Bireyin Su`ya Ulaşımı ve Sağlıklı Bir Çevrede
Transkript
Bireyin Su`ya Ulaşımı ve Sağlıklı Bir Çevrede
Bireyin Su’ya Ulaşımı ve Sağlıklı Bir Çevrede Yaşaması ANAYASAL TEMEL HAK OLMALIDIR. Dursun YILDIZ –Özdemir ÖZBAY 1 Türkiye’de her bireyin yeterli miktarda ve kullanılabilir nitelikte suya ulaşımı ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı Anayasa’da Temel Hak olarak yer almalıdır ! 2 DURSUN YILDIZ İnşaat Mühendisi ve Su Politikaları Uzmanı - DSİ Eski Daire Bşk. Yrd. 1958 yılında Samsun’da doğan Dursun Yıldız, 1981 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu. 1983 yılında DSİ Genel Müdürlüğü’nde çalışmaya başlayan Yıldız, bu dönemde Hollanda ve ABD’de lisansüstü mesleki teknik eğitim ve uygulama programlarına katıldı. ATAUM’da “AB Temel Eğitimi ve “Uluslararası İlişkiler Uzmanlık” programlarını izledi. Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezi’nde, su politikaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. DSİ’de Teknik Araştırma ve İçme suyu Dairesi Başkanlıkları’nda şube müdürlüğü ve daire başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Bu dönem içinde Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi ve Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ders verdi. UMAG’da su ve enerji politikaları konusunda da konferanslar veren Yıldız, 2007 yılında DSİ’den emekliye ayrıldı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nde ve İnşaat Mühendisleri Odası’nda çeşitli dönemlerde yönetim kurulu üyeliği ve ikinci başkanlık görevlerinde de bulunan Dursun Yıldız’ın mesleki, teknik, teknopolitik ve hidropolitik alanlarında yurtiçi ve yurtdışında yayınlanmış çok sayıda teknik rapor, bildiri ve makaleleri ayrıca yedi adet rapor ve kitabı vardır. TMMOB ve İnşaat Mühendisleri Odasında çeşitli dönemlerde Yönetim Kurulu Üyeliği ve İkinci Başkanlık görevlerinde de bulunan Dursun Yıldız‘ın mesleki, teknik, teknopolitik ve hidropolitik alanlarında yurtiçi ve yurtdışında yayınlanmış çok sayıda teknik rapor, bildiri ve makaleleri ve yedi adet rapor ve kitabı vardır. Topraksuenerji çalışma grubu üyesi olan Dursun Yıldız Türkiye Ziraatçiler Derneği tarafından Su Politikaları konusundaki araştırmaları nedeniyle “2008 yılı Başarı Ödülü’ne” layık görülmüştür.Dursun Yıldız TEMA Bilim Kurulu Üyesidir. Dursun Yıldız halen kendi Mühendislik ve Müşavirlik firmasını yürütmekte olup evli ve iki çocuk babasıdır. ÖZDEMİR ÖZBAY Avukat- DSİ Eski Baş hukuk Müşaviri 1944 yılında Kayseri Pınarbaşı’nda doğan Özdemir ÖZBAY 1971 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Daha sonra 1972 yılında DSİ Genel Müdürlüğünde göreve başladı ve 1979 yılına kadar DSİ 16 Bölge Müdürlüğü Keban Barajında görev yaptı. Bu dönemde Keban Barajı kamulaştırma ve müteahhit ihtilaflarından sorumlu avukat olarak çalıştı. 1979 ile 1997 yılları arasında 18 yıl boyunca DSİ Hukuk Müşavirliğinde Karakaya Barajı, Atatürk Barajı ve GAP ile ilgili kamulaştırma ve mukavele ihtilaflarında sorumlu avukat olarak görev yaptı. Bu dönemde bölgenin tarihi ve kültürel yapısını derinlemesine inceleme olanağı buldu. Daha sonra 1997 ile 2007 arasında DSİ Hukuk Müşaviri ve Baş Hukuk Müşaviri olarak çalıştı. 2007 yılında emekli olan Özdemir ÖZBAY halen bir Mühendislik Müşavirlik Şirketinin Hukuk Müşaviri olarak çalışıyor. 3 DSİ de çalışma süresi içinde Devlet Planlama Teşkilatı 6, 7. ve 8. Beş Yıllık Kalkınma Planları’nın hazırlanması komisyonlarında komisyon üyeliği ve başkanlığı yapan Özdemir Özbay, DSİ mevzuatı ile ilgili TBMM Komisyonlarında komisyon üyelerine bilgi verdi ve çalışmalara katkıda bulundu. Topraksuenerji çalışma grubu ve TEMA Bilim Kurulu üyesi olan Özdemir ÖZBAY’ evli ve iki çocuk babası olup çeşitli dergilerde yayınlanmış ve sempozyum ve konferanslarda sunulmuş birçok makale, bildiri ve kitapları bulunmaktadır. Raporu Hazırlayanlar : Dursun YILDIZ,Özdemir ÖZBAY . Topraksuenerji Grubu Mayıs 2012 Ankara 4 İÇİNDEKİLER BÖLÜM I İNSAN HAKLARI Giriş I-İnsan Hakları Kavramına Genel Bakış II-İnsan Hakları Kavramına ilişkin Uluslararası Belgeler. A-Magna Karta Libertatum B-Fransa İnsan Ve Yurttaş Hakları Bildirisi; C-İnsan Hakları Evrensel Bildirisi: III-İnsan Haklarına İlişkin Türk Ulusal Belgeleri. BÖLÜM II SU HAKKI KAVRAMI VE HUKUKSAL MÜCADELE IV Su Hakkı Kavramı V Temel Bir İhtiyaç mı Yoksa İnsan Hakkı Mı ? VI- Suya Ulaşım Hakkı Konusunda Verilmiş Yargı Kararları. 1- Güney Afrika Yüksek Mahkemesi’nin Su Hakkı Kararı; 2.Bu Konuda Ülkemizdeki Gelişmeler ve Davalar VII-Suya Erişim Hakkı Mücadelesinden Doğrudan Demokrasiye; URUGUAY Örneği ve Arjantin,Brezilya,Macaraistan Örnekleri. BÖLÜM III SU HAKKI’NDA İLERLEMELER VIII-24 Eylül 2010 Tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun “İçme Suyuna Erişim Hakkını Temel İnsan Hakkı Olarak Tanıma Kararı IX- Su Hakkı Konusunda Teoriden Pratiğe mi Geçiliyor ? X-Su Hakkı Su Politikaları Açısından Nasıl Bir Hak ? XI-Su Hakkı Nasıl Uygulanır ? XII- Sonuç ve Öneriler 5 Su bir insan hakkı’dır .Ticarete konu edilemez BÖLÜM I İNSAN HAKLARI 6 Giriş Su yaşamsal öneme sahip bir doğal kaynaktır ve bu nedenle de ekonomik bir kaynak olmaktan çok toplumsal değere sahip bir doğal kaynak olarak ele alınmalıdır.Suyun bu önemi devletin su işlerinin yeniden yapılanması ve su yönetimi politikalarının tespitinde bu sosyal boyutunun mutlaka dikkate alınması gereğini ortaya koymaktadır. Her insan sağlıklı ve güvenilir suya erişme hakkına sahip olmalıdır. Ancak bu şekilde ifade edilen genel anlayışın uygulamada geçerli olabilmesi suya erişme konusunda fırsat eşitliğinin aynı zamanda tüm toplumsal kesimler için olanak eşitliğine dönüştürülmesi ile mümkün olacaktır. Bu durumun yaratılamadığı yerlerde öncelikle suya erişmenin bir insan hakkı olduğu kabul edilmeli ve suyun kamu yararı ilkesi doğrulusunda olabildiğince ucuz olarak yurttaşın kullanımına sunulması sağlanmalıdır. 22 Mart 2010 Dünya Su Günü'nde yayınlanan bir bildiride 27 AB ülkesi ve 14 diğer Avrupa ülkesi suya ulaşma ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın her insan için bir hak olduğunu kabul etti. Bunun yanısıra suyun İstanbulda düzenlenen son Dünya Su Forumu'nda Birleşmiş Milletler ve diğer bazı ülkeler tarafından savunulmaya çalışıldığı gibi sadece bir ihtiyaç olmadığına da vurgu yapıldı.AB üyesi dışında diğer 14 Avrupa konseyi üyesi ülkenin de katıldığı açıklama ile 160 dan fazla ülke bu hakkı tanımış oldu. 7 I-İnsan Hakları Kavramına Genel Bakış. Yaşadığımız son yüzyıl ve içinde bulunduğumuz yüzyılda,İnsan hakları kavramı,bir ülke sınırları içinde kalmayan,sınır aşan ve tüm insanlıkça müşterek kullanılan bir kavram halini almıştır.Bu kavram ülkelerin sınırları ile sınırlı ,iç hukuk kurallarının oluşmasına yaptığı katkı yanında Uluslararası Hukukun oluşmasını da şekillendiren en önemli etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. İç hukuk oluşurken bu kavramın öncelikle yer aldığı,yer alması gerektiği belge elbette Anayasa’lardır. Demokratik ülkelerin anayasaları oluşurken,onu şekillendiren en önemli maddelerin başında İnsan haklarına ilişkin düzenlemeler gelmektedir.Anayasalardan sonra ise muhtelif yasaların yazılması tedvini ve kabulünde,yine Anayasada yer alan İnsan Haklarına ilişkin hükümler dikkat alınarak ,onlara gönderme yapmak zorunlu olmaktadır.Öte yandan genel ve bölgesel düzeydeki uluslar arası ilişkilerin yürütülmesinde,uluslar arası anlaşmaların hazırlanıp imzalanmasında, hak ve özgürlüklerin norm olarak düzenlenmesi en önemli konu olmakta,bu uluslar arası belgelerde “Temel Haklar ve Özgürlükler “ e dayalı ilişkilerin yürütülmesinde bu kurallar en önemli unsurlar arasında yer almaktadır. Günümüzden binlerce yıl önce ortaya çıkan bu hukuk düşüncesinden,düzenlemelerden günümüze gelinirken, bu kavram devamlı değişerek ve gelişerek yol almıştır.Özellikle de Tabii Hukuk düşüncesinden günümüze insan hakları kavramı ve bu kavramın müthiş bir değişim yaşadığı gerçekliği yadsınamaz.Bu gelişmeler sonucu,Temel Haklar ve özgürlükler Devletlerin siyasal sınırlarını da aşarak,insanın doğuştan sahip olduğu dokunulmaz,devredilemez, ve bölünemez haklar olarak güvence altına alınmıştır. Bu düzeye ulaşılmasının temel taşları olan kimi uluslar arası ve ulusal belgeler ile bunların kat ettiği yolları kısa da olsa açıklamakta yarar olduğu kanısındayız. II-İnsan Hakları Kavramına ilişkin Uluslararası Belgeler. A-Magna Karta Libertatum: Bu Belge Ortaçağda İngiliz Aristokratların Kraliyet’le olan mücadeleleri sonucu 19.06.1215 de İngiltere Kralı Yurtsuz Johan’a kabul ettirilen ,kısmen ve az ölçüde de olsa Temel Hak ve Özgürlüklerin başlangıcı sayılabilecek hükümler içeren bir belge olup halen yazılı Anayasası bulunmayan İngiltere’nin Anayasal Düzeni bu belge ile başlamıştır.Bu belgede ; a-İngiliz Kilisesinin, Kralın egemenliği altında olmayacağı,dolayısı ile de İnsanların İnançlarında Kraliyetin egemenliği dışında kilise kurallarına tabi olacağı, b-Krallığın ,ülkenin genel meclisinin kararı olmadıkça ,zorla ,askerlik hizmeti karşılığı olarak vergi yada yardım parası toplayamayacağı, c-Londra kentinin eskiden sahip olduğu tüm özgürlüklerini ve geleneklerini koruyacağı, d-Hiçbir hakimin herhangi bir kimseyi ,ilgili olayda doğru ve güvenilir deliller ortaya konulmadan yargılayamayacağı,. e-Kimseye hakkı yada adaleti satılmayacak,menedilmeyecek ve ya geciktirilmeyeceği, f-Krallığın yasalarını bilmeye,ve bu yasalara tümüyle uyacağına kanaat getirilmeyen kişiler hakim ,vali ,şerif gibi görevlere atanmayacağı, hükme bağlanmıştır. Magna Karta Libertatum bu minval üzere maddelerle devam etmekte olup,Bu belgenin önemi,İlk kez tiranizm’e karşı sınırlı da olsa bireyi koruyan hükümler taşımasıdır. 8 B-Fransa İnsan Ve Yurttaş Hakları Bildirisi; Magna Karta Libertatum’dan sonra İnsanoğlunun benimsediği en önemli Hak ve Özgürlükler belgesidir.Büyük Fransız İhtilalinin İnsanoğluna sunduğu önemli bir belgedir.Ağustos 1789 da kabul edilerek ilan edilmiştir. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin başlangıcı şöyledir: “Ulusal Meclis halinde toplanan Fransız Halkı temsilcileri,toplumların uğradıkları felaketlerin veya yönetimlerin bozulmasının yegane nedeninin;insan haklarının bilinmemesi,unutulmuş olması ya da hor görülüp kale alınmamasına bağlı olduğu görüşünden hareketle,insanın doğal ,devredilemez, ve kutsal haklarının resmi bir bildiri içinde açıklamaya karar vermişlerdir. Öyle ki,bu bildiri tüm toplum üyelerinin hiçbir zaman akıllarından çıkmasın,sürekli olarak onlara haklarını,ve ödevlerini hatırlatsın. Öyle ki,yasama ve yürütme iktidarlarının faaliyetleri,siyasal toplumların amacına uygun olup olmadığı her an denetlenebilsin ve bu iktidarlara daha çok saygı gösterilsin. Öyle ki,bundan böyle yurttaşların basit ve tartışma konusu olmayan ilkelere dayanan istekleri hep anayasanın korunmasına ve herkesin mutluluğuna yönelik olsun. Sonuç olarak;Ulusal Meclis Yüce Varlığın huzurunda ve himayesinde aşağıdaki İnsan ve Yurttaş Haklarını kabul ve ilan eder.: Madde: 1 İnsanlar,haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar ve yaşarlar.Sosyal farklılıklar ancak ortak yarara dayanabilir. Madde: 2 Her siyasal toplumun amacı,insanın doğal ve zamanaşımı ile kaybedilemeyen haklarını korumaktır.Bu haklar;özgürlük,mülkiyet,güvenlik ve baskıya karşı direnmektir.. Fransa İnsan ve yurttaş Hakları bu şekilde sürüp gitmektedir. Yukarıdan beri özetle verdiğimiz her iki belgede de İnsanoğlunun yaşam hakkını çok açık bir şekilde doğrudan doğruya tanımlayan bir maddeye rastlanamamaktadır.Ancak Özgürlüklerin teminat altına alınması hükmü dolaylı olarak yaşam hakkını da ilgilendirmektedir.Yine aynı şekilde Bireyin ilk temel hakkı olan yaşam hakkının büyük ölçüde bağlı olduğu Su’ya ulaşım hakkı bu yüzyıllarda ve bu belgelerde henüz yoktur. C-İnsan Hakları Evrensel Bildirisi: Bildiri’nin tüm maddelerinin konumuz ile direkt ilişkisi bulunmamakta olup Bildirinin ön sözü ile bireyin yaşam hakkına ilişkin maddelerinden söz etmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. “ Önsöz; İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan onurun ve bunların eşit ve devir kabul etmez haklarının tanınması hususunun ,özgürlüğün,adaletin ve dünya barışının temeli olmasına, İnsan haklarının tanınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını isyana sevk eden vahşiliklere sebep olmuş bulunmasına,dehşetten ve yoksulluktan kurtulmuş insanların içinde söz ve inanma özgürlüklerine sahip olacakları bir dünyanın kurulması ve yüksek amaçları olarak ilan edilmiş bulunmasına, İnsanın istibdat ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan haklarının bir hukuk rejimi ile korunması esaslı bir zorunluluk olmasında, Birleşmiş Milletler’e üye devletlerin ,antlaşmada,insanın ana haklarına,insan kişiliğinin onur ve değerine,erkek ve kadınların eşitliğine olan inançlarını bir kez daha ilan etmiş olmalarına ve sosyal ilerlemeyi kolaylaştırmaya,daha geniş bir özgürlük içerisinde daha iyi yaşam koşulları kurmaya karar verdiklerini beyan etmiş bulunmalarına, 9 Üye devletlerin,Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile işbirliği ederek insan haklarına ve ana özgürlüklerine bütün dünyaca gerçekten saygı gösterilmesinin gerçekleştirilmesini taahhüt etmiş olmalarına, Bu haklar ve özgürlüklerin herkesçe ve aynı şekilde anlaşılmasının yukarıdaki taahhüdün yerine getirilmesi için son derece önemli bulunmasına göre,; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İnsanlık aleminin bütün bireyleri ile oranlarının bu beyannameyi sürekli göz önünde tutarak öğretim ve eğitim yolu ile bu haklar ve özgürlüklere saygı göstermeye,gittikçe artan ulusal ve uluslar arası tedbirlere gerek bizzat Üye Devletler halkları ,gerekse bu Devletlerin yönetimi altındaki ülkeler halkları arasında bu hakların dünyaca fiilen tanınmasını ve uygulanmasını sağlamaya çaba göstermeleri için işbu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder.” Bu bildirinin Temel Haklar ve Özgürlükler kapsamında yer alan İnsan Haklarına ilişkin maddelerinin içinde en önemli insan hakkı olan yaşam hakkına ilişkin kuralların işlenmiş olduğu maddeleri “Suya Erişim Hakkı” açısından ele almak en doğru yaklaşım olacaktır. Öncelikle yaşam hakkına ilişkin maddelere bakalım; Madde 1 – Bütün insanlar özgür,onur ve haklar bakımından eşit doğarlar… Bu madde deki “Haklar bakımından eşit” kavramını Suya Ulaşım Hakkı açısından,yaşam hakkının olmazsa olmaz koşulu açısından ele alındığında suya ulaşan bireylerle suya ulaşamayan bireylerin yaşadığı ülke veya ülkelerde bireyler arasında İnsanın yaşam hakkı açısından eşitliğin bulunmadığı açıkça görülecektir. Madde 3- Yaşamak,Özgürlük ve kişi güvenliği her bireyin hakkıdır. Yaşamak her bireyin hakkı ise güvenilir nitelikte yeterli suya ulaşım hakkının da bu maddede belirtilen yaşam hakkı gibi anayasalarda açıkça yer almalıdır. Yukarıdaki paragraflarda da açıklandığı üzere Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin yaşam hakkı ile ilgili maddelerinde “Suya Ulaşım Hakkı” açıkça yer almadığı için seneler sonra ,bu eksiklik Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 24 Eylül 2010 tarihinde kabul edilen bildiri ile “İçme ve Kullanma Suyu’na Erişim Hakkı” nı bir temel insan hakkı olarak tanımıştır.Bu belgenin metni ilerleyen bölümlerde ele alınıp değerlendirilecektir. III-İnsan Haklarına İlişkin Türk Ulusal Belgeleri. A- Sened-i İttifak-1808 Tarihli B- Tanzimat Fermanı-1839 Tarihli C- Islahat Fermanı-1856 Tarihli D- 1923-1982 Arası Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları. Yukarıda başlıkları verilen İnsan Haklarına ilişkin Türk Ulusal Belgeleri,dünyada devlet yönetimi ile ilgili düzenlemeleri,Bunlara bağlı olarak ta İnsan haklarına ilişki giderek yenilenen ve çağdaşlaşan hükümler içermekte olmalarına karşın En Temel İnsan Hakkı Olan Yaşam Hakkının en önemli göstergesi ve vazgeçilmez koşulu olan “Kullanılabilir ve Sürdürülebilir İçme ve Kullanma Suyu’na Erişim Hakkı” ile ilgili olarak bu belgelerde açık bir madde,açık bir kural yer almamıştır. E- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Kurucu Meclis Tarafından 18.10.1982 tarihinde kabul edilen ,Halkoyuna sunulmak üzere , 20.10.1982 tarihinde 17844 Sayılı Resmi Gazete ile ilan edilen,Halkoyu tarafından 7.11.1982 tarihinde kabul edilen,,9.11.1982 Tarihli ve 17863 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete İle Yayınlanarak Yürürlüğe Giren ,2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın;10,12,,17 maddelerinin Temel Haklar ve Özgürlükler ile ilgili olarak içerdikleri kuralları tek tek açıklamakta yarar vardır.; 10 “Madde 10-Herkes ,dil,ırk,renk,cinsiyet siyasal düşünce ,felsefi inanç,din,mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (ek:7.5.2004-5170/1 Md.)Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.Devlet,bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye,aileye,zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Yukarıda metni verilen madde adeta temel hak ve özgürlüklerin,insan haklarının güvence belgesi gibidir.Eğer Yaşam Hakkının vazgeçilmez koşulu olan “İçme ve kullanma Suyu’na Ulaşım Hakkı TC Anayasasında Bir temel hak olarak yer alırsa,yukarıdaki maddenin güvencesi altında Devlete görevler yükleyecektir.Suya Ulaşım Hakkı temel hak ise,bu temel hakkın yerine getirilmesi,eşit bir biçimde uygulanması,yani ülkenin bir bölgesinde böcekli,kurtlu sular içmenin,bir başka bölgesinde ise Devlet hizmeti ile sağlıklı sular kullanmanın getirdiği farklılık iyi olan yönünde bu çalışma ile ortadan kaldırılması zorunlu olacaktır “Madde 12-Herkes,kişiliğine bağlı,dokunulmaz,devredilemez,temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler,kişinin topluma,ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” Herkes kişiliğine bağlı vazgeçilemez,dokunulamaz ,devredilemez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğuna göre ,en temel hak yaşam hakkı olduğuna ve bununda vazgeçilmez koşulunun Suya ulaşım hakı olduğuna göre Suya Ulaşım Hakkı Anayasa da yer aldığı takdirde 12 maddenin işlevi ve yorumu daha insancıl ,daha hümanist bir anlam kazanacaktır.. “Madde 17-Herkes yaşama,maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında,kişinin vücut bütünlüğüne,dokunulamaz,.rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz,” Herkes yaşama hakkına sahip olduğuna göre yaşam hakkının koşulu olan Suya Ulaşım Hakkı TC Anayasasında yer aldığı takdirde bu madde hükmü ile de uyumlu bir kavrama kavuşacaktır. “Madde 41-Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile ,özellikle ananın ve çocukların korunması ile ilgili tedbirler alır” Ailenin ve çocukların korunması elbette Suya ulaşım hakkı ile de ilgili bir maddedir O halde Anayasamızda Suya Ulaşım Hakkının bu yönü ile de yer alması zorunludur. “Madde 56-Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek ,çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” Çevreyi korumak ve geliştirmek., elbette Suya Ulaşım Hakkının bir İnsan hakkı olarak Anayasada yer alması ile mümkün olacaktır. Yukarıdan beri madde yorumları ile bütünleşmeler yaparak yaptığımız inceleme sonucu ;Yaşam Hakkının bir koşulu olan ”Kullanılabilir ve Sürdürülebilir Nitelikte İçme ve Kullanma Suyuna Ulaşım Hakkı “nın Anayasamızda Temel Haklar’ dan biri olarak yer alması halinde temel haklar ve Özgürlüklerle ilgili diğer maddelerde hiçbir değişim yapılmasına gerek kalmaksızın uyumda sağlanmış olacaktır. 11 "Herkesin tanıyıp saygı duyduğu bir hak yoktur, ancak herkesin kendi çıkarı için ileri sürmeğe her an hazır bulunduğu haklar vardır." Albert Sorel BÖLÜM II SU HAKKI KAVRAMI VE HUKUKSAL MÜCADELE 12 IV Su Hakkı Kavramı Su Hakkı Kavramı’nın Oluşum Süreci ve “Water Rights” ve “Right to Water” Kavramları Arasındaki Fark Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu Su Hakkı ve Su Hakkı kavramları konusunda yaptığı açıklamada aşağıdaki görüşleri ileri sürmüştür 1.”Yasal dayanaklarına baktığımızda; özellikle 2002 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi ‘nin 29. Oturumunda kabul edilen 15 Numaralı Genel Yorum’dan sonra, uluslararası ölçekte verilen mücadele süregelmektedir. Bu Genel Yorum’un su hakkına iliskin bağlayıcı yasal bir çerçeve oluşturması sürecinde, önemli bir adım olduğu söylenebilir. Daha yakın dönemde, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi bir ilke Kararı’nı, Emniyetli İcme Suyu ve Sanitasyon Hakkı İlke Kararı’nı (2011), kabul etmiştir. 2002’den bu yana kabul edilen konuyla ilgili bircok ilke kararı bulunmakla birlikte, bu söz konusu belgeler bağlayıcı nitelik taşımayan esnek hukuk belgeleri niteliğindedir.” Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu ropörtajında “Water Rights” ve “Right to Water” kavramlarının gerçekte birbirinden farklı olduğunu ileri sürerek “ “water rights” daha geniş bir kullanımı kapsayan bir kavram. “Right to water” kavramını da kapsıyor. “Right to water” kavramı ise herkese biyolojik, doğal, sosyal ve insani gereksinmelerini asgari düzeyde karşılayabilecekleri kalitede ve miktardaki suyun sağlanabilmesi hakkını ifade etmektedir. “ demiştir. Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu’nun açıklamaları da dikkate alınarak bu kavramlardan “Right to Water”un canlıların yeterli ve sürekli suya ulaşma hakkı, “Water Rights”ın ise daha çok mevcut suların belirli kurallara göre paylaşımı da dahil olmak üzere genel su hakkı ve suyun kullanım hakkı nı kapsadığı söylenebilir. V- “Su” Temel Bir İhtiyaç Mı Yoksa Bir İnsan Hakkı Mı ! Su hakkı bir insan hakkıdır. Her insanın onurlu bir yaşam için karşılayabileceği bir fiyatla yeterli içme ve kullanma suyuna erişme hakkı vardır. Su hakkını ortaya konması hemen tüm nüfusunun suya erişiminin olduğu ülkelerle nüfusun büyük bir kısmının suya ulaşamadığı ülkeler için farklı anlamlar taşımaktadır. İlk durumdaki ülkelerde su hakkı sağlanmış bir hakken, ikinci durumdaki ülkeler için su hakkına eşit erişim ve suyun karşılanabilir bir bedelde olması politik bir sorun olmaktadır. 1 Atatürk Üniversitesi Kent ve Çevre Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu ile 5 Mayıs 2011’de ORSAM Su Araştırmaları Programı Danışmanı Dr. Tuğba Evrim Maden tarafından yapılan ropörtaj. www.orsam.org.tr Erişim 22 Eylül 2011 13 Su Hakkı’nın Anlamı Üzerine Su hakkı konusundaki bazı görüşlerde bu hakkın suyun ücretsiz olması anlamına gelmediği ve sadece karşılanabilir bir ücretle topluma sunulması gerektiği ileri sürülmektedir.Aynı görüş sahipleri Su hakkının kamusal otoritenin doğrudan su hizmeti vermesi anlamına gelmediği , Kamusal otoritenin uygun bir idare sistemi (kamusal, özel veya yarı özel) seçtikten sonra su hizmeti üzerinde etkin kontrol sağlaması ile su temin hizmetini gerçekleştirebileceğini ileri sürmektedir.Diğer taraftan Su hakkı’nın bir ülkenin temiz su kaynağının komşu ülkelerin su ihtiyacını karşılayacağı anlamına da gelmediği belirtilmektedir. Bu konu BM Geliştirme Programı kapsamında hazırlanan İnsani Gelişme Raporu 2006 da aşağıdaki şekilde yer almaktadır: “Suyun bir insan hakkı olarak deklare edilmesi su krizinin kısa vadede çözüleceği ve suya ulaşamayan kesimlerin en kısa sürede suya ulaşacağı anlamına da gelmez. Ancak, insan hakları güçlü ahlaki haklardır. İnsan hakları bilinçlendirme güçlendirme ve harekete geçirme, beklenti oluşturma ve yoksul halkların idari ve politik kanalları kullanarak güçlenmesi için kullanılabileceği gibi ulusal devletlerin su kaynaklarının üzerinde hak iddia etmek için de kullanılabilir.” Su Hakkı Gündeme Geliyor Su hakkı Dördüncü Dünya Su Forumunda ilk kez çok geniş bir şekilde gündeme getirilip tartışılmıştır. Suyun bir insan hakkı olduğu büyük çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. İnsanların suya erişiminden ve sağlıklı bir çevrede yaşamalarından birinci derecede sorumlu olan belediye başkanları suyun insan hakkı olması üzerinde ısrarla durmuştur. Forum da parlamenterlerin, yerel otoritenin, özel girişimcilerin, STK ların, kadın örgütlerinin, kiliselerin ve genel anlamıyla sivil toplumun açıklamaları suyun insan hakkı oluşunu kuvvetle destekler yönde olmuştur.Ancak Su hakkı görüş birliğine varılamamasından dolayı sonuç bildirgesinde insan hakkı olarak belirtilmemiştir. Bu durumun Üçüncü Dünya Su Forumundan sonra gündeme gelmesi de önemli bir adımdır. Bazı Gelişmeler .. Mart 2006: Meclisten İlk Girişim 2006 yılında Meksika’da düzenlenen 4. Dünya Su Forumundan sonra, Meksika Temsilciler Meclisi, her vatandaşa günde 40 litre ücretsiz temiz su sağlanması için harekete geçti. Hükümetten öncelikle 33,000 kırsalda yaşayan ve kent çevresinde içme suyuna erişimi olmayan, yaklaşık 10 milyon kişiye temiz su sağlamak için bütçe talep edilmiştir. Milletvekili Fernando Ulises Adame de Leon bu projenin en az iki üç yılda gerçekleştirilebileceğini ileri sürmüştür. Meksika’da ihtiyaç sahiplerinin su talebini karşılamak için gereken finansman yıllık 700 milyon $.olarak tespit edilmiştir. Mayıs 2006: 116 Ülkeden Bakanlar Su Hakkını Resmi Olarak Tanıdı Malezya’da 27-30 Mayıs 2006 tarihleri arasında yapılan bakanlar toplantısında, 116 gelişmekte olan ülke adına bağlantısızlar koordinasyon kurulu aşağıdaki deklarasyonu açıkladı ; 14 “Bakanlar, BM Ekonomik Komitesi tarafından Kasım 2002’de kabul edilen Sosyal ve Kültürel Hakları anımsattılar, suyun doğal bir kaynak olarak hayati, ekonomik, sosyal ve çevresel önemini belirttiler ve herkesin su hakkı olduğu resmen kabul edildi.” Eylül 2006: Fransız Senatörler Su Hakkı Yasa Değişikliği için Kolları Sıvadı Fransız Su Tarifesinin incelenmesi çerçevesinde Senatörler oybirliğiyle, 4. Dünya Su Forumunda tanımlanan “suya erişim hakkı” tespitiyle Çevre ve Sürdürülebilir Gelişme Bakanı Nelly Olin tarafından sunulan bir düzenlemeyi kabul etti. Yeni su kanunu yürürlüğe girdiğinde su hakkı artık Fransa Kanunlarının bir parçası haline gelecektir. Su fiyatlarının artması ve ödeneklerin azalmasıyla, maddi yeterliliğin önemli bir sorun haline geldiği açıklanmıştır. Kasım 2006: İnsan Hakları Kurultayı Su Hakkını incelemeye aldı. Kasım 2006’da yeni İnsan Hakları Kurultayı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komisyonu Ofisinin, güvenli içilebilir ve sağlıklı suya erişim eşitliğiyle ilgili insan hakları konusunda uluslararası insan hakları dokümanları adı altında detaylı bir çalışma yapmasını talep etmiştir. Bu karar, uluslararası tanımda su hakkının ICESCR tarafından korunan bir hak olarak görülmesinde çok olumlu ve ileriye dönük bir adım olarak kabul edilmektedir. Kasım 2006: İngiliz Hükümeti Bireyin Su Hakkını Resmen Tanıdı. BM Kalkınma Programı’nın 2006 yılı “İnsani Gelişim Raporu, Kıtlığın Ötesinde: Güç, Fakirlik ve Küresel Kriz”de su ve suya ulaşma konusu çok detaylı bir şekilde ele alınmıştı Bu raporun açıklanmasından sonra İngiliz Hükümeti insanların su hakkını tanıdığını açıkladı. Gelişim Sekreteri Hilary Benn ayrıca su ve sağlık konusunda bir Küresel Harekât Planı için çağrıda bulundu. Bu açıklama, su krizini çözmek için küresel harekât çağrısında bulunan BM İnsani Gelişim Raporunda ihtiyaç duyulan öncü bir role karşılık gelmiştir. Geçmişte insanlara su hakkını tanıma konusunda direniş göstermiş olan İngiltere’de de bir tavır değişikliği söz konusu olup artık su için sosyal bir tarife uygulanmaktadır Bu kapsamda ön ödemeli ve kesintili sayaç uygulamasına son verilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca İngiltere’de hane başı aylık su giderlerinin hane halkı gelirinin %3’ünden daha fazla olmaması gerektiği şeklindeki kabul su temini hizmetlerinde dikkate alınmaktadır. Aralık 2006: Su Hakkı Resmi Olarak Fransız Kanunlarına Alındı Su hakkını savunan sivil toplumun ve tüketicilerin yoğun talep ve desteklerinin ardından, Su Kanunu Taslağı 20 Aralık 2006’da yasallaşmıştır. Bu yasanın 1. Maddesinde Su hakkı “Herkes , beslenme çevre sağlığı ve içilebilir suya erişiminin her insanın karşılayabileceği bir fiyatta olması hakkına sahiptir. Öncelikle Yapılması Gerekenler • • • • Yönetimlerin her seviyesinde su hakkının uygulaması için söz verilmeli ve bu konuda sürekli bir politik irade olmalıdır. İnsanları temiz ve yeterli suya ulaşımı ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ulusal kanunlarda yer almalıdır. Finansal destekler artırılmalı ve sürekli hale getirilmelidir. Bu konuda sonuca ulaşmak için ulusal ve yerel yönetimler ve su sağlayanlar süreçten sorumlu tutularak açık ölçütler konulmalıdır. 15 Su Hakkı İle İlgili Mevcut Durum - 1.1 milyar insanın suya erişimi yok. 2.6 milyar insanın yeterli sağlıklı suya erişimi yok. Her gün beş yaşın altında yaklaşık 5000 çocuk ishal gibi aslında önlenebilir ve doğrudan temiz su ve sağlık hizmeti yokluğu nedeniyle ortaya çıkan hastalıklar nedeniyle ölmekte. Her birey, insani bir hak olarak, nerde yaşarsa yaşasın ve sosyal statüsü ne olursa olsun günde en az 20 litre su hakkına sahip olmalıdır. Uluslararası Belgelerde Su Hakkı - İmzalayan tarafları kanunen bağlayan iki temel uluslararası insan hakları antlaşmasında su hakkına açıkça yer verilmiştir. Bunlar: o Kadın Ayrımcılığının Sonlandırılması Kongresi Bildirisi (1979) o Çocuk Hakları Kongresi Bildirisi (1989); Bunun yanı sıra aşağıdaki 3 Bölgesel Sözleşme’de deSu Hakkına yer verilmiştir. o Çocuk Hakları ve Refahı, Afrika Sözleşmesi (1990) o 1992 Sınıraşan Akarsular ve Uluslararası Göller Kongresi sonucu Su ve Sağlık Protokolü (1999) o Senegal Nehri Sözleşmesi (2002) • • • Avrupa’da; Belçika, Finlandiya, Fransa, Rusya, İspanya, İsveç, Ukrayna ve İngiltere’de su hakkı resmen tanınımaktadır. Avusturya, Bulgaristan, Yunanistan, Macaristan, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Hollanda ve İngiltere’de ise su için sosyal tarifeler uygulanmaktadır. BM’nin Ekonomik Sosyal ve Kültürel Hakları Komitesi’nin 2002’de yayınlanan 15 No’lu bildirisinin yorumunun 2003 yılının başında yayınlanmasından sonra, su hakkını kanunlar çerçevesinde tanıyan devletlerin sayısı iki katına çıkmıştır. Tüm dünyada, 15 ülke (Belçika, Kolombiya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Ekvator, Etiyopya, Gambiya, Kenya, Panama, Filipinler, Güney Amerika, İspanya, Uganda, Uruguay, Venezüella ve Zambiya) ve ABD’nin Massachusetts ve Pensilvanya eyaletleri kendi mevzuatlarında su hakkını açıkça yürürlüğe koymuştur. VI- Suya Ulaşım Hakkı Konusunda Verilmiş Yargı Karları. 1- Güney Afrika Yüksek Mahkemesi’nin Su Hakkı Kararı; Yukarıdaki paragraflarda sık sık sözü edilen Suya Ulaşım Hakkı’nın ,daha başka bir deyişle bireylerin ,doğal,insani ve biyolojik gereksinimlerini karşılayabilecek kalitede ,miktarda ve sürdürülebilir suya ulaşma hakkı olduğu hususunun anayasal düzeyde tanınması ,suya ulaşım güvenliliğini sağlayabilmek çabalarının dışında,Bu hakların yargı önünde tescil edilmesinin tipik bir örneği Güney Afrika Cumhuriyetinde ortaya çıkmıştır.Yaygın bir biçimde az gelişmiş yada gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan yeni bir uygulama hız kazanmaktadır.Bu uygulama,ön ödemeli su sayaçlarının kullanılması olup Güney Afrika Cumhuriyetinde de uygulanmaya başlamıştır.Bu uygulama aleyhine Güney Afrika Yüksek Mahkemesinin Nisan 16 2008 de verdiği bir karar ilk örnek karar olmaktadır.Bu karar ,ayırımcılık gözetmeksizin tüm Phiri kent sakinlerine günlük temel gereksinimlerini karşılayabilecekleri yeterli miktarda su hakkını tanımakta,ve bu yönüyle örnek bir karar niteliği taşımaktadır.(1) Bu kararın alınmasına neden olan davanın konusu ,2003 yılında Phiri kentinde uygulanmasına başlanılan ön ödemeli su sayacı kullanımıdır.Bu kullanımın amacı başlangıçta yöre sakinlerinin su ve temizlik hizmetlerini sağlıklı bir şekilde bütünü ile yerine getirmekti.Su altyapısı bozuk olan ve devamlı su kesintileri ile karşılaşan Phiri Kentinde oturanlar,bu sayaçları çaresizliklerinden dolayı kabul etmek zorunda kalmışlardır. Giderek belli bir süre sonra yetkililerin bu su sistemini gereği gibi yürütmekte başarı sağlayamadıkları ,dolayısı ile de su kalitesinin düştüğü görülmüştür.Beyaz insanlardan oluşan varlıklılara borularla ucuz ve temiz su hizmeti verilebilmekte iken siyahilerin oturdukları yoksul ve savunmasız semtlerde ,insanlar sağlıksız suyu bir de çok pahalı olarak kullanmak zorunda kalmışlardır.Phiri de kullanılan ön ödemeli su saçlarının verdiği bu kötü sonuç üzerine konu Güney Afrika Yüksek Mahkemesine götürülmüştür. Ön Ödemeli Sayaçlar Kullanımı tartışmalı olmakla birlikte,ön ödemeli sayaçlar daha çok,Brezilya,Mısır,Malavi,Nijerya,Sudan,BirleşikArapEmirlikleri,Svaziland,Tanzanya,Filipin ler,Uganda,İtalya,Almanya,İspanya,Fransa,Rusya,Çin, ve İsrail gibi ülkelerde kullanılmaktadır.Bu sayaçlar A.B.D de de suyun yetersiz olduğu kesimlerde kullanılmaktadır.Kartlı Su Sayacı yada ön Ödemeli Su Sayacı ülkemizde;Edirne,Sinop,İstanbul ve Ankara da uygulanmaktadır.Bu sayaçların,Sayaç okuma,borcunu ödemeyen aboneden sayaç sökme,takma,açma-kapama,fatura hazırlanması ve dağıtılması işlemlerinin ortadan kaldırılması,eski sayaçlar olarak bilinen mekanik sayaçlardaki okuma değerlerinin bilgisayar ortamına aktarılması ,tahsilatta kolaylık sağlanması ,KDV nin peşin tahsilatı,kayıp-kaçak oranlarının en aza indirilmesi sebebiyle bu sistemin seçildiği ileri sürülen ön ödemeli sayaçlar ,birim fiyatlarının yüksekliği,halkın haberi yok iken mekanik sayaçlarla değiştirilmeleri,ihale yolsuzlukları gibi konularla gündeme gelmişlerdir. Bu hizmetler ayrıca,Thabancu,Mossel Bay,Ladismith,Cape Town,Orange Farm dahil ,Güney Afrika belediyelerinde yaygın bir biçimde yürütülmektedir.994 tarihinden bu yana Güney Afrika’nın siyahi kasabalarında belediye hizmetlerinde yapılan değişiklikler doğrultusunda,ön ödemeli su sayaçları hizmetine ,Johannesburg eyaletinin en büyük kentlerinden biri olan Soweto’nun Phiri kasabasında ,2003 yılının sonlarında başlanmıştır.Uygulamada başlangıç amacına taban tabana zıt bir sonuç ortaya çıkmıştır.Piyasa mekanizmasının bireysel mülkiyet söylemi içerisinde projelendirilen bu sayaçlar,zaman içinde ekonomik yönden belirli tüketim normlarına bağlı bir şekilde evlerin denetim altına alınabilmesinin bir yöntemi olarak yeni bir fiyatlandırma biçimine dönüşmüş,ve yoksul toplulukların özel gereksinimlerini dikkate almayan ,bireylerin tüketimini katı kurallar içerisinde nakde dayalı olarak düzenleyen ve denetleyen bir araç haline gelmiştir. Bu Konuda Açılan Davalar Büyük ölçüde yoksul ve işsiz bireylerin yaşadığı Phiri kasabası, yoksulluğuna paralel olarak en çok HIV/AİDS’in yaygın olduğu bir yerleşim birimidir.Bu kasabada ortalama olarak her eve 117.370 ABD Doları karşılığı Güney Afrika randı’nın girdiği bilinmektedir.Bu paranın asgari gereksinimleri bile karşılayamadığı açıktır.Öte yandan kasabanın içme suyu şebekesinin % 70’inin bozuk olduğu da bilinmektedir.Böyle bir sistemin hakim olduğu yerdeki salgın yılında Phiri kasabasında yaşayanlardan beş kişi bu durumu yargıya taşımış ve 17 ön ödemeli sayaç uygulamasının anayasaya aykırı olduğu belirtilerek Johannesburg Belediyesi Su Yönetimi ne karşı dava açılmıştır. Dava’nn gelişimi ve verilen karara ilişkin söylenebileceklerden önce davanın haklılığının hukuki dayanağı olan Güney Afrika Mevzuatından da kısaca söz etmekte yarar vardır; Güney Afrika Su Hakkı Mevzuatı Herkesin yeterli miktarda suya erişim hakkına sahip olduğu hususu, 1996 tarihli Güney Afrika Cumhuriyeti Anayasası’nın 27 maddesinin (1) fıkrasının (b) bendinde yer almaktadır.Bu nedenle Devletin hiçbir nedenle,bireylerin suya yada toprağa erişimlerini sağlayacak yasal önlemleri almaktan kaçınamayacağının vurgulandığı 25 maddenin (8) inci fıkrasında geçmişe göndermede bulunularak Devletin,daha önceleri yapılan ırka ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın sonuçlarının düzeltilmesi konusunda yükümlülüklerinin bulunduğuna değinilmiştir. Bu doğrultuda 1997 yılında,Su Hizmetleri Yasası,1998 yılında Ulusal Su Yasası,yürürlüğe konulmuştur.1998 Tarihli Ulusal Su Yasası Güney Afrika’nın sahip olduğu su kaynaklarının sürdürülebilir ve adil yönetimi ve kullanımı ilkelerine dayalıdır.Bu yasa ,ulusal yönetimin sorumluluğu kapsamında bulunan nehirler,,dereler,barajlar ve yer altı sularından oluşan ülkenin su kaynaklarının yönetimi için kapsamlı yasal bir çerçeve sunmaktadır. Anayasal bir hak olarak kabul edilen su hakkının uygulanması ve gerçekleştirilmesi için benimsenen ücretsiz su politikasının temel amacı,en az yeterli miktarda içilebilir suyun her aileye eşit miktarda sağlanmasını güvence altına alarak ,en yoksul yurttaşın su gereksinmesini karşılayabilmektir..Her bireyin 25 lt.su tükettiği varsayımına dayanılarak belirlenen bu miktar,hane başına aylık 6.000 litredir.Sözü edilen miktardan fazlasını kullananlar kullandıkları miktarın bedelini ödemektedirler.Anca söz konusu miktar,özellikle bir evde yaşayan bireylerin sayısını ve refahını dikkate almadan belirlendiğinden, ve ölçüt her ev için aynı olarak kabul edildiğinden eleştiri almaktadır. Güney Afrika’daki Yüksek Mahkeme Kararı Güney Afrika Anayasasında ,ülkeye özgü koşullara dayalı olarak su hakkının tanınması,bu hakkın uygulanabilirliği ve güvence altına alınabilirliği yönünden önem taşımaktadır.Zira mevzuatın gelişmesi ,yargılama süreci yönünden yarar sağlamaktadır.Ancak su hakkının yalınızca anayasal güvenceye kavuşturulması yeterli olamamaktadır.Bu nedenle bu hakkın yargı kararlarıyla da desteklenmesi gerekmektedir.Varılan karar bu yönü ile de önemlidir. Güney Afrika Mahkemesinin kararı,temel olarak bireylerin su hakkını ilgilendirdiğinden çok yönlü bir önem taşımaktadır.Ön ödemeli su sayaçları politikasının ve uygulamasının Phiri de insan hakları ihlallerine yol açtığına işaret eden Yüksek Mahkeme;bu araçların insan haklarına aykırı bir şekilde zorla kurulduğunu,sistemin usulüne ilişkin ulusal standartların ve dolayısıyla eşitlik hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir.Mahkeme,bu sayaçların belirlenen ücretsiz su miktarını aşması durumunda otomatik olarak kesildiğini ve bu durum karşısında bölgedeki bir ev halkının su satın alma konusunda yeterli olanaklara sahip olmadığına işaret etmiştir. Bu karar ,hem Güney Afrika da, hem de Dünyanın bir başka ülkesinde ki yönetimlerin yoksullar üzerinde ön ödemeli su sistemlerini zorla kabul ettirme gibi suya erişmeleri yönünden haksız ve keyfi uygulamalarına karşı hem bir emsal karar hem de destek niteliği taşımaktadır.Yoksulların su bedelini ödeyememe durumunda onlar ,yaşam haklarının vazgeçilmez koşulu olan Suya Ulaşım haklarından vazgeçmeyeceklerdir. 18 2.Bu Konuda Ülkemizdeki Gelişmeler ve Davalar Türkiye’de Su İle İlgili Gelişmeler; Son yıllarda IMF ve Dünya Bankası ile yapılan görüşmelerde verilen taahhütler 8. Beş Yıllık Kalkınma Plânı’na da yansımış ve özelleştirme programının içine birçok sektörün yanı sıra su sektörü de alınmıştır. Bu kapsamda ulusötesi şirket bağlantılı özelleştirmeler öngörülmüştür. 10 Mart 2000 tarihinde Dünya Bankası’na sunulan 29 maddelik mektubun ardından 8. Plânda da yer almış ve ulusötesi şirketlerin Türkiye’nin su kaynaklarını, özelleştirme yoluyla ele geçirebilmesinin ilk adımı atılmıştır. “Temel İnsan İhtiyaçları” arasında yer alan Su’yun Eğitim, Sağlık, Enerji, Telekomünikasyon, Sosyal Güvenlik, Belediye Hizmetleri ve diğer tüm hizmet alanları ile birlikte ve GATS( General Agreement Trade and Services) Anlaşması üzerinden ulusötesi şirketlere aktarılma çalışmaları DTÖ’de aralıksız sürdürülmektedir. Türkiye’de 1981 yılında çıkarılan 2560 sayılı İSKİ yasasının hizmetin özelleştirilmesine olanak sağlayan maddeleri ile T.C.Maliye Bakanlığının iznine bağlı olarak uluslararası kuruluşlara borçlanabilme olanağının da sağlanmasıyla su ve kanalizasyon sektöründe yeni bir idari yapılanma ortaya çıkmıştır. Bu yeni yapılanmanın temel çizgisi şirketleştirmeözelleştirme kısaca suyun ticarileştirilmesi olarak adlandırılabilir. İSKİ yasasına tabi idarelerin, yasanın tanıdığı olanağı kullanarak Uluslararası Finans Piyasalarından kredi talep etmeleri ile kredi verecek kuruluşların ve özellikle Dünya Bankası’nın bir takım koşullarını da beraberinde getirmiştir. Finansman ihtiyacı içindeki idareler Kredi Kuruluşları ve Dünya Bankasınca dayatılan bu koşulları kabullenmektedir. Bunun sonucu olarak da kredi anlaşmaları ve projelerle yeni bir kurumsal yapılanma içine girmektedirler. Açılan Davalar Bu konularda ülkemizde açılmış davalar da bulunmaktadır.Örneğin Mustafa Tanşi vekili Av.Emre Baturay Altınok tarafından ,Ankara Büyükşehir Belediyesinin,23.11.2004 tarih ve 1446 sayılı Belediye Meclisi Kararı ile, ASKİ Yönetim Kurulunun 18.05.2004 tarih ve 219 sayılı kararının ”Borcundan dolayı sökülen su sayaçlarının yerine kartlı su sayacı takılması “na ilişkin kısmının;borcundan dolayı su sayacının sökülerek kartlı su sayacı takılması kararının kamu hizmetinin sürekliliği ilkesine aykırı olduğu,eski sayacın standartlara uygun bir şekilde çalıştığı,ASKİ tarifeler yönetmeliğine göre istenilen sayacı alma serbestliğine sahip olduğu,hizmetin karşılığının alınması,hizmetin sunulmasından sonra gerçekleşecek bir aşama olarak belirlendiği ileri sürülerek iptali istenilmiştir. Ankara 11 İdare Mahkemesi vermiş olduğu 15.05.2009 tarihli,2008/1868 Esas,2009/708 Karar sayılı ilamında;…2560 Sayılı Kanun’un 1.maddesinde,su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek üzere Büyükşehir belediyelerine bağlı Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüklerinin kurulduğu,2.maddesinde,içme,kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için ,kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak,veya yaptırmak,bu projelere göre tesisleri kurmak veya kaldırmak,kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak,yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek bu idarelerin görevi olduğu belirtilmiştir.23.maddesinde ise,su satışı için tarife yapılacağı,tarifelerin tespiti ile tahsilatla ilgili usul ve esasların bir yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan,ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin “Konu” başlıklı ikinci maddesinde belirtilen görev ve yetki alanı içerisindeki abonelere götürdüğü her türlü hizmetin ,güvence bedel ve yaptırımlarının bu Yönetmelikte düzenleneceği belirtilmiş,V.Bölüm Yaptırımlar Tarifesi 19 bölümünde de ,borçlarını süresi içinde ödemeyen abonenin suyunun kapatılacağı ve borcunun yasal yoldan tahsil edileceği hükmüne yer verilmiştir. Dosyanın incelenmesinden; 117333 numaralı aboneliğe kayıtlı olan davacının su sayacının borcundan dolayı 02.10.2007 tarihinde söküldüğü,bunun üzerine davacı tarafından 14.01.2008 tarihinde davalı ASKİ Genel Müdürlüğüne verilen gerekçe ile 11.01.2008 tarihinde borcun ödendiği,,sayacın takılarak suyun bağlanmasının istenildiği,idarece eski sayaç yerine kartlı sayacın takılacağının bildirilmesi ve 300 YTL ücret istenilmesi üzerine adı geçenin eski sayacının takılması istemiyle Keçiören Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduğu,Hakem Heyetinin 29.01 2008 tarihli kararı ile ,sökülmüş olan eski sayacın takılması gerektiğine karar verildiği,karara Ankara 4 Tüketici Mahkemesinde itiraz edildiği,09.07.2008 tarihli ikinci duruşmada ASKİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı beyan üzerine,Mahkeme tarafından bu kararların iptali için dava açacak ise ,dava açmak üzere davacıya 2 aylık süre verildiği,bunun üzerine,Ankara Büyükşehir Belediyesinin 23.11.2004 Tarih, ve 1466 sayılı Belediye Meclisi Kararı ile,ASKİ Yönetim Kurlunun 18.05.2005 tarih ve 219 sayılı kararının “Borcundan dolayı sökülen su sayaçlarının yerine kartlı su sayacı takılması”na ilişkin kısmının iptali istemi ile davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yer verilen ASKİ Tarifeleri Yönetmeliğinde,su borcunun süresi içinde ödenmemesi halinde yaptırım olarak suyun kapatılması ve borcun yasal yoldan tahsil edileceği belirtilmiş olup ,yaptırımlar arasında sökülen mekanik su sayacı yerine kartlı su sayacı takılmasına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Kartlı Su Sayacı Takılması Hukuka Uygun Mu ? Bu durumda;Yönetmelikte borcundan dolayı sökülen su sayaçlarının yerine kartlı su sayacı takılacağına ilişkin bir yaptırım olmamasına rağmen ,ASKİ Yönetim Kurulu’nun 18.05.2005 tarihli ve 219 sayılı kararının yaptırım niteliğindeki “Borcundan dolayı sökülen su hukuka uyarlık sayaçlarının yerine kartlı su sayacı takılması” kararında bulunmamaktadır.”açıklaması ile Eski Sayacın yerine sahibinin isteğine aykırı ön ödemeli sayaç takılması işlemi ufak tefek usule ilişkin muhalefet şerhleri taşısa da iptal edilmiştir. c-Tüketici Hakları Derneği adına Dernek Genel Başkanı Turhan Çakar tarafından 2009/398 esas sayı ile Ankara 5.İdare Mahkemesinde ASKİ Genel Müdürlüğü Aleyhine;”Kartlı su sayaçlarının satış ve montajına ilişkin esasları belirleyen 18.05.2005 tarihli ve 219 sayılı Yönetim kurulu Kararının 1,3,4,5,6 ve;8 inci bentlerinin iptali amacı ile açılan dava üzerine verilen 28.09.2009 tarih ve 2009/1104 sayılı kararda; “2560 sayılı Yasanın 1 maddesinde su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek üzere Büyükşehir Belediyelerine bağlı idarelerin kurulduğu,2.maddesinde içme,kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yer altı ve yerüstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için ,kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak,veya yaptırmak,bu projelere göre tesisleri kurmak veya kaldırmak ,kurulu olanları devralıp işletmek,ve bunların bakım ve onarımını yapmak,yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek,bu idarelerin görevi olduğu belirtilmiş,13 maddesinde su satışı ve kullanılmış suların uzaklaştırılmasına karşılık tarifesine göre abonelerden alınacak ücretler,idarelerin geliri arasında sayılmış,,23.maddesinde ise su satışı için tarife yapılacağı,bu tarifelerin tespitinde ,yönetim ve işletme giderleri ile amortismanları doğrudan gider yazılan yenileme,ıslah ve tevsi masrafları ve % 10 dan aşağı olmayacak nispetinde bir kar oranının esas alınacağı,tarifelerin tespit ve tahsilatla ilgili usul ve esasların bu yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmıştır. 20 ASKİ Genel Müdürlüğü Tarifeler Yönetmeliğinin 3.maddesinde ise tarife,satış,hizmet,güvence ve yaptırımların parasal değerle belirlenmesi olarak tanımlanmış,” 10. maddesinde sayaçların kaydettiği suyun abone tarafından tüketilmiş sayılacağı,12.maddesinde abonelerin tüketiminin sayaçla saptanacağı belirtilmiştir. Öte yandan ,3516 Sayılı Ölçüler ve Ayar Kanununun 1.maddesinde ; Bu kanunun amacının,milli ekonominin ve ticaretin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak Türkiye hudutları içinde her türlü ölçü ve ölçü aletlerinin doğru ayarlı ve uluslar arası birimler istemine uygun olarak imalinin ve kullanılmasının sağlanması olduğu belirtildikten sonra,9.maddesinde periyodik muayene,belli sürelerde olmak üzere,Bu Kanun kapsamına giren ölçü ve ölçü aletleri için yapılan genel muayene olarak tanımlanmış,11 maddesinde ise,Elektrik,su,doğalgaz ve havagazı sayaçlarının tamir ve ayar ücretlerinin Bakanlıkça her yıl ocak ayında tespit edilerek ilan edileceği belirtilmiştir. Dava dosyasının incelenmesinden,kartlı su sayaçlarının satış ve montajına ilişkin esasları belirleyen davalı İdare Yönetim Kurulunun 18.05.2005 tarih ve 219 sayılı kararının;”1İnşaat suyu bağlanmak üzere idaremize başvuracak tüm yeni binalardaki abonelere Genel Müdürlüğümüz tarafından sayaç bağlantı yerleri tip projeleri verilecek ve müteahhitler tarafından bina sıhhi tesisat projesi kapsamında idaremize sunulacak projeleri idaremiz tarafından onaylandıktan sonra ve takılacak her bir sayaç için 300 YTL(KDV dahil)bedel alınarak abonelik işlemleri yapılması;..3-Bir yıl içerisinde birden fazla arıza yapan mekanik sayaçların yerine,kartlı su sayacı takılması,;4-Kaçak su kullanıldığı tespit edilen abonelere kartlı su sayacı takılması, 5-İnşaatı bitip iskan alınan yeni binalara kartlı su sayacı takılması,6Takılacak kartlı su sayaçları Aboneler tarafından Genel Müdürlüğümüzden temin edilebileceği gibi,Genel Müdürlüğümüzde bulunan mevcut yazılım ve işletim sistemine uygun olmak ve Genel Müdürlüğümüz tarafından uygun belgesi verilmiş firmalardan olmak üzere piyasadan da temin edilebilmesi,Genel Müdürlüğümüzden kartlı sayaç alacak ve montajını da Genel Müdürlüğümüze yaptıracak abonelerimize 200 YTL(KDV dahil) sayaç bedeli ve 100 YTL (KDV Dahil)montaj bedeli alınmasına,,bu nedenle 20 eşit taksit halinde su faturalarına ilave edilerek taksitlendirilmesi,8-Kartlı sayacın Genel Müdürlüğümüzde bulunan bilgi işem sistemine tanıtılması ve standardın sağlanması bakımından sayaç montajlarının Genel Müdürlüğümüz ve Genel Müdürlüğümüzce yetkilendirilmiş ehil kişiler tarafından yaptırılması ve uygulamanın 15.06.2005 tarihinden geçerli olmak üzere başlatılmasının uygun bulunduğu “ yönündeki bentlerinin iptali istemi ile ,bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Dava Konusu İşlemin İptaline… Olayda,Davalı idarece peşin ödemeli sayaç takılmasını zorunu kılan kararlar alındığı,yine bu kapsamda 3516 sayılı yasada bu yönde bir düzenleme olmamasına karşın mekanik su sayaçlarının yerine kartlı sayaç takılmasının zorunlu tutulduğu,dolayısıyla kamu hizmetinin sunumunun peşin ödemeye bağlanarak anılan anayasal ve yasal kamu hizmeti anlayışına uymayan ,ticari niteliği ağır basan yeni bir ilişki biçimi oluşturulmak istenildiği,bunun yanında ön ödemeli kartlı su sayaçlarının standartlarının ise mecburi uygulamada olmadığı,baş bir deyişle bu sayacın Ölçüler ve Türk Standartlarını düzenleyen mevzuatta tanımlanmadığı görülüğünden mekanik sayaç yerine kartlı su sayacı kullanmayı zorunlu kılan kararın dava konusu bentlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.Yukarıda açıklanan nedenlerle ,Dava konusu işlemin iptaline…..Kararın tebliğinden itibaren (30) gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.”denilmiştir. 21 Su Ücreti belirlenirken % 10 dan aşağı olmayacak nispette kar oranı esas alınır” Anayasa’ya Aykırı. d- Tüketici Hakları Derneği Vekili tarafından Ankara 1 İdare Mahkemesinde 2010/343 Esas sayı ile Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davada; “2560 Sayılı İSKİ Genel Müdürlüğü Kuruluş Yasasının 23.maddesine dayanılarak düzenlenen ve 02.02.1991 Tarihli Genel Kurulda kabul edilen Tarifeler Yönetmeliğinin 26.maddesindeki, “Su satışı ve atık su tarifesinin belirlenmesinde rol oynayan iki ana faktörden birincisi;yönetim ve işletme giderleri ile amortismanlar,aktifleştirilemeyen yenileme,iyileştirme(ıslah), ve genişletme(Tevsi) giderleri,ikincisi ise, % 10 dan aşağı olmayacak nispette kar oranıdır” maddesinde yer alan “% 10 dan aşağı olmayacak nisbette kar oranıdır” ifadesi ile ayı yönetmeliğin 30 maddesinde yer alan;” Konut,işyeri,sanayi vb. abonelerine uygulanacak su satış tarifesi 26,27,28 ve 29 maddelerinde belirtilen gider ve kayıplar ile en az % 10 kar sağlayabilecek seviyede tespit edilebilir. “ifadesinin iptali istemiyle açılan davada Mahkememizce Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 152.maddesi kapsamında görülmekte olan davada uygulanacak olan kanun hükmü olarak nitelendirilen 2560 sayılı İSKİ Kuruluş Yasasının (Ek madde 5 hükmü uyarınca söz konusu Kanunun diğer Büyükşehir belediyelerini de kapsamına dahil etmiştir)Tarife,Tespit Esasları Başlıklı 23.maddesindeki;”…tarifelerin tespitinde yönetim ve işletme giderleri ile amortismanları doğrudan gider yazılan (aktifleştirilmeyen)yenileme,ıslah ve tevsi masrafları ve % 10 dan aşağı olmayacak nispette kar oranı esas alınır” maddesindeki “ % 10 ondan aşağı olmayacak nispette kar oranı esas alınır” tümcesinin aşağıda sıralanan gerekçelerle T.C.Anayasasına aykırı olduğu düşünülmektedir. TC Anayasası’nın Cumhuriyet’in Nitelikleri başlıklı 2 Maddesinde;”Türkiye Cumhuriyeti,toplumun huzuru,Milli Dayanışma, ve adalet anlayışı içinde,insan haklarına saygılı,Atatürk milliyetçiliğine bağlı,başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan ,demokratik,laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Hükmüne yer verilmektedir.Anayasa Mahkemesi,hukuk devleti ilkesini genel olarak “insan haklarına saygı ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendisini yükümlü sayan ,bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet,”(E 1976/1,K;1976/28 25.05.1976) şeklinde tarif edilmektedir.Anayasa Mahkemesince,”Hukuk Devleti” kavramı tanımlanmamakta,sadece bu kavramı temelini oluşturan unsurlar sıralanmaktadır.Ancak,Anayasa mahkemesinin sonraki kararlarında da belirginleştiği üzere,”Hukuk Devleti” ilkesini oluşturan unsurlar,zamanla değişmekte ve çağın gelişimine göre yeni şartlar eklenebilmektedir. Anayasa’nın Belirlilik İlkesine Aykırı Anayasanın 2 maddesinde yer alan Hukuk devleti kavramının temel ilkelerinden biri,”belirliliktir” Bu ilkeye göre,yasal düzenlemelerin hem kişiler,hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık,net,anlaşılır,uygulanabilir ve nesnel olması,ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir.Belirlilik ilkesi,hukuksal güvenlilikle bağlantılı olup birey,yasadan,belirli bir kesinlik içine,hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını,bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir.Ancak, bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar.hukuk güvenliği,normların öngörülebilir olmasını,bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini ,devletinde yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. 22 Yasa Kuralı,ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir.”Öngörülebilirlik Şartı” olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngörebilecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır.Belirlilik ,kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte istikrarı da salar. Bu açıklamalar ışığında söz konusu Yasanın Anayasa’ya aykırı olduğu düşünülen tümcesine bakıldığında;Türkiye de ki tüm Büyükşehir belediyelerini kapsamına alan ve söz konusu belediyeler tarafından hazırlanacak olan su tarifelerindeki esasları ortaya koyan Yasa’nın 23.maddesinde su tariflerinin belirlenmesinde, “% 10 dan aşağı olmayacak nis petinde kar oranı esas alınır” tümcesine yer vermiş bulunmaktadır.Bu hükme göre Büyükşehir belediyeleri kendi sınırları içerisinde yer alan yerleşim birimlerinde uygulayabilecekleri su tarifelerini belirlerken en az % 10 oranında kar uygulamak zorundadırlar.Ancak,anılan yasa tarafından bu kar oranının azami olarak ne miktarda olması gerektiğine yönelik bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yukarıda da anlatıldığı üzere “hukuk devleti” nin zorunlu bir unsuru da “yasaların belirli olması ilkesidir.Bu ilke “hukuki güvenlik” ilkesinin doğal bir sonucudur.Buna göre söz konusu yasa da belirlenecek olan tarifede kar oranının azami olarak ne nispette olması gerektiğine yer verilmemiş olması ve en az & 10 dan aşağı olmayacak şeklinde bir düzenlemeye gidilmiş olması,idarelere geniş,sınırsız, ve ölçüsüz bir takdir yetkisi vermek sonucunu doğurmuştur.Ayrıca idarenin söz konusu su tarifelerindeki kar oranlarını belirlerken hangi ölçütleri esas alacakları açık,belirgin ve somut olarak yasada yer almamıştır.Yasa kuralı bu anlamda belirli ve öngörülebilir değildir.Dolayısıyla da Anayasa’nın 2.maddesinde yer alan “Hukuk Devleti “ ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Karar: Anayasa’ya Aykırı Açıklanan nedenlerle;Mahkememizce bakılmakta olan davada uygulanması gereken kural niteliği taşıyan 2560 Sayılı İSKİ Genel Müdürlüğü Kuruluş Yasasının 23.maddesinde yer alan “% 10 dan aşağı olmayacak nispetinde kar oranı esas alınır” tümcesinin Anayasa’nın 2.maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından ,Anayasa’nın 152, ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28.maddeleri uyarınca söz konusu ibarenin iptali istemi ile itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve uyuşmazlığın çözümünün Anayasa Mahkemesi kararına kadar Anayasa2nın 152 maddesi uyarınca geri bırakılmasına 11/11/2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.” Denilmiş olup Dosya Anayasa Mahkemesine gönderilmiş,ancak Anayasa Mahkemesinden henüz iptal yada ret anlamında bir karar çıkmamıştır. VII-Suya Erişim Hakkı Mücadelesinden Doğrudan Demokrasiye;Uruguay Örneği 2 Carlos Santos ve Alşberto Villareal tarafından kaleme alınan bu yazı,Suya Erişim hakkını işleyen yabancı kaynaklı yazıların tipik ir örneği olduğu için bir değişikliğe uğratılmadan alınmıştır. “Dorudan demokrasi süreci, için “Su ve Yaşam ulusal Savunma Komisyonu “(Comision Nacional en Defenca del Agua y de la Vida-CNDAV)şemsiyesi altında birleşen sosyal örgütlenmeler Uruguay Anayasası’ndaki suya erişim hakkının temel bir insan hakkı olduğunu güvence altına aldırdılar.31 Ekim 2004 genel seçiminde ,Uruguay Halkı yasayı 2 Ekososyalist Dergisinin 11/9 sayısında yayımlanmıştır 23 değiştirmek isteyen CNDAV’a destek verdi.Reform,halkın % 64,7 si tarafından desteklendi.Bu kazanım”varlıklarının”halkın katılımı ve sürdürülebilirlik ilkelerine dayanarak kamusal yönetiminin önünü açtı.Bu kazanım Uruguay’daki durumu önemli ölçüde etkilemenin yanı sıra doğrudan demokrasi yolu ile bir çevre hakkının bir ülkenin anayasasına dahil edildiği önemli bir uluslar arası örnek örnek olma özelliğinde. Uruguay’da doğrudan demokrasi süreci CNDAVB’ın geliştirdiği bir kazanım.,bir organizasyon 2002 yılında Uruguay Hükümeti ile Uluslararası Para Fonu(IMF) arasında hükümetin içme suyu ve kanalizasyon servisinin ülke çapında özelleştirilmesini taahhüt ettiği bir anlaşmanın imzalanmasına tepki olarak doğdu. Bu özelleştirme sürecine toplumsal açıdan bakıldığında ,nüfusun geniş çoğunluğunun içme suyuna erişmeden mahrum kaldığı ,çünkü,bağlantı ücretlerini ödeyemedikleri göründü.İktisadi açıdan bakıldığında,,yapılan anlaşma,Uruguay Devleti’nin lehine olmadı.Anlaşma yapılan şirketler,anlaşmada belirtilen takvime uygun olarak çalışmamakla kalmayıp,anlaşma uyarınca ödemeleri gereken vergileri de vermediler.Çevresel açıdan bakıldığında ise ,örneğin,Aquas de la Costa şirketi,içme suyu kaynağı olan Laguna Blanca gölünü kuruttu.Ve sonunda Maldonado halkı ,şirketi çevreyi tahrip ettiği iddiası ile mahkemeye verdi. Anayasa Reformunun en önemi, beklentilerinden biri kamusal yönetimin ve özelleştirilen bölgelerin geri kazanımının öneminin fark edilmesinin yanı sıra, su varlıkların yönetiminin katılımcı bir kontrol ile sağlanmasının öneminin de görülmesi. Çok Ulusluların Maldonado’daki durumu ve burada insanlara, ve çevreye verdikleri zararlar toplumsal mücadelenin merkezine anayasa reformundan şekillenen üç temel(kamusal) yönetim ,katılımcı ve sürdürülebilir su yönetim mekanizması) yerleşmesini ilk etapta sağlayamadı.Bu durumu değiştirme yönünde harekete geçen ise göreve seçilen yeni hükümet oldu.Şubat 2006 da ,Su ve Kanalizasyon Sistemi Ulusal Yönetimi kuruldu.Aynı zamanda,buna bağı olarak ,toplumsal yapılar için katılımcı bir hava yaratılarak ”Su ve Kanalizasyon sistemi için “Teknik Danışma Komisyonu” kuruldu.Bu komisyon ,kamusal ve özel kurumların delegelerini kapsayan sivil toplum örgütleri ve tüm kullanıcıların karar mekanizmalarında temsiline olanak URUGUAY ANAYASASINDA SU HAKKI 3 (31 Ekim 2004 de kabul edilen Anayasal Reformun belgesi) “Haklar,sorumluluklar ve garantiler(Çevre) Madde 47-Ekler; Su Yaşam için gerekli bir doğal varlıktır.İçilebilir Suya erişim ve kanalizasyon sistemi faaliyetleri ,temel bir insan hakkıdır. 1)Ulusal su ve kanalizasyon sistemleri politikası şöyle temellenecektir: a-Çevrenin korunması,bölgesel mevzuatı ve doğanın restorasyonu(iyileştirilmesi) b-Gelecek nesillerle birliktesu varlıklarının sürdürülebilir,birleşik yöntimi ve müşterek çıkarların ,su döngüsü konularının korunması sastır. Kullanıcılar ve toplum,su kaynaklarının planlanması ,yönetimi ve kontrolünün her aşamasıa iştirak edip,temel birlik olarak su havzalarını kuracaklardır. 3 Dünya Su mücadeleleri örnekleri,“RECLAMİNG PUBLIC WATER Achievement ,Struggles And Visions From Around The World” adlı kitabından Ekoloji Kollektifi’ nce derlenmiştir.İkinci Basım Mart 2005 Mittelmeijer ,Amsterdam” 24 c-Suyun,bölgeler,havzalar veya bunların kısımları için kullanılması için önceliklerin kurulması,nüfusa içilebilir suyun sağlanması ilk öncelik olacaktır. d-Ödünç verilen içilebilir su ve kanalizason sistemleri için prensip olarak ekonomik ve sosyal sebeplere öncelik gösterilmelidir.Bu prensipleri ihlal eden her yetki,ruhsat veya izin iptal edilir. 2) Su döngüsü entegre edilmiş yağmur suyu hariç,yer altı suları gibi,dış sular kolektif bir kaynak oluşturur ve kolektif çıkara tabi edilir.Kamu suyu,kamu mülkünün bir parçasını oluşturur.. 3) Kanalizasyon sistemlerinin hizmeti ve insan tüketimi için suyun karşılanması,özellikle ve doğrudan yasal devlet temsilcilerince sağlanır. 4) Her yasama meclisinin toplam oylarının beşte üç çoğunluğu kararıyla,tüketime sunulmayan sular,dayanışma için başka bir ülkeye kullandırılabilir. Uruguay'da Su ve Çevre Sağlığı bir Anayasal Haktır 4. Uruguay Anayasa Madde 47: Bölüm 47 - Çevrenin korunması toplum çıkarları konusudur. İnsanların çevre kirliliğine neden olabilecek herhangibir faaliyetten kaçınmaları gerekir. Kanun bu hükmü düzenlemeli ve uymayanlar için ceza öngörmeldir. Su yaşam için vazgeçilmez bir doğal kaynaktır. Su hizmetleri ve çevre sağılığına erişim bir insan hakkıdır. Su ve sanitasyon konusundaki ulusal politikada aşağıdaki husular dikkate alınacaktır; a. Bölge sıralanması, çevre koruma ve doğanın restorasyonu. b.Suyun sürdürülebilir yönetimi, gelecek nesillere aktarılması için, su kaynaklarının ve hidrolojik çevrimin korunması, genel toplumsal çıkarlardır. Sivil toplum ve kullanıcılar su kaynaklarının planlanması, yönetimi ve su kaynaklarının kontrolüne,hidrolojik havzalarla ilgili temel birimleri kurarak her adımda katılacaktır. c.Bölgeler, havzalar veya yerel birimlere su tahsisinde birinci öncelik içme suyu sağlanmsıdır. d.Su ve sanitasyon hizmetlerinin sağlanmsında sosyal refah öncelikli olmaldır.. Söz konusu hükümlere zarar verebilecek herhangi bir yetki, imtiyaz ve izin uygulanamaz olarak kabul edilecektir. Yağmur suyu dışında, yeraltı sularının yanı sıra yüzey suları hidrolojik döngüye dahildir. Hidrolojik döngü toplumsal genel çıkarlar için korunması gereken önemli bir doğal olaydır. Çevre sağlığı ve su temini hizmetleri kamu hizmeti olarak ve doğrudan kamu kurumları tarafından temin edilecektir. Brezilya’da Su Temininin Durdurulmasına Karşı Dava 5 Tasarı Özeti 0208625-3, Özel Yargı Temyiz Mahkemesi, Paraná, Ağustos 2002191 4 Constitución de la República -1967 Constitución con las modificaciónplebiscitaras el 26 de oviembre del 1989, el 26 de Noviembre del 1994, el 8 de Diciembre del1996 y el 31 de Octubre del 2004 5 Legal resources for the right to water, COHRE, January 2004 25 Brezilya’da Londrina ve Parana'da yaşayanlara verilen su temini hizmeti durduruldu.Bu kesimlerin yeniden suya kavuşabilmesi için çıkartılan mahkeme emri, yasal işlemler devam ederken bir alt mahkeme tarafından reddedildi. İtiraz üzerine, Brezilya'nın Parana eyaletindeki yüksek mahkeme su kaynağının yeniden hemen kurulması gerektiğini söyledi.Bu Karar dilekçe sahibinin anayasal hakları, insan hakları ve tüketici hakları üzerine idi. Yüksek Adalet Mahkemesi daha önce su hizmetlerinde ödeme yükümlülüğü yerine getirilmese de su temininin kesilmesinin yasal olmadığı kararı almıştır. Gecikmiş ödemeleri toplamak için kesintiden başka yolların kullanılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir. Mahkemeye göre su temininin durdurulması telafisi mümkün olmayan riskler içermektedir. Mahkeme, hasta olan ev sakinlerinin güçsüz koşullarını da dikkate almıştır. Bu konuda yasal zorunluluk olsa da su temininin kesilmemesinin yasal zorunluluktan daha öncelikli olduğu kanaatine varmıştır. Tüketicileri koruma Kanunu'nun uygulanmasında, Brezilya hukuku eğer tüketiciler ödemeleri yerine getirmiyorlarsa bile su arzını kesmenin yasadışı olduğunu kabul eder. Bu madde su kullanıcıların susuz kalma riskini engeller.Su temini hizmeti sürekli verilen bir temel hizmet olması açısından tüketicilerin zarar görmemesi esas kabul edilmektedir. Arjantin- Su Hizmetleri Yoksul Toplulukları da Kapsayacak Şekilde Genişletildi. 6 Arjantin'in Kordoba şehrindeki yoksul semtler su dağıtım şebekesinin yetersizliği ve sınırlı su dağıtımı nedeniyle sıkıntı çekmektedir. Su dağıtımının sınırlandırılmasının nedenlerinden biri; süreksiz ve yetersiz atıksu arıtma hizmeti olarak belirtilmektedir. Bu nedenle arıtılmamış pis su günlük olarak taşmalara neden olmaktadır. Arjantin Anayasa’sı sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını güvence altına aldığından ve birçok uluslararası insan hakları belgesine imza koyduğundan tüketiciler belediye aleyhine dava açmıştır. İktidar, belediyeye arıtma tesisi yapıp düzgün işleyişini sağlayarak, ihtiyaç sahipleri içme suyu hizmetine erişene kadar günlük 200 litre içme suyu sağlamıştır. 2004 Aralık ayında, Cordoba eyaletinde suya ulaşımda sıkıntı çeken kesimlerin temiz suya ve sağlıklı bir çevreye kavuşmasına yönelik kamu çalışmaları başlamıştır. Belediye kanalizasyon altyapı rehabilitasyonuna yönelik bir plan sunmuştur. Ayrıca, Belediye Meclisi daha önceki kanalizasyon ve çevre sağılığı vergilerden sağlanan geliri azaltacak şekilde, kanalizasyon sistemi ile ilgili bir kararı kabul etmiştir. 6 ‘Identifying and addressing violations of the Human Right to Water’, FIAN International, and Bread for the World 26 Macaristan’da Düşük Gelirli Hane Halkı İçin Su Dayanışması 7 Macaristanda su ile ilgili düzenlemeler (38/1995 Kararname'nin) asgari bir su kullanım hakkını kapsamaktadır. Bu konuda farklı nedenlerle sınırlandırma yapılabilir. Bu yüzden evsel içme ve kullanma suyu kullanıcıları tarafından su ücretlerinin ödenmemesi konusunda yönetmelik kişi başına günde temel asgari miktarı 50 litre olarak belirtmektedir. Hanelerin su şebekesine bağlantılarının olmaması durumunda su hizmeti sunanlar, 150 metreden az olacak şekilde kamu çeşmeleri açmak ve su temini hizmetini sağlamayı garantilemek zorundadır. Eğer sadece teknik nedenlerden dolayı geçici bir sınırlama oluşursa ve bu 500'den fazla kişiyi bir günden fazla etkilerse; temin edilecek su miktarı kişi başına minimum 30 litre olmalıdır. Düşük gelirli hanelerdeki ödeme sorunlarını farklı düzeylerde hafifletmek için çeşitli şekillerde sosyal yardım sağlanmaktadır: Su temini maliyeti yüksek olan su ve kanalizasyon firmalarının yüksek ücretleri merkezi olarak sübvanse edilmektedir. Düşük gelirli aileleri ödemelerde desteklemek için merkezi ve yerel kira yardımı programları uygulanmaktadır. Düşük gelirli hanehalkının konut harcamalarıyle borçlarını ödemek için merkezi ve yerel borçları yönetimi programına yardımcı olunmaktadır. Buna ek olarak, yerel düzeyde, su ve kanalizasyon hizmetleri şirketleri, örneğin Nyírségvíz A.Ş. gibi, düşük gelirli hanehalklarına yardımcı olmak adına özel programlar kurmuştur. Nyíregyháza şehrinde ve 37 komşu şehrinde faaliyet gösteren ikinci şirket 2003 yılında bu aileleri desteklemek için ücretinin temel (sabit) elemanını kapsayan bir programı uygulamıştır.. Buna ek olarak, Nyíregyháza, Belediyeye doksanların ilk yıllarında bir destekleme programı tanıtmıştır.Verimli su kullanımı ve uygun maliyet ile ilgili sayacın önemini belirten ve düşük gelirli hanelerin destekleneceği bir sübvansiyon programı tanıtmıştır.Sübvansiyon programı uygulaması kapsamında doksanların sonuna kadar, hemen hemen tüm konutlar tek tek ele alınmıştır. TUNUS’ta “Suya Ulaşma Hakkı Anayasa’da Yer Almalı” Kampanyası 3 Temmuz 2011 tarihinde Tunus’ta Bağımsız Uzmanlar : Su’ya Ulaşma Hakkı nın Anayasa’da Yer Alması konusunda Manifesto yayınladı 8 7 E. Somogyi, Büyükşehir Araştırma Enstitüsü, In: «Uygulanması Hoffmann S. Eau Avrupa Solidarité Su ve Sanitasyon Orta ve Doğu Avrupa »de Sağ, 2006 8 http://www.semide.net/thematicdirs/news/4 Temmuz 2011 27 Tunustaki bir grup bağımsız su uzmanı su’ya ulaşma ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının Anayasa’da yer alması gerektiğini savundu. Bağımsız uzmanlar Grubu suyun sürdürülebilir ve katılımcı yönetimi konusundaki prensiplerin yer aldığı bir Manifesto hazırladılar. Bu prensiplerin yeni anayasada yer alması gerektiğini savunan uzmanların hazırladığı Manifesto’da öncelikli olarak üç konuya dikkat çekiliyor 1.Su ulusun bir mirasıdır 2.Her vatandaş suyu korumalı ve gelecek nesillere miras olarak bırakmalıdır 3.Devlet tüm Tunuslulara güvenilir suya ulaşma ve sağlıklı bir çevrede yaşama garantisini sağlamalıdır. İtalya Su Hizmetlerinin Özelleştirilmesine “Hayır” Dedi 12-13 Haziran 2011 tarihlerinde 47 milyon seçmen bulunan İtalya'da, yaklaşık 27 milyon kişi sandık başına gitti.Referanduma katılım oranı % 57 oldu . Referandum sonuçlarına göre, İtalyan halkı, su hizmetlerinin özelleştirilmesi konu başlığına yüzde 56.43 oranında katılım gösterirken, suyun kamu yönetiminin elinde kalmasına yönelik "evet" oyları yüzde 95.68 oldu Su hizmetlerinin özelleştirilmesine yönelik oylar ise yüzde 4.32'de kaldı. Yine suyla ilgili bir başka konu başlığında tarifenin sabitleşmesini istemeyenlerin "evet" oyları, yüzde 96.17 çıkarken, oyların yüzde 3.83'ü "hayır" seçeneğine gitti Türkiye’nin içinde bulunduğu Kontinental Hukuk Grubu’nun önemli üyelerinden olan İtalya’daki bu gelişme Türkiye’de yapılacak olan yeni Anayasa düzenlemesinde suya erişim hakkına ilişkin çok önemli bir örnek olarak alınmalıdır. 28 Sonunda olacaklar başlangıçtaki düşüncede gizlidir Bilgeler BÖLÜM III SU HAKKI’NDA İLERLEMELER 29 VIII- 24 Eylül 2010 TARİHLİ BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL KURULU’NUN “İÇME SUYUNA ERİŞİM HAKKINI TEMEL İNSAN HAKKI OLARAK TANIMA KARARI (*) 1 -Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararı (24 Eylül 2010) Birleşmiş Miletler Genel Kurulu 24 Eylül 2010 İnsan Hakları Konseyi 15'inci oturum Sivil, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel hakları kapsayan tüm insan haklarının genişletme hakları da dahil olmak üzere, korunması ve ilerletilmesi. Ermenistan*, Azerbaycan*, Andora*, Belçika, Bosna Hersek*, Bulgaristan*, Şili, Kolombiya*, Hırvatistan*, Kıbrıs*, Danimarka*, Cibuti Cumhuriyeti, Estonya*, Fransa, Almanya*, Yunanistan*, Macaristan, İtalya*, Ürdün, Letonya*, Lüksemburg*, Fas*, Hollanda*, Norveç, Panama*, Paraguay*, Peru*, Portekiz*, Sırbistan*, Slovakya, Slovenya*, İspanya, Tunus*, Uruguay, Vietnam*, Yemen*: taslak kararı 9 İnsan Hakları ve Güvenli Suya Erişim ve Çevre Sağlığı İnsan Hakları Konseyi Konsey tarafından insan hakları ve güvenli içme suyu ve Çevre Sağlığına erişim için yapılmış önceki kararlar, özellikle 28 Mart 2008 tarihindeki 7/22 numaralı ve 1 Ekim 2009 tarihindeki 12/8 numaralı kararların hatırlanması. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini hatırlatarak, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Irk Ayrımcılığının Her Türlü önlenmesi Sözleşmesi ,Kadına Karşı her türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, İlgili hükümlerin ve ilgili programların beyannameleri,önemli Birleşmiş Milletler Konferansları ve zirvelerinde ve Genel Meclis'in özel oturumlarında ve Su ve Kalkınma İdaresi toplantılarında kabul edilen güvenli içme suyu ve sanitasyona erişim kapsamında hatırlatılarak, diğerlerinin yanı sıra Mart 1977 Birleşmiş Milletler Su Konferansı'nda kabul edilen Su ve Gelişim üzerindeki Mardel Eylem Planı ve yönetimi ve Haziran 1992 Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında kabul edilen Gündem 21 ve Çevre ve Kalkınma 9 (*)İnsan Hakları Konseyine Üye Olmayan Devletler. 30 üzerindeki Rio Deklarasyonu, 1996'daki insan yerleşimleri ile ilgili 2. Birlemiş Milletler Konferansında kabul edilen gündem, Gelişme Hakkı 17 Aralık 1999 54/175 Meclis Kararları, ve 23 Aralık 2003 58/271Uluslararası On yıllık Eylem İlanı "Su için Hayat "(2005-2015) GE.10-16309 Güvenli içme suyu ve Çevre Sağlığı ile ilgili insan hakları yükümlülüklerini gerçekleştirmeyi sağlayan bölgesel taahhütleri ve girişimleri not ederek; Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafından 1999'da kabul edilen Su ve Sağlık Protokolü dahil, 2001 yılında Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen,Su Kaynaklarına Avrupa Şartı, 2006 yılında llk Afrika-Güney Amerika zirvesi'nde kabul edilen Abuja Deklarasyonu, 2007 yılındaki ilk Asya-Pasifik Su Zirvesi'nde kabul edilen Beppu'dan gelen mesaj, 2008 yılında üçüncü Güney Asya Çevre Sağlığı üzerine gerçekleşen Konferansta kabul edilen Delhi Deklarasyonu ve 2009 yılında Devlet Başkanları ve Bağlantısızlar Hareketi ülkelerinin hükümetleri tarafından On Beşinci Zirvede kabul edilen Şarm El-Şeyh Sonuç Belgesi. Binyıl Kalkınma Hedeflerine tam olarak ulaşmak için uluslararası toplum tarafından yapılan taahhütleri vurgulayarak, bu bağlamda Devlet ve Hükümet Başkanları olarak Birleşmiş Milletler Binyıl Bildirisinde ifade edildiği gibi, 2015 yılına kadar, içme suyu gibi temel sağlık hizmetlerine erişimi olmayan insanların oranını yarıya indirmek için Dünya Zirvesi Uygulama Planı'nda kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma planının uygulanması ("Johannesburg Uygulama Planı") Derinlemesine bakıldığında, yaklaşık 884 milyon kişi Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu tarafından tanımlanan 2010 Ortak İzleme Programı raporuna göre gelişmiş su kaynaklarına erişiminde güçlük çekmektedir, 2.6 milyardan fazla insan temel Çevre Sağlığı koşullarına ulaşamamaktadır. Bu durum da yaklaşık olarak 5 yaşının altındaki 1.5 milyon çocuğun ölümüne, su ve Çevre Sağlığı ile ilgili hastalıklar sebebiyle 443 milyon okul gününün de kaybedilmesine neden olmaktadır. Uluslararası insan hakları hukuk araçlarını teyid edip , Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesini , Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesini , Çocuk Hakları ve Engellilerin Haklarına Dair Sözleşmesini kapsayarak güvenli içme suyu ve Çevre sağlığına erişim için ilgili taraf Devletler için yükümlülükleri yerine getirir 18 Haziran 2008'de 07/08 sayılı madde ile Konsey insan hakları ve ulusötesi kuruluşlar ve diğer işletmeler ile ilgili konularda Genel Sekreterin bir Özel Temsilciliğini kurmuştur. 1. Bağımsız uzmanların güvenli içme suyu ve çevre sağlığına erişim ile ilgili çalışmalarını, insan hakları yükümlülükleri konusundaki çalışmalarını, kendi incelemeleri için iyi pratik uygulama örnekleri toplanması ilerlemeyi, onun tematik raporu için her bölgeden gelen alakalı ve ilgili aktörlerle bağlantılı olarak yapılan kapsamlı saydam ve içerikli danışmanlığını kapsayıp memnuniyetle karşılar ve ülke misyonlarını da üstlenir. 2. Genel Kurul'un 28 Temmuz 2010 ve 64 / 292, sayılı 31 kararını hatırlatır. Bu karar Genel Kurul'un güvenli ve temiz içme suyu ve Çevre Sağlığını bir insan hakkı olarak tanıdığı karardır. 3. Güvenli içme suyu ve Çevre Sağlığı hakkı insan hakkı olarak yeterli yaşam standardı hakkı ve bununla ayrılmaz şekilde fiziksel ve zihinsel sağlığın ulaşılabilir en yüksek standartta sağlanması hakkı, hem de yaşam hakkı ve insan onuru olduğunu doğrular. 4. İnsan hakları yükümlülüklerinin içeriğinin daha fazla anlaşılır olmasını sağlayarak güvenli içme suyu ile ilgili olarak ayrımcılık yapmama yükümlülükleri de dahil olmak üzere devletler ile işbirliği içinde sağlık, Birleşmiş Milletler organları ve kuruluşları ve ilgili paydaşlar ile işbirliği içersinde uzman talep eder. 5. Bağımsız uzmanların ikinci yıllık raporlarını kabul eder ve devletlerin insan hakları yükümlülükleri ve devlet dışı su dağıtım ve sanitasyon hizmeti sağlayıcılarının sorumluluklarını kayda alarak , tavsiyeleri ile ilgili notlar alır. 6. Tüm insan haklarının gerçekleştirilmesini garanti etmede devletlerin birincil sorumlu olduklarını, yeniden teyit eder. ve güvenli içme suyu ve çevre sağlığı hizmetlerinin üçüncü partilere devri devletin insan hakları ile ilgili yükümlülüklerden muaf kılmaz. 7. Devletlerin kendi kanunları, yönetmelikleri ve kamu politikaları ile uyumlu olarak, güvenli içme suyu ve sanitasyon hizmetlerinin sağlanmasında devlet dışı aktörlerin dahil edilmesini tercih edebilir. Hizmet sağlanma biçimi kayda alınmadan şeffaflık, ayrımcılık yapmama ve hesap verilebilirliği garanti etmelidir. 8. Devletler ne yapmalı: a) Devletlerin insan hakları yükümlülüklerine uygun olarak, her servis için etkili düzenleyici çerçevenin uygulanması ve düzenleyici kamu kurumlarının bu yönetmelikleri yeterli kapasitede kontrol etmesi uygulamasının izlenmesi ; uygun düzeyde erişilebilir sorumluluk mekanizmaları yerine koyarak, insan hakları ihlalleri için etkili çözümlerin sağlamalıdır. 9. Devletlerin su hizmetini kendisi veya bir başkası aracılığıyla sağlaması gerekiyor: (a) İnsan hakları sorumluluklarını karışlamak, Devlet ve paydaşlarının , potansiyel insan hakları ihlallerinin algılanması ve onlara yönelik çözüm bulunması; (b) Kabul edilebilir, erişilebilir güvenli, kaliteli ve uygun fiyatlı içme suyu ve sanitasyon hizmetlerinin yeterli miktar ve yeterli kalitede olmasına katkıda bulunulması; (c) İnsan hakları sorunlarını belirlemek ve insan hakları sorunlarına yardımcı olmak için insan haklarının etkili değerlendirmelere uygun olarak entegre edilmesi (d) Kullanıcılar için organizasyon seviyesinde etkili bir şikayet mekanizması geliştirilmesi ve bu sisteme devlet tabanlı mekanizmaların müdahalesi engellenmesi; 10. Devletler, Birleşmiş Milletlerin ilgili kurumları, Uluslararası kalkınma programları ve hibe ve tardım ajansları tarafından sağlanan teknik yardım ve uluslararası birlikteliğin özel olarak Binyıl Kalkınma Hedeflerine zamanında ulaşılması ile ilgili olarak rolünün önemini vurgular. Ve temiz içme suyu ve Çevre Sağlığı erişimi ile ilgili olarak ulusal girişimler ve eylem planlarını destekleyen gelişim programlarını uygularken, kalkınma için insan hakları temelli yaklaşımı benimsemesini teşvik eder. 32 11. Bağımsız uzmanların düzenlediği raporu Genel Kurula ve Konseye yıllık olarak sumasını talep eder. 12. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komisyonunun bağımsız uzmanın görevini tam olarak yerine getirebilmesi için gereken kaynakları almasını sağlamaya devam etmesi; 13. Bu konuyu aynı ajanda başlığı altında ve iş programıyla uyumlu olarak göz önünde bulundurmaya devam eder. ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------- IX- Su Hakkı Konusunda Teoriden Pratiğe mi Geçiliyor ? Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 24 Eylül’de içme suyuna erişimi temel bir insan hakkı olarak tanıdı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin su ve sağlıktan sorumlu bağımsız uzmanı Catarina Albuquerque - küresel su sorununu ve ülkelerin bu konuya yaklaşımını değerlendirdi 10. Dünyada 2.9 milyar insan hâlâ temiz su kaynağından yoksun yaşam sürüyor. Her yıl çoğu çocuk 1.6 milyon insan kirli su nedeniyle hayatını kaybediyor. Eksik olan şey su değil. Gittikçe daha fazla tüketiyor olsak da herkesin günde 50-100 litre tüketmesine yetecek miktar mevcut. Hata, siyasi irade tarafından yapılıyor. Her yıl, çoğu çocuk 1.6 milyar kişi kirli su nedeniyle hayatını kaybediyor. Ayrıca kayıp okul ve çalışma günleri ve fiziksel şiddet de sonuçlar arasında. Özellikle kadınlar etkileniyor. Okullarda ayrılmış tuvaletler olmayınca kız çocukları, örneğin, regl dönemlerinde utançtan tuvaleti kullanamıyor Bangladeş, hıfzıssıhha alanında ciddi ilerleme kaydetti. Teknolojinin uygulanacağı ülkede geliştirilmesinin çok pahalı olduğu söylenir ama Bangladeş birkaç dolarlık tuvaletler tasarladı. Fakir ülkelere yüksek teknolojiyi dayatmanın bir anlamı yok. - Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 24 Eylül’de , içme suyuna erişimi temel bir insan hakkı olarak tanıdı. Bu, ekolojiden sorumlu Fransız devlet sekreteri Chantal Jouanno’nun dediği gibi tarihi bir gelişme midir? - Bu çok önemli bir adım. Tabii devletleri yasal zorunluluklarla bağlamayan, gönüllü bir açıklama niteliği taşıyor. Ama böyle bir hakkın varlığının tanınması, konuya görünürlük kazandırmak ve hem ulusal düzeyde hem de kalkınma yardımları yoluyla uluslararası alanda olumlu yönde bir siyasi istek olduğunu göstermek açısından önemli. Bugüne kadar suya erişimin insan hakkı olup olmadığı çok tartışıldı. Şimdiyse, teoride, tartışma sonuçlanmış oldu: 122 ülke insan hakkı olduğu yönünde oy verdi, hiçbir ülke karşı oy kullanmadı. Geriye yasanın somut olarak hayata geçirilmesi kaldı. 10 Le Monde 11 Eylül 2010-Cumhuriyet Sürdürülebilir Yaşam 28 Eylül 2010 33 -Bugün sudan yoksun olan kişi sayısı nedir? - Maalesef kesin olarak bilemiyoruz. Yaklaşık bir milyar insanın “iyileştirilmiş” yani yeterli derecede korunmuş bir su kaynağına erişme imkanı yok. Bu haliyle bile yüksek bir rakam ama azaltılmış olduğu da bir gerçek. Kahverengi su akan ama istatistiklerde “iyileştirilmiş” olarak kabul edilen musluklar gördüm. 2,9 milyar insanın evinde ya da yakın çevresinde musluk olmadığı, 2,6 milyarınsa temel sağlık koruma tedbirlerinden mahrum olduğu biliniyor. - Bu durumun sonuçları nelerdir? - Hastalıklar, ölümler. Her yıl, çoğu çocuk 1,6 milyar kişi kirli su nedeniyle hayatını kaybediyor. Ayrıca kayıp okul ve çalışma günleri ve fiziksel şiddet de sonuçlar arasında. Özellikle kadınlar etkileniyor. Okullarda ayrılmış tuvaletler olmayınca kız çocukları, örneğin, regl dönemlerinde utançtan tuvaleti kullanamıyorlar. Suya erişim ve hıfzıssıhha, yaşama hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı gibi diğer insan haklarının sağlanabilmesi için vazgeçilemez bir önkoşuldur. -Şimdiye kadar ABD de dahil birçok ülke bu hakkı tanımak konusunda isteksiz davrandı. Kararın sonunda kabul edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? - Aslında sürpriz bir gelişme olarak görüyorum. Kimse metni sunan Bolivyalıların girişimlerini tamamlayabileceklerine ihtimal vermedi. Bazı ülkeler bu konuda karar vermek zorunda bırakılmaktan memnuniyetsizdi. Ama sivil toplumun baskısı işe yaradı ve kimse hayır oyu veremedi. -Neden çekiniyorlardı? - Birçok yanlış anlaşılma vardı. Kimisi, su hakkının, içme suyunun herkes için bedava olması demek olduğunu sandı. Aslında su hakkı, devletin, vatandaşların sağlıklı ve temiz suya evlerinin yakınından ve uygun fiyata ulaşmalarına elverişli bir ortam yaratması gerkliliğidir. Fakir olmak nedeniyle sudan mahrum kalınamaz. Kimileriyse bu hakkı tanıdıkları takdirde özel sektörün su dağıtımında rol alamayacağını düşündü. Bu da tamamen yanlış. Devlet, servis sağlayıcı özel de olsa kamusal da olsa, su hakkının gözetildiğini kontrol etmekle yükümlü. -Bazı devletler de su kaynakları bakımından fakir komşularına su tedarik etmekle yükümlü olacaklarını düşündü. - Bu da bir yanlış anlaşılma. Uluslararası düzeyde genel bir işbirliği zorunluluğu var. Diğerlerini destekleyecek durumda olan ülkeler istekleri ve imkanları çerçevesinde kalkınma yardımı şeklinde katkıda bulunmalılar. Bu kadar. Hiçbir kalkınmakta olan ülkeden su istenmez. Ben bu yanlış bilinenleri düzeltmek için elimden geleni yaptım. -20-22 Eylül tarihlerinde üye ülkeler, yoksullukla mücadele için Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri’ni görüşmek üzere New York’ta toplanacaklar. Su ve hıfzıssıhha konusunda şu an bulunulan nokta nedir? - Sağlık konusunda hedefe ulaşılamayacak. Su konusunda ise genel anlamda hedef gerçekleştirilecek. İdeali bu olmasa da yine de ciddi bir gelişme söz konusu. Bir yandan içilebilir denilen suyun gerçekten içilebilir olmadığı durumların varlığı, öte yandan suya ulaşamayanların sayısının doğru tespit edilememesi, sorunun tamamen ortadan 34 kalkmayacağını gösteriyor. Gerçekliğe ve insanların ihtiyaçlarına daha çok yaklaşabilmek için ilerlemenin ölçüm şeklini yeniden belirlemek gerekiyor. -Neden yarım bir başarı söz konusu? - Eksik olan şey su değil. Gittikçe daha fazla tüketiyor olsak da herkesin günde 50-100 litre tüketmesine yetecek miktar mevcut. Hata, siyasi irade tarafından yapılıyor. -Mesela? - Bangladeş, hıfzıssıhha alanında ciddi ilerleme kaydetti. Teknolojinin uygulanacağı ülkede geliştirilmesinin çok pahalı olduğu söylenir ama Bangladeş birkaç dolarlık tuvaletler tasarladı. Fakir ülkelere yüksek teknolojiyi dayatmanın bir anlamı yok. Diğer bir önemli konu vatandaşların bilgilendirilmiş durumda ve işbirliği içinde olmasıdır. Kalkınma ajansları, bugüne kadar, ihtiyaç olan ülkelerdeki sağlık hizmetlerinin yapılandırılması için milyarlarca dolar döktüler. Bu şekilde sağlanan birimlerin çoğu kullanılmadı; çünkü bölge halkı, kullanmanın kendisine ne gibi bir fayda sağlayacağından habersizdi. Bangladeş’te böyle olmadı. -Hükümetler suya erişimle ilgilenmiyorlar mı? - Çoğu, bunu öncelikli olarak ele almanın verilen zahmete değdiğinin farkında değil. Bu işe yatırılan her bir dolar daha sonra yapılacak 9 dolar civarındaki bir harcamayı engelliyor. Yüksek düzeyde bir vizyon ve ilerigörüşlülük gerektiren bir konu. Bu konuya duyarlı bir maliye bakanı olmadıkça para ayrılmıyor. Ayrıca yatırım yapılacak ülkenin yatırım ve mali yardım çekmesi için buna istekli olması gerekiyor. Bangladeş, Mısır ve Güney Afrika umudumuzu kaybetmememizi sağlayan güzel örnekler. 35 X.Su Hakkı Su Politikaları Açısından Nasıl Bir Hak ? Son 10 yıldır “su hakkı” kavramından temel bir insan hakkı olarak daha fazla sözedilmesine rağmen uygulamada yeterli ilerleme sağlanamamıştır. Bu konuda en ileri adım 2010 yılında BM tarafından atılmış ve BM Genel Kurulu suyun bir insan hakkı olduğunu kabul eden sözleşmeye onay vermiştir..Bunu BM İnsan Hakları Komisyonu’nun kabul ettiği karar izlemiştir. Bu kararda insan haklarına ve temiz suya ulaşma ve sağlıklı bir çevrde yaşama hakkına vurgu yapılmıştı.Bu karar su hakkı konusunda önemli bir ilerleme olmuştur.BM Genel Kurulu ve komisyonlarında “Su Hakkı” kavramının tanınması ve sıkça söz edilmesi, Su Hakkı Raporu için özel bir Raportör atanması,Dünya Sağlık Asamblesinin sonuç bildirisinin su hakkını tanıması gibi gelişmeler “Su Hakkı” nın Küresel Ajanda içinde yer almasına yardımcı olmuştur. Son 10 yıldır çeşitli sivil toplum örgütlerinin “su hakkı” konusunda mücadele ettikleri biliniyor. Ancak birçok alanda bugüne kadar verilen bu mücadele sürekli bir reddiye ile karşılaştı.Her üç senede bir düzenlenen Dünya Su Forum’larında “su hakkı”nın tanınmasının sürekli gözardı edildiği ve gündemden uzak tutulduğu görüldü. 2000 yılındaki 2. Dünya Su Forumu’ndan başlayarak “su hakkı “ nın tanınması sürekli reddedildi. Zaten 2000 yılında düzenlenen 2. Dünya Su Forumu’nun Bakanlar Deklarasyonu’nda da su bir hak değil ihtiyaç olarak yer almıştı. BM’nin 2002 yılında su hakkı üzerine genel bir açıklama yapması da 2003 yılındaki 3. Dünya Su Forumu’nda bu konuda bir ilerleme sağlayamadı.2006’da düzenlenen 4. Dünya Su Forumu’nda Bolivya’nın önderiliğinde birçok ülkenin suyun bir insan hakkı olarak tanınması önerisi kabul görmedi.5. Dünya Su Forumu’nda ise 24 ülkenin suyun bir insan hakkı olmasına yönelik deklarasyonu ve BM Genel Kurulu Başkanı’nın suyun bir hak olduğunun tanınmasına yönelik mektubuna rağmen bu talepler yine dikkate alınmadı. 6. Dünya Su Forumu’nda Su Hakkı 6. Dünya Su Forumu’nda da Çokça Söz Edildi Bu yıl Marsiya’da düzenlenen 6. Dünya Su Forumu’nda da “su hakkı” konusu Forum boyuca sürekli “su ve sanitasyon hakkı” olarak konuşuldu.Birçok ülke ve 40 uluslararası organizasyon taslak bakanlar deklarasyonunda “su hakkı” kavramına yapılan vurguyu yetersiz bulup bunun değiştirilmesini talep ettiler. Ancak bu baskılara ve 2010 yılında BM’nin karar almış olmasına rağmen “su hakkı” Bakanlar Deklarasyonu’nda yine geçiştirildi.Su hakkı insan haklarına refere edilerek söz edildi. Bu forumun ana teması “ çözüm zamanı “ idi. BM’nin Su Hakkı Raportorü bu durumu Dünya Su Forumu’nun fay hattı üzerine çözüm binaları inşa etmesi sonucunu doğurduğu şeklinde yorumladı. 6. Dünya Su Forumu’nda Tesbit ; Su Hakkı Kabul Gördü Ama Uygulanamıyor ! Francesca Bernardini ,Dibalok Singha,Ush Eid,Alpeo Molinari,Caterina de Albuquerque ve Nap Long’un katıldığı yüksek düzeyli panelde 11 esas olarak güvenilir su ve sanitasyon 11 Making the Rights to Safe Water and Sanitation a Reality for All (High Level Panel) 14 Mart 2012 36 hizmetlerine ulaşımı her kesim için gerçekleştirmek konusunda atılması gereken adımlar ele alındı. Panelin açılışında suyun politik bir konu olduğu ancak aynı zamanda teknik olarak da çözümü olan pratik bir konu olduğu belirtildi. Bu panelde su konusunda artık uygulamaya geçmeyi konuşacağız dendi. Panelin başlangıcında artık suyun bir hak olduğu konusunda geniş tabanlı bir uzlaşma olduğu ifade edilerek “su hakkı” nın tanınması gerektiği belirtildi. Panelde ilk olarak söz alan ve BM ‘nin “Human Rights to Drinking Water and Sanitation” raporunu hazırlayan Caterina de Albuquerque konuşmasında “on the Right Track” kitabını kullandı. Birçok kişi insan hakları konusunda kurallar ve kabul gören sözleşmelerden söz ediyor ancak uygulamada bir sonuç yok diyen Albuquerque bunun nasıl gerçekleşeceğini sordu. Bu durumun gerçekleştirilmesinin hükümetlerin bir zorunluluğu sivil toplumun da sorumluluğu olduğunu ileri sürdü. İnsan Hakları sözleşmesinin uygun olduğunu belirten Alberqerque Senegal deki deneyimlerinden söz etti.Senegal’in su hakkı konusunda oldukça iyi uygulamalar yaptığını belirterek bu ülkede “sosyal tarife “ nin başarı ile uygulandığının altını çizdi.Senegal’in yoksul kesime günde minimum ihtiyacı karşılayacak şekilde sosyal tarifeli su temin ettiğini belirten Alberqerque ancak bu da yine sorunun tam olarak çözüldüğü anlamına gelmiyor. Çünkü su normal bir talebin altında minimum ihtiyaçları karşılıyor dedi. Albuquerque çıkartılan derslerden de söz ederek “insan hakları tek başına su hizmetini sağlayamaz” dedi.Bunun için sivil toplumun konuya müdahil olması gerektiğini belirtti. İnsan haklarını dışlayan toplumların utanma duygusu yaşadıklarını belirten Albuquerque bunun da etkili olacağını ileri sürdü. Bazı ülkelerde nüfusun % 99’una su götürülse bile geriye kalan %1’in suya ulaşamıyor olması yine büyük bir sorun olup bunu kabul etmek mümkün değildir diyen Albuquerque bu konuda olumsuzluğun azaltılması değil tümüyle ortadan kaldırılması gerektiğine vurgu yaptı. Marsilya’da yayınlanan Bakanlar Deklarasyonu’nda “Su Hakkı” nın yeterince geniş yer almadığına dikket çeken konuşmacı bu deklarasyonun konuyu “ insan hakkı’nın korunması “ zorunluluğuna refere ettiğini belirtti. 37 Konuşmasının sonunda İnsan hakları’nın artık yerleştiğini ancak uygulanamadığına dikkat çeken Albuquerque bu konuyu kimsenin tartışmadığını da vurguladı. İkinci konuşmacı olan Francesca Bernardini de bugüne kadar suya ulaşım hakkı konusunda birçok gelişme olduğunu belirterek ama bölgeler, ülkeler arasında hala bir eşitlik sağlanabilmiş değil dedi. Sosyo ekonomik koşulların bu konuda çok etkili olduğunu söyleyen konuşmacı su tahsisi olmayan büyük yoksul kesimin toplumun gelir seviyesi yüksek küçük bir kesiminin kullandığı suyun belirli bir bölümü ile yaşamlarını sürdürdüklerini ifade etti.Bu da suya ve sanitasyon hizmetlerine ulaşmada eşitsizliktir dedi. Suya ulaşmada eşitsizliğin üç nedeni olarak ;coğrafik koşullar ,ayrımcılık ve ücreti karşılayabilirliği gösteren konuşmacı bu konuda kamu hizmeti yaklaşımının da yeterli olmadığına dikkat çekti.Kamu hizmeti anlayışıyla eşit davranışlara ihtiyaç olduğunu belirten Bernardini kırsal kesimin ihtiyaçlarının özel olduğuna da dikkat çekti. Bernardini Macaristan’da ve İspanya’da su ücretlerinin hükümet tarafından sübvanse edildiğini ,Slovenya’da ise Roman topluluğunun su problemleri yaşadığını ,Paris’te bile engelliler için genel tuvalet sorunu yaşandığını belirtti Bengladeş’ten gelen üçüncü konuşmacı Dibalok Singha ülkesinde yoksul kesimler için uygulanan politkaları anlattı.Ülkesinde kentleşmenin çok hızlı olduğunu belirten konuşmacı bunun su dahil bir çok soruna neden olduğunu söyledi.Dhaka kenti’nin nüfusunun 12,5 milyon’a ulaştığını söyleyen konuşmacı bunun 4 milyonunun varoşlarda yaşadığını belirtti. “Biz bu yoksul bölgeler sağlık hizmeti götürmek için gidiyoruz ama su hizmeti götürmek için gitmiyoruz “diyen konuşmacı bu yoksulları desteklemek için hükümetin gerçekçi hiçbir planının olmadığını söyledi. Singha konuşmasında ilginç bir konuya dikkat çekti. “Varoşlarda su sıkıntısı var ama Varoşlar’da yaşayanların tümü su ücreti öderken diğer bölgelerde yaşayanların sadece % 70’i bu ücreti ödüyor “ dedi. Bir sonraki konuşmacı Arjantin’li Alpeo Molinari de su hakkının elde edilmesi konusunda izleme ve kıyaslamanın önemini belirtti. Bu alanda hesaplanabilirlik de çok önemli diyen konuşmacı sivil toplumun bu konuya katılması gereğinden söz etti. 38 Nap Long ise bu panelde yoksul kesimlere su sağlanması konusu pratikteki uygulamaları ile ele alındı diyerek kendi ülkesindeki uygulamayı anlattı. Ülkesinde suyun yoksullara % 20 daha ucuz verildiğini belirtti. 2000 yılının başında yoksullara su temininin %30-70’ini hükümet sübvanse ederken bu oran 2005 yılında % 100’e çıkmıştır diyen konuşmacı projeden çıkartılacak dersleri de vurguladı. Hükümetin konuya zamanında müdahale etmesinin önemli olduğunu belirten Long gözlemlerin de önemine vurgu yaptı. Gözlemler ve bunların sonuçları üzerinden yapılacak değerlendirmelere ihtiyaç olduğunu belirtti. Daha sonra Mali’li bakan ve Afrika’dan kadın parlamenterler konuştu.Mali’li bakan varoşların özel bir desteğe ihtiyacı olduğunu belirtirken Afrikalı kadın parlamenter “bir parlamenter olarak BM’nin İnsan Hakları Konvansiyonu’nu söz ile gerçeklik arasında bir yerde görüyorum dedi. Yasal ve Politik Açılardan “Su Hakkı” Su Hakkı’nın BM Genel Kurulu Kararından sonra diğer uluslararası su organizasyonlarında daha vurgulu bir şekilde ele alınması ve sonuç bildirilerine yansıması hükümetlere bir tavsiye niteliğinde olacaktır. Bu tavsiyenin bir yaptırım gücüne dönüşmesi olasılığı sınırlıdır.Bu nedenle “Su Hakkı”nın uluslararası hukuk metinlerine girmesi ve uluslararası deklarasyonlarda daha çok sözü edilir olması bu konuda mücadele eden kesimler için ileri mevziler olacaktır. Bu durum aynı zamanda ülkelerin insan haklarına ne denli saygılı olduğunun bir referans düzlemi olarak da ortaya çıkabilir.Bunun sonucu ülkeler “su hakkı” nı kendi anayasa ve yasalarına yerleştirip tanıyabilirler. Bu konuda hukuki olarak gelinebilecek son nokta burasıdır. Ancak bu noktada bir başka soru ortaya çıkmaktadır.Bu hakkın yasal olarak tanınması o hakkın “bir hukuk normu” olması ve uygulanması için yeterlimidir.? 39 Su Hakkı’nın Tanınmasının Çeşitli Boyutları Dişişleri Bakanlığı eski Hukuk Müşaviri Özden Sav bir makalesinde 12 bir hakkın tanınması’nın boyutlarını; a. O hakkın hukukî-işlevsel olarak adlandırılabilecek yön, b. Hakkın psikolojik, sosyo-psikolojik boyutu olarak tanımlamaktadır.Yazar “bunlardan ilkinde hukukta bir “hak”kın var olabilmesi için, bir kamu otoritesinin bu hakla bağdaşmayan, hakkın ihlali niteliğindeki eylemleri denetlemesi, gözden geçirmesi ve ihlal niteliğindeki eylemleri durdurması gerekmektedir.” demektedir. Bu bağlamda, hakkın yararlanıcısı, hakla ilgili olarak örneğin hakkın ihlal edilmesi durumunda yasal işlem başlatabilecektir. Böyle bir süreçte mahkemenin zararı gidermek amacıyla yasal giderime hükmetmesi beklenir. Hükmedilen giderimin hak sahibinin zararını hafifletmesi gerekir 13. Bu durumda Su Hakkı’nın varolabilmesi yukarıdaki tanımlar çerçevesinde değerlendirildiğinde: bu hakkın ihlali niteliğindeki eylemleri bir kamu otoritesinin denetlemesi gerekecektir.Bu otorite aynı zamanda ihlal niteliğindeki eylemleri durduracak bir yetkide olacaktır.Bunun yanısıra hak sahibi zararının hafifletilebilmesi için yasal işlem başlatabilecektir. Tüm bunların gerçekleşebileceği bir sosyal politikanın önünde öncelikle 1990 lı yılların başından bu yana tüm dünyada yaygınlaşan suyu bir ticari meta olarak kabul eden “Neo Liberal Politikalar” yer almaktadır.Bu da konunun hukuki ve teknik boyutlarından çok politik boyutunun öne çıktığını ortaya koymaktadır. Su, Aslında Bir Canlı Hakkıdır. Hukukçular Hukukta bir hakkın var olması için koşullar aranması gerektiğini ileri sürmektedir. Bazı hukukçular , bu haktan yararlanacak olanların (örneğin hakkın esirgenmesi için hükmedilecek giderimden yararlanacak olanın) canlı olmasının yeterli olmayacağını, ayrıca, bu giderimin hukuktaki anlamını takdir edebilecek durumda olması gerektiği düşüncesindedir. Bu durumda “su hakkı” uluslararası düzlemde kabul edilecek olursa, insan dışındaki tüm canlılar bakımından da yaşamın sürmesi için suya gerek olduğuna göre, aynı hakkın tüm canlılar bakımından da bulunduğunun savunulması gerekecektir. İnsanoğlunun değiştiremediği üretim ve tüketim alışkanlıklarından etkilenen yerkürenin, hızla değişen doğal koşullarında, yerkürenin doğal dengesinin, yaşayan tüm canlıların oluşturduğu yaşam döngüsüne bağlı olduğu, bunun eski sağlıklı biçimini sürdürmek isteniyorsa, tüm canlıların var olmaya devam etmesine çalışılması gerekeceği ileri sürülerek, bir “su hakkı” kabul edilecek olursa, bu hakkın tüm canlılar için, (bir başka deyişle, insanlar kadar hayvanlar için de) eşit biçimde geçerli olması gerekecektir. 12 Özden SAV”Su Hakkı” makaleler TBB Dergisi, Sayı 68, 2007 C.Stone, “Should Trees have Standing? – Toward Legal Rights for Natural Objects”, (1972), 45 Southern Californian L.R. 450’den naklen, M. Dixon & R. McCorquodale, Cases And Materials On International Law, s. 490 (Londra, 1991). 13 40 XI.Su Hakkı Nasıl Uygulanır ? Su Hakkı, insan hakları içinde somut ve yaşamsal bir öneme sahip olduğundan diğer haklardan farklılık taşır. Bu nedenle de bu hakkın kabulü yada reddi,varlığı ya da yokluğu soyut bir söylem üzerinden değerlendirilemez.Bir diğer deyişle; su hakkının kabulü, somut uygulamayı da beraberinde getirmelidir. Bu nedenle su hakkının politik olarak kabulü, teknik olarak uygulanabilir ve hukuki olarak da yargılanabilir 14 olmasını gerektirir. Bu nedenle su hakkının bir hak olarak kabulü siyasi bir konudur. Yasalarla korunup siyasi irade tarafından da kollanmalıdır.Çünkü birçok diğer evrensel insan hakları gibi yasalarda yer alsa bile tam olarak uygulanması sonuçta siyasi tercihlere bağlı kalır. Anayasal ve yasal olarak kabul edilen “su hakkı” politik olarak kollanmadığı sürece her zaman delinmeye adaydır.Politik olarak kabul edilen bir su hakkı teknik ve yasal olarak desteklenmedikçe de bir anlam taşımaz.Bu hak bu nedenle birçok değişkenin birarada varolmasını gerektirir ve sürekli bir mücadele ile elde tutulabilecek bir haktır.Çünkü su hizmetlerinin ticarete konu edilmesi konusundaki girişimler artarak sürmektedir. Su Hakkı Olan ama Suya Ulaşamayan Toplumlar mı Olacak ? Uluslararası alanda “Su Hakkı” kavramının yerleştirilmesi mücadelesi esas olarak önemli mevziler kazanmıştır. Bu mevzilerin üzerinden konu bir “uluslararası hukuk ve insan hakkı normu” haline de getirilebilir.Bu nedenle yapılan çalışmalar suyun bir insan hakkı olarak tanınmasında önemli dayanak noktalarının oluşasına olanak tanımıştır. Ancak “Su Hakkı” kavramından uluslararası alanda son dönemde daha çok söz edilir olması ve politik kabul görmesinde bu mücadelenin dışında yoksul dünyada su yönetimi konusundaki sıkışmanın da çok önemli bir rolü vardır. Su konusunda belirlenen hedeflerin gerisine düşülmesinin ortaya çıkaracağı gerilimler ve politikaya etkileri “su hakkı” kavramıyla bir ölçüde azaltılmaya çalışılmaktadır. Su Hakkı’nın kabul edilip uygulamaya konul(a)mamasının önünde teknik ve ekonomik yetersizliklerin yanısıra doğrudan politik tercihler de rol oynamaktadır. Dünyamız, yakın gelecekte insanların Suya Ulaşma Hakkı’nı kabul edip, ön ödemeli sayaçlarla su tahsilatı yapan yönetimlerin artacağı bir dünya olacaktır. 14 Hak ihlallerinin yargıya taşınabilir olması 41 Bu nedenle bu konuda asıl sorgulanması gereken şey; “su hakkı” nı elde eden toplumların “suya ulaşma olanağı”nı elde edip etmedikleri olmalıdır. XII -SONUÇ VE ÖNERİLER Su Antik çağlardan bu yana ,insanoğlunun üzerinde egemenlik kuramadığı özel mülkiyete konu edemediği kamuya ait şeylerden sayılmıştır.Bu anlayış genel hatları ile bu günde hukuk düzenlerince benimsenmiş olmasına karşın,hızlı sanayileşme ve kentleşme ile kapitalist sitemin kar amacı;aynı sistemde suyun serbest mal sayılması,,suya ilişkin geçmişte kalan hukuki düzenlemelerin ,suyun kirlenmesine ve verimli bir biçimde kullanılmasına engel olmadığını,bu konuda yetersiz kalmış olduğunu göstermektedir.İşte bu nedenlere,Çağdaş teknolojiyi yadsımayan,canlıların yaşamsal haklarını ellerinden almayan,hukuksal düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Son 10 yıldır insanların yeterli ve sağlıklı suya kavuşması ve sağlıklı bir çevrede yaşaması hakkı ile ilgili olarak ulusal ve uluslararası alandaki duyarlılıkta bir artış gözlenmektedir. Aslında dünyada temiz suya ulaşamayan ve sağlıklı bir çevrede yaşayamayan kişi sayısındaki artışın bu duyarlılığın oluşmasında etkili olduğu da söylenebilir Bugün su hakkı kavramı konuyla ilgili hemen hiç kimsenin karşı çıkamadığı ancak ileri ve uygulamada geçerli adımlar atılmasının da gerçekleşmediği bir söylem olarak gündemde bulunmaktadır. Son dönemde birçok gelişmiş ülke tarafından yasalarla koruma altına alınan su hakkı birçok uluslar arası organizasyonda sıkça dile getirilir olmuştur. Ancak halen su hakkı konusunda tüm ülkelerin görüş birliği içinde olduğu bir tanım ve hukuki bir anlaşma mevcut değildir.Dünya Su Forumlarının Bakanlar Deklarasyonlarında bile halen su hakkından söz edilememektedir. Aslında Uluslararası sözleşmeler ve deklarasyonlarda soyut bir su hakkından söz edilmesi hiçbir zaman sorunun çözümü anlamına gelmeyecektir. Ancak bu konunun sivil toplum ve insanların tarafından takip edilmesine olanak tanıması,yetkililere bir olanak sunması temiz suya ulaşmak için verilen mücadelede bir dayanak noktası olması açısından zorlayıcı bir etkisi olacağı düşünülebilir. Esas olarak su hakkı suya ulaşmanın önündeki engellerin ortadan kaldırılması için eşitsizliklere ve yoksulluğa karşı geliştirilecek ekonomik ve sosyal politikaların uygulanmasının bir sonucu olarak pratik bir değer kazanacaktır. Esas olarak herkesin temiz ve yeterli suya erişimi ve sağlıklı bir ortamda yaşaması suya ulaşmayı bir insan hakkı olarak kabul eden anlaşmalarda yer almasının ötesinde su hizmetini bir kamu hizmeti olarak ekonomik ve sosyal görevleri arasında gören bir ‘Sosyal Devlet” politikasının sonucunda gerçekleşecektir. Ülkemizde ise Suya Ulaşma Ve Sağlıklı Bir Çevrede Yaşam Hakkının Bir İnsan Hakkı Olarak Kabul Edileceği Ve Uygulanacağı Yasal Düzenlemeler Yapılmalıdır. TC Anayasası’nın 12.ci maddesinde;”Herkes kişiliğebağlı,dokunulamaz,devredilemez,vaz geçilemez,temel hak ve hürriyetlere sahiptir.” hükmü yer almıştır.İnsanın dokunulamaz ,devredilemez,vazgeçilemez niteliklerindeki en büyük temel hakkı elbette Yaşam Hakkıdır..Yaşam hakkının devamlılığının en önemli kaynağı ise elbet “Suya Ulaşım hakkı” 42 dır.Suya ulaşım sağlanamadan Yaşam hakkının devamlılığı elbette düşünülemez İşte bu nedenle de,”Suya Ulaşım ve Sağlıklı Bir Çevrede Yaşam Hakkı” Bu anlamda en önemli Temel Haklardandır.Ancak Temel Hakları düzenleyen ,Anayasamızın 12,13,14 maddeleri ile ,Kişinin hak ve ödevlerini düzenleyen 17 madde ile devamındaki maddelerden,(56 madde hükmü hariç) hiç birinde “Suya Ulaşım Hakkı” bir temel hak olarak Anayasamızda yer almamıştır.Anayasanın 56 maddesi ise “Suya Ulaşım Hakkını “da düzenlemediği için uygulaması eksik kalmış bir maddedir. Suya Ulaşımın bir İnsanlık hakkı olduğuna ilişkin düzenlemeler giderek bir çok batılı ülkenin anayasasında yer almaya başlamıştır. Tekrar vurgulamak gerekirse Su Bir Temel Hak’dır ve bu hak tüm vatandaşlarımızın temiz ve yeterli suya ulaşma ile sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı olarak Anayasamızda yer alması gerekmektedir. “SU’YA ULAŞIM HAKKI” NEDEN BİR “ANAYASAL TEMEL HAK “OLMALIDIR! 1. Suya Ulaşım Hakkı uluslararası alanda kabul görmüş birçok temel hakkın tamamlayıcısıdır. 2. Yaşam Hakkı: İnsanlığın en temel hakkı olup suya ulaşım hakkı bu hakkı oluşturan en temel unsurdur 3. Beslenme Hakkı: İnsanlığı yaşam hakkı ile birebir ilişki içinde olup yine suya ulaşım hakkını da kapsar 4. Barınma Hakkı: İnsanoğlu için temel bir hak olup bu hak sürdürülebilir suya ve sağlıklı bir çevreya sahip olmadan gerçekleştirilemez. BM’nin kabul ettiği ve uluslararası alanda da genel kabul gören Yaşama ,Beslenme, Barınma Eğitim,Kültürel Yaşam, Yaşam Standardı haklarının hepsi suya ulaşım hakkı gerçekleşmeden sürdürülebilir olamaz. Bu nedenle “Suya Ulaşım Hakkı” diğer haklar gibi tekil bir hak değil diğer tüm hakların temelini oluşturan bir haktır.Bu nedenle de Anayasalarda Temel Bir Hak olarak yer alması zorunludur. İnsanların temiz içme suyuna ulaşma hakkı ve bunun bir kamu hizmeti olduğu kavramları birçok ülkenin yasalarında yer almıştır. Bunun yanısıra aşağıdaki ülkeler su’ya ulaşma hakkını anayasalarına da koymuştur. 43 SUYA ULAŞMA HAKKI’NI ANAYASALARINA KOYAN ÜLKELER 15 AFRİKA Kongo Etyopya Gambia Kenya Güney Afrika Uganda Zambia Anayasa (2005) Art.48 :Le droit à un logement décent, le droit d'accès à l'eau potable et à l'énergie électrique sont garantis. Anayasa (1998) Art.90(1): Every Ethiopian is entitled, within the limits of the country's resources, to ... clean water. Anayasa (1996) Art.216(4): The State shall endeavour to facilitate equal access to clean and safe water. Anayasa Taslağı (2005) Art.65:every person has the right to water in adequate quantities and of satisfactory quality. Art. 66: every person has the right to a reasonable standard of sanitation. Güney Afrika Haklar Yasa Tasarısı (1996), Section 27: (1) Everyone has the right to have access to (a) health care services, including reproductive health care; (b) sufficient food and water; and (c) social security, including, if they are unable to support themselves and their dependants, appropriate social assistance (2)The state must take reasonable legislative and other measures, within its available resources, to achieve the progressive realization of each of these rights Anayasa (1995) Art.14: The State shall endeavour to fulfil the fundamental rights of all Ugandans to social justice and economic development and shall, in particular, ensure that... all Ugandans enjoy rights and opportunities and access to education, health services, clean and safe water, decent shelter, adequate clothing, food, security and pension and retirements benefits. Anayasa (1996) Art.112: The State shall endeavour to provide clean and safe water. AMERİKA Ekvator Uruguay 15 Anayasa. (1998) Art. 23: Sin perjuicio de los derechos establecidos en esta Constitución y en los instrumentos internacionales vigentes, el Estado reconocerá y garantizará a las personas los siguientes:... 20. El derecho a una calidad de vida que asegure la salud, alimentación y nutrición, agua potable, saneamiento ambiental; educación, trabajo, empleo, recreación, vivienda, vestido y otros servicios sociales necesarios. Anayasa (2004) Art. 47:El agua es un recurso natural esencial M. Woodhouse "Realizing the Right to Water, 2004 44 ABD para la vida. El acceso al agua potable y el acceso al saneamiento, constituyen derechos humanos fundamentales. Massachusetts and Pennsylvania Constitutions recognise the right of people to pure water. Avrupa’da Su’ya ulaşma hakkını Anayasasına ilk koyan ülke 19 Nisan 2005’te Belçika olmuştur.Bu tarihte Belçika Federal Hükümeti suya ulaşmanın bir insan hakkı olduğunu ve anayasada yer alması gerektiğini içeren bir kararı kabul etmiştir. Suya Ulaşım ve Sağlıklı Bir Çevrede Yaşam hakkı”nın Anayasaya madde olarak konulması sorunun çözümü için yeterli olmamaktadır. Bu temel hakkın aksatılmadan uygulanabilmesi yani etkili ve sürekli olabilmesi için Devletlerin bu konuda sosyal anlayışı öne çıkartan yasal ve idari bir yapılanmayı gerçekleştirmeleri gerekmektedir.. MELIA 3rd Workshop on Water Value impacts on the Mediterranean Water Policies 5th.WORLD WATER FORUM SIDE EVENT IN FORUM VENUE- 21 March 2009 WATER PRICING and FAIRNESS Dursun YILDIZ Expert on Hydropolitics Date: 21 March 2009 Time : 1700 -17 30 Place : SÜTLÜCE VIP BLOCK /KASIMPAŞA 1-2 45 Birleş Birleşmiş miş Milletler Kalkı Kalkınma Programı Programı (UNDP) tarafı tarafından hazı hazırlatı rlatılan “2006 Kü Küresel İnsani Geliş Gelişme Raporu' ¾ ¾ Dünyada, bir milyardan fazla kiş kişi temiz suya eriş erişemiyor 2.6 milyar kiş kişi de sağ sağlıklı klı yaş yaşama koş koşulları ullarından yoksun Rapordaki Bazı Bazı Tespitler; ¾ “Temiz suya erişimi olmayan” her üç kişiden ikisinin günlük geliri 2 doların altında olup diğerinin ise günde 1 doları ancak bulmaktadır. ¾ Asgari içme ve kullanma suyu tüketimi için ödenen bedelin hane halkı geliri içindeki payı % 3’ü aşmamalıdır. 46 SU’YA ULAŞIM HAKKI Dursun Yıldız Özdemir Özbay Su hakkı nedir? Su hakkı ile ilgili açılan hukuki davalar Su hakkı konusundaki mücadele başarılı mı? Su hakkı’nın politik açıdan anlamı Su hakkı’nın yasal olarak kabulü yeterli mi? Su hakkı nasıl uygulanabilir? 47
Benzer belgeler
Su Hakkımız - Su Hakkı Kampanyası
ancak herkesin kendi çıkarı için ileri sürmeğe
her an hazır bulunduğu haklar vardır."
Albert Sorel