Pdf Formatı

Transkript

Pdf Formatı
Editörden
Dergimizin bu sayısının konusunu Türkiye’nin
tasarruf alışkanlıkları olarak seçtik.
Ülkemizde tasarruf bilinci her zaman
tartışılan bir konu olmuştur.
Hükümetler tarafından bu konuda politikalar
geliştirilmiş, önlemler alınmıştır.
Zira tasarruf, geleceğe yatırımdır.
Tasarruflar; yoldur, köprüdür, barajdır,
endüstriyel tesislerdir.
Yatırımlar ise sürdürülebilir büyüme, gelişme
ve kalkınmadır.
Başbakanımızın kamuoyu ile paylaştığı Yurtiçi
Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi
Öncelikli Dönüşüm Programıyla, yüksek ve
istikrarlı bir büyüme dinamiği sağlamak
üzere, en güvenilir ve kalıcı finansman
kaynağı olan yurt içi tasarrufların arttırılması
amaçlanmıştır.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcımız
Ali Babacan, Maliye Bakanımız Mehmet
Şimşek, Kalkınma Bakanımız Cevdet Yılmaz
her fırsatta yurt içi tasarrufların artmasına
destek verecek yapısal ve makro ihtiyati
tedbirlerin alınacağını ifade etmektedirler.
Kendileri bu kez de görüşlerini inşaat sanayi
okurları için paylaştılar.
Her gelir düzeyinden tasarruf etmek isteyen
gerçek ve tüzel kişilere seçenekler sunan
bankalarımızın yöneticileri konuya ilişkin
görüşlerini aktardılar.
Zaman bizi değil, biz zamanı yönetmeliyiz
diyen Prof. Dr. Zeyyad Sabuncuoğlu zamanın
etkin kullanımına dair ipuçlarını paylaştı.
Güçlü Kayral Osmanlı İmparatorluğu’nda
kâğıt para uygulamasına ilişkin bilgiler verdi.
Dergimizde etkinliklerimize ilişkin bilgileri
okuyucularımıza anlatmaya devam ediyoruz.
Oturum başkanlığını Başbakanımız Ahmet
Davutoğlu’nun üstlendiği Ekonomi Bakanlığı
koordinatörlüğünde, İlgili bakanların katılımı
ile Ankara’da düzenlenen “İnşaat Sektörü
Zirvesi”nde Başkanımız Celal Koloğlu
sektörümüzün sorunlarını aktardı.
Kaliteli insan yaşamı her şeyden değerli
olup, İş Sağlığı ve Güvenliği konusu bu kaliteli
yaşamın vazgeçilmez parçasıdır. Toplumda
farkındalık ve bilinç düzeyini arttırma
çabasında olan İNTES bu amaca hizmet eden
tüm platformlara destek vermektedir. Bu
kapsamda Başkanımız Celal Koloğlu Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağılığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün Bursa’da
düzenlediği Güvenli İskele, İskelede Güvenlik
Projesi toplantısında görüşlerini aktardı.
Finansal sistemin en önemli unsurları
bankalar, tasarruf alışkanlıklarının
yerleşmesinde kilit rol oynamaktadırlar.
Tarihten günümüze eskimeyen bir yapı, bir
kültür hazinesi olan Çırağan Sarayı’nın bizden
sonraki nesillere de hizmet vermesi için
Yüksel İnşaat tarafından yapılan restorasyon
süreci de dergimizde yer alıyor.
Sağlam finansal alt yapıya sahip
bankalarımız, tasarruf önlemlerin etkinliğini
artıracak şekilde ürün ve hizmetlerini
çeşitlendirmektedirler.
Geleceğin güvencesi tasarruf konusunu ele
alan yazıları ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz.
Sağlıcakla kalınız.
YÜZ
KIRK
YEDİ
İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi
Celal KOLOĞLU
Sorumlu Müdür
H. Necati ERSOY
Yayına Hazırlayanlar
Ercan DEVA
Demet SOMUNOĞLU
Yönetim Yeri
4. Cadde 719. Sk. No: 3, Yıldız, Çankaya, Ankara
T: 0312 441 43 50 (pbx), F: 0312 441 36 43
[email protected] / www.intes.org.tr
‘’İnşaat Sanayii Dergisi® 556 Sayılı KHK
Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından
Tescile Bağlanmıştır’’
İNTES Kuruluş Tarihi
5 Şubat 1964
Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu üyesidir.
İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004
tarihinden itibaren hakemli dergidir.
12
16
20
DOSYA:
Ali BABACAN
T.C. Başbakan Yardımcısı
DOSYA:
Cevdet YILMAZ
T.C. Kalkınma Bakanı
DOSYA:
Mehmet ŞİMŞEK
T.C. Maliye Bakanı
İNTES İnşaat Sanayii Dergisi’nin adı da dahil
olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları
İNTES’e aittir.
Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının
kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel
kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez.
Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı
olup, İNTES’ten yazılı izin alınarak ve kaynak
gösterilmek suretiyle kullanılabilir.
ISSN: 1303-8028
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın,
Ücretsizdir. İki ayda bir yayımlanır.
Abonelerine ücretsiz olarak gönderilir.
Yapım
Reta Reklamcılık ve Tanıtım Ltd. Şti.
Ziyaurrahman Cd. 285. Sk. No: 26/19
Çankaya, Ankara
T: 0312 440 20 56, F: 0312 440 53 69
[email protected] / www.reta.com.tr
Basım
Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş.
Birlik Mh. 448. Cd. 476. Sk. No: 2
Çankaya, Ankara
T: 0312 496 43 43, F: 0312 496 43 47
[email protected]
www.desenofset.com.tr
Basım Tarihi ve Yeri
22
Nisan 2015 / ANKARA
04
BAŞYAZI:
Celal KOLOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
28
DOSYA:Türkiye’de tasarruf oranları
yetersiz
Emre Alpan İNAN
06
DOSYA:
Türkiye’de tasarruf alışkanlıkları ve
ekonomiye yansımaları
32
DOSYA: Halkın harcama alışkanlığı
tasarruf artışına engel
Hasan ÜNAL
12
DOSYA: Güçlü, sürdürülebilir ve
dengeli büyüme hedefliyoruz
Ali BABACAN
36
DOSYA: Finansal piyasaların
derinliği tasarrufları destekleyecek
Muhammet MERCAN
16
DOSYA:Sürdürülebilir büyüme için
yurt içi tasarruflar önemli
Cevdet YILMAZ
40
DOSYA: Toplumda tasarruf bilinci
genişlemeli
Gökhan MENDİ
20
DOSYA: Tasarruf oranları
reformlarla artacak
Mehmet ŞİMŞEK
44
DOSYA: Tasarruf bilincinin artması
için çalışıyoruz
Engin TOPALOĞLU
24
DOSYA: Sermaye piyasaları tasarruf
açığını kapatmaya yardımcı
İlhami KOÇ
48
DOSYA: Toplumda finansal okuryazarlık
artmalı
Serkan ÜLGEN
50
62
74
80
104
TOPLANTI:
İnşaat Sektörü Zirvesi:
Başbakan Davutoğlu
sektörün zirvesi ile
bir araya geldi.
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
RESTORASYON:
Yüksel İnşaat ile hayalet
binadan, İstanbul’un en
görkemli yapısına
Çırağan Sarayı
KÜLTÜR-SANAT:
Osmanlı kağıt paraları
HABERLER:
Güvenli İskele, İskelede
Güvenlik Projesi
Semineri Bursa’da
yapıldı
50
TOPLANTI:
İnşaat Sektörü Zirvesi:
Başbakan Davutoğlu sektörün zirvesi ile
bir araya geldi
86
İNTES MYM'DEN:
İNTES MYM yurda yayılıyor
102
HABERLER:
Ekonomi Bakanı Zeybekci
inşaat sektörü temsilcilerini kabul etti
58
TOPLANTI:
İNTES Yüksek Danışma Kurulu
Başkanlığına yeniden Ahmet Çelik seçildi
90
İNTES MYM'DEN:
İNTES Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme
Merkezi eğitimleri
Prof. Dr. Ahmet MAHİROĞLU
104
HABERLER:
Güvenli İskele, İskelede Güvenlik Projesi
Semineri Bursa’da yapıldı
62
İnşaat Sanayicileri
94
HUKUK:
Milletlerarası tahkim rehberi ve faydaları
Av. Prof. Dr. Kemal DAYINLARLI
108
HABERLER:
Ekonomi Bakanlığı desteklerinde kapsam
genişletiyor
74
RESTORASYON:
Yüksel İnşaat ile hayalet binadan,
İstanbul’un en görkemli yapısına
Çırağan Sarayı
98
BAKIŞ:
Zamanı yönetmek bir sanattır!
Prof. Dr. Zeyyat SABUNCUOĞLU
110
HABERLER:
YOL-İŞ Ramazan Ağar ile yola devam
ediyor
80
KÜLTÜR-SANAT:
Osmanlı kağıt paraları
ETKİNLİK:
Yangın güvenliğinde yeni teknolojiler
tartışılacak
112
HABERLER:
TES-İŞ 10. Olağan Genel Kurulu yapıldı
114
SUMMARY
100
3
BAŞYAZI
Celal KOLOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
Tasarruf, yatırım
ve büyüme
Tasarruflar yatırımların
belirleyicisidir.
Türkiye’de, hanehalkının ortalama
tasarruf eğilimi oldukça düşük.
Önemli iktisatçılar, yatırımlardaki
artışın tasarrufları ve üretimi
harekete geçirdiğini kabul ediyorlar.
Ülkemizde tasarruf düzeyini
yükseltmenin gelir düzeyinin
artmasına bağlı olduğu da
ortadadır.
Yatırım ve tasarruf ilişkisinde
büyüme temel araç olarak
görülmektedir.
Büyümek için yatırım, yatırım için
tasarruf gerekmektedir.
Bütçe açığının vergileri artırarak
değil, harcamaları kısarak
sağlanması önem kazanmaktadır.
Büyüme açısından tasarruflar
yatırımları etkiliyorsa, beşeri
sermaye, teknolojik yenilik ve
fikirlere dayalı büyümenin teşvik
edilmesinin önemi artıyor.
Türkiye’de büyümenin
finansmanında ihtiyaç duyulan
tasarrufların düzeyini artırmak
için Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın
(GSYH) istikrarlı olarak artması
gerekmektedir.
Ancak, bu da tek başına yeterli
değildir.
Gelir dağılımının düzelmesi tasarruf
oranının yükselmesi için zorunlu bir
unsurdur.
…
2012 yılına kadar sürdürülen mali
dengeyi kurma girişimleri kamusal
tasarrufların yükselmesini sağladı.
4
Sayın Başbakanımızın kamuoyuna
açıkladığı Yurtiçi Tasarrufların
Artırılması ve İsrafın Önlenmesi
Öncelikli Dönüşüm Programı,
yüksek ve istikrarlı bir büyüme
dinamiğini sağlamayı hedefliyor.
Bu program, güvenilir ve kalıcı bir
finansman kaynağı olan yurt içi
tasarrufların, istenen ve arzulanan
biçimde yükselmesi için itici güç
olabilir. Bunun sonucunda da,
artan yurt içi tasarrufların üretken
yatırımlara dönmesi ve büyümenin
hızlanması mümkün olacaktır.
Makro ekonomik bir bakışla
tasarrufların artırılması gerek
yatırımlar gerekse büyüme
açısından özel önem taşımaktadır.
Bizler, ekonominin itici gücü olarak,
aynı istekle çalışmaya ve önemli
yatırımlara imza atmaya kararlıyız.
Türkiye’de tasarruflar konusunda
toplumsal bir farkındalık bilinci
oluşturulmasının önemli olduğuna
inanıyoruz.
Sonuç olarak, tasarruf
oranlarındaki artışın hem büyümeyi
hem de yatırımları desteklediğini
görebiliyoruz.
Tasarrufların hem yatırımları hem
de büyümeyi hızlandıracağına
inanıyor, hükümetimizin bu
konudaki istikrarlı yaklaşımlarını
takdirle karşılıyor ve destekliyoruz.
Düşük yurt içi tasarruf oranlarının
aynı zamanda dış finansman
ihtiyacına yol açtığını da
söylememiz gerekiyor.
Tasarrufta duyarlılığın ve onun
yaratacağı sinerjinin ülkemizin
geleceğini de aydınlatacağına olan
inancımızı paylaşıyoruz.
Saygılarımla.
5
TASARRUF
DOSYA
Türkiye’de tasarruf
alışkanlıkları ve
ekonomiye yansımaları
İnsanlar, çalıştıkça kazanacak,
kazandıkça bugünün gelirinin bir
bölümünü yarın için saklayacaklardır.
Bir başka deyişle yüksek yaşam
standartlarına ulaşmak ve bugünden
geleceği garanti altına almak için
tasarruf eğiliminde olmak zorunda
olacaklardır.
Dünya Tasarruf Bankaları Enstitüsü
tasarrufu; ulusun ve sonuçta tüm
insanlığın medeni gelişimi için her bir
bireyin edinmesi gereken bir erdem
ve alışkanlık olarak tanımlanmıştır.
Tasarruf gerçekten de bir davranış
biçimidir. Bireysel olan bu davranış,
toplumun tümünün yaşamını
etkilemektedir.
Normal koşullarda, gençlik döneminde
tasarruf eğilimi düşükken, insanların
6
çalışma hayatına girmesi ile tasarruf
eğilimleri artmaktadır. Orta yaşlarda
yapılan tasarruflar emeklilikle birlikte
eksi tasarruflara dönüşebilmektedir.
Hayatımızda bazen beklenmedik
harcamalar ortaya çıkabilir. Bu
durumda cari gelirimizi kullanıp,
tasarruf planlarımızı erteleyebiliriz.
Ama, her ne durumda olursa olsun
hayatın belli bir döneminde tasarruf
planı yapmak mecburiyeti vardır.
Tasarruf konusu yaşam
standartlarının yükseltilmesi için
büyük önem arz etmektedir. Dünyada
yüz yıllardır belirli dönemlerde
yaşanan ekonomik krizler tasarruf
etmenin ne kadar önemli olduğunu
göstermiştir.
Ekonomide artan tasarruflar
sürdürülebilir büyümenin
gerekliliklerinden birisidir. Tasarruf
açığını azaltacak yapısal reformların
sürdürülmesi ekonomide istikrarı
desteklemektedir.
Ulusal yatırımların temel finansman
kaynağını ulusal tasarruflar
oluşturmaktadır. Aksi takdirde, düşük
yurt içi tasarruflar dış finansmana
bağımlılığı artırmakta, cari işlemler
açığını yükseltmekte ve büyümenin
sürdürülebilirliğini tehlikeye
atmaktadır.
Genç nüfusa sahip olan ülkemizde
maalesef çok güçlü bir tasarruf
eğilimi olduğunu söylemek güçtür.
Ulusal tasarruf olarak adlandırılan
ekonomideki toplam tasarruf
miktarı Türkiye'de son yıllarda
büyük düşüşler göstermiştir. Düşük
tasarruflar ekonomimizin en önemli
sorunlarından birisini oluşturmaktadır.
Dış kaynaklara bağımlılık
Tasarruflar yatırımların en önemli
kaynağıdır. Ülkemizde tasarruf
oranlarının düşük olması yatırımlar
için gerekli kaynak olan tasarrufu
ithal etmemize neden olmakta, sonuç
olarak dış kaynaklara bağımlılığımızı
arttırmaktadır.
Kalkınma Bakanlığı raporlarına
göre, kamu tasarruflarının ve özel
tasarrufların toplamı olan Türkiye’deki
toplam yurt içi tasarruf, 1980 ve 1988
yılları arasında politika yapımındaki
belirsizlikler ve yüksek enflasyona
bağlı keskin artış döneminden sonra
1988’den bugüne azalmıştır. 1988
sonrası dönemde başlayan düşüş
1998’den sonra ivme kazanmıştır.
1987 döneminde %30 seviyesinde
olan tasarruf oranları 1998 yılında
%24,8 olarak gerçekleşmiştir.
1990’larda gayrisafi milli kullanılabilir
gelirin ortalama %23,5’ini oluşturan
yurt içi tasarruflar 2000-2008
döneminde ortalama %17’ye
gerilemiştir.
2000’li yıllarda Türkiye’nin yurt içi
tasarruflarındaki keskin düşüşte özel
tasarrufların azalması etkin olmuştur.
1991-2001 döneminde ortalama %24
olan özel tasarruf oranları, 2005-2010
döneminde %13,4’e düşmüştür.
Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz
nedeni ile izlenen ekonomik politikalar
sıkı maliye politikaları yönünde
olmuş, izlenen para ve döviz kuru
politikalarının da etkisi ile kamu
tasarrufları artmıştır. Böylece, kamu
tasarruf oranları 2001’deki %-7,2’lik
orandan, 2006’da %4’ün üstüne
çıkmıştır.
2011-12 döneminde tasarruf
oranı sınırlı bir artış göstererek
%14,4 olarak gerçekleşmiştir. 2014
yılında ise bu rakamın %14,9 olarak
gerçekleşeceği hesaplanmıştır.
Son yıllarda toplam yurt içi
tasarruflarda ve özel tasarruf
oranlarında belirgin bir düşüş
gözlenmektedir. Tasarruf oranındaki
düşüş Türkiye ekonomisini yabancı
tasarruflara bağımlı kılmasına neden
olmaktadır.
Türkiye büyümede dünya
ekonomilerinde rekorlar kırdığı
dönemlerde bile tasarruf oranlarını
yeterince arttıramamıştır. Tasarruf
oranları dünyanın gelişmiş
ekonomilerin gerisinde kalmıştır.
7
Tasarruf ve yatırımların GSYİH oranları
Yıllar
Kamu tasarrufu
GSYİH oranı
Özel tasarruf
GSYİH oranı
Toplam Yurt içi
Toplam
tasarruflar Yatırımların GSYİH
GSYİH oranı
oranı
1998
-1,4
25,7
24,3
22,4
1999
-5,0
25,1
20,1
19,5
2000
-3,4
21,8
18,4
21,2
2001
-7,1
25,5
18,4
15,5
2002
-4,8
23,4
18,6
18,0
2003
-4,1
19,6
15,5
18,0
2004
-1,0
16,9
16,0
19,8
2005
2,8
13,2
16,0
20,4
2006
4,2
12,4
15,5
22,4
2007
2,4
13,1
16,8
21,4
2008
1,7
15,1
13,2
22,1
2009
-0,8
14,1
13,5
15,3
2010
1,5
12,0
14,4
19,8
2011
3,7
10,7
14,4
23,8
2012
2,9
11,6
14,5
20,4
2013
2,9
9,7
12,6
19,6
2014
2,4
11,3
13,7
19,9
Kaynak: Kalkınma Bakanlığı
Aşağıdaki grafikte ülke gruplarına
göre tasarruf, büyüme ve yatırım
oranlarının GSMH oranına ilişkin
2014 yılı verilerini gösteren veriler
sergilenmektedir.
Dünyada tasarruf oranlarının Gayri
Safi Milli Hasılaya oranı 2014 yılı
tahminleri %25,5 düzeyindedir.
2008 krizin etkisi ile AB’deki küçülme
eğilimine rağmen Avrupa’nın
gelişmiş ekonomilerinde büyümenin
Kaynak: IMF
8
yavaşladığı dönemlerde de tasarruf
eğilimleri genel olarak %20-25
arasında bir seyir izlemiştir.
Yine tablodaki tasarruf, büyüme ve
yatırım oranlarının GSMH oranına
ilişkin rakamlardan görüleceği
üzere Lüksemburg, Norveç gibi dev
ekonomiler de küresel krizin etkisi
ile büyüme oranları yavaşlamasına
rağmen tasarruf oranları yüksek
seviyede kalmıştır. Halkın tasarruf
etme alışkanlıkları bu ülkelerde
tasarrufların da sürekliliğini sağlamış
gözükmektedir.
Çin tasarruf eğiliminin en yüksek
olduğu ülkeler arasındadır. Tasarruf
eğilimine paralel olarak yatırım
oranları da yüksek seviyelerdedir.
Ekonomisi son yıllarda küçülen
Yunanistan ise tasarruf ve yatırım
oranları gerilemiştir.
Tasarrufların azalması sürdürülebilir
yüksek büyüme oranlarını hedefleyen
ülkemiz için risk oluşturmaktadır.
Güvenilir ve kalıcı finansman kaynağı
olan yurt içi tasarrufların artırılması,
amacıyla 2014-2016 Orta Vadeli
Programı'ndaki temel önceliklerden
biri tasarruf oranlarını artırmak olarak
Ülkeler
benimsenmiş, bu amaçla önemli
politikalar belirlenmiştir.
yönlendirilmesi ve israfın azaltılması
amaçlanmaktadır.
Program çerçevesinde, yüksek
ve istikrarlı bir büyüme dinamiği
sağlamak üzere, en güvenilir ve
kalıcı finansman kaynağı olan yurt içi
tasarrufların artırılması, artan yurt
içi tasarrufların üretken yatırımlara
Bu programın içerdiği önemli eylemler
ise şu şekildedir:
• Gayrimenkullerin elden
çıkarılmasında değer artış
kazançlarının vergilendirilmesine
2010
2011
Büyüme
Tasarruf
/GSYİH
Yatırım
Büyüme
Tasarruf
/GSYİH
Yatırım
Büyüme
Tasarruf
/GSYİH
02,53
15,38
18,81
01,60
15,08
18,81
2,32
16,06
ABD
2012
2013
19,57
Büyüme
Tasarruf
/GSYİH
Yatırım
02,22
16,76
19,79
Almanya
04,09
24,71
19,53
03,59
25,44
21,00
00,38
25,06
19,18
00,11
24,80
18,99
Avusturya
01,88
25,73
22,58
03,07
26,75
24,23
00,88
26,57
24,04
00,23
26,39
22,84
Belçika
02,50
24,94
23,17
01,64
24,84
24,22
00,09
23,97
23,52
00,27
23,98
22,64
Birleşik Arap
Emirlikleri
01,64
32,66
26,15
04,89
40,54
22,00
04,68
45,03
22,50
05,20
43,35
22,63
Brezilya
07,53
19,21
20,24
02,73
18,99
19,73
01,03
16,08
17,52
02,49
15,41
17,89
Çin
10,45
51,98
48,22
09,30
50,75
48,27
07,65
51,48
48,66
07,67
51,85
49,29
Fransa
02,99
20,03
21,91
02,57
20,65
23,21
-01,46
20,74
22,70
-01,21
20,53
22,01
Hindistan
10,26
32,16
36,53
06,64
30,04
36,39
04,74
27,96
34,70
05,02
27,83
31,43
Hollanda
01,07
28,78
20,42
01,66
29,06
20,52
-01,59
28,47
19,38
-00,73
28,62
18,29
İngiltere
01,91
13,97
16,34
01,65
14,92
16,39
00,66
14,44
16,52
01,73
15,15
17,03
İspanya
00,01
30,69
23,55
-00,62
21,66
21,91
-02,09
31,81
20,18
-01,23
28,46
18,96
İtalya
01,71
18,55
20,52
00,59
18,88
20,44
-02,27
19,47
18,57
-01,93
20,06
17,78
Japonya
04,65
21,02
19,82
-00,45
19,30
20,20
01,75
18,89
20,87
01,61
18,29
21,13
Lüksemburg
05,14
50,71
17,12
02,61
52,26
19,09
-00,16
51,60
17,76
01,99
51,66
16,45
Malezya
07,43
40,27
23,30
05,19
39,65
23,24
05,64
37,49
25,93
04,73
35,37
26,09
Meksika
05,11
20,82
22,03
04,04
21,01
22,26
03,98
22,10
23,20
01,07
20,95
21,61
Norveç
00,48
35,21
23,28
01,34
37,39
23,75
02,90
38,21
24,89
00,65
37,15
26,43
Polonya
03,70
19,18
21,00
04,76
20,47
22,23
01,76
20,41
20,62
01,67
20,97
19,08
Rusya
04,50
19,84
22,62
04,26
33,52
24,98
03,44
21,87
24,47
01,32
22,27
22,59
Türkiye
09,16
13,97
19,52
08,77
14,89
23,56
02,13
14,97
20,13
04,12
14,07
20,63
Ukrayna
04,20
16,75
19,56
05,20
14,48
20,70
00,20
11,62
19,73
01,88
07,20
15,70
-05,45
08,34
16,92
-08,86
08,95
15,80
-06,57
09,48
13,96
-03,32
08,80
11,77
Yunanistan
Kaynak: Dünya Bankası
9
yönelik uygulamalar gözden
geçirilecektir.
• Taşınmaz alımlarının finansmanında
kullandırılan kredilere ilişkin vergi
istisna ve muafiyetlerini, sosyal ve
ekonomik amaçları dikkate alarak,
gözden geçirilecektir.
yoğunluğu yüksek tüketim
malları tespit edecek ve caydırıcı
vergilendirme yapılacaktır.
• Uzun vadeli tasarrufları teşvik
etmek üzere özel amaçlı tasarruf
mekanizmaları geliştirilecektir.
• Altın bankacılığı geliştirilecektir.
• İmalat sanayiinde kapasite ve
verimlilik artışı sağlamak amacıyla,
imalat sanayii makine-teçhizat
yatırımlarının finansmanında Banka
ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV)
istisnası getirilecektir.
• Uluslararası yükümlülükleri
gözeterek, lüks ve/veya ithalat
10
• Finansal istikrar gözetilerek,
ihtiyaç duyulan alanlarda kredi
düzenlemelerine ilişkin çalışmalara
devam edilecektir.
• Bireysel Emeklilik Sisteminde
kesinti oranları uluslararası düzeylere
yaklaştırılacaktır.
• Hayat sigortalarının ve uzun süreli
(bir yılı aşan) özel sağlık sigortalarının
geliştirilmesi için politika seçenekleri
değerlendirilecektir.
• İsrafın fazla olduğu mal grupları
tespit edilecek ve israfın önlenmesine
yönelik bilinçlendirme ve yönlendirme
faaliyetleri yürütülecektir.
• Kamuoyuna yönelik olarak genel
bir tasarruf çağrısı kampanyası
yürütülecektir.
Yurt içi tasarrufların eksikliği
başta ihtiyaç duyulan yatırımları
sınırlamakta, bu durumda yabancı
tasarruflara, yani dış sermayeye
bağımlılığı artırmakta, cari işlemler
açığını yükseltmekte ve en önemlisi
büyümenin sürdürülebilirliğini
tehlikeye atmakta, dolayısıyla
istihdamı olumsuz etkilemektedir.
Ekonomik kalkınmışlık ve gelişmişlik
düzeyi tasarruf oranlarını belirleyen
önemli bir faktör olduğu gibi, kültürel
özellikler de tasarruf oranlarını
belirlemektedir. Mali gelişmişlik
düzeyi, finansal enstrümanların
çeşitliliği tasarrufların teşvik edici
unsurlarıdır.
Ülkemizde son dönemde yaşanan
siyasi istikrar dolayısı ile ekonomide
geleceğe ilişkin öngörülerin daha
net olması, faiz oranlarında genel
düşüş, finansman kaynaklarına
erişimin kolaylaşması gibi unsurlar
da tasarrufu negatif yönde
etkileyebilmektedir.
Kalkınma Bakanlığı verilerine göre,
Hanehalkı yükümlülükleri 2003’te 8
milyar TL iken 2011 sonu itibarıyla
206,3 milyar TL’ye yükselmiştir. Yani,
artan tüketici kredi kullanımları ya
da tüketimde kredi kartı kullanma
alışkanlığı bu duruma örnek
oluşturmaktadır.
Türkiye tüketim alışkanlıklarını
arttırırken üretmeden
tüketilemeyeceği gerçeğini de göz
önünde bulundurmak gerekmektedir.
Daha çok yatırım yapmalıyız,
yatırımları istihdam olanakları yüksek
alanlara yönlendirmeliyiz. Çünkü,
istihdam gelir dağılımının artması
anlamını taşıyacaktır. Tasarruf
oranının yükselmesi için dengeli gelir
dağılımı ve kişi başına gelirin artması
zorunludur. Bu noktada inşaat sektörü
yine önemli bir aktör olarak karşımıza
çıkacaktır. Çünkü, inşaat sektöründe
gerçekleştirilecek yatırımlar pek çok
sektörü de beraberinde canlandıracak
ve emek yoğun yapısı ile yeni istihdam
alanları sağlayacaktır.
Son dönemde tasarruf konusu
ekonomik politikalarımızın en önemli
ayaklarından birisini oluşturmaktadır.
Biz de İnşaat Sanayi'nin dosya
konusu olarak Türkiye’nin tasarruf
alışkanlıkları konusunu işlemek
istedik. Konunun uzmanları tasarruf
konusunu değerlendirdi.
11
DOSYA
Ali BABACAN
T.C. Başbakan Yardımcısı
İnşaat sektörünü
önemsiyoruz.
Sektörün milli gelir
içerisindeki payının
artması gerektiğini
düşünüyoruz.
12
TASARRUF
Güçlü, sürdürülebilir
ve dengeli büyüme
hedefliyoruz
İnşaat sektörü Türkiye için son
derece önemli bir sektördür. Bu
sektörün harekete geçirdiği diğer
sektörler de dikkate alındığında
büyümemizin temel unsurlarından
bir tanesi olduğunu görmekteyiz.
Aynı zamanda önemli bir istihdam
alanı olan inşaat sektörü 2002
yılından bugüne bir dönüşüm
sürecine girmiştir. 2002 yılında
sektörün istihdam içerisindeki payı
%4,5 iken bu rakam 2014 yılında
%7,4’e ulaşmıştır.
Halihazırda sektörün Gayri Safi Yurt
İçi Hasıla içerisinde %6 olan payının
özellikle kentsel dönüşüm projesi
ve kamu altyapı yatırımlarına olan
yoğun ihtiyaç dikkate aldığında
önümüzdeki dönemde artmasını
beklemekteyiz. Alt yapı yatırım
ihtiyaçlarını tamamlamış gelişmiş
ülkelerde dahi inşaat sektörünün
gayrisafi yurt içi hasılasındaki
payı ülkemizden daha yüksektir.
Bu kapsamda sektörün milli
gelir içerisindeki payının artması
gerektiğini düşünüyoruz.
Ancak, inşaat sektöründe
sağlanacak ivme iyi bir hukuk
ve kurallı ekonomi politikaları
perspektifinde gerçekleştirilmelidir.
İnşaat sektörünün haksızlıkların
olmadığı, adaletin olduğu, çok
çalışanın bileğinin gücüyle para
kazandığı bir sektör olması
önemlidir. İnşaat sektörünün
fırsat eşitliğini sağlayacak
yasal çerçeveye ulaştırılması
yine çok önem arz etmektedir.
Bu çerçevedeki düzenleme
hazırlıklarımız tamamlanmıştır.
İşte bu noktada, iş dünyamız için
öngörülebilir bir iş ve yatırım ortamı
oluşturmamız gerekmektedir.
Kuralların olmadığı yerde
adaletsizlikler vardır, yanlış bir
rant paylaşımı vardır. Bu nedenle
iş dünyamız açısından kurallı bir
piyasa ekonomisi konusuna daima
büyük önem verdik. Kuralların
olduğu yerde öngörülebilirlik vardır.
Kamu altyapı yatırımları dünyada
sadece gelişmekte değil, gelişmiş
ülkeler için de çok büyük bir
ihtiyaçtır. Bugün pek çok gelişmiş
ülkenin altyapısında ciddi bir
yenileme ihtiyacı söz konusudur.
Eğer bu altyapı yatırımları akıllıca
yapılırsa o yatırım sadece yapıldığı
zamandaki büyümeye değil, o
altyapı yatırımının hizmet ettiği
sürenin tamamında ekonomiye ve
büyümeye katkı sağlayacaktır.
Maliye
Politikalarımızda
bütçe disiplininden
taviz vermeyecek
politikaları kararlılıkla
uyguluyoruz
Dünyada giderek artan bir şekilde
yatırımların finansmanı için
kamudan kaynak ayrılması yerine
alternatif finansman kaynakları
kullanılmaktadır. Bu durumun
önemli sebeplerinden bir tanesi
pek çok ülkedeki yüksek kamu
borç stoku ve bütçe açıklarıdır.
Bu çerçevede Kamu-Özel sektör
ortaklıkları ile gerçekleştirilen
projeler altyapı yatırımlarında
büyük önem arz etmektedir.
Hükümetimiz döneminde bunun
çok başarılı örnekleri uygulanmıştır.
G20 Başkanlığımızda söz konusu
projelerin geliştirilmesinde Dünya
Bankası ve uluslararası finansman
kuruluşları ile birlikte kapsamlı bir
çalışma başlatarak hukuki ve teknik
açıdan standardizasyon yapılması
konusuna önem verdik. Böylece
bu projelerin yatırımcılar için daha
cazip olacağına inanıyoruz.
Tasarrufların yatırımlara
dönüşmesinde mevcut kaynakların
kullanılmasının önemi büyüktür.
Dünyada reasürans firmalarının,
bazı özel emeklilik fonlarının, ya
da devletlere ait çeşitli fonlarda
trilyonlarca dolarlık likidite
mevcuttur. Bu kaynakların
kullanımına dair sağlam ve
güvenilir bir çerçeve oluşturulursa
yatırımların finansmanı çok daha
kolay olacaktır.
Dünya ekonomisi 2008-2009
yıllarındaki küresel krizin
etkilerinden hâlâ kurtulabilmiş
değildir. Krizin finans sektörü
kaynaklı olması nedeniyle etkileri
uzun sürmüş, sürmeye devam da
edecektir. 2014 yılında en büyük
ticaret ortağımız olan Avrupa
Birliği’nde ekonomik toparlanmanın
gecikmesi, yakın coğrafyamızdaki
jeopolitik gelişmeler ve uluslararası
sermaye hareketlerindeki
dalgalanmalar büyüme hızımızı
sınırlamıştır.
Dünyanın büyük ekonomilerinden
Japonya’da 10 yıldan fazla
hüküm süren bir durgunluk
yaşanmaktadır. Avrupa’da büyüme
sıfır, hatta bazı bölgelerde negatif
bir seyir izlemektedir. Diğer
taraftan Amerika ekonomisindeki
toparlanma sonucunda Amerikan
Merkez Bankası’nın para
politikasında da faiz artırımına
gideceği beklenmekte, ancak bu
sürecin ne zaman başlayacağı
konusuna ilişkin belirsizlik devam
etmektedir. Önemli olan, bu
konjonktürü iyi bilip, olası etkilere
karşı kendimizi iyi hazırlamaktır.
Hükümetimiz orta vadeli
programlar ve yıllık programlar
aracılığıyla ekonomi politikaları
ile yapısal reform süreci arasında
eşgüdümün sağlanmasını
amaçlamaktadır. Bu kapsamda
hazırlanan 2015-2017 Dönemini
Kapsayan Orta Vadeli Programın
öncelikli üç konusu enflasyon ile
mücadeleye kararlılıkla devam
etmek, cari işlemler açığını
düşürmek ve yapısal reformlara
devam ederek Türkiye'nin
potansiyel büyümesini artırmaktır.
Bu çerçevede, cari işlemler açığını
azaltmak ve enflasyonu düşürmede
para politikasını desteklemek
amacıyla maliye politikasındaki sıkı
duruş sürecektir.
Hayata geçirdiğimiz makro ihtiyati
tedbirler, lüks tüketime ve tüketici
kredilerinin kullanımına ilişkin
alınan tedbirler ve düşen petrol
fiyatları neticesinde enflasyon
oranları düşerken, cari açığımızda
da ciddi bir gerileme olduğunu
görüyoruz.
Büyüme konusunda ise
“sürdürülebilir büyüme” kavramı
büyük bir önem taşımaktadır.
Bazı politikalar ile yüksek oranlı
büyüme elde etmek mümkündür.
Ancak, böyle bir büyüme sadece
kısa vadeli gerçekleşebilir.
Büyüme sürdürülebilir olmaz
ise yüksek büyümeyi takip eden
yıllarda ekonomide sert küçülme
yaşanabilmektedir. Türkiye'nin
yakın tarihinde bunun örnekleri
yaşanmıştır.
Hükümetimizin ekonomideki temel
politikası, büyümenin sürdürülebilir
olmasıdır. Güçlü, sürdürülebilir,
dengeli büyüme ise ancak güven
ortamı ile sağlanabilir.
Güven ortamının olmadığı
ekonomilerde yatırımlar durmakta,
tüketim yavaşlamakta, istihdam
azalmakta, dolayısıyla büyüme
yavaşlamaktadır.
13
Örneğin Avrupa'da yaşanan
resesyonun temel sebebi güven
ortamının sağlanamamasıdır.
Özellikle İtalya, Fransa gibi
Avrupa’nın dev ekonomilerinde
hükümetler kısa sürede
değişmektedir. Likidite
bolluğuna rağmen potansiyel
büyümeyi sağlayacak yatırımlar
gerçekleşememektedir.
Ülkemiz bu konuda pek çok
ülkenin ilerisindedir. Orta Vadeli
Programlar, Eylem Planları ile üç
yıl ileriye doğru politikalarımızı
ortaya koymaktayız. Maliye
politikalarına getirdiğimiz
öngörülebilirlik G20 ülkelerinin
çoğunda bulunmamaktadır.
Maliye Politikalarımızda bütçe
disiplininden taviz vermiyoruz.
Mali disiplinin korunması sadece
kamu borcunun sürdürülebilirliği
açısından değil, aynı zamanda
cari işlemler açığının düşürülmesi
ve enflasyonla mücadelede para
politikasının etkinliğinin arttırılması
açısından da önümüzdeki dönemde
14
önemli bir politika aracı olmaya
devam edecektir.
Türkiye için son dönemde önemli
kavramlardan birisi de yapısal
reformlar olmuştur.
Bu çerçevede, uzun bir hazırlık
süreci sonucunda tamamlanan 25
ayrı alandaki Öncelikli Dönüşüm
Programları ile 1.250 tane
eylem planı oluşturulmuştur. Bu
programların hazırlanmasında
kamu ve özel sektörden 66 ihtisas
komisyonunda çalışan 6 bin kişinin
emeği bulunmaktadır.
Öncelikli dönüşüm programları ile
ülkenin temel yapısal sorunlarına
çözüm üretilmesi ve içinde
bulunduğumuz dönüşüm sürecine
katkı sağlaması amaçlanmaktadır.
Bu çerçevede 2018 sonuna kadar
tamamlaması hedeflenen dönüşüm
programlarına ilişkin başlıklar şu
şekildedir:
1. Sürdürülebilir büyümeyi
sağlayabilmek için üretimde
verimliliğin artırılması
Ekonomimizdeki yapıyı daha verimli
hale getirebilmek, daha az kaynakla
daha yüksek bir üretim yapısı
hedeflenmektedir.
2. İthalata olan bağımlılığın
azaltılması
Türkiye’nin pek çok sektörde
rekabet gücünü artırarak kendi
ürünleriyle kendi iç piyasasına
hâkim olması ve böylece ithalat
yoluna başvurmak zorunda
kalmaması hedeflenmektedir.
3. Yurtiçi tasarrufların artırılması ve
israfın önlenmesi
Tasarruf oranlarımızın artırılmasını
çok önemsiyoruz. Bununla ilgili yeni
programlar başlattık. Geçen sene
başında uygulamaya koyduğumuz
bireysel emeklilik sisteminde şu
anda vatandaş sayımız 5,3 milyona
yaklaştı, toplanan fon da 39 milyar
liraya ulaştı. Gerçekten bu yeni
sistem ülkenin tasarruf oranlarına
şimdiden katkıda bulunmaya
başladı. Orta uzun vadede çok
daha güzel sonuçlar alacağımızı
bekliyoruz.
4. İstanbul'un uluslararası bir finans
merkezi olması.
5. Kamu harcamalarının
rasyonelleştirilmesi.
6. Vergilerde, harçlarda, primlerde
geniş bir kompozisyon kurarak
Kamu gelirlerinin kalitesinin
artırılması.
7. İş ve yatırım ortamının
geliştirilmesi.
8. İNTES’in de özel çalışma
alanlarından olan İş gücü
piyasasının etkinleştirilmesi.
9. Kayıt dışı ekonominin azaltılması.
10. İstatistiki bilgi altyapısının
geliştirilmesi.
11. Öncelikli teknoloji alanlarında
ticarileşme.
12. Kamu alımları yoluyla teknoloji
geliştirme ve yerli üretim.
13. Yerli kaynaklara dayalı enerji
üretimi.
14. Enerji verimliliğinin
geliştirilmesi.
15. Türkiye, sanıldığının aksine
su zengini bir ülke değildir. Su
kaynaklarımızı daha
akıllı, daha verimli kullanmak
zorundayız bu nedenle Tarımda
su kullanımının etkinleştirilmesi
hedeflenmektedir.
16. Sağlık endüstrilerinde yapısal
dönüşüm.
17. Sağlık turizminin geliştirilmesi.
18. Taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm.
19. Temel ve mesleki becerileri
geliştirmek.
20. Nitelikli insan gücü için çekim
merkezi olabilme.
21. Sağlıklı yaşam ve hareketlilik.
22. Ailenin ve dinamik nüfus
yapısının korunması.
23. Yerelde kurumsal kapasitenin
geliştirilmesi.
24. Rekabetçiliği ve sosyal uyumu
geliştiren kentsel dönüşüm.
25. Kalkınma için uluslararası iş
birliği altyapısının geliştirilmesi.
Sayın Başbakanımız tarafından
açıklanan eylem planlarına
ilişkin başlıklar altında yer alan
her bir eylemin tamamlanması
için ilgili kurum ve kuruluşlar
görevlendirilmiş, eylem planlarının
tamamlanma tarihi ve sorumlu
kuruluşlar bugünden belirlenmiş
olup, uygulama konusunda
kararlılık ve hassasiyet ile hareket
edilecektir.
İşte Türkiye bu yapısal reformlarla
ile sağlıklı bir büyüme yapısını
yakalayacaktır.
Yeter ki, ülkemizin temelleri sağlam
olsun; demokrasimiz sıhhatli
bir şekilde işlesin; temel hak ve
özgürlükler konusunda sapasağlam
ilkelerini korusun, ilerlesin; hukuk
devleti olmak için verdiği mücadele
çabası aynı gayretle devam etsin.
Bütün bunlar gerçekleşirse inşallah
bunların hepsini atlatırız.
15
DOSYA
Cevdet YILMAZ
T.C. Kalkınma Bakanı
Yatırımların
finansmanında
iç kaynaklara
başvurulması
ekonomik
büyümesinin sağlıklı
bir yapıya kavuşması
açısından önem arz
etmektedir.
16
TASARRUF
Sürdürülebilir
büyüme için yurt içi
tasarruflar önemli
Ülkemizde son dönemde
ekonomide istikrarın sürdürülebilir
kılınması yolunda önemli adımlar
atılmış, kayda değer bir büyüme
performansı kaydedilmiştir.
Bununla birlikte, uzun ve orta
dönemde Türkiye ekonomisinin
daha sağlıklı temellere ulaşıp büyük
ekonomiler arasına girmesi için
yüksek büyüme hızlarına ulaşmak
büyük önem arz etmektedir. Bu
hedeflerin tutturulabilmesi için
yatırımların yüksek düzeyde ve
istikrarlı bir şekilde seyretmesi
önem taşımaktadır. Diğer taraftan,
yatırımların güvenilir ve kalıcı
kaynaklarla finansmanı açısından
önem arz eden yurt içi tasarrufların
da istikrarlı ve yüksek düzeyde
olmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye ekonomisi yakın geçmişte
dış finansmana erişimde sorun
yaşamamış olsa da yatırımların ve
büyümenin istikrarlı bir biçimde
sürdürülmesi için tasarrufların
artırılmasına yönelik önlemler
alınması önem taşımaktadır.
Hükümetimiz ülkenin sağlıklı
büyümesi ve kalkınmasını
finanse etmede yetersiz kalan
yurt içi tasarrufların seviyesini
yükseltilmesine önem vermektedir.
Bu amaçla, son yıllarda
tasarrufların artırılmasını ve israfın
azaltılması konularını ön plana
çıkardık ve 10. Kalkınma Planında
ilk kez hayata geçirdiğimiz öncelikli
dönüşüm programlarından birini bu
amaca hizmet etmesi için belirledik.
Geçtiğimiz günlerde
Başbakanımızın kamuoyu ile
paylaştığı Yurtiçi Tasarrufların
Artırılması ve İsrafın Önlenmesi
Öncelikli Dönüşüm Programıyla,
yüksek ve istikrarlı bir büyüme
dinamiği sağlamak üzere, en
güvenilir ve kalıcı finansman
kaynağı olan yurt içi tasarrufların
2018 yılında %19’a, kamu
tasarruflarının ise %3,7’ye
yükseltilmesi, artan yurt içi
tasarrufların üretken yatırımlara
yönlendirilmesi ve israfın
azaltılması amaçlanmaktadır.
Konut almak
isteyenlerin
satış esnasında
ödeyecekleri
peşinatın %15’inin
devlet tarafından
karşılanması
tasarrufları artırıcı
etkisi olacaktır.
Bu hedefe ulaşmak için öncelikli
dönüşüm programında spesifik
performans göstergeleri tespit
edilmiş, bileşen ve eylem
bazında sorumlu kuruluşlar ile
eylemlerin başlangıç ve bitiş
tarihleri belirlenerek programın
sahiplenilmesi ve uygulamaya
konulması hususunda ciddi bir
adım atılmıştır.
ekonomide toplam tasarruflar
toplam yatırımlara eşittir. Bu
çerçevede, bir ekonomide
yurt içi tasarrufların düzeyi
toplam yatırımları karşılamaya
yetmediğinde tasarruf açığıyla, bir
anlamda cari açıkla karşılaşılmakta,
yurt içi tasarrufların düzeyi toplam
yatırımları aştığında ise ülkeden
tasarruf çıkışı olmaktadır. Cari
işlemler dengesinin açık veya fazla
vermesine bağlı olarak yatırımlar
yurt içi tasarrufların üzerinde veya
altında olabilmektedir. Türkiye’de,
yurt içi tasarruflar genelde toplam
yatırımlardan düşük seviyede
seyretmektedir. Diğer bir ifadeyle,
toplam yatırımların finansmanı için
dış tasarruflara ihtiyaç bulunmakta,
ülke cari işlemler açığı vermektedir.
Tasarruf-yatırım dengesi
Gayrisafi milli harcanabilir
gelirin tüketilmeyen kısmı olarak
ifade edilen yurt içi tasarruflar,
yatırımların finansmanı açısından
büyük önem taşımaktadır.
Tasarrufların düşüklüğü yatırımları
baskılamakta ve/veya yatırımların
finansmanında görece daha az
güvenilir olarak tanımlanabilecek
dış kaynak arayışına neden
olmaktadır. Teorik olarak, bir
Son yıllarda, büyümenin düşük
veya negatif olduğu yıllar hariç
tutulduğunda, tasarruf-yatırım
açığının genel olarak artış
eğiliminde olduğu gözlenmektedir.
Bu eğilimin temel belirleyicisi
tasarruf oranlarındaki azalma
olmuştur. Tasarruf oranlarındaki
artış yatırımları finanse etmede dış
kaynak kullanımına daha az ihtiyaç
duyulmasını, dolayısıyla daha
düşük bir cari açığı beraberinde
17
getirecektir. Türkiye’nin daha
hızlı büyüme hızlarına ulaşması
için gerekli olan yatırım artışı
düşünüldüğünde potansiyel
büyüme hızını artırmak için gerekli
olan yatırımların finansmanında iç
kaynaklara daha çok başvurulması
ülkenin ekonomik büyümesinin
daha sağlıklı bir yapıya kavuşması
açısından da önem arz etmektedir.
Sürdürülebilir büyüme ve gelişmede
tasarruf oranlarının önemi
Düşük yurt içi tasarruf oranları
Türkiye’nin büyüme potansiyelini
olumsuz etkilemektedir. Yurt içi
tasarruflar yatırımları ve dolayısıyla
büyümeyi finanse etmektedir.
Yapılan deneysel çalışmalar
18
incelendiğinde tasarruf, yatırım
ve büyüme arasında pozitif bir
ilişki görülmektedir. Dolayısıyla
tasarruf oranlarındaki artış büyüme
ve yatırımları desteklemektedir.
Düşük yurt içi tasarruf oranları aynı
zamanda dış finansman ihtiyacına
neden olmaktadır.
Tabii ki bu durum gelişmekte
olan bir ülkenin sadece kendi
kaynakları ile yatırım yapması
gerektiği anlamına gelmemektedir.
Ancak bir ekonomiye yönelen
yurt dışı tasarruflar, doğrudan
yönetilmesi mümkün olmayan
pek çok dışsal faktör tarafından
belirlenir. Bu durum yatırımın
finansman kaynaklarını, küresel
risklere maruz bir konumda bırakır
ve bir kırılganlık unsuru olarak
algılanabilir. Bu kapsamda, yurt dışı
tasarruflara bağımlılığın artması,
cari işlemler açığını yükseltmekte
ve büyümenin sürdürülebilirliğini
tehlikeye atmaktadır. Yurt dışı
tasarruflara artan oranda bağımlılık
ayrıca Türkiye’nin sermaye çıkışı
riskine maruz kalmasına neden
olmaktadır. Bu da ekonomik
büyüme üzerinde olumsuz etki
yaratabilecek bir unsurdur.
Dolayısıyla bir ülkede ekonomik
büyümenin sürdürülebilirliği
için yurt içi tasarrufların hacmi
ve niteliği en önemli faktörlerin
başında gelmektedir. Nitekim
Türkiye gibi iddialı büyüme
hedefleri olan bir ülke için yüksek
büyüme dinamiğinin sürdürülebilir
olması bu büyümeyi finanse eden
kaynakların istikrarlı bir seyirde
ilerlemesi ile mümkün olabilecektir.
Bu nedenle, makroekonomik
politikalarımızda tasarrufların
artırılması konusuna özel bir önem
atfetmekteyiz.
Konut sahibi olmaya devlet desteği
Ülkemizde konut finansman
sisteminin geliştirilmesi ve
dar gelirlilere yönelik barınma
sorunlarının çözülmesi
kalkınma planlarımızda ve yıllık
programlarımızdaki önemli
politikalarımızdandır. Konut
piyasasında arz-talep dengesinin
kurulması, konut finansman, yapım
ve örgütlenme yöntemleri ile
altyapılı arsa arzının geliştirilmesi;
konut üretiminin gelir gruplarının
ihtiyaçlarına, yerleşmelerin gelişme
eğilimlerine ve özelliklerine göre
yönlendirilmesi; yaşlı, çocuk ve
engellilerin ihtiyaçlarına uygun
konut ve çevrelerinin tasarlanması
ve yapımına, objektif ölçütlere
dayalı bir gayrimenkul değerleme
sisteminin geliştirilmesine olan
ihtiyaç dikkate alınarak politika ve
hedeflerimiz belirlenmiştir.
9. Kalkınma Planı döneminde
genel konut üretiminin konut
ihtiyacını karşılama oranı artarak
%91’e ulaşmıştır. 10. Kalkınma
Planı döneminde, şehirleşme,
nüfus artışı, yenileme ve afetten
kaynaklanan konut ihtiyacının
toplam 4,1 milyon olacağı tahmin
edilmektedir. Bu dönemde konut
ihtiyacının tamamının karşılanması
beklenmektedir. Özellikle dar
gelirlilerin mülk konut edinmedeki
darboğazları dikkate alınarak
barınma sorununun çözülmesinde
kiralık konut uygulamalarının
yanı sıra mülk konut edinmeyi
kolaylaştırıcı finans ve yapım
çözümlerinin geliştirilmesi önemli
görülmektedir.
27 Ocak 2015 tarihinde Sayın
Başbakan tarafından açıklanan
ve konut almak isteyenlerin satış
esnasında ödeyecekleri peşinatın
%15’inin devlet tarafından
karşılanmasını kapsayan
desteğin tasarrufları artırıcı
bir etkisi olacaktır. Ülkemizde
mevcut konut stokunun niteliği,
konut sahipliği oranları ve
bunlara karşın alım gücünü
etkileyen reel parametrelerde
son yıllarda yaşanan gelişmeler
düşünüldüğünde söz konusu
destek, konut talebi kanalından
tasarrufları artırıcı etki yaratacaktır.
Kamunun bu katkısının konut
fiyatlarını artırıcı etkisini de
göz önünde bulundurarak,
uygulamanın konut piyasasındaki
fiyat istikrarını bozmayacak
şekilde hayata geçirilmesi önem
arz etmektedir. Bu sürecin
dikkatle izlenmesi gerekmekte
olup, ekonominin genelinde ve
konut piyasasındaki istikrar,
alım gücünün artması, ipotekli
konut finansman sistemlerinin
iyileştirilerek yaygınlaştırılması gibi
unsur uygulamayı olumlu yönde
etkileyecektir.
Ekonomik kalkınmamızı destekleyen
başlıca tasarruf araçları
Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018)
çerçevesinde izlenen politikalar
kapsamında yurt içi tasarrufların
artırılması ve üretken alanlarda
yatırımlara yönlendirilmesi
amaçlanmaktadır.
Uzun vadeli tasarruf araçları
arasında Bireysel Emeklilik
Sistemi (BES) önemli bir yer
tutmaktadır. Devlet katkısı (%25)
uygulamasının hayata geçirilmesi,
BES kapsamındaki tasarrufların
haczedilemiyor, rehnedilemiyor
veya iflas masasına dâhil
edilemiyor olması gibi unsurlar
sisteme yönelik teşviki ve güveni
artırmıştır.
Yatırım fonları, altın bankacılığı,
kıymetli maden depo hesabı, döviz
ve Türk Lirası vadeli mevduat
hesapları gibi diğer finansal
araçlar da uzun vadeli yatırımların
finansmanında tercih edilmektedir.
Katılım bankacılığı ve faizsiz finans
sistemi de artan ürün ve hizmet
çeşitliliği ile yatırımcılar için tercih
edilebilecek tasarruf araçları
sunmaktadır. Katılım bankacılığı
bünyesinde sunulan yatırım
araçları, faizsiz sigortacılık ve kira
sertifikaları gibi faizsiz finansal
araçlar da uzun vadeli tasarruf
araçları olarak kullanılmaktadır.
Onuncu Kalkınma Planı’nda yer
alan Yurtiçi Tasarrufların Artırılması
ve İsrafın Önlenmesi Öncelikli
Dönüşüm Programı (ÖDÖP)
kapsamında, uzun vadeli tasarrufu
teşvik edecek özel amaçlı tasarruf
mekanizmaları (belirli amaçlara
yönelik konut sahipliği, eğitim vb.),
uzun vadeli tasarrufları teşvik
etme amacıyla hangi tasarruf
mekanizmalarının (fon, mevduat
ve sigorta) geliştirilebileceği
konusunda çalışmalar yapılması
planlanmaktadır. Ayrıca ÖDÖP
kapsamında BES’in gelişimine katkı
sağlamak amacıyla sistemdeki
kesinti oranlarının uluslararası
düzeylere yaklaştırılmasına ve
sistemdeki ortalama kalış süresinin
artırılmasına yönelik çalışmalar
yapılması planlanmaktadır.
19
DOSYA
TASARRUF
Mehmet ŞİMŞEK
T.C. Maliye Bakanı
Kamu tasarruflarını
son 12 yılda önemli
ölçüde artırdık.
Tasarruf oranları
reformlarla artacak
Türkiye’de yurt içi tasarruf
oranı yaklaşık %15 ile düşük
bir seviyededir. Özel sektör
tasarruflarının düşük olması esas
itibarıyla son 10 yıllık dönemde
finansmana erişimin artması,
kredi faiz oranlarının düşmesi,
siyasi istikrarla birlikte yatırım ve
tüketim ortamının iyileşmesi ile
kentleşmenin getirdiği ihtiyaçlardan
kaynaklanmaktadır. Bu dönemde
kamu tasarrufları artarken özel
sektör tasarrufları düşmüştür.
Yatırımların ve büyümenin istikrarlı
bir biçimde sürdürülmesi için
tasarrufların artırılması önem
taşımaktadır.
Bu kapsamda yurt içi tasarrufların
artırılması 10. Kalkınma Planının
(2014-18) temel amaç ve hedefleri
arasında yer almaktadır. Plan
dönemi sonunda tasarruf oranının
%19’a çıkmasını hedefliyoruz.
20
Bu amaca hizmet etmek üzere
hazırladığımız Yurt İçi Tasarrufların
Artırılması ve İsrafın Önlenmesi
Programı Eylem Planını da Sayın
Başbakanımız geçen yıl Aralık
ayında kamuoyuyla paylaştı.
Programın bileşenleri şunlardır:
• Mali Piyasa Araçlarıyla
Tasarrufların Özendirilmesi
• İsrafın Azaltılması ve Mükerrer
Tüketimin Önlenmesi
• Kredi Düzenlemeleriyle
Tasarrufların Özendirilmesi ve
Üretken Yatırımlara Yönlendirilmesi
• Tamamlayıcı Sigortacılığın
Geliştirilmesi
• Vergisel Araçlarla Tasarrufların
Özendirilmesi ve Üretken
Yatırımlara Yönlendirilmesi
Ayrıca yürürlüğe koyduğumuz
Öncelikli Dönüşüm Programları ile
• Kamu kesimi tasarruf oranını
2014 yılındaki %3,2 seviyesinden
%3,7’ye çıkarmayı,
• Özel kesim tasarruf oranını
%11,7’den %15,2’ye çıkarmayı,
hedefliyoruz.
Genel bütçemizde tasarruf
oranlarının artırılmasını
sağlayabilecek araçlar
Uzun vadeli
mevduatlara kademeli
olarak daha düşük
vergi kesintisi
yapılmasına olanak
sağladık.
AK Parti Hükümetleri olarak
2002 yılından bu yana maliye
politikamızı tasarruf oranlarını
artıracak ve büyüme potansiyelini
yukarı çekecek şekilde tasarlayıp
uyguladık.
Böylece kamu tasarruflarını son
12 yılda önemli ölçüde artırdık.
2002 yılında kamu tasarruflarının
GSYH içindeki payı eksi %4,8
iken Hükümetlerimiz döneminde
bu oran 8 puan artarak %3,2’ye
yükselmiştir.
Sağladığımız mali disiplin
sayesinde genel devlet bütçe
dengesinin GSYH’ye oranını 2002
yılından bu yana 10 puandan fazla
azaltarak 2014 yılında %0,7’ye
indirdik. 2017 yılında %0,1 ile genel
devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz.
Benzer şekilde genel yönetim
borç stokunun GSYH’ye oranı 2002
yılında %74 iken 2014 yılında
%33,1’e gerilemiş olacaktır. Bu
oranın 2017 yılında %28,5’e
gerileyeceğini tahmin ediyoruz.
Bu sayede kamu tasarruflarının
GSYH içindeki payını da %4’e
yükseltmeyi öngörüyoruz.
Kamu maliyesi alanında
sağladığımız bu kazanımların
yanı sıra özel sektör tasarruflarını
artıracak önemli reformları hayata
geçirdik.
Bireysel Emeklilik Sisteminde
“Doğrudan Devlet Katkısı” ile katkı
paylarının %25’ini devlet olarak
yatırımcının hesabına aktarıyoruz.
Düzenlemenin devreye girdiği 2013
yılından bu yana Bireysel Emeklilik
Sisteminde katılımcı sayısı yaklaşık
%65 artarak 5,2 milyon kişiye,
21
İnşaat sektörü her
zaman dinamik
tutmaya çalıştığımız
ve önem verdiğimiz
bir sektördür.
katılımcıların fon tutarı ise yaklaşık
%76 artarak 36 milyar TL’ye ulaştı.
Özel sektör tasarruflarını
destekleme adına çalışanlar
adına işverenlerce ödenen
bireysel emeklilik katkı paylarının
indirilebilecek tutarını %10’dan
% 15’e çıkardık. Şahıs sigortaları
kapsamında ödenen primlerin
ücret ve vergi matrahından indirim
konusu yapılabilecek toplam
tutarını ücretin veya beyan edilen
gelirin %5’inden % 15’ine çıkardık.
Mevduatların vade yapısını uzatma
amacıyla uzun vadeli mevduatlara
kademeli olarak daha düşük vergi
kesintisi yapılmasına olanak
sağladık.
ARGE destekleriyle şirketlerin
katma değeri ve kar marjı
yüksek ürünler üretmesini ve
şirketlerin tasarruflarını artırmayı
hedefliyoruz.
Konut edinmek isteyenlere devlet
desteği
Konut alımında uygulanmak üzere
bir dizi teşvik planlamaktayız. Bu
kapsamda sağlayacağımız teşvikle;
• Konut almak için açılan
hesaplarda para 5 yıl tutulursa
devlet %15 katkı verecek. Daha az
sürelerde tutulursa %10-12 gibi
kademeli destek verilebilecek.
• Teşvik konut fiyatının tamamına
değil, konut kredilerinde zorunlu
olarak yatırılan asgari %25 peşinatı
biriktirmek için açılan hesapta
biriktirilen meblağa yönelik olacak.
Ayrıca kentsel dönüşüm ve
yabancıların gayrimenkul
ediniminin kolaylaştırılması gibi
daha önceki yıllarda attığımız
önemli adımlar da bulunmaktadır.
22
Bu düzenlemeler hem inşaat
sektörünü hem de alt sektörleri
destekleyici niteliktedir.
Hükümet olarak cari
harcamalardaki artış
oranını kontrol altında
tutmayı hedefliyoruz.
Bu desteklerin yansımaları ise
hem istihdam hem de ekonomik
büyüme üzerinde oldukça
olumlu olacaktır. Ayrıca inşaat
sektörünün ekonomide yer alan
diğer sektörlerle ilişkisi çok
güçlü olduğundan, bu sektördeki
olumlu gelişmeler ekonominin
diğer sektörlerine de olumlu
yansıyacaktır. Bu nedenle inşaat
sektörü her zaman dinamik
tutmaya çalıştığımız ve önem
verdiğimiz bir sektördür.
Ekonomik kalkınmamızı
destekleyecek en önemli tasarruf
araçları
Sürdürülebilir büyüme için
sadece tasarruf etmek yeterli
olmamakta aynı zamanda bu
tasarrufların üretken kapasiteyi
artıracak alanlarda kullanılması da
önem arz etmektedir. Bu nedenle
finansal okur yazarlık seviyesinin
yükseltilmesi önümüzdeki hayati
konuların başında gelmektedir. Bu
konuda özellikle SPK’nın eğitim ve
teknolojik yatırımlar gibi bir birçok
alanda çalışmaları sürmektedir.
Buna ilaveten Bakan olarak benim
vatandaşlara yatırım tavsiyesinde
bulunmam doğru olmaz.
Hükümetimizin, personelin etkin
kullanımı, temsil ve ağırlama
giderlerinden, yazışmalara kadar
birçok konuda tasarruf tedbirleri
alma konusunda geliştirileceği
önlemler
2014-18 dönemini kapsayan 10.
Kalkınma Planında Hükümetimizin
öncelik verdiği 25 adet dönüşüm
programına yer verdik. Bu 25 adet
Öncelikli Dönüşüm Programından
biri de Kamu Harcamalarının
Rasyonelleştirilmesi Programı’dır.
Bu Program altında kamuda
israftan kaçınma ve tasarruf
bilincinin yerleştirilmesi, personel
harcamalarının rasyonelleştirilmesi
ve hizmet alımlarının fayda-maliyet
analizlerine dayandırılması gibi
temel politika yer almaktadır.
Bizim bu programla hedeflediğimiz
kamuda mevcut harcama
programlarını gözden geçirerek
verimsiz harcamaları tasfiye
etmektir. Bu yolla oluşturulacak
mali alanı öncelikli harcama
alanlarına tahsis ederek kamu faiz
dışı harcama büyüklüğünü belirli
bir seviyede tutacağız.
Hükümet olarak cari
harcamalardaki artış oranını da
kontrol altında tutmayı hedefliyoruz.
Bu kapsamda 2015 yılı bütçesinde
cari harcamalardaki artış oranı
2014 yılına göre %7,5 olarak
öngörülmüştür. Bu oran milli
gelirdeki nominal artış oranının
oldukça altındadır.
Öte yandan 2014 yılının son
aylarında Hizmet Alımı Suretiyle
Taşıt Edinilmesine İlişkin Esas ve
Usullerde bir değişikliğe giderek
hizmet alımı suretiyle taşıt
edinilmesinde yeni kriterler getirdik.
Yapılan değişiklik ile şoför giderleri
hariç yapılan taşıt kiralamalarında
aylık kiralama bedelinin taşıtın
kasko sigortası değerinin %2’sini
aşmayacağını hüküm altına aldık.
Bu sınırlama ile hizmet alımı
suretiyle taşıt edinimlerinde kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli kullanılmasını sağlamayı
amaçlıyoruz.
Benzer şekilde bina kiralamalarında
da tasarruf tedbirleri
uygulamaktayız. Başbakanlık
Genelgesine göre kamu kurum ve
kuruluşlarının kiralama işlemleri
için Başbakanlıktan izin almaları
gerekmektedir.
23
DOSYA
TASARRUF
İlhami KOÇ
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği
(TSPB) Başkanı
Sermaye piyasaları
tasarruf açığını
kapatmaya yardımcı
Türkiye’nin büyüme
dönemine girmesiyle
birlikte genç
jenerasyonun doğru
tasarruf alışkanlığı
kazanması gelecek
için çok önemlidir.
24
Toplumda tasarruf bilinci iyi
aşılanır ve bireyler yatırıma
yönlendirilirse tasarrufların
ülke ekonomisine olan katkısı
da artar. Kalıcı ve bilinçli yapılan
tasarruflar, ülkenin kalkınması ve
büyümesinde ciddi finansal destek
oluşturur. Ülkesel açıdan baktığımız
zaman; tasarruflar, ülkelerin
parasal ihtiyaçlarında hızlı likidite
sağlayarak kullanılabilir. Bireylerin
yastık altı olmayan tasarrufları,
yatırımları hızlandırır ve ülkesel
kalkınmaya katkı sağlar. Aynı
zamanda tasarruflar, birey ve ülke
bazında gelecek planlamalarının
sağlıklı yapılmasına da yardımcı
olur. Tasarrufların artması
büyümeyi de doğrudan etkiler.
Günümüzde yatırımların fazla
olduğu ülkelerde hızlı kalkınma ve
sürdürülebilir gelişmeler olduğunu
hepimiz görüyoruz.
Türkiye’de uzun yıllar boyunca
hem tasarruf hem de yatırım
konusunda çok ciddi yanlışlar
yapıldığını gözlemledik. Uzun yıllar
süren yüksek enflasyon dönemi
nedeniyle bireyler tasarruflarını
uzun dönemli yatırımlara
dönüştüremediler. 2000’li yıllardan
itibaren ise Türkiye’nin büyüme
dönemine girmesiyle birlikte genç
jenerasyonun doğru tasarruf
alışkanlığı kazanması gelecek için
çok önemlidir.
Borsada yapılacak
olan yatırımlar,
birikimlerin en iyi
şekilde geleceğe
taşınmasına
yardımcı olur.
Sermaye piyasalarının yurt içi
tasarruf açığının kapanmasına
katkıları
Sermaye piyasası temelde
tasarrufları verimli alanlara
yönlendirerek ekonominin
büyümesine katkıda bulunuyor.
Tasarruf sahipleriyle, orta ve
uzun vadeli fon talep eden
kuruluşlar arasında direkt iletişim
kurulmasına imkân sağlıyor. Aynı
zamanda işletmelere, bankaların
sağladığı fonlara oranla daha düşük
maliyetli fonlarla birlikte özkaynak
da sağlıyor. Sermaye piyasaları
bu hizmetleri ile kalkınmanın
hızlanmasına ve sağlıklı finansman
kaynaklarına kavuşturulmasına
yardımcı oluyor. Piyasaların etkin
çalışması, şahısların tüketim
eğilimlerini azaltarak ve tasarruf
eğilimlerini yükselterek ekonomide
sermaye birikimini artırıyor. Ayrıca
tek başına ekonomiye yararlı
olamayan küçük tasarruflar,
menkul kıymetlere yatırılarak
büyük yatırımlara dönüşebiliyor. Bu
dönüşümde de sermaye piyasaları
aktif rol oynuyor. Bu hizmetlerle
birlikte az gelişmiş ülkelerdeki yurt
içi tasarruf açığının kapanmasına
yardımcı olabiliyor.
Yerli ve yabancı yatırımcıların
birikimlerini sermaye piyasalarında
değerlendirmeleri
Ülkemizdeki yatırım tercihlerine
baktığımızda, tasarrufların yıllardır
önemli bir kısmının döviz veya
Türk lirası cinsinden mevduatta
değerlendirildiğini görüyoruz. Daha
önce de belirttiğim gibi uzun yıllar
boyunca Türkiye’de çift haneli
enflasyon oranlarının yaşandığına
tanık olduk. Bu yıllarda yatırımcılar
sermaye piyasası enstrümanlarına
mesafeli durdu.
Enflasyon ve faizlerin
gerilediği son 10 yılın
ardından, yatırımcılar
alternatif yatırım
araçlarına ilgi
göstermeye başladı.
Nitekim, sermaye
piyasamıza yeni giren
ürünlere önemli talep
olduğu görülüyor. Ayrıca,
bireysel emeklilik sistemine
getirilen teşviklerin de
kurumsal yatırımcı tabanını
büyüteceği kanaatindeyim. Bu
yenilikler sermaye piyasalarımızın
gelişimi adına sevindirici. Ancak,
yatırımcılarımızın ilgisi henüz
yeterli seviyede değil.
Sermaye piyasalarının tasarruf
aracı olarak etkinleştirilmesi
yönünde gerçekleştirilen
çalışmalar
Ülkemizdeki tasarruf oranları
%12-13 gibi düşük seviyelerde.
Diğer gelişmekte olan ülkelerde,
özellikle Asya’da %30’lar gibi çok
daha yüksek oranlar görüyoruz.
Yurt içi tasarruf oranlarının
artırılmasına yönelik
25
yatırımcılara değil yerli ve yabancı
bireysel ve kurumsal yatırımcılara
da hitap ediyor. Bu özelliği ile
de ülkemizde yerli ve yabancı
yatırımcıların birikimlerini sermaye
piyasalarında değerlendirmesine
olanak sağlıyor.
Büyük riskler alarak
kısa vadede yüksek
kazanç elde etme
peşinde olmayın.
26
olarak bireysel emeklilik sistemine
teşvik getirildi. Yeni Sermaye
Piyasası Kanunu’yla şirket ve
hanehalkı tasarruflarının korunması
ve artırılması hedeflenirken ülke
düzeyinde tasarruf bilincinin
artırılmasına yönelik farkındalık
kampanyaları düzenlenmeye
başladı. Aynı zamanda, Ocak ayı
içinde Sermaye Piyasa Kurulu’nun
izniyle Türkiye Elektronik Fon
Dağıtım Platformu (TEFAS) hizmet
vermeye başladı. Sektörümüz için
tarihi bir adım olma özelliği taşıyan
TEFAS, yatırımcıların tasarruflarını
değerlendirme konusunda
kolaylıklar sağladı. TEFAS ile
yatırımcılar, tasarruflarından elde
ettikleri birikimler ile daha kolay
ve anlaşılır bir platform üzerinden
fon alıp satabiliyor. Ülkemizdeki
tasarruf oranlarının ve yatırımcı
sayısının artması için yapılan
girişimler arasında önemli bir yere
sahip olan TEFAS, sadece Türk
Öte yandan, Sermaye Piyasası
Kurulu tarafından Haziran
2014’te yayınlanan Finansal
Erişim, Finansal Eğitim, Finansal
Tüketicinin Korunması Stratejisi
ve Eylem Planları çok önemli
bir gelişme olmuştur. Stratejiyle
beraber bu konuda sektörde yapılan
çalışmaların daha koordineli bir
şekilde yapılması amaçlanmıştır.
Strateji kapsamında Birliğimize de
ciddi sorumluluklar düşmektedir.
Birlik bünyesinde gönüllü finans
sektörü çalışanlarının yer aldığı
Finansal Eğitim Çalışma Komitesi,
2012 yılından bu yana Türkiye’ye
tasarruf bilincini aşılamayı ve
toplumu yatırıma yönlendirmek
amacıyla faaliyetlerini sürdürüyor.
“Varlıklı insan, varlıklı aile, varlıklı
ülke” vizyonuyla yola çıkan bu
komite, bireylerin bilinçli finansal
kararlar almalarında yol gösterecek
projeleri hayata geçiriyor. Projeler
için düzenli tasarruf ve bu
tasarrufu artıracak doğru bilgi
üzerine kurgulanmış üç aşamalı
bir yatırımcı eğitimi programı
geliştirildi. Program kapsamında
tasarruf yolları, yatırım araçları ve
yatırımların takibi konusunda her
seviyeden kişiye bilgi veriliyor.
Diğer yandan, sosyal medya
kanalları üzerinden yürüttüğümüz
çalışmalarımız bulunuyor. 2013
yılında Facebook sayfamız
üzerinden “Bence Tasarruf” temalı
bir fotoğraf yarışması düzenledik
ve güzel sonuçlar elde ettik. 2014
yılının başında ise birikim yaparak
geleceği güvence altına alma temalı
“Kamera Elinde Geleceğin Cebinde”
kısa film yarışmamızı düzenledik.
Özellikle yeni jenerasyonun bu
konuya olan ilgisi bizleri çok mutlu
etti.
Bu faaliyetlerin yanı sıra,
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı’na özel olarak
ilkokul 3. ve 4. sınıf öğrencileri için
“Param ve Ben Çocuk Şenliği”ni
düzenledik. Son olarak, Türkiye’nin
tasarruf ve yatırım konusundaki
ilk ücretsiz online eğitimlerinden
biri olma özelliğine sahip “Varlıklı
Geleceğin Sırrı” isimli e-eğitimimiz,
www.paramveben.org internet
sitemizde yayınlandı. Tasarruf ve
yatırım olmak üzere iki aşamadan
oluşan eğitimimizle Türkiye’nin her
bölgesindeki yatırımcı adaylarına
ulaşarak, onlara bilinçli finansal
kararlar almalarında yol
göstermeyi amaçladık.
Yatırım için altın kurallar
Birlik olarak tasarruf ve yatırım
konusunda yatırımcılarımıza her
zaman bazı unsurları göz önünde
bulundurmalarını hatırlatıyoruz.
Bunun için birliğimiz tarafından
kişilerin yatırım tercihlerinden,
finansal piyasalardaki kurumlarla
çalışma şekillerine kadar yatırım
öncesi ve sonrasında dikkat
edilmesi gereken tavsiyeleri
içeren “Yatırım İçin Altın Kurallar"
dokümanımızı yayınladık.
Son olarak, 2015’in ilk
aylarında Facebook sayfamız
üzerinden “Manin Var mı
Yazmaya?” yarışmasını
gerçekleştirdik. Katılımcıların
tasarruf ve yatırım
konularındaki düşüncelerini
eğlenceli bir şekilde
paylaşmalarını sağlamak
amacıyla düzenlenen
yarışmaya ilgi büyük oldu.
Toplumu tasarruf konusunda
bilinçlendirme ve yatırıma
yönlendirme amacıyla
gerçekleştirdiğimiz projelere
ara vermeden devam ederek
binlerce insana ulaşmayı
hedefliyoruz. Bu girişimlerin
sonuçlarını orta vadede
alacağımıza inanıyorum.
Fertlerin ve özel teşebbüslerin
tasarruflarını değerlendirmeleri
açısından borsanın yeri
Borsa İstanbul, finansal mali
hizmetler sektöründe uluslararası
bir süpermarket konumuna
gelmiştir. Başka bir deyişle,
aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz.
Pay senetleri, sabit getirili menkul
kıymetler, sukuk gibi ürünler dahil
olmak üzere türevler, emtia, altın,
değerli metaller ve tüm bunlara ek
olarak elmas, çok yakında elektrik
enerjisi sözleşmeleri de kapsam
dahilinde olacak. Birikimleri
değerlendirmenin en iyi yolunun
yatırım yapmak olduğunu hepimiz
biliyoruz. Borsa’da yapılacak olan
yatırımlar, birikimlerin en iyi şekilde
geleceğe taşınmasına yardımcı olur.
Yayınımızda yer alan bazı tavsiyeleri
paylaşmak istiyorum:
• Öncelikle kendinizi tanıyıp, yatırım
amacınızı ve alabileceğiniz riski iyi
belirleyin.
• Yatırım yaptığınız ürünleri ve
taşıdıkları riskleri tamamıyla
anlamadan bu araçlara yatırım
yapmayın. Tanımadığınız
enstrümanlarda işlem yapmayın.
• Büyük riskler alarak kısa vadede
yüksek kazanç elde etme peşinde
olmayın. Çok seyrek tesadüfler
dışında bu kesinlikle mümkün
değildir.
• Birikimlerinizi tek bir yatırım
aracına yatırmak yerine birden
fazla yatırım aracına bölüştürün.
• Yatırım yaptığınız ürünleri
çeşitlendirmenin yanı sıra yatırım
yaptığınız vadeyi de çeşitlendirin.
• Aşırı yüksek kaldıraç kullanmayın,
borç alarak yatırım yapmayın.
• İkili opsiyon gibi aşırı yüksek
riskler taşıyan ürünleri sunan
merdiven altı şirketlere kesinlikle
itibar etmeyin.
• Unutmayın ki geçmişte bir yatırım
aracının çok kazandırmış olması,
gelecekte de öyle devam
edeceği anlamına gelmez.
• Kısa zamanda yüksek
kazanç vaad eden kişi ve
kurumlara ve reklamlara
itibar etmeyin.
• Yatırım tercihlerinizi
yaparken tüm ücret,
komisyon ve kesintileri
mutlaka kıyaslayın.
• Sadece ve sadece
Sermaye Piyasası Kurulu
tarafından yetki verilmiş
olan ve denetlenen şirketler
üzerinden işlem yapın.
• Lütfen internette
veya başka yerlerde
rastlayabileceğiniz
söylentilere veya konunun
uzmanı olmayan kişilerce
verilen söz ve vaatlere kulak
asmayın.
• Belli bir yatırım aracına
doğrudan yatırım yapmak
istiyorsanız, yatırım
danışmanınızdan ve uzmanlarca
hazırlanan araştırma raporlarından
sağlıklı bilgiler alarak karar verin.
• En önemlisi ise işlem yaptığınız
aracı kurumun veya yatırım
danışmanınızın sizi yanlış
yönlendirdiğini düşünüyorsanız
bunu birliğimize bildirin.
TSPB hakkında:
Türkiye Sermaye Piyasaları
Birliği (TSPB), banka, aracı
kurum, portföy yönetim şirketleri
ve yatırım ortaklıklarının üye
olduğu özdüzenleyici bir meslek
kuruluşudur. Birlik, meslek
kurallarını oluşturmakta ve sektörü
denetlemektedir.
27
DOSYA
TASARRUF
Emre Alpan İNAN
Türkiye Bankalar Birliği
Araştırma ve İstatistik Bölümü
Direktörü
Türkiye’de tasarruf
oranları yetersiz
Ekonomik
büyümenin yurt
içi tasarruflarla
finansmanı,
sürdürülebilir
büyüme için
önemlidir.
28
Tasarruf yapmanın ekonomiye
bireysel ve makro düzeyde faydaları
vardır. Bu yazıda, tasarrufun
ekonomiye makro düzeyde etkileri
incelenmeye çalışılmış, bireysel
düzeyde etkilere girilmemiştir.
Bir ülkede yeni herhangi bir yatırım
yapılabilmesi için, yani yeni bir
fabrika açılması, yeni bir bina,
baraj, yol vb bir inşaat faaliyeti
gerçekleştirilmesi, mevcut yapıların
tadilatı, yenilenmesi, fabrikaya
üretim için yeni makinelerin
alınması veya mevcut makinelerin
bakımının yapılması gibi üretimi
artıracak her türlü faaliyet için,
finansmana ihtiyaç duyulmaktadır.
Genellikle banka tarafından
sağlanan bu finansman ise,
aslında tasarruf eden bireylerin
bankalara yatırdıkları paralardan
oluşmaktadır. Bu nedenle, iktisat
teorisinde uzun vadede yatırımların
tasarruflara özdeş olduğu ifade
edilmektedir. Bir başka deyişle,
üretim düzeyini korumanın ve
artırmanın tek yolu tasarruf
etmek ve bu tasarrufu yatırıma
çevirmektir.
Kendileri tasarruf etmeyen ama
yatırımlarını devam ettirmek
isteyen ülkeler, diğer ülkelerin
tasarruflarını borç olarak
alabilirler. Cari işlemler açığı
dediğimiz kavram, işte bu borçların
toplamıdır. Yani, cari işemler
açığı, o ülkedeki tasarruf açığını
gösterir. Bir ekonominin düzenli
şekilde cari işlemler açığı vermesi
mümkündür ancak ekonomik
büyümenin sağlanması için zor
ve riskli bir yoldur. Devamlı cari
Grafik 1: Cari İşlemler Açığının Milli Gelire Oranı (yüzde)
Büyümek için
ihtiyaç duyduğumuz
yatırımları finanse
etmek için tasarruf
oranımızın
yükselmesi
gerekmektedir.
Kaynak: TÜİK, TCMB
işlemler açığıyla büyümek için,
borç alan ülkenin ancak aldığı
borcu düzenli bir şekilde en verimli
yatırımlara yönlendirmesi ve bu
yatırımlarla üretimi artırıp, işsizliği
azaltması gerekmektedir. Böylece
ödeme zamanı gelen borçlarını
ödeyebilmeli ve/veya yeni borç
alabilmelidir.
Ayrıca, devamlı cari işlemler açığı
vermek için, dünyadaki ekonomik
konjonktürün olumlu olması ve
sermaye akımlarını desteklemesi,
diğer ülkelerden alınan borçların
uzun vadeli ve düşük maliyetli
olması gibi şartların da yerine
getirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, devamlı cari işlemler
açığıyla büyümek, zor ve riskli
bir yoldur. Bunun yerine ülke
içindeki tasarrufların artırılması,
ekonomik büyümenin ve işsizlikle
mücadelenin temel dinamiği
olacaktır.
Türkiye’de tasarruf alışkanlıkları
Türkiye, maalesef tasarruf oranı
düşük bir ülkedir. Bu nedenle,
gerekli yatırımları yapmak
için Türkiye’deki bankalar,
şirketler, hatta vatandaşlar yurt
dışından borç almak durumunda
kalmaktadır. Ekonomik büyümenin
sağlanması için gerekli yatırımlar,
yurt içi tasarruflar yetersiz olduğu
için, yurt dışından sağlanan
borçlarla finanse edilmektedir.
Grafik 1, 2008- Eylül 2014
döneminde Türkiye’de cari işlemler
açığının milli gelire oranını ve
reel milli gelir büyüme hızını
göstermektedir. Cari işlemler
açığı (dış tasarruf) ile milli gelir
büyümesi arasında kuvvetli bir
ilişki vardır. Cari işlemler açığının
azaldığı dönemlerde, ekonomik
büyüme de yavaşlamakta, hatta
2009 yılında olduğu gibi eksiye
dönmektedir. Öte yandan cari
işlemler açığının milli gelire
oranının arttığı yıllarda ekonomik
büyüme de hızlanmaktadır. Bu
grafik büyüme ve tasarruf ilişkisini
net olarak göstermektedir. Fakat
burada gösterilen tasarruf, yani
cari işlemler açığı, dış tasarruftur.
Bunun yerine iç tasarruflarımızı
artırmak ve ekonomik büyümemizi
kendi tasarruflarımızla finanse
etmek, çok daha sağlıklı ve güvenli
bir yol olacaktır.
Ülkemizde iç tasarrufların
yetersizliği konusunda bir
başka gösterge, Türkiye’de
sağlanan kredilerin ne kadarının
mevduatlarla finanse edildiğine
bakmaktır. Eğer ülkemizde ihtiyaç
duyulan kredileri kendi tasarruf
ettiğimiz mevduatlarla finanse
edebiliyorsak, tasarruflarımız
yeterli diyebiliriz.
Grafik 2’de kredi ile toplam
mevduat ve bono stoku 2008-2014
29
Grafik 2: Kredi İle Mevduat ve Bono Stoku (Milyon TL)
30
dönemi için gösterilmiştir. Burada
krediler toplam yatırımlar için,
mevduat ve bono toplamı da toplam
tasarruflar için iyi bir göstergedir.
Toplam mevduat ve bono stokunun
2012 yılına kadar kredilerin
üzerinde seyrettiği, 2012 yılından
sonra ise, kredilerin mevduat ve
bono toplamının üzerine çıktığı
görülmektedir. Bir başka deyişle,
bankacılık sistemindeki tasarruflar,
ekonomik büyüme için ihtiyaç
duyulan kredileri finanse etmeye
yetmemektedir. Aradaki tasarruf
açığı yurt dışından borç alarak,
yani cari işlemler açığı vererek
karşılanabilmektedir. Türkiye’de
tasarrufların artması halinde,
ekonomik büyümenin daha kolay ve
daha ucuz şekilde finanse edilmesi
ve daha yüksek büyüme oranları
yakalamak mümkün olacaktır.
Tasarruflar ve bankacılık sektörü
Türkiye’de tasarruf oranlarının
oldukça düşük olması nedeniyle,
kamu kurumlarının hazırladıkları
ekonomik program ve hedeflerde
tasarruf oranını artıracak tedbirlere
öncelik verilmektedir. Başta
10. Kalkınma Programı ve
Ekonomik Dönüşüm Programları
olmak üzere, kamu kesimi
tarafından planlanan tedbirlerde
tasarrufların artırılması önemli
bir yer tutmaktadır. Bu tedbirler
arasında, sigorta, çeyiz ve konut
amaçlı birikim hesaplarının
desteklenmesi, yastık altındaki
altının finansal tasarrufa
çevrilmesi, bireysel borçlanma
düzeyinin sınırlanması gibi
halen uygulanmakta olan veya
uygulanması planlanan çeşitli
önlemler vardır.
Bankacılık sektörü, tasarrufların
artırılmasının sürdürülebilir
bir büyüme süreci için taşıdığı
önemin farkındadır. Bu nedenle
yukarıda ifade edilen tasarruf
artırıcı önlemleri desteklemekte,
bu önlemlerin etkinliğini artıracak
şekilde ürün ve hizmet dizaynı
gerçekleştirmektedir. TBB
bünyesinde oluşturulan çeşitli
çalışma grupları, bu önlemlerin
uygulanma süreçleri hakkında
görüş oluşturmaktadırlar.
Ayrıca, sektörün kendisi de tasarruf
yapmaktadır. Bankaların yaptığı
tasarruf, özkaynaklarına artış
olarak yansımaktadır. Son 10 yıldaki
gelişime bakıldığında, bankacılık
sektörünün özkaynaklarının Aralık
2004 itibariyle 46 milyar TL iken,
Aralık 2014 itibariyle 4 kattan fazla
artarak 232 milyar TL düzeyine
yükseldiği görülmektedir.
Günümüzde finans dünyası, yakın
geçmişe oranla müşterilerine
çok daha fazla sayıda ürün ve
hizmet sunabilmektedir. Ayrıca
gün geçtikçe ürün ve hizmetlerdeki
çeşitlilik artmaktadır. Bu kapsamda,
tasarruf etmek isteyenlerin
seçenekleri de eskisine göre
daha fazladır. Bankaya mevduat
yatırmak veya devlet tahvili almak
şeklindeki klasik ürünlerin yanı
sıra; banka bonosu ve repo gibi
finansal araçlara yatırım yapmak
da tasarrufçunun seçenekleri
arasındadır. Ayrıca, sigorta
yaptırmak ve düzenli prim ödemek,
yatırım fonu, hisse senedi gibi
finansal araçlara yatırım yapmak
da, bankalardan veya diğer finansal
kuruluşlardan ulaşılabilen tasarruf
hizmetleri arasındadır.
31
DOSYA
Hasan ÜNAL
Halkbank Bireysel Bankacılık
Genel Müdür Yardımcısı
Türkiye, %53'lük
kredi kartı borç
oranıyla Avrupa'nın
açık ara zirvesinde
bulunuyor.
32
TASARRUF*
Halkın harcama
alışkanlığı tasarruf
artışına engel
Son yıllarda, gerek finansal
kurumlarca tasarruf araçlarının
yaygınlaştırılması gerekse kamu
otoritesi tarafından tasarrufun
desteklenmesi ile Türkiye’de
tasarruf bilincinin giderek artmaya
başladığını söyleyebiliriz. Bununla
beraber halen tasarruf oranı en
düşük ülkeler arasında yer alıyoruz.
Bu nedenle halkımızın uzun vadeli
tasarruf bilincinin artırılmasının
ve finansal okuryazarlığının
geliştirilmesinin öncelikle ele
alınması gereken konular arasında
yer aldığını söyleyebiliriz.
Finansal okuryazarlığın artması ile
hanehalklarımız finansal sisteme
daha aktif bir şekilde dahil olacak,
bankacılık sisteminin halihazırda
sunduğu ve ihtiyaç doğrultusunda
çeşitlendirebileceği ürün ve
hizmetler daha yaygın bir kullanım
ağına sahip olacaktır.
* Bankalarımız alfabetik olarak sıralanmıştır.
Türkiye’de fertlerin tasarruf
alışkanlıkları incelendiğinde, hala
“yastık altı” dediğimiz evde, iş
yeri vb. finansal sistem dışında
tutulan altın, Türk Lirası veya döviz
yatırımlarının ve gayrimenkul
yatırımlarının öncelikli olduğu
görüyoruz. Bununla birlikte finansal
sisteme, özellikle de bankalara,
duyulan güvenin güçlü olması
nedeniyle vadeli mevduat, yatırım
fonu, hisse senedi, repo yaygın
olarak kullanılıyor.
Ülkemizde tasarrufun
artırılmasındaki en büyük engelin
halkımızın harcama alışkanlıkları
olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye,
%53'lük kredi kartı borç oranıyla
Avrupa'nın açık ara zirvesinde
bulunuyor. Avrupa genelinde
tasarruf sahiplerinin %67'sinin
kredi kartı borcu bulunmadığından
yola çıkarsak, ülkemizde de fertlerin
debit kart kullanım alışkanlıklarının
artırılmasının tasarrufu sağlamanın
ilk adımı olacağını söyleyebiliriz. Bu
kapsamda Halkbank olarak debit
kart olmakla birlikte kredi kartı
özelliklerini içeren “Paraf debit”
ürünümüz ile ilgili çalışmalarımız
devam ediyor.
Bankanın tasarruf için sunduğu
enstrümanlar
Mevduat ürünlerimizi
zenginleştirmek
için çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Son yıllarda tasarruf bilincinin
gelişmeye başlamasıyla birlikte
bankacılık sektöründe teşvik amaçlı
birçok ürün, hizmet ve finansal
eğitim sunulduğunu görüyoruz.
Halkbank olarak gerek ekonomiye
destek verme çabamız gerekse
müşteri ihtiyaçlarına verdiğimiz
önem doğrultusunda, tasarrufun
artırılması yönünde özendirici,
farklı hizmet ve kolaylıklarla
entegre edilmiş ürünler sunmayı
ilke edinen bir bankayız. Bu
nedenle mevduat ürünlerimizi
daha da zenginleştirilmek için
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Örneğin, asgari 5-azami 10
yıl vadeli olarak TL/USD/EUR
cinsinden açılabilen, aylık ve 3
aylık dönemlerde hesaba para
aktarılmasına imkân tanıyan ve
hesap sahibine 1 yıllık dönemler
sonunda faiz getirisi sağlayan
“Birikimli Mevduat Hesabı” ile
küçük tutarlarla bile düzenli
tasarruf yapmaya imkân tanıyoruz.
Müşterilerimiz hesaptan veya kredi
kartlarından verecekleri düzenli
talimat ile takip etmeden birikim
yapma imkânı buluyor.
Yine geleceğin müşterilerini
bankamıza kazandırmak amacıyla
ebeveynlerin çocuklarının
geleceklerine bugünden yatırım
yapmaya başlayabilecekleri
“Büyüyen Çocuk Hesabı”nı
sunuyoruz. Bu hesaba sahip
tüm müşterilerimize kumbara
hediye ederek çocuklarımıza
tasarruf bilincini erken yaşlarda
kazandırmayı hedefliyoruz.
Diğer bir tasarruf ürünümüz ise,
ülkemizde aynı zamanda en tercih
edilen yatırım aracı da olan altın
üzerine. “Birikimli Altın Hesabı”
ile müşterilerimiz TL/USD/EUR
vadesiz hesaplarından veya
Bankamız kredi kartından aylık veya
3 aylık verecekleri düzenli ödeme
talimatı ile dilerlerse birikimlerini
altın olarak da değerlendirebiliyor.
Müşteri ihtiyaçlarını dikkate
alarak oluşturduğumuz bir diğer
birikim ürünümüz de “Üreten
Mevduat Hesabı”. 1 yıl ve daha
uzun vadelerde TL/USD veya EUR
cinsinden açılabilen hesap ile aylık,
3 aylık veya 6 aylık dönemlerde
vadesiz hesaba aktarılan faiz
getirisi ile müşterilerimiz;
verecekleri talimatla elektrik, su,
telefon vb. faturaların otomatik
ödenmesi, kira, aidat gibi
düzenli ödemelerinde kullanma
imkânlarından yararlanabiliyor.
Yatırım araçlarına çeşitlilik isteyen
müşterileri de unutmadık. Birikim
hesaplarında, mevduat araçlarının
güvencesini arayan fakat daha
yüksek getiri elde etmek isteyen
müşterilerimiz için %20 - %50
33
oranlarda yatırım fonundan oluşan
“Yatırım Fonlu Mevduat” ürünümüzü
sunuyor, birikimlerinde çifte kazanç
sağlıyoruz.
Türkiye’de yastık
altında en az 3
bin 500 ton altın
bulunuyor.
Yastık altı altını kayıt altına alacak
seçenekler
Dünya Altın Konseyi Raporu’na
göre Türkiye’de yastık altında en az
3 bin 500 ton altın bulunuyor. Bu
büyüklüğün Türkiye ekonomisine
kazandırılması, üretime katkı
sağlaması ve cari açığın finanse
edilmesi açısından son derece
önemli.
Halkbank olarak, kayıt dışında
yer alan bu altının finansal
sisteme dâhil edilmesi amacıyla
vadesiz altın mevduat hesabını
kullanıma sunan öncü bankalar
arasındayız. Vadesiz altın hesabı ile
müşterilerimiz alternatif dağıtım
kanallarından günün 24 saati alım
satım yapabiliyor, havale seçeneği
ile kendi hesabına veya sevdiklerine
altın gönderebiliyor ve dilerlerse
sunulan hesap cüzdanı ile özel
günlerde hediye edebiliyor.
2015 yılı içinde de altındaki değer
artışına ek olarak faizden de kazanç
sağlamak isteyen müşterilerimiz
için de “Vadeli Altın Mevduat”
ürünümüzü sunmayı planlıyoruz.
Ayrıca müşterilerimizin fiziki
altınlarını bankacılık sistemine
34
dâhil edilmesi amacı ile “altın günü
uygulaması” için de çalışmalarımız
devam ediyor.
Ev sahibi olmak isteyenlere %15’lik
devlet desteği
Vatandaşlarımızın konut sahipliğini
artırıcı bu projenin, tasarrufu
desteklemesi açısından da olumlu
buluyoruz. Bu kapsamda destek
verecek bankalar arasında yer
alacağız. Konu ile ilgili TBB
nezdinde görüşmeler devam
ediyor, detaylar netleştiğinde
ivedilikle ürün çalışmalarına
başlayacağız. Ayrıca banka olarak
devlet katkısının yanında sürpriz
avantajlar sunulması da gündeme
gelebilir.
Ekonomik kalkınmamızı
destekleyecek en önemli tasarruf
araçları
Türkiye ekonomisinin sağlıklı ve
istikrarlı büyümesi için ülke olarak
tasarrufu artırmamız gerekiyor.
Bu anlamda tasarruf eğiliminin
küçük yatırımcılar arasında da
yaygınlaşması önem taşıyor.
Özellikle ülkemizde en önemli
tasarruf araçlarından biri olarak
görülen altının bankalar veya
finansal kuruluşlar nezdinde
değerlendirilmesini sağlamak
gerekiyor.
Vadeli mevduat hesapları hala en
yaygın kullanılan ve cazip konumda
olan enstrümanlar arasında yer
alıyor. Bununla birlikte müşterilerin
geleceğe yatırım veya çocukları için
kullanabilecekleri birimli mevduat
hesapları da sağladıkları faiz
avantajları ile öne çıkıyor.
Son dönemlerde vatandaşlarımızın
tercih edebileceği diğer bir
seçenek de, devlet desteği ile
cazip hale gelen Bireysel Emeklilik
Sitemi’ne (BES) dahil olmak. Bu
kapsamda hem emeklilik hem
birikim imkânından yararlanırken
devlet desteği ile kazançlarını
büyütebilirler.
Başbakanımızın da duyurduğu,
belirli oranda devlet desteğinin
de sağlanacağı tasarruf hesapları
olan konut tasarruf hesabı
ve çeyiz hesabı da ilerleyen
dönemlerde yatırım yapılabilecek
seçenekler arasında yer alacak.
Çalışmalarının TBB nezdinde
halen devam ettiği Konut Tasarruf
Hesabı ile vatandaşlarımıza hem
tasarruf hem de konut alım imkânı
sağlanması birçok vatandaşımız
için iyi bir fırsat olacak. Yine
maddi imkânsızlıklar dolayısıyla
evlenemeyen gençlerimizin kendisi
veya ailesi tarafından birikim
yapabileceği Çeyiz Hesabı da devlet
desteği ile tasarruf yapılabilecek
araçlar arasında yer alacak.
35
DOSYA
Muhammet MERCAN
ING BANK
Ekonomik Araştırmalar Grup Müdürü
Türkiye’nin tasarruf
oranı benzer
süreçlerden geçen
Orta ve Doğu Avrupa
ülkelerine oldukça
yakın seyretmekle
birlikte, onların
da altında yer
almaktadır.
36
TASARRUF
Finansal piyasaların
derinliği tasarrufları
destekleyecek
2001 krizi sonrası kapsamlı
bir yeniden yapılandırma
sürecinden geçen Türkiye’de
makroekonomik dengesizliklerin
giderilmesinde önemli ilerleme
kaydedilmiş olmakla beraber,
tasarruf oranı hâlâ oldukça düşük
seviyelerde seyretmektedir. Buna
göre, Türkiye’de tasarrufların
milli gelire oranı 2013 yılında
%12.6 ile 1980’lerden bu yana
en düşük düzeye gerilerken,
2014 yılında ise son dönemde
kamu otoritesinin daha ılımlı bir
büyümeyle cari dengeyi kontrol
altına alma çabaları ve tasarrufları
arttırmaya yönelik girişimlerin de
katkısıyla %14 seviyesine çıkacağı
öngörülmektedir.
Bu rakam, halen %25.2’lik dünya
ortalaması ve %32.6 düzeyinde
seyreden gelişmekte olan ülkeler
ortalamasının ciddi ölçüde altında
seyretmektedir. Daha detaya
inildiğinde, diğer ülke gruplarında
ortalamayı yukarıya çeken ülkeler
temel olarak yüksek biriktirme
eğilimine sahip Asya ülkelerinin
ve geçtiğimiz yıla kadar yüksek
seyreden emtia fiyatlarının da
desteğini alan net petrol ihracatçısı
Orta Doğu ülkelerinin öne çıktığı
anlaşılmaktadır. Türkiye’nin tasarruf
oranı ise benzer süreçlerden geçen
Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine
oldukça yakın seyretmekle birlikte
onların da altında yer almaktadır.
Sektörel bazda kamu ve özel olmak
üzere ikiye ayrılan, özel tasarrufları
ise şirket tasarrufları ile bireysel
tasarrufların oluşturduğu toplam
tasarruf eğiliminde 2000’li yıllar
boyunca gözlenen düşüş genel
olarak özel tasarruflardaki
azalmadan kaynaklanırken kamu
tasarrufları bütçedeki iyileşmeyle
birlikte genel olarak olumlu
seyretmiştir.
Özellikle hanehalkı
tasarruflarındaki yavaşlama
eğiliminin Türkiye’de tasarrufların
son dönemde gerilemesinde
belirleyiciliği dikkate alındığında,
bireylerin tasarruf davranışlarını
nelerin etkilediği daha da önem
kazanmaktadır. Buna göre,
bireylerin tasarruf yapmalarının
ardındaki temel motifler şunlardır:
Başbakan Ahmet
Davutoğlu tarafından
ev sahibi olmak
isteyenlere %15
oranında devlet
desteği sağlanacağı
açıklamasının özel
tasarrufları artırma
adına önemli bir
teşvik unsuru olacağı
kanısındayız.
- Bireyin bugünkü tüketimi ile
gelecekteki tüketimi arasında
yaşamı boyunca karşı karşıya
kaldığı evlilik, çocuk sahipliği,
emeklilik vb kararlara/kısıtlara göre
yaptığı tercihler,
- Bireyin kendi geleceği ile ilgili
kaygıları (hastalık, kaza vs. için
gerekli nakdi önlemler)
- Gelecek kuşaklara servet aktarma
arzusu (çocuklara ve diğer aile
bireylerine destek)
Öte yandan, kaygı ve arzuların
tasarruf davranışlarına
yansımasını etkileyen kimi dışsal
faktörler de mevcuttur. Faiz
oranları (reel) bunların başında
gelmektedir. Gelecek ile ilgili
beklentiler bir başka unsurdur.
Kamu tasarruflarının artması ise
gelecekte vergilerin azalacağının da
işareti olduğundan, bugün tasarruf
yapma arzusunu köreltebilen bir
faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
İhtiyati yaklaşımın tasarruf
davranışlarında önemli bir
belirleyici olduğu, başka bir
deyişle kötü günler için tasarruf
yapma çabası içinde olan
Türkiye’deki bireyler finansal ve
finansal olmayan araçlara yatırım
yapmaktadır. Konut, ikamet amaçlı
diğer gayrimenkuller, arazi/
çiftlik gibi gayrimenkuller ile
firma ve araç gibi varlıkları içeren
finansal olmayan varlıklarla ilgili
istatistiklere göre Türkiye’de toplam
nüfusun içinde konut sahiplerinin
oranı 2013’te %60.7 ile 45 milyonu
aşarken, 2006 yılına göre %10’a
yakın bir artış kaydetmiştir.
Mali olmayan varlıklara sahip
hanelerin miktarının yüksekliği
düşünüldüğünde konut sahibi
olabilmek için tasarruf eğiliminin
hanehalkı açısından önemi
daha iyi anlaşılmaktadır. Bu
çerçevede, Başbakan Ahmet
Davutoğlu tarafından geçtiğimiz
günlerde yapılan, ev sahibi olmak
isteyenlere %15 oranında devlet
desteği sağlanacağı açıklamasının
özel tasarrufları artırma adına
önemli bir teşvik unsuru olacağı
kanısındayız.
Öte yandan, finansal tasarruflar
mali sistem içerisinde yer alan
ve kayıt dışı olmak üzere iki ana
kategoriye ayrılmaktadır. Kayıt
dışı tasarruf araçları arasında
altın, nakit, döviz ve aileye/
arkadaşlara ve işletmelere
sağlanan krediler gelmekte,
bunların arasında özellikle altın
varlıklarının önemli bir büyüklüğe
sahip olduğu düşünülmektedir.
Merkez Bankası’nın yaptığı bir
araştırmaya göre Türkiye’de yastık
altında tutulan altının değerinin
yaklaşık 115 milyar dolar olduğu
öngörülmektedir. Son yıllarda
bankaların bu potansiyeli mali
sisteme kazandırabilme arayışları
dikkat çekmektedir. Ayrıca,
kademeli olarak TL zorunlu karşılık
yükümlülüğü için altın cinsinden
karşılık tutma imkânı getirilmesi
de bankaların altın cinsi mevduat
toplamaya yönelik girişimlerine
ağırlık kazandırmıştır.
Bu çerçevede ING Bank
müşterilerine daha geniş bir
alternatifler yelpazesi sunmak için
çaba göstermektedir:
- ING Vadesiz Altın Hesap
ile müşterilerimiz çalınma
ve kaybolma riski olmadan
diledikleri zaman gram bazında
güvenli bir şekilde altın alımsatım işlemi yapabilmekte
ve gün içi işlemlerde gerçek
zamanlı fiyat değişimlerinden
yararlanabilmektedir. ING Vadesiz
37
Türkiye'nin hanehalkı
finansal varlıkları
2002-2014 arasında
yıllık ortalama %5’e
yakın bir artışla 850
milyar TL’e ulaşarak
GSYH’nin %50’sine
yaklaşmıştır.
Altın Hesap kapsamında gram
bazında işlem yapılabilmesi,
müşterilerimize çok küçük
tutarlarla bile birikim yapma imkânı
sunmaktadır.
- Ayrıca ING Vadesiz Altın Hesap
kapsamında düzenli altın birikimi
yapma fırsatı sunan ING Altın
Biriktiren Hesap ile müşterilerimiz
ister kredi kartından ister
vadesiz hesaptan talimat vererek
küçük tutarlarla bile aylık altın
birikimi yapabilmekte, farklı
amaçlarla birikim yapmak için
açılan hesapların her birine ayrı
isimler vererek birikimlerini takip
edebilmektedir.
dışında kalan altın ve TL/döviz nakit
tasarrufların payının özellikle 2014
yılında gerilemesi de, bu çabaların
bireylerin tasarruf portföylerinin
kompozisyonunda önemli bir
değiştirici etkisi olduğunu
düşündürmektedir.
Mali sistem açısından daha
önemli olan ve TL/YP döviz
mevduat hesapları, altın, yatırım
fonları, sabit getirili devlet ve özel
sektör borçlanma enstrümanları,
Eurobondlar, hisse senetleri ve
bireysel emeklilik planlarındaki
tasarruflar olarak özetlenebilecek
finansal varlıklar ise ING Bank
hesaplamalarına göre 20022014 arasında yıllık ortalama
%5’e yakın bir artışla 850 milyar
TL’e ulaşarak GSYH’nin %50’sine
yaklaşmıştır. Aynı dönemde
hanehalkı yükümlülükleri yaklaşık
altı kat artarak GSYH’nin %21’ine
ulaşmıştır. Bu gelişmede, kullanımı
Hanehalkı finansal varlıklarının
kompozisyonu incelendiğinde ise,
mevduatın net bir ağırlığa sahip
olduğu görülmekte, hatta bu ağırlık
son 12 yıllık dönemde artarak
devam etmektedir. Öte yandan,
devlet tahvilleri, 2003 senesinde
hanehalkı varlıklarının yalnızca
%15’ini oluşturmaktayken, bu oran
2014’te %2’nin altına gerilemiştir.
Mali sistemde önemli bir
ağırlığa sahip olan bankaların
genelde mevduat müşterilerine
rekabetçi getiriler sunmaları
yanında, banka mevduatının
hem kamu menkul kıymetleriyle
karşılaştırıldığında daha kısa
vadeye sahip olmaları nedeniyle
tercih edilmesi hem de hisse
senedi gibi fiyat dalgalanmalarına
duyarlı enstrümanlara göre daha
az riskli algılanmaları gibi faktörler
daha fazla tercih edilmesini
de beraberinde getirmektedir.
- Yaklaşık 2 yıldır portföyümüzde
bulunan Altın Fon-ING Bank B
Tipi Altın Yatırım Fonu alım-satım
kolaylığı, saklama-çalınma derdi
olmaması, çok ufak tutarlarla
bile işlem yapılabilmesi imkânları
sunmaktadır.
- Altına yatırım yapmak
isteyen müşterilerimiz için bir
diğer ürünümüz olan ING Fon
Biriktiren Hesap kapsamında
dileyen müşterilerimiz, Altın
Fon seçeneğini de içeren paket
kapsamında aylık tasarruflarını
düzenli olarak yatırım fonlarımızda
değerlendirebilmektedir.
Nitekim başta ING Bank olmak
üzere sektörün çabaları sonuç alıcı
olmaktadır. ING Bank’ın düzenlediği
Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri
Araştırması’na göre finansal sistem
38
artan ihtiyaç kredileri ile konut
kredileri belirleyici olmuş, buna
bağlı olarak toplam yükümlülükler
içerisindeki payları sırasıyla
%19.2’den %40.7’ye ve %7’den
%34.3’e dikkate değer bir artış
kaydetmiştir. Bireyler açısından
değişen finansman koşullarının bir
yansıması olarak kredi kartlarının
toplam yükümlülükler içerisindeki
payı %65.6’dan %23.1’e önemli
ölçüde gerilemiştir.
Türkiye, bankaların domine ettiği
büyük bir yerel para birimi tahvil
piyasasına sahip olmasına rağmen,
şirket tahvili piyasası yatırımcılar
açısından henüz emekleme
safhasındadır. Buna göre, 2010’da
hanehalkı varlıkları içerisinde
yaklaşık 400 milyon TL’lik sınırlı
bir büyüklüğe sahip olan bu kalem
sonraki yıllarda hızlı bir büyüme
kaydederek 2014 sonunda 14.1
milyar TL’ye ulaşsa da,
Türkiye'de bireysel
emeklilik fonları
hızla büyümüş,
katılımcı sayısı 2014
sonunda 5 milyona
yaklaşırken, katkı
miktarı 35 milyar
TL’ye ulaşmıştır.
GSYH’ye oran açısından hala %1.7
civarındadır. Hanehalkının portföy
kompozisyonunda dikkat çeken
bir diğer nokta da 2000’li yılların
ortalarından itibaren daha işlevsel
bir yatırım tercihi haline gelen
bireysel emeklilik fonlarındaki
hızlı büyümedir. 2012 ortasında
yapılan bir yasal düzenlemeyle,
brüt asgari ücret tutarının toplamı
ile sınırlı olmak kaydıyla, sisteme
dahil katılımcının ödediği miktarın
%25’i kadar da ek devlet katkısı
sağlanmaktadır. Yatırımcı tabanını
genişleten bu kamu desteğinin
de katkısıyla bireysel emeklilik
sistemindeki katılımcı sayısı 2014
sonunda 5 milyona yaklaşırken,
katkı miktarı 35 milyar TL’ye
ulaşmış ve GSYH’ye oran açısından
%4’ü aşmıştır. Genel olarak
bireysel emeklilik sisteminin
amacı, emeklilik tasarruflarını
finansal sisteme yönlendirerek
emeklilik dönemindeki kazanımları
artırmaktır. Ek olarak, mali
sistem için uzun vadeli kaynaklar
sağlayarak sermaye piyasalarının
büyümesine katkı sağlamak
ve bu amaca yönelik olarak
kullanılabilir fon büyüklüğünü
daha da arttırmaktır. Türkiye’nin
genç nüfusu da dikkate alındığında
sistemin önemli bir potansiyele
sahip olduğu ve önümüzdeki
yıllarda da önemli bir büyüme hızını
yakalayacağı anlaşılmaktadır.
payı 2014 sonunda %16 ile önemli
bir düzeye ulaşmıştır. Dönemsel
dalgalanmalara rağmen, sistem dışı
tasarruflar dışarıda bırakıldığında,
ING Bank araştırma sonuçlarına
göre BES artık en yüksek ikinci paya
sahip tasarruf aracı konumundadır.
Ancak uzun vadeli bir yatırım
alternatifi olması nedeniyle bu
kalemin zaman içerisinde finansal
derinleşme, refah düzeyinin
artması gibi faktörlerin de etkisiyle
önem kazanmaya devam edeceği
değerlendirilmektedir.
Benzer bir eğilimin varlığını ING
Bank’ın düzenlediği Türkiye’nin
Tasarruf Eğilimleri Araştırması
sonuçları da desteklemektedir. Bu
çerçevede, uzun vadeli bir yatırım
aracı olan “Bireysel emeklilik
fonları/hayat sigortaları” kaleminin
toplam yatırım araçları içerisindeki
Sonuç olarak, tasarruf oranının
düşük olduğu Türkiye’de
hanehalklarının kullanabileceği
mali araçların sayısı sınırlıdır. Bu
çerçevede, yeni kurulan ve gelişme
aşamasında olan bireysel emeklilik
ve şirket tahvilleri gibi alternatif
ürünlerin bireyler tarafından
daha iyi kullanılmasına yönelik
girişimler önemini korumaktadır.
Öte yandan, ürün geliştirme
ve finansal düzenlemelerin
iyileştirilmesine yönelik çabalara
da ağırlık verilmelidir. Finansal
piyasaların derinleştiği ve yeni
ürünlerin kullanıma sunulduğu bir
ortamda hanehalklarının finansal
yeterliliklerinin artırılması ve
nitelikli mali kararlar almaları
da tasarrufları destekleyecektir.
Konunun öneminin farkında olan
kamunun ve ING’nin Turuncu
Damla projesinde olduğu gibi özel
sektörün finansal okur yazarlığı
arttırma çabaları da hedefe yönelik
aşama kaydetmede önemli rol
oynayacaktır.
39
DOSYA
Gökhan MENDİ
TEB Bireysel ve Özel Bankacılık
Kıdemli Genel Müdür Yardımcısı
Tüketicilerin risk ve
getiri hesaplaması
yapmakta güçlük
yaşamaları
nedeniyle TEB olarak
toplumun finansal
okuryazarlık düzeyini
yükseltmeye
ve tasarruf
alışkanlıklarını
geliştirmeye yönelik
çalışmalar yapıyoruz.
40
TASARRUF
Toplumda
tasarruf bilinci
genişlemeli
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de, önemli gündem maddeleri arasında
‘tasarruf oranlarının’ yükseltilmesi
öne çıkıyor. Artık ‘tüketirken biriktirme’
dönemindeyiz. Türkiye’nin önümüzdeki
döneme dair büyüme hedefini
yakalayabilmesi için de toplum
genelinde tasarruf bilincinin gelişmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Finansal okuryazarlık da tüm dünyanın
gündeminde yer alan bir diğer önemli
konu. Bir toplumda finansal bilinç
ve tasarruf alışkanlıkları ne kadar
erken yaşta oluşursa, o kadar sağlam
temeller atılmış olur. Ekonomi ve
tasarruf bilincini erken yaşta edinen
bireyler, finansal okuryazar bir toplum
oluşmasını sağlar.
Biz de ülke olarak son 3 yılda bu
konuda önemli adımlar attık. Türk
Ekonomi Bankası (TEB) olarak da
Sorumlu Bankacılık anlayışımızla
bu çalışmalara destek olmak için
üzerimize düşeni yerine getirmeye
çalışıyoruz. Çocuklarımız hem
bugünün hem de yarının sosyal ve
ekonomik aktörleri. Onların ileride
alacakları kararlar toplumun gelişimini
şekillendirecek. İki yıl önce TEB Aile
Akademisi çatısı altında şubelerimizde
başlattığımız, kurum ve kuruluş,
STK gibi organizasyonlardan gelen
yoğun talep üzerine şube dışına da
çıkardığımız eğitimlerimizle bugüne
kadar 162 binden fazla kişiye ulaştık.
Toplumun geleceğini de düşünerek,
çocuklarımız için de bu konuda
harekete geçtik ve internet üzerinden
hayata geçirdiğimiz TEB Çocuk
projesiyle 850 bin çocuğa eğlenceli
ve basit dille ekonomiyi ve tasarrufun
yollarını anlattık.
Bununla birlikte, finansal araçların da
gün geçtikçe çeşitlendiğini görüyoruz.
Ancak finansal hizmetlerin önemli bir
2014 yılında Boğaziçi Üniversitesi
ile birlikte hazırladığımız
Finansal Okuryazarlık
Endeksi’ne göre Türkiye’nin
finansal okuryazarlık endeks
değeri 59,4 olarak hesaplandı.
Araştırmada, finansal
okuryazarlığın göstergeleri
olarak bilinen finansal bilgi,
finansal tutum ve finansal
davranış olmak üzere üç ana
kriterde incelendi.
kısmının
henüz
toplumların
geneli tarafından
yeterince doğru
anlaşılmadığını ve
dolayısıyla da kullanılmadığını
gözlemliyoruz. Tüketiciler, her
geçen gün bir yenisiyle tanıştıkları
ürün ve hizmetlerin karmaşık yapısını
anlamakta zorlanıyor; risk ve getiri
hesaplaması yapmakta güçlük
yaşıyorlar.
Finansal bilincin arttığı bir Türkiye
için öncelikle toplumun finansal
okuryazarlık seviyesini tespit etmenin
ve düzenli olarak bu seviyeyi ölçmenin
gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu
doğrultuda, Boğaziçi Üniversitesi
işbirliğiyle Finansal Okuryazarlık ve
Erişim Endeksi hazırlayarak sonuçlarını
kamuoyuyla paylaşıyoruz. FODER
işbirliğiyle geçtiğimiz yıl düzenlediğimiz
2. Finansal Okuryazarlık ve Erişim
Zirvesi’nde Türkiye’nin tek Finansal
Okuryazarlık ve Finansal Erişimi
Endeksi’nin ikincisini açıkladık. Düzenli
olarak tekrarladığımız bu endeks
ile toplumun finansal okuryazarlık
durumunu tespit ediyoruz.
Toplumun finansal hizmetleri
kullanma alışkanlıklarının
resmini çeşitli açılardan çekmek
için hazırlanan Finansal Erişim
Endeksi’nde ise temel ürünler, kredi ve
mevduat ürünleri, sigorta ve yatırım
ürünleri ve ileri finansal ürünler olmak
üzere dört grupta değerlendirme
yapıldı. Türkiye’nin Finansal Erişim
Endeksi 39,17 olarak hesaplandı.
Finansal Erişim Endeksi’nin düşük
çıkması sıradan tüketicilerin banka
hesabı, kredi kartı gibi temel ürünler
dışında finansal ürün ve hizmetlerden
yararlanmadığını gösterdi. Endekse
göre, emeklilerin sisteme maaş yoluyla
dahil oldukları gözlemlendi.
Alanında tek olan bu çalışmayla
ülke genelinde bireylerin finansal
okuryazarlık ve finansal erişim
durumunu ortaya koymuş olduk. Bu
endeksi düzenli olarak hazırlamayı
ve toplumun kat ettiği mesafeyi
ve eksiklikleri görerek, toplumun
finansal araçlar ve bu araçlara
erişimi konusundaki çalışmalarımızı
yoğunlaştırarak sürdürmeyi
planlıyoruz.
TEB olarak, müşterilerimizin tasarruf
ve birikim alışkanlıklarını teşvik edecek
ürünler geliştirmeye devam ederken,
‘Sorumlu Bankacılık’ anlayışımız
doğrultusunda toplumun finansal
okuryazarlık düzeyini yükseltmeye ve
tasarruf alışkanlıklarını geliştirmeye
yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bütçesini
sağlıklı yöneten, parasını doğru
harcayarak birikim yapabilen nesiller
yetişmesine katkıda bulunmayı
amaçlıyoruz.
Tasarruf aracı olarak sunulan
enstrümanlar
Bankacılık sektörü, toplumların
tasarruf alışkanlıklarının geliştirilmesi
ve teşvik edilmesi yönünde, faaliyet
alanları çerçevesinde tasarruf
mevduatları ve birikim ürünleri
sunmaya odaklanıyorlar. Mevduat
toplayarak birikimi teşvik eden
bankalar, özellikle son dönemde
tasarrufun önemi konusunda
da toplum genelinde farkındalık
yaratmaya yönelik çeşitli çalışmalar
yapmaya başladılar.
Biz de TEB olarak, müşterilerimizin
tasarruf ve birikim alışkanlıklarını
teşvik edecek ürünler geliştirmeye
devam ediyoruz.
Bu kapsamda, birikim yapmak
isteyenlere yönelik olarak 2011
yılında geliştirdiğimiz Marifetli Hesap
ürünümüzle, avantajlı faiz oranları ve
uygun koşullar sunarak müşterilerimizi
kişisel birikimleri konusunda teşvik
ediyoruz. Günlük olarak faiz işleten
bir hesap türü olan Marifetli Hesap
ile vadeli mevduattan farklı olarak
müşteriye tasarruf yaparken parasını
çekme ve yatırma esnekliği sunuluyor.
En yeni ürünümüz ‘Marifetli Genç
Hesap’ ile gençlerin harçlık ve
birikimlerini, avantajlı faiz oranları ve
uygun koşullarla destekliyor, 12-25 yaş
arası gençlere özel fırsatlar sunuyoruz.
Marifetli Genç Hesap, gençlerin 100
TL, USD, EUR ve GBP’den başlayan
birikimlerini değerlendiriyor, TEB Banka
Kartları ile ATM’lerden günlük 100 TL’ye
kadar işlem yapabilmelerine olanak
sağlıyoruz.
Müşterilerimizin birikim ve tasarruf
yapmalarını kolaylaştırmak için
41
geliştirdiğimiz bir başka ürünümüz
de TEB Üstü Biriksin Hesap. Ufak ufak
biriktirerek farkına bile varmadan
tasarruf etmek isteyenler için
hazırladığımız TEB Üstü Biriksin
Hesap ile müşterilerimizin banka
kartlarıyla POS cihazı üzerinden yaptığı
harcamalar, kendilerinin belirlediği
bir katsayı tutarına ve onun katlarına
tamamlanarak aradaki tutarın aynı
gün içinde hesaplarına aktarılması
sağlanıyor ve böylece tasarruf
alışkanlığı teşvik ediliyor.
Bir diğer ürünümüz de 100 bin-500
bin TL arasında mevduat sahibi
müşterilerimizin birikim yapmalarını
kolaylaştırmak için geliştirdiğimiz yeni
ürünümüz TEB Fırsat Hesap. ‘Fırsat
Hesap’ ile hem birikim yapmaları hem
42
de piyasada meydana gelen yatırım
fırsatlarını kaçırmamaları amacıyla
müşterilerimizi desteklerken, mevduat
hacmini artırmak isteyen hesap
sahiplerine büyük avantaj sunuyoruz.
Yastıkaltı altınların
değerlendirilmesine yönelik
çalışmalar
TEB olarak, 19 yıldır Altın Bankacılığı
alanında faaliyet gösteriyoruz.
Türkiye’de altın bankacılığı ile ilgili
faaliyet gösteren ayrı bir birim kuran
ilk banka olarak, sektörün ihtiyaçlarını
yakından gözlemliyoruz. 2013 yılında
ülkemizde kuyumculuk sektörünü
de içine alan bir model olan TEB
Yeni Altın Çağı projesini hayata
geçirdik. Kuyumcularla işbirliği içinde,
yastık altındaki altınları ekonomiye
kazandırmak amacıyla başlattığımız
TEB Yeni Altın Çağı ile ülke ekonomisi
ve kuyumcular kazanırken, bireysel
müşteriler de kolay ve güvenli bir
şekilde birikim yapabiliyor.
Tüm kuyumcuları yastık altı
altın toplama işinin bir parçası
haline getirmenin önünü açan bu
projeyle, sadece altın satarak değil,
müşterilerinden altın alarak da para
kazanan kuyumcular yastık altı
altınların ekonomiye kazandırılması
sürecinde kazanç elde etme imkanına
kavuşuyor. TEB Yeni Altın Çağı ile
altın tasarruflarını yastık altında veya
kiralık kasada tutan tasarruf sahipleri,
çalınma, kaybolma riski olmadan,
hesap işletim ücreti ödemeden fiziki
ücretsiz eğitimler düzenliyoruz.
Katılımcılarımıza tasarruf, bütçe
yönetimi, kredi ve kartların
doğru kullanımı, yatırımların
değerlendirilmesi ana başlıkları
altında temel finansal okuryazarlık
konularında bilgi veriyoruz. Genel
içeriğimizin yanı sıra çocuklar, gençler,
kadınlar ve emekliler için oluşturulmuş
içerikleri de kullandığımız eğitimleri
Türkiye genelinde tüm şubelerimizin
yanı sıra, dileyen kamu ve özel
sektör firmaları, dernekler, odalar,
üniversiteler ve okullarda da veriyoruz.
altınlarını bankada açtıracakları altın
hesabına anlaşmalı kuyumcular
aracılığıyla aktararak güvenle
yatırımlarını değerlendirebiliyor. Bunun
yanı sıra, yatırımcılarımız istedikleri
takdirde bu tutar üzerinden faiz getirisi
de elde edebiliyor.
Sistem kapsamında yatırımcılar,
anlaşmalı kuyumcuya giderek ve
pazarlık gücünü kullanarak altınlarını
bozdurup, ardından da gram karşılığını
TEB’deki altın hesabına güvenli şekilde
aktarabiliyor. TEB müşterileri sisteme
her türlü ayar ve her çeşit altınla
katılabiliyor. Böylelikle, müşteriler
fiziken altını taşıma riskinden
kurtularak yatırımlarını pratik ve
güvenli bir şekilde TEB’deki altın
hesabında değerlendirebiliyor.
Ayrıca yatırımcılarımız istedikleri
taktirde bu tutar üzerinden faiz getirisi
de elde edebiliyor. Birikimlerini Internet,
telefon bankacılığımız ve ATM’lerimiz
üzerinden istedikleri zaman TL ve
dolara çevirme imkanına da sahipler.
Konut edinimine destek
TEB olarak gerek ilk evini almak
isteyenlere yönelik hazırlanan
Konut Birikim Hesabı gerekse de
evlenmek isteyenlere yönelik Çeyiz
Hesap çalışmalarını destekliyoruz.
Bu vesileyle tasarruf oranımızın artış
yönünde hareket edeceğini tahmin
ediyoruz. Önümüzdeki dönemde bu iki
ürünle ilgili çalışmalar şekillendikçe
daha fazla yorumda bulunma şansı
bulacağız.
Bütçesini sağlıklı yöneten, parasını
doğru harcayarak birikim yapabilen
nesiller yetişmesine katkıda bulunmak
amacıyla okullarda çocuklara
yönelik etkinlikler düzenliyoruz. Bu
etkinliklerde çocuklara özel olarak
bütçe planlama, harçlık yönetimi ve
tasarruf eğitimleri veriyoruz. Sınıf içi
eğitimlerin yanı sıra, finansal terimleri
eğlenerek öğrenmeleri amacıyla 6-12
yaş arası çocuklara yönelik
www.tebcocuk.com üzerinden TEB
Çocuk’u hayata geçirdik ve bugüne
kadar 850 binden fazla çocuğa ulaştık.
Tasarrufu teşvik edecek çalışmalar
Müşterilerimizin tasarruf ve birikim
alışkanlıklarını teşvik edecek ürünler
geliştirmeye devam ederken, ‘Sorumlu
Bankacılık’ anlayışımız doğrultusunda
toplumun finansal okuryazarlık
düzeyini yükseltmeye ve tasarruf
alışkanlıklarını geliştirmeye yönelik
çalışmalar yapıyoruz.
Bu doğrultuda, ‘Ekonomi ailede
başlar’ düşüncesiyle ülke genelinde
bireylerin finansal okuryazarlık
düzeyini yükseltmek ve tasarruf
bilincini geliştirmek üzere Ekim
2012’de TEB Aile Akademisi’ni hayata
geçirdik. Türkiye’nin dört bir yanında
düzenlediğimiz TEB Aile Akademisi
eğitimleriyle bugüne kadar 162 binden
fazla kişiye ulaştık.
Yine sanat yoluyla öğrenilen
bilgilerin daha kalıcı olduğundan
yola çıkarak kurduğumuz TEB
Çocuk Tiyatrosu’nun karakterleri
“Cartoon Reality” yöntemiyle yaratılan,
müzikleri Selim Atakan tarafından
bestelenen, koreografisi Anadolu
Ateşi’nden tanıdığımız Emre Çelik
tarafından tasarlanan Mayıs 2014’ten
beri sahnelenen ilk oyunu Rüzgar’ın
Kumbarası, bugüne kadar 15 bin çocuk
tarafından ücretsiz izlendi. Oyun, bu
yıl da çocuklarla buluşmaya devam
edecek. “Rüzgar’ın Kumbarası”nda
ana karakter Rüzgar’ın tüm parasını
harcadığı için sualtı gezisine
gidemeyişi, gerekli parayı toplamak için
okulun düzenlediği kermeste limonata
satıp para biriktirmesi ve bu süreçte
yaşadığı maceralar anlatılıyor.
TEB Aile Akademisi ile, müşterimiz
olsun olmasın herkese açık ve
43
DOSYA
Engin TOPALOĞLU
Türkiye İş Bankası
Pazarlama Müdürü
Mevduat; hala en çok
tercih edilen yatırım
enstrümanı olarak
öne çıkıyor.
TASARRUF
Tasarruf bilincinin
artması için çalışıyoruz
Ülkelerin tasarruf davranışını
belirleyen; hanehalkı davranışlarının
yanı sıra ekonomik faktörler, eğitim
ve gelişmişlik düzeyidir. Birçok
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede
tasarruf oranlarının ülkemize göre,
çok daha yüksek oranlarda olduğunu
görüyoruz. Bu durum, söz konusu
ülkelerin toplum genelindeki tasarruf
bilinçlerinden kaynaklanıyor.
Tasarruf kültürüne yön veren iki
önemli unsur, kişinin içinde bulunduğu
yaşam evresi ile anne - babadan
çocukken öğrenilen tasarruf
alışkanlıklarıdır. Toplumumuzda
tasarruf yapmanın ve birikime
dönüştürmenin gelir düzeyi ile ilgisi
olmadığı, bunun kişisel bir ‘tutumluluk’
işi olduğu yönünde genel bir kanı
olduğunu söyleyebiliriz.
Müşterilerimiz gelir düzeylerine ve
risk algılarına göre farklı tasarruf ve
yatırım araçlarımızı tercih ediyorlar.
44
Kimisi kısa dönemli risk taşımayan
yatırım araçlarını tercih ederken,
kimisi de gayrimenkul, borsa, yatırım
fonları gibi araçları kullanıyor.
Tasarruf alışkanlığının her yaş
grubundan vatandaşımıza
kazandırılmasını sağlayan, bunun
yanı sıra sadece üst düzey gelir
grubunda değil, küçük tutarlar ile
düzenli birikim yapmaya da imkân
tanıyan ürünlerimizden TL/YP
mevduat ve Altın Bankacılığının yanı
sıra, bireysel emeklilik, kamu ve özel
sektör bono/tahvil, Kumbara Fonu ve
diğer yatırım fonları, hisse senedi vb.
alternatiflerimiz mevcuttur.
Ülkemizde tasarrufların
değerlendirildiği yatırım
enstrümanlarında son yıllarda hızlı
bir çeşitlenme görülse de mevduat,
hala en çok tercih edilen yatırım
enstrümanı olarak öne çıkıyor.
En çok tercih edilen yatırım
enstrümanı: MEVDUAT
Yaygın şube ağımız ile geniş bir
müşteri portföyüne hizmet sunuyoruz.
Müşterilerimize açtırdıkları vadeli
TL ve vadeli YP hesaplarına piyasa
koşullarına göre belirlenmiş faiz
oranları üzerinden getiri elde etme
imkanı sağlıyoruz. 2014 yıl sonu
itibariyle 133,6 Milyar TL’lik mevduat
hacmi ile özel bankalar arasında bu
alandaki liderliğimizi sürdürüyoruz.
Bireysel Emeklilik
Sistemi’nin, Türkiye’nin
tasarruf eğiliminin
gelişmesinde orta
ve uzun vadede
katkı sağlayacağını
düşünüyoruz.
Küçük tutarlarla düzenli tasarruf
yapmak isteyenlere özel yeni
ürünümüz “Birikimli Mevduat Hesabı”
ile müşterilerimize uzun vadede
tasarruf yapabilme imkânı sunuyoruz.
“Birikimli Mevduat Hesabı” minimum
250 TL/USD/EUR ile 5 yıl vadeli olarak
TL/USD/EUR cinsinden açılabiliyor
ve 1 yıllık dönemler sonunda faiz
elde edilebiliyor. Müşterilerimizin
tercihine göre hesaba ister aylık ister
3 aylık olmak üzere minimum 50 TL/
USD/EUR tutarında vadesiz mevduat
hesabından düzenli para aktarma
talimatı da verilebiliyor.
Geleceğimiz için bugünden tasarruf:
BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ
Türkiye’de tasarruf eğiliminin artması,
gelir artışı eşliğinde güven ortamının
oluşmasıyla birlikte yaşlılık dönemine
yönelik düzenli birikimlerin ön plana
çıkmasıyla yakından ilişkilidir.
Bireysel Emeklilik Sistemi, geleceğine
bugünden yatırım yapmak isteyenler
için önemli bir tasarruf aracı olarak
öne çıkıyor. Bu amaç doğrultusunda
2013 yılı itibarıyla getirilen devlet
katkısı modeli kapsamında, katılımcı
tarafından ödenen katkı paylarının
%25’i, bir takvim yılı içerisinde yıllık
asgari ücretin %25’ini aşmamak
koşuluyla, katılımcının bireysel
emeklilik hesabına bağlı bir alt
hesaba devlet tarafından yatırılıyor.
Getirilen bu teşvikle birlikte Bireysel
Emeklilik Sistemi’nin, Türkiye’nin
tasarruf eğiliminin gelişmesinde orta
ve uzun vadede katkı sağlayacağını
düşünüyoruz.
İştirakimiz Anadolu Hayat Emeklilik;
31.01.2015 itibarıyla 7 milyar TL fon
büyüklüğü ile sektörde %19,5’lik piyasa
payına sahiptir ve fon büyüklüğünde
lider konumdadır.
Getiri Avantajı Sağlayan: BANKAMIZ
BONO/TAHVİLLERİ
Başta bankalar olmak üzere özel
sektör tarafından ihraç edilen Türk
Lirası cinsinden bono/tahviller, sabit
getirili yatırım tercihlerinde, devlet
iç borçlanma senetlerinin üzerinde
getiri sağlamalarının da etkisiyle son
dönemde öne çıkıyor. Bankamızın
ihraç ettiği bono ve tahviller de
yatırımcılardan büyük talep görüyor.
2014 yılında 10,6 milyar TL nominal,
2015 yılının ilk ayında da yaklaşık 960
milyon TL nominal tutarda Banka
bonosu ve tahvil ihracı gerçekleştirdik.
Yurt içi TL cinsi bono ve tahvil
ihraçlarında 31 Ocak 2015 itibarıyla
toplam ihraçlar bazında %21,3,
dolaşımda bulunan borçlanma araçları
bazında ise %18,6 pazar payı ile açık
ara sektör lideriyiz.
Çocukluktan başlayan tasarruf
bilinci: İŞ BANKASI KUMBARA FONU
Çocukluktan itibaren toplumda tasarruf
bilincinin benimsenmesi misyonunu
üstlenen İş Bankası Kumbarası’nın
çağdaş koşullara uyarlanmış versiyonu
olan, çocuklarımızın geleceğine düzenli
olarak küçük tutarlarla bugünden
yatırım yapılmasını sağlayan İş Bankası
Kumbara Fonu, ülkemizde tasarruf
kültürünün gelişmesi açısından
farklı bir yere sahiptir. Kumbara
Fonu’nun, uzun vadeli yatırım bilincinin
yerleşmesi ve gelişmesinde önemli
katkısı söz konusudur. Çocuklarımızın
geleceğine bugünden yatırım yapma
misyonunun yanı sıra istikrarlı yönetim
ve uzun vadeli yatırım stratejisi ile
Kumbara Fonu en çok tercih edilen
yatırım araçlarından da biridir.
31.01.2015 tarihi itibarıyla tüm A
tipi yatırım fonları içinde tek başına
yaklaşık %22’lik bir payı bulunan fon
260 bini aşkın çocuğumuza ulaşıyor.
45
Çok seçenekli yatırım aracı: YATIRIM
FONLARI
Konuta devlet
desteği finansal
istikrara olumlu
yansır.
Profesyonel portföy yöneticileri
tarafından yönetilen yatırım fonları,
bireysel yatırımcıların normal
koşullarda erişemeyeceği kadar çok
bilgi ve analize dayalı olarak yatırım
yapma imkanı sunan ve gelişmiş
ülkelerde yatırımcılardan yüksek
düzeyde ilgi gören yatırım araçlarıdır.
1986’da Türkiye’de ilk yatırım
fonunu kurduk ve o günden bu yana
piyasadaki öncü konumumuzu koruyor,
%23’lük payla sektördeki liderliğimizi
sürdürüyoruz. Bugün 8 adet A Tipi
ve 14 adet B Tipi olmak üzere 22
adet yatırım fonunu müşterilerimize
sunuyoruz.
Birikimlerini düzenli olarak yatırım
fonlarına yöneltmek isteyen
yatırımcılarımız, İş Bankası kredi
kartlarından ve vadesiz mevduat
hesaplarından Fon Biriktiren
Talimat verebiliyor. Ayrıca Fon
46
Buketi uygulamamızla, bireysel
yatırımcılarımıza, fon yatırımlarını
kendi risk profillerine uygun olacak
şekilde yönetme ve takip etme imkânı
sunuluyor.
Altın mevduat hesabı
Ülkemizde güvenli liman olarak
görülen altın da tasarruf için en
çok tercih edilen ürünlerden biridir.
Yastık altında tutulan altınların
kaydileştirilmesi ve altına dayalı
tasarruf ürünlerine yönelik
getirilen teşvikler paralelinde “Altın
Buluşmaları” hizmetimiz kapsamında
müşterilerimizin fiziki altınları
bozdurulmadan gram karşılığı ile
vadesiz altın mevduat hesaplarına
aktarılıyor. Bu sayede hem ülkemizde
kayıt dışında bulunan altın birikimi
ekonomiye dâhil ediliyor hem de
yatırımcıların altın yatırımlarına
hesaplarında gram altın olarak güvenle
devam etmeleri sağlanıyor.
Vadesiz mevduat niteliğinde olan
“Altın Mevduat Hesabı”,nın yanı sıra
altın mevduatından gram altın olarak
faiz geliri elde edilebilen “Vadeli
Altın Mevduat Hesabı”, ürünlerimiz
sayesinde müşterilerimiz altın
cinsinden birikim yapabiliyor. Bunun
yanında yatırım hesapları aracılığıyla
müşterilerimize sunduğumuz ve
Anında Bankacılık kanallarımızdan
7/24 kolayca alınıp satılabilen; gram,
tam ve yarım Cumhuriyet altını eşleniği
ürünlerimizle altın birikimine imkân
sağlıyoruz. B Tipi Altın Yatırım Fonumuz
sayesinde müşterilerimiz, tasarruf
yaparken profesyonel portföy yönetimi
hizmetinden de yararlanabiliyor.
Konuta devlet desteği tasarrufa
olumlu yansır
Orta ve dar gelirli vatandaşlarımızı
desteklemek için atılan bu adımla genel
tasarruf oranlarının yükseltilmesinin
ve cari açığın azaltılmasının mümkün
olduğunu düşünüyoruz. Söz konusu
devlet desteği, konut sahipliğinin
artırılması açısından geleceğe yönelik
olumlu bir adımdır. Bu hamle ile
aynı zamanda genel faiz oranlarının
gerilemesi mümkün olacak ve finansal
istikrara katkı sağlanacaktır.
Tasarrufun tabana yayılması
sağlanmalı
Kurulduğumuz günden bugüne
90 yıldır tasarrufun öncüsü olarak,
ülkemizde tasarruf bilincinin ve
hacminin toplumun her kesiminde
artırılması için çalışmalar yürütüyor,
küçük tasarruflar ile düzenli birikime
teşvik eden ürün ve hizmetleri ile
tasarrufun tabana yayılmasına imkân
sağlayarak, hem bankacılık sektörünün
hem de ülkemiz ekonomisinin
gelişimine katkı sağlıyoruz.
İş Bankası toplumun her kesiminde
tasarruf bilincinin yerleşmesi ve
gelişmesine katkı sağlayacak, farklı
müşteri ihtiyaçları doğrultusunda
geliştirilmiş finansal ürün çeşitliliği ile
ülkemizin şu anda ihtiyacı olan özel
kesim tasarruf oranının artırılmasında
sahip olduğu öncü güçle hareket ediyor.
tasarrufların artırılması için birey
düzeyinden başlanmalı ve özellikle
gençler başta olmak üzere toplumun
tüm kesim ve katmanlarında söz
konusu bilincin geliştirilmesi, gelecek
nesillere de geçecek şekilde kalıcı hale
getirilmelidir. Bu doğrultuda, tasarrufun
tabana yayılmasında, bireysel emeklilik
sistemi önemli bir imkân sağlıyor.
Yastık altı birikimlerin finansal
sisteme aktarılması, cari işlemler
açığının azaltılarak yurt içi tasarruf
oranının artırılması açısından büyük
önem arz etmektedir. Bankamız
Altın Buluşmaları uygulaması bu
amaca hizmet etmektedir. Altın
Buluşmaları hizmetimiz kapsamında
müşterilerimizin fiziki altın yatırımları
bozdurulmadan gram karşılığı ile
Vadesiz Altın Mevduat hesaplarına
aktarılmakta ve altın yatırımlarını
hesaplarında gram altın olarak güvenle
devam ettirmeleri sağlanmaktadır.
Ülkemizde tasarruf bilincinin ve
47
DOSYA
Serkan ÜLGEN
Yapı Kredi Bireysel Bankacılık
ve Kartlı Ödeme Sistemleri
Grup Direktörü
Ülkemizde tasarruf
bilinci, mevduat ve
altına yoğunlaşıyor.
TASARRUF
Toplumda finansal
okuryazarlık artmalı
Türkiye’de tasarruf bilinci yurt dışı
ile karşılaştırıldığında daha düşük
seviyelerde bulunuyor. IMF’den
alınan 2014 verilerine göre, gelişmiş
ülkelerde tasarrufların gayri safi
yurt içi hasılaya oranı %20’ler
civarındayken, gelişmekte olan
ülkelerde bu oran %33’ler civarında
seyrediyor. Türkiye’de ise tasarruf
oranı yaklaşık %14 gibi oldukça düşük
bir seviyede. Hükümetin hazırladığı en
son orta vadeli programda hedeflenen
tasarrufların gayri safi yurt içi hasılaya
oranının 2017 yılında %17’ye ulaşması
planlanıyor.
Son yıllarda tasarrufları teşvik edici
yönde atılan adımlar söz konusu.
Hanehalkı tasarruflarını arttıran
Bireysel Emeklilik Sistemi’nin
yanı sıra hanehalkı borçlanmasını
sınırlandırmak adına son dönemde
önemli yasal düzenlemeler
uygulanmaya başlandı. Bu önlemleri,
48
kredi kartlarında taksit sınırlamaları,
kart limit oranlarında sınırlama ve kart
asgari ödeme tutarlarında artış olarak
özetleyebiliriz. Bütün bu önlemlerin
kısa ve orta vadede hanehalklarının
tasarruf eğilimlerini artırmakla
beraber, özellikle perakende
sektörünün gelişimi üzerine de farklı
etkileri olması beklenebilir.
Öte yandan, Türkiye’de geçmişten
gelen tasarruf bilinci mevduat ve altına
yoğunlaşıyor. Bu yerleşik alışkanlığın
değişmesi ve tasarrufların artırılması
için öncelikle toplumda finansal
okuryazarlığın artması gerekiyor. Zira,
potansiyel yatırımcıların enstrümanlar
hakkında yeterince bilgilendirilmemesi
ve gerekliliğinin farkında olunmaması,
bunların az kullanılmasına sebep
oluyor.
Diğer yandan, finansal ürün
kullanımının artması için mevcut
Ürün yelpazesindeki çeşitlilik
Finansal ürünlerde, dünyadaki
eğilimlere paralel olarak
çeşitlendirilmiş, Türkiye’de en
geniş ürün yelpazesine sahip
banka olduğumuzu söyleyebiliriz.
Müşterilerimizin beklentileri
doğrultusunda yeni ürün ve hizmetler
sunmaya devam ediyor, ürünlerimizin
performansı, hizmet kalitemiz ile finans
sektöründe fark yaratıyoruz.
Türkiye’de tasarruf bilincinin artırılması
amacıyla son dönemde Yurt içi
Tasarrufların Artırılması ve İsrafın
Önlenmesi Programı hayata geçirildi.
Bu program kurumların bu konuda
alacakları aksiyonları yönlendiren
bir program. Bankacılık sektörü
de buna paralel olarak teşvik edici
çalışmalar gerçekleştirmeye ve ürünler
geliştirmeye devam ediyor.
Aralık 2014 itibariyle, yatırım ürünleri
yelpazemizde 12 A Tipi Fon, 25 B
Tipi Fon, 4 Anapara Garantili Fondan
oluşan toplam 41 adet fonun yanı
sıra mevduat, Fonlu Mevduat, dövize
endeksli mevduat, 5D Vadeli Mevduat
Hesabı, yapılandırılmış ve türev ürünler,
hisse senedi, VİOP, Varant gibi birçok
farklı risk profiline göre ürünümüz
bulunuyor.
düzenli piyasalarımızın geliştirilmesi
ve erişimlerinin kolaylaştırılması
gerekiyor.
Bu konularda ilerleme kaydedilmesi
halinde şu an görece düşük bir
seviyede olan toplumdaki tasarruf
oranı da zaman içinde yükselecektir.
Yatırım ortamının
iyileştirilmesi ve
tasarruf bilincinin
artırılması için
en aktif çalışan
bankalardan biriyiz.
Türkiye’nin ilk özel sermayeli bankası
Yapı Kredi olarak biz de “Hizmette
Sınır Yoktur” anlayışıyla kurulduğumuz
günden bu yana yatırım ortamının
iyileştirilmesi ve tasarruf bilincinin
artırılması için en aktif çalışan
bankalardan biriyiz.
Bu amaç için hizmet veren bir kurum
olarak birim ve iştiraklerimizin önemi
elbette çok büyük. Yapı Kredi’nin
perakendeden, ticariye, kurumsaldan,
özel bankacılığa kadar tüm birimlerinin
yanı sıra Yapı Kredi Portföy, Yapı Kredi
Yatırım iştirakleri de müşterilerimize
geniş bir yelpazede hizmet veriyor.
Vadesiz altın mevduatı ve altın
günleri
Altın bankacılığı son yıllarda
bankacılık sektörü açısından önemli
bir hizmet alanı haline geldi. Altın,
inişleri ve çıkışlarına rağmen Türk
toplumunun kültürel olarak sevdiği ve
benimsediği yatırım araçlarından biri
konumunda. 2010 yılında bankacılık
sektörünün portföyündeki altın 25
ton civarlarındayken, Aralık 2014
itibariyle bu tutar 140 tonu geçmiş
durumda. Ancak, Türkiye’de toplam
6.000 ton civarında altın olduğunu
varsaydığımızda piyasadaki altının
yalnızca %2,3’ü bankalarda bulunuyor.
Yapı Kredi olarak, altın bankacılığı
konusunda da çeşitli hizmetlerimiz
bulunuyor. Bu alandaki önemli
hizmetlerimizden biri vadesiz altın
mevduatı. Bu hizmetimiz sayesinde
güvenli bir şekilde miligram bazında
altın alınabiliyor. Ayrıca, bankamızdaki
diğer tüm altın hesaplarına altın
havalesi yapılabiliyor.
Vadesiz altın hesabı sahipleri, bu
hesaplarını banka kartlarına ya da
kredi kartlarına tanımlatarak altın
alım-satım ve havale işlemlerini
ATM kanalıyla da gerçekleştirebiliyor.
Bankamızdaki fiziki altın teslimatları
İstanbul Altın Borsası tarafından tescil
edilen 1 kg’lık külçe altınlar ile yapılıyor.
Daha çok KOBİ ve Ticari Bankacılık
müşterilerimiz tarafından tercih
edilen bu ürünümüzün yanı sıra vadeli
altın mevduatı ile de müşterilerimiz,
31 günden 365 güne kadar vade
seçenekleriyle altının getirisine ilave
olarak faiz kazancı da elde edebiliyorlar.
Yapı Kredi olarak yastık altı altınların
sadece sisteme kazandırılması
konusunda değil; yatırım aracı olarak
da altının doğru değerlendirilmesini
amaçlıyoruz. Bu kapsamda
yatırımcılarımıza küçük miktarlarla
kolayca ve süresiz yatırım yapabilme
imkanı sunan Yapı Kredi B Tipi Altın
Fonu ürünlerimiz arasında yer alıyor.
Yapı Kredi B Tipi Altın Fonumuzun %51'i
devamlı olarak altın ve altına dayalı
finansal araçlar ile değerlendiriliyor
ve dünya altın piyasalarındaki fiyat
gelişmelerini yatırımcısına yüksek
oranda yansıtarak orta ve uzun vadede
getiri sağlamayı hedefliyor.
Öte yandan yastık altındaki altınların
sisteme kazandırılabilmesi amacıyla
“Altın Günleri” etkinliği düzenliyoruz.
“Altın Günleri”nde müşterilerimiz ziynet
eşyalarını şubelerimize getirebiliyorlar.
Konutta devlet desteği olumlu
Bildiğiniz üzere, ev sahibi olmak
isteyen tüketiciler satın alacakları evin
değerinin azami %75’ine kadar kredi
kullanabiliyorlar. Dolayısıyla bireyler
tarafından asgari %25 oranındaki
peşinatın daha rahat ödenebilmesi
açısından %15 oranında devlet
desteğinin önemli katkı sağlayacağını
düşünüyoruz. %15 oranındaki devlet
desteği ile artan konut satışlarının
birçok inşaat sektörü ile bağlantılı
sektörün gelişimine de olumlu etkisi
olacaktır.
49
TOPLANTI
Başbakan Davutoğlu
sektörün zirvesi ile
bir araya geldi
Başbakan Ahmet Davutoğlu
himayelerinde, Ekonomi Bakanlığı
koordinasyonunda 27 Ocak 2015 Salı
günü Ankara JW MARRIOTT Otel’de
İnşaat Sektörü Zirvesi düzenlendi.
Davutoğlu, “İnşaat
sektörü Türk
ekonomisinin
lokomotifi olarak hak
ettiği yeri aldı” dedi.
Başbakan Davutoğlu inşaat sektörünün
önde gelen sivil toplum örgütlerini
bir araya getirerek, hükümetten
beklentilerini, sorunlarını ve çözüm
önerilerini dinledi ve değerlendirdi.
Oturum başkanlığını bizzat Sayın
Başbakan’ın yaptığı zirveye Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan, Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekci, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Çevre ve
Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek, Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan katıldı.
Zirvede İNTES Yönetim Kurulu Başkanı
Celal Koloğlu sektör sorunları ve
çözüm önerilerine aktaran bir sunuş
gerçekleştirdi.
50
Sektörün çatı kuruluşlarının bir araya
geldiği zirveye katılan diğer sivil toplum
örgütleri Türkiye Müteahhitler Birliği
Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Yenigün,
Türk MMMB Yönetim Kurulu Başkanı
Demir İnözü, GYODER Yönetim Kurulu
Başkanı Aziz Torun, KONUTDER Yönetim
Kurulu Başkanı Ömer Faruk Çelik oldu.
Zirvede, inşaat sektörün sivil toplum
kuruluşlarının temsilcileri hükümetten
beklentilerini, sorunlarını ve çözüm
önerilerini gündeme getirmek fırsatını
yakaladılar.
Başbakan Ahmet Davutoğlu zirvede,
tüm sivil toplum örgütlerinin Başkanları
tarafından yapılan sunumlara ilişkin
değerlendirmede bulundu. İlgili
Bakanlıklar nezdinde çözümlere yönelik
önerilerin dikkate alınacağını açıklayan
Davutoğlu, inşaat sektörünü ekonominin
kalkınmada bir güç olarak gördüklerini
ve bu nedenle önemsediklerini kaydetti.
Davutoğlu
"Müteahhitlerin
ödeneklerinin
zamanında
ödenmesi temin
edilecek, ancak
karşılığında
müteahhitlerden
kaliteli iş
beklemekteyiz." dedi.
Ekonomi Bakanlığı ve TMB işbirliği
ile düzenlenen Zirve'de Başbakan
Davutoğlu, konuşmasında ilk kez tek
bir sektör bazında, ilgili bakanların
bizzat katıldığı ve beş önemli sektör
kuruluşunun sunuşlar yaptığı örnek bir
toplantı gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Gerek kurumlara isim olarak gerekse
sektöre verilmiş kanunlara bakıldığında,
üç kavramın dikkati çektiğini, bu
kavramların inşaat, imar, müteahhitlik
olduğunu dile getiren Davutoğlu, inşaat
sektörünün Türk ekonomisinin lokomotif
sektörü olarak hak ettiği yerini almış
olduğunu belirterek inşaat sektörünün,
iç ve dış boyutuyla stratejik bir sektör
olduğunu vurguladı.
Yurt dışında 12 yılda 260 milyar
dolarlık iş gerçekleştirildiğini belirten
Davutoğlu, yurt dışı müteahhitlik
hizmetleri konusunda da ihtiyaçlar
ne ise bunu karşılama konusunda
sektör temsilcilerinin tereddüt
etmemeleri gerektiğini, bütün bürokratik
mekanizmalarla büyükelçilikler ile
sektör temsilcilerine destek olunacağını
aktardı.
Davutoğlu, yurt içi projelerde ise
ödeneklerin müteahhitlere zamanında
ödenmesinin temin edileceğini, ancak
karşılığında müteahhitlerden kaliteli iş
beklediklerini belirtti.
Müşavirlik hizmetleri konusunda
Türkiye'nin en büyük eksikliğinin
bu alanda görüldüğünü ifade eden
Davutoğlu, müşavirlik şirketlerinin,
inşaat şirketlerinin gelişmesinin en
önemli boyutu olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, bu konuda şöyle konuştu:
"Mesela bir ülkede büyük bir ihaleyi
şirketlerimizin almaları için biz de
kampanya yapıyoruz. Eğer o ülkenin
müşavir şirketi bunu istemiyorsa,
o iş kolay kolay olmuyor ya da
aldıktan sonra o müşavirlik şirketi
kullanacağı malzemeyi başka bir
51
Başbakan Davutoğlu;
İmar Mevzuatı
yeni baştan ele
alınmalıdır.
52
ülkeden talep ediyorsa, yine artı
değer olarak bize dönmüyor. O
zaman bizim, bu işin 'soft' hali olan,
müşavirlik meselesine eğilmemiz
lazım. Bu konuda arkadaşlarımızın
yaptığı değerlendirmelere tamamıyla
katılıyorum. Bu alanın gelişmesi için de
ne destek gerekiyorsa vermeye hazırız.
O alan gelişmedikçe diğer alanlarda da
gelişmemizde zorluklarla karşı karşıya
kalacağız.”
Kamu-özel sektör işbirliği modellerinin
geliştirilmesinin önemine de değinen
Başbakan Davutoğlu, şehir hastaneleri,
havaalanları gibi dev projelerde,
kamunun büyük yatırım projelerinde
inşaat özel sektörünün en etkin şekilde
yer almasını istediklerini aktardı.
Kentsel dönüşüm konusunda "İnsanın
estetiği ahlaktır, mekanın estetiği ise
mimaridir" diyen Davutoğlu, Türkiye’nin
güzelliklerini ise şöyle dile getirdi:
"Dünyanın en otantik şehrini görmek
istiyorsanız, Mardin'e gidin derim.
Nehrin, dağın, vadinin mekanla,
şehirle bütünleştiği yer görmek
isterseniz Amasya'ya. Sahil ve güzel
bir kumsal, bahar ise Antalya, yaz ise
Bodrum. Uludağ'ın eteğinde mekanla
bütünleşmiş bir Osmanlı şehrini görmek
istiyorsanız, Bursa. Dünyanın en güzel
camisini görmek istiyorsanız, Edirne'de
Selimiye. Hepsini bir arada görmek
isterseniz, İstanbul.”
Başbakan Davutoğlu, İmar Mevzuatı'nın
yeni baştan ele alınmasının önemini
vurguladı, dikey yapılaşma tercihlerini
ele alacaklarını, tarihi ve çevresel
dokunun korunacağını belirterek,
“Talepleriniz neyse yerine getireceğiz.
Her adımda bu bilinçle davranılması
konusunda, şirket temsilcilerinizi ve
çalışanlarınızı bilinçlendirmenizde
büyük fayda olduğu inancındayım.” dedi.
Davutoğlu, konuşmasının sonunda,
konut kredileriyle ilgili yeni teşvik kararı
aldıklarını da açıkladı.
Başkan Celal Koloğlu zirvede
yaptığı konuşmada, inşaat
sektörünün durumuna ilişkin genel
değerlendirmede bulundu.
Koloğlu sektörü ilgilendiren dört
temel konu olan Kamu İhale Mevzuatı
kapsamında iş deneyim belgeleri
Celal Koloğlu: Aşırı
düşük teklifler,
ekonomik kayıplara
ve yatırımların
gecikmesine neden
oluyor.
ve aşırı düşük tekliflere ilişkin
sorunlar, müteahhitlik tanımının
yapılmamasından kaynaklanan
sorunlar, İş Sağlığı ve Güvenliği
Mevzuatı kapsamında yeni yapılan
sektörel düzenlemeler, işverenlere
getirilen yasal yükümlülükler, Sosyal
Sigortalar Mevzuatı kapsamında yurt
dışında işçi çalıştırılmasına ve Mesleki
Yeterlilik Sistemi konusunda İNTES’in
gerçekleştirdiği çalışmalar, 2015 yılında
yapılacak düzenlemeler kapsamında
belgeli işçi çalıştırma zorunluluğunun
sektöre etkileri konularını aktardı.
Müteahhit enflasyonunun, sektörün
önemli sorunu olduğunu söyleyen
Koloğlu, özetle şunları ifade etti:
“Ülkemizde hiçbir şart aranmaksızın
müteahhit olunmaktadır. Mühendis,
mimar olmayan ve kendini bir anda
sektörün içinde bulan kişiler vardır.
Müteahhitlik veya yüklenici tanımının
yokluğu, sektörde itibar kaybına neden
olmaktadır. Müteahhitlik karnesini
geçmişte eleştiren bizler, onu arar
hale geldik. Müteahhit olmak için
iş deneyim belgeleri haksız şekilde
elde edilebilmektedir. Bir yüklenici
firma, hiçbir deneyime sahip olmadan
denetleme ve iş yönetme suretiyle iş
deneyim belgelerini satın almaktadır.
Sonra bu belgeler ile iş üstlenmektedir.
Bu firmalar ihalelerde aşırı düşük
teklifler ile iş almaktadır. Bu durum,
işin fen ve sanat kurallarına uygun
yapılmasını engellemektedir. Ayrıca
aşırı düşük teklifler, ekonomik kayıplara
ve yatırımların gecikmesine neden
olmaktadır.”
Belgelerin düzenlenme kriterlerinin
yeniden belirlenmesi gerektiğini
vurgulayan Koloğlu, konu hakkındaki
çözüm önerisini de şöyle dile getirdi:
“İhaleye katılım ve yeterlik kuralları
yeniden düzenlenmelidir. Müteahhidin/
Yüklenicinin gerçekleştirdiği işlerden
dolayı elde ettiği iş deneyim belgeleri
ile, denetleme ve yönetme sonucu elde
edilen iş deneyim belgeleri farklı işleme
tabi tutulmalıdır. Yapım ihalelerinde
sadece asıl ve alt yüklenicilerin bitirmiş
oldukları işler dolayısıyla elde ettikleri
iş deneyimine ilişkin belgeler geçerli
olmalıdır. Bu şekilde işleri işin ehline
vermek mümkün olacaktır.”
Konuşmasında mesleki yeterlilik ve
mesleki eğitimin önemi üzerinde duran
Koloğlu, “Nitelikli iş üretme sadece
işverenin sorumluluğu değildir. Kaliteli
yapılar nitelikli iş gücü ile inşa edilebilir.
Mesleki Yeterlilik Sistemi nitelikli
iş gücünün sigortasıdır. Sınavlara
başvuracak tüm kişilerin sınav ücreti
fondan karşılanmalıdır” diye konuştu.
53
İş sağlığı ve güvenliği konusuna
da değinen Koloğlu, uluslararası
normlara göre hazırlanmış bir kanun
bulunduğunu, ancak önemli olanın
kanunların doğru uygulanması olacağını
vurguladı.
Meclis’te bulunan ve alt komisyon
çalışmaları tamamlanan Torba Kanun
Tasarısı’nda sektörü ilgilendiren
hususlar konusunda ise Koloğlu, özetle
şunları dile getirdi:
Mustafa Demir:
"Kamu İhale
Kanunu, yapılan
değişikliklerden
sonra işlevini yitirdi."
54
“Yeni yasal düzenlemeler ile
yükümlülükler ve cezalar
arttırılmaktadır. Çok tehlikeli sınıfta
ve kamudan ihale ile alınan işlerde
işin durdurulması ve idari para cezası
öngörülmektedir. İşin durdurulduğu
işyerinde izinsiz çalışma yaptıran
işverene üç yıldan beş yıla kadar
hapis cezası getirilmektedir. İdari
para cezasının tehlike sınıfı ve çalışan
sayısına bağlı cezalarda elli ve daha
fazla çalışanı bulunan çok tehlikeli
sınıftaki işyerleri için % 200 oranında
artırılması hükme bağlanmaktadır. İş
güvenliği uzmanı ve işyeri hekiminin
Bakanlığa bildirimde bulunmalarından
ötürü iş sözleşmeleri işveren tarafından
feshedilirse işverene tazminat ödeme
yükümlülüğü getirilmektedir. Bu durum
işverenlerimize ağır yükümlülükler
getirmektedir.”
Sektörel düzenlemelere bir alternatif
getirilmesini, yeraltı madenleri ve yapı
sektöründe görev alacak iş güvenliği
uzmanlarının, özellikle bu alanlarda
eğitim almalarına ilişkin bir düzenleme
yapılmasını isteyen Koloğlu, tasarıda yer
alan sektörel düzenlemelerin, yasanın
kabul tarihinden itibaren 12 ay sonra
uygulanmaya başlamasını önerdi.
İNTES Başkan Vekili Mustafa Demir de
Zirve'de söz alarak İhale Mevzuatı'ndan
kaynaklanan sorunlara değindi.
Demir, aşırı düşük tekliflerle yatırımların
gecikmesi, reel fiyat farklarının
ödenmemesi, ödeneklerin zamanında
ve tam olarak planlanması başta
olmak üzere Kamu İhale Kanunu’ndan
kaynaklanan sorunlar olduğunu ifade
etti.
Kamu İhale Kanunu’nun yapılan
değişikliklerden sonra işlevini yitirdiğini
aktaran Demir, bunun için sivil toplum
örgütlerinin görüşü alınarak Kanun’un
yeniden yazılmasının doğru olacağını
belirterek bugüne kadar yaşanan tüm
olumsuzluklardan ders alarak yapılacak
yeni Kanun’un ülke kaynaklarının daha
doğru kullanılmasını ve yatırımlarının
hızla tamamlanmasına da katkı
sağlayacağı konusundaki görüşlerini
aktardı.
Türkiye Müteahhitler Birliği-TMB
Yönetim Kurulu Başkanı Mithat
Yenigün, Zirve'deki konuşmasında
2023 hedeflerine ulaşmak yolunda,
ekonomide büyümenin lokomotifi olma
ve işsizliğe çözüm üretme potansiyeline
sahip olan inşaat sektörünün önemli
olduğunu söyledi.
2013 yılında yurt dışında alınan yeni
iş tutarının 32.8 milyar ABD Doları
seviyesine ulaştığını, 2014 yılının ise
22.5 milyar ABD Dolarlık yeni iş ile
tamamlandığını belirten Yenigün,
“Bu rakamlar Türk müteahhitlerin
ana pazarlarında mevcut sorunlara
rağmen kazanılmış kayda değer bir
başarıdır. Bugün geldiğimiz aşamada
karşı karşıya bulunduğumuz temel
soru; rekabet gücümüzü artırmak
ve sürekli kılmak için, pazardaki
değişimleri ve beraberinde kendi güçlü
ve zayıf yönlerini doğru değerlendiren
dönüşümleri nasıl başaracağımızdır.”
dedi.
Ekonomik yönden verimli, rekabet gücü
yüksek, topluma ve çevreye duyarlı,
adil, şeffaf ve sürdürülebilir bir yatırım
ortamının yaratılmasını hedeflediklerini
anlatan Yenigün, kanunda ve ikincil
mevzuatta yapılan birçok değişikliğe
rağmen temel sorunun hala aşırı düşük
teklifler olmaya devam ettiğini vurguladı.
Kamu İhale Kanunu' nun yeniden
yazılmasını isteyen Yenigün, Kamu İhale
Kurumu’nun yetki ve sorumluluklarının
yeniden düzenlenmesini önerdi.
Yenigün, kamu kuruluşlarının bütçe
ve yatırım ödeneklerinin her yıl
başında yatırım programına uygun
şekilde gerçekçi olarak belirlenerek
açıklanmasını ve hakediş ödemelerinin
bildirilen program dahilinde zamanında
yapılmasını talep etti.
Yurt dışında üstlenilen yıllık yeni iş
tutarının 25-30 milyar ABD Doları
bandına oturmuş durumda olduğunu
belirten Yenigün, “Yıllık yeni proje tutarı
bazında 2023 yılı için hedeflenen100
milyar ABD Doları seviyesi için ise, "Şu
anda içinde bulunduğumuz gibi bir
karşılıklı destek, paylaşım ve işbirliği
ortamı son derece önemlidir.” diye
konuştu.
Yenigün, sektörün taleplerini
değerlendirirken, Kamu Özel Sektör
işbirliği projelerinin etkin bir şekilde
uygulanması için gerekli yasal altyapı
hazırlanması, kamu kuruluşlarının bütçe
ve yatırım ödeneklerinin gerçekçi olarak
belirlenmesi ve hakediş ödemelerinin
bildirilen program dahilinde zamanında
yapılması, teknik müşavirlik firmalarının
hem yurt içi pazarda, hem de yurt dışı
pazarlarda daha fazla pay alabilmelerini
teminen etkinliklerini arttıracak
teşvik sisteminin geliştirilmesi, yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerinde Irak,
Libya, Cezayir gibi ülkelerde iş birliği
modellerinin geliştirilmesi, şehirleşme,
imar uygulamaları ve kentsel dönüşüm
başlıkları altında imar değişikliği
uygulamaları konularına da değindi.
Kentsel dönüşüm konusu hakkındaki
görüşlerini de açıklayan Yenigün, İmar
Mevzuatı'nın yeni baştan ele alınmasını
ve dikey yapılaşma tercihlerinin
tarihi ve çevresel doku gözetilerek
değerlendirilmesinin önemli olduğunu
aktardı.
Türk MMMB Başkanı Demir İnözü ise
teknik müşavirlik sektörüne ilişkin
değerlendirmelerde bulundu.
Teknik müşavirler, inşaat müteahhitleri
ve inşaat malzemesi üreticilerinin inşaat
sektörünün üç ana bileşenini olduğunu
ifade eden İnözü “İnşaat sektörümüzün
daha da güçlenmesi, kalite ve teknoloji
odaklı olarak çalışabilmesi ve yurt dışı
iş hacminin artması için sektörün bu üç
paydaşının iş birliği yaparak daha fazla
sayıda "Mühendislik-Tedarik-İnşaat"
tipi sözleşmeler (EPC Sözleşmeler) ve
Kamu-Özel Sektör İş birliği projeleri
yükümlenmeleri gerekmektedir.
Devletimizin öncülüğünde ve desteğinde
çeşitli ülkelerde teknik müşavirlik
firmalarımızın hazırlayacakları master
planlar ve fizibiliteler, bu ülkelerde
55
müteahhitlik hizmetlerimizin de yolunu
açacaktır” dedi.
Müteahhitlerimizin yurt dışında rekabet
güçlerinin artması, daha büyük ölçekli
ve katma değeri yüksek projeler
üstlenebilmeleri için, katma değer
oluşturmayı sağlayan yenilikçi ve
bilgi yoğun teknolojiler içeren tasarım
hizmetlerinden yararlanmaları büyük
önem taşımaktadır” diyen İnözü inşaat
sektörünün itici gücü olan teknik
müşavirlik sektörünün sorunlarını ve
beklentilerini aktardı.
Düşük fiyatlarla ihale edilen tasarım
hizmetleri nedeniyle teknik müşavirlik
firmalarının kar marjlarının azalmakta
56
olması, teknik müşavirlik hizmetlerinde
kalitenin güvence altına alınması
için Mesleki Sorumluluk Sigortası
uygulamasının zorunlu olması, Türk
Eximbank'ın teknik müşavirlik ve
müteahhitlik hizmetlerinde daha aktif
şekilde ve daha uygun koşullarla proje
finansmanı sağlayabilecek bir yapıya
dönüşmesi, yurt dışı teknik müşavirlik
ve müteahhitlik sözleşmelerinin
politik risklere karşı güvence altına
alınması, nitelikleri tartışmaya açık
yabancı teknik elemanların ülkemizde
kolayca hizmet vermelerine imkan
tanınması, kamu işverenlerimizin bazı
işlerde sözleşmelerde yer almayan ek
hizmetler istemesi, İnözü tarafından
aktarılan konular oldu.
Zirve’de KONUTDER ve GYODER
Yönetim Kurulu Başkanları Aziz Torun ve
Ömer Faruk Çelik'in konut sektörünün
gelişimi hakkında değerlendirme
bulunmalarının ardından 6306 sayılı
Yasa İle İlgili Konular, Mekansal Planlar
Yapım Yönetmeliği, İmar Kanun Tasarısı,
Tüketici Koruma Kanunu ve Yönetmeliği,
Sektör Üzerindeki Dolaylı Vergi Yükü,
KDV Oranları, Gelir Vergisi Kanun
Tasarısı, İmar Artışına Bağlı Değer Artış
Vergisi, Sektörün Kurumsallaşması ve
Şeffaflaşması, Yabancılara Gayrimenkul
Satışı, İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı
başlıklarında ortak değerlendirmelerde
bulundular.
Zirvede tüm bakanların sektörlerine
ilişkin kısa değerlendirmelerinin
ardından Ekonomiden Sorumlu
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan İmar
Kanunu’nda Gerçekleşen Değişikliklere
ilişkin bir sunum gerçekleştirdi.
Sunumda imar planlarının yapımındaki
sürecin daha saydam ve hesap
verilebilir hale getirileceği kaydedildi.
İmar uygulamalarının daha adil ve
hızlı bir şekilde yapılması ve imar planı
değişiklikleri sonucunda oluşan değer
artışından belediyelerin pay almaları da
öngörüldü.
Babacan sunumunda ilk defa yapılan
imar planı uygulamasında Düzenleme
Ortaklık Payı (DOP) ve Kamu Ortaklık
Payının (KOP) birleştirilerek minimum
%30 ila maksimum %40’a kadar
alınmak üzere yeni bir düzenlemeyle
ortaklık payı yapılacağını kaydetti. DOP
+ KOP’un %40’ının üzerinde çıkması
halinde bu orandan fazla olan kısım ilgili
idarece kamulaştırıldığını açıkladı.
Plan değişikliği tarihi, kültürel dokuyu
ve silueti koruyarak, sosyal donatı ve
teknik altyapının imkân verdiği ölçüde
yapılacağını belirten Babacan, genel
plan değişikliğinde, değişiklik yapılan
saha 50 bin m2’den büyük olacağını,
tüm sokak, cadde ve mahalleyi
kapsayan değişikliklerde 50 bin m2 sınırı
aranmayacağını söyledi.
Babacan taşınmazın plan
değişikliğinden sonraki ilk satışından
veya yapı ruhsatı aşamasından önce
belediyeye değer artış payı ödeneceğini,
ödemenin ayni olarak yapılabileceği gibi,
peşin veya bir yılda eşit taksitler halinde
de ödenebileceğini, alınan payların
en az %10’unun kentsel dönüşümde
kullanılabileceği bilgisini verdi.
Zirvede, önümüzdeki dönemde
gerçekleştirilmesi planlanan büyük
altyapı projeleri, ulaşım, enerji
yatırımları, kentsel dönüşüm hamlesi
görüşülürken, sektördeki vergi yükleri
başta olmak üzere sektörün sorunları
Başbakan Ahmet Davutoğlu'na iletildi.
57
TOPLANTI
İNTES Yüksek Danışma Kurulu
Başkanlığına yeniden
Ahmet Çelik seçildi
Koloğlu, “Yasal
düzenlemeler
tamamlanınca
İNTES’e önemli
görevler düşecek”
dedi.
58
İNTES Yüksek Danışma Kurulu
2015 yılının ilk toplantısını 12 Ocak
2015 Pazartesi günü Sheraton
Otel’de yaptı. Kurulun başkanlığına
Ahmet Çelik, Başkan Vekilliklerine
ise Mehmet Güneş ile Necati Ünal
seçildiler.
Çelik, Yüksek Danışma Kurulu
Başkanı seçildikten sonra yaptığı
kısa konuşmada, “Gösterilen
teveccühe teşekkür ederim.
Yönetim Kurulu’nun gayretiyle
Kurulumuz daha aktif hale
getirilirse daha yararlı olacaktır.
Yönetim Kurulu, konuları Yüksek
Danışma Kurulu'na da aktararak
daha aktif çalışmasını sağlayabilir.
İhale mevzuatı başta olmak üzere,
Yüksek Danışma Kurulu araştırıp
görüşünü bildirebilir” dedi.
Başkan Celal Koloğlu 2015 yılında
gerçekleştirilmesi düşünülen
faaliyetler ve İNTES’in çalışma
stratejilerine ilişkin bilgi verdi.
Yönetim Kurulu olarak Müteahhitler
Birliği ile bir uyum içinde her iki
kuruluşun çalışma alanlarının
belirlendiğini söyleyen Koloğlu, her
iki kurumun karşılıklı danışarak
ve tartışarak icraat yapmayı
düşündüklerini kaydetti.
edileceği ve Mesleki Yeterlilik
Sistemi'nin geliştirilmesine yönelik
çalışmalarda yoğunlaşılacağı
aktarıldı.
Koloğlu Türkiye Müteahhitler Birliği
ve Asfalt Müteahhitleri Birliği ile de
Kamu İhale Mevzuatı'na ilişkin ortak
çalışmalar gerçekleştirileceğini
aktardı. Geleneksel Toplantıların
yine camianın buluşma noktası
olacağı, sektörün mali ve
teknik konularına ilişkin detaylı
bilgilendirmelerin ayrıntılı
bir şekilde yapılmaya devam
Koloğlu, İNTES MYM'nin etkinliği
konusunda çok önemli gelişmeler
olacağını ve bazı yasal süreçlere
ilişkin kararlardan sonra İNTES’e
önemli görevler düşeceğini de
kaydetti.
İNTES Dokuzuncu Dönem Yönetim
Kurulu Başkanı Şükrü Koçoğlu,
1999 yılından beri yapıda denetim
ve iş güvenliği konusunun İNTES’in
daima gündemde tuttuğu bir
konu olduğunu, yaşanan büyük
iş kazalarından sonra konunun
kamuoyunda çok daha fazla
gündeme geldiğini hatırlattı,
bu konudaki misyonun İNTES
üzerinden yürütülmesinin çok
önemli olduğunu söyledi.
Toplantıda Yüksek Danışma Kurulu
üyeleri sektör sorunlarına ilişkin
değerlendirmelerde bulundu.
59
İNTES MYM Çalışmaları
Genel Sekreter H. Necati Ersoy,
toplantıya katılan üyelere İNTES ve
İNTES MYM çalışmaları hakkında
bilgi verdi. Mesleki Yeterlilik
Kurumu ile 53 tane ulusal meslek
standardının tamamlandığını,
46 ulusal mesleğin standardının
hazırlanarak Resmi Gazete’de
yayımlandığını, 24 mesleğin
ulusal yeterliliğinin MYK Yönetim
Kurulunca onaylandığını kaydeden
Ersoy, 18 meslekte Mesleki
Yeterlilik Kurumu ve TÜRKAK
tarafından akredite olunduğunu
söyledi. Ersoy, yurt dışında belge
verebilme için yetki aldıklarını,
13 meslekte daha belge almak
istediklerini belirtti.
Ankara dışındaki, illerde mesleki
yeterlilik merkezleri kurma
çalışmaları hakkında bilgiler
aktaran Ersoy, illerde ilgili yapı
meslek liselerinin atölyelerini
geliştirdiklerini söyledi. İNTES
60
MYM’nin yılda 200-250 bin işçinin
sınavını yapabilecek düzeyde
olduğunu, mesleki eğitimle ilgili
yeni düzenlemeler getirecek
olan tasarının TBMM Çalışma
Komisyonunda bulunduğunu
belirten Ersoy, düzenleme ile
mesleki yeterlilik ücretlerinin
2017’ye kadar tamamının İŞKUR
işsizlik fonundan, 2017’den sonra
ise üçte ikisinin karşılanacağını
belirtti. Ersoy, hangi mesleklerin
tehlikeli ve çok tehlikeli olduğunun
Bakanlar Kurulu kararı ile
belirleneceğini kaydetti.
Genel Sekreter Ersoy, 2015
yılının yüksekte çalışma yılı
ilan edilmesinin planlandığını,
tanıtımlarının Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile yürütülerek,
yerel gazetelerde, ticaret ve sanayi
odaları, İŞKUR müdürlüklerinde
çalışmaya başladıklarını söyledi.
Ersoy, toplantıya katılanlara ayrıntılı
bilgiler aktarırken, Kamu İhale
Kurulu ile iki toplantı yapıldığını,
Asfalt Müteahhitleri Birliği ile
birlikte Ulaştırma, Denizcilik,
Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’a
rapor sunulduğunu anlattı. Raporda
iş deneyim belgeleri, aşırı düşük
teklifler ile sigorta oluşturulması
konularının sunulduğunu, iş
deneyim belgesi alanların
haksız rekabete yol açtıklarının
anlatıldığını dile getirdi.
İNTES Başkanvekili Mustafa
Demir, İNTES MYM’nin yılda
200-250 bin kişiyi sınava tabi
tutabilmesinin son derece önemli
olduğunu söyledi. Son dönemde
ardı ardına yaşanan iş kazaları
ile şantiyelerde iş güvenliği
önlemlerinin yetersizliğinin
ayyuka çıkardığını kantarın
topuzunun kaçtığını vurguladı.
Demir, “İNTES MYM’nin daha
hızlı ve etkin belge verebilmesi
takdire şayandır. Sektöre nitelikli
iş gücü yetiştirilmesi açısından çok
faydalı olacaktır. İNTES MYM’nin
kamuoyunda bilinirliliği artmalıdır.
Daha çok farkındalık yaratalım.”
dedi.
Yüksek Danışma Kurulu Başkan
Vekili Necati Ünal, yaşanan
iş kazalarında doğrudan iş
sahibinin sorumlu olmasının
işverenler açısından mağduriyet
yaratabileceğini, bu konunun
basında işlenmesi gerektiğini
söyledi.
Yüksek Danışma Kurulu Başkanı
Ahmet Çelik, “Ülkemizde
herkes müteahhit olabiliyor.
Tekliflerde kontrolsüz gidiş var.
Her seferinde evveliyatı artırıcı
kurallar getiriliyor. Üstlenilen işi,
zarar etmeden bitirmek mümkün
değil. İhaleleri kazananlar yeterli
deneyimi olmayan sektöre yeni
giren müteahhitlerdir. İhale
mevzuatı baştan aşağıya problem
yumağıdır.”diye konuştu.
Üyeler tarafından uygulamada
karşılaştıkları sorunların
aktarılmasının ardından
İNTES’in çalışmalarına ilişkin
değerlendirmeler ve beklentiler
aktarıldı.
Toplantıda İNTES Yönetim
Kurulu’nun dört ayda bir Yüksek
Danışma Kurulu ile ortak toplantı
yapması kararı da alındı.
61
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ÖZDOĞAN
İNŞAAT SANAYİ ve TİCARET LTD. ŞTİ.
Kuruluş Tarihi
1981
Firma Yetkilileri
Zeynel Özdoğan
Faaliyet Alanları
İnşaat, otoyol, baraj ve HES, dekapaj,
tünel, sulama, demiryolu ve metro
sistemleri, turistik tesisler, yer altı
maden işletmeciliği
Yönetim Kurulu Başkanı
Binali Özdoğan
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Hüseyin Özdoğan
Yönetim Kurulu Üyesi
Günaydın Özdoğan
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri Aşağı Öveçler Mah. 1328. Sokak
No: 18 06460 Öveçler ANKARA
T: 0 312 472 75 20
F: 0 312 472 75 39
[email protected]
www.ozdogan.com.tr
62
Gruba Dahil Olan Firmalar,
Ortak Girişimler
Özdoğan İnşaat
Özkar İnşaat
Özkar Sigorta
Özdoğan Enerji
Özdoğan Proje
Özkar Oman LLC
MANYAS SAĞ SAHİL SULAMA REGÜLATÖRÜ, BALIKESİR
ÇİNE ADNAN MENDERES BARAJI
İlk üstlenilen proje
TKİ - GLİ - TUNÇBİLEK ALABARDA
(1982 Sözleşme Tarihli)
JW MARRIOTT OTEL, ANKARA
Yurt dışında ilk üstlenilen proje
Umman Bidbid Sur Yolu İnşaatı
CALISTA LUXURY OTEL, ANTALYA
63
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
İMA
MÜHENDİSLİK İNŞAAT ve TİC. LTD. ŞTİ.
Kuruluş Tarihi
1980
Firma Yetkilileri
Mustafa Yavuz Özlen
Genel Müdür
Mehmet Altıntop
Genel Müdür
İletişim Bilgileri
Ata Sok. No: 4
Anıttepe Ankara
T: 0 312 231 21 04
F: 0 312 230 62 60
[email protected]
www.imagrup.com
64
Faaliyet Alanları
Tüneller
Boru Hatları
Havaalanı
Altyapı İnşaatları
Barajlar
Yollar
Otoyollar
İçmesuyu ve Sulama İnşaatları
Su ve Atıksu Tesisleri
Depolar
Kanalizasyon İnşaatı
Köprüler
Evsel Bağlantı İnşaatları
Derivasyon Kanalı
Taşkın Koruma ve Kontrol Yapıları
Hidroelektrik Santral İnşaatı
DODURGA BARAJI VE SULAMASI İNŞAATI
GÜDÜL REGÜLATÖR VE HES PROJESİ
HIŞILAYIK DERİVASYON KANALI İNŞAATI, KARAMAN
ŞANLIURFA İÇMESUYU PROJESİ
Gruba Dahil Firmalar
Özima İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
İma Proje Müşavirlik Müteahhitlik A.Ş.
Yaşam Enerji Elektrik Üretim
Pazarlama Danışma San. ve Tic. A.Ş.
Atya Enerji Elektrik Üretim Pazarlama
San. ve Tic. Ltd. Şti.
Özal Enerji Elektrik Üretim Pazarlama
San. ve Tic. Ltd. Şti.
İlk üstlenilen proje
Karayolları 4. Bölge Müdürlüğü
Esenboğa Yolu, Ankara
65
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
AKFEN
İNŞAAT TURİZM ve TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1986
Firma yetkilileri
İrfan Erciyas
Yönetim Kurulu Başkanı
Selim Akın
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Süha Güçsav
Yönetim Kurulu Üyesi
Kadri Samsunlu
Yönetim Kurulu Üyesi
Sıla Cılız İnanç
Yönetim Kurulu Üyesi
Mesut Coşkun Ruhi
Genel Müdür
Sezai Gürhan
Genel Müdür Yardımcısı
Erkan Erciyas
Genel Müdür Yardımcısı
Volkan Oktar
Genel Müdür Yardımcısı
Ebru Burcu Alparslan
Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı
66
İletişim Bilgileri
Koza Sok. No: 22
Gaziosmanpaşa ANKARA
T: 0 312 408 10 00
F: 0 312 441 07 82
[email protected]
www.akfeninsaat.com.tr
Faaliyet Alanları
Havalimanları: Terminaller, pist,
taksirut, apron, kapalı otopark ve
diğer tüm yardımcı binaları ile birlikte
anahtar teslimi inşaatları.
Üstyapı İnşaatları: Toplu konut, lüks
konut, otel, alışveriş merkezi, hastane,
okul, kütüphane, lojman ve askeri
binaların inşasından oluşan geniş bir
yelpazede, projelendirme, mühendislik
ve inşaat işleri.
ATATÜRK HAVALİMANI DIŞ HATLAR TERMİNALİ YİD PROJESİ, İSTANBUL
ZEYTİNBURNU IBİS VE NOVOTEL, İSTANBUL
OTLUCA HES, MERSİN
Çevre ve Altyapı İnşaatları: Arıtma
tesisleri, içme suyu, kanalizasyon
ve yağmursuyu şebekeleri, çelik ve
PE boru doğalgaz hatları ve enerji
nakil hatları kurulması ve işletmeye
alınmasına ilişkin projeler.
Endüstriyel Tesisler: Türkiye'nin önde
gelen endüstriyel tesisleri için çeşitli
büyüklük ve kapsamda endüstriyel
projeleri gerçekleştiren Akfen İnşaat,
pompa istasyonları, ısı santralları,
hidroelektrik tesisler, rafineri üniteler,
çelik konstrüksiyon yapılardan oluşan
müstakil projeleri.
İNCEK LOFT, ANKARA
İlk üstlenilen proje
Haymana 20 Daireli Polis Lojmanı
inşaatı / Ankara 1985
Yurt dışında ilk üstlenilen proje
Chisinau Havalimanı Modernizasyonu/
Moldova 1999
67
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ÜNAL
İNŞAAT ve TİCARET A.Ş
Kuruluş Tarihi
1980
Firma Yetkilileri
Necati Ünal
Yönetim Kurulu Başkanı
Oray Bilge Ünal
Yönetim Kurulu Üyesi
Bilhan Ünal
Yönetim Kurulu Üyesi
Özer Kutlu Ünal
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
Ceyhun Atıf Kansu Caddesi
1368. Sokak No: 5
Balgat / Ankara
T: 0 312 284 90 00
F: 0 312 284 92 92
[email protected]
www.unal-group.com
68
Faaliyet Alanları
Altyapı
Sulama
İçme suyu
Kanalizasyon
Boru Hattı
Barajlar
Otoyollar
Tüneller
Limanlar
Havaalanları
Eğitim Tesisleri
Sanayi Tesisleri
Toplu Konut
Kamu Binaları
Oteller
Anahtar Teslimi Endüstriyel Tesisler
Mühendislik Hizmetleri ve Mümessillik
Turistik Tesis İşletmeciliği
Sigorta Hizmetleri
Enerji Üretimi
Modern Seracılık
ÇOKAL BARAJI, ÇANAKKALE - TÜRKIYE
VENEZIA PALACE, ANTALYA - TÜRKIYE
NARİNKALE HES, KARS - TÜRKIYE
İlk üstlenilen proje
Pasinler Sulama Projesi,
Erzurum - Türkiye, 1983
Gruba dâhil firmalar,
Ünal İnşaat ve Ticaret A.Ş.
Palmiye Turizm Yatırımları İnşaat ve
Ticaret A.Ş.
EBD Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş.
NU Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.
Ünal Modern Seracılık Tarım ve Gıda
A.Ş.
MEYRA PALACE, ANKARA - TÜRKIYE
69
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ESER
TAAHHÜT ve SANAYİ A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1986
Firma Yetkilileri
İlhan ADİLOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Aza
Faaliyet Alanları
Su Yapıları
· Barajlar
· Hidroelektrik Santraller
· Sulama Sistemleri
· Drenaj Sistemleri
Can ADİLOĞLU
Teknik Grup Başkanı
Cem ADİLOĞLU
Finans Grup Başkanı
İletişim Bilgileri Turan Güneş Bulvarı
Cezayir Cad. 718. Sok. No:14
Yıldız, Çankaya, Ankara
T: 0 312 408 00 00
F: 0 312 408 00 10
[email protected]
www.eser.com
70
Ulaştırma
· Otoyollar ve Karayolları
· Demiryolu ve Metro Sistemleri
· Köprü, Viyadük ve Tüneller
· Limanlar
· Havaalanları
Kentsel Altyapı
· Su Temini ve İçmesuyu Sistemleri
· Arıtma Tesisleri
· Kentsel Altyapı Sistemleri
· Katıatık Depoları
· Dekontaminasyon ve Tehlikeli
Atıkların Temizliği
OLAYA KULELERİ, SUUDİ ARABİSTAN
CİDDE TAŞKIN KORUMA BARAJLARI, SUUDİ ARABİSTAN
KRAL ABDULLAH FİNANS MERKEZİ, SUUDİ ARABİSTAN
PORT HARCOURT / MAKURDİ DEMİRYOLU, NİJERYA
Bina
· Konutlar
· Ticari Kompleksler
· Askeri, Tıbbi ve Eğitim Tesisleri
· Turizm, Sosyal ve Kültürel Tesisler
ESM Eser Makina ve Ticaret A.Ş.
Eser Elektrik Toptan Satış A.Ş.
Eser Doğalgaz Toptan Satış A.Ş.
Eser Enerji Elektrik Üretim A.Ş.
Farcan Enerji Üretim A.Ş.
Sanayi Tesisleri
· Sanayi Fabrikaları
· Enerji ve Güç Santralleri
· Petrokimya Tesisleri
· Depolar
· Telekomünikasyon Tesisleri
· Enerji Hatları
· Boru hatları
İlk üstlenilen proje Afyon Örenler Barajı İnşaatı
Gruba dâhil firmalar, ortak girişimler
Eser Holding A.Ş.
Eser Proje ve Mühendislik A.Ş.
Eser Enerji Üretim A.Ş.
Göksu Enerji Üretim A.Ş.
Eser Eksport Import A.Ş.
Yurt dışında ilk üstlenilen proje
Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi,
Altyapı İşleri, Suudi Arabistan
Yurt dışında faaliyet gösterilen ülkeler
Suudi Arabistan, Türkmenistan, Azerbaycan,
Nijerya, Kamerun, Kenya
71
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
KAZOVA
İNŞAAT SANAYİ TİCARET ve TURİZM A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1977
Firma yetkilileri
Mustafa DEMİR
Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Fuat TÜRKMEN
Yönetim Kurulu Eş Başkanı
İletişim Bilgileri
T: 0 312 472 60 60
F: 0 312 472 60 72
[email protected]
www.kazova.com.tr
72
Faaliyet Alanları
Hastaneler
Sağlık Tesisleri
Fabrikalar ve Endüstriyel Tesisler
Toplu konut ve Sosyal Tesisler
Sanayi Siteleri
İş ve Ticaret Merkezleri
Otel ve Tatil Köyleri
Otoyollar ve Karayolları
Demiryolu ve Metro Sistemleri
Karayolu ve Demiryolu Tünelleri
Petrol ve Gaz Boru Hatları ile Yan
Tesisleri
Sulama ve Drenaj Sistemleri
Baraj ve Hidroelektrik Santraller
Su Temini ve Kanalizasyon Sistemleri
İçmesuyu Arıtma ve Endüstriyel
Arıtma Tesisleri
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ LOJMANLARI, İSTANBUL
TİMSAH ARENA STADYUMU , BURSA
Gruba dâhil firmalar, ortak girişimler
Kazova İnşaat San. Tic ve Turizm A.Ş.
Gürol İnşaat San. ve Tic. A.Ş.
Laledan Turizm ve Tic. A.Ş.
(Crowne Plaza - Ankara Oteli)
TOKİ HALKALI TESİSLERİ, İSTANBUL
700 YATAKLI DEVLET HASTANESİ, TOKAT
İlk üstlenilen proje
MKE Tekstil Mak Fab. Hangar ve Saha
Bet. İnşaatı
Yurt dışında ilk üstlenilen proje
Ürdün Akabe Endüstriyel Zon İnş.
Yurt dışında faaliyet gösterilen
ülkeler ve faaliyet alanları
Suudi Arabistan Hastane İnşaatı
73
RESTORASYON
Nevşehirli Damat
İbrahim Paşa,
Çırağan Şenlikleri
denilen meş'ale
şenliklerini
düzenletmiştir. İşte
bu olaylar dolayısıyla
bu alan Farsça'da
“ışık” anlamına
gelen 'Çerağan'
ismiyle anılmaya
başlanmıştır.
74
Yüksel İnşaat ile
hayalet binadan, İstanbul’un
en görkemli yapısına
Çırağan Sarayı
Çırağan Sarayı, bugün Kempinski Otel
kompleksi içinde yer alan İstanbul’un
en görkemli yapılarından birisidir.
Otelin kral dairesinin ve çok amaçlı
balo salonunun, tarihi Türk hamamı
gibi bölümlerinin yer aldığı bu bina;
muhteşem cephesi, kapıları ile Otel’e
büyük prestij katmaktadır. 19 Ocak
1910 tarihinde çıkan bir yangınla
harabeye dönen bina 1986 yılına
kadar Beşiktaş Futbol Kulübü’nün
Şeref Stadı arkasında bir hayalet bina
gibi kalmıştır. Turgut Özal döneminde
başlatılan Yap-İşlet-Devret modeliyle
yeni 5 yıldızlı otellerin yapılım
programı çerçevesinde, saray ve
arazisi Çırağan Geliştirme A.Ş. adlı
yatırım firmasına tahsis edilmiştir.
Çırağan Geliştirme A.Ş.’nin ortakları
İngiliz Sanbar Development (%37.5),
Japon Kumagai Gumi (%37.5) ve
British Commonwealth (%25) firmaları
olmuştur. Japon Kumagai Gumi
Şirketi Otel’in yapımında ana yüklenici
Bitmiş dış cephe görünüşü
olurken, alt yüklenici olarak Yüksel
İnşaat A.Ş.’yi seçmiştir. Otelin inşaatı
16 Eylül 1986 tarihinde başlamış, otel
operatörü firmanın değişimi dahil,
oldukça problemli bir süreçten sonra
30 Ekim 1991 tarihinde bitirilmiştir.
Otel inşaatı sırasında çatıda kaynak
kıvılcımı sıçraması nedeniyle bir
yangın çıkmış, otelin tarihindeki diğer
yangınlar ve “uğursuzluk şayiaları”
gündeme gelmiştir. Bu muhteşem
yapının çok renkli bir tarihi geçmişi
bulunmaktadır. Çırağan Sarayı'nın
renkli tarihini hatırlamadan yapılacak
her türlü tanıtım mutlaka eksik
kalacaktır.
Çırağan Sarayı’nın tarihçesi
Çırağan'ın bugün Beşiktaş ve Ortaköy
arasında bulunan yeri 17. yüzyılda
"Kazancıoğlu Bahçeleri" diye bilinirdi.
18. yüzyılda III. Ahmet döneminde
Beşiktaş kıyılarını süsleyen denize
nazır saraylar ve bahçeler, 17181730 yılları arasında Lale Devri
diye bilinen 'Çiçek ve Müzik Aşkı'
döneminin en önemli simgelerinden
sayılmıştır. Bu dönem, bir eğlence
olduğu kadar bir kültür parlaklığı
devriydi. Dönemin hükümdarı olan
III. Ahmet buradaki mülkünü gözde
Vezir-i Azam'ı İbrahim Paşa'ya hediye
etmiş ve ilk yalı Nevşehirli Damat
İbrahim Paşa tarafından eşi Fatma
Saray’ın 1906'da çekilen resmi.
Sultan (III. Ahmed'in kızı) için inşa
ettirilmiştir. Kendisi burada Çırağan
Şenlikleri denilen meş'ale şenliklerini
düzenletmiştir. İşte bu olaylar
dolayısıyla bu alan Farsça'da “ışık”
anlamına gelen 'Çerağan' ismiyle
anılmaya başlanmıştır.
Sultan II. Mahmud 1834'te bu alanı
yeniden yapılandırma kararı alır. Önce
mevcut olan yalıyı yıktırır. Yapının
etrafında bulunan okul ve cami
ortadan kaldırılır ve mevlevihane
yakında bulunan bir yalıya nakledilir.
Yeni saray için büyük ölçüde ahşap
kullanılır gibi görünmesine rağmen
esas bölümün temelinin yapımında
tamamen taş kullanılmıştır. 40 adet
sütun dikilerek klasik bir görünüm
verilmiştir. Sultan II. Mahmut sarayın
inşaatı bitmeden 1839’da vefat
etmiştir. Bu ölüm de dahil olmak
üzere, bu arazide yapılan saraylarda
meydana gelen tüm kazalar,
yangınlar, kanlı baskınlar, sarayın
inşası sırasında, mevcut caminin
yıkılması, mevlevihanenin nakli ve
orada bulunan Mevlevi Şeyhleri’nin
türbeleri nedeniyle yeni yapılan
sarayların uğursuz olduğu inancını
oluşturmuştur.
Tarihte Tanzimat Fermanı ile
tanıdığımız yenilikçi Sultan
Abdülmecit, 1857’de Sultan II.
Mahmut’un yaptırdığı ilk sarayı
yıktırmış, batı mimarisi tarzında
bir saray yaptırmayı planlamıştır.
Ancak Sultan Abdülmecit de parasal
sıkıntılar yüzünden saray inşaatını
bitiremeden vefat etmiştir (1861).
Abdülmecit’ten sonra tahta geçen
Sultan Abdülaziz, yeni sarayın
inşaatını 1871 yılında tamamlatmıştır.
Sultan Abdülaziz’in saray inşaatını
ziyaret için geldiği sırada düşüp
ayağını kırması “uğursuzluk
efsanesini” tekrar hatırlatmıştır.
Sultan Abdülaziz, mimari tarz olarak
batı değil, doğu mimarisini seçerek
Kuzey Afrika ve İslam mimarisini
uygulatmıştır. Sarayın müteahhitliğini
ise Sarkis Balyan ve ortağı Narsisyan
Kirkor yapmıştır. Yeni saray eski
ahşap sarayın taş temellerinin
üzerine oturtulmuştur. Taş temellerin
altında ahşap kazıklar çakılmıştır.
Renovasyon çalışmaları sırasında
kaldırılan temellerin altındaki ahşap
kazıklar ortaya çıkartılmış ve ahşap
kazıkların ilk günkü sağlamlığını
koruduğu görülmüştür. Sarayın yapımı
sırasında dünyanın her tarafından
nadide mermer, porfir, sedef gibi
malzemeler getirilerek kullanılmıştır.
Sarayın paha biçilmez işlemeli
kapılarından her biri 1000 altın
bedel ile usta Vortik Kemhacıyan’a
yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamit
75
Sarayın iç süslemesi ile kapıların resmi.
Sarayın iç görünüşü
Birinci Dünya Savaşı
sonunda İstanbul'un
işgal altında
bulunduğu dönem
içerisinde Çırağan
Sarayı harabeleri
'Bizo Kışlası' ismiyle
bir Fransız istihkam
kıtası tarafından
kullanılmıştır.
76
bu kapılardan bir tanesini onları çok
beğenen dostu Alman İmparatoru
Kayzer II. Wilhelm’e hediye etmiştir.
II. Wilhelm de kapıyı Berlin Müzesine
sergilenmek üzere koydurmuştur.
Sarayın yapımı sırasında büyük
paralar harcanmıştır. Sadece sahil
düzenlemeleri için 400.000 Osmanlı
Lirası harcanmıştır. Yapımına
1863’te başlanan Çırağan Sarayı
1871’de bitirilirken bazı kaynaklara
göre 2.5 milyon, bazı kaynaklara
göre 4 milyon altın harcanmıştır.
Harcanan para dışarıdan borç olarak
alınmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun
borç yükünü artırmıştır. Son kez
1876 yılının Mart ayında buraya
gelerek kısa bir süre dinlenen
Sultan Abdülaziz, halk arasında
mevlevihanenin yıkılarak saray
arsasına katılmasının uğursuzluk
getireceği gibi dedikoduların çıkması
nedeniyle Çırağan Sarayı’nı terkederek
Dolmabahçe Sarayı’na yerleşmiş, kısa
süre sonra orada vefat etmiştir.
Sultan Abdülaziz’in yerine yeğeni
olan Sultan V. Murad 30 Mayıs
1876’da tahta çıkmış, 31 Ağustos
1876’da akli dengesini yitirdiği için
tahttan indirilerek bugün Beşiktaş
Lisesi olarak kullanılan Harem
Binasına nakledilmiş, yerine Sultan
II. Abdülhamit tahta çıkarılmıştır.
V. Murad 28 yıl burada tutulduktan
sonra 29 Ağustos 1904 tarihinde vefat
etmiştir. V. Murad’ın Çırağan Sarayı'nda
tutulduğu süre içinde, Sultan V.
Murad’ı tekrar tahta çıkartmak isteyen
taraftarları iki kez saraya baskın
yapmışlardır. Çırağan Vakası olarak
bilinen ilk baskın 19 Mayıs 1878
tarihinde gazeteci Ali Suavi tarafından
düzenlenmiştir. Baskın sırasında Ali
Suavi ve taraftarları saraya girmiş,
Beşiktaş’taki inzibat komutanı Mirliva
Hasan Paşa (tarihte 7-8 Hasan Paşa
olarak bilinir) olaya askerleriyle
müdahale etmiştir. Çatışma sırasında
Hasan Paşa elindeki bastonu ile Ali
Suavi’nin başına vurarak öldürmüş,
kendisi de baskıncılar tarafından
Meşrutiyet döneminde parlemento binası olarak kullanım görünüşleri
Bizo Kışlası önünde işgal askerleri
Sarayın harabe görünümü
vurularak öldürülmüştür. Ali
Suavi’ni baskınından sonra 1878
Temmuz’unda ikinci Çırağan vakası
yaşanmış, Sultan V. Murad, Kleanti
Skalyeri- Aziz Bey komitesi tarafından
ikinci kez Çırağan Sarayı’ndan
kaçırılmak istenmiş, ancak başarılı
olamamıştır.
Sultan II. Abdülhamit meşrutiyet
ilanından sonra burayı parlamento
binası olarak tahsis etmiştir.
14 Kasım 1909'da Çırağan Sarayı
parlamento binası olarak kullanılmaya
başlanılmıştır. Bu dönemde
Saray’da II. Abdülhamid'in büyük
sanat koleksiyonundan Rembrant
ve Ayvazovsky'nin eserlerine yer
verilmiştir. 20 Ocak 1910 yılında Milli
Meclis Salonu'nun üst bölümünde ve
çatı katındaki kalorifer bacasından
çıkan bir yangınla saray 5 saat içinde
yanmıştır. Çok değerli antikalar, II.
Abdülhamid'in özel koleksiyonu ve V.
Murat'ın kütüphanesi de yanarak kül
olmuştur. Yangın kimileri tarafından
“sarayın uğursuzluğu” ile açıklanırken,
bazıları sarayın kasten yakıldığını iddia
etmiştir.
Birinci Dünya Savaşı sonunda
İstanbul'un işgal altında bulunduğu
dönem içerisinde Çırağan Sarayı
harabeleri 'Bizo Kışlası' ismiyle bir
Fransız istihkam kıtası tarafından
kullanılmıştır.
1930'da Saray'ın bahçesi, Beşiktaş
Futbol Kulübü tarafından tarihi ulu
ağaçları kesilerek Şeref Stadyumu
adıyla futbol sahası haline getirilmiştir.
Daha sonradan da Prof. Bonatz ve
ünlü Türk Mimarı Prof. Sedat Hakkı
Eldem tarafından burası turistik
bir otel yapılmak üzere çalışmalar
yapılmıştır.
1946 yılında Saray'ın bodrum katında
bulunan mevlevi dervişlerine ait
mezarlar, bir istihkam yüzbaşısının
altın aramak için yaptığı kazılarda
tahrip edilmiş, aynı yıl içerisinde
Saray çıkarılan bir kanunla İstanbul
Büyükşehir Belediyesi'ne bırakılmıştır.
1986 yılında Saray ve stad arazisi Yapİşlet-Devret modeliyle otel yapılmak
üzere Çırağan Geliştirme A.Ş.’ye
tahsis edilmiştir. Japon, Kumagai
Gumi ve Türk Yüksel İnşaat tarafından
otel inşaatı yanında eski sarayın
restorasyonuna başlanmış 1990
yılında otel, 1992 yılında ise saray
hizmete açılmıştır.
Restorasyon çalışmaları
Çırağan Sarayı restorasyonu
Türkiye’de bir ilk olmuştur. Daha
önce bu boyutta bir restorasyon
yapılmamıştır. Saray cephesindeki
işlemelerin zenginliği, kullanılan
malzemelerin çeşitliliği ve tahribatın
çokluğu restorasyon çalışmalarını
zorlaştıran nedenler olmuştur.
Bu bölümde anlatacağımız
çalışmaların sarayın dış cephesi ile
sınırlı olduğunu başta hatırlatmakta
yarar görüyoruz. Saray iç bölümünde
yatırımcı firma iç dekorasyon proje
ve uygulamalarını yabancı firmalara
yaptırmıştır. 5 yıldızlı otelin eklentisi
olarak planlanan saray bölümünde
kral dairesi, balo salonu, Türk
hamamı ve kumarhane gibi otel
fonksiyonları yer almıştır. Bu nedenle
sarayın iç planlaması orijinalden çok
farklı olmuştur. İç dekorasyonlarda
döşemelerde mermer, merdivenlerde
cam, ahşap, pirinç metal kaplamaların
ve gösterişli cam avizelerin dışında
duvar ve tavanlarda tüm dekorasyon
boya ile yapılmıştır.
Saray restorasyonunda Yıldız
Üniversitesi ile işbirliği yapılmıştır.
Prof. Lemi Merey başkanlığında,
77
Dış cephe uygulamasından görünüş
Sarayın iç görünüşü
Harap cephenin görünümü
Saray içinden bitmiş görünüş
Restorasyon başlangıcında sarayın cephe görünümü
Japon, Kumagai
Gumi ve Yüksel
İnşaat tarafından
otel inşaatı yanında
eski sarayın
restorasyonuna
başlanmış 1990
yılında Otel, 1992
yılında ise Saray
hizmete açılmıştır.
78
öğrencilerinden oluşan bir ekip
rölövelerin alınmasında, imalat
resimlerinin çıkılmasında ve doğal
ve imitasyon malzemelerin seçilip
uygulanmasında restorasyon
felsefesini belirlemiş, Yüksel
İnşaat’a destek vermişlerdir.
Yapılan çalışmaları başarılı bir özel
sektör-üniversite işbirliği olarak
değerlendirmek gerekir.
Saray restorasyonuna cepheleri
sabit bırakarak, içinin boşaltılması
ile başlanmıştır. Yüksek cepheler
arkasına monte edilen çelik yapı ile
güçlendirilerek sağlama alınmış,
betonarme iç yapı bu dış çekirdek
içinde inşa edilmiştir. İç yapı Anıtlar
ve Eski Eserler Kurumu tarafından
onaylanan projelere uygun olarak
yapılmıştır. Uygulamada betonarme
ile birlikte yaklaşık 900 ton çelik
konstüksiyon kullanılmıştır.
Saray cephesindeki kolonlar ile
merdiven bloklarında kullanılan
orijinal mermerler Marmara
Adası’ndan bloklar halinde temin
edilmiştir. Bu mermerler şantiye
alanında kurulan atelyede mermer
ustaları tarafından orijinallerine
uygun şekilde imal edilmiştir. Çok
çeşitli boyutta, taş oyma işçiliği
gerektiren parçalar bu atelyede
imal edilmiştir. Özellikle binanın
4 cephesinde yer alan mermer
“saltanat merdivenleri” 550 m2
marmara mermeri kullanılarak
orijinaline uygun olarak yapılmıştır.
Merdiven bloklarında çok sayıda
değişik mermer parça kullanılmıştır.
Sarayın “hünkar hamamı”ndaki tüm
mukarnaslar, kurnalar, korkuluklar,
duvar mermerleri kısmi onarımlar
yapılarak yenilenmiştir. Hamamın
harap durumundaki kubbeleri
yıkılarak 63 adet ışıklı ve 2 adet
kubbe betonarme olarak yeniden
yapılmıştır. Mermer uygulamasının
güzel örneklerini bahçe kapısında
ve hamam bölümünde görmek
mümkündür. Yaklaşık 700 m3
beyaz beton ile bitirilen suni taş
Dış bahçe kapısında mermer uygulaması
Geleneksel metodla mermer işçiliği
Çırağan Sarayı
restorasyonu
Türkiye’de bir ilk
olmuştur. Daha
önce bu boyutta
bir restorasyon
yapılmamıştır.
işçiliğinin yanı sıra, 16 adet beyaz
Marmara mermerinden yapılmış olan
mermer sütunların bilezik ve başlıkları
yeniden yapılmıştır. Pembe ve yeşil
renkteki puding ve serpantin sütun
çelmelerinin 50 adedi ile tüm pencere
peçeleri sağlam kalan 4 adedi dışında
tamamen değiştirilmiştir.
Saray’ın cephesinde en çok
uğraşılan konu cephe taşlarının nasıl
yenileneceği konusu olmuştur. Bu
konuda müteahhit firma doğal taş
Türk hamamı girişi
Mermer elemanların yakın görünüşü
Sarayın giriş merdivenlerinin görünüşü
kullanılması gerekeceğini düşünerek
çözüm bulmaya çalışırken, Prof.
Lemi Merey Hoca, yapma taş
kullanımında cesaret vermiştir.
Daha önce Dolmabahçe Sarayı,
Beylerbeyi Sarayı ve başka kasırların
cephelerinde başarı ile uygulanan
yöntem önerilmiştir. Bu yönteme göre
doğal taş rengine uygun şekilde suni
taşlarının dökümünün ve işlenmesinin
daha uygun olacağına karar
verilmiştir. Bakırköy kalkeri kullanarak
yapılan çeşitli örnekler ile uygun renk
ve doku seçimine karar verildikten
sonra cephe kaplamalarında
kullanılacak taşlar rölöve boyutlarına
uygun olarak dökülmüş, üzerlerindeki
işlemeler uygulanmıştır.
Çırağan Sarayı ile Yıldız Park’ını
birbirine bağlayan köprünün
taş kısımları imitasyon beton ile
onarılmış, kirlenen orijinal kısmıyla
birlikte taraklanmıştır. Marmara
mermerinden yapılmış olan
“Saltanat”, “Harem” ve “Koltuk”
kapıları temizlenmiş, eksik kısımlar
mermer ile aşılanmış, döküm kapılar
kumlanarak yenilenmiştir.
Resimlerde de görüleceği şekilde
cephede çok değişik taş oyma
uygulaması bulunmaktadır. Özellikle
pencerelerin üzerinde bulunan “peçe”
tabir eden oyma süslemeler gerçekten
çok başarılı uygulamalar olmuştur.
Çırağan Sarayı’nın restorasyonu 1992
yılında tamamlanarak otelin hizmetine
sunulmuştur. Yıllarca harabe halinde
kalan bu muhteşem yapının aslına
en uygun şekilde restore edilerek
ülkemize kazandırılması Yüksel İnşaat
için gurur vesilesidir. Saray’ın 1906
yılında çekilmiş fotoğrafı ile bitmiş
fotoğraf (Sayfa 71) karşılaştırıldığında
yapılan çalışmanın başarısı
görülecektir. Aradaki tek fark deniz
cephesindeki duvarların ortası
orijinalinde güvenlik nedeniyle dolu
iken, yeni projede dış ve iç bahçenin
bütünlüğünü ve görünürlülüğünü
sağlamak amacıyla boşaltılmıştır.
79
KÜLTÜR / SANAT
Resim 1. % 12,5 faizli, 100 kuruşluk Elyazması Kaime (1840) Resim 2. Emisyon olarak tedavüle verilen 100 kuruşluk ilk matbu kaime (1841)
Güçlü Kayral
Araştırmacı Nümismat
İzmir Nümismatik Derneği Başkan
Yardımcısı
Türk Nümismatik Derneği Üyesi
Osmanlı kağıt
paraları
Paranın üç işlevi vardır:
1. Kıymet ölçüsü veya ortak birim,
2. Değişim aracı,
3. Değer hazinesi veya tasarruf aleti.
Kağıt para, Batıda
ilk olarak 1660’lı
yıllarda
İsveçli bankerler
tarafından
kullanılmıştır.
80
Ama, bu üç işlevin geçerli olabilmesi
için herkes tarafından kabul görmesi,
ya da kabulünün otorite tarafından
mecbur tutulması gereklidir. Diğer
yandan, para; mal-para ve itibari para
olarak iki genel kısma ayrılabilir.
Mal-para, tedavül ettiği değer kadar
madeni değere de sahiptir; yani, para
değerinin yanında bir de mal değeri
vardır. Mal- paraların en gelişmişleri
altın ve gümüş sikke olup evrensel
para birimi olarak benimsenmiştir.
İkinci para çeşidi ise itibari paradır.
İtibari paranın (kağıt para, banknot),
üzerinde yazılı olan, yani kendisine
atfedilen değerin dışında aynî bir
kıymeti yoktur; piyasada altın ve
gümüş parayı temsilen tedavül eder.
İtibari paranın doğmasına sebep,
mal paranın yani sikkelerin, birikim
çoğaldıkça kullanışsız duruma
düşmesindendir. Bu sebeple orta
çağdan itibaren insanlar sikke
birikimlerini güvenli buldukları
sarraf ya da bankerlere emanet edip
karşılığında makbuz almışlardır. Bu
makbuzlar da, doğal süreç gereği, ciro
suretiyle tedavülü haiz olmuşlardır.
Bu makbuzların hiçbir aslî kıymeti
olmamasına rağmen üzerindeki ciro
ve makbuzu düzenleyenin itibarı, para
mukabili bir değer oluşturmuştur.
Tarihte ilk kağıt paranın M.Ö. 140
yılında Wu-ti Hanedanı zamanında
Çinlilerce kullanıldığı ve Moğollar
zamanına kadar aralıklarla tedavül
ettiği genelde kabul edilir. Moğol
Hanı Kubilay Han da 1260-1290
yılları arasında iki kere kağıt para
emisyonuna başvurmuştur.
Resim 3. Kırım Savaşı'nın finansmanı için tedavüle çıkarılan 20 kuruşluk ordu kaimesi. (1854)
Arkasında “Orduyu Hümayunlara Mahsustur” yazılı mühür bulunmaktadır.
Uygurlar’ın, XI. yüzyılda kumaş
parçaları üzerine mühürler basarak
bunları para yerine kullandıkları
bilinir. Suvar Türkleri “Ekin” denilen
kumaş ve İdil Bulgarları ile Hazarlar’ın
da deri-paraları kullandıkları tarihi
kaynaklarda yer almaktadır. İran’da
Osmanlı döneminde
ilk kağıt
para, Tanzimat
Reformlarının
finansmanı için
çıkarılmıştır.
ise İlhanlı Sultanı Geyhatu zamanında,
1290’lı yıllarda, kısa süreli bir kağıt
para tecrübesi yaşanmıştır.
Kağıt para, Batıda ilk olarak 1660’lı
yıllarda İsveçli bankerler tarafından
kullanılmıştır. Ardından Amerika’da,
1690 yılında asker maaşlarına karşılık
olmak üzere İngiliz kolonisi olan
Massachusetts hükümeti tarafından
çıkarılır ve bunu diğer koloniler izler.
Amerika’daki tecrübeden birkaç
sene sonra İngiltere’de de kağıt para
piyasaya sürülür; Goldsmith denilen
ve para değiştirme işleriyle meşgul
olan sarrafların, mevduat sahiplerine
vermiş oldukları Goldsmith’s Notes
denilen makbuzlar, İngiltere’de bir
süre para yerine tedavül eder.
Fransa’da kağıt para serüveni ise John
Law’ın 2 Mayıs 1716’da kurduğu La
Banque Générale isimli özel bir banka
ile başlar.
Rusya’da, Çariçe II. Katerina
zamanında kurulan bankaya assignat
denilen kağıt parayı çıkarma imtiyazı
1768’de verilir ve tedavülleri mecburi
tutulur. Ayrıca, Napolyon savaşlarının
(1808-1815) giderlerini karşılamak
üzere de kağıt para basılır.
Tarihte tüm kağıt para serüvenlerinin
hemen hepsindeki ortak başlangıç
noktası, genellikle savaşların
tetiklediği malî buhranlar
karşısında, devletlerin düştükleri zor
durumlardan, doğan çaresizlikten
kaynaklanmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda kağıt
para uygulaması
Osmanlı'da kağıt para,
geçirdiği üç dönem ve evrede
değerlendirilmektedir:
Tanzimat reformlarının finansmanı
için basılanlar;
(1840-1863 / Abdülmecid ve
Abdülaziz Dönemleri)
I. Meşrutiyet Dönemi’nde OsmanlıRus Savaşı’nın finansmanı için
basılanlar;
81
Resim 4. İkinci kaime uygulamasının son tertibinde tedavüle çıkarılan 100 kuruşluk filigranlı kaime.
Arkalarında Osmanlı Bankasının numaralama mührü bulunmaktadır. (1877)
(1876-1877 / V. Murad ve Abdülhamid
Dönemleri)
İlk olarak 1840 yılının başında %12,5
faizli kaimeler çıkarıldı. “Kavaim-i
nakdiyye-i mu’tebere” adı verilen ve
karşılığı İstanbul gümrük gelirlerine
endekslenmiş bu yeni para, ülkenin
her tarafında nakit para yerine
geçecekti. Ancak kaimenin hazinenin
ihtiyacına cevap verememesi üzerine,
arka arkaya kaimeler tedavüle
verilmeye devam edildi.
II. Meşrutiyet Dönemi’nde Dünya
Savaşı’nın finansmanı için basılanlar;
(1912-1916 / Mehmed Reşad ve
Vahideddin Dönemleri)
Tanzimat reformlarının finansmanı
ve ilk kağıt para uygulaması
Osmanlı döneminde ilk kağıt para,
Tanzimat Reformlarının finansmanı
için çıkarılmıştır.
Osmanlı belgelerinde genelde evrâk-ı
nakdiyye, kâime-i nakdiyye gibi
isimlerle geçen kağıt para, 1775’ten
beri Osmanlı maliyesinde kullanılan ve
bir iç borçlanma modeli olan esham
sisteminin biraz geliştirilmesiyle
ortaya çıkar.
Tanzimat’ın ilanıyla halka vadedilen
reformların hayata geçirilmesi
de, büyük mali kaynağa ihtiyaç
hissettirmekteydi. Çünkü, Tanzimat’la
beraber iltizamın kaldırılıp
muhassıllık sisteminin kurulmasıyla,
devlet, yeni vergi sistemine işlerlik
kazandıramadan eski düzeni ortadan
kaldırmıştı. Böylece, hazine mevcut
gelirlerini kaybettiği gibi, yeni sistemin
getireceği varidattan da emin değildi.
Oysa, devlet çarkının bir şekilde
dönmesi gerekiyordu. Dolayısıyla yeni
gelir kaynaklarına ihtiyaç vardı.
82
Üsküdar Fukaraperver Cemiyeti 10 para
Şile Bali Bey Mahallesi Camii 10 para
O dönem dış borç gibi alternatif
olmadığından yeniden iç borçlanmaya
gidilmesi yani esham çıkarılması
değerlendirildi. Ancak, eshamı yeniden
kullanmadan önce geçmişte yaşanan
olumsuz tecrübeler doğrultusunda
bazı değişikliklerin yapılması
gerekliydi. Bunun için bilinen yöntemin
üzerinde oynanıp, geçerlilik süresi
bulunan, nama yazılı olmayan ve
tedavül işlerliği olup sikke yerine
kullanılabilen kaimeler, bir başka
deyişle, faizli kağıt paralar türetildi.
Bu ilk kaimeler el ile yazıldıklarından
dolayı yani kolaylıkla taklit edildiler
ve maliyeyi zarara uğratmaya
başladılar. Bunun üzerine, tedavüle
çıkmalarını takip eden bir sene içinde
el yazılı kaimelerden vazgeçilerek
matbu‘ kaimeler bastırıldı ve tedavüle
verilmeye başlandı.
1840 (H.1256) yılında tedavüle
verilen kağıt paralar, her defasında
kalpazanlığa karşı yeni bir önlem
denenerek, on sene içinde altı defa
değiştirildi.
Kağıt paraların bu denli taklit
edilmesinin sebeplerinden biri de,
paraların değerleriydi. Kuruşun alt
birimi olan “para”nın geçtiği (40 para
= 1 kuruş) ve alım gücünün olduğu bu
ortamda, kağıt paraların 50 kuruştan
başlayıp sırasıyla 100, 250, 500, 1000,
2000 ve 5000 kuruşa kadar çıkıyordu.
Kağıt para uygulamasının ilk on
senesinde bu denli yüksek kupürlü
olması, kullanımı, kolay tedavüle
Resim 6. Mehmed Reşad döneminde, 19 Ağustos 1916 tarihli kanuna istinaden çıkarılan 4. emisyon 50 lira.
verilmesi ve çabuk fon toplanması
nedeniyle özellikle maliye tarafından
tercih edilmekteydi. Bunun yanı sıra,
faiz ödeme zamanlarında da işlemler
pratik olmaktaydı.
Diğer bir sorun ise kaime faizleriydi.
Hükümet, üçüncü emisyonla birlikte
faizleri % 12,5’tan 10’a; ardından gelen
emisyonlarda ise %6’ya indirdi. 1850
yılında, piyasadaki faizli kaimenin bir
kısmının çekilerek yerine 10 ve 20
kuruşluk faizsiz kaime piyasaya sürdü.
Galata Sinegogu 10 para
Kırım Savaşı’nın finansmanı ve ordu
kaimesi çıkarılması
Beşiktaş Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi 20 para
Kırım Savaşı (1853-1856), Osmanlı
Devletinin İngiltere ve Fransa’yla
aynı safta Rusya’ya karşı çarpıştığı
savaştır. Hükümet, savaşın olağanüstü
masraflarının karşılanabilmesi için,
1854 Mart’ının sonlarında, sadece
ordunun bulunduğu yerlerde geçerli
olmak üzere 10 ve 20 kuruşluk faizsiz
ordu kaimesi hazırladı.
Toplam 856.250 liraya ulaşan ordu
kaimeleri savaş bittikten sonra da bir
süre tedavülde kaldı. Uygulamaya son
verilmesi ancak Mayıs 1857 yılında
olabildi.
Savaş esnasında İstanbul’da sikke
darlığından dolayı alış-verişlerde
zahmet çekilmekte ve bulunabilen
sikkeler de değerinin üstünde bir
fiyatla satılmaktaydı. Galata ve
Beyoğlu civarındaki bazı esnaf, bu
sıkıntıyı aşmak için her biri birer
kuruşluk biletler bastırarak bozuk
para yerine kullanmaya başladı.
Hükümet; kalpazanlık, faizler, itibar
sorunları ve yarattığı ufak para
sıkıntıları nedeniyle kağıt paralardan
kurtulmaya çalışıyordu. Bunu da ancak
Sadrazam Fuad Paşa’nın iradesiyle,
dış borç alınarak ve yeni iç borç
senetleri arz edilerek 13 Eylül 1862’de
kaldırabildi. Böylece, 22 sene boyunca
İstanbul halkını sıkıntıya sokmuş olan
kaime ortadan kaldırılmış oldu.
Bu arada 1863 yılında Osmanlı
Bankası ile yapılan bir anlaşma
ile banka devlet bankası gibi işlev
görmeye başladı. Banka, kağıt
paraların kaldırılmasında önemli rol
oynayacaktı.
Resim 7. 1919 yılında Hicaz
ilmuhaberlerinin üzerine sürşarj
vurulmak ve arkalarına renkli
kartonlar yapıştırmak marifetiyle
tedavüle verilen 10 paralık pul para
93 Harbinin finansmanı ve ikinci
kaime uygulaması
Ancak, borç döngüsüne bir kere
girip kendini toparlayamayan
İmparatorluk maliyesi, dışardan
83
gelen paraları sanayide ya da
üretimde döndürmediğinden, borç
alarak borç kapatmaya çalışmış ve
1875 yılında konsolidasyona gitmek
durumda kalmıştı. Borç faizleri ve
anaparaları yarıya düşürülmüştü.
Arkasından, Balkanlar’da ortaya
çıkan sorunlar ve 93 Rus Harbi
(1293/1876) ile maliye daha zor bir
duruma düşmüş ve finansman için
tekrar kağıt para basılması yoluna
gitmişti. Fakat, kağıt para basma
imtiyazı, kuruluşu ile beraber Osmanlı
Bankası’na verilmişti. Bu sorun, banka
ile yapılan bir anlaşma neticesinde
basılacak paraların banka tarafından
numaralandırılması ve bankanın bir
komisyon alması yolu ile aşılmıştı.
V. Murad ve Abdülhamid
Dönemleri’nde 1,5,10,20,50 ve 100
kuruşluk kupürlerde basılıp 3 tertipte
tedavüle sürülen söz konusu paraların
değerleri, ilk andan itibaren, önceki
tecrübenin de etkisi altında, altın lira
karşısında sürekli düşüş göstermişti.
İlk kaime uygulamasında devletin
başına büyük dertler açan sahtecilik
ve kalpazanlık olayları, bu paralar
için de yaşanmıştı. Bu yüzden ilk
defa filigranlı kaime uygulamasına
başvurulmuştu. Ancak uygulama,
sadece 50 ve 100 kuruşluk kupürlerde
sınırlı kaldı. Filigranlı kaimeler,
eskiyen banknotların yerine tedavüle
verilmişlerdi.
Kaime ihracında yapılan büyük
hatalardan birisi de piyasada tek bir
para cinsi olmamasıydı. Kaimeler,
altın, gümüş, bakır sikkelerle beraber
tedavül etmekteydi. Bu yüzden de
halkın güvenini kazanamamış, karşılığı
olmayan kağıt para, spekülatörlerin
de etkisi ile enflasyon ve hayat
pahalılığına neden olmaktaydı.
Kaimelerin, altın lira karşılığı değerleri,
10 katının üstüne çıkmıştı. Dolayısıyla,
altın ve gümüş paralar, tasarruf aracı
olarak saklanmaya başlamıştı. Mali
84
yönetim, zaten fazla olmayan bakır
sikkelerin eskiyenleri yerine yenilerini
koyamadığı zaman da, ufak para
sıkıntısı baş göstermişti. Bu yüzden
halk arasında, alış veriş yapabilmek
için, çeşitli kurumların çıkardığı kağıt
jetonlar (para biletler) kullanılmaya
başlanmıştı.
savaşla beraber üzerine gelen ağır
harcamalar ve arkasından alınan
yenilgi neticesinde, Rusya'ya ödenmek
durumunda kalınan savaş tazminatı
ile iflas etmişti. Bunun sonucunda
da, devletin mali yapısının yönetimi,
1881 yılında, alacaklı devletlerin
temsilcilerinin oluşturduğu Duyun-u
Umumiyye İdaresi’ne devredilmek
durumunda kalınmıştı.
Birinci Dünya Savaşı'nın finansmanı
ve üçüncü kaime uygulaması
Zanni Eczanesi 10 para
Andre Spiteri Mağazası 10 para
93 kaimeleri olarak geçen bu
paralardan kurtulmak ve mali
itibarını korumak için devlet, bir
kampanya başlatmış, toplanan ianeler
ve sarraflardan sağlanan metal
paralarla halkın elinden bu kaimeler
toplanmıştı. Bu kaimeler Beyazıt
Meydanı’nda aralıklarla yakılarak
ikinci defa yaşanan kağıt para vakası
son bulmuştu. 1879’da başlayan geri
çekme operasyonu 1883’e kadar
sürmüştü.
Takip eden senelerde alacaklı
devletlere karşı mevcut borçları
ödeyemeyen imparatorluk maliyesi,
Birinci Dünya Savaşı sürecinde,
Osmanlı İmparatorluğu, başlarda
tarafsız kalmaya çalıştıysa da,
Almanya’nın oldu-bittisi ve
hükümetteki ittihatçı yöneticilerin
arzuları ile kendini savaşın içinde
bulmuştu. Bu arada devlet, dışarıya
olan borçlarla beraber, siyasi, mali
ve iktisadi sorunlar içindeydi. Buna
rağmen, savaşla beraber ülkenin
savunmasına yönelik tedbirler alma ve
savaşın getireceği külfetler için kaynak
yaratma zorunluluğu ortaya çıkıyordu.
İmparatorluğa borç sağlayan devletler
şimdi karşı taraftaydılar. Bu durumda
ihtiyaç olunan kaynaklar savaşta aynı
tarafta bulunduğumuz Almanya ve
Avusturya tarafından taahhüt edilmiş
ve sağlanmıştı. Almanya'dan ilk gelen
beş milyon altın, 1/3 karşılık oranı
ile banknota dönüştürülmüş, iki defa
başvurulan ve zorluklarla kurtulduğu
kağıt paraya tekrar dönülmüştü.
(1331/1914) Ancak, savaşın boyutları
ile beraber öngörülen bütçeler hiçbir
zaman yeterli olmamış, altının yanında
Alman Hazine Bonoları karşılığında
para basımına devam etmek
durumunda kalınmıştı. Bu şekilde, ilki
altına endeksli ve takip edenleri altın
karşılığı Alman Hazine Bonosu'na
endeksli, yedi tertipte kağıt para ihraç
edilmişti.
Üçüncü defa yaşanan bu kağıt para
tecrübesinde de, ilk ikisinde olduğu
‘Vahidettin döneminde, 28 Mart 1918 tarihli kanuna istinaden çıkarılan, 7. Emsiyon 100 Lira’
gibi aynı problemler yaşanmıştı.
Kalpazanlar bu dönemde de
hükümetin sorunu olmuştu. Diğer
yandan, halkın kağıt paraya karşı
tedirginliğini kullanan sarraflar,
paraların değerleri üzerinden
spekülatif kazanç sağlama uğruna
maliyeyi büyük zarara uğratmışlardı.
Bozuk para sıkıntısı yine halkın
derdiydi. Zaten, piyasa ihtiyacı altında
basılan bozukluk sikkeler, kağıt
paranın çıkmasıyla beraber azalmaya
başlamıştı. Üstüne, savaşa giden
askerlerin yanlarında kağıt para yerine
bu sikkeleri götürmeleri, piyasalardaki
alışverişi durma noktasına getirmişti.
Bu durum karşısında halk yeniden
kağıt jetonları kullanmaya başlamıştı.
Bu defa kağıt jetonlar, deniz yolları
işletmeleri, demir yolları ve belediyeler
gibi devlet kurumları tarafından
da piyasaya veriliyordu. Hükümet
bu uygulamalara karşı 1, 2½ ve 5
kuruşluk kağıt paralar ihraç etmiş,
bu yeterli olmayınca 5 ve 10 paralık
posta pullarını tedavüle sürmüş ve
gayri resmi kullanılan kağıt jetonları
yasaklamıştı.
Mehmed Reşad ve Vahideddin
Dönemleri’nde yedi tertip basılan
kaimelerin toplamı 161.018.663,60
lirayı bulmuştu. Bu kaimelerin
7.270.100 liralık kısmı çeşitli
tarihlerde piyasadan çekilmiş ve
imha edilmişti. Geriye kalan kısım,
Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kağıt
paraları basılana kadar, yani 1927
yılına kadar kullanılmıştı. Bu tarihten
itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci
emisyon kağıt paraları ile değiştirilmiş,
4 Eylül 1928 tarihinde de tedavülleri
resmi olarak sona ermişti.
Seçilmiş Bibliyografya
AKYILDIZ, Ali. Para Pul Oldu: Osmanlı’da Kağıt Para, Maliye ve Toplum, İstanbul: İletişim Yayınları, 2003.
DAVİSON, Roderic H. “The First Ottoman Experiment with Paper Money”, Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1071-1920), Ed. Halil İnalcık ve Osman Okyar, Ankara,
1980, s. 243-251.
EROL, Mine. Osmanlı İmparatorluğunda Kağıt Para (Kaime), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1970.
GENÇ, Mehmet. Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul: Ötüken Yayınları, 2009, s. 188-195
Hasan Ferid. Osmanlı’da Para ve Finansal Kredi, İstanbul: Darphane Yayınları, 2008.
Mehmed Nihad, Das Papiergeld in der Finanz-und Währungsgeschichte der Turkei 1839-1909, İstanbul, 1930.
PAKALIN, M. Zeki. Maliye Teşkilatı Tarihi, Cilt 3, İstanbul, 1977.
Süleyman Sudi, Usul-i Meskûkât-i Osmaniye ve Ecnebiye, Dersaadet, 1311, s. 104-135.
TEZÇAKIN, Mehmet S., KAYRAL Güçlü, Osmanlı İmparatorluğunda Kağıt Para, İzmir, 2005.
Görseller: Mehmet S.Tezçakın Koleksiyonu
85
İNTES MYM'DEN
İNTES MYM
yurda yayılıyor
Eğitimlere Elazığ
ve Malatya'dan
110 kişinin
üstünde farklı
mesleklerden
uzman katıldı.
86
2015 yılından itibaren ağır ve
çok tehlikeli işler için zorunlu
hale gelecek olan Mesleki
Yeterlilik Belgesi konusunda Türk
Akreditasyon kurumu tarafından
akredite edilerek, Mesleki Yeterlilik
Kurumu tarafından yetkilendirilmiş
olan İNTES MYM faaliyetlerini tüm
ülke geneline yaymaya devam
ediyor.
Ankara’da sürdürülen sınav ve
belgelendirme faaliyetlerini inşaat
sektörünün yoğun olduğu illerde de
yürütebilmek amacıyla merkezler
oluşturulmak üzere çalışmalar
yürütülüyor.
Sınav ve belgelendirme sürecine
destek verecek uzmanlar, İNTES
MYM tarafından düzenlenen
“Eğiticilerin Eğitimi” programına
alınmaktadırlar.
İNTES MYM’nin teknik kadrosu,
gelişen sosyo ekonomik yapısı
ile Doğu Anadolu’nun en önemli
merkezlerinden olan Malatya ve
Elazığ illerinde eğiticilerin eğitimi
programını tamamladı.
İNTES MYM’nin gerek mesleki
yeterlilik sistemi ve gerekse kalite
yönetim anlayışı gereği verdiği ve
geleneksel hale getirdiği eğiticilerin
eğitim programı 7 Ocak 2015
tarihinde Malatya’da 8 Ocak 2015
tarihinde Elazığ’da gerçekleştirildi.
Eğitimlere her iki ilden toplam 110
kişinin üstünde farklı mesleklerden
uzmanın katılımı sağlandı.
Eğitime katılan uzmanlar
Malatya’da İnönü Üniversitesi,
87
Elazığ’da Fırat Üniversitesi’nde
görev yapan akademisyenler, çeşitli
kamu kuruluşlarında, yapı denetim
firmalarında ve serbest çalışan
inşaat mühendisleri, elektrik
mühendisleri, makine mühendisleri,
inşaat teknikerleri, meslek
liselerinde görev yapan teknik
öğretmenlerden oluştu.
Katılımcılara İNTES MYM’nin
tanıtımının yapılmasının ardından
eğitimlerin kapsamını, mesleki
yeterlilikler sistemi, meslek
standartları ve yeterliliklerin
88
geliştirilmesi, ulusal yeterliliklere
dayalı soru hazırlama teknikleri,
sınav yönetme metotları ve sisteme
destek verecek diğer konular
aktarıldı. Böylelikle, tüm gerekleri
yerine getiren, şartlara uygunluğu
tespit edilmiş meslek uzmanları
“Uzman Havuzu” içerisine dâhil
edildi.
Eğitimler süresince video
gösterimleriyle konular pekiştirildi.
Uzmanların destek verebilecekleri
alanlar; sınav komisyon üyesi,
soru hazırlayıcı ve soru denetleyici
olarak belirlendi.
Mesleki Yeterlilik Sistemi, ölçme
değerlendirme ve soru hazırlama
teknikleri konusunda Dr. İrfan
Mısırlı tarafından yapılan sunumda
katılımcılara detaylı bilgiler
aktarıldı.
Eğitimlerin sonunda katılımcılara
“Eğiticilerin Eğitimi” katılım belgesi
verildi.
2014 yılında eğiticilerin eğitimi
programı Sakarya, Antalya, Adana,
Diyarbakır illerinde gerçekleşmişti.
89
İNTES MYM'DEN
İNTES Mesleki Yeterlilik
ve Belgelendirme Merkezi
eğitimleri
Prof. Dr. Ahmet
MAHİROĞLU
İNTES MYM
18 meslek için
3000 soruluk
bir soru bankası
oluşturmuştur.
Soru bankasındaki
sorular sürekli
denetimlerden
geçirilmekte ve
güncellenmektedir.
90
Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK)
kurulduktan sonra Avrupa Birliği
tarafından benimsenen yeterlilik
seviyeleri esas alınarak meslek
standartları oluşturulmuş, örgün
ve yaygın mesleki ve teknik
eğitim kurumlarının eğitim
programları bu standartlar esas
alınarak belirlenmiştir. Mesleki
Yeterlilik Kurumu tarafından
yetkilendirilen ve Türk Akreditasyon
Kurumu (TÜRKAK) tarafından
kredilendirilen kuruluşlar
bünyelerinde oluşturdukları ölçme
ve değerlendirme merkezlerinde
ilgili meslek adamlarının mesleki
yeterliliklerini teorik ve uygulamalı
sınavlarla test etmekte, yeterli
bulduklarını belgelendirmektedir.
Örgün eğitim yoluyla meslek
edinmiş olanların diplomaları o
bireyin belirli bir mesleki yeterliliğe
sahip olduğunun her zaman
garantisi olmamaktadır. Bazı
hallerde de özellikle uluslararası
belgelendirilmektedir. Özellikle
informal eğitim yoluyla meslek
edinmiş kimselerin eğitimleri de
bu yolla değerlendirilmekte ve
belgelendirilmektedir.
alanlarda çalışan meslek
adamlarının mesleki yeterliliklerinin
belirlenmesi ve belgelendirilmesi
eğitim kurumlarının akreditasyonu
yoluyla yapılmakta, diploma
yeterlilik belgesi olarak kabul
edilmektedir. Eğitim kurumlarının
akredite olmadığı durumlarda,
bireyin mesleki yeterlilikleri,
yetkilendirilmiş ve akredite edilmiş
kurumlarca test edilmekte ve
İnşaat sektörü her zaman
ekonominin motoru olmuştur.
Türk inşaat firmaları yurt içinde
olduğu kadar yurt dışında da
işlerini başarı ile yürütmektedirler.
Nüfusun çok büyük bir kısmının
kentlerde oturması, kentlerde
hızlı bir yapılaşmayı gerektirmiş,
son yıllarda meydana gelen
depremler ve depremlerin
etkilerine dayanamayan yapıların
ortaya çıkardığı zararlar, zamanın
ortaya koyduğu ihtiyaçlar ve bilim
ve teknolojideki yenilikler yeni
yapılarla ilgili yönetmeliklerin
değişmesine sebep olmuştur.
Yine son yıllarda meydana gelen
çok sayıdaki iş kazası ve bunun
sonucunda olan can kayıpları,
sakatlıklar çalışanların iş sağlığı
91
ve güvenliği konusunda yeni
tedbirlerin alınmasını, çalışanların
eğitilmelerini, çalışırken iş sağlığı
ve güvenliğini tehlikeye atmayacak
çalışma ortamlarının garanti
edilmesini, işverenlerin bu konuda
yetki ve sorumluluklarının yeniden
gözden geçirilmesi ihtiyacını
doğurmuştur. Gerek yapıların
yetersizliği gerekse çevrenin yeni
ihtiyaçlara cevap verecek şekilde
yeniden düzenlenmesi maksadıyla
yapılan kentsel dönüşüm çabaları
ve bu konuda alınan kararlar
inşaat sektöründe çalışanların
yeterliliklerinin yeniden gözden
geçirilmesini gündeme getirmiştir.
Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren
Sendikası, başlangıçta meslek
standardı hazırlama çalışmalarına
gönüllü olarak katılmıştır. İnşaat
sanayindeki gelişmeleri dikkate
alarak daha profesyonel bir
sorumluluk almak istemiştir. Bu
talebi doğrultusunda Mesleki
Yeterlilik Kurumu tarafından, inşaat
sektöründe meslek standartları
ve ulusal yeterlilik hazırlama
konularında yetkilendirilmiştir.
Sınav ve belgelendirme
92
faaliyetlerini yürütmek üzere
Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme
Merkezi İktisadi İşletmesi’ni (MYM)
kurmuştur.
Bu işletmenin amacı, inşaat
sektörünün ihtiyaçları
doğrultusunda, sektörde çalışan
ve/veya çalışmak isteyenlerin
niteliklerini bağımsız ve tarafsız
olarak, kurallar çerçevesinde,
belirlenmiş ulusal ve uluslararası
standartları temel alarak,
ölçmek, değerlendirmek ve
belgelendirmektir. Bu faaliyetlerini
bilimsel ve teknolojik verileri,
ulusal ve uluslararası yeterlilik ve
akreditasyon kurallarını esas alarak
yürütmektedir.
Türkiye İnşaat Sanayicileri
İşveren Sendikası bu kapsamda
46 mesleğin meslek standardını
belirlemiştir, altı mesleğin standart
hazırlama çalışması devam
etmektedir. Standardı hazırlanan
mesleklerden 24’ünün ölçme,
değerlendirme ve belgelendirme
şartlarını içeren ulusal yeterlilikleri
belirlenmiştir.
İNTES MYM halen 18 meslek için
3000 soruluk bir soru bankası
oluşturmuştur. Soru bankasındaki
sorular sürekli denetimlerden
geçirilmekte ve güncellenmektedir.
İNTES MYM’nin hedefi doğru ve
sağlıklı sınav materyalleri ile doğru,
sağlıklı, eşit ve tarafsız ölçme ve
değerlendirmeler yaparak sektörün
ihtiyacı olan nitelikli ve belgeli iş
gücünü istihdama kazandırmaktır.
Bu hedefini gerçekleştirmek
için mimar, mühendis, teknik
öğretmen, iş güvenliği uzmanı
ve teknisyenlerle birlikte
çalışmaktadır.
İNTES MYM, illerde yaptığı
eğitim faaliyetleri ile, hedefini
gerçekleştirirken yardım ve
desteğini aldığı, birlikte çalıştığı
ortaklarına, kendisini tanıtmakta,
uyduğu ulusal ve uluslararası
yönetmeliklere dikkati çekmekte,
kalite anlayışını, görev tanımlarını,
sınav ve süreçlerini, ortakların bu
sınavlarda alabileceği rollere işaret
etmekte; özellikle onlardan soruları
nasıl talep edeceğini, soruların
hangi usul ve esaslara uygun
olarak hazırlanacağını, soruların
merkeze nasıl ulaştırılacağını,
merkezde soruların hangi usul ve
esaslarla gözden geçirileceğini
ve değerlendirileceğini, soruların
satın alma işleminin nasıl
gerçekleşeceğini açıklamaktadır.
Bu kapsamda ortakların bu mesleki
yeterlilik sınav ve belgelendirme
sürecinde alabileceği her rolle ilgili
bilgi verilmekte, karşılıklı yetki ve
sorumluluklar açıklanmaktadır.
Bu kapsamda sınavların
geçerliliğinin ve güvenilirliğinin
nelere bağlı olduğu, ne yapılırsa
geçerliliğin ve güvenilirliğin garanti
altına alınacağı gösterilmekte, yazılı,
uygulamalı ve sözlü sınavların
özellikleri, yapılma usul ve esasları
hakkında bilgi verilmektedir.
Özellikle soru bankasına
konulacak çoktan seçmeli test
maddeleri hazırlanırken nelere
dikkat edileceği konusunda bilgi
verilmekte, soru hazırlaması
uygulamaları yapılmakta,
hazırlanan soruların nasıl
değerlendirildiği konusunda
uygulamalar yapılmaktadır.
Bu eğitimlerde, mesleki yeterlilik
sınavları ve belgelendirme süreci
hakkında ortakların soruları
cevaplanmakta ve merakları
giderilmektedir. İller düzeyinde
sektörde önemli roller üstlenen
bu meslek adamlarının aldıkları
eğitimlerle birinci derecede bu
süreçte kendilerinden beklenilen
görevleri başarı ile yapmaları
beklenmektedir. Ayrıca temasta
bulunduğu kişilere gördükleri
eğitimi aktarması suretiyle hem
inşaat sektöründe, hem de diğer
sektörlerde ciddi bir bilinçlenmenin
olacağı düşünülmektedir.
93
HUKUK
Av. Prof. Dr. Kemal
DAYINLARLI
Dayınlarlı Hukuk Bürosu
Milletlerarası
tahkim rehberi ve
faydaları
53. eserimiz olarak hukuk
dünyasındaki yayın hayatına Aralık
2014 başlarında gözlerini açan bu
Milletlerarası Tahkim Rehberi, yurt
içinde ve yurt dışında gerçekleştirilen
mega inşaat ve ticari sözleşmelerden
kaynaklanan ihtilafları, günün teknik
ve ekonomik koşullarını devletler
arasındaki antlaşmaları dikkate
alarak kısa sürede, güvenli biçimde
çözümleme yollarını göstermektedir.
a) Yapılaşma ve şehirleşme
Şöyle ki, insanoğlu var olduğundan
beri daima hep başını sokacak
bir yuva, işlerini yönlendirip
yürütebileceği çeşitli tesisler yapma
ihtiyacını duymuş, bunun sonucunda
değişik tipte ve büyüklükte yapıların
yer aldığı yerleşim yerleri doğmuş,
hatta ülkelerin çoğunda mega kentler
oluşmuştur.
94
Fakat, tabii afetler, beklenmeyen ve
öngörülmeyen olaylar, istenmeyen
savaşlar mevcut yapılar üzerinde
fiziksel, teknolojik, ekonomik
bakımdan engel olunamayan
olumsuz etkiler yapmıştır. Ülkelerdeki
toplumların şehirlerde yaşama
isteği mega şehirlerin doğuşuna ve
ihtiyaçlarının hem artmasına, hem
de çeşitlenmesine sebep olmuştur.
Zira, bu kez mega şehirlerde su
kanalizasyon, arıtma tesisleri,
sanayi bölgeleri, nükleer enerji
santralleri, ülke içi ve ülkeler arası
ulaşım tesisleri, metrolar ve barajlar
yapılmasına ihtiyaç duyulmuş,
bu ihtiyaçların giderilmesi inşaat
sektörünü inanılmaz büyüklükte
etkilemiştir.
b) Büyük şehirlerin ihtiyaçları
Öte yandan, asırlar öncesinden bu
yana tüm medeniyetlerin devamı
boyunca, insanlar gerçekleştirdikleri
yapıların estetik olması yanında,
ekonomik olmasını ve artan
ihtiyaca cevap vermesini de ön
plana almışlardır. Ancak, yerleşim
yerlerinin aşırı derecede büyümesi,
şehirleşmelerin çoğalması,
nüfus yoğunluğunun artması,
endüstrileşme, çevre sorunlarının
giderilmesi zorunluluğu, alt ve üst
yapı sistemlerinin modern teknoloji
gerektirmesi, yapı maliyetlerinin
artması, iş kalitesi, fiyat üzerindeki
haklı ve haksız rekabetin güçlenmesi
ve milletlerarası ticari sektöre
yayılması, yapıların işin başlangıcında
ciddi olarak tasarlanması gereği,
ihtiyaca cevap verecek derecede
ayrıntılı etüdler yapılmasını zorunlu
duruma getirmiştir.
Bu ve bunun gibi başka nedenler,
işlerin tasarımının yapılması, iş
sürelerinin programa bağlanması,
şartnamelerin hazırlanması, yapılan
planların kabulü, idari ve hukuki
yönden işin yönetimi ve işyerinde
kanun, tüzük ve yönetmeliklerin
uygulanması, vazgeçilmesi mümkün
olmayan hususlar olarak karşımıza
çıkmaktadır.
c) Modern teknik ihtiyaçlar
Tüm dünyada modern teknoloji, inşaat
sektörünün de yargılanmasına sebep
olmuştur. Çünkü, baş döndürücü
biçimde meydana gelen oluşumlar
ve hızlı yapılaşmalar, uzayda belli
yörüngelerde yerleşmiş olan uydular,
nükleer enerji tesisleri, açık denizlerin
dibinde kurulması düşünülen
muhtemel yerleşim yerlerine ilişkin
yatırım projeleri ve sözleşmeleri, bu
alandaki yelpazenin zenginliğini ortaya
koymaktadır.
II. Dış ticarette anlaşmazlıkların
milletlerarası tahkim yolu ile çözüme
kavuşturulması
a) Bugünkü dünyamızda milletlerarası
ticaret, ülkelerin sınırlarını dikkate
almadan inanılmaz bir hızla,
kendi kuralları ile gelişmesini
sürdürmektedir. Bu konuda,
son yıllardaki ulaşım ve iletişim
araçlarının önemli ölçüde etkisinin
bulunduğu kuşkusuzdur. Bir
yandan, milletlerarası ticaret bu
hızla gelişmesini ve yayılmasını
sürdürürken, diğer yandan, bu ticari
faaliyetlerin belli hukuk sistemlerine
bağlanması çabaları da olanca hızıyla
devam etmektedir.
Ancak, milletlerarası hukuk
kurallarının oluşturulup uygulamaya
konulması, belli bir düzen içinde
çalışma ve zaman gerektirdiğinden,
milletlerarası inşaat ve ticari
faaliyetler daima hızlı bir biçimde
önde gitmekte ve hukuk kuralları
arkadan onlara yetişmeye ve ayak
uydurmaya çalışmaktadır. Hukuk
düzeni hızlı ticari tempoya ulaşsa bile,
bu kez yeni ihtiyaçlar doğduğundan
hukuki yenilikler yeniden ticari
ihtiyaçları karşılamak için değişme
ve gelişmesini sürdürmektedir.
Bu durumda, milletlerarası ticari
ilişkilerin ifası esnasında, çoğu kez,
işin doğasından kaynaklanan menfaat
çatışmaları da meydana gelmektedir.
Bunun sonucu olarak, sözleşme
konusu işin tarafları arasında
uyuşmazlıklar doğmaktadır.
Genel kural olarak, taraflar
arasında sözleşmeden veya
onunla ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıkların giderilmesi için
başvurulacak yer, her ülkede, o
işin yapıldığı ülkenin yetkili devlet
mahkemeleridir.
III. Uyuşmazlıkların milletlerarası
tahkim yolu ile çözümlenmesi
1. Milletlerarası tahkimde hukuk
bütünleşmesi
a) Ülkelerin hukukunun
birbirinden farklı olması ihtilâfların
çözümlenmesini milletlerarası
yeknesak hukuka yönlendirmiştir,
b) Devletlerin yatırım uyuşmazlıklarına
ait ihtilâfların giderilmesinde ikili veya
çok taraflı anlaşmalar yapmalarını
zorunlu kılmıştır.
1. İkili veya çok taraflı anlaşmalarda
tarafların:
a) Kurumsal olmayan hukuk
kurallarını benimseyip kabul ettikleri,
b) Kurumsal hukuk kurallarını seçme
tercihini sözleşmenin taraflarına
bıraktıkları, gözlenmektedir.
Fakat, günümüzde milletlerarası
alanda yatırım ihtilâflarının
çözümlenmesinde artık devlet
mahkemelerine müracaat etme yolu
hiç de yeterli olmamaktadır. Onun için
Devletler dahi alternatif çözüm yolları
aramışlar ve milletlerarası tahkime
başvurma yollarını, ikili ve çok taraflı
yatırım antlaşmalarında özel madde
getirmek suretiyle kabul etmişlerdir.
Bu antlaşmaların temel amacı, taraf
ülkeler arasında sermaye ve teknoloji
akımını artırmak ve yatırımlara ev
sahipliği yapan ülkenin hukuk düzeni
içinde yabancı sermayeli yatırımlara
uygulanacak belli kuralların şartlarını
tespit etmektir. Bu antlaşmalarla
yabancı yatırımcılar sermaye ile
birlikte teknoloji, know-how, yönetim
becerisi ve yeni pazar imkânlarını
sunmaktadır. Mal ve teknolojiye ihtiyaç
duyan ülkelere, hükümet yetkileri
ile birlikte iş adamları da seyahat
etmekte; böylece, taraflar arasında
özlenen güven duygusu oluşmasına
gayret edilmektedir.
Esasen, yabancı yatırımcılar,
belli bir ülkeye yatırım yapma
aşamasında, girişmiş oldukları
faaliyetler dolayısıyla ticari ve ticari
olmayan risklerle karşı karşıya
kalabilmektedir. Ticari riskler, yerli
ve yabancı tüm yatırımcı tarafından
katlanması gereken risklerdir. Bu
arada ticari olmayan riskler ise,
yerli ve yabancı tüm yatırımcıların
önceden öngörülemeyen ve ticari
teşebbüsün faaliyeti ile ilgili olmayan
risklerdir. Bunlar, kamulaştırma
veya devletleştirme, savaş veya iç
karışıklıklar sonucu oluşan zarar ve
kayıplar; kâr ve satış bedellerinin
transfer edilmemesi veya transfer
edilmesinin geciktirilmesi gibi
durumlarda karşılaşılan risklerdir.
Genel olarak devletler arasında
yapılan ikili ve çok taraflı anlaşmalar,
kamulaştırma ve devletleştirme
halinde yatırımın gerçek bedelinin
gecikmeksizin ödenmesi ve
transferini, yabancı yatırımcılara milli
muamele ve en çok gözetilen ulus
prensipleri “en ziyade müsaadeye
mazhar millet maddesi„ (clause de
95
la nation la plus favorisée) “ mostfavoured-nation trading status„
çerçevesinde muamele edilmesini,
transferlerin gecikmeksizin
yapılmasını, savaş veya iç karışıklık
hallerinde zarar gören yatırımcılara
tazminat ödenebilmesini ve
yatırımcılarla onlara taraf olan
arasında herhangi bir uyuşmazlığın
ortaya çıkması halinde, daha objektif
olması ve hızlı işlemesi gerekçesi
ile yabancı yatırımcıların tercih
ettiği, uluslararası tahkim imkânının
kabul edilmesiyle garanti altında
alınmaktadır. Zamanımızda, özellikle
milletlerarası ticari yatırımların, âkit
devletler tarafından teşvik edilmesi ve
korunması kaçınılmaz olmaktadır.
Bu amacın yerine getirilmesi için:
A) İki veya Çok Taraflı Antlaşmalar
Devletlerin kendi aralarında veya
âkit devletle, diğer bir âkit devletin
vatandaşı, ticari şirketi veya kuruluşu
arasında yapılan yatırımlardan
kaynaklanan anlaşmazlıkların
çözümlenmesi için iki taraflı veya
çok taraflı sözleşmelerde kabul
edilen aşağıdaki tahkim kuralları yer
almaktadır:
a) Her iki tarafın da imzacı
olmaları halinde, devletler ile diğer
devletlerin vatandaşları arasındaki
yatırım uyuşmazlıklarının çözümü
için Uluslararası Merkez (ICSİD)
‘’International Centre For Settlement of
Investment Disputes’’
b) Birleşmiş Milletler Uluslararası
Ticaret Hukuku Komisyonu’nun
Tahkim Kurallarına göre bu maksatla
kurulacak bir tahkim mahkemesi
(UNCITRAL) ‘’United Nations
Commission on International Trade
Law’’.
c) Paris uluslararası Ticaret Odası
Tahkim Mahkemesi (ICC) ‘’Arbitration
and Mediation of International Chamber
of Commerce’’.
İşte “Milletlerarası Tahkim Rehberi„
eserimiz Türkiye’nin yaptığı ikili ve
çok taraflı yatırım anlaşmalarında
96
meydana gelen ihtilafların
çözümlenmesinde yatırımcılara, yol
gösterici bir rehber durumundadır.
B) Aralık 2014 başlarında
yayınladığımız, Milletlerarası Tahkim
Rehberi’nde aşağıdaki konuları
kapsamaktadır:
1. 05.07.2001 tarihinde Resmi
Gazete'de yayınlanan ve aynı gün
yürürlüğe giren ve 4686 sayılı (MTK)
Milletlerarası Tahkim Kanunumuza
göre ihtilafa taraf alanların
sözleşmelerindeki tahkim şartı veya
tahkim sözleşmesine göre kurulacak
tahkim mahkemesinin takip edeceği
usul kuralları hakkında ayrıntılı bilgi
vermekte ve tarafların ve onların
temsilci veya vekillerinin işlerini
kolaylaştırıcı bilgileri belli bir sistem
içinde sunmaktadır ( sh.25-43).
2. 2010 tarihinde yürürlüğe giren
UNCITRAL Tahkim Tüzüğü kuralları:
• Başlangıç maddeleri,
• Hakem mahkemesinin oluşması,
• Tahkim usulü
• Hakem kararı,
bölümlerinden oluşmakta olup
bu kurallar hakkında uzmanlara
faydalı bilgiler sunmakta ve usule
ilişkin önemli ayrıntıları göz önüne
sermektedir.
3. Sözleşmenin taraflarının
uyuşmazlığı çözümlenmesi hakkında
ICC tahkimini tercih etmeleri halinde,
bu kuruluş organize bir milletlerarası
teşkilat olduğu için en son değişikliğe
uğrayan ve 1 Ocak 2012 tarihinden
itibaren yürürlükte olan Milletlerarası
Ticaret Odası'nın milletlerarası (ICC)
tahkim Divanı kuralları ‘’Rules of
International Court of Arbitration’’
uygulanmaktadır. Bu kuralların nasıl
uygulanacağı Milletlerarası Tahkim
Rehberi eserimizin 43-61 sayfalarında
ayrıntılı biçimde açıklanmıştır.
4. Eserin bu bölümünde, yatırım
uyuşmazlıklarının çözümlenmesi
için Milletlerarası Merkez (ICSİD)
‘’International Centre for Settlement of
Investment Disputes’’. Eserin V. Bölümünü oluşturan 117-300
sayfaları arasında ICSİD tahkiminin
nasıl başlayacağı, geçirdiği sayfalar
ve hakem kararı verilmesi çok ayrıntılı
biçimde anlatılmıştır. Ayrıca: ICSİD kurallarının İngilizce ve
Fransızca asıllarından hareketle
Prof. Dr. Kemal Dayınlarlı tarafından
kuralların tamamı Türkçe’ye çevrilmiş
ve bu Türkçe çevirilerine eserde yer
verilmiştir.
• ICSİD uzlaşma ve tahkim davalarının
başlamasına ilişkin 15 Nisan 2006
tarihli usul yönetmeliği (sh.152-159),
• ICSİD uzlaşma davalarına ilişkin 15
Nisan 2006 tarihli usul yönetmeliği
(sh.161-190),
• ICSİD Devletler ve diğer devletlerin
vatandaşları arasındaki yatırım
uyuşmazlıklarının çözümlenmesine
ilişkin 18 Mart 1965 tarihinde
Washington’da yapılan 75 maddelik
antlaşmanın “Convention on the
Settlement of Investment Disputes
Between States and Nationals of Other
States„ Türkçe’ye çevirileri (sh.241280) yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan ayrıntılı durumlar
Milletlerarası Tahkim kurallarına
dair kapsamlı temel bilgileri içeren
vazgeçilmez bir kaynaktır. ICSİD’in
resmi dilleri İngilizce, Fransızca
ve İspanyolca olup açılan davalar,
taraflarca sadece bu dillerden birini
kullanarak açılabilir. ICSİD Genel
Sekreterliği’nde bunlar uygulamada
aynı eşitlikte geçerlidir. Tahkim
rehberindeki Türkçe açıklamalar ise,
ICSİD’de görülen davalarda uygulanan
kural ve usullerin Türkçe karşılığını
vererek onlara usul işlemlerinde ne
yapmaları gerektiğini Türkçe anlatarak
hata yapmalarını önleyici niteliği ile
yardımcı olmaktadır.
Daha önceki eserlerimizde Türkiye’nin
jeopolitik ve stratejik konumu, gelişen
ve genişleyen ticari hacmi, ülkemize
hava yolu ile ulaşım kolaylığı gibi
belirleyici faktörler dikkate alındığında
İstanbul’da bir tahkim merkezi
kurulmasının kaçınılmaz olduğunu
defalarca ifade etmiştim. Artık bu gün
bu konuda bir oluşumun gerçekleşme
safhasına girilmiştir. Çünkü 29 Kasım
2014 tarih ve 29190 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan 20.11.2014
tarih ve 6570 sayılı İstanbul Tahkim
Merkezi Kanunu yayımlanmış ve
kuruluş safhası başlamıştır.
Bu Kanun'un 4. maddesinde,
henüz kurulmakta olan İstanbul
Tahkim Merkezi'nin görevleri şöyle
sıralanmıştır:
a) Tahkim ve alternatif uyuşmazlık
çözüm yöntemlerine ilişkin kuralları
belirlemek ve yürütülmesini sağlamak.
b) Tahkim ve alternatif uyuşmazlık
çözüm yöntemleriyle ilgili tanıtım ve
yayın yapmak, bu konudaki bilimsel
çalışmaları teşvik etmek, desteklemek,
gerçekleştirmek, yurt içi ve yurt
dışındaki ilgili kişi ve kurumlarla işbirliği
yapmak.
Yukarıdaki ifadeler bize gösteriyor
ki bunlar, İstanbul Tahkim Merkezi,
Kanun'un amaçlarını gerçekleştirmek
için atılmış önemli bir adım
niteliğindedir. Bu Kanun'umuzun
ülkemize ve tüm hukuk dünyasına
çok olumlu katkıda bulunacağına
inanmaktayız.
97
BAKIŞ
Prof. Dr. Zeyyat
SABUNCUOĞLU
Zamanı yönetmek
bir sanattır!
Tanrının insanlara fakir, zengin,
genç, yaşlı, kadın ve erkek ayrımı
gözetmeksizin eşit olarak sunduğu
tek şey zamandır. Zaman hiç kimseyi
beklemez, akıp gider. Dün geçmişte
kalmıştır, önemli olan bugün
ve yarınlardır. Zaman insanlara
sunulmuş bir armağan, bir servettir ve
değerini bilmek gerekir.
Bilgi ve teknolojinin egemen olduğu
çağımızda, işletmelerin diğer
işletmelerle rekabet edebilmesi,
verimlilik ve kalite hedeflerine
ulaşabilmesi için orada çalışan
tüm bireylerin zamanlarını etkin
kullanması gerekir. Zaman yönetimi
prensiplerini iş ve özel yaşamlarında
uygulamayanlar, en değerli
kaynak olan zamanı ekonomik
kullanmayanlar ve zamandan
98
tasarruf etmesini beceremeyenler
zaman içinde yok olup giderler. Bir
işletmede; sermaye, doğal kaynaklar
ve emek gibi üretim faktörlerinden
sıkça söz edilir. Oysa, bunların her biri
kaybedilse bile tekrar kazanılabilen
varlıklardır. Fakat tükendiğinde
tekrar kazanılamayacak tek kaynak
zamandır. Bu bazen işin yapısından ve
akışından kaynaklanabilir, bazen de
yönetici ve çalışanların zamanı etkin
ve tasarruflu kullanma becerisine
sahip olmamasından doğabilir. Önemli
olan bilinçsiz , plansız ve yorucu bir
çalışma yapmak değil, doğru işi kısa
zamanda yapmaktır. Bu olgunun
adına “Zaman Yönetimi” demek
gerekir. Kısacası akrep ve yelkovanı
durduramayacağımıza göre saati
yönetmekten vazgeçip kendimizi
yönetmenin yollarını aramalıyız.
İşletme verimliliği ve zamanı etkin
kullanma
Her yönetici iş yaşamında zaman
yönetimi prensipleri olan etkin
planlama, yetki devri, etkin iletişim,
koordinasyon ilkelerini uygulamalı
ve zaman tuzakları olarak
adlandırdığımız kesintilerle başa
çıkabilmeyi öğrenebilmelidir. Zaman
tuzakları yöneticilerin zamanlarını
etkin değerlendirmede karşılarına
çıkan en büyük engellerdir. Bu
engellerin aşılabilmesi çok ta zor
değildir. Zaman tuzaklarının esiri
olmayan ve bu engellemelerle başa
çıkan yöneticiler hem kendileri hem
de işletmeleri açısından verimlilik ve
zamandan tasarruf artışına katkıda
bulunur.
Zamanı etkin kullanmanın yolu zaman
tuzaklarına sık sık düşmemekten
geçer. Bu tuzaklar kısa başlıklar
halinde şöyle sunulabilir;
- Hedeflerin belirsizliği
- İş süreçlerinin tanımlı olmaması
- Aşırı bürokrasi
- Yetki çatışması
- Çok basamaklı dikey organizasyon
- Aşırı ya da yetersiz personel
istihdamı
- Aşırı sosyal ilişkiler
- Kararsızlık, oyalanma ve işleri
erteleme
- Mükemmelliyetçilik
- Gereksiz ve uzun telefon görüşmeleri
- Gereksiz ve uzun toplantılar
- Dağınık masa
- Zaman baskısından kaynaklanan
stres vs.
Ayrıca, etkin karar ekip çalışmasını
ve zaman zaman toplantı yapılmasını
gerekli kılar. Ancak uzun ve verimsiz
toplantılardan kaçınmak gerekir.
Hızlı karar alma ve zaman yönetimi
Zaman tasarrufuna yönelik mesaj
Yönetim olayı planlama ile başlar.
Planlama, geleceğe ilişkin alınan
kararlar topluluğudur. Bir işletmenin
başarısı alınan kararların doğruluğu
ve hızıyla doğru orantılıdır. Artık
günümüzde büyük balık küçük balığı
yutmuyor, hızlı balık küçük balığı
yutuyor. Başarılı bir planlama ve doğru
kararlar, yöneticiye zaman kazandırır.
Planlama için ayrılan her bir dakika,
uygulamada üç ya da dört dakika
kazandırır.
İlk mesajı yine yöneticilere vermek
isterim. Yönetici işlerini kısa, orta
ve uzun vadeli olarak planlamalı,
yalın ve yatay bir organizasyon
içinde çalışmalı, yetkilerini yetkin
yardımcılarıyla paylaşmalı, astlarıyla
sık fakat kısa görüşmeler yaparak
onların görüş ve önerilerinden
yararlanmalıdır. Ayrıca, iyi bir
sekreterle çalışmalı ve ziyaretçi
trafiğini azaltmalıdır.
Nereye gideceğinizi bilmiyorsanız,
hiçbir yol sizi oraya götürmez. İyi bir
yönetici sabah kalktığında günlük
öncelikler listesi hazırlayarak
işe başlamalıdır. Yapılacak işleri
önem derecesine göre A, B, C
olarak sınıflandırarak sıralanmalı
ve bu sıraya uygun olarak işleri
yürütülmelidir.
Öte yandan, iş yaşamında en fazla
zaman kaybettiren öğe, yöneticilerin
kararsızlığıdır. Eğer iş yaşamında
kararlar hızlı bir şekilde verilemiyorsa,
o işletme rekabet gücünü kaybedecek
ve yok olacaktır.
Genel olarak toplumu oluşturan
bireylere gelince, onlara önerim şunlar
olabilir; iş ve özel yaşamda sıkıcı gibi
gözükse de her şey sıkı bir plan içinde
olmalıdır. ”Bir saat, bir saatten daha
önemlidir.” Saatin değil dakikanın
kıymeti bilinmeli ve “vakit nakittir”
sözü unutulmamalıdır. Başkalarıyla
randevu dışında görüşülmemeli, “bir
dakikanız var mı? “diyenlere “yeter
mi?” diye sormalı ve yeri geldiğinde
hayır demesini bilmeliyiz. Telefon
görüşmeleri çok uzun tutulmamalı,
internetin kölesi olunmamalıdır. Son
olarak şunu da belirteyim; daha iyi,
iyinin düşmanıdır. Mükemmelliyetçilik
tuzağına düşmemek gerekir. İş bitirici
olunmalı ve zaman bizi değil biz
zamanı yönetmeliyiz.
99
ETKİNLİK
Yangın güvenliğinde
yeni teknolojiler
tartışılacak
Türkiye Yangından Korunma ve
Eğitim Vakfı ile Yangından Korunma
Derneği (TÜYAK) ev sahipliğinde 12-13
Kasım 2015 tarihlerinde ‘’Yangın ve
Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi‘’nin
dördüncüsü düzenlenecek.
’Yangın, Güvenlik
Sempozyumu
ve Sergisi‘nin
dördüncüsü
İstanbul’da
yapılacak.
Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim
Vakfı ile Yangından Korunma Derneği
(TÜYAK) yangının önlenmesi ve
yangına karşı can ve mal güvenliğinin
sağlanması konularında çalışma
yapmak üzere kurulmuşlardır.
Başlıca amaçları; bilgi ve teknoloji
transferlerini gerçekleştirmek, ulusal
ve uluslararası platformlarda yangın
sektörünü tanıtmak, yurt dışı meslek
örgütleri ile temaslarını sürdürerek
sektör ile ilgili bilgi ve teknolojik
gelişmeleri izlemek ve üyelerine
duyurabilmektir.
TÜYAK‘ın diğer amaçları; yangından
korunma konusunda faaliyet gösteren
100
kişi kurum ve kuruluşları bir araya
getirerek yangından kaynaklanan
can ve mal kaybını azaltmak,
toplumun yangın güvenliği konusunda
eğitilmesini sağlamak, bilim ve
teknoloji alanında araştırmalar
yapmak, yapılan çalışmaları
desteklemek, yangından korunma
ve yangınla mücadele konularında
yeni ürünlerin ve sistemlerin
geliştirilmesine destek olmak,
yetkili kuruluşlarla işbirliği yaparak
ulusal yangın yönetmeliklerini ve
standartlarını hazırlanmak ve kültür
varlıklarının yangın güvenliğinin
sağlanması konularında çalışma
yapmaktır.
İki yılda bir yapılan ve 2013 yılında
1500 kişinin katılımıyla geçekleşen
‘’Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve
Sergisi‘’nin dördüncüsü İstanbul’da
yapılacaktır.
Sempozyum, uluslararası ve ulusal
kuruluşların destekleri, yurt içi, yurt
dışı üniversite ve firma temsilcilerinin
katkıları ile gerçekleştirilecektir.
Sempozyum; yangın ve güvenlik
alanında bilimsel ve teknolojik
gelişmelerin ve yaşanan sorunların
tartışıldığı, tasarımcı, uygulamacı,
araştırmacı ve işletmecilerin
deneyimlerinin paylaşıldığı bir
platform olmayı amaçlıyor.
Sempozyumla birlikte düzenlenen
sergide ise; “Yangın ve Güvenlik”
sektöründeki yerli ve yabancı üreticiler
teknolojik gelişmelerini tanıtacak, yeni
ürünlerini sunacaktır.
Yangın güvenlik profesyonelleri, ilgili
kamu yöneticileri, akademisyenler,
tasarım yapan ve/veya uygulayan
mühendisler, danışmanlar, sigortacılar,
üreticiler, ürün sağlayıcılar, teknik
elemanlar; TÜYAK tarafından
düzenlenen bu büyük buluşmanın
doğal davetlileridir.
Sempozyumun ana temaları şöyle:
Konaklama ve Sağlık Yapılarında
Güvenlik
• Yüksek Binalarda Güvenlik
• Yangını Önleme ve Yangından
Kurtarma
• Yangın Güvenliği ve Eğitim
• İtfaiye, İtfaiyeci ve Gönüllü Kurtarma
Ekipleri
• İş Sağlığı ve Güvenliği
• Yangın Algılama ve Uyarı Sistemleri
• Sigorta ve Yangın Önlemleri
• Yangın Durdurucu ve Geciktirici
Malzemeler
• Mimari Yangın Güvenliği ve Pasif
Tedbirler
• Söndürme Malzemeleri, Araç, Gereç
ve Sistemleri
• Bina Kontrol Sistemleri
• Endüstriyel Tesislerde Güvenlik
• Tehlikeli Maddelerin Üretimi,
Depolanması
• Yanıcı Parlayıcı Kimyasallar
• Yangın Yönetmelikleri ve Standartları
• Binalardan İnsan Tahliyesi ve
Esasları
• Otomatik Söndürme Sistemleri
• Yangın Pompaları
• Yağmurlama Sistem ve Elemanları
• Yangın Dolap ve Hidrantları
• Duman Kontrol Sistemleri
• Kişisel Koruyucular ve Kurtarma
Malzemeleri
101
HABERLER
Ekonomi Bakanı Zeybekci
inşaat sektörü temsilcilerini
kabul etti
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci,
İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası
(İNTES) Başkanı Celal Koloğlu,
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB)
Başkanı Mithat Yenigün, Türk Müşavir
Mühendisler ve Mimarlar Birliği
(TMMMB) Başkanı Demir İnözü,
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği
(GYODER) Başkanı Aziz Torun ve Konut
Yatırımcıları ve Geliştiricileri Derneği
(KONUTDER) Başkan Yardımcısı Ziya
Yılmaz'ı kabul etti.
Ekonomi Bakanı Zeybekci, 6 Şubat
2015 Cumu günü gerçekleşen İnşaat
Sektörü Temsilcilerini kabulü sırasında
yaptığı açıklamada müteahhitlik ve
gayri menkul sektörünün kendileri
için büyük önem taşıdığını belirterek,
sektör temsilcileri ile sık sık biraraya
geldiklerini söyledi.
102
Zeybekci, Türk müteahhitlerinin
dünyada büyük başarılar elde ettiğini
vurgulayarak, "Müteahhitlerimiz şimdiye
kadar dünyada 301 milyar dolarlık bir
proje üstlenmiştir. Bunun 56 milyar
doları Rusya Federasyonu'nda, 45
milyar doları Türkmenistan'da, 29 milyar
doları Libya'da, 22 milyar doları Irak'ta,
19 milyar doları Kazakistan'da, 15 milyar
doları Katar'da, 14,5 milyar doları Suudi
Arabistan'da. 11 milyar dolar Cezayir'de,
10 milyar dolar Azerbaycan'da, 9
milyar dolar BAE'de, 70 milyar dolar da
diğer ülkelerde yatırımlar yapıldı" diye
konuştu.
Müteahhitlik sektörü açısından 2013'ün
33 milyar dolarla rekor yılı olduğunu
belirten Zeybekci, 2014'te tüm çevresel
olumsuzluklara rağmen 23 milyar
dolarlık müteahhitlik hizmetinin hayata
geçirildiğini bildirdi.
Zeybekci, dünyada Türk müteahhitliğinin
başarılı örneklerini gördüklerini
kaydederek, daha iyisini yapabilmek için
de çalışmak gerektiğini belirtti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu
himayelerinde inşaat sektörü
temsilcileri ile gerçekleşen Zirvenin
son derece verimli geçtiğine değinen
Zeybekci, bu toplantıları daha sık
gerçekleştireceklerini dile getirdi.
"Gri alanları ortadan kaldırmalı"
Bakan Zeybekci, Şeffaflık Paketi'ndeki
son durumun sorulması üzerine,
Türkiye'de gri alan oluşturan tüm
sebeplerin ortadan kaldırılması
gerektiğini vurguladı.
Zeybekci, spekülasyona meydan
vermemek gerektiğinin altını çizerek,
Şeffaflık Paketi'nin sadece gayrimenkul
ve imar alanlarından oluşmadığına
dikkati çekti.
Son 12 yılda hükümet olarak hayal
dahi edilemeyen işleri başardıklarını
kaydeden Zeybekci, "Yerelleşme
Türkiye'de çok daha fazla olmalı.
Yerelleşme olurken kurallarını daha
detaylı tanımlamamız gerekiyor. Burada
imarlar konusunda mutlaka çalışma
yapılmalı. İstanbul, Ankara, Bursa
gibi gelişme hızı yüksek illerde bazı
sıkıntılar var. Büyükşehir Yasası'ndan
önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin
Encümeni, Meclisin karar alma yetkisi...
Türkiye'nin en kıymetli alanlarının
olduğu bir sahil belde belediyesinde 3
kişilik encümene siz bir anda milyar
dolarlık rantlara karar verebilen bir yetki
verdiğinizde, buralarda sıkıntı çıkması
son derece normaldir. Bu sıkıntıları
ortadan kaldırmamız gerekiyor" diye
konuştu.
Şeffaflık konusunda bürokrasinin
tüm kesimlerinden siyasetin tüm
kesimlerine kadar iyi çalışılması
gerektiğini belirten Zeybekci, "Bu
konularda iyi çalışılmalı. Acele de
etmemek lazım. Haziran'dan sonra en
az dört yıllık seçimsiz dönem var. Belki
acil atılması gereken adımlar olabilir
ancak genel anlamda çok kapsamlı bir
çalışma yapmamız gerekiyor" ifadelerini
kullandı.
Zeybekci, elektrikli ev aletleri,
elektronik cihazlar ve cep telefonu
gibi birçok alanda da haksız rekabetin
önlenmesi konusunda çalışmalar
yaptıklarına dikkati çekerek, "Haksız
rekabet yani başka ülkelerin kendi
üretici ve ihracatçılarını haksız şekilde
destekleyerek Türkiye'deki üretime
darbe vuran bu yaklaşımlara karşı
adımlarımız var.” dedi.
103
HABERLER
Güvenli İskele,
İskelede Güvenlik Projesi Semineri
Bursa’da yapıldı
Bakan Çelik, “Daha
cezacı bir anlayışa
döneceğiz” dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürlüğü ile İNTES’in
birlikte düzenlediği “Güvenli
İskele, İskelede Güvenlik Projesi
bilgilendirme semineri 9 Ocak
2015’te Bursa’da yapıldı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik, toplantıda
yaptığı konuşmada, “Daha cezacı
bir anlayışa döneceğiz” dedi.
104
Kazalardan ders çıkarıldığı
kanaatinde olmadığını, aşırı kar
ve kazanma hırsı bulunduğunu
belirten Çelik, “Benim vicdanıma
sorarsanız, biz Avrupa Birliği
normlarında yasaları yürürlüğe
koyduk. Ama, şimdi müeyyideleri
artıran, yani daha cezacı bir
anlayışa döneceğiz. Yaşananlardan
ders alınmıyorsa müeyyideleri
artırmak zorundayız” dedi.
Bakan Çelik, Türkiye’de 450 bin
tehlikeli iş yerinde iş güvenliğinin
bulunmadığını söyledi. Çelik, inşaat
sektöründe 3 bin 625 denetim
sonunda 1858 durdurma kararı
çıktığını, 500 firmanın inşaatının da
mühürlü olduğunu kaydetti.
İNTES Başkanı
Koloğlu “Önlem
almayanlara ceza
verilmeli. Ama, ödülü
sisteminin parçası
haline getirmek
dürüst işverenleri
motive eder”dedi
İNTES Başkanı Celal Koloğlu,
seminerin açılışında yaptığı
konuşmada, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'nın İNTES’i
projelerine ortak ettiğini, ortak
sorumluluğu olan bu platformlara
katılmaktan memnuniyet
duyduklarını söyledi.
Son yıllarda Türkiye’de inşaat
sektöründe çalışanların sağlık ve
güvenliğinin ön planda olduğunu
ve bu konuda farkındalığın gün
geçtikçe artığını belirten Koloğlu
şöyle konuştu:
“Konumuz kaza. Kaza insana,
eşyaya zarar veren bir olaydır.
Hiç kimse işe giderken bir kaza
ile karşılaşacağını bilemez.
Ama, aslında kaza çoğu zaman
geleceğinin habercisidir. En basit
örnek ile açıklamak gerekirse:
bir trafik kazası sırasında
emniyet kemerini takmak ölümlü
kaza riskini %45’lere kadar
azaltmaktadır.
Sürücüler, kısa mesafede
emniyet kemeri takmayı ihmal
edebilmektedir. Oysa ölümlü
kazaların %80’lik bir bölümünün
30-40 km’lik mesafelerde meydana
gelmektedir. Yani ihmal, kazaların
en önemli nedenlerin başında
gelmektedir. İhmal kazalarda
tek neden değildir elbette.
Tedbirsizlik, bilgisizlik, ehliyetsizlik,
deneyimsizlik kazaların başlıca
nedenleridir. Yani, olumsuzluklarla,
yine kaza ve zarar gibi olumsuz
bir olay doğmaktadır. Öyleyse
olumsuzlukları olumluya
çevirmeliyiz ki iş kazalarının sayısı
da azalsın.”
İş sağlığı ve güvenliği konusunda
tedbir almak, daha çok eğitim
vermek ve sektörde deneyimli
işgücünden faydalanmak
gerektiğini ifade eden Koloğlu,
“Tecrübeler iş kazalarını
azaltacaktır. Ramak kala kavramı
tecrübe ile paralel olup, iş sağlığı
ve güvenliğinde çok önemlidir. Bu
deneyimi yaşayanların başına iş
kazası gelme olasılığı da azalır. Ehil
olmayan işçiler kendi hayatlarını
105
tehlikeye attıkları gibi, başkalarının
da hayatlarını tehlikeye
atmaktadırlar. Ehil olmayanların
yeterli donanımları olmaksızın
çalışmalarını engellemeliyiz.” dedi.
2015 yılında artık tehlikeli çok
tehlikeli işlerde Mesleki Yeterlilik
Belgesi'nin zorunlu olacağını,
Bakanlığın bu konuda çalışmalarını
hızlandırdığını kaydeden Koloğlu
şunları söyledi:
“Artık ehil olduğunu ispat
edemeyenler sektörde
çalışamayacaklardır. Bu
uygulamanın başarısında
sorumluluk artık kanunun
106
taraflarıdır. Biz İNTES olarak
bu konuya tüm imkânlarımızı
ayırmayı görev bildik. Öncelikle
sistemin sigortası olan Mesleki
Yerlilik sisteminin geliştirilmesi
amacıyla inşaat sektöründe meslek
standartları ve ulusal yeterlilikler
çalışmalarını yürüttük.
52 mesleğe ilişkin standartları
ve yeterlilik çalışmalarında sona
geldik diyebiliriz. İnşaat sektöründe
mesleki yeterlilik sınavlarını
yapabilmek amacı ile İNTES
Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme
Merkezi'ni kurduk. İNTES MYM
sektörde ilk yetkili belgelendirme
kuruluşu oldu. Öncü ve örnek bir
kuruluş olma misyonunu üstlendik
diyebiliriz. Şimdilik 18 meslekte,
birkaç aya kadar 30 meslekte
mesleki yeterlilik belgesi veriyor
olacağız. Çalışmalarımızda en
hassas olduğumuz konu kimse
haksız belge sahibi olmasın.
Sektörde belgelendirme
kuruluşlarının sayısı artmaktadır.
Artması önemlidir. Çünkü, rekabet
ortamı firmaları kaliteli işler
üretmeye yöneltir. Ancak, tüm bu
kuruluşların sıkı denetimlere tabii
tutulması gerekmektedir. Gerek
TÜRKAK ve gerekse MYK yetkilileri
çalışmalarımızı en ince ayrıntılarına
kadar inceliyorlar ve varsa
eksikliklerimizi tespit ediyorlar. Biz
bu denetimleri çok önemsiyoruz.
Denetimler sonucunda eksiklerimizi
gideriyoruz. Merdiven altı
eğitimlerin ardından gelecek
tehlikelere ve merdiven altı
belgelendirmeye engel olunmalıdır.”
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü ve İş Teftiş Kurulu'nu
sistemin güvencesi olarak
gördüklerini belirten Koloğlu,
ABD’deki OSHA gibi yetkilerinin ve
etkinliğinin daha da arttırılması
ve çekinilen kurumlar haline
getirilmesi önemli olduğunu
vurguladı, “Genel Müdürlüğümüz
yeterli önlemi almayan
sorumlulukları cezalandırmalıdır.
Ama ödül sistemi de bu sistemin
bir parçası haline getirilmesi dürüst
işverenleri motive edecektir.” dedi.
107
HABERLER
Ekonomi Bakanlığı desteklerinde
kapsam genişletiyor
Teknik müşavirlik sektörünün
etkin bir şekilde desteklenerek
yurt dışında rekabet gücünün
arttırılması amacını taşıyan “Teknik
Müşavirlik Hizmetlerine Sağlanacak
Devlet Yardımları Hakkında Karar”
revize edildi.
Bu tebliğ teknik müşavirlik,
müteahhitlik ve inşaat malzemeleri
sektörlerine yönelik mal ve hizmet
ihracatının artırılması amacıyla
teknik müşavirlik şirketleri ve
bu sektörlerde faaliyet gösteren
sektörel kuruluşların yurt içi ve
yurt dışında gerçekleştirilen bazı
faaliyetlerine yönelik bir teşvik
programı olarak tasarlanmış idi.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi,
karara ilişkin şu değerlendirmelerde
bulundu:
“Ülkemizin yetişmiş insan gücü,
teknik birikimi, iş deneyimi ve
disiplini, coğrafi konumu, siyasi ve
kültürel yakınlık gibi avantajları
108
ile yurt dışında çok daha büyük
başarıların altına imza atma
potansiyeli olan teknik müşavirlik
sektörümüzün yurt dışına açılması
kapsamında, firmaların yurt
dışındaki faaliyetlerine yönelik destek
programı 2004 yılında başlatılmıştı.
Haziran 2012’de 2012/5 sayılı
Karar kapsamında değişiklikler
yapılarak başvuru süreci firmalar için
kolaylaştırılmış ve destek kalemleri
genişletilmişti.
2012/5 sayılı Karar’ın yayımı
sonrasında; Bakanlığımızca
teknik müşavirlik firmalarına ve
teknik müşavirlik hizmetlerinin
geliştirilmesi amacıyla faaliyette
bulunan sektör kuruluşlarına toplam
5,6 milyon TL’nin üzerinde destek
sağlandı. Ayrıca, destek programı
kapsamında, baraj, elektrik santrali,
otoyol, demiryolu, liman, raylı sistem
gibi büyük çaplı 86 projede teknik
müşavirlik firmalarına 24 milyon
dolar destek garantisi verildi. Destek
garantisi verilen projeler arasında
açıklanan 11 proje Türk teknik
müşavirlik firmaları tarafından
kazanıldı. Kazanılan projeler için
Karar’da öngörülen destekler
firmalara ödenmeye devam ediliyor.
Yenilenen yapısı ile pazar
araştırması desteği artık çok daha
kapsamlı hale geldi.
“Pazar Araştırması ve Pazara
Giriş Desteği" hakkında Tebliğ ile
şirketlerin ve işbirliği kuruluşlarının
pazara girişe yönelik faaliyetleri;
1- Yurt dışı Pazar Araştırması
Desteği
2- Rapor ve Yurt dışı Şirket Alımı
Desteği
3- Sektörel Ticaret Heyeti ve Alım
Heyetleri Desteği
4- E-Ticaret Sitelerine Üyelik
Desteği
olmak üzere 4 ana başlıkta
destek kapsamına alındı. Ekonomi
Bakanlığı’nın destekleri piyasa
dinamikleri doğrultusunda “sürekli
iyileştirme” konsepti ile birlikte
devamlı yenilemektedir.
Özellikle 2023 İhracat hedeflerinin
önemli yapıtaşlarından biri olan
yurt dışında şirket alımı yöntemiyle
dış pazarlara erişme hususunda
desteğin yürürlüğe girdiği günden
itibaren birçok yabancı şirket Türk
firmaları tarafından satın alındı.
Bu kapsamda desteği bir adım
öteye taşımak ve hem teknoloji
transferine yönelik yabancı şirket
alımlarını artan oranla ve limitlerde
desteklemek hem de yurt dışından
teknoloji transferi amacıyla satın
alınacak şirketlerin finansmanına
katkı sağlamak amacıyla ilk defa
iki farklı destek mekanizması
tasarlanmıştır. Bu kapsamda
başlıca uygulmama alanları şöyle:
1. İleri teknolojiye sahip ve teknoloji
transferi sağlayacak yurt dışında
yerleşik şirketlerin alımına yönelik
mali ve hukuki danışmanlık
hizmetlerine ilişkin giderler
şirketler için %75 oranında ve
yıllık 500.000 ABD Dolarına kadar
desteklenecektir.
2. İleri teknolojiye sahip ve teknoloji
transferi sağlayacak yurt dışında
yerleşik şirketlerin alımında
kullanılan kredi faiz giderlerinin
Türk Lirası cinsi kredilerde 5
puanı, döviz kredileri ve dövize
endeksli kredilerde 2 puanı toplam
3.000.000 ABD Dolarına kadar
desteklenecektir.
Söz konusu destekler ile birlikte
yurt dışından yapılacak alımlar
ile ülkemize yeni yeterlik ve
yetkinliklerin kazandırılması, ARGE
kapasitesinin görünür bir şekilde
artırılması planlanmaktadır.
Diğer taraftan söz konusu destek
mekanizmasında yapılan diğer
değişiklikler ile;
* İşbirliği Kuruluşu tanımı
genişletilerek, İlçe Ticaret ve/veya
Sanayi Odaları, Endüstri Bölgeleri,
Sektörel Dış Ticaret Şirketleri
(SDŞ), Ticaret Borsaları, İşveren
Sendikaları söz konusu tanıma
dahil edilmiş, böylece desteklerden
daha fazla firmanın yararlanması
hedeflendi.
* Sektörel Ticaret Heyetlerinin
Bakanlıkça belirlenen hedef ve
öncelikli ülkelere yönelik olması
durumunda destek oranı 10 puan
artırılarak %60 olarak belirlendi.
Söz konusu Karara ve Kararın
Uygulama Usul ve Esaslarına İlişkin
Genelgeye Bakanlığın portalından
erişilebiliyor.
109
HABERLER
YOL-İŞ Ramazan Ağar ile
yola devam ediyor
Türkiye YOL-İŞ
Sendikası'nın
10. Olağan Genel
Kurulu 21-22 Şubat
2015 tarihlerinde
Ankara'da yapıldı.
110
Türkiye YOL-İŞ Sendikası'nın 10.
Olağan Genel Kurulu 21-22 Şubat
2015 tarihlerinde Ankara'da yapıldı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik YOL-İŞ’in Genel Kurula
katılarak bir konuşma yaptı.
YOL-İŞ Sendikası'nın genel kurul
toplantısına İNTES Yönetim
Kurulu Başkanı Celal Koloğlu,
İNTES Genel Sekreteri H. Necati
Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkan Yardımcısı Yakup
Akkaya, CHP Ankara Milletvekili
İzzet Çetin, Demokratik Sol Parti
Genel Başkanı Masum Türker,
Demokratik Gelişim Partisi Genel
Başkanı İdris Bal ve Yönetim Kurulu
Üyeleri, Demokrat Parti Siyasi İşler
Başkanı Muhammet Kelleci ile
Basın Propaganda İşleri Başkanı
Prof. Dr. Dursun Akdemir, TÜRK-İŞ
Yöneticileri, TÜRK-İŞ eski Genel
Başkanlarından, Sosyal Güvenlik
Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Salih
Kılıç da katıldı. YOL-İŞ’in Genel
Kuruluna 14 ülkeden 36 sendikacı
katıldı.
Toplantıda CHP Genel Başkan
Yardımcısı Yakup Akkaya,
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı
Masum Türker, Demokratik Gelişim
Partisi Genel Başkanı İdris Bal ve
Demokrat Parti Basın Propaganda
İşleri Başkanı Prof. Dr. Dursun
Akdemir de konuşma yaptılar.
Genel Kurul'da yapılan seçim
sonucunda Ramazan Ağar,
YOL-İŞ Sendikası başkanlığına
yeniden seçildi. Genel Başkan
Yardımcılıklarına ise İsmet Tan ile
Bekir Avcı, Genel Sekreterliğe Tevfik
Özçelik, Genel Mali Sekreterliğe
Yusuf Doğan, Genel Teşkilatlanma
Sekreterliğine Mehmet
Yolasığmazoğlu, Genel Eğitim
Sekreterliğine Ahmet Kılıç ve Genel
Mevzuat Sekreterliğine de Recep
Karakaşlı getirildi.
111
HABERLER
TES-İŞ 10. Olağan Genel Kurulu
yapıldı
TES-İŞ 10. Olağan Genel Kurulu,
13-14 Aralık’ta TES-İŞ Genel
Merkezi’nde toplandı. TES-İŞ Genel
Başkanlığı’na Mustafa Şahin seçildi.
Şahin, yaptığı konuşmada “Birlik ve
beraberlik içinde her türlü sorunu
çözeceğiz” dedi.
Genel Kurul, saygı duruşu ve İstiklal
Marşı’nın ardından, Genel Başkan
Mustafa Kumlu’nun konuşması
ile devam etti. Sendikacılıkta
geçen 37 yıl boyunca edindiği
tecrübelere dikkat çeken Kumlu,
112
TES-İŞ’in ilk kez TÜRK-İŞ’e bir
genel başkan verdiğini, ancak
kendisinin ikinci döneminin birinci
yılında istifa ettiğini belirtti. Kumlu,
TÜRK-İŞ’ten istifa etmesine neden
olan gelişmeler hakkında bilgi
verdi. Yöneticilerin gelip geçici
olduğunu, önemli olanın TESİŞ’in daha da güçlenerek ayakta
kalması olduğunu belirten Kumlu,
“ Bunu sağlayabilmek için de her
birinizin ayaklarını yere sağlam
basıp, teşkilatımıza sahip çıkması
gerekmektedir” dedi. Kumlu, biz
disiplinli bir şekilde varlığımızı
sürdürürsek, sendikamızın
çıkarlarını kişisel çıkarlarımızın
önüne koyabilirsek ve örgütlenme
çalışmalarına ağırlık verip, üye
sayımızı artırabilirsek, bizim
önümüzde kimse duramaz. “dedi.
Mustafa Şahin’in Genel Başkan
seçildiği Genel Kurul’da Genel
Başkan Yardımcılıklarına Ferudun
Yükselir ile Ersin Akma, Genel
Sekreterliğe Rıfat Pakkan, Genel
Mali Sekreterliğe Sedat Çokol,
Genel Mevzuat Sekreterliğine İsmail
Bingöl, Genel Teşkilatlandırma
Sekreterliğine Mehmet Solak, Genel
Eğitim Sekreterliğine Metin Durdu
seçildi.
Mustafa Şahin yaptığı teşekkür
konuşmasında şunları söyledi:
“Bir seçim sürecini noktaladık.
Emeği geçen tüm arkadaşlara
teşekkür ederim. Zor bir süreçten
geçtik. Sayın Genel Başkanımızın
TÜRK-İŞ Genel Başkanlığından
ayrılmasından sonra TES-İŞ Genel
Başkanlığı’ndan da ayrılacağını
söylemesi teşkilatımızda
bir boşluk yarattı. Dileğimiz,
Başkanlar Kurulumuzun genel
başkan adayımızı bir bütün
halinde belirlemesiydi. TES-İŞ’
te bu hep böyle olmuştu. Ama bu
kez farklı bir süreç yaşadık ve
benim genel başkanlığımla ilgili
bazı arkadaşlarımızın söylemleri
nedeniyle bir hizmet yarışı başladı.
Bize düşen görev ise birlik ve
beraberliği sağlamak için çaba sarf
etmek oldu. Bu süreçte buradaki
tüm şube başkanlarımızın bu
duygu ve düşünce içerisinde
hareket ettiklerini gördüm. Ben de
genel başkan adayı olarak buna
katkı sundum. Bu bütünleşmeye
katkı sunan tüm arkadaşlarımı
kutluyorum ve teşekkür ediyorum.
Teslimiyetçilik yok, ancak bizim
anlayışımızda şu var; önce diyalog.
Diyalog olmadan hiçbir adım
atamıyoruz. Diyalog kuracağız,
müzakere yapacağız. O da
olmadı, sendikacılığı mücadeleye
taşıyacağız.”
113
SUMMARY
File: Saving
Ali BABACAN: Deputy Prime
Minister of the Republic of Turkey
Since 2002, the construction sector
has entered into a process of
transformation. While the share of
the sector in employment was 4.5%
in 2002, this figure reached 7.4%
in 2014. 6% share of the sector in
Gross Domestic Product is expected
to increase in the upcoming
period, considering the intense
need especially for the urban
transformation projects and public
infrastructure investments.
Public infrastructure investments
are huge needs not only for
the developed but also for the
developing countries in the world.
For the financing of investments,
114
alternative funding sources are
used all over the world instead of
public resource allocation. In the
last twelve years, many successful
examples of this were applied.
The three primary subjects of the
medium term program covering
the period 2015-2017 are, to
continue fighting against inflation
with determination, to reduce
the current account deficit and
to continue increasing Turkey's
potential growth through structural
reforms. Within this context, tight
stance in monetary policy will
remain in order to support the fiscal
policy for reducing the current
account deficit and lowering
inflation.
One of the essential issues for the
government is “sustainable growth”.
Strong, sustainable, balanced
growth can only be maintained with
an environment of trust. Through
Medium Term Programs and Action
Plans, we are ensuring the future to
be foreseen.
During the recent period, structural
reforms are among the most
important concepts for Turkey.
To provide solutions for the main
structural problems of the country,
and to contribute to the ongoing
transformation process is aimed
for, through priority transformation
programs.
Cevdet YILMAZ: Minister of
Development of the Republic of
Turkey
For Turkey to be one of the major
economies, it is important to
achieve the highest growth rate.
In order to accomplish these
goals, investments must be at
high levels. On the other hand,
domestic savings to be stable and
at a high level is as well needed
for the financing of investments
through permanent and reliable
resources. In this context; to raise
the level of domestic savings
which are currently insufficient
for the financing of the country's
healthy growth and development
is considered important. For this
purpose, Priority Transformation
Program on Increasing Domestic
Savings and Prevention of Wastage
was prepared as a part of the 10th
Development Plan covering the
2014-2018 period.
Within this scope, domestic savings
are intended to be increased up
to 19 percent by 2018 and the
public savings to 3.7 percent;
consequently, increasing domestic
savings be directed to productive
investments, and wastage to be
reduced are aimed for.
Domestic savings are of great
importance in terms of financing of
investments. Low savings lead to
seeking for outsourcing. In recent
years, the savings-investment gap
is observed to be in an upward
trend in general. Increase in
dependence on foreign savings,
raises the current account deficit
and endangers the sustainability of
growth.
Private Pension System has an
important place in our country
among long-term savings vehicles.
Implementation of 25 percent state
contribution and other incentives
has promoted increased confidence
in the PPS. In order to contribute
to the development of PPS; studies
are planned for the approximation
of stoppage rates to international
levels and for increasing the
average length of stay in the system
115
SUMMARY
Mehmet ŞİMŞEK: Minister of
Finance of the Republic of Turkey
Domestic savings rate in Turkey
is low by about 15%. For the
maintenance of investments
and growth in a stable manner,
increasing the savings is essential.
During the AK Party government
period since 2002, fiscal policies
have been designed to increase
the savings rate and drive up the
growth potential. Thus, the share
of public savings in GDP which was
minus 3.2% in 2002, raised to 4.8%
with an increase of 8 points.
Within this scope, increasing of
domestic savings is one of the basic
goals and objectives of the 10th
Development Plan (2014-18). At the
end of the Plan period, savings rate
is aimed to rise by 19%.
By means of the fiscal discipline
provided since 2002, the general
government budget balance to GDP
ratio was reduced to 0.7% in 2014
with a reduction of more than 10
points. In 2017, it is aimed to have
116
a general government surplus with
0.1%. Significant reforms to uplift
private sector savings were as well
realized.
Only economizing is not enough to
maintain sustainable growth, but
utilizing these savings in areas to
increase the productive capacity is
as well crucial. Therefore, raising
financial literacy levels is one of the
vital issues.
Meeting: Safe Scaffolding, Safety on
Scaffold Project Seminar
"Safe Scaffolding, Safety on
Scaffold Project" informative
seminar was held by the Ministry of
Labor and Social Security, General
Directorate of Occupational Health
and Safety.
Minister of Labor and Social
Security Faruk Çelik made a speech
at the meeting. Çelik told that
penalties for those responsible for
the accidents will be increased.
Minister Çelik said that 450
thousand risky workplaces in
Turkey are insufficient in terms of
occupational safety. Çelik further
noted that, at the end of 3 thousand
625 inspections in the construction
sector, 1858 decisions were taken
to stop, and constructions of 500
companies were sealed.
In his speech at the opening of the
seminar, İNTES President Celal
Koloğlu stated that occupational
health and safety measures must
be taken, more trainings must be
given and the sector should benefit
from experienced workforce.
Koloğlu also spoke about the
studies of İNTES on bringing
qualified workforce in the sector.
117
SUMMARY
Meeting: İNTES High Advisory Board
İNTES High Advisory Board held its
first 2015 meeting on January 12,
2015. Ahmet Çelik was elected as
the President of the Board, while
Mehmet Güneş and Necati Ünal
were elected as the Vice Presidents.
Having been elected as the
President of the High Advisory
Board, Çelik thanked the members
and emphasized the importance of
the High Advisory Board to work
more actively.
118
Celal Koloğlu gave information
on the activities foreseen to be
realized in 2015 and on the working
strategies of İNTES. Koloğlu
communicated that collective
studies on public procurement
legislation will be performed
together with the Turkish
Contractors Association and
Asphalt Contractors Association.
He further conveyed that the
Traditional Meetings will again
continue to be the gathering
platform for the community and
studies on the improvement of
vocational qualifications system will
be focused on.
During the meeting, High Advisory
Board members made evaluations
on the sector problems
Meeting: Construction Industry Summit
Construction Insudtry Summit was
held on January 27, 2014, under the
leadership of Prime Minister Ahmet
Davutoğlu.
Bringing together the leading nongovernmental organizations in the
construction sector, Prime Minister
Davutoğlu took note of their
expectations from the government,
their problems and their solution
recommendations.
Deputy Prime Minister Ali
Babacan, Minister of Economy
Nihat Zeybekci, Minister of Labor
and Social Security Faruk Çelik,
Minister of Environment and
Urban Planning İdris Güllüce,
Minister of Development Cevdet
Yılmaz, Minister of Finance
Mehmet Şimşek, Minister of
Transportation, Maritime Affairs
and Communications Lütfi Elvan
have attended the Summit chaired
by the Prime Minister.
Architects (TürkMMMB) Chairman
Demir İnözü, Association of Real
Estate and Real Estate Investment
Companies (GYODER) Chairman
Aziz Torun, Housing Developers and
Investors Organization (KONUTDER)
Chairman Ömer Faruk Çelik.
At the summit, İNTES
Chairman Celal Koloğlu made a
presentation where he conveyed
the sector issues and solution
recommendations. Other nongovernmental organizations
participating in the summit
have been Turkish Contractors
Association Chairman Mithat
Yenigün, Association of Turkish
Consulting Engineers and
Stating that the construction
sector has taken the place it
deserves as the leading sector of
the Turkish economy, Davutoğlu
emphasized that the construction
sector, with its internal and
external dimensions, is a strategic
sector. Davutoğlu indicated that,
in 12 years, 260 billion dollars
of projects have been realized
abroad. He further underlined that
119
SUMMARY
the sector representatives will be
supported on overseas contracting
services, with all the bureaucratic
mechanisms.
Davutoğlu said that, timely
payments of the allowances will
be provided for the contractors in
domestic projects. Emphasizing the
importance of the development of
public-private partnership models,
Prime Minister Davutoğlu said that
they expect the private sector to
take part in big projects such as
city hospitals and airports as well
as major investment projects in the
120
public sector, in the most effective
way. Highlighting the significance of
activities for urban transformation,
Davutoğlu noted that the historic
and environmental fabric of the
cities will be preserved.
In his speech at the summit,
President Celal Koloğlu spoke about
the problems in the sector after
making assessments on the status
of the construction industry.
Koloğlu further spoke about the
problems and relevant solution
recommendations on work
experience documents under the
Public Procurement Regulations
and extremely low offers, issues
arising from the unattained
definition of contracting, newly
constructed sectorial regulations
by Occupational Health and Safety
Legislation, legal obligations
imposed on employers, effects of
qualified labor obligations on the
sector as part of the regulations
to be made in 2015, studies
conducted by İNTES on Vocational
Qualifications System and overseas
employment of workers by the
Social Security Legislation.