Da¤›l›m Da¤›l›m Etkinli¤i Da¤›lma
Transkript
Da¤›l›m Da¤›l›m Etkinli¤i Da¤›lma
Da¤›l›m (Bkz. Bölünme) Da¤›l›m Etkinli¤i [Alm. Verwendungsleistungsfähigkeit] [Fr. Efficacité de la dispersion ] [‹ng. Allocational efficiency] Üretilen ürünlerin uygun bileflimiyle ilgilidir. Da¤› l›m etkinli¤i ekonominin çeflitli endüstrileri aras›ndaki kaynak da¤›l›m› ile ilgilidir. Bir kimseyi kötü duruma itmeden baflka birini daha iyi duruma geçirmek imkâns›z ise da¤›l›m etkinli¤i var demektir. Do¤ru bileflim hangisidir? Da¤›l›m›n etkin olmas› için kaç çift ayakkab›, kaç palto üretilmelidir? Her bir mala giden kaynaklar›n da¤›l›m›n›n etkin olmas› için fiyat›n›n üretimde marjinal maliyete eflit olmas› gerekir. F = MM. Her bir mal›n fiyat› her bir ailenin söz konusu maldan tüketti¤i son birime atfetti¤i de¤eri gösterir; marjinal maliyet ise söz konusu mal›n marjinal birimini üretmek için kullan›lan kaynaklar›n en iyi alternatif kullan›mlar›ndaki de¤eri göstermektedir. Birinci k›s›m, do¤rudan do¤ruya marjinal fayda teorisinden kaynaklanmaktad›r. Aile, bir mal hakk›nda koydu¤u marjinal de¤erlendirme fiyat›na eflit oluncaya kadar söz konusu mal›n tüketimini art›rmaya devam edecektir. Aile, son birim hariç, di¤er birimlerden tüketici fazlas› ya da rant› elde etmektedir; çünkü bunlara atfetti¤i de¤er ödedi¤i fiyat›n üstündedir. Marjinal birimde ise baflabafl olmaktad›r. Çünkü bu birime atfedilen de¤er mal›n fiyat›na eflittir. ‹kinci k›s›m ise f›rsat maliyetinin niteli¤inden kaynaklanmaktad›r. Bir mal› üretmenin marjinal maliyeti, kullan›lan kaynaklar›n f›rsat maliyetidir. F›rsat maliyeti kaynaklar›n en iyi alternatif kullan›mlar›ndaki de¤erdir. (Bkz. F›rsat Maliyeti, Marjinal Maliyet ) D. Demirgil Da¤›lma [Alm. Streuung] [Fr. Dispersion] [‹ng. Dispersion] Bir seriyi oluflturan gözlem de¤erlerinin seri ortalamas›ndan ya da birbirinden ne kadar uza¤a serpilmifl ol- duklar› istatistikte da¤›lma ya da de¤iflkenlik terimleriyle anlat›lmaktad›r. Bir ortalaman›n ait oldu¤u seriyi temsil edebilme gücü o serinin da¤›lmas›na ba¤l› olarak de¤iflmektedir. Bu do¤rultuda bir serinin de¤iflkenli¤inin az oluflu seri ile ilgili ortalama ölçülerini temsili k›lacak, da¤›lman›n fazlal›¤› ise ortalaman›n seriye ait güvenilir bilgi vermesini zorlaflt›racakt›r. Örne¤in, di¤er ülkelere k›yasla gelir da¤›l›m›n›n daha bozuk oldu¤u, yani gelirler aras›nda önemli farkl›l›klar bulundu¤u bilinen geliflmekte olan ülkelerde, bir ortalama olan kifli bafl›na gelir, ülkedeki kiflisel gelir düzeyini temsil etmede baflar›l› olmayabilir. Da¤›lman›n belirlenmesinde çeflitli ölçülerden yararlan›lmaktad›r. Bunlar aras›nda en önemli yeri tutanlar, seriye ait tüm de¤erlerin bir ortalamaya göre uzakl›klar›n›n hesaplanmas› ile elde edilen ortalama sapma ve standart sapma ’d›r. 1- Ortalama Sapma (Mean deviation) (Xi) ile seri de¤erleri, (A) ile de serinin aritmetik ortalamas› veya medyan› belirtilirse, her de¤erin ilgili ortalamadan mutlak uzakl›¤›n›n yani |Xi-A|’lar›n toplanarak uzakl›k (sapma) say›s›na ya da toplam frekansa bölünmesi ile ortalama sapma ad› verilen ve, Ortalama sapma = E |X i - A | N formülü ile belirrtilen da¤›lma ölçüsü elde edilecektir. Bir serinin 2, 4, 6, 8 ve 10 olmak üzere 5 de¤erden olufltu¤u durumda serinin aritmetik ortalamas› 2+4+6+8+10 = 6 5 olacak ve aritmetik ortalamadan sapmalara göre hesaplanan ortalama sapma |2-6|+ |4-6| +|6-6| +|8-6| |10-6] = 2,4 5 olarak belirlenecektir. Tasnif edilmifl ve gruplanm›fl serilerde her de¤er (Xi) ya da s›n›f orta noktas›na tekabül eden de¤er (m i) birden fazla ortaya ç›kt›¤›ndan, sapmalar›n frekanslarla (ni) çarp›lmas› gerekecektir; Tasnif edilmifl seriler: O.S. = Gruplanm›fl serilerde: O.S. = Σni |Xi – A| N Σni |mi – A| N 2- Standart Sapma (Standard deviation): Ortalama sapman›n mutlak de¤erlere göre hesaplanmas›n›n matematik ifllemlere elveriflli olmay›fl›, sapmalar›n karelerini dikkate alan standart sapman›n daha yayg›n olarak kullan›lan bir da¤›lma ölçüsü olmas›na neden olmufltur. Sapmalar›n kareli ortalamas› olarak da tarif edilebilen 263 Da¤›t›m Fonksiyonu Damga Vergisi bu ölçü (σ) sembolü ile belirtilmekte ve basit seriler için, X = aritmetik ortalama olmak üzere σ= √ √ √ Fiziksel mahreçlerin saptanmas›, stoklar›n oluflturulmas›, siparifllerin karfl›lanmas›, mallar›n müflterilere tafl›nmas› ve sat›fl sonras› hizmetlerin yerine getirilmesi gibi faaliyetler da¤›t›m fonksiyonu kapsam›ndad›r. F. Bilgino¤lu ∑(Xi – X)2 N Dai-‹chi Kangyo Bank Limited Merkezi Tokyo’da bulunan Japon bankas›, 1 Ekim 1971’de Dai ‹chi Bank Limited (kuruluflu 1873) ile Nippon Kangyo Bank Limited’in (kuruluflu 1897) birleflmesiyle kurulmufltur. S. Abaç tasnif edilmifl ve gruplanm›fl seriler için ise σ= ve σ= ∑(Xi – X)2 N Dalgal› Borç ∑ni(Xni – X)2 N fleklini almaktad›r. Yukar›da belirtilen 5 de¤erden oluflan serinin standart sapmas› basit serilere uygulanan formülün yard›m›yla = √ (2-6)2+(4-6)2+(6-6)2+(8-6)2+(10-6)2 5 ≈ 2,83 olarak hesaplanacakt›r. Standart sapma sadece aritmetik ortalamadan sapmalara dayan›larak hesaplanmakta ve standart sapman›n karesi, yani (a2), “varyans” olarak tan›mlanmaktad›r. Gerek ortalama sapma, gerekse standart sapma, serilerin ifade edildi¤i birimlerin cinsinden (cm, kg, TL, gibi) olmalar› nedeniyle mutlak ölçülerdir. Farkl› seriler aras›nda k›yaslama sorunu yaratan bu durum ba¤›l bir da¤›lma ölçüsü olan de¤iflim katsay›s› yard›m›yla özümlenebilmektedir. Bir serinin de¤iflkenli¤inin belirlenmesinde de¤iflim aral›¤› ya da kartilleras› aral›k gibi di¤er baz› ölçülere de baflvurulmaktad›r. Ancak bu ölçüler serideki tüm de¤erleri dikkate almad›¤›ndan, serinin da¤›lmas›n› yans›tmada ortalama sapma ile standart sapma kadar baflar›l› de¤ildir. (Bkz. Aritmetik Ortalama, De¤iflim Aral›¤›, De ¤iflim Katsay›s›, Frekans Gruplama) B. A. Köksal Da¤›t›m Fonksiyonu [Alm. Vertriebsfunktion] [Fr. Fonction de distribution ] [‹ng. Distribution function] Üretilen mal ya da mallar›n tüketiciler ve müflteriler taraf›ndan talep edilen yerlerde bulundurulmas›, iflletmelerin pazarlama faaliyetleri içinde önemli bir yer tutmaktad›r. Mallar›n üretiminden sonraki, tüketimine kadar geçen faaliyetleri kapsayan süreç, “da¤›t›m fonksiyonu” ya da k›saca da¤›t›m diye adland›r›lmaktad›r. Da¤›t›m fonksiyonu, üretici iflletmenin kendi sat›fl örgütü, taraf›ndan ya da -mal›n özelli¤ine göre- toptanc›, perakendeci gibi arac›lar taraf›ndan yerine getirilir. [Alm. Schwebende Schulden] [Fr. Dette Flottante ] [‹ng. Short-Term Borrowing] Devlet borçlar› vadeleri aç›s›ndan iki k›sma ayr›ld›¤›nda, vadeleri çok de¤iflik olmamakla beraber hiçbir zaman befl y›l› geçmeyen ve miktarlar› bütçe durumuna göre s›k s›k de¤iflen k›sa vadeli borçlar ile vadeleri befl y›l› aflan vadeli borçlar söz konusu olur. Söz konusu k›sa vadeli borçlara “dalgal› borçlar” denir. Devletin k›sa vadeli finansman ihtiyac› devlet bütçesindeki gelirler ile giderlerin -uygulama dönemi sonu itibariyle denk olsa bile- de¤iflik zamanlarda gerçekleflmesi sonucu do¤ar. Giderlerin gelirleri aflt›¤› devrelerde, hazinenin k›sa vadeli borçlanma sonucu elde etti¤i gelire baflvurulur. Merkez bankas›, ticaret bankalar›, sigorta flirketleri, tasarruf sand›klar›, büyük sanayi ve ticaret flirketleri elinde bulunan ve uzun vadeli ifllerde kullan›lmayan paralar, genellikle devletin k›sa vadeli borç senetle rine yat›r›l›r. Baz› hallerde devlet, özellikle bankalar›, likiditelerini sa¤lamlaflt›rmak amac›yla, kaynaklar›n›n bir k›sm›n› k›sa vadeli devlet borçlar›na yat›rmaya mecbur eder. Dalgal› borçlar k›sa vadeli oldu¤undan, düflük faizlidir. Bu nedenle özel kiflilerin k›sa vadeli devlet tahviline ilgisi azd›r. Merkez Bankas›’n›n devletin k›sa bir süre için ihtiyaç duydu¤u büyük miktardaki kredileri besleyen en önemli kaynak haline gelmesi sonucu dalgal› borç miktar› ile emisyon aras›nda s›k› bir ba¤lant› ortaya ç›km›flt›r. Borçlar›n vadelerinde ödenmemesi de ekonomiyi enflasyon tehlikesi ile karfl› karfl›ya b›rakmaktad›r. (Bkz. Devlet Borçlar›) B. Ocakc›o¤lu Dall›, Ahmed Türk bankac›s›d›r. 1907-1971 y›llar› aras›nda yaflam›flt›r. Mesle¤ine Ziraat Bankas›’nda bafllam›flt›r. ‹fl Bankas› genel müdürlü¤ünde bulunmufltur. 1962’de Akbank’›n Yönetim Kurulu baflkanl›¤›na getirilmifl ve bu bankan›n h›zla geliflmesinde pay sahibi olmufltur. 1965’de milletvekilli¤ine seçilmifl ve k›sa bir süre Ticaret bakanl›¤› yapm›flt›r. F. Ergin Damga Vergisi [Alm. Markensteuer] [Fr. Droit de timbre] [‹ng. Stamp duty] 264 Damping Darphane Osmanl› döneminden intikal eden bu vergi 1928 y›l›nda “Damga Resmi Kanunu” fleklinde yeniden düzenlenmifl, bu tarihten sonra birçok de¤ifliklikler ve ekler görülmüfltür. 1964’te bu vergi Damga Vergisi Kanunu ile bir defa daha düzenlenmifltir. Damga vergisi, kamu maliyesinde kimi zaman harç, kimi zaman ise vergi yerine kullan›lm›flt›r. Genifl anlam›yla, hukuki ve ticari ifllemlerde kullan›lan baz› belgeler ve k⤛tlar için ödenen vergidir. Kiflilerin kendi aralar›ndaki ifllemler, örne¤in bir kira sözleflmesi, bir makbuz ya da fatura düzenlenmesi damga vergisini, kamu tüzel kiflileri ile yap›lan hukuki ifllemler, örne¤in bir mahkeme karar› ya da bir tapu ifllemi, harc› do¤urmaktad›r. Damga vergisi yükümlüsü, ilgili belgelerdeki imza sahibi ya da sahipleridir. Damga vergisi ilgili ka¤›tlara pul yap›flt›r›lmas› ya da de¤erli k⤛tlar vergisi ödenmesi fleklinde tahsil edilir. De¤erli k⤛tlar devletin belirli ifllemlerde kullan›lmak üzere ç›kartt›¤› k⤛tlard›r. Devlet bunlar›n sat›fl› ile vergi alm›fl olur. 1 Mart 1981 tarihinde yap›lan de¤ifliklikle de¤erli k⤛t say›lan belgelerin say›s› art›r›lm›flt›r. Damga resminde matrah olarak al›nan miktar, vergiye tâbi ka¤›tlar›n niteli¤ine göre iki türlüdür. Bir k›s›m k⤛tlarda üzerinde yaz›l› para miktar› üzerinden belirli bir oranda vergi al›n›r ki buna “nispi vergi” denir. Di¤er flekilde ise vergi, k⤛d›n türüne göre belirli bir miktard›r. Bu da “maktu vergi” olarak adland›r›l›r. E. Korkmaz manl› yünlü sanayii kesinlikle y›k›lm›flt›r. (Bkz. Anti Damping Vergi) T. Çiller Dan›flma Yetkisi (Bkz. Kurmay Yetkisi) Daralma [Alm. Abschwung] [Fr. Contraction ] [‹ng. Contraction] 1792 ile 1913 y›llar› aras›nda konjonktür dalgalanmalar›, kapitalist ekonomilerin belirgin bir özelli¤i oldu¤u, iflsizli¤in yüksek oldu¤u bir dönemdir. Boom ve daralma bu dönem zarf›nda 7-8 y›ll›k aralarla bibirini izlemifltir. 1929-1935 y›llar›n›n büyük depresyonu ile k›yasland›¤› zaman daralmalar k›sa ömürlü olmufltur. Daralman›n özellikleri, üretimin gerilemesi, iflsizli¤in artmas›, fiyatlar›n ve ücretlerin gerilemesidir. (Bkz. Boom) D. Demirgil Dar Mükellefiyet Damping [Alm. Dumping] [Fr. Dumping] [‹ng. Dumping] ‹thal edilen bir ürünün ithal edildi¤i ülkede malolufl fi yat›ndan daha ucuza sat›lmas› olarak tan›mlan›r. Daha genel anlamda, biriken stoklardan kurtulmak ya da piyasada avantajl› duruma gelmek için düflük fiyata sat›fl yapmak da damping olarak nitelendirilir. Konuya uluslararas› ticaret aç›s›ndan bak›ld›¤›nda damping daha da baflka anlam ifade edebilir. Bir monopola yak›n durumda olan bir firma, üretimini art›rd›kça ortalama maliyetini de azaltmaktad›r . Oysa üretim artt›kça mal›n fiyat› da düflmektedir ki, bu kapal› bir ekonomi için söz konusudur. Bunun bilincinde olan firma, iç pazarda arz› k›sarak toplam arz›n›n bu bölümünü en yüksek fiyattan ve yüksek kârla satabilir. Toplam arz›n›n geri kalan k›sm›n› ise d›fl pazarlarda gerekti¤inde oldukça ucuza satarak toplam sat›fl›n› art›r›p kâr edebilir . Bu durum, toplam arz›n tamamen iç pazarda pazarlamas›ndan daha kârl› olabilir. Uluslararas› ticarette damping zaman zaman uygulanm›flsa da dünya iktisat tarihinde belki de en uzun süreyle uygulanan damping, ‹ngiltere’nin Levant Company arac›l›¤›yla Osmanl› pazarlar› nda yünlü kumafl sat›m›nda uygulad›¤› damping olmufltur. 1580-1650 y›llar› aras›nda uygulanan bu dampingde ‹ngiliz yünlüleri ‹stanbul’da Londra’daki fiyatlar›ndan % 20-30 ucuza sat›lm›flt›r. Bu olay sonucunda, daha önce Osmanl› pazarlar›na egemen olan ‹talyan yünlü sanayii ve Os- [Alm. Beschänkte Steuerpflicht] [Fr. Contribuable res treint] [‹ng. Limited tax libality, Nation-Wide taxation] Dünyada geliflen, h›zlanan uluslararas› ifl iliflkileri, vergi yükümlülü¤ü konusunda tam mükellefiyet yan›nda dar mükellefiyet esas›n› gelifltirmifltir. Gerçek ve tüzel kiflilerin elde ettikleri kazanç ve iratlar›n Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu esaslar›na göre vergilendirilmesinde dar mükellefiyet de benimsenmifltir. Türkiye’de yerleflmifl olmayan gerçek kiflilerin yaln›z Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilmelerine “dar mükellefiyet” denir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 6. maddesine göre, “Türkiye’de yerleflmifl olmayan gerçek kifliler sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler.” Kazanç ve irad›n Türkiye’de elde edilmesi esaslar›, iflyeri ve daimi temsilcilik, ayn› kanunun 7. ve 8. maddelerinde belirlenmifltir. Kurumlar Vergisi’nde ise, bu vergiye tâbi kurumlardan kanuni merkezleri ve ifl merkezleri Türkiye içinde bulunmayanlar, yaln›z Türkiye’de elde ettikleri kurum kazançlar› üzerinden vergilendirilirler.Yani dar mükellefiyete tâbidirler (Kurumlar Vergisi Kanunu m 11) Bu yükümlülü¤e giren kurum kazançlar›, ayn› kanunun 12. maddesinde say›lan ve Türkiye’de elde edilen kazanç unsurlar› flunlard›r: Ticari kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançlar›, zirai kazançlar, gayr›menkul ve menkul sermaye iratlar›, sair kazanç ve iratlar. Kanun koyucu gerçek ve tüzel kiflilerin sadece Türkiye’de yapt›klar› ifller ile onlar›n Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar›n vergilenmesini ve böylece ekonomik yarar ve devlet geliri elde edilmesini sa¤lamay› amaçlamaktad›r. (Bkz. Mükellefiyet, Vergilerin Yer Bak›m›ndan Uygulanmas›). G. Coflkun 265 Darphane [Alm. Münze, Münzstätte] [Fr. Hôtel de la monnaie] [‹ng. Mint] 1843 tarihine kadar Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun muhte- Darülhilâfe Alt›n› Davenant, Charles lif mahallerinde para darp edilmifl, bu tarihten sonra madeni para imali yaln›z ‹stanbul darphanesine tahsis olunmufltur. Darphane Fatih Sultan Mehmet’in ‹stanbul’u almas›ndan sonra Beyaz›t’ta Eski Saray civar›nda kurulmufl, 1577’de Beyaz›t’ta Koska’ya tafl›nm›fl, 1723 tarihinde ise Gülhane Park›’n›n Divanyolu kavfla¤›na düflen k›sm›ndaki binada faaliyetini son senelere kadar sürdürmüfltür. Halen Darphane yeni binas› ile Mecidiyeköyünde faaliyetini sürdürmektedir. Cumhuriyet devrine kadar k⤛t ve madeni para ima lathanesine Darphaneyi Amire denilmifltir. Buna karfl›l›k Cumhuriyete kadar resmi yaz›flmalarda darphane müdürlerine Meskûkat ‹daresi Müdürü denilmekte idi. 1922’den sonra ‹stanbul’da faaliyetini sürdüren ve Maliye Bakanl›¤›’na ba¤l› olan darphane’nin ad› “Darpha neyi Millî” idi; müdürlerine Darphaneyi Millî Müdürü, idaresine de Darphaneyi Millî Müdüriyeti ad› verilmifltir. Darphanede öteden beri alt›n, gümüfl para yan›nda madalya ve baz› niflanlar da bas›lmakta idi. Ayr›ca ufak para olarak bak›r ve nikel paralar da darbedilmekteydi. Banknot ve damga pullar› ile posta pullar› imparatorluk döneminde darphane matbas›nda bas›lmakta idi. Cumhuriyetin ilk y›llar›nda damga ve posta pullar› Millî Darphane fabrikas›nda bas›ld›¤› halde banknotlar d›fl ülkelerde bas›l›yordu. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun son y›llar›nda Duyunu Umumiye ‹daresi geliri kendisine tahsis edilmifl olan damga pullar›n› siparifl üzerine Darphaneyi Amire’de bast›rmakta idi. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda ‹stanbul’daki Darphaneyi Amire’yi islah ederek madeni para basma iflinde devlete varidat sa¤lamay› planlayan, Sultan 2. Mahmut’un bu kuruluflun bafl›na getirdi¤i Artin Kazaz Çelebi’dir. 1819-1833 y›llar› aras›nda bu kuruluflun bafl›nda bulunmufl olan Artin Kazaz, Rusya savafl›nda ma¤lup olan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun savafl tazminat›n› darphanenin geliri ile karfl›layarak padiflah›n büyük sevgi ve kendisine itimad›n› sa¤lam›flt›r. Artin Kazaz’›n ölümü ile yerine damad› olan Düzo¤lu Agop getirilmifl (18331247), ondan sonra da Mihran Efendi (1847-1880) bu görevi yüklenmifltir. Mihran Efendi’nin 33 y›ll›k müdürlü¤ünden sonra yerini Tevfik Bey alm›flt›r. 1919 y›l›na kadar 11 ayr› kifli bu görevi yüklenmifltir. Bunlar›n aras›nda “Defteri Müktesit” adl› ilk iktisat kitab›n› yazan Süleyman Sudi Bey de vard›r. (1885 - 1888) Darphane “millî” s›fat›n› ald›ktan sonra, ilk olarak Hakk› Behiç Bey komiser unvan› ile bu kuruluflun bafl›na getirilmifltir. H. Kazgan Darwin, Charles Robert (1809-1882) ‹nsan›n maymundan türedi¤ini savunan ünlü ‹ngiliz do¤a bilgini. Gençli¤inden beri kalbinden rahats›z oldu¤u halde, çok düzenli bir yaflam sayesinde 73 yafl›na dek ömrünü sürdürdü. Do¤aya karfl› ilgisi çok küçükten bafllad›. Kolleksiyonculuk merak›, avlad›¤› kufllar› samanla doldurup saklamas›, hep ilerdeki çal›flmalar›n›n iflaretleri say›labilirdi. Babas› onu papaz yapmaya kararl›yd›. Fakat sonradan bundan kurtuldu ve t›p e¤itimi yapmak için Edinburgh’a gitti. T›p e¤itimini de baflaramad›. 1831 y›l›nda gemi ile Güney Amerika’ya ve Pasifik adalar›n› gezmeye gitti. Befl y›l süren bu gezi Darwin’i do¤a bilimleri çal›flmalar›na yöneltti. Otuz yafllar›nda, kendisine çok önem veren day›s›n›n k›z› ile evlendi. Efli, çal›flmalar›nda ona sürekli yard›mc› olmufltur. Darwin, kendini bilimsel çal›flmalar›na adam›fl olmakla birlikte, geçimini sa¤lamak için Jeoloji Derne¤i kâtipli¤i gibi ifller de yapm›flt›r. Darwin’in kuram› esas olarak evrimci ve pozitivist nitelik tafl›r. Bu kuram›n iki genel ilkesi vard›r. Birinci ilke yaflam savafl›, ikinci ilke ise do¤al seçim ya da do ¤al ay›klanmad›r (Natural selection ) Birinci ilkeye göre, canl›lar sürekli olarak ürerler. Bu üreme, kaç›n›lmaz olarak, s›n›rl› kaynaklar›n paylafl›lmas› sorununu getirir. Bu sorun ise, ancak canl›lar›n birbirleriyle savafl› ve en uygun olan›n yaflam›n› sürdürmesi sonunda çözülür (Survival of the fittest) Görüldü¤ü gibi Darwin, Malthus’un nüfus kuram›ndan oldukça etkilenmifltir. Gerçekten de canl›lar›n evrimi konusundaki düflünceleri, Malthus’u okuduktan sonra biçimlenmifltir. Darwin, yaflam›n bafllang›c›n› ve sonunu bir tak›m dinsel ya da idealist düflüncelere ba¤lamaz. Son derece mekanik bir biçimde, canl›lar›n geliflmesini do¤al fiziksel ve evrimsel ilke ve rastlant›larla aç›klar. Yaflam›n bafllang›c›n›n çözülmez bir giz tafl›d›¤›n› öne sürer. ‹nsan›n “Hipokantropus” dedi¤i bir tür maymundan üredi¤ini söylemesini pek çok kifli hem Tanr›’ya karfl› gelmek, hem de insan› küçültmek saym›flt›r. Ayr›ca, sürekli bir yaflam savafl›n› ve en uygun olan›n yaflam›n› sürdürece¤ini savunmas›n› pek çok yazar ve düflünür ahlâk d›fl› görmüfltür. Oysa Darwin’in yapt›¤› yaln›zca do¤aya pozitif bilimin yöntemleriyle e¤ilmek olmufltur. Ayr›ca kendisi bir tanr›tan›maz de¤il, bir kuflkucudur (agnostik) E. Kongar Data (Bkz. Veri) Darülhilâfe Alt›n› Kâbe alt›n› da denilen bu alt›n 1808-1831 y›llar› aras›nda bas›lm›fl olup 8 k›rat a¤›rl›¤›nda, 20 milimetre çap›nda ve 830 ayar idi. Bu alt›n›n yar›s› ve dörtte biri de¤erinde iki türü daha vard›r. Bunlardan Darülhilafete N›sfiyesi 4 krat a¤›rl›¤›nda, 16 milimetre çap›nda ve 830 ayard›r. Darülhilâfete Râbiyesi ise 2 krat a¤›rl›¤›nda, 13 milimetre çap›nda ve 830 ayard›r. H. Kazgan Davenant, Charles ‹ngiliz iktisatç›s›d›r. 1656-1714 y›llar›nda yaflam›flt›r. Vergi konular›yla ilgilenmifl, d›fl ticaretle u¤raflm›fl ve milletvekilli¤i yapm›flt›r. Merkantilist’lerdendir. Ancak sistemin kat› ilkelerine ba¤l› kalmam›fl ve sorunlara pratik bir yaklafl›mla çözüm aramay› tercih etmifltir. (Bkz. Merkantilizm) F. Ergin 266 Davenport, Homer Calvin Davran›flsal ‹liflkiler Davenport, Homer Calvin Amerikal› iktisatç›d›r. 1861-1931 y›llar›nda yaflam›flt›r. Maliyet, faiz ve vergi teorilerine katk›lar› vard›r. F. Ergin Davran›fl Bilimleri [Alm. Verhaltensforschung] [Fr. Sciences de Comporte ments] [‹ng. Behavioral sciences] Bir bilimler grubunun biraya gelerek insanlar›n davran›fllar›n›n neden ve sonuçlar›n› inceleyen ve insanlar› bu davran›fla yönelten güdüleri saptamaya çal›flan bir bilim dal›d›r. fiekilde görülece¤i gibi, bu bilim dal›n›n oluflmas›na katk›da bulunan üç temel bilim vard›r. Bunlar Psikoloji, Sosyoloji ve Antropoloji’dir. Bunlar›n d›fl›nda, Tarih, ‹ktisat, Hukuk ve Biyoloji gibi toplumsal içerikli bilimlerin de davran›fl bilimlerine katk›da bulunduklar›n› söylemek gerekmektedir. Davran›fl bilimlerini oluflturan bir bilim dal› olarak Sosyoloji, kifli ile daha az ilgilenirken, insanlar›n amaçl› olarak meydana getirdikleri insan topluluklar›n› (aileden devlete kadar yasal ve yasal olmayan örgüt ve gruplar), di¤er bir deyiflle sosyal gruplar› ve bu gruplarla ilgili sosyal de¤iflim süreçlerini inceler. Sosyal iliflkilerle, sosyal de¤iflimle ve bunlar›n sonuçlar› ile ilgili öngörüler (tahminler) yapar. Bunlar› yaparken sosyal örgütler ya da gruplar aras›ndaki farkl›l›klar› da ortaya koyar. Antropoloji ise, insanlar›n yaflay›fl biçimini ve onlar›n meydana getirdikleri eserleri ilkel toplumlardan günümüze kadar inceleyen bilim dal›d›r. Böylece, geçmifl kültürler, uygarl›k kal›nt›lar›, insanlar›n biyolojik evrimi, kullan›lan teknoloji biçimleri ile bütün bu hususlar›n bireyler ve sosyal gruplar üzerindeki etkisini inceler. Bugün Linguistik (Dilbilim) ad› verilen, konuflma ve anlaflmay›, diller aras›ndaki iliflkileri araflt›ran disiplin de antropolojinin bir dal› say›lmaktad›r. Psikoloji de, bireysel davran›fllar› inceleyen, bunlar›n süreçlerini (alg›lama, yarg›lama, düflünme, güdüleme, tutum oluflumu vb.) ve nedenlerini saptamaya çal›flan, bireyler aras›ndaki farkl›l›klar› ortaya koyan bir bilim dal›d›r. Psikoloji daha çok, insan›n bilinçli bir flekilde çevresi ile iliflkilerde bulunmas›n› ve bunlarla ilgili ruhsal süreçleri kapsar. ‹nsan›n çevresinden gelen etkileri süreçlendiren ve bir tepki ya da davran›fl biçimine dönüfltüren hususlar ise, zekâ düzeyi, duygular›, karakteri, ak›l yürütme, kültür düzeyi, bedensel ve biyolojik yap›s›d›r. Bütün bu çoklu de¤iflkenler insandan insana de¤ifliklikler arzetti¤i için, her insan di¤erlerinden ayr› ruhsal süreçlere ve davran›fl biçimlerine sahiptir ve her insan›n kiflili¤i di¤er insanlardan farkl›l›klar gösterir. E. Eren Davran›flç›l›k [Alm. Behaviorismus, Verhaltenspsychologie] [Fr. Be haviorisme] [‹ng. Behaviorism] Organizmay›, d›fl koflullar ve iç süreçler çerçevesinde nesnel davran›fllar yapan, bu nedenle de bütünüyle gözlenebilir davran›fllar›n sahibi bir inceleme konusu sayan psikoloji yaklafl›m›d›r. Davran›flç›l›k, insan›n çevresinden gelen uyar›c›lara karfl› tepkiler gösteren bir yap›ya sahip oldu¤u anlay›fl› ile, bu davran›fllar› inceler. ‹lk kez sistematik olarak 1913 y›l›nda Watson taraf›ndan ortaya at›lm›flt›r. O zamana dek psikoloji bilimi daha çok zihinsel etkinlikler üzerinde odaklafl›rken, Watson’dan sonra bireyin gözlenebilir davran›fllar›, çevresine bir tepki olarak, gerekli bir biçimde ele al›nmaya baflland›. Davran›flç› okula gören insan davran›fllar›, d›flardan gelen bir uyar›c›ya (stimuli) verilen yan›tlardan (respon se) oluflur. Bu yaklafl›m›n›n d›fl›nda kalan düflünce okullar› Gestalt Psikolojisi ve Psikoanalitik yaklafl›mlar›d›r. Davran›flç› okulun en önemli destekçilerinden biri, özellikle köpekler üzerinde deneyler yapm›fl olan Pavlov’dur. Pavlov’un ünlü deneyinde, köpeklere her yemek veriliflinde çan çal›nm›fl, sonunda yemek verilmeden çan çal›n›nca köpeklerin yemek yer gibi a¤›zlar›n›n suland›¤› görülmüfltür. Asl›nda flartl› refleks ya da ko flulland›r›lm›fl tepki denilen bu durum, Osmanl› ordusunda çok önceden hayvanlar üzerinde kullan›lmaktayd›. ‹stanbul’dan Yemen’e gemi ambar›nda gönderilen ordunun atlar› ac›k›p gürültü etmeye bafllay›nca, yukardan yem borusu öttürülür, böylece atlar bir süre için sakinleflirdi. Davran›flç›l›k, genifl ölçüde, kal›t›msal özellikleri reddeder. Ö¤renme süreci içinde ancak d›fl koflullanma süreçleri üzerinde durur. Örne¤in tüylü bir kumafla her elini uzatt›¤›nda yüksek sesle korkutulan bir çocuk, bir süre sonra gördü¤ü tüylü kumafl karfl›s›nda a¤lamaya bafllar. Davran›flç› okulun en önemli katk›s›, o döneme dek genellikle öznel (sübjektif) bir disiplin say›lan psikolojiye çok daha nesnel (objektif) nitelikler kazand›rm›fl olmas› ve “Deneysel Psikoloji” nin geliflmesine yol açmas› olmufltur. Her ne kadar tek bafl›na tüm insan davran›fllar›n›n aç›klanmas›na yetmese de, grup dinami¤i, pysikoanaliz ve genetik ile birlikte insan hakk›ndaki bilgimizin bütünleflmesine büyük ölçüde yard›mc› olmufltur. (Bkz. Davran›fl Bilimleri) E. Kongar Davran›flsal ‹liflkiler [Alm. Verhaltensbeziehungen] [Fr. Comportement des sujets économiques] [‹ng. Behavioural relations ] 267 Dawes Plan› Halk›n sosyo-psikolojik davran›fllar› nedeniyle, ekonomik de¤iflkenler aras›nda beliren de¤iflmez iliflkiler vard›r. Örne¤in, bir ekonomide bireylerin elde ettikleri gelirle, bu gelirlerden yapt›klar› tüketim harcamalar› ve tasarruflar aras›nda de¤iflmez iliflkiler kuran “tüketim ve tasarruf fonksiyonlar›” birer davran›flsal iliflkidir. Makro ekonomik ve ekonometrik modellerde davran›flsal iliflkilerin önemi büyüktür. Ad› geçen iliflkiler yard›m›yla ortaya konan sabit e¤ilimler (tüketim ve tasarruf meyli gibi), modellerde koefisyan ya da parametre olarak kullan›lmaktad›r. E. Alkin Dawes Plan› [Alm. Dawes-Plan ] [Fr. Plan Dawes ] [‹ng. Dawes Plan ] 1924 y›l›nda General C. G. Dawes’in baflkanl›¤›nda, Almanya’da Mark’›n tamamen çökmesinden sonra Almanya’n›n savafl tazminat› ödemeye devam etmesine olanak vermek amac›yla haz›rlanm›fl bir pland›r. 1929’da Dawes Plan›’n›n yerine Young Plan› uygulamaya konulmufltur. D. Demirgil Defansif Esneklik DÇM (Bkz. Dövize Çevrilebilir Mevduat) Dealer (Bkz. Jobber ) Deblokaj [Alm. Deblokage] [Fr. Déblocage] [‹ng. De-blocking] Özellikle çekte söz konusudur. Kaybedilmifl bir çekin ya da keflidecisi veya cirantas› ile lehdar› veya ciro edildi¤i flah›s aras›nda bir anlaflmazl›k ç›kan, çekin, hakk› olan d›fl›nda bir kimseye ödenmesini önlemek amac›yla, keflideci ya da ciranta taraf›ndan ödeme yerinde Ticaret Mahkemesi taraf›ndan al›nan ve bankaya bildirilen ödememe karar›n›n geri al›nmas›n› ifade eder. (Bkz. Bloke Çek, Blokaj) M. Berk Defansif Esneklik [Alm. Defansive Elastizität] [Fr. Elasticité Défensive ] [‹ng. Defensive elasticity] ‹flletme, rakiplerden, devlet taraf›ndan, do¤a koflullar›ndan, talep ve genel ekonomik düzeyde meydana gelecek Dayan›kl› Tüketim Mallar› [Alm. Dauerhafte Konsumgüter ] [Fr. Biens de consom - de¤iflmelerden gelecek tehlikeleri hesaba katarak iki tutum tak›nabilir. Bunlardan birincisi, riskleri ortadan kalmation durables ] [‹ng. Consumer durables] Bir y›ldan daha fazla ömrü olan tüketim mallar›d›r. En d›rma ya da da¤›tma tedbirleriyle ilgili olan defansif (saönemlileri otomobil, çamafl›r makinesi, buzdolab›, elek- vunucu) esnekliktir. Defansif esneklik iki güvenlik tedbirini kapsamaktad›r. Bunlar, nötrlefltirme ve denklefltir trik süpürgesi ve ev eflyas›d›r. Bu tür dayan›kl› mallar, nitelikleri gere¤i, fliddetli ta - me’dir. Nötrlefltirme, iflletme faaliyetlerini tehlikeye düflüren lep de¤iflmeleriyle etkilenir. Kötü konjonktür zamanlar›nda bu çeflit mallar›n sat›n al›nmas› süresiz olarak geri bir çevre eleman›n› etkisiz k›larak belirsizli¤i azaltma b›rak›labilir; yüksek konjnktür zamanlar›ndaysa herkes yoludur. Rekabet nötrlefltirilmesinde Türk firmalar›, Sanayi ve Teknoloji Bakanl›¤›’nca ithalat› azalt›c› ve yerli dayan›kl› tüketim mallar›na afl›r› bir talep gösterir. Çeflitli mallar›n zaman serileri karfl›laflt›r›ld›¤›nda, sanayii koruyucu gümrük tedbirleri sayesinde d›fl rekadayan›kl› tüketim mallar›yla sermaye mallar›n›n çok da- bete karfl› korunmaktad›rlar. Bu, devletin yerli sanayie ha fliddetli dalgalanmalar gösterdi¤i anlafl›lmaktad›r. Tü- vermifl oldu¤u bir kolayl›kt›r. Yine Ticaret Kanunu’nun ketim hareketleri genellikle konjonktür hareketlerinin yararlanma hakk› olarak firmalara tan›m›fl oldu¤u pa nedeninden çok sonucu gibi gözükmektedir. Dayan›kl› tentler ve ihtira beratlar›, hukuki koruma yoluyla tektüketim mallar›nda görülen hareketlerin ise konjonktür nolojik risklerin nötrlefltirilmesinin örne¤idir. Baz› enhareketlerinin ana nedenlerinden oldu¤unu göstenen ye- düstrilere girifl hakk› da özel kanunlarla s›n›rland›r›lm›flt›r. terli belirtiler vard›r. (Bkz. Dayan›ks›z Tüketim Mallar›) Denklefltirme, üretilen ürünlerin taleplerinde oldu¤u D. Demirgil kadar rekabetlerinde de karfl› karfl›ya bulunulan risklerin birikiminden kaç›nma yoludur. Denklefltirme amac› üç Dayan›ks›z Tüketim Mallar› [Alm. Nicht dauerhafte konsumgüter] [Fr. Biens de con - ana boyutla ölçülür. Birincisi, sat›fllar›n ne kadar›n› ba¤›ms›z müflteriler sommation non durables] [‹ng. Non-durable goods] Üretilen ve ithal edilen mallar, kullan›ld›klar› yerlere, tüketmektedir. E¤er iflletme ofansif bir politika izlemik›sa ve uzun ömürlü olufllar›na göre s›n›fland›r›l›r. Da- yorsa sat›fllar› içinde ba¤›ms›z müflterilerinin oran› çok yan›ks›z tüketim mallar› nihai mallar kapsam›nda olup, azd›r; yani ba¤›ml› bir firma olarak hareket etmektedir. nihai tüketimde kullan›lmaktad›r. Nihai tüketimde kulla- Üretiminin hemen hemen tamam›n› anlaflmal› müflterilen›lma yeri hane halklar›, devlet ve kâr gayesi gütmeyen rine vermektedir. Bu ba¤›ml›l›k onu ofansif (esnek) pokurulufllar›n tüketim harcamalar›d›r. Giyecek, yiyecek, litika izlemekten al›koyan bir araç olmaktad›r. ‹kinci ölçü, firman›n co¤rafi sektör olarak ürünlerini içecek ve ömürleri bir y›l› aflmayan di¤er mallard›r. K⤛t, kalem, zarf, silgi vb. gibi. (Bkz. Milli Muhasebe Sis - satt›¤› pazar k›s›mlar›n›n say›s›d›r. Örne¤in yurdumuzda temi, Dayan›kl› Tüketim Mallar›, Özel Tüketim Harca - buzdolab› ve çamafl›r makinesi imal eden bir firma yaln›z yurt içinde sat›fl yapmakla kalmay›p Ortak Pazar, malar›). E. Özötün Ortado¤u ve Asya ülkelerindeki pazarlara ihracat yapa268 Deflasyon Defterdarl›k bildi¤i ölçüde defansif bir politika izlemifl olacakt›r. Oysa faaliyet yapt›¤› pazarlar›n say›s› azald›¤› ölçüde daha az defansif politikaya sahip olacakt›r. Bu nedenle, sadece yurt içi talebe ba¤l› olarak faaliyet yapan firmalar daha az defansiftirler. Üçüncü ölçü, firman›n faaliyetlerinin dayand›¤› ya da sahip oldu¤u ba¤›ms›z teknolojilerin say›s›d›r. Örne¤in bir firma, elektronik geliflme bak›m›ndan birçok olanaklar› bulunan endüstri sektöründe faaliyet yap›yorsa, yüksek derecede bir defansif esnekli¤e sahip demektir. Kolayl›kla mal farkl›laflt›rmas›na giderek, rekabet alan›n› terketmeksizin, birçok ürünü deneme flans›na sahiptir. (Bkz. Ofansif Esneklik) E. Eren aç›k meydana gelmifl olur. Deflasyoncu a盤›n büyüklü¤ü, tam istihdam flartlar› alt›nda meydana gelen tasarrufa oranla yat›r›mdaki yetersizli¤e eflittir. Aç›k bir ekonomide yat›r›ma ek olarak ihracat›n ve devlet harcamalar›n›n tasarrufa, ithalata ve vergilere oranla düflük olmas› “deflasyoncu aç›k” › oluflturur. (ßkz. John Maynard Keynes) D. Demirgil Deflatör Deflasyon [Alm. Deflation] [Fr. Déflation] [‹ng. Deflation] Aç›k ya da bask› alt›nda tutulan enflasyon durumlar›nda paran›n sat›n alma gücünü stabilize etmek ya da yükselt mek için uygulanan ekonomik ve mali tedbirlere verilen add›r. Deflasyon politikas›nda flu tedbirlerin biri ya da birkaç› al›n›r: Kredi deflasyonunda reeskont oran›n›n yükseltilmesi, mevduat zorunlu karfl›l›klar›n›n yükseltilmesi, kredi kontenjanlar›n›n düflürülmesi ve aç›k piyasa ifllemlerinin yap›ld›¤› ülkelerde merkez bankas›n›n portföyünde bulunan k›ymetli evrak›n piyasaya sürülmesi yoluyla krediyi daralt›c› bir politika izlenmektedir. Kamu harcamalar›n› daraltmak, vergi gelirlerini daraltmak yoluyla bütçe fazlas› yarat›lmakta ve bu fazlal›k ya sterilize etmekte ya da kamu tahvillerini piyasadan çekmekte kullan›lmaktad›r. (Bkz. Aç›k Piyasa ‹fl lemleri) D. Demirgil Deflasyoncu Aç›k [Alm. Deflatorische] [Fr. Ecart déflationniste ] [‹ng. Deflationary gap] Yat›r›mlarda meydana gelen bir art›fl›n millî gelir üzerinde çok olumlu etkiler yapmas›na karfl›l›k, yat›r›mlarda meydana gelen bir azalma da millî gelirin çok daha fazla azalmas›na neden olur. Marjinal tüketim e¤ilimi 2/3 ve dolay›s›yla yat›r›m çarpan› 3 ise, yat›r›m f›rsatlar› 200 milyar lira azal›rsa, millî gelir bunun üç kat› yani 600 milyar lira azalacakt›r. E¤er safi yat›r›m s›f›ra kadar gerilerse, bu takdirde millî gelir, toplumun hiçbir tasarrufta bulunamayaca¤› baflabafl noktas› düzeyine düflecektir. Bu flartlar alt›nda millî gelirin dengede olmas›n›n hiç de hay›rl› bir durum olmad›¤› anlafl›lmaktad›r. E¤er yat›r›m azsa millî gelirin denge düzeyi, iflsizli¤e ve milli kaynaklar›n ât›l kalmas›na neden olacakt›r. Arzu edilen millî gelir düzeyi, tam istihdama yak›n oland›r. Tam istihdam düzeyine varmak için yat›r›m›n tam istihdamdaki tasarruflara eflit olmas› gerekir. Tam istihdam flartlar› alt›nda meydana gelen tasarruflar yat›r›mla karfl›lanmad›kça tam istihdam halinin devam› mümkün de¤ildir. Bu takdirde deflasyoncu bir [Alm. Deflator] [Fr. Déflateur] [‹ng. Deflator] Nominal serileri reel serilere çevirmek için kullan›lan endekslerdir. Örne¤in, Türkiye’de nominal gayrisafi ulusal has›la verilerinden hareket ederek reel ya da sabit fiyatlarla gayri safi ulusal has›laya varmak üzere uygulanan fiyat de¤iflikliklerini belirleyen endekse, ulusal gelir deflatörü denilmektedir. E. Alkin Defterdar [Alm. Regionalle Schatzführer] [Fr.Trésorier-payeur général ] [‹ng. District treasurer ] Defterdarl›k görevlerinin yap›lmas›ndan ve yürütülmesinden il taflra örgütünün bafl›nda bulunan sorumlu ve yetkili kifli olup, emrindeki tüm görevlilerin amiridir. Defterdar, 2996 say›l› Maliye Bakanl›¤› Teflkilat ve Vazifesi Hakk›nda Kanun’a göre, bulundu¤u ilde Maliye Bakanl›¤›’n›n en yüksek memurudur. (Bkz. Defterdar l›k) G. Coflkun Defterdarl›k [Alm. Schatenamt] [Fr. Bureau de trésorier-payeur gé néral] [‹ng. Office of the district treasurer]. 1936 tarihli, 2996 numaral› Maliye Bakanl›¤› Teflkilat› ve Vazifesi Hakk›nda Kanun’la ve bu kanuna ek olarak ç›kar›lan di¤er kanunlarla, Maliye Bakanl›¤› örgütü “merkez” ve “taflra” olarak düzenlenmifltir. Taflra örgütü vas›tas›yla Maliye Bakanl›¤›’n›n görevleri merkez d›fl›nda yürütülmektedir. Taflradaki mali ifller, illerde bakanl›¤› ba¤l› defterdal›klar ile bunlara ba¤l› müstakil Vergi Dairesi Müdürlükleri, ilçelerde Malmüdürlükleri arac›l›¤›yla yürütülür. ‹lin en büyük maliye memuru olarak Defterdar, bakanl›¤›n taflra hizmetlerinin yürütülmesinde koordinasyonu sa¤lar; il ve ilçe örgütüne sorulan konular hakk›nda bakanl›¤›n görüflleri do¤rultusunda vali ad›na cevap verir; atanmalar›, illere ait olan memurlar›n özlük ifllemlerini yürütür. Defterdarl›¤a ba¤l› ana birimler flunlard›r: Gelir Müdürlü¤ü: Merkez ve ba¤l› ilçelerde vergi ve resimlerin tarh, tahakkuk ve tahsilini izler ve bu konuda gereken tedbirleri al›r; terkinleri gereken vergileri Defterdar ad›na terkin eder; vergi kanunlar›n›n uygulanmas› dolay›s›yla sorulacak hususlar› cevapland›r›r; Vergi Usul Kanunu’na göre gerekli bilgileri toplar; il ve ilçelerin tahakkuk ve tahsile ait istatistiklerini haz›rlar. Vergi Dairesi Müdürlü¤ü: Vergi Daireleri, vergi kanunlar›n›n uygulanmas› bak›m›ndan, görev bölgesinin 269 Defter De¤eri ifl hacmi ve yöresel özellikler gözönünde bulundurularak “A”, “B” veya “C” tiplerine göre örgütlenir. Muhasebe Müdürlü¤ü: Devlet örgütünün ildeki tahakkuk birimlerince gerçeklefltirilen giderlerin kanunlara uygunlu¤unu inceler ve ödemesini yapt›r›r; bütçe giderlerine ba¤l› olarak tahakkuk eden devlet gelirlerini tahsil eder; yapt›¤› mali ifllemleri muhasebelefltirir ve Say›fltay’a idare hesab› verir. Öteki Saymanl›klar: ‹l Muhasebe Müdürlü¤ü’nün görev alan› d›fl›nda kalan saymanl›k hizmetleri için kurulmufl askeri ve mülki saymanl›klar da yukar›da yaz›l› ifllemleri yaparlar. Milli Emlâk Müdürlü¤ü: Ulusal emlâke ait ifllerin hacimli ve önemli bulundu¤u illerde kurulmufltur. Milli Emlâk Genel Müdürlü¤ü görevlerinin illere iliflkin olan bölümünü yürütür; kira karfl›l›¤› ve ecrimisil gibi devlet alacaklar›n› tahakkuk ettirir; ‹l Ayniyat Saymanl›¤› da yapar. Milli Emlâk Müdürlü¤ü bulunmayan yerlerde bu görev Gelir Müdürlü¤ü’nce yerine getirilir. Kontrol Memurlar›: ‹l ve ilçe örgütüne ait servisleri Defterdar ad›na kontrol eder; vergi inceleme ve yoklamalar›n› yaparlar. Kambiyo Servisi: Hazine Genel Müdürlü¤ü ve M‹‹T Genel Sekreterli¤i’ne ba¤l› olarak kambiyo ifllerini görmek üzere dört ilde (‹stanbul, ‹zmir, ‹çel ve Ankara) Kambiyo Bölge Müdürlü¤ü kurulmufltur. Muhakemat Müdürlü¤ü: Baflhukuk Müflavirli¤i ve Muhakemat Genel Müdürlü¤ü’ne ba¤l› olarak halen dört ilde (Ankara, ‹stanbul, ‹zmir, Bursa) Bölge Muhakemat Müdürlü¤ü ve on bir ilde Muhakemat Müdürlü¤ü vard›r. Muhakemat ve Bölge Müdürleri, Defterdal›k veya il idare flubelerinden sorulan ifller hakk›nda mütalaa verir ve gerekli hukuki ifllemleri yaparlar. Malmüdürlü¤ü: Malmüdürü, ilçenin en büyük maliye memurudur. Tahakkuk eden giderleri inceleyip ödenmesini sa¤lar; ba¤›ms›z vergi dairesi bulunmayan ilçelerde, (C) tipi Vergi Dairesi Müdürü s›fat› ile, devlet gelirlerine iliflkin her türlü ifllemleri yapar, millî emlâk›n mevzuat› uyar›nca yönetimini sa¤lar; devletin taraf oldu¤u davalarda Hazine’yi temsil eder; yapt›¤› mali ifllemleri muhasebelefltirir ve Say›fltay’a idare hesab› verir. ‹lçede Malmüdürünün görevi d›fl›nda olan saymanl›k hizmetleri için kurulan askeri ve mülki saymanl›klar, giderlerin incelenip ödenmesi, muhasebelefltirme ve idare hesab› vermek gibi ifllemleri yaparlar. (Bkz. Defterdar ) G. Coflkun Defter De¤eri [Alm. Buchwert] [Fr. Valeur nette] [‹ng. Book value] ‹flletmenin sahip oldu¤u bir varl›¤›n muhasebe defterlerinde kay›tl› bulunan de¤erini ifade eder. Varl›klar›n ço¤u, defterlerde tarihi maliyetleriyle kay›tl› bulundu¤undan, bu varl›klar›n defter de¤erleri, onlar›n piyasa de¤erlerini yans›tmaz. Defter de¤eri kavram›yla ilgili olarak çok s›k kullan›lan bir terim, “net defter de¤eri” dir. Net defter de¤eri, amortismana tâbi bir sabit varl›¤›n defter de¤erinden birikmifl amortisman› ç›kar›larak hesaplan›r. Bir sabit var- De¤er Art›fl Vergisi l›¤›n sat›fl›ndan sa¤lanan kâr ya da zarar, sabit varl›¤›n sat›fl›ndan sa¤lanan gelirle sabit varl›¤›n net defter de¤eri aras›ndaki fark olarak belirlenir. Bilançolarda sabit varl›k kalemlerine yer verilirken, tali bir sütunda, bunlar›n defter de¤erlerinden birikmifl amortismanlar› ç›kar›larak, akit tutarlar› sütununa net defter de¤erleri rakamlar›n›n kayd›r›lmas› sa¤lan›r. Böylece aktifler toplam›na sabit varl›klar›n yaln›zca net defter de¤erlerinin dahil edilmesi sa¤lanm›fl olur. (Bkz. Net Defter De¤eri) Y. Ercan Defterden Silme (Bkz. Kay›ttan Silme) Defteri Kebir (Bkz. Büyük Defter) Defteri Kebirli Yevmiye (Bkz. Defter Tutma Sistemleri) Defter Tutma Sistemleri [Alm. Bucführungssysteme] [Fr. Systèmes de comptabi lité] [‹ng. Book-keeping Systems] Muhasebe kay›tlar›n›n önemli bir k›sm›n› günlük defter, büyük defter ve yard›mc› defter kay›tlar› oluflturmaktad›r. Muhasebeye iliflkin bu kay›t düzeni “Defter tutma sistemleri” ya da “Defter sistemleri” diye adland›r›l›r. Defter sistemleri özel yevmiye ayr›m›na dayanmaktad›r: 1-Tek yevmiyeli sistem ya da klasik ‹talyan sistemi, 2- Çok yevmiyeli sistemler: Türk, Alman, Frans›z ve ‹ngiliz sistemleri, 3- Büyük defterli günlük defter sistemi ya da Amerikan sistemi, Klasik ‹talyan sisteminde bir günlük defter, bir büyük defter ve gerekti¤i kadar yard›mc› defter kullan›l›r. Kasa-mahsup sistemi diye tan›mlanan Türk sisteminde ve Alman sisteminde iki günlük defter vard›r. Aralar›ndaki fark flöyle aç›klanabilir: Türk sisteminde kasa günlük defterine kaydedilen ifllemler devre sonlar›nda icmal yoluyla mahsup günlük defterine nakledilir ve oradan büyük deftere kay›t yap›l›r. Alman sisteminde ise, kasa ve mahsup günlük defterine kaydedilen ifllemlerin önce bir genel günlük deftere ve oradan büyük deftere nakledilmesi söz konusudur. ‹kiden çok günlük defterli sistemlerden en önemlileri Frans›z ve ‹ngiliz sistemleridir. Bu sistemler aras›ndaki fark, Frans›z sisteminde özel günlük defterlerden (sat›fllar, alacaklar, senetler günlük defterleri gibi) baflka bir de genel günük defterin bulunmas›na karfl›l›k, ‹ngiliz sisteminde genel günlük defterinin bulunmamas›d›r. Amerikan sisteminde ise günlük defterle büyük defter ayn› yaprak üzerinde birlefltirilmifltir. F. Bilgino¤lu De¤er Art›fl Vergisi [Alm. Kapitaleartagssteur ] [Fr. Impôt sur les bénéfices du capital ] [‹ng. Capital gains tax ] 270 De¤erleme De¤erleme Yöntemleri Ekonomideki geliflmeler, fiyat hareketleri, kentleflme gibi nedenlerle özellikle tafl›nmazlar›n de¤erlerinde meydana gelen art›fllar, de¤er art›fl› (ya da servet art›fl› ) gelirleridir. Bu, d›flsal olaylarla servetin durdu¤u yerde artmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Ancak servetin kullan›lmas›ndan ya da baflkalar›na kulland›r›lmas›ndan kaynaklanm›fl de¤ildir; servetin de¤erindeki art›fl serveti oluflturan mallar›n devir ya da sat›fl› s›ras›nda ortaya ç›kmaktad›r. Art›fl, bu s›rada ya da belli dönemlerde yap›lan de¤erlemelerle saptanabilir. De¤er art›fl› gelirleri sürekli ya da dönemsel gelirler olmay›p, geçici ve devams›z, Safi Art›fl Kanunu’na uygun gelirlerdir.Bu tür gelirler, De¤er Art›fl vergisine konu olur. Gelir Vergisi Kanunu’na göre gayr›menkul (tafl›nmaz) ve haklar›n, menkul (tafl›n›r) de¤erlerin sat›fl›ndan, ifltirak hisselerinin de vir ve temlikinden do¤an kazançlar›n vergilendirilmesi, Finansman Kanunu’yla getirilen “Gayrimenkul K›ymet Art›fl› Vergisi”, bir kiflinin devaml› ticaret yapmas›na ya da serbest mesle¤ini devaml› uygulamas›na karfl›n geçici olarak yapt›¤› faaliyetler dolay›s›yla Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen esaslara göre elde etti¤i kazançlar›n vergilendirilmesi gibi.. (Bkz. Gelir Vergisi, Gayr› menkul K›ymet Art›fl Vergisi) G. Coflkun De¤erleme [Alm. Bewestung] [Fr. Valorisation] [‹ng. Appreaciati on] De¤erleme, vergi matrahlar›n›n hesaplanmas›yla ilgili iktisadi k›ymetlerin takdir ve tesbitidir. (VUK m. 258) De¤erleme Günü: De¤erlemede, iktisadi k›ymetlerin vergi kanunlar›nda gösterien gün ve zamanlarda haiz olduklar› k›ymetler esas tutulur. ((VUK m. 259) De¤erlemede Esas: De¤erlemede, iktisadi k›ymetlerden her biri tek bafl›na nazara al›n›r. Teamülen ayn› cinsten say›lan mallar› ve düflük k›ymetli müteferrik eflyay› toplu olarak de¤erleme caizdir. ((VUK m. 260) De¤erleme Ölçüleri: De¤erleme, iktisadi k›ymetin nevi ve mahiyetine göre afla¤›daki ölçülerden biri ile yap›l›r: (VUK m. 261) 1) Maliyet bedeli 2) Borsa rayici 3) Tasarruf de¤eri 4) Mukayyet de¤er 5) ‹tibari de¤er 6) Vergi de¤eri 7) Rayiç bedel 8) Emsal bedeli ve ücret Borsa rayici: Borsa rayici, gerek menkul k›ymetler ve kambiyo borsas›na, gerekse ticaret borsalar›na kay›tl› olan iktisadi k›ymetlerin de¤erlemeden evvelki son muamele gününde borsadaki muamelelerin ortalama de¤erlerini ifade eder. Normal dalgalanmalar d›fl›nda fiyatlarda bariz karars›zl›klar görülen hallerde, son muamele günü yerine de¤erlemeye takaddüm eden 30 gün içindeki ortalama rayici esas olarak ald›rmaya Maliye Bakanl›¤› yetkilidir. (VUK m. 263) ‹tibari De¤er: ‹tibari de¤er, her nevi senetlerle es271 ham ve tahvillerin üzerinde yaz›l› olan de¤erdir. ((VUK m. 266) (Bkz. Emsal Bedeli) E. Özdemir De¤erleme Yöntemleri [Alm. Bewertungsmethode, Bewertungsverfahren] [Fr. Méthodes d’évaluation] [‹ng. Valuation Methods] Muhasebe aç›s›ndan, de¤erleme yöntemleri terimi ile flunlardan herhangi biri kastediliyor olabilir. 1- ‹flletme varl›klar›n›n bilançoda rapor edilecek de¤erlerinin saptanmas›nda kullan›lan fiyatlar›n ait oldu¤u piyasa ve zaman aç›s›ndan söz konusu olan alternatif yöntemler. Bu yöntemler afla¤›daki tabloda özetlenmifltir. ZAMAN P‹YASA Geçmifl Sat›n Tarihi Maliyet Alma Yöntemi Cari Yenileme Maliyeti Yöntemi Satma Ç›k›fl De¤erleri Yöntemi — Gelecek ‹skonto Edilmifl Nakit Ak›fllar› Yöntemi Uygulamada egemen olan yöntem, tarihi maliyet yöntemi (geleneksel muhasebe) olup, bu yöntem genel kabul görmüfl muhasebe ilkelerine dayan›r. ‹lke olarak, bu yönteme göre varl›klar, bilançoda elde edildiklerinde iflletme taraf›ndan katlan›lm›fl maliyet leriyle (tarihi maliyetleriyle) rapor edilir. Bununla birlikte bu ilkenin çeflitli istisnalar› da vard›r. Yenileme maliyeti yöntemi, iflletme varl›klar›n›n bilanço tarihindeki yerine koyma (ikame) de¤erleriyle, ç›k›fl de¤erleri yöntemiyse varl›klar›n bilançoda elden ç›karma de¤erleriyle rapor edilmesi gerekti¤ini savunur. ‹skonto edilmifl nakit ak›fllar› yöntemindeyse, varl›klar›n, gelecekte sa¤layacaklar› net nakit girifllerinin iskonto edilmifl (bugünkü) de¤erleriyle rapor edilmesi gerekti¤i savunulur. Tarihi maliyet d›fl›ndaki yöntemlerin muhasebede genel kabul görmemesinin bafll›ca nedenleri aras›nda -teorik tart›flmalara ek olarak- bu yöntemlerin uygulama güçlükleri (bazen olanaks›zl›¤›), yeteri kadar objektif olmad›klar› iddias› ve vergi mevzuat›na göre verginin, büyük ölçüde, tarihi maliyet yöntemine göre hesaplanan kâr üzerinden hesaplan›yor olmas› say›labilir. Sürekli ve yüksek oranlara ulaflan enflasyon karfl›s›nda geleneksel muhasebe çerçevesinde haz›rlanan finansal tablolar gerçekçi olmaktan uzaklaflmaya devam etti¤inden, muhasebede yeni tedbirlerin al›nmas› ihtiyac› artmaktad›r. Bu nedenle bir yandan yenileme maliyeti yöntemine taraftar olanlar›n say›s› artarken, bir yandan da finansal tablolar›n genel fiyat seviyesindeki de¤iflmeler gözönüne al›narak düzeltilmesi gerekti¤i, daha yayg›n ve yo¤un biçimde savunulmaya bafllanm›flt›r. 2. De¤erleme yöntemleri terimi, geleneksel muhasebedeki stok de¤erleme yöntemlerini kastetmek için de kullan›lmaktad›r. 3. Vergi Usul Kanunu’muzda (m. 261), “De¤erleme De¤erli K⤛t De¤er Teorileri Ölçüleri” bafll›¤› alt›nda flunlar say›lmaktad›r. Maliyet bedeli, Borsa rayici, Tasarruf de¤eri, Mukayyet de¤eri, ‹tibari de¤er, Vergi de¤eri, Rayiç bedel, Emsal bedeli ve ücreti. (Bkz. Stok De¤erleme Yöntemleri) Y. Ercan De¤erli K⤛t [Alm. Wertpapiere ] [Fr. Papiers valeurs ] [‹ng. Negoti able instruments] K›ymetli evrak sözünün Türkçe karfl›l›¤›d›r. Ancak uygulamada kira sözleflmesi vb. baz› bas›l› ka¤›tlara da “de¤erli ka¤›t” denilmektedir. (Bkz. K›ymetli Evrak) Ö. Teoman du¤una göre ve tam rekabet piyasas›nda fiyat tek oldu¤u için, her birim, son en az yararl› birim fiyat›ndan sat›lacakt›r. (Toplam yerine marjinal yarar üstünde dikkatlerimizi toplamal›y›z.) Demek ki bir mal bollaflt›kça, toplam yarar her ek birimle artmas›na ra¤men, bu mal›n son küçük birimine istek nispeten azalmaktad›r. Böyle olunca büyük miktarlardaki suyun neden düflük fiyat› oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Ya da, havan›n genifl yararlar›na ra¤men niçin serbest mal oldu¤u anlafl›l›r. Sonradan gelen bir sürü birim, bütün birimlerin piyasa de¤erini de¤ifltirmektedir. (Bkz. De¤er Teorileri) D. Demirgil De¤ersiz Alacaklar De¤er Paradoksu [Alm. Wertparadox] [Fr. Paradoxe de valeur ] [‹ng. Pa radox of value] Modern iktisad›n yap›fltafl› say›lan The Wealth of Nati ons (1776) kitab›n›n yazar› Adam Smith’in temel kavramlar›ndan biridir. A. Smith, flu soruyu sormufltur. “Nas›l oluyor da çok yarar› olan suyun fiyat› o kadar düflüktür de, lüzumsuz bir mal olan elmas›n fiyat› o kadar yüksektir?” Bugün iktisada yeni bafllayan bir ö¤renci bile bu soruya do¤ru cevap verebilir; “Bu sorun çok basittir; suyun arz ve talep e¤rileri o flekillerdedir ki, düflük bir fiyat düzeyinde kesiflmektedir.” Bu yanl›fl bir cevap de¤ildir. Adam Smith böyle bir cevap veremezdi; çünkü zaman›nda arz ve talep e¤rilerini çözümleme araçlar› henüz ortaya ç›kmam›flt›. Bu çözümleme araçlar› ancak o tarihten 75 y›l sonra iktisat teorisine girdi. Bu cevap Adam Smith’e verilseydi afla¤›daki soruyu soracakt›: “Fakat suyun arz ve talep e¤rileri niçin bu kadar düflük bir fiyatta kesifliyor?” Bu soruya verilecek cevap iki k›s›mdan oluflur: Elmas nadirdir; yenisini üretmek için katlan›lan maliyet yüksektir; oysa su nispeten boldur ve dünyan›n birçok yerinde maliyeti çok düflüktür. Yüz y›l önce yaflam›fl klasik iktisatç›lar cevab›n bu k›sm›na itiraz edemeyecek, fakat maliyetle ilgili bu görüflleri dünyadaki suyun, dünyadaki elmas arz›ndan daha yararl› oldu¤u fikriyle ba¤daflt›ramayacaklard›. Asl›nda Adam Smith bu paradoksu çözmüfl de¤ildir. Ancak kullan›l›fl de¤eri ile mübadele de¤eri aras›nda bir ay›r›m yapm›flt›r: Bir mal›n kullan›l›fl de¤eri iktisadi refaha yapt›¤› katk›d›r; mübadele de¤eriyse mal›n sat›fl›ndan elde edilen toplam nakdi de¤er ya da gelirdir. Smith, marjinal fayday›, toplam faydadan ay›rt edecek noktaya gelememifltir. Bugünkü bilgilerimize göre yukar›daki maliyet düflüncelerine flunlar› eklemeliyiz: Suyun toplam yarar› onun fiyat›n› ya da talebini belirlemez. Suyun son biriminin nispi yarar› ve maliyeti suyun fiyat›n› belirlemektedir. Neden? Çünkü fertler bu son birimi al›p almamakta serbesttirler. E¤er suyun fiyat› son yarar›ndan yüksekse, suyun bu son biriminin faydas›na eflit oluncaya kadar düflmeye devam edecektir. Bundan baflka, suyun her birimi di¤er birimlerle ayn› ol- [Alm. Minderwertige Ansprüche] [Fr. Créances sans valeur] [‹ng. Valueless claims] VUK iflletmelerin tahsiline art›k imkân kalmayan alacaklar için getirdi¤i hükümle, bu tür alacaklar›n zarara at›labilece¤ini kabul etmifltir. Buna göre, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline art›k imkân kalmayan alacaklar de¤ersiz alacaklar d›r. De¤ersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf de¤erlerini kaybederler ve mukayyet k›ymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler. ‹flletme hesab› esas›na göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren de¤ersiz alacaklar›, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler. (VUK 322) (Bkz. Tasarruf De¤eri, Mukayyet De¤er) E. Özdemir De¤er Teorileri [Alm. Werttheorien] [Fr.Théories de la valeur ] [‹ng. Theories of value] De¤er teorisi, ekonomi biliminin kurucusu say›lan Adam Smith’in The Wealth of Nations adl› kitab›nda makro düzeyde gelifltirilen ekonomik büyüme modelinin mikro-ekonomik temelini oluflturmaktad›r. Smith, de¤er sorununu tan›msal bir paradoks ile sun mufltur. “De¤er kelimesinin iki farkl› anlam› olup, bazen belirli bir fleyin faydas›n›, bazen de bu fleye sahip olman›n di¤er mallar› sat›n alma gücünü ifade etmektedir. Birincisine kullanma de¤eri, ikincisine mübadele de¤eri denilebilir. Kullanma de¤eri çok yüksek olan fleylerin birçok halde çok az mübadele de¤eri vard›r ya da hiç mübadele de¤eri yoktur. Mübadele de¤eri çok yüksek baz› mallar›n ise kullanma de¤eri çok azd›r ya da hiç yoktur. Sudan daha faydal› bir fley düflünülemez; fakat su ile bir fley sat›n al›namaz. Buna karfl›l›k, bir elmas›n kullanma de¤eri yoksa da, elmas karfl›l›¤›nda birçok mal elde etmek mümkündür.” Klasik ekonomistler bu de¤er paradoksunu, yani kullanma de¤eri ile mübadele de¤eri aras›ndaki fark› çözümleyememifllerdir; çünkü onlar, piyasada marjinal de¤erlemelerin varl›¤›n› ve önemini aç›klamaya yönelmemifllerdir. Smith, mübadele de¤erinin ya da nispi fiyat›n zaman içindeki de¤iflimini aç›klamaya çal›flm›flt›r. 272 De¤er Teorileri Herhangi bir mala sahip olup da bu mal› kullanmak ya da tüketmek niyetinde olmayan, bunu baflka mallar ile mübadele etmek niyetinde olan bir kifli için o mal›n de¤eri, sat›n alabildi¤i veya hükmedebilece¤i e m e k miktar›na eflittir. Bu nedenle, emek, bütün mallar›n mübadele edilebilen de¤erinin gerçek ölçüsüdür. Ancak toplumda stok birimi ve topra¤a sahip olma süreci bafllad›ktan sonra, emek tek bafl›na piyasa fiyat›n› aç›klamaya yetmez. Smith, cari (piyasa) fiyatla tabii fiyat aras›nda bir ay›r›m yapmaktad›r. Cari (piyasa) fiyat›, k›sa dönemde arz ve talebin karfl›l›kl› etkileflimi belirler; tabii fiyat› ise uzun dönemli üretim maliyetleri belirlemektedir. Ricardo’nun De¤er Teorisi: Ricardo’nun de¤er teorisi, bir gerçek maliyet teorisidir. Ricardo, Smith’ten ayr›larak, de¤er teorisini ilkel toplumlara özgü bir teori olman›n ötesine götürmüfltür. Ricardo, genel kural›n baz› istisnalar› olabilece¤ini kabul etmifltir. Baz› mallar›n de¤eri tamamen k›tl›kla belirlenmektedir. Emekle bu mallar›n üretimini art›rmak mümkün de¤ildir. Bu yüzden, arz› art›rmak yoluyla bu tür mallar›n de¤erini düflürmek mümkün de¤ildir. Bir Renoir tablosu bu tür bir istisnad›r. Ricardo’nun teorisine di¤er bir istisna sermayenin rolü ile ilgilidir; sermaye dolayl› ya da kristalleflmifl emek olarak kabul edilmifltir. Sabit döner sermaye ayr›m› yapan Ricardo, sabit sermayenin döner sermayeye oran› yükseldi¤i ve sermayenin dayan›kl›l›¤› artt›¤› takdirde, de¤erin artaca¤›n› kabul etmifltir. Sermaye, mallar›n de¤erini iki bak›mdan etkilemektedir. Üretimde kullan›l›rken yok olan sermaye, ürününün de¤erine bir ek yapmaktad›r. Di¤er taraftan, zaman birimi bafl›na kullan›lan sermayenin, cari faiz oran›na göre karfl›l›¤›n›n hesaplanmas› gerekmektedir. Analitik bak›mdan Ricardo de¤eri, eme¤in ve sermayenin reel maliyetlerine oturtmufltur. Smith’ten farkl› olarak da rant’› maliyetlerin d›fl›nda tutmufltur. Klasik ekonomistlerden Senior, Ricardo’nun de¤er teorisine flu de¤ifliklikleri getirmifltir: De¤erin fayda teorisini kabul etmifl, ancak Ricardo’nun üretim maliyeti ve tam rekabet varsay›m›n› elefltirmifltir. Servet, de¤er ve fayda kavramlar›n› tan›mlarken servetin faydaya sahip olan, nispeten k›t olan ve transfer edilebilen bütün mal ve hizmetleri kapsad›¤›n› ifade etmektedir. Bu tan›m Smith’in tan›m›ndan daha genifltir; çünkü fizik üretimin yan› s›ra hizmetleri de kapsamaktad›r. Ayn› zamanda bu tan›m son geliflmelere de uygundur; çünkü hem talep faktörlerinin (fayda), hem de arz faktörlerinin önemini kabul etmektedir. Di¤er bir deyiflle fayda ve k›tl›k beraberce de¤eri belirlemektedir. John Stuart Mill, mübadele de¤erini incelerken arz ve taleple fiyat aras›nda fonksiyonel bir iliflki görmüfltür. Arz ve talebi -kendisinden öncekilerin ifade ettikleri gibi- bir oran fleklinde de¤il, birer denklem fleklinde ifade etmifl, ayn› zamanda fiyat›n arz ve talepte yapt›¤› de¤iflmelerle arz ve talebin fiyatta yapt›¤› de¤iflmeler aras›nda önemli bir ay›r›m yapm›flt›r. Karl Marx ’a göre ise de¤erin esas› emektir. De¤er De¤iflen Varyans her mal›n objektif bir özelli¤i olup, arz ve talep kuvvetleri gibi yüzeysel faktörlere ba¤l› olamaz. Piyasa kuvvetlerinin etraf›nda de¤iflti¤i fley, üretim maliyetidir. Marx’a göre üretim maliyeti emek maliyetinden ibarettir. Bu nedenle de de¤eri belirleyen piyasa kuvvetleri de¤il, üretimin kendisidir. E¤er mübadele de¤erinin esas› emekse, eme¤in mübadele de¤eri neye eflittir? Eme¤in de¤erini ikiye ay›ran Marx, sosyal bak›mdan gerekli eme¤in kendi mübadele de¤erini belirledi¤ini ve bunun ücret oldu¤unu, geriye kalan k›sm›n ise art›k de¤eri oluflturdu¤unu ve kapitalist taraf›ndan al›nd›¤›n› ifade etmifltir. Bu yüzden “art›k de¤er” mübadelede de¤il, üretimde oluflmaktad›r. Eme¤in mübadele de¤eri (geçinme) ile kullan›m de¤eri (eme¤in ürününün de¤eri) aras›ndaki fark, emek talebinin oluflmas›n›n tek nedenidir. Marjinalist Okula göre, bir mal›n de¤eri olmas› için, insanlar›n belirli ihtiyaçlar›n› giderirken, ayn› zamanda belirli bir mal üzerinde hakimiyetleri oldu¤unu görmeleri gerekmektedir. Fayda, bir mal›n insan ihtiyaçlar›n› karfl›lama kapasitesidir. Ekonomik olmayan mallar›n da faydas› olabilir; çünkü kullan›mla ihtiyaç aras›ndaki subjektif de¤erlendirme belirli bir miktarla ilgilidir. Kullan›m de¤eri ise yaln›z ekonomik mallar için söz konusudur. Marjinalist okulunun bu konudaki katk›s›, mübadele de¤erinin ancak mübadele de¤eri ile aç›klanabilece¤ini ortaya koymas›d›r. (Bkz. Art›k De¤er) D. Demirgil De¤iflen Varyans [Alm. Heterograder Fall ] [Fr. Divergence variable ] [‹ng. Heteroscedasticity] Genel regresyon modelinin varsay›mlar›ndan biri, hata teriminin da¤›l›m›n›n efl varyansl› olufludur. Bunu, Var (ε) = σε2 fleklinde ifade ediyoruz. De¤iflen varyans, hata teriminin da¤›l›m›nda bu varsay›m›n geçerlili¤ini yitirmesidir. De¤iflen varyans haline özellikle yatay kesit analizlerinde, örne¤in, aile bütçesi anketlerinde ya da imalat sanayii anketlerinde çok rastlan›r. Yüksek gelirlilerin harcamalar›n›n varyans›, düflük gelirlilerinkinden ço¤u zaman daha yüksektir. De¤iflen varyans, en küçük kareler tahmin edicilerinde sapmaya ya da sistematik hataya sebep olamaz; ancak OLS tahmin edicileri, minimum varyansl› olma özelli¤ini kaybederler ve aral›k fleklinde tahmin ve hipotez testleri geçerliliklerini yitirirler. De¤iflen varyans durumunu ortaya ç›karmaya yönelen çeflitli s›namalar yap›labilir. Bunlardan biri s›ra ko relasyonu testidir. Regresyon denkleminden bulunan art›klar, mutlak de¤erlerine göre artan flekilde s›ralan›r; (X)’ler de ayn› flekilde s›ralan›r ve iki s›ralan›fl aras›nda s›ra korelasyonunun yüksek ç›kmas› halinde de¤iflen varyans oldu¤u saptanm›fl olur. Bunun d›fl›nda GoldfeldQuandt test, Glejser test gibi testler de yap›labilir. De¤iflen varyans, varl›¤› saptand›¤› takdirde nas›l giderilebilir? Orjinal veriler, dönüfltürülmüfl denklemin hata terimi 273 De¤iflim Aral›¤› De¤iflim Katsay›s› efl varyansl› olacak flekilde, dönüfltürmeye tâbi tutulur. Örne¤in; Y1 = β0 + βiXi + εi ve E(εi2) = k2X2 olsun. Her iki taraf› √ X2 = X ’e bölelim Yi = β0 1 + βi + εi Xi Xi Xi Yi Xi 1 Xi ri aras›ndaki farklar, de¤iflim aral›¤› yard›m›yla belirlenebilir. Ancak bu ölçü sadece uç de¤erleri dikkate ald›¤›ndan, dizideki afl›r› bir de¤er, aral›¤› kolayl›kla etkileyecektir. Bu sak›ncas›na ra¤men de¤iflkenlik yani da¤›lma ölçülerinin en basiti olmas›ndan ötürü, de¤iflim aral›¤›n›n pratik önemi büyüktür. (Bkz. Da¤›lma) B.A. Köksal De¤iflim Katsay›s› E εi Xi ( ) 2 = 1 E (εi2) = Xi 2 1 Xi2 k2Xi2 = k2 Daha genel olarak E (εi2) = k2 f(Xi) ise çözüm, orijinal fonksiyonun (f (X i) r )1/2’ye bölünmesidir. E¤er de¤iflen varyans ihmal edilmifl bir de¤iflkenden kaynaklan›yorsa, bu de¤iflkenin denkleme eklenmesi gerekir. Grupland›r›lm›fl serilerde, e¤er de¤iflen varyans hali ölçülebiliyorsa, “genellefltirilmifl en küçük kareler yöntemi” uygulan›r. Grup ortalamalar›n›n kullan›ld›¤› afla¤›daki regresyon denkleminde, grup hacimlerini (bir aile bütçesi anketinde grup içi hane halk› say›s› gibi) a¤›rl›k olarak kullanarak, ~ Y = Xβ +ε E (ε) = o ∑ε = σε2 Ω Ω = › n› o n› o › nm Ω-› = o o nm ~ β = (X' Ω-1X)-1 X' Ω-1Y bulunur. (Bkz. Eflvaryansl›l›k, Yatay Kesit) [Alm. Variationskoeffizient] [Fr. Coéfficient de variati on] [‹ng. Coefficient of variation] Gram, santimetre, TL gibi farkl› cinsten birimlerle belirtilmifl serilerin da¤›lma ölçüleri de söz konusu birimlerle belirtilece¤inden, bu ölçülerin do¤rudan ve mutlak de¤erlerle karfl›laflt›r›lmas›, serilerin de¤iflkenlikleriyle ilgili anlaml› bilgi vermeyebilecektir. Ayr›ca ayn› cinsten olan ölçüleri de -serideki de¤erlerin büyüklüklerindeki farklardan dolay›- k›yaslama olana¤› ortadan kalkabilir. Bu gibi hallerde nispi bir da¤›lma ölçüsü olan de¤iflim katsay›s›na baflvurulmaktad›r. De¤iflim katsay›s›, seriye ait standart sapman›n (σ) serinin aritmetik ortalamas›na (X) bölünmesi ve ç›kan de¤erin yüzde olarak belirtilmesiyle, D.K. = σ formülü ile elde edilir. Bu ölçü, serideki de¤erlerin seri ortalamas›na göre yayg›nl›¤›n›n (da¤›lman›n) ölçü birimlerinden ba¤›ms›z olarak belirlenmesini sa¤lad›¤›ndan, pratik önemi büyüktür. fiöyle ki, bir serinin standart sapmas› serinin aritmetik ortalamas›na oranland›¤›nda elde edilen de¤erin küçük olmas›, seri de¤erlerinin ortalaman›n yak›n›nda toplanm›fl oldu¤unu gösterece¤inden, ortalaman›n seriyi daha iyi temsil etmekte oldu¤u da anlafl›lacakt›r. Örne¤in, Dolar ve Türk Liras› birimleriyle belirtilmifl ayl›k ücretlerle ilgili (A) ve (B) serilerinin ortalamalar›n›n $ 1 500 ve 23 000 000 TL, standart sapmalar›n›n ise $ 200 ve 3 000 000 TL olmas› halinde de¤iflim katsay›lar›, U. Korum A. D.K. = 200 1 500 [Alm. Spannnweite] [Fr. Série][‹ng. Range ] Araflt›rma sonucu elde edilmifl olan gözlem de¤erleri küçükten büyü¤e do¤ru s›ralanarak bir dizi oluflturuldu¤unda, en büyük de¤erle en küçük de¤er aras›ndaki fark, yani uzakl›k, de¤iflim aral›¤› olarak tan›mlanmaktad›r. X (max) ile dizideki en yüksek de¤er, X (min) ile de en düflük de¤er göterildi¤inde, de¤iflim aral›¤› B. D.K. = 3 000 000 23 000 000 De¤iflim Aral›¤› D.A. = X (max) - X (min) olarak belirtilecektir. Örne¤in bir iflyerindeki en yüksek ve en düflük ücret aras›ndaki, bir flehirdeki en yüksek ve en düflük aile geliri aras›ndaki ya da bir ülke grubuna ait en yüksek ve en düflük kifli bafl›na y›ll›k gayr›safi milli has›la de¤erle- x 100 X x 100 = % 13,3 x 100 = % 13 olarak hesaplanacakt›r. Görüldü¤ü gibi, standart sapmalar aras›nda mutlak olarak önemli fark bulunmas›na ra¤men, serilerin nispi da¤›lmalar› yaklafl›k olarak ayn›d›r. Di¤er bir anlat›mla, her iki serinin ortalamas› da ayn› ölçüde temsilidir. De¤iflim katsay›s›n›n tek sak›ncas›, aritmetik ortalaman›n s›f›ra yak›n oldu¤u durumlarda anlaml›l›¤›n› yitirmesidir. (Bkz. Aritmetik Ortalama, Da¤›lma, Standart Sap ma) B.A. Köksal/fi.Akkaya 274 De¤iflken Faiz Oranlar› De¤iflken Maliyetleme Yöntemi De¤iflken Faiz Oranlar› [Alm.Variable Zinsrate ] [Fr. Taux d’intérêt variables ] [‹ng.Variable interest rates ] Faiz oranlar›n›n enflasyon oran›na göre de¤ifltirilerek uygulanmas›, de¤iflken faiz oranlar›na neden olur. Bu uygulamada amaç, önceden saptanan pozitif bir reel faiz oran›n› gerçeklefltireek flekilde, nominal faiz oranlar›n› enflasyon h›z›ndaki de¤iflikliklere göre yükseltmek ya da düflürmektir. H›zl› enflasyon içindeki ekonomilerde de¤iflken faizli tahvillere ve de¤iflken faizli mevduat hesaplar›na s›k rastlanmaktad›r. (Bkz. Finansal Endeks leme) S. Abaç li¤i ise, faaliyet hacminin çeflitli düzeylerinde farkl› olabilir. (grafikte B e¤risi) De¤iflken Gider (Bkz. De¤iflken Maliyet) De¤iflkenler [Alm. Variablen, Veränderlichen ] [Fr. Variables] [‹ng. Variables] De¤iflkenler, bir fonksiyonu biçimlendiren unsurlard›r. Örne¤in, herhangi bir y de¤iflkeninin alabilece¤i de¤erler, baflka bir x de¤iflkeni taraf›ndan belirleniyorsa, y ile x aras›nda fonksiyonel bir iliflki vard›r. De¤eri indi olarak (kendili¤inden) belirlenen x de¤iflkenine “ba¤›ms›z de¤iflken” , say›sal de¤eri, “x” e verilen uygun de¤erlere göre olan “y”ye ise “ba¤l› de¤iflken” denilmektedir. Örne¤in, tüketim fonksiyonunda ba¤›ms›z de¤iflken ulusal gelir, ba¤l› de¤iflken çeflitli gelir düzeylerinde yap›lan tüketim harcamalar›d›r. De¤iflkenler çeflitli amaçlarla de¤iflik biçimlerde s›n›fland›r›labilir. Örne¤in, bir ekonomik modele sistem d›fl›ndan veri olarak giren bir de¤iflkene “eksojen de¤ifl ken” ad› verilir. De¤iflken, sistem içinde ise ve modelin matematik anlat›m›nda “bilinmeyen” olarak yer al›yorsa,“endojen de¤iflken” ad›n› al›r. (Bkz. Arz, Talep, Tü ketim Fonksiyonu) E. Alkin De¤iflken Maliyet [Alm. Variable Kosten] [Fr. Coût variable ] [‹ng. Vari able cost] Tutar› faaliyet hacmindeki de¤iflmelere ba¤l› olarak de¤iflen maliyetlere denir. Yar› de¤iflken bir maliyetten farkl› olarak, faaliyet hacmi s›f›r iken, bir de¤iflken maliyet kaleminin tutar› da s›f›rd›r. Faaliyet hacmi, üretim miktar›, üretimde harcanan direkt iflçilik ya da makine saatleri sat›fl miktar› ya da tutar› gibi ölçülerle ifade ediliyor olabilir. Örne¤in üretim miktar› artt›kça hammadde, direkt iflçilik, yard›mc› malzeme ve enerji gibi maliyetler toplamlar› da artar. Farkl› de¤iflken maliyet kalemlerinin, faaliyet hacmi karfl›s›ndaki davran›fl› farkl› olabilir. Örne¤in, belli bir maliyet kaleminin faaliyet hacmi birimi bafl›na tutar›, faaliyet hacminin her düzeyinde sabit kalabilir (grafikte A ve C do¤rular›). Bu tür maliyetlere “do¤rusal de¤iflken maliyetler” denir. Baz› de¤iflken maliyetlerin de¤iflken- Normal olarak muhasebede (örne¤in baflabafl analizler haz›rlan›rken), de¤iflken maliyetlerin (özellikle iki temel maliyet kalemi olan hammadde ve direkt iflçili¤in) faaliyet hacminin do¤rusal bir fonksiyonu oldu¤u varsay›l›r. Grafikteki A ve C do¤rular›n›n muhasebecilerin, B do¤rusunun ise iktisatç›lar›n de¤iflken maliyet anlay›fl›n› yans›tt›¤› söylenebilir. (Bkz. De¤iflken Mali yetleme Yöntemi, Baflabafl Analizi) Y. Ercan De¤iflken Maliyetleme Yöntemi [Alm. Variable Kostenrechnung] [Fr. Méthode de prix variable ] [‹ng. Variable costing] Geleneksel maliyet muhasebesi uygulamas›nda üretimle ilgili olan, dolayl› ve dolays›z, de¤iflken ya da sabit, tüm imalat maliyetleri üretime yüklenir. Bu uygulamaya “tam maliyetleme yöntemi” denir. Tam maliyetleme, hem bir maliyetleme yöntemidir (üretilen mamullerin birim maliyetlerinin hesab›nda kullan›l›r); hem de bir raporlama yöntemidir (finansal tablolar›n haz›rlanmas›nda temel al›n›r). De¤iflken maliyetleme yöntemi, tam maliyetleme yönteminin bir alternatifi olarak gelifltirilmifltir. Bu yöntem de hem bir maliyetleme, hem de bir raporlama yöntemi olarak savunulur. De¤iflken maliyetleme yönteminde imalata yaln›zca de¤iflken imalat maliyetleri yüklenir; sabit maliyetler ise bir dönem maliyeti olarak do¤rudan gelir tablosuna yüklenir. Bu sistemin taraftarlar›na göre, sabit maliyetler üretim miktar› ne olursa olsun (sabit maliyetlerin “sabit” olarak tan›mland›¤› faaliyet hacmi aral›¤› içinde kalmak kayd›yla) toplam olarak de¤iflmedi¤ine ve üretim miktar›n›n de¤iflmesi yaln›zca de¤iflken imalat maliyetlerini etkiledi¤ine göre, de¤iflken imalat maliyetleri, üretim için katlan›lan fedakârl›¤› daha iyi yans›t›r. Bu nedenle de, üretilen mamullere, yaln›zca de¤iflken imalat maliyetlerinin, yani direkt malzeme, direkt iflçilik ve genel imalat maliyetlerinin de¤iflken k›sm›n›n yüklenmesi gerekti¤i savunulur. 275 De¤iflken Maliyetleme Yöntemi Dekont Sat›fl has›lat› ile de¤iflken maliyetler aras›ndaki fark katk› olarak tan›mlan›r. Katk›, genellikle çeflitli iflletme kararlar› (özellikle k›sa dönemle ilgili olanlar) için, gayrisafi kâr (sat›fl has›lat› eksi sat›lan mallar›n “tam” maliyeti) kavram›ndan daha uygun bir temel oluflturdu¤undan, de¤iflken maliyetleme yönteminin karar verme amaçlar› aç›s›ndan da daha uygun bir raporlama yöntemi oldu¤u savunulur. Sabit maliyetler sabit olarak tan›mland›klar› dönem ve faaliyet aral›¤› üzerinde herhangi bir de¤iflkene ba¤l› olarak de¤iflmedi¤inden, bu maliyetlerle imal edilen mamuller aras›nda iliflki kurabilmek için baz› da¤›t›mlar›n yap›lmas› gerekir. Da¤›t›m yapma ihtiyac› direkt iliflki kurulamamas›n›n sonucu oldu¤undan, belli bir da¤›t›m alternatif bir da¤›t›ma k›yasla daha makul görünebilirse de, her maliyet da¤›t›m›nda bir keyfilik pay› mevcuttur. De¤iflken maliyetleme yöntemi lehine yorumlanan hususlardan biri de, bu tür keyfi maliyet da¤›t›mlar› yapma zorunlulu¤undan kurtulunmas›d›r. Yine ayn› nedenle, sabit maliyet pay› içermeyen birim maliyetlerinin, özellikle karar verme amaçlar› aç›s›ndan daha güvenilir bir temel sa¤lad›¤› savunulur. Literatürde de¤iflken maliyetleme deyimi yerine, belki de daha s›k olarak direkt maliyetleme deyimi kullan›lmaktad›r. Direkt maliyet kavram›, belli bir maliyet kaleminin kendili¤inden sahip oldu¤u bir özelli¤i ifade etmeyip, maliyet kalemi ile bir mamul, bir maliyet merkezi, bir fonksiyon ya da herhangi bir maliyetleme birimi aras›ndaki iliflkiyi ifade eder. Afla¤›daki tabloda de¤iflken maliyetleme temeline dayanan özetlenmifl bir gelir tablosu sunulmufltur. ABC Ortakl›¤› 31 Aral›k 1995’de Son bulan Y›l için Gelir Tablosu (De¤iflken Maliyetleme Yöntemine Dayan›r) Sat›fllar ..................................................................... XX Eksi: Sat›lan Mallar›n De¤iflken maliyeti . . . . . . . . . . . . . . . . XX De¤iflken sat›fl maliyetleri . . . . . . . . . . XX XX Katk›.......................................................................... XX Eski: Sabit Maliyetleri: ‹malat maliyetleri . . . . . . . . . . . . . . . . XX Sat›fl ve yönetim maliyetleri . . . . . . . . XX XX Faaliyet Kâr› ........................................................... XX Direkt maliyetleme, sorumluluk muhasebesi çerçevesinde bir raporlama yöntemi olarak tan›mlanabilir. Böyle tan›mland›¤› takdirde, direkt maliyetleme ile, sorumluluk raporlar›nda, sorumluluk merkezlerine yaln›zca o merkezlere do¤rudan yüklenebilen maliyetlerin rapor edilmesi ya da bu tür maliyetlerin ayr›ca gösterilerek vurgulanmas› kastedilmifl olur. (Bkz. De¤iflken Ma liyet) Y. Ercan De¤iflken Sermaye [Alm. Variables kapital ] [Fr. Capital variable ] [‹ng. Va riable capital ] Sermayenin iflgücü al›m›nda kullan›lan ve üretim sürecinde art›k-de¤er üretmek suretiyle de¤eri de¤iflen bölümüdür. Üretim sürecine giren sermaye Marksist ekonomi politikte ikiye ayr›l›r: Üretim sürecinde de¤er hacmini de¤ifltirmeyen, sermayenin üretim araçlar› (hammaddeler, yar› mamul maddeler, iflaletleri vb.) biçimindeki bölümü olan de¤ifl meyen (sabit) sermaye. Sermayenin üretim sürecine iflgücü biçiminde giren ve bu süreçde öz de¤erine eflit bir de¤eri yeniden ürettikten sonra, ek bir de¤er (art›k-de¤er) üreten bölümü olan de¤iflken sermaye. Kapitalist üretimi gerçeklefltirmek isteyen sermaye sahibi, elindeki sermayenin bir bölümüyle, üretim sürecinde eme¤inden yararlanmak için bir miktar iflgücü sat›n al›r ve ücret öder. Kapitalistin ücret ödeyerek sat›n ald›¤› (elindeki sermayenin bir bölümünü yat›rd›¤›) iflgücü, üretim sürecinde, kendi maliyetinin üzerinde bir de¤er yaratma özelli¤ine sahiptir. Böylece, üretim sürecinin sonunda sermayenin iflgücü sat›n al›m›nda kullan›lan k›sm›n›n de¤eri artm›fl yani de¤erin büyüklü¤ü de¤iflmifltir. Bu nedenden yolu ç›kan Marx, sermayenin bu bölümüne de¤iflken sermaye demifltir. Örne¤in 2 milyar liral›k ve 10 y›l ömürlü bir makine, her y›l kat›ld›¤› üretime 200 milyon TL katar ve 10 y›l›n sonunda ancak kendi de¤erini üretmifl olur. Üretim sürecinde söz konusu makine ancak kendi de¤eri kadar üretebilme olana¤›na sahiptir. Oysa ayn› üretim sürecinde iflgücüne ödenen ücretlere 100 000 000 TL yat›r›lm›flsa, sermayenin bu bölümü süreçten kendi de¤erini yaratt›ktan sonra, örne¤in 35 000 000 TL'lik de art›k de¤er üreterek 135 000 000 olarak ç›kar. T. Atefl/fi.Akkaya • • De¤iflmez Maliyet (Bkz. Maliyet) Dekont Bir maliyet merkezine, herhangi bir da¤›t›ma gerek kalmaks›z›n do¤rudan yüklenebilen bir maliyet kalemi (örne¤in o maliyet merkezinde kullan›lan bir makinenin amortisman›), o maliyet merkezi aç›s›ndan bir direkt maliyet olarak nitelenir. Ancak ayn› maliyet kalemi, mamullere do¤rudan yüklenemeyip, bir da¤›t›mla yüklenebiliyorsa, mamuller aç›s›ndan bir endirekt maliyet say›l›r. [Alm. Rechnungs, Kontoauszung] [Fr.Décompte] [‹ng. Render of account, Statement of account] Bir hesaptan indirilen bir hesaba borç veya alacak yaz›lan, genel olarak hesapta harekete sebep olan bir kayd› ilgilisine haber vermekte kullan›lan belge, fifl. Bu tür ifllemleri gösteren liste veya fifllere “dekont”, iflleme de “dekonte etmek” denir. N. Topçuo¤lu 276 Delikli Kart Delphi Tekni¤i Delikli Kart [Alm. Lochkarte] [Fr. Carte perforée ] [‹ng. Punched cards ] Elektronik bilgi ifllem sisteminde (bilgisayar) bilginin merkezî ifllem ünitesine verilmesinde ya da bu üniteden al›nmas›nda kullan›lan, temel bir kay›t ortam›d›r. Yayg›n olarak 80 ya da 96 kolonlu (sütun) delikli kartlar kullan›lmaktad›r. Her kolonda bir karakter gösterilebilir; bu karakter nümerik, alfabetik ya da özel iflaretli (nokta, eflit v.b.) olabilir. Herhangi bir karakterin delikli kart üzerinde gösterilmesi, kart delgi makinesi ile delikli kart üzerinde ilgili kolonda delik (veya delikler) aç›lmas› ile olur. (Bkz. Delikli Kart Sistemi, Elektronik Bilgi ‹fllem Sistemi) F. Bilgino¤lu Delikli Kart Sistemi [Alm. Lochkartemaschinen] [Fr. Système de carte perfo rée] [‹ng. Punched-card system] Çeflitli elektro-mekanik ünitelerden oluflan ve delikli kartlar üzerinde delgilerle gösterilmifl olan bilgileri iflleyen bir bilgi iflleme sistemidir. Delgi makinesinde delinen delikli kart desteleri, s›ra ile s›ralama ve birlefltirme makinelerinde ifllenir. Son olarak karttaki hangi bilgilerin ne flekilde bas›laca¤›n›n düzenlendi¤i muhasebe makinesinde ifllem görür. Günümüzde, bilgisayar yan›nda teknolojik ömrünü yitirmifl bulunan delikli kart sistemini ekonomik olarak kullanan iflletmeler bulunmaktad›r. (Bkz. Delikli Kart, Elektronik Bilgi ‹fllem Merkezi) F. Bilgino¤lu Delphi Tekni¤i [Alm. Delphi-Methode] [Fr. Technique Delphi] [‹ng. Delpi-Technique] Senaryo yöntemi gibi Delphi tekni¤i de sezgisel düflün ce esas›na dayanan gelecekteki uzun vadeli öngörü yöntemlerinden biridir. Senaryo yöntemini Delphi tekni¤inden ay›ran yön, senaryo yönteminin kiflisel düflünce olmas›na karfl›l›k, Delphi tekni¤inin grup halinde düflünme ve karar verme uygulamas› olmas›d›r. Delphi tekni¤i, grup karar› olarak belirdi¤inden senaryo tekni¤ine üstün gelmekte, hatta onun bir tamamlay›c›s› olmaktad›r. Bu teknik ilk defa Olaf Helmer’in Rand Corporation incelemelerinin sonucunda meydana ç›kar›lm›fl bir yöntemdir. 1963 y›l›ndan bu yana yarat›c›s› Helmer sayesinde ilginç bir öngörü yöntemi olarak ün kazanm›flt›r. Teknolojinin süratle de¤iflim gösterdi¤i alanlar baflta olmak üzere, birçok sosyal ve ekonomik alanda, gelecekteki olaylar›n muhtemel tarihlerini saptamada, konu ile ilgili uzmanlar›n görüfl birli¤ini ya da örnek görüfllerini belirlemek için büyük bir baflar› ile kullan›lmaktad›r. O halde Delphi tekni¤ine, gelece¤in olaylar› için zaman belirleme ya da öngörme yöntemi diyebiliriz. Helmer’in orijinal Delphi öngörüsü alt› genifl alan› kapsamaktayd›. Bunlar a) Bilimsel düflünceleri keflfetmek, b) nüfus genifllemesi, c) otomasyon, d) ilerleme alan›, e) savafl olas›l›¤› ve önlenmesi, f) gelece¤in silah sistemleriyle ilgi- liydi. Yap›lan öngörülere 82 uzman kat›lm›fl ve bunun için alt› panel yap›lm›flt›. Yöntemin bellibafll› özellikleri flunlard›: 1) Öngörülere kat›lacak uzmanlar›n dikkatli bir biçimde seçilmesi. Öngörüde bulunaca¤›m›z alana bilmsel yetenek ve yeterlili¤ini kan›tlam›fl, yarat›c› zekâya sahip, uzmanlardan kurulu ifltirakçiler grubu gereklidir. 2) Grup faaliyetlerini, meydana getirilecek harekete geçirici bir merkez sayesinde düzgün bir biçimde organize etmek. Bu merkez, soru listelerini (anketleri) yaz›p ilgililere da¤›tacak, al›nan cevablar› sistematik bir biçimde analiz edecek ve elde edinilen sonuçlar› ilgililere zaman›nda haber verecek, böylece grup hareketlerini fiziki bir biçimde de¤il, yaz›l› haberleflme yoluyla canl› bir biçimde yönetme görevini yüklenecektir. 3) Tekrarlay›c› bir yöntem izlemek. Araflt›rmay› çeflitli safhalara ay›rarak her safhada uzmanlar›n vermifl olduklar› cevaplar› grupland›rmak ve her uzman kifliye görüflünün aksini savunan gruplar›n görüfllerini yaz›l› olarak bildirip daha önceki safhada belirtmifl oldu¤u fikri yeniden gözden geçirmesini istemek. Böylece, cevaplar› mümkün oldu¤u kadar birbirine yaklaflt›r›c› ortak görüfller haline getirmeye çal›fl›lmal›d›r. Buna cevapla r›n odaklaflmas› ad›n› veriyoruz. Çeflitli safhalara ayr›larak yürütülen araflt›rma, odaklaflma sa¤lanana kadar sürdürülür. Helmer’in de yapt›¤› gibi, üç safhal› biçimde organize edilen bir çal›flma uzmanlar› s›kmayacakt›r. Bu üç safhay› flu flekilde özetleyebiliriz. Birinci safhada, kendi içinde 50’fler y›la bölünmüfl zaman sürelerinin her biri için gerçekleflme olas›l›¤› yar› yar›ya bulunan sorular panel üyelerine sorulur. Bunlarda 50 y›ldan fazla sürecek ya da hiç mümkün olmayacak fleklinde cevaplar verme imkânlar› da tan›nm›flt›r. Verilmifl cevaplar›n dökümünden öngörü medyan› ile de¤iflik kartillerin göstergesi saptan›r. %25’den düflük ve %75’den yukar› öngörüler yüksek ve düflük öngörü kartillerini oluflturur. Kabul edilebilir fikir birli¤i, birinci safhada bütün cevaplar›n %20 tutar› üzerine kurulmufltur. ‹kinci safhada panel üyelerine birinci safha sonuçlar› ve özellikle fikir birli¤inde bulunulan noktalar mektupla bildirilir. Ayn› fikirde bulunmayanlardan karfl› fikirlerden ayr›lma nedenlerini belirtmeleri ve/veya öngörülerini düzeltmeleri istenir. Sonunda, ayn› fikirde olmayan (birbirlerinden farkl› cevaplardan oluflan %80’e kadar ) bir grubun birinci safhada meydana ç›kan cevap ayr›l›klar›ndan hareketle, her ayr›l›fl konusu için mant›k araflt›r›lmaya çal›fl›l›r ve böylece birçok öngörü bir sonuca var›larak tamamlan›r. Üçüncü safhada, ikinci safhan›n geliflim sonuçlar› mektupla tekrar panel üyelerine postalan›r. %31-%60 oran›nda bulunan soru listelerinin birbirleriyle bütünlefltikleri hususlar saptan›r; bu yolda son olarak ifltirakçilere fikirleri sorulur. Üçüncü safhan›n sonunda, belirleme ifli %31-%60 aras›nda de¤iflen görüflbirli¤i sa¤lanarak tamamlanm›fl olur. E. Eren 277 Demirbank T.A.fi. Demokrasi Demirbank T.A.fi. 1953'te bir grup demir tüccar› taraf›ndan özel sermayeli bir ticaret bankas› olarak kuruldu. Uzun y›llar küçük ölçekli bir banka olarak kald›. Ço¤unluk hisseleri, 1980'li y›llarda C›ng›ll›o¤lu ailesinin eline geçtikten sonra büyük bir at›l›m içine girdi. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 2 trilyon TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 29,121 trilyon TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 12,720 trilyon TL'ye, net kâr› 4,563 trilyon TL'ye ulaflt›. Bafll›ca ifltirakleri: Demir Halk Bank Netherland N.V., Demir Finansal Kiralama A.fi., Romleas S.A., Demir Yat›r›m Ortakl›¤› A.fi., Kayseri ve Civar› Elektrik A.fi., ‹.M.K.B. Takas ve Saklama A.fi., Bastafl Baflkent Çimento San. A.fi. fiube say›s›: 27 Personel say›s›: 258 (1996) banka hisselerinin %9,59'u (192 milyar TL) borsada ifllem görmektedir. A. ‹lkin/A.Erhan Demirbafl [Alm. Inventarstücke] [Fr. Mobiliers inventoriés] [‹ng. Inventory stocks] Sat›lmak amac›yla de¤il, iflletmenin kendi gereksiniminde kullanma amac›yla al›nm›fl ve kullan›m ömrü bir y›ldan fazla olan maddi varl›klar›n bir k›sm›d›r. ‹flletmenin tüm bölümlerinde, sosyal tesislerinde kullan›lan eflya ve malzeme, yani maddi varl›klar, demirbafl kavram› içine girer. Demirbafllar ya grupland›r›larak ya da tek tek demirbafl defterine ifllenir. Çal›flma masas›, hesap makinesi, ameliyat masas›, para kasas› gibi kalemler demirbafl örnekleridir. (Bkz. Amortisman) F. Bilgino¤lu Demir-Çelik Sanayii [Alm. Montanindustrie, Eisen und Stahlindustrie ] [Fr. Industrie de fer et de l’acier ] [‹ng. Iron and steel indust ries] ‹malat sanayii ana sektörü kapsam›nda olup, uluslararas› s›n›fland›rmada bölüm kodu 37, ana grup kodu 371’dir. Bu ana grubun faaliyet konusu, yüksek f›r›nlarda dökme demir yap›lmas›, hadde ve dökümle yar› mamul demirden dörtköfle ya da yuvarlak çeflitli kal›nl›k ve uzunlukta parçalar elde edilmesine kadar tüm ön iflleme çal›flmalar›, dökme demir ve çelik yap›m›, s›cak ve so¤uk ince haddeleme ve ince borular, raylar, çubuk demirler, ince ve kal›n teller imali, çeli¤in üretilmesi ve haddelenmesidir. (Bkz. Ekonomik Faaliyet Kollar›) E. Özötün Demografi [Alm. Bevölkerungswissenschaft] [Fr. Démographie] [‹ng. Demography] Nüfusun yap›s›n› ve zaman içinde nüfusla ilgili olarak ortaya ç›kan olaylar› özellikle kantitatif yönden inceleyen disipline“demografi” ad› verilmektedir. Yunanca demos (halk-nüfus) ve graphein (betimlemek) sözcükle- rinin birlefltirilmesinden oluflturulan demografi terimine Türkçe’de “nüfusbilim” de denilmektedir. Demografi sözcü¤ü ilk olarak Achille Guilard taraf›ndan 1855’de kullan›lm›flsa da, nüfus say›m› çal›flmalar›n›n Eskiça¤’a kadar uzand›¤› bilinmektedir. XVII. yy’dan itibaren iktisatla ilgilenen Cantillon, Mirabeau, Malthus gibi bilim adamlar›n›n do¤um ve ölüm oranlar›n›n saptanmas›na da yönelmifl olmalar›, XIX. yy’da modern istatistik metodlar›n›n kullan›lmas›yla daha farkl› bir boyut kazanan demografi için bir temel oluflturmufltu. Ancak, modern demografinin özerk bir bilim olarak kendini kabul ettirmesindeki en önemli rol, Adolphe Quételét’ye aittir. Nüfusla ilgili olaylar›n analizinde statik ve dinamik olmak üzere bafll›ca iki yaklafl›mdan yararlan›lmaktad›r. Statik yaklafl›m, belirli bir zaman kesiti dikkate al›nmad›¤›nda, bir yöreye, bir ülkeye ya da dünyan›n tümüne ait nüfusun yafl, okuma-yazma, e¤itim, flehirleflme vb. yönünden o andaki bileflimini ortaya ç›karmaya yöneliktir. Dinamik yaklafl›m ise k›sa ya da uzun zaman süreleri içindeki do¤um, ölüm, göçler gibi nüfus hareketlerini araflt›rmay› amaçlar. Bu do¤rultuda ülkelerin -örne¤in kalk›nma süreçleri s›ras›nda- bir demografik geçifl dönemi geçirmekte olduklar› ileri sürülmektedir. fiöyle ki, tüm geliflmekte olan ülkeler ölüm oranlar›n›n do¤um oranlar›ndan daha h›zl› azalmakta oldu¤u ve bundan ötürü nüfusun h›zl› bir biçimde artt›¤› bir dönem yaflamaktad›r. Ölüm oranlar›ndaki azalman›n durmas› ile bu dönem sona ermekte, fakat do¤um oranlar›n›n düflmesi olgusu, do¤um ve ölüm oranlar›n›n birbirine yaklaflmas›na kadar devam etmektedir. Do¤um ve ölüm oranlar›n›n birbirine yak›n ya da eflit olmas› günümüzün sanayileflmifl ülkelerinin bir özelli¤i oldu¤undan, demografik araflt›rmalar›n ortaya ç›kard›¤› bilgiler de, ülkelerin geliflmifllik düzeylerinin önemli birer göstergesi durumundad›r. Demografi, insanlarla ilgili olaylar› inceleyen bir dal olmas›ndan ötürü, sosyal bilimlerin yan› s›ra t›p ve biyoloji gibi uzmanl›k dallar›yla da yak›n bir bilgi al›flverifli içindedir. B. A. Köksal Demokrasi [Alm. Demokratie] [Fr. Démocratie] [‹ng. Democracy] Sözcük anlam› halk yönetimi olan siyasal bilim terimi. Asl› eski Yunanca’daki demokratia sözcü¤üdür. Eski Yunanca’da demos halk, kratos yönetim anlam›na gelirdi. Demokrasi, insanl›k tarihi kadar eski bir terimdir. Eski Yunan’da gelifltirilen siyasal kuramlardan biridir. Atina’n›n do¤rudan demokrasisinde, halk bir meydana toplan›r ve önemli konulardaki kararlar›n› yöneticilere bildirirlerdi. Yaln›z burada hemen hat›rlanmas› gereken nokta, eski Yunan’da yaln›z vatandafllar ›n demokratik hak ve özgürlüklerden yararland›klar›, kölelerin ise hiçbir haklar› bulunmad›¤› idi. Demokrasi, daha sonra, yönetilenlerin yönetime kat›lmas› için temsilcilerinin seçildi¤i rejimlerin ad› oldu. 278 Demokratik Sosyalizm Denetim Asl›nda, tüm siyasal ve toplumsal sistemler gibi, teknolojik de¤iflme ve geliflmeler sonucu ortaya ç›kt›. Tek bir mutlak hükümdar›n bulundu¤u rejimlere genellikle “polis devleti” denirdi.Bu devlette hükümdar tek bafl›na, tanr›n›n temsilcisi olarak, gelenekler üzerinde hüküm sürerdi; genellikle destekçileri din adamlar› ve toprak sahipleri idi. Do¤u’da teknolojik de¤iflme ve geliflme yavafl oldu¤u için, Bat› Avrupa’daki de¤iflme ve geliflmeler sonunda, toplumda din adamlar› ve toprak sahiplerinin yan›nda tüccar, esnaf ve en önemlisi sanayiciler ortaya ç›kt›lar ve yönetimde söz sahibi olmak istediler. Tar›mdan sanayie, k›rsal üretimden kentsel üretime geçifl sonunda, hükümdar›n yan›nda art›k halk ya da yeni geliflen t ü c c a r - e s n a f - s a n a y i c i yer almak istedi. Böylece hukuk devleti kavram› ve meflrutiyet yönetimleri do¤du. Art›k hükümdar›n yan›nda halktan seçilmifl meclisler de yer al›yor ve hükümdar›n karfl›s›nda bu insanlar›n yaflam hakk›, söz hürriyeti, mülkiyet hakk›, inanç hürriyeti gibi vazgeçilmez ve devredilmez hak ve hürriyetleri kabul ediliyordu. Bu geliflmenin en önemli göstergelerinden biri, ba¤›ms›z mahkemelerin bu hak ve hürriyetleri güvence alt›na almas›yd›. Teknolojik de¤iflme ve geliflme h›z›n› sürdürünce, köylülerin, köylerde toprak sahibi olan a¤alar›n ve din adamlar›n›n yan›nda, yönetime ortak olmufl bulunan tüccar-esnaf-sanayici üçlüsüne ek olarak iflçiler de say›ca artt›lar ve yönetimde söz sahibi olmak istediler. Böylece hukuk devleti, sosyal refah devleti kavram›na, meflrutiyet kavram› da demokrasi kavram›na dönüfl tü. Demokrasi her ne kadar halk›n halk taraf›ndan yö netimi ya da ço¤unluk yönetimi olarak adland›r›lsa da, ça¤dafl de¤iflme ve geliflmeler ona yeni anlamlar kazand›rd›. ‹lk ortaya ç›kan kavram, temsili demokrasi anlay›fl›d›r. Bu anlay›fla göre halk do¤rudan do¤ruya kendini yönetemeyece¤i için, seçti¤i temsilciler arac›l›¤› ile yönetilir. ‹kinci olarak ortaya ç›kan kavram özgürlükçü de mokrasi kavram›d›r. Bu kavram, özellikle bask›lar›n en korkuncu ço¤unlu¤un bask›s›d›r anlay›fl›ndan kaynaklan›r. Bir demokratik sistemin en önemli özelli¤ini baflta az›nl›klar›n, yani düflünceleri az›nl›kta kalanlar›n haklar› olmak üzere, tüm insan haklar›na dayal› olmas› gere¤ine dayal› bir yaklafl›m› belirtir. Ça¤›m›zdaki tüm geliflme ve de¤iflmelerden sonra, bugün demokrasi kavram›, düflünceleri az›nl›kta kalanlar›n da ço¤unlu¤u kazanabilme hak ve olana¤›na sahip olduklar› bir ço¤unluk yönetimi özelli¤ine eriflmifltir. Bir baflka deyiflle, demokrasinin temel koflulu, klasik insan hak ve özgürlükleri oldu¤u gibi, az›nl›kta kalan düflünce sahiplerinin de kendi düflüncelerini, ço¤unlu¤u kazanmak amac›yla savunabilmeleri ilkesine dayan›r. E. Kongar bilece¤ini kabul eden ve ekonomik bak›mdan sosyalist, siyasal bak›mdan demokratik bir yap›y› ayn› anda egemen k›lmak isteyen görüfl. Demokratik sosyalizm, Marx’›n “bilimsel sosyalizm” ya da “ihtilalci sosya lizm” ile amaçlad›¤› toplum yap›s›na demokratik yollarla var›labilece¤ini kabul eder. Sosyalist ekonomideki mülkiyet yap›s›n›n, merkezî planlama etkinli¤inin demokratik bir siyasal yap› içinde daha verimli iflleyece¤ine inan›r. Demokrasi, toplumdaki çeflitli görüfl ve ç›karlar aras›nda zorunlu olarak bir uzlaflma öngördü¤ü için, demokratik sosyalizm, özel mülkiyetin s›n›rlanmas› olay›n› ancak kamu yarar› aç›s›ndan öngörmüfl, çok büyük sanayi kurulufllar›n›n devletlefltirilmesi yan›nda, küçük mülkiyete dayal› üretimde özel teflebbüsü kabul etmifltir. Kapitalizmin h›zl› geliflmesi sonuda, toplumsal refah›n toplumdaki çeflitli s›n›flar aras›nda daha adil da¤›t›lmaya bafllanmas› üzerine, demokratik sosyalistler s›n›f diktatörlü¤ünü de reddederler. Bat› dünyas›nda, demokrasinin geçirdi¤i aflamalardan sonra, kiflinin hak ve özgürlüklerinin, bugün bulundu¤undan daha geriye götürülebilece¤ini kabul etmezler. Kamu yarar›na s›n›rlanacak ve k›s›tlanacak olan özel mülkiyetin ancak halk›n genel onay› ile devletlefltirilebilece¤ine inan›rlar. Demokratik sosyalizmin en önemli özelli¤i, demokrasinin özledi¤i insan haysiyetini tam gerçeklefltirme aflamas›na ancak sosyalist bir ekonomik planlama ve mülkiyet yap›s› ile ulafl›labilece¤ine iliflkin olan inançt›r. E. Kongar Denetçi [Alm. Aufsichtsberauter, Revisior, Prüfer, Kontrolleur] [Fr. Cotrôleur ] [‹ng. Supervisor, Auditor] Anonim flirketlerde genel kurul taraf›ndan ortaklar ad›na Türk Ticaret Kanunu ile kendilerine verilen görevleri yerine getirmek, genelde flirket ifllemlerini murakabe etmek (denetlemek) amac› ile seçilen kiflilerdir. Paydafl olmalar› zorunlu olmayan denetçilerin adedi beflten ve hizmet süreleri üç y›ldan fazla olamaz; ancak tekrar seçilmeleri mümkündür (Bkz. Murak›p) C. Ersoy Denetim [Alm. Kontrolle] [Fr. Expertise comptable] [‹ng. Control] “Muhasebe denetimi” veya k›saca “denetim”, belirli bir ekonomik birime ait bilgilerle önceden belirlenmifl standartlar aras›ndaki uygunluk derecesinin saptanmas› ve rapor edilmesi amac› ile, ba¤›ms›z bir uzman taraf›ndan delil toplama ve de¤erlendirme sürecidir. Bafll›ca denetim türleri, finansal tablolar›n denetimi, uygunluk denetimi, faaliyet denetimi olarak üç gruba ayr›labilir. Finansal tablolar›n denetiminde denetici, bu tablolardaki bilgileri genel kabul görmüfl muhasebe ilkeleri Demokratik Sosyalizm ve ilgili yasalar aç›s›ndan inceleyerek, denetlenen ifllet[Alm. Demokratische Sozialismus] [Fr. Socialisme dé - menin finansal durumunu ve faaliyet sonuçlar›n› gerçemocratique] [‹ng. Democratic socialism] ¤e uygun ve tam olarak yans›t›p yans›t›mad›¤›n› ortaya Sosyalist toplum yap›s›na demokratik yollarla da var›la- koyar. 279 Deneysel Analiz Dengeli Kalk›nma Faaliyet denetimi, iflletmenin faaliyetlerinin verimlilik ve etkinlik aç›s›ndan de¤erlendirilmesi amac›yla yap›l›r; bu denetim ifllemi sonucunda yönetime faaliyetlerin gelifltirilmesine iliflkin önerilerde bulunulur. Uygun luk denetiminde belirli yetkili bir organ taraf›ndan konulmufl bulunan yasa, tüzük, sözleflme hükümleri, prosedür, kurallar gibi iflletme taraf›ndan uyulmas› gereken hususlara uyulup uyulmad›¤› saptan›r. Denetim faaliyetini yürüten denetici, mesleki bilgi ve tecrübeye sahip, ba¤›ms›z ve yüksek ahlâki nitelikler tafl›yan bir kiflidir. Üç grup denetici söz konusudur: Ba¤›ms›z denetici, iflletme içi denetici ve kamu deneticisi. F. Bilgino¤lu ‹sveç ekolünün yarat›c›s› ve ilk para iktisatç›s› Wicksell’e göre denge faiz oran› düzeyi, bir veri olan para stoku ile bir davran›fl de¤iflkenini ifade eden likidite tercihinin karfl›laflmas›yla belirlenmektedir. Klasik kuramlarla Keynes kuram›n›n bir sentezi olarak kabul edilen H i c k s - H a n s e n’in analizlerine göre, denge faiz oran› düzeyi, hem mal piyasas›n›, hem de para piyasas›n› ayn› anda dengeye getiren faiz oran› düzeyidir. (Bkz. Faiz Teorileri) S. Aybaç Denge Fiyat› (Bkz. Arz ve Talep Kanunu) Deneysel Analiz Dengeleyici Güç [Alm.Empirische Analyse] [Fr. Analyse empirique] [‹ng. Empirical testing] Ekonomik teorileri olaylarla ölçümleyen analiz yoluna verilen add›r. K. Mortan [ A l m . Ausgleichende Kraft] [ F r . Puissance stabili satrice] [‹ng. Countervailing power] ABD’li iktisatç› Galbraith’in iktisat litaratürüne getirdi¤i bir terimdir. Monopoller dünyas›nda “dengeleyici güç” kavram›n›n ça¤›n kaç›n›lmaz gerçekli¤i oldu¤unu ileri süren Galbaraith, as›l sorunun monopollerin ortadan kald›r›lmas›ndan çok, üretici ve tüketiciler yönünden karfl›l›kl› dengenin oluflturulmas› oldu¤unu ifade etmektedir. Ça¤›m›zda birçok sorunun bir grubun di¤eri üstünde sa¤lad›¤› üstünlükten kaynakland›¤›n› belirten Galbaraith, dev monopoller karfl›s›nda sendika örgütlenmesinin gelifltirilmesini ve tüketici örgütlerinin güçlenmesini önerir. (Bkz. Monopol) K. Mortan Denge [Alm. Gleichgewicht] [Fr. Equilibre] [‹ng. Equilibrium] Mevcut iktisadi kuvvetlerin ekonomik yap›y› de¤iflmeden b›rakmak e¤iliminde olduklar› durumdur. K›sa dönem ve uzun dönem dengesi olarak ayr›labilir. Denge kavram›yla ilgili flu örnekler verilebilir. 1) Denge fiyat›. Fiyat teorisinde denge fiyat›, talep edilen miktar›n arz edilen miktara eflit oldu¤u fiyatt›r. Arzda ya da talepte meydana gelen bir de¤iflme denge fiyat›n› bozar; fakat kuvvetler harekete geçerek dengeyi önce k›sa dönemde, sonra uzun dönemde tekrar sa¤lar. 2) Bir kiflinin kaynaklar›n›n dengede da¤›l›m›. Bir tüketicinin harcamalar›n› bir gurup mal aras›nda da¤›tmas›d›r. Bu durumda tüketicinin bir maldan daha fazla elde etmek için di¤er herhangi birinden vazgeçti¤i takdirde tatmininde bir art›fl olmaz. 3) Firma dengesi. Müteflebbisin teflkilat›n› ya da üretim ölçe¤ini de¤ifltirmesi için bir neden olmad›¤› zaman firma dengededir. 4) Endüstri dengesi. Endüstriye yeni firmalar›n girmesine ya da endüstriden firmalar›n ç›kmas›na e¤ilim olmad›¤› zaman endüstri dengededir. 5)Denge ücreti. Bir endüstrinin cari ücret üzerinden ihtiyaç duydu¤u kadar emek sa¤lamas›d›r. Denge özel (ya da k›smi) olabilece¤i gibi genel de olabilir. Di¤er bütün fiyatlar sabit oldu¤u sürece tek mal›n fiyat›n›n incelenmesi özel (ya da k›smi) dengedir. (Bkz. Arz ve Talep Kanunu, Firma Dengesi) D. Demirgil Dengeli Kalk›nma Denge Faizi [Alm. Gleichgewichtsins] [Fr. Taux d’équilibre] [‹ng. Equilibrium interest rate ] Klasik iktisadi anlay›fla göre denge faizi ya da denge fa iz oran› düzeyi, tasarruf arz› ile tasarruf talebini (yat›r›m talebini) eflitleyen faizdir. [Alm. Ausgeglichener Wachstum] [Fr. Développement équilibré] [‹ng. Balanced Growth] Dengeli kalk›nma modeli ilk olarak Friedrich List taraf›ndan ele al›nm›flt›r. Daha sonra Allen Young, Rosenteir-Rodan, Nurkse, T.Scitovsky ve A. Lewis taraf›ndan gelifltirilmifltir. Dengeli kalk›nma modelleri, geliflmekte olan ekonomilerde bütün kesimler aras›nda birlikte ve ayn› zamanda dengeli bir geliflme sa¤lanarak tüketim ve üretim aras›ndaki iliflkilerin denge durumuna gelmesini göstermektedir. Az geliflmifl ülkelerde üretim faktörü nispi olarak k›t oldu¤undan, kaynaklar›n da¤›l›m›nda piyasa mekanizmas› yetersiz kalmaktad›r. Dengeli kalk›nmay› savunanlar bu temel görüflten hareket ederek, üretim ve tüketimi karfl›l›kl› “ba¤›ml›l›k ilkesi” ne dayand›r›rlar. Buna göre, her kesimin dengeli büyümesi için, üretimine pazar bulmas› ve gelir art›fllar›n›n talepte yarataca¤› geliflmenin dikkate al›nmas› gerekmektedir. Böylelikle, tar›msal hammaddelerle sanayi ürünleri, sermaye mallar›yla tüketim mallar› vb. aras›nda denge kurulmas› sa¤lanacakt›r. Dengeli kalk›nma modellerini ›l›ml›l›k derecelerine göre üç ana gurupta toplayabiliriz: Yat›r›mlar›n ekonominin bütün kesimlerinde, ayn› oranda büyüme h›z› sa¤layacak flekilde da¤›t›lmas›, Bütün kesimlerde ayn› oranda olmasa bile efl anl› bir büyüme sa¤lanmas›. 280 • • Dengesiz Kalk›nma Dengesiz Kalk›nma • Yat›r›mlarda toplam arz›n, artan gelir taraf›nan masedilecek flekilde kesimler aras›nda da¤›t›lmas›. Örne¤in, dengeli kalk›nma için ›l›ml› bir model öneren R. Nurkse, çok say›da kesime yat›r›m yapmay› önermektedir. R. Nurkse, azgeliflmifl ülkelerde sat›n alma gücünün ve sermaye birikiminin yetersiz olmas› nedeniyle yat›r›mlar›n s›n›rland›¤›n› belirterek, kalk›nmay› pazar büyüklü¤ünün yat›r›mlara ba¤l›l›¤› ile aç›klamaya çal›fl›r. Azgeliflmifl ülkeler enflasyonist yap›da bir ekonomiye sahip olduklar›ndan, para arz›n› art›rarak halk›n sat›n alma gücünü yükseltmek bu ülkelerde fiyatlar›n artmas›na yola açmaktad›r. Buna karfl›l›k gelirlerin asgari bir yaflam sa¤layacak kadar düflük olmas›ysa sanayi mallar›na olan talebin düflmesine neden olmaktad›r. Piyasa hacmini üretim kapasitesi belirler. Kapasite artt›kça reel gelirler yükselir ve piyasa genifller. Di¤er taraftan kifli bafl›na üretim kapasitesi ni göstermesi aç›s›ndan ülke nüfusu, piyasa geniflli¤inin belirlenmesinde önemli bir etkendir. Fakirli¤in k›s›r döngüsü bu ülkelerde “az geliflmifllik dengesi” denilen statik bir yap› oluflturur. Nurkse modelinde, de¤iflik sanayi kollar›na yat›r›m yap›larak piyasan›n dinamik bir flekilde büyümesi sa¤lanmaktad›r. Piyasan›n bu yolla geniflletilmesi sonucunda, farkl› alanlarda çal›flanlar›n birbirlerinin üretti¤i mallara talep yaratmas›yla, ekonomideki talep yetersizli¤i sorunu kendili¤inden çözülmektedir. Örne¤in tar›m kesimine verimlilik art›fl› sa¤layacak yat›r›mlar›n yap›lmas›, üretim hacmini art›rarak bu kesimde çal›flanlar›n reel gelirlerini yükseltecektir. Dolay›s›yla sanayi ürünlerine talep yarat›lm›fl olmaktad›r. Talep yetersizli¤i önlenen ekonomide, yeni yat›r›m olanaklar› ortaya ç›karken, piyasan›n da kendili¤inden büyümesi sa¤lanm›fl olmakta ve böylelikle k›s›r döngü ortadan kalkmaktad›r. (Bkz. D›flsal Ekonomiler, Kalk›n ma, Dengesiz Kalk›nma, Azgeliflmifl Ülkeler, Geliflmekte Olan Ülkeler) A. ‹lkin kolaylaflt›raca¤›n› savunanlardan A.O. Hirchman ise modelini iki önemli nokta üzerine kurmaktad›r. Az geliflmifl ülkelerdeki madde ve insan kayna¤›n›n kalk›nmaya aktif olarak kat›lmalar› sa¤lanmamaktad›r, Bu ülkelerde büyüme ve kalk›nma dengesiz bir sürece göre oluflmaktad›r. Hirschman, analizinde bu noktalardan hareket ederek, azgeliflmifl ülkelerin kaynaklar›n› genellikle ekonomik faaliyetlerin d›fl›nda kulland›¤› ve bunlar› iflletme yetene¤inden yoksun oldu¤u sonucuna varmaktad›r. Kalk›nmay› realist ve dinamik bir süreç olarak kabul eden Hirschman, dengeli kalk›nma modelinin ortaya ç›kard›¤› yat›r›m stratejisinin, genifl kaynaklar› gerektirmesi nedeniyle, azgeliflmifl ülkelerde uygulanma olana¤›n›n bulunmad›¤›n› ileri sürmektedir. Bu noktadan hareket ederek kalk›nman›n dinamik bir süreç olan dengesizlik sonucu ortaya ç›kt›¤›n› ve dengesizli¤in yat›r›mlar›n ba¤l›l›k sürecini h›zland›rd›¤›n› belirtmektedir. Yat›r›mlar, dinamik yap›lar› ve birbirlerini do¤rudan etkileme özellikleri nedeniyle, bir taraftan yeni yat›r›mlar› teflvik etmekte, di¤er taraftan do¤rudan yat›r›mlar› art›rarak tamamlay›c› etki göstermektedir. Hirschman, yat›r›mlar›, kalk›nman›n esas›n› oluflturan sosyal sabit sermaye yat›r›mlar› ve do¤rudan verim li faaliyetler olmak üzere ikiye ay›rmaktad›r. Bütün ekonomik faaliyetleri etkileyen hizmetleri içeren sosyal sabit sermaye yat›r›mlar› ya devlet kontrolunda ya da bizzat devlet taraf›ndan yap›l›r. Toplam yat›r›mlar içinde büyük bir orana sahiptir. Do¤rudan verimli faaliyetleri yaratan sosyal sabit sermaye yat›r›mlar› düfltükçe, do¤ rudan verimli faaliyetlerin üretim maliyetleri yükselmektedir. Ayn› maliyetlerle daha fazla do¤rudan verimli faaliyet ç›kt›s› üretebilmek için ya sosyal sabit sermaye hacminde ya da do¤rudan verimli faaliyetlerde bir art›fl yaratarak ekonomik geniflleme sa¤lan›r. Bunlardan birincisine kapasite fazlas› yoluyla kalk›nma, ikincisine de noksan kapasite yoluyla kalk›nma denir. Sosyal sabit sermaye yat›r›mlar›n›n ve do¤rudan verimli faaliyetlerin ayn› anda geniflletilmesi olanaks›zd›r. Ekonomide sosyal sabit sermaye yat›r›mlar› fazla oldu¤unda toplam talep, dolay›s›yla yat›r›mlar artar. Bununla birlikte, sosyal Dengesiz Kalk›nma sabit sermaye eksikli¤inin yat›r›mlar› art›r›c› etkisi daha [Alm. Unausgeglichene Entwicklung] [Fr. Développe - fazlad›r. Do¤rudan verimli faaliyetler ise piyasadan alment non équilibré] [‹ng. Imbalanced growth] d›¤› girdilerle bunlar› üreten kesimleri, üretti¤i ç›kt›larla Dengeli kalk›nma modellerinin kalk›nmay› yeterince da bunlar› tüketen kesimleri etkiler. aç›klayamad›¤› gerekçesiyle dengesiz kalk›nma görüflü Hirschman sanayi dallar›n› ara mallar›, tamamlanm›fl ortaya ç›km›flt›r. Modelde, dengesizli¤in iktisadi büyü - mallar, ara hammadeler ve tamamlanm›fl hammadeler meyi h›zland›rd›¤› ve büyümeyi gerçeklefltirebilmek için olmak üzere dört gruba ay›rmaktad›r. Azgeliflmifl ülkebazen dengenin feda edilebilece¤i gibi iki ana noktadan lerdeki sanayileflme ise yerli ya da ithal edilmifl yar› mahareket edilmektedir. mulü iflleyen, tüketim mallar› üreten sanayilerin kurulDengesiz kalk›nma modeli, dengeli büyümeye oran- mas› ile bafllayacakt›r. la daha yüksek gelir yarat›labildi¤i, bölünmezli¤in Kaynaklar›n etkin kullan›m amac›n› öngören di¤er önemli oldu¤u, ölçek büyütme maliyetinin yüksek oldu- bir dengesiz kalk›nma modeli ise “Kalk›nma Kutupla¤u ve teknolojik yeniliklere olanak sa¤layabildi¤i ölçü- r›”d›r. Her ülkede sanayileflme ile birlikte ülke içinde de baflar›l› bir iktisadi politika olmaktad›r. belli yöreler kalk›nmada öncelik kazanarak kalk›nma Ekonomideki hiyerarfli, dengesizlik ve eflitsizlikler- kutuplar› oluflturmaktad›r. Sanayi ünitelerinin belli merden yararlanarak kalk›nma sa¤lanabilece¤ini ilk olarak kezlerde toplanarak kutuplaflmalar›n›n bafll›ca nedenleri F. Perroux ileri sürmüfltür. Dengesizli¤in kalk›nmay› flunlard›r; 281 • • Dengesiz Kalk›nma • Üretimin talebin bol oldu¤u bölgelerde yap›lmas›, iflletmenin pazarlama sorununu büyük ölçüde ortadan kald›rmaktad›r. ‹flletmelerin altyap› tesislerinin bulundu¤u, ulafl›m›n kolay ve ucuz oldu¤u bölgelerde kurulmas›, kurulufl maliyetlerinin düflük olmas›na neden olmaktad›r. Üretimi büyük ölçüde yan sanayi mallar›na ba¤l› olan iflletmeler, bunlar›n yak›n ve ucuz oldu¤u bölgeleri seçmektedirler. Kurulufl yerinin üretimde kullan›lacak teknolojinin özelliklerine uygun personelin bulundu¤u bölgelerden seçilmesi, ifl gücü maliyetlerini düflürmektedir. Okul, hastane gibi büyük sosyal tesislerin bulundu¤u bölgelerin kurulufl yeri olarak seçilmesi, iflletme personelinin temel gereksinmelerini gidermektedir. Yukar›daki nedenlerle, belli bir bölgede toplanarak kalk›nma kutuplar›n› oluflturan firmalar di¤er bölgeleri de etkiler. Sanayileflme süreci ile birlikte kurulan sanayilerin hammadde, ara mal› ve tüketim mallar› üreten yeni sanayileri teflvik etmesi, bir taraftan bunlar›n arz ve talebi üzerinde etkili olurken, di¤er taraftan bölgenin sosyo-kültürel yap›s› üzerinde büyük de¤iflikliklere neden olmaktad›r. Çünkü kalk›nma kutbunun oluflmas› ile birlikte bölgede üretim gelir ve art›fllar› yeni yat›r›mlar teflvik ederek ekonomik ve sosyal bir geliflme meydana getirmektedir. Böylelikle sanayi geliflmesiyle birlikte çevrede yeni pazar ve ifl olanaklar› ortaya ç›kmaktad›r. Görüldü¤ü gibi, kalk›nma kutuplar›, içinde bulunduklar› çevreyi bu yolla etkilerken, di¤er taraftan ikinci derecede yeni merkezler oluflturmaktad›r. Belirli yörelerin kutuplaflma sonucu ön plana ç›kmas›, geleneksel yöreleri etkileyerek bu yörelerden kutuplaflman›n yo¤un oldu¤u bölgelere do¤ru bir iflgücü ve mal ak›m›n›n oluflmas›na neden olmaktad›r. Kalk›nan ekonomilerde bu durumun olumlu ve olumsuz olmak üzere iki türlü etkisi görülmektedir. Geri kalm›fl yörelerde eme¤in düflük olan marjinal verimi bu ak›m sonucunda artarak, yörenin refah›n› art›r›r. Buna karfl›l›k el sanatlar›yla küçük imalathanelerin önemini yitirmesine ve maliyetlerin ucuzlamas›na, dolay›s›yla iflsizli¤in artmas›na neden olur. Kalk›nma kutuplar›n›n oluflturdu¤u itici gücün meydana getirdi¤i geliflmenin ülkenin her taraf›na yay›lmas›n› sa¤lamak amac›yla al›nan bafll›ca önemler flunlard›r: Geri kalm›fl bölgelere kendi kaynaklar›n› iflletmelerini sa¤layacak flekilde yat›r›mlar yap›lmas›, Kamu yat›r›mlar›n›n geri kalm›fl bölgelerin atyap› tesislerini tamamlayacak flekilde yönlendirilmesi ve özel kesimin bu bölgelerde yat›r›m yapmas›n› sa¤layacak vergi ve kredi gibi özendirici önlemlerin uygulanmas›, Bu bölgelerin teknik eleman a盤›n›n giderilmesi için mesleki ve teknik e¤itim verici faaliyetler düzenlenmesi, Organize sanayi bölgeleri oluflturularak yeni kurulacak iflletmelerin sabit maliyetlerinin düflürülmesi, Devletin geri kalm›fl bölge iflletmelerine devaml› al›c› olmas›n› sa¤layarak üretimin devaml›l›¤›n›n sa¤lanmas›. • • • • • • • • • Denge Unsurunun Bulunmay›fl› Ülkemizde sanayileflme sürecinde, ‹stanbul kenti ve Marmara Bölgesi kalk›nma kutuplar› modelinin bütün özelliklerini bünyesinde toplamaktad›r. Gerek kamu ve özel yat›r›mlar›n bu bölgelerde yo¤unlaflmas›, gerekse ticaret ve iflgücü ak›mlar›n›n merkezi durumunda olmas›, bölgeyi ekonomik, sosyal ve kültürel aç›dan önemli bir kalk›nma kutbu haline gelmifltir. Sanayi geliflmesi ile birlikte yeni yat›r›mlar›n yap›lmas›, ulafl›m kolayl›klar› ve teknolojik yenilikler, -merkezi ‹zmir ve Zonguldak olmak üzere- Ege ve Bat› Karadeniz bölgelerini birer kalk›nma kutbu haline dönüfltürmüfltür. Kalk›nma kutuplar›, geliflme ile birlikte kentleflme, çevre kirlili¤i, enerji, trafik, üretim faktörlerinin k›t hale gelmesi, dengesiz gelir da¤›l›m› gibi sosyal ve ekonomik sorunlar› da beraberinde getirmektedir. Geliflmifl ekonomilerde kutuplaflman›n yaratt›¤› büyümenin do¤urdu¤u sorunlara çözüm getirmek amac›yla, ekonomik kararlarda desantralizasyona önem verilmektedir. Dengesiz kalk›nma, iktisadi kalk›nma sürecinde ekonomik koflullar nedeniyle sanayi ünitelerinin, belli noktalarda toplanmas›yla ortaya ç›kan fonksiyonel bir bütünleflmedir. (Bkz. Kalk›nma, Dengeli Kalk›nma, Azge liflmifl Ülkeler, Kalk›nma Kutuplar›, Fonksiyonel Bütün leflme) A. ‹lkin Denge Unsurunun Bulunmay›fl› [Alm. Mangel des Gleichgewichts] [Fr. Absence d’équi libre] [‹ng. Lack of equilibrium] Kapitalizmin iflleyifline göz att›¤›m›z takdirde, belirli k›s›mlar› aras›nda sürekli bir dengenin sa¤lanmam›fl oldu¤unu görürüz. Bu dengesizlik “intibaks›zl›k”a, intibaks›zl›k da toplam ekonomik faaliyetlerin ve mal ç›kt›s›n›n azalmas›na yol açm›flt›r. Bu konuyu kuramsal aç›dan ele ald›¤›m›z takdirde görürüz ki “intibaks›zl›k” sars›nt›lar›n›n fliddeti bu derece kuvvetli hissedilmemeli idi. Bir mala olan tüketim talebi azal›rsa, o mal›n fiyat› düfler ve yap›m›nda kullan›lan araçlar›n kazançlar› da ayn› flekilde azal›r. Bu azalma, araçlar›, cazip teklifler yaparak baflka istihdam alanlar› aramaya ve bulmaya zorlar. Üretim araçlar›n›n ak›flkan (seyyal), fiyatlar›n da de¤iflken maliyet ve taleple beraber oynak (flexible) ol du¤u durumlarda, böyle bir intibak mutlaka meydana gelir ve ekonominin tüm kesimleri tam istihdam seviyesinde tutulur. Düzenin teorik iflleyifli budur. Fiiliyatta durum böyle de¤ildir. Emek, belirli ifllerde ihtisaslafl›r ve belirli co¤rafi kesimlere ba¤lan›r. Yüksek bir dayan›kl›l›k derecesi olan araç ve makineler ancak çok s›n›rl› ve belirli ifllerde kullan›labilir. Topra¤›n belirli özellikleri de¤ifltirilebilir, gelifltirilebilir ve farkl› kullan›fllara uydurulabilir. Gelenekler ya da iflçi-iflveren anlaflmalar› yoluyla iflçi ücretleri belirli düzeyde dondurulur. Uzun vadeli borçlar ve kira sözleflmeleri ile faiz hadleri ve toprak rantlar› sabitlefltirilir. Tüketim mal› fiyatlar› monopol çal›flmalar› ya da yasal zorlamalar ile eski oynakl›¤›n› yitirir. Üretim araçlar›, farkl› derecelerine ra¤men, ak›flkan de¤ildir; ekonomik faaliyetler aras›nda eflgüdümü sa¤layacak fiyat hareketleri önemli etkiler yapacak durumda de¤ildir. Ekonominin bir kesitin282 Denge Ücreti Denk Bütçe Çarpan Teoremi de de¤iflmeler meydana gelir. Böylelikle ortaya kesimler aras›z dengesizlik ve eflgüdüm sa¤layamama durumu ç›kar. Bu durum belki ileride düzeltilebilir; fakat düzeltilinceye kadar baz› kesimlerin tam istihdam seviyesinin alt›nda çal›flmalar› önlenemez. Bundan ç›kar›labilecek sonuç fludur: “Kâr güdüsü” ve “özel teflebbüs özgürlü¤ü”nün fiiliyatta iflleyifli, de¤iflen koflullara ayak uydurma sürecini ortadan kald›rmam›fl, hacmini ve olufl s›kl›¤›n› tahammül edilir bir düzeye indirememifltir. Bu aç›dan ele ald›¤›m›z takdirde, diyebiliriz ki, dengeden yoksun oluflu kapitalizmin zay›f yanlar›ndan biridir. D. Demirgil Böylece kabul edilen bütçe dengesi (mali denge, statik denge de denebilir) ile bütçe a盤›na karfl› ç›karlar. Devlet harcamalar› devletin vergi ve mülk gelirlerinden fazla olmamal›, devlet kamu harcamalar›n› karfl›lamak için borçlanma ve parasal ifllemlerden kaç›nmal›d›r. Klasik maliyecileri aç›k bütçe politikas›ndan kesinlikle kaç›nmaya yönelten iki neden vard›r: 1) Devletin bütçe aç›klar›n› kapamak için borçlanmaya gitmesi; borcun ise borç anaparas›n› ve faizlerini ödemek için gelecekteki bütçe giderlerini art›rmas›. Böylece borçlanma, devlet bütçesinde a盤› geniflletme yönünde geliflir ve sonunda devlet kendisine borç verecekleri bulamaz, borçlar›n› ödeyemez duruma gelir. Ekonomik ç›kmaza girerken siyasal sayg›nl›¤›n› da yitirir. 2) Devlet bütçelerinin aç›k olmas›, enflasyona da yol açar. Devlet bütçe a盤›n› kapamak üzere borçlanmaya gider ya da do¤rudan do¤ruya para arz›n› art›rmaya yönelir. Mal ve hizmet arz› artmadan devletin para arz›n› art›rmas› -klasik düflünürlere göre, ekonomi tam çal›flma halinde dengede bulundu¤undan- fiyatlar genel düzeyini daima yükseltir, enflasyonu yarat›r. Klasikler bu aç›dan bütçe fazlas›na da karfl›d›rlar. Onlara göre bütçe fazlalar›n›n, yani bütçede devlet gelirlerinin fazla olmas›n›n politik sak›ncalar› çok büyüktür. Bütçe fazlas› harcamalar› kamç›lar ve özellikle politik harcamalar› art›r›r. Bunlar, daha sonraki y›llarda, gerçek gelirlerle karfl›lanamayan kamu harcamalar›na neden olurlar. Bütçe ne fazla ne de aç›k olmal›d›r; devlet daima elde edilen gerçek gelirler (vergi, harç vb.) kadar harcama yapmal›, bütçe mutlak olarak denk olmal›d›r. Klasik maliyecilerin bu kadar kat› biçimde kabul ettikleri bütçe denkli¤i, ekonomik, toplum ve düflünce sistemlerindeki geliflmelerle bu kat›l›¤›n› yitirmifl ve yerini “ekonomik denge” sistemine b›rakm›flt›r. (Bkz. Ekono mik Denge) G. Coflkun Denge Ücreti (Bkz. Denge) Denizafl›r› Bankac›l›¤› [Alm. Überseebanking] [Fr. Banking outre-mer] [‹ng. Overseas banking] Esas etkinlik alan› deniflafl›r› bankac›l›k olan bankalar›n bu faaliyetlerine verilen add›r. Özellikle ‹ngiltere’nin denizafl›r› sömürgeler döneminde ortaya ç›km›fl, günümüzde tüm Bat›’l› bankalarca uygulamaya bafllanm›flt›r. K. Mortan Denizcilik Bankas› T.A.O 16 A¤ustos 1951 tarih ve 5842 say›l› yasayla özel hukuk hükümlerine tâbi bir anonim ortakl›k olarak kuruldu. 1964'te, "‹ktisadi Devlet Teflekkülleri ile Müesseseleri H a k k › n d a " ki 440 say›l› kanun kapsam›na al›nd› 8.6.1984 tarih ve 233 say›l› "Kamu ‹ktisadi Teflebbüsleri Hakk›nda" ki kanun hükmünde kararnameyle Türkiye Denizcilik ‹flletmeleri'ne ba¤l› bir ortakl›k durumuna getirildi. 1992'de, Türkiye Emlâk Bankas› A.fi. (Konutbank) bünyesine kat›ld›. A. ‹lkin/A. Erhan Denk Bütçe Çarpan Teoremi Denizli ‹ktisat Bankas› (Bkz. ‹ktisat Bankas›). Denk Bütçe [Alm. Haushaltsgleichgewicht] [Fr. Equilibre budgétai re] [‹ng. Balanced budget] Bütçe denkli¤i, bütçede denklik ilkesi ile klasik maliyecilerin kamu maliyesinde her zaman gerçeklefltirmeyi istedikleri temel esaslardan biri olmufltur. Adam Smith ve onu izleyenlerin liberal ekonomi kuram›n› öne sürmelerinden 1929 Dünya Ekonomik Buhran›’›na kadar geçen dönemde egemen görüfl, ekonomik faaliyetlerin özel teflebbüslerle kendli¤inden en yüksek düzeye ulaflaca¤› ve ekonominin kendi kendini dengeleyece¤i yolundayd›. Bu düflünce paralelinde maliyeciler de bütçe dengesi ilkesini kabul etmifller ve devletin bütçe yoluyla yapt›¤› harcamalar›n (kamu harcamalar›n›n) normal devlet gelirlerinden fazla olmamas› gere¤ini benimsemifllerdir. [Alm. Theorem der Balanciertes-Haushalts-Multiplika tör] [Fr. Multiplicateur d’équilibre budgétaire ] [‹ng. Theorem of the balanced budget multiplier] Ba¤›ms›z tüketim ve yat›r›m harcamalar›nda de¤ifliklik olmad›¤› varsay›lan bir dönemde kamu harcamalar› ∆G, vergi geliri ∆T kadar artm›flsa bu kombine de¤iflikli¤in gelir üzerindeki çarpan etkisi (Ym, milli gelir olmak üzere) ∆Ym = (∆G – c ∆T) 1 1-c denklemi ile gösterilir. Bu çarpan denklemi yard›m›yla baz› özel durumlar incelenebilir. Örnekte, kamu kesiminde gelirlerle giderler aras›nda denkli¤in sa¤lanm›fl oldu¤u bir bafllang›ç döneminden hareket edilecektir. Kamu harcamalar›nda tamam› vergi art›fl› yoluyla finanse edilen bir geniflleme vard›r. • 283 Denk Bütçe Çarpan Teoremi Derbank ∆G = ∆T 1 = (∆T – c∆T) 1-c 1 = ∆T(1–c) = ∆T 1-c ∆Ym = (∆G – c∆T) 1 1-c olmad›¤›ndan, marjinal meyil kavram› burada kullan›lamaz. Vergi fonksiyonu gelir denkleminde yerine kondu¤unda, Ym = Co + c(Ym – T) + I + G = Co + c[Ym – (To + tYm)] + I + G = Co + cYm – cTo + ctYm + I + G 1 = (Co + I + G – cTo) 1-c(1-t) Yd = Ym – T ve dolay›s›yla oldu¤una göre, ∆Yd için ∆T-∆T= 0 yaz›labilir. Yani incelenen durumda kullan›labilir gelir de¤iflmemifltir. Kamu harcamalar›ndaki art›fl bütçe a盤› ile finanse ediliyor: ∆G > ∆T • 1 1-c c∆T<∆T<∆G oldu¤undan, gelir üzerinde pozitif çarpan etkisi mevcuttur. Kamu harcamalar›ndaki art›fl bütçe fazlal›¤› ile finanse ediliyor; eflitli¤ine var›l›r. Ba¤›ms›z tüketim ve yat›r›m harcamalar›nda bir art›fl olmad›¤› varsay›ld›¤›nda, kamu harcamalar›nda ve ba¤›ms›z vergilerde kombine bir art›fl›n çarpan etkisi ∆Ym = (∆G - c∆To) ∆G < ∆T Burada üç fl›k söz konusudur. ∆G > c∆T veya ∆G ∆T > ise gelir artar ∆G = c∆T veya ∆G ∆T = c ise gelir ayn› kal›r ∆G < c ise gelir azal›r ∆T Bu fl›klar› daha iyi belirtmek için marjinal tüketim meyli 0,8 olan bir ekonomide vergi gelirlerinde 10 trilyonluk art›fllar karfl›s›nda kamu harcamalar›nda s›ras›yla 9, 8, 7 trilyonluk art›fllar sa¤land›¤› varsay›ls›n; ∆G < c∆T veya ∆G = 9, ∆T = 10, ∆Ym = (9-0,8 x 10) 1 = 1 x 5=5 1,0 – 0,8 ∆G = 8, ∆T = 10, ∆Ym = (8-8) x 5 = 0 ∆G = 7, ∆T = 10, ∆Ym = (7-8) x 5 = –5 Buraya kadar gözden geçirilen konularda kamu kesiminin vergi gelirinin milli gelir de¤iflmelerinden etkilenmedi¤i varsay›ld›. fiimdi bu varsay›m terkedilip vergiler piyasa fiyatlar›yla safi milli has›lan›n fonksiyonu olarak yaz›lacakt›r. T = To + tYm Burada T o milli gelirden ba¤›ms›z vergi gelirlerini, t ise marjinal vergi oran›n› belirtmektedir. Vergi fonksiyonu tüketim fonksiyonu gibi davran›flsal bir fonksiyon 1 olacakt›r. 1-c (1-t) E. Alkin ∆Ym = (∆G - c∆T) • + I +G = Co + cYd + I + G O halde tamam› vergi art›fl› ile finanse edilen kamu harcamas› art›fllar›n›n çarpan etkisi 1’e eflittir. Ayr›ca (Yd, kullan›labilir geliri göstermek üzere) ∆Yd = ∆Ym – ∆T = C Depo Primi [Alm. Pramica Depot ] [ Fr. Dépôt des primes ] [ ‹ng. Deposit premium] Excess of Loss anlaflmalar›nda reasüröre asgari olarak ve peflin ödenen teminat bedeli. Bölüflmeli reasürans anlaflmalar›ndan farkl› olarak, hasar fazlas› anlaflmalar›nda, hesaplaflma sistemi son derecede basit, maliyet düflürücü bir mahiyet tafl›r. Ayl›k ya da üçer ayl›k hesaplaflma diye birfley yoktur. E¤er prim, sedan›n priminin bir yüzdesi olarak tesbit edilmiflse, tahmin edilen reasürans priminin takriben % 60 ila 90’› depo primi olarak peflinen (3)’er veya 6’flar ayl›k taksitlerle (ya da tamam›) reasüröre ödenir. Sedan›n prim geliri tesbit edilince, reasürans fiyat› uygulanmak suretiyle nihai prim hesaplan›r ve peflin ödenen k›s›mla aras›ndaki fark reasüröre ödenir. Bu flekilde ç›kan nihai prim, peflin ödenmifl primin alt›nda kalmakta ise, aradaki fark, e¤er anlaflmada bir asgari prim flart› öngörülmemiflse sedana iade edilir. G. Uras Depozito [Alm. Sicherungssumme, Kaution] [Fr. Dépôt] [‹ng. Ca ution money, Secrurity] Bir iflin yap›lmas›n›n üstlenilmesi, geri al›nacak bir de¤erin karfl›l›¤›n›n sa¤lanmas›, bir akdin yerine getirilmesi gibi durumlarda, güvence niteli¤inde belirlenen de¤erlerdir. Uygulmada verilen ve al›nan depozitolar ayr›m› yap›l›r. ‹flletme taraf›ndan üçüncü flah›slara verilmifl olan depozitolar varl›klar aras›nda, iflletmenin ald›¤› depozitolar ise borçlar kalemleri içinde yer al›r. F. Bilgino¤lu Derbank 1992'de Dervifl Temel adl› ifladam› taraf›ndan sat›n al›nan Çaybank'›n ad›n›n Derbank olarak de¤ifltirilmesiyle özel sermayeli ticaret bankas› olarak kuruldu. 284 Derebeylik Dernek 1995 y›l sonu itibariyle ödenmifl sermayesi 100 milyar TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 708 milyar TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 355 milyar TL'ye, net kâr› 3 milyar TL'ye ulaflt›. fiube say›s›: 4 Personel say›s›: 103 A.Erhan tümüyle ilgili tahmin yapmak en rasyonel yaklafl›m olacakt›r. K›smi derlemeler istemli olarak, yani birimlerin araflt›rmac›n›n iste¤ine göre seçilmesi yoluyla yap›labilece¤i gibi, tesadüfi flekilde her birime eflit seçilme flans› tan›narak da yap›labilir. Bir olaya iliflkin bilgi edinilmesinde o olay›n do¤rudan incelenmesi yerine o olayla ilgili göstege olabilecek baflka olaylar›n incelenmesi yaklafl›m›, dolays›z derleme olarak tan›mlanmaktad›r. Bu do¤rultuda, örne¤in bir yöredeki tüketimin, konut say›s›n›n ya da ödenen vergilerin incelenmesiyle o yörenin nüfusu ile ilgili bir tahmin yap›labilir. Dolays›z derlemedeyse araflt›r›lan olay›n kendisi gözlem konusudur. Derlemeler amaçlar›na göre de Asli ve tali, Kesin ve yard›mc› olmak üzere iki grupta toplan›r. Asli derlemeler istatistik amaçl› olup, belirli olaylara iliflkin bilgi edinilmesi için yap›l›r. Mali ve idari amaçlarla toplanan gelir istatistikleri ya da belediyelerin inflaat ruhsatlar›yla ilgili istatistikleri tali derleme olarak nitelendirilir. Araflt›rma konusu grubun tamam› hakk›nda kesin bilgi sahibi olunmak istenildi¤inde kesin derlemeye baflvurulur. Öte yandan, bir araflt›rmaya bafllamadan önce, baz› bilgiler toplayarak araflt›rmay› yönlendirmek amac›yla, bir ön örnek seçme yoluyla yap›lan derleme, yard›mc› derleme türüne bir örnektir. Derlemeler yukar›da belirtilen türlerden birkaç›na birden ayn› anda dahil olabilir. Örne¤in bir sanayi ve iflyerleri say›m›, tümel olmas›n›n yan› s›ra ani, asli ve kesin bir derlemedir. Derlemelerin dikkatli bir flekilde yap›lmas› sistematik, yani tek yönde iflleyen ve giderilmesi olanaks›z hatalar› önleyece¤inden, gözlemlere dayan›larak hesaplanan say›sal özelliklerin de güvenirli¤ini art›racakt›r. (Bkz. Anket) B. A. Köksal Derebeylik (Bkz. Feodalizm) Deri Sanayii [Alm. Lederwarenindustrie ] [Fr. Manufacture de cuir ] [‹ng. Manufacture of leather and products of leather ] ‹malat sanayiinin uluslararas› endüstriyel s›n›flamada bölüm kodu 32 olan alt sektörü içinde ve ayn› s›n›fland›rmada 323 kodlu ana grupta yer almaktad›r. Büyükbafl ve küçükbafl hayvanlar›n derisi ile av hayvanlar› derilerinin tabaklanmas›, perdahlanmas›, boyanmas›, preslenmesi, ütüleme ve bitirme ifllemleri bu sektörde yap›lmaktad›r. Bu sanayi kesiminde üretilen deriler ayakkab›, deri, kürk gibi giyim eflyalar›n›n üretiminde ve di¤er faaliyet kollar›nda kullan›l›r. (Bkz. Ekonomik Faaliyet Kollar›) E. Özötün • • Derleme [Alm. Erhebung] [Fr. Relevé] [‹ng. Data collection] Belirli bir olay›n ya da olaylar›n grubunun gözleme tabi tutulmas› ve gözlem sonucu saptanan özelliklerin kaydedilmesi ifllemine istatistikte derleme ya da rölöve ad› verilmektedir. Derlemeler konu bak›m›ndan, Süreklilik, K›smilik, Dolayl›l›k, kriterlerine göre s›n›fland›r›l›r. Süreklilik kriterine göre derlemeler ani ya da sürekli (dinamik) olabilir. Say›m olarak da adland›r›lan ani derlemeler belirli bir zaman kesiti dikkate al›narak yap›lan gözlemlerdir. Nüfus say›m›, sanayi ve iflyerleri say›m› ya da y›l sonu envanterleri ani derlemelerdir. Sürekli derlemelerde ise bir olay ya da olaylar grubunun zaman içinde gösterdi¤i geliflmenin sürekli izlenerek kaydedilmesi söz konusudur. Do¤um, ölüm olaylar›, bir firman›n sat›fllar›, bir ülkenin d›fl ticareti, milli geliri ya da ülkedeki para arz› sürekli derlemelere konu olabilir. K›smilik kriterine göre tümel ya da k›smi derlemelerden söz edilebilir. Araflt›rma konusu grubun (kitlenin) tamam›n›n incelendi¤i tümel derlemelere örnek olarak bir ülkedeki nüfusun, tar›m iflletmelerinin ya da konutlar›n tamam›n›n dikkate al›nmas›yla yap›lan say›mlar gösterilebilir. K›smi derlemelerdeyse kitleyi oluflturan birimlerin tümü yerine aralar›ndan bir k›sm› seçilerek gözleme tâbi tutulur. Özellikle grubun taman›n›n çok büyük oldu¤u hallerde bu yola baflvurulmaktad›r. Örne¤in bir fabrikan›n üretti¤i çivilerin kalite kontrolu yap›lmak istendi¤inde, grup içinden bir örnek seçerek grubun • • • Dernek [Alm. Verein] [Fr. Association] [‹ng. Association] Kazanç paylafl›m› d›fl›nda, belirli ve ortak bir amac› gerçeklefltirmek üzere, en az yedi kiflinin bilgi ve çal›flmalar›n› sürekli biçimde birlefltirerek oluflturduklar› tüzel kurulufl. 6.10.1983 tarih ve 2908 say›l› yasayla yürürlü¤e giren Dernekler Kanunu’nun 1. maddesinde derneklerin amac›n› flu flekilde tan›mlamaktad›r: “Bu yasan›n amac›, kazanç paylaflma d›fl›nda, yasalarla yasaklanmam›fl belirli ve ortak bir gayeyi gerçeklefltirmek üzere, en az yedi gerçek kiflinin bilgi ve çal›flmalar›n› sürekli olarak birlefltirmeleri suretiyle oluflturduklar› derneklerle ilgili esaslar› düzenlemektedir.” Türk hukuk sisteminde derneklere iliflkin hükümler, Anayasa’da ve Türk Medeni Kanun’unda yer al›r. Dernek kurulmas›na iliflkin temel ilkeler, 1982 Anayasas›'n›n ‹kinci K›s›m ‹kinci Bölümü'nde, "Dernek Kurma Özgürlü¤ü" bafll›¤› alt›nda ayr›nt›l› bir biçimde ifllenmifltir. Anayasa madde 33 (De¤iflik: 23.7.1995-4121): “Her285 Dernek Dernek kes, önceden izin almaks›z›n dernek kurma hakk›na sahiptir. (33/1) Dernek kurabilmek için yasan›n gösterdi¤i bilgi ve belgelerin yasada belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve belgelerin yasaya ayk›r›l›¤›n›n saptanmas› halinde, yetkili merci, derne¤in etkinli¤inin durdurulmas› ya da kapat›lmas› için mahkemeye baflvurur. (33/2) Hiç kimse, bir derne¤e üye olmaya ve dernekte kalmaya zorlanamaz. Dernek kurma özgürlü¤ünün kullan›lmas›nda uygulanacak biçim, koflul ve yöntemler yasada gösterilir. (33/3) Dernekler, yasan›n öngördü¤ü durumlarda yarg›ç karar›yla, kapat›labilir ve etkinlikten al›konulabilir. Ancak, ulusal güvenli¤in, kamu düzeninin, suç ifllenmesini ya da suçun devam›n› önlemenin veya yakalaman›n gerektirdi¤i durumlarda, gecikmede sak›nca varsa, yasayla bir merci derne¤i etkinlikten men ile yetkilendirilebilir. Bu merci karar›, yirmi dört saat içerisinde görevli yarg›c›n onay›na sunulur. Yarg›ç, karar›n› k›rk sekiz saat içerisinde aç›klar; aksi durumda bu idari karar yürürlükten kalkar. (33/4) Birinci f›kra hükmü, Türk Silahl› Kuvvetleri ve kolluk güçleri mensuplar›na ve görevlerinin gerektirdi¤i ölçüde devlet memurlar›na yasayla s›n›rlamalar getirilmesine engel de¤ildir. (33/5) Bu madde hükümleri, vak›flarla ilgili olarak da uygulan›r. (33/6) Dernekler, izledikleri amaca göre üç bölüme ayr›l›rlar: a) ‹deal amaçl› dernekler: Bu tür dernekler, kazanç paylaflt›rma d›fl›nda, hayrî, bilimsel, sportif, sanatsal, e¤itsel vb. amaçlar izlerler. b) Ekonomik (iktisadi) amaç izleyen dernekler: Derneklerde as›l amaç ideal olmakla birlikte, bir dernek, bunun yan›nda talî (ikincil) nitelikte olmak üzere ekonomik bir amaç da izliyebilir. Bu tür derneklere MK m. 52 / II’ye göre, ortakl›klar hakk›ndaki hükümler uygulan›r. Söz konusu maddenin yorumuna göre, bu maddeden anlafl›lmas› gereken husus, kazanç paylaflmak amac›yla dernek kurulamayaca¤›, söz konusu amac› izleyen kifli topluluklar›n›n ancak ortakl›k (flirket) tarz›nda kurulabilece¤i olgusudur. c) Amac›na ulaflmak için ticari iflletme iflleten der nekler: Bu tür derneklerde de temel amaç idealdir. Ancak, dernek bu amac›na ulaflmak için ticari bir iflletme iflletmektedir. Böylelikle elde olunan gelir, derne¤in temel ideal amac›n›n gerçeklefltirilmesine tahsis ve sarf olunur. Bu tür derneklerin MK m. 54’e göre ticaret siciline yaz›lmalar› zorunludur. Derneklerin kurulmas› : MK m. 53 ve Dernekler Kanunun (DK) m. 9'a göre, dernekler, kurulufl bildirisini ve eklerini, merkezlerinin bulundu¤u mahallin en büyük mülkî amirli¤ine vermek suretiyle tüzel kiflilik kazan›rlar. a) Ola¤an dernekler: Bu tür dernekler, Dernekler Kanunu’na ve Medeni Kanun’a ba¤l› olarak kurulan kifli topluluklar›d›r. b) Kamuya yararl› dernekler: Bir derne¤in kamu yarar›na çal›flan derneklerden say›labilmesi için; 1. Derne¤in en az bir y›ldan beri etkinlikte bulunmas›, 2. Derne¤in amac› ve bu amac› gerçeklefltirmek için giriflti¤i etkinliklerin ülke çap›nda yararl› sonuçlar verecek nitelik ve ölçüde olmas›, zorunludur. (DK m. 58) Bir derne¤in kamu yarar›na çal›flan derneklerden say›lmas›, ilgili bakanl›¤›n / bakanl›klar›n görüflü al›narak, ‹çiflleri Bakanl›¤›'n›n önerisi, Dan›fltay ‹dari ‹fller Kurulu'nun karar› ve Bakanlar Kurulu'nun onay›na ba¤l›d›r. (DK m. 59/1) Medeni haklar› kullanma ehliyetine sahip ve on sekiz yafl›n› bitirmifl olan herkes, önceden izin almaks›z›n dernek kurabilir. (DK m. 4) Kurucu say›s›n›n en az yedi kifli olmas› zorunludur. Bir ilde etkinlikte bulunacak derneklerin kurulufl bildirisi ve eklerinin do¤rulu¤uyla tüzükleri valilikler taraf›ndan otuz gün içinde, birden çok ilde etkinlik gösterecek derneklerin kurulufl bildirisi ve eklerinin do¤rulu¤uyla tüzükleri, ‹çiflleri Bakanl›¤› taraf›ndan doksan gün içinde incelenir. (DK m. 10/1) Kurulufl bildirisinde, tüzükte ve kurucular›n hukuki durumlar›nda yasaya ayk›r›l›k ya da noksanl›k saptanmas› durumunda, bunlar›n giderilmesi geçici yönetim kurulundan yaz›yla istenir. Bu yaz›n›n tebli¤inden itibaren otuz gün içinde belirtilen noksanl›klar tamamlanmaz ya da yasaya ayk›r›l›k giderilmezse, mahallin en büyük mülki amirinin ihbar› üzerine cumhuriyet savc›l›¤›, derne¤in feshi için yetkili mahkemeye baflvurur. Ayr›ca, derne¤in etkinli¤inin durdurulmas›n› da isteyebilir. (DK m.10/2) Kurulufl bildirisinde ve tüzüklerde yasaya ayk›r›l›k ya da noksanl›k bulunmaz veya yasaya ayk›r›l›k ya da noksanl›klar 2. f›krada belirtilen süre içinde giderilmifl bulunursa, kurulufl bildirisini ve tüzükleri inceleyen makam, keyfiyeti, derne¤e yaz›yla bildirir. (DK m. 10/4) Dernek tüzü¤ü ve ikametgâh›, yasan›n 10/4 m. uyar›nca yap›lan bildirimden itibaren en geç on befl gün içinde mahalli bir gazetede, gazete ç›kmayan yerlerdeyse il merkezinde ç›kan bir gazetede yay›mlan›r. Bu gazetenin befl nüshas›, yay›m tarihinden itibaren en geç on befl gün içerisinde, geçici yönetim kurulu taraf›ndan dernek merkezinin bulundu¤u yerin en büyük mülki amirli¤ine verilir. (DK m.13) Dernekler, tüzüklerin gazetede yay›mland›¤› günü izleyen alt› ay içinde ilk genel kurul toplant›lar›n› yapmak ve organlar›n› oluflturmak zorundad›rlar. (DK m. 14/1) Bu zorunlulu¤a uyulmamas› durumunda, mahallin en büyük mülki amiri, derne¤in kendili¤inden da¤›lm›fl say›lmas›na karar verir. (DK m. 14/2) ‹çiflleri Bakanl›¤› taraf›ndan Emniyet Genel Müdürlü¤ü’nde ve illerde emniyet müdürlüklerinde derneklerin kaydolunaca¤› dernekler kütü¤ü tesis olunur. (DK m. 15/1) Emniyet Genel Müdürlü¤ü'ndeki dernekler kütü¤ünde derneklerle flubelerinin yan› s›ra, bütün konfederasyon, federasyon ve merkezi yurt d›fl›nda bulunan derneklerin flubeleri kaydolunur. (DK m. 15/2) Derneklerin tüzü¤ü: DK m. 8'e göre, her derne¤in 286 Dernek bir tüzü¤ü bulunur. Bu tüzükte afla¤›da gösterilen hususlar›n belirtilmesi zorunludur: 1. Derne¤in ad› ve merkezi. 2. Derne¤in amac› ve bu amac› gerçeklefltirmek için, dernekçe sürdürülecek çal›flma konular› ve çal›flma biçimleri. 3. Dernek kurucular›n›n ad ve soyadlar›, meslek ya da sanatlar›, ikametgâhlar›, uyruklar›. 4. Derne¤e üye olmak, üyelikten ç›kma ya da ç›kar›lman›n koflul ve biçimleri. 5. Dernek genel kurulunun kurulufl biçimi, toplanma zaman›. 6. Genel kurulun görevleri, yetkileri, oy kullanma ve karar alma yöntem ve biçimleri. 7. Yönetim ve denetleme kurullar›n›n görev ve yetkileri, nas›l seçilece¤i, asil ve yedek üye say›s›. 8. Derne¤in flubesinin bulunup bulunmayaca¤›, bulunacaksa, flubelerin nas›l kurulaca¤›, görev yetkileriyle dernek genel kurulunda nas›l temsil edilece¤i. 9. Üyelerin y›ll›k ödenti tutar›. 10. Derne¤in iç denetim biçimleri. 11. Tüzü¤ün ne flekilde de¤ifltirilece¤i. 12. Derne¤in feshi durumunda mal varl›¤›n›n tasfiye biçimi. Dernek organlar› ve dernek üyeli¤i: Her dernekte, 1. Genel kurul, 2. Yönetim kurulu, 3. Denetleme kurulu, oluflturulmas› zorunludur. (DK m. 19/1) Dernekler, baflka organlar (haysiyet divan›, balotaj kurulu) da kurabilirler. Ancak, bu organlara genel kurul ve denetleme kurulunun görev yetki ve sorumluluklar› devredilemez. (DK m. 1962) Medeni haklar› kullanma ehliyetine haiz ve on sekiz yafl›n› bitirmifl bulunan herkes derneklere üye olabilir. (DK m. 16/1) Hiç kimse bir derne¤e üye olmaya zorlanamaz. Her üye istifa hakk›na sahiptir. (DK m. 18/1) Dernek üyeleri eflit haklara sahiptir. Dernek tüzüklerinde, üyeler aras›nda dil, din, ›rk, cinsiyet, mezhep, aile, zümre ve s›n›f fark› gözeten hükümler bulunamaz ve tüzü¤e eflitli¤i bozan ya da baz› üyelere ayr›cal›k tan›yan hükümler konulamaz. (DK m. 18/2) Ö¤renci derne¤i üyesiyken ö¤rencilik s›fat› sona erenlerin, DK m. 39'a göre, kamu hizmeti görevlileri taraf›ndan kurulan derneklerin üyesiyken o derne¤in kuruldu¤u kamu kurum ya da kuruluflundan veya kamu hizmetinden emeklilik d›fl›nda herhangi bir nedenle ayr›lanlar›n, derneklere üye olma hakk›n› yitirenlerin ve dernek tüzü¤üne ayk›r› hareketlerinden dolay› üyelikten ç›kar›lanlar›n, kay›tl› bulunduklar› derneklerdeki üyelikleri sona erer. (DK m. 17/1) Yukar›da belirtilen durumlardan birinin saptanmas› durumunda, üyelik kayd›, dernek yönetim kurullar› taraf›ndan silinir. (DK m. 17/2) Derne¤in sona ermesi: Derneklerin tüzel kifliliklerinin sona ermesi, afla¤›daki durumlarda ortaya ç›kar. 1. Genel kurul karar›yla fesih. Dernek genel kurulu, her zaman derne¤in feshine ka- Dernek rar verebilir. Genel kurulun böyle bir karar alabilmesi için, tüzü¤e göre, genel kurula kat›lma hakk›na sahip bulunan dernek üyelerinin en az 2/3'ünün toplant›da bulunmas› gerekir; bu ço¤unlu¤un sa¤lanmamas› durumunda üyeler, DK m. 21'e göre ikinci toplant›ya ça¤›r›l›r. ‹kinci toplant›ya kat›lan üye say›s›na bak›lmaks›z›n, fesih konusu görüflülebilir. Feshe iliflkin karar›n toplant›da haz›r bulunan üyelerin 2/3'lük ço¤unlu¤uyla verilmesi zorunludur. (DK m. 49/1) 2. Mahkeme karar›yla fesih. Dernekler; a) Yetkili merciler taraf›ndan DK m. 10 uyar›nca yap›lan yaz›l› isteme karfl›n, kurulufl bildirisi ve eklerindeki yasaya ayk›r›l›k ya da noksanl›klar otuz gün içinde giderilmezse, b) Ola¤an genel kurul toplant›s› tüzükte belirtilen süre içinde yap›lmaz ya da yasal kuruluflu zorunlu organlar oluflturulmaz ve mahallin en büyük mülki amirli¤inin yaz›l› uyars›na karfl›n, bu zorunluluk üç ay içinde yerine getirilmezse, Dernek merkezinin bulundu¤u yerin en büyük mülki amirinin yaz›l› duyurusu ve cumhuriyet savc›l›¤›n›n açaca¤› dava üzerine, asliye hukuk mahkemesinin karar›yla feshedilir. Cumhuriyet savc›s› duruflmada bulunur. (DK m. 50) 3. Kendili¤inden da¤›lm›fl say›lma. Dernekler, kurulufl amaç ve koflullar›n› yitirdi¤i ya da acze düfltü¤ü veya yönetim kurulunun tüzük gere¤ince kurulmas›na olanak kalmad›¤› ya da DK m. 23'te belirtilen yeter say›n›n bulunmamas› nedeniyle üst üste iki ola¤an genel kurul toplant›s›n›n yap›lmad›¤› durumlarda kendili¤inden da¤›lm›fl say›l›r. Bu saptama, dernek merkezinin bulundu¤u yerin en büyük mülki amirli¤i taraf›ndan al›nan kararla olur. (DK m. 51) Derneklerin mahkeme karar›yla kapat›lmas›. Bu yasada ve öteki yasalarda öngörülen durumlarda dernekler, ancak mahkeme karar›yla sürekli kapat›labilir. (DK. m. 52/1) Mahkeme, davan›n her evresinde istem üzerine ya da kendili¤inden, derneklerin her türlü etkinli¤ini yasaklayabilir. (DK m. 52/2) Suç kayna¤› durumuna gelen derneklerin kapat›lma s›. Dernekler; 1. Ülkenin de¤iflik yerlerinde olsalar bile, a) Dernek yöneticileri taraf›ndan ya da dernek yöneticileriyle dernek üyelerinin kat›l›m›yla, siyasi ya da ideolojik amaçla suç ifllenmifl oldu¤unun, b) Dernek üyesi taraf›ndan ifllenen siyasi ya da ideolojik amaçl› suçlar›n, dernek yöneticilerinin azmettirmesi, yard›m› ya da kolayl›k sa¤lamas› yoluyla ifllendi¤inin, 2. Derne¤in suç say›lan eylemlerin kayna¤› durumuna geldi¤inin, kesinleflen mahkeme karar›yla belirlenmesi durumunda, dernek bir ilde etkinlik gösteriyorsa ilgili valili¤in ya da cumhuriyet savc›l›¤›n›n, birden çok ilde etkinlik gösteriyorsa ‹çiflleri Bakanl›¤›'n›n ya da dernek merkezinin bu287 Desil Destekleme Kredisi lundu¤u il valili¤inin veya cumhuriyet savc›l›¤›n›n istemi üzerine, mahkeme taraf›ndan sürekli kapat›l›r. (DK. m. 53) Derneklerin valilikler taraf›ndan etkinlikten al›konul mas›. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlü¤ünün, milli güvenli¤in, milli egemenli¤in, kamu düzeninin, genel ahlâk›n ya da baflkalar›n›n hak ve özgürlüklerinin korunmas› veya suçlar›n önlenmesi bak›m›ndan, gecikmesinde sak›nca bulunmas› kofluluyla, ilgili valili¤in gerekçeli karar›yla dernekler etkinlikten al›konulabilir. Bu karar, derneklerin flubeleri için de geçerlidir. Kapatma, bir derne¤in yaln›z bir flubesi için al›nm›flsa, karar, sadece söz konusu flube için uygulan›r, flubenin ba¤l› oldu¤u derne¤i etkilemez. (DK m. 54/1) Etkinlikten al›konulmak karar›, suç oluflturan eylemler nedeniyle al›nm›flsa, ilgili valilik taraf›ndan düzenlenen dosyan›n bir sureti en k›sa zamanda cumhuriyet savc›l›¤›na verilir. (DK m. 54/2) Derneklerin sona ermelerinden sonra tasfiyesi: Feshedilen ya da kendili¤inden da¤›lm›fl say›lan derneklerin mal, para haklar›n›n tasfiyesi, tüzüklerinde gösterilen esaslara göre yap›l›r. Tüzüklerinde mal, para ve haklar›n tasfiyenin esaslar›n› saptama, genel kurulun karar›na b›rak›lmas›na karfl›n, genel kurul taraf›ndan bir karar al›nmam›fl ya da genel kurul toplanmam›flsa, derneklerin bütün mal, para ve haklar› Hazine'ye intikal eder. (DK m. 55/1) Mahkeme taraf›ndan kapat›lan derneklerin bütün mal, para ve haklar› Hazine'ye intikal eder. Bu yolla kapat›lan derneklerle birinci f›kra uyar›nca mal, para ve varl›klar› Hazine'ye intikal edecek derneklerin tasfiyesi ve intikalleri, hükümet komiseri ya da maliye temsicisinin gözetiminde yap›l›r. Bu ifllemlere, fesih, kendili¤inden da¤›lma ya da kapat›lman›n kesinleflti¤i tarihten itibaren bafllan›r. (DK m. 55/2) Feshine, kendili¤inden da¤›lm›fl say›lmas›na ya da kapat›lmas›na karar verilen derneklerin para, mal ve haklar›n›n tasfiye ve intikal ifllemlerinin tamamlanmas›n› müteakip, bunlar›n "Dernekler Kütü¤ü"ndeki kay›tlar›, etkinlikleri bir il s›n›r› içinde bulunanlar için mahallin en büyük mülki amirinin, birden çok ilde bulunanlar için ‹çiflleri Bakanl›¤›'n›n onay›yla silinir. (DK m. 55/3) Kapat›lmas› için hakk›nda soruflturma ya da dava aç›lm›fl olan bir dernek, fesih ve buna ba¤l› olarak dernek mallar›n›n devrine iliflkin bir karar almas› durumunda, soruflturma ve dava sonuçlan›ncaya kadar devir ifllemi yap›lamaz (DK m. 55/4) ‹. Ulusan lerinde desiller, frekanslar›n afla¤›dan yukar›ya do¤ru kümüle edilmesi yoluyla do¤rudan ve kolayca hesaplanabilmektedir. Ancak gruplanm›fl, yani s›n›flara ayr›lm›fl serilerde desillerin belirlenmesi için afla¤›daki formüle baflvurmak gerekmektedir: Dr/10 = Ia + n – na X sm d Bu formülde, (r) ile kaç›nc› desilin hesaplanaca¤›, (Ia) ile desilin bulundu¤u s›n›f›n alt s›n›r›, (N) ile serinin toplam frekans›, (na) ile desilin bulundu¤u s›n›fa kadar olan frekanslar›n toplam›, (na) ile desilin bulundu¤u s›n›f›n frekans› ve (sm) ile desilin bulundu¤u s›n›f›n s›n›f aral›¤› gösterilmektedir. Bu formülün bafll›ca varsay›m›, desilin bulundu¤u s›n›f›n içindeki gözlemlerin de¤er itibariyle eflit aral›klarla da¤›lm›fl olmalar›d›r. Bir serinin üçüncü desilinin araflt›r›lmakta oldu¤u düflünülürse ve desil s›n›f›n›n s›n›f aral›¤› 4 cm, alt s›n›r› 8 cm, frekans› 20, o s›n›fa kadar olan frekanslar›n toplam› 30 ve serinin toplam frekans› 12 ise üçüncü desil 3x120 – 30 10 D3/10 = 8 + x 4 = 9,2 cm 20 olacakt›r. Bir baflka anlat›mla 9,2 cm’in alt›nda serideki toplam gözlem say›s›n›n % 30’u, üzerinde ise % 70’i bulunacakt›r. Desiller, ailelere göre gelir da¤›l›m›, nüfusun yafla göre da¤›l›m› ya da bir endüstrideki firmalar›n büyüklüklerine göre da¤›l›m› gibi, özellikle asimetrileri kuvvetli olan seriler üzerine kolayca anlafl›l›r bilgi verebilmektedir. Örne¤in, Türkiye’ye ait 1973 gelir da¤›l›m›na göre 9’uncu desil yaklafl›k olarak 50 000 TL olmaktad›r; yani ailelerin %90’› bu de¤erin alt›nda, %10’u ise üzerinde y›ll›k gelir elde etmektedirler. Herhangi bir ülkede 1995 y›l› için nüfusun yafla göre da¤›l›m› incelendi¤inde dördüncü desil de¤eri 20 yafla tekabül ediyorsa, bu yafl›n alt›nda nüfusun %40'›n›n, üzerinde ise %60'›n›n bulundu¤u anlafl›lmaktad›r. (Bkz. Asimetri, Bölünme, Frekans, Medyan, Kantiller) B.A. Köksal/fi.Akkaya DES‹YAB (Bkz. Devlet Sanayi ve ‹flçi Yat›r›m Bankas›) Desil [Alm. Dezile] [Fr. Décile] [‹ng. Decile] Bir serideki gözlem de¤erleri küçükten büyü¤e do¤ru s›raland›¤›nda, serideki toplam gözlem say›s›n› (frekans›) 10 eflit k›s›ma ay›ran de¤erlere “desil” ad› verilmektedir. Böylece, örne¤in dokuzuncu desilin (D9/10) alt›nda toplam frekans›n % 90’›, üzerinde ise % 10’u bulunacakt›r. S›n›flar halinde belirtilmemifl olan bölünme seri- rN 10 Destekleme Al›mlar› (Bkz. Destekleme Politikas›) Destekleme Kredisi [ A l m . U n t e r s t ü t z u n g s k r e d i t] [ F r . Crédit de support ] [‹ng. Support credit] 288 Destekleme Politikas› Devletin yapt›¤› destekleme al›mlar›nda, üreticilere ba¤l› bulunduklar› birlikler arac›l›¤›yla intikal ettirilen ödemelere esas olan reeskont kaynakl› kredidir. Uygulamada bu kredi ifllemine“mahsul emtia karfl›l›¤› avans” ad› da verilmektedir. Destekleme kredisi uygulamas›nda, her y›l hükümet taraf›ndan ç›kar›lan bir kararname düzenleyici ifllev görür ve merkez bankas› reeskont kaynaklar›ndan ne kadarl›k bir fonun bu ifle tahsis edilece¤i, ödemelerin hangi miktarlar için ne gibi bir fiyat üzerinden olaca¤› vb. gibi hususlar bu kararname ile ortaya konulur. Kararnamenin uygulanmas› biçimi ise Para Kredisi Kurulu taraf›ndan al›nacak olan kararlara göre belirlenir. Türkiye’de her y›l belli ürünler için, al›m kampanyas› boyunca uygulanan destekleme kredisine as›l fonu Merkez Bankas› tahsis etmekle birlikte, kredinin üreticilere ödenmesinde ve tahsilinde arac› kurulufl olarak TC Ziraat Bankas› görevlendirilmektedir. Bu uygulama gere¤i Merkez Bankas›, s›n›rland›r›lm›fl bir kayna¤›n› de¤iflik esasl› ürünler ve belirli bir vade için TC Ziraat Bankas›’na, Para Kredi Kurulu kararlar› do¤rultusunda tahsis etmekte, bu vadenin bitiminde de bankadan bu paran›n iadesini istemektedir. TC. Ziraat Bankas› ise, üretici birliklerine emtia rehni karfl›l›¤› olarak sözü edilen kaynaklardan yapt›¤› ödemeleri, birliklerin sat›fl sonucu elde ettikleri gelirler karfl›l›¤› mahsup ederek, kendisine intikal eden paralar› Merkez Bankas› hesab›na transfer etmektedir. Merkez Bankas›, TC. Ziraat Bankas› ve üretici birlikleri aras›nda kampanya boyunca (genellikle bir y›ldan az bir süre) karfl›l›kl› olarak devam eden bu süreç, kuramsal olarak s›n›rl› gibi gözükürse de, uygulamada genellikle devaml› ve kesintisiz bir iflleyifl fleklindedir. Merkez Bankas› elinde bu ifl için ayr›lm›fl fonlar› bir kerede tahsis etmedi¤i gibi, TC Ziraat Bankas› da birliklerden tahsilat›, dolay›s›yla merkez bankas›na transferi bir kerede ve toptan olarak gerçeklefltirmemektedir. Bu süreç, zamana yay›lm›fl bir flekilde cereyan etmekte ve izlenen para politikas› ile ekonomideki canl›l›¤›n genel ak›fl›na ba¤l› olarak biçimlenmektedir. S. Cingin Destekleme Politikas› [Alm. Preisstützung] [Fr. Politique du support des prix ] [‹ng. Price-support policy ] Tar›msal ürünlerin fiyatland›r›lmas›nda belli bir fiyat düzeyinin alt›na düflülmemesi için hükümet taraf›ndan getirilen fiyat garantisidir. Destekleme kapsam›na al›nm›fl bir tar›msal ürünün fiyat›n›n düflmesi, devlet taraf›ndan çeflitli müdahale araçlar› kullan›larak önlenir. ‹ktisat politikas›nda desteklemeye gidilmesinin gerekçesi olarak dört ana neden gösterilir. 1) Tar›msal ürünlerin çok dalgalanan bir piyasada al›m sat›ma konu olmas›, 2) Tar›msal ürünlerin rekabetin yo¤un oldu¤u bir piyasada sat›l›yor olmas›, 3) Üreticinin ürün nihai sat›fl fiyat›n› belirleme flans›n›n olmamas›, Destek Reasürans 4) Ürünün hava vb, d›fl etkenlere ba¤l› olarak yetifltirilmesi, Bat›’n›n geliflmifl kapitalist ekonomilerinde destekleme politikas›, üç iktisat politikas› arac›l›¤› ile gerçeklefltirilir: Ürün s›n›rlamas› yoluna gidilerek arz düflürülür, buna karfl›l›k fiyatlar yükseltilir. Devlet bir stoklama politikas› izleyerek fiyatlar›n düzeyini korumaya çal›fl›r. Tüketim mallar› ile tar›msal ürünler aras›ndaki fiyat farklar›na bak›larak özel destekleme (yard›m) uygulan›r, fiyat yükseltilir. ABD’de bu amaçla düzenlenmifl iki temel indeks vard›r. Bu indekslerden ilki “Üreticiler taraf›ndan ödenen fiyatlar indeksi”, ikincisi “Üreticilerin sa¤lad›¤› (edindi¤i) fiyatlar indeksi” ad›n› tafl›r. Birinci indeks tüketim mallar› ile ürün girdilerinden oluflan 200’ü aflk›n mal› kapsamaktad›r. ‹ndekse temel olan tüketim oranlar› 20 bin aileyi kapsayan bir hanehalk› anketi sonucu ortaya ç›km›flt›r. ‹kinci indeks ise 55 ürünü kapsamaktad›r. Bu indeksle ürünlerin ilk sat›fl merkeziyle yerel pazarlar ve baflkaca al›m sat›m merkezlerindeki fiyatlar› ifllenir. Geliflmifl ekonomilerde destekleme politikas› dinamik bir program çerçevesinde sürdürülür. Destekleme, fiyatlar›n y›lda bir kez aç›klanmas›yla de¤il, ürünün sat›fl fiyat›ndaki ve üreticinin al›m gücündeki y›l içerisinde gözlemlenen de¤iflikliklere göre, sürekli denetimle gerçeklefltirilir. (Bkz. Taban Fiyat) K. Mortan • • • Destekleme ve Fiyat ‹stikrar Fonu 24 Ocak 1980 tarihli ve 8/167 say›l› Bakanlar Kurulu karar› ile yürürlü¤e konulan Türk Paras› K›ymetini Koruma Hakk›nda 25 Say›l› Karar gere¤ince kurulmufltur. Amac›: Bu fon, tar›msal girdilerin sübvansiyonu, üreticinin fiyat hareketlerinden korunmas›, ihracat›n gelifltirilmesi, ihracata dönük yat›r›mlar›n finansman›, ihracat sigortas› tesis edilinceye kadar ihracat›n sigortas›, ülke ekonomisi için üretim, ihracat ve istihdam bak›m›ndan önemli görülen sektörlerde zor ve kritik durumda olduklar› ve desteklenmesi belirlenen kurulufllara bir menkul k›ymet niteli¤indeki kâr ve zarara ifltirakli “kâr ortakl›¤› belgeleri” karfl›l›¤›nda faizsiz kredi vermek için kullan›labilmektedir. Kayna¤›: ‹hraç edilecek desteklemeye tâbi ürünlerin beher kilogram ve k›ymeti üzerinden Para ve Kredi Kurulu’nca tespit ve ilan edilecek primlerle yine Para ve Kredi Kurulu’nca yay›mlanan “Fon ödemek suretiyle ithal edilecek maddeler” listesinde yer alan ve alacak olan maddelerin miktar ve k›ymeti üzerinden fiili ithalattan önce al›nan paralar, fonun kayna¤›n› oluflturmaktad›r. Ö. Akgüç Destek Reasürans 1945 y›l›nda bir sigorta reasürans flirketi olarak kurulan Destek Reasürans’›n en büyük ortakl›¤› % 97,88 ile Türkiye ‹fl Bankas›’d›r. Di¤er paylar çeflitli flirketlere da¤›lm›fl durumdad›r. fi. Özgencil 289 Determinant Determinizm (Gerekircilik) Determinant [Alm. Determinant] [Fr. Déterminante] [‹ng. Determi nant] Determinantlar, eflit say›da s›ra ve sütunlardan oluflan kare matrislerle ilgili say›lar olup, do¤rusal denklemlerin çözümlenmesinde önemli rol oynamaktad›r. A ile ifade edilecek a11 A= a 21 [ a12 a22 ] durumunda, 3 ve 2 say›lar›ndan sonra daha küçük say›lar geldi¤inden (3,2), (2,1) ve (3,1) olmak üzere üç inversion ortaya ç›kacakt›r. Tek say›da inversion bulunmas› halinde eksi iflaretli tek say›l› permutasyonlar, aksi halde ise çift say›l› ve art› iflaret tafl›yan permutasyonlar ve terimler söz konusu olacakt›r. Bu kurala uygun olarak yukar›daki 6 terimin iflaretleri afla¤›daki gibi belirlenecektir. Birinci terim ‹kinci terim Üçüncü terim Dördüncü terim Beflinci terim Alt›nc› terim fleklinde bir kare matris söz konusu ise, bu matrisin determinant› (determinantlar matrislerden farkl› olarak parantez yerine düz çizgilerle belirtilmektedir), matrisi oluflturan elemanlar›n birbirleriyle çapraz çarp›mlar› sonucu |A| = a11 a12 a21 a22 = a11 a22 – a12 a21 olarak elde edilecektir ve örne¤in 2x2’lik B matrisinin determinant›, 4 1 4 1 B= |B| = = (4x6) - (1x3) = 21 3 6 3 6 Böylece 3x3’lük C matrisinin determinant› da 1 2 3 2 3 3 4 6 5 = (1x3x5) - (1x3x6) + (3x3x4) -(3x2x5)+ (2x2x6) |C| = [ ] olarak hesaplanacakt›r. 2x2’lik kare matrislerin determinantlar› genel flekilde, α= 1 ve β= 2 olmak üzere, a11 a12 = a1α a2β – a1β a2α= ∑ ± a1α a2β a21 a22 formülü ile belirtildi¤inde ∑ ile gösterilen toplam, 1 ve 2 rakamlar›n›n oluflturdu¤u permutasyonla (s›ralamalarla) elde edilen terimlerin toplam›n› belirtmektedir. 1 ve 2 rakamlar› (1,2,) ve (2, 1) olmak üzere iki halde s›ralanabildiklerinden, 2x2’lik matrislerin determinantlar›nda toplam 2!= 2x1 = 2 say›da permutasyon söz konusu olacakt›r. 3x3’lük kare matrislerin determinantlar› da benzer flekilde, α=1, β= 2 ve γ = 3 olmak üzere, a11 a21 a31 a12 a22 a32 a13 a23 a33 = ∑ ± a1α a2β a3γ genel formülü ile ifade edilecek ve 1,2 ve 3 rakamlar› aralar›nda 3! = 3x2x1 = 6 ayr› halde s›ralanabilecekleri için afla¤›daki alt› terimin toplanmas› ile hesaplanacakt›r: a11 a22 a33 - a11 a23 a32 + a12 a23 a31 - a12 a33 + a13 a21 a32 - a13 a22 a31 a21 Terimlerin (+) ya da (-) iflareti tafl›malar›, do¤al s›raya uygun bir say› dizisindeki baz› rakamlar›n yerleri de¤ifltirildi¤i takdirde ortaya ç›kan toplam inversion say›s›na ba¤l› olarak de¤iflmektedir. fiöyle ki, (1,2,3) dizisinde 1 ve 3’ün yerleri de¤iflti¤i takdirde, yani (3, 2,1) : (a, ß, γ) = (1, 2, 3), 0 inversion + : (a, γ, ß) - (1, 3, 2), 1 inversion – : (ß, γ, a) - (2, 3, 1), 2 inversion + : (ß, a, γ) - (2, 1, 3), 1 inversion + : (γ, a, ß) - (3, 1, 2), 2 inversion + : (γ, ß, a) - (3, 2, 1), 3 inversion – - (2x3x4) = 3 olarak hesaplanacakt›r. (n) say›da s›ra ve sütundan oluflan (nxn)’lik matrisler için de ayn› kural geçerli olup, bu matrislerin determinantlar› (n!) say›da permutasyon ve dolay›s›yla terimin birbirleriyle toplanmas› yard›m›yla hesaplanacakt›r. ∑ ± a1α a2β .............................. anv ‹kiden fazla say›da sütun ve s›radan oluflan matrislerin determinatlar›, matrisdeki baz› sütun ve s›ralar›n ç›kar›larak matrisin kofaktörlere ayr›lmas› yolu ile de hesaplanabilmektedir (Bkz. Matris, Maris Cebiri, Per mutasyon) B.A. Köksal Determinizm (Gerekircilik) [Alm. Determinismus] [Fr. Déterminisme] [‹ng. Deter minism] Tüm olay ve eylemlerin daha önceden, belli nedenler taraf›ndan belirlendi¤ini ve zorunlu olarak belli sonuçlara do¤ru geliflece¤ini savunan görüfltür. Bu görüfl esas olarak nedensellik iliflkisinin, zorunlu olarak belli sonuçlar do¤urdu¤u ilkesine dayal›d›r. Bir baflka deyiflle, deter minizm, hem nedenler ve sonuçlar aras›ndaki iliflkiyi, yani nedensel iliflkiyi, hem de bu iliflkinin zorunlu ola rak belli sonuçlara gidece¤ini kabul eder. Determinist anlay›fl, çeflitli bilim alanlar›nda zorunlu sonuçlar öngören okullar›n kayna¤›n› oluflturmufltur. Örne¤in toplumbilimde do¤al determinizm, toplumlar›n yap›lar›n›n co¤rafya ve iklim koflullar› taraf›ndan belirlendi¤ini savunur. Dinler, hele tek tanr›l› dinler genellikle deterministtir. Yani insanlar›n kaderlerinin Tanr› taraf›ndan belirlendi¤ini öne sürerler. 290 Detroit Bank and Trust Company Felsefe aç›s›ndan determinizm, bireysel özgürlü¤ü, karar verme ve seçim yapma özgürlü¤ünü kabul etmez. Determinist anlay›fl›n karfl›s›na hemen “endeterminist” yani determinist karfl›t› ya da karfl› determinist görüfller ç›km›flt›r. Bu anlay›fltakiler, olaylar›n ve olgular›n önceden belirlemeyen bir geliflme biçimine, özgür seçim ve kararlar ile günün koflullar›na ba¤l› olarak de¤iflme özelliklerine sahip olduklar›na inan›rlar. Büyük toplumsal de¤iflme kuramlar›n›n kurucular› olan Comte, Marx gibi düflünürler de “determinist” tirler. Tarihin zorunlu olarak kendi kuramlar›nda gösterdikleri biçimde geliflece¤ine iflaret ederler. Oysa, bir sonucun do¤aca¤›n› belirtmek bile, insano¤lu söz konusu oldu¤u zaman, o sonucu etkiler. Sonuçtan yana olanlar onu h›zland›r›r, karfl› olanlar ise ortadan kald›rmaya çal›fl›rlar. Sonuç mutlaka, toplumbilimsel olarak, de¤iflik nitelik tafl›yacakt›r. E. Kongar Detroit Bank and Trust Company Merkezi Michigan’da bulunan ABD bankas›. 1849’da Detroit Saving Fund Institute ad›yla kuruldu. 1871’de Detroit Savings Bank, 1936’da The Detroit Bank ad›n› ald›. 1956 A¤ustosunda Detroit Wabeek Bank and Trust Co. ile, Birmingham National Bank ve Ferndale National Bank ile birleflerek flimdiki ad›n› ald›. 1967 Ekiminde Commercial State Bank of Roseville’i bünyesine katt›. Federal Reserve System’in ve Federal Deposit Insurance Corp’un üyesidir. S. Abaç Deutsche Bank A.G. Merkezi Frankfurt’ta bulunan Alman bankas›, Deutsche Bank’›n (kuruluflu 1870) yerine geçen Deutsche Bank A.G., 2 May›s 1957’de West ile Norddeutsche Bank ve Süddeutsche Bank’›n birleflmesiyle yeniden kuruldu. 1994 sonu itibariyle sermayesi 2,371 milyar, mevdu at toplam› 502,99 milyar Alman Mark’d›r. Almanya’da 1133 flubesi, di¤er ülkelerde 35 flube ile - biri Türkiye’de olmak üzere- 35 temsilcili¤i vard›r. S. Abaç/N. Elhüseyni Devalüasyon [Alm. Abwertung, Devaluation] [Fr. Dévaluation] [‹ng. Devaluation] D›fl dengeyi sa¤lamak için baflvurulacak yollardan biri de ulusal paran›n d›fl de¤erinin düflürülmesidir. Devalüasyonun amac›, ithalat› pahal›land›r›p, ihracat› ucuzlatmak ve böylece döviz giriflini ç›k›fl›na göre h›zland›rmakt›r. D›fl ödemelerinde aç›k veren, yani ihracat› ithalat›ndan az olan ülke, ulusal paran›n d›fl de¤erini indirerek ihracat›n› art›r›p ithalat›n› azaltabilir. Sonuç olarak da d›fl denge sa¤lan›r ve aç›k kapan›r. Devalüasyonun yaratt›¤› bu mekanizma flöyle aç›klanabilir: Döviz kuru 1 dolar = 80 000 TL iken herhangi bir (x) mal›n›n birim ihraç fiyat› 80 000 TL, yani 1 dolar olsun. Devalüasyon yap›l›p örne¤in yeni kur 1 dolar = 100 000 TL oldu¤unda ya d›fl al›c›lar için (x) mal› ucuzlam›fl olur ya da (x) mal› ihracatç›lar›n›n eline daha fazla para geçer. E¤er uluslararas› piyasada mal›n fiyat› fleksibl ise, yabanc› ithalatç›lar devalüasyondan sonra iç fiyat› yine 80 000 TL olan bir birim (x) mal› için 1 dolar Devalüasyon de¤il, 1x80 000 / 100 000 = 80 cent ödeyeceklerdir. ‹hracat fiyat›nda dolar olarak oluflan bu düflme, yabanc›lar›n x mal›na talebini ve dolay›s›yla söz konusu ülkenin ihracat›n› art›racakt›r. Uluslararas› piyasada mal›n fiyat› de¤iflmez bir yol izliyorsa, 1 dolarl›k fiyat de¤iflmeyecek demektir. Fakat bu durumda bir birim (x) mal› ihraç eden ithalatç›n›n eline art›k 80 000 TL de¤il, 100 000 TL geçecektir. Bu durumsa ihracatç›lar› daha fazla mal ihraç etmeye teflvik edecektir. Devalüasyonun her iki halde de ihracat› art›rma yönünde etkiler yarataca¤› görülmektedir. Ulusal paran›n d›fl de¤erinin düflürülmesi ithalat fiyatlar›n› flu flekilde yükseltir; Döviz kuru 1 dolar = 80 000 TL iken uluslararas› piyada fiyat› 1 dolar olan bir (M) mal› düflünelim. Sigorta ve navlun masraflar›n› dikkate almayacak olursak, yeni döviz kuru 1 dolar = 100 000 TL oldu¤unda, bir birim (M) mal›n›n söz konusu ülkenin ithalatç›s›na maliyeti de 80 000 TL'den, 100 000 TL'ye yükselmifl olacakt›r. Bu fiyat yükselifli ithal mallar›na olan talebi, yani ithalat› daraltacakt›r. Devalüasyonun uygulamada her zaman bu sonuçlar› sa¤lamad›¤› s›k s›k göze çarpmaktad›r. Çünkü devalüasyonun dövizle ifade edilen de¤er olarak ihracat› art›r›p ithalat› daraltmas› için, baz› koflullar›n varl›¤› gereklidir. Bu koflullar flöyle aç›klanabilir: Devalüasyon yap›lan ülkede ihraç mallar› arz› elastik de¤ilse (yani ihraç mallar› üretimi ve arz›, fiyatlar yükselse de kolayl›kla art›r›lam›yorsa), para ayarlamas›n›n ihracat art›r›c› etkisi do¤maz. Ülkenin ihraç mallar›na olan d›fl talep elastikli¤i uygun de¤ilse (yani yabanc›lar için söz konusu ülkenin ihraç mallar› fiyatlar›n›n düflmesi fazla bir anlam ifade etmiyorsa), ihracat miktar olarak genifllese de, ihracattan elde edilen dövizde bir art›fl beklenemez. Söz konusu ülkenin ithal mallar› talep elastikli¤i düflükse (yani ithal mallar› zorunlu ihtiyaç mallar› ise ya da halk›n yabanc› mallara karfl› özel bir güveni, ra¤beti ve tutkusu varsa), fiyatlar yükseldi¤i zaman ithalat miktar olarak daralsa da, ithalat için harcanan döviz azalmaz. Son iki elastiklik koflulu d›fl dicarete konu olan herhangi iki mal›n talep e¤rileri üzerinde incelenebilir. Elastiklik ile e¤imin birbirinden farkl› kavramlar oldu¤u, ama yine de yaklafl›k olarak yüksek elastikli¤in yat›k bir e¤ri ile, düflük elastili¤in dik bir e¤ri ile gösterildi¤i aç›kt›r. P P1 P2 P A1 P1 P2 A2 A1 A2 D O B1 B2 D O D B 1B 2 Devalüasyonda Elastiklik Koflulu 291 D Devaml› Borçlar Devlet Borçlar› fiekilde solda d›fl talep elastikli¤i yüksek, sa¤da ise d›fl talep elastikli¤i düflük birer ihracat mal›n›n devalüasyon yap›l›p ihraç fiyatlar› (P 1)’den (P2)’ye düfltü¤ünde, bunun ülkeye ne kadar ek döviz kazanc› sa¤layabilece¤i gösterilmektedir. Devalüasyondan önce sa¤lanan döviz geliri, her iki malda da (OP1AB1) dikdörtgenleri nin alanlar› kadard›r. Devalüasyondan sonra elde edilen döviz ise (OP2A2B2) dikdörtgenlerinin alan› kadar olmufltur. Dikkat edilecek olursa, soldaki flekilde elastikli¤in yüksek oluflu ikinci dikdörtgenin alan›n› birincinin üstüne ç›kar›rken (devalüasyon döviz gelirini art›r›rken), sa¤daki flekilde elastikli¤in düflük oluflu ikinci dikdörtgenin alan›n› birincinin alt›nda b›rakmaktad›r (devalüasyon döviz gelirini azaltmaktad›r.) Devalüsayon sonunda hangi mallar›n ithalat›na yönelmifl harcamalar›n k›s›laca¤› ayn› flekil yard›m›yla gösterilebilir. Bu kez de talep elastikli¤i yüksek olan ithal mal› solda, düflük olan ithal mal› sa¤da yer almaktad›r. Devalüsayon ithal mallar›n›n fiyat›n› (P2)’den (P1)’e ç›karm›flt›r. Soldaki flekilde görülen (OP1A1B1) dikdörtgeni (OP 2A2B2) dikdörtgeninden küçük oldu¤undan, devalüasyon ithal harcamalar›n› k›smakta, düflük elastikli¤i belirten sa¤daki flekildeyse olaylar ters yönde geliflmektedir. Devalüasyonun beklenen amac› sa¤lamas› için gerekli elastiklik koflullar› topluca flöyle formüle edilebilir. em + ex > 1 Bu ifadenin anlam› fludur: Devalüasyonun kendinden beklenen amac› sa¤lamas›, baflka bir deyiflle ödemeler dengesi aç›klar›n› kapatabilmesi için, söz konusu ülke halk›n›n ithal mallar›na talep elastikli¤i (em) ile o ülkenin ihraç mallar›na d›fl talep elastikli¤i (ex) toplam›n›n en az üniteye eflit olmas› gerekir. “Marshall-Lerner ko flulu” ad› verilen bu koflul, d›fl ekonomik iliflkilere konu olan mallar›n arz elastikliklerini dikkate almamakta, baflka bir deyiflle arz elastikliklerini sonsuz varsaymaktad›r. E. Alkin /fi. Akkaya Devaml› Borçlar [Fr. Dette perpétuelle] [‹ng. Consolidated debts] Vadeleri befl y›l›, uygulamada ise genellikle on y›l› aflan borçlara uzun vadeli (konsolide) borçlar denir. Konsolide borçlar da iki gruba ayr›l›r: 1) Devaml› borçlar 2) ‹t faya tâbi borçlar. Devaml› borçlar devletin, bir vadeye ba¤lamad›¤› ve ödeme taahhüdüne girmemifl oldu¤u borçlard›r. Bu borç türünde alacakl› sadece borcun faizini almakla yetinmekte, ana paray› isteme hakk›ndan daha bafllang›çta vazgeçmektedir. Bu çeflit borçlar›n faizinin genellikle yüksek olmas›, tasarruf sahiplerinin bu borçlara yönelmesine neden olur. Baz› tasarruf sahipleri, kendileri için hayat boyu ve nispeten yüksek rand›manl› sabit bir gelir sa¤lamak amac›yla bu tip borç senetlerini seçerler. Bu borç senetleri de, di¤er borç senetleri gibi, piyasada al›n›p sat›lmakta, sa¤lad›klar› y›ll›k faiz oran›na uygun bir bedel üzerinden ifllem görmektedir. Devaml› borçlar›n uygulanmas› iki flekildedir: a) Devlet arzu etti¤i zaman ödemede bulunarak borcu azaltmakta ya da tamamen ortadan kald›rmaktad›r. b) Devlet ya hiç anapara ödemesinde bulunmaz ya da belirli bir tarihten önce ödeme yapmayaca¤›n› flart koflar. Devaml› borçlar Türkiye’de hiç kullan›lmam›flt›r. B. Ocakc›o¤lu Devir [Alm. Übertragung ] [Fr. Transfert] [‹ng. Transfer] Hukuk’da devir ve temlik olarak da nitelenen çeflitli durumlar ortaya ç›kar. Genel bir tan›m vermek gerekirse; devir, bir hakk›n, bir hukuki ç›kar›n ya da bir nesnenin bir kimseden bir baflka kimseye geçirilmesini sa¤layan bir hukuki ifllemdir, denilebilir. Özellikle, zilyedli¤in naklinde, alaca¤›n temlikinde, borcun naklinde, mülkiyet hakk›n›n devrinde, devir ve temlik ifllemleri söz konusu olur. ‹. Ulusan Devlet Borçlar› [Alm. Staatsschulden, Öffentliche Schulden] [Fr. Dette publique] [‹ng. Public debt] Devlet, giderlerini karfl›layabilmek için vergi, resim ve harçlarla devlete ait mal ve teflebbüslerden elde etti¤i gelirleri, yani normal gelirleri kullan›r. Ancak elde edilen bu gelirler yeterli olmay›nca borçlanma ile gelir elde etme yoluna gider. Borçlanman›n geçmiflte sadece ola¤anüstü zamanlarda kullan›lan bir mekanizma olmas›na karfl›l›k, günümüzde vergi ile borçlanma aras›nda büyük bir ay›r›m gözetilmemektedir. Vergi ile borçlanma aras›ndaki tercih, bu iki gelir elde etme yolundan hangisinin daha kolay-mümkün-faydal›oldu¤u gözönüne al›narak yap›l›r. Klasik maliye teorisine göre devlet borçlar› ile flah›s ve firma borçlar› ayn› niteliktedir. Bu görüflün dayand›¤› ana nokta, her çeflit borçlanman›n, gelecekte bir ödeme vaadine karfl›l›k flimdiki durumda sat›n alma gücünün transferi olmas›d›r. Gerçekte, devlet borcunun, ilk ortaya ç›kt›¤› zamanlarda, yani Ortaça¤’da, özel borca son derece benzer durumda oldu¤unu görürüz. O dönemde fiilen borçlanan devleti tek bafl›na temsil eden ve devletin kiflili¤i ile kendi kiflili¤i aras›nda ay›r›m yap›lmayan kral ya da prens idi. Bugünkü flekli ile devlet borcu ile kiflilerin borçlanmas›n› bir tutmak mümkün de¤ildir. Bunun nedenlerini k›saca flöyle özetleyebiliriz: a) Özel borçlanmadakinin aksine, devlet borçlanmas›nda borçlunun varl›¤› ile borç aras›nda bir iliflki söz konusu de¤ildir. b) Devlet borçlanmas›, salt bir gelir transferi de¤ildir; üretime, bölüflüme etki eder, c) Devlet sadece uzun vadede verimli say›lan devlet yat›r›mlar› için borçlanmayabilir; tüm kamu harcamalar›n›n finansman› için de bu yola baflvurulabilir. Borcun verimli alanlarda kullan›lmama ihtimali oldu¤u gibi, gelecek nesillere bir yük teflkil etmesi mümkündür. Devlet borçlar› vadelerine göre s›n›fland›r›labilir. Bu ay›r›ma göre “k›sa”, “orta” ve “uzun” vadeli üç tip borç vard›r. 292 Devlet Borçlar› Trendleri Devlet Bütçesi Borç, aktedildi¤i piyasaya ba¤l› olarak da adland›r›labilir: ‹ç borç, d›fl borç gibi. Son olarak, borcun kanunla zorunlu olarak yap›l›p yap›lmad›¤›na bak›labilir. E¤er devlet kiflileri borç vermeye zorlarsa cebri borç do¤ar; aksi takdirde, piyasaya sürülen devlet tahvili kanal›yla borçlan›l›rsa ihtiyari borç meydana gelir. (Bkz. Devlet Gelirleri, Devlet Tah vili, Borç ‹daresi, Devlet Tahvillerinin ‹hraç ve Sat›fl›). B. Ocakc›o¤lu Devlet Borçlar› Trendleri [Alm. Staatsschulden Trend] [Fr. Croissance de la dette Publique] [‹ng. Increasing trends of public debt] Birinci Dünya Savafl›’ndan bu yana hemen hemen bütün ülkelerde devlet borçlar›n›n devaml› ve de¤iflik h›zlarda artt›¤› gözlenmektedir. Ülkelerin ekonomik özellikleri ve dünya olaylar› ile ilgi derecesi, h›z›n ülkeden ülkeye de¤iflik olmas›na sebebiyet vermektedir. Devlet borçlar› trendlerinin en fazla yükseldi¤i dönemler, savafl dönemleridir. Ayr›ca sanayileflme çabalar›n›n yo¤unlaflt›¤› dönemlerde de devlet borçlar›n›n artt›¤› görülür. Örne¤in ‹ngiltere’de 1690 ile 1815 y›llar› aras›nda devlet borçlar› devaml› bir art›fl göstermifl, Almanya’da 1870’den 1920’ye kadar ayn› seyir gözlenmifltir. Benzer durum azgeliflmifl ülkelerde ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra yaflanm›flt›r. Bütün ülkelerde oldu¤u gibi, özellikle azgeliflmifl ülkelerde de para birimi sürekli de¤er kaybetti¤i için devlet borçlar›n›n nominal art›fl› ile gerçek art›fl› aras›nda önemli oranda farklar oluflur. Nitekim Türkiye’de 1933’ten 1950’ye kadar devlet borçlar›n›n nominal olarak afla¤› yukar› 5,5 misli artmas›na karfl›n para de¤erindeki de¤ifliklikler dikkate al›nd›¤›nda borçlar›n gerçek art›fl›n›n % 2 dolaylar›nda oldu¤u ortaya ç›kmak tad›r. Ancak devlet borçlar›ndaki nominal ya da gerçek art›fllar tek bafllar›na fazla bir anlam ifade etmezler. As›l ilgi çekici olan devlet borçlanmalar› ve bunlar›n zaman içindeki de¤iflimlerinin üretim ve gelir da¤›l›m› üzerindeki etkileridir. Bu etkileri ölçmenin bafll›ca yollar› ise devlet borçlar›n›n milli gelir da¤›l›m› üzerindeki etkileridir. Bu etkileri ölçmenin bafll›ca yollar› ise devlet borçlar›n›, milli gelir borç mürettebat›-kamu harcamalar› ve d›fl borçlar- döviz gelirleri ile karfl›laflt›rmal› olarak incelemektedir. Devlet borçlar›n›n milli gelire oran› ile ilgili e¤ilim, geliflmifl ve azgeliflmifl ülkeler aras›nda farkl› karakter göstermektedir. Geliflmifl ülkelerde, savafl dönemlerine ait s›çramalar gözönüne al›nmazsa, devlet borçlar›n›n milli gelire oran›n›n düfltü¤ü görülür. Bunun nedeni, bu ülkelerde milli gelir trendlerinin devlet borçlar› trendlerinden daha h›zl› artmas›d›r. Borçlar›n önemli bir k›sm› uzun dönemde milli gelirde kendi seviyelerini aflan bir art›fl do¤uracak faaliyetlere harcanmaktad›r. Azgeliflmifl ülkelerde ise bunun aksi bir e¤ilim söz konusudur. Borç mürettebat› ile kamu harcamalar›n›n karfl›laflt›r›lmas›, bu harcamalar›n hangi oranda borç ödemeleri d›fl›nda kalan ifllere tahsis edildi¤ini göstermek bak›m›ndan önem tafl›r. Ayr›ca d›fl borçlardaki art›fl ve döviz ge- lirleri aras›ndaki karfl›laflt›rma ise, özellikle geliflmekte olan ülkelerde iktisadi kalk›nma için yabanc› sermayeye olan ihtiyaçlar› ile ilgili bir geliflimi gösterir. Devlet borçlar›n›n yap›s› da belirli trendlere göre de¤iflmektedir. Borç yap›s›ndaki de¤iflmeler içinde önemli sayabilece¤imiz unsurlar›n ilki toplam borç içinde k›sa vadeli borç pay›n›n artmas› , ikincisi ise azgeliflmifl ekonomilerde toplam borç içinde d›fl borçlar›n pay›n›n art mas›d›r. (Bkz. Devlet Borçlar›) M. Yafla Devlet Bütçesi [Alm. Staatlicher Haushaltsplan, Staatlicher Budget ] [Fr. Budget d’Etat] [‹ng. Government Budgeting] Bütçe kelimesi, bu kavram›n ortaya ç›kt›¤› devirde para çantas› veya kamu cüzdan› karfl›l›¤› kullan›lm›flt›r. Terim, ilk zamanlar, ‹ngiltere’de Hazine Bakan› taraf›ndan Parlamento’ya sunulmak üzere tafl›nan ve içinde hükümetin mali kaynak ve ihtiyaçlar›n›n bulundu¤u deri çanta için, daha sonra da tafl›nan bu belgelerin kendisi için, kullan›lm›flt›r. Böylece, bütçe kavram›n›n ilk geliflme devresinde dahi devletin gelir ve gider belgeleri, hükümetin buldu¤u mali kaynaklar› ve ihtiyaçlar›n› kapsamaktad›r. Geliflimi ile siyasi ve hukuki bir nitelik kazanm›fl olan bütçe, son zamanlarda özellikle ekonomik yönü üzerinde durulan bir kavram olmufltur. Devlet bütçesi gelecekteki bir zaman süresi için devlet gelir ve giderlerini tahmin eden ve bunlar›n yürütülüp uygulanmas›na izin veren hukuki tasarruftur. Bütçe devletin tüm faaliyetlerinin rakkamlarla ifadesidir. Özel ekonomi birimleri için bütçe, gelirlere göre giderlerin ayarland›¤› bir tahmin belgesi olmakla beraber, devlet için bütçe, harcamalar› ve gelirleri ayr›nt›l› bir flekilde gösteren ve gerek giderlerin yap›lmas›na, gerekse gelirlerin toplanmas›na izin veren bir kanundur. Bu yetki verme niteli¤i, bütçeyi salt anlamda iktisadi bir tahmin arac› olmaktan ç›kartm›fl, büyük ölçüde siyasal nitelik kazanmas›na neden olmufltur. Siyasal yap›s› ne olursa olsun, her devlet kamusal ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için kaynak bulmak, elde edilen kaynaklarla ihtiyaçlar› denklefltirmek, yani bütçe düzenlemek zorundad›r. Bu düzenlemede devlet, ekonomik ve siyasal tercihlerini yans›t›r. Bu nedenle, bir devletin ekonomik, sosyal yap›s› o devletin kabul edip, uygulad›¤› bütçe sisteminden aç›kça anlafl›l›r. Zaman›m›zda bütçe daha de¤iflik biçimde ele al›narak ifllevlerinde de de¤ifliklikler yap›lm›flt›r. Ça¤dafl bütçeye ekonomik ifllevler yüklenmifl, bütçenin ekonomik denge arac› olarak kullan›lmas› benimsenmifltir. Bütçenin, ulusal amaçlara hizmet etmek gayesiyle, kaynaklar›n kamu ve özel sektöre ayr›mlar›n› yapan, milli ekonominin geliflmesi, tam çal›flma, fiyat istikrar› ve ödemeler dengesinin olumlu gidebilmesi için, devletin harcamalar›n› ve gelirlerini aksettiren ekonomik bir belge olmas› kabul edilmifltir. Mevcut ve yeni ortaya ç›kan kamu hizmetlerine kaynak tahsis eden ve gelirlerdeki yasal de¤iflikliklerin gerekçesini oluflturan, hükümetin geçmifl y›llarda yapt›¤› harcamalar›n›n yasama organ›n293 Devletçilik Devlet Gelirleri da ve kamuoyunda hesab›n› veren bir rapor niteli¤ini alm›flt›r. Bütçe, bir mali plan olarak gelecekteki kamu hizmetlerinin maliyetlerini belirleyen, insan gücü, malzeme ve di¤er tüm kaynaklar›n kullan›lmas› için yap›lar› sistemlefltirmifltir. Bu geliflme sonucu bütçeleme tekniklerinde de¤iflklikler meydana getirilmifl ve yeni sistemler gelifltirilmifltir. Bu sistemlerin geliflmesi, esasen klasik maliye ve klasik bütçe kuram›nda 1930’lardan sonra meydana gelen ekonomik ve mali de¤iflikliklerin de bir sonucudur. Bütçe kuramlar›ndaki de¤iflmeler bütçe sistemlerinde de yenilik ve de¤iflmeler do¤urmufltur. (Bkz. Ça¤dafl Bütçe Teorileri, Bütçeleme Sistemleri) G. Coflkun Devletçilik [Alm. Etatismus] [Fr. Etatisme] [‹ng. Statism] Fizyokratlar, “B›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler” slogan›n› ortaya atm›fllard›. Klasik iktisatç›lar bu slogan› benimsemifllerdi. On dokuzuncu yüzy›l›n ikinci yar›s›nda, Klasiklere karfl› tepkiler dört koldan gelmifltir. Alman Tarihçi Ekolü, Klasiklerin tahlil yöntemlerini elefltirmifltir. Ulusal Eko nomi Doktrini, serbest mübadele ve Liberalizm ilkelerini çürütmeyi amaçlam›flt›r. Müdahalecilik yanl›lar›, ferdiyetçili¤e ve özgür iktisadi düzene karfl› ç›km›fllard›r. Sosyalistler, Klasiklerin mülkiyet ve gelir da¤›l›m›na iliflkin görüfllerine cephe alm›fllard›r. Devletçilik, Klasiklere gösterilen tepkilerin bir karmas›d›r. Serbest piyasa ekonomisini ve özel giriflim özgürlü¤ünü hoflgörmeyen tercihlerin bir sentezidir. Kayna¤›n› baflka ak›mlardan alan devletçili¤in, bilimsel kimli¤i aç›k de¤ildir. Devletçili¤i öneren kalemlerin ve programlar›n ço¤unda H e gel’in otorite özlemine, Marx’›n sermaye düflmanl›¤›na, Saint Simon’un planc›l›k ve teknokrasi e¤ilimlerine, Fichte’nin milliyetçili¤ine, List’in Ulusal Ekonomi Doktrini’ne veya Salazar ’›n Korporatizm’ine de¤in çeflitli etkilere rastlanm›flt›r. Türkiye’de Devletçilik terimi, 1930’lu y›llar›n bafllang›c›nda gündeme al›nm›flt›r. Atatürk, memleketimizde devletçili¤in sosyalizm ve liberalizm’den ayr› bir üçüncü yol oldu¤unu ve özel giriflime karfl›t bir iktisadi modeli temsil etmedi¤ini belirtmifltir. Ancak dünya literatüründe, iktisadi rejim tipi olarak Devletçili¤e kesin ve statik bir s›n›r çizmekte zorluk çekilmifltir. Gaëtan Pri ou, Devletçili¤i müdahalecilik ve planc›l›k kavramlar›yla özdefllefltirmeye çal›flm›flt›r. Larousse, devletçili¤i kamu otoritesinin üretim, ticaret, paylafl›m ve tüketim alanlar›nda kamu otoritesinin ekonomiye do¤rudan müdahale etti¤i bir sistem olarak tan›mlam›flt›r. Yirminci yüzy›l›n ikinci yar›s›nda yay›mlanan iktisat ansiklopedilerinin ço¤unda, Devletçilik maddesinin bulunmad›¤› dikkate çarpm›flt›r. Geçmiflte devletçili¤i savunanlar›n üzerinde durduklar› konular refah ekonomisi, sosyal adalet , merkezî planlama gibi terimlerin kapsam›nda tahlil edilmifltir. Devletçilik ad› verilmifl çeflitli politikalar›n karakter çizgilerini üç ayr› grupta toplamak mümkündür. Yabanc› ülkelerde Devletçilik ve benzeri tezleri be- nimseyen yazarlar›n ço¤unlu¤u iktisat siyasetini flekillendirme yetkisini ulusal irade temsilcilerine b›rakmayarak bir ekonomi flefi elinde toplamay› tercih etmekteydiler. Devletçiler, ekonomi politikas›na seçmenlerin de¤il, otorite sahiplerinin yön vermesini istemekteydiler. Eko nomi flefi veya planc› tercihinin ulusal iradeye üstün tutulmas›n› yararl› saymaktayd›lar. Devletçili¤in ikinci hedefi, iktisadi iktidar›n el de¤ifltirmesiydi. Paran›n inand›r›c› ve zorlay›c› etkisinden ekonomiyi ar›nd›rmak, Devletçilerin ulusal ç›karlar aç›s›ndan benimsedikleri bir idealdi. Onlar para kuvvetinin temsil etti¤i otoriteyi özel kesim sermayedarlar›ndan alarak, kamu kurulufllar› personeline ve teknokratlara geçirmek özlemindeydiler. Devletçilik ak›m›n›n üçüncü özelli¤i, üretim araçlar› mülkiyet paylafl›m›n› özel kesim zarar›na ve kamu iktisadi kurulufllar› yarar›na de¤ifltirmekteydi. Bu e¤ilime evrimlerle sosyalizme eriflmeyi amaçlayanlar da kat›lmaktayd›. F. Ergin Devlet Ekonomisi (Bkz. Devletçilik) Devlet Gelirleri [Alm. Staatseinkömmen] [Fr. Revenus publics] [‹ng. Public revenue] Devlet gelirlerini bafll›ca ikiye ay›rabiliriz. Bu ay›r›m, devletin özel hukuk tüzelkiflisi ve kamu hukuku tüzelkiflisi olarak gördü¤ü ifller dolay›s›yla elde etti¤i gelirler bak›m›ndan yap›l›r. 1) Özel iktisat gelirleri: Devletin bir özel kifli olarak ve özel hukuk hükümlerine göre gösterdi¤i iktisadi faaliyetlerden elde etti¤i gelirlerdir. Bunlar fabrika kurmas›, banka iflletmesi, özel iktisat iflletmelerine ortak olmas› ya da kamu hizmetine ayr›lmam›fl olan emlâkini satmas› veya kiralamas› ve benzer faaliyetler sonucu sa¤lanmaktad›r. 2) Di¤er gelirler: Devletin vergileme yetkisine dayanarak kanun yoluyla sa¤lad›¤› gelirlerdir. Bu tip gelirler içinde vergi, resim, harç ve flerefiyeleri sayabiliriz. Bu hukuki ay›r›m›n d›fl›nda, devlet gelirleri, ola¤an gelirler ve ola¤anüstü gelirler olmak üzere ikiye ayr›labilir. a) Ola¤an gelirler: Devletin normal kaynaklardan devaml› ve belirli zamanlara göre elde etti¤i gelirlerdir. Vergiler, harçlar mülk gelirleri gibi. b) Ola¤anüstü gelirler: Geçici kaynaklard›r. Genellikle iktisadi buhran ya da savafl zamanlar›nda baflvurulur. Borçlanma, geçici vergiler, para basma gibi. Devlet gelirlerini genel olarak flu flekilde s›ralayabiliriz: 1) Vergiler: Kamu hizmetlerinin karfl›lanmas› için bireylerden egemenlik hakk›na dayanarak al›nan gelirlerdir. 2) Harçlar: Devletin yapt›¤› baz› bölünebilen hizmetlerden kiflilerin faydalanma derecelerine göre al›nan bedeldir. Ancak harçlar›n hizmet bedelini tamamen kar- 294 Devlet Giderleri Devlet Giderleri fl›lamas› gerekmemektedir. (Tapu, harc›, noter harc› vb.) 3) Resimler: Harçlara benzer bir gelir çeflididir. Ancak harçta bir hizmetin karfl›l›¤› söz konusu oldu¤u halde, resimde kamu kurulufllar›n›n, belirli bir ifl yapmaya yetki ve izin vermesi durumu vard›r. (Sinema-tiyatro biletlerinden al›nan e¤lence resmi, ilan ve reklamlardan al›nan resimler vb.) 4) fierefiye: Devletin ya da belediyelerin belirli bay›nd›rl›k iflleri dolay›s›yla, bu ifllerin yap›ld›¤› yerlerdeki gayr›menkullerin de¤erlerindeki art›fllar›n meydana gelmesi dolay›s›yla, bu ifller için yap›lan giderlerin bir k›s›m›na gayrimenkul sahiplerinin kat›lmas› ile elde edilen gelirlerdir. 5) Para cezalar› ve vergi cezalar›: Baz› suçlar dolay›s›yla suçlunun malvarl›¤›na baflvurularak para cezas› kesilir. Bazen de vergi kanunlar›na ayk›r› hareket edilmesi nedeniyle bir yapt›r›m olarak para cezas› al›n›r. 6) Mülk ve teflebbüs gelirleri: Devletin baz› gayr›menkullerini satmas› ya da kiraya vermesi, iktisadi teflebbüsler yönetmesi dolay›s›yla elde etti¤i gelirlerdir. 7) Borçlanmalar: Normal kamu gelirlerinin yetersiz kald›¤› durumlarla ola¤anüstü durumlarda devletin kiflilerden, özel sektörden ya da yabanc› devletlerden sa¤lad›¤› gelirlerdir. 8) Di¤er gelirler: Sürekli olmayan di¤er gelirler aras›nda ba¤›fl, para basma, devalüasyon ile gelir elde etme say›labilir. (Bkz. Vergi, Harç, Resim, Damga Vergisi, fierefiye) B. Ocakc›o¤lu Devlet Giderleri [Alm. Staatsansgaben ] [Fr. Dépenses publiques] [‹ng. Public expenditures] Devletin kamu mal ve hizmetlerinin üretimi için yapt›¤› tüm harcamalara denir. Bu giderler, kamu giderleri, ka mu harcamalar› olarak da adland›r›lmaktad›r. Kamu ekonomisinin önemli bir konusu olan kamu harcamalar›, kamu ihtiyaçlar›ndan do¤maktad›r. Kamu ihtiyaçlar› toplumdaki tek tek bireylerin de¤il, sosyal gruplar›n ihtiyaçlar›n› karfl›lamaktad›r. Dolay›s›yla kamu ihtiyaçlar›n›n kamu hizmetlerine dönüflmesi bir politik tercih sonucu gerçekleflmektedir. Kamu giderleri bir tercih do¤rultusunda devlet faaliyetlerinin bir fonksiyonudur. Devlet giderlerinin incelenmesinde bafll›ca iki görüfl hakimdir. Klasik görüfl, devletin ekonomiye müdahalesinin mümkün oldu¤u kadar az olmas›n› ve dolay›s›yla devlet harcamalar›n›n s›n›rland›r›lmas›n› savunur. Devlet harcamalar›n› gelir yarat›c› bir özelli¤i olmayan basit tüketim harcamalar› olarak görür. Bu görüfl liberal devlet anlay›fl›n›n bir sonucudur. Ancak 19.yy’›n sonundan itibaren ortaya ç›kan konjonktürel buhranlar sonucu mü dahaleci devlet görüflü a¤›rl›k kazanm›flt›r. Özellikle Keynes’in katk›lar›yla, devletin müdahalesi olmadan ekonominin tam istihdamda dengeye gelmesinin istisnai bir durum oldu¤u ifade edilmifltir. Buna göre, tam istihdam dengesi ve milli geliri belirleyen ana unsur efektif talep, yani fiilen yap›lan harcamalard›r. Tam istihdam düzeyinin sa¤lanmas› için efektif tale- bi etkileyebilecek en önemli unsur, devlet harcamalar›d›r. Böylece devlet harcamalar›n›n etkin bir mali araç olarak iktisadi analiz içinde yer ald›¤›n› görüyoruz. Belirli amaçlar do¤rultusunda kullan›lan bu araç baz› iktisadi ve sosyal kriterlere göre s›n›fland›r›labilir: 1) ‹dari ay›r›mlar: Baflta devlet olmak üzere kamu tüzel kiflilerinin harcamalar›n›n s›n›fland›r›lmas› ile yap›l›r. Bu tür ay›r›mlar ya harcamay› yapan idari birimlere göre (örne¤in, D›fliflleri Bakanl›¤›, Milli Savunma Bakanl›¤› vb.) ya da gerçeklefltirilen kamu hizmetlerine göre (örne¤in e¤itim, sa¤l›k, savunma vb.) gerçeklefltirilir. Birincisi organik ay›r›m, ikincisi ise fonksiyonel ay›r›m olarak adland›r›l›r. 2) Ekonomik ay›r›mlar: Kamu harcamalar›n›n iktisadi etkilerini anlayabilmek için afla¤›daki ay›r›mlar yap›labilir. a) Reel harcamalar: Transfer harcamalar› ayr›m›: Reel harcamalar devletin mal ve hizmet sat›n almak için yapt›¤› harcamalard›r. Bunlar milli geliri art›r›c› nitelik tafl›r. Devletin iflçilere ve memurlara ödedi¤i ayl›klar ile yat›r›m ve tüketim mallar› almak için yapt›¤› harcamalar bu gruba girer. Transfer harcamalar› ise devletin, iktisadi ve sosyal bak›mdan gereksinimi olan baz› gruplara (örne¤in iflsizlere, yafll›lar›) karfl›l›ks›z olarak aktard›¤› gelirlerdir. Bunlar›n reel olarak yarat›c› etkisi yoktur. b) Üretken harcamalar ve üretken olmayan harca malar ay›r›m›: Ekonominin üretim kapasitesini art›r›c› harcamalar (örne¤in, kamu yat›r›mlar›, iktisadi sübvansiyonlar) üretken harcamalar say›l›r. Mevcut kaynaklar›n tüketilmesine neden olan ve üretim kapasitesini art›r›c› etkisi olmayan harcamalar ise (örne¤in, savunma harcamalar›) üretken olmayan harcamalard›r. Bu tür bir s›n›fland›rmada kullan›lan kriterler çok fazla kesinlik kazanm›fl de¤ildir. Ayr›ca günümüzde harcamalar›n, üretken olup olmamas›ndan çok, amaçlanan iktisadi ve sosyal hedefleri gerçeklefltirmesi önem tafl›d›¤› için, bu ay›r›m›n fazla geçerlili¤i yoktur. c) Cari harcamalar yat›r›m harcamalar› ayr›m›: Devletin sermaye oluflturulmas› ile ilgili harcamalar› ya t›r›m harcamalar›, tüketim ile ilgili harcamalar› ise cari harcamalar d›r. Türkiye’de devlet harcamalar› iki türlü ay›r›ma tâbi tutulur. Bir yandan idari ay›r›m, yani harcamalar›n idari birimlere göre da¤›l›fl› ayr›m› yap›lmakta, di¤er taraftan cari harcamalar, yat›r›m harcamalar› ve transfer harcamalar› fleklinde ay›r›m kabul edilmektedir. Kamu harcamalar› sürekli olarak artma e¤ilimi göstermektedir. Bunun birçok nedeni vard›r. Öncelikle günümüzde devlet kavram›n›n farkl› bir nitelik tafl›mas›n›n ve sosyal refah devletinin önem kazanmas›n›n kamu harcamalar›n›n art›fl› üzerindeki önemini vurgulamal›y›z. Ayr›ca, savafl ve savunma giderlerindeki art›fllar, teknolojik geliflmeler ve nüfus art›fllar› da kamu harcamalar›n› art›r›c› unsurlar olarak say›labilir. Kamu harcamalar›n›n gittikçe artan önemi, bu konu- 295 Devlet ‹statistik Enstitüsü (D‹E) Devlet Muhasebesi yu maliye biliminin en çok incelenen konular›ndan biri haline getirmifltir. (Bkz. Devlet Muhasebesi, Devlet Ge lirleri, Bütçe) E. Korkmaz Devlet ‹statistik Enstitüsü (D‹E) [Alm. Staatliches Statistik Institut] [Fr. Institut d’Etat de Statistique][‹ng. State Institute of Statistics] 1926 y›l›nda kurulmufltur. ‹lk çal›flmalar Belçikal› Cormille Jacquart taraf›ndan yürütülmüfltür. Kurumun ilk Türk genel müdürü 1950’ye dek bu görevi yürüten Celal Aydan olmufltur. Kurum 1927’de ilk tar›m ve sanayi anketi yan›nda, nüfus say›m çal›flmas›n› gerçeklefltirmifltir. Kurum 1930’dan sonra yurt d›fl›na yollay›p e¤itti¤i Mustafa Hotozo¤lu, Ratip Yücenlu¤ gibi elemanlar›n kat›l›m›yla güçlenmifltir. Savafl sonras› Aydan’›n ölümüyle kurumun bafl›na fiefik Bilkur getirilmifltir. 1950 y›l›nda D‹E’nin ilk modern yöntemlerle nüfus, sanayi ve tar›m say›mlar›n› baflar›yla gerçeklefltirdi¤i görülmektedir. 1950 sonras› dönemde, fiefik ‹nan’›n katk›s›yla milli gelir çal›flmalar› modern yöntemlerle yap›lmaya bafllanm›flt›r. 1962 y›l›nda kurum 53 say›l› yasayla bir araflt›rma enstitüsüne dönüfltürülerek D‹E ad›n› alm›flt›r. Bu tarihten sonra kurum içinde oluflturulan e¤itim merkezi arac›l›¤›yla lisanüstü program verilmeye bafllanm›flt›r. Bu yolla kamu kurulufllar›n›n gereksinimi olan istatistikçiler yetifltirilmektedir. D‹E, daha önce befl y›lda bir yap›lan, ancak 1990 y›l›ndan itibaren on y›lda bir yap›lacak nüfus say›mlar›n›n yan›nda, üçer ayl›k dönemler itibariyle GSMH hesaplar›n› yapmakta, fiyat endekslerine dayal› istatistik düzenlemekte, imalat sanayii anketleri yoluyla sanayi envanterini düzenli ve sürekli bir biçimde ortaya ç›karmaktad›r. K. Mortan/fi. Akkaya 2) Siyasi iktidar de¤ifliklikleri. ‹ktidara gelenler eko nomide kamunun özel teflebbüse göre a¤›rl›k tafl›mas› gerekti¤i yönünde görüfllere sahip olabilirler; bu do¤rultuda, kamu mülkiyetinde olmas› gerekti¤i düflünülen baz› temel sanayi dallar› devletlefltirilebilir. Buna ek olarak, özel sektöre b›rak›lan, ancak iyi iflletilemeyen sanayi dallar›n›n devletlefltirilmesi de söz konusudur. 3) Mali tekel uygulama amac›yla özel teflebbüse ait iflletmelerin devletlefltirilmesi mümkündür. Böylece devlet baz› mallar›n üretimini tekeline al›r; bunlara dolayl› vergi koymak suretiyle gelir elde eder. Devletlefltirme flu flekillerde olabilir: El koyma yoluyla: Bu durumda devletlefltirilen iflletme için herhangi bir bedel ödenmesi söz konusu de¤ildir. ‹flletmenin mülkiyeti karfl›l›ks›z olarak devlete geçirilir. Bir bedel ödemek suretiyle: Devletlefltirilen iflletmeler için, sahiplerine, siyasi iktidar›n takdir edece¤i kadar bir tazminat ödenebilir. Devletlefltirilmesi söz konusu olan iflletmelerin mülkiyeti yabanc›lara ait ise, bu durumda yap›lan iflleme millilefltirme ad› verilir. Devletlefltirme için söz konusu olan nedenler ve yöntemler genellikle millilefltirme için de geçerli olabilir. (Bkz. Millilefltirme) F. Korkmaz • • • Devlet Muhasebesi Devlet Kapitalizmi [Alm. Staatskap›talismus] [Fr. Capitalisme d’Etat ] [‹ng. State capitalism] Özel üretim üzerinde devlet kontrolünün hem politik hem de ekonomik bak›mdan uygulanmas›na denilmektedir. Lenin, devlet kapitalizmini burjuva kapitalizmi ile sosyalizm aras›nda bir ba¤lant› olarak görmüfltür. Ancak bunu uygulamaya koymam›flt›r. Rus ihtilalinin bafllang›c›nda durumun istikrars›zl›¤›, devlet ile küçük sanayicilerin ve köylülerin düzenli bir iflbirli¤i yapmalar›na olanak vermemifltir. (Bkz. Kapitalizm) D. Demirgil Devletlefltirme [Alm. Verstätlichung] [Fr. Nationalisation][‹ng. Natio nalization] Özel teflebbüse ait iflletmelerin devlet mülkiyetine geçirilmesidir. Devletlefltirmenin bafll›ca nedenleri flunlard›r: 1) Ülkenin siyasi sisteminin de¤ifltirilmesi. Bu durumda üretim araçlar›n›n mülkiyeti özel sektörden al›narak kamuya devredilir. Sosyalist ülkelerde oldu¤u gibi... [ A l m . Staatshaushalt buchaltung ] [ F r . C o m p t a b i l i t é d’Etat] [‹ng. Public accounting ] Devletin yapmakla yükümlü oldu¤u kamu faaliyetlerine iliflkin gelir ve giderlerin muhasebesidir. Devletin ekonomik faaliyetleri geniflledikçe devlet muhasebesi de genifllemekte, ticari muhasebeye yaklaflmaktad›r. Önceleri devlet muhasebesi yaln›zca bütçede yer alan gelir ve gider hesaplar›n› kapsarken, günümüzde devletin borç ve alacaklar› ile malvarl›¤›n› gösteren bir muhasebe haline gelmifltir. Klasik görüfle göre devlet muhasebesinin amac›, “devletin gelir ve giderlerini bütçeye uygun olarak ve kontrol sa¤layacak flekilde tasnif etmek ve saptamakt›r.” Buna göre devlet muhasebesi yaln›zca bir bütçe muhasebesidir ve devletin tasarruf sahas›n› geniflleten patrimuan (malvarl›¤›) muhasebesinden çok farkl›d›r: çünkü devletin malvarl›¤›na sahip olmas› de¤il, fertlerin malvarl›klar›n› koruyucu görev yapmas› gerekir. Modern görüfl ise devlet muhasebesinin yaln›zca bütçe muhasebesi olmad›¤›n›, devletin malvarl›¤›na, alacak ve borçlara sahip oldu¤unu savunur. Böylece devlet muhasebesi hem bütçe, hem de malvarl›¤› muha sebesi olarak kabul edilmektedir. Modern devlet muhasebesi, bütçe ile birlikte devletin malvarl›¤›n› ve bu malvarl›¤›nda meydana gelen de¤ifliklikleri de izlemek zorundad›r. Di¤er bir ifade ile, bütçe ile malvarl›¤› hesaplar› bir muhasebe sistemi içinde yürütülür. Türkiye’de devlet muhasebesine iliflkin ilk kay›tlar 1880 y›l›nda tutulmaya bafllanm›flt›r. Burada kameral muhasebe sistemi, yani basit olarak gelir ve giderlerin kaydedilmesi usulü kullan›lm›flt›r. 1928 y›l›nda 296 Devlet Planlama Teflkilat› (DPT) Devlet Planlama Teflkilat› (DPT) tasnif yevmiyesi denilen bir sistem getirilmifl, 1948 y›l›nda yürürlü¤e giren Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeli¤i ile de tasnif yevmiyesi sistemi b›rak›larak muzaaf usule geçilmifltir. Buna göre hazineye ait ifllemler, d›fl borçlar, döner sermayeler, alt›n mevcutlar› ile esham ve tahviller gibi varl›klar muhasebe kay›tlar›na girmifltir. Devlet Muhasebesi Genel Yönetmeli¤i’ne 1953 ve 1963 y›llar›nda konulan baz› ekler ile devlet muhasebesi daha da geniflletilmifl ve devlet muhasebesinde hesaplar›n niteli¤ine göre flöyle bir ay›r›m yap›lm›flt›r. Bütçe tahmin hesaplar› Bütçe hesaplar›, Bilanço hesaplar›, Naz›m hesaplar. Bu hesaplar çeflitli saymanl›klarda yürütülür. (Bkz. Bütçe, Devlet Gelirleri, Devlet Giderleri) E. Korkmaz flit dengesizliklere ihtiyaç da yoktur. Planl› kalk›nma baflka ülkelerde görülmüfl olan hatalar›n tekrarlanmas›n› önleyebilir. fiu halde dengeli bir kalk›nma için de planlama flart oluyor. Bugün geliflmek isteyen topluluklar sadece h›zl› kalk›nmay› de¤il, ayn› zamanda dengeli bir kalk›nmay› da hedef olarak kabul etmektedirler: Sektörler aras›nda denge, Toplumsal dengesizliklere engel olmak, S›n›flar, bölgeler aras›nda denge. Kalk›nmada as›l amaç insanlar›n daha iyi yaflamalar›n› sa¤lamak oldu¤una göre, sadece iktisadi gücü art›rmak bafll› bafl›na bir hedef olamaz. Bu bak›mdan artan iktisadi imkânlar› e¤itim, kültür, sa¤l›k, insan gücü, gelir da¤›l›fl›nda sosyal adalet, bölgeler aras›nda denge sa¤lanmas› ve toplum kalk›nmas› gibi sosyal sorunlar› çözümleyecek flekilde kullanmak gerekir. Kurulufl ve geliflme safhalar›nda, Bat› memleketleri birçok sosyal sorunla karfl›laflm›fllard›r. refah devleti, Bat›’daki geliflmenin tabii bir sonucu olmay›p uzun mücadeleler sonunda ve genifl ölçüde devlet müdahalesiyle var›lm›fl bir aflamad›r. Azgeliflmifl ülkelerde çözümlenecek sorunlar say›s›z, imkânlarsa s›n›rl›d›r. Bütün sorunlar› birden çözmeye kalk›flmak iktisadi kaynaklar›n büyük bir k›sm›n› üretimden baflka alanlarda kullanmay› gerektirir. Buysa kalk›nma h›z›ndan fedakârl›k etmek, yani kalk›nmay› yavafllatmak demektir. Kalk›nma ne kadar h›zl› olursa ilerde sosyal sorunlar›n çözümü için kullan›labilecek imkânlar da o kadar artar. Bu bak›mdan baz› sorunlar›n öncelik s›ras›na göre çözümlenmesi ve kaynaklar›n en uygun bir fleilde kullan›lmas› için de planl› hareket etmek gerekir. Böylece planl› kalk›nman›n di¤er bir unsuru daha ortaya ç›kmaktad›r. Bu unsurun da eklenmesiyle hedef, “sosyal sorunlar›n çözümüne yönelmifl h›zl› ve dengeli bir kalk›nma” olmaktad›r. Türkiye planlamay› ilk uygulayan ülkelerden biridir. 1933’de ilk Befl Y›ll›k Sanayi Plan› yap›lm›fl bunu 1938’de ‹kinci Befl Y›ll›k Sanayi Plan› izlemifltir. Savafl y›llar›na rastlad›¤› için bu plan uygulanamam›flt›r. Savafltan sonra 1947 y›l›nda befl y›ll›k bir “Türkiye ‹ktisadi Kalk›nma Plan›” haz›rlanm›fl, fakat bu plan da uygulamaya konulmam›flt›r. Bütün bu planlara bakarsak, bunlar›n belli bir konuda ve belli sorunlar› çözümlemek için haz›rlanm›fl oldu¤unu görürüz. ‹lk befl y›ll›k plan›n sanayileflmemiz üzerinde köklü etkileri olmufltur. Bununla beraber di¤er planlar savafl sebebiyle ya da siyasi sorunlar yüzünden uygulanamam›flt›r. Di¤er taraftan bu planlar, do¤rudan do¤ruya ve sadece plan haz›rl›¤› ile görevli teflkilat taraf›ndan haz›rlanm›fl de¤ildir. Planlar›n kabul ve uygulanma flekilleri de belli usullere ba¤lanmam›flt›r. MBK hükümeti, 27 May›s 1960’tan hemen sonra planlama konusunu ele ald›. Devlet Planlama Teflkilat›’n› kuran kanunun tasar›s›n› haz›rlad›. Tasar› Milli Birlik Komitesince 30 Eylül 1960 tarihinde kabul edilerek yürürlü¤e girdi. Ancak 24.6.1993 tarihli ve 3911 say›l› kanunun verdi¤i yetkiye dayan›larak 10.8.1993 tarihinde ç›kar›lan kanun hükmünde kararname ile Devlet • • • • • • • Devlet Planlama Teflkilat› (DPT) [Alm. Staatsplanungsamt ] [Fr. Organisation de la Pla nification Nationale] [‹ng. State Planning Organization ] Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devletin kalk›nma konusu ile ilgilenmesi yeni de¤ildir. Denilebilir ki, yeni Türkiye devleti, iktisadi ve sosyal kalk›nma davas›nda birçok geri kalm›fl ülkelere öncülük etmifltir. Bununla beraber, özellikle ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra, hemen bütün dünyada bu sorun geliflen iktisat bilimi çerçevesinde benimsenirken, ülkemizde konuya gereken önem verilmemifltir. 27 May›s 1960 hareketi, birçok sorunda oldu¤u gibi planl› kalk›nma konusunda da bir at›l›m sa¤lad›. 27 May›s’›n hemen ilk günlerinde kalk›nma davam›z›n bir düzene sokulmas› istendi. Bu amaçla yap›lan haz›rl›klar sonunda Devlet Planlama Teflkilat› kuruldu. Demokratik planlama kavram› oldukça yenidir. Herkesçe henüz iyice anlafl›lm›fl de¤ildir. Bütün vatandafllar›n kendilerini yak›ndan ilgilendiren bu konuda temel bilgileri olmas› gerekir. Zihinlerde planlama sözüne baflka anlamlar verilebilir ya da bu konuda birçok soru bulunabilir. Demokratik bir düzende halk›n kendi hakk›nda al›nan kararlardan, olup bitenlerden haberdar olmas› gerekir. Kalk›nma davas› ancak milletçe benimsendi¤i takdirde baflar›ya ulaflabilir. Bu sebeple, kalk›nma için yap›lan çal›flma ve programlar›n her vesileyle halka aç›klanmas›, millete mal edilmesi, demokratik planlaman›n temel flart›d›r. Planlam›n›n kendili¤inden bütün sorunlar› çözece¤ini sanmak hayal k›r›kl›klar› haz›rlamak demektir. Bugünkü iktisadi ve sosyal flartlar alt›nda kalk›nman›n kendili¤inden meydana gelmesi beklemeyece¤ine, süratli kalk›nma da bir zaruret oldu¤una göre, toplum hayat›na sistemli, yani planl› bir müdahale gerekmektedir. Bat› ülkelerinde bafllang›çta oldu¤u gibi dengesiz bir kalk›nmaya art›k imkân yoktur. Bat›’daki geliflmenin do¤urdu¤u toplumsal dengesizliklere bugünkü toplumlar tahammül edemezler. Gerçekte, kalk›nma için bu çe297 Devlet Planlama Teflkilat› (DPT) Planlama Teflkilat› yeniden düzenlenmifltir. Bu kararnamenin 2. maddesi teflkilata afla¤›daki görevleri vermifltir: "a) Ülkenin, do¤al, befleri ve iktisadi her türlü kaynak ve olanaklar›n› tespit ederek, iktisadi, sosyal ve kültürel politikay› ve hedefleri belirlemede hükümete müflavirlik yapmak, b) Hükümet taraf›ndan belirlenen amaçlar do¤rultusunda kalk›nma planlar›yla y›ll›k programlar› haz›rlamak, c) Bakanl›klar›n ve kamu kurum ve kurulufllar›n›n iktisadi, sosyal ve kültürel politikay› ilgilendiren faaliyetlerinde koordinasyonu sa¤lamak, uygulamay› etkin bir biçimde yönlendirmek ve bu konularda hükümete müflavirlik yapmak, d) Uluslararas› kurulufllarla iletiflim içerisinde çal›flarak ileriye dönük stratejiler gelifltirmek ve topluma perspektif sa¤layan politika önerilerini kat›l›mc› bir yaklafl›mla belirleyerek, özel kesim için orta ve uzun dönemde belirsizlikleri giderici genel bir yönlendirme görevini yerine getirmek, e) Kalk›nma planlar›n›n ve y›ll›k programlar›n baflar› ile uygulanabilmesi için, ilgili kurum ve kurulufllar›n ve mahalli idarelerin kurulufl ve iflleyifllerinin iyilefltirilmesi konusunda görüfl ve tekliflerde bulunmak, f) Kalk›nma planlar›n›n ve y›ll›k programlar›n uygulanmas›n› izlemek ve koordine etmek, de¤erlendirmek ve gerekti¤inde kalk›nma planlar›nda ve y›ll›k programlarda usulüne uygun de¤ifliklikler yapmak, g) Maliye, para, d›fl ticaret ve kambiyo politikalar›n›n kalk›nma plan› ve y›ll›k programlar›n hedefleriyle uyum içinde uygulanmas› konusunda hükümete müflavirlik yapmak, h) Özel sektör ve yabanc› sermaye faaliyetlerinin plan hedef ve amaçlar›na uygun bir flekide yürütülmesini düzenleyecek teflvik ve yönlendirme politikalar›n›n genel çerçevesini haz›rlamak ve hükümete teklif etmek, ›) Kalk›nmada öncelikli yörelerin daha h›zl› bir flekilde geliflmesini sa¤layacak tedbirleri tespit ve teklif etmek, uygulamay› izlemek ve koordine etmek, j) Kalk›nma plan› ve y›ll›k programlardaki ilke ve hedeflere uygun olarak, uluslararas› ekonomik kurulufllarla iliflkilerin gelifltirilmesinde, temas ve müzakerelerin yürütülmesinde gerekli görüfl ve tekliflerde bulunmak. k) Bölgesel veya sektörel bazda geliflme programlar› haz›rlamak ve bu amaçla müsteflar›n teklifi ve baflbakan›n onay›yla geçici çal›flma gruplar› kurmak. Yüksek Planlama Kurulu, Planlama Teflkilat›'n›n en yüksek organ›d›r. Kurul, baflbakan›n baflkanl›¤›nda, baflbakan›n belirleyece¤i say›da bakanlar ile Devlet Planlama Teflkilat› müsteflar›ndan meydana gelir. Görüldü¤ü gibi kurulda siyasi unsur a¤›r basmaktad›r. Yüksek Planlama Kurulu'nun bafll›ca görevi iktisadi, sosyal ve kültürel kalk›nmay› planlamada ve politika hedeflerinin belirlenmesinde bakanlar kuruluna yard›mc› olmak ve haz›rlanacak kalk›nma planlar› ile y›l›k programlar› Bakanlar Kurulu’na sunulmadan önce, belirlenen amaçlara uygunluk ve yeterlik bak›m›ndan incelemektir. Devlet Sanayi ve ‹flçi Yat›r›m Bankas› (DES‹YAB) Yüksek Planlama Kurulu'ndan sonra ikinci organ Devlet Planlama Teflkilat› Müsteflarl›¤›'d›r. Müsteflarl›k, merkez teflkilat› ile yurt d›fl› teflkilat›ndan meydana gelmektedir. Merkez teflkilat›nda sekiz ana hizmet birimi yer almaktad›r. Bunlar, Y›ll›k Programlar ve Konjonktür De¤erlendirme Genel Müdürlü¤ü, Ekonomik Modeller ve Stratejik Araflt›rmalar Genel Müdürlü¤ü, Yat›r›mlar Sektör Programlar› ve Koordinasyonu Genel Müdürlü¤ü, Yap›sal Uyum Sosyal Politikalar ve Koordinasyon Genel Müdürlü¤ü, Kalk›nmada Öncelikli Yöreler ve Bölgesel Geliflme Genel Müdürlü¤ü, Avrupa Toplulu¤u ile ‹liflkiler Genel Müdürlü¤ü, D›fl Ekonomik ‹liflkiler Genel Müdürlü¤ü ve Ekonomik ve Sosyal Yönetim Bilgi Merkezi Dairesi Baflkanl›¤›'d›r. D. Demirgil/fi. Akkaya Devlet Sanayi Ofisi (DSO) ‹smet ‹nönü’nün 30 A¤ustos 1930 tarihinde Sivas demiryollar› aç›l›fl›nda “mutedil devletçilik”i resmen ilan etmesinden sonra, baz› düzenlemelerle Büyük Dünya Buhran› ile bafllayan etkiler ortadan kald›rmaya çal›fl›ld›. Bu arada devletin imalat sanayiinin kurulmas›nda kamuyu a¤›rl›kl› olarak ilan etmesinde en önemli araçlardan biri Devlet Sanayi Ofisi (DSO) oldu. 1932 y›l›nda kurulan DSO’nun kurulufl yasas›nda, devletin bizzat s›nai tesisler kurmas› ve iflletmesi öngörülmektedir. Kamunun özel sektör ortakl›¤› fleklinde gerçeklefltirdi¤i kurulufllarda da DSO’ya genifl denetim yetkisi verilmektedir. Buna göre, bu tür iflletmelerde kamunun sermaye paydafll›¤› ne oranda olursa olsun müdür, mühendis vb’i DSO tayin edecektir. Keza ayn› yasayla özel sektörün giriflim özgürlü¤ü daralt›lmakta ve yat›r›mlar› Bakanlar Kurulu iznine ba¤lanmaktad›r. Ancak DSO’nun öngördü¤ü kat› hükümlerin getirdi¤i tepki karfl›s›nda, 1933 y›l›nda iktisat vekilli¤ine atanan Celal Bayar öncülü¤üyle yasa kald›r›lm›fl, DSO yerine Sümerbank kurulmufltur. Sümerbank yasas› gerekçesinde DSO’nun, “Milli sanayinin inkiflaf›na amil olmaktan ziyade sanayi erbab›m›z› endifleye düflüren bir müessese tesiri yapt›¤› belirtilmektedir.” K›sa dönem içinde DSO’nun gösterdi¤i evrim, büyük ölçüde dünya ekonomik krizi etkisiyle bafllat›lan devletçilik uygulamas›n›n doktrinel yönü olmad›¤›n› göstermektedir. (Bkz. Devletçilik) K. Mortan Devlet Sanayi ve ‹flçi Yat›r›m Bankas› (DE S‹YAB) Özel hukuk hükümlerine tâbi, halka aç›k bir anonim flirket olarak 11.11.1975 tarih ve 13 say›l› yasayla kuruldu. Bankan›n kurulufl amac›nda öngörülen bafll›ca etkinlikler flunlard›: Kalk›nma plan ve programlar›nda tan›mlanan halka aç›k flirketler, iflçi flirketleri çok ortakl› flirketler taraf›ndan yap›lan yat›r›m giriflimlerinin kalk›nma ve yat›r›m bankac›l›¤› ifllemlerini gerçeklefltirmek; Halk›n ve yurt d›fl›nda çal›flan yurttafllar›n birikimlerini birlefltirerek kârl›l›k ve verimlilik anlay›fl› içinde de¤erlendirmek. 298 Devlet Sektörü Devrevî ‹flsizlik 1988 y›l›n›n ilk yar›s›na dek bu ilkeler do¤rultusunda çal›flmalar›n› sürdüren banka, 22.6.1988 tarih ve 329 say›l› yasa hükmünde kararnameyle ifllev ve etkinlikleri yeniden düzenlenerek Türkiye Kalk›nma Bankas› ad›n› ald›. (Bkz. Türkiye Kalk›nma Bankas›). A. ‹lkin/A. Erhan Devlet Sektörü (Bkz. Kamu Sektörü) Devlet Tahvili [Alm. Staatsobligationen ] [Fr. Rentes d’Etat] [‹ng. Go vernment securities, Government bonds] Devletin gerçek ve tüzel kiflilerden ald›¤› borçlar karfl›l›¤›nda verdi¤i, bu kiflilerin devletten alacakl› oldu¤unu gösteren belgedir. Özellikle uzun vadeli boçlar için kullan›l›r. Devlet tahvili, ihtiyari bir borçlanma oldu¤undan, bunlar›n kiflileri ve kurumlar› devlet tahviline yöneltecek baz› özellikler tafl›mas› zorunludur. Bunlar›n bafl›nda faiz gelir. Devlet tahvillerine uygulanan faizin özel kesime ait tahvillerin faizlerinin çok alt›nda olmamas› gerekir. Devlet tahvilleri ile ilgili olan di¤er önemli hususlar, bu yolla sa¤lanmak istenen borcun tutar›, sat›fl zaman›, sat›fl süresi ve hangi yollardan sa¤lanaca¤›d›r. Devlet, gelire ihtiyac› oldu¤u zamanlarda ç›karaca¤› tahvillerin sat›fl sürelerinin bafllang›ç ve bitiflini önceden ilan ederek tahvil sat›fl› yapar. Tahviller çeflitli yollardan sat›fla sunulabilir. Do¤rudan do¤ruya devlet kurumlar› ve devlet bankalar› taraf›ndan sat›labilece¤i gibi, özel bankalar arac›l›¤›yla da sat›labilir. Özel bankalardan yararlan›ld›¤› zaman bunlar›n da tahvil gelirinden bir pay almas›, net tahvil gelirlerini azalt›r. Di¤er bir yol ise devlet tahvillerinin bankalara sat›lmas›d›r. Banka sat›n ald›¤› tahvillerin istedi¤i kadar›n› piyasaya sürer ve sat›fllar›ndan tamam›yla kendisi sorumludur. Devlet borçlanmak istedi¤i miktara ait tahvilleri bir defada sat›fla ç›karabilece¤i gibi, ayr› ayr› parçalar halinde de ç›karabilir. Bu parçalara “tertip” ad› verilir. (Bkz. Devlet Borçlar›). E. Korkmaz gelmektedir. Bu yoldan borç al›nmas› için avans› verecek kurum ile devlet aras›nda bir anlaflma olmas› ya da merkez bankas› avanslar›nda oldu¤u gibi bu hususun bir kanunla düzenlenmifl olmas› yeterlidir. Di¤er k›sa vadeli borçlar aras›nda bonoya ba¤l› bulunan borçlar say›labilir. Bu bonolar genellikle halka de¤il, banka ve di¤er mali kurumlarla merkez bankas›na sat›lmaktad›r. Uzun vadeli borç ihrac›nda ise devlet genellikle do¤rudan do¤ruya tasarruf sahiplerine sat›fl yapar; herhangi bir arac› bulunmaz. Tahvil sat›fllar›n›n koflullar› bildirildikten sonra bunlar ilgili kurulufllar taraf›ndan sat›fla ç›kar›l›r. Ayr›ca sat›fl›n bankalara yap›lmas› da mümkündür. Bankalar sat›n ald›klar› tahvilleri daha sonra müflterilerine satarlar. Devletin borçlanma miktar›n› önceden belirlemesi durumunda s›n›rl› sat›fl ifllemi gerçekleflir. Baz› ülkelerde s›n›rs›z sat›fl, yani tasarruf sahiplerinin istedikleri zaman devlet tahvili alabilmeleri mümkün k›l›nmaktad›r. Ancak bu sistem genifl bütçe aç›klar›na neden olmaktad›r. S›n›rl› borçlanmada devlet tahvillerinin sat›fl› için belirli bir süre konulur. Bu süre içinde sat›fl ifllemi tamamlanamazsa, kalan k›sm›n sat›fl› kamu kredisini desteklemekle görevli kurumlar taraf›ndan sürdürülür. (Bkz. Devlet Borçlar›, Borç ‹daresi, Devlet Tahvili) M. Yafla Devlet Yat›r›m Bankas› Kamu ‹ktisadi Kurulufllar›'n›n yat›r›mlar› için gerekli kredileri sa¤lamak ve özel kurulufl yasas›nda belirtilen iflleri yapmakla görevli, özel hukuk hükümlerine tâbi, tüzel kiflili¤e ve özerkli¤e sahip bir banka olarak 12.3.1964 tarih ve 441 say›l› yasayla kuruldu. Bu yasa çerçevesinde, Amortisman ve Kredi Sand›¤› da tüm aktif ve pasif kay›tl› de¤erleriyle DYB'ye kat›ld›. Bankan›n çal›flmalar›, 9.7.1974 tarihli ve 7/85568 say›l› tüzükle saptand›. Bu ilkeler do¤rultusunda 1987'ye kadar etkinliklerini sürdüren banka, o tarihte kurulan Türkiye ‹hracat Kredi Bankas› A.fi. (Türk Eximbank) bünyesine kat›ld› (Bkz. Türkiye ‹hracat Kredi Bankas› A.fi., T [ürk Eximbank]) A. Erhan Devlet Yat›r›m› (Bkz. Kamu Yat›r›m›) Devlet Tahvillerinin ‹hraç ve Sat›fl› [Alm. Verkauff der Staatsobligationen] [Fr. Vente des rentes d’Etat] [‹ng. Sale of public debt]. Devlet tahvillerinin sat›fl›nda kolayl›k sa¤lanmas› bak›m›ndan bunlar›n uygun bir teknikle sat›fla sunulmas› çok önemlidir. Kiflilerin likidite tercihlerinden vazgeçerek devlet tahvillerine yönelmelerinde, bu tahvillere uygulanan faiz oranlar› ve nakde çevrilme kolayl›klar› gibi unsurlar önem kazanmaktad›r. Ancak konu k›sa ve uzun vadeli borçlar aç›s›ndan farkl› özellikler göstermektedir. K›sa vadeli borçlanma herhangi bir borç senedinin düzenlenmesini gerektirmedi¤i için, bu borçlarda ihraç ve sat›fl sorunu ortaya ç›kmamaktad›r. Bu borçlar›n bafl›nda avanslar ve özellikle merkez bankas› avanslar› Devrevî Envanter (Bkz. Envanter) Devrevî ‹flsizlik [Alm. Konjunktürelle Arbeitslosigkeit] [Fr. Chômage conjoncturel] [‹ng. Cylical unemployment] ‹stihdam hacminin konjonktür dalgalanmalar›na ve toplam talep hacmindeki dalgalanmalara ba¤l› olarak daralmas› sonucunda ortaya ç›kan, geçici fakat yayg›n iflsizlik halidir. “Konjonktürel iflsizlik” olarak da adland›r›l›r. Devrevî (devresel) iflsizlik daha çok geliflmifl sanayi ülkelerinde görülen, tedbir al›nmad›¤› takdirde devrevî 299 Devrevî ‹flsizlik Devrî Bütçe bir niteli¤e ve kütlesel bir görünüme sahip olabilen bir iflsizlik türüdür. Konjonktürün durgunluk dönemlerinde efektif tale bin yetersizli¤i, yani üretilen mal ve hizmetlere karfl› talebin ifl arayan bütün iflçileri çal›flt›rmaya olanak verecek düzeyde sa¤lanamamas› nedeniyle devrevî iflsizlik ortaya ç›kar. Efektif talepteki yetersizlikler üretim hacminin daralmas›na , yat›r›mlar›n azalmas›na ve ekonominin durgunlaflmas›na neden olur. ‹stihdam hacminde meydana gelen daralma, özellikle ücretliler grubunun büyük oranlara ulaflt›¤› geliflmifl sanayi ülkelerinde büyük iflçi kitlelerini iflsiz b›rakabilir. D›fl piyasalar için üretim, piyasalar›n yeterince fleffaf olmay›fl› kütlesel üretim ve dolambaçl› üretim süreci, devrevî iflsizli¤in bafll›ca nedenleridir. Bu iflsizlik türü özellikle dayan›kl› mallar üreten iflkollar›nda daha fliddetle hissedilmektedir. Dayan›ks›z mallar üreten iflkollar›nda bu tehlike daha azd›r. Sanayi dallar› itibariyle imalat sanayii grubu bu iflsizlik türünden çok fazla etkilenir. Do¤al olarak, ülkenin çeflitli co¤rafi bölgeleri, o bölgedeki sanayi dallar›n›n yo¤unlu¤una göre, devrevî iflsizlikten farkl› derecede etkilenecektir. Devrevî iflsizlikten en fazla etkilenen iflçi gruplar› s›ras›yla genç iflçiler, yafll› iflçiler ve orta yafll› iflçiler dir. Genellikle devrevî iflsizlik kapitalist sistemin do¤al bir sonucu olarak kabul edilmekteydi. Mutlak flekilde planlanm›fl bir ekonomide mevsimlik iflsizlik gibi di¤er iflsizlik türleri görülse bile devrevî iflsizli¤in önlenece¤i öne sürülür. Bununla beraber kapitalist bir ekonomide de hükümetlerin alacaklar› antidepresyonist ölemlerle bu tip iflsizli¤i önleyebilecekleri, en az›ndan hafifletebilecekleri genellikle kabul edilmektedir. Bu tip iflsizlikle savafl›m, sürekli ekonomik ve mali önlemler almay› gerektirir. Bu önlemler para politikas›, ücret politikas› ve maliye politikas› olmak üzere üç grupta toplan›r. Mali politika, devresel iflsizlik halinde devletin genel bütçe harcamalar› yoluyla talebi canl› tutmas› ve istihdam hacmindeki daralmalar› gidermesi durumunda söz konusudur. Ani önlem olarak vergilerin indirilmesi, daha uzun devrede devletin yeni yat›r›m harcamalar›na, özellikle altyap› yat›r›mlar›na yönelmesi düflünülebilir. Daha uzun dönemde ise planl› bir yat›r›m prgram›n›n uygulanmas›, devrevî iflsizli¤i önleyici, en az›ndan kütlesel bir görünüm kazanmas›n› engelleyici bir rol oynayabilir. Bunun yan›nda, “refah ekonomisi önlemleri” denilen sosyal nitelikli baz› uygulamalar yoluyla da, piyasaya daha fazla para zerk etmekle devrevî iflsizli¤in fliddetini hafifletmek ve daha fazla yayg›nlaflmas›n› önlemek mümkündür. Yumuflak para politikas› uygulanmas› ya da kredi musluklar›n›n aç›lmas›, kredi denetimlerinin hafifletilmesi ve devletin aç›k piyasa ifllemlerine al›c› olarak kat›lmak suretiyle parasal koflullar›n yat›r›mlar› özendirici bir duruma geçmesini sa¤lamak, hükümetlerin baflvurduklar› para politikalar›na örnek olarak gösterilebilir. Bunun yan›nda, hem toplam talep hacmini daraltmayan, hem de yat›r›mlar› özendirici bir ücret politikas› uygulanmas› büyük bir önem tafl›r. Genellikle devrevî iflsizlik halinde izlenmesi yararl› olabilecek ücret politikas›, genel ücret düzeyinde bir de¤ifliklik yapmaks›z›n mali ve ekonomik önlemlerle piyasay› canland›rmak fleklinde özetlenebilir. Zira yat›r›mlar› cazip hale getirmek amac›yla genel ücret düzeyinin düflürülmesi, piyasadaki toplam talep hacmini daraltarak daha olumsuz etkilerde bulunabilir. Bu arada devletin yasal asgari ücretleri saptamak suretiyle piyasaya müdahale ederek genel ücret düzeyinin korunmas› konusunda yard›mc› olmas›, sendikalar›n y›ll›k ücret garantisi sistemini konjonktürün yüksek oldu¤u y›llarda iflverenlere toplu pazarl›k mekanizmas› yoluyla kabul ettirmesi de, devrevî iflsizli¤in genifl bir alana yay›lmas›n› önleyici bir ücret politikas› olarak görülmektedir. (Bkz. Aç›k ‹flsizlik, Gizli ‹fl sizlik, Yap›sal ‹flsizlik, Friksiyonel ‹flsizlik, Mevsimlik ‹flsizlik, Refah Ekonomisi) N. Ekin Devrî Bütçe [Alm. Zyklischer Budgetausgleich] [Fr. Budget cycli que] [‹ng. Cyclicaly balanced budget] Ça¤dafl maliye teorisinde, ekonomik ve sosyal dengeyi sa¤lamak için, baz› durumlarda bütçe denkli¤inin bozulabilece¤i öngörülmektedir. Bu amaçla gelifltirilen devlet bütçe kuramlar›ndan biri de “devrî bütçe” kuram›d›r. 1930’larda moda haline gelen devrî (dönemsel) bütçe kuram›, zaman›m›zda dönemsel ekonomik hareketlerin ekonomik ve mali politikalarla giderilmesi sonucu önemini yitirmifltir. Bu kuram›n hareket noktas› ekonomik hayatta yedi ile on y›ll›k devrelerle yinelenen buhranlar olmufltur. Bu tür hareketlerin dönemsel olmas›, devlet bütçelerinin, bu buhranlar›n önlenmesinde araç olarak kullan›lmas›n› öngörmektedir. Devrî bütçe fikri dönemsel inip ç›kmalara paralel olmay› amaçlarken, bütçenin y›ll›k dengesinin sa¤lanmas›n›n baflar›s›z oldu¤u fikri ve klasik maliyenin bütçe dengesini çok s›k› flekilde ele almas› ve s›n›rlar›n› saptayamamas› sonucu, devrî bütçeler baflar›s›z olmufltur. Devlet bütçeleri, ekonomik olaylardan soyutlanm›fl y›ll›k bütçeler halinde ele al›nmak yerine, ekonomik hayattaki devrî hareketlerin geliflmeleri paralelinde uygulanmak istenmifltir. Böylece bütçelere yüklenen ekonomik ifllevle devrî hareketlerin hafifletilmesi, bozulan ekonominin dengelenmesi amaçl a n m a k t a d › r . Ekonomik hayat›n, refah dönemlerinde sa¤lanan bütçe fazlalar› ile depresyon zaman›ndaki bütçe a盤› karfl›lanmaktad›r. Bunu yapabilmenin teknikleri olarak birkaç yöntem ileri sürülmüfltür: Refah döneminde oluflacak ihtiyat usulü, alternatif amortisman usulü, öne al›nm›fl krediler usulü, ek vergiler yarat›lmas› ya da vergi indirimleri vb. Devrî bütçe kuram›, bu yöntemlerle bile, bütçe dengesini y›ll›k olmaktan kurtar›p bir devreye yayarak, ekonominin tam çal›flma düzeyindeki dengesini etkileyen tüm faktörleri gözönüne almamaktad›r. Böylece, rasyonel bir ekonomik denge politikas›n›n esaslar› belli oluncaya kadar, devrî bütçe kuram› geçici bir aflama olarak kalm›flt›r. Ancak kuram›n, yüksek tam çal›flma düzeyin- 300 Devrî Hareketler D›fl Etkiler D›fl Belirtiler Usulü deki ekonomik denge kurallar› ile mali denge kurallar› aras›nda uzlaflt›r›c› bir rol oynad›¤› da gerçektir. (Bkz. Denk Bütçe, Ça¤dafl Bütçe Teorileri, Buhran) G. Coflkun [Alm. Merkmalbesteuerungsmethode] [Fr. Signes extéri eurs, Système des indices] [‹ng. Indices system] Karine yöntemi olarak da adland›r›lan bu usul, yükümlünün ödeyece¤i vergi borcunun hesaplanmas› iflleminde (vergi matrah›n›n tespitinde) güçlükle karfl›lafl›ld›¤› zaman uygulanmaktad›r. Buna göre, vergi konusuyla ilgili baz› d›fl belirtiler verginin matrah› olarak kabul edilir. Örne¤in, bir binan›n kap› ve pencere say›s› gelire karine olarak al›nabilir. Yine bir yükümlünün iflinde kulland›¤› iflçi say›s› ödeyece¤i verginin matrah› olarak al›nabilir. Bu yöntem daha çok defter tutmaya elveriflli olmayan faaliyetlerde uygulanmakta ve böylesi durumlarda önemli ölçüde kolayl›k sa¤lamaktad›r. Ancak vergilemede birtak›m adaletsizlikler do¤abilir. Çünkü matrah olarak kabul edilen karinelerin niteli¤i her zaman yükümlünün ödeme gücünü tam olarak yans›tmaz. Ayr›ca bu karineler, vergi konusundaki de¤ifliklikleri tam olarak yans›tmad›¤› için, kamu gelirlerinde verim ve esnekli¤in kaybolmas›na neden olurlar. (Bkz. Beyan Sistemi.) E. Korkmaz Devrî Hareketler [Alm. Zyklische Bewegung] [Fr. Mouvements cycliques] [‹ng. Cyclical movements] Marksist teorinin anahtarlar›ndan biridir. Marksizme göre, emekçilerin kendilerini sömürmeye çal›flan kapitalistin bu çabalar›na engel olduklar›n› ya da kârl›l›k yüzdesinin afla¤› yukar› sabit kald›¤›n› kabul etsek bile, art›k de¤erin varl›¤› ve ücretlerin geçim seviyesine adeta yap›fl›k olmas› kapitalist sistem içinde yeni bir çeliflmenin do¤mas›na sebep olacakt›r. Buhran (baflka bir deyiflle depresyon), kapitalist düzene özgü kuvvetlerin kaç›n›lmaz bir ürünüdür. Yine Marksizme göre, yeni makineler kullanmak ve sanayi bireyinin ç›kt›s›n› (output) art›rmak için kapitalist iflverenin üzerinde rekabet koflullar›n›n yaratt›¤› sürekli bir bask› vard›r. Ad› geçen bireyde karar verme yetkisi yaln›zca ona ait oldu¤u için de, yeni makineler alabilecek durumdad›r. Emek istihdam flekillerini de de¤ifltirebilir. Böylelikle sanayi bireyindeki sürecin bütün unsurlar›n› eflgüdümleyerek (koordine) ürünlerin daha büyük hacimde ç›kt›s›n› sa¤lar. Bütün kapitalist iflverenler ayn› bask›ya aç›k olduklar›ndan üç afla¤› befl yukar› hepsi ayn› politikay› izlerler. Bu durum, tek tek düflündükleri takdirde bütün sanayi bireyleri için son derece ak›lc› ve do¤ru bir yöntemdir. Gelgelelim toplumdaki tüm sanayi bir bütün olarak düflünülürse - ki böyle düflünmek gerekir- toplam ç›kt› ve toplam piyasa al›fl gücü aras›nda eflgüdümü sa¤layacak unsurlar›n bulunmamas› sebebiyle sanayiin içinde bulundu¤u koflullar h›zla anarfliye döner. (Bkz. Büyük Depresyon) D. Demirgil D›fl Borç Faiz Ödemesi (Bkz. Cari ‹fllemler ) D›fl Borç Yükü (Bkz. Borç Yükü) D›fl Etkiler D›fl Aç›k [Alm. Anfendefizite] [Fr. Déficite externale] [‹ng. Exter nal deficit] Ödemeler dengesi a盤›na genellikle “d›fl aç›k” denir. Ancak burada ödemeler dengesi a盤›n›n genifl ve dar tan›m› önemli olmaktad›r. Baz› yorumlara göre d›fl a盤› ödemeler dengesinin genel denge rakam› belirler. Di¤er baz› yorumlara göre ise d›fl a盤›, cari ifllemler dengesi gösterir. Cari ifllemler dengesi negatif bir sonuç veriyorsa, ekonomide, örne¤in, d›fl borçlanma ile finanse edilmesi gereken bir d›fl aç›k bulunmaktad›r. E. Alkin D›flal›m (Bkz. ‹thalat) D›flal›m Kontenjanlar› (Bkz. Kotalar ) [Alm. Auswärtige Rückwirkungen] [Fr. Répercussions extériures] [‹ng. Foreign repercussions ] Bir ülkenin otonom harcamalar›ndaki dalgalanmalar, öteki ülkelerdeki ekonomik de¤iflkenleri etkileyerek sonunda tekrar kendi ulusal gelirine nas›l yans›r? Örne¤in, B ülkesine d›flsat›m yapan A ülkesinin ulusal geliri çarpan etkisiyle artar. D›fl etkiler dikkate al›nmad›¤› takdirde bu art›fl yaln›z d›flsat›m aç›s›ndan ∆YA = ∆XA 1 1 – cA olacakt›r. Bu formülde, ∆X d›flsat›mdaki art›fl› ∆Y ulusal gelirdeki yükselmeyi c marjinal tüketim e¤ilimini göstermektedir. 1 basit keynes çarpan›d›r. 1-c A d›flsat›mc› ülkeyi belirten bir indistir. Asl›nda A ülkesinin d›flsat›m›, B ülkesinin ayn› büyüklükteki d›flal›m› demektir. D›flal›m›n ulusal gelir üstündeki etkisi ise negatiftir. fiu halde yaln›z d›flal›m aç›s›ndan ve d›flsat›mda bir de¤ifliklik olmamak kayd›yla B ülkesinin ulusal geliri. ∆YB = –∆XA D›flbank (Bkz. Türk D›fl Ticaret Bankas›) 301 1 1 – cB D›fl Göç D›flsal Ekonomiler biçminde etkilenecek, yani azalacakt›r. Bu durumda B ülkesi ertesi dönemde A’dan yapt›¤› d›flal›m› azaltacakt›r. A ülkesi ilk d›flsat›m düzeyinde sürekli tutunamayacakt›r. B ükesinin ulusal geliri birinci denklemde gösterilen düzeyde durmayacak ve yeniden biraz yükselecektir. “D›fl etkiler” ad› verilen mekanizma, gelir dalgalanmalar›n› frenleyecektir. (Bkz. Çarpan, D›fl Ticaret Çar pan›, Deflatör) F. Alkin D›fl Göç (Bkz. ‹flgücü Göçü) D›fl Krediler [Alm. Ausländische Kredite] [Fr. Crédits extérieurs ] [‹ng. External credits ] Ülkenin döviz yetersizli¤ini ya da finansman gereksinmesini karfl›lamak amac›yla baflvurulan ve uluslararas› kaynaklardan sa¤lanan kredilerdir. K›saca d›fl ödeme a盤›n› kapatan d›fl kaynakl› borçlanma olarak tan›mlayabilece¤imiz d›fl krediler, ortaya ç›k›fl nedenleri ve türleri itibariyle karmafl›k bir görünümdedir. D›fl kredi ihtiyac›n›n ortaya ç›k›fl nedenlerinin birincisi, ülkenin döviz harcamalar› (mal ve hizmet ithalat› ve dövizle yap›lan di¤er ödemeler) ile döviz kazançlar› aras›nda harcamalar lehine ortaya ç›kacak farkl›l›kt›r. Ülke kazand›¤›ndan fazla döviz harc›yor ve bu fark› baflka önlemlerle gideremiyorsa (ya da gidermek istemiyorsa), d›fl kredilere baflvurarak söz konusu fark› kapat›r. Ancak, d›fl kredilere baflvurman›n tek nedeni bu de¤ildir. Ülkenin iç tasarruf ve finansman yetersizli¤ine çare bulmak için de d›fl kredi al›n›r. Belirli bir kalk›nma h›z›n› gerçeklefltirebilmek için milli gelirin belirli bir k›sm›n› yat›r›mlara tahsis etmek gerekir. Yat›r›mlar›n kayna¤›n› yurt içi tasarruflar oluflturur. Yüksek bir yat›r›m oran› ve h›zl› kalk›nma, tasarruflar›n h›zla art›r›labilmesine ba¤l›d›r. Tasarruflar h›zl› bir kalk›nmay› besleyecek düzeye ç›kart›lam›yorsa ya h›zl› kalk›nmadan vazgeçilecek ya da h›zl› kalk›nman›n gerektirdi¤i tasarruflar ile fiili tasarruflar aras›ndaki fark d›fl kredi kullan›larak kapat›lacakt›r. Bu nedenle d›fl kredilere baflvurman›n ikinci temel nedeni, yurt içi finansman a盤›n› (tasarruf a盤›n›) kapatmak arzusudur. Kalk›nma h›zlar›n› sürekli olarak yüksek düzeyde tutmak zorunda kalan geliflmekte olan ülkelerde, döviz a盤› ve tasarruf a盤› hem daha büyük boyutlara ulaflmakta hem de süreklilik göstermektedir. Bu ülkelerde h›zl› kalk›nmay› gerçeklefltirmek için zorunlu olan ithalat harcamalar›, birçok nedenle h›zla art›r›lamayan ihracat kazançlar›n› sürekli olarak aflmaktad›r. Öte yandan, gelir düzeyleri düflük olan bu ülkelerde yurt içi tasarruflar da h›zla art›r›lamamaktad›r. Bu nedenlerle, geliflmek te olan ülkeler d›fl kredilere daha fazla ve sürekli gereksinme duyarlar. Döviz ve tasarruf a盤›n› gidermek için baflvurulabilecek d›fl kaynaklar, geri ödeme yap›l›p yap›lmayaca¤›- na göre, “hibe” ve d›fl kredi olarak ikiye ayr›l›r. Geri ödeme koflulu olmaks›z›n sa¤lanan d›fl kaynaklara hibe denir. Günümüzde bu nitelikteki d›fl kaynaklar önemsenmeyecek bir düzeye düflmüfl olup, daha çok askerî ve sosyal amaçlara yönelik olarak sa¤lanmaktad›r. D›fl krediler çeflitli aç›lardan s›n›fland›r›labilir: Kullan›m amaçlar›na göre s›n›flanabilece¤i gibi vadelerine, kaynaklar›na, özel koflullar›na göre de s›n›flanabilir. Ödemeler bilançosunda d›fl krediler genellikle vadelerine göre, uzun ve k›sa vadeli krediler olarak s›n›fland›r›l›r. Uzun vadeli krediler, daha çok di¤er ülkelere, uluslararas› finansman kurulufllar› ya da özel olarak kurulmufl konsorsiyumlardan sa¤lanan uzun vadeli ve düflük faizli kredilerdir. K›sa vadeli krediler ise özel kurulufllardan, para piyasalar›ndan, uluslararas› banka sisteminden sa¤lanan k›sa ve orta vadeli, daha yüksek faizli ticari kredilerdir. Kaynaklar›na göre d›fl krediler resmi ve özel d›fl krediler olarak s›n›fland›r›labilir. Resmi d›fl krediler genellikle yabanc› ülkelerden, uluslararas› kurulufllardan ya da özel olarak kurulmufl yard›m konsorsiyumlar›ndan sa¤lanan uzun vadeli kredilerdir. Özel kaynakl› d›fl krediler ise genellikle yukar›da vadelere göre yap›lan s›n›fland›rmada k›sa vadeli d›fl krediler olarak nitelenen kredilerdir. Kullan›m amaçlar›na göre yap›lacak s›n›fland›rmada ise en önemli nokta, program ve proje kredileri olarak nitelenen d›fl kredilerin di¤erlerinden ayr›lmas›d›r. Belli bir yat›r›m projesinin gerçeklefltirilmesine yönelik olarak sa¤lanan d›fl krediler proje kredileri, bir projeye ba¤l› olmaks›z›n kalk›nma plan ve programlar›n›n d›fl finansman ihtiyac›n› karfl›lamak amac›yla sa¤lanan d›fl krediler ise program kredileri olarak tan›mlan›r. Program ve proje kredileri genellikle uzun vadeli ve resmi kaynakl› kredilerdir. (Bkz. Ödemeler Bilançosu, Kredi) T. Berksoy D›fl Ödemeler Bilançosu (Bkz. Ödemeler Dengesi) D›fl Ödemeler Dengesi (Bkz. Ödemeler Dengesi) D›flsal De¤iflken (Bkz. De¤iflkenler) D›flsal Ekonomiler [Alm. External ökonomien] [Fr. Economies externales] [‹ng. External economies] Firma büyürken firman›n içinde bulundu¤u endüstrinin de genifllemesinden do¤an ve örne¤in hammadeler ile yar› mamullerin fiyatlar›n›n düflmesine yol açan, enerji elde edilmesinden kolayl›klar sa¤layan, ulaflt›rma olanaklar›n› art›ran vb. etkiler d›flsal ekonomileri oluflturur. (Bkz. ‹çsel Ekonomiler, Uzun Dönem) E. Alkin 302 D›flsal Eksi Ekonomiler D›fl Ticaret Çarpan› D›flsal Eksi Ekonomiler [Alm. Wirtschaftliche Nachteile der Industrie] [Fr. Ex ternalités negatives ] [‹ng. External diseconomies] Firma büyürken söz konusu firman›n içinde bulundu¤u endüstrinin fazla genifllemesi, üretim faktörleri fiyatlar›n›n yükselmesine, enerji sa¤lanmas› ve ulaflt›rma güçlüklerinin, vb’nin ortaya ç›kmas›na yol açabilir. Firma d›fl›nda meydana gelip firmay› olumsuz yönde etkileyen bu unsurlara d›flsal eksi ekonomiler denir. (Bkz. ‹çsel Eksi Ekonomiler, D›flsal Ekonomiler, Uzun Dönem) E. Alkin [Alm. Wirtshaftliche Nachteile und Vorteile] [Fr. Extra version] [‹ng. Externalities] Tüketim ve üretimde gerçekleflen, fiyatlara yans›t›lmamakla birlikte kifli ve firma refah› üzerinde etkide bulunan faaliyete verilen add›r. Tüketimde, bir kiflinin tüketimde bulunmas› halinde bir baflka kiflinin tüketimi üzerinde refah azalt›c› ya da art›r›c› etki yaratmas›d›r. Üretimde ise, bir firman›n üretim sonucu bir baflka firmaya yarar ya da zarar sa¤lamas›d›r. Tüketim ve üretimin dolayl› yan etkisi olarak niteleyebilece¤imiz bu olgu, yat›r›m kararlar›nda ve sosyal refah›n gerçekleflmesinde önemli bir etkileme mekanizmas›d›r. Bu nedenle iktisatç› Pigou, yat›r›m kararlar›nda d›flsal etkinin hesaplanmas› halinde sosyal refah›n daha da artabilece¤ine dikkati çekmifltir. Pigou bu ana hedefin gözetilmesi halinde özel yat›r›m ve tüketim kararlar›n›n yönlendirilmesi gere¤i üzerinde durmufltur. D›flsal etkinin ortadan kald›r›labilmesi için baz› vergi ayr›cal›klar›n›n uygulanmas›, önemli bir iktisat politikas› arac› olarak görülmektedir. Ancak bu görüfl günümüzde fazla bir uygulama alan› bulmufl de¤ildir. Örne¤in bir körfezi kirletecek nitelikteki yan ürününü körfeze ak›tmayan firmaya, bu anlamda, y›l sonunda ödeyece¤i vergiden bir iade yap›lmas› mümkündür. Ancak bu konuda nesnel ölçülerin ortaya ç›kar›lmas› güç oldu¤undan, bu yöntem pek ilgi görmemektedir. Bu nedenle, bu türden etkiler söz konusu oldu¤unda, iktisadi politikalar yerine yasaklama fleklinde idari yapt›r›mlar uygulanmas› yoluna gidilmektedir. K. Mortan (Bkz. ‹hracat ) D›fl Seyahat Harcamalar› Vergisi [Alm. Reisekostensteuer] [Fr. Taxe sur les dépenses de la voyage extérieure] [‹ng. Foreing travel expenditures tax ] D›fl seyahat amac›yla sat›n al›nan dövizler üzerine konan vergidir. 1963 y›l›nda lüks bir harcama say›lan d›fl seyahatleri vergilendirerek k›t olan döviz stoklar›n› korumak ve Birinci Befly›ll›k Plan’›n finansman›n› kolaylaflt›rmak amac›yla uygulanmaya konulmufltur. D›fl Seyahat Harcamalar› Vergisi, 16 Mart 1984 tari- D›fltan Yararlanma (Bkz. D›flsal Ekonomiler) D›fl Tasarruf D›flsall›k D›flsat›m hinde kald›r›larak yerine, yurt d›fl›na ç›kan Türk vatandafllar›ndan 50 dolar karfl›l›¤› TL olmak üzere Toplu Konut Fonu al›nmaya bafllanm›fl. 1985 y›l›nda 100 dolar olan Toplu Konut Fonu, 1996 y›l›nda tamamen kald›r›lm›flt›r. E. Korkmaz. [Alm. Externe sparung ] [Fr. Epargne d’extérieur ] [‹ng. Foreign savings] Bir ekonomiye d›flar›dan sa¤lanan finansman olanaklar›na “d›fl tasarruflar” ad› verilir. E. Alkin D›fl Ticaret A盤› (Bkz. Cari ‹fllemler) D›fl Ticaret Çarpan› [Alm. Aussenhandelsmultiplikator] [Fr. Multiplicateur du commerce international] [‹ng. Foreign trade multip lier] ‹ç faktörlerdeki (yat›r›m gibi) ba¤›ms›z de¤iflikliklerin yan›nda, d›fl ekonomik iliflkilerdeki de¤iflmelere de yer veren çarpand›r. Bu çarpan kavram›n›n iki ek de¤iflkeni, aç›k sistem denge denklemlerinde de anlafl›laca¤› gibi, X ve M’dir. Kapal› bir ekonomide ba¤›ms›z tüketim ve yat›r›m harcamalar›ndaki de¤iflmelerin çarpan etkileri ve bu etkilerin ilgili denge denklemlerine uygunlu¤u bellidir. Ülke d›fl ekonomik iliflkilere giriflti¤inde, iç nitelikli ba¤›ms›z harcama de¤iflmeleri yan›nda, d›fl nitelikli ba¤›ms›z harcama de¤iflmelerinin de çarpan etkisi yarataca¤› aç›kt›r. D›fl ticaret ya da daha genel bir deyiflle aç›k sistem çarpan modelleri, denge denklemlerine de paralel olarak iki bafll›k alt›nda toplanabilir. ‹thalat›n ba¤›ms›z bir büyüklük olarak çarp›landa yerald›¤› modeller: Denge denklemi: Y = [Co + Io + (X – M)] 1 1-C Çarpan denklemi: ∆Y = [∆Co + ∆Io + ∆ (X – M)] 1 1-C ‹thalat›n milli gelirin fonksiyonu varsay›ld›¤› ve uyar›lm›fl k›sm›n›n çarpanlarda yerald›¤› modeller: Denge denklemi: 1 Y = [Co + Io + X – Mo ] 1-c+m • • 303 D›fl Ticaret Çarpan› D›fl Ticaret Çarpan› çarpan denklemi: S (I+M) 1 ∆Y = [∆Co + ∆Io + ∆X – ∆Mo)] 1-c+m Bu iki model, Y = [Io – So + (X – M)] 1 s ∆Y = [∆Io – ∆So + ∆ (X – M)] Y = [Io – So + X – Mo] S A 1 s C 1 s+m ∆Y = [∆Io – ∆So + ∆X – ∆Mo] B 1 s+m O Y Y = [∆(X – M] S+M S+M S K P 1 1–c 1 s 1 = 10 0,2 O = [∆X – ∆Mo] R D L 1 1-c+m 1 =3 s+m Y I+x I+x I Y Aç›k Ekonomide Çarpan trilyon lira, ikinci modele göre yine ∆Y = [∆X – ∆Mo] M C =2 1+(x-M) D fleklinde yaz›labilir: ‹ki modelin de ayn› sonucu verece¤i aç›kt›r. Örne¤in iç ba¤›ms›z de¤iflkenlerde hiçbir de¤iflme olmad›¤›, yaln›zca ödemeler dengesinin de¤iflti¤i varsay›l›p c = 0,8, m= 0,1 oldu¤u bir durumda X’in 9,5 trilyon liradan 13,5 trilyon liraya, m’in ise ba¤›ms›z ithalattaki 1 trilyon art›fl nedeniyle 8,5 trilyon liradan 10,5 trilyon liraya ç›kt›¤› varsay›ls›n. Bu durumda ödemeler dengesi de¤iflikli¤inin, gelirin denge düzeyini birinci modele göre, ∆Y = [∆(X – M] 1+(x-M) 1 = 10 0,3 trilyon lira yükseltece¤i aç›kt›r. Çünkü denge gelir düzeyi 10 trilyon lira artarak 65 trilyondan 75 trilyona yükseldi¤inde (ba¤›ms›z ithalattaki 1 trilyonluk art›fl da dikkate al›narak), ithalat da M= 3+0,1Y = 3+0,1 (75) = 10,5 trilyon lira olmaktad›r. Daha do¤rusu, her iki modelin de ayn› sonucu verdi¤ini görebilmek için, verileri önce ikinci modele uygulay›p gelirin denge düzeyini bulmak, sonra bu gelir düzeyinde yap›lacak ithalat›n belirledi¤i ödemeler dengesi verisini birinci modelde kullanmak gerekir. Aç›k ekonomide çarpan›n geometrik yorumunu yaparken, cebirsel çözümde oldu¤u gibi, iç ba¤›ms›z de¤iflkenlerin de¤iflmedi¤ini varsayal›m. ‹hracatta ve (ba¤›ms›z ithalattaki yükselme dolay›s›yla) ithalatta bir art›fl meydana gelmifltir (ihracat ve ithalat terimlerinin ödemeler dengesinde tüm mal ve hizmet hareketleriyle sermaye hareketlerini kapsad›¤›n› unutmayal›m). ‹hracattaki art›fl, ithalat art›fl›ndan yüksektir. Bu nedenle bir ödemeler dengesi fazlal›¤› oluflmufltur. Ödemeler dengesi fazlal›¤›, gelirin denge düzeyini yükseltecektir. Bafllang›çta, her iki flekilde görüldü¤ü gibi, CD boyutunda ödemeler dengesi fazlal›¤› (tasarruf fazlal›¤›) vard›r. ‹kinci aflamada ihracat KR kadar, ba¤›ms›z ithalat KP kadar artm›fl ve ödemeler dengesi fazlal›¤› AB boyutunda genifllemifltir. Ödemeler dengesi fazlal›¤›ndaki bu geniflleme, gelir düzeyini YY kadar yükseltmifltir. Üstteki flekilde, ödemeler dengesi fazlal›¤›ndaki geniflleme ile, bu genifllemenin yaratt›¤› gelir art›fl› aras›ndaki iliflki, ABC dik üçgeni yard›m›yla 1 BC = AB tg C 1 ∆Y = [∆ (X – M)] s çarpan denklemi fleklinde ifade edilebilir. Alttaki flekilde ise Y denge gelir düzeyinde ihracat KR, ba¤›ms›z ithalat KP kadar artm›fl ve ∆X - ∆M o = KR-KP = PR olmufltur. Çarpan etkisni bulmak için, MPR dik üçgeni yard›m›yla 1 MR = PR tg M ya da 1 ∆Y= (∆X – ∆Mo) s+m 304 D›fl Ticaret Çarpan› yaz›labilir. (S +M ile S+M’nin birbirine paralel oldu¤una, çünkü ba¤›ms›z ithalattaki bir art›fl›n M ve dolay›s›yla S+M do¤rusuyla S+M do¤rusunun e¤imlerinin ayn› bulundu¤una dikkat edelim.) Bir ülkenin ihracat›nda meydana gelen ba¤›ms›z (otonom) bir art›fl, o ülkenin milli gelirini yükseltir. Söz konusu ihracat art›fl›, yöneldi¤i ülkeler bak›m›ndan ithalat art›fl› demektir. ‹thalattaki art›fllar›n bu ülkelerin milli gelirleri üzerinde negatif etki yarataca¤› aç›kt›r. Milli gelirler üzerindeki negatif etkiler nedeniyle, ad› geçen ülkelerin birinci ülkeden yapt›klar› ithalat›n daralaca¤› bellidir. Bu ithalat daral›fl›, ilk ihracat› yapan ülkenin mallar›na olan talebin azalmas› demektir. fiu halde gelir art›fl› beklenildi¤i kadar olmayacakt›r.Bununla birlikte, hangi düzeyde kal›rsa kals›n, gelir art›fl› birinci ülkede ithal talebini de uyaracakt›r. Meydana gelen ithalat art›fl› karfl› ülkelerin ihracatlar›n›n genifllemesi demektir. Demek ki bu ülkelerde de beliren ilk negatif gelir etkisi beklenenden daha az fliddette olacakt›r. D›fl ticaret arac›l›¤› ile karfl›l›kl› yans›yan bu etkiler birbiriyle ekonomik iliflki kurmufl ülkelerdeki gelir dalgalanmalar›n› frenlemektedir. Yaln›z otonom ihracat art›fl› de¤il, herhangi bir ba¤›ms›z harcama art›fl› da paralel sonuçlar yarat›r. ‹ki ülkenin ele al›nd›¤› bir örnek yard›m›yla bu karfl›l›kl› yans›malar›n çarpan etkisini izlemeye çal›flal›m: Art›fllar› belirten delta iflaretlerini dikkate almayaca¤›z. Ayr›ca milli gelir denkleminde ithalat ö¤esinden ar›nm›fl tüketim ve yat›r›m harcamalar› ile ihracat yer alacakt›r. Bu nedenle denklemde aç›k bir ithalat de¤iflkeni yer alm›yacakt›r. B ülkesine yap›lan ihracat X kadar geniflleyen A ülkesinin geliri 1 YA = XA 1 - CA kadar artarken, B ülkesinin geliri (XA = MB) oldu¤undan 1 YB = XA 1 - CB kadar azalacakt›r. Yukar›da ele ald›¤›m›z yans›yan etkiler gelirlerin bu düzeylerde tutunmas›n› engelleyebilir. fiimdi yans›ma etkili çarpan analizi yard›m›yla durumu izleyelim: A ve B ülkelerinde ihracat›n bir k›sm› ba¤›ms›z, di¤er k›sm› da karfl› ülkedeki gelir de¤iflmeleri taraf›ndan uyar›l›r nitelikte olsun. Buna göre A ülkesinin gelir denklemi (yat›r›mlarda art›fl olmad›¤› varsay›larak) YA= CA + XAo + XAu = cAYA + XAo + mB YB fleklinde yaz›labilir. Yat›r›m art›fl› s›f›r varsay›ld›¤›nda, XA = S A + M A XB = SB + MB ve buradan da SA = X A – M A SB = X B – M B D›fl Ticaret Hadleri yaz›labilir. Karfl›l›kl› d›fl ticaret iliflkileri kurmufl iki ülkenin bulundu¤u bir sistemde, ticaret dengeleri mutlak olarak ayn› büyüklü¤e, fakat ters iflaretlere sahip olacaklar›ndan, XA – MA = – (XB - MB) yani SA = – SB ya da s A YA = _ s B YB bulunup YB = _ sA sB YA yaz›labilir. Bu YB ifadesi A ülkesinin gelir denkleminde yerine kondu¤unda. YA= cAYA + XAo - mB veya sA sB YA 1 YA = XAo 1 – C A + mB sA sB yans›ma etkili çarpan denklemine var›l›r. Son eflitlikten görülece¤i üzere d›fl etkili çarpan, paydas›nda bir mB sB / sA ekini tafl›r. Bu ekin anlam› fludur. Yans›ma etkisi tüketim e¤iliminden büyükse, gelir art›fl› otonom ihracat art›fl›ndan küçük olacakt›r. Çünkü bu durumda çarpan 1’den küçüktür. Tüketim e¤ilimi yans›ma etkisinden büyükse çarpan›n say›sal de¤eri 1’i ve gelir art›fl› otonom ihracat art›fl›n› aflar. Yans›ma etkisiyle tüketim e¤iliminin birbirine eflit oldu¤u bir durumda ise, çaran 1’e eflit olaca¤›ndan, gelir ancak otonom ihracattaki art›fl kadar yükselecektir. Bu sonuçlar flöyle yorumlanabilir: Yans›ma etkisi, gelirdeki büyümeyi, ayn› büyüklükteki bir otonom harcaman›n kapal› bir ekonomide yarataca¤› gelir art›fl› düzeyinin alt›nda tutmaktad›r. Ayr›ca gelir yaratan iç harcama ak›m› oransal olarak yans›ma ak›m›n›n alt›nda ise, gelir art›fl› büsbütün frenlenerek otonom harcama art›fl›n› aflacakt›r. Her iki ak›m›n oransal olarak eflit olmas› demek, geliri otonom harcama art›fl›n›n da alt›nda kalacakt›r. ‹ç harcama ak›m› yans›ma ak›m›n›n üstüne ç›k›nca gelirdeki büyüme otonom harcama art›fl›n›n üstüne ç›karacak ve alt›na düflürecek ekonomik güçlerin birbirini massetmesi demektir. Bu durumda gelir art›fl› ancak otonom harcama art›fl› kadar olacakt›r. Ayn› sonuçlar B ülkesi için de geçerlidir. E. Alkin D›fl Ticaret Dengesi (Bkz. Cari ‹fllemleri ) D›fl Ticaret Hadleri (Bkz. Ticaret Hadleri ) 305 D›fl Ticaret H›zland›ran› D›fl Ticaret H›zland›ran› [Alm. Aussenhandelsakzelerator] [Fr. Accélérateur du commerce extérieur] [‹ng. External trade accelerator ] D›fl ticaret h›zland›ran›, aç›k bir ekonomide d›fl ticaretin iktisadi yaflama etkisini göstermektedir. Aç›k bir ekonomide milli gelir denklemi, Y=C+I+X-M veya Y = Cd+Id+Xd biçiminde yaz›labilir. Bu denklemlerde, Y, milli gelir C, tüketim Cd, içindeki ithalat unsurlar›ndan ar›nm›fl tüketim I, yat›r›m Id, içindeki ithalat unsurlar›ndan ar›nm›fl yat›r›m X, ihracat Xd, içindeki ithalat unsurlar›ndan ar›nm›fl ihracat M, ithalatt›r. Kapal› bir ekonomide tüketim harcamalar›nda bir dönemden ötekine meydana gelen de¤iflmeler, yat›r›mlar› uyar›r. Aç›k bir ekonomide d›flsat›m ve d›flal›mlardaki de¤iflmeler de bu etkilere eklenir. Aç›k bir ekonominin uyar›lm›fl yat›r›mlar› üstünde tüketim ve d›flsat›mdaki de¤iflmeler gelirleri art›r›c› yönde, d›flal›mdaki de¤iflmeler de ters yönde etki yarat›r. D›flal›m›n rolünü dikkate almaks›z›n cari dönem uyar›lm›fl yat›r›mlar› flöyle yaz›labilir: |ut = a [Ct – Ct-1] + X [ Xt – Xt-1] – h [ Mct - Mct-1] Burada Mc, tüketim mallar› d›flal›m›n› t, cari dönemi t-1, bir önceki dönemi a, tüketim h›zland›ran katsay›s›n› X, d›flsat›m h›zland›ran katsay›s›n› h, d›flal›m h›zland›ran katsay›s›n› göstermektedir. D›flal›m, fonksiyonel bir iliflki ile milli gelire ba¤lanabilir. Fakat ayn› durum d›flsat›m için söz konusu de¤ildir. Bu nedenle d›flsat›m otonom bir kalem varsay›larak, gelirler üstündeki etkisinin otonom yat›r›m harcamalar›n›n etkisine paralel nitelikte oldu¤u kabul edilebilir. Bu takdirde bütün otonom harcamalar (A) ile gösterilerek milli gelir denklemi, Yt = At - Ct - Iut olarak yaz›labilir. ‹hracat otonom bir kalem varsay›ld›¤›ndan uyar›lm›fl yat›r›mlar›n gecikmeli fonksiyonu, Iut = a [Ct - Ct-1] – h [Mct - Mct-1] tüketimin gecikmeli fonksiyonu: Ct = cYt-1 d›flal›m›n gecikmeli fonksiyonu: Mct = mctYt-1 biçiminde yaz›labilir. D›fl Ticaret Rejimleri Bu denklemlerde (c) marinal d›flal›m e¤ilimi, (Mc) marjinal tüketim mallar› d›flal›m meylidir. Bu formüllerden yararlan›larak ulusal gelir denklemi flöyle yaz›labilir: Yt = At + c Yt-1 + a [ Ct - Ct-1 ] - h [ Mct-Mct-1] = At + c Yt-t + a [ c Yt-1 - c Yt-2] - h [mc Yt-1 - mcYt-2] E. Alkin D›fl Ticaret Rejimleri [Alm. Aussenhandelspolitik] [Fr. Régimes du commerce extérieur][‹ng. Foreign trade regimes ] Ülkenin d›fl dünya ile sürdürdü¤ü ekonomik iliflkilerinde egemen olan temel yaklafl›m› ve bu yaklafl›m paralelinde oluflturulan ekonomi politikalar›n›n tümünü ifade etmek için “d›fl ticaret rejimi” terimi kullan›lmaktad›r. Kamu otoritesi, çeflitli amaçlarla, uluslararas› ekonomik iliflkileri do¤rudan düzenlemek, özendirmek, s›n›rland›rmak ve ilgili ifllemlerin gerçeklefltirilme biçimlerini belirlemek amac›yla bir dizi önlem uygular. Bu önlemlerin bütünü, ülkenin uluslararas› ekonomi politikas›n› ya da -ayn› anlamda kullan›lmak üzere- d›fl ticaret rejimini oluflturur. ‹lk bak›flta d›fl ticaret rejimi salt mal ak›mlar› n› düzenlemeye yönelik önlemleri içeren dar kapsaml› bir politika yaklafl›m› olarak düflünülebilir. Ancak, ülkenin d›fl ekonomik iliflkileri salt mal ticareti ile s›n›rl› de¤ildir. Mal ak›mlar›n›n yan› s›ra uluslararas› hizmet, sermaye ve iflgücü ak›mlar› ile tüm bu ifllemlerin gerçeklefltirilmesinde temel olgu olan döviz kurunun saptanmas› ve ödeme kurallar›n›n belirlenmesi de, ülkenin d›fl ekonomik iliflkilerinde önemli yer tutar. Tüm bu ifllemleri birbirinden ba¤›ms›z düflünmek yanl›fl olur. Bu nedenle, genellikle d›fl ekonomik iliflkiler bir bütün olarak alg›lan›r ve tümüne yönelik düzenlemeler ayn› yaklafl›m çerçevesinde oluflturulur. Bu düzenleme, d›fl ticaret reji mi olarak bilinir. D›fl ticaret rejimleri, temel karakteri itibariyle iki de¤iflik görünüm alabilir. Bunlardan birincisi liberal karakterli rejimlerdir. Liberal karakterli ticaret rejimlerinde uluslararas› ekonomik iliflkiler müdahalesiz bir serbest piyasa ortam›nda gerçeklefltirilir. D›fl ticaret rejimlerine egemen olabilecek ikinci yaklafl›m ise müdahale ciliktir. Müdahaleci rejimlerde d›fl ekonomik iliflkiler kamu otoritesinin ald›¤› önlemlerle dü¤ümlenip yönlendirilir. Kamu otoritesi d›fl ekonomik iliflkilere d›fl ödemelerdeki dengesizli¤i gidermek amac›yla müdahale edebilece¤i gibi iç sanayii koruma, üretimi özendirme , talep yap›s›n› de¤ifltirme, ekonomide kendine yeterlili¤i sa¤lama gibi amaçlarla da bu yolu seçebilir. Müdahaleci ticaret rejimleri, kotalar ve ithal yasaklar›ndan oluflan miktar k›s›tlamalar›, gümrük tarifeleri, vergi ve sübvansiyon önlemleri, kambiyo kontrollar› ve uygun bir döviz kuru politikas›n› içeren bir bütünlük içinde d›fl ticareti ve di¤er uluslararas› ekonomik iliflkileri yönlendirir. (Bkz. Döviz Kuru, GümrükTarifeleri, ‹thalat Yasakla r›, Kambiyo Denetimi, Liberalizm, Müdahalecilik) T. Berksoy 306 D›fl Ticaret Takas› Diferansiyel Rant D›fl Ticaret Takas› (Bkz. Takas) D›fl Ticaret Teorileri [Alm. Aussenhandelstheorien] [Fr. Théories des échan ges internationaux ] [‹ng. International trade theories ] D›fl ticaret teorileri, d›fl ticaretin nedenini ve d›fl ticarette fiyat oluflumunu aç›klamaya çal›fl›rlar. Adam Smith, Mutlak Üstünlük Teoremi’ni ileri sürerek ticaretin kayna¤›n› iflbölümüne ba¤lamaya çal›flm›flt›r. Klasik Ekol’ün kurucusuna göre, her ülke mutlak olarak üstün bir biçimde üretebildi¤i mallarda uzmanlafl›rsa, hem uluslaras› toplam üretim artacak, hem de her ülke kendi olanaklar›yla üretemedi¤i ya da pahal›ya üretebildi¤i mallar› d›fl ticaret arac›l›¤›yla baflka ülkelerden ucuz olarak bol miktarda sa¤l›yabilecektir. David Ricardo, uluslararas› ifl bölümü için mutlak üstünlü¤ün zorunlu olmad›¤›n› söylemifltir. Her ülke öteki ülkelere göre karfl›laflt›rmal› olarak üstün oldu¤u mallarda uzmanlaflmaya giderse, yine uluslararas›, refahta bir yükselme ortaya ç›kabilir. ‹ktisat literatürüne Karfl›laflt›rmal› Üstünlük Teoremi ad›yla geçen bu görüfle göre, her ülke çabalar›n› ucuz üretebildi¤i mallara yöneltecek ve ihtiyac›ndan fazlas›n› d›fl ticaret yoluyla baflka ülkelere satarak ucuz üretemedi¤i mallar› sat›n alacakt›r. Mukayeseli üstünlük görüflü, d›fl ticaretin nedenlerini aç›klamakla birlikte, ticaretin hangi al›fl-verifl oranlar›na ba¤l› olarak oluflaca¤›n› aç›klayamamaktad›r. Bu konuda önce J. Stuart Mill “Karfl›l›kl› Talep” görüflünü ileri sürmüfltür. Marshall’ a göre ise, d›fl ticarete giriflen iki ülke, birbirine ihraç ettikleri her ek (munzam) mal birimi için karfl›dan gitgide daha fazla mal istemek e¤ilimindedir. ‹ki ülkenin istekleri bir noktada birbirine uygun düflecek ve d›fl ticaret, bu anlaflma noktas›ndaki al›fl-verifl oran›nda gerçekleflecektir. Klasik ve Neo-Klasik D›fl Ticaret Teorisi ad› da verilebilecek olan bu görüfller, karfl›laflt›rmal› üstünlük durumunu yaratan maliyet farklar› üstünde sermaye maliyetinin etkisini aç›kça ele almam›fllard›. E. Heckscher ve B. Ohlin bu eksi¤i tamamlam›flt›r. Heckscher-Ohlin Teoremi’ne göre, sermayesi bol ve sermaye maliyeti düflük olan ülkeler sermaye yo¤un mallar›, eme¤i bol ve emek maliyeti düflük olan ülkeler emek-yo¤un mallar› ihraç ederek karfl›laflt›rmal› üstünlüklerini sürdürebilirler. W. Leontief, Amerika Birleflik Devletleri’nin d›fl ticaretini ele alarak Hecksher-Ohlin Teoremi’nin gerçeklere uygunlu¤unu denetlemifltir. Araflt›rma, bu ülkenin ihracat›n›n emek-yo¤un, ithalat›n›n ise sermaye-yo¤un nitelikte bulundu¤unu göstermifltir. Leontief Paradoksu ad› verilen bu çeliflik sonucun nedeni, araflt›r›c›n›n Amerikan iflçisini ayn› miktar sermaye ile teçhiz olunan yabanc› bir iflçiden üç kez daha etkin varsaymas›d›r. Daha sonralar›, d›fl ticaretin arz ve talep yönleri, üretim olanaklar› ve kay›ts›zl›k analizleri gibi de¤iflik tek- niklerle ele al›nm›fl ve teori sürekli olarak de¤ifltirilmifltir. Yeni çal›flmalar Klasik D›fl Ticaret Teorisi’nin yerini tutabilecek bir sonuç ortaya ç›karm›fl say›lmaz. Karfl›laflt›rmal› üstünlük tezi bugün de teori olarak bilimsel gerçekli¤ini korumaktad›r. (Bkz. Mutlak Üstünlük, Kar fl›laflt›rmal› Üstünlük ) Hecksher-Ohlin Teoremi, Leonti ef Paradoksu, Matematik D›fl Ticaret Teorisi) E. Alkin D›fl Yard›m [Alm. Auslandische Hilfe] [Fr. Aide extérieure] [‹ng. Foreign aid ] Tabii piyasa kuvvetleri taraf›ndan normal olarak sa¤lanmayan bir sermaye ak›m›n›n ya da benzer bir yard›m›n bir ülkeye verilmesidir. Dört yard›m flekli düflünülebilir. 1) Döviz olarak geriye ödenmesi gereken uzun dönemli krediler. Dönemin uzunlu¤u on ile yirmi y›l aras›ndad›r. Krediyi alan ülkenin avantaj›, y›ll›k borç ödemelerinin k›sa ve orta dönemli kredilerin borç taksitlerinden çok daha az olmas›d›r. 2) Milli para ile geriye ödenebilen yumuflak krediler. Bunlar krediyi alan ülkeye kalk›nmas›nda kullan›lmak üzere iade edilir. Borç taksitleriyse düflük faizlerle ve 99 y›l gibi çok uzun bir dönemde dövizle geri ödenir. Baz› hallerde ise hibe yap›l›r. 3) Tar›msal ürün fazlas› bir ülkeye kendi paras› karfl›l›¤› sat›l›r. ABD’de “PL 480” program› bu tür yard›mlar› kapsar. S›n›rl› dövizi olan bir azgeliflmifl ülke bu yolla d›flardan tar›msal ürün sa¤layabilir. Bu suretle flehirde istihdam edilen ya da yat›r›m ifllerinde çal›flan iflçilere g›da maddeleri sa¤lanm›fl olur. 4) D›fl yard›m, bir sermaye ak›m› olmamakla beraber, az geliflmifl ülkelere sa¤lanan bir teknik yard›m fleklinde olabilir. D. Demirgil Diferansiyel Rant [Alm. Differantialrente ] [Fr. Rente différentielle] [‹ng. Differential rent] ‹fllenebilir ve kullan›labilir toprak parçalar›n›n, kimyasal ve tar›msal özelliklerindeki, co¤rafi konumlar›ndaki, ham madde tedarik ve sürüm merkezlerine olan uzakl›klar›ndaki farklar nedeniyle beliren bir rant türüdür. De¤iflik kalitede topraklar›n kullan›lmas›yla ortaya ç›kan diferansiyel rant klasik iktisatç›lardan Ricardo taraf›ndan analiz edilmifltir. Ricardo’ya göre, ekonomi büyüdükçe gitgide daha verimsiz ve daha yüksek maliyetle üretim yap›labilecek topraklar iflletmeye aç›lacakt›r. Verimli toprak, verimsiz topra¤a göre daha düflük maliyetle ifllenece¤inden ve ürün fiyatlar› marjinal topra¤›n maliyetini kurtaracak düzeyde oluflaca¤›ndan verimli topraklar lehine bir rant belirecektir. Rant asl›nda, diferansiyel rantlar›n toplam›ndan ibarettir ve k›tl›k rant› söz konusu de¤ildir. Mallar›n fiyat›n› uzun dönemde üretim maliyeti belirledi¤ine ve marjinal maliyetin içinde bu rant bulunmad›¤›na göre, rant bir maliyet ö¤esi olarak fiyatlar› et- 307 Diferansiyel Toprak Rant› Dinamik Kredileme kilemez. Tersine, mal fiyatlar›n›n yükselmesiyle ifllenebilir toprak ve farkl›l›k rantlar› toplam› artar. Mallar›n fiyat›n› uzun dönemde üretim maliyeti belirledi¤ine ve marjinal maliyetin içinde bu rant bulunmad›¤›na göre, rant bir maliyet ö¤esi olarak fiyatlar› etkilemez. Tersine, mal fiyatlar›n›n yükselmesiyle ifllenebilir topraklar ve farkl›l›k rantlar› toplam› artar. Ricardo’nun diferansiyel rant analizi, toprak kalitesinin farkl› oluflu temeline dayan›r. Farklar›n co¤rafi konum ve ulaflt›rma masraflar› nedeniyle do¤mas›, analizi de¤ifltirmez. (Bkz. Ricardo’nun Rant Teorisi, Ricar do’nun Büyüme Modeli, Azalan Verimler Kanunu) E. Alkin Diferansiyel Toprak Rant› (Bkz. Rant) bir denge durumundan yeni bir denge durumuna geçifl fleklinde olabilece¤i gibi dengesizli¤e düflüfl fleklinde de olabilir. Ekonomi bilimine dinamik analizi ‹sveçli iktisatç›lar getirmifltir. Oysa bu iktisatç›lar›n ça¤dafl› olan ünlü ‹ngiliz iktisatç› Keynes’in analizi makro statiktir. Statik analizin zaman unsurunu d›flarda b›rakma yoluyla yapt›¤› soyutlamaya dinamik analizle zaman unsuru eklenmekte ve böylece analiz (tahlil) gerçe¤e yak›n bir tabana oturmaktad›r. Ayr›ca dinamik analiz, statik analizle belirlenen denge durumlar›na gerçekten ulafl›l›p ulafl›lamayaca¤› hakk›nda daha aç›k bir görüfl ortaya koymaktad›r. Bu nedenlerle, statik bir analizle elde edilen sonuçlar dinamik bir analizle tamamlanmad›kça, kesin ve son çözümler say›lmamal›d›r. (Bkz. Statik Analiz) E. Tokgöz Dinamik Bilanço Dikey Bütünleflme (Bkz. Bütünleflme) Dikey ve Yatay Vergi Adaleti [Alm. Vertikale und horizontale Steuergerechtigkeit] [Fr. Justice verticale et horizontale des impôts ] [‹ng. Vertical and horizontal tax equality ] Vergi yükü da¤›l›m›nda adaletin sa¤lanmas› için ödeme gücünü en iyi flekilde temsil eden kriterin (servet-gelirtüketim) seçilmesi yeterli de¤ildir. Ayn› zamanda tarife yap›s›n›n da saptanmas› gerekir. Bu durumda yatay ve dikey vergi adaleti önem kazan›r. Dikey adalet, durumlar› farkl› olan yükümlülerin de¤iflik ölçüde vergilendirilmesiyle sa¤lan›r. Örne¤in, y›ll›k geliri 200 milyon lira olan bekâr bir yükümlü, gelir vergisi olarak 20 milyon lira öderken, y›ll›k geliri 500 milyon lira olan bir baflka bekâr fertten 50 milyon lira daha fazla vergi al›nd›¤› takdirde, dikey adalet gerçeklefltirilmifl olur. Yatay vergi adaleti, ayn› durumda olan, örne¤in, eflit miktarda gelir elde edip flahsi ve ailevi durumlar›nda benzerlik gösteren iki yükümlünün ayn› ölçüde vergilendirilmesi ile gerçekleflir. Y›ll›k geliri 200 milyon lira olan evli ve bir çocuklu iki kiflinin 20'fler milyon lira gelir vergisi ödemeleri halinde oldu¤u gibi (Bkz. Adil ver gi) B. Ocakc›o¤lu Dilimli Artan Oranl› Tarife (Bkz. Artan Oranl› Tarife) Dinamik Analiz [Alm. Dynamische Analyse] [Fr. Analyse dynamique] [‹ng. Dynamic analysis] Zaman unsurunu analize katan yaklafl›ma denilir. Bu analiz ekonomik olgular aras›ndaki iliflkilerin zaman içinde de¤iflebilece¤ini kabul etmektedir. Bu de¤iflme [Alm. Dynamische Bilanz] [Fr. Bilan dynamique] [‹ng. Dynamic balance-sheet] Alman iflletmecisi Schmalenbach’›n sistematize etti¤i bu teori ya da kavram, iflletmenin öz sermayesinin reel olarak korunmas› görüflüne dayan›r. Bilançonun yaln›zca varl›k unsurlar›n› göstermesine dayanan statik görüflün karfl›t›d›r. Bu görüfl, muhasebede bak›fl aç›s›n›n, iflletmenin varl›k unsurlar›ndan sonuç hesaplar›na yönelmesine yol açm›flt›r. Dinamik bilanço teorisinde bilanço, kâr ve zarar hesab› gibi de¤erlendirilmekte, bilanço kalemlerinin ilerde kâr ve zarar hesab›nda gider ya da gelir olarak yeralacak kalemler oldu¤u kabul edilmektedir. (Bkz. Statik Bilanço, Organik Bilanço) F. Bilgino¤lu Dinamik Ekonomi [Alm. Dynamische Volkswirtschaftslehre] [Fr. Economi es dynamiques] [‹ng. Dynamic economics] Ekonomik sistemin dönemler içinde geliflimini inceleyen disipline verilen add›r. Dinamik ekonomi analizinde iliflkiler zaman ba¤lam› içinde de¤erlendirlir. Söz konusu de¤iflkenlerin katsay›s› ve biçimi zaman içinde de¤iflmektedir. Zaman analizi yap›l›rken, ortalama matematik yöntemler uygulan›r. Bu analizin üç temel alan› “büyüme teorisi”, “istikrar analizi” ve “devrevî ticaret analizi” dir. Bu analiz, günümüzde makro ekonomik analiz içinde sermaye stoku ve milli gelir düzeyinin saptanmas› için de kullan›ld›¤› gibi, firmalar›n gerekli reklam harcama miktarlar›n›n bulunmas›nda da bu analizden yararlan›lmaktad›r. K. Mortan Dinamik Kredileme [Alm. Dynamische Kredit] [Fr. Credit dynamique] [‹ng. Dynamic credit] H. Belshaw’›n tan›m›na göre, kredileme dönemi sonunda ana para ve faiz ödemesinden sonra tar›msal iflletmelerin gelir, üretim ya da varl›klar›nda net art›fla yol açan krediler dinamik, bunlar üzerinde herhangi bir art›r›c› et308 Dinamik Kredileme Direkt Maliyetleme kide bulunmayan krediler ise statik olarak nitelenmektedir. Do¤ald›r ki, bir tar›msal iflletmenin gelir, üretim ya da varl›klar›nda ortaya ç›kabilecek her art›fl, o iflletmece kullan›lan kredinin dinamik nitelikli oldu¤unun kan›t› say›lamaz. Bir baflka deyiflle, kredinin dinamik nitelikli say›labilmesi ancak an›lan art›fllar›n krediden kaynaklanmas› durumunda söz konusu olmaktad›r. C. B. Baker ve J. A. Hopkin’in gelifltirdikleri tar›msal iflletme büyüme denklemi, çok basit de olsa, yat›r›mlar›n finansman›nda yabanc› kaynak kullan›m›n›n büyüme üzerindeki etkilerini göstermesi bak›m›ndan kullan›fll› bir araç olabilir. Denklemde yer alan de¤iflkenler ve semboller flöyledir: E= özsermaye D= borç (yabanc› sermaye) A= toplam sermaye (E+D) r = sermayenin getirisi i= yabanc› sermayenin maliyeti (faiz oran›) c= tüketim e¤ilimi t= gelir vergisi oran› L = finansal kald›raç (D/E) G= özsermayedeki de¤iflme g= özermaye büyüme oran›, (G/E), Ar= yarat›lan gayrisafi gelir [Ar-iD] = safi gelir [Ar-iD) (i-t) = harcanabilir gelir. (Ar-iD) (›-t) (l-c) = yeniden yat›r›labilir fon. Buna göre, G= (Ar - iD) (l-c) (l -t) olarak yaz›labilir. Eflitli¤in her iki yan›n›n E’ye bölümü de denklemi flu biçime sokar: G = Ar – iD (1-c) (1-t) E E E G = g,A=E+D, D = L E E oldu¤undan, yerlerine s›ras›yla konuldu¤unda denklem flu biçimi almaktad›r. ( ( Uzun dönemde, tar›msal iflletmedeki gelir büyümesi gerçeklefltikçe, marjinal tüketim e¤iliminin küçülece¤i, buna karfl›l›k artan oranl› bir vergilemenin uyguland›¤› bir durumda marjinal vergi oran›n›n büyüyece¤i düflünülürse, modeldeki (›-c) (›-t)’nin sabit bir çarpan durumuna gelebilece¤ini varsaymak gerçe¤e uygun düflmektedir. Uzun dönemde tar›msal iflletmedeki gelir büyümesi gerçeklefltikçe, marjinal tüketim e¤iliminin küçülece¤i, buna karfl›l›k artan oranl› bir vergilemenin uyguland›¤› bir durumda marjinal vergi oran›n›n büyüyece¤i düflünülürse, modeldeki (›-c) (›-t)’nin sabit bir çarpan durumuna gelebilece¤ini varsaymak gerçe¤e uygun düflmektedir. Dinamik kredi tan›m›na uygun olarak, bir tar›msal iflletmenin dönem sonunda anapara ve faiziyle borçlar›n› ödedi¤i kabul edilirse, tar›msal iflletme büyüme denkleminin bu olguyu içerecek biçime sokulmas› gerekmektedir. Bu durumda denklem, g= [L (r-i-›) + r] (›-c) (›-t) biçimini al›r. Buna göre kredileme program›n›n dinamik nitelikte olabilmesi di¤er de¤iflkenler sabitken, r<›+i koflulu alt›nda finansal kald›raçla belirlenmektedir. Ülkemizde dinamik kredileme yaklafl›m› örne¤ini TC Ziraat Bankas›’n›n “Kontrollü Zirai Kalk›nma Kredileri” uygulamas›nda görmekteyiz. (Bkz. Kontrollu Kredileme Sistemi, Kontollu Zirai Kalk›nma Kredileri) S. Cingi Diplomat Muafl›¤› ) (Bkz. Muafl›k) Direkt ‹flçilik (Bkz. Dolays›z ‹flçilik) ) Direkt Kurlarla Arbitraj (E+D)r – Di (1-c) (1-t) E E g= [L (r-i) +r] (1-c) (1-t) g= [ (1+L) r-Li] (1-c) (1-t) g= [Alm. Arbitrage durch direkte Raten ] [Fr. Arbitrage par cours directs] [‹ng. Arbitrage through direct rates ] ‹ki yanl› bir operasyondur. Bir örnek verelim: to tarihinde 1 dolar Zürih’te 2,552, New York’ta 2,563 ‹sviçre Frang›’na de¤ifltiririlsin. 1 milyon dolar› 2 552 000 franka Zürih’te alarak 2 563 000 franka New York’ta satan bir kambiyo operatörü 11 000 frank tutar›nda fiyat fark› elde edebilir. Fiyat fark› operasyon maliyetini karfl›lad›¤› süre içinde dolar ‹sviçre’de talep edilir ve New York’ta sat›l›r. (Bkz. Arbitraj, Çapraz Kurlarla Arbit raj, Kambist) F. Ergin Buna göre, di¤er de¤iflkenler sabitken, (r-i) fark› pozitif olarak büyüdükçe, ya da r>i koflulu alt›nda (L) büyüdükçe özsermaye art›fl oran›n› ifade eden (g) yükselmekte, tersi durumda, oran düflmektedir. r=i durumunda özsermayedeki de¤iflken, (L)’den ba¤›ms›z olarak geliflmektedir. Di¤er de¤iflkenler sabitken, (c) ya da (t) deki yükselme büyüme oran›n› düflürmekte, (c)’nin ya da (t) nin bire eflit olmas› durumunda büyüme oran› s›f›r olmaktad›r. Tersi olarak (c) ya da (t)’deki düflme (g)’nin büyümesine yol açmaktad›r. Do¤al olarak rasyonel bir tar›msal iflletme, sermaye getirisinin yabanc› sermaye maliyetinin üzerinde oldu¤u (r>i) durumunda yabanc› sermayeyi talep edecektir. Tersi durumda (r<i) yabanc› kaynak kullan›m› büyümeyi olumsuz yönde etkileyece¤inden, talep edilmeyecektir. Direkt Maliyet (Bkz. Dolays›z Maliyet) Direkt Maliyetleme (Bkz. De¤iflken Maliyetleme Yöntemi) 309 Direkt Yabanc› Sermaye Yat›r›m› Dispeç Direkt Yabanc› Sermaye Yat›r›m› ‹fltira ve/veya iskonto edilen senet ve/veya poliçe vadesinde borçlusu taraf›ndan ödenmedi¤i takdirde, senedi iskonto ve/veya ifltira ettiren ödeyece¤ini belgeleyen taahhütname. F. Cerraho¤lu (Bkz. Yabanc› Sermaye Yat›r›m) Direkt Yat›r›m [Alm. Direkte Investition] [Fr. Investissement direct] [‹ng. Direct investment] Bir yabanc› ülke flirketinin bir baflka yabanc› ülkede yapt›¤› yat›r›ma verilen add›r. Direkt yat›r›m›n biçimi yeni bir flirkette bafllang›ç sermayesinin tamamlanmas› fleklinde olabilece¤i gibi, varolan bir flirkette sermayenin art›r›lmas› fleklinde de olabilmektedir. Günlük hayatta yat›r›m›n tümüyle bir di¤er ülkede denetimi (firma baz›nda) ve iflletme yönetiminin üstlenilmesi biçiminde anlafl›l›r ve kullan›l›r. Direkt yat›r›mda teknolojik bir girdi de söz konusudur. (Bkz. Yabanc› Sermaye) K. Mortan Dispeç Dirhem Eskiden kullan›lan bir okkan›n dörtyüzde biri oran›nda a¤›rl›k ölçüsüdür. Gümüfl para ölçüsü olarak da kullan›l›rd›. Bu paralar›n çeflitli flekilleri vard›: Dirhem-i Halis, S›rf gümüflten olup baflka bir maden ile kar›fl›k olmayan dirhem. Seksen üç ayar›ndaki dihemler Halis Dirhem’di. Dirhem-i Ma¤flufl: S›rf gümüflten olmay›p baflka bir madenle kar›fl›k olan dirhem. Dirhem-i Örfiye: onalt› k›ratl›k dirhemlere verilen ad. Dirhem-i Rayiç: Halk aras›nda kullan›lan dirhem. Dirhem-i fier’i: Ondört k›ratl›k dirhem. fi. Özgencil Dirsekli Talep E¤risi (Bkz. Duopol ve Oligopol) Discount House [Alm. Diskont hauser] [Fr. Maison d’escompte] [‹ng. Discount house] Londra piyasas›nda k›sa vadeli senetler üzerine ifllem yapan mali arac›l›k kurumlar›d›r. Piyasay› iyi tan›yan ve iskontoya sunulan ticaret senetlerinin sa¤laml›¤› isabetle de¤erlendirebilen banka firmalar›d›r. Banka kredisiyle çal›fl›rlar. Aralar›nda zengin öz kaynaklar› olanlar da vard›r. Senetleri kendi hesaplar›na iskonto ederler veya ellerinde serbest fon bulunan kliring bankalar› na devrederler. Komisyoncu s›fat›yla taflra bankalar› ad›na da senet al›m, sat›m› yaparlar. F. Ergin Diseconomies (Bkz. D›flsal Eksi Ekonomiler, ‹çsel Eksi Ekonomiler) Dispans [Alm. Aktivitates Bericht] [Fr. Dispense] [‹ng. Dispen ce] [Alm. Dispache, Havarieverteilung ] [Fr. Dispatche] [‹ng. Average adjustment, Average statement] Müflterek avarya say›lan zarar ve masraflar›n saptan›larak gemi, yük ve navlun aras›nda paylaflt›r›lmas› ifllemidir. Dispeç geminin vard›¤› yerde, e¤er gemi varma liman›na ulaflamamam›flsa, yolculu¤un bitti¤i limanda yap›l›r. (TK m. 1207) Dispeçi yapan kifliye “dispeççi” denilir. Zarar›n saptan›lmas› ve bölüfltürülmesi kural olarak hükümet taraf›ndan atanan dispeççiler taraf›ndan gerçeklefltrilir. Bu nitelikte kifliler yoksa, yukar›da belirtilen yerlerdeki bir mahkemenin seçece¤i dispeççiler sözü edilen faaliyeti yürütebilecekleri gibi gemi ve yükle ilgili olanlar da oybirli¤i ile dispeççiyi seçebilirler. (TK m. 1208/1) Kanun, ilgililerden herbirinin dispeçin yap›lmas› için gerekli olan ve elinde bulunan çarter parti, konflimento ve fatura gibi belgeleri dispeççiye ibraz etmesini öngörmüfltür. (TK m. 1208/2) Sözü edilen kifliler bu belgeleri istekleri ile ibraza karar verebilir. (TK m. 1208/3) Dispeççi, ilgililerin dispeçi incelemelerine izin vermek ve masraflar›n› ödemek koflulu ile kopya almalar›na r›za göstermek zorunlu¤undad›r. (TK m. 1208/4) Dispeçi yapt›rmak kaptan›n görevidir. Kaptan, bu görevini gecikmeksizin yerine getirmek zorunlulu¤undad›r,aksi takdirde ilgililere karfl› sorumlu olur. Sigortac›lar da dahil tüm ilgililer, kaptan›n dispeç yapt›rmaya zorumlu k›l›nmas› için kaptan ve donatan aleyhine dava açabilir. (TK m. 1209/1) Hatta ilgililer bunu bizzat da yapt›rabilirler. Baz› durumlarda, dispeççi olarak atanan kifli, olay›n müflterek avarya say›lamayaca¤›n› ileri sürerek dispeçin yap›lmas›n› reddedebilir. Bu takdirde, dispeçin gerekli olup olmad›¤›na, sirgortac› da dahil olmak üzere ilgililerinden birinin istemi sonucunda, varma ya da yolculu¤un sona erme liman›ndaki mahkeme taraf›ndan karar verilir. Mahkeme uyuflmazl›¤› kural olarak evrak üzerinde, inceleme yaparak çözümler, fakat gerekti¤inde basit yarg›lama usulünü uygulayarak ilgilileri de dinleyebilir. (TK m. 1209/3) Dispeç raporu bafll›ca dört bölümden oluflur. ‹lk bölümde müflterek avaryan›n nas›l gerçekleflti¤i anlat›l›r. Bundan sonra avaryaya dahil olan gemi, yük ve navlunun zararlar› ve ayr›ca kaptan taraf›ndan yap›lan ola¤anüstü nitelikteki harcamalar saptan›r. Bütün bu kalemler alacakl› k›sm› meydana getirir. Üçüncü bölüm olan borçlu masada gemi, yük ve navlundan kurtulanlar›n yolculuk sonundaki de¤erleri ile bunlara eklenen bütün müflterek avarya zararlar› gösterilir. Son bir bölümde de alacak ile borç aras›ndaki fark›n tutar› saptan›r. Sigortac›lar da dahil olmak üzere bütün ilgililer, var- 310 Disponibilite Disponibilite ma yerindeki ya da yolculu¤un bitti¤i limandaki mahkemeden dispeçin onaylanmas›n› isteyebilecekleri gibi avaryan›n türüne ya da hesaplar›na da itiraz edebilirler. (Tk m. 1210/1) Mahkemeye baflvuran kifli dilekçede bütün ilgililerin ad ve soyadlar›n› bildirmek zorunlulu¤undad›r. (Tk m. 1210/2) Bunlar›n tümünün duruflmaya ça¤r›lmas› gerekir. Duruflma ça¤r›s›nda dispeç ile di¤er belgelerin mahkeme kaleminde incelenebilece¤i, ilgilinin dispeçe daha önce mahkemede itirazda bulunabilece¤i ve belirlenen günde gelmezse dispeçi onaylam›fl say›laca¤› aç›klan›r. Kanun, sözü edilen davetiyenin duruflma gününden en az on befl gün önce gönderilmesini öngörmektedir. (TK m. 1210/4) ‹lgililer, dispeç raporuna itiraz etmek istiyorlarsa, bunu en geç ilk celsede aç›k ve ayr›nt›l› bir biçimde aç›klamal›d›rlar. Hakl› nedenlerin varl›¤›nda yarg›ç uygun bir süre daha verebilir; bu süre içinde itirazda bulunulmaz ya da yap›lan itiraz gere¤i gibi aç›k ve ayr›nt›l› olmazsa, dispeçe itiraz edilmemifl say›l›r. (Tk m. 1210/5) Dispeçin onaylanmas›n›n ilk koflulu, daha önce rapora karfl› herhangi bir itirazda bulunulmam›fl olmas›d›r. Buna karfl›l›k itiraz yerinde görülür ya da ilgililer baflka bir biçimde anlaflmaya var›rlarsa, dispeç buna uygun olarak düzeltilerek onaylanabilir. (Tk m. 1211/1) Dispeç raporunun onaylanmas› hakk›ndaki karar, kesinlefltikten sonra, raporda gösterilen alacaklar›n ödetilmesi için verilmifl bir ilam niteli¤ini kazan›r. Hiç itiraza u¤ramam›fl olan bir raporun onaylanmas›na iliflkin bir mahkeme karar›, kesinleflmeden önce de yukar›da belirtilen niteliktedir. (Tk m. 1213/1) Dispeç raporuna bütün ilgililerin itirazda bulunabilmelerini sa¤lamak amac› ile, raporun onaylanmas›na iliflkin ilam›n, onaylama ifllemi üzerine yap›lan duruflmaya usulüne uygun bir biçimde ça¤r›lmayan ilgililer aleyhine hiçbir sonuç do¤urmayaca¤› öngörülmüfltür. (Tk m. 1213/2) Ö. Teoman Disponibilite [Alm. Disponibilite] [Fr. Disponibilité] [‹ng. Disponibi lity] Bankalar, yükümlülüklerini kolayl›kla yerine getirebilmeleri, kendilerine tevdi olunan paralar› talep an›nda ya da vadelerinde derhal iade edecek durumda olabilmeleri ve ödeme güçlükleriyle karfl›laflmamalar› için kasalar›nda, Merkez Bankas›'ndaki serbest hesaplar›nda, iç ve d›fl muhabirleri nezdinde, yeterli ödeme imkân› ve/veya portföylerinde her an paraya çevrilebilir menkul de¤erler (finansal varl›klar) bulundurmak zorundad›rlar. Likiditesi yüksek olan, di¤er bir deyiflle derhal kullan›labilen veya süratle paraya çevrilebilen bu de¤erler, bankan›n disponibilitesini oluflturur. Bankalar›n aktifindeki derhal kullan›labilir (emre haz›r) ve süratle paraya çevrilmesi mümkün de¤erlerle pasifteki vadesiz ve k›sa süreli borçlar› aras›ndaki oran, bankalar›n yükümlülüklerini vaktinde yerine getirebilecek, borçlar›n› ödeyebilecek güce sahip olup olmad›klar›n› ortaya koyan önemli göstergelerden biridir. Birçok ülkede bankalar›n, vadesiz ve k›sa süreli yükümlülüklerine (taahhütlerine) karfl› ellerinde bulunduracaklar› disponibil de¤erlerin asgari oran› kendi takdirlerine b›rak›lmamakta, bu oran›n belirlenmesi yetkisi para otoritelerine verilmektedir. Para otoritelerinin asgari disponibilite oran›n› saptamalar›, bankalar›n yaln›z yükümlülüklerini karfl›lama olana¤›na sahip olmalar›n› sa¤lamak amac›na yönelik olmay›p, bankalar›n kredi hacmini etkileme ve bunu bir kredi kontrolü arac› olarak kullanma amac› da tafl›maktad›r. Bu ikinci amac›n günümüzde daha a¤›r bast›¤› ve uygulaman›n da bu yönde geliflti¤i söylenebilir. Emre haz›r de¤erlerle süratle paraya çevrilebilir de¤erlerin tan›m› ve bankalar›n vadesiz ve k›sa süreli yükümlülüklerinin kapsam› konusunda ülkeler aras›nda farklar bulundu¤undan, aranan asgari disponibilite oranlar› da de¤ifliklik göstermektedir. Ülkeler, bankac›l›k sistemlerinin yap›lar›n› da göz önünde tutarak, disponibilite oran›n›n pay ve paydas›nda yer alacak kalemleri saptamakta ve bu oran›n minimum de¤erini belirlemektedirler. Ülkemizde umumi disponibilite politikas›n›n ekonomik konjonktüre göre düzenlenebilir para kredi politikas› arac› olarak ele al›nmas› gere¤i, 1970 y›l›nda kabul edilen T.C. Merkez Bankas› Kanunu'na yans›m›fl ve an›lan yasa ile disponibilite oran›n› tespit yetkisi, 14.1.1970 tarih ve 1211 say›l› kanunun 40. maddesiyle (De¤iflik: 3098-6.12.1984) T.C. Merkez Bankas›'na verilmifltir. Daha önceleri bankalar›n taahhütlerine karfl› bulunduracaklar› umumi disponibilitenin asgari oran›n› saptama yetkisi, Banka Kredileri Tanzim Komitesi'ne aitti. T.C. Merkez Bankas›, para ve kredi politikas›n›n bir arac› olarak, zaman zaman disponibil de¤erler bak›m›ndan bankalar›n yükümlülüklerinin kapsam›n› ve asgari disponibilite oran›n› belirlemektedir. T.C. Merkez Bankas›'n›n 5.1.1995 tarih ve 22162 say›l› Resmi Gazete'de yay›mlanan Umumi Disponibilite Hakk›nda Tebli¤’i, 1211 say›l› T.C. Merkez Bankas› Kanunu'nun 40-II-a maddesine dayanarak, bankalar›n taahhütlerini ve bu taahhütler karfl›l›¤›nda bulundurmak zorunda olduklar› disponibil de¤erlere iliflkin esas ve koflullar› belirlemektedir. Umumi Disponibilite Hakk›nda Tebli¤ Madde 1- Taahhütler: a) Türk Liras› mevduata iliflkin taahhütler; i) 31/3/1994 tarihindeki mevduata iliflkin taahhüt ler; Bankalar›n bu tarih itibariyle sabit kabul edilen yurt içi bankalararas› mevduat hariç Türk Liras› mevduat tutar›d›r. ii) 31/3/1994 tarihinden sonra artan Türk Liras› mevduata iliflkin taahhütler; Bankalar›n 31/3/1994 tarihinden sonra artan, yurt içi bankalararas› mevduat hariç Türk Liras› mevduat tutar›d›r. 311 Disponibilite Bu f›kra için Tek Hazine Sistemi çerçevesinde aç›lan Hazine Cari Hesab› ile Memurlar ve ‹flçiler ile Bunlar›n Emeklilerine Konut Edindirme Yard›m› Yap›lmas› Hakk›ndaki 3320 say›l› Kanun uyar›nca aç›lan hesaplara ait tutarlar taahhüt kapsam› d›fl›ndad›r. b) Yabanc› para mevduata iliflkin taahhütler; Bankalar›n, yurt içi bankalararas› mevduat hariç, karfl›l›¤a tâbi mevcut yabanc› para mevduat tutar›d›r. c) Mevduat d›fl› Türk Liras› ve yabanc› para pasif hesaplardaki art›fllara iliflkin taahhütler; Bankalar›n ay sonlar› itibariyle ç›kar›lacak bilançolar›n›n Türk Liras› ve yabanc› para pasif hesaplar› ile 31/3/1994 tarihli bilançolar›ndaki Türk Liras› ve yabanc› para pasif hesaplar›ndan bu Tebli¤’in 2'nci maddesinde say›lan hesaplara ait tutarlar›n düflülmesi sonucu bulunacak tutarlar aras›ndaki fark› oluflturan Türk Liras› ve yabanc› para pasif hesaplar›n ayr› ayr› toplamlar›d›r. ‹ller Bankas›, Türkiye ‹hracat Kredi Bankas›, Türkiye S›nai Kalk›nma Bankas›, Türkiye Kalk›nma Bankas› ve S›nai Yat›r›m ve Kredi Bankas› bu madde kapsam›nda disponibilite tesis etmekle yükümlü de¤ildir. Taahhütlerden ‹ndirilecek Kalemler Madde 2 - Taahhütlerin hesab›nda, bankalar›n ayl›k bilançolar›nda yer alan afla¤›daki Türk Liras› ve yabanc› para cinsinden olan hesaplara ait tutarlar bu Tebli¤’in 1'inci maddesi (c) f›kras›nda belirtilen esaslar çerçevesinde ilgili Türk Liras› ve yabanc› para taahhütlerden düflürülür: a) Özkaynaklar (Ödenmifl Sermaye, Kanuni Yedek Akçeler, ‹htiyari Yedek Akçeler, Banka Sabit K›ymet Yeniden De¤erleme Fonu, ‹fltirakler ve Kurulufllar Sabit K›ymet Yeniden De¤erleme Karfl›l›¤› ile kâr›n toplanmas› veya zararlar›n düflülmesi sonucu kalan tutar ve sermaye yeterlili¤i rasyosunun hesaplanmas›nda dikkate al›nan sermaye benzeri krediler), b) Pasifte yer alan karfl›l›klar (Krediler Serbest Karfl›l›¤›, K›dem Tazminat› Karfl›l›¤›, Sabit K›ymet Yenileme Fonu Karfl›l›¤›, Banka Sosyal Yard›m Sand›¤› Varl›k Aç›klar› Karfl›l›¤› ve Di¤er Karfl›l›klar), c) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› Özel Hesaplar› Karfl›l›¤›, d) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas›'na olan mev duat ve kredi yükümlülükleri, e) Faiz ve Gider Reeskontlar›, f) Yurt içi bankalara olan kredi yükümlülükleri ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› Bankalararas› Para Piyasas›ndan al›nan borçlar, g) Fonlar ve Fonlardan Kulland›r›lan Kredi Karfl›l›klar›, h) Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankas›'nda Tek Hazine Sistemi Çerçevesinde aç›lan Hazine Cari Hesab›’ndaki tutarlar, ›) Türkiye ‹hracat ve Kredi Bankas›'ndan kullan›lan krediler, i) Türk Paras› ve yabanc› para mevduat, j) 3917 say›l› Yasa’n›n Geçici 7’nci maddesi gere¤ince Sosyal Sigortalar Kurumu taraf›ndan T. Emlâk Bankas›'na devredilecek tafl›nmazlar nedeniyle, T. Emlâk Disponibilite Bankas›'n›n Hazine'ye olan borç tutar›, k) Kurumlar Vergisi Karfl›l›¤›, Gelir Vergisi Karfl›l›¤›. Madde 3 - Disponibilite Oranlar› ve Disponibil De¤erler a) Türk Liras› mevduata iliflkin taahhütler; i) 31/3/1994 tarihindeki Türk Liras› mevduat için, bankalar›n bulunduracaklar› toplam disponibilite oran›, asgari %2'si Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› nezdindeki vadesiz serbest olarak bulundurulan, mülkiyeti bankaya ait en az 1 y›l ve daha uzun vadeli olarak ihraç edilen Devlet ‹statistik Enstitüsü'nce aç›klanan Toptan Eflya Fiyatlar›na Endeksli Devlet ‹ç Borçlanma Senetleri olmak üzere %32'dir. ii) 31/3/1994 tarihinden sonra artan Türk Liras› mevduata iliflkin taahhütler için disponibilite oran›, tamam› bankalar›n Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› nezdinde aç›lan hesaplarda serbest olarak bulundurduklar› mülkiyeti bankaya ait en az 1 y›l ve daha uzun vadeli olarak ihraç edilen, Devlet ‹statistik Enstitüsü'nce aç›klanan Toptan Eflya Fiyatlar›na Endeksli Devlet ‹ç Borçlanma Senetleri olmak üzere asgari %3'tür. b) Yabanc› para mevduata iliflkin taahhütler; Mevcut yabanc› para mevduat için disponibilite oran›, tamam› bankalar›n Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› nezdinde aç›lan hesaplarda serbest olarak bulundurduklar› mülkiyeti bankaya ait en az 1 y›l ve daha uzun vadeli olarak ihraç edilen Devlet ‹statistik Enstitüsü taraf›ndan aç›klanan Toptan Eflya Fiyatlar›na ve/veya Dövize Endeksli Devlet ‹ç Borçlanma Senetleri ile Kamu Ortakl›¤› Fonu ve/veya Özellefltirme ‹daresi Baflkanl›¤› taraf›ndan ç›kar›lan Devlet ‹statistik Enstitüsü'nce aç›klanan toptan Eflya Fiyatlar›na ve/veya Dövize Endeksli senetler ile döviz üzerinden düzenlenmifl senetler olmak üzere %3'tür. c) Mevduat d›fl› Türk Liras› ve yabanc› para pasif hesaplardaki art›fla iliflkin taahhütler; 31/3/1994 tarihinden sonra artan mevduat d›fl› Türk Liras› ve yabanc› para di¤er pasif hesaplara iliflkin taahhütler için bankalar›n; i) Türk Liras› taahhütlerle ilgili olarak bulunduracaklar› disponibilite oran›; %8'i Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› nezdinde Türk Liras› vadesiz serbest tevdiat, %3'ü ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› nezdinde serbest olarak bulundurduklar› mülkiyeti bankaya ait asgari 1 y›l ve daha uzun vadeli olarak ihraç edilen Devlet ‹statistik Enstitüsü taraf›ndan aç›klanan Toptan Eflya Fiyatlar›na Endeksli Devlet ‹ç Borçlanma Senetleri olmak üzere toplam %11'dir. ii) Yabanc› para taahhütlerle ilgili olarak bulunduracaklar› disponibilite oran›; %9'u Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› nezdinde ABD Dolar›, Alman Mark›, ‹sviçre Frang›, ‹ngiliz Sterlini, Frans›z Frang› ve Hollanda Florini cinsinden, bu döviz cinsleri d›fl›nda kalan yabanc› paralar için ise ABD Dolar› veya Alman Mark› cinsinden serbest tevdiat, %3'ü ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› nezdinde serbest olarak bulundurduklar› mülkiyeti bankaya ait en az 1 y›l ve daha uzun vadeli 312 Dividant olarak ihraç edilen, Devlet ‹statistik Enstitüsü taraf›ndan aç›klanan Toptan Eflya Fiyatlar›na ve/veya Dövize Endeksli Devlet ‹ç Borçlanma Senetleri ile Kamu Ortakl›¤› Fonu ve/veya Özellefltirme ‹daresi Devlet ‹ç Borçlanma Senetleri ile Kamu Ortakl›¤› Fonu ve/veya Özellefltirme ‹daresi Baflkanl›¤› taraf›ndan ç›kar›lan Devlet ‹statistik Enstitüsü'nce aç›klanan toptan Eflya Fiyatlar›na ve/veya Dövize Endeksli senetler ile döviz üzerinden düzenlenmifl senetler olmak üzere toplam %12'dir. Bu maddenin (a), (b) ve (c) f›kralar› ile ilgili olarak disponibil de¤erler aras›nda yer alacak olan senetler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› taraf›ndan senet tipleri ve vadeleri itibariyle aç›klanan fiyatlardan günlük olarak de¤erlendirilir. Disponibil de¤erlerin hesaplanma süresi içindeki haftalar itibariyle günlük bakiyelerinin haftal›k ortalamalar› toplam› disponibil de¤erleri oluflturur. Bu maddenin (b) f›kras› ile (c) f›kras›n›n (ii) bendine iliflkin olarak; disponibil de¤erlerin ve taahhhütlerin Türk Liras› karfl›l›klar›n›n hesaplanmas›nda taahhütlerin hesapland›¤› bilanço tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› döviz al›fl kurlar› esas al›n›r. Disponibiliteye Say›lmayan De¤erler Madde 4- Bankalar›n, 3182 say›l› Bankalar Kanununun 33’üncü maddesi gere¤ince Kanuni Yedek Akçeler Karfl›l›¤› Devlet Tahvili Hesab›na yat›rd›¤› paralar disponibil de¤er olarak say›lmaz. Yabanc› Para Disponibil De¤erler ‹çin Ödenecek Faiz Madde 5- Disponibil de¤er olarak say›lan yabanc› para serbest tevdiat hesaplar›ndan gerekli görülmesi halinde faiz ödenecek olanlar ile bu hesaplara uygulanacak faiz oran› ve faiz tahakkukuna iliflkin esaslar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› taraf›ndan belirlenir. Disponibil De¤erlerin Hesaplanma Süresi Madde 6- Disponibil de¤erlerin hesaplanma süresi, disponibil de¤erlerin tesbitinde esas al›nacak dönemi göstermektedir. Bu Tebli¤'in 1'inci maddesinde aç›klanan taahhütler bilanço tarihi itibariyle hesaplan›r. Bankalar, taahhütlerinin hesapland›¤› ay› takip eden ay›n bitimini izleyen ilk cumartesi gününden bafllay›p ertesi ay›n ilk cuma günü bitimine kadar geçen süre içerisinde yer alan, her hafta itibariyle, 7 günlük sürelerde bu Tebli¤’de öngörülen oranlarda ortalama disponibil de¤er bulunduracaklard›r. Cetvel Düzenleme ve Bildirim Süresi Madde 7- Bankalar bulundurduklar› disponibil de¤erler ile esas al›nan taahhütleri gösteren haftal›k disponibilite cetvellerini, disponibil de¤erlerin hesaplanma süresi içerisindeki ilgili haftay› takip eden 7 gün içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas›'na ve T.C. Baflbakanl›k Hazine Müsteflarl›¤›'na tevdi edeceklerdir. Ö. Akgüç/A. Erhan Dividant [Alm. Dividende] [Fr. Dividende] [‹ng. Dividends] Anonim flirketlerde, safi kârdan ve bu amaçla ayr›lm›fl yedek akçelerden ortaklara, flirkete yat›rm›fl olduklar› Diyagram sermayeyle orant›l› bir flekilde nakit olarak ya da hisse senedi fleklinde da¤›t›lan paylard›r. Dividant da¤›t›m› flirket genel kurulunun yetkisi içine girer. Uygulamada anonim flirket yönetim kurullar›, da¤›t›lmas›n› önerdikleri kâr pay›n› genel kurula bildirirler. Gene kurul ise bu öneriyi kabul eder ya da etmez. fiirket ana sözleflmesinde belirlenmifl kurallar varsa yönetim ve genel kurul bunlara uymak zorundad›r. ‹flletmelerin dividant da¤›t›m› karar› al›rken birçok unsuru (sadece kârlar›n da¤›t›labilece¤i, iflletmenin likidite durumu, borçlanma sözleflmelerinin s›n›rlamalar›, iflletmenin yat›r›mlar›n›n gelece¤i, ortaklar›n özel vergi durumlar›, kârlar›n y›llar itibariyle gösterdi¤i seyir, da¤›t›lmayan kârlar›n vergi durumu ve flirketin halka aç›k olup olmamas› vb.) ayr›nt›l› olarak analiz etmelerinde yara vard›r. Kuramsal aç›dan da¤›t›lan dividantlar›n flirketlerin pay senetlerinin pazar de¤erlerini etkileyip etkilemedi¤i hususu yukar›da say›lan çok yönlü bir analize ba¤l› oldu¤undan, kesin ve stadart bir çözüme ulafl›lmam›flt›r. Bu nedenle, her durumun kendi özellikleri dikkate al›narak, dividant ödemelerinin pay senedi pazar de¤erine etkileri ölçülmelidir. Ülkemizde dividant ödemelerinin pay senedi pazar de¤erini etkiledi¤i, dolay›s›yla bunlar aras›nda yüksek bir korelasyon oldu¤u görülmektedir. Nitekim yüksek oranda dividant da¤›tan iflletmelere ait pay senetleri, sermaye pazar›nda yüksek fiyatlara al›n›p sat›lmaktad›r. (Bkz. Hisse Senedi, Kâr Pay›), fi. Türen Diyagram [Alm. Diagramm] [Fr. Diagramme] [‹ng. Diagram ] ‹statistik bilgilerin flekillerle temsil edilmesinde kullan›lan ve genel grafik olarak adland›r›lan flekil ve cetvellerden harita ve resim türünde olmayanlar, diyagram olarak tan›mlanmaktad›r. Diyagramlar, a) Noktal› diyagramlar, b) Bölümlü alan diyagramlar›, c) Çizgi ve sütun diyagramlar› olmak üzere bafll›ca üç grupta incelenebilir. Bunlardan noktal› diyagramlar da, daire ya da kare gibi flekiller içine gözlemlerle orant›l› say›da nokta konulmas› ile istatistik seriler yans›t›labilmektedir. Bölümlü alan diyag r a m l a r › , bir dairenin parçalara bölünmesi suretiyle, özellikle milli gelirin, toplam vergilerin, bütçe gelir ve harcamalar›n›n ya da ithalat ve ihracat›n da¤›l›m›n› göstermekte yayg›n olarak kullan›lmaktad›r. ‹statistikte en yayg›n kullan›m alan›na sahip olan çizgi ve sütün diyag ramlar› nda ise, X ve Y eksenlerinin oluflturdu¤u alan üzerinde gözlemlerle orant›l› olarak yatay ve dikey sütunlar ya da birlefltirilmifl çizgiler yard›m›yla seriler temsil edilmektedir. Diyagramlar›n haz›rlanmas›nda, toplanm›fl olan bilgilerle ilgili baz› ayr›nt›lar kaybolabilmektedir. Ancak, gerek çok say›da say›sal de¤eri ana hatlar›yla ve kolay anlafl›l›r biçimde belirtebilmelerinden, gerekse seriler aras›nda k›yaslama yapmak olanaklar›n› art›rmalar›ndan ötürü, diyagramlar›n istatistikte önemli yeri vard›r. (Bkz. Grafikler) B. A. Köksal 313 Diyalektik Do¤al Monopol Diyalektik [Alm. Dialektisch] [Fr. Dialectique] [‹ng. Dialectal, di alectical ] Diyalektik anlay›fl, ya da dialektik düflünce, dünyay› ve olaylar› belirli bir hareketlilik içinde de¤iflim ve geliflmeleri de gözönüne alan dinamik bir anlay›fl içinde alg›lamaya ve yorumlamaya çal›flan bir düflünce yöntemidir. Her ne kadar bu düflünce yöntemini Hegel, idealist bir anlay›fl çerçevesinde sistematize etmifl ise de, Marx diyalekti¤i maddi (materyalist) bir çerçeve içinde ele alm›fl ve diyalektik materyalizmin kurucusu olmufltur. Diyalektik düflüncenin anlafl›labilmesi için önce formel düflüncenin temel yasalar›n› an›msamakta yarar vard›r. Üç tanesi en önemlidir. 1) Ayn›l›k yasas› (principium identitalis) “A,A’d›r” (omne subjektum est paredicatum sui) A=A 2) Çeliflki (tenakuz) yasas›: “A,B de¤ildir” 3) Üçüncü fl›kk›n olanaks›zl›¤› yasas› (pirincipium exclusi tertii) “ya A, B’dir ya da A,B de¤ildir. Bunlardan biri do¤ru ise di¤eri zorunlu olarak yanl›flt›r; biri yanl›fl ise di¤eri zorunlu olarak do¤rudur.” Formel düflüncenin bu temel yasalar›, de¤iflmezli¤i ya da o andaki durumu aç›klarken, diyalektik düflünce de¤iflimini gözönüne almaktad›r. Diyalektik düflünce ve objeler de¤iflirken ve özelliklerini yitirirken, formel dü flüncenin gerçe¤i aç›klamakta yetersiz kalaca¤›n› savunmaktad›r. Her ne kadar diyalektik düflünceyi sistemli biçimde ortaya koyan ilk düflünür Hegel olmuflsa da, tüm ça¤lar boyunca diyalektik düflüncenin öncüleri olmufltur. Örne¤in Heraklit “ayn› nehirde iki kez y›kan›lmaz” derken, asl›nda diyalektik düflüncenin çok somut ve anlafl›l›r bir örne¤ini vermektedir. Eflatun’un ö¤rencilerinden Kratilos ise bu örne¤i daha da ileri bir noktaya götürüyor ve “ayn› nehirde bir kez bile y›kan›lamayaca¤›n›” savunuyordu. Zira y›kan›ld›¤› s›rada da nehir de¤iflmekte ve baflkalaflmakta d›r. Böylece diyalektik düflünce, devaml› de¤iflimin oldu¤u bir dünyada, olaylar› formel düflünce kal›plar› d›fl›nda dinamik bir biçimde alg›lamak ve aç›klamak çabas›nda olan bir anlay›flt›r. T. Atefl Dizayn (Bkz. Tasar›m) ç›karlar› yönünde eylemde bulunma özgürlü¤üne sahiptirler. Devlet taraf›ndan yürürlü¤e konan hukuk düzeninin ve hükümetlerin ald›¤› kararlar›n do¤al düzenle ba¤daflmas›, toplumun zenginli¤i ve kiflilerin refah› aç›s›ndan zorunludur. Bu anlay›flta do¤al düzen özel mülkiyet ve serbest giriflime dayand›¤›ndan, devlet müdahalesi olmadan kendi kendine kurulmakta ve ifllemektedir. Devlete düflen görev ise, iç ve d›fl güvenli¤i sa¤lamak, e¤itim ve bay›nd›rl›k hizmetlerini yönetmektir. Do¤a düzenciler, tar›m kesiminde, kiflisel mülkiyet ve üretim özgürlü¤ünün yan› s›ra, tar›msal ürünlerin ticaretinin de serbest olmas›n› öngören flu genel kural› koymufllard›r: B›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler... Ekonomi biliminin kurucusu say›lan ‹ngiliz iktisatç› Adam Smith, Fizyokratlar›n ortaya att›¤› do¤al düzen ve do¤al yasala r›n varl›¤› görüflünü kabul etmifltir. Ancak A. Smith, bu yasalar› belirleme ve aç›klama görevinin ekonomi bilimine düfltü¤ünü ileri sürmüfltür. Kan›s›na göre, do¤al düzenin iflleyiflini belirleyen egemen faktör kiflisel ç›kard›r. (Bkz. Fizyokratlar, Adam Smith, B›rak› n›z Yaps›nlar, B›rak›n›z Geçsinler) E. Tokgöz Do¤al Ekonomi [Alm. Natürliche Wirtschaft] [Fr. Economie naturelle] [‹ng. Natural economy] Üretim faaliyeti sonunda ortaya ç›kan ürünün, de¤iflim konusu yap›lmadan, do¤rudan üretime kat›lanlar aras›nda paylafl›ld›¤› ekonomik düzendir. Derebeylik düzeninin topra¤› iflleyen köleleri elde ettikleri ürünün bir k›sm›n› toprak sahibine verir, kalan› da kendi aralar›nda bölüflürlerdi. Bu toplum düzeninde piyasa ve para yoktur. D›fla da kapal› olan do¤al ekonomi düzeninin üç belirleyici özelli¤i vard›r: 1) Tar›ma dayal› bir ekonomik düzendir, 2) Paran›n kullan›lmad›¤› bir düzendir, 3) Sanayi öncesi bir toplum düzenidir. Do¤al ekonomi kavram›yla do¤al düzen (natural or der) kavram›n› kar›flt›rmamak gerekir. “Do¤al düzen”, 18. yy’›n ortalar›nda Fizyokratlar›n gelifltirdi¤i düflünce sistemi içinde yer al›r. Fizyokratlara göre kayna¤›n› Tanr›’dan alan do¤al düzenin iflleyifline devlet kar›flmamal›d›r. “B›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler” özdeyifli ilk kez bu iktisatç›lar taraf›ndan ortaya at›lm›flt›r. (Bkz. Do¤al Düzen) E. Tokgöz Do¤al Fiyat Do¤al Düzen [Alm. Normalpreis, Natürlicher Preis ] [Fr. Prix nor mal] [‹ng. Natural price ] Do¤al fiyat kavram› literatüre Adam Smithve David Ri cardo taraf›ndan kazand›r›lm›flt›r. Do¤al fiyat, piyasa fiyat›yla karfl›laflt›rmal› olarak incelenmifltir; maliyete eflittir. Rekabet flartlar› alt›nda uzun dönemde, piyasa fiyat› do¤al fiyatla birleflme durumundad›r. (Bkz. Adam Smith, David Ricardo) D. Demirgil [Alm. Natürliche Ordunung ] [Fr. Ordre naturel ] [‹ng. Natural order ] Bu kavram› ilk kez 18. yy’›n ikinci yar›s›nda Fransa’da Fizyokratlar kullanm›flt›r. “Fizyokrasi”, do¤al düzen bilimi ya da tar›m› tek üretim kayna¤› kabul eden doktrin olarak tan›mlanm›flt›r. Bu doktrin, 1450-1750 y›llar› aras›nda egemen olan, iç ve d›fl ekonomik iliflkilerde devlet müdahalesine ve himayesine yer veren Merkatilizm’e karfl› bir görüfl olarak do¤mufltur. Do¤al düzen, ilâhi bir düzendir. Gücünü Tanr›’dan alan, do¤al yasalar›n egemen oldu¤u bu düzende kifliler Do¤al Monopol (Bkz. Monopol). 314 Do¤al Ücret Do¤al Ücret [Alm. Naturellohn] [F. Salaire nature ] [‹ng. Natural wage] Emek piyasas›nda hiçbir müdahale olmas›z›n teflekkül eden ve iflçiye, ailesiyle birlikte ancak fizyolojik düzeyde asgari bir geçim olana¤›n› veren ücrettir. Eme¤in de t›pk› di¤er mallar gibi de¤erinin arz ve talep kanununa göre belirece¤i kabul eden XIX. yüzy›l›n ilk yar›s›ndaki klasik görüfle göre, insan eme¤inin uzun vadede de¤eri ancak fizyolojik bir asgari geçim i sa¤layabilecek düzeyde teflekkül edebilecektir. Klasik ekolün ünlü simas› R i c a r d o’ya göre, ifl piyasas›nda emek talebinin artmas› sonucu ücretlerde meydana gelen yükselme ancak geçici bir süre içindir. Zira do¤al ücretin üstüne ç›kan bu ücretlerden, refah olanaklar›ndan yararlanan iflçiler aras›nda evlenmeler aratacak, sonuçta ifl piyasas›nda emek arz›, emek talebinden daha fazla olacakt›r. Böylece ücretler yine do¤al ücret düzeyine inmek zorunda kalacakt›r. Öte yandan, ücretler do¤al ücretin alt›na düfltü¤ü takdirde iflçiler yeterince beslenemeyece¤inden, ölümler artacak, evlenmeler ve çocuk say›s› azalacakt›r. Böylece bir süre sonra ifl piyasas›nda emek arz› yetersizli¤i baflgösterecek, bunun sonucu olarak ücretler yeniden do¤al ücret düzeyinde yükselecektir. Do¤al ücret kuram›, günümüzde geçerlili¤ini tümü ile yitirmifl olmakla beraber uzun süre birçok düflünürü etkilemifl, özellikle Ferdinand Lassale’›n Tunç Kanunu kuram›n› ortaya atmas›nda etkili olmufltur. (Bkz. Ücret, Aynî Ücret) M. Kutal Do¤an Holding 22.9.1980’de Ayd›n Do¤an taraf›ndan kuruldu. Sanayi, ticaret, bankac›l›k, otomotiv, turizm, pazarlama, sigortac›l›k dallar›nda etkinlik gösteren Holding’in bünyesinde 21 flirket yer almaktad›r. 1955’te ödenmifl sermayesi 3,770 trilyon TL olan ve ayn› y›l›n ilk yar›s›nda net kâr› 472 milyar TL’ye ulaflan Holding’in en büyük hissedar› Ayd›n Do¤an (%65,20) olup, halka aç›lan %32’lik (1,206 trilyon TL) bölümü borsada ifllem görmektedir. Bafll›ca ifltirakleri: Do¤an Otomobilcilik A.fi., Milta Turizm ‹flletmeleri A.fi., Yarat›m Sa¤l›k ve Spor A.fi., Do¤an Yay›n Holding A.fi., Milliyet Gazetecilik A.fi., Simge Yay›nc›l›k A.fi., Hürriyet Tic. ve S›nai ürünler Paz. San. ve Tic. A.fi., Alternatifbank A.fi., T. D›fl Ticaret Bankas› A.fi., Bas›n ‹flletme K⤛t Matbaac›l›k A.fi., Otokar Pazarlama A.fi., Otokar Otobüs Karoseri A.fi., Ticaret Sigorta A.fi., Milliyet Haber Ajans› A.fi., Ditafl Do¤an Yedek Parçalar› A.fi., Ray Sigorta A.fi., D›fl Factoring A.fi., Milliyet Verglas und Handels Gmbh. A. Erhan Do¤an Sigorta 1942'de kurulmufltur. 1995 y›l› prim tahsilat›na göre, ana çal›flma dallar› kaza (475 milyar TL), yang›n (392 milyar TL) sigortac›l›klar›ndan oluflmaktad›r. (Sigorta’n›n bir tek tar›msal alanda çal›flmas› bulunmamakta- Do¤rusal Programlama d›r). Do¤an Sigorta A.fi’nin en büyük orta¤› (%37,5) Sapeksa A.fi.'dir. Di¤er büyük ortaklar ise %29,58'lik payla Aksigorta A.fi., %24,78'lik payla Hac› Ömer Sabanc› Holding A.fi.'dir. fi. Özgencil/A. Erhan Do¤rusal Amortisman (Bkz. Amortisman) Do¤rusal Programlama [Alm. Lineare Programmierung ] [Fr. Programmation linéaire] [‹ng. Linear prorgramming ] Belli s›n›rlamalar›, dikkate alarak eldeki optimum çözüm bulma yollar›n› arayan yönteme “matematik prog ramlama ” ad› verilir. Matematik programlaman›n asl›nda do¤rudan bir iktisadi kapsam› yoktur. Matematik programlama yönteminin en yayg›n olarak kullan›lan en basit türü, do¤rusal programlama d›r S›n›rlamalar›n ve optimum çözümü aranan sorunun, do¤rusal iliflkiler halinde ifade edildi¤i do¤rusal programlama, önceleri askerî gerekler için gelifltirilmifltir. Bu arada G. Dantizig, hem programlama tekni¤ini, hem de çözüm için “Simplex metodu” ad› verilen bir yöntemi gelifltirmifltir. Daha sonralar› iktisatç›lar, Fizyokratlar›n iktisadi tablosu ile Walraz’gil genel dengeyi, iktisadi programlaman›n çekirdi¤i saym›fllar ve do¤rusal programlama tekni¤ini ekonomik sorunlar›n yeniden formüle edilmesinde kullanmak istemifllerdir. Böylece do¤rusal programlaman›n iktisat teorisinde kullan›lma alan› genifllerken, bu teknik iflletmeler, sanayi dallar› ve ekonominin tümünde optimum kaynak da¤›l›m› sorununu çözmek amac›yla yayg›n bir flekilde uygulanmaya bafllanm›flt›r. Do¤rusal programlama tekni¤ini ve bu tekni¤in uygulanmas›yla bir sorunun çözümünü say›sal bir örnekle göstermeye çal›flal›m. Patates ve so¤an yetifltiren bir üretici patatesin 1 kg’›ndan 5 TL, so¤an›n 1 kg’›ndan 3 TL gelir elde etmektedir. Bu üreticinin 10 dönüm topra¤›, 9 000 TL parasal sermayesi ve 6 500 kg gübresi vard›r. 1 kg patates yetifltirmek için 1 m2 toprak, 1,5 TL sermaye ve 1 kg güreye gereksinme duymaktad›r. 1 kg so¤an ürünü elde etmek için de 2 m2 toprak, 1 TL sermaye ve yine 1 kg, gübreye ihtiyac› vard›r. Üretimi bu koflullar (ya da s›n›rlamalar) alt›nda gelirini maksimize etmek istemektedir. Kaç kg patates ve so¤an üretmelidir ki en yüksek geliri elde edebilsin? Önce (P) ve (S)’nin s›ras›yla patates ve so¤an miktar›n›, (TR)’nin de toplam geliri gösterdi¤i do¤rusal denklemi yazal›m. Üretici patatesin 1 kg’›ndan 5 TL, so¤an›n 1 kg’›ndan 3 TL gelir elde edebilece¤ine göre, bu denklem 5P + 3S = TR fleklinde yaz›labilir. Maksimumu aranan bu denkleme “amaç denklemi” ad› verilir. Amaç denklemi, afla¤›da belirtilecek s›n›rlamalar alt›nda maksimize edilecektir. Yukarda verilen bilgiye göre 1 kg, patates ve so¤an üretmek için gereken toprak miktar› s›ras›yla 1 m2 ve 2 m 2, üreticinin elindeki toprak da ancak 10 000 m2 ol315 Do¤rusal Programlama Do¤rusal Programlama du¤una göre, ilk s›ralama do¤rusal bir eflitsizlik halinde flöyle yaz›labilir: P+ 2S < 10 000 m2 Yine 1 kg patates ve so¤an üretmek için gereken sermaye miktar› s›ras›yla 1,5 TL ve 1 TL oldu¤una göre üreticinin elinde de ancak 9 000 TL sermaye bulundu¤una göre, ikinci s›n›rlama do¤rusal bir eflitsizlik halinde flöyle gösterilebilir: 1,5 P + S < 9 000 TL. Üreticinin 1 kg patates ve so¤an üretmesi için gerekli gübre miktar› da birer kg’d›r. Üreticinin elinde ancak 6 500 kg gübre vard›r. Bu s›n›rlamay› da do¤rusal bir eflitsizlik halinde yazal›m: P+S < 6 500 Üreticiyi s›n›rlayan bu koflullar› gözönüne alarak sorunu çözmeye çal›flal›m. Dikkat edilecek olursa, s›n›rlamalar üç eflitsizlik halinde yaz›lmakta, fakat çözümünü arad›¤›m›z bilinmeyenler olarak nitelendirece¤imiz patates ve so¤an üretim miktarlar› yaln›zca iki de¤iflken oluflturmaktad›r. fiu halde sorunu basit bir efl-anl› denklem sisteminin çözümü haline sokamay›z; çünkü denklem say›s›, bilinmeyen say›s›n› aflacakt›r. Burada izlenecek tek yol, her üç s›n›rlaman›n belirledi¤i koflullar alt›nda hangi patates ve so¤an üretim miktarlar›n›n toplam geliri maksimize etti¤ini deneye deneye bulmakt›r. Önce s›n›rlamalar›n üçüne de uyan (P) ve (S) miktarlar›n› arayal›m. Bunun için izlenecek yol, s›n›r eflitsizliklerini birer do¤rusal denklem haline getirerek çift çift çözüm aramakt›r. P+2S = 10 000 1,5 P+ S = 9 000 P+ S = 6 500 P + 2S 1,5P + S P S = 10 000 = 9 000 = 4 000 kg = 3 000 kg P+2S P+S P S = 10 000 = 6 500 = 3 000 kg = 3 500 kg fiimdi di¤er iki çözüme bakal›m. P = 3 000 kg ve 3 500 kg çözümü tüm s›n›rlamalar›n içindedir. 3 000 + 2 (3 500) = 10 000 1,5(3 000) + 3 500 < 9 000 3 000 + 3 500 = 6 500 Üçüncü çözüm, yani P = 500 kg ve S = 1 500 kg çözümü de her üç s›n›rlaman›n içindedir. 5 000 + 2 (1 500) < 10 000 1,5(5 000) + 1 500 = 9 000 5 000 + 1 500 = 6 500 fiu halde art›k izlenecek yol, son iki çözümden hangisinin maksimumu sa¤lad›¤›n› aramak olacakt›r. Bunun için her iki çözüme ait (P) ve (S) de¤erleri amaç denkleminde yerine konulup hangi sonucun daha büyük oldu¤una bak›l›r. Daha büyük sonucu yaratan çözümden uygun çözümdür ve amaç denklemi maksimize edilmifltir. 1) 5 ( 3 000) + 3 ( 3 500) = 25 500 2) 5 ( 5 000) + 3 ( 1 500) = 29 500 29 500 > 25 500 Elde edilen sonuca göre belli s›n›rlar içinde maksimum gelir sa¤layan çözüm, üreticinin 5 000 kg patates ve 1 500 kg so¤an yetifltirmesidir. Bu takdirde, girdi oranlar› dikkate al›nd›¤›nda üretici, elindeki topra¤›n 8 dönümü ile parasal sermaye ve gübrenin tamam›n› kullan›p 29 500 TL sat›fl geliri elde etmektedir. Yukar›da verilen s›n›rl› maksimizasyon problemi geometrik olarak da yorumlan›p çözülebilir. Bunun için dik koordinat sisteminde üretim koflullar›n› belirten eflitsizlikler birer do¤ru ile s›n›rlanm›fl alanlar olarak, amaç fonksiyonu olan toplam gelir denklemi de parametrik bir do¤ru fleklinde gösterilir. 1,5 P+S = 9 000 P+S = 6 500 P = 5 000 kg S = 1 500 kg. ‹lk iki denklemden oluflan efl-anl› denklem sisteminin verdi¤i P= 4 000 kg ve S = 3 000 kg çözümünün her üç s›n›rlaman›n da içinde kal›p kalmad›¤›n› denetleyelim: 4 000 + 2 (3 000)= 10 000 1,5 (4 000) + 3 000 = 9 000 4000 + 3 000 > 6 500 Yukarda görüldü¤ü gibi, bu çözüm üçüncü (ve dolay›s›yla ayn› anda üç) s›n›rlamay› sa¤lamad›¤›ndan elimine edilecektir. Uygun Çözüm Alan› ve Çözüm fiekilde toprakla ilgili birinci s›n›rlama (AB) do¤rusunun, parasal sermaye ile ilgili ikinci s›n›rlama (CD) do¤rusunun ve gübre ile ilgili s›n›rlama (EF) do¤rusunun s›n›rland›¤› alanlar halinde gösterilmifltir. ‹lk iki s›n›rlaman›n verdi¤i çözüm (G noktas›), üçüncü s›n›rlaman›n (OEF alan›) d›fl›nda kald›¤›ndan elimine edilecektir. fiu halde üreticinin olanaklar›n›n üst s›n›rlar›n› belirten do¤rular›n alt›ndaki ortak alan (OBKHC alan›), 316 Do¤um Oran› Do¤ufl Yat›r›m A.fi. çözüm aranacak alan› belirtmektedir. Bu alana "uygun çözüm alan›" (feasible region) ad› verilir. Amaç fonksiyonunun e¤imi bellidir. Toplam gelirin maksimize edilmesi istendi¤ine göre, bu e¤imle çizilecek herhangi bir (TR) do¤rusu kendine paralel olarak kayd›r›l›r ve uygun çözüm alan›n›n hangi köflesinden ilk kez geçece¤i (ya da hangi noktada uygun çözüm alan›na te¤et olaca¤›) saptan›r. Bu noktan›n koordinatlar›, söz konusu koflullar alt›nda toplam geliri maksimize eden patates ve so¤an miktarlar›n› verir. Maksimum çözümü veren noktan›n (K) noktas› oldu¤u flekilden aç›kça anlafl›l›yor. Asl›nda gerek firma, gerek ekonominin tümü aç›s›ndan sorunlar bu kadar basit de¤ildir. Koflullar ve de¤iflkenler ço¤ald›kça, çözümü aranan sorun giderek daha karmafl›k hale gelir. Bununla beraber, karmafl›k do¤rusal programlama problemlerini çözmek için de çeflitli yöntemler vard›r. E. Alkin Do¤um Oran› [Alm. Geburtenziffer, Geburtenrate ] [Fr. Taux de nata lité] [‹ng. Birth rate ] Bir yöre, bir ülke veya dünya ile ilgili olarak hesaplanabilen do¤um oranlar›, bir y›l içinde meydana gelen do¤um say›s›n›n o y›l ortas›ndaki nüfusa bölünmesi ve sonucun binde olarak belirtilmesi ile elde edilir. Kaba do¤um oran› (crude birth rate) olarak tan›mlanan bu oran, do¤umlar›n incelenmesinde kullan›lan en yayg›n ölçü olup, çeflitli ülkelerle ilgili olarak yay›nlanan do¤um oran› istatistikleri bu esasa göre hesaplanmaktad›r. Bu oran, nüfus art›fl›yla ilgili önemli bilgi içermesinin yan› s›ra, ülkelerin kalk›nma düzeylerinin de bir göstergesi durumundad›r; çünkü sanayileflme sürecinde ülkelerin do¤um oranlar› giderek düflmektedir. Birleflmifl Milletler’in 1995 y›l›nda yay›nlad›¤› nüfus istatistiklerindeki rakamlardan haz›rlanan afla¤›daki tablodan, ülkelerin kaba do¤um oranlar›n›n izledi¤i seyri görmek mümkündür. Tablonun incelenmesinden anlafl›laca¤› üzere, y›llar Kaba Do¤um Oranlar› (Yaklafl›k) Ülkeler ve Bölgeler 1975-1980 1980-1985 1985-1990 Geliflmifl Bölgeler 14,9 14,5 13,9 Geliflmekte Olan Bölgeler 32,7 31,7 30,6 Azgeliflmifl Ülkeler 46,9 45,8 43,5 Avrupa 14,8 14,4 13,7 Asya 29,7 28,6 27,7 Güney Amerika 31,7 29,4 26,8 Kuzey Amerika (Kanada, ABD) 15,1 15,6 15,8 Afrika 45,9 45 43,4 Bat› Avrupa 11,9 12,3 12,2 itibariyle do¤um oran› bütün ülke gruplar›nda düflmektedir. Yukar›da belirtilen kayna¤a göre, 1985-1990 y›llar› aras›nda en yüksek kaba do¤um oran›na sahip ülke %o 56,1 ile Nijer’dir. Son y›llarda dünyan›n geliflmifl ülke- leriyle hemen hemen her alanda rekabet edebilir bir konuma gelen Güney Kore’nin kaba do¤um oranlar›na bakt›¤›m›zda, 1950-55 y›llar› aras›ndaki %o 37 oran›n›n 1975-1980’de %o 23,9’a, 1985-1990 aras›nda da %o 16,5’e düfltü¤ü görülmektedir. Türkiye’de 1960-1965 y›llar› aras›nda %o 24,62 olan do¤um oran›, 1975-1980 aras›nda %o 20,65’e, 1985-1990’da % o 21,71’e düflmüfltür. Ancak geliflmifl ülkelerde do¤um oran›n›n giderek düflmesi ile bu ülkeler için tehlike çanlar› çalmaya bafllam›flt›r. ‹flgücünün art›fl›n› s›n›rlayan bu durum, ülkeleri baz› önlemler almaya yöneltmektedir. Tablonun incelenmesinden anlafl›laca¤› üzere, ülkeler belirli bir refah düzeyine erifltiklerinde do¤um oran› düflmektedir. Yayg›n biçimde kullan›lmas›na ra¤men kaba do¤um oran›, çocuk ve yafll›lar dahil tüm nüfusa göre hesapland›¤›ndan, do¤urganl›k hakk›nda sa¤l›kl› bir bilgi kayna¤› de¤ildir. Bu nedenle do¤urganl›kla ilgili ayr›nt›l› bilgi edinebilmek için y›l içindeki do¤um say›s›n› 15-49 yafl›ndaki kad›nlar›n say›s›na bölerek elde edilen do¤urganl›k oran›na (fertility rate) baflvurulmaktad›r. Bu esasa göre yap›lm›fl de¤erlendirmelerde, kalk›nma sürecinin beklentileri do¤rultusunda, Türkiye'de do¤urganl›k oran›n›n 1960'larda 6,19'dan 1970-75 döneminde yaklafl›k 4,97'ye düfltü¤ünü ortaya koymaktad›r. Türkiye için toplam do¤urganl›k oran› 1980, 1985 ve 1990 y›llar› için hesaplan›rken 12-49 yafl aras›ndaki kad›nlar›n sahip oldu¤u çocuklar göz önüne al›nm›flt›r. Buna göre, bu oran 1980 y›l›nda 3,41, 1985 y›l›nda 2,59, 1990 y›l›nda 2,65 olmufltur. Do¤urganl›k oranlar› belirli bir ülkenin bölgeleri aras›ndaki geliflmifllik farklar›n› da yans›tmaktad›r. Örne¤in, Bat› Anadolu'daki do¤urganl›k oran›, Do¤u Anadolu'ya k›yasla daha düflüktür. 15-49 yafl grubu içinde de do¤urganl›k bak›m›ndan farkl›l›k bulunabilmesinden ötürü, yap›lan araflt›rman›n gerektirdi¤i ayr›nt› düzeyine ba¤l› olarak, çeflitli yafl gruplar›na göre hesaplanm›fl yafla göre özgül do¤um oranlar›ndan (age specific birth rate) da yararlan›lmaktad›r. B. A. Köksal/fi.Akkaya Do¤ufl Yat›r›m A.fi. 1975 y›l›nda kurulan ortakl›k, k›sa sürede geliflme göstermifltir. ‹nflaat ve makine sondaj sanayi, ticaret, turizm, yat›r›m vb. alanlar›nda faaliyette bulunmaktad›r. "Modern iflletmecilik ve ça¤dafl teknoloji standartlar›nda hizmet yürütme"yi ana amaç edindi¤ini aç›klamaktad›r. 1981-1982 dönemi itibariyle Do¤ufl Yat›r›m A.fi.'nin ifltirakleri flunlard›r: ‹nflaat, makine sondaj grubu: Do¤ufl ‹nflaat ve Ticaret A.fi., fiah ‹nflaat ve Ticaret A.fi., Ayson Sondaj ve Araflt›rma A.fi.; Sanayi grubu: Filiz G›da Sanayi ve Tic. A.fi., Vize G›da Sanayi ve Tic. A.fi., Orma Orman Mahsulleri ‹ntegre Sanayi ve Tic. A.fi., Kaplamin Ambalaj Sanayi ve Tic. Halk A.fi., Auer ‹malât A.fi.; Ticaret grubu: Do¤ufl D›fl Ticaret A.fi., Aymak Makine Sanayi ve Tic. A.fi., ‹meks S›nai Mamuller D›fl ve ‹ç Tic. A.fi., Do-Pa Pazarlama ve Da¤›t›m A.fi., Do¤ufl Nakliyat ve Tic. A.fi.; Turizm grubu: Antur Turizm A.fi.; Mali ku - 317 Doktrin Dokümanter Kredi r u m l a r : Ana Yat›r›m A.fi., Türkiye ‹mar Bankas› T.A.fi., Yap› ve Kredi Bankas› A.fi., S›nai ve Mali Teflebbüsler A.fi.; ‹flletmeye geçifl dönemindeki flirketler: Somtafl Tar›m ve Tic. A.fi., Aysal Tel ve Tel Mamulleri Sanayi ve Tic. A.fi., Teknik Makineli ‹nflaat Sanayii A.fi., Ana Konut ‹nflaat ve Tic. A.fi., Trakya G›da ve Konserve Sanayi ve Tic. A.fi. fi. Özgencil Doktrin [Alm. Doktrin] [Fr. Doctrine] [‹ng. Doctrine] Genel anlam›yla belirli bir bütünlü¤ü olan, sistemleflmifl ve güncel yaflama geçirilmeye, gündelik yaflamda uygulanmaya çal›fl›lan görüfl ve düflüncelerin toplam›na verilen isimdir. Doktrinle ideoloji aras›ndaki temel fark, doktrinin uygulama yan›n›n a¤›r basmas›, ideolojinin ise, salt felsefi düzeyde kalabilmesidir. Gene doktrinle iliflkili bir di¤er temel kavram, kuramd›r. Kuramla doktrin aras›ndaki fark da, kuram›n ispatlanabilir yan›n›n a¤›r basmas›na karfl›l›k, doktrinde a¤›r basan yönün s›ras›nda varsay›mlar olmas›d›r. Zaten doktrin sözcü¤ünden kaynaklanan ve hemen tüm dillerde ayn› anlamda kullan›lan doktriner sözcü¤ü, o kiflinin savundu¤u görüflün bilimsel bir biçimde ispatlanabilir olmas›ndan çok, inanca dayanmas› ve kat› bir biçimde, ba¤nazca savunulmas›d›r. Toplum bilimlerinde doktrin genellikle, yaklafl›k görüflleri savunan ve irdeleyen düflünürlerin görüfllerine toplu olarak verilen add›r. Örne¤in iktisatta Klasik Dokt rin, Neoklasikler, Friedmanc›lar, toplum bilimlerinde Sofistler vb. gibi. T. Atefl Dokuma Sanayii [Alm. Textilindustrie] [Fr. Industrie de textile] [‹ng. Ma nufacture of textiles] ‹malat sanayiinin alt sektörlerinden biridir. Uluslararas› endüstriyel s›n›flamada 321 ana grup kodunu al›r. Dokumaya elveriflli her türlü tabii elyaflar›n haz›rlanmas› (sentetik ve cam elyaflar›n haz›rlanmas› hariç), iplik haline getirilmesi, her cins iplikten dokuma yap›lmas›, boyanmas› ve bitirme iflleri yap›l›r. Pamuk ç›rç›rlama, pamuk ipli¤i yapma, pamuklu dokuma üretimi, yün ipli¤i üretimi, yünlü kumafl yap›m›, do¤al ipek ipli¤i üretimi, ipekli kumafl dokunmas›, keten, kendir, kenevir ve jüt elyaf›ndan iplik ve dokuma üretimi, giyim ve ev eflyas› olarak örme ve triko kumafl üretimi, hal› ve kilim üretimi, ip, sicim ve urgan yap›m›, dokuma sanayiinin kapsam›na girmektedir. Geliflmekte olan ülkelerin imalat sanayii sektöründe dokuma sanayii kesiminin pay› oldukça büyüktür. Ülkemizde de imalat sanayii içinde bu sektörün pay› giderek artmaktad›r (Bkz. Ekonomik Faaliyet Kollar›). E. Özötün Dokümanter Kredi [Alm. Dokumentenkredit] [Fr. Crédit documentaire ] [Ing. Documentary credit] Sat›n al›nmalar› için kredi aç›lmas› bir zorunluluk olan mallar üzerinde tasarruf hakk› veren belgelerle güvence alt›na al›nan kredilerdir. Di¤er bir ifade ile, gönderilmekte olan, yoldaki mallara ait belgelere dayan›larak banka taraf›ndan aç›lan bir çeflit avans kredisidir. Bu kredi ifllemleri, de¤iflik flehir ve ülkelerde bulunan kifliler aras›ndaki al›m ya da sat›m ifllemleri dolay›s›yla, sevk edilen mallar üzerinde tasarrufu temsil eden konflimento, sat›fl sözleflmesine göre düzenlenen fatura ve nakil s›ras›nda olmas› muhtemel hasar ve zararar› karfl›layan sigorta poliçesi ile emtian›n niteli¤ine ait menfle flehadetnamesi vb. belgelerin ba¤l› oldu¤u kambiyo senetleri arac›l›¤›yla gerçeklefltirilir. K›sa vadeli bir banka ifllemi olan dokümanter kredi (vesikal› kredi) iflleri iki çeflittir: 1) ‹thalatç› lehine aç›lan kredi: Baflka bir yerden sat›n al›nan mallara ait belgelere dayanan ve ithalatç›n›n durumu dikkate al›narak yap›lan bir kredi ifllemidir: Bunun uygulamas› da iki flekildedir: a) Kabul karfl›l›¤› vesikal› kredi (Contre acceptation): Bu kredide banka, sat›c›n›n müflterisi olan al›c› üzerine ya da do¤rudan do¤ruya kendi üzerine çekece¤i poliçeyi kabul edece¤ini bildirir. Belgeler de bu kabul karfl›l›¤›nda bankaya verilir. Uygulamada banka bu taahhüt sonucu poliçe bedelini ödemez; vadesi gelince poliçe bizzat müflteri taraf›ndan ödenir. Bankan›n kredisi kolaylaflt›r›c› bir rol oynam›fl ve müflteri poliçenin vadesini beklemeden mala fiilen sahip olma imkân›n› elde etmifltir. Burada banka, müflteriden faiz yerine sadece "kabul komisyonu" denilen bir mebl⤛ tahsil eder. b) Tediye karfl›l›¤› vesikal› kredi (Kontre paiment): Bu tür kredilere peflin sat›fllar ve dolay›s›yla ibrazl› poliçeler konu olur. Bu durumda banka, sat›c›lara karfl› (kendisinden gerekli güvenceyi ald›klar› ve lehine kredi açt›klar›) ithalatç›ya gönderilecek mallara ait poliçe bedellerini ödemeyi yükümlenir. Bu durumun do¤al bir sonucu olarak banka, ibraz› halinde poliçe bedellerini ödeyerek belgelere sahip olur. Yukar›da özetlenen "‹thalatç› Lehine Aç›lan Vesikal› Krediler"in her iki türü de kendi içinde ve bir alt basamakta ayr›ca ikiye ayr›l›r; Adi kredi (Crédit ordinaire)è: Burada banka, kesin taahhüde girmeyerek, yaln›z kredi açt›¤› müflterisine gönderilecek mallara ait vesikal› senetlerin kendilerine tevdi edilece¤ini ihbar eder. Teyitli kredi (Crédit confirmé): Bu kredide ise banka taraf›ndan, kredinin ne kadar süreyle verildi¤i, kaç liraya kadar hüküm ifade edece¤i, kredinin kullan›lma flekli ile gönderilecek mallara ait poliçelere ne gibi belgelerin ba¤l› olaca¤›, sat›c›n›n bulundu¤u yerdeki bankaya hitaben yaz›lacak bir mektupta bildirilerek "kesin taahhütlere" giriflilir. 2) ‹hracatç›n›n ibraz edece¤i vesikal› senetlerin bankalarca sat›n al›nmas› yoluyla aç›lan kredi: Dokümanter kredinin ikinci bir çeflidi olan vesikal› senet sat›n al›nmas› yoluyla aç›lan kredi sayesinde sat›c›, gönderdi¤i mal al›c› (ithalatç›) taraf›ndan teslim al›nmadan kendisine gereken paray› sa¤lar. Dolay›s›yla, vesikal› senet sat›n al›nmas› ihracatç›lara kolayl›k sa¤layan bir kredi fleklidir. 318 Dolan›mdaki Para Dolar Basit senetlerin sat›n al›nmas› ile vesikal› senet sat›n al›nmas› aras›nda ifllem flekli yönünden önemli bir fark olmamakla beraber, vesikal› senet sat›n al›nmas›nda baz› temel koflullar›n varl›¤› aran›r. Bunlar: Müflteriye ve muhataba dönük koflullar, Poliçeye ait koflullar, Belgelere ve mallara ait koflullar olarak grupland›r›l›r. S. Cingi • • • Dolan›mdaki Para [Alm. Geld in der Zirkulation] [Fr. Monnaie en circula tion] [‹ng. Money in circulation] Dolan›mdaki para stoku, merkez bankas› paras› hacmi (rezerv para miktar›) ile ticaret bankalar› paras› hacminden (kaydî para hacminden) oluflur. Fiilen dolanan para ise, dolan›mdaki bu para stokundan banka sisteminin rezervlerinde bulunan para miktar›n›n düflülmesiyle bulunur. Bu, halk›n elinde tuttu¤u para ya da dar anlamda dolanan para olarak nitelenir. Dolan›mdaki para stoku art›fl›n›n egzojen kaynaklar› üç gruba ayr›labilir: a) Merkez bankas› kredileriyle finanse edilen hazine harcamalar›, b) Ödemeler dengesi fazlal›¤›n›n neden oldu¤u döviz giriflleri, c) ‹ddihar›n çözülmesi. Merkez bankas›n›n dolan›mdaki para stoku üzerinde gerçeklefltirdi¤i denetimin arac› ise banka likiditesi’dir (parasal taban). Merkez bankas›, banka likiditesi üzerinde üç de¤iflik eyleme geçerek dolan›mdaki para miktar›n› de¤ifltirebilir. Bunlar, 1) Aç›k piyasa ifllemleri yapmak, 2) Zorunlu rezerv oranlar›n› de¤ifltirmek, 3) Reeskont oranlar›n› de¤ifltirmektir. (Bkz. Rezerv Para, Kaydî Para, Parasal Taban). S. Abaç Burada M, Para miktar›n›, V, Paran›n dolan›m h›z›n›, P, Fiyatlar genel seviyesini, T, ‹fllem hacmini belirtmektedir. Mübadele denklemi aç›k bir gerçe¤in ifadesidir. Örne¤in, ekonomide belli bir dönem içinde para ile yap›lan al›flverifller 1 milyon ifllemden ibaretse ve her ifllemde uygulanan ortalama fiyat 10 para birimi ise, ifllemlerin para ile ifade edilen toplam hacmi 10 milyon para ünitesi olarak belirlenecektir. Öte yandan ülkedeki para hacmi 2 milyon para ünitesi ise, bu para ünitesi ortalama 5 kere el de¤ifltirecek (paran›n dolan›m h›z›), yani 5 ayr› ifllemde kullan›lacakt›r. Fisher'e ve onu izleyen iktisatç›lara göre mübadele denklemindeki (V) ve (T) parametreleri belli bir dönem boyunca de¤iflmez. Dolan›m h›z›n›n say›sal de¤erini belirleyen halk›n sosyopsikolojik davran›fllar› ve kurumsal yap›d›r. Bu yüzden, ola¤anüstü durumlar d›fl›nda, bu say›sal de¤erde önemli de¤iflmeler beklenemez. Klasik teoriye göre ekonomideki bütün kaynaklar tam kullan›m halinde bulundu¤undan, belli bir dönem içinde (T) parametresi de de¤iflmez. fiu halde para miktar›ndaki art›fllar do¤rudan fiyatlar genel düzeyinin yükselmesine ve paran›n de¤erinin düflmesine sebep olacakt›r. Fisher'in mübadele denkleminde (T) yerine reel milli gelir düzeyi veya baflka bir deyiflle üretim hacmi kullan›labilir. Yaln›z bu takdirde paran›n dolan›m h›z› daha düflük bir say›sal de¤er tafl›yacakt›r. Çünkü sadece nihaî mal ve hizmetlerin dikkate al›nd›¤› gelir hacmi genel ifllem hacminden daha dard›r. Bu durumda mübadele denklemi flöyle yaz›labilir: MVy = PyY Dolan›m H›z› [Alm. Umlaufsgeschwinligkeit des Geldes] [Fr. Vélocité de circulation] [‹ng. Velocity of circulation] Dolan›m h›z›, para de¤erini aç›klayan Miktar Teorisinde çok önemli bir parametredir. Paran›n, de¤er ölçüsü fonksiyonunu baflarabilmesi için, kendi de¤erinin istikrarl› olmas› gerekir. Bununla birlikte çeflitli nedenler yüzünden paran›n de¤eri zamanla de¤iflmektedir. Paran›n de¤eri, para biriminin sat›n alaca¤› mal ve hizmetler toplam›yla ölçülebilir. fiu halde paran›n de¤eri fiyatlar genel seviyesiyle ters orant›l›d›r. Örne¤in fiyatlar genel seviyesi endeksi iki kat›na yükselmiflse paran›n de¤eri yar›ya düflmüfl demektir. Paran›n de¤erindeki de¤iflmelerin nedenlerini aç›klamaya çal›flan klasik iktisatç›lar›n görüfllerine Miktar Te orisi ad› verilmifltir. Miktar teorisi, para miktar›ndaki de¤iflmelerle fiyatlar ve dolay›s›yla paran›n de¤eri aras›nda iliflki kurmaktad›r. Miktar teorisi bafll›ca iki görüfl halinde geliflmifltir: Mübadele yaklafl›m›, para tutumu yaklafl›m›. Mübadele yaklafl›m› en aç›k flekilde Amerikal› iktisatç› Irving Fis her taraf›ndan ele al›nm›flt›r. Fisher miktar teorisini aç›klamak için mübadele denklemi denilen ve afla¤›da gösterilen denklemden yararlanm›flt›r: MV=PT Burada Vy Paran›n gelir dolan›m h›z›n›, Py Nihaî mallara ait fiyatlar genel seviyesini, y, reel millî geliri göstermektedir. Fiyatlar genel düzeyi ile reel gelirin çarp›m› nominal millî geliri (Y) verdi¤ine göre bu denklem MV = Y fleklinde de yaz›labilir. E. Alkin Dolar [Alm. Dollar ] [Fr. Dollar ] [‹ng. Dollar ] Dolar sözcü¤ü, 16. yy'dan sonra Alman para birimi olarak kullan›lan “Thaler”in de¤iflmifl bir fleklidir. Amerika'n›n keflfinden sonra ‹spanya krallar› taraf›ndan yarat›lan gümüfl paray› ifade eden "Dolera"dan gelmektedir. Dolar, 22 Haziran 1776'dan beri Amerika Birleflik Devletleri'nin para birimidir. ABD ba¤›ms›zl›¤›na kavuflunca dolar gümüfl para olarak bas›lmaya baflland› ve 1786'da a¤›rl›¤› 24,3 g olarak belirlendi. 1792'de bimetallizm (çift metalli sistem) uygulanarak tan›m›n kapsam›na alt›n da al›nd›; 1 dolar, 24,06 g saf gümüfl ve 319 Dolar A盤› Dolayl› Vergi Dolayl› ‹flçilik 1 603,8 miligram saf alt›na eflit say›ld›. Alt›ndan kaç›fl karfl›s›nda 1837'de tan›m de¤iflti. 1849'da Kaliforniya'daki alt›n yataklar›n›n keflfedilmesinden sonra ise ilk alt›n dolarlar bas›ld›. Ne var ki, boyutlar› çok ufak olan bu paralar fazla yayg›nlaflmad›. 1933-34 y›llar›nda bütün alt›n paralar devlete devredilerek alt›n külçe sistemine geçildi. Bu sistemle alt›n-dolar paritesi 1 ons alt›n (yaklafl›k 31 g) = 35 $ olarak saptand› ve dolan›ma sürülecek dolarlar için % 25 alt›n karfl›l›k bulundurma zorunlulu¤u getirildi. ABD içinde dolarlar›n alt›na çevrilmesi de yasakland› ve alt›n rezervlerinin yaln›z d›fl taleplerin karfl›lanmas›nda kullan›lmas› öngörüldü. ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda kurulan Bretton-Woods sistemi, dolara bütün uluslararas› ifllemleri düzenlemek gibi çok önemli bir ifllev tan›yarak, bu para birimini "anahtar para" durumuna getirdi. Ancak 1971'de ABD, sahip oldu¤u alt›n rezervleri ile yarat›lm›fl olan dolar hacmi aras›ndaki a盤›n büyük boyutlara eriflmesi karfl›s›nda, dolar›n alt›na konvertibilitesini kald›rd›. ABD Dolar› 100 Sent'e ayr›lmaktad›r. Amerikan Dolar›’ndan türeyen Kanada Dolar› da ayn› flekilde 100 Sent'e bölünmüfltür. S. Abaç [Alm. Indirekter Lohn] [Fr. Salaire indirect ] [‹ng. Indi rect wage] Bir iflletmenin üretti¤i mal ya da hizmetin maliyetine do¤rudan girmeyen dolayl› veya yard›mc› iflçiliktir. ‹flletmenin ya da üretimin çeflidine göre dolayl› iflçilik türleri ortaya ç›kabilir. Hemen her iflletmede rastlanabilecek bafll›ca dolayl› iflçilik ödemeleri flöyle s›ralanabilir: 1) Yönetim kadrosunda görev yapanlara ödenen maafl ve ücretler, 2) Temizlik, bak›m, onar›m ifllerinde çal›flanlar›n ücretleri, 3) Kap›c›, bekçi gibi koruma görevlilerine ödenen ücretler. (Bkz. Dolays›z ‹flçilik) E. Tokgöz Dolayl› Maliyet Dolar A盤› [Alm. Dollarlücke] [Fr. Déficit de dollar] [‹ng. Dollar gap] ‹kinci Dünya Savafl› sonras›, Avrupa'n›n yeniden onar›m› s›ras›nda oluflan büyük Dolar a盤›, iktisat termino lojisine bu sözcü¤ü soktu. Sözcük bafllang›çta salt Avrupa'daki döviz k›tl›¤›n› tan›mlarken, günümüzde geliflmekte olan tüm ülkeler grubunun karfl›laflt›¤› döviz a盤›n› nitelemekte kullan›lmaktad›r. K›ta Avrupas›'nda ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda mal a盤› baflgösterdi¤inden, insanlar›n elindeki kullan›lmam›fl birikimler Avrupa ülkelerinin ithalat›n› tüketim mallar› yönünden de önemli ölçüde art›rm›fl, dolay›s›yla eldeki döviz rezervleri büyük oranda tükenmifltir. Ancak, Amerika'n›n bafllatt›¤› Avrupa Kalk›nma Prog ram› ile birlikte Dolar a盤› büyük ölçüde ortadan kalkm›flt›r. K. Mortan. Dolar Alan› [Alm. Dollarzone] [Fr. Zone dollar] [‹ng. Dollar area ] ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda ellerinde Sterlin cinsi döviz birimi bulunup da bunlar› serbestçe Dolar’a çevirme hakk›na sahip olan ülkelerin oluflturdu¤u gruba verilen add›r. ‹ngiltere'nin 1958 y›l›nda Sterlin’i konvertibl duruma getirmesi ile bu uygulama fiilen durmufltur. Söz konusu ülkeler grubuna Bolivya, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Dominik, Ekvador, El Salvador, Guatemala, Haiti, Honduras, Meksika, Nikaragua, Panama, Venezuela, Liberya ve Filipinler giriyordu. Günümüzde Dolar Alan› terimi, ulusal paras›n› dolar birimine göre ayarlayan ülkeler için kullan›lmaktad›r. Bu ülkeler ulusal paralar›n› Dolar’›n de¤erindeki yükselifl ve inifllere göre ayarlarlar. K. Mortan [Alm. Indirekte Kosten, Gemeinkosten] [Fr. Prix indi rect] [‹ng. Indirect cost] Bir iflletmenin üretti¤i ürünlere do¤rudan do¤ruya yüklenemeyen tüm maliyet unsurlar›"dolayl› maliyet" ya da"endirekt maliyet" diye tan›mlan›r. Bu tür maliyet kalemleri genel üretim maliyetleri (GÜM) kavram› çerçevesindedir. Dolayl› maliyet niteli¤indeki maliyet kalemleri, dolays›z malzeme ve dolays›z iflçilik d›fl›nda kalan tüm maliyet kalemlerini kapsar. Bu tür maliyetlerin bafll›calar› flunlard›r: Dolayl› malzeme, dolayl› iflçilik, amortismanlar, enerji, kiralar, sigorta primleri, vergiler, resimler, harçlar. (Bkz. Dolays›z Maliyet, Dolays›z ‹flçilik). F. Bilgino¤lu Dolayl› Vergi [Alm. Indirekte steuern] [Fr. Contributions indirectes] [‹ng. Indirect tax] Dolayl›-dolays›z vergi ay›r›m›nda çeflitli k›staslar kullan›lmaktad›r. Söz konusu k›staslar› dolayl› vergiler aç›s›ndan ele almak mümkündür. Bir k›stasa göre, devaml› bir vergi yetene¤i göstermeyen ve bu yönü itibariyle geçici konulardan al›nan vergiler dolayl›d›r. Örne¤in, emlâk, gelir vergilerinde konuda bir devaml›l›k varken gümrük vergisinin konusu devaml› de¤ildir. Bundan dolay›, ayn› nitelikte bulunan gümrük vergisi, tüketim vergileri gibi vergiler dolayl› vergi kabul edilmektedir. Di¤er bir k›stas yans›ma ile ilgilidir. Buna göre kanuni vergi yükümlüsü ile vergiyi nihai olarak yüklenen ayn› kifliler de¤ilse, vergi dolayl› bir vergidir. Söz konusu vergi, fiyat mekanizmas› yoluyla, kanuni yükümlüden bir baflkas›na yans›m›flt›r. Gümrük, sat›fl, tüketim vergilerinde kanuni vergi yükümlüsü, ödemifl oldu¤u vergiyi -flartlar›n uygun olmas› halinde- fiyatlara ekleyerek bir baflkas›na yans›tma imkân›na sahiptir. Hatta kanun koyucu, söz konusu vergiler için yans›may› kolaylaflt›r›c› hükümler de getirebilir. Dolayl›-dolays›z vergi ay›r›m›nda kullan›lan bir baflka k›stas da verginin gelir ve servete ulaflmada araç kul- 320 Dolays›z ‹flçilik Dolu Sigortas› lan›p kullanmad›¤›d›r. Vergiler sonuçta gelir ya da servetten ödenecektir. Buna göre gelir ya da servete dolayl› olarak ulaflan vergiler dolayl› vergi kabul edilmektedir. Sat›fl, gümrük, tüketim vergilerinde, gelir ya da servete dolayl› yoldan ulafl›lmaktad›r. (Bkz. Dolays›z Vergi) Dolays›z ‹flçilik Y. Öncel [Alm. Direkter Lohn] [Fr. Salaire direct ] [‹ng. Direct wage] Daha çok, maliyet muhasebesinde kullan›lan bir terimdir. Bir mal›n üretim maliyetinin belirlenmesinde, do¤rudan birim maliyetine kat›lan gider çeflitlerine dolays›z giderler denir. Bunlar›n bafl›nda dolays›z hammadde ve dolays›z iflçilik giderleri yer al›r. Bir iflletmenin üretti¤i mallar ya da yapt›¤› hizmet için harcanan ve maliyetlere do¤rudan yüklenebilen iflçilik, dolays›z iflçiliktir. Bu iflçilik, el eme¤i ve basit araçlarla hammaddeye biçim verme niteli¤inde olabilece¤i gibi, çok modern makineleri kullanmak biçiminde de olabilir. Bu çeflit iflçilik karfl›l›¤› ödenen ücretler, maliyet içinde dolays›z iflçilik pay›n› temsil eder. ‹flçinin eline geçen net ücret d›fl›nda kalan sigorta ve sendika aidatlar› gibi kesenekler ise genel imalat giderleri içinde yer al›r. (Bkz. Dolayl› ‹flçilik). E. Tokgöz Dolays›z Maliyet [Alm. Direkte Kosten, Einzelkosten] [Fr. Prix de revient direct] [‹ng. Direct cost] Birim maliyetinin saptanabilmesi amac›yla, bir iflletmenin üretti¤i ürünlere do¤rudan do¤ruya yüklenebilen maliyetlere,"dolays›z maliyet" ya da"direkt maliyet" denir. Direkt maliyet kavram›, bir maliyet yerine veya bir departmana dolays›z olarak yüklenebilen maliyet kalemlerini de kapsar. Dolays›z maliyetler, bir ürün için ne kadar harcand›¤› bilinen maliyetlerdir. Bu maliyet kalemi teoride ve uygulamada direkt malzeme ya da hammadde ve do¤rudan iflçilik olarak iki gruba ayr›l›r. Direkt malzeme, bir ürünün içine giren ve onun ana yap›s›n› oluflturan tüm maddelerdir. Do¤rudan iflçilik ise, do¤rudan do¤ruya ürün ya da üretim ifllemleri için harcanan iflçiliktir. (Bkz. Dolayl› Maliyet, Dolays›z ‹flçi lik). F. Bilgino¤lu Dolays›z Vergi [Alm. Direkte Steuern] [Fr. Impôt direct] [‹ng. Direct tax] Yükümlüden do¤rudan, arac› olmaks›z›n al›nan vergi çeflidine denir. Böyle bir vergiyi belirleyen temel özellik, yükümlünün kendine düflen vergi yükünü baflkalar›na yans›tma olana¤›n›n bulunmamas›d›r. Verginin yasal yükümlüsüyle, fiilen vergiyi ödeyen, ayn› kiflidir. Türk vergi sistemi içinde yer alan bafll›ca vergiler aras›nda “Gelir Vergisi”, “Kurumlar Vergisi”, dolays›z vergiler aras›nda "Emlâk Vergisi" ve "Motorlu Tafl›tlar Vergisi" say›labilir. Bu verginin dolays›z olmas›n› belirleyen temel özellik, verginin yans›t›lamaz olmas›d›r. Dolays›z vergilerin ikinci önemli özelli¤i, yasal yükümlülerinin vergiyi ödeme zaman›ndan önce belli olmas›d›r. Genellikle her y›l sonunda yükümlünün ad›, unvan› ve adresi esas al›narak tarh ve tahakkuk ifllemi yap›l›r. Örne¤in Gelir, Kurumlar ve Emlâk vergilerinde vergi dairesi, yükümlünün yaz›l› beyan›na dayanarak tahakkuk ve tahsil ifllemini yürütür. Oysa dolayl› vergilerde geçici olarak ve vergiyi do¤uran olay›n meydana geldi¤i anda, vergi tarh ve tahsil ifllemi yap›lm›fl olur. Örne¤in tüketim ve gider vergileri bu özellikte vergilerdir. Dolays›z vergiler içinde -gerek yükümlü say›s› ve gerekse toplam vergi gelirleri içindeki pay› yönündenen önemlisi gelir vergisidir. Bat› Avrupa ülkeleri esas al›narak yap›lan de¤erlendirmelere göre, toplam vergi gelirleri içinde dolays›z vergilerin pay› dolayl› vergile rin pay›n› afl›yorsa, o vergi sistemi adil bir sistemdir. Bu görüflten hareket ederek Türk vergi sistemine bak›ld›¤›nda, 1923’ten itibaren uzun y›llar boyunca vergi gelirleri içinde dolayl› vergilerin pay› sürekli olarak % 50’nin üstünde gerçekleflmifltir. 1977 y›l›ndan itibaren ise durum de¤iflmifltir; dolays›z vergilerin pay›n›n son y›llarda % 50’nin alt›na düfltü¤ü gözlenmektedir. Merkezî hükümetin tahsil etti¤i vergiler göz önüne al›nd›¤›nda, dolays›z vergilerin vergi gelirleri içindeki pay› 1990 (% 52,1), 1991 (% 52,3) ve 1992 (% 50,4) y›llar›nda % 50’nin üzerindeyken, bu durum son üç y›lda tersine dönmüfl ve dolays›z vergilerin pay› % 50’nin alt›na düflmüfltür. Bu pay 1993 y›l›nda % 48,6, 1994 y›l›nda % 48,2 iken, 1995 y›l›nda % 40,6 olarak gerçekleflmifltir. (Bkz. Dolayl› Vergi, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi). E. Tokgöz/fi.Akkaya Dolu Sigortas› [Alm. Hagel versicherung ] [Fr. Assurance contre grêle ] [‹ng. Hail insurance ] Dolu hasarlar›n›n sigortas›n› uygulayan sigorta müesseseleri az, çok, daha çok ve en çok dolu düflen bölgelere göre prim tarifeleri tanzim ederler. Fakat baz› hallerde dolu yo¤unlu¤unun bölge esas›na uymad›¤› bölgelerde bir veya birkaç y›l dolunun az düfltü¤ü veya hiç düflmedi¤i vâkidir. Bazen de, dolunun az düfltü¤ü bölgelerde s›k s›k tekerrür eden dolu ya¤›fllar›ndan dolay› büyük hasarlar husule gelmektedir. Dolu rizikosunun gerçekleflme ihtimali genel olarak ürünlerin toprakta bulundu¤u aylarda artar. Bu aylarda, ürünlerin doluya karfl› mukavemetleri, hassasiyetleri ve tekrar geliflme imkânlar›, sigortac› için büyük önemi haizdir. Mevsim bafl›nda doluya karfl› mukavemetleri az, hassasiyetleri fazla olan ürünlerin mevsim sonunda mukavemetleri çok, hassasiyetleri ise azd›r. Bunlar›n tekrar geliflme imkânlar› mevsim bafl›nda daha fazlad›r. Dolunun sebep oldu¤u hasarlar› büyütmek veya ço¤altmak pek güçtür. Çünkü bu branfllarda da hasarlar›n kasten büyütüldü¤ü sigortac›lar taraf›ndan kolayca tespit edilebilmektedir. Bunun için dolu hasarlar› sigortas›nda, sübjektif rizi - 321 Domar Evsey D. Domar’›n Büyüme Modeli ko önemli rol oynamaz. Sigortac›n›n tazminattan %1520 aras›nda muaf tutulmas›n›n sebebi bu rizikonun a¤›rl›¤›ndan, y›¤›n halinde gerçekleflmesinden dolay›d›r. Hayvan sigortalar›nda rastlad›¤›m›z muafiyet ise, sübjektif rizikonun, hasarlar›n gerçekleflmesine büyük etkiler yapmas›ndan ileri gelmektedir. Dolu hasarlar› sigortas›ndaki muafiyetler, a¤›r hasarlara sebep olan dolu rizikosunu sigorta edilebilir hale getirmektedir. Ayr›ca mükerrer sigortan›n dolu rizikosunun belli bir oran›n›, muayyen bir orandan fazla olan›n› veya muayyen bir oran›n› yüklenmesiyle, bu a¤›r riziko sigortalanabilir hale gelmektedir. G. Uras Domar, Evsey D. (1914- ) Amerikal› iktisatç›d›r. Büyüme teorilerinin geliflmesine katk›lar› olmufltur. Kendi ad›n› tafl›yan bir büyüme modeli vard›r. Dengeli büyüme koflullar›n› tahlil etmifltir. Afl›r› sermaye birikiminin yol açabilece¤i istikrars›zl›klar› belirtmifltir. (Bkz. Harrod-Domar Modeli ). F. Ergin (t-1) döneminde arz-talep dengesinin mevcut oldu¤u varsay›ls›n. Dengenin devam etmesi için (t) dönemindeki talep ve arz art›fllar›n›n birbirine eflit olmas› gerekir. ∆Yt = ∆Yt’ 1 ∆It = σIt-1 α Bu arz-talep dengesinin devam› için müteflebbislerin hangi oranda yat›r›m art›fl›na karar verecekleri, son denklem yard›m›yla saptanabilir. ri = 1 I α t Yat›r›mlardaki her art›fl, milli geliri ya da talep seviyesini çarpan etkisiyle yükseltecektir. Yt = 1 ∆ I t α (t) döneminde toplam arz art›fl›n› yaratan, bir önceki dönemde sermaye stokuna yap›lan ekler, yani yat›r›m harcamalar›d›r. ∆Yt = σ∆Kt-1 = σ It-1 Yt = = ασ fiu halde müteflebbisler, bir denge döneminden bafllayarak yat›r›mlar› her dönem (ασ) oran›nda art›rmaya karar verdikçe, bafllang›çtaki denge devam edip gidecektir. Bu durumda büyüme h›z›n›n ne olaca¤› da saptanabilir. Geçen dönemin yat›r›mlar› geçen dönemin talep seviyesini belirlemifltir: Domar'›n Büyüme Modeli [Alm. Domarsche Wachstummodell] [Fr. Modèle de croissance de Domar ] [‹ng. Domar growth model] ‹ktisat literatüründe en çok sözü edilen büyüme teorilerinden biridir. Domar'a göre tasarruflar, milli gelirin fonksiyonudur. S = αY Toplam arz› (Y) belirleyen, ekonomideki sermaye stoku (K) ile sermayenin potansiyel sosyal verimlili¤idir (σ). Y=σK Buradaki sermayenin verimlili¤i kavram›n›n, di¤er faktörler sabitken sadece sermaye genifllemesinin yaratt›¤› ürünün art›fl h›z›n› ifade eden verimlilik anlam›na gelmedi¤i aç›kt›r. Sosyal verimlilik, sermaye art›fl›n›n sonuç olarak bütün ekonomide meydana getirdi¤i has›la art›fl›na, potansiyel verimlilik ise yarat›lan kapasitenin tamam›n›n kullan›lmas› halinde meydana gelebilecek has›la art›fl›na iflaret etmektedir. (t) döneminde yap›lan yat›r›mlar o dönemin gelir seviyesini ya da toplam talebi, çarpan etkisiyle belirleyecektir (tasarruf fonksiyonunda ba¤›ms›z tasarruflar›n bulunmad›¤› ve dolay›s›yla ba¤›ms›z tüketim harcamalar› yap›lmad›¤› varsay›lmaktad›r). ∆It It-1 Yt-1 = 1 α It-1 Bu dönemin arz art›fl›n› geçen dönemin yat›r›mlar› belirler: ∆Y-t = σ It-1 Ayn› karar (dengeli) büyüme için talep art›fl›n›n arz art›fl›na eflit olmas› gerekir. ∆Yt = ∆Yt = σIt-1 Son denkleme göre dengeli büyüme h›z› flöyledir: ry = ∆Yt Yt-1 = σIt-1 1 α = ασ It-1 fiu halde (ασ) oran›nda yat›r›m art›fl› karar›, büyüme h›z›n› da (ασ) a olarak belirleyecektir. Buraya kadar anlat›lanlar, bu dengeye neden"b›çak s›rt› denge" ad› verildi¤ini, yani dengeden ayr›l›nd›¤›nda ortaya ç›kan etkiler yüzünden dengeden gitgide uzaklafl›ld›¤›n›, say›sal örnekler yard›m›yla aç›klayabilir. Bir A ülkesinde tasarruf meyli α = 0,2, sermayenin potansiyel sosyal verimlili¤i σ = 0,3 olsun. Yani halk her gelir seviyesinin ve gelir art›fl›n›n % 20'sini tasarruflara ay›rmakta ve ekonomide sermaye stoku ile bu stoka yap›lan her ilave (yani yat›r›m) kendi de¤erinin % 30'u kadar has›la art›fl› sa¤lamaktad›r. Bafllang›çta talep ve arz 100'er milyar para ünitesi olsun. Afla¤›daki tabloda yat›r›mlar her dönem ασ = 0,2 x 0,3 = 0,06 = %6 oran›nda artt›¤›nda, arz-talep dengesinin devam etti¤i ve bu dengeli büyüme h›z›n›n da % 6 olaca¤› aç›kça görülmektedir. Tabloun ikinci ve üçüncü k›sm›nda ise, dengeden ayr›lmas› halinde ortaya ç›kan durum incelenmektedir. 322 Domar'›n Büyüme Modeli Domar'›n Büyüme Modeli α = 0,2, 1/α = 5,0 σ = 0,3 (g = 10/3) ri = r =y 0,06 Y ∆Y I ∆II ∆Y Y 100,00 106,00 112,36 ...... 6,00 6,36 20,00 21,20 22,47 ...... 1,20 1,27 ...... 6,00 6,36 100.00 106,00 112,36 100,00 110,00 121,00 133,10 ...... 10,00 11,00 12,10 20,00 22,00 24,20 26,62 ...... 2,00 2,20 2,42 ...... 6,00 6,60 7,26 100,00 106,00 112,60 119,86 100,00 105,00 110,25 115,75 ...... 5,00 5,25 5,50 20,00 21,00 22,05 23,15 ...... 1,00 1,05 1,10 ...... 6,00 6,50 6,61 100,00 106,00 112,30 118,91 fiimdi bu tabloyu aç›klamaya çal›flal›m. Tablonun birinci k›sm›nda bafllang›ç dönemindeki 20,00 milyar ünitelik yat›r›m›n bir sonraki dönemde arz› σIt-1 = 0,3 x 20 = 6 milyar art›rd›¤› görülüyor. Sorun fludur : ‹kinci dönemin yat›r›m harcamalar› ne olmal›d›r ki talep de arz gibi ancak 100'den 106'ya ç›ks›n ve bafllang›çtaki arz-talep dengesi korunsun. Yukardaki dengeli büyümeyi sa¤layan yat›r›m art›fl h›z› formülüne göre, ikinci dönemin yat›r›mlar› birinci döneminkinden ri = ασ = 0,2 x 0.3 = 0,06 = % 6 oran›nda fazla gerçekleflirse denge devam edecektir. Gerçekten, ilk dönemin yat›r›m seviyesi 20 milyar›n %6 üstünde 21,20 milyar olarak gerçekleflecek olursa, ikinci dönem yat›r›mlar›n çarpan etkisi Yt = 1 α It = 5 x 21,20 = 106 milyarl›k talep seviyesi yaratacakt›r. Böylece arz-talep dengesi tutturulmufl oluyor. Üçüncü dönemin arz art›fl›n› ise ikinci dönemin yat›r›mlar› ∆Yt = σIt-1 0,3 x 21,20 = 6,36 milyar olarak gerçeklefltirmekte ve toplam arz› 112,36 milyara ç›karmaktad›r. E¤er üçüncü dönemin yat›r›mlar› yine ikinci dönemin yat›r›mlar›ndan %6 fazlas›yla (21,20x1,06) 22,47 milyar olarak gerçekleflirse üçüncü dönemin talebi de 5 x 22,47 = 112,36 milyar olarak arz seviyesine eflitlenecektir. Tablonun ikinci k›sm›nda yat›r›mlar›n her dönemde bir önceki döneme göre %10 fazlas›yla gerçeklefltirildi¤i gözüküyor. Bu durumda toplam talep de çarpan etkisiyle % 10 büyüyecek, fakat arz daha bafllang›çtan itibaren bu gidifle ayak uyduramayacak ve arz ile talebin aras› gitgide aç›lacakt›r. Burada talebin büyüme h›z›, arz-talep dengesini sa¤layacak büyüme h›z›n› aflm›fl ve ekonomiyi dengeden çekip götürmüfltür. Tablonun üçüncü k›sm›nda ise, yat›r›mlar her dönemde bir önceki dönemin %5 fazlas›yla gerçekleflmektedir. Bu yüzden talebin büyüme h›z› da % 5 olarak dengeli büyüme h›z› % 6'n›n alt›nda bulunmakta, bu sefer talep gitgide arz›n gerisinde kalmaktad›r. Domar modelini geometrik olarak tan›mlamak da mümkündür. fiekilde birinci kadranda çarpan (tasarrufyat›r›m eflitli¤i) etkisiyle ortaya ç›kan talep (milli gelir) seviyesi, ikinci kadranda talep-arz eflitli¤i, üçüncü kadranda sermayenin verimlili¤i yoluyla talebe eflit arz yaratacak kapasite ya da sermaye stoku gösterilmektedir. S = αY do¤rusunun e¤imi marjinal tasarruf e¤ilimine (α), talep-arz eflitli¤i do¤rusunun (Y-Y) e¤imi üniteye, arz do¤rusunun (Y=σK) e¤imi marjinal verimlili¤ine (σ) eflittir. Bafllang›ç döneminde arz-talep dengesinin bulundu¤u varsay›m› alt›nda (OA) yat›r›m›n (20 milyar) yaratt›¤› (OY 0) talebine (100 milyar) eflit (OY0) arz›n› üretecek sermaye (OK0)’d›r. (OA) yat›r›m› bu kapasiteye kendi kadar ilavede bulunmufl ve stoku (K0)’dan (K 1)’e ç›km›flt›r (KO0 + 20 milyar). (K0K1) kapasite art›fl›n›n, marjinal verimlili¤e göre σK0K1 = σ∆K=σ OA =Y 1Y2 = ∆Y (0,3 x 20 = 6 milyar) yeni arz yarataca¤› aç›kt›r. S=α I I2 I1 I1 22,4 7 21,2 20 K K +20+21,20 K K 10 10 Y0 Y1 112,3 Y1 Y2 Y0 10 Y1 10 Y 2 112,3 K Y Domar Modelinin Geometrik Yorumu 323 Y= Y Domar'›n Büyüme Modeli Arz-talep dengesinin devam› için bir sonraki dönemin yat›r›mlar› (OY1) arz›na eflit, yani (OY1) kadar talep (106 milyar) yaratmaktad›r. Geometrik yoldan bu problemin çözümü, (I1) yat›r›m do¤rusunu, (I0) do¤rusundan (OA) uzakl›¤›n›n (ασ) oran› kadar kayd›rmakt›r. Böylece yeni yat›r›m harcamas›n›n (20,00 + 0,06 x 20 = 21,20 milyar) çarpan etkisiyle (OY1) arz›na eflit (OY1) talebini yarataca¤› hemen göze çarpmaktad›r. Fakat bu sefer de (I1) yat›r›mlar› üretim kapasitesine yine kendi kadar ilâvede bulunmufl ve sermaye stokunu (OK1)’den (OK2)’ye (OK1 + 21,20 milyar) ç›karm›flt›r. (OK2) sermaye stoku , marjinal verimlilik parametresine göre (OY2) arz›n› yaratacakt›r. Sorun yine ayn›d›r. (OY2) arz›na eflit talebi hangi yeni yat›r›m seviyesi belirleyecektir? Çözüm için, (I1) do¤rusunu (OB) uzakl›¤›n›n (ασ) oran› kadar yukar› kayd›rmak yeter. Böylece (OY2) talebini yaratacak (I2) yat›r›m seviyesi belirlenir. I1, I 0’›n ya da I2, I1’in yüzde (ασ) kadar üstünde yer almazsa ne olabilir? Örne¤in (I 1) yat›r›mlar› (OB) kadar de¤il de (I1) kadar olsun. Bu takdirde bir önceki dönemin yat›r›mlar›yla üretim kapasitesindeki art›fl, toplam arz› (OY1) seviyesinde belirlerken, (I›´) yat›r›mlar› toplam talebi (OY’1) seviyesinde belirler. Sonuç olarak, arz-talep dengesi kurulamaz. E. Alkin Donatan [Alm. Reeder] [Fr. Armateur] [‹ng. Ownership] Ticaret Kanunu’nun 946/1. maddesi uyar›nca, gemisini deniz ticaretinde kullanan gemi sahibine "donatan" denilir. Bununla beraber, kanun, kendisinin olmayan bir gemiyi kendi ad›na deniz ticaretinde bizzat ya da kaptan marifetiyle kullanan kiflinin, üçüncü kiflilerle olan iliflkilerinde donatan say›laca¤›n› aç›klam›flt›r. Bu hükme karfl›n, ö¤retide sadece kendi gemisini deniz ticaretinde kullanan kifliye "donatan" ad› verilmekte, baflkas›n›n gemisini kendi ad›na kullanan kifliye ise "gemi iflletilme müteahhidi" denilmektedir. Malik, geminin iflletilmesinden dolay› gemi alacakl›s› s›fat› ile bir istemde bulunan kiflinin, bu iflletilme, malike karfl› haks›z ve alacakl› da kötü niyet sahibi olmad›kça, hakk›n› istemesine engel olamaz. (TK m. 946/2) Donatanl›k s›fat›n›n kazan›lmas› aç›s›ndan, gemiyi kullanan kiflinin gerçek ya da tüzel kifli olmas›n›n herhangi bir önemi yoktur. Kanun, iflletilen geminin bir deniz gemisi olmas›n› arad›¤› için, bir içsu gemisini iflleten kimse "donatan" say›lamaz. ‹kinci olarak, geminin kâr elde etmek amac›yla iflletilmesi gerekir; sadece tafl›mada kullan›lmas› zorunlu de¤ildir. Bununla beraber, faaliyetin geçici olmas›, bunu icra edenin donatan say›lmas›na engel de¤ildir. Son olarak, gemi iflletenin bunu kendi ad›na kullanmas› gerekir. Donatan, kural olarak tacirdir: TK m. 12/1 uyar›nca, kara, deniz ve havada yolcu ve eflya tafl›ma faaliyeti "ticaret" say›lm›flt›r. Bir ticari iflletmeyi kendi ad›na iflleten kimse tacir oldu¤u için (TK m. 14/1), donatan da tacirdir. Bununla beraber, devlet, il, belediye gibi kamu tüzel kiflileri bir ticari iflletmeyi iflletseler bile tacir say›lmaya- Donatan caklar› için, bu gibi kifliler bir gemiyi deniz ticaretinde kullansalar da tacir s›fat›n› kazanamayacaklard›r. TK m. 947'ye göre, "Donatan, gemi adamlar›ndan birinin vazifesini yaparken iflledi¤i kusur neticesinde üçüncü flah›slara verdi¤i zararlardan dolay› mesuldür; flu kadar ki, donatan›n yükle ilgili flah›slara karfl› olan mesuliyeti, tafl›yan›n gemi adamlar›n›n kusurundan do¤an mesuliyeti derecesindedir." Görüldü¤ü gibi TK, donatan›n gemi adamlar›n›n neden olduklar› zararlar nedeniyle sorumlulu¤unu BK'dan farkl› bir biçimde düzenlemifltir. TK m. 947 uyar›nca, donatan›n sorumlu tutulabilmesi için, zarar›n gemi adamlar›ndan birinin kusuru sonucunda ve gemi adam›n›n görevini yaparken ortaya ç›kmas› zorunludur. Donatan, gemi adamlar›n›n kusursuz bir biçimde üçüncü kiflilere verdikleri zararlardan sorumlu de¤ildir. An›lan maddeye göre, donatan›n sorumlulu¤u objektif bir sorumluluktur. Kanun, donatan›n kendi fiil ve ihmallerinden dolay› sorumlulu¤unu bazen ayr›ca düzenlemifltir. TK’da düzenlenmeyen durumlarda donatan, genel hükümlere göre sorumlu olur. Baz› durumlarda donatan›n sorumlulu¤u üçüncü kiflilere karfl› gemi ve navlundan oluflan deniz serveti ile s›n›rland›r›lm›flt›r (TK m. 948). Bu hallerde donatan›n sorumlulu¤u s›n›rl› nesnel (mahdut ayni) sorumluluktur: a) Alacak, kaptan›n özel bir vekâletle de¤il, sadece kaptan s›fat› ile haiz oldu¤u temsil yetkisine dayanarak yapt›¤› hukuki ifllemden do¤muflsa, (TK m. 948/1) b) Alacak, donatan taraf›ndan yap›lm›fl olup da, ifas› kaptana düflen bir sözleflmenin yerine getirilmemesinden veya noksan ya da kötü ifas›ndan do¤muflsa, (TK m. 948/2), c) Alacak, gemi adamlar›ndan birinin kusurundan do¤muflsa, (TK m. 948/3) Kanun, (b/2)’de yaz›l› hallerde, sözleflmenin kötü ifa edilmesinin ya da hiç ifa edilmemesinin gemi adamlar›ndan birinin kusurundan do¤mufl bulunup bulunmad›¤›na bak›lmayaca¤›n› aç›klam›fl, ayr›ca 1. ve 2. bentlerdeki hallerde donatan›n sözleflmenin ifas›nda bizzat kusurlu olmas› ya da sözleflmenin yerine getirilmesini ayr›ca tekeffül etmifl ise, deniz serveti ile s›n›rl› sorumluluk kural›n›n olmayaca¤›n›, yani sorumlulu¤unun s›n›rs›z olaca¤›n› dile getirmifltir. Önemle eklenilmelidir ki, TK m. 948'de düzenlenen hallerde donatan›n sadece gemi ve navlun ile sorumlu¤u aç›klanm›flsa da, baz› hallerde bunlar›n yerine geçen de¤erlerin (ikame edilen de¤er=sürrogat ) de sorumlulu¤un kapsam›na girmesi mümkündür: Gemi, kaptan taraf›ndan sat›lm›flsa gemi bedeli, cebri icra ile sat›lm›flsa ihale bedeli, donatana ödenecek tazminat bedeli gibi... Buna karfl›l›k deniz servetine giren unsurlar›n donatan taraf›ndan ya da ona yüklenebilen bir nedenle alacakl›lar›n elinden ç›kar›ld›¤› ya da tehlikeye u¤rayabilece¤i baz› durumlarda sorumluluk s›n›rl› ve kifliseldir. Bu durumlar geminin yeni bir sefere ç›kar›lmas›, navlunun tahsili, geminin devredilmesi durumunda alacakl›n›n haklar›n›n iptali ve nihayet sürrogat 'lar›n tahsil edilmesidir. Donatan, gemi adamlar›n›n hizmet sözleflmelerin324 Donatma ‹fltiraki Donatma ‹fltiraki den do¤an alacaklar›ndan sadece deniz serveti (gemi ve navlun) ile de¤il, kiflisel olarak da sorumludur. (TK m. 949). Uluslararas› deniz hukukunda donatan›n sorumlulu¤unu düzenlemek amac› ile çeflitli antlaflmalar yap›lm›flt›r. Bu antlaflmalar sorumlulu¤un s›n›rland›r›lmas›na iliflkindir. Ö. Teoman/A.Erhan Donatma ‹fltiraki [Alm. Partenreederei ] [Fr. Armement collectif] [‹ng. As sociation of shipowners] Birden fazla kiflinin müflterek mülkiyet fleklinde malik olduklar› bir gemiyi aralar›nda yapm›fl olduklar› sözleflme uyar›nca tümünün ad›na ve hesab›na deniz ticaretinde kullanmalar› durumunda, donatma kat›l›m› mevcuttur (TK m. 951/1). Tüzel kiflili¤i bulunmayan donatma ifltirakine, tacirlere iliflkin hükümler uygulan›r (TK m. 19). Ne var ki, bir geminin mülkiyetinin ya da iflletme hakk›n›n bir ticaret ortakl›¤›na ait olmas› durumunda, donat›ma ifltirakine iliflkin kurallar, yerini bu ortakl›k hakk›ndaki hükümlere b›rak›r. (TK m. 951/3) Donatma ifltiraki Ticaret Sicili’ne tescil olunur. Kanun bu konuda Ticaret Kanunu’nun kollektif ortakl›klar›n esas sözleflmesi hakk›ndaki 155. ve 158. maddelerine yollama yapm›fl, fakat "flirketin kollektif oldu¤u" konusundaki aç›kl›k yerine "ortakl›¤›n donatma ifltiraki oldu¤u" ve "her orta¤›n sermaye olarak koymay› tahhüt etti¤i para miktar›" vb. fleklindeki TK m. 155, 2. ve 5. bentleri hükümlerinin uygulanmas› yerine "müflterek donatanlar›n gemi paylar›n›n miktarlar›n›n” tescil olunaca¤›n› öngörmüfltür. Donatma ifltirakinin kurulmas›na yol açan anlaflma herhangi bir flekle tâbi de¤ildir. Yasa koyucu, müflterek donatanlar aras›ndaki hukuki iliflkinin aralar›ndaki sözleflme hükümlerine göre belirlenece¤ini, ancak bu sözleflmede herhangi bir aç›kl›¤›n bulunmad›¤› hallerde bofllu¤un yasal hükümlerle (TK m. 953 vd.) doldurulaca¤›n› ifade etmifltir. (TK m. 952) Donatma ifltirakinin iflleri müflterek donatanlar›n karar› ile görülür. Kanun, sadece sözleflmenin de¤ifltirilmesi ya da sözleflmeye ayk›r› veya ifltirakin amac›na ayk›r› kararlarda donatanlar›n oybirli¤ini aram›fl (TK m. 953/2) bunun d›fl›nda kalan konularda ise kararlar›n ço¤unlukla verilece¤ini öngörmüfltür. Oy hakk›, müflterek donatanlar›n gemideki paylar›n›n tutar›na göre hesaplan›r. Baflka bir söyleyiflle, sermayesi fazla olan›n karar› etkileme gücü de kendili¤inden artar. Kanun ço¤unluk karar›ndan ne anlad›¤›n› da aç›klam›flt›r. Gerçekten de, karar lehinde oy verenlerin bütün paylar›n yar›s›ndan fazlas›na sahip olmalar› halinde, karar için aran›lan ço¤unluk varsay›l›r. (Tk m. 953/1) Müflterek donatanlar, ifllerin yönetimi için, ço¤unlukla alacaklar› bir kararla aralar›ndan birini gemi müdürü olarak atayabilirler. Buna karfl›l›k, müflterek donatan s›fat›n› tafl›mayan üçüncü bir kiflinin gemi müdürü olarak atanabilmesi için oybirli¤i gereklidir. (TK m. 954/1) Fakat ister müflterek donatanlardan biri olsun ister olmas›n, her gemi müdürüne ço¤unluk karar› ile iflten el çektirilebilir. (TK m. 954/2) Gerek atama, gerekse azil durumunun ticaret ve gemi siciline tescil olunmas› gereklidir. (TK m. 954/3) Gemi müdürü, donatma ifltirakinin yönetilmesi için gerekli olan ve ola¤an say›labilecek tüm hukuki ifllem ve tasarruflar› yapmaya yetkilidir. TK m. 955/1, 2, 3, 4. f›kralar›, ola¤an ifllerin kapsam›na, özellikle geminin donat›lmas›n›n, geminin, navlunun, donatma masraflar›n›n ve müflterek avaryadan do¤an alacaklar›n sigorta ettirilmesinin girdi¤ini aç›klam›flt›r. Gemi müdürü, bu s›n›rlar içinde kalmak koflulu ile donatma ifltirakini mahkemede de temsil edebilir. Ayr›ca, kaptan› atamak ve azletmek yetkisi vard›r. Buna karfl›l›k, donatma ifltiraki ya da müflterek donatanlar›ndan herhangi biri ad›na kambiyo tahhütlerine girebilmek veya ödünç para alabilmek ya da gemi veya paylar›n› sat›p rehin verebilmek için, gemi müdürüne özel yetki verilmifl olmas› zorunludur. Kanun, gemi müdürü aç›s›ndan bir “özen yükümü” öngörmüfltür. TK m. 959 uyar›nca müdür, donatma ifltirakinin ifllerini "tedbirli bir donatan" gibi özenle yapmal›d›r. Gemi müdürü, yasal yetkisi içinde kalarak yapt›¤› hukuki ifllemlerle donatma ifltirakini ba¤lar; baflka bir söyleyiflle, donatma ifltiraki hak ve borç sahibi olur. Bu aç›dan, müdürün yapm›fl oldu¤u hukuki ifllemde, bunun müflterek donatanlardan birinin ad›na yap›lm›fl gösterilmesinin herhangi bir önemi yoktur. (TK m. 956/1) Gemi müdürünün yapm›fl oldu¤u bir hukuki ifllem sonucunda donatma ifltiraki bir borç alt›na girerse, müflterek donatanlar sanki ifllem bizzat kendileri taraf›ndan gerçeklefltirilmifl gibi sorumlu olurlar. (TK m. 956/2) Gemi müdürünün yukar›da belirtilen yetkileri kural olarak s›n›rland›r›lamaz. Böyle bir s›n›rland›rman›n üçüncü kiflilere karfl› ileri sürülebilmesi için, sözü edilen kiflinin ifllemin yap›ld›¤› s›rada bu s›n›rland›rmay› bildi¤i kan›tlanmal›d›r. (TK m. 957) Gemi müdürünün yükümleri k›saca flöyle özetlenebilir: Her fleyden önce müdür, görev alan›na giren hususlar› yerine getirmek ve bunu gerçeklefltirirken donatma ifltiraki taraf›ndan öngörülen konulara uymak zorunlulu¤undad›r. Bunun gibi, müdürün müflterek donatanlar›n kararlar› d›fl›na ç›kmamak yükümü vard›r. Müdür ayr›ca, ifllere iliflkin ayr› bir defter tutmal› ve ispata yarayacak evrak› saklamal›d›r. Bunun d›fl›nda, kanun müdürün bilgi ve hesap verme yükümlerini öngörmüfltür. Gerçekten, gemi müdürü, istek halinde, müflterek donatanlardan her birine, donatma ifltirakine -özellikle gemiye, yolculu¤a ve geminin donat›lmas›na- iliflkin tüm ifllemler konusunda bilgi vermek ve yine ifltirake ait defter, mektup ve di¤er bilgileri vermek zorunlulu¤undad›r. (TK m. 960) Ayn› flekilde, istenildi¤inde müdür hesap da vermelidir. Ancak, hesap verme yükümünün söz konusu olabilmesi için, müflterek donatanlar›n daha önceden bu hu- 325 Donatma ‹fltiraki Dow Jones Endeksi susta bir karar almalar› gerekir. Verilen hesap ço¤unluk karar› ile onaylansa bile, bu karara olumsuz oy veren müflterek donatanlar›n itiraz haklar› ortadan kalkmaz. (TK m. 961) Müflterek donatanlar›n hak ve borçlar›na gelince, her fleyden önce donatanlar›n her biri, ifltirakin harcamalar›na, özellikle geminin donat›lmas› ve onar›m›na gemide ki paylar› oran›nda kat›lmak zorundad›rlar. (TK m. 962/1) Donatanlardan biri pay›na düflen bu harcamay› ödemez ve sözü edilen tutar di¤er müflterek donatanlar taraf›ndan avans olarak onun yerine verilirse, temerrüde düflen ortak, avans›n verildi¤i günden bafllayarak onlara gecikme faizi ödemekle yükümlüdür. Verilen avans sonucunda, müflterek donatanlar için temerrüde düflmüfl orta¤›n gemi pay› üzerinde, sigortaya konu olabilecek bir menfaat do¤ar. Bu menfaatin sigorta ettirilmesi halinde sigorta masraflar›n›, temerrüde düflmüfl olan ortak çeker. (TK m. 962/2) Kanun, müflterek donatanlar›n baz› durumlarda ifltirak paylar›n› di¤er donatanlara b›rakmalar›n› da kabul etmifltir. Yeni bir yolculu¤a ya da bir yolculuk sonunda gemiyi onarmaya, ya da donatma ifltirakinin yaln›z gemi ve navlunla sorumlu oldu¤u bir alaca¤›n ödenmesine karar verilirse, bu karara kat›lmayan müflterek donatanlardan her biri, ifltirak pay›n› bedelsiz olarak b›rakmak suretiyle söz konusu giderleri ödemekten kurtulabilir. (TK m. 963/1) Bunun için, kat›lma pay›n› b›rakmak isteyen müflterek donatan›n, karar›n verildi¤i tarihten ya da karar›n al›nmas› s›ras›nda bizzat kendisi ya da bir temsilcisi haz›r bulunmad›ysa karar›n bildirilmesinden itibaren üç gün içinde, noter arac›l›¤› ile di¤er müflterek donatanlara veya gemi müdürüne ihbarda bulunmas› gerekir. (TK m. 963/1) Kanun, b›rak›lan bu ifltirak pay›n›n, di¤er müflterek donatanlara eski kat›lmalar› ile orant›l› olarak geçece¤ini öngörmüfltür. (TK m. 964/1) Bu oransall›k ilkesi kâr ve zarara kat›lma aç›s›ndan da geçerlidir. Donatma ifltirakinde kâr ve zarar hesab› takvim y›l› sonu esas al›narak yap›l›r. (TK m. 965/1) Her müflterek donatan, ifltirak pay›n› öbür donatanlar›n onay›n› almaks›z›n tümü ile ya da k›smen üçüncü kiflilere devredebilir. (TK m. 9651/1) Devrin gemi siciline tescili zorunludur. Ancak bu devir sonucunda, gemi, Türk bayra¤›n› çekme hakk›n› yitirecekse, bu durumda devri tüm müflterek donatanlar›n onaylamalar› gerekir. (TK m. 965/2) ‹fltirak pay›n› devreden donatan, pay› edinen ile birlikte devri di¤er donatanlara ya da gemi müdürüne bildirmedikçe, donatanlarla olan iliflkisinde müflterek donatan say›l›r ve bu bildirimden önce do¤an bütün borçlardan di¤er donatanlara karfl› müflterek donatan s›fat› ile sorumlu olur. Durum böyle olmakla beraber, ifltirak pay›n› devralan kifli de, kazanma an›ndan itibaren di¤er donatanlarla olan iliflkilerinde müflterek donatan s›fat› ile sorumludur. (TK m. 966/1) Kanun, baz› hallerde donatma ifltirakinin sona ermesini öngörmüfltür. Her fleyden önce, baz› ortakl›k türleri- nin aksine, donatalardan birinin ölümü ya da iflâs›, donatma ifltirakinin sona ermesini gerektirmez. Ayn› flekilde, müflterek donatanlar›n de¤iflmesi de ifltirakin varl›¤›n› etkilemez. (TK m. 967/1) Kifli birlikleri ve ortakl›klar›nda rastlan›ld›¤›n›n aksine, donatma ifltirakinde müflterek donatanlardan birinin ç›kar›lmas› da mümkün de¤ildir. (TK m. 967/3) Buna karfl›l›k, donatma ifltiraki ço¤unlu¤un verece¤i bir kararla sona erdirilebilir. (TK m. 968/1) Geminin bir üçüncü kifliye ya da di¤er bir ortakl›k veya ifltirake devredilmesini konu alan bir karar da, donatma ifltirakinin sona erdirilmesi anlam›na gelir. Baz› hallerde donatma ifltiraki mahkeme karar› ile de fesholunabilir. Ortaklardan biri hakl› nedenlere dayanarak ifltirakten ç›kmas›na izin verilmesini, bu mümkün olmazsa ifltirakin feshini isteyebilir. (TK m. 968/3) Bundan baflka, donatma ifltirakinin iflâs› da sona erme nedenlerinden biridir. (TK m. 968/4) Öte yandan, gemi paylar›n›n tek bir gerçek ya da tüzel kiflinin elinde birleflmesi ya da geminin ziyana u¤ramas› durumlar›nda ortakl›k sona erer. Çünkü, birinci halde gemi mülkiyeti müflterek mülkiyetten bireysel mülkiyete dönüflmekte, di¤erinde ise ifltirakin konusu ortadan kalmaktad›r. Müflterek donatanlar, bu s›fatla kiflisel olarak sorumlu hallerde, üçüncü kiflilere karfl› ancak sahip bulunduklar› ifltirak paylar› oran›nda sorumludurlar. (TK m. 969/1) Ö. Teoman/A.Erhan Donatma Kredisi (Bkz. Ziraat Bankas› Kredileri ). Dondurulmufl Fiyat [Alm. Preisfestzetsung] [Fr. Prix fixe] [‹ng. Price fre eze] Enflasyoncu helezonun etkisini engellemek için fiyatlar›n artmas›n› belirli bir süre için engelleyen bir idari karard›r. Genellikle ücretlerin dondurulmas›yla bir arada yürütülmektedir. (Bkz. Enflasyon, Enflasyonist Helezon, Narh, Fiyat Kontrolü, Taban Fiyat ). D. Demirgil Donmufl Kredi [Alm. Gefrorener Kredit ] [Fr. Crédit congelé] [‹ng. Frozen credit) Vade uzatmalar›na, yenilemelere karfl›n, geri alma (tahsil) olas›l›¤› zay›f olan, hareketsiz kredilere denilmektedir. Ekonomik hayattaki durgunluk, krediyi kullanan ekonomik birimlerin faaliyet gösterdi¤i sektörlerdeki olumsuz geliflmeler, kredi kullananlar›n yönetim hatalar› ve/veya moralitelerinin düflük oluflu, kredilerin donmas›na yol açmaktad›r. Ö. Akgüc Dow Jones Endeksi [Alm. Dow Jones Index] [Fr. Index Dow Jones] [‹ng. Dow Jones Index] 326 Dönem Analizi Dönem Maliyeti Dönem Kâr› ABD'nin mali merkezi Wall Street'te hisse senetlerinin endeksine bu ad verilir. Burada dünyan›n en ünlü flirketlerinin hisse senetleri al›n›p sat›ld›¤›ndan, indeksin genel gidifli ayn› zamanda dünya ekonomisinin geliflimini gösteren bir ölçüt niteli¤indedir. K. Mortan Dönem Analizi [Alm. Periodanalyse ] [Fr. Analyse de période] [‹ng. Pe riod analysis ] Dinamik analiz metodlar›ndan biridir. Dönem analizi metodu Dennis Robertson ve ‹sveç Okulu'ndan Erik Lindahl taraf›ndan 1920-1930’lu y›llarda gelifltirilmifltir. Dönem analizinde zaman, hafta ya da gün fleklinde ifa de edilmektedir; fakat gerçek hafta ya da günlerle ilgisi yoktur. Her dönemdeki olaylar bir önceki dönemdeki olaylara ba¤l›d›r. Dönem analizi uygun bir matematik teknik kullanmaktad›r. Fark (difference) denklemi olarak bilinen bu teknikte bir de¤iflkenin t zaman›ndaki de¤eri, ayn› de¤iflkenin ve di¤er baz› de¤iflkenlerin daha önceki dönemlerdeki de¤erlerine ba¤l›d›r. I (t +1/) ≡ I (t) + P (t) - S (t) I = Envanter, stok P = Üretim S = Sat›fl Bu ayniyet (identity), birinci derecede do¤rusal bir denklemdir. Do¤rusald›r, çünkü [I (+)]2 ya da log P (+) gibi ifadeleri kapsamamaktad›r. Birinci derecededir, çünkü zaman fark› birden büyük de¤ildir; t ve t+1 dönemler söz konusudur. ‹kinci derecede do¤rusal diferans denklemi için de flu örnek verilebilir a (t+1) = 0,9 A (t) + 0,1 [A (t) - A(t-1)] A = Reklam harcamalar› Buna göre, gelecek dönemin reklam harcamalar›, cari reklam harcamalar›n›n ve reklam harcamalar› cari art›fl oran›n›n a¤›rl›kl› ortalamas›d›r. t-1 = 1995 t = 1996 t+1 = 1997 olursa ve istatistikler A (1995) = 150 ve A (t) = A (1997) = 200 oldu¤unu gösterirse, denklemimiz A (1997) = 0,9 (200) + 0,1 (50) = 185 t = 1997’den hareketle A (1998) = 0,9 (185) = 0,1 (-15) = 165 olur Baz› durumlarda dönem analizi, diferansiyel denklem tekni¤ini de kullan›r. D. Demirgil Dönem Giderleri (Bkz. Faaliyet Giderleri ) [Alm. Jahresgewinn ] [Fr. Bénéfice périodique] [‹ng. Pe riod income, Net income, Net profit] Bir iflletmenin belli bir döneme ait faaliyetlerini, sonuçlar›n› özetleyen gelir tablosunda ulafl›lan kâr rakam›n› ifade eder. Dönem kâr› terimi kullan›l›rken, vergiden önceki mi, yoksa vergiden sonraki kâr›n m› kastedildi¤inin aç›kça belirtilmesinde yarar vard›r. Bu ihtiyaç, dönem kâr› ile ayn› anlamda kullan›lan net kâr terimi için de söz konusudur. (Bkz. Gelir Tablosu) Y. Ercan Dönem Maliyeti [Alm. Periodischekosten] [Fr. Coût périodique] [‹ng. Period cost ] Dönem kâr›n›n saptanmas›nda etkisi aç›s›ndan önem tafl›yan bir s›n›flamaya göre maliyetler, mamul maliyetleri ve dönem maliyetleri olarak ikiye ayr›l›r. Mamul maliyetleri, mamullere do¤rudan ya da da¤›t›mla yüklenen maliyetlerdir. Bu maliyetler, dönem geliriyle mamullerin sat›ld›¤› dönemde karfl›laflt›r›l›rlar; di¤er bir deyiflle, mamullerin sat›ld›¤› dönemde giderlefltirilirler. Dönem sonunda sat›lmam›fl durumdaki mamul ve yar› mamuller üzerinde biriktirilmifl bulunan maliyetler ise, stok de¤erleri olarak bilançoda yer al›rlar. Mamul maliyetlerine stoklanabilir maliyetler de denir. Dönem maliyetleri, mamul birimlerine de¤il, do¤rudan muhasebe dönemlerine yüklenen maliyetlerdir. Maliyetler, ilke olarak, elde edilmesinde yararl› olduklar› gelirlere karfl›l›k giderlefltirilirler. Belli bir maliyet kaleminin gelecek dönemlerde gelir yaratmada bir yarar› olmayacaksa, o kalem bir varl›k olarak gelecek dönemlere aktar›lmaz ve içinde bulunulan dönemde giderlefltirilir. Katlan›lan baz› maliyetlerin gelecek dönemlerde gelir yarat›p yaratmayaca¤›n›n saptanmas› ya da yaratacaklar› gelirin gelecek dönemlere da¤›l›m›n›n ölçülmesi, güç, hatta imkâns›z olabilir. Bu tür maliyet kalemleri (sat›fl ve yönetim giderleri vb.) de, gelecek dönemlere aktar›lmay›p, içinde bulunulan dönemde giderlefltirilir. Baz› maliyet kalemleri de, dönem gelirinde önemli bir fark yaratmayacaksa, gelecek döneme ya da dönemlere aktar›larak zaman içinde giderlefltirilece¤ine, hemen katlan›ld›¤› dönemde giderlefltirilir. Örne¤in, bir k›sm› gelecek döneme devrediyor da olsa, sat›n al›nan k›rtasiye malzemesinin tümü, genellikle sat›n al›nd›¤› dönemde giderlefltirilir (bu, muhasebedeki önemlilik [materi ality] kavram›n›n uygulanmas›na bir örnek oluflturur). Dönem bafl› ve dönem sonu stok miktarlar› ayn› ise, dönem kâr› üzerindeki etkisi aç›s›ndan, mamul maliyetidönem maliyeti ay›r›m› önemli de¤ildir (kullan›lan stok de¤erlendirme yöntemlerinin etkisi hariç). Stok de¤iflmeleri oldu¤unda ise, bir maliyet kaleminin mamul maliyeti ya da dönem maliyeti say›lmas›na ba¤l› olarak, dönem kâr› farkl› olur: Dönem içerisinde stok art›fl› olduysa, imalata yüklenen maliyetlerin bir k›sm› o dönemde giderlefltirilmeyip stoklarda muhafaza edildi demek- 327 Döner Sermaye Dört A¤ustos Kararlar› tir. Stok azal›fl› oldu¤unda ise bu, dönem içerisinde imalata yüklenenlere ek olarak, stoktaki azalmaya tekabül eden maliyetlerin de o dönemde giderlefltirildi¤ini ifade eder. Böylece her iki halde de, dönem içerisinde imalata yüklenen maliyetlerle dönem içerisinde giderleflen imalat (mamul) maliyetleri farkl› olur. Mamul maliyeti-dönem maliyeti ay›r›m› yaln›z imalat iflletmesi için de¤il, ticari iflletme için de söz konusudur. Örne¤in, sat›n al›nan mallarla ilgili nakliye, sigorta, ithalat vergisi, kur farklar› gibi kalemler mamullerin birim maliyetlerinin hesab›nda göz önüne al›n›yor (mamul maliyeti say›l›yor) ya da do¤rudan döneme yükleniyor (dönem maliyeti veya gideri say›l›yor) olabilir. Y. Ercan Döner Sermaye [Alm. Arbeitskapital, Umlaufende] [Fr. Fond de roule ment] [‹ng. Revolving fund, Working capital] Devletin ticari ve s›nai nitelikteki iktisadi iflletmeleri genellikle özerk bütçeli olarak yönetilmekteyse de, belirli bir k›sm› da genel bütçe içinde yönetilmektedir. Piyasa mal› özelli¤inde üretimde de bulunan söz konusu kamu kurulufllar›na, iflçi ve uzman çal›flt›rmak, malzeme sat›n almak gibi ihtiyaçlar›n› karfl›lamalar› amac›yla döner sermaye tahsis olunabilmektedir. Genel bütçe içinde idare olunan hastane, mesleki okullar, darphane gibi kurulufllar›n belirtilen nitelikteki faaliyetlerinde etkinlik sa¤lamak için bunlara döner sermaye verilmektedir. Söz konusu kurulufllara, genel bütçeden bir defa için döner sermaye verilmektedir. Bunlar›n mal ve hizmet üretimleri sonucunda sa¤lad›klar› paralar, döner sermayeye gelir olarak kaydedilmektedir. Bu kurulufllar›n harcamalar› da gene döner sermayeden yap›lmaktad›r. Buraya bafllang›çta tahsis olunan ödenek, di¤er normal ödeneklerde oldu¤u gibi yok olmamakta, gelir-gider ak›m› içinde devaml› olarak kullan›labilmektedir. Faaliyetleri sonucunda elde ettikleri gelirleri de genel bütçeye de¤il döner sermayeye gelir kaydedilmekte, böylece ilgili kamu kurulunca sermayenin tekrar tekrar kullan›lmas› imkân› do¤maktad›r. (Bkz. Bütçe D›fl› Kamu Sek törü, Özerk Bütçe) Y. Öncel Dönüflüm E¤risi (Bkz. Alternatif Maliyet) Dört A¤ustos Kararlar› Ekonomiyi istikrara kavuflturmak amac›yla 1958'de uygulamaya konulmufl bir önlemler paketidir. Talep enflasyonunu durdurarak maliyet enflasyonunu bafllatan bu mali operasyon, Demokrat Parti'nin izlemifl oldu¤u iktisat politikas›nda önemli bir dönüm noktas›d›r. Türk liras›n›n ilk devalüasyonu 7 Eylül 1946'dad›r. "Yedi Eylül Kararlar›" denilen bu ilk devalüasyon ile dolar›n kuru 127 kurufltan 280 kurufla yükselmiflti. Yüksek oranl› devalüasyon, nispi fiyatlar strüktürünü boz- mufltu. Gelir da¤›l›m›ndaki ahenksizlikler fliddetlenmifl ve hoflnutsuzluk yayg›nlaflm›flt›. Piyasa, de¤iflen koflullara birkaç y›l sonra uyum sa¤layabilmiflti. 1950’lerin ortalar›na do¤ru fiyat yükselifli durmufltu. Dolafl›mdaki banknot miktar› alt› y›ldan beri 1 milyar liran›n alt›nda tutulmaktayd›. Ancak, Yedi Eylül Kararlar›’ndan sonra d›fl ticaret aç›k vermeye bafllam›flt› ve ifl hayat› durgun gidiyordu. Adnan Menderes kabinesinin kuruldu¤u 22 May›s 1950'de banknot dolafl›m hacmi 882 milyon lira idi; ‹stanbul'da Reflat alt›n›n›n kuru ise 36 lira 27 kurufl idi. Yeni iktidar›n ilk aylar›nda iktisadi hayat canlanmaya bafllam›flt›r. Hükümete beslenen güven, giriflimlere uygun bir ortam yaratm›flt›r. Marshall Yard›m›n›n ilk ferahlat›c› sonuçlar› belirmifltir. Avrupa Ödemeler Anlafl mas›’n›n imzalanmas› ve liberasyon sisteminin yürürlü¤e girmesi, ithalat olanaklar›n› geniflletmifltir. Kore Sa vafl›, d›fl pazarlara mal sürümünü kolaylaflt›rm›flt›r. Demokrat Parti iktidar›, iktisadi kalk›nmay› h›zland›r›c› önlemler alm›flt›r. Yat›r›mlar geniflletilmifl, tar›m ve ticaret sektörüne aç›lan krediler art›r›lm›flt›r. Üretim, inflaat ve d›fl ticaret alanlar›nda faaliyet hacminin h›zla büyüdü¤ü bir yüksek konjonktür dönemine girilmifltir. Yat›r›m harcamalar›n›n bir k›sm› "aç›k finansman" yöntemleriyle karfl›lanm›flt›r. 1952 sonlar›ndan bafllayarak moneter karakterli talep enflasyonu gittikçe a¤›rl›k kazanm›flt›r. Banknot, çekliçeksiz mevduat ve ufakl›k hacmi 3 milyar liradan 1958 Temmuzu’na kadar 9,9 milyara ç›km›flt›r. Kore konjonktrünün 1952'de durulmas›yla ticaret hadleri, hammadde ve tar›m ürünleri ihracatç›s› ülkeler aleyhine dönmüfltür. D›fl pazarlara mal sürümü zorlaflm›flt›r. ‹ç piyasada fiyatlar›n yükselmesi ve talebin fliflmesi de d›flsat›m› t›kam›flt›r. 1953’te 396 milyon dolara ç›km›fl olan ihracat, 1958'de 245 milyon dolara düflmüfltür. 1952 d›flal›mlar› 556 milyon dolar tutmufltur. ‹ki y›l öncesinin % 94 üstündedir. Liberasyondan yararlan›larak yabanc› ülkelere verilen siparifller, Merkez Bankas›'ndaki döviz rezervlerini aflm›flt›r. Eylül ortalar›nda, ithalat bedellerinin transferi durmufltur. Gümrüklere gelen mallar›n ödenmeyen dövizi, arriérés denilen bir borç birikintisi oluflturmufltur. Türkiye'ye mal sat›fl› riskli bir ticaret haline gelmifltir. Y›llar ilerledikçe d›flal›mlar da azalmaya yüz tutmufltur. ‹thalat, 1958'de 315 milyona kadar düflmüfltür. D›fl ticaret takasla yürütülmeye bafllam›flt›r. Türlü formüllerle yap›lan d›flal›mlarda, dolar maliyetinin 32 liraya kadar ç›kt›¤› söylenmifltir. Piyasada mal darl›¤› baflgöstermifltir. Birçok ihtiyaç maddesi ortal›ktan çekilmifl, karaborsac›l›k yayg›nlaflm›flt›r. Yabanc› bas›nda Türkiye'den "Yokistan" diye söz edilmifltir. Endeksler, 1950 bafllang›c› 100 itibariyle 1958'de yaklafl›k 240'a ç›km›flt›r. Ancak karaborsa ile bulunma- 328 Dört A¤ustos Kararlar› Döviz Dengesi yan mallar dikkate al›nmad›¤›ndan, endekslerin gerçek enflasyon h›z›n› yans›tt›¤› düflünülemez. Mal darl›¤›, sermayeleri spekülasyona kayd›rm›flt›r. Fiyat art›fllar›n› kollayarak mal stok edenler ço¤alm›flt›r. Gayrimenkullere talep görülmemifl derecede genifllemifltir. Cumhuriyet alt›n› 185 liray›, Reflat alt›n› 205 liray›, ‹ngiliz alt›n› 215 liray› aflm›flt›r. ‹ktisadi durumun sars›lmas›, hükümeti "Dört A¤ustos Kararlar›"n› almaya yöneltmifltir. Dört A¤ustos Kararlar› flöyle özetlenebilir: Bir devalüasyonla döviz kurlar› yükseltilmifltir. Resmi dolar kuru 280 kurufltan 9 liraya ç›kar›lm›flt›r. Türk liras›n›n resmi de¤er kayb› %69,9 ve döviz kurlar›ndaki yükselifl %321'di. Ancak bir süreden beri ihracata prim ödendi¤i ve ithalattan prim tahsil edildi¤inden, fiili de valüasyon bu oranlar›n alt›ndayd›. 359 milyon dolarl›k bir d›fl kredi aç›lm›flt›r. Aç›lan kredinin bir k›sm› arriérés denilen ödenmemifl ithalat bedellerine ve baz› dalgal› borçlara ayr›lm›flt›r. 1959 Nisan›’nda OECE genel sekreterinin verdi¤i rapora göre, konsolidasyon'dan sonra kalan taze para 223 milyon dolar tutmufltur. Yeni kurlar, bütün ithal mallar›na uygulanm›flt›r. ‹hracatç›lar, kur fark›ndan derhal ve"ayn› derecede" yararland›r›lmam›flt›r. ‹hraç mallar›n›n çeflitlerine göre de¤iflen "selektif kur uygulamas›" yap›lm›flt›r. Kamu sektörü finansman aç›klar›n›n önlenece¤i ve banknot emisyon hacmine yans›mas›na müsaade edilmeyece¤i aç›klanm›flt›r. Yedi Eylül Kararlar›' yla bozulan nispi fiyatlar›n yeni bir düzeyde dengeye gelmesi üç y›ldan fazla zaman alm›flt›. Dört A¤ustos Kararlar› 'n›n sebep oldu¤u maliyet enflasyonu ve piyasa durgunlu¤u 1964 sonuna dek sürecekti. O tarihlerde, d›flsat›m mallar›n›n yabanc› piyasalarda talep elastikli¤i zay›ft›. D›flsat›m mallar›n›n düflük talep elastikli¤i ve bütün maddelere ayn› döviz kurunun uygulanmamas›, ihracatta beklenen geliflmeyi sa¤layamam›flt›r. Döviz kurlar›na % 321 zam yap›lmas›na karfl›l›k, k›sa dönemde yaln›z % 45 oran›nda bir d›flsat›m art›fl› gerçekleflmifltir. Eski kurlarla 315 milyon dolarl›k ithalata göre ayarlanm›fl piyasa likiditesi, yeni kurlar uygulanmaya bafllay›p da ithalat tutar› 470 milyona yükselince, yetersiz kalm›flt›r. Piyasa finansman darbo¤az›na girmifltir. Banka kredilerine konulan tavan dolay›s›yla, ithalatç›lar, banka d›fl› kredilere yüksek faiz ödemifllerdir. Likidite s›k›nt›s›, spekülasyonu durdurmufltur. Alt›n fiyatlar› bafldöndürücü h›zla düflmüfl ve y›llarca yükselmeksizin durmufltur. Gayrimenkul fiyatlar› kayda de¤er bir ucuzlama göstermemifl, buna karfl›l›k talep daralm›flt›r. Karaborsa ortadan kalkm›flt›r. Savafllar ve din kavgalar› hariç, tarih boyunca hiçbir olay fiyat istikrars›zl›klar› derecesinde sosyal düzeni sarsmam›flt›r. Dört A¤ustos Kararlar› ile döviz kurlar›nda yap›lan yüksek oranl› ayarlama sonunda karfl›lafl›lan maliyet enflasyonu, pahal›l›k cereyan›n› h›zland›rm›flt›r. Kalk›nma h›z› yavafllam›fl, iflsizlik artm›flt›r. Hoflnutsuzlu¤un yay›lmas› siyasi gerginli¤in artmas›na yol açm›flt›r. (Bkz. Yedi Eylül Kararlar›, On A¤ustos Kararlar›, Yirmi Dört Ocak Kararlar›, Befl Nisan Kararlar› ) F. Ergin Dörtnala Enflasyon [Alm. Gallopierende Inflation ] [Fr. Inflation galopante ] [‹ng. Galloping inflation] Birinci Dünya Savafl› sonras› Avrupa’s› ile ‹kinci Dünya Savafl› öncesi ve sonras› Almanyas›’nda yaflanan enflasyona verilen add›r. Fiyat art›fllar›n›n art›k endekslere s›¤mamas› nedeniyle en h›zl› at koflusuna benzetilen bu enflasyon tipini ifade eden terim, teorik analizlerde kullan›lmaktan çok, h›zl› enflasyonist geliflmeleri nitelemek için günlük dilde yer alm›flt›r. Özellikle, insanlar›n parasal sisteme genel bir güvensizlik duydu¤u ve bunun sonucu olarak sistemlerin çöküfl noktas›na geldi¤i dönemlerde dörtnala giden enflasyon koflullar› yaflan›r. Dörtnala enflasyon kavram›, iktisat teorisinde bir analiz arac› da olmam›fl, buna karfl›l›k, özellikle ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda, kimi ülkeleri enflasyona karfl› mücadelede önemli bir bilinç efli¤ine vard›rm›flt›r. K. Mortan Döviz [Alm. Devise, Wechsel] [Fr. Changes] [‹ng. Exchange] Yabanc› paralara döviz denilir. Döviz, "efektif'" ya da "kaydi" olabilir. Banknot ve metal sikkeler "efektif"tir. Çek, poliçe, emre yaz›l› senet, havale ve kredi kartlar› "kaydi" ödeme araçlar›d›r. Transferlerin büyük k›sm› kaydi para ile gerçeklefltirilir. Günümüzde, efektifin uluslararas› ödemelerde pay› küçük bir orand›r. Döviz al›m sat›mlar›, kambiyo ifllemleridir. Kambiyo ifllemleri, vadeli ve vadesiz olarak ikiye ayr›l›r. Vadesiz ifllemlerde, al›m sat›m yap›lan yerin o andaki peflin kuru uygulan›r. Al›c›n›n talebini belirlemesiyle sat›fl akdi ve fiyat› kesinleflir. Ancak, kambiyo operatörleri aras›ndaki ifllemlerde, sat›lan döviz, iki ifl gününün geçmesiyle fiilen al›c› emrine girer. Vadeli ifllemlerde ise, fiyat› sat›fl an›nda kesinleflmifl olan döviz, ileride günü gelince al›c› hesab›na geçirilir. (Bkz. Kat› Döviz) F. Ergin Döviz Dengesi [Alm. Devisengleichgewicht] [Fr. Equilibre des chan ges] [‹ng. Exchange equilibrium] Bir ülkenin uluslararas› ekonomik iliflkilerinde kazand›¤› dövizlerle harcad›¤› dövizlerin denk olmas›d›r. Kural olarak döviz dengesi, ülkenin hedef ald›¤› ya da daha genel bir deyiflle tam istihdam› sürüdürecek olan geliflme düzeyinin gerektirdi¤i mal ve hizmet ithalat›n›, kendi mal ve hizmet ihracat›ndan kazand›¤› dövizle yapa- 329 Dövize Çevrilebilir Mevduat Döviz Kuru bilmesi durumudur. Ancak baz› koflullarda ithalat gereksinmesi ihracat geliriyle karfl›lanamaz. Bu durumda a盤›n ortaya ç›kt›¤› dönemde k›sa vadeli sermaye hareketleriyle (d›fl kredi) ve/veya döviz rezervlerinin kullan›lmas›yla döviz dengesi sa¤lan›r. Daha sonraki dönemler için ise, döviz kurunu de¤ifltirerek (devalüasyon) ya da do¤rudan ithal k›s›tlamalar›na gidilerek ithalat azalt›l›r ve ihracat›n sa¤lad›¤› döviz kazançlar›na eflitlenerek döviz dengesi sa¤lan›r. Bu mekanizman›n geliflmekte olan ülkelerde sürekli olarak kurulmas› güçtür. Bu ülkelerde döviz a盤› yap› sal ve kronik bir nitelik kazanm›flt›r. Bu nedenle k›sa vadede ticari borçlanma ve rezerv kullan›m›, uzun vadede de parasal önlemlerle sürekli bir döviz dengesi sa¤lanamaz. ‹thalat›n k›s›lmas› ise, kalk›nma h›z›n›n düflürülmesi, hatta baz› durumlarda yurt içi üretim kapasitesinin ithal mal› girdilere ba¤l› olan k›sm›n›n kullan›lamamas› gibi istenmeyecek baz› sonuçlar do¤urabilir. Bu durumda, k›sa vadeli borçlanmalar›n yan› s›ra, uzun vadeli d›fl borçlanmaya da baflvurularak döviz a盤› kapanacak ve döviz dengesi sa¤lanacakt›r. Bu nedenle, özellikle geliflmekte olan ülkelerde, döviz dengesi, ihracat gelirlerinin yan› s›ra, d›fl kredi kullan›m›n› da kapsayacak flekilde düflünülmektedir. (Bkz. D›fl Krediler, Devalüasyon, Dö viz Kuru) T. Berksoy Dövize Çevrilebilir Mevduat [Alm. Konvertible Devisen Konto] [Fr. Dépôts conver tibles en devises] [‹ng. Convertible accounts] Dövize çevrilebilir Türk liras› mevduat hesaplar› ilk kez 1967 y›l›nda sistemimize girmifltir. DÇM hesaplar›, yurt d›fl›nda çal›flan iflçiler, serbest meslek sahipleri, müstakil ifl sahipleri ve kendilerine Türkiye'den döviz gönderilmek suretiyle yurt d›fl›nda daimi ve geçici görev yapanlarla, d›flarda yerleflik gerçek ve tüzel kifliler taraf›ndan, Türkiye'ye getirmek zorunda olmad›klar›, TC Merkez Bankas› taraf›ndan al›m sat›m konusu yap›lan konvertibl dövizler karfl›l›¤›nda, döviz ifllemleri yapmaya yetkili bankalar da açt›r›labilir. DÇM hesaplar›n›n düzenlenmesi, Türk ekonomisinin gereksinmelerine ve Türkiye'nin d›fl borçlanmada benimsedi¤i ilkelere göre zaman zaman farkl›l›k göstermifltir. DÇM hesaplar›n›n özellikleri flunlard›r: 1) Bu tür mevduat hesab› açanlar, döviz olarak yat›rd›klar› tutarlar›, diledikleri zaman yine döviz olarak ya da cari kur üzerinden TL karfl›l›¤›n› almak hakk›na sahiptirler. 2) Bu hesaplara faiz tahakkuk ettirilir. D›flarda yerleflik gerçek ve tüzel kifliler ad›na aç›lacak hesaplara, Avrupa para piyasas›nda uygulanan faiz oranlar›na ek olarak, hesab›n vadesine göre de¤iflen faiz fark› (spread ) verilebilmektedir. Yurt d›fl›nda çal›flanlar ad›na aç›lan DÇM hesaplar›na, Türk liras› vadesiz ve vadeli tasarruf mevduat hesap- lar›na uygulanan faiz oranlar› esas al›narak, faiz tahakkuk ettirilmektedir. 3) Faizler, istenildi¤inde tasarruf tarihindeki kur üzerinden d›flar›ya transfer edilebilir. 4) Bu hesaplardan çekilen Türk liralar› geri yat›r›lamaz, hesaplara Türk liras› tevdiatta bulunulamaz. ‹lk uygulan›fl›nda tüm DÇM hesaplar›na kur garanti si tan›nm›flken, d›flar›da yerleflmifl gerçek ve tüzel kifliler taraf›ndan açt›r›lan DÇM hesaplar› için kur garantisi sonradan kald›r›lm›flt›r. Kur garantisine sahip hesaplarda, hesab›n aç›l›fl› ile hesaptan çekilifller aras›ndaki dönemde meydana gelen kur de¤iflikliklerinden do¤an fark, devlet taraf›ndan üstlenilmifltir. D›flar›da yerleflik gerçek ve tüzel kiflilere ait DÇM hesaplar› limite tâbi tutulmufltur: Söz konusu kiflilerin 1 Mart 1978 tarihi itibariyle bankalarda mevcut DÇM hesaplar›, ilgili bankalar için bir s›n›r oluflturmufltur. D›flar›da yerleflik kiflilere ait DÇM hesaplar›n›n geri ödenmesindeki güçlükler nedeniyle, bu tür döviz borçlar›n›n ödenmesinin makul bir süre için ertelenmesi politikas› benimsenmifltir. D›flar›da yerleflik tüzel kiflilerce aç›lm›fl olup da vadeleri uzat›lm›fl ya da geri ödeme taksitleri 1 Ocak 1981 tarihinde sona erecek DÇM hesaplar› ile ilgili borç erteleme anlaflmas› 29 A¤ustos 1979 tarihinde Londra'da imzalanm›flt›r. Bu erteleme anlaflmas› ile yaklafl›k 2,1 milyar dolar tutar›nda döviz borcu, 3 y›l ödemesiz olmak üzere 7 y›ll›k vadeye ba¤lanm›flt›r. Ertelenen DÇM hesaplar›na uygulanacak faiz oran›, genelde LIBOR (London Internbank Offered Rate) + %1 3/4 olarak belirlenmifltir. Ö. Akgüç Döviz Kontrolü (Bkz. Kambiyo Denetimi) Döviz Kurlar› Paritesi [Alm. W ä h r u n g s p a r i t ä t e n ] [Fr. Parité des changes ] [‹ng. Exchange parity] Parite, Latince'deki paritas ve par’ dan gelme bir sözcüktür. Tam eflitlik, birbirine uygunluk anlam›ndad›r. Döviz kurlar› paritesi veya kambiyo paritesi denildi¤inde, bir paran›n iki ayr› yerde de¤er uyumu veya kur muadeleti anlafl›l›r. Frankfurt'ta 1 dolar = 2,345 mark iken New York'ta 1 mark = 1/2,345 dolar veya buna çok yak›n de¤erde ise, tam kur muadeleti vard›r. F. Ergin Döviz Kuru [Alm. Devisenkurs, Wechselkurs] (Fr. Cours des chan ges] [‹ng. Exchange rate ] Yabanc› paralar›n ulusal para cinsinden fiyat›d›r. Örne¤in ‹stanbul'da 1 dolar 99 500 TL oldu¤unda, Türkiye’de dolar kuru 99 500’dür. (Bkz. Çapraz Kurlar ) 330 F. Ergin/fi.Akkaya Döviz Kuru - Faiz Haddi Paritesi Teorisi Döviz Kuru - Faiz Haddi Paritesi Teorisi [Alm. Wechselkurs und Zinsen Rate paritäts Theorie] [Fr. Cours des devises - Théorie de la parité du taux de I'intérêt] [‹ng. Theory of exchange rate and interest rate parity] (A) ve (B) diyece¤imiz iki ülke olsun. (A)’da faiz haddi ia ve (B)’de faiz haddi ib’dir. ia < ib’dir. (A) ülkesinin paras› primlidir; (B) ülkesinin paras› iskontoludur. Vadeli piyasada (A)’n›n paras› günün rayicinden yüksek, (B)’nin paras› günün rayicinden düflüktür. d, vadeli piyasada kur iskontosudur. p, vadeli piyasada kur primidir. Döviz kuru - faiz haddi paritesi teorisi ne göre, denge koflulu (d = ib - ia)’d›r. (A) ülkesinin kambiyo kuru primi, yaln›z iki ülke söz konusu oldu¤unda, (B) ülkesinin kambiyo kuru iskontosuna eflittir. Denge koflulunda, teorik sermaye-döviz ak›m› s›f›rd›r. Her hangi bir nedenle (A)’da faiz haddi biraz daha düfler veya (B)’de biraz daha yükselirse, denge bozulur ve afla¤›da yaz›l› durumla karfl›lafl›l›r: (d<ib - ia) Kambiyo kuru iskontosu faiz farkl›l›¤› alt›na inince, (B) ülkesine (A)’dan k›sa vadeli sermaye-döviz ak›m›na uygun bir ortam belirir. (Bkz. ‹skontolu Kambiyo Kurlar›, Faiz Farkl›l›¤›, ‹skonto Arbitraj› ) F. Ergin Döviz Pozisyonu Döviz darl›¤› çeken ülkelere mevduat plasman› yapanlar, para de¤erinin düflmesine karfl› bir garanti isteyebilirler. Ayr›ca, normal faize spread denilen bir zam da yapt›rabilirler. Mevduat sahibi aç›s›ndan, kur garantili mevduat ile normal döviz mevduat› aras›ndaki tek fark, faizin yüksekli¤idir. Borç alan ülkede mevduat iki sonuç do¤urabilir: Birinci sonuç, amortisör fonksiyonu görecek bir denklefltirme oran› yoksa, gelen dövizin parasal taban› ve para arz›n› etkilemesidir. ‹kinci sonuç, para de¤erden düflünce, borç miktar›n›n kabarmas›d›r. Borç miktar›n›n artmas› ek enflasyon floku yaratabilir. 1984 y›l›ndan itibaren Türkiye'de dövizle hesap açt›rmak, Türk Paras›n› Koruma Kanunu'nda yap›lan de¤ifliklikle (30 say›l› karar ile) mümkün k›l›nm›flt›r. (Bkz. Eurocurrency Çar panlar›, Dövize Çevrilebilir Mevduat) F. Ergin Döviz Pozisyonu [Alm. Devisen-Position] (Fr. Position de devises] [‹ng. Foreign Exchange Position ] 20 Eylül 1974 tarihli ve 15012 say›l› Resmi Gazete'de yay›nlanan Türk Paras›n›n K›ymetini Koruma Hakk›nda 17 Say›l› Karar'a iliflkin (Seri 1, No: 4) tebli¤ ile Türkiye'de ticaret bankalar›na döviz pozisyonu tutma yetkisi verilmifltir. Türkiye'de ticari ve ticari olmayan her türlü kaynaktan sa¤lanan dövizler, mülkiyeti kime ait olursa olsun, Maliye Bakanl›¤›'n›n emrindedir. Ancak, bakanl›k, kambiyo muameleleri yapmaya ve döviz bulundurmaya yetDöviz Mevduat› kili özel ve tüzel kiflileri belirleyebilir ve genel olarak [Alm. Devisen-Konto-Depositen] [Fr. Dépôts de devi - kendi ad›na yetkilerini kullanabilecek mercileri tespit ses] [‹ng. Foreign exchange deposits ] edebilir. a) Mevduat, dövizle açt›r›labilir ve hesab› döviz ola‹flte bu hükümden hareketle uygulamaya konulan rak tutulur. Örne¤in, 1 milyon sterlin mevduat hesab› döviz pozisyonu tutma yetkisi, müsaade edilen limit çeraçt›ran mudi, ana para ve faizi yine sterlin olarak çeke- çevesinde yetkili bankalar›n resen yapaca¤› döviz ifllembilir. Dolar, mark veya ülke paras› ile çekmek isterse, lerini kapsar. ayr›ca bir transfer operasyonu yap›l›r. Mevduata sterlin Bafllang›çta söz konusu limit 25 milyon dolar olarak piyasas› faizi ödenir. tespit edilmifltir. Ancak, 3 Haziran 1982 tarihli Resmi Dövizle açt›r›lm›fl ve hesab› döviz olarak tutulan Gazete'de yay›nlanan (Seri I, No: 4/8) tebli¤ ile bu s›n›r mevduat, banka iç piyasada döviz sat›fl› yapmad›kça, kald›r›lm›fl ve bankalara bir önceki y›lda ihracat ve göparasal tabana, dolay›s›yla para arz›na yans›maz. rünmeyen ifllemlerden sa¤lad›klar› döviz girdilerinin % b) Gevflek kambiyo kontrolü uygulayan para rejim- 10'una kadar döviz pozisyonu tutma hakk› tan›nm›flt›r. lerinde, otoritelerin koyduklar› esaslar çerçevesinde Ayn› tebli¤ ile bankalar, döviz ve efektiflerin en az yüz"konvertibl mevduat hesaplar›" açt›r›labilir. de 20'sini Merkez Bankas›'na devretmekle yükümlü tuKonvertibl mevduat hesab›, memleket paras›yla yü- tulmufllard›r. rütülür. Ancak bu hesap, dövize çevrilebilir mevduatt›r. Döviz pozisyonu tutmaya yetkili bankalar (yeni tebMevduat sahibi, vade tamamlan›nca paras›n› döviz ola- li¤e göre S›nai Yat›r›m ve Kredi Bankas›, Türkiye rak yine ülke d›fl›na ç›kartabilir. ‹hracat Kredi Bankas›, Türkiye Kalk›nma Bankas›, ‹ller Konvertibl mevduat›n sahibine sa¤lad›¤› menfaat, fa - Bankas›, d›fl›nda kalan, Türkiye'de faaliyet gösteren yeriz fark›d›r. Güçlü para az faiz, zay›f para yüksek faiz ge- li ve yabanc› sermayeli tüm bankalar) sat›n ald›klar› dötirir. Fon sahibi, yüksek faizi kambiyo riskine tercih vizler ile pozisyon d›fl›ndaki döviz tevdiat hesaplar›nda ederek konvertibl mevduat açt›rabilir. Konvertibl mev - biriken dövizleri kullan›rken depo hesab› açabilecek, duat parasal tabana yans›r. Enflasyonist bask› vard›r. kurye kredisi kullanabilecekler, kendileri ya da müflteric ) Konvertibl mevuduat ya da dövize çevrilebilir leri ad›na arbitraj yapabileceklerdir.Söz konusu bankamevduat "kur garantili" olabilir. lar, ayr›ca kendi aralar›nda yapacaklar› döviz al›m sa331 Döviz Rezervleri Dublür t›mlar›nda kurlar› serbestçe saptayabileceklerdir. (Bkz. Döviz, Döviz Mevduat›, Döviz Dengesi, Kambiyo Denetimi) M. Berk Döviz Rezervleri [Alm. Devisen Reserven] [Fr. Réserves de devises étran gères] [‹ng. Foreign exchange reserves ] Bir ülkede merkez bankas› ve bankalar sisteminde birikmifl olan döviz mevcuduna "döviz rezervi" ad› verilir. E. Alkin Döviz Suçlar› (Bkz. Kambiyo Suçlar›) Döviz Tay›nlamas› [Alm. D e v i s e n r a t i o n i e r u n g ] [Fr. Rationnement des changes] [‹ng. Exchange rationing ] Genel olarak tay›nlama, arz yetersizli¤i karfl›s›nda fiyat de¤iflmelerinin arz-talep dengesini sa¤layamad›¤› ya da böyle bir dengelenmenin çeflitli nedenlerle arzu edilmedi¤i durumlarda baflvurulan bir tahsis yöntemidir. Döviz tay›nlamas› da, bu anlamda, dövizin talep edenler aras›nda idari kararlarla da¤›t›lmas›d›r. Tay›nlama, di¤er mallar için nadiren baflvurulan bir da¤›t›m -tahsis yöntemi oldu¤u halde, döviz tay›nlamas›, özellikle, sürekli d›fl ödeme a盤› veren ülkelerde, adeta sürekli bir uygulama haline gelmifltir. Döviz tay›nlamas›, döviz kazançlar›n›n belli bir merkezde toplanmas›, döviz tahsislerinin yine bu merkezden kamu otoritesinin tercih ve kararlar›na göre yap›lmas› fleklinde uygulan›r. Böylece döviz arz›, özellikle de döviz talebi kontrol alt›nda tutulmakta, d›fl ödeme aç›klar› ve döviz kurunun muhtemel hareketleri denetim alt›na al›nmaktad›r. Döviz tay›nlamas› uygulamas›nda farkl› amaçlara ve kullan›m alanlar›na tahsis edilecek döviz miktarlar›, kamu otoritesinin tercihlerine göre belirlenir. Gerçekte bu, ithalat ve di¤er döviz harcamalar›n›n kontenjanlar, kotalar vb. fleklinde düzenlenmesiyle eflanlaml› bir uygulamad›r. Bu nedenle, döviz tay›nlamas›n›n temelinde uluslararas› ticaretin s›n›rland›rmas›na yönelik e¤ilim ve kararlar›n yatt›¤› söylenebilir. Ancak, döviz tay›nlamas›, tüm döviz ödemelerine yönelik oldu¤u için, daha etkili bir uygulamad›r. (Bkz. Kotalar ) T. Berksoy Drawback [Alm. Drawback] (Fr. Drawback] [‹ng. Drawback] ‹thal edildikten sonra üzerinde ifllem yap›lan ve tekrar ihraç edilen baz› mallara ait girifl vergilerinin süresi içinde ihraç edildikleri takdirde yükümlülerine geri ödenmesi usulüdür. Vergi ödenerek yurda giren eflya, drawback rejiminde, tekrar ihraç edilebilmek için imalatta kullan›lacak bir hammadde ya da el iflçili¤i görecek bir yar› mamul niteli¤indedir. Ancak hammadde ve yar› mamul eflya ifl- lendikten sonra ayniyetinin tespiti çok güçleflir. Vergilerin iadesi bak›m›ndan bir mamuldeki yerli ve yabanc› unsurlar›n ay›r›m› çok zordur. Türkiye’de bu amaçla geçici kabul rejimi uygulanmaktad›r. (Bkz.T r a n s i t Drawback) E.Korkmaz/fi.Akkaya Dresdner Bank A.G. Almanya Federal Cumhuriyeti'nde kurulu özel sermayeli ticaret bankas›. 1872'de Dresden'de kuruldu, k›sa sürede geliflme göstererek merkezini Berlin'e tafl›d› (1884). Birinci Dünya Savafl› sonras› ve Büyük Bunal›m s›ras›nda yaflanan hiper enflasyon ve ekonomik krizden olumsuz etkilendi. ‹kinci Dünya Savafl› ertesinde Almanya'n›n ikiye bölünmesiyle birçok flubesi Do¤u Almanya'da kald›. 1957'ye kadar bölgesel bankac›l›k etkinlikleriyle yetindi. Bu tarihte yeniden yap›lanmaya giderek, merkezi Frankfurt/Main olmak üzere, ülkenin birçok eyaletinde flubeler açt›. 1990'da, iki Almanya'n›n yeniden birleflmesiyle do¤udaki eyaletlerde de yeni flubeler açt›. Finans, kredi, tahvil, ticari ve s›nai yat›r›m alanlar›nda etkinlik gösteren ve hisseleri, baflta Frankfurt Borsas› olmak üzere, Avrupa'n›n öteki borsalar› ve Tokyo Borsas›'nda ifllem gören banka, yurt içi ve d›fl›nda 1,600'ü aflk›n flubesi, 60 temsilcili¤i (biri Türkiye'de ‹stanbul'da) ve 47 000 personeliyle dünyan›n önde gelen banklar›ndan biri konumuna yükselmifltir. 200 bini aflk›n müflterilerin büyük ço¤unlu¤unu küçük ve orta ölçekli giriflimciler olufltururken, yerli ve yabanc› 79 ifltiraki, yat›r›m ortakl›¤› bulunmakta, banka hisselerinin büyük bölümü, banka çal›flanlar› ve emeklileri elinde bulunmaktad›r. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 13,8 milyar DM olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 484 milyar DM, kulland›rd›¤› krediler toplam› 290 milyar DM'ye ulaflm›fl, net kâr› 1,209 milyar DM olmufltur. S.Abaç/A.Erhan Dublör (Bkz. Dublür) Dublür [Fr. Doublure] [‹ng. Duplicate] Otomasyona geçilmeden önce, bankalarda tasarruf hesaplar›yla alacakl› ve borçlu cari hesaplar›, ilgili aktif servislerin yan› s›ra muhasebe servisi de tutard›. Baflka bir deyiflle, ifllemlerin çift kay›t olarak yaz›lmas› usuldendi. Muhasebede tutulan bu tür defter ve kay›tlara "dublür" denilirdi. Dublür tutmaktan amaç, servisteki kay›tlarla mutabakat (uygunluk) sa¤lamak, denetim kurmak, faiz ve masraflar›n hesaplanmas›, hesaplara ifllenmesi, ekstre ç›kar›l›p gönderilmesi gibi iflleri muhasebeye yapt›rmakt›. Muhasebe servisinde dublürü tutan elemana "dublör" denilirdi. Modern bankac›l›kta bu yöntem art›k b›rak›lm›fl olup, günümüzde ifllemler bilgisayarlar taraf›ndan yap›lmaktad›r. S. Abaç 332 Dumolin, Charles Duopol ve Oligopol Dumoulin, Charles (1500-1566) Frans›z hukukçusu. Birkaç kez mezhep de¤ifltirdi. Calvinisme'i benimsedi¤i y›llarda H›ristiyan kilisesinin faiz doktrinine karfl› ç›kt›. Bankac›l›¤›n geliflmesine uygun bir ortam oluflmas›na hizmeti dokundu. F. Ergin Duopol ve Oligopol [Alm. Angebots - Teilmonopol, Angebots - Oligopol] [Fr. Duopole et Oligopole] [‹ng. Duopoly and Oligo poly] Çok say›da al›c› karfl›s›nda mal arzeden iki sat›c› duopol piyasas›n› meydana getirir. Oligopol piyasalar›nda ise sat›c› ikiden çoktur. Burada söz konusu olan çokluk, tam rekabet piyasas›n›n ana varsay›m› olan atomisite ile kar›flt›r›lmamal›d›r. Tam rekabet piyasas›nda sat›c›lar, tek bafllar›na fiyatlar› etkileyemeyecek kadar çok say›dad›r ve bu nedenle birbirlerinden ba¤›ms›z olarak hareket ederler. Oligopolde ise firmalar›n tek bafllar›na fiyatlar› etkileyebilecekleri aç›kt›r. Bu yüzden de hareketlerinde ba¤›ms›z de¤illerdir; aksine, firmalar›n fiyat ve miktar de¤iflikli¤ine neden olan faaliyetleri birbirlerinin kararlar›n› etkiler. Firma say›s› artt›kça bu karfl›l›kl› ba¤ azal›r. Fakat hangi noktada oligopolün bitip tam reka betin bafllayaca¤›n› kesin olarak belirtmek olanaks›zd›r. Bu yüzden, basit olarak, oligopolde firma say›s› çoktur; ama tek bafllar›na fiyat› etkileyemeyecek kadar da çok de¤ildir diyebiliriz. Duopol ve oligopolde firmalar›n kararlar› birbirlerine ba¤l› oldu¤una göre, toplam piyasa talebi veri olsa bile, tek firman›n arz etti¤i mala olan talep ve dolay›s›yla bu firman›n faaliyeti, piyasadaki di¤er firmalar›n kararlar›ndan etkilenecektir. Dolay›s›yla bu piyasalar için, tam rekabet ve monopol piyasa analizine benzer genel bir teori kurmak olanaks›zd›r. Ancak, belli varsay›mlar alt›nda gruplar saptanarak baz› sonuçlara var›labilir. Örne¤in, A. Cournot (1801-1877), ayn› mal› üreten ve ayn› maliyete sahip olan iki firmay› ele alarak bir duopol piyasas›nda dengenin nas›l oluflaca¤›n› incelemifltir. Çözümü flekilden izleyelim. (fiekil. 1) 100 P1 B C 0,33 R O 1000 M D N 5000 Bu sonuca nas›l var›ld›¤›n› flekil 1’de de belirtilen say›sal bir örnekle göstermeye çal›flal›m. Tam rekabet arz miktar› 6 000 birim olsun. (A) önce bunun yar›s›n›, yani 3 000 birim, (B) de buna bakarak 1 500 birim mal arz edecektir. Sonra (A) firmas› arz›n› (6 000-1 500)/2= 2 250 birime düflürecek, (B) firmas› ise (6 0002 250)/2= 1 875 birime ç›kartacakt›r. Bir sonraki dönemde (A) arz› (6 000-1 875)/2 = 2 062,5 birime düflecek, (B) arz› (6 000-2 062,5)/2 = 1 968,75 birime ç›kacakt›r. Her iki firma arz›n›n da yavafl yavafl tam rekabet arz miktar› 6 000 birimin üçte biri olan 2 000 birime yaklaflt›¤› görülmektedir. Cournot'nun analizi, oligopole de uygulanabilir. Kan›tlamaya giriflmeden genel çözümü n/(n+1) formülünün verdi¤ini söyleyelim. Burada (n), firma say›s›n› göstermektedir. Duopol piyasas›nda iki firma oldu¤una göre, tam rekabet arz› (Q)'nun [n/(n+1) = 2/3]’ünü iki firma eflit bir flekilde 1/3'er olarak paylaflmaktad›r. Firma say›s› üçe ç›k›p duopol piyasas› oligopol piyasas›na dönüflürse, tam rekabet arz› (Q)’nun [n/(n+1) = 3/4]’ ünü üç firma -özdefl maliyet varsay›m› alt›nda- eflit bir flekilde 1/4'er olarak paylaflacakt›r. Firma say›s› artt›kça firmalar›n arzlar› da azalmaya devam edecektir. P 0,50 Toplam piyasa talebi do¤rusal bir fonksiyondur (PD). Firmalar›n ortalama maliyetleri sabit (örne¤in, flekilde s›f›r) olup, ortalama ve maliyet e¤rileri üst üste (ve flekilde yatay eksene) çak›fl›kt›r. Bu durumda, piyasada tek bir monopolcü firma olsayd› bu firman›n arzedece¤i miktar tam rekabet arz›n›n (OD) yar›s› kadar (OM) olacakt›. (PM do¤rusunun marjinal geliri gösterdi¤ine ve M noktas›n›n MC=MR eflitli¤ini belirtti¤ine dikkat edelim). Monopolcü firma, daha fazla mal arzederse ortalama maliyetinin fiyat› aflaca¤›n› bilmektedir. fiu halde, duopolcu firmalardan herhangi birinin, örne¤in (A) firmas›n›n inisiyatifi ele al›p piyasa talep e¤risine bakarak tam rekabet arz›n›n yar›s› kadar mal üretip satt›¤› ve kâr›n› maksimize etti¤ini varsayal›m, (B) firmas› durumu gözden geçirip, piyasan›n yar›s›n›n (A) taraf›ndan massedildi¤ini farkedecektir. (A)’n›n her dönem ayn› miktar mal arz edip sataca¤›n› düflünerek (B) de, kâr›n› maksimize etmek için yar›m›n yar›s› kadar mal arzedip satacakt›r. Bu kez (A) firmas› piyasan›n dörtte birini (B) firmas›n›n ele geçirdi¤ini görüp arz›n› daraltacak ve geri kalan dörtte üçün yar›s›n› üretip kâr›n› maksimize etmeye çal›flacakt›r. (A) arz›n› daralt›nca (B) firmas›na daha genifl bir alan kalacak o da arz›n› geniflletme yolunu tutacakt›r. Firmalar birbirlerinin faaliyetine bakarak kararlar›n› de¤ifltirmeye devam edecekler ve sonunda her ikisi de tam rekabet arz›n›n üçte birini üretip satar duruma geleceklerdir (OR ve RN). Bu noktada ayn› miktarda mal› arzedip satt›klar›ndan, sat›fllar›n› tekrar ayarlama yoluna gitmeyip dengeye ulaflm›fl olacaklard›r. D=AC=MC Oligopol piyasas› için de birçok analiz modeli ortaya at›lm›flt›r. Bunlar›n en fazla tan›nanlar›ndan biri, dirsekli talep e¤risi kavram›na dayanmaktad›r. Piyasadaki her- fiekil 1. Cournot Çözümü 333 Duopol ve Oligopol Duopol ve Oligopol hangi bir firman›n, fiyat politikas›n› ayarlarken, rakip firmalar›n tepkilerini hesaba katmas› gerekir. Bir an için bu piyasada karfl›l›kl› fiyat mücadelesi yap›lmad›¤›n› varsayal›m. Bu durumda flekil 2'de tek bir veri, firman›n arz etti¤i mala uygulad›¤› fiyat (P) olsun. Ad› geçen firma, fiyat›n› yükseltmek isterse, di¤er firmalar fiyatlar›n› sabit tutup fiyat yükselten firman›n müfl- fiekil 2. Dirsekli Talep E¤risi terilerinden bir k›s›m›n› kendilerine çekmek isteyeceklerdir. Sonuç olarak veri firman›n sat›fllar› h›zla düflecektir. fiu halde, (P) fiyat›n›n üstünde firman›n karfl› karfl›ya kald›¤› talep, e¤imi oldukça yüksek bir (AB) do¤rusu ile gösterilebilir. Firma uygulad›¤› fiyat› (P)’den afla¤› düflürdükçe, di¤er firmalar fiyatlar›n› sabit tutsalard›, sat›fllar ayn› h›zla artaca¤›ndan, talep (AB)’nin uzant›s› gösterilebilirdi. Fakat, di¤er firmalar›n böyle bir tutum izlemeleri beklenemez. Tersine, onlar da müflteri kaybetmemek için fiyatlar›n› düflürmeye bafllayacaklard›r. Bu durumda veri firman›n fiyat k›rmas›, sat›fllar›n›n ›l›ml› ölçüler içinde artmas›na neden olacakt›r. Yani (B)’den afla¤›da firman›n karfl› karfl›ya kalaca¤› talep, e¤imi (AB)’den daha küçük bir (BC) do¤rusu ile gösterilebilir. Öyleyse, çeflitli fiyatlar karfl›s›nda firman›n mallar›na olan talep, (P) fiyat›nda (B noktas›nda) dirsek yapan bir (ABC) e¤risi ile gösterilebilir. (AB) ve (BC) taleplerine ait marjinal gelirler flekilde s›ras›yla (AD) ve (EF) do¤rular› ile gösterilmektedir. (P) fiyat›ndaki (Q) üretim düzeyinde marjinal gelir (D)’den (E)’ye düflmektedir. Marjinal maliyet e¤risi (DE) aral›¤›ndan geçtikçe firma dengesi her zaman (Q) üretim düzeyinde (ve P fiyat›nda) gerçekleflecektir. Daha aç›k bir deyiflle, maliyetler belli s›n›rlar aras›nda azal›p artsa bile, firman›n ulaflt›¤› maksimum kâr› sa¤layan fiyat üretim politikas› de¤iflmeyecektir. Yani, oligopol piyasas›nda uzunca bir dönem boyunca ayn› fiyat geçerli olacakt›r. Gerçi bu istikrar, firmalar aras› anlaflmalar›n sonucu da olabilir. Ancak, firmalar› bu tür anlaflmalara iten nedenlerin dirsekli talep e¤risi nin alt›nda yatan varsay›mlar oldu¤u aç›kt›r. Firmalar›n arz ettikleri mallar homojense, piyasa "tam oligopol" ad›n› al›r. Tam oligopol piyasas›nda kâr maksimizasyonunu sa¤lamak amac›yla firmalar aç›k ya da gizli anlaflmalar yapabilirler. "Kartel" ad› da verilen aç›k anlaflmalarda, firmalar›n toplam kâr›n›n maksimize edilmesine çal›fl›l›r. Daha sonra kâr, firmalar aras›nda karfl›l›kl› güç derecesine, pazarl›ktaki ustal›¤a vb.'ye göre da¤›l›r. Aç›k anlaflmay› engelleyen durumlarda gizli anlaflmalara gidilir. En düflük maliyetle üretim yapan firma, egemen duruma geçer. Di¤er firmalar, egemen firman›n fiyat politikas›n› izleyerek, içinde bulunduklar› koflullar›n olanak verdi¤i en yüksek avantaj› sa¤lamaya çal›fl›rlar. Egemen firma d›fl›ndaki firmalar fiyatlar› etkileyemeyecek kadar güçsüzseler, söz konusu firman›n tespit edece¤i fiyat› veri olarak kabul etmek zorundad›rlar. Bu fiyat›n üstüne ç›karlarsa sat›fllar›n›n büyük k›sm›n› kaybederler. Daha düflük bir fiyat uygulamaksa anlams›z olacakt›r. Çünkü, nas›l olsa egemen firman›n tespit ve kendilerinin kabul ettikleri fiyattan bütün mallar›n› satabileceklerdir. Arz edilen mallar›n homojen olmamas› noksan oligopol piyasalar›n› do¤urur. Firmalar farkl› nitelikte mallar› piyasaya arz edeceklerinden, aralar›ndaki fiyat mücadelesi yumuflayabilir. Hatta bu durumda firmalar›n kendilerini ba¤layan ciddi anlaflmalara gitmeleri bile gereksiz olabilir. Fiyat mücadelesinin yerini reklam müca delesi al›r ve sonuç olarak sat›fl maliyetleri yükselebilir. Piyasaya girifl serbestli¤ini k›s›tlayan engeller yoksa, k›sa dönemde elde edilen kârlar yeni firmalar› piyasaya çekebilir. Firma say›s› art›kça, tek firman›n arz etti¤i mallara olan talep e¤risi (baflka bir deyiflle ortalama gelir e¤risi), ortalama maliyet e¤risine te¤et oluncaya kadar sola do¤ru kayar. Bu noktada kârlar s›f›r olur ve piyasaya girifl durur. Kâr ve zarar olmad›¤›na göre piyasa da denge halindedir. Durumu flekil 3 yard›m›yla göstermeye çal›flal›m. fiekil 3. Oligopolde Uzun Dönem fiekilde uzun dönemde oligopolcü bir firman›n mal›na olan talep ya da firman›n ortalama geliri (AR) do¤rusuyla, marjinal geliri (MR) do¤rusuyla gösterilmektedir. Firman›n uzun dönem marjinal maliyet (LMC) ile marjinal gelirinin eflit oldu¤u (E) noktas›, denge üretim düzeyini (Q) belirtmektedir. (Q) üretim düzeyinde kâr› s›f›r kalan fiyat, uzun dönem ortalama maliyet (LAC) ile ortalama gelirin te¤et oldu¤u noktada (F) belirmektedir. 334 Duopol ve Oligopol Firman›n hem toplam geliri, hem de toplam maliyeti (OPFQ) dikdörtgeninin alan› kadar olup toplam kâr s›f›rd›r. Oligopol piyasas›na girifl serbestli¤i yapay ya da do¤al engeller yüzünden k›s›tlanabilir. Devletin uygulad›¤› koruma politikas›, lisanslar, patent, marka haklar›, hammadde sat›fl›n›n kontrolü, k›yas›ya fiyat mücadelesi, vb. yeni firmalar›n piyasaya girme heveslerini k›ran yapay engellerdir. Üretim için büyük sermayelerin gerekmesi, piyasan›n optimum büyüklükte çal›flacak yeni firmalar› kald›racak kadar genifl olmamas› vb. gibi hususlar da do¤al engelleri oluflturur. Uzun dönemde oligopol piyasas›nda -ayn› maliyet koflullar› varsay›m› alt›nda- firmalar›n kârlar›n›n s›f›ra yaklaflma e¤iliminde oldu¤u aç›kça görülmektedir. Baflka bir deyiflle, uzun dönemde, oligopolcu firmalar›n ortalama gelir ve ortalama maliyet e¤rilerini te¤et k›lan üretim düzeyinde marjinal gelir ile marjinal maliyet e¤rileri kesiflir. Bu durum cebirsel olarak da kan›tlanabilir: Oligopolcü bir firman›n ortalama gelir do¤rusu AR = -10 Q = 110 ile, uzun dönem ortalama maliyet e¤risi LAC = Q2 - 18 Q = 126 kâr› s›f›r k›lacak flekilde birbirine te¤et olsun. De¤me noktas›n›n apsisi -10 Q + 110 =Q2 - 18 Q + 126, Q2 - 8 Q + 16 = 0 Q1,2 = 4 ± √16 - 16 = 4 bulunur. Firman›n toplam gelir ve toplam maliyet e¤rileri TR = AR x Q = -10 Q2 + 110 Q LTC = LAC x Q = Q 3 - 18Q2 + 126 Q olarak yaz›labilir. Marjinal gelir ve marjinal maliyet fonksiyonlar› ise, birinci türev yard›m›yla MR = d(TR)/dQ = 20 Q + 110 LMC = d(LTC) / dQ = 3 Q2 - 36 Q + 126 olarak bulunur. Firma dengesi ilkesi MR = LMC gere¤i -20 Q + 110 = 3 Q2 - 36 Q + 126 yaz›labilir. Buradan 3 Q2 - 16 Q + 16 = 0 ve Q1,2 = 8± √64-48 = 8±√16 = 8±4 3 3 3 12 Q1 = =4 3 Q2 = 4 3 bulunur. Du Pont Kontrol Sistemi Dikkat edilecek olursa, firma dengesi koflulu olan marjinal gelir marjinal maliyet eflitli¤ini veren üretim miktar› ile ortalama gelir ortalama maliyet eflitli¤ini veren (kâr› s›f›r k›lan) üretim miktar› ayn›d›r. E. Alkin Duopson ve Oligopson [Alm. Nachfrage-Teilmonopoll Nachfrage-Oligopol] [Fr. Duopsone et Oligopsone] [‹ng. Duopsony and Oli gopsony] Piyasada iki al›c› firman›n bulunmas› duopson, ikiden çok al›c›n›n bulunmas› oligopson piyasas›n› meydana getirir. Sat›c›lar›n say›s› yine fiyatlar› etkileyemeyecek kadar fazlad›r. Gerek duopson, gerekse oligopson piyasas›nda al›c›lar bir anlaflmaya gitmifllerse monopsoncu gücünü kazan›rlar. Aralar›nda anlaflma yoksa firmalar aras›nda fiyat rekabeti bafllayacakt›r. Ancak fiyat k›rarken sat›c› firmalar›n maliyetlerini de dikkate almak zorundad›rlar. Düflük fiyatlar k›sa dönemde arz› pek etkilemeyebilir. Buna karfl›l›k, uzun dönemde, sat›c› firmalar›n ortalama maliyetleri bile karfl›lanmazsa arz h›zla düflebilir. E. Alkin Dupont de Nemours, Pierre Fizyokrasi deyimini ilk defa kullanan Frans›z düflünürüdür. T›p ö¤renimi görmüfltür. Kendisi gibi doktor olan Quesnay ve Turgot'nun etkisinde kalarak ekonomik sorunlarla ilgilenmifltir. Yaflam›n›n önemli bölümünü önceleri Polonya kral›n›n hizmetinde, daha sonralar› da Turgot'nun maliye bakanl›¤› zaman›nda onun yard›mc›s› olarak geçirmifltir. Frans›z Devrimi s›ras›nda çeflitli görevler üstlenen Dupont de Nemours bir ara, kurucu meclis baflkanl›¤› yapm›fl, yaflam›n› iki kez kaçarak kurtarabilmifltir. Bir keresindeyse hapse at›lm›fl, kafas›n› giyotinden güç bela kurtarabilmifltir. Amerika'ya kaçmak zorunda da kalan Dupont de Nemours, k›sa zamanda Fransa'ya dönerek politika yaflam›n› Restorasyon dönemine kadar sürdürmüfltür. fi. Özgencil Du Pont Kontrol Sistemi [Alm. Kapital rentabilität ] [Fr. Système de contrôle de Dupont] [‹ng. Du Pont system of financial control] Finansal analizde kullan›lan bu sistem, faaliyet oranlar› ile sat›fllar›n kârl›l›¤› oranlar›n› karfl› karfl›ya getirerek, bunlar›n bir arada, varl›klar›n kârl›l›¤›na nas›l etki ettiklerini gösterir. Sistemin yap›s› ve oranlar aras›ndaki etkiler flematik olarak flöyle gösterilebilir: Arka sayfadaki fleman›n sa¤ taraf›nda aktif devir h›z› yer almakta ve bunu gelifltirmekte yard›mc› olacak kalemler gösterilmektedir. Burada kasa, banka, serbest menkul de¤erler, alacaklar ve stoklardan oluflan cari varl›klar, sabit varl›klarla toplan›nca, toplam varl›klar ya da iflletmenin toplam yat›r›m tutar› elde edilmektedir. Sat›fllara bölünen toplam varl›klar ise, aktif devir h›z›n› vermektedir. 335 Duopson ve Oligopson Du Pont Kontrol Sistemi Yat›r›m Kârl›l›¤› (Aktiflerin Kârl›l›k Oran›) Sat›fllar›n % Olarak Kâr Aktif Devir H›z› Çarp› Sat›fllar Bölü Net Kâr Toplam Giderler Eksi Sat›fllar Toplam Yat›r›m Bölü (Varl›klar) Sabit Varl›klar Art› Sat›fllar Cari Varl›klar Sat›lan Mal›n Maliyeti Faaliyet Giderleri Kasa ve Banka Serbest Menkul De¤erler Amortisman Faiz Alacaklar Stoklar Vergiler Eksi Di¤er Gelirler fieman›n sol taraf›nda iflletmenin net kâr marj› gelifltirilmektedir. Teker teker gider kalemleri vergi tutar› ile topland›ktan sonra sat›fllardan düflülmekte ve böylece net kâr bulunmaktad›r. Net kâr sat›fllara bölünerek sat›fl lar›n kârl›l›¤› elde edilmektedir. Böylece grafi¤in sol taraf›nda bulunan sat›fllar›n kârl›l›¤› oran› ile sa¤ tarafta gelifltirilen aktiflerin devir h›z› çarp›l›nca, iflletmenin varl›klar›n›n ya da yat›r›mlar›n kârl›l›k oran› elde edilmektedir. ‹flletmenin aktiflerinin kârl›l›k oran›n› yükseltebilmek için, ya aktiflerinin devir h›z›n›, ya net kâr marj›n› ya da bu iki oran› birlikte art›rmak gerekmektedir. Di¤er taraftan, bir iflletmenin aktiflerinin kârl›l›k oran› ayn› düzeyde tutulmak isteniyorsa, Du Pont Sistemi yard›m›yla, net kâr marj› düfltü¤ü takdirde aktif devir h›z›n›n yükseltilmesi, aktif devir h›z›nda düflüfller oldu¤u takdirde net kâr marj›n›n art›r›lmas› gerekmektedir. fi. Türen Dupuit, A. Jules (1804-1866) Frans›z mühendis. De la mesure de l'utilite des travaux publics adl› çal›flmas›yla iktisat teorisinde önemli bir katk› yaratt›. Dupuit, kamu hizmetlerinde fiyatland›rma politikalar›yla u¤rafl›rken "tüketici art›¤›" ve "üretici art›¤›" kavramlar›n› ortaya att›. Bu kavramlar daha sonra ‹ngiliz as›ll› A. Marshall taraf›ndan gelifltirildi. Söz ko- nusu kavramlar kamu hizmetlerinden yararlananlar aras›nda art›klar yarat›ld›¤› görüflüne dayan›yordu. Özellikle tek türden fiyatland›rman›n söz konusu oldu¤u kamu hizmetlerinde, bu hizmetlerden yararlananlar zaman zaman bu fiyat›n üstünde bir fiyat ödeyebilmektedirler. Ödenmeye haz›r olan fiyat ile kamu otoritesi taraf›ndan belirlenmifl fiyat aras›nda kalan de¤er, söz konusu tüketicinin ya da tüketici grubunun art›¤› olmaktad›r. Bunun gibi, firma baz›nda, ortalama maliyet noktas›n›n üstünde sat›fl yapabildi¤i zaman üretici bir art›k sa¤lamaktad›r. Bu art›k da iktisat teorisinde "üretici art›¤›" olarak adland›r›lmaktad›r. (Bkz. Tüketici Art›¤›, Üretici Art›¤›) K. Mortan Dura¤an Enflasyon [Alm. Zurückgestatute Inflation] [Fr. Inflation latente] [‹ng. Latent inflation] Neo-Keynesçilerin öne sürdü¤ü ve parasal analize taraftar ekonomistlerin beklentilerden kaynaklanan enflasyon teorisine benzer aç›klama fleklidir. Dura¤an enflas yon, bir enflasyon oran›n›n, bir kere yerlefltikten -kendi dura¤anl›¤›ndan yararlanarak- ve bafllang›ç nedeni kalkt›ktan sonra da devam etmesidir. Dura¤anl›k kuvvetleri enflasyonun devam edece¤ine dair beklentilerden ibaret de¤ildir. Dura¤an enflasyon teorisine göre firmalar ve iflçiler nispi ücretler ve fiyatlarla ilgilenmektedirler. Kendi üc- 336 Dupuit, A. Jules Durgunluk ‹çinde Enflasyon retlerini ve fiyatlar›n› belirlerken, yak›n iliflkili sahalarda ücret ve fiyatlar›n seyrine bakarak hareket ederler. Yak›n sahalarda fiyatlar›n ve ücretlerin %16 oran›nda yükseldi¤ini görürlerse, kendi fiyatlar›n› ve ücretlerini görüflürken bunu bir baz olarak kullanacaklard›r. E¤er herkes ayn› flekilde hareket ederse, enflasyoncu bir helezon bafllad›ktan sonra bunu k›rmak güç olacakt›r. Enflasyon oran›n›n gerilemesi için resesyonun ciddi bir safhaya girmesi, ücret ve fiyatlar hakk›nda karar veren mercilerin benzerlerinin alt›nda ücret ve fiyat tespit etmeye haz›r olmalar› gerekir. Yeterli say›da insan bunu yapmaya çal›fl›rsa, ücret ve fiyat enflasyonu yavafllayacakt›r. Beklentilerin bu flekilde oluflmas›na intibak bek lentileri denilebilir; bu, insanlar›n mevcut duruma bakarak ilerisini tahmin etmelerine ba¤l›d›r. Bundan farkl› bir beklenti flekli de rasyonel beklentilerdir. Buna göre insanlar enflasyon hakk›nda beklentilerini olufltururken ekonominin genel gidiflini, hükümetlerin para ve maliye politikalar›n› hesaba katarak karar verirler. Bu tür beklentilerin, yaln›zca mevcut duruma bakarak karar vermekten daha gerçekçi oldu¤u öne sürülebilir. ‹ntibak beklentilerinin egemen oldu¤u bir toplumda firmalar ve sendikalar geçmifle bakarak hareket ettikleri için, hükümetin izledi¤i anti-enflasyoncu para politikas›na ra¤men enflasyoncu davran›fllar›nda ›srar edeceklerdir. fiu kadar› muhakkak ki, bir enflasyon bafllad›ktan sonra enflasyonu beklentiler ve dura¤anl›klar yarat›r ve böylelikle bafllang›çtaki nedeni kalkt›ktan sonra bile, enflasyonun bir süre daha devam etmesine neden olur. Talep enflasyonu ve ithal fiyat› enflasyonu mevcut olmad›¤› zamanlarda enflasyonun mevcudiyetini, parasal analize taraftar ekonomistler enflasyon beklentileriyle, Neo-Keynesçiler ise dura¤an enflasyon ile aç›klamaktad›rlar. Parasal görüfle göre, bu tür enflasyon anti-enflasyon cu politikalardan etkilenmektedir. Buna göre insanlar, hükümetin iktisat politikas›n›n anti enflasyoncu taraf›n› gördükten sonra, enflasyon beklentilerini hafifleteceklerdir. Keynesçilere göre, hükümetin anti-enflasyoncu ekonomi politikas›, toplam talep e¤risinin d›fla kaymas›n› durdurduktan sonra bile, dura¤an toplam arz cephesinde fiyat düzeyini yükseltip milli gelirin azalmas›na neden olabilir. (Bkz. Enflasyon, Anti-Enflasyonist Politika, Ta lep Enflasyonu, Arz Enflasyonu) D. Demirgil Dura¤an Varl›klar (Bkz. Sabit Varl›klar). Durbin - Watson ‹statisti¤i [Alm. Durbin-Watson statistik] [Fr. Statistique de Dur bin-Watson] [‹ng. Durbin-Watson statistic] Bir regresyon'da art›klar aras›nda otokorelasyon olup olmad›¤›n› saptamada kullan›lan bir ölçüdür. et= Y 1-Yt, (t) dönemi için regresyon art›¤›n›, (d) de (DW) istatisti¤ini göstersin. n 2 ∑ et - et-1 t=2 ( ) <2 d= n ∑ et 2 t =1 Burada I n ∑ et-et-1 t=2 ( ^ ρ= ( n ∑ et - et-1 t=2 1n ∑ et 2 t=1 ) < 2 (1 - ^ p) ) n ∑ et 2 t =1 ∈ t = ρ ∈ t-1 + ut ο < ρ< 1 fleklindeki otokorelasyon katsay›s› ρ'nun örnekten bulunan tahmin edicisidir. ^ ρ 'in çeflitli de¤erlerine tekabül eden (-1 < p < 1) d de¤erleri ^ ρ ≈ 1 ⇒ d ≈ ο pozitif otokorelasyon ^ ρ ≈ ο ⇒ d ≈ 2 s›f›ra yak›n otokorelasyon ^ ρ ≈ − ⇒ d ≈ 4 -1’ e yak›n negatif otokorelasyon Bir örnekten bulunan (d) istatisti¤i ile ilgili olarak otokorelasyon bulunmad›¤› hipotezi (d=2 veya ρ = ο), dL ve du fleklindeki afla¤› ve yukar› s›n›rlar yard›m›yla afla¤›daki flekilde s›n›rlanabilir: ο dL du 2 4−du 4−dL 4 E¤er o < d < dL ç›karsa pozitif otokorelasyon sonucuna var›l›r. dL < d < d u karars›zl›k bölgesidir. du < d < 4 _du ç›karsa otokorelasyon bulunmad›¤› sonucuna var›l›r. 4_du < d < 4 _dL karars›zl›k bölgesidir. _ d > 4 dL ç›karsa negatif otokorelasyon sonucuna ulafl›l›r. ve de¤erleri çeflitli örnek hacimleri için özel bir istatistik tablodan elde edilebilir. Regresyon denklemlerinde (d) istatisti¤i de genellikle verilir. Aç›klay›c› de¤iflkenlerden birinin, ba¤›ml› de¤iflkenin gecikmeli de¤eri olmas› halinde, (d) istatisti¤inin hesaplanmas› yan›lt›c› sonuç verecektir. (Bkz. Ba¤›ml› De¤iflken, Otokorelasyon, Aç›klay›c› De¤iflken). 337 U. Korum Durgunluk ‹çinde Enflasyon (Bkz. Stagflasyon) Durgunluk Teorisi Durumsall›k Kuram› Durgunluk Teorisi Durkheim, Emile (1858-1917) de¤iflme ve geliflmesinde teknolojinin rolünü ve yerini a¤›rl›kl› olarak belirtebilmifl olmas›d›r. Durkheim'e göre insanl›k tarihi, asl›nda, nüfus art›fl› sonunda ortaya ç›kan iflbölümünün belirledi¤i bir tarihtir. ‹flbölümünden önce insanlar birbirlerine benzer etkinlikler yaparlar. Köy toplumlar›nda herkes ayn› fleyleri üretir. Fakat sonradan, nüfus art›fl› ile, yeni u¤rafllar ortaya ç›kar. ‹nsanlar birbirlerine benzer iflleri yapmay› b›rak›r, birbirlerinden farkl›, fakat birbirlerini tamamlayan ifller yapmaya bafllarlar. Durkheim, birinci tür, ayn› ifllerin yap›m›na dayal› iflbirli¤ine, bu tür iliflki cans›z maddelerin molekülleri aras›ndaki iliflkiye benzedi¤i için," mekanik dayan›flma" diyor. Birbirlerini tamamlayan, fakat farkl› etkenlerin oluflturdu¤u ve iflbölümü sonunda ortaya ç›kan dayan›flmaya ise, canl›lar›n organlar› aras›ndaki dayan›flmay› and›rd›¤› için, "organik dayan›flma" ad›n› veriyor. Durkheim, toplumbilime, hukuk alan›n›n oluflmas› bak›m›ndan da pek çok katk›larda bulunmufltur. Fakat en önemli ça¤dafl katk›lar›ndan biri "anomi" kavram›d›r. Anomi, çok k›saca kurals›zl›k anlam›na gelir. Kavram› ilk ortaya atan Durkheim'a göre anomi, bireyin toplumla iliflkilerinin kesilmesi anlam›n› tafl›r ve intihar olay›n›n en önemli nedenlerinden biridir. Böylece, sonradan top lumsal de¤erlerden kopukluk anlam›n› vurgulayan ve ça¤›m›z›n en önemli sorunlar›ndan birini oluflturan "anomi" ile bireysel intihar aras›ndaki iliflkiyi de Durkheim bulmufl olur. Durkheim'in bir baflka önemi, ülkemizde toplumbilimin kurucusu say›lan Ziya Gökalp'i etkilemifl olmas›d›r. Gökalp yoluyla Osmanl›'ya giren toplumbilim, Comte-Durkheim okuluna koflut olarak "pozitivist" bir nitelik kazanm›flt›r. E. Kongar Toplumbilimi kendi içinde yeni yasalara ba¤layan ünlü Frans›z düflünürü. Durkheim flansl› bir bilim adam› idi. Yaflarken, bilgisi ve yetenekleri kabul edilmiflti. Frans›z yüksekö¤retiminde ilk kez toplumbilim derslerine ba¤›ms›zl›k kazand›rm›fl olma onuru onundur. Bir süre Almanya'da çal›flm›fl olan Durkheim, orada da önemli yap›tlar verdi. Durkheim’in toplumbilime getirdi¤i en önemli katk›lar›ndan biri, toplumsal olaylar›n nedenlerinin baflka toplumsal olaylarda aranmas› gerekti¤i düflüncesi idi. Bir baflka deyiflle, toplumsal olaylar›n nedenlerini biyoloji, psikoloji gibi toplumbilim d›fl›nda kalan alanlarda de¤il, yine toplum alan›nda arayarak, toplumbilime kendine yeterli bir disiplin niteli¤i kazand›rd›. Durkheim’in toplumbilime bir baflka katk›s›, "top lumsal bilinç" ya da "toplumsal olgu" kavram›n› kazand›rm›fl olmas›d›r. Durkheim'e göre "toplumsal bilinç" ya da toplumsal olgu, bireyin d›fl›nda bulunan ve ona belli davran›fllar yapmas› için bask› oluflturan bir güçtür. Böylece Durkheim, toplumun insana yapt›¤› bask›y› toplumbilimsel aç›dan ortaya koyuyordu. Bireysel bilinçten ayr›lan toplumsal bilinç, toplumbilimin psikolojiden ayr›lmas› için de yeterli gerekçeyi oluflturmufl bulunuyordu. Durkheim’in bir baflka katk›s›, insanl›k tarihinin [Alm. Situationäle Theorie] [Fr. Théorie de contingen ce] [‹ng. Contingency theory] Bu kuram, yönetsel süreçlerde en uygun ve do¤ru yolun tek olmad›¤›, bu nedenle yönetim için tek bir modelin geçerli olmad›¤› fikrinden hareket etmektedir. Buna göre, her kurulufl belirli birtak›m yönetsel ve örgütsel koflullarda ve onu çevreleyen de¤iflik ortamlarda (çevrelerde) faaliyette bulunur. Bu nedenle, örgütün içinde yaflad›¤› koflullara ve ortam›n durumuna göre en uygun bir modelin seçilmesi ya da gelifltirilmesi gerekti¤i savunulmaktad›r. Durumsall›k kuram›, kendinden önce pek moda olan sistem yaklafl›m›n›n, soyut kavramlardan oluflan genellefltirilmifl model ve varsay›mlara dayand›¤›n›, bu nedenle soyut kavramlar› savunan yazarlar›n kargaflalara yol açt›¤›n› ileri sürmektedir. Bu arada gerçekçili¤i savunan baz› düflünürler de, sistem yönetimi ilkelerinin her durum ve koflulda geçerli olmad›¤›n› ispat etmifllerdir. Böylece, 1970'li y›llardan itibaren soyut kavramlar terkedilerek uygulamada örgütsel faaliyeti etkileyen zorluklar›, güç dengelerini ve bask›lar› araflt›r›p ortaya ç›kararak buna uygun gerçekçi bir yönetim modeli kurulmaya bafllanm›flt›r. [Alm. Theorie der Stagnation] [Fr. Théorie de la stag nation] [‹ng. Stagnation theory] Durgunluk teorisini öne sürmüfl olan iktisatç›lar, yat›r›mda uzun dönemli eksiklik tezine a¤›rl›k vermektedirler. Kapitalist ülkelerde tam istihdam› sürekli olarak sa¤layacak net yat›r›m oran›n›n kendili¤inden oluflmas›na neden olacak kuvvetler mevcut de¤ildir. Net yat›r›m ekonomik sistemdeki de¤iflme ve geliflmenin bir sonucudur. 19. yy'da y›ll›k yat›r›m oran› çok yüksekti, çünkü demiryollar› gibi devrimci teknolojik ilerlemeler, yeni topraklar›n kapitalist ülkelere aç›lmas› ve süratli nüfus art›fllar› net yat›r›m› olumlu etkilemekteydi. 20. yy'›n bafllamas›yla bu geliflme faktörlerinde temel de¤iflmeler görüldü. Nüfus art›fl› ciddi bir flekilde yavafllamaya bafllad› ve bir süre sonra s›f›ra kadar indi. Yeni topraklar›n kapitalist ülkelere aç›lmas› devam etse bile eski h›z›n› kaybetmifl bulunuyor. Teknolojik de¤iflme ve geliflmeyse, az da olsa eski h›z›n› kaybetmifltir ve di¤er iki faktörün kay›plar›n› telafi edecek durumda de¤ildir. Üstelik olgunluk dönemine varm›fl olan sanayi ülkeleri, y›ll›k tasarruf oranlar›n› muhafaza etmifller, hatta art›rm›fllard›r. Bu nedenle iflsizlik üzerindeki bask› ço¤alm›fl bulunuyor. Durgunluk tezine göre, tek bafl›na tüketim belirli bir düzeye yükseldikten sonra, bu düzeyin devam etmesi için, afl›nan sermayenin amortisman yoluyla de¤iflmesi yeterlidir. Bu bak›mdan yeni tasarruflara gerek yoktur; amortisman karfl›l›k hesaplar›ndaki birikim buna yetmektedir. Dolay›s›yla yeni tasarruflar yat›r›m olanaklar› bulamayacakt›r. D. Demirgil Durumsall›k Kuram› 338 Duty Free Shop Düalist Yap› Düalist Yap› Böylece, örgütlerin yönetiminde, sadece klasik kuramlar›n kat› kurallar› ve varsay›mlar› ya da sistem yaklafl›m›n›n soyut ve genel ilkeleri ile çözüm arama yöntemleri terkedilmifl, yerine durumsall›k ya da koflulsall›k yaklafl›m› dedi¤imiz, her organizasyonun kendi iç koflullar›n›, ortam›n›, personelinin, özelliklerini ve teknolojisini dikkate alan bir yaklafl›m kullan›lmaya bafllanm›flt›r. E. Eren [Alm. Dualist Struktur] [Fr. Structure dualiste ] [‹ng. Dualist structure ] Sanayileflme sürecinde olan geliflen ekonomilerin en önemli özelliklerinden biri, geleneksel ve modern kesim olmak üzere iki farkl› kesimden oluflan ikili bir yap›ya sahip olmalar›d›r. Farkl›l›klar›na ra¤men birbirinden tamamen kopamayan bu iki kesim iflgücü, pazar bulma gibi konularda birlikte hareket etmektedirler. K›sacas› dü alist yap›, özellikle geleneksel toplumun modern topluDuty Free Shop ma (sanayi toplumuna) dönüflmesi s›ras›nda ortaya ç›k(Bkz. Free Shop) maktad›r. Bu iki yap›n›n durumlar› flöyle özetlenebilir: Kapal› ekonomi özellikleri gösteren geleneksel ke simde do¤al kaynak ve sermaye birikiminin yetersiz olDuyarl›l›k Analizi [Alm. Sensitivitätsanalyse, Empfindlichkeitsuntersuc - mas›, sürekli artan nüfusun istihdam›n› olanaks›z k›lh u n g] [Fr. Analyse de Sensibilité] [‹ng. S e n s i t i v i t y maktad›r. Gizli iflsizlik devaml› büyürken, eme¤in marji nal verimi genellikle ya s›f›rd›r ya da s›f›ra yak›nd›r. analysis] Tahmin edilen sonuçta önemli bir de¤ifliklik yaratabil- Üretim ve tüketim piyasalar› aras›nda bir mübadele memek için tek bir ba¤›ms›z de¤iflkenin de¤erinde ne ka- kanizmas› bulunmad›¤›ndan üretimin büyük k›sm› padarl›k bir de¤ifliklik yapmak gerekti¤ini göstermeye ça- zarlanamamaktad›r. Buna karfl›l›k modern kesimde mül›flan bir analiz yöntemidir. Bir projeksiyon denklemin- badele mekanizmas› sadece iç piyasadaki üretim ve tüdeki eksojen (d›flsal) de¤iflkenlere verilen de¤erler tam ketim alan›n› de¤il, uluslararas› alan› da kapsamaktad›r. Modern kesim sermaye mallar›n› genellikle d›fl ülkeler bir belirlilikle bilinemedi¤inden, analist önce yak›n deden, iflgücü ve di¤er üretim faktörlerini ise geleneksel ¤erleri uygular, ard›ndan daha az yak›n de¤erleri kullakesimden sa¤lar. ‹leri üretim organizasyonunun ve yeni narak buldu¤u sonuçlar› kontrol eder. teknik yöntemlerin kullan›ld›¤› bu kesim, genellikle yerDo¤ald›r ki, ba¤›ml› de¤iflken için tahmin edilen so- li ve yabanc› kapitalistlerin birleflmeleriyle oluflur. Gönuçlar, bu durumda, ba¤›ms›z de¤iflken için verilen de- rüldü¤ü gibi, geleneksel yap›n›n giderek modern kesime ¤erden daha do¤ru olamayacakt›r. dönüflmesi için, ülkenin sanayileflme sürecinden geçmeDuyarl›l›k analizi birçok analiz türünde kullan›l›r. si gerekmektedir. Bu süreci daha önce yaflam›fl olan geÇünkü, herhangi bir analiz yapan kifli, analizde kullana- liflmifl ekonomilerde de üretimde -çok az olmakla birlikca¤› faktörleri kabul edilebilecek bir do¤ruluk derece- te- geleneksel üretim tarz› nedeniyle ikili bir yap›n›n businde belirleyemiyorsa, duyarl›l›k analizine baflvuracak- lundu¤unu söylemek zordur. Ayn› flekilde sanayileflmet›r. Herhangi bir regresyon denklemindeki ba¤›ms›z de- ye bafllamam›fl ülkelerde de, modern iflletmeler çok az ¤iflkenlerin her biri duyarl›l›k analizine konu olabilir. oldu¤u için, ayn› fley söylenebilir. Ayr›ca birçok analist, pay senedi fiyatlar›n› do¤rudan Bir yap› de¤iflmesinin do¤al sonucu olan düalist yado¤ruya tahmin etmeye çal›fl›rken, duyarl›l›k analizin- p›n›n boyutlar›, çeflitli yazarlar taraf›ndan ekonomik ve den mutlaka yararlan›r. Bu yöntem yat›r›m bütçeleme- sosyal aç›dan incelenmifltir. Bunlardan Higgins, ekonosinde de yo¤un bir flekilde kullan›l›r. Bir projenin net mik ve teknolojik kavramlar›n ikili yap›y› aç›klamakta bugünkü de¤eri, sat›fllar›n miktar›na, sat›fl fiyat›na, gir- daha etkin oldu¤unu öne sürmektedir. Söz konusu ekodilerin maliyetine vb. faktörlere ba¤l›d›r. E¤er bu fak- nomileri "entegre olmam›fl ekonomiler" olarak adland›törler elveriflli bir durumda iseler net bugünkü de¤er ran F. Perroux, bu durumu azgeliflmiflli¤in özelliklerinyüksek bir de¤er olacakt›r. Bu nedenle yöneticiler proje- den biri olarak kabul etmektedir. Di¤er taraftan P. Gan lerin net bugünkü de¤erini alternatif varsay›mlara göre nagé bu toplumlarda ekonomik ve sosyal kesimler arahesaplayarak, net bugünkü de¤erin de¤iflen koflullara ne s›nda meydana gelen farkl›l›klar› bölgesel, fonksiyonel ölçüde duyarl› oldu¤unu görmek isterler. ve sosyal olmak üzere üçe ay›rmaktad›r. Bunlar flöyle Duyarl›l›k analizi, belirsizlik koflullar› alt›nda karar aç›klanabilir: Sanayileflmenin belli bölgelerde yo¤unlaflvermede kullan›lan bir yöntemdir ve analizi yapan›n el- mas›, di¤er bölgelerin ise geleneksel üretim tarz›n› dede etti¤i sonuçlar›n do¤rulu¤una da güveni art›rmak vam ettirmesi, büyük bölgesel dengesizliklere neden oliçin, genellikle di¤er deterministik ya da stokastik tek- maktad›r. Di¤er taraftan kapitalist piyasa ekonomisine niklerle birlikte kullan›l›r. Analizci, duyarl›l›k analizini baz› kesimlerin daha çabuk girmesi fonksiyonel farkl›verimli ve ekonomik bir flekilde uygulayabilmek için l›klar do¤ururken, bu ekonomilerde e¤itim olanaklar›n›n modeli, onun de¤iflkenlerini ve bunlar›n da¤›l›m›n› çok ülkenin her yan›nda dengeli da¤›lmamas›n›n sonucu olaiyi bilmelidir. Duyarl›l›k analizinin gelifligüzel kullan›- rak, bölgeler, kesimler, hatta kifliler aras›nda büyük külm› sadece etkisiz tahminler vermekle kalmaz, çok paha- türel ve sosyal farkl›l›klar yaratmaktad›r. l›ya da mal olabilir. Düalist yap›y› üretim tekni¤ini dikate alarak aç›klayan R. S. Eckaus, ekonomideki kesimleri sanayi ve ta fi. Türen 339 Düka Alt›n› r›m olmak üzere ikiye ay›rmaktad›r. Bu ayr›mda, birinci s›rada içinde plantasyonlar›n, rafinerilerin ve imalat kesiminin bulundu¤u, verimlili¤in yüksek oldu¤u sanayi yer almaktad›r. Eckaus, tar›m kesiminde emek-yo¤un üretim biçimi kullan›ld›¤›ndan, bu kesimde verimin düflük oldu¤unu belirtmektedir. Buna karfl›l›k A. Lewis,bu ekonomilerde düalist yap›n›n sadece üretim tekniklerinde de¤il, ticaret geleneklerinden davran›fl biçimlerine kadar her alanda kendini gösterdi¤ini söylemektedir. Görüldü¤ü gibi düalist yap›, ekonomik, sosyal ve kültürel de¤iflmeleri içeren, çok genifl bir alan› kapsamaktad›r. Geleneksel toplumdan sanayi toplumuna geçiflte ortaya ç›kan bu olgunun temel özellikleri flu flekilde özetlenebilir. Modern yap› ekonomik faaliyetlerin bütününü kapsayacak flekilde geliflirken, geleneksel yap› zaman içinde önemini kaybederek ikinci kesim durumuna gelmektedir. Geleneksel yap›n›n yan›nda modern yap›n›n ortaya ç›k›fl›n›n nedenleri, ülkelerin yönetim politikalar›na göre farkl›l›k göstermektedir. Örne¤in, baz› ülkelerde sömürge siyaseti sonucu özel kesimin öncülü¤ü ile ulusal kalk›nma politikas› ortaya ç›kmaktad›r. Her iki kesim aras›ndaki farkl› davran›fllarla farkl› düflünce biçimleri, kullan›lan teknolojiyle yöntemler aç›s›ndan da kendini göstermektedir. Sosyo-ekonomik aç›dan ça¤dafllaflmay› temsil eden modern kesim, teknolojik yeniliklerden faydalanan parasal ekonomiye geçmifl ve uluslararas› piyasalara aç›lan bir yap›ya sahiptir. Ayr›ca, geleneksel kesimin aksine, modern kesimde ülkenin geliflmifllik düzeyine göre de¤iflen sosyal ak›c›l›k söz konusudur. (Bkz. Gizli ‹flsizlik, Sosyal Ak›c›l›k) A. ‹lkin Düka Alt›n› (Bkz. Florin). Dükrüvar [Fr. Ducroire] [‹ng. Delcredere ] ‹talyanca "del credere" (güvenmek) sözcü¤ünden gelen bu terim, ticaret aleminde komisyoncunun, sözleflme yapt›¤› kiflinin yükümlülü¤ünü üstlendi¤ini belirtmek için kullan›l›r. Örne¤in, temsil etti¤i kifli hesab›na mal sat›n alan komisyoncu, sat›c›n›n bu mal› sözleflme flartlar›na uygun flekilde teslim edece¤ine ya da müvekkili hesab›na mal satan komisyoncu müflterisinin mal bedelini ödeyece¤ine kefil olur. Bu takdirde, mal teslim edilmezse ayn› flartlarla mal teslim etmekle, bedel ödenmezse ödemekle yükümlüdür. Bu yükümlülü¤ün kefaletten fark›, yaz›l› bir flekle ba¤l› bulunmamas›nda ve müvekkilin üçüncü kifliden bir istemde bulunma hakk›na sahip olmamas›ndad›r. Komisyoncu, "dükruvar komisyoncu" s›fat› ile bir tür kefalet borcu alt›na girdi¤i takdirde, normal komisyon ücretine ek olarak dükruvar ad› alt›nda bir ücrete de hak kazan›r. S. Abaç Düflük Mallar Dünya Bankas› (Bkz. Uluslararas› ‹mar ve Kalk›nma Bankas› ) Düflen Kârl›l›k Oran› [Alm. Tendenziellen Fall der Profitrate ] [Fr. Taux de profit décroissant ] [‹ng. Falling rate of profit ] Marx'›n kapitalizmin iflleyiflini incelerken kulland›¤› bir terimdir. Her ne kadar art›k de¤er kapitalist sistemin özünde bulunur ve sanayideki toplam ürünün bir pay› olarak artarsa ve her ne kadar yedek iflsizler ordusu ile bu ordunun ücretlere yapt›¤› etkiler proletaryan›n yoksullu¤unu biraz daha art›r›rsa da, kapitalist üretim gelifltikçe ve sermaye biriktikçe kârl›l›k yüzdesinde düflme bafllar. Marx'›n bu noktada yürüttü¤ü mant›k aç›k ve seçiktir: Kapitalist toplumda sermaye biriktikçe, toplam sermayenin gitgide artan bir oran› makine ve aletten, yani sabit sermaye den, gitgide azalan bir pay› da cari ücret lerden, yani de¤iflken sermayeden meydana gelecektir. Oysa tek de¤er yarat›c›s› emek oldu¤undan, art›k de¤eri yaratma olanaklar›na da ancak emek sahip olacakt›r. Toplam sermayeden gitgide azalan bir oran›n art›k de¤er yaratan alanlarda kullan›lmas›, toplam sabit ve de¤iflken sermaye art›kça, toplam›n içindeki art›k de¤er pay›n›n düflmesine yol açar. Kapitalist iflverenin kârl›l›k yüzdesindeki bu düflmeyi durdurabilmek için baflvuraca¤› tek ç›kar yol sömürme derecesini art›rmak, de¤iflken sermaye harcamalar›n›n yeteri kadar yüksek bir art›k de¤er meydana getirmesini sa¤lamakt›r. Böylelikle toplam sermayenin kârl›l›k yüzdesi sabit kalmakta, hatta artmaktad›r. Kârl›l›k yüzdesi kuram›, Marx'›n kapitalist sisteme özgü gördü¤ü çeliflmelerin sadece bir tanesidir. Proletaryan›n yoksullu¤unun artmas› ile kârl›l›k yüzdesinin düflmesi ters ba¤lant›l›d›r. Kapitalist iflverenin sömürme derecesini art›rmak için giriflti¤i çabalara emekçiler baflar›l› bir flekilde karfl› koyabilirlerse, kârl›l›k yüzdesi düflecektir; koyamazlarsa yüzde ya sabit kalacak ya da artacakt›r. D. Demirgil Düflük Mallar [Alm. Inferiore Güter ] [Fr. Pacotille; (Biens inférieurs) ] [‹ng. Inferior goods] Baz› mallar›n talebi ilginç talep e¤rilerine yol açmaktad›r. Fiyat yükselmeleri genellikle talep edilen miktar›n azalmas›na neden olmaktad›r. Baz› mallar›n talep e¤rilerinin bir k›sm›, fiyat yükselmeleri karfl›s›nda talep edilen miktar›n yükseldi¤ini ifade etmektedir. Bu tür mallara "düflük mallar" ya da "giffen mallar›" ad›n› vermekteyiz. Ekmek, patates, bulgur gibi mallar›n fiyatlar› nispeten düflükken, fakir halk bu mallar›n yan›nda biraz da lüks g›da maddeleri talep eder. Ancak ekmek, bulgur, patates fiyatlar› yükselirse, ayn› fakir halk, lüks g›da maddelerinden vazgeçerek düflük mallardan daha fazla talep eder. D. Demirgil 340 Düyun-u Umumiye ‹daresi Düz Oranl› Vergi Düyun-u Umumiye ‹daresi [Alm. Öffentliche Schulden des Osmanischen Reichs] [Fr. Administration de la Dette Publique Ottomane Ré gie] [‹ng. Ottoman Public Administration] Osmanl› devletinin 1854 y›l›ndan itibaren almaya bafllad›¤› d›fl borçlar›n ödenmeyen anapara ve faizlerinin tasfiyesi için kurulan örgütün ad›d›r. 17. yy'dan itibaren ekonomik ve mali dengesi gittikçe bozulan Osmanl› Devleti, bütçe aç›klar›n›n önemli ölçüde artmas› sonucu, 1854 y›l›nda ilk kez d›flar›ya borçland›. Bu tarihten sonra daha da artan mali s›k›nt› bu borçlar›n faizlerinin ödenmesini bile güçlefltirdi. Avrupa devletlerinin artan bask›s› sonucu, 1881 y›l›nda "Muharrem Kararnamesi" kabul edildi. Bu kararname ile kurulan "Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-› Muhassasa ‹daresi", Osmanl› borçlar›n›n ödenmesi için ayr›lan devlet gelirlerinin tek yöneticisi oldu. Buna göre borçlar›n bir k›sm› silindi ve faiz oranlar› bir miktar düflürüldü. Ancak borçlar›n ödenmesi düzenli bir usule ba¤land›¤› için alacakl›lara güvence verilmifl oldu. Yedi üyeden oluflan Düyun-u Umumiye ‹daresi’nin merkezi ‹stanbul'dayd›. ‹ngiliz ve Hollandal› alacakl›lar için bir, Frans›z, Alman, ‹talyan ve Osmanl› alacakl›lar için ise birer üyesi bulunuyordu. Düyun-u Umumiye ‹daresi’nin görevi kendisine ayr›lm›fl bulunan gelirleri toplamak ve Muharrem Kararnamesi'nin kapsam›na giren borçlar›n alacakl›lar›na ödenmesini sa¤lamakt›. Borçlar ödendikten ve idari masraflar ç›kt›ktan sonra geriye kalan gelirleri kullanmak ya da baflkas›na devretmek yetkisi idarenin elindeydi. Osmanl› hükümetinin idare üzerindeki denetimi çok s›n›rl›yd›. Bu denetimi yaln›zca toplant›larda dan›flman olarak bulunan bir komiser ve taflrada görevlendirilen müfettifller sa¤l›yordu. ‹daresi do¤rudan do¤ruya Düyun-u Umumiye'ye b›rak›lan gelirler tuz resmi, damga resmi, müskirat (ispirtolu içkiler) resmi, ipek âflar›, tütün âflar› ve sayd-› mahi (bal›k av›) resmi idi. Bunlardan tütün gelirleri Tütün Rejisi'ne kiralanm›flt›. M. Yafla Düzeltme Katsay›s› [Fr. Coefficient d'ajustement] [‹ng. Adjustment coeffici ent, Index ration] Paran›n sat›n alma gücü zaman içinde de¤iflir. Bu nedenle farkl› zamanlarda yap›lm›fl finansal ölçmelerin sonuçlar›n›n karfl›laflt›r›lmas› ve birlikte analiz edilmesi güçleflir. Bu güçlükleri gidermek için, analizde kullan›lan farkl› zamanlara ait parasal nicelikler, sat›n alma gü- cü ayn› olan para birimleriyle yeniden ifade edilir. Düzeltme katsay›lar›, bu yeniden ifade etme iflleminde kullan›l›r. Paran›n sat›n alma gücündeki de¤iflmeler, genel fiyat seviyesi endekslerindeki de¤iflmelerle ölçülür. Örne¤in, genel fiyat seviyesi endeksi 1996 y›l› için 3 488 ve 1986 y›l› için 145 idiyse, paran›n 1996 y›l›ndaki sat›n alma gücü 1981 y›l›ndakinin yaklafl›k olarak 24 kat› (3 488/145) idi demektir. 1986 y›l›na ait bir parasal niceli¤i 1996 y›l›na ait olanla karfl›laflt›r›rken bu rakam (24) bir düzeltme katsay›s› olarak kullan›l›r. Örne¤in, bir iflletme, 1986 y›l›nda 10 milyar TL karfl›l›¤›nda bir bina sat›n alm›flsa, 1996 y›l› sonu itibariyle düzenlenmifl geleneksel bilançosunda bu bina 10 milyar TL eksi birikmifl amortisman ile görünür. Paran›n sat›n alma gücündeki de¤iflme (enflasyonu) göz önüne al›narak bir bilanço düzenlendi¤inde ise, söz konusu bina 1996 sonu bilançosunda 240 milyar TL eksi birikmifl amortisman olarak görünecektir (birikmifl amortisman rakam› da benzer flekilde düzeltilecektir). Yukar›daki örnekte binan›n maliyeti, paran›n 1996 y›l›ndaki sat›n alma gücü esas al›narak düzeltilmifl (yeniden ifade edilmifl) oldu. Düzeltme ifllemi, paran›n herhangi bir dönemdeki sat›n alma gücü esas al›narak da yap›labilir. Di¤er bir deyiflle, bir finansal niceli¤i, amaca uygun bulundu¤u takdirde, paran›n herhangi bir dönemdeki sat›n alma gücünü esas alarak yeniden ifade etmek mümkündür. Belli bir parasal niceli¤in düzeltme katsay›s› kullan›larak yeniden ifade edilmesi afla¤›daki formülde görüldü¤ü gibi genellefltirilebilir: Paran›n hangi dönemdeki sat›n alma gücü esas al›nmak isteniyorsa o dönemin endeks Düzeltilmifl = Düzeltilecek x rakam› Tutar Tutar Bafllang›ç kabul edilen y›l›n endeks rakam› Yukarda söz konusu edilen türde düzeltmelerin en yayg›n uygulama alanlar› aras›nda "sabit fiyatlarla milli gelir rakamlar›n›n hesab›" ve "iflletmelerin finansal tablolar›n›n genel fiyat seviyesindeki de¤iflmeler için ifade edilmesi" say›labilir. Y. Ercan/fi.Akkaya Düz Oranl› Vergi 341 (Bkz. Efl Oranl› Vergi)