Pdf Formatı
Transkript
Pdf Formatı
Editörden Dergimizin bu sayısının konusunu Türkiye’nin tasarruf alışkanlıkları olarak seçtik. Ülkemizde tasarruf bilinci her zaman tartışılan bir konu olmuştur. Hükümetler tarafından bu konuda politikalar geliştirilmiş, önlemler alınmıştır. Zira tasarruf, geleceğe yatırımdır. Tasarruflar; yoldur, köprüdür, barajdır, endüstriyel tesislerdir. Yatırımlar ise sürdürülebilir büyüme, gelişme ve kalkınmadır. Başbakanımızın kamuoyu ile paylaştığı Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Öncelikli Dönüşüm Programıyla, yüksek ve istikrarlı bir büyüme dinamiği sağlamak üzere, en güvenilir ve kalıcı finansman kaynağı olan yurt içi tasarrufların arttırılması amaçlanmıştır. Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcımız Ali Babacan, Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, Kalkınma Bakanımız Cevdet Yılmaz her fırsatta yurt içi tasarrufların artmasına destek verecek yapısal ve makro ihtiyati tedbirlerin alınacağını ifade etmektedirler. Kendileri bu kez de görüşlerini inşaat sanayi okurları için paylaştılar. Her gelir düzeyinden tasarruf etmek isteyen gerçek ve tüzel kişilere seçenekler sunan bankalarımızın yöneticileri konuya ilişkin görüşlerini aktardılar. Zaman bizi değil, biz zamanı yönetmeliyiz diyen Prof. Dr. Zeyyad Sabuncuoğlu zamanın etkin kullanımına dair ipuçlarını paylaştı. Güçlü Kayral Osmanlı İmparatorluğu’nda kâğıt para uygulamasına ilişkin bilgiler verdi. Dergimizde etkinliklerimize ilişkin bilgileri okuyucularımıza anlatmaya devam ediyoruz. Oturum başkanlığını Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun üstlendiği Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde, İlgili bakanların katılımı ile Ankara’da düzenlenen “İnşaat Sektörü Zirvesi”nde Başkanımız Celal Koloğlu sektörümüzün sorunlarını aktardı. Kaliteli insan yaşamı her şeyden değerli olup, İş Sağlığı ve Güvenliği konusu bu kaliteli yaşamın vazgeçilmez parçasıdır. Toplumda farkındalık ve bilinç düzeyini arttırma çabasında olan İNTES bu amaca hizmet eden tüm platformlara destek vermektedir. Bu kapsamda Başkanımız Celal Koloğlu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağılığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün Bursa’da düzenlediği Güvenli İskele, İskelede Güvenlik Projesi toplantısında görüşlerini aktardı. Finansal sistemin en önemli unsurları bankalar, tasarruf alışkanlıklarının yerleşmesinde kilit rol oynamaktadırlar. Tarihten günümüze eskimeyen bir yapı, bir kültür hazinesi olan Çırağan Sarayı’nın bizden sonraki nesillere de hizmet vermesi için Yüksel İnşaat tarafından yapılan restorasyon süreci de dergimizde yer alıyor. Sağlam finansal alt yapıya sahip bankalarımız, tasarruf önlemlerin etkinliğini artıracak şekilde ürün ve hizmetlerini çeşitlendirmektedirler. Geleceğin güvencesi tasarruf konusunu ele alan yazıları ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz. Sağlıcakla kalınız. YÜZ KIRK YEDİ İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi Celal KOLOĞLU Sorumlu Müdür H. Necati ERSOY Yayına Hazırlayanlar Ercan DEVA Demet SOMUNOĞLU Yönetim Yeri 4. Cadde 719. Sk. No: 3, Yıldız, Çankaya, Ankara T: 0312 441 43 50 (pbx), F: 0312 441 36 43 [email protected] / www.intes.org.tr ‘’İnşaat Sanayii Dergisi® 556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından Tescile Bağlanmıştır’’ İNTES Kuruluş Tarihi 5 Şubat 1964 Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu üyesidir. İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir. 12 16 20 DOSYA: Ali BABACAN T.C. Başbakan Yardımcısı DOSYA: Cevdet YILMAZ T.C. Kalkınma Bakanı DOSYA: Mehmet ŞİMŞEK T.C. Maliye Bakanı İNTES İnşaat Sanayii Dergisi’nin adı da dahil olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları İNTES’e aittir. Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez. Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES’ten yazılı izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. ISSN: 1303-8028 Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın, Ücretsizdir. İki ayda bir yayımlanır. Abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yapım Reta Reklamcılık ve Tanıtım Ltd. Şti. Ziyaurrahman Cd. 285. Sk. No: 26/19 Çankaya, Ankara T: 0312 440 20 56, F: 0312 440 53 69 [email protected] / www.reta.com.tr Basım Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş. Birlik Mh. 448. Cd. 476. Sk. No: 2 Çankaya, Ankara T: 0312 496 43 43, F: 0312 496 43 47 [email protected] www.desenofset.com.tr Basım Tarihi ve Yeri 22 Nisan 2015 / ANKARA 04 BAŞYAZI: Celal KOLOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı 28 DOSYA:Türkiye’de tasarruf oranları yetersiz Emre Alpan İNAN 06 DOSYA: Türkiye’de tasarruf alışkanlıkları ve ekonomiye yansımaları 32 DOSYA: Halkın harcama alışkanlığı tasarruf artışına engel Hasan ÜNAL 12 DOSYA: Güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefliyoruz Ali BABACAN 36 DOSYA: Finansal piyasaların derinliği tasarrufları destekleyecek Muhammet MERCAN 16 DOSYA:Sürdürülebilir büyüme için yurt içi tasarruflar önemli Cevdet YILMAZ 40 DOSYA: Toplumda tasarruf bilinci genişlemeli Gökhan MENDİ 20 DOSYA: Tasarruf oranları reformlarla artacak Mehmet ŞİMŞEK 44 DOSYA: Tasarruf bilincinin artması için çalışıyoruz Engin TOPALOĞLU 24 DOSYA: Sermaye piyasaları tasarruf açığını kapatmaya yardımcı İlhami KOÇ 48 DOSYA: Toplumda finansal okuryazarlık artmalı Serkan ÜLGEN 50 62 74 80 104 TOPLANTI: İnşaat Sektörü Zirvesi: Başbakan Davutoğlu sektörün zirvesi ile bir araya geldi. İNŞAAT SANAYİCİLERİ RESTORASYON: Yüksel İnşaat ile hayalet binadan, İstanbul’un en görkemli yapısına Çırağan Sarayı KÜLTÜR-SANAT: Osmanlı kağıt paraları HABERLER: Güvenli İskele, İskelede Güvenlik Projesi Semineri Bursa’da yapıldı 50 TOPLANTI: İnşaat Sektörü Zirvesi: Başbakan Davutoğlu sektörün zirvesi ile bir araya geldi 86 İNTES MYM'DEN: İNTES MYM yurda yayılıyor 102 HABERLER: Ekonomi Bakanı Zeybekci inşaat sektörü temsilcilerini kabul etti 58 TOPLANTI: İNTES Yüksek Danışma Kurulu Başkanlığına yeniden Ahmet Çelik seçildi 90 İNTES MYM'DEN: İNTES Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi eğitimleri Prof. Dr. Ahmet MAHİROĞLU 104 HABERLER: Güvenli İskele, İskelede Güvenlik Projesi Semineri Bursa’da yapıldı 62 İnşaat Sanayicileri 94 HUKUK: Milletlerarası tahkim rehberi ve faydaları Av. Prof. Dr. Kemal DAYINLARLI 108 HABERLER: Ekonomi Bakanlığı desteklerinde kapsam genişletiyor 74 RESTORASYON: Yüksel İnşaat ile hayalet binadan, İstanbul’un en görkemli yapısına Çırağan Sarayı 98 BAKIŞ: Zamanı yönetmek bir sanattır! Prof. Dr. Zeyyat SABUNCUOĞLU 110 HABERLER: YOL-İŞ Ramazan Ağar ile yola devam ediyor 80 KÜLTÜR-SANAT: Osmanlı kağıt paraları ETKİNLİK: Yangın güvenliğinde yeni teknolojiler tartışılacak 112 HABERLER: TES-İŞ 10. Olağan Genel Kurulu yapıldı 114 SUMMARY 100 3 BAŞYAZI Celal KOLOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı Tasarruf, yatırım ve büyüme Tasarruflar yatırımların belirleyicisidir. Türkiye’de, hanehalkının ortalama tasarruf eğilimi oldukça düşük. Önemli iktisatçılar, yatırımlardaki artışın tasarrufları ve üretimi harekete geçirdiğini kabul ediyorlar. Ülkemizde tasarruf düzeyini yükseltmenin gelir düzeyinin artmasına bağlı olduğu da ortadadır. Yatırım ve tasarruf ilişkisinde büyüme temel araç olarak görülmektedir. Büyümek için yatırım, yatırım için tasarruf gerekmektedir. Bütçe açığının vergileri artırarak değil, harcamaları kısarak sağlanması önem kazanmaktadır. Büyüme açısından tasarruflar yatırımları etkiliyorsa, beşeri sermaye, teknolojik yenilik ve fikirlere dayalı büyümenin teşvik edilmesinin önemi artıyor. Türkiye’de büyümenin finansmanında ihtiyaç duyulan tasarrufların düzeyini artırmak için Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) istikrarlı olarak artması gerekmektedir. Ancak, bu da tek başına yeterli değildir. Gelir dağılımının düzelmesi tasarruf oranının yükselmesi için zorunlu bir unsurdur. … 2012 yılına kadar sürdürülen mali dengeyi kurma girişimleri kamusal tasarrufların yükselmesini sağladı. 4 Sayın Başbakanımızın kamuoyuna açıkladığı Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Öncelikli Dönüşüm Programı, yüksek ve istikrarlı bir büyüme dinamiğini sağlamayı hedefliyor. Bu program, güvenilir ve kalıcı bir finansman kaynağı olan yurt içi tasarrufların, istenen ve arzulanan biçimde yükselmesi için itici güç olabilir. Bunun sonucunda da, artan yurt içi tasarrufların üretken yatırımlara dönmesi ve büyümenin hızlanması mümkün olacaktır. Makro ekonomik bir bakışla tasarrufların artırılması gerek yatırımlar gerekse büyüme açısından özel önem taşımaktadır. Bizler, ekonominin itici gücü olarak, aynı istekle çalışmaya ve önemli yatırımlara imza atmaya kararlıyız. Türkiye’de tasarruflar konusunda toplumsal bir farkındalık bilinci oluşturulmasının önemli olduğuna inanıyoruz. Sonuç olarak, tasarruf oranlarındaki artışın hem büyümeyi hem de yatırımları desteklediğini görebiliyoruz. Tasarrufların hem yatırımları hem de büyümeyi hızlandıracağına inanıyor, hükümetimizin bu konudaki istikrarlı yaklaşımlarını takdirle karşılıyor ve destekliyoruz. Düşük yurt içi tasarruf oranlarının aynı zamanda dış finansman ihtiyacına yol açtığını da söylememiz gerekiyor. Tasarrufta duyarlılığın ve onun yaratacağı sinerjinin ülkemizin geleceğini de aydınlatacağına olan inancımızı paylaşıyoruz. Saygılarımla. 5 TASARRUF DOSYA Türkiye’de tasarruf alışkanlıkları ve ekonomiye yansımaları İnsanlar, çalıştıkça kazanacak, kazandıkça bugünün gelirinin bir bölümünü yarın için saklayacaklardır. Bir başka deyişle yüksek yaşam standartlarına ulaşmak ve bugünden geleceği garanti altına almak için tasarruf eğiliminde olmak zorunda olacaklardır. Dünya Tasarruf Bankaları Enstitüsü tasarrufu; ulusun ve sonuçta tüm insanlığın medeni gelişimi için her bir bireyin edinmesi gereken bir erdem ve alışkanlık olarak tanımlanmıştır. Tasarruf gerçekten de bir davranış biçimidir. Bireysel olan bu davranış, toplumun tümünün yaşamını etkilemektedir. Normal koşullarda, gençlik döneminde tasarruf eğilimi düşükken, insanların 6 çalışma hayatına girmesi ile tasarruf eğilimleri artmaktadır. Orta yaşlarda yapılan tasarruflar emeklilikle birlikte eksi tasarruflara dönüşebilmektedir. Hayatımızda bazen beklenmedik harcamalar ortaya çıkabilir. Bu durumda cari gelirimizi kullanıp, tasarruf planlarımızı erteleyebiliriz. Ama, her ne durumda olursa olsun hayatın belli bir döneminde tasarruf planı yapmak mecburiyeti vardır. Tasarruf konusu yaşam standartlarının yükseltilmesi için büyük önem arz etmektedir. Dünyada yüz yıllardır belirli dönemlerde yaşanan ekonomik krizler tasarruf etmenin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Ekonomide artan tasarruflar sürdürülebilir büyümenin gerekliliklerinden birisidir. Tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların sürdürülmesi ekonomide istikrarı desteklemektedir. Ulusal yatırımların temel finansman kaynağını ulusal tasarruflar oluşturmaktadır. Aksi takdirde, düşük yurt içi tasarruflar dış finansmana bağımlılığı artırmakta, cari işlemler açığını yükseltmekte ve büyümenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır. Genç nüfusa sahip olan ülkemizde maalesef çok güçlü bir tasarruf eğilimi olduğunu söylemek güçtür. Ulusal tasarruf olarak adlandırılan ekonomideki toplam tasarruf miktarı Türkiye'de son yıllarda büyük düşüşler göstermiştir. Düşük tasarruflar ekonomimizin en önemli sorunlarından birisini oluşturmaktadır. Dış kaynaklara bağımlılık Tasarruflar yatırımların en önemli kaynağıdır. Ülkemizde tasarruf oranlarının düşük olması yatırımlar için gerekli kaynak olan tasarrufu ithal etmemize neden olmakta, sonuç olarak dış kaynaklara bağımlılığımızı arttırmaktadır. Kalkınma Bakanlığı raporlarına göre, kamu tasarruflarının ve özel tasarrufların toplamı olan Türkiye’deki toplam yurt içi tasarruf, 1980 ve 1988 yılları arasında politika yapımındaki belirsizlikler ve yüksek enflasyona bağlı keskin artış döneminden sonra 1988’den bugüne azalmıştır. 1988 sonrası dönemde başlayan düşüş 1998’den sonra ivme kazanmıştır. 1987 döneminde %30 seviyesinde olan tasarruf oranları 1998 yılında %24,8 olarak gerçekleşmiştir. 1990’larda gayrisafi milli kullanılabilir gelirin ortalama %23,5’ini oluşturan yurt içi tasarruflar 2000-2008 döneminde ortalama %17’ye gerilemiştir. 2000’li yıllarda Türkiye’nin yurt içi tasarruflarındaki keskin düşüşte özel tasarrufların azalması etkin olmuştur. 1991-2001 döneminde ortalama %24 olan özel tasarruf oranları, 2005-2010 döneminde %13,4’e düşmüştür. Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz nedeni ile izlenen ekonomik politikalar sıkı maliye politikaları yönünde olmuş, izlenen para ve döviz kuru politikalarının da etkisi ile kamu tasarrufları artmıştır. Böylece, kamu tasarruf oranları 2001’deki %-7,2’lik orandan, 2006’da %4’ün üstüne çıkmıştır. 2011-12 döneminde tasarruf oranı sınırlı bir artış göstererek %14,4 olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında ise bu rakamın %14,9 olarak gerçekleşeceği hesaplanmıştır. Son yıllarda toplam yurt içi tasarruflarda ve özel tasarruf oranlarında belirgin bir düşüş gözlenmektedir. Tasarruf oranındaki düşüş Türkiye ekonomisini yabancı tasarruflara bağımlı kılmasına neden olmaktadır. Türkiye büyümede dünya ekonomilerinde rekorlar kırdığı dönemlerde bile tasarruf oranlarını yeterince arttıramamıştır. Tasarruf oranları dünyanın gelişmiş ekonomilerin gerisinde kalmıştır. 7 Tasarruf ve yatırımların GSYİH oranları Yıllar Kamu tasarrufu GSYİH oranı Özel tasarruf GSYİH oranı Toplam Yurt içi Toplam tasarruflar Yatırımların GSYİH GSYİH oranı oranı 1998 -1,4 25,7 24,3 22,4 1999 -5,0 25,1 20,1 19,5 2000 -3,4 21,8 18,4 21,2 2001 -7,1 25,5 18,4 15,5 2002 -4,8 23,4 18,6 18,0 2003 -4,1 19,6 15,5 18,0 2004 -1,0 16,9 16,0 19,8 2005 2,8 13,2 16,0 20,4 2006 4,2 12,4 15,5 22,4 2007 2,4 13,1 16,8 21,4 2008 1,7 15,1 13,2 22,1 2009 -0,8 14,1 13,5 15,3 2010 1,5 12,0 14,4 19,8 2011 3,7 10,7 14,4 23,8 2012 2,9 11,6 14,5 20,4 2013 2,9 9,7 12,6 19,6 2014 2,4 11,3 13,7 19,9 Kaynak: Kalkınma Bakanlığı Aşağıdaki grafikte ülke gruplarına göre tasarruf, büyüme ve yatırım oranlarının GSMH oranına ilişkin 2014 yılı verilerini gösteren veriler sergilenmektedir. Dünyada tasarruf oranlarının Gayri Safi Milli Hasılaya oranı 2014 yılı tahminleri %25,5 düzeyindedir. 2008 krizin etkisi ile AB’deki küçülme eğilimine rağmen Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerinde büyümenin Kaynak: IMF 8 yavaşladığı dönemlerde de tasarruf eğilimleri genel olarak %20-25 arasında bir seyir izlemiştir. Yine tablodaki tasarruf, büyüme ve yatırım oranlarının GSMH oranına ilişkin rakamlardan görüleceği üzere Lüksemburg, Norveç gibi dev ekonomiler de küresel krizin etkisi ile büyüme oranları yavaşlamasına rağmen tasarruf oranları yüksek seviyede kalmıştır. Halkın tasarruf etme alışkanlıkları bu ülkelerde tasarrufların da sürekliliğini sağlamış gözükmektedir. Çin tasarruf eğiliminin en yüksek olduğu ülkeler arasındadır. Tasarruf eğilimine paralel olarak yatırım oranları da yüksek seviyelerdedir. Ekonomisi son yıllarda küçülen Yunanistan ise tasarruf ve yatırım oranları gerilemiştir. Tasarrufların azalması sürdürülebilir yüksek büyüme oranlarını hedefleyen ülkemiz için risk oluşturmaktadır. Güvenilir ve kalıcı finansman kaynağı olan yurt içi tasarrufların artırılması, amacıyla 2014-2016 Orta Vadeli Programı'ndaki temel önceliklerden biri tasarruf oranlarını artırmak olarak Ülkeler benimsenmiş, bu amaçla önemli politikalar belirlenmiştir. yönlendirilmesi ve israfın azaltılması amaçlanmaktadır. Program çerçevesinde, yüksek ve istikrarlı bir büyüme dinamiği sağlamak üzere, en güvenilir ve kalıcı finansman kaynağı olan yurt içi tasarrufların artırılması, artan yurt içi tasarrufların üretken yatırımlara Bu programın içerdiği önemli eylemler ise şu şekildedir: • Gayrimenkullerin elden çıkarılmasında değer artış kazançlarının vergilendirilmesine 2010 2011 Büyüme Tasarruf /GSYİH Yatırım Büyüme Tasarruf /GSYİH Yatırım Büyüme Tasarruf /GSYİH 02,53 15,38 18,81 01,60 15,08 18,81 2,32 16,06 ABD 2012 2013 19,57 Büyüme Tasarruf /GSYİH Yatırım 02,22 16,76 19,79 Almanya 04,09 24,71 19,53 03,59 25,44 21,00 00,38 25,06 19,18 00,11 24,80 18,99 Avusturya 01,88 25,73 22,58 03,07 26,75 24,23 00,88 26,57 24,04 00,23 26,39 22,84 Belçika 02,50 24,94 23,17 01,64 24,84 24,22 00,09 23,97 23,52 00,27 23,98 22,64 Birleşik Arap Emirlikleri 01,64 32,66 26,15 04,89 40,54 22,00 04,68 45,03 22,50 05,20 43,35 22,63 Brezilya 07,53 19,21 20,24 02,73 18,99 19,73 01,03 16,08 17,52 02,49 15,41 17,89 Çin 10,45 51,98 48,22 09,30 50,75 48,27 07,65 51,48 48,66 07,67 51,85 49,29 Fransa 02,99 20,03 21,91 02,57 20,65 23,21 -01,46 20,74 22,70 -01,21 20,53 22,01 Hindistan 10,26 32,16 36,53 06,64 30,04 36,39 04,74 27,96 34,70 05,02 27,83 31,43 Hollanda 01,07 28,78 20,42 01,66 29,06 20,52 -01,59 28,47 19,38 -00,73 28,62 18,29 İngiltere 01,91 13,97 16,34 01,65 14,92 16,39 00,66 14,44 16,52 01,73 15,15 17,03 İspanya 00,01 30,69 23,55 -00,62 21,66 21,91 -02,09 31,81 20,18 -01,23 28,46 18,96 İtalya 01,71 18,55 20,52 00,59 18,88 20,44 -02,27 19,47 18,57 -01,93 20,06 17,78 Japonya 04,65 21,02 19,82 -00,45 19,30 20,20 01,75 18,89 20,87 01,61 18,29 21,13 Lüksemburg 05,14 50,71 17,12 02,61 52,26 19,09 -00,16 51,60 17,76 01,99 51,66 16,45 Malezya 07,43 40,27 23,30 05,19 39,65 23,24 05,64 37,49 25,93 04,73 35,37 26,09 Meksika 05,11 20,82 22,03 04,04 21,01 22,26 03,98 22,10 23,20 01,07 20,95 21,61 Norveç 00,48 35,21 23,28 01,34 37,39 23,75 02,90 38,21 24,89 00,65 37,15 26,43 Polonya 03,70 19,18 21,00 04,76 20,47 22,23 01,76 20,41 20,62 01,67 20,97 19,08 Rusya 04,50 19,84 22,62 04,26 33,52 24,98 03,44 21,87 24,47 01,32 22,27 22,59 Türkiye 09,16 13,97 19,52 08,77 14,89 23,56 02,13 14,97 20,13 04,12 14,07 20,63 Ukrayna 04,20 16,75 19,56 05,20 14,48 20,70 00,20 11,62 19,73 01,88 07,20 15,70 -05,45 08,34 16,92 -08,86 08,95 15,80 -06,57 09,48 13,96 -03,32 08,80 11,77 Yunanistan Kaynak: Dünya Bankası 9 yönelik uygulamalar gözden geçirilecektir. • Taşınmaz alımlarının finansmanında kullandırılan kredilere ilişkin vergi istisna ve muafiyetlerini, sosyal ve ekonomik amaçları dikkate alarak, gözden geçirilecektir. yoğunluğu yüksek tüketim malları tespit edecek ve caydırıcı vergilendirme yapılacaktır. • Uzun vadeli tasarrufları teşvik etmek üzere özel amaçlı tasarruf mekanizmaları geliştirilecektir. • Altın bankacılığı geliştirilecektir. • İmalat sanayiinde kapasite ve verimlilik artışı sağlamak amacıyla, imalat sanayii makine-teçhizat yatırımlarının finansmanında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) istisnası getirilecektir. • Uluslararası yükümlülükleri gözeterek, lüks ve/veya ithalat 10 • Finansal istikrar gözetilerek, ihtiyaç duyulan alanlarda kredi düzenlemelerine ilişkin çalışmalara devam edilecektir. • Bireysel Emeklilik Sisteminde kesinti oranları uluslararası düzeylere yaklaştırılacaktır. • Hayat sigortalarının ve uzun süreli (bir yılı aşan) özel sağlık sigortalarının geliştirilmesi için politika seçenekleri değerlendirilecektir. • İsrafın fazla olduğu mal grupları tespit edilecek ve israfın önlenmesine yönelik bilinçlendirme ve yönlendirme faaliyetleri yürütülecektir. • Kamuoyuna yönelik olarak genel bir tasarruf çağrısı kampanyası yürütülecektir. Yurt içi tasarrufların eksikliği başta ihtiyaç duyulan yatırımları sınırlamakta, bu durumda yabancı tasarruflara, yani dış sermayeye bağımlılığı artırmakta, cari işlemler açığını yükseltmekte ve en önemlisi büyümenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmakta, dolayısıyla istihdamı olumsuz etkilemektedir. Ekonomik kalkınmışlık ve gelişmişlik düzeyi tasarruf oranlarını belirleyen önemli bir faktör olduğu gibi, kültürel özellikler de tasarruf oranlarını belirlemektedir. Mali gelişmişlik düzeyi, finansal enstrümanların çeşitliliği tasarrufların teşvik edici unsurlarıdır. Ülkemizde son dönemde yaşanan siyasi istikrar dolayısı ile ekonomide geleceğe ilişkin öngörülerin daha net olması, faiz oranlarında genel düşüş, finansman kaynaklarına erişimin kolaylaşması gibi unsurlar da tasarrufu negatif yönde etkileyebilmektedir. Kalkınma Bakanlığı verilerine göre, Hanehalkı yükümlülükleri 2003’te 8 milyar TL iken 2011 sonu itibarıyla 206,3 milyar TL’ye yükselmiştir. Yani, artan tüketici kredi kullanımları ya da tüketimde kredi kartı kullanma alışkanlığı bu duruma örnek oluşturmaktadır. Türkiye tüketim alışkanlıklarını arttırırken üretmeden tüketilemeyeceği gerçeğini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Daha çok yatırım yapmalıyız, yatırımları istihdam olanakları yüksek alanlara yönlendirmeliyiz. Çünkü, istihdam gelir dağılımının artması anlamını taşıyacaktır. Tasarruf oranının yükselmesi için dengeli gelir dağılımı ve kişi başına gelirin artması zorunludur. Bu noktada inşaat sektörü yine önemli bir aktör olarak karşımıza çıkacaktır. Çünkü, inşaat sektöründe gerçekleştirilecek yatırımlar pek çok sektörü de beraberinde canlandıracak ve emek yoğun yapısı ile yeni istihdam alanları sağlayacaktır. Son dönemde tasarruf konusu ekonomik politikalarımızın en önemli ayaklarından birisini oluşturmaktadır. Biz de İnşaat Sanayi'nin dosya konusu olarak Türkiye’nin tasarruf alışkanlıkları konusunu işlemek istedik. Konunun uzmanları tasarruf konusunu değerlendirdi. 11 DOSYA Ali BABACAN T.C. Başbakan Yardımcısı İnşaat sektörünü önemsiyoruz. Sektörün milli gelir içerisindeki payının artması gerektiğini düşünüyoruz. 12 TASARRUF Güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefliyoruz İnşaat sektörü Türkiye için son derece önemli bir sektördür. Bu sektörün harekete geçirdiği diğer sektörler de dikkate alındığında büyümemizin temel unsurlarından bir tanesi olduğunu görmekteyiz. Aynı zamanda önemli bir istihdam alanı olan inşaat sektörü 2002 yılından bugüne bir dönüşüm sürecine girmiştir. 2002 yılında sektörün istihdam içerisindeki payı %4,5 iken bu rakam 2014 yılında %7,4’e ulaşmıştır. Halihazırda sektörün Gayri Safi Yurt İçi Hasıla içerisinde %6 olan payının özellikle kentsel dönüşüm projesi ve kamu altyapı yatırımlarına olan yoğun ihtiyaç dikkate aldığında önümüzdeki dönemde artmasını beklemekteyiz. Alt yapı yatırım ihtiyaçlarını tamamlamış gelişmiş ülkelerde dahi inşaat sektörünün gayrisafi yurt içi hasılasındaki payı ülkemizden daha yüksektir. Bu kapsamda sektörün milli gelir içerisindeki payının artması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak, inşaat sektöründe sağlanacak ivme iyi bir hukuk ve kurallı ekonomi politikaları perspektifinde gerçekleştirilmelidir. İnşaat sektörünün haksızlıkların olmadığı, adaletin olduğu, çok çalışanın bileğinin gücüyle para kazandığı bir sektör olması önemlidir. İnşaat sektörünün fırsat eşitliğini sağlayacak yasal çerçeveye ulaştırılması yine çok önem arz etmektedir. Bu çerçevedeki düzenleme hazırlıklarımız tamamlanmıştır. İşte bu noktada, iş dünyamız için öngörülebilir bir iş ve yatırım ortamı oluşturmamız gerekmektedir. Kuralların olmadığı yerde adaletsizlikler vardır, yanlış bir rant paylaşımı vardır. Bu nedenle iş dünyamız açısından kurallı bir piyasa ekonomisi konusuna daima büyük önem verdik. Kuralların olduğu yerde öngörülebilirlik vardır. Kamu altyapı yatırımları dünyada sadece gelişmekte değil, gelişmiş ülkeler için de çok büyük bir ihtiyaçtır. Bugün pek çok gelişmiş ülkenin altyapısında ciddi bir yenileme ihtiyacı söz konusudur. Eğer bu altyapı yatırımları akıllıca yapılırsa o yatırım sadece yapıldığı zamandaki büyümeye değil, o altyapı yatırımının hizmet ettiği sürenin tamamında ekonomiye ve büyümeye katkı sağlayacaktır. Maliye Politikalarımızda bütçe disiplininden taviz vermeyecek politikaları kararlılıkla uyguluyoruz Dünyada giderek artan bir şekilde yatırımların finansmanı için kamudan kaynak ayrılması yerine alternatif finansman kaynakları kullanılmaktadır. Bu durumun önemli sebeplerinden bir tanesi pek çok ülkedeki yüksek kamu borç stoku ve bütçe açıklarıdır. Bu çerçevede Kamu-Özel sektör ortaklıkları ile gerçekleştirilen projeler altyapı yatırımlarında büyük önem arz etmektedir. Hükümetimiz döneminde bunun çok başarılı örnekleri uygulanmıştır. G20 Başkanlığımızda söz konusu projelerin geliştirilmesinde Dünya Bankası ve uluslararası finansman kuruluşları ile birlikte kapsamlı bir çalışma başlatarak hukuki ve teknik açıdan standardizasyon yapılması konusuna önem verdik. Böylece bu projelerin yatırımcılar için daha cazip olacağına inanıyoruz. Tasarrufların yatırımlara dönüşmesinde mevcut kaynakların kullanılmasının önemi büyüktür. Dünyada reasürans firmalarının, bazı özel emeklilik fonlarının, ya da devletlere ait çeşitli fonlarda trilyonlarca dolarlık likidite mevcuttur. Bu kaynakların kullanımına dair sağlam ve güvenilir bir çerçeve oluşturulursa yatırımların finansmanı çok daha kolay olacaktır. Dünya ekonomisi 2008-2009 yıllarındaki küresel krizin etkilerinden hâlâ kurtulabilmiş değildir. Krizin finans sektörü kaynaklı olması nedeniyle etkileri uzun sürmüş, sürmeye devam da edecektir. 2014 yılında en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği’nde ekonomik toparlanmanın gecikmesi, yakın coğrafyamızdaki jeopolitik gelişmeler ve uluslararası sermaye hareketlerindeki dalgalanmalar büyüme hızımızı sınırlamıştır. Dünyanın büyük ekonomilerinden Japonya’da 10 yıldan fazla hüküm süren bir durgunluk yaşanmaktadır. Avrupa’da büyüme sıfır, hatta bazı bölgelerde negatif bir seyir izlemektedir. Diğer taraftan Amerika ekonomisindeki toparlanma sonucunda Amerikan Merkez Bankası’nın para politikasında da faiz artırımına gideceği beklenmekte, ancak bu sürecin ne zaman başlayacağı konusuna ilişkin belirsizlik devam etmektedir. Önemli olan, bu konjonktürü iyi bilip, olası etkilere karşı kendimizi iyi hazırlamaktır. Hükümetimiz orta vadeli programlar ve yıllık programlar aracılığıyla ekonomi politikaları ile yapısal reform süreci arasında eşgüdümün sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu kapsamda hazırlanan 2015-2017 Dönemini Kapsayan Orta Vadeli Programın öncelikli üç konusu enflasyon ile mücadeleye kararlılıkla devam etmek, cari işlemler açığını düşürmek ve yapısal reformlara devam ederek Türkiye'nin potansiyel büyümesini artırmaktır. Bu çerçevede, cari işlemler açığını azaltmak ve enflasyonu düşürmede para politikasını desteklemek amacıyla maliye politikasındaki sıkı duruş sürecektir. Hayata geçirdiğimiz makro ihtiyati tedbirler, lüks tüketime ve tüketici kredilerinin kullanımına ilişkin alınan tedbirler ve düşen petrol fiyatları neticesinde enflasyon oranları düşerken, cari açığımızda da ciddi bir gerileme olduğunu görüyoruz. Büyüme konusunda ise “sürdürülebilir büyüme” kavramı büyük bir önem taşımaktadır. Bazı politikalar ile yüksek oranlı büyüme elde etmek mümkündür. Ancak, böyle bir büyüme sadece kısa vadeli gerçekleşebilir. Büyüme sürdürülebilir olmaz ise yüksek büyümeyi takip eden yıllarda ekonomide sert küçülme yaşanabilmektedir. Türkiye'nin yakın tarihinde bunun örnekleri yaşanmıştır. Hükümetimizin ekonomideki temel politikası, büyümenin sürdürülebilir olmasıdır. Güçlü, sürdürülebilir, dengeli büyüme ise ancak güven ortamı ile sağlanabilir. Güven ortamının olmadığı ekonomilerde yatırımlar durmakta, tüketim yavaşlamakta, istihdam azalmakta, dolayısıyla büyüme yavaşlamaktadır. 13 Örneğin Avrupa'da yaşanan resesyonun temel sebebi güven ortamının sağlanamamasıdır. Özellikle İtalya, Fransa gibi Avrupa’nın dev ekonomilerinde hükümetler kısa sürede değişmektedir. Likidite bolluğuna rağmen potansiyel büyümeyi sağlayacak yatırımlar gerçekleşememektedir. Ülkemiz bu konuda pek çok ülkenin ilerisindedir. Orta Vadeli Programlar, Eylem Planları ile üç yıl ileriye doğru politikalarımızı ortaya koymaktayız. Maliye politikalarına getirdiğimiz öngörülebilirlik G20 ülkelerinin çoğunda bulunmamaktadır. Maliye Politikalarımızda bütçe disiplininden taviz vermiyoruz. Mali disiplinin korunması sadece kamu borcunun sürdürülebilirliği açısından değil, aynı zamanda cari işlemler açığının düşürülmesi ve enflasyonla mücadelede para politikasının etkinliğinin arttırılması açısından da önümüzdeki dönemde 14 önemli bir politika aracı olmaya devam edecektir. Türkiye için son dönemde önemli kavramlardan birisi de yapısal reformlar olmuştur. Bu çerçevede, uzun bir hazırlık süreci sonucunda tamamlanan 25 ayrı alandaki Öncelikli Dönüşüm Programları ile 1.250 tane eylem planı oluşturulmuştur. Bu programların hazırlanmasında kamu ve özel sektörden 66 ihtisas komisyonunda çalışan 6 bin kişinin emeği bulunmaktadır. Öncelikli dönüşüm programları ile ülkenin temel yapısal sorunlarına çözüm üretilmesi ve içinde bulunduğumuz dönüşüm sürecine katkı sağlaması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede 2018 sonuna kadar tamamlaması hedeflenen dönüşüm programlarına ilişkin başlıklar şu şekildedir: 1. Sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmek için üretimde verimliliğin artırılması Ekonomimizdeki yapıyı daha verimli hale getirebilmek, daha az kaynakla daha yüksek bir üretim yapısı hedeflenmektedir. 2. İthalata olan bağımlılığın azaltılması Türkiye’nin pek çok sektörde rekabet gücünü artırarak kendi ürünleriyle kendi iç piyasasına hâkim olması ve böylece ithalat yoluna başvurmak zorunda kalmaması hedeflenmektedir. 3. Yurtiçi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi Tasarruf oranlarımızın artırılmasını çok önemsiyoruz. Bununla ilgili yeni programlar başlattık. Geçen sene başında uygulamaya koyduğumuz bireysel emeklilik sisteminde şu anda vatandaş sayımız 5,3 milyona yaklaştı, toplanan fon da 39 milyar liraya ulaştı. Gerçekten bu yeni sistem ülkenin tasarruf oranlarına şimdiden katkıda bulunmaya başladı. Orta uzun vadede çok daha güzel sonuçlar alacağımızı bekliyoruz. 4. İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi olması. 5. Kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi. 6. Vergilerde, harçlarda, primlerde geniş bir kompozisyon kurarak Kamu gelirlerinin kalitesinin artırılması. 7. İş ve yatırım ortamının geliştirilmesi. 8. İNTES’in de özel çalışma alanlarından olan İş gücü piyasasının etkinleştirilmesi. 9. Kayıt dışı ekonominin azaltılması. 10. İstatistiki bilgi altyapısının geliştirilmesi. 11. Öncelikli teknoloji alanlarında ticarileşme. 12. Kamu alımları yoluyla teknoloji geliştirme ve yerli üretim. 13. Yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi. 14. Enerji verimliliğinin geliştirilmesi. 15. Türkiye, sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Su kaynaklarımızı daha akıllı, daha verimli kullanmak zorundayız bu nedenle Tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi hedeflenmektedir. 16. Sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm. 17. Sağlık turizminin geliştirilmesi. 18. Taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm. 19. Temel ve mesleki becerileri geliştirmek. 20. Nitelikli insan gücü için çekim merkezi olabilme. 21. Sağlıklı yaşam ve hareketlilik. 22. Ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması. 23. Yerelde kurumsal kapasitenin geliştirilmesi. 24. Rekabetçiliği ve sosyal uyumu geliştiren kentsel dönüşüm. 25. Kalkınma için uluslararası iş birliği altyapısının geliştirilmesi. Sayın Başbakanımız tarafından açıklanan eylem planlarına ilişkin başlıklar altında yer alan her bir eylemin tamamlanması için ilgili kurum ve kuruluşlar görevlendirilmiş, eylem planlarının tamamlanma tarihi ve sorumlu kuruluşlar bugünden belirlenmiş olup, uygulama konusunda kararlılık ve hassasiyet ile hareket edilecektir. İşte Türkiye bu yapısal reformlarla ile sağlıklı bir büyüme yapısını yakalayacaktır. Yeter ki, ülkemizin temelleri sağlam olsun; demokrasimiz sıhhatli bir şekilde işlesin; temel hak ve özgürlükler konusunda sapasağlam ilkelerini korusun, ilerlesin; hukuk devleti olmak için verdiği mücadele çabası aynı gayretle devam etsin. Bütün bunlar gerçekleşirse inşallah bunların hepsini atlatırız. 15 DOSYA Cevdet YILMAZ T.C. Kalkınma Bakanı Yatırımların finansmanında iç kaynaklara başvurulması ekonomik büyümesinin sağlıklı bir yapıya kavuşması açısından önem arz etmektedir. 16 TASARRUF Sürdürülebilir büyüme için yurt içi tasarruflar önemli Ülkemizde son dönemde ekonomide istikrarın sürdürülebilir kılınması yolunda önemli adımlar atılmış, kayda değer bir büyüme performansı kaydedilmiştir. Bununla birlikte, uzun ve orta dönemde Türkiye ekonomisinin daha sağlıklı temellere ulaşıp büyük ekonomiler arasına girmesi için yüksek büyüme hızlarına ulaşmak büyük önem arz etmektedir. Bu hedeflerin tutturulabilmesi için yatırımların yüksek düzeyde ve istikrarlı bir şekilde seyretmesi önem taşımaktadır. Diğer taraftan, yatırımların güvenilir ve kalıcı kaynaklarla finansmanı açısından önem arz eden yurt içi tasarrufların da istikrarlı ve yüksek düzeyde olmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye ekonomisi yakın geçmişte dış finansmana erişimde sorun yaşamamış olsa da yatırımların ve büyümenin istikrarlı bir biçimde sürdürülmesi için tasarrufların artırılmasına yönelik önlemler alınması önem taşımaktadır. Hükümetimiz ülkenin sağlıklı büyümesi ve kalkınmasını finanse etmede yetersiz kalan yurt içi tasarrufların seviyesini yükseltilmesine önem vermektedir. Bu amaçla, son yıllarda tasarrufların artırılmasını ve israfın azaltılması konularını ön plana çıkardık ve 10. Kalkınma Planında ilk kez hayata geçirdiğimiz öncelikli dönüşüm programlarından birini bu amaca hizmet etmesi için belirledik. Geçtiğimiz günlerde Başbakanımızın kamuoyu ile paylaştığı Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Öncelikli Dönüşüm Programıyla, yüksek ve istikrarlı bir büyüme dinamiği sağlamak üzere, en güvenilir ve kalıcı finansman kaynağı olan yurt içi tasarrufların 2018 yılında %19’a, kamu tasarruflarının ise %3,7’ye yükseltilmesi, artan yurt içi tasarrufların üretken yatırımlara yönlendirilmesi ve israfın azaltılması amaçlanmaktadır. Konut almak isteyenlerin satış esnasında ödeyecekleri peşinatın %15’inin devlet tarafından karşılanması tasarrufları artırıcı etkisi olacaktır. Bu hedefe ulaşmak için öncelikli dönüşüm programında spesifik performans göstergeleri tespit edilmiş, bileşen ve eylem bazında sorumlu kuruluşlar ile eylemlerin başlangıç ve bitiş tarihleri belirlenerek programın sahiplenilmesi ve uygulamaya konulması hususunda ciddi bir adım atılmıştır. ekonomide toplam tasarruflar toplam yatırımlara eşittir. Bu çerçevede, bir ekonomide yurt içi tasarrufların düzeyi toplam yatırımları karşılamaya yetmediğinde tasarruf açığıyla, bir anlamda cari açıkla karşılaşılmakta, yurt içi tasarrufların düzeyi toplam yatırımları aştığında ise ülkeden tasarruf çıkışı olmaktadır. Cari işlemler dengesinin açık veya fazla vermesine bağlı olarak yatırımlar yurt içi tasarrufların üzerinde veya altında olabilmektedir. Türkiye’de, yurt içi tasarruflar genelde toplam yatırımlardan düşük seviyede seyretmektedir. Diğer bir ifadeyle, toplam yatırımların finansmanı için dış tasarruflara ihtiyaç bulunmakta, ülke cari işlemler açığı vermektedir. Tasarruf-yatırım dengesi Gayrisafi milli harcanabilir gelirin tüketilmeyen kısmı olarak ifade edilen yurt içi tasarruflar, yatırımların finansmanı açısından büyük önem taşımaktadır. Tasarrufların düşüklüğü yatırımları baskılamakta ve/veya yatırımların finansmanında görece daha az güvenilir olarak tanımlanabilecek dış kaynak arayışına neden olmaktadır. Teorik olarak, bir Son yıllarda, büyümenin düşük veya negatif olduğu yıllar hariç tutulduğunda, tasarruf-yatırım açığının genel olarak artış eğiliminde olduğu gözlenmektedir. Bu eğilimin temel belirleyicisi tasarruf oranlarındaki azalma olmuştur. Tasarruf oranlarındaki artış yatırımları finanse etmede dış kaynak kullanımına daha az ihtiyaç duyulmasını, dolayısıyla daha düşük bir cari açığı beraberinde 17 getirecektir. Türkiye’nin daha hızlı büyüme hızlarına ulaşması için gerekli olan yatırım artışı düşünüldüğünde potansiyel büyüme hızını artırmak için gerekli olan yatırımların finansmanında iç kaynaklara daha çok başvurulması ülkenin ekonomik büyümesinin daha sağlıklı bir yapıya kavuşması açısından da önem arz etmektedir. Sürdürülebilir büyüme ve gelişmede tasarruf oranlarının önemi Düşük yurt içi tasarruf oranları Türkiye’nin büyüme potansiyelini olumsuz etkilemektedir. Yurt içi tasarruflar yatırımları ve dolayısıyla büyümeyi finanse etmektedir. Yapılan deneysel çalışmalar 18 incelendiğinde tasarruf, yatırım ve büyüme arasında pozitif bir ilişki görülmektedir. Dolayısıyla tasarruf oranlarındaki artış büyüme ve yatırımları desteklemektedir. Düşük yurt içi tasarruf oranları aynı zamanda dış finansman ihtiyacına neden olmaktadır. Tabii ki bu durum gelişmekte olan bir ülkenin sadece kendi kaynakları ile yatırım yapması gerektiği anlamına gelmemektedir. Ancak bir ekonomiye yönelen yurt dışı tasarruflar, doğrudan yönetilmesi mümkün olmayan pek çok dışsal faktör tarafından belirlenir. Bu durum yatırımın finansman kaynaklarını, küresel risklere maruz bir konumda bırakır ve bir kırılganlık unsuru olarak algılanabilir. Bu kapsamda, yurt dışı tasarruflara bağımlılığın artması, cari işlemler açığını yükseltmekte ve büyümenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır. Yurt dışı tasarruflara artan oranda bağımlılık ayrıca Türkiye’nin sermaye çıkışı riskine maruz kalmasına neden olmaktadır. Bu da ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etki yaratabilecek bir unsurdur. Dolayısıyla bir ülkede ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği için yurt içi tasarrufların hacmi ve niteliği en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Nitekim Türkiye gibi iddialı büyüme hedefleri olan bir ülke için yüksek büyüme dinamiğinin sürdürülebilir olması bu büyümeyi finanse eden kaynakların istikrarlı bir seyirde ilerlemesi ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle, makroekonomik politikalarımızda tasarrufların artırılması konusuna özel bir önem atfetmekteyiz. Konut sahibi olmaya devlet desteği Ülkemizde konut finansman sisteminin geliştirilmesi ve dar gelirlilere yönelik barınma sorunlarının çözülmesi kalkınma planlarımızda ve yıllık programlarımızdaki önemli politikalarımızdandır. Konut piyasasında arz-talep dengesinin kurulması, konut finansman, yapım ve örgütlenme yöntemleri ile altyapılı arsa arzının geliştirilmesi; konut üretiminin gelir gruplarının ihtiyaçlarına, yerleşmelerin gelişme eğilimlerine ve özelliklerine göre yönlendirilmesi; yaşlı, çocuk ve engellilerin ihtiyaçlarına uygun konut ve çevrelerinin tasarlanması ve yapımına, objektif ölçütlere dayalı bir gayrimenkul değerleme sisteminin geliştirilmesine olan ihtiyaç dikkate alınarak politika ve hedeflerimiz belirlenmiştir. 9. Kalkınma Planı döneminde genel konut üretiminin konut ihtiyacını karşılama oranı artarak %91’e ulaşmıştır. 10. Kalkınma Planı döneminde, şehirleşme, nüfus artışı, yenileme ve afetten kaynaklanan konut ihtiyacının toplam 4,1 milyon olacağı tahmin edilmektedir. Bu dönemde konut ihtiyacının tamamının karşılanması beklenmektedir. Özellikle dar gelirlilerin mülk konut edinmedeki darboğazları dikkate alınarak barınma sorununun çözülmesinde kiralık konut uygulamalarının yanı sıra mülk konut edinmeyi kolaylaştırıcı finans ve yapım çözümlerinin geliştirilmesi önemli görülmektedir. 27 Ocak 2015 tarihinde Sayın Başbakan tarafından açıklanan ve konut almak isteyenlerin satış esnasında ödeyecekleri peşinatın %15’inin devlet tarafından karşılanmasını kapsayan desteğin tasarrufları artırıcı bir etkisi olacaktır. Ülkemizde mevcut konut stokunun niteliği, konut sahipliği oranları ve bunlara karşın alım gücünü etkileyen reel parametrelerde son yıllarda yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde söz konusu destek, konut talebi kanalından tasarrufları artırıcı etki yaratacaktır. Kamunun bu katkısının konut fiyatlarını artırıcı etkisini de göz önünde bulundurarak, uygulamanın konut piyasasındaki fiyat istikrarını bozmayacak şekilde hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Bu sürecin dikkatle izlenmesi gerekmekte olup, ekonominin genelinde ve konut piyasasındaki istikrar, alım gücünün artması, ipotekli konut finansman sistemlerinin iyileştirilerek yaygınlaştırılması gibi unsur uygulamayı olumlu yönde etkileyecektir. Ekonomik kalkınmamızı destekleyen başlıca tasarruf araçları Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018) çerçevesinde izlenen politikalar kapsamında yurt içi tasarrufların artırılması ve üretken alanlarda yatırımlara yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. Uzun vadeli tasarruf araçları arasında Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) önemli bir yer tutmaktadır. Devlet katkısı (%25) uygulamasının hayata geçirilmesi, BES kapsamındaki tasarrufların haczedilemiyor, rehnedilemiyor veya iflas masasına dâhil edilemiyor olması gibi unsurlar sisteme yönelik teşviki ve güveni artırmıştır. Yatırım fonları, altın bankacılığı, kıymetli maden depo hesabı, döviz ve Türk Lirası vadeli mevduat hesapları gibi diğer finansal araçlar da uzun vadeli yatırımların finansmanında tercih edilmektedir. Katılım bankacılığı ve faizsiz finans sistemi de artan ürün ve hizmet çeşitliliği ile yatırımcılar için tercih edilebilecek tasarruf araçları sunmaktadır. Katılım bankacılığı bünyesinde sunulan yatırım araçları, faizsiz sigortacılık ve kira sertifikaları gibi faizsiz finansal araçlar da uzun vadeli tasarruf araçları olarak kullanılmaktadır. Onuncu Kalkınma Planı’nda yer alan Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Öncelikli Dönüşüm Programı (ÖDÖP) kapsamında, uzun vadeli tasarrufu teşvik edecek özel amaçlı tasarruf mekanizmaları (belirli amaçlara yönelik konut sahipliği, eğitim vb.), uzun vadeli tasarrufları teşvik etme amacıyla hangi tasarruf mekanizmalarının (fon, mevduat ve sigorta) geliştirilebileceği konusunda çalışmalar yapılması planlanmaktadır. Ayrıca ÖDÖP kapsamında BES’in gelişimine katkı sağlamak amacıyla sistemdeki kesinti oranlarının uluslararası düzeylere yaklaştırılmasına ve sistemdeki ortalama kalış süresinin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılması planlanmaktadır. 19 DOSYA TASARRUF Mehmet ŞİMŞEK T.C. Maliye Bakanı Kamu tasarruflarını son 12 yılda önemli ölçüde artırdık. Tasarruf oranları reformlarla artacak Türkiye’de yurt içi tasarruf oranı yaklaşık %15 ile düşük bir seviyededir. Özel sektör tasarruflarının düşük olması esas itibarıyla son 10 yıllık dönemde finansmana erişimin artması, kredi faiz oranlarının düşmesi, siyasi istikrarla birlikte yatırım ve tüketim ortamının iyileşmesi ile kentleşmenin getirdiği ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. Bu dönemde kamu tasarrufları artarken özel sektör tasarrufları düşmüştür. Yatırımların ve büyümenin istikrarlı bir biçimde sürdürülmesi için tasarrufların artırılması önem taşımaktadır. Bu kapsamda yurt içi tasarrufların artırılması 10. Kalkınma Planının (2014-18) temel amaç ve hedefleri arasında yer almaktadır. Plan dönemi sonunda tasarruf oranının %19’a çıkmasını hedefliyoruz. 20 Bu amaca hizmet etmek üzere hazırladığımız Yurt İçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Programı Eylem Planını da Sayın Başbakanımız geçen yıl Aralık ayında kamuoyuyla paylaştı. Programın bileşenleri şunlardır: • Mali Piyasa Araçlarıyla Tasarrufların Özendirilmesi • İsrafın Azaltılması ve Mükerrer Tüketimin Önlenmesi • Kredi Düzenlemeleriyle Tasarrufların Özendirilmesi ve Üretken Yatırımlara Yönlendirilmesi • Tamamlayıcı Sigortacılığın Geliştirilmesi • Vergisel Araçlarla Tasarrufların Özendirilmesi ve Üretken Yatırımlara Yönlendirilmesi Ayrıca yürürlüğe koyduğumuz Öncelikli Dönüşüm Programları ile • Kamu kesimi tasarruf oranını 2014 yılındaki %3,2 seviyesinden %3,7’ye çıkarmayı, • Özel kesim tasarruf oranını %11,7’den %15,2’ye çıkarmayı, hedefliyoruz. Genel bütçemizde tasarruf oranlarının artırılmasını sağlayabilecek araçlar Uzun vadeli mevduatlara kademeli olarak daha düşük vergi kesintisi yapılmasına olanak sağladık. AK Parti Hükümetleri olarak 2002 yılından bu yana maliye politikamızı tasarruf oranlarını artıracak ve büyüme potansiyelini yukarı çekecek şekilde tasarlayıp uyguladık. Böylece kamu tasarruflarını son 12 yılda önemli ölçüde artırdık. 2002 yılında kamu tasarruflarının GSYH içindeki payı eksi %4,8 iken Hükümetlerimiz döneminde bu oran 8 puan artarak %3,2’ye yükselmiştir. Sağladığımız mali disiplin sayesinde genel devlet bütçe dengesinin GSYH’ye oranını 2002 yılından bu yana 10 puandan fazla azaltarak 2014 yılında %0,7’ye indirdik. 2017 yılında %0,1 ile genel devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz. Benzer şekilde genel yönetim borç stokunun GSYH’ye oranı 2002 yılında %74 iken 2014 yılında %33,1’e gerilemiş olacaktır. Bu oranın 2017 yılında %28,5’e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Bu sayede kamu tasarruflarının GSYH içindeki payını da %4’e yükseltmeyi öngörüyoruz. Kamu maliyesi alanında sağladığımız bu kazanımların yanı sıra özel sektör tasarruflarını artıracak önemli reformları hayata geçirdik. Bireysel Emeklilik Sisteminde “Doğrudan Devlet Katkısı” ile katkı paylarının %25’ini devlet olarak yatırımcının hesabına aktarıyoruz. Düzenlemenin devreye girdiği 2013 yılından bu yana Bireysel Emeklilik Sisteminde katılımcı sayısı yaklaşık %65 artarak 5,2 milyon kişiye, 21 İnşaat sektörü her zaman dinamik tutmaya çalıştığımız ve önem verdiğimiz bir sektördür. katılımcıların fon tutarı ise yaklaşık %76 artarak 36 milyar TL’ye ulaştı. Özel sektör tasarruflarını destekleme adına çalışanlar adına işverenlerce ödenen bireysel emeklilik katkı paylarının indirilebilecek tutarını %10’dan % 15’e çıkardık. Şahıs sigortaları kapsamında ödenen primlerin ücret ve vergi matrahından indirim konusu yapılabilecek toplam tutarını ücretin veya beyan edilen gelirin %5’inden % 15’ine çıkardık. Mevduatların vade yapısını uzatma amacıyla uzun vadeli mevduatlara kademeli olarak daha düşük vergi kesintisi yapılmasına olanak sağladık. ARGE destekleriyle şirketlerin katma değeri ve kar marjı yüksek ürünler üretmesini ve şirketlerin tasarruflarını artırmayı hedefliyoruz. Konut edinmek isteyenlere devlet desteği Konut alımında uygulanmak üzere bir dizi teşvik planlamaktayız. Bu kapsamda sağlayacağımız teşvikle; • Konut almak için açılan hesaplarda para 5 yıl tutulursa devlet %15 katkı verecek. Daha az sürelerde tutulursa %10-12 gibi kademeli destek verilebilecek. • Teşvik konut fiyatının tamamına değil, konut kredilerinde zorunlu olarak yatırılan asgari %25 peşinatı biriktirmek için açılan hesapta biriktirilen meblağa yönelik olacak. Ayrıca kentsel dönüşüm ve yabancıların gayrimenkul ediniminin kolaylaştırılması gibi daha önceki yıllarda attığımız önemli adımlar da bulunmaktadır. 22 Bu düzenlemeler hem inşaat sektörünü hem de alt sektörleri destekleyici niteliktedir. Hükümet olarak cari harcamalardaki artış oranını kontrol altında tutmayı hedefliyoruz. Bu desteklerin yansımaları ise hem istihdam hem de ekonomik büyüme üzerinde oldukça olumlu olacaktır. Ayrıca inşaat sektörünün ekonomide yer alan diğer sektörlerle ilişkisi çok güçlü olduğundan, bu sektördeki olumlu gelişmeler ekonominin diğer sektörlerine de olumlu yansıyacaktır. Bu nedenle inşaat sektörü her zaman dinamik tutmaya çalıştığımız ve önem verdiğimiz bir sektördür. Ekonomik kalkınmamızı destekleyecek en önemli tasarruf araçları Sürdürülebilir büyüme için sadece tasarruf etmek yeterli olmamakta aynı zamanda bu tasarrufların üretken kapasiteyi artıracak alanlarda kullanılması da önem arz etmektedir. Bu nedenle finansal okur yazarlık seviyesinin yükseltilmesi önümüzdeki hayati konuların başında gelmektedir. Bu konuda özellikle SPK’nın eğitim ve teknolojik yatırımlar gibi bir birçok alanda çalışmaları sürmektedir. Buna ilaveten Bakan olarak benim vatandaşlara yatırım tavsiyesinde bulunmam doğru olmaz. Hükümetimizin, personelin etkin kullanımı, temsil ve ağırlama giderlerinden, yazışmalara kadar birçok konuda tasarruf tedbirleri alma konusunda geliştirileceği önlemler 2014-18 dönemini kapsayan 10. Kalkınma Planında Hükümetimizin öncelik verdiği 25 adet dönüşüm programına yer verdik. Bu 25 adet Öncelikli Dönüşüm Programından biri de Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi Programı’dır. Bu Program altında kamuda israftan kaçınma ve tasarruf bilincinin yerleştirilmesi, personel harcamalarının rasyonelleştirilmesi ve hizmet alımlarının fayda-maliyet analizlerine dayandırılması gibi temel politika yer almaktadır. Bizim bu programla hedeflediğimiz kamuda mevcut harcama programlarını gözden geçirerek verimsiz harcamaları tasfiye etmektir. Bu yolla oluşturulacak mali alanı öncelikli harcama alanlarına tahsis ederek kamu faiz dışı harcama büyüklüğünü belirli bir seviyede tutacağız. Hükümet olarak cari harcamalardaki artış oranını da kontrol altında tutmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda 2015 yılı bütçesinde cari harcamalardaki artış oranı 2014 yılına göre %7,5 olarak öngörülmüştür. Bu oran milli gelirdeki nominal artış oranının oldukça altındadır. Öte yandan 2014 yılının son aylarında Hizmet Alımı Suretiyle Taşıt Edinilmesine İlişkin Esas ve Usullerde bir değişikliğe giderek hizmet alımı suretiyle taşıt edinilmesinde yeni kriterler getirdik. Yapılan değişiklik ile şoför giderleri hariç yapılan taşıt kiralamalarında aylık kiralama bedelinin taşıtın kasko sigortası değerinin %2’sini aşmayacağını hüküm altına aldık. Bu sınırlama ile hizmet alımı suretiyle taşıt edinimlerinde kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Benzer şekilde bina kiralamalarında da tasarruf tedbirleri uygulamaktayız. Başbakanlık Genelgesine göre kamu kurum ve kuruluşlarının kiralama işlemleri için Başbakanlıktan izin almaları gerekmektedir. 23 DOSYA TASARRUF İlhami KOÇ Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı Sermaye piyasaları tasarruf açığını kapatmaya yardımcı Türkiye’nin büyüme dönemine girmesiyle birlikte genç jenerasyonun doğru tasarruf alışkanlığı kazanması gelecek için çok önemlidir. 24 Toplumda tasarruf bilinci iyi aşılanır ve bireyler yatırıma yönlendirilirse tasarrufların ülke ekonomisine olan katkısı da artar. Kalıcı ve bilinçli yapılan tasarruflar, ülkenin kalkınması ve büyümesinde ciddi finansal destek oluşturur. Ülkesel açıdan baktığımız zaman; tasarruflar, ülkelerin parasal ihtiyaçlarında hızlı likidite sağlayarak kullanılabilir. Bireylerin yastık altı olmayan tasarrufları, yatırımları hızlandırır ve ülkesel kalkınmaya katkı sağlar. Aynı zamanda tasarruflar, birey ve ülke bazında gelecek planlamalarının sağlıklı yapılmasına da yardımcı olur. Tasarrufların artması büyümeyi de doğrudan etkiler. Günümüzde yatırımların fazla olduğu ülkelerde hızlı kalkınma ve sürdürülebilir gelişmeler olduğunu hepimiz görüyoruz. Türkiye’de uzun yıllar boyunca hem tasarruf hem de yatırım konusunda çok ciddi yanlışlar yapıldığını gözlemledik. Uzun yıllar süren yüksek enflasyon dönemi nedeniyle bireyler tasarruflarını uzun dönemli yatırımlara dönüştüremediler. 2000’li yıllardan itibaren ise Türkiye’nin büyüme dönemine girmesiyle birlikte genç jenerasyonun doğru tasarruf alışkanlığı kazanması gelecek için çok önemlidir. Borsada yapılacak olan yatırımlar, birikimlerin en iyi şekilde geleceğe taşınmasına yardımcı olur. Sermaye piyasalarının yurt içi tasarruf açığının kapanmasına katkıları Sermaye piyasası temelde tasarrufları verimli alanlara yönlendirerek ekonominin büyümesine katkıda bulunuyor. Tasarruf sahipleriyle, orta ve uzun vadeli fon talep eden kuruluşlar arasında direkt iletişim kurulmasına imkân sağlıyor. Aynı zamanda işletmelere, bankaların sağladığı fonlara oranla daha düşük maliyetli fonlarla birlikte özkaynak da sağlıyor. Sermaye piyasaları bu hizmetleri ile kalkınmanın hızlanmasına ve sağlıklı finansman kaynaklarına kavuşturulmasına yardımcı oluyor. Piyasaların etkin çalışması, şahısların tüketim eğilimlerini azaltarak ve tasarruf eğilimlerini yükselterek ekonomide sermaye birikimini artırıyor. Ayrıca tek başına ekonomiye yararlı olamayan küçük tasarruflar, menkul kıymetlere yatırılarak büyük yatırımlara dönüşebiliyor. Bu dönüşümde de sermaye piyasaları aktif rol oynuyor. Bu hizmetlerle birlikte az gelişmiş ülkelerdeki yurt içi tasarruf açığının kapanmasına yardımcı olabiliyor. Yerli ve yabancı yatırımcıların birikimlerini sermaye piyasalarında değerlendirmeleri Ülkemizdeki yatırım tercihlerine baktığımızda, tasarrufların yıllardır önemli bir kısmının döviz veya Türk lirası cinsinden mevduatta değerlendirildiğini görüyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi uzun yıllar boyunca Türkiye’de çift haneli enflasyon oranlarının yaşandığına tanık olduk. Bu yıllarda yatırımcılar sermaye piyasası enstrümanlarına mesafeli durdu. Enflasyon ve faizlerin gerilediği son 10 yılın ardından, yatırımcılar alternatif yatırım araçlarına ilgi göstermeye başladı. Nitekim, sermaye piyasamıza yeni giren ürünlere önemli talep olduğu görülüyor. Ayrıca, bireysel emeklilik sistemine getirilen teşviklerin de kurumsal yatırımcı tabanını büyüteceği kanaatindeyim. Bu yenilikler sermaye piyasalarımızın gelişimi adına sevindirici. Ancak, yatırımcılarımızın ilgisi henüz yeterli seviyede değil. Sermaye piyasalarının tasarruf aracı olarak etkinleştirilmesi yönünde gerçekleştirilen çalışmalar Ülkemizdeki tasarruf oranları %12-13 gibi düşük seviyelerde. Diğer gelişmekte olan ülkelerde, özellikle Asya’da %30’lar gibi çok daha yüksek oranlar görüyoruz. Yurt içi tasarruf oranlarının artırılmasına yönelik 25 yatırımcılara değil yerli ve yabancı bireysel ve kurumsal yatırımcılara da hitap ediyor. Bu özelliği ile de ülkemizde yerli ve yabancı yatırımcıların birikimlerini sermaye piyasalarında değerlendirmesine olanak sağlıyor. Büyük riskler alarak kısa vadede yüksek kazanç elde etme peşinde olmayın. 26 olarak bireysel emeklilik sistemine teşvik getirildi. Yeni Sermaye Piyasası Kanunu’yla şirket ve hanehalkı tasarruflarının korunması ve artırılması hedeflenirken ülke düzeyinde tasarruf bilincinin artırılmasına yönelik farkındalık kampanyaları düzenlenmeye başladı. Aynı zamanda, Ocak ayı içinde Sermaye Piyasa Kurulu’nun izniyle Türkiye Elektronik Fon Dağıtım Platformu (TEFAS) hizmet vermeye başladı. Sektörümüz için tarihi bir adım olma özelliği taşıyan TEFAS, yatırımcıların tasarruflarını değerlendirme konusunda kolaylıklar sağladı. TEFAS ile yatırımcılar, tasarruflarından elde ettikleri birikimler ile daha kolay ve anlaşılır bir platform üzerinden fon alıp satabiliyor. Ülkemizdeki tasarruf oranlarının ve yatırımcı sayısının artması için yapılan girişimler arasında önemli bir yere sahip olan TEFAS, sadece Türk Öte yandan, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından Haziran 2014’te yayınlanan Finansal Erişim, Finansal Eğitim, Finansal Tüketicinin Korunması Stratejisi ve Eylem Planları çok önemli bir gelişme olmuştur. Stratejiyle beraber bu konuda sektörde yapılan çalışmaların daha koordineli bir şekilde yapılması amaçlanmıştır. Strateji kapsamında Birliğimize de ciddi sorumluluklar düşmektedir. Birlik bünyesinde gönüllü finans sektörü çalışanlarının yer aldığı Finansal Eğitim Çalışma Komitesi, 2012 yılından bu yana Türkiye’ye tasarruf bilincini aşılamayı ve toplumu yatırıma yönlendirmek amacıyla faaliyetlerini sürdürüyor. “Varlıklı insan, varlıklı aile, varlıklı ülke” vizyonuyla yola çıkan bu komite, bireylerin bilinçli finansal kararlar almalarında yol gösterecek projeleri hayata geçiriyor. Projeler için düzenli tasarruf ve bu tasarrufu artıracak doğru bilgi üzerine kurgulanmış üç aşamalı bir yatırımcı eğitimi programı geliştirildi. Program kapsamında tasarruf yolları, yatırım araçları ve yatırımların takibi konusunda her seviyeden kişiye bilgi veriliyor. Diğer yandan, sosyal medya kanalları üzerinden yürüttüğümüz çalışmalarımız bulunuyor. 2013 yılında Facebook sayfamız üzerinden “Bence Tasarruf” temalı bir fotoğraf yarışması düzenledik ve güzel sonuçlar elde ettik. 2014 yılının başında ise birikim yaparak geleceği güvence altına alma temalı “Kamera Elinde Geleceğin Cebinde” kısa film yarışmamızı düzenledik. Özellikle yeni jenerasyonun bu konuya olan ilgisi bizleri çok mutlu etti. Bu faaliyetlerin yanı sıra, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na özel olarak ilkokul 3. ve 4. sınıf öğrencileri için “Param ve Ben Çocuk Şenliği”ni düzenledik. Son olarak, Türkiye’nin tasarruf ve yatırım konusundaki ilk ücretsiz online eğitimlerinden biri olma özelliğine sahip “Varlıklı Geleceğin Sırrı” isimli e-eğitimimiz, www.paramveben.org internet sitemizde yayınlandı. Tasarruf ve yatırım olmak üzere iki aşamadan oluşan eğitimimizle Türkiye’nin her bölgesindeki yatırımcı adaylarına ulaşarak, onlara bilinçli finansal kararlar almalarında yol göstermeyi amaçladık. Yatırım için altın kurallar Birlik olarak tasarruf ve yatırım konusunda yatırımcılarımıza her zaman bazı unsurları göz önünde bulundurmalarını hatırlatıyoruz. Bunun için birliğimiz tarafından kişilerin yatırım tercihlerinden, finansal piyasalardaki kurumlarla çalışma şekillerine kadar yatırım öncesi ve sonrasında dikkat edilmesi gereken tavsiyeleri içeren “Yatırım İçin Altın Kurallar" dokümanımızı yayınladık. Son olarak, 2015’in ilk aylarında Facebook sayfamız üzerinden “Manin Var mı Yazmaya?” yarışmasını gerçekleştirdik. Katılımcıların tasarruf ve yatırım konularındaki düşüncelerini eğlenceli bir şekilde paylaşmalarını sağlamak amacıyla düzenlenen yarışmaya ilgi büyük oldu. Toplumu tasarruf konusunda bilinçlendirme ve yatırıma yönlendirme amacıyla gerçekleştirdiğimiz projelere ara vermeden devam ederek binlerce insana ulaşmayı hedefliyoruz. Bu girişimlerin sonuçlarını orta vadede alacağımıza inanıyorum. Fertlerin ve özel teşebbüslerin tasarruflarını değerlendirmeleri açısından borsanın yeri Borsa İstanbul, finansal mali hizmetler sektöründe uluslararası bir süpermarket konumuna gelmiştir. Başka bir deyişle, aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. Pay senetleri, sabit getirili menkul kıymetler, sukuk gibi ürünler dahil olmak üzere türevler, emtia, altın, değerli metaller ve tüm bunlara ek olarak elmas, çok yakında elektrik enerjisi sözleşmeleri de kapsam dahilinde olacak. Birikimleri değerlendirmenin en iyi yolunun yatırım yapmak olduğunu hepimiz biliyoruz. Borsa’da yapılacak olan yatırımlar, birikimlerin en iyi şekilde geleceğe taşınmasına yardımcı olur. Yayınımızda yer alan bazı tavsiyeleri paylaşmak istiyorum: • Öncelikle kendinizi tanıyıp, yatırım amacınızı ve alabileceğiniz riski iyi belirleyin. • Yatırım yaptığınız ürünleri ve taşıdıkları riskleri tamamıyla anlamadan bu araçlara yatırım yapmayın. Tanımadığınız enstrümanlarda işlem yapmayın. • Büyük riskler alarak kısa vadede yüksek kazanç elde etme peşinde olmayın. Çok seyrek tesadüfler dışında bu kesinlikle mümkün değildir. • Birikimlerinizi tek bir yatırım aracına yatırmak yerine birden fazla yatırım aracına bölüştürün. • Yatırım yaptığınız ürünleri çeşitlendirmenin yanı sıra yatırım yaptığınız vadeyi de çeşitlendirin. • Aşırı yüksek kaldıraç kullanmayın, borç alarak yatırım yapmayın. • İkili opsiyon gibi aşırı yüksek riskler taşıyan ürünleri sunan merdiven altı şirketlere kesinlikle itibar etmeyin. • Unutmayın ki geçmişte bir yatırım aracının çok kazandırmış olması, gelecekte de öyle devam edeceği anlamına gelmez. • Kısa zamanda yüksek kazanç vaad eden kişi ve kurumlara ve reklamlara itibar etmeyin. • Yatırım tercihlerinizi yaparken tüm ücret, komisyon ve kesintileri mutlaka kıyaslayın. • Sadece ve sadece Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yetki verilmiş olan ve denetlenen şirketler üzerinden işlem yapın. • Lütfen internette veya başka yerlerde rastlayabileceğiniz söylentilere veya konunun uzmanı olmayan kişilerce verilen söz ve vaatlere kulak asmayın. • Belli bir yatırım aracına doğrudan yatırım yapmak istiyorsanız, yatırım danışmanınızdan ve uzmanlarca hazırlanan araştırma raporlarından sağlıklı bilgiler alarak karar verin. • En önemlisi ise işlem yaptığınız aracı kurumun veya yatırım danışmanınızın sizi yanlış yönlendirdiğini düşünüyorsanız bunu birliğimize bildirin. TSPB hakkında: Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB), banka, aracı kurum, portföy yönetim şirketleri ve yatırım ortaklıklarının üye olduğu özdüzenleyici bir meslek kuruluşudur. Birlik, meslek kurallarını oluşturmakta ve sektörü denetlemektedir. 27 DOSYA TASARRUF Emre Alpan İNAN Türkiye Bankalar Birliği Araştırma ve İstatistik Bölümü Direktörü Türkiye’de tasarruf oranları yetersiz Ekonomik büyümenin yurt içi tasarruflarla finansmanı, sürdürülebilir büyüme için önemlidir. 28 Tasarruf yapmanın ekonomiye bireysel ve makro düzeyde faydaları vardır. Bu yazıda, tasarrufun ekonomiye makro düzeyde etkileri incelenmeye çalışılmış, bireysel düzeyde etkilere girilmemiştir. Bir ülkede yeni herhangi bir yatırım yapılabilmesi için, yani yeni bir fabrika açılması, yeni bir bina, baraj, yol vb bir inşaat faaliyeti gerçekleştirilmesi, mevcut yapıların tadilatı, yenilenmesi, fabrikaya üretim için yeni makinelerin alınması veya mevcut makinelerin bakımının yapılması gibi üretimi artıracak her türlü faaliyet için, finansmana ihtiyaç duyulmaktadır. Genellikle banka tarafından sağlanan bu finansman ise, aslında tasarruf eden bireylerin bankalara yatırdıkları paralardan oluşmaktadır. Bu nedenle, iktisat teorisinde uzun vadede yatırımların tasarruflara özdeş olduğu ifade edilmektedir. Bir başka deyişle, üretim düzeyini korumanın ve artırmanın tek yolu tasarruf etmek ve bu tasarrufu yatırıma çevirmektir. Kendileri tasarruf etmeyen ama yatırımlarını devam ettirmek isteyen ülkeler, diğer ülkelerin tasarruflarını borç olarak alabilirler. Cari işlemler açığı dediğimiz kavram, işte bu borçların toplamıdır. Yani, cari işemler açığı, o ülkedeki tasarruf açığını gösterir. Bir ekonominin düzenli şekilde cari işlemler açığı vermesi mümkündür ancak ekonomik büyümenin sağlanması için zor ve riskli bir yoldur. Devamlı cari Grafik 1: Cari İşlemler Açığının Milli Gelire Oranı (yüzde) Büyümek için ihtiyaç duyduğumuz yatırımları finanse etmek için tasarruf oranımızın yükselmesi gerekmektedir. Kaynak: TÜİK, TCMB işlemler açığıyla büyümek için, borç alan ülkenin ancak aldığı borcu düzenli bir şekilde en verimli yatırımlara yönlendirmesi ve bu yatırımlarla üretimi artırıp, işsizliği azaltması gerekmektedir. Böylece ödeme zamanı gelen borçlarını ödeyebilmeli ve/veya yeni borç alabilmelidir. Ayrıca, devamlı cari işlemler açığı vermek için, dünyadaki ekonomik konjonktürün olumlu olması ve sermaye akımlarını desteklemesi, diğer ülkelerden alınan borçların uzun vadeli ve düşük maliyetli olması gibi şartların da yerine getirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, devamlı cari işlemler açığıyla büyümek, zor ve riskli bir yoldur. Bunun yerine ülke içindeki tasarrufların artırılması, ekonomik büyümenin ve işsizlikle mücadelenin temel dinamiği olacaktır. Türkiye’de tasarruf alışkanlıkları Türkiye, maalesef tasarruf oranı düşük bir ülkedir. Bu nedenle, gerekli yatırımları yapmak için Türkiye’deki bankalar, şirketler, hatta vatandaşlar yurt dışından borç almak durumunda kalmaktadır. Ekonomik büyümenin sağlanması için gerekli yatırımlar, yurt içi tasarruflar yetersiz olduğu için, yurt dışından sağlanan borçlarla finanse edilmektedir. Grafik 1, 2008- Eylül 2014 döneminde Türkiye’de cari işlemler açığının milli gelire oranını ve reel milli gelir büyüme hızını göstermektedir. Cari işlemler açığı (dış tasarruf) ile milli gelir büyümesi arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Cari işlemler açığının azaldığı dönemlerde, ekonomik büyüme de yavaşlamakta, hatta 2009 yılında olduğu gibi eksiye dönmektedir. Öte yandan cari işlemler açığının milli gelire oranının arttığı yıllarda ekonomik büyüme de hızlanmaktadır. Bu grafik büyüme ve tasarruf ilişkisini net olarak göstermektedir. Fakat burada gösterilen tasarruf, yani cari işlemler açığı, dış tasarruftur. Bunun yerine iç tasarruflarımızı artırmak ve ekonomik büyümemizi kendi tasarruflarımızla finanse etmek, çok daha sağlıklı ve güvenli bir yol olacaktır. Ülkemizde iç tasarrufların yetersizliği konusunda bir başka gösterge, Türkiye’de sağlanan kredilerin ne kadarının mevduatlarla finanse edildiğine bakmaktır. Eğer ülkemizde ihtiyaç duyulan kredileri kendi tasarruf ettiğimiz mevduatlarla finanse edebiliyorsak, tasarruflarımız yeterli diyebiliriz. Grafik 2’de kredi ile toplam mevduat ve bono stoku 2008-2014 29 Grafik 2: Kredi İle Mevduat ve Bono Stoku (Milyon TL) 30 dönemi için gösterilmiştir. Burada krediler toplam yatırımlar için, mevduat ve bono toplamı da toplam tasarruflar için iyi bir göstergedir. Toplam mevduat ve bono stokunun 2012 yılına kadar kredilerin üzerinde seyrettiği, 2012 yılından sonra ise, kredilerin mevduat ve bono toplamının üzerine çıktığı görülmektedir. Bir başka deyişle, bankacılık sistemindeki tasarruflar, ekonomik büyüme için ihtiyaç duyulan kredileri finanse etmeye yetmemektedir. Aradaki tasarruf açığı yurt dışından borç alarak, yani cari işlemler açığı vererek karşılanabilmektedir. Türkiye’de tasarrufların artması halinde, ekonomik büyümenin daha kolay ve daha ucuz şekilde finanse edilmesi ve daha yüksek büyüme oranları yakalamak mümkün olacaktır. Tasarruflar ve bankacılık sektörü Türkiye’de tasarruf oranlarının oldukça düşük olması nedeniyle, kamu kurumlarının hazırladıkları ekonomik program ve hedeflerde tasarruf oranını artıracak tedbirlere öncelik verilmektedir. Başta 10. Kalkınma Programı ve Ekonomik Dönüşüm Programları olmak üzere, kamu kesimi tarafından planlanan tedbirlerde tasarrufların artırılması önemli bir yer tutmaktadır. Bu tedbirler arasında, sigorta, çeyiz ve konut amaçlı birikim hesaplarının desteklenmesi, yastık altındaki altının finansal tasarrufa çevrilmesi, bireysel borçlanma düzeyinin sınırlanması gibi halen uygulanmakta olan veya uygulanması planlanan çeşitli önlemler vardır. Bankacılık sektörü, tasarrufların artırılmasının sürdürülebilir bir büyüme süreci için taşıdığı önemin farkındadır. Bu nedenle yukarıda ifade edilen tasarruf artırıcı önlemleri desteklemekte, bu önlemlerin etkinliğini artıracak şekilde ürün ve hizmet dizaynı gerçekleştirmektedir. TBB bünyesinde oluşturulan çeşitli çalışma grupları, bu önlemlerin uygulanma süreçleri hakkında görüş oluşturmaktadırlar. Ayrıca, sektörün kendisi de tasarruf yapmaktadır. Bankaların yaptığı tasarruf, özkaynaklarına artış olarak yansımaktadır. Son 10 yıldaki gelişime bakıldığında, bankacılık sektörünün özkaynaklarının Aralık 2004 itibariyle 46 milyar TL iken, Aralık 2014 itibariyle 4 kattan fazla artarak 232 milyar TL düzeyine yükseldiği görülmektedir. Günümüzde finans dünyası, yakın geçmişe oranla müşterilerine çok daha fazla sayıda ürün ve hizmet sunabilmektedir. Ayrıca gün geçtikçe ürün ve hizmetlerdeki çeşitlilik artmaktadır. Bu kapsamda, tasarruf etmek isteyenlerin seçenekleri de eskisine göre daha fazladır. Bankaya mevduat yatırmak veya devlet tahvili almak şeklindeki klasik ürünlerin yanı sıra; banka bonosu ve repo gibi finansal araçlara yatırım yapmak da tasarrufçunun seçenekleri arasındadır. Ayrıca, sigorta yaptırmak ve düzenli prim ödemek, yatırım fonu, hisse senedi gibi finansal araçlara yatırım yapmak da, bankalardan veya diğer finansal kuruluşlardan ulaşılabilen tasarruf hizmetleri arasındadır. 31 DOSYA Hasan ÜNAL Halkbank Bireysel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Türkiye, %53'lük kredi kartı borç oranıyla Avrupa'nın açık ara zirvesinde bulunuyor. 32 TASARRUF* Halkın harcama alışkanlığı tasarruf artışına engel Son yıllarda, gerek finansal kurumlarca tasarruf araçlarının yaygınlaştırılması gerekse kamu otoritesi tarafından tasarrufun desteklenmesi ile Türkiye’de tasarruf bilincinin giderek artmaya başladığını söyleyebiliriz. Bununla beraber halen tasarruf oranı en düşük ülkeler arasında yer alıyoruz. Bu nedenle halkımızın uzun vadeli tasarruf bilincinin artırılmasının ve finansal okuryazarlığının geliştirilmesinin öncelikle ele alınması gereken konular arasında yer aldığını söyleyebiliriz. Finansal okuryazarlığın artması ile hanehalklarımız finansal sisteme daha aktif bir şekilde dahil olacak, bankacılık sisteminin halihazırda sunduğu ve ihtiyaç doğrultusunda çeşitlendirebileceği ürün ve hizmetler daha yaygın bir kullanım ağına sahip olacaktır. * Bankalarımız alfabetik olarak sıralanmıştır. Türkiye’de fertlerin tasarruf alışkanlıkları incelendiğinde, hala “yastık altı” dediğimiz evde, iş yeri vb. finansal sistem dışında tutulan altın, Türk Lirası veya döviz yatırımlarının ve gayrimenkul yatırımlarının öncelikli olduğu görüyoruz. Bununla birlikte finansal sisteme, özellikle de bankalara, duyulan güvenin güçlü olması nedeniyle vadeli mevduat, yatırım fonu, hisse senedi, repo yaygın olarak kullanılıyor. Ülkemizde tasarrufun artırılmasındaki en büyük engelin halkımızın harcama alışkanlıkları olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, %53'lük kredi kartı borç oranıyla Avrupa'nın açık ara zirvesinde bulunuyor. Avrupa genelinde tasarruf sahiplerinin %67'sinin kredi kartı borcu bulunmadığından yola çıkarsak, ülkemizde de fertlerin debit kart kullanım alışkanlıklarının artırılmasının tasarrufu sağlamanın ilk adımı olacağını söyleyebiliriz. Bu kapsamda Halkbank olarak debit kart olmakla birlikte kredi kartı özelliklerini içeren “Paraf debit” ürünümüz ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Bankanın tasarruf için sunduğu enstrümanlar Mevduat ürünlerimizi zenginleştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son yıllarda tasarruf bilincinin gelişmeye başlamasıyla birlikte bankacılık sektöründe teşvik amaçlı birçok ürün, hizmet ve finansal eğitim sunulduğunu görüyoruz. Halkbank olarak gerek ekonomiye destek verme çabamız gerekse müşteri ihtiyaçlarına verdiğimiz önem doğrultusunda, tasarrufun artırılması yönünde özendirici, farklı hizmet ve kolaylıklarla entegre edilmiş ürünler sunmayı ilke edinen bir bankayız. Bu nedenle mevduat ürünlerimizi daha da zenginleştirilmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Örneğin, asgari 5-azami 10 yıl vadeli olarak TL/USD/EUR cinsinden açılabilen, aylık ve 3 aylık dönemlerde hesaba para aktarılmasına imkân tanıyan ve hesap sahibine 1 yıllık dönemler sonunda faiz getirisi sağlayan “Birikimli Mevduat Hesabı” ile küçük tutarlarla bile düzenli tasarruf yapmaya imkân tanıyoruz. Müşterilerimiz hesaptan veya kredi kartlarından verecekleri düzenli talimat ile takip etmeden birikim yapma imkânı buluyor. Yine geleceğin müşterilerini bankamıza kazandırmak amacıyla ebeveynlerin çocuklarının geleceklerine bugünden yatırım yapmaya başlayabilecekleri “Büyüyen Çocuk Hesabı”nı sunuyoruz. Bu hesaba sahip tüm müşterilerimize kumbara hediye ederek çocuklarımıza tasarruf bilincini erken yaşlarda kazandırmayı hedefliyoruz. Diğer bir tasarruf ürünümüz ise, ülkemizde aynı zamanda en tercih edilen yatırım aracı da olan altın üzerine. “Birikimli Altın Hesabı” ile müşterilerimiz TL/USD/EUR vadesiz hesaplarından veya Bankamız kredi kartından aylık veya 3 aylık verecekleri düzenli ödeme talimatı ile dilerlerse birikimlerini altın olarak da değerlendirebiliyor. Müşteri ihtiyaçlarını dikkate alarak oluşturduğumuz bir diğer birikim ürünümüz de “Üreten Mevduat Hesabı”. 1 yıl ve daha uzun vadelerde TL/USD veya EUR cinsinden açılabilen hesap ile aylık, 3 aylık veya 6 aylık dönemlerde vadesiz hesaba aktarılan faiz getirisi ile müşterilerimiz; verecekleri talimatla elektrik, su, telefon vb. faturaların otomatik ödenmesi, kira, aidat gibi düzenli ödemelerinde kullanma imkânlarından yararlanabiliyor. Yatırım araçlarına çeşitlilik isteyen müşterileri de unutmadık. Birikim hesaplarında, mevduat araçlarının güvencesini arayan fakat daha yüksek getiri elde etmek isteyen müşterilerimiz için %20 - %50 33 oranlarda yatırım fonundan oluşan “Yatırım Fonlu Mevduat” ürünümüzü sunuyor, birikimlerinde çifte kazanç sağlıyoruz. Türkiye’de yastık altında en az 3 bin 500 ton altın bulunuyor. Yastık altı altını kayıt altına alacak seçenekler Dünya Altın Konseyi Raporu’na göre Türkiye’de yastık altında en az 3 bin 500 ton altın bulunuyor. Bu büyüklüğün Türkiye ekonomisine kazandırılması, üretime katkı sağlaması ve cari açığın finanse edilmesi açısından son derece önemli. Halkbank olarak, kayıt dışında yer alan bu altının finansal sisteme dâhil edilmesi amacıyla vadesiz altın mevduat hesabını kullanıma sunan öncü bankalar arasındayız. Vadesiz altın hesabı ile müşterilerimiz alternatif dağıtım kanallarından günün 24 saati alım satım yapabiliyor, havale seçeneği ile kendi hesabına veya sevdiklerine altın gönderebiliyor ve dilerlerse sunulan hesap cüzdanı ile özel günlerde hediye edebiliyor. 2015 yılı içinde de altındaki değer artışına ek olarak faizden de kazanç sağlamak isteyen müşterilerimiz için de “Vadeli Altın Mevduat” ürünümüzü sunmayı planlıyoruz. Ayrıca müşterilerimizin fiziki altınlarını bankacılık sistemine 34 dâhil edilmesi amacı ile “altın günü uygulaması” için de çalışmalarımız devam ediyor. Ev sahibi olmak isteyenlere %15’lik devlet desteği Vatandaşlarımızın konut sahipliğini artırıcı bu projenin, tasarrufu desteklemesi açısından da olumlu buluyoruz. Bu kapsamda destek verecek bankalar arasında yer alacağız. Konu ile ilgili TBB nezdinde görüşmeler devam ediyor, detaylar netleştiğinde ivedilikle ürün çalışmalarına başlayacağız. Ayrıca banka olarak devlet katkısının yanında sürpriz avantajlar sunulması da gündeme gelebilir. Ekonomik kalkınmamızı destekleyecek en önemli tasarruf araçları Türkiye ekonomisinin sağlıklı ve istikrarlı büyümesi için ülke olarak tasarrufu artırmamız gerekiyor. Bu anlamda tasarruf eğiliminin küçük yatırımcılar arasında da yaygınlaşması önem taşıyor. Özellikle ülkemizde en önemli tasarruf araçlarından biri olarak görülen altının bankalar veya finansal kuruluşlar nezdinde değerlendirilmesini sağlamak gerekiyor. Vadeli mevduat hesapları hala en yaygın kullanılan ve cazip konumda olan enstrümanlar arasında yer alıyor. Bununla birlikte müşterilerin geleceğe yatırım veya çocukları için kullanabilecekleri birimli mevduat hesapları da sağladıkları faiz avantajları ile öne çıkıyor. Son dönemlerde vatandaşlarımızın tercih edebileceği diğer bir seçenek de, devlet desteği ile cazip hale gelen Bireysel Emeklilik Sitemi’ne (BES) dahil olmak. Bu kapsamda hem emeklilik hem birikim imkânından yararlanırken devlet desteği ile kazançlarını büyütebilirler. Başbakanımızın da duyurduğu, belirli oranda devlet desteğinin de sağlanacağı tasarruf hesapları olan konut tasarruf hesabı ve çeyiz hesabı da ilerleyen dönemlerde yatırım yapılabilecek seçenekler arasında yer alacak. Çalışmalarının TBB nezdinde halen devam ettiği Konut Tasarruf Hesabı ile vatandaşlarımıza hem tasarruf hem de konut alım imkânı sağlanması birçok vatandaşımız için iyi bir fırsat olacak. Yine maddi imkânsızlıklar dolayısıyla evlenemeyen gençlerimizin kendisi veya ailesi tarafından birikim yapabileceği Çeyiz Hesabı da devlet desteği ile tasarruf yapılabilecek araçlar arasında yer alacak. 35 DOSYA Muhammet MERCAN ING BANK Ekonomik Araştırmalar Grup Müdürü Türkiye’nin tasarruf oranı benzer süreçlerden geçen Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine oldukça yakın seyretmekle birlikte, onların da altında yer almaktadır. 36 TASARRUF Finansal piyasaların derinliği tasarrufları destekleyecek 2001 krizi sonrası kapsamlı bir yeniden yapılandırma sürecinden geçen Türkiye’de makroekonomik dengesizliklerin giderilmesinde önemli ilerleme kaydedilmiş olmakla beraber, tasarruf oranı hâlâ oldukça düşük seviyelerde seyretmektedir. Buna göre, Türkiye’de tasarrufların milli gelire oranı 2013 yılında %12.6 ile 1980’lerden bu yana en düşük düzeye gerilerken, 2014 yılında ise son dönemde kamu otoritesinin daha ılımlı bir büyümeyle cari dengeyi kontrol altına alma çabaları ve tasarrufları arttırmaya yönelik girişimlerin de katkısıyla %14 seviyesine çıkacağı öngörülmektedir. Bu rakam, halen %25.2’lik dünya ortalaması ve %32.6 düzeyinde seyreden gelişmekte olan ülkeler ortalamasının ciddi ölçüde altında seyretmektedir. Daha detaya inildiğinde, diğer ülke gruplarında ortalamayı yukarıya çeken ülkeler temel olarak yüksek biriktirme eğilimine sahip Asya ülkelerinin ve geçtiğimiz yıla kadar yüksek seyreden emtia fiyatlarının da desteğini alan net petrol ihracatçısı Orta Doğu ülkelerinin öne çıktığı anlaşılmaktadır. Türkiye’nin tasarruf oranı ise benzer süreçlerden geçen Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine oldukça yakın seyretmekle birlikte onların da altında yer almaktadır. Sektörel bazda kamu ve özel olmak üzere ikiye ayrılan, özel tasarrufları ise şirket tasarrufları ile bireysel tasarrufların oluşturduğu toplam tasarruf eğiliminde 2000’li yıllar boyunca gözlenen düşüş genel olarak özel tasarruflardaki azalmadan kaynaklanırken kamu tasarrufları bütçedeki iyileşmeyle birlikte genel olarak olumlu seyretmiştir. Özellikle hanehalkı tasarruflarındaki yavaşlama eğiliminin Türkiye’de tasarrufların son dönemde gerilemesinde belirleyiciliği dikkate alındığında, bireylerin tasarruf davranışlarını nelerin etkilediği daha da önem kazanmaktadır. Buna göre, bireylerin tasarruf yapmalarının ardındaki temel motifler şunlardır: Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından ev sahibi olmak isteyenlere %15 oranında devlet desteği sağlanacağı açıklamasının özel tasarrufları artırma adına önemli bir teşvik unsuru olacağı kanısındayız. - Bireyin bugünkü tüketimi ile gelecekteki tüketimi arasında yaşamı boyunca karşı karşıya kaldığı evlilik, çocuk sahipliği, emeklilik vb kararlara/kısıtlara göre yaptığı tercihler, - Bireyin kendi geleceği ile ilgili kaygıları (hastalık, kaza vs. için gerekli nakdi önlemler) - Gelecek kuşaklara servet aktarma arzusu (çocuklara ve diğer aile bireylerine destek) Öte yandan, kaygı ve arzuların tasarruf davranışlarına yansımasını etkileyen kimi dışsal faktörler de mevcuttur. Faiz oranları (reel) bunların başında gelmektedir. Gelecek ile ilgili beklentiler bir başka unsurdur. Kamu tasarruflarının artması ise gelecekte vergilerin azalacağının da işareti olduğundan, bugün tasarruf yapma arzusunu köreltebilen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. İhtiyati yaklaşımın tasarruf davranışlarında önemli bir belirleyici olduğu, başka bir deyişle kötü günler için tasarruf yapma çabası içinde olan Türkiye’deki bireyler finansal ve finansal olmayan araçlara yatırım yapmaktadır. Konut, ikamet amaçlı diğer gayrimenkuller, arazi/ çiftlik gibi gayrimenkuller ile firma ve araç gibi varlıkları içeren finansal olmayan varlıklarla ilgili istatistiklere göre Türkiye’de toplam nüfusun içinde konut sahiplerinin oranı 2013’te %60.7 ile 45 milyonu aşarken, 2006 yılına göre %10’a yakın bir artış kaydetmiştir. Mali olmayan varlıklara sahip hanelerin miktarının yüksekliği düşünüldüğünde konut sahibi olabilmek için tasarruf eğiliminin hanehalkı açısından önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan, ev sahibi olmak isteyenlere %15 oranında devlet desteği sağlanacağı açıklamasının özel tasarrufları artırma adına önemli bir teşvik unsuru olacağı kanısındayız. Öte yandan, finansal tasarruflar mali sistem içerisinde yer alan ve kayıt dışı olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Kayıt dışı tasarruf araçları arasında altın, nakit, döviz ve aileye/ arkadaşlara ve işletmelere sağlanan krediler gelmekte, bunların arasında özellikle altın varlıklarının önemli bir büyüklüğe sahip olduğu düşünülmektedir. Merkez Bankası’nın yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’de yastık altında tutulan altının değerinin yaklaşık 115 milyar dolar olduğu öngörülmektedir. Son yıllarda bankaların bu potansiyeli mali sisteme kazandırabilme arayışları dikkat çekmektedir. Ayrıca, kademeli olarak TL zorunlu karşılık yükümlülüğü için altın cinsinden karşılık tutma imkânı getirilmesi de bankaların altın cinsi mevduat toplamaya yönelik girişimlerine ağırlık kazandırmıştır. Bu çerçevede ING Bank müşterilerine daha geniş bir alternatifler yelpazesi sunmak için çaba göstermektedir: - ING Vadesiz Altın Hesap ile müşterilerimiz çalınma ve kaybolma riski olmadan diledikleri zaman gram bazında güvenli bir şekilde altın alımsatım işlemi yapabilmekte ve gün içi işlemlerde gerçek zamanlı fiyat değişimlerinden yararlanabilmektedir. ING Vadesiz 37 Türkiye'nin hanehalkı finansal varlıkları 2002-2014 arasında yıllık ortalama %5’e yakın bir artışla 850 milyar TL’e ulaşarak GSYH’nin %50’sine yaklaşmıştır. Altın Hesap kapsamında gram bazında işlem yapılabilmesi, müşterilerimize çok küçük tutarlarla bile birikim yapma imkânı sunmaktadır. - Ayrıca ING Vadesiz Altın Hesap kapsamında düzenli altın birikimi yapma fırsatı sunan ING Altın Biriktiren Hesap ile müşterilerimiz ister kredi kartından ister vadesiz hesaptan talimat vererek küçük tutarlarla bile aylık altın birikimi yapabilmekte, farklı amaçlarla birikim yapmak için açılan hesapların her birine ayrı isimler vererek birikimlerini takip edebilmektedir. dışında kalan altın ve TL/döviz nakit tasarrufların payının özellikle 2014 yılında gerilemesi de, bu çabaların bireylerin tasarruf portföylerinin kompozisyonunda önemli bir değiştirici etkisi olduğunu düşündürmektedir. Mali sistem açısından daha önemli olan ve TL/YP döviz mevduat hesapları, altın, yatırım fonları, sabit getirili devlet ve özel sektör borçlanma enstrümanları, Eurobondlar, hisse senetleri ve bireysel emeklilik planlarındaki tasarruflar olarak özetlenebilecek finansal varlıklar ise ING Bank hesaplamalarına göre 20022014 arasında yıllık ortalama %5’e yakın bir artışla 850 milyar TL’e ulaşarak GSYH’nin %50’sine yaklaşmıştır. Aynı dönemde hanehalkı yükümlülükleri yaklaşık altı kat artarak GSYH’nin %21’ine ulaşmıştır. Bu gelişmede, kullanımı Hanehalkı finansal varlıklarının kompozisyonu incelendiğinde ise, mevduatın net bir ağırlığa sahip olduğu görülmekte, hatta bu ağırlık son 12 yıllık dönemde artarak devam etmektedir. Öte yandan, devlet tahvilleri, 2003 senesinde hanehalkı varlıklarının yalnızca %15’ini oluşturmaktayken, bu oran 2014’te %2’nin altına gerilemiştir. Mali sistemde önemli bir ağırlığa sahip olan bankaların genelde mevduat müşterilerine rekabetçi getiriler sunmaları yanında, banka mevduatının hem kamu menkul kıymetleriyle karşılaştırıldığında daha kısa vadeye sahip olmaları nedeniyle tercih edilmesi hem de hisse senedi gibi fiyat dalgalanmalarına duyarlı enstrümanlara göre daha az riskli algılanmaları gibi faktörler daha fazla tercih edilmesini de beraberinde getirmektedir. - Yaklaşık 2 yıldır portföyümüzde bulunan Altın Fon-ING Bank B Tipi Altın Yatırım Fonu alım-satım kolaylığı, saklama-çalınma derdi olmaması, çok ufak tutarlarla bile işlem yapılabilmesi imkânları sunmaktadır. - Altına yatırım yapmak isteyen müşterilerimiz için bir diğer ürünümüz olan ING Fon Biriktiren Hesap kapsamında dileyen müşterilerimiz, Altın Fon seçeneğini de içeren paket kapsamında aylık tasarruflarını düzenli olarak yatırım fonlarımızda değerlendirebilmektedir. Nitekim başta ING Bank olmak üzere sektörün çabaları sonuç alıcı olmaktadır. ING Bank’ın düzenlediği Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması’na göre finansal sistem 38 artan ihtiyaç kredileri ile konut kredileri belirleyici olmuş, buna bağlı olarak toplam yükümlülükler içerisindeki payları sırasıyla %19.2’den %40.7’ye ve %7’den %34.3’e dikkate değer bir artış kaydetmiştir. Bireyler açısından değişen finansman koşullarının bir yansıması olarak kredi kartlarının toplam yükümlülükler içerisindeki payı %65.6’dan %23.1’e önemli ölçüde gerilemiştir. Türkiye, bankaların domine ettiği büyük bir yerel para birimi tahvil piyasasına sahip olmasına rağmen, şirket tahvili piyasası yatırımcılar açısından henüz emekleme safhasındadır. Buna göre, 2010’da hanehalkı varlıkları içerisinde yaklaşık 400 milyon TL’lik sınırlı bir büyüklüğe sahip olan bu kalem sonraki yıllarda hızlı bir büyüme kaydederek 2014 sonunda 14.1 milyar TL’ye ulaşsa da, Türkiye'de bireysel emeklilik fonları hızla büyümüş, katılımcı sayısı 2014 sonunda 5 milyona yaklaşırken, katkı miktarı 35 milyar TL’ye ulaşmıştır. GSYH’ye oran açısından hala %1.7 civarındadır. Hanehalkının portföy kompozisyonunda dikkat çeken bir diğer nokta da 2000’li yılların ortalarından itibaren daha işlevsel bir yatırım tercihi haline gelen bireysel emeklilik fonlarındaki hızlı büyümedir. 2012 ortasında yapılan bir yasal düzenlemeyle, brüt asgari ücret tutarının toplamı ile sınırlı olmak kaydıyla, sisteme dahil katılımcının ödediği miktarın %25’i kadar da ek devlet katkısı sağlanmaktadır. Yatırımcı tabanını genişleten bu kamu desteğinin de katkısıyla bireysel emeklilik sistemindeki katılımcı sayısı 2014 sonunda 5 milyona yaklaşırken, katkı miktarı 35 milyar TL’ye ulaşmış ve GSYH’ye oran açısından %4’ü aşmıştır. Genel olarak bireysel emeklilik sisteminin amacı, emeklilik tasarruflarını finansal sisteme yönlendirerek emeklilik dönemindeki kazanımları artırmaktır. Ek olarak, mali sistem için uzun vadeli kaynaklar sağlayarak sermaye piyasalarının büyümesine katkı sağlamak ve bu amaca yönelik olarak kullanılabilir fon büyüklüğünü daha da arttırmaktır. Türkiye’nin genç nüfusu da dikkate alındığında sistemin önemli bir potansiyele sahip olduğu ve önümüzdeki yıllarda da önemli bir büyüme hızını yakalayacağı anlaşılmaktadır. payı 2014 sonunda %16 ile önemli bir düzeye ulaşmıştır. Dönemsel dalgalanmalara rağmen, sistem dışı tasarruflar dışarıda bırakıldığında, ING Bank araştırma sonuçlarına göre BES artık en yüksek ikinci paya sahip tasarruf aracı konumundadır. Ancak uzun vadeli bir yatırım alternatifi olması nedeniyle bu kalemin zaman içerisinde finansal derinleşme, refah düzeyinin artması gibi faktörlerin de etkisiyle önem kazanmaya devam edeceği değerlendirilmektedir. Benzer bir eğilimin varlığını ING Bank’ın düzenlediği Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması sonuçları da desteklemektedir. Bu çerçevede, uzun vadeli bir yatırım aracı olan “Bireysel emeklilik fonları/hayat sigortaları” kaleminin toplam yatırım araçları içerisindeki Sonuç olarak, tasarruf oranının düşük olduğu Türkiye’de hanehalklarının kullanabileceği mali araçların sayısı sınırlıdır. Bu çerçevede, yeni kurulan ve gelişme aşamasında olan bireysel emeklilik ve şirket tahvilleri gibi alternatif ürünlerin bireyler tarafından daha iyi kullanılmasına yönelik girişimler önemini korumaktadır. Öte yandan, ürün geliştirme ve finansal düzenlemelerin iyileştirilmesine yönelik çabalara da ağırlık verilmelidir. Finansal piyasaların derinleştiği ve yeni ürünlerin kullanıma sunulduğu bir ortamda hanehalklarının finansal yeterliliklerinin artırılması ve nitelikli mali kararlar almaları da tasarrufları destekleyecektir. Konunun öneminin farkında olan kamunun ve ING’nin Turuncu Damla projesinde olduğu gibi özel sektörün finansal okur yazarlığı arttırma çabaları da hedefe yönelik aşama kaydetmede önemli rol oynayacaktır. 39 DOSYA Gökhan MENDİ TEB Bireysel ve Özel Bankacılık Kıdemli Genel Müdür Yardımcısı Tüketicilerin risk ve getiri hesaplaması yapmakta güçlük yaşamaları nedeniyle TEB olarak toplumun finansal okuryazarlık düzeyini yükseltmeye ve tasarruf alışkanlıklarını geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. 40 TASARRUF Toplumda tasarruf bilinci genişlemeli Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, önemli gündem maddeleri arasında ‘tasarruf oranlarının’ yükseltilmesi öne çıkıyor. Artık ‘tüketirken biriktirme’ dönemindeyiz. Türkiye’nin önümüzdeki döneme dair büyüme hedefini yakalayabilmesi için de toplum genelinde tasarruf bilincinin gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Finansal okuryazarlık da tüm dünyanın gündeminde yer alan bir diğer önemli konu. Bir toplumda finansal bilinç ve tasarruf alışkanlıkları ne kadar erken yaşta oluşursa, o kadar sağlam temeller atılmış olur. Ekonomi ve tasarruf bilincini erken yaşta edinen bireyler, finansal okuryazar bir toplum oluşmasını sağlar. Biz de ülke olarak son 3 yılda bu konuda önemli adımlar attık. Türk Ekonomi Bankası (TEB) olarak da Sorumlu Bankacılık anlayışımızla bu çalışmalara destek olmak için üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyoruz. Çocuklarımız hem bugünün hem de yarının sosyal ve ekonomik aktörleri. Onların ileride alacakları kararlar toplumun gelişimini şekillendirecek. İki yıl önce TEB Aile Akademisi çatısı altında şubelerimizde başlattığımız, kurum ve kuruluş, STK gibi organizasyonlardan gelen yoğun talep üzerine şube dışına da çıkardığımız eğitimlerimizle bugüne kadar 162 binden fazla kişiye ulaştık. Toplumun geleceğini de düşünerek, çocuklarımız için de bu konuda harekete geçtik ve internet üzerinden hayata geçirdiğimiz TEB Çocuk projesiyle 850 bin çocuğa eğlenceli ve basit dille ekonomiyi ve tasarrufun yollarını anlattık. Bununla birlikte, finansal araçların da gün geçtikçe çeşitlendiğini görüyoruz. Ancak finansal hizmetlerin önemli bir 2014 yılında Boğaziçi Üniversitesi ile birlikte hazırladığımız Finansal Okuryazarlık Endeksi’ne göre Türkiye’nin finansal okuryazarlık endeks değeri 59,4 olarak hesaplandı. Araştırmada, finansal okuryazarlığın göstergeleri olarak bilinen finansal bilgi, finansal tutum ve finansal davranış olmak üzere üç ana kriterde incelendi. kısmının henüz toplumların geneli tarafından yeterince doğru anlaşılmadığını ve dolayısıyla da kullanılmadığını gözlemliyoruz. Tüketiciler, her geçen gün bir yenisiyle tanıştıkları ürün ve hizmetlerin karmaşık yapısını anlamakta zorlanıyor; risk ve getiri hesaplaması yapmakta güçlük yaşıyorlar. Finansal bilincin arttığı bir Türkiye için öncelikle toplumun finansal okuryazarlık seviyesini tespit etmenin ve düzenli olarak bu seviyeyi ölçmenin gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu doğrultuda, Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle Finansal Okuryazarlık ve Erişim Endeksi hazırlayarak sonuçlarını kamuoyuyla paylaşıyoruz. FODER işbirliğiyle geçtiğimiz yıl düzenlediğimiz 2. Finansal Okuryazarlık ve Erişim Zirvesi’nde Türkiye’nin tek Finansal Okuryazarlık ve Finansal Erişimi Endeksi’nin ikincisini açıkladık. Düzenli olarak tekrarladığımız bu endeks ile toplumun finansal okuryazarlık durumunu tespit ediyoruz. Toplumun finansal hizmetleri kullanma alışkanlıklarının resmini çeşitli açılardan çekmek için hazırlanan Finansal Erişim Endeksi’nde ise temel ürünler, kredi ve mevduat ürünleri, sigorta ve yatırım ürünleri ve ileri finansal ürünler olmak üzere dört grupta değerlendirme yapıldı. Türkiye’nin Finansal Erişim Endeksi 39,17 olarak hesaplandı. Finansal Erişim Endeksi’nin düşük çıkması sıradan tüketicilerin banka hesabı, kredi kartı gibi temel ürünler dışında finansal ürün ve hizmetlerden yararlanmadığını gösterdi. Endekse göre, emeklilerin sisteme maaş yoluyla dahil oldukları gözlemlendi. Alanında tek olan bu çalışmayla ülke genelinde bireylerin finansal okuryazarlık ve finansal erişim durumunu ortaya koymuş olduk. Bu endeksi düzenli olarak hazırlamayı ve toplumun kat ettiği mesafeyi ve eksiklikleri görerek, toplumun finansal araçlar ve bu araçlara erişimi konusundaki çalışmalarımızı yoğunlaştırarak sürdürmeyi planlıyoruz. TEB olarak, müşterilerimizin tasarruf ve birikim alışkanlıklarını teşvik edecek ürünler geliştirmeye devam ederken, ‘Sorumlu Bankacılık’ anlayışımız doğrultusunda toplumun finansal okuryazarlık düzeyini yükseltmeye ve tasarruf alışkanlıklarını geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bütçesini sağlıklı yöneten, parasını doğru harcayarak birikim yapabilen nesiller yetişmesine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Tasarruf aracı olarak sunulan enstrümanlar Bankacılık sektörü, toplumların tasarruf alışkanlıklarının geliştirilmesi ve teşvik edilmesi yönünde, faaliyet alanları çerçevesinde tasarruf mevduatları ve birikim ürünleri sunmaya odaklanıyorlar. Mevduat toplayarak birikimi teşvik eden bankalar, özellikle son dönemde tasarrufun önemi konusunda da toplum genelinde farkındalık yaratmaya yönelik çeşitli çalışmalar yapmaya başladılar. Biz de TEB olarak, müşterilerimizin tasarruf ve birikim alışkanlıklarını teşvik edecek ürünler geliştirmeye devam ediyoruz. Bu kapsamda, birikim yapmak isteyenlere yönelik olarak 2011 yılında geliştirdiğimiz Marifetli Hesap ürünümüzle, avantajlı faiz oranları ve uygun koşullar sunarak müşterilerimizi kişisel birikimleri konusunda teşvik ediyoruz. Günlük olarak faiz işleten bir hesap türü olan Marifetli Hesap ile vadeli mevduattan farklı olarak müşteriye tasarruf yaparken parasını çekme ve yatırma esnekliği sunuluyor. En yeni ürünümüz ‘Marifetli Genç Hesap’ ile gençlerin harçlık ve birikimlerini, avantajlı faiz oranları ve uygun koşullarla destekliyor, 12-25 yaş arası gençlere özel fırsatlar sunuyoruz. Marifetli Genç Hesap, gençlerin 100 TL, USD, EUR ve GBP’den başlayan birikimlerini değerlendiriyor, TEB Banka Kartları ile ATM’lerden günlük 100 TL’ye kadar işlem yapabilmelerine olanak sağlıyoruz. Müşterilerimizin birikim ve tasarruf yapmalarını kolaylaştırmak için 41 geliştirdiğimiz bir başka ürünümüz de TEB Üstü Biriksin Hesap. Ufak ufak biriktirerek farkına bile varmadan tasarruf etmek isteyenler için hazırladığımız TEB Üstü Biriksin Hesap ile müşterilerimizin banka kartlarıyla POS cihazı üzerinden yaptığı harcamalar, kendilerinin belirlediği bir katsayı tutarına ve onun katlarına tamamlanarak aradaki tutarın aynı gün içinde hesaplarına aktarılması sağlanıyor ve böylece tasarruf alışkanlığı teşvik ediliyor. Bir diğer ürünümüz de 100 bin-500 bin TL arasında mevduat sahibi müşterilerimizin birikim yapmalarını kolaylaştırmak için geliştirdiğimiz yeni ürünümüz TEB Fırsat Hesap. ‘Fırsat Hesap’ ile hem birikim yapmaları hem 42 de piyasada meydana gelen yatırım fırsatlarını kaçırmamaları amacıyla müşterilerimizi desteklerken, mevduat hacmini artırmak isteyen hesap sahiplerine büyük avantaj sunuyoruz. Yastıkaltı altınların değerlendirilmesine yönelik çalışmalar TEB olarak, 19 yıldır Altın Bankacılığı alanında faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’de altın bankacılığı ile ilgili faaliyet gösteren ayrı bir birim kuran ilk banka olarak, sektörün ihtiyaçlarını yakından gözlemliyoruz. 2013 yılında ülkemizde kuyumculuk sektörünü de içine alan bir model olan TEB Yeni Altın Çağı projesini hayata geçirdik. Kuyumcularla işbirliği içinde, yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırmak amacıyla başlattığımız TEB Yeni Altın Çağı ile ülke ekonomisi ve kuyumcular kazanırken, bireysel müşteriler de kolay ve güvenli bir şekilde birikim yapabiliyor. Tüm kuyumcuları yastık altı altın toplama işinin bir parçası haline getirmenin önünü açan bu projeyle, sadece altın satarak değil, müşterilerinden altın alarak da para kazanan kuyumcular yastık altı altınların ekonomiye kazandırılması sürecinde kazanç elde etme imkanına kavuşuyor. TEB Yeni Altın Çağı ile altın tasarruflarını yastık altında veya kiralık kasada tutan tasarruf sahipleri, çalınma, kaybolma riski olmadan, hesap işletim ücreti ödemeden fiziki ücretsiz eğitimler düzenliyoruz. Katılımcılarımıza tasarruf, bütçe yönetimi, kredi ve kartların doğru kullanımı, yatırımların değerlendirilmesi ana başlıkları altında temel finansal okuryazarlık konularında bilgi veriyoruz. Genel içeriğimizin yanı sıra çocuklar, gençler, kadınlar ve emekliler için oluşturulmuş içerikleri de kullandığımız eğitimleri Türkiye genelinde tüm şubelerimizin yanı sıra, dileyen kamu ve özel sektör firmaları, dernekler, odalar, üniversiteler ve okullarda da veriyoruz. altınlarını bankada açtıracakları altın hesabına anlaşmalı kuyumcular aracılığıyla aktararak güvenle yatırımlarını değerlendirebiliyor. Bunun yanı sıra, yatırımcılarımız istedikleri takdirde bu tutar üzerinden faiz getirisi de elde edebiliyor. Sistem kapsamında yatırımcılar, anlaşmalı kuyumcuya giderek ve pazarlık gücünü kullanarak altınlarını bozdurup, ardından da gram karşılığını TEB’deki altın hesabına güvenli şekilde aktarabiliyor. TEB müşterileri sisteme her türlü ayar ve her çeşit altınla katılabiliyor. Böylelikle, müşteriler fiziken altını taşıma riskinden kurtularak yatırımlarını pratik ve güvenli bir şekilde TEB’deki altın hesabında değerlendirebiliyor. Ayrıca yatırımcılarımız istedikleri taktirde bu tutar üzerinden faiz getirisi de elde edebiliyor. Birikimlerini Internet, telefon bankacılığımız ve ATM’lerimiz üzerinden istedikleri zaman TL ve dolara çevirme imkanına da sahipler. Konut edinimine destek TEB olarak gerek ilk evini almak isteyenlere yönelik hazırlanan Konut Birikim Hesabı gerekse de evlenmek isteyenlere yönelik Çeyiz Hesap çalışmalarını destekliyoruz. Bu vesileyle tasarruf oranımızın artış yönünde hareket edeceğini tahmin ediyoruz. Önümüzdeki dönemde bu iki ürünle ilgili çalışmalar şekillendikçe daha fazla yorumda bulunma şansı bulacağız. Bütçesini sağlıklı yöneten, parasını doğru harcayarak birikim yapabilen nesiller yetişmesine katkıda bulunmak amacıyla okullarda çocuklara yönelik etkinlikler düzenliyoruz. Bu etkinliklerde çocuklara özel olarak bütçe planlama, harçlık yönetimi ve tasarruf eğitimleri veriyoruz. Sınıf içi eğitimlerin yanı sıra, finansal terimleri eğlenerek öğrenmeleri amacıyla 6-12 yaş arası çocuklara yönelik www.tebcocuk.com üzerinden TEB Çocuk’u hayata geçirdik ve bugüne kadar 850 binden fazla çocuğa ulaştık. Tasarrufu teşvik edecek çalışmalar Müşterilerimizin tasarruf ve birikim alışkanlıklarını teşvik edecek ürünler geliştirmeye devam ederken, ‘Sorumlu Bankacılık’ anlayışımız doğrultusunda toplumun finansal okuryazarlık düzeyini yükseltmeye ve tasarruf alışkanlıklarını geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bu doğrultuda, ‘Ekonomi ailede başlar’ düşüncesiyle ülke genelinde bireylerin finansal okuryazarlık düzeyini yükseltmek ve tasarruf bilincini geliştirmek üzere Ekim 2012’de TEB Aile Akademisi’ni hayata geçirdik. Türkiye’nin dört bir yanında düzenlediğimiz TEB Aile Akademisi eğitimleriyle bugüne kadar 162 binden fazla kişiye ulaştık. Yine sanat yoluyla öğrenilen bilgilerin daha kalıcı olduğundan yola çıkarak kurduğumuz TEB Çocuk Tiyatrosu’nun karakterleri “Cartoon Reality” yöntemiyle yaratılan, müzikleri Selim Atakan tarafından bestelenen, koreografisi Anadolu Ateşi’nden tanıdığımız Emre Çelik tarafından tasarlanan Mayıs 2014’ten beri sahnelenen ilk oyunu Rüzgar’ın Kumbarası, bugüne kadar 15 bin çocuk tarafından ücretsiz izlendi. Oyun, bu yıl da çocuklarla buluşmaya devam edecek. “Rüzgar’ın Kumbarası”nda ana karakter Rüzgar’ın tüm parasını harcadığı için sualtı gezisine gidemeyişi, gerekli parayı toplamak için okulun düzenlediği kermeste limonata satıp para biriktirmesi ve bu süreçte yaşadığı maceralar anlatılıyor. TEB Aile Akademisi ile, müşterimiz olsun olmasın herkese açık ve 43 DOSYA Engin TOPALOĞLU Türkiye İş Bankası Pazarlama Müdürü Mevduat; hala en çok tercih edilen yatırım enstrümanı olarak öne çıkıyor. TASARRUF Tasarruf bilincinin artması için çalışıyoruz Ülkelerin tasarruf davranışını belirleyen; hanehalkı davranışlarının yanı sıra ekonomik faktörler, eğitim ve gelişmişlik düzeyidir. Birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede tasarruf oranlarının ülkemize göre, çok daha yüksek oranlarda olduğunu görüyoruz. Bu durum, söz konusu ülkelerin toplum genelindeki tasarruf bilinçlerinden kaynaklanıyor. Tasarruf kültürüne yön veren iki önemli unsur, kişinin içinde bulunduğu yaşam evresi ile anne - babadan çocukken öğrenilen tasarruf alışkanlıklarıdır. Toplumumuzda tasarruf yapmanın ve birikime dönüştürmenin gelir düzeyi ile ilgisi olmadığı, bunun kişisel bir ‘tutumluluk’ işi olduğu yönünde genel bir kanı olduğunu söyleyebiliriz. Müşterilerimiz gelir düzeylerine ve risk algılarına göre farklı tasarruf ve yatırım araçlarımızı tercih ediyorlar. 44 Kimisi kısa dönemli risk taşımayan yatırım araçlarını tercih ederken, kimisi de gayrimenkul, borsa, yatırım fonları gibi araçları kullanıyor. Tasarruf alışkanlığının her yaş grubundan vatandaşımıza kazandırılmasını sağlayan, bunun yanı sıra sadece üst düzey gelir grubunda değil, küçük tutarlar ile düzenli birikim yapmaya da imkân tanıyan ürünlerimizden TL/YP mevduat ve Altın Bankacılığının yanı sıra, bireysel emeklilik, kamu ve özel sektör bono/tahvil, Kumbara Fonu ve diğer yatırım fonları, hisse senedi vb. alternatiflerimiz mevcuttur. Ülkemizde tasarrufların değerlendirildiği yatırım enstrümanlarında son yıllarda hızlı bir çeşitlenme görülse de mevduat, hala en çok tercih edilen yatırım enstrümanı olarak öne çıkıyor. En çok tercih edilen yatırım enstrümanı: MEVDUAT Yaygın şube ağımız ile geniş bir müşteri portföyüne hizmet sunuyoruz. Müşterilerimize açtırdıkları vadeli TL ve vadeli YP hesaplarına piyasa koşullarına göre belirlenmiş faiz oranları üzerinden getiri elde etme imkanı sağlıyoruz. 2014 yıl sonu itibariyle 133,6 Milyar TL’lik mevduat hacmi ile özel bankalar arasında bu alandaki liderliğimizi sürdürüyoruz. Bireysel Emeklilik Sistemi’nin, Türkiye’nin tasarruf eğiliminin gelişmesinde orta ve uzun vadede katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Küçük tutarlarla düzenli tasarruf yapmak isteyenlere özel yeni ürünümüz “Birikimli Mevduat Hesabı” ile müşterilerimize uzun vadede tasarruf yapabilme imkânı sunuyoruz. “Birikimli Mevduat Hesabı” minimum 250 TL/USD/EUR ile 5 yıl vadeli olarak TL/USD/EUR cinsinden açılabiliyor ve 1 yıllık dönemler sonunda faiz elde edilebiliyor. Müşterilerimizin tercihine göre hesaba ister aylık ister 3 aylık olmak üzere minimum 50 TL/ USD/EUR tutarında vadesiz mevduat hesabından düzenli para aktarma talimatı da verilebiliyor. Geleceğimiz için bugünden tasarruf: BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ Türkiye’de tasarruf eğiliminin artması, gelir artışı eşliğinde güven ortamının oluşmasıyla birlikte yaşlılık dönemine yönelik düzenli birikimlerin ön plana çıkmasıyla yakından ilişkilidir. Bireysel Emeklilik Sistemi, geleceğine bugünden yatırım yapmak isteyenler için önemli bir tasarruf aracı olarak öne çıkıyor. Bu amaç doğrultusunda 2013 yılı itibarıyla getirilen devlet katkısı modeli kapsamında, katılımcı tarafından ödenen katkı paylarının %25’i, bir takvim yılı içerisinde yıllık asgari ücretin %25’ini aşmamak koşuluyla, katılımcının bireysel emeklilik hesabına bağlı bir alt hesaba devlet tarafından yatırılıyor. Getirilen bu teşvikle birlikte Bireysel Emeklilik Sistemi’nin, Türkiye’nin tasarruf eğiliminin gelişmesinde orta ve uzun vadede katkı sağlayacağını düşünüyoruz. İştirakimiz Anadolu Hayat Emeklilik; 31.01.2015 itibarıyla 7 milyar TL fon büyüklüğü ile sektörde %19,5’lik piyasa payına sahiptir ve fon büyüklüğünde lider konumdadır. Getiri Avantajı Sağlayan: BANKAMIZ BONO/TAHVİLLERİ Başta bankalar olmak üzere özel sektör tarafından ihraç edilen Türk Lirası cinsinden bono/tahviller, sabit getirili yatırım tercihlerinde, devlet iç borçlanma senetlerinin üzerinde getiri sağlamalarının da etkisiyle son dönemde öne çıkıyor. Bankamızın ihraç ettiği bono ve tahviller de yatırımcılardan büyük talep görüyor. 2014 yılında 10,6 milyar TL nominal, 2015 yılının ilk ayında da yaklaşık 960 milyon TL nominal tutarda Banka bonosu ve tahvil ihracı gerçekleştirdik. Yurt içi TL cinsi bono ve tahvil ihraçlarında 31 Ocak 2015 itibarıyla toplam ihraçlar bazında %21,3, dolaşımda bulunan borçlanma araçları bazında ise %18,6 pazar payı ile açık ara sektör lideriyiz. Çocukluktan başlayan tasarruf bilinci: İŞ BANKASI KUMBARA FONU Çocukluktan itibaren toplumda tasarruf bilincinin benimsenmesi misyonunu üstlenen İş Bankası Kumbarası’nın çağdaş koşullara uyarlanmış versiyonu olan, çocuklarımızın geleceğine düzenli olarak küçük tutarlarla bugünden yatırım yapılmasını sağlayan İş Bankası Kumbara Fonu, ülkemizde tasarruf kültürünün gelişmesi açısından farklı bir yere sahiptir. Kumbara Fonu’nun, uzun vadeli yatırım bilincinin yerleşmesi ve gelişmesinde önemli katkısı söz konusudur. Çocuklarımızın geleceğine bugünden yatırım yapma misyonunun yanı sıra istikrarlı yönetim ve uzun vadeli yatırım stratejisi ile Kumbara Fonu en çok tercih edilen yatırım araçlarından da biridir. 31.01.2015 tarihi itibarıyla tüm A tipi yatırım fonları içinde tek başına yaklaşık %22’lik bir payı bulunan fon 260 bini aşkın çocuğumuza ulaşıyor. 45 Çok seçenekli yatırım aracı: YATIRIM FONLARI Konuta devlet desteği finansal istikrara olumlu yansır. Profesyonel portföy yöneticileri tarafından yönetilen yatırım fonları, bireysel yatırımcıların normal koşullarda erişemeyeceği kadar çok bilgi ve analize dayalı olarak yatırım yapma imkanı sunan ve gelişmiş ülkelerde yatırımcılardan yüksek düzeyde ilgi gören yatırım araçlarıdır. 1986’da Türkiye’de ilk yatırım fonunu kurduk ve o günden bu yana piyasadaki öncü konumumuzu koruyor, %23’lük payla sektördeki liderliğimizi sürdürüyoruz. Bugün 8 adet A Tipi ve 14 adet B Tipi olmak üzere 22 adet yatırım fonunu müşterilerimize sunuyoruz. Birikimlerini düzenli olarak yatırım fonlarına yöneltmek isteyen yatırımcılarımız, İş Bankası kredi kartlarından ve vadesiz mevduat hesaplarından Fon Biriktiren Talimat verebiliyor. Ayrıca Fon 46 Buketi uygulamamızla, bireysel yatırımcılarımıza, fon yatırımlarını kendi risk profillerine uygun olacak şekilde yönetme ve takip etme imkânı sunuluyor. Altın mevduat hesabı Ülkemizde güvenli liman olarak görülen altın da tasarruf için en çok tercih edilen ürünlerden biridir. Yastık altında tutulan altınların kaydileştirilmesi ve altına dayalı tasarruf ürünlerine yönelik getirilen teşvikler paralelinde “Altın Buluşmaları” hizmetimiz kapsamında müşterilerimizin fiziki altınları bozdurulmadan gram karşılığı ile vadesiz altın mevduat hesaplarına aktarılıyor. Bu sayede hem ülkemizde kayıt dışında bulunan altın birikimi ekonomiye dâhil ediliyor hem de yatırımcıların altın yatırımlarına hesaplarında gram altın olarak güvenle devam etmeleri sağlanıyor. Vadesiz mevduat niteliğinde olan “Altın Mevduat Hesabı”,nın yanı sıra altın mevduatından gram altın olarak faiz geliri elde edilebilen “Vadeli Altın Mevduat Hesabı”, ürünlerimiz sayesinde müşterilerimiz altın cinsinden birikim yapabiliyor. Bunun yanında yatırım hesapları aracılığıyla müşterilerimize sunduğumuz ve Anında Bankacılık kanallarımızdan 7/24 kolayca alınıp satılabilen; gram, tam ve yarım Cumhuriyet altını eşleniği ürünlerimizle altın birikimine imkân sağlıyoruz. B Tipi Altın Yatırım Fonumuz sayesinde müşterilerimiz, tasarruf yaparken profesyonel portföy yönetimi hizmetinden de yararlanabiliyor. Konuta devlet desteği tasarrufa olumlu yansır Orta ve dar gelirli vatandaşlarımızı desteklemek için atılan bu adımla genel tasarruf oranlarının yükseltilmesinin ve cari açığın azaltılmasının mümkün olduğunu düşünüyoruz. Söz konusu devlet desteği, konut sahipliğinin artırılması açısından geleceğe yönelik olumlu bir adımdır. Bu hamle ile aynı zamanda genel faiz oranlarının gerilemesi mümkün olacak ve finansal istikrara katkı sağlanacaktır. Tasarrufun tabana yayılması sağlanmalı Kurulduğumuz günden bugüne 90 yıldır tasarrufun öncüsü olarak, ülkemizde tasarruf bilincinin ve hacminin toplumun her kesiminde artırılması için çalışmalar yürütüyor, küçük tasarruflar ile düzenli birikime teşvik eden ürün ve hizmetleri ile tasarrufun tabana yayılmasına imkân sağlayarak, hem bankacılık sektörünün hem de ülkemiz ekonomisinin gelişimine katkı sağlıyoruz. İş Bankası toplumun her kesiminde tasarruf bilincinin yerleşmesi ve gelişmesine katkı sağlayacak, farklı müşteri ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmiş finansal ürün çeşitliliği ile ülkemizin şu anda ihtiyacı olan özel kesim tasarruf oranının artırılmasında sahip olduğu öncü güçle hareket ediyor. tasarrufların artırılması için birey düzeyinden başlanmalı ve özellikle gençler başta olmak üzere toplumun tüm kesim ve katmanlarında söz konusu bilincin geliştirilmesi, gelecek nesillere de geçecek şekilde kalıcı hale getirilmelidir. Bu doğrultuda, tasarrufun tabana yayılmasında, bireysel emeklilik sistemi önemli bir imkân sağlıyor. Yastık altı birikimlerin finansal sisteme aktarılması, cari işlemler açığının azaltılarak yurt içi tasarruf oranının artırılması açısından büyük önem arz etmektedir. Bankamız Altın Buluşmaları uygulaması bu amaca hizmet etmektedir. Altın Buluşmaları hizmetimiz kapsamında müşterilerimizin fiziki altın yatırımları bozdurulmadan gram karşılığı ile Vadesiz Altın Mevduat hesaplarına aktarılmakta ve altın yatırımlarını hesaplarında gram altın olarak güvenle devam ettirmeleri sağlanmaktadır. Ülkemizde tasarruf bilincinin ve 47 DOSYA Serkan ÜLGEN Yapı Kredi Bireysel Bankacılık ve Kartlı Ödeme Sistemleri Grup Direktörü Ülkemizde tasarruf bilinci, mevduat ve altına yoğunlaşıyor. TASARRUF Toplumda finansal okuryazarlık artmalı Türkiye’de tasarruf bilinci yurt dışı ile karşılaştırıldığında daha düşük seviyelerde bulunuyor. IMF’den alınan 2014 verilerine göre, gelişmiş ülkelerde tasarrufların gayri safi yurt içi hasılaya oranı %20’ler civarındayken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran %33’ler civarında seyrediyor. Türkiye’de ise tasarruf oranı yaklaşık %14 gibi oldukça düşük bir seviyede. Hükümetin hazırladığı en son orta vadeli programda hedeflenen tasarrufların gayri safi yurt içi hasılaya oranının 2017 yılında %17’ye ulaşması planlanıyor. Son yıllarda tasarrufları teşvik edici yönde atılan adımlar söz konusu. Hanehalkı tasarruflarını arttıran Bireysel Emeklilik Sistemi’nin yanı sıra hanehalkı borçlanmasını sınırlandırmak adına son dönemde önemli yasal düzenlemeler uygulanmaya başlandı. Bu önlemleri, 48 kredi kartlarında taksit sınırlamaları, kart limit oranlarında sınırlama ve kart asgari ödeme tutarlarında artış olarak özetleyebiliriz. Bütün bu önlemlerin kısa ve orta vadede hanehalklarının tasarruf eğilimlerini artırmakla beraber, özellikle perakende sektörünün gelişimi üzerine de farklı etkileri olması beklenebilir. Öte yandan, Türkiye’de geçmişten gelen tasarruf bilinci mevduat ve altına yoğunlaşıyor. Bu yerleşik alışkanlığın değişmesi ve tasarrufların artırılması için öncelikle toplumda finansal okuryazarlığın artması gerekiyor. Zira, potansiyel yatırımcıların enstrümanlar hakkında yeterince bilgilendirilmemesi ve gerekliliğinin farkında olunmaması, bunların az kullanılmasına sebep oluyor. Diğer yandan, finansal ürün kullanımının artması için mevcut Ürün yelpazesindeki çeşitlilik Finansal ürünlerde, dünyadaki eğilimlere paralel olarak çeşitlendirilmiş, Türkiye’de en geniş ürün yelpazesine sahip banka olduğumuzu söyleyebiliriz. Müşterilerimizin beklentileri doğrultusunda yeni ürün ve hizmetler sunmaya devam ediyor, ürünlerimizin performansı, hizmet kalitemiz ile finans sektöründe fark yaratıyoruz. Türkiye’de tasarruf bilincinin artırılması amacıyla son dönemde Yurt içi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Programı hayata geçirildi. Bu program kurumların bu konuda alacakları aksiyonları yönlendiren bir program. Bankacılık sektörü de buna paralel olarak teşvik edici çalışmalar gerçekleştirmeye ve ürünler geliştirmeye devam ediyor. Aralık 2014 itibariyle, yatırım ürünleri yelpazemizde 12 A Tipi Fon, 25 B Tipi Fon, 4 Anapara Garantili Fondan oluşan toplam 41 adet fonun yanı sıra mevduat, Fonlu Mevduat, dövize endeksli mevduat, 5D Vadeli Mevduat Hesabı, yapılandırılmış ve türev ürünler, hisse senedi, VİOP, Varant gibi birçok farklı risk profiline göre ürünümüz bulunuyor. düzenli piyasalarımızın geliştirilmesi ve erişimlerinin kolaylaştırılması gerekiyor. Bu konularda ilerleme kaydedilmesi halinde şu an görece düşük bir seviyede olan toplumdaki tasarruf oranı da zaman içinde yükselecektir. Yatırım ortamının iyileştirilmesi ve tasarruf bilincinin artırılması için en aktif çalışan bankalardan biriyiz. Türkiye’nin ilk özel sermayeli bankası Yapı Kredi olarak biz de “Hizmette Sınır Yoktur” anlayışıyla kurulduğumuz günden bu yana yatırım ortamının iyileştirilmesi ve tasarruf bilincinin artırılması için en aktif çalışan bankalardan biriyiz. Bu amaç için hizmet veren bir kurum olarak birim ve iştiraklerimizin önemi elbette çok büyük. Yapı Kredi’nin perakendeden, ticariye, kurumsaldan, özel bankacılığa kadar tüm birimlerinin yanı sıra Yapı Kredi Portföy, Yapı Kredi Yatırım iştirakleri de müşterilerimize geniş bir yelpazede hizmet veriyor. Vadesiz altın mevduatı ve altın günleri Altın bankacılığı son yıllarda bankacılık sektörü açısından önemli bir hizmet alanı haline geldi. Altın, inişleri ve çıkışlarına rağmen Türk toplumunun kültürel olarak sevdiği ve benimsediği yatırım araçlarından biri konumunda. 2010 yılında bankacılık sektörünün portföyündeki altın 25 ton civarlarındayken, Aralık 2014 itibariyle bu tutar 140 tonu geçmiş durumda. Ancak, Türkiye’de toplam 6.000 ton civarında altın olduğunu varsaydığımızda piyasadaki altının yalnızca %2,3’ü bankalarda bulunuyor. Yapı Kredi olarak, altın bankacılığı konusunda da çeşitli hizmetlerimiz bulunuyor. Bu alandaki önemli hizmetlerimizden biri vadesiz altın mevduatı. Bu hizmetimiz sayesinde güvenli bir şekilde miligram bazında altın alınabiliyor. Ayrıca, bankamızdaki diğer tüm altın hesaplarına altın havalesi yapılabiliyor. Vadesiz altın hesabı sahipleri, bu hesaplarını banka kartlarına ya da kredi kartlarına tanımlatarak altın alım-satım ve havale işlemlerini ATM kanalıyla da gerçekleştirebiliyor. Bankamızdaki fiziki altın teslimatları İstanbul Altın Borsası tarafından tescil edilen 1 kg’lık külçe altınlar ile yapılıyor. Daha çok KOBİ ve Ticari Bankacılık müşterilerimiz tarafından tercih edilen bu ürünümüzün yanı sıra vadeli altın mevduatı ile de müşterilerimiz, 31 günden 365 güne kadar vade seçenekleriyle altının getirisine ilave olarak faiz kazancı da elde edebiliyorlar. Yapı Kredi olarak yastık altı altınların sadece sisteme kazandırılması konusunda değil; yatırım aracı olarak da altının doğru değerlendirilmesini amaçlıyoruz. Bu kapsamda yatırımcılarımıza küçük miktarlarla kolayca ve süresiz yatırım yapabilme imkanı sunan Yapı Kredi B Tipi Altın Fonu ürünlerimiz arasında yer alıyor. Yapı Kredi B Tipi Altın Fonumuzun %51'i devamlı olarak altın ve altına dayalı finansal araçlar ile değerlendiriliyor ve dünya altın piyasalarındaki fiyat gelişmelerini yatırımcısına yüksek oranda yansıtarak orta ve uzun vadede getiri sağlamayı hedefliyor. Öte yandan yastık altındaki altınların sisteme kazandırılabilmesi amacıyla “Altın Günleri” etkinliği düzenliyoruz. “Altın Günleri”nde müşterilerimiz ziynet eşyalarını şubelerimize getirebiliyorlar. Konutta devlet desteği olumlu Bildiğiniz üzere, ev sahibi olmak isteyen tüketiciler satın alacakları evin değerinin azami %75’ine kadar kredi kullanabiliyorlar. Dolayısıyla bireyler tarafından asgari %25 oranındaki peşinatın daha rahat ödenebilmesi açısından %15 oranında devlet desteğinin önemli katkı sağlayacağını düşünüyoruz. %15 oranındaki devlet desteği ile artan konut satışlarının birçok inşaat sektörü ile bağlantılı sektörün gelişimine de olumlu etkisi olacaktır. 49 TOPLANTI Başbakan Davutoğlu sektörün zirvesi ile bir araya geldi Başbakan Ahmet Davutoğlu himayelerinde, Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda 27 Ocak 2015 Salı günü Ankara JW MARRIOTT Otel’de İnşaat Sektörü Zirvesi düzenlendi. Davutoğlu, “İnşaat sektörü Türk ekonomisinin lokomotifi olarak hak ettiği yeri aldı” dedi. Başbakan Davutoğlu inşaat sektörünün önde gelen sivil toplum örgütlerini bir araya getirerek, hükümetten beklentilerini, sorunlarını ve çözüm önerilerini dinledi ve değerlendirdi. Oturum başkanlığını bizzat Sayın Başbakan’ın yaptığı zirveye Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan katıldı. Zirvede İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal Koloğlu sektör sorunları ve çözüm önerilerine aktaran bir sunuş gerçekleştirdi. 50 Sektörün çatı kuruluşlarının bir araya geldiği zirveye katılan diğer sivil toplum örgütleri Türkiye Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Yenigün, Türk MMMB Yönetim Kurulu Başkanı Demir İnözü, GYODER Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, KONUTDER Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Çelik oldu. Zirvede, inşaat sektörün sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri hükümetten beklentilerini, sorunlarını ve çözüm önerilerini gündeme getirmek fırsatını yakaladılar. Başbakan Ahmet Davutoğlu zirvede, tüm sivil toplum örgütlerinin Başkanları tarafından yapılan sunumlara ilişkin değerlendirmede bulundu. İlgili Bakanlıklar nezdinde çözümlere yönelik önerilerin dikkate alınacağını açıklayan Davutoğlu, inşaat sektörünü ekonominin kalkınmada bir güç olarak gördüklerini ve bu nedenle önemsediklerini kaydetti. Davutoğlu "Müteahhitlerin ödeneklerinin zamanında ödenmesi temin edilecek, ancak karşılığında müteahhitlerden kaliteli iş beklemekteyiz." dedi. Ekonomi Bakanlığı ve TMB işbirliği ile düzenlenen Zirve'de Başbakan Davutoğlu, konuşmasında ilk kez tek bir sektör bazında, ilgili bakanların bizzat katıldığı ve beş önemli sektör kuruluşunun sunuşlar yaptığı örnek bir toplantı gerçekleştirdiklerini ifade etti. Gerek kurumlara isim olarak gerekse sektöre verilmiş kanunlara bakıldığında, üç kavramın dikkati çektiğini, bu kavramların inşaat, imar, müteahhitlik olduğunu dile getiren Davutoğlu, inşaat sektörünün Türk ekonomisinin lokomotif sektörü olarak hak ettiği yerini almış olduğunu belirterek inşaat sektörünün, iç ve dış boyutuyla stratejik bir sektör olduğunu vurguladı. Yurt dışında 12 yılda 260 milyar dolarlık iş gerçekleştirildiğini belirten Davutoğlu, yurt dışı müteahhitlik hizmetleri konusunda da ihtiyaçlar ne ise bunu karşılama konusunda sektör temsilcilerinin tereddüt etmemeleri gerektiğini, bütün bürokratik mekanizmalarla büyükelçilikler ile sektör temsilcilerine destek olunacağını aktardı. Davutoğlu, yurt içi projelerde ise ödeneklerin müteahhitlere zamanında ödenmesinin temin edileceğini, ancak karşılığında müteahhitlerden kaliteli iş beklediklerini belirtti. Müşavirlik hizmetleri konusunda Türkiye'nin en büyük eksikliğinin bu alanda görüldüğünü ifade eden Davutoğlu, müşavirlik şirketlerinin, inşaat şirketlerinin gelişmesinin en önemli boyutu olduğunu kaydetti. Davutoğlu, bu konuda şöyle konuştu: "Mesela bir ülkede büyük bir ihaleyi şirketlerimizin almaları için biz de kampanya yapıyoruz. Eğer o ülkenin müşavir şirketi bunu istemiyorsa, o iş kolay kolay olmuyor ya da aldıktan sonra o müşavirlik şirketi kullanacağı malzemeyi başka bir 51 Başbakan Davutoğlu; İmar Mevzuatı yeni baştan ele alınmalıdır. 52 ülkeden talep ediyorsa, yine artı değer olarak bize dönmüyor. O zaman bizim, bu işin 'soft' hali olan, müşavirlik meselesine eğilmemiz lazım. Bu konuda arkadaşlarımızın yaptığı değerlendirmelere tamamıyla katılıyorum. Bu alanın gelişmesi için de ne destek gerekiyorsa vermeye hazırız. O alan gelişmedikçe diğer alanlarda da gelişmemizde zorluklarla karşı karşıya kalacağız.” Kamu-özel sektör işbirliği modellerinin geliştirilmesinin önemine de değinen Başbakan Davutoğlu, şehir hastaneleri, havaalanları gibi dev projelerde, kamunun büyük yatırım projelerinde inşaat özel sektörünün en etkin şekilde yer almasını istediklerini aktardı. Kentsel dönüşüm konusunda "İnsanın estetiği ahlaktır, mekanın estetiği ise mimaridir" diyen Davutoğlu, Türkiye’nin güzelliklerini ise şöyle dile getirdi: "Dünyanın en otantik şehrini görmek istiyorsanız, Mardin'e gidin derim. Nehrin, dağın, vadinin mekanla, şehirle bütünleştiği yer görmek isterseniz Amasya'ya. Sahil ve güzel bir kumsal, bahar ise Antalya, yaz ise Bodrum. Uludağ'ın eteğinde mekanla bütünleşmiş bir Osmanlı şehrini görmek istiyorsanız, Bursa. Dünyanın en güzel camisini görmek istiyorsanız, Edirne'de Selimiye. Hepsini bir arada görmek isterseniz, İstanbul.” Başbakan Davutoğlu, İmar Mevzuatı'nın yeni baştan ele alınmasının önemini vurguladı, dikey yapılaşma tercihlerini ele alacaklarını, tarihi ve çevresel dokunun korunacağını belirterek, “Talepleriniz neyse yerine getireceğiz. Her adımda bu bilinçle davranılması konusunda, şirket temsilcilerinizi ve çalışanlarınızı bilinçlendirmenizde büyük fayda olduğu inancındayım.” dedi. Davutoğlu, konuşmasının sonunda, konut kredileriyle ilgili yeni teşvik kararı aldıklarını da açıkladı. Başkan Celal Koloğlu zirvede yaptığı konuşmada, inşaat sektörünün durumuna ilişkin genel değerlendirmede bulundu. Koloğlu sektörü ilgilendiren dört temel konu olan Kamu İhale Mevzuatı kapsamında iş deneyim belgeleri Celal Koloğlu: Aşırı düşük teklifler, ekonomik kayıplara ve yatırımların gecikmesine neden oluyor. ve aşırı düşük tekliflere ilişkin sorunlar, müteahhitlik tanımının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar, İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı kapsamında yeni yapılan sektörel düzenlemeler, işverenlere getirilen yasal yükümlülükler, Sosyal Sigortalar Mevzuatı kapsamında yurt dışında işçi çalıştırılmasına ve Mesleki Yeterlilik Sistemi konusunda İNTES’in gerçekleştirdiği çalışmalar, 2015 yılında yapılacak düzenlemeler kapsamında belgeli işçi çalıştırma zorunluluğunun sektöre etkileri konularını aktardı. Müteahhit enflasyonunun, sektörün önemli sorunu olduğunu söyleyen Koloğlu, özetle şunları ifade etti: “Ülkemizde hiçbir şart aranmaksızın müteahhit olunmaktadır. Mühendis, mimar olmayan ve kendini bir anda sektörün içinde bulan kişiler vardır. Müteahhitlik veya yüklenici tanımının yokluğu, sektörde itibar kaybına neden olmaktadır. Müteahhitlik karnesini geçmişte eleştiren bizler, onu arar hale geldik. Müteahhit olmak için iş deneyim belgeleri haksız şekilde elde edilebilmektedir. Bir yüklenici firma, hiçbir deneyime sahip olmadan denetleme ve iş yönetme suretiyle iş deneyim belgelerini satın almaktadır. Sonra bu belgeler ile iş üstlenmektedir. Bu firmalar ihalelerde aşırı düşük teklifler ile iş almaktadır. Bu durum, işin fen ve sanat kurallarına uygun yapılmasını engellemektedir. Ayrıca aşırı düşük teklifler, ekonomik kayıplara ve yatırımların gecikmesine neden olmaktadır.” Belgelerin düzenlenme kriterlerinin yeniden belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Koloğlu, konu hakkındaki çözüm önerisini de şöyle dile getirdi: “İhaleye katılım ve yeterlik kuralları yeniden düzenlenmelidir. Müteahhidin/ Yüklenicinin gerçekleştirdiği işlerden dolayı elde ettiği iş deneyim belgeleri ile, denetleme ve yönetme sonucu elde edilen iş deneyim belgeleri farklı işleme tabi tutulmalıdır. Yapım ihalelerinde sadece asıl ve alt yüklenicilerin bitirmiş oldukları işler dolayısıyla elde ettikleri iş deneyimine ilişkin belgeler geçerli olmalıdır. Bu şekilde işleri işin ehline vermek mümkün olacaktır.” Konuşmasında mesleki yeterlilik ve mesleki eğitimin önemi üzerinde duran Koloğlu, “Nitelikli iş üretme sadece işverenin sorumluluğu değildir. Kaliteli yapılar nitelikli iş gücü ile inşa edilebilir. Mesleki Yeterlilik Sistemi nitelikli iş gücünün sigortasıdır. Sınavlara başvuracak tüm kişilerin sınav ücreti fondan karşılanmalıdır” diye konuştu. 53 İş sağlığı ve güvenliği konusuna da değinen Koloğlu, uluslararası normlara göre hazırlanmış bir kanun bulunduğunu, ancak önemli olanın kanunların doğru uygulanması olacağını vurguladı. Meclis’te bulunan ve alt komisyon çalışmaları tamamlanan Torba Kanun Tasarısı’nda sektörü ilgilendiren hususlar konusunda ise Koloğlu, özetle şunları dile getirdi: Mustafa Demir: "Kamu İhale Kanunu, yapılan değişikliklerden sonra işlevini yitirdi." 54 “Yeni yasal düzenlemeler ile yükümlülükler ve cezalar arttırılmaktadır. Çok tehlikeli sınıfta ve kamudan ihale ile alınan işlerde işin durdurulması ve idari para cezası öngörülmektedir. İşin durdurulduğu işyerinde izinsiz çalışma yaptıran işverene üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası getirilmektedir. İdari para cezasının tehlike sınıfı ve çalışan sayısına bağlı cezalarda elli ve daha fazla çalışanı bulunan çok tehlikeli sınıftaki işyerleri için % 200 oranında artırılması hükme bağlanmaktadır. İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekiminin Bakanlığa bildirimde bulunmalarından ötürü iş sözleşmeleri işveren tarafından feshedilirse işverene tazminat ödeme yükümlülüğü getirilmektedir. Bu durum işverenlerimize ağır yükümlülükler getirmektedir.” Sektörel düzenlemelere bir alternatif getirilmesini, yeraltı madenleri ve yapı sektöründe görev alacak iş güvenliği uzmanlarının, özellikle bu alanlarda eğitim almalarına ilişkin bir düzenleme yapılmasını isteyen Koloğlu, tasarıda yer alan sektörel düzenlemelerin, yasanın kabul tarihinden itibaren 12 ay sonra uygulanmaya başlamasını önerdi. İNTES Başkan Vekili Mustafa Demir de Zirve'de söz alarak İhale Mevzuatı'ndan kaynaklanan sorunlara değindi. Demir, aşırı düşük tekliflerle yatırımların gecikmesi, reel fiyat farklarının ödenmemesi, ödeneklerin zamanında ve tam olarak planlanması başta olmak üzere Kamu İhale Kanunu’ndan kaynaklanan sorunlar olduğunu ifade etti. Kamu İhale Kanunu’nun yapılan değişikliklerden sonra işlevini yitirdiğini aktaran Demir, bunun için sivil toplum örgütlerinin görüşü alınarak Kanun’un yeniden yazılmasının doğru olacağını belirterek bugüne kadar yaşanan tüm olumsuzluklardan ders alarak yapılacak yeni Kanun’un ülke kaynaklarının daha doğru kullanılmasını ve yatırımlarının hızla tamamlanmasına da katkı sağlayacağı konusundaki görüşlerini aktardı. Türkiye Müteahhitler Birliği-TMB Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Yenigün, Zirve'deki konuşmasında 2023 hedeflerine ulaşmak yolunda, ekonomide büyümenin lokomotifi olma ve işsizliğe çözüm üretme potansiyeline sahip olan inşaat sektörünün önemli olduğunu söyledi. 2013 yılında yurt dışında alınan yeni iş tutarının 32.8 milyar ABD Doları seviyesine ulaştığını, 2014 yılının ise 22.5 milyar ABD Dolarlık yeni iş ile tamamlandığını belirten Yenigün, “Bu rakamlar Türk müteahhitlerin ana pazarlarında mevcut sorunlara rağmen kazanılmış kayda değer bir başarıdır. Bugün geldiğimiz aşamada karşı karşıya bulunduğumuz temel soru; rekabet gücümüzü artırmak ve sürekli kılmak için, pazardaki değişimleri ve beraberinde kendi güçlü ve zayıf yönlerini doğru değerlendiren dönüşümleri nasıl başaracağımızdır.” dedi. Ekonomik yönden verimli, rekabet gücü yüksek, topluma ve çevreye duyarlı, adil, şeffaf ve sürdürülebilir bir yatırım ortamının yaratılmasını hedeflediklerini anlatan Yenigün, kanunda ve ikincil mevzuatta yapılan birçok değişikliğe rağmen temel sorunun hala aşırı düşük teklifler olmaya devam ettiğini vurguladı. Kamu İhale Kanunu' nun yeniden yazılmasını isteyen Yenigün, Kamu İhale Kurumu’nun yetki ve sorumluluklarının yeniden düzenlenmesini önerdi. Yenigün, kamu kuruluşlarının bütçe ve yatırım ödeneklerinin her yıl başında yatırım programına uygun şekilde gerçekçi olarak belirlenerek açıklanmasını ve hakediş ödemelerinin bildirilen program dahilinde zamanında yapılmasını talep etti. Yurt dışında üstlenilen yıllık yeni iş tutarının 25-30 milyar ABD Doları bandına oturmuş durumda olduğunu belirten Yenigün, “Yıllık yeni proje tutarı bazında 2023 yılı için hedeflenen100 milyar ABD Doları seviyesi için ise, "Şu anda içinde bulunduğumuz gibi bir karşılıklı destek, paylaşım ve işbirliği ortamı son derece önemlidir.” diye konuştu. Yenigün, sektörün taleplerini değerlendirirken, Kamu Özel Sektör işbirliği projelerinin etkin bir şekilde uygulanması için gerekli yasal altyapı hazırlanması, kamu kuruluşlarının bütçe ve yatırım ödeneklerinin gerçekçi olarak belirlenmesi ve hakediş ödemelerinin bildirilen program dahilinde zamanında yapılması, teknik müşavirlik firmalarının hem yurt içi pazarda, hem de yurt dışı pazarlarda daha fazla pay alabilmelerini teminen etkinliklerini arttıracak teşvik sisteminin geliştirilmesi, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde Irak, Libya, Cezayir gibi ülkelerde iş birliği modellerinin geliştirilmesi, şehirleşme, imar uygulamaları ve kentsel dönüşüm başlıkları altında imar değişikliği uygulamaları konularına da değindi. Kentsel dönüşüm konusu hakkındaki görüşlerini de açıklayan Yenigün, İmar Mevzuatı'nın yeni baştan ele alınmasını ve dikey yapılaşma tercihlerinin tarihi ve çevresel doku gözetilerek değerlendirilmesinin önemli olduğunu aktardı. Türk MMMB Başkanı Demir İnözü ise teknik müşavirlik sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Teknik müşavirler, inşaat müteahhitleri ve inşaat malzemesi üreticilerinin inşaat sektörünün üç ana bileşenini olduğunu ifade eden İnözü “İnşaat sektörümüzün daha da güçlenmesi, kalite ve teknoloji odaklı olarak çalışabilmesi ve yurt dışı iş hacminin artması için sektörün bu üç paydaşının iş birliği yaparak daha fazla sayıda "Mühendislik-Tedarik-İnşaat" tipi sözleşmeler (EPC Sözleşmeler) ve Kamu-Özel Sektör İş birliği projeleri yükümlenmeleri gerekmektedir. Devletimizin öncülüğünde ve desteğinde çeşitli ülkelerde teknik müşavirlik firmalarımızın hazırlayacakları master planlar ve fizibiliteler, bu ülkelerde 55 müteahhitlik hizmetlerimizin de yolunu açacaktır” dedi. Müteahhitlerimizin yurt dışında rekabet güçlerinin artması, daha büyük ölçekli ve katma değeri yüksek projeler üstlenebilmeleri için, katma değer oluşturmayı sağlayan yenilikçi ve bilgi yoğun teknolojiler içeren tasarım hizmetlerinden yararlanmaları büyük önem taşımaktadır” diyen İnözü inşaat sektörünün itici gücü olan teknik müşavirlik sektörünün sorunlarını ve beklentilerini aktardı. Düşük fiyatlarla ihale edilen tasarım hizmetleri nedeniyle teknik müşavirlik firmalarının kar marjlarının azalmakta 56 olması, teknik müşavirlik hizmetlerinde kalitenin güvence altına alınması için Mesleki Sorumluluk Sigortası uygulamasının zorunlu olması, Türk Eximbank'ın teknik müşavirlik ve müteahhitlik hizmetlerinde daha aktif şekilde ve daha uygun koşullarla proje finansmanı sağlayabilecek bir yapıya dönüşmesi, yurt dışı teknik müşavirlik ve müteahhitlik sözleşmelerinin politik risklere karşı güvence altına alınması, nitelikleri tartışmaya açık yabancı teknik elemanların ülkemizde kolayca hizmet vermelerine imkan tanınması, kamu işverenlerimizin bazı işlerde sözleşmelerde yer almayan ek hizmetler istemesi, İnözü tarafından aktarılan konular oldu. Zirve’de KONUTDER ve GYODER Yönetim Kurulu Başkanları Aziz Torun ve Ömer Faruk Çelik'in konut sektörünün gelişimi hakkında değerlendirme bulunmalarının ardından 6306 sayılı Yasa İle İlgili Konular, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği, İmar Kanun Tasarısı, Tüketici Koruma Kanunu ve Yönetmeliği, Sektör Üzerindeki Dolaylı Vergi Yükü, KDV Oranları, Gelir Vergisi Kanun Tasarısı, İmar Artışına Bağlı Değer Artış Vergisi, Sektörün Kurumsallaşması ve Şeffaflaşması, Yabancılara Gayrimenkul Satışı, İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı başlıklarında ortak değerlendirmelerde bulundular. Zirvede tüm bakanların sektörlerine ilişkin kısa değerlendirmelerinin ardından Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan İmar Kanunu’nda Gerçekleşen Değişikliklere ilişkin bir sunum gerçekleştirdi. Sunumda imar planlarının yapımındaki sürecin daha saydam ve hesap verilebilir hale getirileceği kaydedildi. İmar uygulamalarının daha adil ve hızlı bir şekilde yapılması ve imar planı değişiklikleri sonucunda oluşan değer artışından belediyelerin pay almaları da öngörüldü. Babacan sunumunda ilk defa yapılan imar planı uygulamasında Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) ve Kamu Ortaklık Payının (KOP) birleştirilerek minimum %30 ila maksimum %40’a kadar alınmak üzere yeni bir düzenlemeyle ortaklık payı yapılacağını kaydetti. DOP + KOP’un %40’ının üzerinde çıkması halinde bu orandan fazla olan kısım ilgili idarece kamulaştırıldığını açıkladı. Plan değişikliği tarihi, kültürel dokuyu ve silueti koruyarak, sosyal donatı ve teknik altyapının imkân verdiği ölçüde yapılacağını belirten Babacan, genel plan değişikliğinde, değişiklik yapılan saha 50 bin m2’den büyük olacağını, tüm sokak, cadde ve mahalleyi kapsayan değişikliklerde 50 bin m2 sınırı aranmayacağını söyledi. Babacan taşınmazın plan değişikliğinden sonraki ilk satışından veya yapı ruhsatı aşamasından önce belediyeye değer artış payı ödeneceğini, ödemenin ayni olarak yapılabileceği gibi, peşin veya bir yılda eşit taksitler halinde de ödenebileceğini, alınan payların en az %10’unun kentsel dönüşümde kullanılabileceği bilgisini verdi. Zirvede, önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi planlanan büyük altyapı projeleri, ulaşım, enerji yatırımları, kentsel dönüşüm hamlesi görüşülürken, sektördeki vergi yükleri başta olmak üzere sektörün sorunları Başbakan Ahmet Davutoğlu'na iletildi. 57 TOPLANTI İNTES Yüksek Danışma Kurulu Başkanlığına yeniden Ahmet Çelik seçildi Koloğlu, “Yasal düzenlemeler tamamlanınca İNTES’e önemli görevler düşecek” dedi. 58 İNTES Yüksek Danışma Kurulu 2015 yılının ilk toplantısını 12 Ocak 2015 Pazartesi günü Sheraton Otel’de yaptı. Kurulun başkanlığına Ahmet Çelik, Başkan Vekilliklerine ise Mehmet Güneş ile Necati Ünal seçildiler. Çelik, Yüksek Danışma Kurulu Başkanı seçildikten sonra yaptığı kısa konuşmada, “Gösterilen teveccühe teşekkür ederim. Yönetim Kurulu’nun gayretiyle Kurulumuz daha aktif hale getirilirse daha yararlı olacaktır. Yönetim Kurulu, konuları Yüksek Danışma Kurulu'na da aktararak daha aktif çalışmasını sağlayabilir. İhale mevzuatı başta olmak üzere, Yüksek Danışma Kurulu araştırıp görüşünü bildirebilir” dedi. Başkan Celal Koloğlu 2015 yılında gerçekleştirilmesi düşünülen faaliyetler ve İNTES’in çalışma stratejilerine ilişkin bilgi verdi. Yönetim Kurulu olarak Müteahhitler Birliği ile bir uyum içinde her iki kuruluşun çalışma alanlarının belirlendiğini söyleyen Koloğlu, her iki kurumun karşılıklı danışarak ve tartışarak icraat yapmayı düşündüklerini kaydetti. edileceği ve Mesleki Yeterlilik Sistemi'nin geliştirilmesine yönelik çalışmalarda yoğunlaşılacağı aktarıldı. Koloğlu Türkiye Müteahhitler Birliği ve Asfalt Müteahhitleri Birliği ile de Kamu İhale Mevzuatı'na ilişkin ortak çalışmalar gerçekleştirileceğini aktardı. Geleneksel Toplantıların yine camianın buluşma noktası olacağı, sektörün mali ve teknik konularına ilişkin detaylı bilgilendirmelerin ayrıntılı bir şekilde yapılmaya devam Koloğlu, İNTES MYM'nin etkinliği konusunda çok önemli gelişmeler olacağını ve bazı yasal süreçlere ilişkin kararlardan sonra İNTES’e önemli görevler düşeceğini de kaydetti. İNTES Dokuzuncu Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Koçoğlu, 1999 yılından beri yapıda denetim ve iş güvenliği konusunun İNTES’in daima gündemde tuttuğu bir konu olduğunu, yaşanan büyük iş kazalarından sonra konunun kamuoyunda çok daha fazla gündeme geldiğini hatırlattı, bu konudaki misyonun İNTES üzerinden yürütülmesinin çok önemli olduğunu söyledi. Toplantıda Yüksek Danışma Kurulu üyeleri sektör sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 59 İNTES MYM Çalışmaları Genel Sekreter H. Necati Ersoy, toplantıya katılan üyelere İNTES ve İNTES MYM çalışmaları hakkında bilgi verdi. Mesleki Yeterlilik Kurumu ile 53 tane ulusal meslek standardının tamamlandığını, 46 ulusal mesleğin standardının hazırlanarak Resmi Gazete’de yayımlandığını, 24 mesleğin ulusal yeterliliğinin MYK Yönetim Kurulunca onaylandığını kaydeden Ersoy, 18 meslekte Mesleki Yeterlilik Kurumu ve TÜRKAK tarafından akredite olunduğunu söyledi. Ersoy, yurt dışında belge verebilme için yetki aldıklarını, 13 meslekte daha belge almak istediklerini belirtti. Ankara dışındaki, illerde mesleki yeterlilik merkezleri kurma çalışmaları hakkında bilgiler aktaran Ersoy, illerde ilgili yapı meslek liselerinin atölyelerini geliştirdiklerini söyledi. İNTES 60 MYM’nin yılda 200-250 bin işçinin sınavını yapabilecek düzeyde olduğunu, mesleki eğitimle ilgili yeni düzenlemeler getirecek olan tasarının TBMM Çalışma Komisyonunda bulunduğunu belirten Ersoy, düzenleme ile mesleki yeterlilik ücretlerinin 2017’ye kadar tamamının İŞKUR işsizlik fonundan, 2017’den sonra ise üçte ikisinin karşılanacağını belirtti. Ersoy, hangi mesleklerin tehlikeli ve çok tehlikeli olduğunun Bakanlar Kurulu kararı ile belirleneceğini kaydetti. Genel Sekreter Ersoy, 2015 yılının yüksekte çalışma yılı ilan edilmesinin planlandığını, tanıtımlarının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yürütülerek, yerel gazetelerde, ticaret ve sanayi odaları, İŞKUR müdürlüklerinde çalışmaya başladıklarını söyledi. Ersoy, toplantıya katılanlara ayrıntılı bilgiler aktarırken, Kamu İhale Kurulu ile iki toplantı yapıldığını, Asfalt Müteahhitleri Birliği ile birlikte Ulaştırma, Denizcilik, Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’a rapor sunulduğunu anlattı. Raporda iş deneyim belgeleri, aşırı düşük teklifler ile sigorta oluşturulması konularının sunulduğunu, iş deneyim belgesi alanların haksız rekabete yol açtıklarının anlatıldığını dile getirdi. İNTES Başkanvekili Mustafa Demir, İNTES MYM’nin yılda 200-250 bin kişiyi sınava tabi tutabilmesinin son derece önemli olduğunu söyledi. Son dönemde ardı ardına yaşanan iş kazaları ile şantiyelerde iş güvenliği önlemlerinin yetersizliğinin ayyuka çıkardığını kantarın topuzunun kaçtığını vurguladı. Demir, “İNTES MYM’nin daha hızlı ve etkin belge verebilmesi takdire şayandır. Sektöre nitelikli iş gücü yetiştirilmesi açısından çok faydalı olacaktır. İNTES MYM’nin kamuoyunda bilinirliliği artmalıdır. Daha çok farkındalık yaratalım.” dedi. Yüksek Danışma Kurulu Başkan Vekili Necati Ünal, yaşanan iş kazalarında doğrudan iş sahibinin sorumlu olmasının işverenler açısından mağduriyet yaratabileceğini, bu konunun basında işlenmesi gerektiğini söyledi. Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Ahmet Çelik, “Ülkemizde herkes müteahhit olabiliyor. Tekliflerde kontrolsüz gidiş var. Her seferinde evveliyatı artırıcı kurallar getiriliyor. Üstlenilen işi, zarar etmeden bitirmek mümkün değil. İhaleleri kazananlar yeterli deneyimi olmayan sektöre yeni giren müteahhitlerdir. İhale mevzuatı baştan aşağıya problem yumağıdır.”diye konuştu. Üyeler tarafından uygulamada karşılaştıkları sorunların aktarılmasının ardından İNTES’in çalışmalarına ilişkin değerlendirmeler ve beklentiler aktarıldı. Toplantıda İNTES Yönetim Kurulu’nun dört ayda bir Yüksek Danışma Kurulu ile ortak toplantı yapması kararı da alındı. 61 İNŞAAT SANAYİCİLERİ ÖZDOĞAN İNŞAAT SANAYİ ve TİCARET LTD. ŞTİ. Kuruluş Tarihi 1981 Firma Yetkilileri Zeynel Özdoğan Faaliyet Alanları İnşaat, otoyol, baraj ve HES, dekapaj, tünel, sulama, demiryolu ve metro sistemleri, turistik tesisler, yer altı maden işletmeciliği Yönetim Kurulu Başkanı Binali Özdoğan Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Özdoğan Yönetim Kurulu Üyesi Günaydın Özdoğan Yönetim Kurulu Üyesi İletişim Bilgileri Aşağı Öveçler Mah. 1328. Sokak No: 18 06460 Öveçler ANKARA T: 0 312 472 75 20 F: 0 312 472 75 39 [email protected] www.ozdogan.com.tr 62 Gruba Dahil Olan Firmalar, Ortak Girişimler Özdoğan İnşaat Özkar İnşaat Özkar Sigorta Özdoğan Enerji Özdoğan Proje Özkar Oman LLC MANYAS SAĞ SAHİL SULAMA REGÜLATÖRÜ, BALIKESİR ÇİNE ADNAN MENDERES BARAJI İlk üstlenilen proje TKİ - GLİ - TUNÇBİLEK ALABARDA (1982 Sözleşme Tarihli) JW MARRIOTT OTEL, ANKARA Yurt dışında ilk üstlenilen proje Umman Bidbid Sur Yolu İnşaatı CALISTA LUXURY OTEL, ANTALYA 63 İNŞAAT SANAYİCİLERİ İMA MÜHENDİSLİK İNŞAAT ve TİC. LTD. ŞTİ. Kuruluş Tarihi 1980 Firma Yetkilileri Mustafa Yavuz Özlen Genel Müdür Mehmet Altıntop Genel Müdür İletişim Bilgileri Ata Sok. No: 4 Anıttepe Ankara T: 0 312 231 21 04 F: 0 312 230 62 60 [email protected] www.imagrup.com 64 Faaliyet Alanları Tüneller Boru Hatları Havaalanı Altyapı İnşaatları Barajlar Yollar Otoyollar İçmesuyu ve Sulama İnşaatları Su ve Atıksu Tesisleri Depolar Kanalizasyon İnşaatı Köprüler Evsel Bağlantı İnşaatları Derivasyon Kanalı Taşkın Koruma ve Kontrol Yapıları Hidroelektrik Santral İnşaatı DODURGA BARAJI VE SULAMASI İNŞAATI GÜDÜL REGÜLATÖR VE HES PROJESİ HIŞILAYIK DERİVASYON KANALI İNŞAATI, KARAMAN ŞANLIURFA İÇMESUYU PROJESİ Gruba Dahil Firmalar Özima İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. İma Proje Müşavirlik Müteahhitlik A.Ş. Yaşam Enerji Elektrik Üretim Pazarlama Danışma San. ve Tic. A.Ş. Atya Enerji Elektrik Üretim Pazarlama San. ve Tic. Ltd. Şti. Özal Enerji Elektrik Üretim Pazarlama San. ve Tic. Ltd. Şti. İlk üstlenilen proje Karayolları 4. Bölge Müdürlüğü Esenboğa Yolu, Ankara 65 İNŞAAT SANAYİCİLERİ AKFEN İNŞAAT TURİZM ve TİCARET A.Ş. Kuruluş Tarihi 1986 Firma yetkilileri İrfan Erciyas Yönetim Kurulu Başkanı Selim Akın Yönetim Kurulu Başkan Vekili Süha Güçsav Yönetim Kurulu Üyesi Kadri Samsunlu Yönetim Kurulu Üyesi Sıla Cılız İnanç Yönetim Kurulu Üyesi Mesut Coşkun Ruhi Genel Müdür Sezai Gürhan Genel Müdür Yardımcısı Erkan Erciyas Genel Müdür Yardımcısı Volkan Oktar Genel Müdür Yardımcısı Ebru Burcu Alparslan Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı 66 İletişim Bilgileri Koza Sok. No: 22 Gaziosmanpaşa ANKARA T: 0 312 408 10 00 F: 0 312 441 07 82 [email protected] www.akfeninsaat.com.tr Faaliyet Alanları Havalimanları: Terminaller, pist, taksirut, apron, kapalı otopark ve diğer tüm yardımcı binaları ile birlikte anahtar teslimi inşaatları. Üstyapı İnşaatları: Toplu konut, lüks konut, otel, alışveriş merkezi, hastane, okul, kütüphane, lojman ve askeri binaların inşasından oluşan geniş bir yelpazede, projelendirme, mühendislik ve inşaat işleri. ATATÜRK HAVALİMANI DIŞ HATLAR TERMİNALİ YİD PROJESİ, İSTANBUL ZEYTİNBURNU IBİS VE NOVOTEL, İSTANBUL OTLUCA HES, MERSİN Çevre ve Altyapı İnşaatları: Arıtma tesisleri, içme suyu, kanalizasyon ve yağmursuyu şebekeleri, çelik ve PE boru doğalgaz hatları ve enerji nakil hatları kurulması ve işletmeye alınmasına ilişkin projeler. Endüstriyel Tesisler: Türkiye'nin önde gelen endüstriyel tesisleri için çeşitli büyüklük ve kapsamda endüstriyel projeleri gerçekleştiren Akfen İnşaat, pompa istasyonları, ısı santralları, hidroelektrik tesisler, rafineri üniteler, çelik konstrüksiyon yapılardan oluşan müstakil projeleri. İNCEK LOFT, ANKARA İlk üstlenilen proje Haymana 20 Daireli Polis Lojmanı inşaatı / Ankara 1985 Yurt dışında ilk üstlenilen proje Chisinau Havalimanı Modernizasyonu/ Moldova 1999 67 İNŞAAT SANAYİCİLERİ ÜNAL İNŞAAT ve TİCARET A.Ş Kuruluş Tarihi 1980 Firma Yetkilileri Necati Ünal Yönetim Kurulu Başkanı Oray Bilge Ünal Yönetim Kurulu Üyesi Bilhan Ünal Yönetim Kurulu Üyesi Özer Kutlu Ünal Yönetim Kurulu Üyesi İletişim Bilgileri Ceyhun Atıf Kansu Caddesi 1368. Sokak No: 5 Balgat / Ankara T: 0 312 284 90 00 F: 0 312 284 92 92 [email protected] www.unal-group.com 68 Faaliyet Alanları Altyapı Sulama İçme suyu Kanalizasyon Boru Hattı Barajlar Otoyollar Tüneller Limanlar Havaalanları Eğitim Tesisleri Sanayi Tesisleri Toplu Konut Kamu Binaları Oteller Anahtar Teslimi Endüstriyel Tesisler Mühendislik Hizmetleri ve Mümessillik Turistik Tesis İşletmeciliği Sigorta Hizmetleri Enerji Üretimi Modern Seracılık ÇOKAL BARAJI, ÇANAKKALE - TÜRKIYE VENEZIA PALACE, ANTALYA - TÜRKIYE NARİNKALE HES, KARS - TÜRKIYE İlk üstlenilen proje Pasinler Sulama Projesi, Erzurum - Türkiye, 1983 Gruba dâhil firmalar, Ünal İnşaat ve Ticaret A.Ş. Palmiye Turizm Yatırımları İnşaat ve Ticaret A.Ş. EBD Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş. NU Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. Ünal Modern Seracılık Tarım ve Gıda A.Ş. MEYRA PALACE, ANKARA - TÜRKIYE 69 İNŞAAT SANAYİCİLERİ ESER TAAHHÜT ve SANAYİ A.Ş. Kuruluş Tarihi 1986 Firma Yetkilileri İlhan ADİLOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Aza Faaliyet Alanları Su Yapıları · Barajlar · Hidroelektrik Santraller · Sulama Sistemleri · Drenaj Sistemleri Can ADİLOĞLU Teknik Grup Başkanı Cem ADİLOĞLU Finans Grup Başkanı İletişim Bilgileri Turan Güneş Bulvarı Cezayir Cad. 718. Sok. No:14 Yıldız, Çankaya, Ankara T: 0 312 408 00 00 F: 0 312 408 00 10 [email protected] www.eser.com 70 Ulaştırma · Otoyollar ve Karayolları · Demiryolu ve Metro Sistemleri · Köprü, Viyadük ve Tüneller · Limanlar · Havaalanları Kentsel Altyapı · Su Temini ve İçmesuyu Sistemleri · Arıtma Tesisleri · Kentsel Altyapı Sistemleri · Katıatık Depoları · Dekontaminasyon ve Tehlikeli Atıkların Temizliği OLAYA KULELERİ, SUUDİ ARABİSTAN CİDDE TAŞKIN KORUMA BARAJLARI, SUUDİ ARABİSTAN KRAL ABDULLAH FİNANS MERKEZİ, SUUDİ ARABİSTAN PORT HARCOURT / MAKURDİ DEMİRYOLU, NİJERYA Bina · Konutlar · Ticari Kompleksler · Askeri, Tıbbi ve Eğitim Tesisleri · Turizm, Sosyal ve Kültürel Tesisler ESM Eser Makina ve Ticaret A.Ş. Eser Elektrik Toptan Satış A.Ş. Eser Doğalgaz Toptan Satış A.Ş. Eser Enerji Elektrik Üretim A.Ş. Farcan Enerji Üretim A.Ş. Sanayi Tesisleri · Sanayi Fabrikaları · Enerji ve Güç Santralleri · Petrokimya Tesisleri · Depolar · Telekomünikasyon Tesisleri · Enerji Hatları · Boru hatları İlk üstlenilen proje Afyon Örenler Barajı İnşaatı Gruba dâhil firmalar, ortak girişimler Eser Holding A.Ş. Eser Proje ve Mühendislik A.Ş. Eser Enerji Üretim A.Ş. Göksu Enerji Üretim A.Ş. Eser Eksport Import A.Ş. Yurt dışında ilk üstlenilen proje Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Altyapı İşleri, Suudi Arabistan Yurt dışında faaliyet gösterilen ülkeler Suudi Arabistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Nijerya, Kamerun, Kenya 71 İNŞAAT SANAYİCİLERİ KAZOVA İNŞAAT SANAYİ TİCARET ve TURİZM A.Ş. Kuruluş Tarihi 1977 Firma yetkilileri Mustafa DEMİR Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat TÜRKMEN Yönetim Kurulu Eş Başkanı İletişim Bilgileri T: 0 312 472 60 60 F: 0 312 472 60 72 [email protected] www.kazova.com.tr 72 Faaliyet Alanları Hastaneler Sağlık Tesisleri Fabrikalar ve Endüstriyel Tesisler Toplu konut ve Sosyal Tesisler Sanayi Siteleri İş ve Ticaret Merkezleri Otel ve Tatil Köyleri Otoyollar ve Karayolları Demiryolu ve Metro Sistemleri Karayolu ve Demiryolu Tünelleri Petrol ve Gaz Boru Hatları ile Yan Tesisleri Sulama ve Drenaj Sistemleri Baraj ve Hidroelektrik Santraller Su Temini ve Kanalizasyon Sistemleri İçmesuyu Arıtma ve Endüstriyel Arıtma Tesisleri YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ LOJMANLARI, İSTANBUL TİMSAH ARENA STADYUMU , BURSA Gruba dâhil firmalar, ortak girişimler Kazova İnşaat San. Tic ve Turizm A.Ş. Gürol İnşaat San. ve Tic. A.Ş. Laledan Turizm ve Tic. A.Ş. (Crowne Plaza - Ankara Oteli) TOKİ HALKALI TESİSLERİ, İSTANBUL 700 YATAKLI DEVLET HASTANESİ, TOKAT İlk üstlenilen proje MKE Tekstil Mak Fab. Hangar ve Saha Bet. İnşaatı Yurt dışında ilk üstlenilen proje Ürdün Akabe Endüstriyel Zon İnş. Yurt dışında faaliyet gösterilen ülkeler ve faaliyet alanları Suudi Arabistan Hastane İnşaatı 73 RESTORASYON Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Çırağan Şenlikleri denilen meş'ale şenliklerini düzenletmiştir. İşte bu olaylar dolayısıyla bu alan Farsça'da “ışık” anlamına gelen 'Çerağan' ismiyle anılmaya başlanmıştır. 74 Yüksel İnşaat ile hayalet binadan, İstanbul’un en görkemli yapısına Çırağan Sarayı Çırağan Sarayı, bugün Kempinski Otel kompleksi içinde yer alan İstanbul’un en görkemli yapılarından birisidir. Otelin kral dairesinin ve çok amaçlı balo salonunun, tarihi Türk hamamı gibi bölümlerinin yer aldığı bu bina; muhteşem cephesi, kapıları ile Otel’e büyük prestij katmaktadır. 19 Ocak 1910 tarihinde çıkan bir yangınla harabeye dönen bina 1986 yılına kadar Beşiktaş Futbol Kulübü’nün Şeref Stadı arkasında bir hayalet bina gibi kalmıştır. Turgut Özal döneminde başlatılan Yap-İşlet-Devret modeliyle yeni 5 yıldızlı otellerin yapılım programı çerçevesinde, saray ve arazisi Çırağan Geliştirme A.Ş. adlı yatırım firmasına tahsis edilmiştir. Çırağan Geliştirme A.Ş.’nin ortakları İngiliz Sanbar Development (%37.5), Japon Kumagai Gumi (%37.5) ve British Commonwealth (%25) firmaları olmuştur. Japon Kumagai Gumi Şirketi Otel’in yapımında ana yüklenici Bitmiş dış cephe görünüşü olurken, alt yüklenici olarak Yüksel İnşaat A.Ş.’yi seçmiştir. Otelin inşaatı 16 Eylül 1986 tarihinde başlamış, otel operatörü firmanın değişimi dahil, oldukça problemli bir süreçten sonra 30 Ekim 1991 tarihinde bitirilmiştir. Otel inşaatı sırasında çatıda kaynak kıvılcımı sıçraması nedeniyle bir yangın çıkmış, otelin tarihindeki diğer yangınlar ve “uğursuzluk şayiaları” gündeme gelmiştir. Bu muhteşem yapının çok renkli bir tarihi geçmişi bulunmaktadır. Çırağan Sarayı'nın renkli tarihini hatırlamadan yapılacak her türlü tanıtım mutlaka eksik kalacaktır. Çırağan Sarayı’nın tarihçesi Çırağan'ın bugün Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan yeri 17. yüzyılda "Kazancıoğlu Bahçeleri" diye bilinirdi. 18. yüzyılda III. Ahmet döneminde Beşiktaş kıyılarını süsleyen denize nazır saraylar ve bahçeler, 17181730 yılları arasında Lale Devri diye bilinen 'Çiçek ve Müzik Aşkı' döneminin en önemli simgelerinden sayılmıştır. Bu dönem, bir eğlence olduğu kadar bir kültür parlaklığı devriydi. Dönemin hükümdarı olan III. Ahmet buradaki mülkünü gözde Vezir-i Azam'ı İbrahim Paşa'ya hediye etmiş ve ilk yalı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından eşi Fatma Saray’ın 1906'da çekilen resmi. Sultan (III. Ahmed'in kızı) için inşa ettirilmiştir. Kendisi burada Çırağan Şenlikleri denilen meş'ale şenliklerini düzenletmiştir. İşte bu olaylar dolayısıyla bu alan Farsça'da “ışık” anlamına gelen 'Çerağan' ismiyle anılmaya başlanmıştır. Sultan II. Mahmud 1834'te bu alanı yeniden yapılandırma kararı alır. Önce mevcut olan yalıyı yıktırır. Yapının etrafında bulunan okul ve cami ortadan kaldırılır ve mevlevihane yakında bulunan bir yalıya nakledilir. Yeni saray için büyük ölçüde ahşap kullanılır gibi görünmesine rağmen esas bölümün temelinin yapımında tamamen taş kullanılmıştır. 40 adet sütun dikilerek klasik bir görünüm verilmiştir. Sultan II. Mahmut sarayın inşaatı bitmeden 1839’da vefat etmiştir. Bu ölüm de dahil olmak üzere, bu arazide yapılan saraylarda meydana gelen tüm kazalar, yangınlar, kanlı baskınlar, sarayın inşası sırasında, mevcut caminin yıkılması, mevlevihanenin nakli ve orada bulunan Mevlevi Şeyhleri’nin türbeleri nedeniyle yeni yapılan sarayların uğursuz olduğu inancını oluşturmuştur. Tarihte Tanzimat Fermanı ile tanıdığımız yenilikçi Sultan Abdülmecit, 1857’de Sultan II. Mahmut’un yaptırdığı ilk sarayı yıktırmış, batı mimarisi tarzında bir saray yaptırmayı planlamıştır. Ancak Sultan Abdülmecit de parasal sıkıntılar yüzünden saray inşaatını bitiremeden vefat etmiştir (1861). Abdülmecit’ten sonra tahta geçen Sultan Abdülaziz, yeni sarayın inşaatını 1871 yılında tamamlatmıştır. Sultan Abdülaziz’in saray inşaatını ziyaret için geldiği sırada düşüp ayağını kırması “uğursuzluk efsanesini” tekrar hatırlatmıştır. Sultan Abdülaziz, mimari tarz olarak batı değil, doğu mimarisini seçerek Kuzey Afrika ve İslam mimarisini uygulatmıştır. Sarayın müteahhitliğini ise Sarkis Balyan ve ortağı Narsisyan Kirkor yapmıştır. Yeni saray eski ahşap sarayın taş temellerinin üzerine oturtulmuştur. Taş temellerin altında ahşap kazıklar çakılmıştır. Renovasyon çalışmaları sırasında kaldırılan temellerin altındaki ahşap kazıklar ortaya çıkartılmış ve ahşap kazıkların ilk günkü sağlamlığını koruduğu görülmüştür. Sarayın yapımı sırasında dünyanın her tarafından nadide mermer, porfir, sedef gibi malzemeler getirilerek kullanılmıştır. Sarayın paha biçilmez işlemeli kapılarından her biri 1000 altın bedel ile usta Vortik Kemhacıyan’a yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamit 75 Sarayın iç süslemesi ile kapıların resmi. Sarayın iç görünüşü Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul'un işgal altında bulunduğu dönem içerisinde Çırağan Sarayı harabeleri 'Bizo Kışlası' ismiyle bir Fransız istihkam kıtası tarafından kullanılmıştır. 76 bu kapılardan bir tanesini onları çok beğenen dostu Alman İmparatoru Kayzer II. Wilhelm’e hediye etmiştir. II. Wilhelm de kapıyı Berlin Müzesine sergilenmek üzere koydurmuştur. Sarayın yapımı sırasında büyük paralar harcanmıştır. Sadece sahil düzenlemeleri için 400.000 Osmanlı Lirası harcanmıştır. Yapımına 1863’te başlanan Çırağan Sarayı 1871’de bitirilirken bazı kaynaklara göre 2.5 milyon, bazı kaynaklara göre 4 milyon altın harcanmıştır. Harcanan para dışarıdan borç olarak alınmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun borç yükünü artırmıştır. Son kez 1876 yılının Mart ayında buraya gelerek kısa bir süre dinlenen Sultan Abdülaziz, halk arasında mevlevihanenin yıkılarak saray arsasına katılmasının uğursuzluk getireceği gibi dedikoduların çıkması nedeniyle Çırağan Sarayı’nı terkederek Dolmabahçe Sarayı’na yerleşmiş, kısa süre sonra orada vefat etmiştir. Sultan Abdülaziz’in yerine yeğeni olan Sultan V. Murad 30 Mayıs 1876’da tahta çıkmış, 31 Ağustos 1876’da akli dengesini yitirdiği için tahttan indirilerek bugün Beşiktaş Lisesi olarak kullanılan Harem Binasına nakledilmiş, yerine Sultan II. Abdülhamit tahta çıkarılmıştır. V. Murad 28 yıl burada tutulduktan sonra 29 Ağustos 1904 tarihinde vefat etmiştir. V. Murad’ın Çırağan Sarayı'nda tutulduğu süre içinde, Sultan V. Murad’ı tekrar tahta çıkartmak isteyen taraftarları iki kez saraya baskın yapmışlardır. Çırağan Vakası olarak bilinen ilk baskın 19 Mayıs 1878 tarihinde gazeteci Ali Suavi tarafından düzenlenmiştir. Baskın sırasında Ali Suavi ve taraftarları saraya girmiş, Beşiktaş’taki inzibat komutanı Mirliva Hasan Paşa (tarihte 7-8 Hasan Paşa olarak bilinir) olaya askerleriyle müdahale etmiştir. Çatışma sırasında Hasan Paşa elindeki bastonu ile Ali Suavi’nin başına vurarak öldürmüş, kendisi de baskıncılar tarafından Meşrutiyet döneminde parlemento binası olarak kullanım görünüşleri Bizo Kışlası önünde işgal askerleri Sarayın harabe görünümü vurularak öldürülmüştür. Ali Suavi’ni baskınından sonra 1878 Temmuz’unda ikinci Çırağan vakası yaşanmış, Sultan V. Murad, Kleanti Skalyeri- Aziz Bey komitesi tarafından ikinci kez Çırağan Sarayı’ndan kaçırılmak istenmiş, ancak başarılı olamamıştır. Sultan II. Abdülhamit meşrutiyet ilanından sonra burayı parlamento binası olarak tahsis etmiştir. 14 Kasım 1909'da Çırağan Sarayı parlamento binası olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Bu dönemde Saray’da II. Abdülhamid'in büyük sanat koleksiyonundan Rembrant ve Ayvazovsky'nin eserlerine yer verilmiştir. 20 Ocak 1910 yılında Milli Meclis Salonu'nun üst bölümünde ve çatı katındaki kalorifer bacasından çıkan bir yangınla saray 5 saat içinde yanmıştır. Çok değerli antikalar, II. Abdülhamid'in özel koleksiyonu ve V. Murat'ın kütüphanesi de yanarak kül olmuştur. Yangın kimileri tarafından “sarayın uğursuzluğu” ile açıklanırken, bazıları sarayın kasten yakıldığını iddia etmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul'un işgal altında bulunduğu dönem içerisinde Çırağan Sarayı harabeleri 'Bizo Kışlası' ismiyle bir Fransız istihkam kıtası tarafından kullanılmıştır. 1930'da Saray'ın bahçesi, Beşiktaş Futbol Kulübü tarafından tarihi ulu ağaçları kesilerek Şeref Stadyumu adıyla futbol sahası haline getirilmiştir. Daha sonradan da Prof. Bonatz ve ünlü Türk Mimarı Prof. Sedat Hakkı Eldem tarafından burası turistik bir otel yapılmak üzere çalışmalar yapılmıştır. 1946 yılında Saray'ın bodrum katında bulunan mevlevi dervişlerine ait mezarlar, bir istihkam yüzbaşısının altın aramak için yaptığı kazılarda tahrip edilmiş, aynı yıl içerisinde Saray çıkarılan bir kanunla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bırakılmıştır. 1986 yılında Saray ve stad arazisi Yapİşlet-Devret modeliyle otel yapılmak üzere Çırağan Geliştirme A.Ş.’ye tahsis edilmiştir. Japon, Kumagai Gumi ve Türk Yüksel İnşaat tarafından otel inşaatı yanında eski sarayın restorasyonuna başlanmış 1990 yılında otel, 1992 yılında ise saray hizmete açılmıştır. Restorasyon çalışmaları Çırağan Sarayı restorasyonu Türkiye’de bir ilk olmuştur. Daha önce bu boyutta bir restorasyon yapılmamıştır. Saray cephesindeki işlemelerin zenginliği, kullanılan malzemelerin çeşitliliği ve tahribatın çokluğu restorasyon çalışmalarını zorlaştıran nedenler olmuştur. Bu bölümde anlatacağımız çalışmaların sarayın dış cephesi ile sınırlı olduğunu başta hatırlatmakta yarar görüyoruz. Saray iç bölümünde yatırımcı firma iç dekorasyon proje ve uygulamalarını yabancı firmalara yaptırmıştır. 5 yıldızlı otelin eklentisi olarak planlanan saray bölümünde kral dairesi, balo salonu, Türk hamamı ve kumarhane gibi otel fonksiyonları yer almıştır. Bu nedenle sarayın iç planlaması orijinalden çok farklı olmuştur. İç dekorasyonlarda döşemelerde mermer, merdivenlerde cam, ahşap, pirinç metal kaplamaların ve gösterişli cam avizelerin dışında duvar ve tavanlarda tüm dekorasyon boya ile yapılmıştır. Saray restorasyonunda Yıldız Üniversitesi ile işbirliği yapılmıştır. Prof. Lemi Merey başkanlığında, 77 Dış cephe uygulamasından görünüş Sarayın iç görünüşü Harap cephenin görünümü Saray içinden bitmiş görünüş Restorasyon başlangıcında sarayın cephe görünümü Japon, Kumagai Gumi ve Yüksel İnşaat tarafından otel inşaatı yanında eski sarayın restorasyonuna başlanmış 1990 yılında Otel, 1992 yılında ise Saray hizmete açılmıştır. 78 öğrencilerinden oluşan bir ekip rölövelerin alınmasında, imalat resimlerinin çıkılmasında ve doğal ve imitasyon malzemelerin seçilip uygulanmasında restorasyon felsefesini belirlemiş, Yüksel İnşaat’a destek vermişlerdir. Yapılan çalışmaları başarılı bir özel sektör-üniversite işbirliği olarak değerlendirmek gerekir. Saray restorasyonuna cepheleri sabit bırakarak, içinin boşaltılması ile başlanmıştır. Yüksek cepheler arkasına monte edilen çelik yapı ile güçlendirilerek sağlama alınmış, betonarme iç yapı bu dış çekirdek içinde inşa edilmiştir. İç yapı Anıtlar ve Eski Eserler Kurumu tarafından onaylanan projelere uygun olarak yapılmıştır. Uygulamada betonarme ile birlikte yaklaşık 900 ton çelik konstüksiyon kullanılmıştır. Saray cephesindeki kolonlar ile merdiven bloklarında kullanılan orijinal mermerler Marmara Adası’ndan bloklar halinde temin edilmiştir. Bu mermerler şantiye alanında kurulan atelyede mermer ustaları tarafından orijinallerine uygun şekilde imal edilmiştir. Çok çeşitli boyutta, taş oyma işçiliği gerektiren parçalar bu atelyede imal edilmiştir. Özellikle binanın 4 cephesinde yer alan mermer “saltanat merdivenleri” 550 m2 marmara mermeri kullanılarak orijinaline uygun olarak yapılmıştır. Merdiven bloklarında çok sayıda değişik mermer parça kullanılmıştır. Sarayın “hünkar hamamı”ndaki tüm mukarnaslar, kurnalar, korkuluklar, duvar mermerleri kısmi onarımlar yapılarak yenilenmiştir. Hamamın harap durumundaki kubbeleri yıkılarak 63 adet ışıklı ve 2 adet kubbe betonarme olarak yeniden yapılmıştır. Mermer uygulamasının güzel örneklerini bahçe kapısında ve hamam bölümünde görmek mümkündür. Yaklaşık 700 m3 beyaz beton ile bitirilen suni taş Dış bahçe kapısında mermer uygulaması Geleneksel metodla mermer işçiliği Çırağan Sarayı restorasyonu Türkiye’de bir ilk olmuştur. Daha önce bu boyutta bir restorasyon yapılmamıştır. işçiliğinin yanı sıra, 16 adet beyaz Marmara mermerinden yapılmış olan mermer sütunların bilezik ve başlıkları yeniden yapılmıştır. Pembe ve yeşil renkteki puding ve serpantin sütun çelmelerinin 50 adedi ile tüm pencere peçeleri sağlam kalan 4 adedi dışında tamamen değiştirilmiştir. Saray’ın cephesinde en çok uğraşılan konu cephe taşlarının nasıl yenileneceği konusu olmuştur. Bu konuda müteahhit firma doğal taş Türk hamamı girişi Mermer elemanların yakın görünüşü Sarayın giriş merdivenlerinin görünüşü kullanılması gerekeceğini düşünerek çözüm bulmaya çalışırken, Prof. Lemi Merey Hoca, yapma taş kullanımında cesaret vermiştir. Daha önce Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve başka kasırların cephelerinde başarı ile uygulanan yöntem önerilmiştir. Bu yönteme göre doğal taş rengine uygun şekilde suni taşlarının dökümünün ve işlenmesinin daha uygun olacağına karar verilmiştir. Bakırköy kalkeri kullanarak yapılan çeşitli örnekler ile uygun renk ve doku seçimine karar verildikten sonra cephe kaplamalarında kullanılacak taşlar rölöve boyutlarına uygun olarak dökülmüş, üzerlerindeki işlemeler uygulanmıştır. Çırağan Sarayı ile Yıldız Park’ını birbirine bağlayan köprünün taş kısımları imitasyon beton ile onarılmış, kirlenen orijinal kısmıyla birlikte taraklanmıştır. Marmara mermerinden yapılmış olan “Saltanat”, “Harem” ve “Koltuk” kapıları temizlenmiş, eksik kısımlar mermer ile aşılanmış, döküm kapılar kumlanarak yenilenmiştir. Resimlerde de görüleceği şekilde cephede çok değişik taş oyma uygulaması bulunmaktadır. Özellikle pencerelerin üzerinde bulunan “peçe” tabir eden oyma süslemeler gerçekten çok başarılı uygulamalar olmuştur. Çırağan Sarayı’nın restorasyonu 1992 yılında tamamlanarak otelin hizmetine sunulmuştur. Yıllarca harabe halinde kalan bu muhteşem yapının aslına en uygun şekilde restore edilerek ülkemize kazandırılması Yüksel İnşaat için gurur vesilesidir. Saray’ın 1906 yılında çekilmiş fotoğrafı ile bitmiş fotoğraf (Sayfa 71) karşılaştırıldığında yapılan çalışmanın başarısı görülecektir. Aradaki tek fark deniz cephesindeki duvarların ortası orijinalinde güvenlik nedeniyle dolu iken, yeni projede dış ve iç bahçenin bütünlüğünü ve görünürlülüğünü sağlamak amacıyla boşaltılmıştır. 79 KÜLTÜR / SANAT Resim 1. % 12,5 faizli, 100 kuruşluk Elyazması Kaime (1840) Resim 2. Emisyon olarak tedavüle verilen 100 kuruşluk ilk matbu kaime (1841) Güçlü Kayral Araştırmacı Nümismat İzmir Nümismatik Derneği Başkan Yardımcısı Türk Nümismatik Derneği Üyesi Osmanlı kağıt paraları Paranın üç işlevi vardır: 1. Kıymet ölçüsü veya ortak birim, 2. Değişim aracı, 3. Değer hazinesi veya tasarruf aleti. Kağıt para, Batıda ilk olarak 1660’lı yıllarda İsveçli bankerler tarafından kullanılmıştır. 80 Ama, bu üç işlevin geçerli olabilmesi için herkes tarafından kabul görmesi, ya da kabulünün otorite tarafından mecbur tutulması gereklidir. Diğer yandan, para; mal-para ve itibari para olarak iki genel kısma ayrılabilir. Mal-para, tedavül ettiği değer kadar madeni değere de sahiptir; yani, para değerinin yanında bir de mal değeri vardır. Mal- paraların en gelişmişleri altın ve gümüş sikke olup evrensel para birimi olarak benimsenmiştir. İkinci para çeşidi ise itibari paradır. İtibari paranın (kağıt para, banknot), üzerinde yazılı olan, yani kendisine atfedilen değerin dışında aynî bir kıymeti yoktur; piyasada altın ve gümüş parayı temsilen tedavül eder. İtibari paranın doğmasına sebep, mal paranın yani sikkelerin, birikim çoğaldıkça kullanışsız duruma düşmesindendir. Bu sebeple orta çağdan itibaren insanlar sikke birikimlerini güvenli buldukları sarraf ya da bankerlere emanet edip karşılığında makbuz almışlardır. Bu makbuzlar da, doğal süreç gereği, ciro suretiyle tedavülü haiz olmuşlardır. Bu makbuzların hiçbir aslî kıymeti olmamasına rağmen üzerindeki ciro ve makbuzu düzenleyenin itibarı, para mukabili bir değer oluşturmuştur. Tarihte ilk kağıt paranın M.Ö. 140 yılında Wu-ti Hanedanı zamanında Çinlilerce kullanıldığı ve Moğollar zamanına kadar aralıklarla tedavül ettiği genelde kabul edilir. Moğol Hanı Kubilay Han da 1260-1290 yılları arasında iki kere kağıt para emisyonuna başvurmuştur. Resim 3. Kırım Savaşı'nın finansmanı için tedavüle çıkarılan 20 kuruşluk ordu kaimesi. (1854) Arkasında “Orduyu Hümayunlara Mahsustur” yazılı mühür bulunmaktadır. Uygurlar’ın, XI. yüzyılda kumaş parçaları üzerine mühürler basarak bunları para yerine kullandıkları bilinir. Suvar Türkleri “Ekin” denilen kumaş ve İdil Bulgarları ile Hazarlar’ın da deri-paraları kullandıkları tarihi kaynaklarda yer almaktadır. İran’da Osmanlı döneminde ilk kağıt para, Tanzimat Reformlarının finansmanı için çıkarılmıştır. ise İlhanlı Sultanı Geyhatu zamanında, 1290’lı yıllarda, kısa süreli bir kağıt para tecrübesi yaşanmıştır. Kağıt para, Batıda ilk olarak 1660’lı yıllarda İsveçli bankerler tarafından kullanılmıştır. Ardından Amerika’da, 1690 yılında asker maaşlarına karşılık olmak üzere İngiliz kolonisi olan Massachusetts hükümeti tarafından çıkarılır ve bunu diğer koloniler izler. Amerika’daki tecrübeden birkaç sene sonra İngiltere’de de kağıt para piyasaya sürülür; Goldsmith denilen ve para değiştirme işleriyle meşgul olan sarrafların, mevduat sahiplerine vermiş oldukları Goldsmith’s Notes denilen makbuzlar, İngiltere’de bir süre para yerine tedavül eder. Fransa’da kağıt para serüveni ise John Law’ın 2 Mayıs 1716’da kurduğu La Banque Générale isimli özel bir banka ile başlar. Rusya’da, Çariçe II. Katerina zamanında kurulan bankaya assignat denilen kağıt parayı çıkarma imtiyazı 1768’de verilir ve tedavülleri mecburi tutulur. Ayrıca, Napolyon savaşlarının (1808-1815) giderlerini karşılamak üzere de kağıt para basılır. Tarihte tüm kağıt para serüvenlerinin hemen hepsindeki ortak başlangıç noktası, genellikle savaşların tetiklediği malî buhranlar karşısında, devletlerin düştükleri zor durumlardan, doğan çaresizlikten kaynaklanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nda kağıt para uygulaması Osmanlı'da kağıt para, geçirdiği üç dönem ve evrede değerlendirilmektedir: Tanzimat reformlarının finansmanı için basılanlar; (1840-1863 / Abdülmecid ve Abdülaziz Dönemleri) I. Meşrutiyet Dönemi’nde OsmanlıRus Savaşı’nın finansmanı için basılanlar; 81 Resim 4. İkinci kaime uygulamasının son tertibinde tedavüle çıkarılan 100 kuruşluk filigranlı kaime. Arkalarında Osmanlı Bankasının numaralama mührü bulunmaktadır. (1877) (1876-1877 / V. Murad ve Abdülhamid Dönemleri) İlk olarak 1840 yılının başında %12,5 faizli kaimeler çıkarıldı. “Kavaim-i nakdiyye-i mu’tebere” adı verilen ve karşılığı İstanbul gümrük gelirlerine endekslenmiş bu yeni para, ülkenin her tarafında nakit para yerine geçecekti. Ancak kaimenin hazinenin ihtiyacına cevap verememesi üzerine, arka arkaya kaimeler tedavüle verilmeye devam edildi. II. Meşrutiyet Dönemi’nde Dünya Savaşı’nın finansmanı için basılanlar; (1912-1916 / Mehmed Reşad ve Vahideddin Dönemleri) Tanzimat reformlarının finansmanı ve ilk kağıt para uygulaması Osmanlı döneminde ilk kağıt para, Tanzimat Reformlarının finansmanı için çıkarılmıştır. Osmanlı belgelerinde genelde evrâk-ı nakdiyye, kâime-i nakdiyye gibi isimlerle geçen kağıt para, 1775’ten beri Osmanlı maliyesinde kullanılan ve bir iç borçlanma modeli olan esham sisteminin biraz geliştirilmesiyle ortaya çıkar. Tanzimat’ın ilanıyla halka vadedilen reformların hayata geçirilmesi de, büyük mali kaynağa ihtiyaç hissettirmekteydi. Çünkü, Tanzimat’la beraber iltizamın kaldırılıp muhassıllık sisteminin kurulmasıyla, devlet, yeni vergi sistemine işlerlik kazandıramadan eski düzeni ortadan kaldırmıştı. Böylece, hazine mevcut gelirlerini kaybettiği gibi, yeni sistemin getireceği varidattan da emin değildi. Oysa, devlet çarkının bir şekilde dönmesi gerekiyordu. Dolayısıyla yeni gelir kaynaklarına ihtiyaç vardı. 82 Üsküdar Fukaraperver Cemiyeti 10 para Şile Bali Bey Mahallesi Camii 10 para O dönem dış borç gibi alternatif olmadığından yeniden iç borçlanmaya gidilmesi yani esham çıkarılması değerlendirildi. Ancak, eshamı yeniden kullanmadan önce geçmişte yaşanan olumsuz tecrübeler doğrultusunda bazı değişikliklerin yapılması gerekliydi. Bunun için bilinen yöntemin üzerinde oynanıp, geçerlilik süresi bulunan, nama yazılı olmayan ve tedavül işlerliği olup sikke yerine kullanılabilen kaimeler, bir başka deyişle, faizli kağıt paralar türetildi. Bu ilk kaimeler el ile yazıldıklarından dolayı yani kolaylıkla taklit edildiler ve maliyeyi zarara uğratmaya başladılar. Bunun üzerine, tedavüle çıkmalarını takip eden bir sene içinde el yazılı kaimelerden vazgeçilerek matbu‘ kaimeler bastırıldı ve tedavüle verilmeye başlandı. 1840 (H.1256) yılında tedavüle verilen kağıt paralar, her defasında kalpazanlığa karşı yeni bir önlem denenerek, on sene içinde altı defa değiştirildi. Kağıt paraların bu denli taklit edilmesinin sebeplerinden biri de, paraların değerleriydi. Kuruşun alt birimi olan “para”nın geçtiği (40 para = 1 kuruş) ve alım gücünün olduğu bu ortamda, kağıt paraların 50 kuruştan başlayıp sırasıyla 100, 250, 500, 1000, 2000 ve 5000 kuruşa kadar çıkıyordu. Kağıt para uygulamasının ilk on senesinde bu denli yüksek kupürlü olması, kullanımı, kolay tedavüle Resim 6. Mehmed Reşad döneminde, 19 Ağustos 1916 tarihli kanuna istinaden çıkarılan 4. emisyon 50 lira. verilmesi ve çabuk fon toplanması nedeniyle özellikle maliye tarafından tercih edilmekteydi. Bunun yanı sıra, faiz ödeme zamanlarında da işlemler pratik olmaktaydı. Diğer bir sorun ise kaime faizleriydi. Hükümet, üçüncü emisyonla birlikte faizleri % 12,5’tan 10’a; ardından gelen emisyonlarda ise %6’ya indirdi. 1850 yılında, piyasadaki faizli kaimenin bir kısmının çekilerek yerine 10 ve 20 kuruşluk faizsiz kaime piyasaya sürdü. Galata Sinegogu 10 para Kırım Savaşı’nın finansmanı ve ordu kaimesi çıkarılması Beşiktaş Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi 20 para Kırım Savaşı (1853-1856), Osmanlı Devletinin İngiltere ve Fransa’yla aynı safta Rusya’ya karşı çarpıştığı savaştır. Hükümet, savaşın olağanüstü masraflarının karşılanabilmesi için, 1854 Mart’ının sonlarında, sadece ordunun bulunduğu yerlerde geçerli olmak üzere 10 ve 20 kuruşluk faizsiz ordu kaimesi hazırladı. Toplam 856.250 liraya ulaşan ordu kaimeleri savaş bittikten sonra da bir süre tedavülde kaldı. Uygulamaya son verilmesi ancak Mayıs 1857 yılında olabildi. Savaş esnasında İstanbul’da sikke darlığından dolayı alış-verişlerde zahmet çekilmekte ve bulunabilen sikkeler de değerinin üstünde bir fiyatla satılmaktaydı. Galata ve Beyoğlu civarındaki bazı esnaf, bu sıkıntıyı aşmak için her biri birer kuruşluk biletler bastırarak bozuk para yerine kullanmaya başladı. Hükümet; kalpazanlık, faizler, itibar sorunları ve yarattığı ufak para sıkıntıları nedeniyle kağıt paralardan kurtulmaya çalışıyordu. Bunu da ancak Sadrazam Fuad Paşa’nın iradesiyle, dış borç alınarak ve yeni iç borç senetleri arz edilerek 13 Eylül 1862’de kaldırabildi. Böylece, 22 sene boyunca İstanbul halkını sıkıntıya sokmuş olan kaime ortadan kaldırılmış oldu. Bu arada 1863 yılında Osmanlı Bankası ile yapılan bir anlaşma ile banka devlet bankası gibi işlev görmeye başladı. Banka, kağıt paraların kaldırılmasında önemli rol oynayacaktı. Resim 7. 1919 yılında Hicaz ilmuhaberlerinin üzerine sürşarj vurulmak ve arkalarına renkli kartonlar yapıştırmak marifetiyle tedavüle verilen 10 paralık pul para 93 Harbinin finansmanı ve ikinci kaime uygulaması Ancak, borç döngüsüne bir kere girip kendini toparlayamayan İmparatorluk maliyesi, dışardan 83 gelen paraları sanayide ya da üretimde döndürmediğinden, borç alarak borç kapatmaya çalışmış ve 1875 yılında konsolidasyona gitmek durumda kalmıştı. Borç faizleri ve anaparaları yarıya düşürülmüştü. Arkasından, Balkanlar’da ortaya çıkan sorunlar ve 93 Rus Harbi (1293/1876) ile maliye daha zor bir duruma düşmüş ve finansman için tekrar kağıt para basılması yoluna gitmişti. Fakat, kağıt para basma imtiyazı, kuruluşu ile beraber Osmanlı Bankası’na verilmişti. Bu sorun, banka ile yapılan bir anlaşma neticesinde basılacak paraların banka tarafından numaralandırılması ve bankanın bir komisyon alması yolu ile aşılmıştı. V. Murad ve Abdülhamid Dönemleri’nde 1,5,10,20,50 ve 100 kuruşluk kupürlerde basılıp 3 tertipte tedavüle sürülen söz konusu paraların değerleri, ilk andan itibaren, önceki tecrübenin de etkisi altında, altın lira karşısında sürekli düşüş göstermişti. İlk kaime uygulamasında devletin başına büyük dertler açan sahtecilik ve kalpazanlık olayları, bu paralar için de yaşanmıştı. Bu yüzden ilk defa filigranlı kaime uygulamasına başvurulmuştu. Ancak uygulama, sadece 50 ve 100 kuruşluk kupürlerde sınırlı kaldı. Filigranlı kaimeler, eskiyen banknotların yerine tedavüle verilmişlerdi. Kaime ihracında yapılan büyük hatalardan birisi de piyasada tek bir para cinsi olmamasıydı. Kaimeler, altın, gümüş, bakır sikkelerle beraber tedavül etmekteydi. Bu yüzden de halkın güvenini kazanamamış, karşılığı olmayan kağıt para, spekülatörlerin de etkisi ile enflasyon ve hayat pahalılığına neden olmaktaydı. Kaimelerin, altın lira karşılığı değerleri, 10 katının üstüne çıkmıştı. Dolayısıyla, altın ve gümüş paralar, tasarruf aracı olarak saklanmaya başlamıştı. Mali 84 yönetim, zaten fazla olmayan bakır sikkelerin eskiyenleri yerine yenilerini koyamadığı zaman da, ufak para sıkıntısı baş göstermişti. Bu yüzden halk arasında, alış veriş yapabilmek için, çeşitli kurumların çıkardığı kağıt jetonlar (para biletler) kullanılmaya başlanmıştı. savaşla beraber üzerine gelen ağır harcamalar ve arkasından alınan yenilgi neticesinde, Rusya'ya ödenmek durumunda kalınan savaş tazminatı ile iflas etmişti. Bunun sonucunda da, devletin mali yapısının yönetimi, 1881 yılında, alacaklı devletlerin temsilcilerinin oluşturduğu Duyun-u Umumiyye İdaresi’ne devredilmek durumunda kalınmıştı. Birinci Dünya Savaşı'nın finansmanı ve üçüncü kaime uygulaması Zanni Eczanesi 10 para Andre Spiteri Mağazası 10 para 93 kaimeleri olarak geçen bu paralardan kurtulmak ve mali itibarını korumak için devlet, bir kampanya başlatmış, toplanan ianeler ve sarraflardan sağlanan metal paralarla halkın elinden bu kaimeler toplanmıştı. Bu kaimeler Beyazıt Meydanı’nda aralıklarla yakılarak ikinci defa yaşanan kağıt para vakası son bulmuştu. 1879’da başlayan geri çekme operasyonu 1883’e kadar sürmüştü. Takip eden senelerde alacaklı devletlere karşı mevcut borçları ödeyemeyen imparatorluk maliyesi, Birinci Dünya Savaşı sürecinde, Osmanlı İmparatorluğu, başlarda tarafsız kalmaya çalıştıysa da, Almanya’nın oldu-bittisi ve hükümetteki ittihatçı yöneticilerin arzuları ile kendini savaşın içinde bulmuştu. Bu arada devlet, dışarıya olan borçlarla beraber, siyasi, mali ve iktisadi sorunlar içindeydi. Buna rağmen, savaşla beraber ülkenin savunmasına yönelik tedbirler alma ve savaşın getireceği külfetler için kaynak yaratma zorunluluğu ortaya çıkıyordu. İmparatorluğa borç sağlayan devletler şimdi karşı taraftaydılar. Bu durumda ihtiyaç olunan kaynaklar savaşta aynı tarafta bulunduğumuz Almanya ve Avusturya tarafından taahhüt edilmiş ve sağlanmıştı. Almanya'dan ilk gelen beş milyon altın, 1/3 karşılık oranı ile banknota dönüştürülmüş, iki defa başvurulan ve zorluklarla kurtulduğu kağıt paraya tekrar dönülmüştü. (1331/1914) Ancak, savaşın boyutları ile beraber öngörülen bütçeler hiçbir zaman yeterli olmamış, altının yanında Alman Hazine Bonoları karşılığında para basımına devam etmek durumunda kalınmıştı. Bu şekilde, ilki altına endeksli ve takip edenleri altın karşılığı Alman Hazine Bonosu'na endeksli, yedi tertipte kağıt para ihraç edilmişti. Üçüncü defa yaşanan bu kağıt para tecrübesinde de, ilk ikisinde olduğu ‘Vahidettin döneminde, 28 Mart 1918 tarihli kanuna istinaden çıkarılan, 7. Emsiyon 100 Lira’ gibi aynı problemler yaşanmıştı. Kalpazanlar bu dönemde de hükümetin sorunu olmuştu. Diğer yandan, halkın kağıt paraya karşı tedirginliğini kullanan sarraflar, paraların değerleri üzerinden spekülatif kazanç sağlama uğruna maliyeyi büyük zarara uğratmışlardı. Bozuk para sıkıntısı yine halkın derdiydi. Zaten, piyasa ihtiyacı altında basılan bozukluk sikkeler, kağıt paranın çıkmasıyla beraber azalmaya başlamıştı. Üstüne, savaşa giden askerlerin yanlarında kağıt para yerine bu sikkeleri götürmeleri, piyasalardaki alışverişi durma noktasına getirmişti. Bu durum karşısında halk yeniden kağıt jetonları kullanmaya başlamıştı. Bu defa kağıt jetonlar, deniz yolları işletmeleri, demir yolları ve belediyeler gibi devlet kurumları tarafından da piyasaya veriliyordu. Hükümet bu uygulamalara karşı 1, 2½ ve 5 kuruşluk kağıt paralar ihraç etmiş, bu yeterli olmayınca 5 ve 10 paralık posta pullarını tedavüle sürmüş ve gayri resmi kullanılan kağıt jetonları yasaklamıştı. Mehmed Reşad ve Vahideddin Dönemleri’nde yedi tertip basılan kaimelerin toplamı 161.018.663,60 lirayı bulmuştu. Bu kaimelerin 7.270.100 liralık kısmı çeşitli tarihlerde piyasadan çekilmiş ve imha edilmişti. Geriye kalan kısım, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kağıt paraları basılana kadar, yani 1927 yılına kadar kullanılmıştı. Bu tarihten itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci emisyon kağıt paraları ile değiştirilmiş, 4 Eylül 1928 tarihinde de tedavülleri resmi olarak sona ermişti. Seçilmiş Bibliyografya AKYILDIZ, Ali. Para Pul Oldu: Osmanlı’da Kağıt Para, Maliye ve Toplum, İstanbul: İletişim Yayınları, 2003. DAVİSON, Roderic H. “The First Ottoman Experiment with Paper Money”, Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1071-1920), Ed. Halil İnalcık ve Osman Okyar, Ankara, 1980, s. 243-251. EROL, Mine. Osmanlı İmparatorluğunda Kağıt Para (Kaime), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1970. GENÇ, Mehmet. Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul: Ötüken Yayınları, 2009, s. 188-195 Hasan Ferid. Osmanlı’da Para ve Finansal Kredi, İstanbul: Darphane Yayınları, 2008. Mehmed Nihad, Das Papiergeld in der Finanz-und Währungsgeschichte der Turkei 1839-1909, İstanbul, 1930. PAKALIN, M. Zeki. Maliye Teşkilatı Tarihi, Cilt 3, İstanbul, 1977. Süleyman Sudi, Usul-i Meskûkât-i Osmaniye ve Ecnebiye, Dersaadet, 1311, s. 104-135. TEZÇAKIN, Mehmet S., KAYRAL Güçlü, Osmanlı İmparatorluğunda Kağıt Para, İzmir, 2005. Görseller: Mehmet S.Tezçakın Koleksiyonu 85 İNTES MYM'DEN İNTES MYM yurda yayılıyor Eğitimlere Elazığ ve Malatya'dan 110 kişinin üstünde farklı mesleklerden uzman katıldı. 86 2015 yılından itibaren ağır ve çok tehlikeli işler için zorunlu hale gelecek olan Mesleki Yeterlilik Belgesi konusunda Türk Akreditasyon kurumu tarafından akredite edilerek, Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yetkilendirilmiş olan İNTES MYM faaliyetlerini tüm ülke geneline yaymaya devam ediyor. Ankara’da sürdürülen sınav ve belgelendirme faaliyetlerini inşaat sektörünün yoğun olduğu illerde de yürütebilmek amacıyla merkezler oluşturulmak üzere çalışmalar yürütülüyor. Sınav ve belgelendirme sürecine destek verecek uzmanlar, İNTES MYM tarafından düzenlenen “Eğiticilerin Eğitimi” programına alınmaktadırlar. İNTES MYM’nin teknik kadrosu, gelişen sosyo ekonomik yapısı ile Doğu Anadolu’nun en önemli merkezlerinden olan Malatya ve Elazığ illerinde eğiticilerin eğitimi programını tamamladı. İNTES MYM’nin gerek mesleki yeterlilik sistemi ve gerekse kalite yönetim anlayışı gereği verdiği ve geleneksel hale getirdiği eğiticilerin eğitim programı 7 Ocak 2015 tarihinde Malatya’da 8 Ocak 2015 tarihinde Elazığ’da gerçekleştirildi. Eğitimlere her iki ilden toplam 110 kişinin üstünde farklı mesleklerden uzmanın katılımı sağlandı. Eğitime katılan uzmanlar Malatya’da İnönü Üniversitesi, 87 Elazığ’da Fırat Üniversitesi’nde görev yapan akademisyenler, çeşitli kamu kuruluşlarında, yapı denetim firmalarında ve serbest çalışan inşaat mühendisleri, elektrik mühendisleri, makine mühendisleri, inşaat teknikerleri, meslek liselerinde görev yapan teknik öğretmenlerden oluştu. Katılımcılara İNTES MYM’nin tanıtımının yapılmasının ardından eğitimlerin kapsamını, mesleki yeterlilikler sistemi, meslek standartları ve yeterliliklerin 88 geliştirilmesi, ulusal yeterliliklere dayalı soru hazırlama teknikleri, sınav yönetme metotları ve sisteme destek verecek diğer konular aktarıldı. Böylelikle, tüm gerekleri yerine getiren, şartlara uygunluğu tespit edilmiş meslek uzmanları “Uzman Havuzu” içerisine dâhil edildi. Eğitimler süresince video gösterimleriyle konular pekiştirildi. Uzmanların destek verebilecekleri alanlar; sınav komisyon üyesi, soru hazırlayıcı ve soru denetleyici olarak belirlendi. Mesleki Yeterlilik Sistemi, ölçme değerlendirme ve soru hazırlama teknikleri konusunda Dr. İrfan Mısırlı tarafından yapılan sunumda katılımcılara detaylı bilgiler aktarıldı. Eğitimlerin sonunda katılımcılara “Eğiticilerin Eğitimi” katılım belgesi verildi. 2014 yılında eğiticilerin eğitimi programı Sakarya, Antalya, Adana, Diyarbakır illerinde gerçekleşmişti. 89 İNTES MYM'DEN İNTES Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi eğitimleri Prof. Dr. Ahmet MAHİROĞLU İNTES MYM 18 meslek için 3000 soruluk bir soru bankası oluşturmuştur. Soru bankasındaki sorular sürekli denetimlerden geçirilmekte ve güncellenmektedir. 90 Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) kurulduktan sonra Avrupa Birliği tarafından benimsenen yeterlilik seviyeleri esas alınarak meslek standartları oluşturulmuş, örgün ve yaygın mesleki ve teknik eğitim kurumlarının eğitim programları bu standartlar esas alınarak belirlenmiştir. Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yetkilendirilen ve Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından kredilendirilen kuruluşlar bünyelerinde oluşturdukları ölçme ve değerlendirme merkezlerinde ilgili meslek adamlarının mesleki yeterliliklerini teorik ve uygulamalı sınavlarla test etmekte, yeterli bulduklarını belgelendirmektedir. Örgün eğitim yoluyla meslek edinmiş olanların diplomaları o bireyin belirli bir mesleki yeterliliğe sahip olduğunun her zaman garantisi olmamaktadır. Bazı hallerde de özellikle uluslararası belgelendirilmektedir. Özellikle informal eğitim yoluyla meslek edinmiş kimselerin eğitimleri de bu yolla değerlendirilmekte ve belgelendirilmektedir. alanlarda çalışan meslek adamlarının mesleki yeterliliklerinin belirlenmesi ve belgelendirilmesi eğitim kurumlarının akreditasyonu yoluyla yapılmakta, diploma yeterlilik belgesi olarak kabul edilmektedir. Eğitim kurumlarının akredite olmadığı durumlarda, bireyin mesleki yeterlilikleri, yetkilendirilmiş ve akredite edilmiş kurumlarca test edilmekte ve İnşaat sektörü her zaman ekonominin motoru olmuştur. Türk inşaat firmaları yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da işlerini başarı ile yürütmektedirler. Nüfusun çok büyük bir kısmının kentlerde oturması, kentlerde hızlı bir yapılaşmayı gerektirmiş, son yıllarda meydana gelen depremler ve depremlerin etkilerine dayanamayan yapıların ortaya çıkardığı zararlar, zamanın ortaya koyduğu ihtiyaçlar ve bilim ve teknolojideki yenilikler yeni yapılarla ilgili yönetmeliklerin değişmesine sebep olmuştur. Yine son yıllarda meydana gelen çok sayıdaki iş kazası ve bunun sonucunda olan can kayıpları, sakatlıklar çalışanların iş sağlığı 91 ve güvenliği konusunda yeni tedbirlerin alınmasını, çalışanların eğitilmelerini, çalışırken iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye atmayacak çalışma ortamlarının garanti edilmesini, işverenlerin bu konuda yetki ve sorumluluklarının yeniden gözden geçirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Gerek yapıların yetersizliği gerekse çevrenin yeni ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden düzenlenmesi maksadıyla yapılan kentsel dönüşüm çabaları ve bu konuda alınan kararlar inşaat sektöründe çalışanların yeterliliklerinin yeniden gözden geçirilmesini gündeme getirmiştir. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası, başlangıçta meslek standardı hazırlama çalışmalarına gönüllü olarak katılmıştır. İnşaat sanayindeki gelişmeleri dikkate alarak daha profesyonel bir sorumluluk almak istemiştir. Bu talebi doğrultusunda Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından, inşaat sektöründe meslek standartları ve ulusal yeterlilik hazırlama konularında yetkilendirilmiştir. Sınav ve belgelendirme 92 faaliyetlerini yürütmek üzere Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi İktisadi İşletmesi’ni (MYM) kurmuştur. Bu işletmenin amacı, inşaat sektörünün ihtiyaçları doğrultusunda, sektörde çalışan ve/veya çalışmak isteyenlerin niteliklerini bağımsız ve tarafsız olarak, kurallar çerçevesinde, belirlenmiş ulusal ve uluslararası standartları temel alarak, ölçmek, değerlendirmek ve belgelendirmektir. Bu faaliyetlerini bilimsel ve teknolojik verileri, ulusal ve uluslararası yeterlilik ve akreditasyon kurallarını esas alarak yürütmektedir. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası bu kapsamda 46 mesleğin meslek standardını belirlemiştir, altı mesleğin standart hazırlama çalışması devam etmektedir. Standardı hazırlanan mesleklerden 24’ünün ölçme, değerlendirme ve belgelendirme şartlarını içeren ulusal yeterlilikleri belirlenmiştir. İNTES MYM halen 18 meslek için 3000 soruluk bir soru bankası oluşturmuştur. Soru bankasındaki sorular sürekli denetimlerden geçirilmekte ve güncellenmektedir. İNTES MYM’nin hedefi doğru ve sağlıklı sınav materyalleri ile doğru, sağlıklı, eşit ve tarafsız ölçme ve değerlendirmeler yaparak sektörün ihtiyacı olan nitelikli ve belgeli iş gücünü istihdama kazandırmaktır. Bu hedefini gerçekleştirmek için mimar, mühendis, teknik öğretmen, iş güvenliği uzmanı ve teknisyenlerle birlikte çalışmaktadır. İNTES MYM, illerde yaptığı eğitim faaliyetleri ile, hedefini gerçekleştirirken yardım ve desteğini aldığı, birlikte çalıştığı ortaklarına, kendisini tanıtmakta, uyduğu ulusal ve uluslararası yönetmeliklere dikkati çekmekte, kalite anlayışını, görev tanımlarını, sınav ve süreçlerini, ortakların bu sınavlarda alabileceği rollere işaret etmekte; özellikle onlardan soruları nasıl talep edeceğini, soruların hangi usul ve esaslara uygun olarak hazırlanacağını, soruların merkeze nasıl ulaştırılacağını, merkezde soruların hangi usul ve esaslarla gözden geçirileceğini ve değerlendirileceğini, soruların satın alma işleminin nasıl gerçekleşeceğini açıklamaktadır. Bu kapsamda ortakların bu mesleki yeterlilik sınav ve belgelendirme sürecinde alabileceği her rolle ilgili bilgi verilmekte, karşılıklı yetki ve sorumluluklar açıklanmaktadır. Bu kapsamda sınavların geçerliliğinin ve güvenilirliğinin nelere bağlı olduğu, ne yapılırsa geçerliliğin ve güvenilirliğin garanti altına alınacağı gösterilmekte, yazılı, uygulamalı ve sözlü sınavların özellikleri, yapılma usul ve esasları hakkında bilgi verilmektedir. Özellikle soru bankasına konulacak çoktan seçmeli test maddeleri hazırlanırken nelere dikkat edileceği konusunda bilgi verilmekte, soru hazırlaması uygulamaları yapılmakta, hazırlanan soruların nasıl değerlendirildiği konusunda uygulamalar yapılmaktadır. Bu eğitimlerde, mesleki yeterlilik sınavları ve belgelendirme süreci hakkında ortakların soruları cevaplanmakta ve merakları giderilmektedir. İller düzeyinde sektörde önemli roller üstlenen bu meslek adamlarının aldıkları eğitimlerle birinci derecede bu süreçte kendilerinden beklenilen görevleri başarı ile yapmaları beklenmektedir. Ayrıca temasta bulunduğu kişilere gördükleri eğitimi aktarması suretiyle hem inşaat sektöründe, hem de diğer sektörlerde ciddi bir bilinçlenmenin olacağı düşünülmektedir. 93 HUKUK Av. Prof. Dr. Kemal DAYINLARLI Dayınlarlı Hukuk Bürosu Milletlerarası tahkim rehberi ve faydaları 53. eserimiz olarak hukuk dünyasındaki yayın hayatına Aralık 2014 başlarında gözlerini açan bu Milletlerarası Tahkim Rehberi, yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirilen mega inşaat ve ticari sözleşmelerden kaynaklanan ihtilafları, günün teknik ve ekonomik koşullarını devletler arasındaki antlaşmaları dikkate alarak kısa sürede, güvenli biçimde çözümleme yollarını göstermektedir. a) Yapılaşma ve şehirleşme Şöyle ki, insanoğlu var olduğundan beri daima hep başını sokacak bir yuva, işlerini yönlendirip yürütebileceği çeşitli tesisler yapma ihtiyacını duymuş, bunun sonucunda değişik tipte ve büyüklükte yapıların yer aldığı yerleşim yerleri doğmuş, hatta ülkelerin çoğunda mega kentler oluşmuştur. 94 Fakat, tabii afetler, beklenmeyen ve öngörülmeyen olaylar, istenmeyen savaşlar mevcut yapılar üzerinde fiziksel, teknolojik, ekonomik bakımdan engel olunamayan olumsuz etkiler yapmıştır. Ülkelerdeki toplumların şehirlerde yaşama isteği mega şehirlerin doğuşuna ve ihtiyaçlarının hem artmasına, hem de çeşitlenmesine sebep olmuştur. Zira, bu kez mega şehirlerde su kanalizasyon, arıtma tesisleri, sanayi bölgeleri, nükleer enerji santralleri, ülke içi ve ülkeler arası ulaşım tesisleri, metrolar ve barajlar yapılmasına ihtiyaç duyulmuş, bu ihtiyaçların giderilmesi inşaat sektörünü inanılmaz büyüklükte etkilemiştir. b) Büyük şehirlerin ihtiyaçları Öte yandan, asırlar öncesinden bu yana tüm medeniyetlerin devamı boyunca, insanlar gerçekleştirdikleri yapıların estetik olması yanında, ekonomik olmasını ve artan ihtiyaca cevap vermesini de ön plana almışlardır. Ancak, yerleşim yerlerinin aşırı derecede büyümesi, şehirleşmelerin çoğalması, nüfus yoğunluğunun artması, endüstrileşme, çevre sorunlarının giderilmesi zorunluluğu, alt ve üst yapı sistemlerinin modern teknoloji gerektirmesi, yapı maliyetlerinin artması, iş kalitesi, fiyat üzerindeki haklı ve haksız rekabetin güçlenmesi ve milletlerarası ticari sektöre yayılması, yapıların işin başlangıcında ciddi olarak tasarlanması gereği, ihtiyaca cevap verecek derecede ayrıntılı etüdler yapılmasını zorunlu duruma getirmiştir. Bu ve bunun gibi başka nedenler, işlerin tasarımının yapılması, iş sürelerinin programa bağlanması, şartnamelerin hazırlanması, yapılan planların kabulü, idari ve hukuki yönden işin yönetimi ve işyerinde kanun, tüzük ve yönetmeliklerin uygulanması, vazgeçilmesi mümkün olmayan hususlar olarak karşımıza çıkmaktadır. c) Modern teknik ihtiyaçlar Tüm dünyada modern teknoloji, inşaat sektörünün de yargılanmasına sebep olmuştur. Çünkü, baş döndürücü biçimde meydana gelen oluşumlar ve hızlı yapılaşmalar, uzayda belli yörüngelerde yerleşmiş olan uydular, nükleer enerji tesisleri, açık denizlerin dibinde kurulması düşünülen muhtemel yerleşim yerlerine ilişkin yatırım projeleri ve sözleşmeleri, bu alandaki yelpazenin zenginliğini ortaya koymaktadır. II. Dış ticarette anlaşmazlıkların milletlerarası tahkim yolu ile çözüme kavuşturulması a) Bugünkü dünyamızda milletlerarası ticaret, ülkelerin sınırlarını dikkate almadan inanılmaz bir hızla, kendi kuralları ile gelişmesini sürdürmektedir. Bu konuda, son yıllardaki ulaşım ve iletişim araçlarının önemli ölçüde etkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Bir yandan, milletlerarası ticaret bu hızla gelişmesini ve yayılmasını sürdürürken, diğer yandan, bu ticari faaliyetlerin belli hukuk sistemlerine bağlanması çabaları da olanca hızıyla devam etmektedir. Ancak, milletlerarası hukuk kurallarının oluşturulup uygulamaya konulması, belli bir düzen içinde çalışma ve zaman gerektirdiğinden, milletlerarası inşaat ve ticari faaliyetler daima hızlı bir biçimde önde gitmekte ve hukuk kuralları arkadan onlara yetişmeye ve ayak uydurmaya çalışmaktadır. Hukuk düzeni hızlı ticari tempoya ulaşsa bile, bu kez yeni ihtiyaçlar doğduğundan hukuki yenilikler yeniden ticari ihtiyaçları karşılamak için değişme ve gelişmesini sürdürmektedir. Bu durumda, milletlerarası ticari ilişkilerin ifası esnasında, çoğu kez, işin doğasından kaynaklanan menfaat çatışmaları da meydana gelmektedir. Bunun sonucu olarak, sözleşme konusu işin tarafları arasında uyuşmazlıklar doğmaktadır. Genel kural olarak, taraflar arasında sözleşmeden veya onunla ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıkların giderilmesi için başvurulacak yer, her ülkede, o işin yapıldığı ülkenin yetkili devlet mahkemeleridir. III. Uyuşmazlıkların milletlerarası tahkim yolu ile çözümlenmesi 1. Milletlerarası tahkimde hukuk bütünleşmesi a) Ülkelerin hukukunun birbirinden farklı olması ihtilâfların çözümlenmesini milletlerarası yeknesak hukuka yönlendirmiştir, b) Devletlerin yatırım uyuşmazlıklarına ait ihtilâfların giderilmesinde ikili veya çok taraflı anlaşmalar yapmalarını zorunlu kılmıştır. 1. İkili veya çok taraflı anlaşmalarda tarafların: a) Kurumsal olmayan hukuk kurallarını benimseyip kabul ettikleri, b) Kurumsal hukuk kurallarını seçme tercihini sözleşmenin taraflarına bıraktıkları, gözlenmektedir. Fakat, günümüzde milletlerarası alanda yatırım ihtilâflarının çözümlenmesinde artık devlet mahkemelerine müracaat etme yolu hiç de yeterli olmamaktadır. Onun için Devletler dahi alternatif çözüm yolları aramışlar ve milletlerarası tahkime başvurma yollarını, ikili ve çok taraflı yatırım antlaşmalarında özel madde getirmek suretiyle kabul etmişlerdir. Bu antlaşmaların temel amacı, taraf ülkeler arasında sermaye ve teknoloji akımını artırmak ve yatırımlara ev sahipliği yapan ülkenin hukuk düzeni içinde yabancı sermayeli yatırımlara uygulanacak belli kuralların şartlarını tespit etmektir. Bu antlaşmalarla yabancı yatırımcılar sermaye ile birlikte teknoloji, know-how, yönetim becerisi ve yeni pazar imkânlarını sunmaktadır. Mal ve teknolojiye ihtiyaç duyan ülkelere, hükümet yetkileri ile birlikte iş adamları da seyahat etmekte; böylece, taraflar arasında özlenen güven duygusu oluşmasına gayret edilmektedir. Esasen, yabancı yatırımcılar, belli bir ülkeye yatırım yapma aşamasında, girişmiş oldukları faaliyetler dolayısıyla ticari ve ticari olmayan risklerle karşı karşıya kalabilmektedir. Ticari riskler, yerli ve yabancı tüm yatırımcı tarafından katlanması gereken risklerdir. Bu arada ticari olmayan riskler ise, yerli ve yabancı tüm yatırımcıların önceden öngörülemeyen ve ticari teşebbüsün faaliyeti ile ilgili olmayan risklerdir. Bunlar, kamulaştırma veya devletleştirme, savaş veya iç karışıklıklar sonucu oluşan zarar ve kayıplar; kâr ve satış bedellerinin transfer edilmemesi veya transfer edilmesinin geciktirilmesi gibi durumlarda karşılaşılan risklerdir. Genel olarak devletler arasında yapılan ikili ve çok taraflı anlaşmalar, kamulaştırma ve devletleştirme halinde yatırımın gerçek bedelinin gecikmeksizin ödenmesi ve transferini, yabancı yatırımcılara milli muamele ve en çok gözetilen ulus prensipleri “en ziyade müsaadeye mazhar millet maddesi„ (clause de 95 la nation la plus favorisée) “ mostfavoured-nation trading status„ çerçevesinde muamele edilmesini, transferlerin gecikmeksizin yapılmasını, savaş veya iç karışıklık hallerinde zarar gören yatırımcılara tazminat ödenebilmesini ve yatırımcılarla onlara taraf olan arasında herhangi bir uyuşmazlığın ortaya çıkması halinde, daha objektif olması ve hızlı işlemesi gerekçesi ile yabancı yatırımcıların tercih ettiği, uluslararası tahkim imkânının kabul edilmesiyle garanti altında alınmaktadır. Zamanımızda, özellikle milletlerarası ticari yatırımların, âkit devletler tarafından teşvik edilmesi ve korunması kaçınılmaz olmaktadır. Bu amacın yerine getirilmesi için: A) İki veya Çok Taraflı Antlaşmalar Devletlerin kendi aralarında veya âkit devletle, diğer bir âkit devletin vatandaşı, ticari şirketi veya kuruluşu arasında yapılan yatırımlardan kaynaklanan anlaşmazlıkların çözümlenmesi için iki taraflı veya çok taraflı sözleşmelerde kabul edilen aşağıdaki tahkim kuralları yer almaktadır: a) Her iki tarafın da imzacı olmaları halinde, devletler ile diğer devletlerin vatandaşları arasındaki yatırım uyuşmazlıklarının çözümü için Uluslararası Merkez (ICSİD) ‘’International Centre For Settlement of Investment Disputes’’ b) Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu’nun Tahkim Kurallarına göre bu maksatla kurulacak bir tahkim mahkemesi (UNCITRAL) ‘’United Nations Commission on International Trade Law’’. c) Paris uluslararası Ticaret Odası Tahkim Mahkemesi (ICC) ‘’Arbitration and Mediation of International Chamber of Commerce’’. İşte “Milletlerarası Tahkim Rehberi„ eserimiz Türkiye’nin yaptığı ikili ve çok taraflı yatırım anlaşmalarında 96 meydana gelen ihtilafların çözümlenmesinde yatırımcılara, yol gösterici bir rehber durumundadır. B) Aralık 2014 başlarında yayınladığımız, Milletlerarası Tahkim Rehberi’nde aşağıdaki konuları kapsamaktadır: 1. 05.07.2001 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan ve aynı gün yürürlüğe giren ve 4686 sayılı (MTK) Milletlerarası Tahkim Kanunumuza göre ihtilafa taraf alanların sözleşmelerindeki tahkim şartı veya tahkim sözleşmesine göre kurulacak tahkim mahkemesinin takip edeceği usul kuralları hakkında ayrıntılı bilgi vermekte ve tarafların ve onların temsilci veya vekillerinin işlerini kolaylaştırıcı bilgileri belli bir sistem içinde sunmaktadır ( sh.25-43). 2. 2010 tarihinde yürürlüğe giren UNCITRAL Tahkim Tüzüğü kuralları: • Başlangıç maddeleri, • Hakem mahkemesinin oluşması, • Tahkim usulü • Hakem kararı, bölümlerinden oluşmakta olup bu kurallar hakkında uzmanlara faydalı bilgiler sunmakta ve usule ilişkin önemli ayrıntıları göz önüne sermektedir. 3. Sözleşmenin taraflarının uyuşmazlığı çözümlenmesi hakkında ICC tahkimini tercih etmeleri halinde, bu kuruluş organize bir milletlerarası teşkilat olduğu için en son değişikliğe uğrayan ve 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren yürürlükte olan Milletlerarası Ticaret Odası'nın milletlerarası (ICC) tahkim Divanı kuralları ‘’Rules of International Court of Arbitration’’ uygulanmaktadır. Bu kuralların nasıl uygulanacağı Milletlerarası Tahkim Rehberi eserimizin 43-61 sayfalarında ayrıntılı biçimde açıklanmıştır. 4. Eserin bu bölümünde, yatırım uyuşmazlıklarının çözümlenmesi için Milletlerarası Merkez (ICSİD) ‘’International Centre for Settlement of Investment Disputes’’. Eserin V. Bölümünü oluşturan 117-300 sayfaları arasında ICSİD tahkiminin nasıl başlayacağı, geçirdiği sayfalar ve hakem kararı verilmesi çok ayrıntılı biçimde anlatılmıştır. Ayrıca: ICSİD kurallarının İngilizce ve Fransızca asıllarından hareketle Prof. Dr. Kemal Dayınlarlı tarafından kuralların tamamı Türkçe’ye çevrilmiş ve bu Türkçe çevirilerine eserde yer verilmiştir. • ICSİD uzlaşma ve tahkim davalarının başlamasına ilişkin 15 Nisan 2006 tarihli usul yönetmeliği (sh.152-159), • ICSİD uzlaşma davalarına ilişkin 15 Nisan 2006 tarihli usul yönetmeliği (sh.161-190), • ICSİD Devletler ve diğer devletlerin vatandaşları arasındaki yatırım uyuşmazlıklarının çözümlenmesine ilişkin 18 Mart 1965 tarihinde Washington’da yapılan 75 maddelik antlaşmanın “Convention on the Settlement of Investment Disputes Between States and Nationals of Other States„ Türkçe’ye çevirileri (sh.241280) yer almaktadır. Yukarıda açıklanan ayrıntılı durumlar Milletlerarası Tahkim kurallarına dair kapsamlı temel bilgileri içeren vazgeçilmez bir kaynaktır. ICSİD’in resmi dilleri İngilizce, Fransızca ve İspanyolca olup açılan davalar, taraflarca sadece bu dillerden birini kullanarak açılabilir. ICSİD Genel Sekreterliği’nde bunlar uygulamada aynı eşitlikte geçerlidir. Tahkim rehberindeki Türkçe açıklamalar ise, ICSİD’de görülen davalarda uygulanan kural ve usullerin Türkçe karşılığını vererek onlara usul işlemlerinde ne yapmaları gerektiğini Türkçe anlatarak hata yapmalarını önleyici niteliği ile yardımcı olmaktadır. Daha önceki eserlerimizde Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik konumu, gelişen ve genişleyen ticari hacmi, ülkemize hava yolu ile ulaşım kolaylığı gibi belirleyici faktörler dikkate alındığında İstanbul’da bir tahkim merkezi kurulmasının kaçınılmaz olduğunu defalarca ifade etmiştim. Artık bu gün bu konuda bir oluşumun gerçekleşme safhasına girilmiştir. Çünkü 29 Kasım 2014 tarih ve 29190 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 20.11.2014 tarih ve 6570 sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu yayımlanmış ve kuruluş safhası başlamıştır. Bu Kanun'un 4. maddesinde, henüz kurulmakta olan İstanbul Tahkim Merkezi'nin görevleri şöyle sıralanmıştır: a) Tahkim ve alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin kuralları belirlemek ve yürütülmesini sağlamak. b) Tahkim ve alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleriyle ilgili tanıtım ve yayın yapmak, bu konudaki bilimsel çalışmaları teşvik etmek, desteklemek, gerçekleştirmek, yurt içi ve yurt dışındaki ilgili kişi ve kurumlarla işbirliği yapmak. Yukarıdaki ifadeler bize gösteriyor ki bunlar, İstanbul Tahkim Merkezi, Kanun'un amaçlarını gerçekleştirmek için atılmış önemli bir adım niteliğindedir. Bu Kanun'umuzun ülkemize ve tüm hukuk dünyasına çok olumlu katkıda bulunacağına inanmaktayız. 97 BAKIŞ Prof. Dr. Zeyyat SABUNCUOĞLU Zamanı yönetmek bir sanattır! Tanrının insanlara fakir, zengin, genç, yaşlı, kadın ve erkek ayrımı gözetmeksizin eşit olarak sunduğu tek şey zamandır. Zaman hiç kimseyi beklemez, akıp gider. Dün geçmişte kalmıştır, önemli olan bugün ve yarınlardır. Zaman insanlara sunulmuş bir armağan, bir servettir ve değerini bilmek gerekir. Bilgi ve teknolojinin egemen olduğu çağımızda, işletmelerin diğer işletmelerle rekabet edebilmesi, verimlilik ve kalite hedeflerine ulaşabilmesi için orada çalışan tüm bireylerin zamanlarını etkin kullanması gerekir. Zaman yönetimi prensiplerini iş ve özel yaşamlarında uygulamayanlar, en değerli kaynak olan zamanı ekonomik kullanmayanlar ve zamandan 98 tasarruf etmesini beceremeyenler zaman içinde yok olup giderler. Bir işletmede; sermaye, doğal kaynaklar ve emek gibi üretim faktörlerinden sıkça söz edilir. Oysa, bunların her biri kaybedilse bile tekrar kazanılabilen varlıklardır. Fakat tükendiğinde tekrar kazanılamayacak tek kaynak zamandır. Bu bazen işin yapısından ve akışından kaynaklanabilir, bazen de yönetici ve çalışanların zamanı etkin ve tasarruflu kullanma becerisine sahip olmamasından doğabilir. Önemli olan bilinçsiz , plansız ve yorucu bir çalışma yapmak değil, doğru işi kısa zamanda yapmaktır. Bu olgunun adına “Zaman Yönetimi” demek gerekir. Kısacası akrep ve yelkovanı durduramayacağımıza göre saati yönetmekten vazgeçip kendimizi yönetmenin yollarını aramalıyız. İşletme verimliliği ve zamanı etkin kullanma Her yönetici iş yaşamında zaman yönetimi prensipleri olan etkin planlama, yetki devri, etkin iletişim, koordinasyon ilkelerini uygulamalı ve zaman tuzakları olarak adlandırdığımız kesintilerle başa çıkabilmeyi öğrenebilmelidir. Zaman tuzakları yöneticilerin zamanlarını etkin değerlendirmede karşılarına çıkan en büyük engellerdir. Bu engellerin aşılabilmesi çok ta zor değildir. Zaman tuzaklarının esiri olmayan ve bu engellemelerle başa çıkan yöneticiler hem kendileri hem de işletmeleri açısından verimlilik ve zamandan tasarruf artışına katkıda bulunur. Zamanı etkin kullanmanın yolu zaman tuzaklarına sık sık düşmemekten geçer. Bu tuzaklar kısa başlıklar halinde şöyle sunulabilir; - Hedeflerin belirsizliği - İş süreçlerinin tanımlı olmaması - Aşırı bürokrasi - Yetki çatışması - Çok basamaklı dikey organizasyon - Aşırı ya da yetersiz personel istihdamı - Aşırı sosyal ilişkiler - Kararsızlık, oyalanma ve işleri erteleme - Mükemmelliyetçilik - Gereksiz ve uzun telefon görüşmeleri - Gereksiz ve uzun toplantılar - Dağınık masa - Zaman baskısından kaynaklanan stres vs. Ayrıca, etkin karar ekip çalışmasını ve zaman zaman toplantı yapılmasını gerekli kılar. Ancak uzun ve verimsiz toplantılardan kaçınmak gerekir. Hızlı karar alma ve zaman yönetimi Zaman tasarrufuna yönelik mesaj Yönetim olayı planlama ile başlar. Planlama, geleceğe ilişkin alınan kararlar topluluğudur. Bir işletmenin başarısı alınan kararların doğruluğu ve hızıyla doğru orantılıdır. Artık günümüzde büyük balık küçük balığı yutmuyor, hızlı balık küçük balığı yutuyor. Başarılı bir planlama ve doğru kararlar, yöneticiye zaman kazandırır. Planlama için ayrılan her bir dakika, uygulamada üç ya da dört dakika kazandırır. İlk mesajı yine yöneticilere vermek isterim. Yönetici işlerini kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlamalı, yalın ve yatay bir organizasyon içinde çalışmalı, yetkilerini yetkin yardımcılarıyla paylaşmalı, astlarıyla sık fakat kısa görüşmeler yaparak onların görüş ve önerilerinden yararlanmalıdır. Ayrıca, iyi bir sekreterle çalışmalı ve ziyaretçi trafiğini azaltmalıdır. Nereye gideceğinizi bilmiyorsanız, hiçbir yol sizi oraya götürmez. İyi bir yönetici sabah kalktığında günlük öncelikler listesi hazırlayarak işe başlamalıdır. Yapılacak işleri önem derecesine göre A, B, C olarak sınıflandırarak sıralanmalı ve bu sıraya uygun olarak işleri yürütülmelidir. Öte yandan, iş yaşamında en fazla zaman kaybettiren öğe, yöneticilerin kararsızlığıdır. Eğer iş yaşamında kararlar hızlı bir şekilde verilemiyorsa, o işletme rekabet gücünü kaybedecek ve yok olacaktır. Genel olarak toplumu oluşturan bireylere gelince, onlara önerim şunlar olabilir; iş ve özel yaşamda sıkıcı gibi gözükse de her şey sıkı bir plan içinde olmalıdır. ”Bir saat, bir saatten daha önemlidir.” Saatin değil dakikanın kıymeti bilinmeli ve “vakit nakittir” sözü unutulmamalıdır. Başkalarıyla randevu dışında görüşülmemeli, “bir dakikanız var mı? “diyenlere “yeter mi?” diye sormalı ve yeri geldiğinde hayır demesini bilmeliyiz. Telefon görüşmeleri çok uzun tutulmamalı, internetin kölesi olunmamalıdır. Son olarak şunu da belirteyim; daha iyi, iyinin düşmanıdır. Mükemmelliyetçilik tuzağına düşmemek gerekir. İş bitirici olunmalı ve zaman bizi değil biz zamanı yönetmeliyiz. 99 ETKİNLİK Yangın güvenliğinde yeni teknolojiler tartışılacak Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ile Yangından Korunma Derneği (TÜYAK) ev sahipliğinde 12-13 Kasım 2015 tarihlerinde ‘’Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi‘’nin dördüncüsü düzenlenecek. ’Yangın, Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi‘nin dördüncüsü İstanbul’da yapılacak. Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ile Yangından Korunma Derneği (TÜYAK) yangının önlenmesi ve yangına karşı can ve mal güvenliğinin sağlanması konularında çalışma yapmak üzere kurulmuşlardır. Başlıca amaçları; bilgi ve teknoloji transferlerini gerçekleştirmek, ulusal ve uluslararası platformlarda yangın sektörünü tanıtmak, yurt dışı meslek örgütleri ile temaslarını sürdürerek sektör ile ilgili bilgi ve teknolojik gelişmeleri izlemek ve üyelerine duyurabilmektir. TÜYAK‘ın diğer amaçları; yangından korunma konusunda faaliyet gösteren 100 kişi kurum ve kuruluşları bir araya getirerek yangından kaynaklanan can ve mal kaybını azaltmak, toplumun yangın güvenliği konusunda eğitilmesini sağlamak, bilim ve teknoloji alanında araştırmalar yapmak, yapılan çalışmaları desteklemek, yangından korunma ve yangınla mücadele konularında yeni ürünlerin ve sistemlerin geliştirilmesine destek olmak, yetkili kuruluşlarla işbirliği yaparak ulusal yangın yönetmeliklerini ve standartlarını hazırlanmak ve kültür varlıklarının yangın güvenliğinin sağlanması konularında çalışma yapmaktır. İki yılda bir yapılan ve 2013 yılında 1500 kişinin katılımıyla geçekleşen ‘’Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi‘’nin dördüncüsü İstanbul’da yapılacaktır. Sempozyum, uluslararası ve ulusal kuruluşların destekleri, yurt içi, yurt dışı üniversite ve firma temsilcilerinin katkıları ile gerçekleştirilecektir. Sempozyum; yangın ve güvenlik alanında bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ve yaşanan sorunların tartışıldığı, tasarımcı, uygulamacı, araştırmacı ve işletmecilerin deneyimlerinin paylaşıldığı bir platform olmayı amaçlıyor. Sempozyumla birlikte düzenlenen sergide ise; “Yangın ve Güvenlik” sektöründeki yerli ve yabancı üreticiler teknolojik gelişmelerini tanıtacak, yeni ürünlerini sunacaktır. Yangın güvenlik profesyonelleri, ilgili kamu yöneticileri, akademisyenler, tasarım yapan ve/veya uygulayan mühendisler, danışmanlar, sigortacılar, üreticiler, ürün sağlayıcılar, teknik elemanlar; TÜYAK tarafından düzenlenen bu büyük buluşmanın doğal davetlileridir. Sempozyumun ana temaları şöyle: Konaklama ve Sağlık Yapılarında Güvenlik • Yüksek Binalarda Güvenlik • Yangını Önleme ve Yangından Kurtarma • Yangın Güvenliği ve Eğitim • İtfaiye, İtfaiyeci ve Gönüllü Kurtarma Ekipleri • İş Sağlığı ve Güvenliği • Yangın Algılama ve Uyarı Sistemleri • Sigorta ve Yangın Önlemleri • Yangın Durdurucu ve Geciktirici Malzemeler • Mimari Yangın Güvenliği ve Pasif Tedbirler • Söndürme Malzemeleri, Araç, Gereç ve Sistemleri • Bina Kontrol Sistemleri • Endüstriyel Tesislerde Güvenlik • Tehlikeli Maddelerin Üretimi, Depolanması • Yanıcı Parlayıcı Kimyasallar • Yangın Yönetmelikleri ve Standartları • Binalardan İnsan Tahliyesi ve Esasları • Otomatik Söndürme Sistemleri • Yangın Pompaları • Yağmurlama Sistem ve Elemanları • Yangın Dolap ve Hidrantları • Duman Kontrol Sistemleri • Kişisel Koruyucular ve Kurtarma Malzemeleri 101 HABERLER Ekonomi Bakanı Zeybekci inşaat sektörü temsilcilerini kabul etti Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Başkanı Celal Koloğlu, Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigün, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TMMMB) Başkanı Demir İnözü, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Aziz Torun ve Konut Yatırımcıları ve Geliştiricileri Derneği (KONUTDER) Başkan Yardımcısı Ziya Yılmaz'ı kabul etti. Ekonomi Bakanı Zeybekci, 6 Şubat 2015 Cumu günü gerçekleşen İnşaat Sektörü Temsilcilerini kabulü sırasında yaptığı açıklamada müteahhitlik ve gayri menkul sektörünün kendileri için büyük önem taşıdığını belirterek, sektör temsilcileri ile sık sık biraraya geldiklerini söyledi. 102 Zeybekci, Türk müteahhitlerinin dünyada büyük başarılar elde ettiğini vurgulayarak, "Müteahhitlerimiz şimdiye kadar dünyada 301 milyar dolarlık bir proje üstlenmiştir. Bunun 56 milyar doları Rusya Federasyonu'nda, 45 milyar doları Türkmenistan'da, 29 milyar doları Libya'da, 22 milyar doları Irak'ta, 19 milyar doları Kazakistan'da, 15 milyar doları Katar'da, 14,5 milyar doları Suudi Arabistan'da. 11 milyar dolar Cezayir'de, 10 milyar dolar Azerbaycan'da, 9 milyar dolar BAE'de, 70 milyar dolar da diğer ülkelerde yatırımlar yapıldı" diye konuştu. Müteahhitlik sektörü açısından 2013'ün 33 milyar dolarla rekor yılı olduğunu belirten Zeybekci, 2014'te tüm çevresel olumsuzluklara rağmen 23 milyar dolarlık müteahhitlik hizmetinin hayata geçirildiğini bildirdi. Zeybekci, dünyada Türk müteahhitliğinin başarılı örneklerini gördüklerini kaydederek, daha iyisini yapabilmek için de çalışmak gerektiğini belirtti. Başbakan Ahmet Davutoğlu himayelerinde inşaat sektörü temsilcileri ile gerçekleşen Zirvenin son derece verimli geçtiğine değinen Zeybekci, bu toplantıları daha sık gerçekleştireceklerini dile getirdi. "Gri alanları ortadan kaldırmalı" Bakan Zeybekci, Şeffaflık Paketi'ndeki son durumun sorulması üzerine, Türkiye'de gri alan oluşturan tüm sebeplerin ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı. Zeybekci, spekülasyona meydan vermemek gerektiğinin altını çizerek, Şeffaflık Paketi'nin sadece gayrimenkul ve imar alanlarından oluşmadığına dikkati çekti. Son 12 yılda hükümet olarak hayal dahi edilemeyen işleri başardıklarını kaydeden Zeybekci, "Yerelleşme Türkiye'de çok daha fazla olmalı. Yerelleşme olurken kurallarını daha detaylı tanımlamamız gerekiyor. Burada imarlar konusunda mutlaka çalışma yapılmalı. İstanbul, Ankara, Bursa gibi gelişme hızı yüksek illerde bazı sıkıntılar var. Büyükşehir Yasası'ndan önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Encümeni, Meclisin karar alma yetkisi... Türkiye'nin en kıymetli alanlarının olduğu bir sahil belde belediyesinde 3 kişilik encümene siz bir anda milyar dolarlık rantlara karar verebilen bir yetki verdiğinizde, buralarda sıkıntı çıkması son derece normaldir. Bu sıkıntıları ortadan kaldırmamız gerekiyor" diye konuştu. Şeffaflık konusunda bürokrasinin tüm kesimlerinden siyasetin tüm kesimlerine kadar iyi çalışılması gerektiğini belirten Zeybekci, "Bu konularda iyi çalışılmalı. Acele de etmemek lazım. Haziran'dan sonra en az dört yıllık seçimsiz dönem var. Belki acil atılması gereken adımlar olabilir ancak genel anlamda çok kapsamlı bir çalışma yapmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı. Zeybekci, elektrikli ev aletleri, elektronik cihazlar ve cep telefonu gibi birçok alanda da haksız rekabetin önlenmesi konusunda çalışmalar yaptıklarına dikkati çekerek, "Haksız rekabet yani başka ülkelerin kendi üretici ve ihracatçılarını haksız şekilde destekleyerek Türkiye'deki üretime darbe vuran bu yaklaşımlara karşı adımlarımız var.” dedi. 103 HABERLER Güvenli İskele, İskelede Güvenlik Projesi Semineri Bursa’da yapıldı Bakan Çelik, “Daha cezacı bir anlayışa döneceğiz” dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile İNTES’in birlikte düzenlediği “Güvenli İskele, İskelede Güvenlik Projesi bilgilendirme semineri 9 Ocak 2015’te Bursa’da yapıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, toplantıda yaptığı konuşmada, “Daha cezacı bir anlayışa döneceğiz” dedi. 104 Kazalardan ders çıkarıldığı kanaatinde olmadığını, aşırı kar ve kazanma hırsı bulunduğunu belirten Çelik, “Benim vicdanıma sorarsanız, biz Avrupa Birliği normlarında yasaları yürürlüğe koyduk. Ama, şimdi müeyyideleri artıran, yani daha cezacı bir anlayışa döneceğiz. Yaşananlardan ders alınmıyorsa müeyyideleri artırmak zorundayız” dedi. Bakan Çelik, Türkiye’de 450 bin tehlikeli iş yerinde iş güvenliğinin bulunmadığını söyledi. Çelik, inşaat sektöründe 3 bin 625 denetim sonunda 1858 durdurma kararı çıktığını, 500 firmanın inşaatının da mühürlü olduğunu kaydetti. İNTES Başkanı Koloğlu “Önlem almayanlara ceza verilmeli. Ama, ödülü sisteminin parçası haline getirmek dürüst işverenleri motive eder”dedi İNTES Başkanı Celal Koloğlu, seminerin açılışında yaptığı konuşmada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın İNTES’i projelerine ortak ettiğini, ortak sorumluluğu olan bu platformlara katılmaktan memnuniyet duyduklarını söyledi. Son yıllarda Türkiye’de inşaat sektöründe çalışanların sağlık ve güvenliğinin ön planda olduğunu ve bu konuda farkındalığın gün geçtikçe artığını belirten Koloğlu şöyle konuştu: “Konumuz kaza. Kaza insana, eşyaya zarar veren bir olaydır. Hiç kimse işe giderken bir kaza ile karşılaşacağını bilemez. Ama, aslında kaza çoğu zaman geleceğinin habercisidir. En basit örnek ile açıklamak gerekirse: bir trafik kazası sırasında emniyet kemerini takmak ölümlü kaza riskini %45’lere kadar azaltmaktadır. Sürücüler, kısa mesafede emniyet kemeri takmayı ihmal edebilmektedir. Oysa ölümlü kazaların %80’lik bir bölümünün 30-40 km’lik mesafelerde meydana gelmektedir. Yani ihmal, kazaların en önemli nedenlerin başında gelmektedir. İhmal kazalarda tek neden değildir elbette. Tedbirsizlik, bilgisizlik, ehliyetsizlik, deneyimsizlik kazaların başlıca nedenleridir. Yani, olumsuzluklarla, yine kaza ve zarar gibi olumsuz bir olay doğmaktadır. Öyleyse olumsuzlukları olumluya çevirmeliyiz ki iş kazalarının sayısı da azalsın.” İş sağlığı ve güvenliği konusunda tedbir almak, daha çok eğitim vermek ve sektörde deneyimli işgücünden faydalanmak gerektiğini ifade eden Koloğlu, “Tecrübeler iş kazalarını azaltacaktır. Ramak kala kavramı tecrübe ile paralel olup, iş sağlığı ve güvenliğinde çok önemlidir. Bu deneyimi yaşayanların başına iş kazası gelme olasılığı da azalır. Ehil olmayan işçiler kendi hayatlarını 105 tehlikeye attıkları gibi, başkalarının da hayatlarını tehlikeye atmaktadırlar. Ehil olmayanların yeterli donanımları olmaksızın çalışmalarını engellemeliyiz.” dedi. 2015 yılında artık tehlikeli çok tehlikeli işlerde Mesleki Yeterlilik Belgesi'nin zorunlu olacağını, Bakanlığın bu konuda çalışmalarını hızlandırdığını kaydeden Koloğlu şunları söyledi: “Artık ehil olduğunu ispat edemeyenler sektörde çalışamayacaklardır. Bu uygulamanın başarısında sorumluluk artık kanunun 106 taraflarıdır. Biz İNTES olarak bu konuya tüm imkânlarımızı ayırmayı görev bildik. Öncelikle sistemin sigortası olan Mesleki Yerlilik sisteminin geliştirilmesi amacıyla inşaat sektöründe meslek standartları ve ulusal yeterlilikler çalışmalarını yürüttük. 52 mesleğe ilişkin standartları ve yeterlilik çalışmalarında sona geldik diyebiliriz. İnşaat sektöründe mesleki yeterlilik sınavlarını yapabilmek amacı ile İNTES Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi'ni kurduk. İNTES MYM sektörde ilk yetkili belgelendirme kuruluşu oldu. Öncü ve örnek bir kuruluş olma misyonunu üstlendik diyebiliriz. Şimdilik 18 meslekte, birkaç aya kadar 30 meslekte mesleki yeterlilik belgesi veriyor olacağız. Çalışmalarımızda en hassas olduğumuz konu kimse haksız belge sahibi olmasın. Sektörde belgelendirme kuruluşlarının sayısı artmaktadır. Artması önemlidir. Çünkü, rekabet ortamı firmaları kaliteli işler üretmeye yöneltir. Ancak, tüm bu kuruluşların sıkı denetimlere tabii tutulması gerekmektedir. Gerek TÜRKAK ve gerekse MYK yetkilileri çalışmalarımızı en ince ayrıntılarına kadar inceliyorlar ve varsa eksikliklerimizi tespit ediyorlar. Biz bu denetimleri çok önemsiyoruz. Denetimler sonucunda eksiklerimizi gideriyoruz. Merdiven altı eğitimlerin ardından gelecek tehlikelere ve merdiven altı belgelendirmeye engel olunmalıdır.” İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ve İş Teftiş Kurulu'nu sistemin güvencesi olarak gördüklerini belirten Koloğlu, ABD’deki OSHA gibi yetkilerinin ve etkinliğinin daha da arttırılması ve çekinilen kurumlar haline getirilmesi önemli olduğunu vurguladı, “Genel Müdürlüğümüz yeterli önlemi almayan sorumlulukları cezalandırmalıdır. Ama ödül sistemi de bu sistemin bir parçası haline getirilmesi dürüst işverenleri motive edecektir.” dedi. 107 HABERLER Ekonomi Bakanlığı desteklerinde kapsam genişletiyor Teknik müşavirlik sektörünün etkin bir şekilde desteklenerek yurt dışında rekabet gücünün arttırılması amacını taşıyan “Teknik Müşavirlik Hizmetlerine Sağlanacak Devlet Yardımları Hakkında Karar” revize edildi. Bu tebliğ teknik müşavirlik, müteahhitlik ve inşaat malzemeleri sektörlerine yönelik mal ve hizmet ihracatının artırılması amacıyla teknik müşavirlik şirketleri ve bu sektörlerde faaliyet gösteren sektörel kuruluşların yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirilen bazı faaliyetlerine yönelik bir teşvik programı olarak tasarlanmış idi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, karara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Ülkemizin yetişmiş insan gücü, teknik birikimi, iş deneyimi ve disiplini, coğrafi konumu, siyasi ve kültürel yakınlık gibi avantajları 108 ile yurt dışında çok daha büyük başarıların altına imza atma potansiyeli olan teknik müşavirlik sektörümüzün yurt dışına açılması kapsamında, firmaların yurt dışındaki faaliyetlerine yönelik destek programı 2004 yılında başlatılmıştı. Haziran 2012’de 2012/5 sayılı Karar kapsamında değişiklikler yapılarak başvuru süreci firmalar için kolaylaştırılmış ve destek kalemleri genişletilmişti. 2012/5 sayılı Karar’ın yayımı sonrasında; Bakanlığımızca teknik müşavirlik firmalarına ve teknik müşavirlik hizmetlerinin geliştirilmesi amacıyla faaliyette bulunan sektör kuruluşlarına toplam 5,6 milyon TL’nin üzerinde destek sağlandı. Ayrıca, destek programı kapsamında, baraj, elektrik santrali, otoyol, demiryolu, liman, raylı sistem gibi büyük çaplı 86 projede teknik müşavirlik firmalarına 24 milyon dolar destek garantisi verildi. Destek garantisi verilen projeler arasında açıklanan 11 proje Türk teknik müşavirlik firmaları tarafından kazanıldı. Kazanılan projeler için Karar’da öngörülen destekler firmalara ödenmeye devam ediliyor. Yenilenen yapısı ile pazar araştırması desteği artık çok daha kapsamlı hale geldi. “Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Desteği" hakkında Tebliğ ile şirketlerin ve işbirliği kuruluşlarının pazara girişe yönelik faaliyetleri; 1- Yurt dışı Pazar Araştırması Desteği 2- Rapor ve Yurt dışı Şirket Alımı Desteği 3- Sektörel Ticaret Heyeti ve Alım Heyetleri Desteği 4- E-Ticaret Sitelerine Üyelik Desteği olmak üzere 4 ana başlıkta destek kapsamına alındı. Ekonomi Bakanlığı’nın destekleri piyasa dinamikleri doğrultusunda “sürekli iyileştirme” konsepti ile birlikte devamlı yenilemektedir. Özellikle 2023 İhracat hedeflerinin önemli yapıtaşlarından biri olan yurt dışında şirket alımı yöntemiyle dış pazarlara erişme hususunda desteğin yürürlüğe girdiği günden itibaren birçok yabancı şirket Türk firmaları tarafından satın alındı. Bu kapsamda desteği bir adım öteye taşımak ve hem teknoloji transferine yönelik yabancı şirket alımlarını artan oranla ve limitlerde desteklemek hem de yurt dışından teknoloji transferi amacıyla satın alınacak şirketlerin finansmanına katkı sağlamak amacıyla ilk defa iki farklı destek mekanizması tasarlanmıştır. Bu kapsamda başlıca uygulmama alanları şöyle: 1. İleri teknolojiye sahip ve teknoloji transferi sağlayacak yurt dışında yerleşik şirketlerin alımına yönelik mali ve hukuki danışmanlık hizmetlerine ilişkin giderler şirketler için %75 oranında ve yıllık 500.000 ABD Dolarına kadar desteklenecektir. 2. İleri teknolojiye sahip ve teknoloji transferi sağlayacak yurt dışında yerleşik şirketlerin alımında kullanılan kredi faiz giderlerinin Türk Lirası cinsi kredilerde 5 puanı, döviz kredileri ve dövize endeksli kredilerde 2 puanı toplam 3.000.000 ABD Dolarına kadar desteklenecektir. Söz konusu destekler ile birlikte yurt dışından yapılacak alımlar ile ülkemize yeni yeterlik ve yetkinliklerin kazandırılması, ARGE kapasitesinin görünür bir şekilde artırılması planlanmaktadır. Diğer taraftan söz konusu destek mekanizmasında yapılan diğer değişiklikler ile; * İşbirliği Kuruluşu tanımı genişletilerek, İlçe Ticaret ve/veya Sanayi Odaları, Endüstri Bölgeleri, Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDŞ), Ticaret Borsaları, İşveren Sendikaları söz konusu tanıma dahil edilmiş, böylece desteklerden daha fazla firmanın yararlanması hedeflendi. * Sektörel Ticaret Heyetlerinin Bakanlıkça belirlenen hedef ve öncelikli ülkelere yönelik olması durumunda destek oranı 10 puan artırılarak %60 olarak belirlendi. Söz konusu Karara ve Kararın Uygulama Usul ve Esaslarına İlişkin Genelgeye Bakanlığın portalından erişilebiliyor. 109 HABERLER YOL-İŞ Ramazan Ağar ile yola devam ediyor Türkiye YOL-İŞ Sendikası'nın 10. Olağan Genel Kurulu 21-22 Şubat 2015 tarihlerinde Ankara'da yapıldı. 110 Türkiye YOL-İŞ Sendikası'nın 10. Olağan Genel Kurulu 21-22 Şubat 2015 tarihlerinde Ankara'da yapıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik YOL-İŞ’in Genel Kurula katılarak bir konuşma yaptı. YOL-İŞ Sendikası'nın genel kurul toplantısına İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal Koloğlu, İNTES Genel Sekreteri H. Necati Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Masum Türker, Demokratik Gelişim Partisi Genel Başkanı İdris Bal ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Demokrat Parti Siyasi İşler Başkanı Muhammet Kelleci ile Basın Propaganda İşleri Başkanı Prof. Dr. Dursun Akdemir, TÜRK-İŞ Yöneticileri, TÜRK-İŞ eski Genel Başkanlarından, Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Salih Kılıç da katıldı. YOL-İŞ’in Genel Kuruluna 14 ülkeden 36 sendikacı katıldı. Toplantıda CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Masum Türker, Demokratik Gelişim Partisi Genel Başkanı İdris Bal ve Demokrat Parti Basın Propaganda İşleri Başkanı Prof. Dr. Dursun Akdemir de konuşma yaptılar. Genel Kurul'da yapılan seçim sonucunda Ramazan Ağar, YOL-İŞ Sendikası başkanlığına yeniden seçildi. Genel Başkan Yardımcılıklarına ise İsmet Tan ile Bekir Avcı, Genel Sekreterliğe Tevfik Özçelik, Genel Mali Sekreterliğe Yusuf Doğan, Genel Teşkilatlanma Sekreterliğine Mehmet Yolasığmazoğlu, Genel Eğitim Sekreterliğine Ahmet Kılıç ve Genel Mevzuat Sekreterliğine de Recep Karakaşlı getirildi. 111 HABERLER TES-İŞ 10. Olağan Genel Kurulu yapıldı TES-İŞ 10. Olağan Genel Kurulu, 13-14 Aralık’ta TES-İŞ Genel Merkezi’nde toplandı. TES-İŞ Genel Başkanlığı’na Mustafa Şahin seçildi. Şahin, yaptığı konuşmada “Birlik ve beraberlik içinde her türlü sorunu çözeceğiz” dedi. Genel Kurul, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından, Genel Başkan Mustafa Kumlu’nun konuşması ile devam etti. Sendikacılıkta geçen 37 yıl boyunca edindiği tecrübelere dikkat çeken Kumlu, 112 TES-İŞ’in ilk kez TÜRK-İŞ’e bir genel başkan verdiğini, ancak kendisinin ikinci döneminin birinci yılında istifa ettiğini belirtti. Kumlu, TÜRK-İŞ’ten istifa etmesine neden olan gelişmeler hakkında bilgi verdi. Yöneticilerin gelip geçici olduğunu, önemli olanın TESİŞ’in daha da güçlenerek ayakta kalması olduğunu belirten Kumlu, “ Bunu sağlayabilmek için de her birinizin ayaklarını yere sağlam basıp, teşkilatımıza sahip çıkması gerekmektedir” dedi. Kumlu, biz disiplinli bir şekilde varlığımızı sürdürürsek, sendikamızın çıkarlarını kişisel çıkarlarımızın önüne koyabilirsek ve örgütlenme çalışmalarına ağırlık verip, üye sayımızı artırabilirsek, bizim önümüzde kimse duramaz. “dedi. Mustafa Şahin’in Genel Başkan seçildiği Genel Kurul’da Genel Başkan Yardımcılıklarına Ferudun Yükselir ile Ersin Akma, Genel Sekreterliğe Rıfat Pakkan, Genel Mali Sekreterliğe Sedat Çokol, Genel Mevzuat Sekreterliğine İsmail Bingöl, Genel Teşkilatlandırma Sekreterliğine Mehmet Solak, Genel Eğitim Sekreterliğine Metin Durdu seçildi. Mustafa Şahin yaptığı teşekkür konuşmasında şunları söyledi: “Bir seçim sürecini noktaladık. Emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederim. Zor bir süreçten geçtik. Sayın Genel Başkanımızın TÜRK-İŞ Genel Başkanlığından ayrılmasından sonra TES-İŞ Genel Başkanlığı’ndan da ayrılacağını söylemesi teşkilatımızda bir boşluk yarattı. Dileğimiz, Başkanlar Kurulumuzun genel başkan adayımızı bir bütün halinde belirlemesiydi. TES-İŞ’ te bu hep böyle olmuştu. Ama bu kez farklı bir süreç yaşadık ve benim genel başkanlığımla ilgili bazı arkadaşlarımızın söylemleri nedeniyle bir hizmet yarışı başladı. Bize düşen görev ise birlik ve beraberliği sağlamak için çaba sarf etmek oldu. Bu süreçte buradaki tüm şube başkanlarımızın bu duygu ve düşünce içerisinde hareket ettiklerini gördüm. Ben de genel başkan adayı olarak buna katkı sundum. Bu bütünleşmeye katkı sunan tüm arkadaşlarımı kutluyorum ve teşekkür ediyorum. Teslimiyetçilik yok, ancak bizim anlayışımızda şu var; önce diyalog. Diyalog olmadan hiçbir adım atamıyoruz. Diyalog kuracağız, müzakere yapacağız. O da olmadı, sendikacılığı mücadeleye taşıyacağız.” 113 SUMMARY File: Saving Ali BABACAN: Deputy Prime Minister of the Republic of Turkey Since 2002, the construction sector has entered into a process of transformation. While the share of the sector in employment was 4.5% in 2002, this figure reached 7.4% in 2014. 6% share of the sector in Gross Domestic Product is expected to increase in the upcoming period, considering the intense need especially for the urban transformation projects and public infrastructure investments. Public infrastructure investments are huge needs not only for the developed but also for the developing countries in the world. For the financing of investments, 114 alternative funding sources are used all over the world instead of public resource allocation. In the last twelve years, many successful examples of this were applied. The three primary subjects of the medium term program covering the period 2015-2017 are, to continue fighting against inflation with determination, to reduce the current account deficit and to continue increasing Turkey's potential growth through structural reforms. Within this context, tight stance in monetary policy will remain in order to support the fiscal policy for reducing the current account deficit and lowering inflation. One of the essential issues for the government is “sustainable growth”. Strong, sustainable, balanced growth can only be maintained with an environment of trust. Through Medium Term Programs and Action Plans, we are ensuring the future to be foreseen. During the recent period, structural reforms are among the most important concepts for Turkey. To provide solutions for the main structural problems of the country, and to contribute to the ongoing transformation process is aimed for, through priority transformation programs. Cevdet YILMAZ: Minister of Development of the Republic of Turkey For Turkey to be one of the major economies, it is important to achieve the highest growth rate. In order to accomplish these goals, investments must be at high levels. On the other hand, domestic savings to be stable and at a high level is as well needed for the financing of investments through permanent and reliable resources. In this context; to raise the level of domestic savings which are currently insufficient for the financing of the country's healthy growth and development is considered important. For this purpose, Priority Transformation Program on Increasing Domestic Savings and Prevention of Wastage was prepared as a part of the 10th Development Plan covering the 2014-2018 period. Within this scope, domestic savings are intended to be increased up to 19 percent by 2018 and the public savings to 3.7 percent; consequently, increasing domestic savings be directed to productive investments, and wastage to be reduced are aimed for. Domestic savings are of great importance in terms of financing of investments. Low savings lead to seeking for outsourcing. In recent years, the savings-investment gap is observed to be in an upward trend in general. Increase in dependence on foreign savings, raises the current account deficit and endangers the sustainability of growth. Private Pension System has an important place in our country among long-term savings vehicles. Implementation of 25 percent state contribution and other incentives has promoted increased confidence in the PPS. In order to contribute to the development of PPS; studies are planned for the approximation of stoppage rates to international levels and for increasing the average length of stay in the system 115 SUMMARY Mehmet ŞİMŞEK: Minister of Finance of the Republic of Turkey Domestic savings rate in Turkey is low by about 15%. For the maintenance of investments and growth in a stable manner, increasing the savings is essential. During the AK Party government period since 2002, fiscal policies have been designed to increase the savings rate and drive up the growth potential. Thus, the share of public savings in GDP which was minus 3.2% in 2002, raised to 4.8% with an increase of 8 points. Within this scope, increasing of domestic savings is one of the basic goals and objectives of the 10th Development Plan (2014-18). At the end of the Plan period, savings rate is aimed to rise by 19%. By means of the fiscal discipline provided since 2002, the general government budget balance to GDP ratio was reduced to 0.7% in 2014 with a reduction of more than 10 points. In 2017, it is aimed to have 116 a general government surplus with 0.1%. Significant reforms to uplift private sector savings were as well realized. Only economizing is not enough to maintain sustainable growth, but utilizing these savings in areas to increase the productive capacity is as well crucial. Therefore, raising financial literacy levels is one of the vital issues. Meeting: Safe Scaffolding, Safety on Scaffold Project Seminar "Safe Scaffolding, Safety on Scaffold Project" informative seminar was held by the Ministry of Labor and Social Security, General Directorate of Occupational Health and Safety. Minister of Labor and Social Security Faruk Çelik made a speech at the meeting. Çelik told that penalties for those responsible for the accidents will be increased. Minister Çelik said that 450 thousand risky workplaces in Turkey are insufficient in terms of occupational safety. Çelik further noted that, at the end of 3 thousand 625 inspections in the construction sector, 1858 decisions were taken to stop, and constructions of 500 companies were sealed. In his speech at the opening of the seminar, İNTES President Celal Koloğlu stated that occupational health and safety measures must be taken, more trainings must be given and the sector should benefit from experienced workforce. Koloğlu also spoke about the studies of İNTES on bringing qualified workforce in the sector. 117 SUMMARY Meeting: İNTES High Advisory Board İNTES High Advisory Board held its first 2015 meeting on January 12, 2015. Ahmet Çelik was elected as the President of the Board, while Mehmet Güneş and Necati Ünal were elected as the Vice Presidents. Having been elected as the President of the High Advisory Board, Çelik thanked the members and emphasized the importance of the High Advisory Board to work more actively. 118 Celal Koloğlu gave information on the activities foreseen to be realized in 2015 and on the working strategies of İNTES. Koloğlu communicated that collective studies on public procurement legislation will be performed together with the Turkish Contractors Association and Asphalt Contractors Association. He further conveyed that the Traditional Meetings will again continue to be the gathering platform for the community and studies on the improvement of vocational qualifications system will be focused on. During the meeting, High Advisory Board members made evaluations on the sector problems Meeting: Construction Industry Summit Construction Insudtry Summit was held on January 27, 2014, under the leadership of Prime Minister Ahmet Davutoğlu. Bringing together the leading nongovernmental organizations in the construction sector, Prime Minister Davutoğlu took note of their expectations from the government, their problems and their solution recommendations. Deputy Prime Minister Ali Babacan, Minister of Economy Nihat Zeybekci, Minister of Labor and Social Security Faruk Çelik, Minister of Environment and Urban Planning İdris Güllüce, Minister of Development Cevdet Yılmaz, Minister of Finance Mehmet Şimşek, Minister of Transportation, Maritime Affairs and Communications Lütfi Elvan have attended the Summit chaired by the Prime Minister. Architects (TürkMMMB) Chairman Demir İnözü, Association of Real Estate and Real Estate Investment Companies (GYODER) Chairman Aziz Torun, Housing Developers and Investors Organization (KONUTDER) Chairman Ömer Faruk Çelik. At the summit, İNTES Chairman Celal Koloğlu made a presentation where he conveyed the sector issues and solution recommendations. Other nongovernmental organizations participating in the summit have been Turkish Contractors Association Chairman Mithat Yenigün, Association of Turkish Consulting Engineers and Stating that the construction sector has taken the place it deserves as the leading sector of the Turkish economy, Davutoğlu emphasized that the construction sector, with its internal and external dimensions, is a strategic sector. Davutoğlu indicated that, in 12 years, 260 billion dollars of projects have been realized abroad. He further underlined that 119 SUMMARY the sector representatives will be supported on overseas contracting services, with all the bureaucratic mechanisms. Davutoğlu said that, timely payments of the allowances will be provided for the contractors in domestic projects. Emphasizing the importance of the development of public-private partnership models, Prime Minister Davutoğlu said that they expect the private sector to take part in big projects such as city hospitals and airports as well as major investment projects in the 120 public sector, in the most effective way. Highlighting the significance of activities for urban transformation, Davutoğlu noted that the historic and environmental fabric of the cities will be preserved. In his speech at the summit, President Celal Koloğlu spoke about the problems in the sector after making assessments on the status of the construction industry. Koloğlu further spoke about the problems and relevant solution recommendations on work experience documents under the Public Procurement Regulations and extremely low offers, issues arising from the unattained definition of contracting, newly constructed sectorial regulations by Occupational Health and Safety Legislation, legal obligations imposed on employers, effects of qualified labor obligations on the sector as part of the regulations to be made in 2015, studies conducted by İNTES on Vocational Qualifications System and overseas employment of workers by the Social Security Legislation.