax Karanlığ kara günde Olagın xalka çırağ Kerkük diyer besti bes Yurt satanla araw kes Bu özgürliğ çağında Yaşasın mutlu her kes. Kerkük diyer çalışn Her sanatı alışın Milletin birliğile Sürer daim kalışın. Kerküklü der can Kerkük Sensen bize şan Kerkük Nanca dolaşsa düşman Ha bizimsen sen Kerkük Kerkük diyer şan size Gece dönsin gündize Bir el olursağ eğer Zafer bulan yox bize Kurbanam sene Kerkük Sen mene ana Kerkük Ölmiyen yadigarsin Atamnan mene Kerkük. Kerkük diyer yaşa sen Halk sevdasın daşa sen Kardaşıwla birleşsew Her güçliği aşasan. Kerkük dünyaya değer O bize veri değer Yüz yıl Türkmen dert çekse Zan etme boyun eğer. Kerkük diyer ögrenin Sözüw olsın hep yarın Yayın milletiwizçin Kültürini ewrenin. Kerkük sevgilim Kerkük Aşıkıw gewlim Kerkük Hazıram her bir zaman Uğruwda ölüm Kerkük. Kerkük diyer Kalam var Asil Türkmen balam var Tüm Türkün dünyasıyla Menim ölmez sılam var. Kerküklü derler mene Aşığam çünkü sene Canım versem vermerem Seni alçağ düşmana Ne yazık ki o zamanlar Kerkük zenginleri o yerleri dışarıdan gelen Kürtlere satmışlardır ve böylece Kerkük’e yerleşmeye Kürtlerin ayakları açılmıştır. Diğer yandan, Kürtlerin (Rahimava) diye adlandırdıkları semt de eskiden Kerkük’ün tanınmış zenginlerinden (Rahim Ağa)’ın idi. Ne yazık şimdi semtin büyük bölümü Kürtlere mal olmuştur. Ben şahsen 30 yıllık bir ömrümü Kerkük’ün tapu dairesinde geçirdiğimden o yerler ve sahiplerinin adları gözüm önünden gitmiyor ve tüm kaynakları Kerkük’ün bir Türkmen olduğunu göstermektedir, ve her kimse yukarıdaki yerlerin Türkmenlere ait olmadığı söyleyecek hali varsa tapu dairesi kayıtlarına başvurarak gerçekleri öğrenebilir. Sayı 5 – Ekim 2004 19 Ad : Ahmet Dılşat Terzi Yaş : 8 yl Adres : Erbil- Irak Hobiler : Futbol – çizgi film okul : Kara kdyunlu ilkokulu Ad : Erdoğan Köprülü Yaş : 12 yıl Adres : Tampere – Finlandya Hobiler : Karete – futbol Okul : Nekala ilkokulu(altıncı s.) Ad : Sevgil Dılşat Terzi Yaş : 5 yıl Adres : Erbil- Irak Hobiler : Türkçe şarkılar dinlemek Okul : Karakoyunlu ilkokulu Ad : Sevinen Sadun Köprülü Yaş : 1 yıl Adres : Ankara Türkie Hobiler : Gülmek Ad : Fatma İmat Necat Yaş : 10 ıl Adres : Altın köprü – rak Hobiler : Türkmen marşlarını sölemek
Benzer belgeler
Türkmenler ve anayasa taslağı
bekirün anlattığına göre şehit olan ailelere (
1000 ) rupiye yaralı kimselere de ( 500 )
rupiye verilmiştir . Dukkan ve evleri yağma
edilen kimselere de yağma hacmına göre
para dağitılmıştır . Irak...