Ahmet Hâşim E-kitap okumak için tıklayın
Transkript
Ahmet Hâşim E-kitap okumak için tıklayın
Bu küçük kitaptan toplanacal< para ile, şaire bir mezar taşı yaptırılacaktır. Onuu için, esasen mahdut miktarda basılan bu kitaba ( 100 ) kuruş gibi yüksek bir fiat konulmuştur. YAKU P KAD8 1 Ah me t Haşim ANK ARA Hakim iyeti Milliye 1 9 3 4 Matbaası 1933 Haziran sabahı. Hastaha nenin kapı cısı, her günkü gibi muayyen saatte, gazeteleri adama getirdi. Benı sakin sakin kah~ valtımı ediyorum . Karım, güya, önceden beklediği bir havadis varmış gibi gazetele rden birini kaptı, açtı. Fakat açmasıyle kapaması bir oldu. Şaşaladı, benzi sap san kesildi, ve, hıçbnklarmı ytıtarak bir koltuğa yığıldı. Ben, anladım, ve, donakaldım. Bu, Haşim'in ölüm haberi idi. Fakat, niçin, hem karım, hem ben karşı karşıya, böyle yıldı nmla vurulmuşa döndük? Aşağ·ı yukarı bir yıl dan beri Haşim'in öleceğini bilmiyor muyduk ? Bu mu.sibet, bizim için ve bütün onu sevenler için muhakka k ve mukadd er bir şey değil miydi? iki gün evel, onu ziyarete giden 7 karım, ece lin ma ske sin i on un belli görmemiş mi yd i? Bir yıl \: yü zü nd e bes~ ön ce, on u, bu ha sta ha ne de , ha tta bu od ad a, bu be nim yattığım ya tak ta ted av i ed en he kim , ba na dememiş miydi ki: « Keşke, bir an evel ölse de ku rtu lsa ; çünki, he r gü n çek tiği az ap bin ölü me be de ldi r. » Öl üm ün . yaklaştığını, ölü mü n ta ya nm a ka da r sokulduğunu Haşim'in ke nd isi de biliyo rdu . Ge rçi , he rke se, iğrenç veya me rha me te şayan bir ad am gib i gö rün me k ko rku suyla, bu nu sak lay ord u; ört me ye çabalıyordu. Mesela, so n gü nle rde Mal tep e' de bir köşk tut ma kta n veya be nim le be rab er Fr an sa' da ted av iye git me kte n ba hs ed ip du ruy ord u. Fa ka t, be nc e, bü tün bu nla r, Haşim'in he m ke nd ini , he m başkalarmı ald atm ak içi n uydm·duğu ha ya lle rde n iba ret tir . Ne tek im , ara da bir yüreğinde taşıdığK ko rku nç hakıkat, farkına va rm ad an ağzından dö kü lüv eri yo rdu . Öl üm ün de n on beş gü n evel, on u ziy are te gid en Ali Na ci' ye fransızça şu cümleyi söy lemiş: - Ah , tou t e st fin i; c' est la Mort , la gra nd e Mo rt qu i arr ive . [1] [1] Ah, ölü md ür. 8 her şey bit ti; bu gel en ölü md ür, o koc a Ve çıkarken arkasından seslenmiş: ·-- Kardeşim, şu aydınlığı kap a. Niç in, bu ölüm fikr iyle yapyalnız, kara n- lıkta kapanıp kalmayı istemişti? gün lerd e, artık, ken dini görm ek, Çün ki, son ken di vücudun un herh ang i bir parçasına bak mak ona haşiyet veri yord u. Hiç şüphesiz, hiç şüphesiz bu vüc udu n bir dağılış ve çürüyüş başlangı cında olduğunu hiss ediy ordu . Ölü mün den iki gü·n evel karıma demişti : - Bazı, gü1 erke n, bird enb ire çen em sar~ kıveriyor. Aca ba ned en? Ned en olac ak? Her ölün ün çen esi sark ar. 0 da çok tan bir ölüydi.i. Yüz ünd e, yaşaya n yalnız göz leriy di. Apt ülha k Şinasi Bey in yazdığı gibi " haru ku la de bir hay atla yaşa yan ~' gözleıriydi. Bunları da kapayıverinc-e her şey tam am olacaktı. Şu halde, gen e ken di ken dim e soru yor um: Haşim'in olüm hab eri gaz etel erde ilan edil ir edil mez , hep imi zde bu acı hay ret, bu don a .. kahş ned end i? Bu bek lene n akib etin bize bir inanılmaz fela ket, bir ani kat astr of şek lind e görünüşü ned end i? Bu sual lerin cevabını, ken di ken dim e anc ak şimdi vere bili yoru m. 1 Ahm et Haşim ve ölüm .. bu iki kelimeyiı bu iki zıt keli mey i biri biri nin yan mda gormek ; bu iki zıt mef hum dan yapılmış bir cüm leyi bir gaz ete sütu nun da oku mak . .. işte, bu hacl ised e bizi m aklımızı dur dur an nok ta buy du. Çün kü, bizc e : Ahm et Haşim ::=: Hay at dem ekti . Bu form ül hari cind e bir Ahm et Haşim tasa vvu r etmek~ fizik ce uyuşmalan müm kün olmıyan unsurları bir aray a topla~ mak gibi tabi i kan unla rm, aklın, idra kin kabul ederneyeceği bir şeydi. Ger çi, onu n varhğı, bir çok zıt uns urla rm k;um a kanşık kaynaştığı bir yerd i. Ger çi, o canhydı; za~ ifti. Y aramazdı; uslu ydu . Mak uldü ; mantıksızdı. Çirk indi ; güz eldi . Kah otik ti; ahe nkta rdı. /\cıydı; tatlıydı. Kızgmdı; seri ndi. Mun dardı; pak ti. Naz ikti ; kabaydı. Sm tti; rakı kti. İyi idi; fena idio T1pkı hayait gibi ... Bu yüz den Ahmet Haşim, ban a, daim a oluş hali nde bir dün ya gibi görünmüştür. Tas avv ur edin ki, böy le bir dün ya, böy le taze bir dün ya; dah a geologgalık teşekkül safhalarını tam aml ama dan , dah a bir yum ak lav gibi kaynayıp duru rken , bird en bire 10 sonup kül oluver iyor. Böyle bir hadise , fezcı da, bir katast roju değil de neyi ifade eder'? Ahme t Haşim'i, geride kalan İnsanlar, bir yıldan beri bir takım düstur iar içine almağa, bir takım edebi ve ilmi ölçüle rle taarif ve taayin e çalışJyoriar. Ne beyhu de emek! Bilmiyor um, psikologiyacınzn sondası insten kt denile n ruh mıntıkasına kadar varmış mıdır? Eğer varmamışsa, Ahme t Haşim'i bize hiç kimse, hiç bir ölçüyl e taayin e kadir değildiır. Zira, 1-:Iaşimı tepede n tırnağa bir insten kt'ti ve zekası ve muhay yelesi ve bütün insanlık melek eleri hep bunun hizme tinde, bunun emrinde idi. Haşim sembo lisi; Haşim parna sien; Haşim malar meen. .. yok canım; Haşim şaı:r bille değildi. Bence , tabiat te, hayatt a ne ka·dar şiir unsuru varsa Haşim' de de o kadar şairlik vardı. Fakat, bu unsur, hayat ve tabiatte öbür unsurl ardan ne kadar daha çok değilse, Haşim' de de şairlik vasfı öbür vasıflann-· dan o kadar daha çok değildi. A.hme t Haşim, şiiri, iyi yemeği, güzel kadını, rahat kundurayı~ meraklı ded i koduları, bir yaz gü nü nd e bir uys al arkadaşla den iz kıyılarmda dol aşmayı sev diği kad ar sev erd i. He le, şiir yap ma k hüneriınde mu ayy an bir me kle k ve me kte p sah ibi olmuş olduğuna hiç iht im al ver em iyo rum . Ah me t Haşım için fik irle r ve naz ari yel er bir dimağ eğlencesinden, bir zek a oyu nun dan iba ret ti. O, bun lar la, bir kuklaemın beb ekl erile oynayışı gib i oynardı. Hi ç bir ini n ehe rnmiy etin er cid diy eti ne, doğruluğuna, canhhğma iyt im at bes lem ezd i. Bu nd a da hay atm eşi idi .· He p tez atl ar, ten aku zla r, doğrular ve yal anl arl a dol u idi . Ah me t Haşim'le, İzmirde bü tün bir yıl gee eli gün düz lü bir ara da yaşadı k. Bu mü dde t içi nde bir def a ne bir tek mıs ra yazdı ğmll, ne bir tek şiir okuduğ unu gör düm . Bu , tamşhğımızm ilk ayl arm da ve sam im i do st oluşumuzun hem en başlangıc ında idi . On a, gö z ucu yla bakardım da "Şi in kamer,iı. "O be lde , yi yaz an ada m, sah ide n, bu ada m mı du derdim?. Ge rçi Ah me t Haşim'in alelade1iğe indiği dak ika lar pek nad ird i. On un zeka .sı, öleceği gu ne kad ar her an uya mk ve ruh u her dem 12 kaynar bir halde kaldı. Konuşması daimi biır şehrayindi ve her cümlesi bir havai fişengi andınrdı. Biri biri ardı sıra, durmaksızın türlü türlü renk ve ışık parıltılarıyle gözleri-mizi kamaştırır ve çok defa, gene havai fi·· şenklerde olduğu gibi genzimizde bir acıı barut kokusu bırakırdı. Fakat, bu cümlelerin her biri, nihayet, biır havai fişenk idi. Hiç birinde, şiirin yan mübarek ebediyet çeşnisinden bir damla yoktu. Ahmet Haşim, bu Verve'ini ya bir budala ile alay etmek, ya bir züppenin ka·· rikatürünü yapmak, ya bir görgüsüzün ka·· balıklarını anlatmak veyahut da her hangi bir sefahet gecesinin hatırasını anmak için sarf ederdi. İytiraf ederim ki, bu basit ve harcialem mevzular, Ahmet Haşim dokunur dokunmaz, kendisini dinleyenler nazarında, derhal, o vakte kadar sezilmemis bir ehem-· miyet alır, son derece cazibeli ve alaka ve·· rici. bir bahis mertebesine çıkardı. Çok zamandan beri tanıyıp ta şahısiarına bir iskemle, bir masa kadar kıyınet verme·· diğimiz niçe kimseler, Ahmet Haşim'in dili-· ne düştükten sonra, bize, (acaibi-sebai- alem) den birer fenomen gibi göründüler ve içinde 13 yaşayıp da manasım anlamadığ ımız niç e mu · hit ler biz e, gel dile r. Ah me t 1'" bir /an tas nza gor ik dün ya gib i Haşim' de mu tlak a biz im biidiği miz beş duy uda n ena z bir iki tan e fazlası vardı. Çü nkü , göz leri , bir man zarada~ bi.zim ".. görmediğimiz şeyleri gör üyo rdu . Çün kü~ bur nu, bir çiç ekt en biz im alamadığımız kokuları alıyordu. Çü nkü , kulakları, biz im, cansız ve ses siz sandığımız şeylerden ses ahp din lem esin i bili yor du. On un için dir kiı şiir lerinde, kuşlarm hay ala ta daldığım, ley lelderin düşün düğünü ve bat ma kta ola n gün eşin bir kes ik baş gib i kanadığmı gör ürs ünü z. Ah me t Haşim, ölü nce ye kad ar, büt ün hay ata dai ma bu fan tas ma gor ik men şur arkas md an bakmıştır. Sey rele dim eşkali hayatı Ben hav zv hay alin salarında ; Bir aksi mül euve ndir anzn çün Arzın, ban a, ahça rii nebatz. der ken , o, aca ba, sanatının ve şahsiy etinin en sen tet ik tar ifle rin den bir ini yap mış ·old u- ğunun far km da mıydı? Hiç şüp esiz ki~ farkında idi. Çü nkü , bu ins ten kti f, bu ipt ida i, bu hay ali, bu karışık, dağınık ve muğ la.k in- u sandan, daima uyanık, daima harekette, keskin ve merhamets iz bir zekanın panltılan hi(; eksik alınıyordu. O, kendisini her dakilka bunun aydınlığında görüyördu . Bütün kusudan, bütün acaiplikler i, bütün ayıplan ve meziyetler iyle görüyordu . Bu zeka, müziç ve çi~r bir projektör ışığı gibi onu bir dakika rahat bırakmıyor; içerken, yerken, severken, güler ve ağlarken, hatta belki, hatta belki, uyurken bile bir an için sönmesini bilmiyordu . Hep parıi panl yanıyordu ve Haşım, bunun ortasında~ daima örtünmeğeı saklanınağa çabalayan Çilnl çıplak bir adamı andırıyordu. Onun için, bu ışıktan kurtulmanın yegane çaresi~ bu projektörü , arasıra başkalarının üstüne çevirmekte n ibaretti. Haşim ise, bu hususta elinden geleni arkasma bırakmazdı. () vakit, eyvah bu müthiş Rootgen şuama maruz kalanlara ... Zira, Haşim'in mütecessiz gözleri!, gizli bir köşeden, sadik bir dikkatle onları tetkik etmektedir . Nerede ise, hiç birinin ha~ herdar olmadığı illetleri onların yuzune vuracaktır. Kiminde bir kanser tümörü, ki· minde bir verem oyuğu, kiminde bir cüzzam lekesi keşfedecektir. Hasta olan, kusurlu olan galatıhilkat yalnız kendisi mi ? Yok ca15 nım. İşte, etrafında ge nç , din ç, gü ze l ve me s- ut gö rü ne n nic e ins an lar va r ki, de ril eri nin alt m- da , etl eri nin içi nd e, ruhlan nın de rin lik ler ind e tür lü tür lü sef aJe tle r saklı du ru yo r. Şu, yolun da ca n verrneğe hazı rlandığımız sü lün bo ylu ge nç kadın ma nt as un un alt md a bi r ka mb ur taşıyor. Şu gü len delikanlının dişleri takmadır. Ha ni, dü ny ay a me yd an ok uy an şu pe hli va n yapılı ad am yo k mu ? on un , bi r cılız mü tec av iz karşısın da bi r far e gib i ka ç- tığmı, Haşim, görmüştü r. Haşim, o Hi ne tle me ze kası nın parıltısında da ha ne ler görmemiştir ki ... Ha ki ka t; çir kin . ko rk un ç, iğrenç ha ki ka t "a lnındaki ça mu r, eller ind ek i ka nl a, tep ed en tı rnağa ka da r, yalnız, "eş ka l i hayatı, bi r /ee rin in eşhası gib i giy dir ip sü sle me sin i bil en bu sa na tka rm Öa nü nd e soyunmuştur. Ah me t Haşim, bö yle bi r ce za ya mi ist eha k ola ca k ka da r kö tü bi r ad am mı idi ? Ne ge ze r. Haşim, bi r kü çü k ço cu k ka da r ma su m ve sa de dil di. Ve ins an lar , ha dis ele r karşısın- 16 da ilk hareke ti daima "İnanmak', tı. Dosltuğa inamrdı; aşka inanırdı. Hayat ta, bir takım masal sergüzeştlerinin olablieceğine inanırdı. O, otuzun a yaklaşmış bir adarnk en, hayat1, onun için henüz açılmamış bir sırdı ve mizacı son derece ateşli olmak la berabe r, söyleyebilirim ki, henüz , tam manas ile cinsi münas ebetle re alışmış değildi. Her gördüğü kadına aşık oluyor du. Fakat bu aşkların çoğundan maşukalann haberi bile olmuy ordu. Bu meyan da, İzmir' de bir İtalyan kızına gönül vermişti. Bize, ondan , mukad des ve eri~ şilmez bir şey gibi bahse der dururd u ve bu genç matma zel hemen her gün bizim muhitimizd e bulunm akla berab er ( çünkü hep bir otelde ydik ) ona ne bir kelime söyleyebilmiş hatta, ne de dikkat le yüzüne bakabilmişti. Tamdıklarımızdan bir madam kendis ini güzel İtalyana takdim edeceği gün, Haşim, ortada n kaybo ldu. Sonra , gene kızın etrafında dolaş-· maığa başladı. Tesell i kabul etmez derece de betbahttı. Bir akşam, arkadaşları~ ona, zalimce bir oyun oynadılar. Bunla r arasm da maatte essüf ben 17 de vardım. İzmir'in ga ye t yakışıklı ve ze ng in bi r çiflik be yi gi bi gö rü ne n bi r ge nc i, H aşim'in se vg ili sin i çif liğine kaç~umağa ka ra r vermiş ve bu kararı nı o akşam ya pm ak üz er e id i. Zavallı Haşim, bu nu , işitir işitmez, ad et a ke nd in de n ge çe ce k de re ce de telaşa düştü, Be nz i attı ve soluğu bu ba ht iy ar aşıkın ya- nında aldı: - Sa hi , kızı kaçıracak mı sm? de ye soru yo rd u. Oy un un başlıca ka hr am an la nn da n olan ge nç ad am , ke nd isi ne ve ril en bu şarkkihi Do n Ju an ro lü nü m ük em m el bi r su re tte ifa ed iy or du . Bir ta ra fta n bö yl e bi r şey olmadı ğını sö yl ey or , öb ür ta ra fta n telaşlı, heyecanlı gö rü nm es in i bi liy or du . Bu oy un u oy na m ak içi n in tih ap ettiğimiz ge ce de tu ha f bi r ge ce yd i. Dışanda müthiş bi r fırtına vardı~ şimşek ler çaknyordu. He pi m iz Karş ıyaka ku lii bü nd ey iz. İtalyan kızı da ail es iy le be ra be r bu ku lü bü n üs t katında ot ur uy or . Gü ya , kızı kaçıracak ol an delikanlı, ik id e bi r ya nım-ızdan ay nh yo r, camın arkasından dışa nyı gö ze tli yo r, so nr sinirli bi r ta vu rla : 18 - Daha gelmedil er, vay canına ... deye söyleniy ordu. Haşim, helecanlı. hele-canlı soruyord u : - Kim bunlar ? Kimler gelecek ti? Don Juan, sanki ağzından kaçı.vermişçesine: - Adamla nm, adamlan m . ., Bu saate kadar atlan hazır edecekle r ve bana ıshkla işaret verecekl erdi. Haşim'in, artık hiç şüphesi kalmadı. Bana eğilip dedi ki: -- Mon cher, acaba gidip ailesine haber versek mi? Benim bir kahkaha m bütün komediyayı: bozdu. Haşim, bu meseleni n bir oyundan ibaret olduğunu anladı ve o günden sonra aramızdan kaybolu p gitti. /\.hmet Haşim, sonraları, kendisin i, bu gülün!Ç romantiz madan kurtarma k için, kaba ve behimi zevklere atıldı ve artık, şairane gönül hulyalar mdan tamamil e yüz çevirmiş göründü . Bunda, ne dereceye kadar samımı idi, bilmiyor um. Fakat, hayatının sonuna 19 ka da r bö yl e kaldı. Kadınl arda ye ga ne aradığı\ şey, onların, doğrud an doğruya cin siy eti mi ze hi ta p ed en ta ra fla n ol du . Ev len m ek ten 7 da im a, kaçtı. Çünküı aiacağt kızm lle nd isi ni sevmey eceğine ön ce de n ka na at getirmişti ve aldatıla n bi r ko ca ol m ak reza·, let i, on a, fe lak eti er in en büyüğü gi bi gö rü nü yo rd u. Ka ç de fa zifaf odasının eşiğine ka da r ' gelmiştir ve or ad an te rs yüzü ge ri dö nmüştür. • 1 • - Kadın be ni m ne re m i se ve ce k? de rd i. Ke nd isi ni n so n de re ce çir ki n bi r ad am olduğunu za nn ed iy or du ve bu za n, on a, ilk ge nç lik çağından, so n ge nç lik de m in e ka da r hayatı ze hr ed en ta sa la rd an bi ri olmuştur. Bi r gün d emiştİ ki : - M on eb er , dü n ge ce , bu suratımın ha li uykumu kaçırdı. On u, şöyl e, ha ya lim de bi r ta sh ih ed ey im , de di m . M es ela anhmı da ha m un ta za m bi r şekle so kt um . Kafaını le pi sk a sa çl ar la ör ttü m . Yanağınıdaki Ha le p çt ba m m ha zf ett im . Ağzımı ufalttım , çeneınİ in ce ltt im .. Ge ne bi r şeye be nz em ed i. Anladım ki, bu kafayı kökünden ke sip at m ak ta n başka ça re yok.. 20 Halbuki, Haşim'in son derece canlı, ca-· zibdi ve alaka verici bir kafası vardı. Tıpkı., etrafında çıblak Nenfe'lerin raksettiği Satir'il amnyordu ve onu tanıyan her kadın, ondaki[ .keskin Satir ruhunu derhal seziyordu. Bun-· lardan bir çoklarının, Haşim' e, "O belde, de tahayyül ettiği « ince, saf ve leyli » yarlardan olmağa can attıklarını biliyorum. Fakat, her :şeye, masala, büyüye, mucizeye inanan Haşim:, ·yalnız bir şeye, yalnız kendisinin bir kadın tarafıından sevilebileceğine İnanmıyordu. Bu-· nun içindir ki, ölünceye kadar, daima yakı-· şıkh gençleri, sevişen çiftleri kıskandı. Onlar aleyhinde en zehirli, en kötü sözleri mübah :gördü. Haşim, ya çok zeki, ya çok kuvvetli kim .. :selerden de nefret ederdi. Hep aczi, talihsizliği 'maddi ve manevi yoksulluğu temsil eden kimselerle düşüp kalkmasının ve hususi hayatını ancak bunlara açmasının sebebini, ben ancak buna hamledebi liyorum. Bundan başka Haşim, en samimi arkadaşlarını hep edeb'l ve fıkri muhitlerin dışından seçerdi. Kahveci bilmem kim efendi, aşçı bilmem kim ağa, 21 1-Iaşim'in 1" ,,· !tı,: t!tl" ' so hb et le ri nd en en ço k hoşlandığr.· adamlardı. Bunlar ın da A hm et Haşim' de n ço k hoşlandıklarını biJiyorumo Değme kü lti.ir sa hi bi m ün ev ve rle :re bi le se zi lm ey ec ek de re ce de Su bt il ge le n bu yü ks ek ve de ri n şaınn bu ba si t ru hl u ki m se le r üz er in de t bu m üs be t tesiri nası l yaptığım ke nd i kendi m e hala bi r tü rl ü ha lledememişimdir. Haşim:. -- , Bu, be ni m arap lık tara:fım ; se n ba km a! de rd i. O , bu araplık . ta ab ir in de n fr en kl er in : po pu la dedı.kleri ne va rs a on ia n ka sd ed e. rd i. H al bu ki , Haşim, Ba ğdad'm, iç in de uz un bi r in te le kt üe l silsilesi sa ya n as il bi r ai le si ne m en su pt u ve ar ad a bi r bu m en su pl uk la öğün meyi unutmazdı. B ir gü n, ke nd is iy le şidd etli bi r kavgamızda ba na : - Se n K ar ao sm an Z ad e is en , be n de Alusi Z ad ey im ; demişti. D em ek ki, on da , bi r takım as ai et Inırun = tu la n da vardı. B un un la be ra be r yaşa yış tarzı ve hu su si ze vkleri iti ba ri yl e ha ik a ve hat~ sokağa Haşim ka da r yakın kalmış bi r in te le kt üe l örneği da ha gö rm ed im . Ev in de , ta 22 yalın ayak gezmek mutadı idi ve sevdiği ye- mekleri, sularını ağzının uçlarından akıtarak, şapur şupur, elleriyle yerdi. Haşim'le bir vardı. tstan bul' da~ müşterek Göztepe hayat hulyamız kıyıJannda mı, yoksa İzmir' de Karşıyaka nhtımında mı; pek iyi hatırlamıyorum, büyük bir bahçenin ortasında, asırlık ağaçlarm aıa~ında bir geniş evlimiz olacaktı. Yerle beraber, bir katlı, yayvan bir ev... fakat, o kadar çok odası, o kadar geniş halleri, o kadar girintili çıkmtılı dehlizieri o!acaktı ki, bunun içinde, günlerce, biri birimize rasgelmediğimiz; biri birimizin sesini işitınediğimiz zamanlar geçecekti ... Zaten, evi, o tarzda döşeyecektik; öyle akustik ve aydıniık tertibatı alacaktık ki, burada, bize hizmet eden knmızı takkeli ve aba terlikli hizmetçiler birer hayalet, birer gölge haline girecek, ayak sesleri hiç duyulmayacak ve daima yan karanlıkta kalan yüzlerinden genç mi, ihtiyar mı olduklan anlaşılmaya~ caktı. Yer, yumuşak ve kalın halılarla döşe23: neç ekt i. He r yan a, her bir i bir sof a kad ar geniş ve der in div anl ar konaca ktı ve bunla~ rm için de hal is ipe kte n çin li kimono lanmıza bür ünü p, kes kin kok ulu çaylarımızı yud um yudum içe rke n, bir i bir imi ze ma ver ada n gelir gib i bir ses le bir takım ma ver a'i şeyler söyleyecektİk. Edebi me sgu liye tler imi z har icin de, Haşim, nad ir bib lol ar bul up tas nif etm ekl e, ben de bah çed e bir takım ekz oti k çiç ekl er yet meşgul olacaktık. Ha Ua , ken di arasına çektiğimiz başişleri bu iştirmekle key fim iz için çiç ekl er ara sm da ben yetiştirecektim. Onları, çub ukl ara dol dur ma kla Haşim meşgul ola eak b. Akşam yem ekl erin i müteakıp, ses siz hiz me tçil er, önü mü ze tep sile ri koy duk tan ve çub ukl an· mızın ateşini yaktıklan son ra yavaşça çek ilecek ler ve biz , Haşim'le ben , karşı karşıya o geniş div anl ara göm ülü bir er Bu da hey kel i gib1t har eke tsiz kalacaktık. Aydınlık, kırmızı aba jur lar dan sızmaktaa dır. Arasısa, pan , pan , pan diy e bir ses duy ula cak . Bu, çubuklanmızı silk me k için gümüş tep sile re indirdiğimiz dar bee ikh in ses idir . 24 Haşim, bu keyf ayinlerinin , her gece, Henri de Regnier' den çok sevdiği şu elegie ile hitam bulmasını isterdi: - O, bizim akşam duamız olacak ve onu bir eski Yunan kahini gibi ağır bir sesle sen okuyacaks m... derdi. Ami, ~le hiboux pleure ou' venait la colombe, Et, ton sang souterrain a fleuri sur ta tombe; Et mes yeux qui t'ont cm sont las d'auoir pleure L'inexorable absence ou tu t'es rettre Lion de mes bras pieux et de ma bouche triste. Reviens, le doux jardin mysterieu:r; t'invite, Et ton pas sera dou:ı; a sa melanclıolie. 'l'u reviendras les pieds mıs et la face vieillie Peutetre; car la route est longue qui mene Des rives de Sti.rce a notre humble fontaine Qui pleure goutte a gaulle et rit d' avoir pleure .. Ne garip değil mi? Sanki bu mısralar, yalnız onun için yazılmış gibidir. Ben şair olsaydım ve ona bir mersiye yazmak isteseydim, yüreğimin içinden bu mısralardan daha güzdini, daha yanığını dulup çıkaramazdtm. Ezber bildiğimiz ve biri birimize tekrar ettiğimiz yüzlerce manzuma arasmda Haşim'in en çok buna tiryak i oluşu acaba akİbetinin bir önceden sezişi miydi? 25 Yo k canım ! Bü tün bu anlattığım şeyler Haşim'in ölü mü nde n yirmi iki, yiu ni üç yıl eve line aittir. On un kırk yed i yaşmda öldüğünü gaz ete ler yazdılar. De me k ki, ben im bahsse ttiğim bu zam anl ard a, o, yir mi beş, yirm i altı yaşlann da bir del ika nh imiş. Fak at, ban a hiç öyl e gor unm ezd i. Çü nki , saç lan vak tin den eve l dökülmüş ve yer yer ağarma ğ·a başlamıştı . Cılız, hastalıklı,. evhamlı bir hal i vardı. Yatak odasındaki iyt iya tlan dah a o zam and an bir iht iya r adamın mani'!eıini arı ıdınyordu~ Ne zle olm ak kor kus uyl a bzşım yün lü kumaş larl a sarardı. Sırtından, bir pam ukl u hırka hiç eks ik olmazdı. Ke ndi sin e bu huy lar dan vaz geç me sin i söylediğim vak it: - Ya kup ' cuğum, ben , bi:r çöl çoc uğu yum. Bu sizin iklimİnize bir türlü. rum . Üşüyorum, der di. Lakin, öbü r ahşamıyo= tar aft an da, muttasıl mid esi nde n rahatsız olu rdu . Haşim' i bu hal den ask erli k kurtardı. Bir gün , Ha rbi um um inin ikinci .sen esiy di. Ke ndi sin e Is tan bul ' da ras gel dim . Toplanmış, dinçleşmişti ve tamş= 26 tığımız zamandan enaz on yaş genç görünüyordu. Kendisine hayretle bakdığıını hisse- dinee: Mon cher, hakkın varmış. Beni, o pamukiu hırkalar, o yünlü baş sargılan, az: kalsın boğacakmış. Şimdi anlıyorum ; dedi. Ve o kadar babacan, o kadar yürekten gelen bir kahkaha ile güldü ki, az kalsın, kar·· şımda duran ihtiyat zabitinin başka bir adam't Haşim' den büsbütün başka bir adam o1du·· ğuna hükmedeç ektim. O huysuz, mızrnız, ve daima halinden şıkayetci Haşim' den, bunda Mizacı, artık hiç bir eser görü!müyo rdu. karakteri tamamİyle değişmiş gibiydi. Son derece nikbin olmuştu. \\t1ehmet Emin Beyin siirleriıni seviyordu. Yahya Kemal'le adeta bir idi! devresi yaşayordu ve zabit arkadaş~ birçok dostluklar edinmişh. ları arasmda Bunlarla beraber, içiyor, yiyor, zevkediyor~ eğleniyordu. Bunun içindir ki ı Haşim'in ası! gençlik ve inkişaf devrini, otuzuyla kırkı arasına koymak lazımgelir. Şair, sanatının en olğun, en tatlı de, bize, bu devirde verdi. "Piyale ,~ o devrin mahsulüdü r. yemişlerini 27 Bir tara f bahçe, bir tara fta dere ; Gel uzan , sevg ilim, beni mle yere •.. Suyu yaku la dönd üren bıı haza n Bizi gark eyle yor düşüncelere. •' Mısralarmdaki o pür üzs üz duruluğa ve de~ rin sadeliğe, Haşim, hayatının o ems alsi z çağmda ermiştir. Lakin, bu altm çağın bah tiyarlığı çok uzu n sürm edi. Haşim, bird en bire , kas vetl i, acı ve sar p bir ihtiyarlık yokuşundan aşağıya doğtu, öfk eyle , hırsia, söver ek, say ara k inmeğe:: başladı. Artık, '· ;· büt ün gen çlik erne Her ine ved a -etmişti. Artık, evle nme kten vazgeçmi şti. Nes iine , bir ana ese r ver mek ten ümi din i kes mişti. Tal ihte n, öm rün ün son yıll arını rah at, huz ur ve refa h için de geç irm ekt en baş ka bir şey iste miy ord u. Fak at, tali h, ona karş ı, bu haz in, bu bet bah t ernelin ~ahakkukunu bile imkansız kılacak kad ar ters ve mer ha'me tsiz davranıyordu. Ah me t Haşim, ikid e bir maişet zor luk larm a düşüyordu. Ölü mü nden beş altı yıl evel, ban a gönderdiği bir me ktu bun da diy ord u ki: '28 bir adamın beya z saçlanyl e, mekt epten henü z çıkmış bir genç gibil hayatını tanzi m edememiş bir vaziy ette kalışından daha hazin bir şey tasav vur edemiyo rum. Bütü n nesiller~ yanımdan kahk aha-· lar ve şarkıtarla geçip gidiy or ve ben dün·· yanın nime tlerin e haH1 bir dilen ci gözle riyle kena rdan bakıp durmaktayım. » Haşim'in, bazı arkadaşlarına küsk ün gitti·ğini biliy orum . Hatt a bunl ar arasm da ben de vanm . Bizim kend isi için bir çok şeyler yapa bileceğimizi, fakat yapm ak !stemediğimizi, yapm aktan üşendiğimizi zann ederd i. Çünkir, o da, bu mem leket . haıkmm içind e bir çok insan la berab er, polit ika hayatın'ın muayyen. bir merh alesi ne varmış kims elerin belli başlı biır kudr et ve nüfuz sahib i olduklarına ina« Kırkını geçmiş nıırdı. Ahm et Haşim'in ne kada r safde run olduğunu biraz evvel söylemiştim. Düşüp kalktığı kims elerin de ne kada r sade ve basit insan lar olduğunu biliy oruz. Ahm et Haşim, hiç şüp hesiz , maha lle kahv eleri nde, bir taraf tan nargites ini çeke rken , bir taraf tan da bu çeşit: 2!~ ah pa pla rla po lit ika ya da ir ko nuşurdu ve hiç şüpheşiz bü tün po lit ika alemini bu nıahalle ka hv esi köşelerinden nasıl gö reb ilm ek mü m· kü ns e öyle gö rü rd ü. Bi r gü n, on a, bu ah pa pla nn da n bir i de mifı ki: - Haşim Bey, siz e baktıkça açıyon.ıfm . .1-\rk:adaşlannızm he r bir i bir ba lta ya sa p old u. Siz hala içt im ai va ziy eti niz i tes bit ed eme din iz. Bu nu n üz eri ne bir teh ev vü r, bir fev era n .. Haşim, gü nle rce , ha fta bu ca bir vo lka n gib i eh~ıfına ateş pü sk ür üp du rdu . Es ki arkadaş lan nd an kim ini n me bu s, kim ini n vekil, kim inin sef ir olu p kendisinin iki de bir açıkta ka lan bir me kte p hocası ve ya bir ba nk a me · mu ru va ziy eti nd e kahşmı, ya lm z tal ihi n bir cilvesirıe değil "hayır, öy le ols a ne ise, fak at. ke nd i şahsına karşı ad eta mi ire tte p bir süika ste ha ml ed iyo rdu . Nasıl etm esi n ki, he r bir i bir yü ks ek mevkıe çıkm ış gö rü ne n bü tün bu ins an lar da n ke nd isi nin kıymetçe, me ziy etç e, ze ka ve ma lum atç a ço k da ha yü ks ek gö rm ek ten bir · an ha li değild i. 30 Lakin, bu koca çocuk , bir saniye düşün müyor du ki, bir insan cemiy etinde ikbal mevki leri, meziy etlere göre taksim edilme z. İleriye doğru geçme nin yaln.ız bir yolu vardır: kurnazlık ve çevikli k... Ama, bunu, Haşim' e söyles en iz o size inanmıyacaktır "Hani, bu bir inteHe ktüelle r rejimi idi? Hani, fikir ve sanat erbabı her zaman dan ziyade bu devird e teşvik ve himay e görece kti? Ben bir intelle ktüel değil miyim ? Benim de fikir ve sanat alemin de bir adım ve bir şah siyetim yok mu?, Hiç şüphesiz, Ahme t Haşim, bizim nesIimizin en yüksekı en emsals iz fikir ve sanat adaml annda n biriyd i. Lakin Türk edebiyatı tarihin in son safhas mda tuttuğu büyük ve mühim mevkıi ona niçin kafi gelmiy ordu? Ona, genç ve yaşlı bütün muasırlan; "Sen bizim devrim izin, en büyük şairisin., dememişiler miydi ? Niçin mensu p olduğu muhit ten daha fazla bir aHika bekley ordu? Zira, son senele rinde Ahme t Haşim'i yakıp kavura n bu gücenikliğin sebeb ini yalnız ekmek ve maişet kaygu suna hamle tmeme lidir. Ben, 31 emmım, Haşim kendisine bir mevkı isterken, en ziyade resmi şerefleri, duşünürdü. Bu, şarklı ruhuna mahsus tedavi kabul etmez bir hastalıktır. Namık Kemal : Çekildik İzzeti ikbal ile babı hükflmeiten .. diyor. Fakat, inanmayınız; bunu söylerke.l! içerisi kan ağlıyor. Çok geçmeyecek, türk milletinin bu en büyük ihtiialcı şairi, zalim hüküm d ann kendisine vet diğ i rütbeyi fahrile kabul edecektir. Adi ve 'ahlaksız Sadraza· mm tayin ettiği m<:muriyete koşup gidecektir. Ahmet Haşim ihtiyat zabiti iken, kendisine selam vermeden geçtiği için bir neferi nasıl döğdüğünü bjze anlatmıştı. Sevgili ölü; mümkün olsaydı da, mezarına gittiğİn gün, tabutundan başını kaldnrıp arkana baksaydm, milli ve resmi şerefierin hep bir arada, peşinden nasıl boş ve nafile yere sürüklenip gittini görecektin. Fakat, bütün bu kalabalık, bir yaz gününün sonunda " ağır ağır , çıktığın " merdivenlerd e , eteklerini 32 dolduran " güneş rengi bir yığm yaparak "tan ne daha güzel, :ne daha· manah idi. O günr bunlar, seni Eyip'teki çukuruna bıraktıktan sonra, yaldızh akislerle ·dolu bir Haziran havasmm içinde hepsi bir yana dağıldılar.. Gerçi, içlerinde çok mahzun görü~ nenler, çok ağlayanlar vardı. Lakin niçin mahzundular '? Neyine a~;layor1ardı ? Aralannda seni hakkiyle, seni candan anlanuş, benimsemiş, kaç kişi vardll ? Arkandan yapılan ihtifaHerde gördüm~ yazılan yazılan da okudurn. Sen bütün bumlar için bir muamrna idin; bir muamrna olmakta devam ediyorsun. Ne sen, Ne ben Ne ele hiisniinde toplanan bzı me sa, Ne de alamz fikre bir mersa Olan bu mavi deniz, Melnli anlamayan nesle aşına değiliz. Sana yalnız bir ince taze kadın, Bana. yalnızca eski bir budala Deyen bu giinkü beşer, bn kirli m1zar, Bulılmaz sende, bende bir man:ı Ne bu a.kşa.mda bir gamı nennin, Ne de durgun denizde bir nmğber Lerzei istitarı istiğna,.. Bu sefil iştiha, 33 "- ! Ahm et Haşim, yirm i yaşmda }u ~acı hakika ti biliy ordu da, acab a, niçin kırk beşinde bund an gafil görü nüyo rdu ? Niç.in bir çocu k gibi takti rler karşısıda sevin iyor, tenk itler onu kede rlend iriyo rdu'? Hele son zam anla rda l:m hass asiye ti artık mara zi bir dere ceye varmıştı. Beni m, bu saha da adeta , bir nevi vurdum duymamazlık şeklini alan kayıtsızlığ"Jm on.a sini k bir şey gibi geliy ordu . Aleyhirtıizde, gaze teler in, mec mua lann herh angi bir neşri~ yatm a derh al muk abel e etm'erniz Lazım gddiğ:ine kani di. Ben, umuzlanmı silkt ikçe , o, bize hücu m eden lerd en ziya de bana kızıyordu. Onu n hatırı için kaç defa istem eyer ek. hatta nede n bahsettiğimi de pek iyi bilm eyer ek bu manasız, bu gülünç, ( sen 1 ben ) kavgalaw rma tutuşmuşumdur. Böyle zam anla rda, Haşim, bir kena rda, bir horo z döğüşü seyr eden adam heye cani le kıvramr; ya mücadeleyi, istediği kada r ateşli, ya netic e iytib ariyl e kafi dere cede sarih bulmazdı. Bu döğüşken tabia t, Ahm et Haşimıi çok defa , bir takım çocu klarl a kavg a etme ğe kada r sürüklemiştir ve zeka silah iyle 34 i yeneme~ik~rini yumrukla, tokatla teedip etmeğe kalkışacak kadar aşağılaıa düşti.iğ·ü ohnuştur. Çü n ki, Haşim; her şeyden ev el; bzgın ve ihtiraslı bir adamdı. Çok gariptir :ki, bu mizaç onu politikaya atmadı. Zira. asıl mücadele meydam orasıydı. Ve Haşım' ·an istediği gibi en kahi hizmetle·de, en sa~ rih ga!ibiyetler ancak orada görülebi!irdi. La.~ 'kin,, bereket versin ki; Oı kafasının aldığı is~ tikamei itibarile hiç de politika hayatma girebilecek adamlardan değildi. Bir defa, kültürü son derece aristokratikti Sonra, denilebilir kiı dünyanın en reybi, en kararsız insanlanndan biriydi. Bu iyt.ibar ile Ahmet Haşim'i bir fırka içinde, başka lan tarafından yazılmış bir siyasi programı müdafaa ederken görmek nas·ıı mümkün ola~ ·bilirdi? Haşim, edebiyatta bile bir klik içinde gö:rü.nmekten ürkerdi. Onrm, ta ilk kurulduğu günden beri (F ecri- Ati) ye aza intihap edilmiş olmasma rağmen, son gününe kadar bir dam· -fa aramıza gelip oturduğunu bilmiyorum. Yallmz, benim bulunmadığım bir içtimaa gel-· miş sanırım. Bu içtimada da yeni bir azanın 35 '1'·1 1' Fransız Akad emya smda olduğu gibi kabul: merasımı yapıhyormuş. Haşim de bu pek sevdiği yeni azan m kabu l nutku nu söyleme·· ği üzeri ne almış. Faka t her nede nse nutktl\.· bazı arkadaşlan tarafından beğenilmemiş J.\bm et Haşim de büyük bir gürü ltü · · salon u terk edip gitmiş. (,eliş bu geliş olduğu gibi gidiş de o gidiş . Gerç i, her cemi yeUe , heme n her yülks'ek şiir ve sana t adamı bir münz evidi r. Hele bizde ki gibi inteHektiieHeriyle halk tabakata~ n arasm da uçurm alar bulun an b·ir rnuh.iUe bu çeşit insan larm yalmızhğı bir gurb et de"' n~cesine varmıştır. Aahm et Haşim' de bu ha-· ]eti bir parça daha ileriy e götü rmek ve ona: vahşilik naımm verm ek lazımgelir. Evet ; Ah~ met Haşım 1 bütü n mana siyle bir vcııhşi idi . Bizim şehirlerimizin sovu k duva rlan arasındaı ne giyer se ısınmayan ve evler imizi n danacık mima risin de kend isini bir demi r kafes içind e bir yaba n kuşu gibi iklim inden cüda hi!sseh den bir çöl çocuğu kada r vahşi ... A,hmet Haşım, sağ olsaydı, bu cümleyi yazamazchm. Çünki, derhal arphğma dair hiır telmihte bulunduğuma şim,in bin bir türlü ,dath hiikmederdi. l-Ia- tasasından biri de Bağ bir aileden gelmiş olmak dolayısiyle .arap ırkmdan teHikki edilmekti. (), tuhaf bir sahne oyunuyla as1l babasmm bir Yahudi olduğunu öğrenen ( lsrail ) piyesindeki genç ~Fransız milliyetçisi gibi damarlanndaki bu 5rabancı kanla durmaksızın mücadele halinde idi. Yabancı kan diyorum. Çünki, Haşim ruh~ t;a ve kafaca halis bir tiirktii. Bütün hu.susiyetlewiyle tam bir İstanbul çocuğu idi. Bundan başka Türk edebiyatma şeref veren ismin sahibi olduğunu bizim kadar o da "liyordu ve bunun, günün birinde bir arapdamgasiyle kararmasmetan korkuyordu. Halbu.ki, Ahmet Haşim , Türk edebiya1 hda ilk bağdath şair değildir. Fuzuli ne ikadar Türkse, Ruhi ne kadar türkse Haşim. ,de o kadar tiirktür. Bir Fransızca şiir anto',İojisini okurken Jean Moreas' ın bir Yunanlı, Jose Ma.ria de Herediaının bir İspanyol, v'e (:omtesse de NoaiHe'in bir· Rumanyalı veya 37 .. ··.~ \ ~~ç;~:~~ n:ld::;~~m :;ş:::t:: ::~:::::: beri Ahm et Haşim' e yapıştınJnuş bir arap Haşim lakabı vardı. Bun u, hiç şüphesiz , köa tü yüre kli bir kaç mek tep arkadaşı aziz lik olsu n dey e ona taklvermişti ve bn acı, bu mer ham etsi z mek tep şakası, son nefe sine kad ar, onu n yakasım bırakmadı. Onu mut tasıl taaz ip edip dur du. . Bununla bera ber, Ahm et Haşim, rnil liye t pren sipl erin e inanır bir ada m da değKldL Oy her şeyden önc e bir insandı ve insanlığ ı seve rdi ve muh telif insa n tiplerini~ muh telif iklim husu siye tleri ni onu n kad ar kuv vetl e anLayan, tada n kim sele re nad ir tesa düf ettim . Zevkincieki kesk inlik ve kafasındaki eklek~ Usnıe, onu , böy le bir i1niveTsaUsnıeye· atmıştı. On ive rsa lism e diyo rum ; inte rnas iona lism e vey a koz mop olit ism e değiL Çün kü, inte rnas iona lism e'de bir dog~na kokmm ve koz mop oHt ism e' de bir bayağılık van:h:c Haşim ise, kad im İskenderiye mek tebi nde n yetişmiş kad ar sofi st idi ve ruhu nun oka dar 38 \ ll, 1 \ \ orijinal bir hususiyeti vardı ki, onu, her mu· hite uyan karaktersiz insanlar arasına katmak kimsenin hatırından geçemez. Bu iytibariyle Ahmet Haşim, kozmopolitliğin en mühim merkezlerinde n biri olan Beyoğlu' nun amansız bir düşmanı idi. Harp sonlannın meydana attığı doktrinierden en çok anlamadığı doktrin ise Marx'ın internasona1ismesi idi. Güya kendisi dünyanın en büyük bir ütopisti değilmiş gibi, marksİzıneyi .ahmakça bir ütopi telakkı ediyor ve oradan .gelen her hareketi adeta in ı;iyakıi bir surette itiyordu. Daha doğrusu, o, ilim ve sistem halini alan her şeyden müteneHirdi. Onun Allahı, bu kainatı kaprisli ve fantezili bir anında, öyle rasgele yaratıvermişti. Onun için, bu tesadüfi eserde muayyen bir mana. aramak, bir takım kanuniyetler keşfine çıkmak ve ya .. hut da sadece hakikat denilen bir şeyin peşinden koşmak derin bir budalalıktır. Zaten ]]imde her düsturun esası bir faraziyye değil 39 mi dir ? Mü sbe t, ma dd i de nil en deliHer ı hadis ele r he p bu far azi yy en in isp ab için kuBa~ nd an bir takım pa sif ve şahsiy ets,iz un sur lar da n başka ne di r? Alim~ bu nla n top lar ; bım lar a ke nd i far azi yy esi ne gö re istediği ~?ekil leri, ·m ah iye tle ri ve rir ve Or ta Çağ· m taşı eri tip altın yapacağ·mı söy ley en ilmisimyacılan gib i ah ma k sür üle rin i başma top1ayıp &' İşte, de r; bütün bu ha dis el er, bu tec rüb ele r benign idd iar om mi isb et, ba riz , cer he dil me z isp atl andı.rlar. , Lakin, ilimdeı ayni hadiselerin~ avn i tec rüb ele rin bü sb ütü n ak si ,v idd ial an da isp at )\ 1: eUiğ·i vakıdiır. Çünkü, ler ini eBerine ala n aJimlerin tar ifl eri ne tab idi rle r. bunlcı:r, kendi ·· ind i tef sir ve Haşim1 ma de mk i iş böyledir :, de rdi , ge lin ka ina h iyz ah ve tef sir e çahşac ağmxza on un zev km i sür me sin i bil eli m. Bakm iZ yKldiziar he gü ze L. Bu nla r, be lki , biz im cet ler im izi n zannettiği gibi lac ive rt ku bb ey e çal.cıh bir takım altm başh çiv ile rdi r. f..\y, bdki. gö vd esini ara ya n bir ser ser i kafadır. Belki güneş~ eskil.erin itikadxna gö re bir İla hbr. Belki, yer, yt11varlak bile değildir. Be lki dünyamn 1 41{) 'Coğrafi yasa, hala Herodot ' un tespit ettiği hudutlar içindedi r. )~rbk, kainat hakkında bu kadar iptidai düşünen bir adamm, cemiyetl er hakkmd a ne anarşik bir görüşü olacağım siz tahmin 'edin. L.iikin, asıl şair, işte bu iptida! adam değil midir? Onun içindir k~, Yahya KemaL bir edebi sistemle onun karşısına çıkıverdiği :zaman, Haşim'in gözleri yerinden uğramAş ·i< Azizim bu adam şiiri hendese ye sokmak istiyor. >> diye bağı~mıştı. i\hmet Haşirn, . şiir yapmak ta Yahya Keınal gibi bir usul ve çığ~r sahibi olmak şöyle dursun, vezin nedir, !kafiye nedir, onu da bilmezdi . Her hang:i lbir münekki t, onun şiiderinde, bu bakımdan yüzlerce yanlış, sakat ve düşük noktalan kolayhkl a bulabilir , Fakat, bu, bence. Ahmet Haşim'ir.ı. şahsiyetine ne bir şey ilave edebilir, ıne de ondan bir şey eksiltir. Bunlar Haşim'in lkusurlarıdır, ve herhang i bir mahir şaırm ustalıkları kadar hoş ve güzel d ir. Paul Verlain'e sormuşlar: «Siz, sembolis meyi nasıl teesis ettiniz?> ' << Semboii sme mi'? 41 •. ~ı;f;:: - bu da ne? ». « Canım, siz sembo listie: rin başı değil misin iz?>> . '' Hayd i orada n. Ben~ öyle şey tanımıyorum. Ben şairim. Ben 1 daim larda öten bir kuşum. Nasıl ki, Zola da ahır~ Iarda yemie nen bir öküzdür. >> Ben burad a Pa u] Verla in· i rasge le zikret miyor um. Haşim' le onun arasm da daima sa~ yısız miina sebet ler bulmuşumdur. Bu iki şa irin, yalmz kafalarının biçimi değil, ruhla nnın ic;i de benze rdi. Şu fark ile ki, hissir~ ( sensu ei) Verla in, çok defa ihtira smm at~şinde kabından taşmış ve bir nevi Orta Çağ· rnisti~~ismesine doğru akmıştır. Haşim ise ha~ yatmm hiç bir dakik asmd a mistik olmadı . Bütün dini sıtmalardan ari, çın! ÇEplak paganist hassa siyeti ni ta öleceği güne kadar muhafaz a etti. Bizi, dini vecde atan saikle r ya biiyük bir felake t, ya uzun bir hastalıktır. Çok defa kendi kendimizi fazla tahiii ehınek yüzüng den de bu akıbete sürüklendiğ·imiz olur. Ha~ şim'in başmdan geçm edi, ta 42 belli başlı bir büyük felaket fakat kendi kendi ni tahlil de hat~ kendi kendiyle daimi müca deled e ondan - \ \ daha ileriye varmış bir kimse tasavvur edemem . Sonra, buna o son uzun hastahk devrini de ilave edin. I-Iaşim'in mistisism eye düşeceğini mutlaka bekleyeb ilirdik. Fakat işte, hiç düşmedi. Hatta bir an için olsun o yana kaymadı. inatçı ve kemirici bir sıtma ateşi vücudunu için için gemirirk en, o, aydınlık denız kıyılarmda bir tatlı yaz hülyası kuruyor ve bir hastahan e odasında miithiş azaplada kıvrandığı bir anda yan gözle ve manalı bir bakışla, yanma girip çıkan beyaz tenli genç Alman hemşiresini süzüyord u. -- Hayat bir fettan kız gibi karşımda göbek atıyor. Sözü o zamanm a ait şakalarından biridir. C)lümün den birkaç gün evelki, son yazı~ sm m (yemeğe) dair bir kaside olduğunu da pek ala hatırlayoruz ve ayni zamanda , hastalığının birden bire vehamet kesbetm esinde-· ki sebepler içinde bir tabak yaprak dolma~ smm ne büyük bir rol oynadığına da vakıfız. 43 Aca ba, son nefe sind e, beyn inin moz a· ikind en geçe n son düşünce ne olmuştu? Bazı (jJüJerin son sözle ri bize malu mdu r. Son söz olara k Haşim'in de - zann eder sem, kendisine: terli kleri ni giyd irme k istey en kims eye kızarak - « Bun un da şimdi snası mı? » dedi ğini işittim. Faka t, her ölenin son sözü , mutlaka manalı olmıyacağ·ı gibi, o sôz, mutl aka, son düşüncenin ifade si de değildir. Beneeı son d.~!şünce, ölen in kafasında bir sı;: gibi gömülü kahp gidiy ordu r. Öyle olma sa idi, [-faşim, kimbilir, ölüm hakkmda. bize ne orijina.l bir intibamı söyl eyec ekti. Ziıra, Haşim1in pınl pRnl yana n zekasmın ruhu ndan evel sönmediğine emımm. Bunu n şeytani hüzr neler i, mutl aka, o kara nhk yolu , son meır .. hale sine kada r aydmlatmıştır ve ahıret, eski Yunanlılarm Stik s dedi kleri müre kkep renk li bir ıssız ırmak mıdır? Yok sa, vahd anile rin tasav vur ettik leri gibi uçsu z bueaksız bir boşluktan mı ibar ettir ? Haşim, o ışığın aydmhğmda, bunu , mutl aka göre cek't i. Lükirı, Haşirn, vahdan'ilerı kend isine bu ahıretin cenn et tarafmı tekli f etsel er bile 44 ~<> i .1 oraya gitmiyecek, Stiks~in kenannda bekle~ yen meş'um kayıkcıdan, u.]u atası, Pan'ın adresini soracaktır. Keçi ayaklı ilah, kudsi Irmağın öbür yakasında? uzun yaprakh Asfo~ deller arasmda kavalını çalmaktadır ve Ah~ met Haşim, şehvani bir tebessürnle gülümse-· yerek yavaşca onun yanma çömeleeektir. olacaks:a, eğer bu, böyle ise, aziz Haşim, sakını bıraktığın bu fani dünyarım hasretini çekme. Zira, burada, artık bütün güzel sesler d·urmuş ve aşk bir ıstırap halini almıştır. Burada renk ve ışık vardır, fakat tat kalmamıştır. Hani. bir gün, seni ta ölümün eşiğine kadar sürükleyen bir bulırandan henüz gözlerini açıp hayata avdet ettiğin anda, sana,. avunasm deye, pencereden gözüken bir ilkbahar manzarasım göstermek isteyenlere? dinle, perdeleri kapatmak işaretini vermiş ve sonra, neden sonra ila·ve etmiştin: -- Bilmezsiniz, manzara denilen şey, bana ne kadar azap veriyor. Göziimde açılmış bir yara gibi, bir yara gibi ... ~şte, git gide, renktenp ışıktan, kokudan ~, Eğer, bu böyle 45 hi ', , çizgiden mürekkep bütün harid fılem, bana da öyle gelmeğe, öyle görünmeğe başlıyor. Bir zamanlar, seninle yanyana dolaşbğımız kırlardaı bir zamanlar seninle başbaşa konu~ şup gülüştüğümüz sahillerde durup da acı bir hayretle etrafı ma bakıyorum. ı' B uralann ruhu nereye gitti? "diyorum. Gerçekten, bu, senin son mısralarimn birinde haber verdiğin ğ·ibi, bizim için, artık "sönenı gölgelenen bir dünya,' dan başka bir şey değ·ildir. Inan ma~ dığm fennin, üstünde yaşadığımız küre~ için tahmin ettiği akıbet baŞgöstermişe benziyor. Sular çekilip denizler k11rumak, toprak (;}üp ağaçlar taş kesilmek üzeredir. I'lerede ise, yeryüzünde de ayda olduğu gibi hayattan eser kalmayacak. Ne mutlu sana ki, bu kozm mik facıaya şahit olmak üzere iken gözlerin başka bir aleme çevrildi. Ahmet Haşim, belki, buraya kadar söylediğim sözlerin hepisine inanacaktır.· Fakat, ğözlerinin başka bir ah~me çevrilmesi kaydım. dünyanın en septik bir tebessümüyle 46 :karşılayacaktır. Zira, Haşim için bundan ötesi yoktu. Biraz yukanda onun mistisisme'ile hiç bir münasebeti olmadığını söylemiştim . H.aşim, ayni derecede büti.in dini duygulara karşı da yabancı idi. Ömründe bir defa" Al-lah var mı, yok mu ? , süali bir şek halinde dahi aklından geçmemiştir. Onu, yalnız dinsiılikle tavsif etmek mümkün değ·ildir.Çünkü, dinsizlik, kendi içimizde dindarlıkla yaptığımız uzun veya kısa bir mücadelenin sonunda eriien bir merhaledir. Haşim'in ne ilk gençlik yııilannda, ne de son demlerinde kendisiyle böyle bir mücadeleye girişmiş olduğunu zan~ netmiyoruın. Onun için böyle bir mesele hiç bir zaman mevcut olmadı. O, bütün sinirleri ve bütün ruhuyla bu dünyanın, yalnız bu dünyanının çocuğu idi. O yalnız bu dünyayı anhyordu, yalnız bunu seviyordu. Bunun hudutlan baricine çıkmak için de hiç bir ihtiyaç. duymuyordu. Çünkü, acayip bir animisırne i[le baktığı bu dünyanın onca zaten hudutları yoktu. Muhayyelesi, aklın sefehatı olan metafiziki, bunun gözle görülür elle tutulur unsu.rlariyle pek ala yapabiliyordu. Çüknü 47 kendi ellerini n dokunduğu, kendi gözleri nin değdiği her ( Madde ) birden bire müceret~ leşiyor, ruhlaşıyordu. Ahmet Haşim'in kafasındaki oriinal şahe siyeti, işte, burada aramak Hizımdu. Bu acayip zekanm (Madde ) ile (Ruh) arasımdaki gidip gelişleri şimdiye kadar bildiğimiz çizgi--lerin büsbüt ün dışmdadır. Gerçi Hasim, ev® veHi n:ıadde, sonra fikir deyen materia lisHe barabe r görünü rdü. Zira, onun hm·~eket nok-· tasa da madde idi. Ama, burada n kalkıp ne~ rede karar kılardı? Metafiz ik bir ab~ıtıraksi~on~ · da ... €)na ya]mz parado ksal deyip de geçi vermey elim. Haşimıin kafasm m bu tersine işleyişinde yalnız sofistik değil, ~;ok defa mantıklı ve rasyone l bir reviş de "~l«'Udrt. Blll harikuH ide düşünce mekanizrıaesi~ - yalnız bizim değil muasır insan cemiyet leriinin bu en garip siması, şu anda~ toprağın altmda çiirü.yiip dağılma safhasını geçirm ektedir . Bu dot ramı, her düşünüşümde içerim isyan He dohr D yor. Ve henüz yaşamakta otanlar arasmda bayahklarmda n, adiliklerinden emin o1duğum kimseler, bana, onun yaşamak hakkını çaimış gibi g(irünüyorlar. Bunlar hakkındaki istihkar ve istihfafım bir nevi öfkeye, bir nevi tunca inkıılap ediyor. Kendi kendime diyorum ki : ıa Bütün bunlar hayata hiç bir çeşı:ü katmaksızn1 ve hayattan hiç bir çeşni almaksızm yaşayıp gidiyorlar. AleU!de ihtiraslar, alelade kaygılarla kımıldayan dü:z 1 basit ve küstah uzviyetleri, güneş altında, bir yabani ot gibi anuz ve sırnaşık serilip serpiliyor. , Benim için, Haşim'in öHimii ayn bir facıa, bunlar arasmda onsuz kalmak ayn bir facıa dır. Zira, benim hesabıma bunlardan intikam almasmı bir o biliyordu. Ve bir güzide ıçm bin bayağıye tahammül et:mek kudretini, ben ondan ahyordum. güzide ve bayağ1 kelimelerini kullanırken, alelumum miinevverler]e halk yı· ğmıını kastettiğim anlaşılmasm. Hayır; bu güzide ve bayağı tasnifini ben yalmz münevverBurada, 49 ii '' ·.·l'' '' '"ı 1·' ler arasmda yapıyorum. Halk yığmı, asıl millet kitlesi, kendisin de daima mübarek lik, bü~ yüklük ve asalet mefhum lan mündem iç oLan bir cemiyet hamurud ur. Gerçi bütün güzidele r gibi, bütün bayağılar da ondan çıkıyor. Lakin halkı bu haclisede biytaraftırı gayrimes uldür. Tıpkı, tabiatm kendi bağrında olup bitenler karşısındaki ulvi ve azamet!i lakayühğı gibi ... Zaten, eğer, Ahmet Haşim, içtimlai sımf te~ lakkilt~rine göre bir tasnife tabi tutulacak olursa1 onun yeri bir münevve rler aristokr~sisi içinde değil, tam halkın göbeğindedir. I-Ia·:~imı zevkleri, yaşayış tarzı ve kalbinin illk: hareketleri iytibariy ie halktandı. ()nun içindir ki yae zılarile ne kadar dar bir azhk tarafından nılmış ise, şahsiyeti iytibariy le o k:adar genış bir popularih~' ye mal ikti. Haşim'in sevmediği tipler~ iğrendiği tipler türedil erdi. Yani gerek edebiyatı, gerek ilmi, gerek politikayı kendiler ine basamak yaı.pııp yüksek bir refah seviyesin e erişmek İstiyenler veya erişenlerdi. Haşim, bu gibi tipierin ede~ biyatta olsun, ilirnde olsun, politikad a ohmn daima en ehemrniy etsiz, en bilgisiı:~ en sami- so rniyetsi z kimsele r arasından fırladığ·mı görmüş tür. Bunların kimi, Ahmet Haşim'in mektep arkadaşı, kimi talebes i, kimi hayranı, kimi mahmis i, kimi sadece tanıdığ·ı idi. Birer bi·· reır yanından ayrılıp öne geçtiler . Zavallı Ha.şim9 bir bankanın kendisi ne yol verilen bir ınemuru iken, onlar, müdiriumumilik1ere konduiaL Zavalli Haşim, orta mel<tep lerde ders vereyim deye sürüm sürüm sürünü rken onlar Profess or kürsüle rini işğal ettiler ve o müt~ hiş hastahğ·uu tedavi ettirme k için kısa bir Avrupa seyeha ti imkanını dilenirk en ciğeri beş para etmezı sırf adale ve etten rr!tÜrekkep inkılap. soygun culan Lond~ ra'mn, Paris'in , Berlin'in en muhteşem ote1!" lerinde~ en konforl u dairele ri kiralıyorlar ve en iiiks su şehirlerinde rakıdan, şampanyadan yıpranmış böbrek lerini en son~ en pahalı kür usulleri le tamire çalışıyorlardı. Ahmet Haşim, bunları görüyo r, hissedi yor. ve içleniy ordu. Onun bu halini alelade bir kıskançlığa, bir kem gözlülüğe atfeden ler ne kadar merham etsiz ve ne kadar haksız bir tarzda yanılıyorlar. Ahmet Haşim, belki 51 i,'·'' 1 edebiyat sahasında kendisi kadar sevilen bir şair olduğu için bir Yahya Kemafi kıskan~ mışbr. Belki, bir Fatih Rıfkı' da kuvvetli po~· lemik nesrinden dolayı bir rakip görmüştiir. Fakat, hiç bir hususta kendisile denk ohna~ yan ; hareketleri ni gülünç, düşüncelerini boş ve zevklerini süfli bulduğu İnsanlan Haşim 9 ne diye kıskanacaktı ? ()nun bunlara karşı duyduğu hisı olsa olsa, isyan ve istihkar kelimeleril e ifade edi .. lebilir. İsyan o cemiyete ki, kendit içindeki kıymetlerin neden ibaret olduğ·ımu bih~~ezv Elinde hakiki kıymetlerle sahteleri ayırt ede~ cek bir ölçüye malik değildir. Oınun ili~in, tedavü1e hep kalp akçalan çıkanr ve meşhur bir kanuna göre bu kalp akçalar~ sağ·lamlan kaçınr ve o cemiyetin cihan içindeki kredi- sini bozar. İşte Haşimı Cihan içinde mi? yamhyordu . Cihanm hangi dır bir hakiki ki, onun istifasına göre nizamı, kurulmuş burada: cemiyeti va:r~ kıymetler oisun ? Dünyamn her tarafında, cemiyetin nimetleri tuttuğunu koparabile nindir ve bu çeşit bilekler ise, en 52 ziyade Haşim'in beğenmediği kaba saba vücutlarda bulunur. F'akat, ne yapalım ki, Haşim, bunları insandan bile telakki etmiyordu. Onun için insanlığın yegane şıan yüksek bir edebi zevk sahibi almaktı. () 1 edebi zevk derken, hiç şüphesİzı bir nevi duygu ve anlayış terbiyesini, bir nevi zeka ve gönül inceliğini kastediyordu. Gerçekten bu terbiye ve bu incelikten mahrum kimse~ . ıı1ayatta 'bunlara ' . Ieınn, ma ı·k ı ,. o Ian Iar dan zıyadıe alacak mevkileri işgal etmeleri Haşim' e vicdanm, akim kabul edemeyeceği bir canal 'bır., . vahşıyana ' . l gı'b'ı ge ı·ıyordu. ) \l ı.:" gasıp ı ı,( Lfıkin bu çeşit adamlar, eğer hiç bir şeyi uymayacak, anlamayacak hiç bir şeyin ha. · ve yüksek tadma irerneyecek bir halde iseler, bunlarm Haşim gibilerden gasbedecekleri saadet payı acaba ne olabilir ..? Zenginlik veya mevkı, birdenbire, bunların zeki?,~ larm ı açıp duygularını inceltebilir mi,? Bunlar en feerik dekorlar içinde, ve her türlü huzuz imkanlan arasmda bizim tiksindiğimiz o kaba saba yaşayışlanna devam edip gitmeyecekler n1i ? Bunların güzel tablolan olacak, fakatı 'l 5~5 c 1 ., ' kendileri göremeyec ekler ; bunların yüzlerce kıymetli kitaplan olacak, fakat, kendileri okuyamayacak lar ; bunların türlü güiler ve çiçeklerle bezenmiş bahçeleri olacak y fa" kat, onları koparıp kokiamasını bilemi yecekler . Bunların melekler gibi dilher metrresleri olacak, fakat, ağızlan ba~;kalanna gülümsiye cek, gözleri başkalaı-mı ç~ağıracak~ Bu iytibarla, his ve fikir kültüründe n mafl1· rum her zengin ve ikbal sahibi adama, maQ salcınm altm yığınlan üstünde açhktan ölm· dürdüğü zavallı Harunlar nazRriyle bakma~ hdır ve onlara maddeten sahip olup da ·rnaw nen malik olamadıklan şeyler için aeımahd:ıc Lakin, Haşim, acımak nedir, hiç bilmezdi. ı~Ier paiyen gibi kalbi mermerde ndi. işll:e, onun, nemşehrisi Fuzuli kadar büyük bir şaiır olamamasının sebebini burada aramak lazım gelir. Zira, bir şair, ancak kalbiyle, kalp tarafından büyüktür. Muhayyele si ne kadar geniş, ifade kudreti ne kadar yüksek, ruhu ne kadar ahenktar olursa olsun, kalbi insani bir 54 ı şefkafle çarpmıyan şaırm büyükl ük ve ululuk merteb esine ermesin in imkanı yoktur. Suares: "Biz, Musset 'yi daima severiz . Çünkü o, daima sevdi.>) diyor. Musset , devrini n rnuhayy ele, ifade ve ahenk iytibari le en büyük şairlerinden biri değildi. Fakat, derin bir gönül acısı esnasında o devir şairlerinin arasından hala seçip okuduğumuz kimdir'? Hayatm cevri, cefası altmda artık nefes alnuyaca k kadar buna]dığımız vakıt gene o devrin şairlarİ içinde Veriain ' den başka ki~ min kapısına başvurabilir}z? Çünkü, biri daima sevdi. Çünkü, öbürü daima ıztırap çekti. Sevgi ve ıztırap ... İşter şiirin başlıca iki unsuru. Ahmet Haşim'in şiirlerinde bunlard an ne biri, ne öbürü vardı. Bu yüzden Haşim'in •vası bende teselli kabul etmez bir eiem oimuştur. Zira bıraktığı şiirlerle, yüreğimde açtığı boşluğu bir türlü dolduramıyacağım. Onun ölümün den sonra yazı yazanla rdan biri, zanned ersem Nurulla h Ata Bey ; ;:< Ha~ şim'in şair tarafı ebedid ir ve daima bizde ka11acakbr. Ona acımıyoruz, » demişti. Fakat 1 55 r i .Ahmet Haşim'in bence en aziz olan tarafl şahsiyetinin bu cephesi değil, asıl öbür cep~ h esi idi. O, kendisinden şiirlerine pek az şey vermiştir. Aksi taktirde, bize ondan (bodleriyen) bir alem kalması l~izımgeliırdi. Gerek 1anetleme dehası, gerek şeytani hassasiyeti, ona as'ii ve asil ruhlarm sığmacağl böyle bir tatlı cehennem yaratmak kudretini vermişti. O~ bunu büyük bir fınn ocağ·muı kıvılcu·nlan halinde havaJara dağıttı. Ben işte buna acıyorum. Ahmet Haşim, son sözünü söylerneden ve asıl eserini ver~ G . .k" l b .... , , . tnr uyuk sanat ar<ıı.r. ·~ erç~ meaen gıaen ölümün pençesi yakasma yapışhğ·ı g!in, 0 1 çoktan kırkbeşini geçmiş, ellisine yakJaşrmş ı : 1 :' ~ ı bir adamdı. Fakat, ruhu ve zekası ilk cençJik yıllannın bahar teravetini muhafaza etmekte idi. Bahçesinde yeniden güller açabili-rdi. 'Ye~ niden ağaçian yemişlerini verebi!irdi. Bu g:ül~ ler, hiç şüphesiz, çok sevdiğ·i haşaş çiçekleri gibi mağmum ve zehirli olacaktı. Bu yetılşen ho·· yemişler, Hint anmanlarmda pika meyvalan gibi acayıp ve keskin bir tat verecekti ve bizim bunlardan alacağmuz l ! ı ' L __ - zevk, bir esrarkeşin kendi çubuğundan aldığı zevkten daha sıhhi olamayacaktı. Lakin~ gö~ niil azaplan mn son haddine varmış bir takım betbahtlar m keskin acılarım ve derin rnelallerini o zehirli devalardan başka ne teskin e d e,b ılır r ·ı· ""ı !şte, Ahmet Haşim' in şiirleri, böyleleri için bitmez tükenmez bir teselli kaynağı olacaktı. Zira, buniarm ruhu onun ruhuyla elernde ve gamda kardeştir. Haşim, bunlan düşünmeden gitti. Hayratını başkalanna bıraktı. Biz de, bunun iç.indir kir her susuzluğumuzu dindir· mek istedikçe onun mezan üstünden atlayarak ve ıssız, eng·in bir çölü geçerek ta F uzu" 1 · yeı oradan ta Yurms a kadar sürüklenip gitrneğe mecbur kalacağız. 57 Ahmet Haşinııin bana gönderdiiii son iki rnektabiyle askerlik arkadaşlanndan At1anisa mebusu Refik Şevket Beye yazdnnş eski mektuplannd an bazı parçalar ( 1) ·~ 1.9/ Eylül/ 1,ı/32 i'' 1::;, «iki gozum Yakup, i . << Hastalığım, yorgunluğum, sersemliğimı sami şimdiye kadar bir satır bile yazmak için banaı kendimde bir zerre kuvvet buldurtmabir an olmamıştır ki, senin dost dı. Fakat, ve melikkisyane çehrenin hayali başımda bir [1] Bunları edebi bir kıymetleri olduığu için değil Ahmet Haşim~in insan olaı·alt: bazı lrarakterüıtik taraflanm Bu mektuplar aynen naklegösterdiği için neşrediyorum. dilmiş yalnız pek husust tarafları ç]kanlm1şhr. 58 ışıkh bulut gibi dalgalanmasm. Bütün kuvvet·· sizH~fime rağmen, sana, hiç olmazsa, mek- tuplannm gözlerimden yaş getiren tatlılığına teşekkür etmek için bir satırcık yazabilirdim. Fakat, sana yazmak, benim için bir kut.si yere girmek gibi heyecan verici bir iştir. İki satır yazı, senin için olunca kendimi kafi derecede temiz ve layık bulamayorum. Kaiemi elime alınca başım dönüyor ve cesaretim kırılıyor. <•:Bir haftaya kadar, zannederim, Frankfurt'a gitmek Hhımgelecek. Gitmeden seni göre1 '! 1 1 meyecek miyim? Her gün, ertesi gün adaya gitmek projesini Doktor Fazıl'la yapıyoruz. Fakat, her defasında . hesapta olmayan bir .serin rüzgar çıkıyor ve projemizi suya düşü rüyor. Zira, sol tarafımda küçük bir zatülcenp keşfedildi. Başıma ne dertler açacağı henüz malum değil. Sovuktan ve sıcaktan müthiş sakmmak lazımmış. Buna rağmen, bir yelkenli gibi ada'ya gelrnek için mütemadiyen miisait bir rüzgar kollayoruz. <, Leman'ın ellerinden öperim ve senin göz .. lerinden hasretle. Ahmet Haşim 59 ' - - : - - ------ -·· .-.--. «Sevgili Leman, iki gözüm Yakup. 1 1•1, «llv1ektubunuzu alah epiyce oldu. Yakup' un harar:r~ti düştü müjdesi hepimizin yüzünü güldürdü. Bu mektuba gelecek cevaptan Yakup'un arhk yatağı bıraktığım ö2;·renmeide saadetimizin tam olacağım ümit ediyorum. Evvelki mektubumda da yazdığım gibi ben iyileşemiyorum. İnsanı öhnekten ah~ koyan ve bir yarım hayat içinde bunaimış bırakan tıbba lanet ediyorum. <dlaçlarun. için istidayı ve doktor rapornnu ;gönderiyorum . Strofantin şıırmgalan bana bir parça rahat ve sükfin verirdi:- lstanbul\m her tarafını arattı k. Yok. A.rtık ruhsatın cık~ masını ve Avrupa'ya ısmarlayıp iUi.cm oradan gelmesini beklemekten başka çare kaimadı. «Sevgili Yakup'u görmek ihtiyacı bana uz· vi bir ızhrap verecek hale geldi Kendimi bir parça iyi hissetsem trene atlayıp A.nka~ ra'ya zelece!lim ve Leman'ın bir iki oQ"Ün mi• safiri olacağ·ım. Fakat o kuvvet nerede?' «Hastahaneye borçlandığım (175) lirayı. Falih buna gönderdi. Ben de Frankfurf a gön~ 60 ~ kurtuldum . Şimdilik ikinizin de gözlerinde n hasretle öper ve iyilik haberlerin izi bekierim. derdirıı. Ve bu. gün Ahınet I-Iaşim 12 1 1 1 1933 İlk mektubun tarihin.den sonra ne benin~ hastahğım onu gidip görmeme, ne onll:!lki beni gelip görmesine imklin verdi. Olii~ rniinden iki ğiin ev'T.Jel kendisine yolladı~ !flm bir mektuba da anca,k. ağızdan kanm vasıtasigle cevap verebibnişti. li!Janisa Meb,usıı Refik Sevket Beye yaz~ dzj}l mektuplar dan: 1\liğde 3/.9/1933 << Sevgili Refik, <<İhtimal sana fazla yazıyorum. Fakat ben bundan meınnunum. Bulunduğum noktalarda n sana doğru uçurduğum ~bu mektuplar la per~· vazı evraktan hasıl olmuş ve büti.in mesafeler 61 hoyunca mümtet, maddi ve manevi bir bağ· ile kendimi sana bağlı tutmak istiyoırum. Muhaberabmızm bu tevalisi seni izaç ediyor mu? «Geçen rnektubu mu Niğde' den yazmı.ş ve o mektubu gönderd ikten sonra livanm bütün kazalarmı teftişe çıkmıştım. Yirmi gün süren ve nice bağ ve bahçe sefalann a rağmen nı .humda hiç bir hakiki lezzetin hatırasım bırakmayan bu devrenin hitamında bu ikinci rnekttı bu gene Niğde' den yazıyorum. «Gördüğüm Anadolu hakkında bilmem sana ne yazayı m? Evela b!,I kıtai arazide kimler yaşayor? Görülen harabde rin hanisi hangi cins nıahlukathr? Bunu, köy ve k.Pısaba deye gördüğümüz renksiz harabe yığınlarına bakıp anlamak asla mümkün olmamıştır. Anadolu köyHisünü tasnifi malılukatta kanncal ar nevi~ ne ithal etmeli fikrindey irn. Gündüz ağaçsıız~ hktan dolayı müthiş bir güneş altmda yanan ve gece en güzel yıldızlar altmda bütün bö= ceklerin in namüten ahi sesleriyl e uzamp giden bu araziden her hangi saat geçilmiş olsa yal~ ·nız yiyeceğini tedarikle meşğul, (gıda) fikri ,62 sabitiyle :sersemleşmiş, neşesiz ve yorgun bir insaniyetİn mesai müşkilesine tesadüf olunur . Sanki, cehennemİ bir furun karşısından yeni ayrılmış gibi yüzleri kıp kırmızı, dudaklan çatlak, elleri kuruyup siyahlaşan bütün bu insanlar ya maddei gıdaiyeyi biçmekle, ya onu taşımakla, ya onu savurmakla veyahut on.u. metharlerine doğru çekip götürmekle meşğ·ul görünür. Tıpkı kanncalar gibi, tıpkı kanncalar gibi ... ı, Fakat, boğazlannın karma olarak aklın bütün melek~Hmı ret ve iptal eden bu adamlarm bağazı da memnun etmekten pek uzak bulunduklan en zenginlerinin evinde geçirilen bir gecenin sabahmda, nefis bir yemek deye sofraya getirilen suyla pişmiş rnenhus bir fasulyanm barsaklarda tevlit ettiği gazat ve ız~ brabat ile uyanıhp da anlaşıldığı zaman, bu akılsız kardeşierin maksatsız hayatına, boşa giden gulane mesaisine karşı derin bir elem d uymamak kabil değildir. Refik ; Ankara' da, Almanya imparatoru'nu n Anadolu hastalıkla rını tetkik etmek üzre gönderdiği bir heyeti tıbbiyenin bazı büyük rütbeli erkaniyle görüş63 tüm. Bunlar, bir seneden beri her gelen hastayı ücretsiz muayene etmek ve mÜmkÜn olduğu kadar tetkikatlanm sıhhatli eşhas üzerinde (mektep talebesi gibi) yapmak muetiy~e şunu anlamışiardır ki, Anadolu Türklerinin karınlan kurt]arla mahmul ve kanlan bu kurtlarm if= raz ettiği tufeyliyat ile meşbu bulunuyor. Cin·, si ı yatkın bir in kıraz ile tehdit eden bu halin sebebi neymiş biiir misin? Noksam tağaddL 1 ' ll-ler ne kadar garip görünse de Anadolu Türkleri henüz ekmek imalinden bile biyha~ berdirler. Yedikleri mayasız bir yufkadıır ki~ ne olduğunu yiyenlerin miydesiırıe bir sorm rnaJi. "Bila istisna vasıtai cerleri kağmdır. EHeırin~ de esir olan öküzler ve bu neviden hayvanat için en zalim bir muhayyelenin bile iycadm~ dan aciz kalabileceği ~bununla beraber batiı dar ve maksada gayrı salih bu alet, ~ hiç şüphe yok ki, devri haceri keşfiyat ve alatm .. dandnr. Kağnı bir araba değHP fakat~ hayvana yapış1p onun anasın hafiyyel' hayatma hor~ tumunu sokan ve bu suretle kanmı ve canmı çeken bir canavardır. Uzaktan görii1düğii za~ 64 arabadan bir uınumiyesile man heyeti ziyade azim ~ve hevlengiz bir . karafatma hissini veren ve tarihe aşma bir göz için üzerindeki uzun değneği ve ayakta duran arabacısıyle Dara ve Keyhüsrev devirlerine ait taşlar üstünde menkuş iptida'i arabalan hatulatan bu kağnılann boyunduruj:~u altmda masum hayvanatın çektiği azabı gördükçe onu sevkeden asude köylünün insanlar gibi bir ruhu olup olmadığından süphe ettim. ",ı\nadolulularm becerildiliği ancak öküz tezeğini İstimalde ve onu kabili istifade bir hale sokmak için bulduklan çarelerin tenevvüünde görülür. Tezeğİn bu adamlar nezdindeki kıymeti şayanı hayrettir. Sürüler meraya ve yahut akşam şehre girerken kadm ve çocuk, gözleri bir nokta ziyaya cezbedilmiş gibi, öküz kıçlanndan bir saniye dikkatlerini ayırmayarak ve yüzlerce rakipten geri kalmak korkusuyla seri adımlarla koşa· rak, öküz g ... tünden düşen en ufak giranbaba b... parçasını toplamak üzere dirsekIerine kadar bulaşık elleri ve hırstan hadekalan fırlamış közlerile yere kapanırlar. Bu b ... çıkarken 65 ::. lar toplanır, sepetlere doldurulur, evlere cem ettirilir ve nihayet bir altm hamiresi yuğurur gibi, altın gerdanhkh genç kadınlar beyaz kollarile onu yuğururlar ve muntazam yuvarlaklar haline koyup kurumak üzere duvarlara yapıştırırlar. Anadolu'nun bütün duvarlan bu öküz muzahrefatile sıvahdır. Bütün havalannda . o :rayiha teneffüs olunur. Yemekleriı sütleri, ekmekleri hep tezek durnamnın kokusuyla ele alınmaz bir haldedir. Eski Mısırlı lardan ziyade Anadolular Apis ökiizüne hörmet etmeli-~idi. Öküz, burada hayatı umumiyenin zenbereğidir. <<Evlerine gelince, onlar da öyle~ Duvarlar yontulmamış alelade taşların, çalı çırpm.m, leylek yuyasmda olduğu gibi, gelişi giizel dizilmesinden hasıl olmuştur. Odalar çamurlarm bir ( okunamamıştır ) haline getirilmiştir. Baca nedir, bilir misin? dibi kınk bir testi .. Kızıl hmak havalisinde, büsbütün hane inşa ~nndan da feragat ederek, toprağın mahiyeti hususiyesinden bilistifade dağları oymakla vücuda getirdikleri mağaralar içinde kuşlar gibi imran hayat ederler. Nevşehir'den yanm 46- ·i ::saat heride ( Güvercinli k ) namında kovuk~ardan müteşekkil bir köy vardır ki, hakikaten ancak bir gü vercinlik olmağa şayan bi ır köydiir. «Anadolu, külliyeen temizlikten mahrumdu r 5akalh Celal'in dediği gibi en nefis bir icatJan olan yoğurt bile pislik mahsulündeını başka bir şey değildir. Kaynamış süte kirili bir demir parçası yahut eski bir gümüş para atılsa sütün derhal yoğurda inkıHip edeceğini sen de bilirsin. «A.nadolu, hemen serapa firengilidir . Anadolularm güzelliği de bozulmuştur. Bir köy, bir kasaba veya bir_ şehrin kalabalığına baikılsa, heyeti umumiyed e o kad~r topai, to.pallann o kadar muhtelif en vaı, o kadar cüce, kambur, kör ve çolak görülür ki, insanı, .şekli eşyayı bozan muhaddep bir camla et~ ra~ra bakıyerum zanneder. Mamafi, güzel oll-duklan zaman da güzellikler inin emsalsiz olduğunu iytiraf etmeli. Siyah, derin ve titretici gö,zlerle insana bakan şalvarlı, mevzun Anat-dolu kadınları; sizleri nasıl unutacağım? Genç:leri, insanın bazen en mükemmel bir numu67 1' ı nesini temsil ederler. Fakatı bunlar, nadirattandır, Refik. Anadolular hakkında sana da/ ha çok yazacak şeyler varsa da mektu ba gülünç bir makale süsü vermemek için bu bahsi burada kesiyorum. Anadolu seyehati arhk, benim icin nihayet buluyor demektiL . Bundan da malızun değilim. <dyaşei Umumiye' de ahiren hasıl olan t~> beddül ~ki şüphesiz bundan haberdarsmız~ üze" rine bizim vazifemizin yeni tşkilat dairesinde devam edeceği bildirilmiş ise de yakında tezkeremizin elimize verileceğini ve her birimize gene kıtalanmızm yolu iırae edileceğini muhakkak zannediyorum . Bu gün İs.tanbufdanı arkadaşlanrom birinden aldığım bir mektup" ta bu tahavvülün vukuu Üzerine hemen Levazmı'm nüfuzlu erkannundan birine müracaatla benim için teşebbüs ettiği ve neticenin yakmda bildirileceği yazılıyorsa da, hiç bir teklifi kabule kendimde arzu bulmıyorum. Harbin nihayetine kadar bizim koca Kumandanın kanadının altından daha emin bir yer yokmuş., Bunu, ev.velce · anlayamadığnna te~ essüf: ediyorum. Ve bırakılan yere avdette 68 -1 ı ı insanı· utandıran bir hal · hissetmeseydirn hemen çantaını toplayıp Aydın' a · gelmekte hir dakika tereddüt etmezdİm . "Niğde teftiş i hi tam bulmuştur. İyaşe Heyeti Teftişiyye' sine girdiğim gündenberi kazandır-. mış olduğum bemlağ iki bin liraya baliğdir. Benim ziyanım ise pek çoktur. Evvela sihhatim bozuldu. Hayii keçi eti yedim. Birçok beyhud e masraflar ettim. V e rahatımdan da bir çok şey kaybettikten sonra yerimden de. oldum, Yakında, belki, üç gün sonra İstarı~ bul' a gidiyorum . N1ğde: 1()/8/33.1 " lki gozum Refik, 14 Hergün, yeni bir hattı cevelan üzerinde dolaşııyorum. Sana, bu ·yeni ınıntakarn hakbuda bir' riebze malumat vereyim: Bilmem Ankaradan sana ·evvelki mektuplanmda bah- setmiş miydim? Tahayyül edilecek bir cehen~· nem i~-:.in bu şehirden daha muvahk bir ınii- mune bllmiyorum. Yalçın kayalar iistüne dağılmış bu fare rengindeki harabe içinde ruhun ve asabın bütün işkencelerini tatmışhm. Menhus bir de refikim vardı. Bir refik ki, kendi başına yeşil rengi siyah, pembeyi ateş. renginde, kırmızı ve maviyi bir cehennem. morlu~~u tarzmda iraeye kafi idi. Ankarada geçirdiğim yegane mesut dakikalar, Sultani mektebinin bahçesinde üzüm sarmaşıklan ve ç~eviz dallan altında murabba bir havu·zun kenannda nargileler çekerek geçirilen hayalperverane dakikalar olmuştur. O mekteD bin müdürü İzmirli Haydar Beydi. San saçh~ halim, selim ve ruhu bir meyva kadar leziz olan bu sevimli genci şüphe yok ki tamrsm* Müdiri sani benim mektebi Sultani sınıf ar-· kadaşlarımdan Sakallı Celaldir. CeJaJ malı-lukatı esatiriye gibi bir insan değiL fakat mükevkep semalan, dağları~ suları, kuvayi meriye ve hafiyei tabiatı :ruhunda terkip ve temsil eden bir mahluku namütenahidir. Et~ rafta, herşey karanp, bahçede kendi başma 70 othyan atm hayali bile görülm emiye başla·· dığı dakika larda, herşeyden çekile n ziyaTı sularm da cem ile karanlıkta kendi başına par·· hyan havuz un etrafında oturup Cela.f m bir bezeyanı ulvi tarzm da söyled iklerin i dinler·· dik. Bu mekte pte geçen dakik alann hatırası Ankar ada geçen hayata nisbet en mürek kep gibi siynh bir geced e çakan şİmşeklerdi. ım. u Ankar adan bir isyan netice sinde ayrıld Konya , bana Ankar aya nisbet en pek sevimli ve müter akki görün dü. Bu şehrin sana suyunu tizkar edeyim . Haruk ulade bir su. Istasy onda Avrup a usulü üzere tutula n bir de temiz ve güzel oteli vardır. Masa altından kadınlarla ayak muaşakalan yapar ak bu otelde hay'li poker oynadık. Poker arkadaşlarından biri de Tevfik Rüştü Beydi . Bu seyah atlerd e ne kadar çok muare feler yapılıyor. Faka, tabii muvak kat muare feler. ''Kony ada merke zden aldığım bir emir üzerin e diğer bir refik ile Ulukışla, Niğd~e, Araps on, Bur ve Eı gü bün um uru iaşesini teftişe çıktım. Ulukışla'yı hayali nde nasıl ta~ savvur edersi n? Tabii, cehen nem kövler inden 71 biri suretind e. Halbuki kaymakamı İzmirden tanıdığım bir arkadaş olan bu kazada geçirdiğim altı günümü z leziz hatıra1arla malamal dir. Şehirden şiimediferle bir saat uzakta, Toros eteklerin de üzüm fidanlari le kaplanmış ve kavak ağaçlannın gölgeler iyle yemyeşil duran bir vadide, berrak bir su kenannd a seecadel er üstüne uzanarak geçirdiğimiz bir köy gecesi unututm ayacak bir gecedir. Bir tarafta alevii bir ateş kenarmd a köylüler, kuzular pişiriyor . Bir taraftan ayranlar hazırlanıyor, biır taraftan berrak ve ateşin çaylar içiliyor; diğer taraftan ise malızun nargilekeşler,bir salkım iizümü ·~ g-urup ziyasma tutup tebessüm edenlerl e namütena.hi sözler teati ediyorla r. I-layyamım ressam Dulac tarafından tersim edilen levhaları tarzmda zevk şark üzre bir gece .. İşte~ bu akan saat içinde bazan böyle aitm tevakkufler oluyor. Bu mektubu Niğde' den yazıyo rum. Niğde de harap olmasına rağmen bana güzel bir şehircik hissini bıraktı. Bugün öğ leden sonra N~vşehir' e gidiyoru z. Niğde de dünyanın en güzel armutlarını ve en. rayihah elmalannı iştiha ile dişliyerek bu serseri ha~ 12 ı ' - yahn mahrum iyetlerin e teselli bulmağa çahş tık. "Konya' ya girdiğim günden beri me han ii Selçukiy e ile peyderp ey m uarefe pey da edi~ yorum. Bütün bu asarm banisi, üzerlerin deki kitabele re nazaran Sultan Alaaddin ' dir. Bu, ne büyük hükümdardır. Bu mebanid e görülen sade zarafete göre Selçukiy ierin derin bir tekamülü ikmal etmiş, hayat ve sanat hakkın da vakuran e kanaatla r sahibi olmuş bir kavim olduklan anlaşılıyor. Bu kadar velvelesiz, bu kadar teferruatı mübalağaldhaneden mü~ nezzeh bir sanat, bir şarkh kavm için badii taaccü.pt iir. Niğde' de Sultan Rüknetti n isminde birinin kızının türbesi var ki, bu türbede zerafeti, gördüğüm mezarın nisevi ve sade ınsanı, bu gibi asarın sahipler ine karşı şefakat ve muhabb etle dolduruy or. Selçukil erde emvatı mumyalaştırmak adetinin mevcut oldufrumı buralard a öğrendim. · Arkadaşlarım , Konya'y a yakın Aksaray kazasında bir çok Selçuk mumyası seyir etmişlerdir. Gideceği miz Ergüp kazasında da ben bir mumya goreceğimi zannediy orum. , 7 73 --~ "Aydın hakkında verdiğin malfimat, beni hüzn ile o güzel günlere irca etti. Kulübun· taraçasında Valse Orienta ri dinleyer ek, ruhlanmızm bir menbaı hatırata doğru akıp git-· tiği günler nerede? Sana, bir iylan aşk ifadesi tarzmda söz söyleme kten sıkıhyorum. Fa· kat, cidden, sensiz hayatm bir lezzetini an~ layamıyorum. Keşke, seni tammasaydım. Seni tanımakla ilk kardeş ruhu bu1muş oldum. Ondan, bu tanışmadan sonra ayrılmak ne elim. Bu sıralarda beni görürsen nadiren neşeli bulursun . Dalgm bir horoz gibi mahzu~ n um. (Benim horozla tavuklar yaşayor mu?) ( Tarihsiz ) "Refik, "Dört gece lzmi:r' de geçirdim ; iki gece de Manisa' da. İzmir' de ( okunamamıştır) misafıri oldum. Zaman oldukça iyi geçti. ZiyafeHer, davetler . Doktor Etem'in evinde bir çay içtim. Güze1, temiz bir aile. Çocukları hanı~ kulade dereced e sevimli. "Manisa 'dan Faik ve Saim selanı ederler. 74 Saim semizlemiş. Faik iyi, her zaman ki gibi iyi, neşeli,. zarif ve m un is. Tevfik biraz manen musta rip. Biraz zayıflamış. ( esbabı ına neviye den değil) Geldiğim günde n bir gün evelin e kadar, evinde güzel bir ınİsafiri varmış. Evde bir misafi r, karşıda bir muaşa ka. Sokak ta, . her adımda bir kızla bakış. t aatisi. Hasıh, bu çocuğu burad an alıp gene Ay dm' daki insanı yorma yan netice siz teşeb büsa.ta celbet meli. Geldiğim gece Dokto r Saim, beni, topçuların bir ziyafe tine götürdü~ Kırda 1 bağlarda içtik, yemek yedik. Benim çenem açıldı, Saim'i n çenesi açıldı. Karan böcek ve kurbağa sesler i lıkta, geç vakit, arasında, mükev kep sular içinde n Manis a'ya avdet ettik. Avdet imizde , yatma dan evel, gene bir başka ziyafet. içki alemi. Adabı Kadın, musik i neşeye vakıf ince adaml ar. ve ıraks. O gece bir hamının yaptığı arap raksını unutamayacağım. Gölge ve ziya içinde kırmızı yüzler in ve ateşin bakışların çemberi içinde ahenk darane evza ile kıvranan siyah saçlı ve karanf il çiçekl i bir zevk ve arzu müme ssilles inin raksı. Mama fi, seni temin ederim ki, sevims iz Aydın 'ı bana ta·· 75 mamerıı li unuttu ran henüz bir şeye tesadü f etmed im. İzmir'in askeri kazino suna gittim . Yeme k salonu gayet fena. Fakat, denize nazır olan diğer bir kahve salonu gayet güzeL Buray a, siz gelmiş olsaydınız Yirmi Bi~ rinci Kolor du dünyanın en güzel bir karargahı olacaktı. O yerde seni, diğer arkadaş lan ve beni tahayy iil ettim. O güzel denizi n karşısında seninl e ne güzel gülebi lecekt ik. Ve ne derin görüşebilecektik. Fakat:, maatte essüf, izmir'i n bir kol zabitanı akşam olur olmaz , ·muhte lif tarafia ra çekiliy or. Aydın çirkin ve mukassı bir şehir olmasaydı, buı sık! ve güzel hayahmzı vücud a getirem eyecektin iz. Aydm'ı yalnız bunun için sevme li. "Mani sa'nm fuka hayab berba t. Yemek Ierin kullamlması adimü limkan . Zabıtan ek.. meğı berba t. Ankar a, 33 - 7 - .9.'?3 "Sevg ili Refik , "Düln mektu bunu aldım ve derhal bir kartla cevap verdim . Fakat, sana anlatm ak iste. diğim şeyler için bir kart nedir? 76 "Bu dagmık dimağ ile yazmak istediğim şeylere bir insicam verebilm ek için mebahi~ si sırayle taakibe mecburu m. Havaya fırlatıl mış ve süratle mesafed en mesafey e giden bir taş gibi muntaza m düşünmek, sükfinla hissetmek ve teessüra t ve tefekkür ata bir nakşı muntaza m bahşedebilmek imkanlarını bu menhus mesleğe (iaşe müfettişliği) girdiğim günden beri kaybetti m. Menhus meslek, bu iki kelimem le bu bir ay zarfında, müfettişlik haklonda nasıl bir fikir peyda etmiş olduğumu sana anlatmış oldum. Nefretim o şekle vardı ki, dün Hayman a' dan, üç gün sefalet, yoksuzluk ve açhkla devam eden bir seyyahat ten sonra Ankara' ya avdetim de ilkişim Heyeti Teftişiye müdürün e bir mektup yazmak ve ondan ya lzmir hevalisin e naklimi veyahut istiyfamm kabulün ü talep etmek olmuştur. Buna, sevkı isyanla mecbur olmadığımı anlatmak üzere refikimin de ayni maalde, ayni metalibi havi bir mektup yazıp benimki yle gönderdiğini ilave edeyim. "Askerliğin güzelliğini ve o hayatın calibi gıpta bir şey olduğunu iddia edemezs em de 77 \i Aydın' da bıraktığım hayatın müfettişliğin i elli lirasiy le kabili telafi olmadığına emini m. Niyetim günd en güne daha kat'i oluyo r. Nerede o güzel , küçük ve harap evim? Nered e o porta kal ağaçlannın karan hk gecel erde neş rettiği kokul ar? Saba h, senin kahlk ahala nnla e-vin ansızın dolup , uykud an o gürül tülü ile uyandığıını ve Hüse yin'in tanzim ettiği oda· ya gidip orada karşı karşıya çay içtiğim sabahları hatırladıkça, ruhum , bir daha avdet etmey ecek saade tlerin acısıyla sı:ılayor. Nered esin Refik ? Senin harab tm biJe şimdi hatıramda güzel bir köşk te esirin i yapıyor. O köşkiin perisi hala gizli ziyare tlerin i yapııyor ı 1 ,,,\. 1 t. ı mu? €~ :Hey' eti Teftişiye müdü rüne yazdığım mekt up kati olduğu için 10-1 5 güne kadar ya askerliğe avdet ediyo rum ve yahut sizin tarafi ara müfettişliğe geliyo rum. Zha, başka :suret te bu mesle kte durnıakhğıma artık imkan yoktu r. Fakat , askerliğe avdet eders em, :gene size gelec ek .miyim? Buna imkan görmiyor um. Zira bir saade te avdet edildiği .zaman o saadetin ·ı~'.· 1· .ı ~\ .78 başka bir şeye inkilap ettiğini bittecr übe bilirim . Binaen a\eyh, askerliğe av d et edersem İs tan bul' da kalmak istiyeceğimi zanned iyorum . Paranın geldiğini bildiriy orsun. ve (oku n~ madı) parayı sevdiğimi nazarında ispat etti~ seviyorsam, onunla ğini yazıyorsun. Parayı bu rezalet lerden artık halas olabileceğimi ümit ettiğim için sevıyorum, Refik. H Ha.Tbiyr? J.Vezareti 34/6/8 "Sevgil i Refik, "Mektu bunu evelisi gün aldım. Hiç mes'ut olmadığım bir dakika da aldım. Mektub un biraz baştan savma yazılmış bir mektup tu. O malızun dakika mda mektub unun bu hali beni mütees sir etti. En aziz bir ruhun benden uzaklaşıyor olduğunu hissede r gibi oldum. "Mektu bun, rahat, mütevazin ve bir saadet havası içinde yazılmış olduğu hissediliyordu,. O me s' ut ve lakayt satırlar, ateşte bir demir parçası halinde yanan bir kalbin üzerine 79 serin daml alar gibi ses ve buha r uyandırarak düştüler. "Kalpağın hoşuna gitmeyeceğini biliy ordu m. Nede n gönderdiğimi de biliy orum . Beni m 1 \: bu husu sta fena ad almış olduğumu keşifte garip bir isabe tin var. Kalp ak hikay esini sorm a. Marnafi, senin onun hakkındaki serm zenişlerini alma dan onlar a hatırlatmışhrn. Ve bu rezil hediy eyi telafi için de hazulanmış tım. Hal ep' e giden bir efend iye en aLa bir kalpa k deris i ısmarladım. Yann öbür ğün gelec ektir . lVluhakkak, muhakkak bil ki, (kd) ' in, izdiv aç gece si aJa bir kalpa k altm da sak~ lanacaktır. "Tev fik, beni bura da neşesiz bulmuştu. Onun la, cidde n iyi günl er geçir medi k, ve kaba bati hep bana raci idi. Bu sıralarda hiç bir tesad üfün seni ·İstanbul' da bana misa fir etme mesi ni teme nni ediyo rum. Zira, o neşeli Haşim yerin e mahz un, mahz un ve dalgm bir Haşim bulun acak . Mam afi, Tevf ik bana fena bir oyun oynadı. Onun la gönd erme k üzere mufa ssal bir mekt up hazı:rlamışbm. Bir de o sonr a gelen kutuy u da ona vermiştim. An1a~ 00 şılmaz bir sebepten dolayı kahraman zabit 1, mektubu hediyeleri, hepsini İstanbul'da bıra·· kıp gitmiştir. O rnekhıp (yani sekiz sahifelik bir mektup ) hala çekmecem de duruyor. "Sen evleniyors un, öyle mi ? Sana ve bana hayh zaman karı aramıştım. Kendim için az kalsın buluyordu m. Hatta işin fiili mukaddi-· matma da girişiyorduk. Sonra, birden çekil-· dim. Zira, güzel olan kızın serveti yoktu . Hazreti Eyyup gibi züğürt bir kızla evlenme·· nin bir saadet olmayacağından emindim. Sana da bir tane bulmuştum. Fakat, gen, servet meselesi el çektirdi. Sana bulduğum kız, burada . . . . Bir zatm san saçlı, enfes bir kızı idi. Kız el'an mevcut. Fakat, artık, sen evleniyors un. "Bana mektup yazan elinin parmağında bir elmas yüzüğün parladığına nazaran zen·· gin bir çıftlik ağasının kızına konduğun an·· laşıhyor. Görüyorsu n ki, azizim Refik, dünyada kel olmak saadete mani değilmiş, Kellik, yalnız benim başımda beladır. "Hakikate n, ben, bu şerait dahilinde İstan·· bul' da evlenemiyeceğim. Beni sevenlerin hep·· 81 si güzel, fakat, züğürt. Sevdikleri min hepsi zengin,. fakat, bana lakayit. Hem zengin hem bana karşı tevecciihk ar kızlar ·. tanıyorum ki, maalesef çirkin. Hasılı içinden çnkılmaz bir iş. Sipariş kabil olsa, bana dmas yüzük gön · derecek bir kız bul mam istiyecekti m. Fakat bilmem, bu siparişe, sen ne dersin? Bu sıra· da şiddetle bir genç ve güzel bza aşıl.::ım . Fena bir aşk. (Fakat, mektubum un başlanğı cmda bahsettiğim hüznün buna taaHuku yok. O hüznün sebebini bir gün anlahnm.) Ma · mafi, bütün bu her gün değişen aşklara rağ men şiddetle evlenmek fikrindeyim . Kelim yakında tabii o hale gelecek ki, bir rnaşuka onu öpemiyece k, ancak onu ()pmeğ;e mahlküm bir zevce Öpebiieeek tir., - · 'dlrtWIIL!.~ Bu kitap, Ahmet Haşinı'in ölümünün yıl dönümü olan Haziran 4' e yetiştiriZebilmek için acele bas?.ldığından tertip yanlışları epeyce Olcurlarımızdan af dileyeolmuştur. çok rek aşağıda görüldü{jü üzere tashih ederiz.: Yanlış Haziran meklek havzv sonr ile Lion dul up sabahı. Sahife Satır 7 1 12 14 14 18 ]8 2 7 1l 25 25 22 25 gittini 32 7 19 u 34: ı gemirirken 43 8 sefehatı 47 22 cençlik ada'ya külliye en 56 16 21 5 4 açıyorum 30 şümediferle nu 67 72 Doğru Haziran 5 meslek havzu :;onra le Lo in bulup sabahı. acıyorum gittiğini bu kemirirken sefabati geçlik Ada'ya külliyen şümendiferle (Bu kitabın hasılatilye Ahmet Haşim' e bir mezar yaptırılması düşünülmüştü. Fakat, sonradan haber alındığına göre zavallı şaire hemşi ıresi tarafından mütevazı bir mezar yaptınımış tır. Onun için bu kitabm satışından toplanacak para, büyük sanatkarın en verimli saatlerinin geçtiği Güzel Sanatlar Akademyas1 bahçesine mermer ve tunçtan bir plak konmasi masrafma karşılık tutulacaktır.)