03 - Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
Transkript
03 - Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI T.C. MALĐYE BAKANLIĞI SAYI 49 BÜLTEN MART 2011 BU SAYIDA: AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NĐN 2011 BÜTÇESĐ 2 ULUSLARARASI AVRUPA HAREKETĐ 8 CANCUN ÇIKTILARI 11 THOMAS MORE’UN “ÜTOPYA”SI 15 2011 Avrupa Gönüllülük Yılı 2009 “Yenilik ve Yaratıcılık” ve 2010 "Yoksulluk ve Sosyal Dışlanmayla Mücadele" yılından sonra 2011 yılı Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi tarafından “Avrupa Gönüllülük” yılı olarak ilan edildi. 2011, bireyin gönüllü faaliyetler yoluyla sosyal yaşantıya daha aktif katılımının önünün açılması ve sivil toplum düzeyindeki katılımının ve sosyal uyumun artırılması amacıyla gönüllülük temasına ayrılmıştır. 2011 Avrupa Gönüllülük yılı çerçevesinde, Avrupa Birliği’nde gönüllü faaliyetlere fırsat tanıyan ve bu faaliyetleri kolaylaştıran bir ortam yaratılması, gönüllü kuruluşları güçlendirerek gönüllü faaliyetlerin kalitesinin arttırılması, gönüllü faaliyetlerde kaydedilen başarıların tanınması ve ödüllendirilmesi ve gönüllü faaliyetlerin değeri ve önemi konusunda duyarlılığın arttırılmasının amaçlandığı ifade edilmektedir. Bu zamana değin Avrupa Birliği, Gençlik Programları çerçevesinde "Avrupa Gönüllü Hizmeti" gibi araçlarla gönüllülük yönünde bazı girişimlerde bulunmakta idi. Ancak 2011 yılının spesifik olarak bu konuya odaklanması, girişimlerin sürdürülebilirliği açısından kayda değer bir katkıda bulunulması bakımından önem arz etmektedir. Avrupa Parlamentosu bu yöndeki etkinliklerin finansmanı için, 2010 yılında hazırlık bütçesi olarak 3 milyon Avro, 2011 yılında ise 8 milyon Avro tahsis edilmesini onaylamıştır. AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Avrupa Birliği’nin 2011 Bütçesi Müge HAYRİYE GÜVENÇ Avrupa Birliği’nin 2011 yılı bütçesi 15 Aralık 2010 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanarak resmi olarak yürürlüğe girmiştir.1 17 Mayıs 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon tarafından kabul edilen Bütçe Disiplini ve Mali Yönetim Hakkında Kurumlararası Anlaşma ve Anlaşmaya Ek 2007-2013 Mali Çerçevesi kapsamında yer alan 2011 yılı bütçesi, Lizbon Antlaşması yürürlüğe girdikten sonra onaylanan ilk Birlik bütçesi olma özelliğini taşımaktadır. Bu anlamda, ‘yetki ikamesi ilkesi’2 ne uygun olarak enerji güvenliği, iklim değişikliği ile mücadele, çevre, ticaret ve mali istikrar gibi geniş çapta müdahale gerektiren politika alanları için ayrılan mali kaynakların daha etkin ve verimli kullanılması amaçlanmaktadır. Bu yazıda, Avrupa Birliği’nin 2011 yılı bütçesinin genel harcama ve gelir yapısı incelenecek ve 2007-2013 mali çerçevesi kapsamında bir değerlendirmesi yapılacaktır. Avrupa Birliği’nin 2007-2013 yıllarına ilişkin dördüncü mali çerçevesini içeren Kurumlararası Anlaşma’da Avrupa Parlamentosu, Komisyon ve Konsey, Birlik harcamalarının yedi yıl boyunca üç temel önceliğe odaklanmasına karar vermiştir. Bu öncelikler, Tek Pazar hedefinin sürdürülebilir büyümeyi destekleyecek ekonomi, sosyal ve çevre politikaları ile bütünleştirilmesi; özgürlük, adalet, güvenlik ve temel kamusal ürün ve hizmetlere ulaşım gibi temel meselelerin daha bütünlüklü hale getirilmesi suretiyle Avrupa Vatandaşlığı kavrayışının daha da güçlendirilmesi ve Avrupa Birliği’nin küresel çapta daha etkin bir aktör haline getirilmesidir. Bu önceliklere AB Uzmanı uygun olarak da Mali Çerçevede “Sürdürülebilir Büyüme”, “Doğal Kaynakların Yönetimi ve Korunması”, “Vatandaşlık, Özgürlük, Güvenlik ve Adalet”, “Küresel Bir Aktör Olarak Avrupa Birliği”, “Yönetim Harcamaları” ve “Telafiler” olmak üzere toplam 6 harcama başlığı oluşturulmuştur.3 Bununla beraber, 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Birliği’nin İşleyişi’ne İlişkin Antlaşma’nın 312 inci maddesi ile daha önceki dönemlerde Kurumlararası Anlaşma’nın Ek’i niteliğinde olan ‘Çok Yıllık Mali Çerçeveler’, kendi başlarına kurumsal bir metin haline getirilmişlerdir.4 Lizbon Antlaşması ile, Kurumlararası Anlaşma’nın bu tarihten itibaren yalnızca kurumlararası konuları düzenlemesi ve çok yıllık mali çerçevenin Kurumlararası Anlaşma’nın hükme bağladığı konuların büyük bir kısmını içermesine karar verilmiştir.5 3 Mart 2010 tarihinde de bu karara paralel olarak Komisyon Çok Yıllık Mali Çerçeve Tüzüğü ve Bütçe Disiplini Hakkında Kurumlararası Anlaşma’ya ilişkin öneriyi kabul etmiştir.6 Genel olarak bakıldığında AB’nin 2011 yılı bütçesinin 2007-2013 Mali Çerçevesine uyumlu olduğu ve genel harcama eğilimlerini yansıttığı görülmektedir. 2011 yılı bütçesinde taahhüt ödeneklerinin toplam 141,9 milyar Avro, harcama ödeneklerinin ise toplam 126,5 Avro’ya ulaşacağı öngörülmüştür. Böylelikle, 2010 yılında 141,5 milyar Avro olan toplam harcama miktarı 2011 yılında yaklaşık 400 milyon Avro artarak 141,9 milyar Avro hacmine ulaşmıştır. AB bütçesine tahsis edilen maksimum kaynak 2 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN miktarını belirleyen ve bu anlamda bütçe disiplininin sağlanması açısından en temel kriter olan öz kaynaklar tavanına {AB’nin Gayri Safi Milli Hasılası’nın (GSMH) %1,23’ü} 2011 yılında da riayet edilmiş ve taahhüt ödenekleri AB’nin toplam GSMH’sinin %1,13’ü, harcama ödenekleri ise %1.01’i sınırları dahilinde kalmıştır.7 AB bütçe rakamlarının son üç yıl içerisindeki gelişme eğilimleri Tablo 1’de gösterilmiştir. Tablo 1: 2009-2010-2011 Harcama Başlıkları (Taahhüt Ödenekleri) AB Politikaları için tahmin edilen harcama miktarı (milyar Avro) 2009 Bütçesi 2010 Bütçesi 2011 Bütçesi Sürdürülebilir Büyüme Rekabet edebilirlik: Büyüme ve İstihdam için Uyum: 60,2 11,8 48,4 64,3 14,9 49,4 64,5 13,5 51,0 Doğal Kaynakların Yönetimi ve Korunması 56,1 59,5 58,7 Vatandaşlık, Özgürlük, Güvenlik ve Adalet 1,5 1,7 1,8 Küresel Bir Aktör Olarak Avrupa Birliği 8,1 8,1 8,8 Yönetim Giderleri 7,7 7,9 8,2 TOPLAM 133,8 141,5 141,9 Kaynak: Rakamlarla AB Bütçesi 2009, 2010 ve 2011 Derleme.8 Şekil 1’de de görüleceği üzere, Avrupa Birliği’nin 2011 yılı bütçesinin en büyük kısmını %45,5’lik bir oranla “Sürdürülebilir Büyüme Başlığı” oluşturmaktadır. Tarımsal harcama ve kırsal kalkınma önlemlerinin içinde yer aldığı “Doğal Kaynaklar Başlığı” ise %41,3’lük bir oranla “Sürdürülebilir Büyüme Başlığı”ndan sonra gelen en büyük ikinci harcama kalemi durumundadır. 2011 yılı bütçe rakamlarının taahhüt ödenekleri bazında miktar ve dağılımlarının 2010 yılı bütçe rakamları ile büyük ölçüde örtüştüğü görülmektedir. Bu kapsamda, “Sürdürülebilir Büyüme” için ayrılan kaynak miktarı 2010 yılına kıyasla %3,6 düzeyinde bir artış göstermiş, “Doğal Kaynakların Yönetimi ve Korunması” için ayrılan kaynak miktarı da %1,4 oranında azalmıştır. Aynı kıyaslama harcama ödenekleri bazında yapıldığında ise daha farklı bir Bu durumla karşılaşılmaktadır.9 çerçevede, 2011 yılında ekonomik büyümenin arttırılması için ayrılan harcama ödeneklerinin (Başlık 1b: Büyüme ve İstihdam için Uyum) %14,5 oranında arttığı, tarım ve çevre için ayrılan harcama ödeneklerinin (Başlık 2: Doğal Kaynakların Yönetimi ve Korunması) ise %3 oranında azaldığı göze çarpmaktadır. Uyum fonlarına ayrılan mali kaynak miktarındaki artışın en önemli sebebi, Birliğe 2004 ve 2007 yıllarında üye olan Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri ile Romanya ve Bulgaristan’ın bölgesel kalkınma projelerinin hızlanması ve sayıca artmasıdır.10 Dolayısıyla Komisyon bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılmasını amaçlayan bu projeler için daha fazla eş finansman ayırmak zorunda kalmıştır. 3 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Şekil 1: 2011 Bütçesi Harcama Dağılımı Öz kaynaklarından oluşan AB bütçesinin gelirleri 436/2007 sayılı Öz Kaynaklar Kararı ile tanımlanmıştır. Bu kaynaklar, Birliğin ortak politikalarından (gümrük politikası ve tarım politikası) elde edilen geleneksel öz kaynaklar, üye devletlerin ESA 95 kurallarına uygun olarak hesaplanmış GSMH’lerine her yıl Birlik tarafından belirlenecek bir oranın uygulanması sonucunda elde edilen GSMH kaynağı ve üye devletlerin istatistiksel yöntemlerle hesaplanmakta olan KDV matrahları üzerinden alınan KDV kaynağıdır. 2011 yılında AB harcamalarının %13’ünün Geleneksel Öz Kaynaklar, %38’inin KDV kaynağı ve %40’ının ise GSMH kaynağı ile finanse edilmesi öngörülmektedir. Birlik harcamalarının finansman kaynaklarının 2009-2011 yılları itibariyle dağılımı Tablo 2’de gösterilmiştir. 2011 yılı bütçesinde en büyük kaynak artışı “Vatandaşlık, Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Başlığı”nda gerçekleşmiştir. Buna göre taahhüt ödenekleri bazında bu başlık için ayrılan kaynak miktarı %8 oranında artarak 1,8 milyar Avro düzeyine ulaşmıştır. Bununla birlikte, bu artışın 813 milyon Avro’luk kısmı “Özgürlük, Güvenlik ve Adalet” harcamalarına tahsis edilmiştir. Bütçe kapsamındaki harcamaların miktarı tüm bu harcamaların hangi gelir kaynakları ile finanse edileceği sorusunu da beraberinde getirmektedir. Bilindiği üzere, 1605/2002 sayılı Mali Tüzük’te tanımlanan bütçe ilkeleri gereği AB bütçesinin gelir ve giderleri birbirine denk olmalıdır. Bu nedenle, AB herhangi bir mali yılda yapılacak harcamalar için kaynak göstermeden bir harcama öngöremez. Tablo 2: Öz Kaynak Finansman Dağılımı (%) GSMH kaynağı KDV Kaynağı Geleneksel Öz Kaynaklar Diğer 2009 2010 2011 65 17 76 11 75 11 17 1 12 1 16 1 Kaynak: Rakamlarla AB Bütçesi 2009, 2010 ve 2011 Derleme.11 4 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Kaynak finansmanında 2000 ile 2011 yılları arasında meydana gelen değişim ise Tablo 3’te gösterilmektedir. Görüleceği üzere, 2000 yılında Birlik harcamalarının büyük kısmı KDV ve GSMH kaynaklarının eşit dağılımı ile finanse edilmekte iken bu durum son yıllarda Birliğin mali mevzuatında meydana gelen değişmeleri yansıtacak şekilde değişikliğe uğramıştır. Bu noktada, AB bütçesinin gelir kaynaklarının gittikçe artan miktarlarda GSMH kaynağından oluştuğu ve diğer gelir kaynaklarının oranının düştüğü göze çarpan bir husus olarak öne çıkmaktadır. Tablo 3: Öz Kaynak Finansmanı 2000-2011 Karşılaştırması Kaynak: Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü12 Sonuç olarak, Avrupa Birliği’nin 2011 yılı bütçesinin harcamaların tahsisi ve gelirlerin finansmanı konusunda 20072013 Mali Çerçevesinde yer alan diğer yıllara ilişkin bütçelerden pek büyük bir farklılık göstermediği söylenebilir. Bundan önceki yıllarda olduğu gibi, 2011 yılı bütçesinde de “Doğal Kaynaklar Başlığı” altında yer alan tarımsal harcamalara çok büyük miktarda kaynak tahsis edilmeye devam edilmiş ve bu harcamaların çok büyük bir kısmının GSMH kaynağı ile finanse edilmesi öngörülmüştür. Öte yandan, Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonra onaylanan ilk Birlik bütçesi olması dolayısıyla, ‘yetki ikamesi ilkesi’ne uygun olarak enerji güvenliği, iklim değişikliği ile mücadele, çevre, ticaret ve mali istikrar gibi geniş çapta müdahale gerektiren politika alanları için ayrılan mali kaynak miktarlarında meydana gelen artış diğer göze çarpan bir husustur. 5 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Kaynakça: EU Press Releases, “EU Budget 2010: Investing to Restore Jobs and Growth”, Strasbourg, 17 December 2009, <http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/09/1958&format=HT ML&aged=0&language=EN&guiLanguage=en> Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “EU Budget 2009” ve “EU Budget 2010”, < http://ec.europa.eu/budget/budget_detail/current_year_en.htm> ve < http://ec.europa.eu/budget/budget_detail/next_year_en.htm> Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “A Financial Framework for the Enlarged Union (2007-2013)”, < http://ec.europa.eu/budget/prior_future/fin_framework_en.htm> Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “ The Current Year: EU Budget 2011”, <http://ec.europa.eu/budget/budget_detail/current_year_en.htm> Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “EU Budget at a Glance: Where Does the Money Come From?” < http://ec.europa.eu/budget/budget_glance/where_from_en.htm> Avrupa Birliği’nin İşleyişine İlişkin Antlaşma (konsolide metin) (OJ C115, 9.5.2008) < http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/st06655-re01.en08.pdf> Avrupa Topluluklarının Genel Bütçesi Hakkında 25 Haziran 2002 tarih ve 1605/2002/EC, Euratom sayılı Konsey Tüzüğü. Avrupa Topluluklarının öz kaynaklar sistemi hakkında 7 Haziran 2007 tarih ve 2007/436/EC, Euratom sayılı Konsey Kararı. 1 Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “The Current Year: EU Budget 2011”, <http://ec.europa.eu/budget/budget_detail/current_year_en.htm> 2 “Subsidiary Principle” 3 2007-2013 Mali Çerçevesi’nde Başlık 1: Sürdürülebilir Büyüme altında yer alan Başlık 1a: Büyüme ve istihdam için rekabet edebilirlik, Lizbon Stratejisi kapsamında öncelikli ve geliştirilmesi gerekli alanlar olarak tanımlanan araştırma geliştirme, eğitim öğretim, trans-Avrupa ağlarının güvenliği ve çevresel sürdürülebilirliği, tek pazar bütünleşmesinin desteklenmesi ve sosyal politika gündeminin uygulanması gibi alanların finansmanı için ayrılmış mali kaynakları içermektedir. Başlık 1b: Büyüme ve istihdam için dayanışma, Yapısal Fonlar, Uyum Fonu, Avrupa Bölgesel İşbirliği ve bölgesel rekabet edebilirlik ve istihdama yönelik harcamaları kapsamaktadır. Başlık 2: Doğal Kaynakların Yönetimi ve Korunması, Ortak Tarım Politikası çerçevesindeki pazara yönelik harcamaları ve doğrudan yardımları ve buların dışında kırsal kalkınma, çevre ve balıkçılık ile ilgili harcamaları kapsamaktadır. Başlık 3: Vatandaşlık, Özgürlük, Güvenlik ve Adalet, merkezi olmayan ajanslar, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, güvenlik ve koruma, dayanışma ve göçün yönetilmesi, Avrupa kültür ve çeşitliliğinin genişletilmesi, vatandaşların Birlik politikalarından daha iyi haberdar edilmesi vb. alanları içermektedir. Başlık 4: Küresel Bir Aktör Olarak AB, Avrupa Komşuluk ve Ortaklık Enstrümanı (ENPI), Kalkınma İşbirliği Aracı (DCI), Endüstriyel Ülkeler Enstrümanı (ICI), insani yardım, Nükleer Güvenlik İşbirliği Enstrümanı (INSC), Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ve İstikrar Enstrümanı gibi harcama alanlarından oluşmaktadır. Başlık 5: Yönetim Harcamaları, büyük 6 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN ölçüde Birliğin kurumlarında görev yapan çalışanlara ödenen aylıklar ve emeklilik ödemelerini içermektedir. Başlık 6: Telafiler ise Bulgaristan ve Romanya’ya yönelik harcamalardan oluşmaktadır. 4 Avrupa Birliği’nin İşleyişine İlişkin Antlaşma, (konsolide metin) (OJ C115, 9.5.2008) < http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/st06655-re01.en08.pdf>, Madde 312. 5 Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “A Financial Framework For the Enlarged Union (2007-2013)”, < http://ec.europa.eu/budget/prior_future/fin_framework_en.htm> 6 Ibid. “Multiannual Financial Framework Regulation” ve “Interinstitutional Agreement on Budgetary Discipline”. 7 16 Mart 2010 tarih ve 2010/196/EU, Euratom sayılı Konsey Kararı uyarınca AB GSMH’sinin %1,24 olan öz kaynaklar tavanı %1,23 olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik dolaylı olarak hesaplanan mali aracılık hizmetlerinin (Financial Intermediation Services Indirectly Measured – FISIM) AB bütçesi ve öz kaynaklar amacıyla tahsis edilmesinden kaynaklanmıştır. Konsey Kararına ilişkin Tebliğ ise 16 Nisan 2010 tarihinde kabul edilmiştir. 8 Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “EU Budget 2009” ve “EU Budget 2010”, < http://ec.europa.eu/budget/budget_detail/current_year_en.htm> ve < http://ec.europa.eu/budget/budget_detail/next_year_en.htm>. 9 “The Current Year: EU Budget 2011” 10 Ibid. 11 Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “EU Budget 2009”, “EU Budget 2010” ve “EU Budget at a Glance: Where Does the Money Come From?” <http://ec.europa.eu/budget/budget_detail/current_year_en.htm>, < http://ec.europa.eu/budget/budget_detail/next_year_en.htm> ve <http://ec.europa.eu/budget/budget_glance/where_from_en.htm> 12 Avrupa Komisyonu, Finansal Programlama ve Bütçe Genel Müdürlüğü, “EU Budget at a Glance: Where Does the Money Come From?” < http://ec.europa.eu/budget/budget_glance/where_from_en.htm> 7 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Uluslararası Avrupa Hareketi Didem DOĞMUŞ AB Uzmanı Uluslararası Avrupa Hareketi (European Movement International)1, Avrupa entegrasyonunu geliştirmek ve bilgi paylaşımını sağlamak amacıyla, dernekleri ve ulusal konseyleri koordine eden bir lobi kuruluşudur. Sivil toplumdaki tüm siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel akımlara açık olan örgütün amacı; barış, demokrasi, özgürlük, dayanışma ve insan haklarına saygı ilkeleri ile vatandaşların aktif katılımı temelinde birleşik bir Avrupa oluşumuna katkı sağlamaktır. Bu yazıda, Avrupa’nın oluşumunda kilit bir rol oynayan Uluslararası Avrupa Hareketi ele alınacaktır. Bu çerçevede yazıda; hareketin nasıl ortaya çıktığı, ne tür faaliyetler gerçekleştirdiği, hedefleri ve üyelerinin kimler olduğu hususlarında özet bir bilginin verilmesi amaçlanmaktadır. Avrupa Hareketi’nin temelleri, Winston Churchill ve Duncan Sandys’in “AngloFransız Birleşik Avrupa Hareketi” (AngloFrench United European Movement) çerçevesinde öncülüğünü yaptıkları bir birleşik Avrupa fikrinin ortaya çıktığı Temmuz 1947’ye dayanmaktadır.2 Avrupa Hareketleri Koordinasyon Komitesi Kongresi; Avrupa Ekonomik İşbirliği Derneği (La Ligue Européenne de Coopération Economique - LECE), Avrupa Federalistler Birliği (I’ Union Européenne des Fédéralistes - UEF) ve Avrupa Parlamenter Birliği (I’ Union Parlementaire Européenne - UPE)’nin de katılımlarıyla 17 Haziran 1947 tarihinde Paris’te gerçekleştirilmiştir. 10 Kasım 1947’de ismi “Avrupa Bütünlüğü için Ortak Uluslararası Komite - The Joint International Committee for European Unity” olarak değişen hareket; 7-11 Mayıs 1948 tarihlerinde Kanada ve ABD’den gözlemcilerin de katılımlarıyla Hollanda’nın Lahey kentinde tekrar bir araya gelmiştir. Toplam 800 delegenin katılım sağladığı ve Winston Churchill’in başkanlığını yürüttüğü Kongre, geniş bir siyasi yelpazeden temsilcileri bir araya getirmiş ve Avrupa Birliği’nin (AB) gelişimi konusundaki fikirlerin tartışılmasına yönelik bir platform oluşturmuştur. Konrad Adenauer, Winston Churchill, Harold Macmillan, François Mitterand, Paul-Henry Spaak, Albert Coppé ve Altiero Spinelli Kongrede aktif rol almışlar ve Avrupa’nın siyasi, ekonomik ve parasal birliğine yönelik bir çağrıyı başlatmışlardır. Bu dönüm noktası niteliğindeki konferansın, daha sonra oluşturulan “Avrupa Hareketinin” şekillenmesinde büyük bir etkisi olmuştur. Avrupa Hareketi, resmi olarak 25 Ekim 1948 tarihinde Avrupa Bütünlüğü için Ortak Uluslararası Komite’nin ismini değiştirmeye karar vermesi ile oluşturulmuştur. Duncan Sandys başkan olarak seçilirken Léon Blum, Winston Churchill, Alcide De Gasperi ve Paul-Henry Spaak onursal başkan olarak seçilmiştir. Avrupa Hareketi’nin ilk temel başarısı, Mayıs 1949’da Avrupa Konseyi’nin kurulmasıdır. Avrupa Hareketi ayrıca Brüj’de Avrupa Koleji’nin ve Cenevre’de Avrupa Kültür Merkezi’nin oluşumunda da rol almıştır. 1948 yılından itibaren Avrupa Hareketi, Avrupa entegrasyon sürecinde temel bir rol üstlenmiştir. Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa halkları 8 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN tarafından doğrudan seçilmesi yönünde, ayrıca AB Antlaşması ve Avrupa Anayasası lehinde çabalar sarf etmiştir. Bunların yanı sıra, Avrupa’daki demokratik ülkelerde ve totaliter rejime tabi olmuş ülkelerde beyin takımlarının (think-tank) ve bir hareket ağının oluşturulması noktasında çalışmalar yürütmüştür. - Uluslararası Avrupa Hareketi bugün, Birleşik Avrupa’nın gelişiminde vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) aktif katılımını sağlamada teşvik edici ve kolaylaştırıcı bir yapının oluşumunu temin için çalışmaktadır. Bu kapsamda Hareket; üye ülkelerdeki Ulusal Konsey temsilcileri ile Avrupa’daki dernekler, siyasi partiler, teşebbüsler, işçi sendikalarından temsilciler ve bireysel lobicileri bir araya getirme ve bu çerçevede siyasi, sosyal ve kültürel arenaları etkileme yönünde çalışmalarını sürdürmektedir. - Hareket bir çalışma ve bilgi grubu olarak çalışmaktadır. Bu çerçevede pek çok proje yürütmekte ve faaliyet3 gerçekleştirmekte; yürütülen bu projelere ve faaliyetlere ilişkin bilginin yayılmasını sağlayarak daha çok vatandaşın projelerde yer alması yönünde çaba sarf etmektedir. Uluslararası Avrupa Hareketi; AB Üye Devletleri, aday ülkeleri ve adayolmayan ülkeler dahil neredeyse tüm Avrupa’yı kapsayan ve Avrupa genelinde geniş bir çarpan etkisiyle etkin bilgi dağılımını sağlayan, türünde tek STK’dır. Bu çerçevede, 43 ülkede6 temsil edilmekte ve 30 uluslararası derneği7 (international association) bünyesinde toplamaktadır. AB’nin yürüttüğü faaliyetler ve izlediği politikalar alanında Avrupa Sivil Toplumunda farkındalık yaratma ve katılımcı demokrasiyi teşvik etmede öncü bir rol üstelenen Hareket; 43 ulusal konseyi ve 30 uluslararası üye derneği ile milyonlarca vatandaşa ulaşmayı başarmıştır. Hareket ayrıca bir baskı grubu olarak da faaliyet göstermektedir. Avrupa Parlamentosu, Komisyon, ulusal parlamentolar, otoriteler ve hükümetler, iş adamları, sanayi kuruluşları, STK’lar ve Avrupa’da sivil toplumu oluşturan pek çok örgüt; Avrupa Hareketi’nin iletişim ağından etkilenmektedir. Uluslararası Avrupa Hareketi’nin, üç temel çalışma alanı bulunmaktadır: - Avrupa’nın Geleceği: İklim değişikliği, finansal piyasalar ve ekonomi, Lizbon Antlaşması ve AB seçimleri, Avrupa’nın sosyal boyutları ve Avrupa’nın geleceğine ilişkin konular. AB ve Komşuları: AB Komşuluk Politikası, genişleme süreci, Akdeniz’le ilişkiler, küresel yönetişim ve çevre ve enerji ile ilgili konular.4 Avrupa Vatandaşları ve Avrupalı Kimliği: Avrupa’nın iletişiminde, sivil toplum ve yerel/bölgesel otoriteler ile birlikte çalışmada, cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesinde, eğitimin geliştirilmesinde ve Avrupa entegrasyonunun tarihinin ve mirasının canlı tutulmasında AB’nin rolü. Hareketin merkez ofisi Brüksel’dedir. Yürütülen politika bir kurul tarafından formüle edilmektedir. Kurulun mevcut başkanı5, Avrupa Parlamentosu’nun eski başkanı Pat Cox’tur. Avrupa entegrasyonunu geliştirmeyi ve bu süreçte sivil toplumun aktif katılımını sağlamayı amaç edinen Uluslararası Avrupa Hareketi, AB’nin yürüttüğü 9 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN faaliyetler ve izlediği politikalara ilişkin Avrupa genelinde bilginin yayılmasında kilit rol oynayan bir lobi kuruluşudur. Kapsadığı üye devletler ve uluslararası örgütler ile milyonlarca vatandaşa ulaşmayı başaran örgüt, yürüttüğü projeler ve gerçekleştirdiği faaliyetler ile Avrupa genelinde farkındalık yaratma ve katılımcı demokrasiyi teşvik etmede öncü bir rol üstlenmekte; bu çerçevede Birleşik Avrupa fikrinin oluşumuna da ciddi katkılar sağlamaktadır. Kaynakça: European Movement, Annual Report, 2007-2008. İKV e-bülten, 7-13 Şubat 2011. http://www.europeanmovement.eu/ http://ikv.org.tr http://www.tusev.org.tr/content/detail.aspx?cn=629 1 Ayrıntılı bilgi için bakınız: http://www.europeanmovement.eu/ Birleşik Avrupa Hareketi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan örgütlerin koordinasyonunda bir platform görevi görmüştür. 3 Örneğin 9 Mayıs Avrupa Günü kutlamaları, pek çok konuda seminer ve konferanslar ve eğitsel, kültürel ve bilgilendirici projeler. Bu faaliyetler çerçevesinde 11-12 Şubat 2011 tarihlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde “Aday Ülkelerde STK’lar: Siyasi Taahhütten Etkin Diyaloga” başlıklı bir kongre gerçekleştirilmiştir. Uluslararası Avrupa Hareketi ve Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) tarafından gerçekleştirilen ve AB’ye üye ve aday ülkelerden üç yüz kadar sivil toplum kuruluşu temsilcisi, kamu yetkilisi, uzman ve akademisyenin katılım sağladığı kongreye ilişkin detaylı bilgiler için bakınız: http://www.tusev.org.tr/content/detail.aspx?cn=629 ve http://www.ikv.org.tr/ 4 Uluslararası Avrupa Hareketi, Akdeniz’in kuzeyi ve güneyi arasındaki diyalogda çok aktif bir rol almıştır. Aynı önem, doğudaki komşular için de gösterilmektedir 5 Avrupa Hareketine, Paul-Henry Spaak, Robert Schuman, Walter Hallstein, Jean Rey, Gaston Thorn, Enrique Baron Crespo, Valery Giscard d’Estaing, Mario Soares ve Jose-Maria Gil Robles gibi tarihte önemli rol oynamış Avrupa siyasi liderleri başkanlık etmiştir. 6 Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Beyaz Rusya, Birleşik Krallık, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Ermenistan, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Gürcistan, Hırvatistan, Hollanda, İtalya, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İzlanda, Karadağ, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Makedonya, Malta, Moldova, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Ukrayna, Türkiye, Yunanistan. 7 Avrupa Gazeteciler Derneği (AEJ), Avrupa Diş Hekimleri Konseyi (CED), Avrupa Demiryolu Personeli Derneği (AEC), Avrupa Emeklilik Planı Derneği (European Association of Retirement Schemes for Liberal Professions - EurelPro), Avrupa Veterinerler Konfederasyonu, Avrupa Kültür Merkezi (EEC), Avrupa Ekonomik İşbirliği Derneği (European League of Economic Cooperation - ELEC), Dünyada Avrupalılar (Europeans Throughout the World - ETTW), EurActiv Vakfı, Avrupa Sivil Toplum Daimi Forumu; Avrupa Öğretmenler Derneği (AEDE), Avrupa Öğrencileri Forumu (AEGEE), Güney Avrupa Kadın Derneği (AFEM), Avrupa Bağımsız İşçi Sendikaları Konfederasyonu (CESI), Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyi (CEMR), Avrupa Kırsal Topluluklar Şartı, Avrupa Çevre Denizcilik Bölgeleri Konferansı (Conférence des Régions Périphériques Maritimes d'Europe - CRPM), Avrupa Vatandaşları Eylem Servisi (ECAS), İnşaat Şirketleri Avrupa Federasyonu (European Federation of Building Societies - EFBS), Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC), Avrupa Halk Partisi (EPP), Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi (ELDR), Avrupa Toplulukları Eski Resmi Görevlileri Uluslararası Birliği (International Association of Former Officials of the European Communities - AIACE), Uluslararası Avrupa Çalışmaları Merkezi (CIFE), Genç Avrupalı Federalistler (JEF), Avrupa Sosyalist Partisi (PES), Federal Sendika Birliği, Avrupa Federalistler Birliği (UEF), Avrupa Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler ve El Sanatları Birliği (UEAPME), Avrupa Petrol Birliği (Union of European Petroleum Independents - UPEI). 2 10 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Cancun Çıktıları Ayşenur ONUR AB Uzmanı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 16. Taraflar Konferansı (COP-16) ve Kyoto Protokolü 6. Taraflar Toplantısı (CMP-6) 29 Kasım-10 Aralık 2010 tarihlerinde Meksika’nın Cancun kentinde gerçekleştirilmiştir. Zirve’de, 2012 yılında ilk yükümlülük dönemi sona eren Kyoto Protokolü yerine, 2012 yılı sonrasındaki döneme ilişkin küresel bir iklim rejiminin oluşturulmasına yönelik müzakerelerin sürdürülmesi hedeflenmiştir. Müzakereler, bir sene öncesinde Kopenhag’da alınan kararlar üzerinden sürdürülmüş ve esasen kamuoyunda iklim değişikliğiyle mücadelede Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin etkinliğine olan inancın yaralanmasına neden olan Kopenhag Zirvesi’nin etkilerinin hakim olduğu bir ortamda yapılmıştır. Bu çalışmada, Cancun Zirvesi’nde alınan kararlar paketinde yer alan temel unsurlar ile ülkemiz açısından paketin önemi ve son olarak Zirve’nin genel değerlendirmesi üzerinde durulacaktır. Hatırlanacağı gibi, 7-18 Aralık 2009 tarihlerinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde yapılan 15. Taraflar Konferansı ve 5. Taraflar Toplantısı (COP-15/CMP5) hukuki açıdan bağlayıcı ve somut hedefler getiren küresel bir iklim değişikliği anlaşmasının yapılması ile sonuçlanamamış, aksine ABD başta olmak üzere belirli ülkelerin öncülüğünde siyasi bir uzlaşıyı gösteren Kopenhag Mutabakatı ile neticelenmişti. Kopenhag Zirvesi’nin ardından, 4-9 Ekim 2010 tarihlerinde Çin’in Tianjin şehrinde yapılan İklim Değişikliği Oturumlarının da ilerlemeden çok sorularla bittiği ve oturumların ABD ve Çin’in karşılıklı suçlamalarına sahne olduğu göz önüne alındığında, 194 ülkeli sürecin hantallığının COP-16 Zirvesi’ne de yansıyacağı ve bunun da somut bir sonuç alınmasına yönelik umutları kırdığı yönünde bir kamuoyu oluşturmuştu. Esasen, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında, özellikle emisyon azaltımı (mitigasyon) ve finansman konularında var olan somut görüş ayrılıklarının çözülememesi sürecin önünü tıkayan temel problemdi. Bu doğrultuda, Cancun Zirvesi’nin başarısız olması halinde birçok ülkenin BM iklim müzakerelerini sorgulamaya başlayacağı yönündeki görüş doğrultusunda anılan zirvede Kopenhag’da sonuçlanamayan konular hakkında ilerleme sağlanması ve sonuçta da tüm tarafları bağlayacak kesin, bağlayıcı ve bütünleşik bir metnin kabul edilmesi önem kazanmıştır. Meksika Çevre Bakanı Patricia Espinosa’nın başkanlık görevini üstlendiği ve Kopenhag’da alınan sonuçlara dayanarak 2012 yılı sonrası için iklim değişikliği çatısını ortaya koyan COP 16’da varılan uzlaşmanın temel unsurları aşağıda özetlenmektedir: • Kopenhag Mutabakatı’nda yer alan ve küresel hava sıcaklıklarındaki artışın 1990 yılındaki seviyeye göre 2 derecede sabitlenmesi hedefine ilk kez bir BM belgesinde yer verilmiştir. Bunun yanı sıra 2050 yılı itibariyle akıllı ve yenilikçi düşük karbon ekonomisinin nasıl oluşturulacağına dair hedefin belirlenmesine yönelik bir yol haritası sunulacaktır. 11 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN • 2 derece hedefi doğrultusunda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Kopenhag Zirvesi öncesinde vermiş oldukları emisyon azaltım taahhütleri resmi olarak çok taraflı BM süreci içine alınmış olup, taahhütlerin netleşmesine katkı sağlayacak süreçler oluşturulacaktır. Buna göre tüm ülkeler düşük karbon ekonomilerinin oluşturulmasını sağlayacak planlar ve stratejiler oluşturacaktır. • Uygun emisyon azaltım önlemlerini uygulayacak tüm ülkeler, ulusal uygun emisyon azaltım eylemlerini tanımlayacaklar ve bunları da yıllık olarak raporlayacaklardır. Karar paketinde, şeffaflık ilkeleri, diğer bir deyişle ülkelerin emisyonlarını nasıl ölçeceklerine ve raporlayacaklarına ilişkin kurallar da belirlenmiştir. Böylece eylemlerin saydamlığı sağlanarak tüm sürecin daha etkin bir şekilde yürütülmesi sağlanacaktır. • Gelişmekte olan ülkelere kısa vadede (2010-2012) toplam 30 milyar dolar ve 2020 yılına kadar 100 milyar dolar finansman ayrılması taahhüdü onaylanarak finansmanın doğru bir şekilde gelişmekte olan ülkelere yönlendirmesini sağlayacak ve gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin eşit olarak temsil edildiği bir “Yeşil İklim Fonu” (Green Climate Fund) oluşturulacaktır. • Artan mali ve teknik kaynaklar doğrultusunda gelişmekte olan ülkelerde adaptasyon projelerinin daha etkin planlanmasını ve uygulanmasını sağlayacak yeni bir “Cancun Adaptasyon Çerçevesi” (Cancun Adaptation Framework) oluşturulacaktır. • Gelişmekte olan ülkelerde ormansızlaşmadan ve orman alanlarının bozulmasından kaynaklanan emisyon artışlarının azaltılabilmesi amacıyla eylemlerin gerçekleştirilmesini sağlayacak mekanizması “REDD+”1 başlatılacaktır. • Adaptasyon ve emisyon azaltımı alanında teknolojik işbirliğinin geliştirilmesini desteklemek üzere “Teknoloji Yürütme Komitesi” (Technology Executive Committee) ve “İklim Teknoloji Merkezi ve Ağı”ndan oluşan (Climate Technology Centre and Network) bir “Teknoloji Mekanizması”nın (Technology Mechanism) kurulması kararlaştırılmıştır. • Gelişmekte olan ülkelerde çevresel etkisi yüksek ve sürdürülebilir emisyon azaltım projelerini geliştirecek yatırım ve teknolojinin desteklenmesini teşvik edecek bir “Temiz Kalkınma Mekanizması Rehberi” (Guidance on the Clean Development Mechanism) oluşturulacaktır.2 COP-16 Zirvesi’nin ülkemiz açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim, 2012 yılı sonrası için geçerli olacak yeni uluslararası iklim anlaşmasına yönelik müzakerelerde ülkemizin en önemli amacı, taraflarca sunulan finansman önerilerinde ülkemiz için risk arz eden çeşitli hususları bertaraf edebilmek olmuştur. Bu kapsamda, COP-16 Zirvesi’nde ülkemizin özel koşullarına odaklanan ve 2001 yılında Marakeş’te alınan 26/CP.7 sayılı Kararın devamı niteliğinde bir kararın pakette yer almasının sağlanması önem arz etmiştir. Böylece, 2012 yılı sonrası için geçerli olacak yeni uluslararası iklim rejimine yönelik görüşmelerde finansman konusunda 12 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN ülkemizi mali açıdan taahhüt altına sokacak (emisyon azaltım taahhüdünde bulunmamak, finansmana katkı veren bir ülke olmamak ve ileriki dönemde finansman mekanizmasından yararlanacak bir konuma sahip olmak) herhangi bir yükümlülük altına girmemesinin kabul ettirilebilmesi temel öncelik olmuştur. Bunun yanı sıra, ülkemizce, gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarının azaltılması için finansman ve teknoloji transferinde öncülük etmeleri gerektiği savunulmuştur. Sonuçta da, 26/CP.7 sayılı Karara atıfla “ülkemizin Ek-1 ülkelerinden farklı olduğu tüm ülkeler nezdinde tanınmıştır” ifadesi karar paketine eklenmiştir. Bu kapsamda ülkemizin finansman ve teknoloji konularında herhangi bir yükümlülüğü bulunmamaktadır ancak ülkemizin bunlardan yararlanmaya elverişli olduğu karar paketinde vurgulanmıştır.3 Böylece ülkemiz bu tür kaynaklardan yararlanabilme açısından daha fazla müzakere etme şansını elde etmiştir. Sonuç itibariyle, Cancun’un en önemli özelliği, iklim konusunda uluslararası ortak bir sistemin kurulmasına öncülük etmesidir.4 Konferans sonunda kabul edilen kararlar genel olarak bir başarı olarak değerlendirilmiştir. Nitekim Kopenhag’dan çıkarılan ders neticesinde Cancun’da beklentiler düşük tutulmuş, sürecin devamını sağlamak üzere mutabakat sağlanması olası konulara öncelik verilmiştir.5 Neticede de, Cancun’da bağlayıcı bir anlaşma kabul edilmese de, sürecin devamlılığı yönünde somut kazanımlar sağlayan bir kararlar paketi ortaya konulmuştur. Öyle ki, beklentilerin ötesinde bir kararlar paketinde uzlaşmaya varılmış olunması, iklim değişikliği alanında küresel ve kapsamlı bir iklim anlaşmasına doğru bir ara adım olarak nitelendirilebilir. Cancun’da bağlayıcı bir anlaşma kabul edilmese de, Cancun Zirvesi durağan bir sürece canlılık kazandırılması yönünde başarı olarak görülmektedir. Ancak unutulmaması gereken husus, her ne kadar COP 16’da beklentilerin ötesinde bir sonuç elde edilmiş olsa da üzerinde uzlaşı sağlanacak kapsamlı ve küresel bir anlaşmanın sağlanması hususunda uluslararası toplumu bekleyen zorlukların farkında olunmalı ve konuya gerçekçi bakılmalıdır. Bu doğrultuda da Güney Afrika’nın Durban kentinde 28 Kasım-9 Aralık 2011 tarihlerinde gerçekleştirilecek COP-17/CMP-7 müzakerelerinde sürecin devamı için ciddi bir gayret gösterilmeli ve karşıt görüşlü ülkelerin sürece engel olmalarının önüne geçilmelidir. Kaynakça: Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Draft Decision-/CP.16, “Outcome of the Work of the Ad Hoc Working Group on Long-Term Cooperative Action Under the Convention”, ss.1-29, http://unfccc.int/files/meetings/cop_16/application/pdf/cop16_lca.pdf (23.02.2011) UNFCCC Sekretaryası, “Press Release: UN Climate Change Conference in Cancun delivers balanced package of decisions, restores faith in multilateral process”, http://unfccc.int/files/press/news_room/press_releases_and_advisories/application/p df/pr_20101211_cop16_closing.pdf (23.02.2011) 13 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/10/1699&format=HTML &aged=0&language=EN&guiLanguage=en (23.02.2011) Evin, Mehveş, “Cancun’dan ne çıktı?”, 15.12.2010, http://www.euractiv.com.tr/cevre/analyze/mehve-evin-cancundan-ne-kt-014007 (22.02.2011) 1 Gelişmekte Olan Ülkelerde Ormansızlaşmadan ve Orman Bozulmasından Kaynaklanan Emisyonların Azaltılması (REDD-Reducing Emissions from Deforestraion and Degradation in Developing Countries) süreci olarak adlandırılan REDD’in amacı; ormansızlaşma ve orman bozulmasının önlenerek emisyonların azaltılmasını sağlamaktır. 2 UNFCCC, “Draft Decision-/CP.16: Outcome of the Work of the Ad Hoc Working Group on Long-Term Cooperative Action Under the Convention”, ss.1-29, http://unfccc.int/files/meetings/cop_16/application/pdf/cop16_lca.pdf (23.02.2011); UNFCCC Sekretaryası tarafından yayımlanan basın özeti için bkz. “Press Release: UN Climate Change Conference in Cancun delivers balanced package of decisions, restores faith in multilateral process”, http://unfccc.int/files/press/news_room/press_releases_and_advisories/application/pdf/pr_20101211_co p16_closing.pdf (23.02.2011); ayrıca Cancun Anlaşması sonuçları özeti için bkz, http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/10/1699&format=HTML&aged=0&langua ge=EN&guiLanguage=en (23.02.2011). 3 UNFCCC, “Draft Decision-/CP.16: VI: Other Matters”, s.22. 4 Mehveş Emin, “Cancun’dan ne çıktı?”, 15.12.2010, http://www.euractiv.com.tr/cevre/analyze/mehveevin-cancundan-ne-kt-014007 (22.02.2011). 5 Kopenhag Mutabakatı’nın uzlaşı sağlanmadığı için kabul edilmediğini göz önüne alan Bakan Espinosa, Bolivya’nın itirazlarına rağmen COP ve CMP kararlarının kabul edilmesini sağlamıştır. Cancun’da Bolivya hariç bütün ülkeler Kopenhag’da alınan kararlarla mutabık kalmıştır. 14 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Thomas More’un “Ütopya”sı İbrahim Barış ŞAYLAN AB Uzmanı Bu yazıda, Thomas More tarafından 1516 yılında yayımlanan, ideal ve mutlu bir yaşamın nasıl kurulabileceğine ilişkin farklı fikirler ortaya koyan ve günümüze kadar ilgi çekmeyi başaran eserlerden biri olan “Ütopya”1 adlı kitap tanıtılacaktır. Esere geçmeden önce yazar hakkında kısa bir bilgi vermek Ütopya’yı daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. İngiliz yazar ve hukukçu olan ve hümanist kimliği ile öne çıkan Thomas More (1478-1535), üst düzey devlet görevlerinde bulunmuş ve kralın hizmetine girerek danışmanlığına kadar yükselmiştir. Ancak zamanla Kral VIII. Henry ile arası açılmış ve sonrasında vatana ihanet bahanesiyle idam edilmiştir. Yazarın Ütopya dışında, Kral III. Richard’ın Tarihi, Tyndals’ın Yanıtlarına Tekzip, Savunma ve Fatih gibi eserleri de bulunmaktadır. Ütopya ile ün kazanan ve insanları ideal devlet biçimleri üzerinde düşünmeye sevk eden More, zamanın İngiliz Kraliyet yönetimini ve sosyal ve ekonomik düzenini eleştirerek, insanlar için daha iyi ve huzurlu bir yaşamın arayışına koyulmuş ve kendi ideal ada devletini oluşturmuştur. Ütopya, ideal devletin nasıl kurulabileceğine odaklanan ilk eser olmamakla birlikte, Platon’dan beri ideal devlet tanımını ilk kez bu kadar ayrıntılı ele alması açısından da dikkat çekmektedir. Yunanca kökenli ve “olmayan ülkebelli olmayan yer“ anlamına gelen ütopya sözcüğü, More’un kullanımıyla, “kusursuz koşullar içinde yaşadıkları varsayılan insanların bir araya geldiği ideal ülke”2 olarak ele alınabilir. Eserde kastedilen söz konusu adanın, İngiltere’de, Güney Yarım Kürede ve Atlantik’te Amerika kıtası civarında bir yerlerde olduğu tahmin edilse de, aslında nerede bulunduğu tam olarak bilinmemektedir. Gerçi eserin okuyucuyu öncelikle ilgilendiren tarafı, adanın nerede olduğundan ziyade, bu adada kurulmuş olan Ütopya devletinin kurumları ve işleyişi ile sosyal ve ekonomik düzenidir. Ütopya iki ana bölümden oluşmaktadır. More ilk bölümde, özellikle İngiltere’deki başına buyruk kraliyet yönetimini, soyluların egemenliğine dayalı ve zenginliğin adil dağıtılmadığı ekonomik ve sosyal düzeni ve savaşların önemli bir yer tuttuğu siyasi yaklaşımları eleştirerek başlıyor eserine. İkinci bölümde ise, Ütopya adası ayrıntılı olarak okuyucuya aktarılıyor. Ada, More’un bir arkadaşı vesilesiyle tanıştığı ve eserin baş karakteri olan, bilgili ve kendini dünyayı gezmeye adamış Raphael Hythloday tarafından anlatılıyor. Birçok ülke görmüş olan Raphael’in yolu bir gün Ütopya adasına düşer ve orada gördüğü kendince kusursuz düzeni bir sohbet ortamında ayrıntılı olarak More ve yanındakilere anlatır. Ütopya’daki şehirlere ve başkente ilişkin bilgiler, yönetim şekli, ceza kurumları, sağlık, din ve eğitim alanındaki düzenlemeler, bilim, sanat ve çeşitli uğraşlar, karşılıklı ilişkiler ve yaşam tarzları, aile hayatı, evlenme, boşanma, çalışma hayatı ve köleliliğe ilişkin düzenleme ve kurallar ve Ütopya’nın savaşa karşı tutumu ikinci bölümün ana konusunu oluşturuyor. More, Ütopya’sını kurarken “mülkiyetin bireysel olduğu, her şeyin parayla ölçüldüğü yerde, adaletin ve sosyal mutluluğun olamayacağı”3 varsayımdan yola çıkıyor. Bu varsayımdan hareketle, özel mülkiyetin olmadığı ve ülke içinde paranın geçerli 15 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN olmadığı bir ada yaratıyor. Bu bakımdan, ortak mülkiyete ilişkin verilebilecek en dikkat çekici örnek ise, kimsenin kendine ait bir evi olmaması ve evlerin 10 yılda bir kurayla değiştirilmesidir. Böylece insanlar arasında sahiplik duygusu oluşmasın istenmiş. Bununla birlikte, Ütopyalıların evleri hakkında dikkat çekici yönlerden biri de evlerin aynı tarzda inşa edilmiş olması, evlerin dış kapılarında kilit bulunmaması, bahçelerinin düzenine büyük özen gösterilmesi ve her Ütopyalının istediği eve girebilmesidir. Çalışma hayatına gelince, Ütopya’da engelliler ve hastalar dışında kadınerkek fark etmeksizin herkes çalışmak zorunda. Kısacası bu adada herkes herkes için çalışıyor. Tarım ülkesi olması, Ütopya’da herkesin tarımdan anlamasını gerekli kılıyor. Köylerde 2’si köle olmak üzere 40 kişiden oluşan çiftlikler bulunuyor. Hem kadınlar hem erkekler mevsimsel olarak dönüşümlü bu çiftliklerde çalışıyor ve böylece köylü ve şehirli gibi sınıfların ortaya çıkmasına engel olunuyor. Bu çiftlikleri bilgi ve tecrübe sahibi biri kadın biri erkek olmak üzere iki kişi yönetiyor. Bunun dışında toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek açısından dokumacılık ve demircilik gibi çeşitli zanaat dallarında çalışan Ütopyalılar, yöneticiler ve din görevlileri de bulunuyor adada. Çalışma süresi günde 6 saat olarak belirlenmiş ve geri kalan zamanlarda kendilerini geliştirme fırsatı veriliyor Ütopyalılara. Öte yandan kölelik sistemi de var Ütopya’da. En çetrefilli ve zor işler köleler tarafından gerçekleştiriliyor. Bu konudaki ilginç bir örnek ise, et ihtiyacı için hayvanların kesilmesi kölelerce yapılıyor. Böylece kan göre göre acıma duygularının körelmesi önlenmek istenmiş Ütopyalıların. Ancak savaş durumunda silahlı olarak yakalanan düşmanlar, ağır suç işleyenler ve diğer ülkelerde ölüm cezasına çaptırılıp buralardan köle olarak satın alınan kişiler köle oluyor Ütopya’da. Ütopya’da evler gibi birçok şey herkes için hemen hemen aynı. Örneğin, kadın-erkek veya evli-bekar olmak gibi durumlar dışında herkesin giysisi aynı şekilde tasarlanmış. Diğer bir aynılık, şehirler için de geçerli. Her şehirde 6 bin ailenin yaşadığı 54 şehir bulunan Ütopya’da başkent Amaraute dışında tüm şehirler sokaklarından çarşılarına kadar aynı şehir planına göre kurulmuş. Şehirler arasında 1 günlük yürüyüş mesafesi olacak şekilde en az 24 millik bir mesafe bırakılmış. Başkenti ise tüm şehirlerin tam ortasında ve ulaşımı her şehirden rahat olacak bir şekilde kurulmuş. Şehirlerin nüfusunun fazla artması arzu edilen bir durum değil Ütopya’da. Bir nevi nüfus kontrolü olmakla birlikte, nüfus artışına göre diğer şehirlere aktarım ya da yeni şehirlerin kurulması gündeme gelebiliyor. Şehirler 4 ana bölgeye ayrılmış ve her bölgede 1’er çarşı bulunmakta. Her Ütopyalı besin, giyecek ve eşya gibi ihtiyaçların bulunduğu bu çarşılardan herhangi bir karşılık olmadan ihtiyaçlarından istediği kadarını alabiliyor. Ancak hiç kimse bu çarşılardan ihtiyacından fazlasını almıyor. Ütopya’da ataerkil bir aile hayatı bulunuyor ve aile toplum içinde merkezi bir role sahip. Ailenin reisi evin en yaşlı erkeği ve evlenen oğullar genelde babasının evinde yaşamaya devam ediyor. Kızların 18, erkeklerin ise 22 yaşından önce evlenmesi yasaklanmış durumda. Boşanma normal şartlarda ancak bir tarafın ölmesi ile vuku buluyor, ayrıca aldatma ya da aşırı geçimsizlik gibi durumlar 16 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN sonucu yaşanan boşanmada, suçlu taraf bir daha evlenemiyor. Yemekler ise her sokakta bulunan halkevlerinde hep birlikte yeniyor. Böylece hem yemek yapma zahmetinin önüne geçiliyor hem de aynı masanın paylaşılmasıyla birliktelik sağlanmış oluyor. Yemeklerde her gencin yanına bir yaşlı kişi oturuyor ve böylece gençlerin yemek süresince yapabilecekleri taşkınlıkların engellenmesi sağlanıyor. Aynı zamanda Ütopya’daki yemek masalarında gençlere düşüncelerini açıkça söylemelerine de imkan veriliyor. Sağlık açısından her şehrin dışında 4 tane hastane bulunuyor ve buralarda yaşlılara ve diğer hastalara özenle bakılıyor. Ütopya’da bir nevi ötenaziye de izin verilmiş durumda. İyileşmeyecek kadar ağır ve eziyet çeken hastalara isteğe bağlı ölüm de seçenekler arasında. Sağlık açısından dikkat edilen diğer bir husus ise, besin maddeleri ve dışarıdan gelen yabancıların kente sokulmadan önce yıkanması olarak karşımıza çıkıyor. Böylece bulaşıcı hastalıkların önüne geçilmesi isteniyor. Ütopyalılar için demokratik bir yönetime sahip diyebiliriz. Her kentte oturan 30’ar aile yılda bir gizli oy yöntemiyle bir yönetici seçiyor. 300 aile ve her 30 aile tarafından seçilen 10 yönetici toplanarak yeni bir üst yönetici daha seçiyorlar. Sonunda seçilen tüm yöneticiler halkın gösterdiği 4 aday arasından birini kentin başkanı olarak seçiyor. Görev süreleri genelde bir yıllık olup, kent başkanı zorbalığa kaçmadığı sürece ve başarılı olduğu takdirde ömür boyu bu görevde kalabiliyor. Yöneticilerin katılımıyla oluşan kent kurultaylarında kente ilişkin hususlar tartışılıyor ve üzerinde iyice düşündükten sonra karara bağlanıyor. İlginç bir durum ise, bu tür kurultaylar ya da büyük halk toplantıları dışında bir araya gelip memleket işlerini konuşmak ölümle cezalandırılan bir suç olarak belirlenmiş. More, bunun nedeninin, yöneticileri halka eziyet edecek kararlardan uzak tutmak ve rejimi değiştirmelerinin önüne geçmek olduğunu belirtiyor. Ütopya’da aydın olmak bir nevi ayrıcalık sağlıyor ve tüm yöneticiler, hakimler ve din görevlileri aydın olarak tanımlanan insanlar arasından seçiliyor. Herkesin kendini geliştirdiği takdirde aydın olabileceği bir ülkede, varlıklı ve soylu olmanın ayrıcalık yaratmaması More’un yaşadığı dönem açısından dikkat çekici olarak görülebilir. Hukuk düzeninin oldukça az detaya sahip olduğu Ütopya’da, kanunlar herkesin anlayabileceği gibi sade ve sayıca az. Özel mülkiyetin ve maddi/ticari ilişkilerin bulunmadığı bir yerde yasaların sade olması aslında normal karşılanabilir. Bununla birlikte, böylesine dengeler üzerine kurulu eşitlikçi bir toplumsal düzen için her kuralın sıkı sıkıya belirlenmesi zorunluluğu bir nevi mutlak disiplini ortaya çıkarmış durumda. Ütopya’da suç işlemek de bunu tasarlamak da aynı cezaya tabii. Ölüm cezası yerine topluma tekrar kazandırılmak isteniyor suçlular. Ancak köle olarak cezalandırılanlar istenildiği gibi hareket etmezlerse ölüm cezası alabiliyorlar. Ütopyalılar savaşa hiç sıcak bakmıyorlar. Savaşın ancak savunma amaçlı yapılması gerektiğini düşünüyorlar. Savaş, savaş yapılmadan kazanılmak isteniyor ve düşman tarafını para ve çeşitli yollarla bölerek savaşı baştan kazanmak arzusundalar. Örneğin, savaş başladığında düşman ülkenin en kalabalık yerlerine ilanlar asılıyor ve krallarının veyahut liderlerinin öldürülmesi ve teslim edilmesi için çeşitli 17 AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTEN ödüller ortaya koyuyorlar. Savaşı kazanmaları durumunda ise, düşman tarafına büyük tahrip vermeden savaş sonucu ortaya çıkan masrafları ödetiyorlar. Zorunlu halde savaşa girildiği takdirde, kendi vatandaşları yerine paralı asker tutmayı yeğliyorlar. Bu nedenle, dış ticarette kazandıkları para, elmas ve altın gibi değerli şeyleri bu amaç için saklıyorlar. Zaten ülke içinde bu tür değerli şeylerin pek bir maddi değeri yok aslında. Bu tür değerli madenler ya çocuklara oyuncak olarak veriliyor ya da suç işleyenlere utanç sembolü olarak takılıyor. Ütopya’ya bu tür süslü şeyler takmış olarak dışarıdan gelen yabancılar ve elçiler alay konusu olabiliyor. Ütopya’da çeşitli dini inanışlar da mevcut; örneğin güneşe, aya ve gezegenlere tapanlar olduğu gibi, tek tanrı inancını taşıyanlar da var. Ütopyalılar akılla dini bir tutuyorlar ve kimsenin asla dininden dolayı kötülenemeyeceğine inanıyorlar. Dinle devlet işlerini de birbirinden ayrı tutuyorlar. Ütopya’da din adamı sayısı da sınırlı tutuluyor. Ütopyalılar ruhun ölümsüzlüğüne inandıkları için ölümü bir şölen gibi karşılıyorlar ve ölenin arkasından ağlamak yerine onun için şarkılar söylüyorlar ve şiirler okuyorlar. Sonuç itibariyle, Thomas More’un Ütopya’sı, yaşadığı zamanın başta İngiltere olmak üzere Avrupa’sında var olan siyasi, ekonomik ve sosyal düzenine bir tepki niteliğinde. More halkın mutlu ve eşit bir şekilde yaşayacağı aklındaki ideal devleti Ütopya’da kurarak; para, mülk ve gelecek kaygısı olmayan bir dünya yaratmak istemiş. Bu ideal düzenin hem kendi ülkesinde hem de dünya çapında yayılması arzusunu belirten More, “bir şu Ütopyalıların, bir de bizim şu halimize bakın mesajı”nı4 vermek de istiyor. More’dan sonra onun takipçisi olarak, Campanella’nın Güneş Ülkesi, Bacon’ın Yeni Atlantis’i, Winstanley’in yazıları ile Leveller-Tesviyeciler, Harrington’un Oceana’sı, Vairasse’ın Severambların Tarihi gibi çeşitli eserlerde yazarlar kendi ideal devletlerini kurmuşlar ve bu yönde yeni fikirlerin doğmasına olanak sağlamışlardır. Kaynakça: Encyclopædia Britannica Online (2011), 22 Feb. 2011, http://www.britannica.com/EBchecked/topic/620755/utopia More, Thomas (1997), Utopia (Çev. Sabahattin Eyuboğlu ve Vedat Günyol), Cem Yayınevi, İstanbul. Sarıca, Murat (1999), 100 Soruda Siyasi Düşünce Tarihi, Gerçek Yayınevi, İstanbul. Vorlander, Karl (2004), Felsefe Tarihi (çevirenler Mehmet İzzet ve Orhan Saadeddin) İz Yayıncılık, İstanbul, 2004. Urgan, Mina (2000), Utopia – Thomas More (Mina Urgan’ın İncelemesiyle), İş Bankası Yayınları, İstanbul. 1 Kitabın çevirisinde Ütopya kelimesi Utopia olarak kullanılmıştır. "utopia." Encyclopædia Britannica Online, 22 Şubat 2011, http://www.britannica.com/EBchecked/topic/620755/utopia 3 Murat Sarıca, 100 Soruda Siyasi Düşünce Tarihi, Gerçek Yayınevi, 1999, İstanbul, s. 55. 4 Bkz. Mina Urgan, Utopia – Thomas More (Mina Urgan’ın İncelemesiyle), İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2000. 2 18 T.C. MALĐYE BAKANLIĞI AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI Đlkadım Caddesi No:2 Kat:6 06450 Dikmen/ANKARA Telefon: (312) 415 23 28 - 415 23 31 Faks: (312) 417 11 72 e-posta: [email protected] http://www.abmaliye.gov.tr/ © 2011 T.C. Maliye Bakanlığı Tüm hakları saklıdır. Bültenimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlara ait olup Maliye Bakanlığı açısından bağlayıcılığı yoktur.
Benzer belgeler
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
üstünde tutan zorba bir kişinin yönetim biçimidir.
Devlet, yönetim ve toplumla ilgili olarak bazı ilkçağ filozoflarının
düşüncelerine de detaya girmeden yer vermek yerinde olacaktır. Çünkü ilkçağ
f...