Gelecek Trendler
Transkript
Gelecek Trendler
233_CP_09 8/25/12 12:22 PM Page 1 & Gelecek Trendler Yenilikçilik ve gelecek araşt›rmalar› dergisi l Eylül 2012 www.siemens.com.tr Rakamlar ne gösteriyor? 1970 yılında dünya genelinde ihraç edilen malların değeri 317 milyar dolardı. 2010 yılında bu rakam yaklaşık 50 kat artarak 15,2 trilyon doların üzerine çıktı. Yeni küresel ekonomi Global ekonomi değişiyor ancak temel kurallarından biri geçerliliğini koruyor: Refahı mümkün ve sürdürülebilir kılan inovasyondur. Gelecek ekonomileri Küreselleşme yeni bir safhaya giriyor. Malların akış yönü değişti. ABD, Almanya ve Japonya gibi süper güçlerin yerini Çin, Hindistan alıyor. Peki gelecekte dünya, bugüne kıyasla yaşanılası daha iyi bir yer olacak mı? 234_CP_09 8/24/12 6:56 PM Page 2 2 GELECEK&TRENDLER Gelecek neleri getirecek? Editör - İçindekiler Kasım 2011 sayısında yayınladığımız CEO Profil adlı büyük C apital’in ankette, Türk iş dünyasının liderlerine şunu da sormuştuk: “Yeni dönemde ajandanızda hangi konulara yer vereceksiniz?” Osmanlı padişahlarından Abdülaziz’in 47 günlük Avrupa seyahatini anlatan, Cemal Kutay tarafından yazılmış “Abdülaziz’in Avrupa Günlüğü” kitabında okumuştum. Padişah, aralarında şehzadeler ve Dış İşleri Bakanı’nın da bulunduğu kalabalık heyetle Paris’teki Dünya Sergisi’ni ziyaret bahanesiyle büyük bir geziye çıkar. Paris’teki Dünya Sergisi’nde gördükleri ile özellikle İngiltere’nin başkenti Londra izlenimleri çok ilgimi çekmişti. Zamanın İstanbul Belediye Başkanı (Şehremini) Ömer Faiz Efendi’nin notları, o günün Avrupa ekonomisini ve günlük hayatı anlatması açısından inanılmaz bir fırsat veriyor. Benim aklımda kalanlardan biri de Ömer Faiz Efendi’nin notları arasında yer alan ve İngiltere’nin müthiş ekonomik gücünü ortaya koyan saptamalardı. Şehremini, zaman zaman şaşkınlıkla Londra’daki müthiş ekonomiyi, tekstil fabrikalarını ve bazı işletmelerdeki olağanüstü disiplini övüyor. Gördüklerinden İngiltere’nin ne kadar ileride olduğunun altını çiziyor. Gerçekten de 19’uncu yüzyılın dünyasında İngiliz ekonomisi, diğer ülkelerle kıyaslanmayacak kadar güçlüydü. O tarihten bakınca, bu gücün belki de birileri tarafından geçilmesi tahmin bile edilemiyordu. Ancak, öyle olmadı. Dünya ekonomisi, Batı’dan ve Doğu’dan yükselen yeni ekonomilerle şekillendi, şekillenmeye de devam edecek. Gelecek&Trendler bölümünün bu sayısında, Geleceğin Ekonomilerini ele alırken, ortaya konulan analizler gerçekten çok etkileyici… Özellikle de geçmişin ve geleceğin rakamları… Ben çok etkilendim. Sizin de etkileneceğinizi tahmin ediyorum. M. Rauf Ateş Saygılarımla… İÇİNDEKİLER Yeni küresel ekonomi ............................................................3 Rakamlar ne gösteriyor?......................................................6 Keyfinize kalmış ............................................................................8 Yay›nc› Do-an Burda Dergi Yay›nc›l›k ve Pazarlama A.* ,cra Kurulu Ba+kanı Mehmet Y. Y›lmaz Yay›n Direktörü (Sorumlu) M. Rauf AteE Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük Yaz›i+leri Müdürü Ebru F›rat Haber Müdürü Hande Demirel Yaz›i+leri Müdür Yardımcısı Deyma Öncel BayAksel Görsel Yönetmen A. BertuB Pat›r Yayın Kurulu (Alfabetik sArayla) M. Rauf AteE, Hande Demirel, Hüseyin Gelis, Sedef Seçkin Marka Müdürü Gökçe Aykaç Ankara Temsilcisi Erdal CpekeEen Tel: 0 312 207 00 95 Yönetim Genel Yayın Koordinatörü YeEim Denizel Tüzel Ki+i Temsilcisi Murat Köksal Sat›+ Direktörü Orhan TaEkAn Finans Direktörü Didem Kurucu Üretim Direktörü Servet KavasoBlu Reklam Grup Ba+kan› Vicky Habif Grup Ba+kan Yard›mc›s› Nil Ertan Aydemir Teknik Müdür Nusret K›r›ml›oBlu Tel: 0 212 336 53 60 (3 hat) Faks: 0 212 336 53 90 Rezervasyon Tel: 0 212 336 53 00-57-59 Faks: 0 212 336 53 92-93 Ankara Reklam Tel: 0 312 207 00 72-73 Yönetim Yeri Trump Towers, Kule 2, Kat: 21-24, 34387, DiEli-CSTANBUL Tel: 0 212 410 32 28 Faks: 0 212 410 32 27 DB Okur Hizmetleri hatt› Tel: 0212 478 03 00 [email protected] DB Abone Hizmetleri hatt› Tel: 0212 478 03 00 Faks: 0212 410 35 12-13 [email protected] [email protected] 235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09 GELECEĞİN EKONOMİLERİ 8/25/12 12:32 PM Page 3 Tren dler Yeni küresel ekonomi Global ekonomi değişiyor, ancak temel kurallarından biri halen geçerliliğini koruyor: Refahı mümkün ve sürdürülebilir kılan ise inovasyondur. Kolombiya, Medellin’deki 384 metre uzunluğunda yürüyen merdiven. Ülkeye akan doğrudan yabancı yatırımları 2011 yılında yüzde 56 oranında arttı. Gelecek&Trendler 3 235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09 8/25/12 12:32 PM Page 4 4 GELECEĞİN EKONOMİLERİ E ndüstri devrimi boyunca iplik eğirme makinaları ve buhar gücüyle çalışan dokuma tezgahları sayesinde kumaş imalatı bir hayli mekanize bir süreç haline geldi. Bu inovasyonlarla Kuzeybatı İngiltere, tekstil ürünleri imalatında dünyanın bir numaralı merkezi haline geldi. Bu gelişme aynı zamanda mekanik sistemlerin üstün etkinliğiyle rekabet edemeyen Hindistan'ın tekstil endüstrisinin gerilemesine de neden oldu. Bugün, 250 yıl sonra, İngiltere'nin endüstriyel çehresi baştan aşağıya değişmiş durumda ve Birleşik Krallık'ın dünyaca meşhur pek çok marka ikonunun mülkiyeti yabancıların elinde. Bunun önde gelen örnekleri arasında, her ikisi de Hintli şirket Tata Motors'a ait olan Land Rover ile Jaguar markaları sayılabilir. Günümüzde küresel ekonomi, iktisatçıların yaratıcı yıkım diye tarif ettikleri bir süreç içinde değişiyor. İnovasyonlar sayesinde yeni iş modelleri mümkün kılınırken eskileri ıskartaya çıkıyor. Bu değişikliklerin çoğu üretim yöntemlerindeki ufak tefek ilerlemeler, hızlandırılmış veya maliyet verimli ulaştırma sistemleri ve giderek etkinleşen iletişim sistemlerinden ibaret olduklarından, tek tek farkına varmamız çok zor. Ancak hepsi birlikte ele alındıklarında bu küçük adımlar devasa eğilimler anlamına geliyor. Ürünlerin nerelerde üretilecekleri kadar kimler tarafından ve nasıl tüketilecekleri hakkında da bariz etkileri oluyor. Ayrıca refahın nerede yaratılacağını ve nerede yok edileceğini de tanımlıyorlar. Ve nihayetinde küresel ekonominin süregelen kendi yaratıcı yıkım sürecinde daha ileriye gitmesini sağlayacak bir sonraki muhteşem fikrin nerede yaratılacağına karar veriyorlar. Bu ufak tefek adımların toplam etkisi, global ekonominin görünümünü sürekli olarak değiştirmesini sağlayacak kadar devasa büyüklükte. 30 yıl öncesinde Çin'in bu kadar hızlı büyüyebileceğini kim öngörebilirdi ki? Ya da Sovyetler Birliği'nin çökeceğini? Ve kim kitlesel üretim sektörünün Avrupa ile ABD'den Asya'ya göç edeceğini bilebilirdi? Veya insanların pizza siparişi vermek de dahil olmak üzere kendi lojistik faaliyetlerini bu kadar hızlı ve maliyet verimli yollardan yapmak için internetten faydalanıyor olabileceğini kim öngörebilirdi? London School of Economics'deki (LSE) Finansal Piyasalar Grubu'ndan Dr. Tom Kirchmaier, “Global ekonominin yapısının köklü Trendler değişikliklerden geçtiğine artık hiç kuşku yok. Günümüzün gelişmekte olan piyasalarında gelecekte başlıca konvansiyonel endüstriyel sektörler büyüyecek. İleri gelişmişlik seviyesine sahip ülkeler açısından ise bu durum, büyüyebilmek için çok daha fazla sayıda inovasyon üretmek gerektiği anlamına geliyor” diyor. Siemens gibi çokuluslu teknoloji şirketleri kendi global organizasyonları sayesinde bu eğilimlerin her ikisinden de kazançlı çıkabilir. Bu şirketler, zengin ülkelerde olağanüstü kaliteli imalat endüstrileri kadar araştırma ve inovasyon projelerine de seçici olmak kaydıyla yatırımlar yapıyor. Bunlara bir örnek olarak Siemens'in North Caroline, Charlotte'daki teknoloji harikası gaz türbini kurulumu gösterilebilir. Global şirketler, karakteristik özellikleri gereği aynı zamanda gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalarda da üretim tesisleri kuruyor. Bu tesisler önemli birer tedarikçi işlevi görmenin yanısıra yerel pazarların ihtiyaçlarını da optimum seviyede karşılar. Günümüzde artan karmaşıklıkla başa çıkabilmek için dünya genelindeki imalat ve üretim ağları güçlendiriliyor ve çok daha verimli hale getiriliyor. Ulusal ekonomiler açısından imalatın öneminin altı ise Harvard Üniversitesi'nden Profesör Dani Rodrik tarafından şöyle çiziliyor: “İmalat ile daha iyi maaşlı işler yaratılır, özel sektör yatırımları teşvik edilir ve ekonominin daha da çeşitlenmesinin önü açılır. Sistematik olarak istihdam yaratmak için işe başlamanız gereken yer işte burasıdır.” Kolombiya bu durumun tipik bir örneği. Her ne kadar Brezilya, Rusya, Hindistan veya Çin gibi büyük bir gelişmeke olan bir piyasa olmasa da Kolombiya'nın müthiş bir büyüme potansiyeli var ve yabancı yatırımlar için cazibesini giderek artırmasına yetecek kadar da büyük bir ülke. 2011 yılında bu ülkeye akan doğrudan yabancı yatırımların tutarı, bir önceki yıla kıyasla yüzde 56 oranında arttı. Bu Latin Amerika ülkesinde 1954 yılından bu yana faaliyet göstermekte olan Siemens, Kolombiya ile birlikte Türkiye ve Vietnam gibi diğer ulusları, İkinci Dalga Gelişmekte Olan Ülkeler (SEWECler) olarak tanımlıyor. Bu ülkeler sadece ortalamanın bir hayli üzerinde ekonomik büyüme yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda yerel üretim faaliyetleri için yeni pazarlar ve kârlı yerler de sunuyor. Örneğin, Bogota yakınlarındaki Tenjo'daki yeni Siemens tesisinde olağanüstü verimli çalışan bir imalat sistemi var ve burada en son çıkmış çevreci standartlara uygun bir şekilde çalışılıyor. Bu tesis, içinde özellikle ABD ve Kanada'daki büyük rüzgar çiftlikleri ile güneş enerjisi tesislerinde kullanılan, yenilenebilir enerji kaynakları için dağıtım transformatörlerinin de olduğu, çok sayıda ürün üzerinde uzmanlaşıyor. Buradaki transformatörler ise Kolombiya'daki Siemens mühendisleri tarafından geliştiriliyor. Ürünleri büyük ölçüde yerel zorunluluklara uyarlamak gerektiğinden gelişmekte olan piyasalarda inovasyona her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Her piyasanın kendine has gereksinimleri olduğu gerçeğinin giderek daha fazla fark edilmesiyle “herkesetek-beden” yaklaşımı da giderek geçmişte kalıyor. Gelecekte büyük kuruluşların kendi yapılanmalarını ve süreçlerini daha ademi merkeziyetçi bir hale getirmeleri ve kendi ülkelerindeyken aynı anda birkaç farklı ülkede inovasyon yapabilecek şekilde “multi yerel” bir anlayış benimsemeleri gerekecek. Örneğin Siemens, şu anda Moskova yakınlarındaki bir araştırma ve geliştirme merkezine yaklaşık 40 milyon Euro'luk bir yatırım yapıyor. Bu tesis aslında Skolkovo İnovasyon Parkı'nın bir parçası olacak. Rusya Hükümeti ise bu projeye ilk 3 yıl içinde yaklaşık 2.8 milyar dolarlık yatırım yapmaya hazırlanıyor. Siemens'in gelişmekte olan ülkelere yatırım yaparken uzun vadeli hedeflerinden biri de kendi global portföyündeki SMART ürünlerin sayısını artırmak. Bu bağlamda “SMART” kelimesi, “Simple (basit)”, “Maintenance friendly (bakımı kolay)”, “Affordable (makul fiyatlı)”, “Reliable (güvenilir)” ve “Timely to 235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09 market (pazara uygun)” kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor. Bir başka deyişle SMART ürünler belirli pazar segmentlerinin ihtiyaçlarına göre kusursuz tasarlanmış giriş seviyesindeki ürünler. Bu gibi ürünlerin içinde SOMATOM Spirit CT tarayıcısı da var. Bu tarayıcı oldukça düşük fiyatı sayesinde pek çok hastanenin hayatında ilk defa bilgisayarlı tomografi teşhisi yapmasına olanak sağlayacak. Çin gibi ülkelerde, mesela kırsal alanlardaki gibi sadece küçük hastanelere erişebilenler, artık bu cihazın nimetlerinden faydalanabilecek. Bugüne kadar bu gibi yerlerdeki hastanelerde nadiren CT tarayıcılarına rastlanırdı. Ekonomik büyüme ve 8/25/12 12:32 PM Page 5 cak dünyamız bugün genel bir bütün olarak bakldığında halen refah bakımından muazzam eşitsizliklerle karakterize ediliyor. Her ne kadar refah genel anlamda istikrarlı olarak artıyorsa da zengin ile fakir arasındaki uçurum da giderek büyüyor. Her geçen gün yoksulluk sınırının üzerinde yaşayan insan sayısı artıyor olsa da gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek doğum oranları yüzünden yoksulluk sınırının altında doğan insan sayısı da artıyor. Peki global ekonomi bu gibi eşitsizlikleri azaltacak şekilde nasıl organize olmalı? Daha fazla mı, yoksa daha az mı küreselleşmeye ihtiyacımız var? Sorun küreselleşmenin geldiği seviyeden güçlü ortaklıklar vazgeçilmez unsurlar olacak. Siemens bu soruna, müşteriye özel finansal çözümler sunarak tepki veriyor. Düzenleyici organizasyonların ekonomik süreçlerin uysallaştırılmasına yardımcı olacak kuralları belirleyip belirlemeyeceklerini etkileyen çok sayıda faktör var. Şayet bu mümkün olursa o zaman gelişmekte olan piyasalar çok daha sürdürülebilir ve geri çekilmelerde daha az şüpheyle bakılan büyüme oranlarını yakalayabilir. Aynı zamanda zengin uluslar da azalan nüfuslarına rağmen müreffeh kalmanın yeni yollarını keşfedebilir. İnovasyon, gelişmekte olan piyasalarda olduğu gibi bir hayli gelişmiş uluslarda da ba- Devasa büyüklükteki yetenekli çalışanlar havuzu sayesinde Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'de üretim ile inovasyon sayısı her geçen gün artıyor. maliyet tasarrufu sağlayan inovasyonlar sayesinde bu şekilde milyonlarca insana hayatında ilk defa üstün kaliteli tıbbi bakım olanağına erişme hakkı verilmiş oluyor. Siemens, Meksika'nın en yoksul eyaleti olan Chiapas'daki hastaneleri 44 tane ultrason sistemi ile donatarak son iki yılda bu bölgedeki çocuk ölümü oranlarının yüzde 5 civarında azaltılmasına katkıda bulundu. Bir Meksika eyaleti olan Queretaro'nın Adjuntitas Dos köyünün sakinleri ise bambaşka bir neden sayesinde yaşam kalitesini artırdı. Siemens 2011 yılında bu köyün dört bir yanına birbirinden bağımsız çalışan güneş panelleri kurarak köy sakinlerinin herhangi bir elektrik kesintisine maruz kalmaksızın elektrik lambalarını sürekli çalıştırabilmelerini sağladı. Nitekim çocuklar akşamları kendi ev ödevlerini rahatlıkla yapabilir duruma geldi ve aldıkları daha iyi eğitim sayesinde uzun vadeli gelir elde etme olanaklarını da artırdı. Kontrollü küreselleşme. Bu gibi hikayeler geleceğe yönelik ümitlerimizi artırıyor. An- değil ama onun avantajlarından daha iyi faydalanmamızı ve dezavantajlarını sınırlandırmamızı sağlayacak düzenleyici yöntemlerde yatıyor. Dolayısıyla belki de bu soruyu daha farklı bir şekilde sormak gerek. Yaşadığımız son finansal kriz, yetersiz düzenlemelerden kaynaklanan risklerin altını çizerek bize karmaşık sistemlerin kalıtımsal dinamiklerinin dünyayı nasıl öngörülemez şekilde ve beklenmedik bir hızda altüst edebileceğini gösterdi. Rodrik, “Finansal piyasalarda neden olabileceği altüst oluşlar gibi, yeterince kontrol altına alınmamış bir küreselleşme sürecinin dezavantajlarını henüz yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Her ne kadar piyasalar sahip olmamız gereken muhteşem şeyler olsalar da hükümetlerin bugün de yarın da onları gerektiğinde rayına sokacak önlemler almaları şart. Burada özellikle de finansal piyasaların kalıtımsal istikrarsızlıklarına dikkat edilmeli” diyor. Finansal krizin en ciddi sonuçlarını tamamıyla arkamızda bırakıncaya kadar finansal meselelerle ilgilenirken bu yüzden güven ve şarının en önemli anahtarı olarak kalmaya devam ediyor. Endüstri devrimi sırasında buhar gücüyle çalışan dokuma tezgahları ile verimlilikte inanılmaz artışlar sağlanmıştı. Bugün ise bilgisayarlar ve internet teknolojileri aracılığıyla global ağlara çok daha iyi erişilerek benzer üretkenlik potansiyellerinden faydalanılabilir. Üretkenlik ayrıca çevreyi daha iyi korumaya ve kaynakları daha verimli kullanmaya yönelik global enerji ve ekonomik sistemlerin yeniden yapılandırılmalarıyla da artırılabilir. Bu gelişme henüz yeni başladı ve gerekli inovasyonlar artık oldukça becerikli uzmanlar tarafından tasarlanıyor. Yeni bir fikirler ortamı yaratmak. Bir şirketin en önemli aktifi, yarınlarında etkili olacak yetenekli çalışanlarıdır. Artık dünyanın her tarafında kusursuz eğitilmiş mühendis kıtlığı çekiliyor. Bu gibi insanların piyasa değerleri her ne kadar sürekli artıyor olsa da karşı karşıya kaldığı baskılar da artıyor. Bu yüzden bu gibi işlerin çoğunun aşırı çalışma ve bitkin düşme formlarında kişisel bir bedeli oluyor ve Gelecek&Trendler 5 235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09 8/25/12 12:32 PM Page 6 6 GELECEĞİN EKONOMİLERİ sonuçta tamamen tükenebiliyorlar. Oysa bu gelişmenin ekonomik bir boyutu da var. İşyerlerindeki aşırı çalışma ve stres, çalışanların kendi performanslarını düşürüyor ve işten kaçmalarına neden oluyor. Hamburg Uluslararası Ekonomi Enstitüsü bu gibi kayıpların sadece Almanya'da yılda 364 milyar dolarlık bir zarara ya da başka bir ifadeyle ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık altıda birine denk geldiğini tahmin ediyor. GELECEĞİN EKONOMİLERİ Tren dler Şirketler işte zaten bu yüzden sadece en iyi çalışanlarının kapasitelerinden olabildiğince fazla faydalanmaya çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda bu kapasitelerin olası en yüksek seviyede tutulması için de çırpınıyor. Sonuçta iş hayatı gelecekte bugünküne kıyasla muhtemelen çok daha farklı bir şekilde organize olacak. Uzmanlar proje bazlı işlerin, serbest çalışan istihdamının ve özgürlüklerle birlikte bi- reysel sorumlulukların da artacağını öngörüyor. Şirketler artık hiyerarşik sistemlere kıyasla yeni fikirlerle ortaya çıkmanın ve inovasyonları pratiğe dönüştürmenin çok daha kolay olacağı ortamlar yaratacak. Sonuçta ortaya global ekonominin gümbür gümbür bir çıkış yapmasına neden olacak bir fikirler ve inovasyonlar seli çıkabilir. 1926 yılında Rus ekonomist Nikolai Kondratiev, ekonominin bir teknolojik inovasyon Tahminler & Gerçek ler Rakamlar ne gösteriyor? vusturya doğumlu, 94 yaşında eski bir İngi- A liz tarih bilimcisi olan Prof. Eric Hobsbawm, “Bugün genç olsaydım Çin'e giderdim” diyor. Nüfus bakımından dünyada birinci olan bu ülke gerçekten de son 30 yıldan uzunca bir süredir inanılmaz bir dinamizm sergiledi ve dünyanın en büyük ekonomik gücü olma yolunda hızla ilerliyor. Hobsbawm, “Aşırılıklar Çağı” adlı kitabında, kendisine göre 1914 yılında ortaya çıkan politik altüstoluşlarla başlayan ve 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle sona eren “kısa yirminci yüzyıl” kavramını ortaya atmıştı. O günden bu yana dünya, buharla çalışan makinalardan telgraflara kadar geniş bir yelpazede yer alan yeni teknolojiler sayesinde ulusların ekonomik bakımdan hiç olmadıkları kadar entegre oldukları “uzun ondokuzuncu yüzyılı” bile geride bırakan bir hızda yaşanan muazzam boyutlarda değişikliklerden geçiyor. Serbest ticaret ve uygun standartlar sayesinde hammaddelerin, yiyeceklerin, tekstil ürünlerinin, sermayenin ve sanayi ürünlerinin dünyanın dört bir yanına gönderilebildiği bir çağ olan 19. yüzyıl, aslında dünyanın ilk küreselleşme çağı. 1870 ile 1913 yılları arasında ihracat rakamları adeta füze hızında yükseldi. Savaştan önceki son yıl olan 1913 yılında dünya genelinde üretilen tüm malların beşte biri ihraç ürünüydü. Ardından iki dünya savaşi yüzünden ortaya çıkan devasa karmaşıklıklar nedeniyle küreselleşme bir duraklama dönemine girdi. Netice itibarıyla II. Dünya Savaşı'ndan sonra sanayi ürünleri içinde ihraç edilenlerin payı yüzde 5 civarına düştü. İnsanlar onun yerine Avrupa Ekonomik Topluluğu gibi bölgesel pazarların yeniden kurulmalarına ve yaratılmalarına odaklandı. 1970'lerin sonlarında ise serbest ticaretin artırılması, uluslararası iş bölümü ve finansal pi- yasaların liberalleştirilmesi güdüleriyle ve bilgisayarlar, cep telefonları, internet ile desteklenen yeni bir küreselleşme dalgası yükselmeye başladı. Rakamlar bazında 1970 yılında dünya genelinde ihraç edilen malların değeri 317 milyar doları buluyordu. Dünya Ticaret Örgütü'ne göre 2010 yılına gelindiğinde bu rakam, yaklaşık 50 kat artarak 15,2 trilyon doların üzerine çıktı. Sonuçta ticaretin dünya gayrisafi üretiminden aldığı pay dörtte bire yükseldi. Onyıllar boyunca dünyanın önde gelen tüccar ülkeleri ABD, Almanya ve Japonya'ydı. Oysa artık malların akış yönü değişiyor ve Uluslararası Para Fonu bugün dünya ticaretinin yüzde 40'ının gelişmekte olan ülkeler ile yükselen piyasalar tarafından gerçekleştirildiğini belirtiyor. Bu rakam 2000 yılında sadece yüzde 25 civarındaydı. Sadece 10 yıl önce Afrika'nın tüm ihracatının yarısı Avrupa'ya giderdi. Bugün bu rakam üçte bire düşmekle birlikte Çin'e yapılan ihracat ise yüzde dörtten yüzde 15'e çıktı. Küreselleşme artık yeni bir safhaya giriyor. Her ne ka- dar 1992 yılında sadece yüzde 4 olan küresel ekonomideki payını bugün yüzde 13'e yükseltmiş ve 2010 yılı itibariyle dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi haline gelmiş olsa da bu yeni durumun tek sebebi Çin değil. Bugün dünyanın önde gelen ekonomileri olan G7 ulusları (Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada ve ABD), orta ve uzun vadede Yükselen 7 (E7) ekonomilerinden gelen rekabetle yüzleşecek: Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Endonezya, Meksika ve Türkiye. Uluslararası danışmanlık şirketi PricewaterhouseCoopers, satınalma gücü paritesine göre hesaplandığında E7 uluslarının, G7 ülkelerinin ekonomik çıktılarında yaklaşık yüzde 72'lik bir payı olduğunu tahmin ediyor. 2050 yılına gelindiğinde ise E7 ülkelerinin kendi satınalma güçleri bazında 140 trilyon dolar veya bir başka ifadeyle G7 ülkelerinin iki katı kadarlık bir çıktı üretmeleri bekleniyor. En müthiş büyüme potansiyelinin Hindistan'da olduğu tahmin ediliyor ki bu durumda 2050 yılı itibarıyla Çin'in ardından dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin Hindistan olacağı an- 235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09 döneminden bir sonrakine ilerlemesini sağlayan onyıllar uzunluğunda döngüler veya dalgalar geliştirdiğini iddia eden bir teori formülleştirmişti. Bu gibi paradigma kaymaları yeni fırsatların önünü açar ve etkinliği artırırken aynı zamanda refah seviyesinin yükselmesini de sağlar. Ancak maalesef aralarında, yapılması kaçınılmaz olan ızdırap verici düzenlemelerin olduğu geçiş dönemleri de var. Tom Kirchma- laşılıyor. O gün geldiğinde Hindistan'ın ekonomik çıktısı Almanya'nınkinin sekiz katı olacak. Bu öngörünün ardında ise içinde Hindistan'ın bir hayli gelişmiş eğitim sisteminin yanısıra son 20 yıl içinde sistematik olarak gelişmiş özel sektöre sahip bir demokrasi olduğu gerçeğinin de bulunduğu birkaç önemli neden yatıyor. Ancak iş özellikle altyapıların genişletilmesi ve sefaletle savaşa geldiğinde Hindistan da muazzam sorunlarla yüzleşiyor. Hindistan'da her on kişiden dördü yoksulluk sınırının altında yaşarken Çin'de ise her beş kişiden sadece biri yoksul sayılıyor. Bu oranlar 25 yıl önce çok daha kötüydü. Her ne kadar bu ülkelerde katedilen ilerlemeler bir hayli etkileyici gözükseler de, başlıca yaşam kalitesini ölçen Birleşmiş Milletler'in İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde oldukça gerilerde kalmış durumdalar. Şu anda bu endekste Çin 101’inci, Hindistan 134’üncü, Brezilya 84’üncü, Türkiye 92’nci ve Güney Afrika 124’üncü sırada yer alıyor. Üstelik bu ülkelerin tamamı bir önceki yıldan bu yana daha da alt sıralara düştü. Acaba dünyamız 2050 yılına gelindiğinde bugüne kıyasla yaşanılası daha iyi bir yer mi olacak? OECD'ye göre 1980'lerin ortalarından bu yana üye ülkelerin büyük bir çoğunluğunda gelir eşitsizliği artmış. Batı'daki bu gelişmeyle birlikte Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan piyasalarda da durum pek farklı değilmiş. Dünya 8/25/12 12:32 PM Page 7 ier, “Bu gibi bir dönüşümün yine tam ortasında olduğumuza dair çok sayıda gösterge mevcut. Kuzey Amerika'nın ağır endüstrisinin eski merkezlerinde bugün bir anda ortaya çıkan küçük ve çevik şirketler olduğunu görüyoruz. Her ne kadar babaları Detroit'deki montaj hattının başında duruyorduysalar da, oğulları bugün dünyanın dört bir yanında talep gören uygulamaları programlıyor” diyor. Global ekonomi değişiyor ve süreç içinde ye- Ekonomik Forumu'nun Global Riskler Raporu'nun yazarları, şu anda dünyanın yüzleştiği en büyük tehlikenin ulus devletlerin borçları ve seragazı salınımlarından bile daha büyük bir tehlike arz eden gelir eşitsizliği olduğunu söylüyor. Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülkelerin çoğundaki büyüme rakamlarını cesaret verici bulsalar da ekonomik kalkınmanın sıklıkla Çin'in merkezleri Şangay veya Shenzhen'de olan sahil bölgeleri ya da Bangalore, Dubai, Singapur ve Sao Paulo benzeri şehirler gibi büyüyen çekirdek bölgelerle sınırlı olduğunu belirtiyorlar. PricewaterhouseCoopers'a göre, Sao Paulo dünyanın en müreffeh onuncu şehri. Her ne kadar Brezilya nüfusunun sadece yüzde 6’sını barındırıyor olsa da ülkenin ekonomik çıktısının yüzde 12'sini bu şehir üretiyor. 2025 yılına gelindiğinde Sao Paulo dünyanın en zengin 6’ncı şehri haline gelebilir ve nüfusunu da ikiye katlayarak 22 milyonun üzerine çıkartabilir. Önümüzdeki 15 yıl içinde en yüksek yıllık büyüme potansiyeli, Vietnam'da Hanoi, Çin'de Changchun ve Guangzhou, Hindistan'da Kanpur, Nijerya'da Lagos, ve Bangladeş'de Chittagong gibi şehirlerde görülecek. Aynı zamanda çok sayıda kırsal alan bilhassa dünya genelinde artan gıda fiyatlarından zarar gören yoksul insanlar yüzünden daha da geriye gidecek. Gıda ve Tarım Örgütü'ne göre, açlık çeken insan sayısı 20 yıl içinde 150 milyon kişi artarak bir milyar se- ni başarı hikayelerini mümkün kılıyor. Bunlar aslında bütün uluslar için olduğu kadar tek tek şirketler ve tek tek insanlar için de önemli başarı hikayeleri olacak. Ve onlara Adjuntitas Dos gibi Meksika tepelerindeki yerleşim alanlarında ve Detroit'in terkedilmiş endüstri bölgelerinde rastlanılabilecek. Her iki durumda da bu başarılar zamanı gelen inovasyonlar sayesinde gerçekleştirildi. Andreas Kleinschmidt viyesine yaklaşmış durumda. Nitekim Birleşmiş Milletler'in Milenyum Gelişmişlik Hedefi olan 1990 ile 2015 yılları arasında açlık çeken insan sayısını yarıya indirmek hedefi tutturulamayacak hatta açlık oranı aksine artacak. Bu alanda kaydedilen ilerlemeler maalesef hızlı nüfus artışıyla başa çıkabilecek seviyede değil. Her şeye rağmen PricewaterhouseCoopers'ın 2050 yılı tahminleri iyimser olunması için bir takım nedenler içeriyor. O güne gelindiğinde, mesela Çin'in satınalma paritesi bazında kişi başına düşen geliri ABD’ninkinin hemen hemen yarısı kadar olacakken Endonezya'da bu rakam ABD'ninkinin yaklaşık beşte birine ulaşacak. Peki eskiden yoksul olan milyarlarca insan endüstrileşmiş uluslardaki insanlar gibi yaşamaya başlarlarsa o zaman bu durum dünya gezegeni için ne anlama gelecek? Yoksulluk, kaynak kıtlığı, iklim değişikliği, göçler ve dünya ticareti gibi global sorunlar için henüz herhangi bir global çözüm geliştirilmemiş olduğundan asıl problem burada yatıyor. Sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için yepyeni ve küresel anlamda geçerli bir iş modeline ihtiyaç var. Sadece insanların çevreye daha fazla zarar vermeden yaşam standartlarını yükseltme arzularına cevap vermekle yetinmeyip aynı zamanda sosyal eşitsizlikleri de azaltması gerekiyor. Urs Fitz Gelecek&Trendler 7 235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09 8/25/12 12:33 PM Page 8 8 GELECEĞİN EKONOMİLERİ Senaryo 2035 Keyfinize kalmış 2035. Nijeryalı genç bir tıp profesörü, Hamburg'da kendisine terzi işi bir takım elbise satınalmak için alışverişte… Bu süreçte kapsamlı bir global şebekeleşme çağında, ürünlerin nasıl yapıldığına bir göz atacak. 235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09 A lmanya, Hamburg'daki alışveriş merkezinde bu öğleden sonra işler oldukça canlı görünüyor. Nijeryalı bir tıp profesörü olan Thomas Jones, Alman meslektaşlarıyla olan toplantısını bitirmiş ve şimdi akşamüstü saatlerini kendisine yeni bir takım elbise aramaya harcamakta. Aslında bir hayli uzunca bir süredir vitrinden takım satın almak geçmişte kalmış bir şey. Bugün 40 yaşında olan Jones bu geleneği sadece kulaktan duydu. Onun takım elbisesi sadece terzi işi olmakla kalmayacak, aynı zamanda hammaddelerin satınalımından üretime ve ürün teslimine kadar her- 8/25/12 12:33 PM Page 9 şeyi kapsayan neredeyse tam otomatik bir süreç içinde üretilecek. Üstelik bu sürecin tamamı çevre dostu olacak şekilde tasarlanmış durumda. Beden ölçülerini dosyalamaları için onay verdiği uluslararası bir moda şirketinin alışveriş merkezindeki şubesinin kapısından içeriye girerken, Jones’un yüzünde beklentisini dışa vuran bir gülümseme var. Genç bir tezgahtar kendisine “Günaydın Thomas” dedi. Jones, en son bu zincirin herhangi bir mağazasından iki yıl önce kendi doğduğu şehir olan Lagos’ta alışveriş yapmıştı! Belli ki o bu şubenin kapıGelecek&Trendler 9 235_236_237_238_239_240_241_242_CP_09 8/25/12 12:33 PM Page 10 10 GELECEĞİN EKONOMİLERİ sından içeri adımını attığı anda bir kamera onun yüz hatlarını taramış, ardından bir yazılım ile kimliği tesbit edilmiş ve tezgahtarın elindeki elektronik cihaza bu veriler yüklenmişti. İki adam takım elbisenin detaylarını konuşmaya başladı. Jones, “Babam kendi şirketindeki işine giderken daima koyu renk takım elbisesinin içine beyaz bir gömlek giyerdi” dedi. Sonradan bu moda zincirinin yönetim direktörlerinden biri olduğu anlaşılan tezgahtar da “Benimki de öyle yapardı” diye cevapladı. Ardından adının Paul Erikson olduğunu ve bu şirketin kurucusunun oğlu olduğunu söyledi. O sıralar müşterilerin son günlerde neleri istedikleri hakkında bir öngörü edinebilmek için bir haftasını Hamburg'daki bu şubede çalışmaya ayırmış. Kendisine sunulan piyasa analizleri optimum seviyede sağlıklıydı ancak o bir moda şirketinin ayakta kalabilmesi için insani sezgilerin halen kritik bir faktör olduğunu düşünüyordu. Jones bir platformun üzerine çıktı ve bir laser tarayıcısı ile beden ölçüleri yeniden alındı. Edinilen mevcut veriler hemen bir bilgisayar aracılığıyla bir önceki kaydedilmiş beden ölçüleriyle karşılaştırıldı. Erikson muzip bir gülümsemeyle “Kalçalarda bir parça genişleme olmuş” dedi. Ardından, içinde yüzden fazla renk tonunun olduğu bir tablodan bir renk seçtiler ve istedikleri kumaş türünü kararlaştırdılar. Jones derhal Nijerya iklimine uygun çok hafif bir pamuklu kumaş seçti. Bundan altı hafta önce Buthan Singh, Hindistan'ın Punjab eyaletindeki pamuk tarlasının başında duruyor ve mahsülün toplanmaya hazır olup olmadığını kontrol ediyordu. Kalfasına dönüp, “İlk hasadı iki gün içinde toplasak iyi olur” demişti. Singh tam otomatik hasat yöntemlerini kullanmıyor. Onun yerine pamuk hasadını tarlaların olgunlaşma derecelerine göre tek tek yapıyor. Bu sayede çok daha iyi kaliteli pamuk elde ediyor ve karşılığında da dünya piyasalarında pamuğunu çok daha yüksek fiyatlara satabiliyor. Bu çiftlik beş nesildir Singh'e ve onun atalarına ait ancak Singh ve ailesi sadece son 20 yıldır pamuk yetiştirme işinden kazandıkları parayla iyi bir yaşam standardı tutturabilmiş. Bu yüzden de hükümetin tarımsal ürünlere verdiği teşvikler bu dönemde kademe kademe azalmış ve nihayetinde neredeyse uygulamadan kaldırılmış. Singh kendi hasadını otomatik bir hammadde borsası aracılığıyla satıyor. Hasadın ilk Senaryo 2035 partisini, üstün kaliteli takım elbise kumaşlarında uzmanlaşmış bir İngiliz pamuklu dokuma fabrikası satın alıyor. Bu fabrikanın müşterileri sadece fiyata değil kaliteye de önem veriyor. Ayrıca satın aldıkları pamuğun ne kadar sürdürülebilir bir şekilde üretildiğine de dikkat ediyorlar. Ardından tüm bu bilgiler, akıllı RFID etiketlerle çalışan bir ürün izleme yazılımı ile son müşteriye ulaştırılıyor. Müşteriler kendi kişisel hesaplarına bu satınalma işlemi ile ne kadarlık bir miktarın ekleneceğini öğrenebilmek için bu bilgilere ihtiyaç duyuyor. Erikson, elindeki elektronik cihaza kısaca bir göz attıktan sonra, “Bu takım elbisede kullanacağımız kumaşın pamuğu Punjab'dan geliyor” dedi. “Bu kumaş, bir dakika lütfen, evet İngiltere'de üretilmiş” diye devam etti. Jones cevap vermeden önce hafifçe te- bessüm etti. “Tekstil ürünlerinin neredeyse tamamının ücretlerin düşük olduğu ülkelerde üretildiği onyıllarca süren dönemin ardından İngiltere'de şimdi yeniden dokuma tezgahlarının olduğunu duymak gerçekten çok ironik” dedi. Erikson, “Artık herşey terzi usülü olduğundan çok küçük miktarlarda kumaş topları siparişi veriyoruz. Burada bizi sınırlayan tek şey ulaşım mesafelerinin mümkün olduğunca kısa olması. Ayrıca karbondiyoksit dengesini de unutmamalıyız” diye cevapladı. Jones'a şirketin 2020'li yılların başlarında iflasın eşiğinden döndüğünü söyledi. Hindistan ve Çin gibi ülkeler kumaşı sadece üretmekle kalmayıp aynı zamanda kendileri satmaya ve kârların büyük kısmını kendi ceplerine indirmeye başladıklarından sonra, kumaşları artık ölü fiyattan kapatmaları mümkün olmuyormuş. Erikson o günleri hatırlarken, “Babam kü- resel anlamda yığınsal üretilen ürünler çağının artık kapandığını kısa sürede anlamıştı” dedi. O dönemler ekonomide resesyon hakimdi ve kredi veren kuruluşlar kurumsal yeniden yapılanmaya yatırım yapmak istemiyordu. Ancak Erikson'un büyükbabasının pes etmeye hiç niyeti yoktu. Kitle kaynaklı fonlama kavramı çerçevesinde, kendisinin modern ve sürdürülebilir moda firması vizyonuna inanan 1.000 kadar özel yatırımcı bulmak için sosyal ağlardan faydalanmıştı. Şirket başlangıçta sadece talep üzerine kumaş üretimi yapıyordu ancak kısa bir süre sonra bünyesine, tarım ilacı kullanılmayan yetiştiricilik, adil çalışma şartları ve sürdürülebilir üretim süreçleri gibi faktörleri katmıştı. Bu yaklaşımı her geçen gün daha çok sayıda firma benimsediğinden, büyük teknoloji şirketleri adım adım daha kapsamlı bir müşteriler, üreticiler ve hammadde tedarikçileri ağı yaratan web tabanlı yeni yazılım programları geliştirdi. Jones şimdi kendi seçtiği kumaştan yapılmış bir ceketi üzerinde deniyor. “Bunu giymek çok hoş bir duygu veriyor”. Anında bir duvar aynasında siparişini verdiği takım elbiseyi üzerine giymiş haliyle bir resmini görüyor. “Hımm, bu renk hala tam istediğim renk değil. Zannedersem daha açık tonunu tercih edeceğim.” Sonra bir anda aklına yarın Hamburg'dan ayrılacağı ve bu takım elbisenin Lagos'a teslim edilmesi gerektiği geliyor. Elindeki elektronik aletin klavyesine bir şeyler yazan Erikson, “Hiç sorun değil” dedi. Üç dakika sonra sipariş sisteminde yepyeni bir teslimat zinciri göründü. Erikson, “Sizin kumaşınızın pamuğu şimdi Chad'dan gelecek ve Benin'deki bir dokuma tezgahında dokunacak” diye açıkladı. Takım elbisenin dikişi ise Nijerya'da yapılacak. Bu tasarımı web tabanlı hizmetlerimiz aracılığıyla kendi zincirimize dahil anlaşmalı bütün dikimevlerimiz görebilecek. “Burada en zor iş tedarikçilerimizin tümünü belirli bir kalite standardına uyumlu hale getirmekti”. Ancak Batı Afrika'daki hükümetler eğitim ve profesyonel beceri kazandırma programlarına odaklanmaya başladıkları günden bu yana bu sorun da ortadan kalktı. Erikson gülümseyerek, “Bugün kaliteli bir takım elbise artık her kıtada birebir aynı şekilde üretilebilmekte. Ve artık koyu renk olmasına da gerek yok” dedi. Katrin Nikolaus 205x275_Early_Detection_Europe_magazine_GD.indd���1 09/12/2011���10:32�AM
Benzer belgeler
Gelecek Trendler
Yay›nc›
Do-an Burda Dergi Yay›nc›l›k ve
Pazarlama A.*
,cra Kurulu Ba+kanı Mehmet Y. Y›lmaz
Yay›n Direktörü (Sorumlu) M. Rauf AteE
Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük
Yaz›i+leri Müdürü Ebru F›rat
Hab...