Dinsel Özgürlük Hakkında
Transkript
Dinsel Özgürlük Hakkında
1 EPİSKOPOS PAVLUS TANRI'NIN HİZMETKÂRLARININ HİZMETKÂRI KUTSAL KONSİL'İN PEDERLERİ İLE BİRLİKTE EBEDİ HATIRASINA DİNSEL KONULARDA SOSYAL VE SİVİL ÖZGÜRLÜK İÇİN KİŞİLERİN VE CEMAATLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ DIGNITATIS HUMANAE 7 ARALIK 1965 1. İnsan kişiliğinin haysiyet duygusu, günümüz insanının bilincinde etkisini daha derin olarak göstermektedir1 ve insanın, zorlamayla değil, ama sorumluluk duygusunun yönlendirmesiyle, kendi yargıları, hoşlandıkları ve özgür sorumluluk kullanarak hareket etme talebi, giderek artmaktadır. Bu talep, anayasal sınırlar içinde hükümetin güçlerinin sınırlarını koyarak, kişi ve derneklerin haklı özgürlüklerini ihlal etmeyecek biçimde yerine getirilmelidir. İnsan topluluğunun özgürlüğü için bu talep, esas olarak insan ruhuna uygun değerler arayışındadır. Bu, ilk etapta toplumda özgürce dinin uygulanması hakkındadır. Bu Vatikan Konsili, insan zihnindeki bu arzuları dikkatle not eder. Gerçek ve adaletle büyük ölçüde uyumlu olduğunu açıklaması için teşvik eder. Bu sonuç için, Kutsal gelenekleri ve Kilise’nin, eski olanlarla sürekli uyum içindeki yeni şeyleri ortaya çıkardığı hazinesi olan, Kilise doktrinini araştırır. İlk olarak, Konsil, kendisine hizmet etmeleri ve Mesih İsa’da kurtuluş ve kutsallık bulabilmeleri için, Tanrı’nın, kendisini insan soyuna tanıttığına inandığını, açıkça belirtir. Mesih İsa’nın, tüm insanlara duyurulması görevini verdiği bu tek gerçek dinin, Katolik ve Havarisel kilisede varolduğuna inanırız. Bu yüzden Havarilerine: "Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim." (Mt. 28: 19–20) demişti. Kendi payına her insan özellikle gerçeği aramak, Tanrı ve onun Kilisesi’nin ilgilendiği gerçeği aramak, kucaklamak ve ona sımsıkı tutunmak zorundadır. Yine bunun gibi, bu Vatikan Konsili, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve bağlayıcı gücünün uygulanmasının insan vicdanına ait olduğuna inancını beyan eder. Gerçeğin, sessizce ve kudretle bir kerede zihne girmesi gibi, gerçeği kendi gerçeğinin erdemi haricinde hiçbir şey dayatamaz. 1 Cf. John XXIII, encycl. "Pacem in Terris", April 11, 1963: AAS 55 (1963) p. 279; ibid., p. 265; Pius XII, radio message, Dec. 24, 1944: AAS 37 (1945), p. 14. 2 Bunu takiben, insanın, Tanrı’ya tapınmak için görevlerini yerine getirme gereksinimi olarak talep ettiği dinsel özgürlük, sivil toplumun zorlamasından bağımsız olarak gerçekleşmelidir. Bu nedenle, dinsel özgürlük insanın ve toplumun gerçek dine ve Mesih İsa’nın tek Kilisesi’ne yönelik ahlaki yükümlülükleri hakkındaki geleneksel Katolik doktrinini dokunmadan bırakır. Tüm bunların üzerinde ve ötesinde Konsil, insan şahsiyetinin dokunulmaz hakları ve toplumun yasal düzeni hakkında son papaların doktrinini geliştirmeyi amaçlar. DİN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDA GENEL KAVRAMLAR Din özgürlüğünün konusu ve temeli 2. Bu Vatikan Konsili, insan şahsının dinsel özgürlük hakkına sahip olduğunu beyan eder. Bu özgürlük, her insanın başka insan ya da grupların baskısından ya da her tür insani güçten bağımsız olarak özel ya da herkese açık, yalnızken ya da başkalarıyla beraberken, kimsenin hiçbir şekilde kendi inançlarına aykırı bir şekilde davranmaya zorlanamayacağını ifade eder. Dahası, Konsil, dinsel özgürlük hakkının insan şahsiyetinin en saygın temelinde, Tanrı kelamı aracılığıyla ve gerçeğin kendisi sayesinde tanındığını da beyan eder.2 İnsanın dinsel özgürlük hakkı, anayasadaki kanunlarla tanınmalı ve bir medeni hak olmalıdır. Mantık ve özgür iradenin bahşedildiği ve bu nedenle kişisel sorumluluk taşıma ayrıcalığına sahip olan insan, kendi haysiyetine uygun olarak, gerçeği ve özellikle de dini gerçeği aramak için, öncelikle doğal olarak harekete geçer ve ayrıca ahlaki olarak bunu yapmak yükümlülüğü ile bağlıdır. İnsan ayrıca, önce bilmek ve sonra da tüm yaşamını gerçeğin gerektirdiklerine uygun olarak düzenlemek için gerçeğe sımsıkı sarılmakla da yükümlüdür. İnsan psikolojik özgürlüğün yanı sıra, dış baskılardan bağımsız olmadıkça, bu görevleri kendi doğasıyla uyum içinde yerine getiremez. Bu nedenle dinsel özgürlük hakkı, kişinin öznel eğilimi içinde değil, fakat onun doğasında bulunur. Bunun yanında, bu dokunulmaz olma hakkı, gerçeği arayıp ona bağlanmak yükümlülüğünü yerine getirmeden yaşayanlar için bile varlığını sürdürmeye devam eder ve bu hakkın uygulanması engellenmez, sadece toplumsal düzeni gözetecek şekilde uygulanır. Dinsel özgürlük ve insanın Tanrı ile ilişkisi 3. Tanrı’nın bilgelik ve sevgi içinde yaratılan bir plan ile tüm evren ve insan topluluğunu, tüm yollarında düzenlediği, yönettiği ve hükmettiği noktadan; insan yaşamının en yüce normu olan, objektif ve evrensel, ebedi ilahi yasaya bakıldığında, konu çok daha yoğun bir ışık ile aydınlanır. İnsan, Tanrı tarafından, onun yasasına iştirak etmesi için yaratılmıştır. Bunun sonucuyla, takdir-i ilahinin hassas düzeni altında, değişmez gerçeği daha dolulukla kavrayabilir hale gelir. Kendisinin hakları ve vicdanının gerçek yargısı için tüm uygun araçlarla, dini konularda gerçeği aramak3 her insanın görevi ve hakkıdır. Elbette gerçek, insan haysiyetine ve onun sosyal doğasına uygun bir şekilde aranmalıdır. Sorgulama, insanların serbestçe ve gerçeği ararken birbirlerine yardımcı olmak üzere, 2 Cf. John XXIII, encycL "Pacem in Terris", April 11, 1963: AAS 55 (1963), pp. 260–261; Pius XII, radio message, Dec. 24, 1942: AAS 35 (1943), p. 19; Pius XI, encycl. "Mit Brennender Sorge", March 14, 1937: AAS 29 (1937), p. 160; Leo XIII, encycl. "Libertas Praestantissimum", June 20, 1888: Acts of Leo XIII 8 (1888), p. 237–238. 3 CF. S. TOMMASO, SUMMA THEOL., I-II, Q. 91, A. 1; Q. 93, A. 1-2. 3 keşfettikleri ya da keşfettiklerini düşündükleri gerçeği birbirlerine açıkladıkları kurslarda diyalog ya da iletişimle, öğretinin ya da talimatların yardımıyla yürütülecektir. Üstelik insan keşfettiği gerçeğe kendi rızası ile tutunur. Kişisel olarak insan, zihinsel olarak ve vicdan yoluyla, ilahi yasanın zorunluluğunu kavrayıp anlayabilir. İnsan tüm eylemlerinde, Tanrı’ya, sona ve yaşamın amacına gidebilecek şekilde vicdanını takip etmek zorundadır. Bunu takiben vicdanına aykırı bir tutum almaya zorlanmaz. Ne de, özellikle dini konularda vicdanına aykırı hareket etmeye zorlanabilir. Tabiatıyla dinin uygulanma gerekçesi, Tanrı’ya doğrudan yönelen yaşamının gidişatını düzenlerken her şeyden önce içte, gönüllü olarak ve özgür iradeyle ortaya çıkar. İnsan gücü tek başına, bu tür davranışları ne engelleyebilir, ne de talimat verebilir4. Yine de insanın sosyal doğası, kendi iç dinsel faaliyetlerinin dıştan da ifade edilmesini gerektirir: ki bu da dinsel olguları başkalarıyla paylaşması demektir: ve bu da toplum içinde dinini açıklaması anlamına gelir. Bu nedenle, toplum içinde dinin serbestçe yaşanması yasaklanıp, sadece toplumsal kuralların yerine getirilmesi durumunda, insan yaşamı için Tanrı tarafından kurulan mükemmel düzen ve insan şahsiyeti zarar görür. Bir başka görüş daha mevcuttur: Özel ve halka açık ve kişisel görüşün dışavurumu olan dinsel faaliyetler, dünyasal ve fani olan düzeni, doğası gereği aşarak, insanın yaşamını Tanrı’ya yöneltir. Bu nedenle hükümetler, vatandaşlarının dinsel yaşamlarını gerçekten dikkate almalıdır. Çünkü devletlerin görevi genelin refahı için koşulları sağlamaktır. Yine de dini faaliyetleri yönlendireceğini ya da engelleyeceğini varsaymak gücünün sınırlarını açıkça aşmak olur. Dini grupların özgürlüğü 4. Bireylerin kişisel hakkı olarak, dinsel konularda özgürlük ya da her tür dış etkiden uzak olmak, aynı zamanda toplum olarak bulunmak bir hak olarak tanınır. Dini cemaatler, hem insanın kendisi, hem de dinin sosyal yapısının bir gereğidir. Bu gruplarda, kamuoyunun haklı talepleri göz önünde bulundurulur, dini cemaatler özgürce kendilerini anlatırlar, kendi normlarına uygun olarak yönetilirler, halka açık ibadetlerle en Yüce Olan’ı yüceltirler, dini yaşam konusunda kendi üyelerine yardımcı olurlar, onları öğretilerle güçlendirirler, kendi dinsel ilkelerine göre düzenlenmiş bir yaşam amacıyla çeşitli topluluklara katılmalarını teşvik ederler. Dini cemaatlerin engellenmeme hakları da mevcuttur. Dini cemaatler, seçim, eğitim, randevu ve kendi görevlilerinin yönlendirilmesinde, dini amaçlarla bina yapımında ve uygun kaynakların yaratılması ve kullanımı konusunda dini yetkililerle ve yurtdışındaki cemaatlerle iletişimde olma konularında, gerek yasal ölçüler gerekse devletin yönetici kesimi tarafından engellenmeme hakkına sahiptirler. Dini cemaatler, kamu eğitimi ve kendi inançlarına sözlü ve yazılı olarak tanıklık etmekte engellenmeme hakkına da sahiptir. Bununla birlikte, dinsel inancın yayılmasında ve dinsel uygulamaları herkese tanıtırken özellikle yoksul ya da eğitimsiz kişilerle karşılaşıldığında, 4 Cf. John XXIII, encycl. "Pacem in Terris", April 11, 1963: AAS 55 (1963), p. 270; Paul VI, radio message, Dec. 22, 1964: AAS 57 (1965), pp. 181–182. 4 yüzkızartıcı ya da değersiz olabilecek bir baskı ya da zorlama havası taşıyor gibi görünen davranış durumlarından her zaman kaçınmaları gerekir. Böyle davranılan durumlarda birinin haklarının kötüye kullanımı ya da diğerlerinin hakkının gaspı olup olmadığı göz önünde tutulmalıdır. Buna ek olarak, din özgürlüğü ile beraber cemaat organizasyonlarının amaçladığı ve tüm insani aktivitelerin esinlediği, özgürce üstlendikleri doktrinlerinin özel değerlerini göstermeleri engellenemez. Son olarak insanın sosyal doğası ve dinin öznel yapısı, kendi dini duyarlılıklarının etkisi altında özgürce toplantılara katılma, eğitsel, kültürel yardımlaşma ve sosyal organizasyon kurma hakkının temelini destekler. Ailede dinsel özgürlük 5. Kendi özgül haklarına sahip bir topluluk olan aile, ebeveynlerin rehberliği altında kendi içinde, dini yaşamı özgürce yaşama hakkına sahiptir. Ebeveynler, kendi dinsel inanışlarına uygun olarak çocuklarının alacağı dini eğitimi belirleme hakkına sahiptirl. Buna benzer olarak hükümet, ebeveynlerin gerçekten özgürce okul ve diğer eğitim biçimlerini seçme özgürlüklerini tanımalı ve seçme özgürlüğünü doğrudan ya da dolaylı olarak ebeveynlerin üzerine haksız yükler yükleyecek bir gerekçe haline getirmemelidir. Bunun yanı sıra, çocuklar kendi inançlarına aykırı ders ya da eğitim almaya zorlandıklarında ya da tüm dinsel eğitimin dışlandığı bir eğitime zorlandıklarında, ebeveynlerin yukarıda anlatılan bu hakkı ihlal edilmiş olur. Dinsel özgürlüğün iyileştirilmesi 6. Toplumun genel refahı, kesin ölçütlerin yerine gelişiyle ve elbette görece kolaylıkla, insanın ölçütlerin belli kusursuzluğa ulaşmalarını başarma olasılığından hoşlandığı sosyal koşulların bütününden ibaret olduğu için, esas olarak bireylerin haklarının korunmasından ve kişilerin görevlerini yerine getirilmesinden müteşekkildir.5 Dinsel özgürlük haklarının korunması, tüm vatandaşların, sosyal grupların, hükümetin, kilisenin ve diğer dinsel cemaatlerin üzerine düşen bir konu olduğundan, tüm toplumun iyiliği için ve her birinin yararına olacak şekilde görev yerine getirilir. İnsan haklarının bozulmadan korunması ve teşvik edilmesi, hükümetlerin temel görevleri arasında yer alır6. Bu nedenle devlet, bütün vatandaşlarının din özgürlüğünü adil yasalar ve diğer hususlarla beraber korumayı kabul eder. Devletler, insanların kendi dinsel haklarını gerçekten yaşayabilmeleri ve dinsel görevlerini yerine getirebilmeleri ve başlangıcı, insanın Tanrı’ya ve onun kutsal iradesine bağlılıkta bulunan barış ve adaletin ahlaki nitelikleriyle uyumlu bir toplum düzeni için, dinsel yaşamı canlandıracak uygun koşulları yaratmaya yardım edeceklerdir. 7 Halk arasında bulunan farklı uygulamalar açısından, toplumun anayasal düzeninde bir dini topluluğa özel kamu kabulü verildiğinde, bütün vatandaşların ve dinsel toplulukların dinsel özgürlüğünün tanınması ve uygulamada etkinleştirilmesi aynı zamanda zorunludur. 5 Cf. John XXIII, encycl. "Mater et Magistra", May 15, 1961: AAS 53 (1961), p. 417; idem, encycl. "Pacem in Terris", April 11, 1963: AAS 55 (1963), p. 273. 6 Cf. John XXIII, encycl. "Pacem in Terris", April 11, 1963: AAS 55 (1963), pp. 273–274; Pius XII, radio message, June 1 1941: AAS 33 (1941), p. 200. 7 Cf. Leo XIII, encycl. "Immortale Dei", Nov. 1, 1885: AAS 18 (1885) p. 161. 5 Son olarak, devlet, toplumun refahının temel unsuru olan ve dini gerekçelerle gizli ya da açık asla bozulmaması gereken bir kural olarak vatandaşların yasa karşısındaki eşitliklerini gözetmeli ve vatandaşlar arasında ayrımcılık yapmamalıdır. Bunu takiben, devlet vatandaşlarına zor kullanarak, korkutarak ya da başka yollarla bir dini kabul etmeyi ya da o dini reddetmeyi ya da bir dini topluluğa katılmayı ya da o topluluktan ayrılmayı yasaklarsa bir yanlış yapılmış olur. Hepsinin üstünde, kişilere ve milletler ailesine ya da tüm insanlık veya ülkenin bir bölümünde ya da belirli bir cemaatte, dinin baskı altına alınması ya da yıkılmasına yönelik bir kuvvet uygulandığında, bu durum Tanrı’nın isteğine ve onların kutsal haklarına karşı bir yıkımdır. Dinsel Özgürlüğün sınırı 7. Din özgürlüğü hakkı, insan toplumunda yerine getirilir: Bu nedenle, bunun yerine getirilmesi belirli düzenleyici normlara tabidir. Kişisel ve toplumsal sorumlukların tüm ahlaki ilkeleri, tüm özgürlüklerin gerçekleşmesinde göz önünde tutulmalıdır. Tek tek bireylerin ve sosyal grupların haklarının uygulanmasında, herkesin yararına olacak şekilde hem başkalarının hakları hem de başkalarına karşı görevleri ile herkes ahlaki yasalara uymakla yükümlüdür. İnsan, arkadaşlarına karşı adalet ve medeniyetle davranmalıdır. Dahası, toplum kendisini din özgürlüğü bahanesiye yapılan tacizlere karşı savunma hakkına da sahiptir. Bu korumayı sağlamak, devletin özel görevidir. Yine de devlet partizanlığa karşı keyfi bir şekilde ya da haksız bir ruhla davranmayacaktır. Tutumu objektif ahlaki düzenlemeye uygun bir şekilde, hukuk normları tarafından denetlenecektir. Bu normlar, tüm vatandaşların haklarının etkin güvenliği için ve hakların çatışmasının barışçıl düzenlenmesi için oluşan ihtiyaçtan, ayrıca insanın iyi bir düzen ve gerçek adalet içinde yaşamasından kaynaklanan gerçek toplumsal huzurun yeterince oluşması ve son olarak toplum ahlakının uygun biçimde korunması için ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştır. Bunlar, toplum düzeni anlamına gelen toplumsal refahın temel unsurlarını oluşturur. Bunun dışında, toplumun yöntemleri, tam kapsamlı özgürlük kullanımı olacaktır. Bu da, olabildiğince insanın özgürlüğüne saygı gösterilmesi ve gerekli olmadıkça kısıtlanmaması demektir. Özgürlüğün uygulanması için eğitim 8. Çağımızda insanlar pek çok faktörün etkisiyle özgürce davranma ve sorumluluk taşıma hakkından mahrum kalma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Diğer yandan, otoriteye boyun eğmeyi reddetme ve itaat görevini hafifletme bahanesiyle özgürlük sözcüğünü kullanma eğilimi taşıyan kişi sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Vatikan Konsili, bu noktada herkesi, özellikle insanı biçimlendirmek, diğer yandan ahlak düzenine saygılı ve yasal otoriteye itaatkâr ve öte yandan gerçek insan özgürlüğünü seven, başka bir deyişle kendi yargıları üzerine ve gerçeğin ışığında karar verecek ve eylemlerini sorumluluk duygusuyla yönetebilecek ve doğru ve adil olan için uğraşacak ve ortaklaşa çalışmalarda başkalarına katılmayı daima isteyecek insanlar yetiştirmek için en iyisini yapmak üzere başkalarını eğitme görevini üstlenenleri uyarır. Bu nedenle dinsel özgürlük, insanın toplum yaşamında görevlerini yerine getirirken, çok büyük bir sorumlulukla hareket etmesi demek olan bu farklı amaca ve hedefe, sahip olmalıdır. 6 II. İLAHİ VAHİY’İN IŞIĞINDA DİNSEL ÖZGÜRLÜK Dinsel özgürlük doktrini köklerini İlahi Vahiy’den alır 9. Bu Vatikan Konsili’nin insanın dinsel özgürlük hakkı üzerine bildirisi, insan aklının, yüzlerce yıllık deneyimleri sayesinde, tam olarak kavrayabildiği gereklilikler neticesinde, kişinin haysiyeti üzerine kuruludur. Üstelik bu doktrin, kökenini ilahi vahiyden alır ve bu nedenle Hristiyanlar buna daha bilinçle saygı göstermekle yükümlüdür. Vahiy, dinsel konularda insanların dış zorlamalardan bağışık olma hakkı konusundaki pek çok sözü aslında onaylamaz. Yine de bu durum insan şahsının saygınlığında tam boyutunu ortaya çıkarır. Mesih İsa’nın, Tanrı Sözüne inananıp görevini yerine getirerek özgürlüğü göstermesi bize bir kanıt sunar. Böyle bir Efendi’nin öğrencilerinin ruhunda bunu benimsemesi ve sürekli izlemesi için bir ders verir. Dinsel özgürlüğün esas alındığı bu bildirideki doktrinin genel ilkeleri üzerine, böylelikle daha aydınlık bir ışık tutulmuş olur. Özellikle toplumda dinsel özgürlük, Hristiyan imanının davranış özgürlüğüyle tamamen uyumludur. İman eyleminde özgürlük 10. Katolik doktrininin ana ilkelerinden biri, insanın Tanrı’ya imanda yanıtının tamamen özgür olmasıdır: Bu nedenle hiç kimse kendi isteğine aykırı olarak Hristiyan inancını benimsemeye zorlanamaz8. Bu doktrin, Tanrı Sözünü içinde taşır ve ısrarla Kilise Babaları tarafından duyurulur9. İman etme eylemi, doğası itibariyle özgür bir eylemdir. Kurtarıcı Mesih İsa tarafından ve Mesih İsa sayesinde kurtarılan insan, Tanrı tarafından evlat olmaya çağrılıdır10 Peder kendisini açınlamadıkça, kişi Tanrı’ya bağlılığını sunamaz; Peder’in kendisini cezb etmesiyle11, bilinçli ve imanın özgür kabuluyle, kendisini Tanrı’ya sunar. Bu nedenle dinsel konularda insanlara baskı uygulanmasının insanlar tarafından reddedilmesi, tamamen imanın doğasıyla uyumludur. Sonuç olarak, dinsel özgürlük ilkesi, insanların engelleme olmaksızın Hristiyan imanına çağrılmasına, onu kendi özgür iradeleriyle benimsemelerine ve hayatlarının her noktasında onu etkin bir biçimde açıklamalarına hiç de az olmayacak bir katkıda bulunmaktadır. Mesih İsa’nın ve Havarilerinin davranış biçimi 11. Tanrı insanı kendisine ruhta ve gerçekte hizmet etmeye çağırmıştır. Bu nedenle bu çağrıya cevap vermek için vicdanen bağlı ama herhangi bir zorlama altında değildir. Tanrı, kendi kararlarını verebilecek ve özgürlükten hoşlanacak şekilde yarattığı insanın şahsi haysiyetine karşı saygılıdır. Bu gerçek, Tanrı’nın kendisini ve insanla yaptığı yolu gösterdiği Mesih 8 Cf. CIC, c. 1351; Pius XII, allocution to prelate auditors and other officials and administrators of the tribune of the Holy Roman Rota, Oct. 6, 1946: AAS 38 (1946), p. 394; idem. Encycl Mystici Corporis", June 29, 1943: AAS (1943) p. 243. 9 Cf. Lactantius "Divinarum Institutionum", Book V, 19: CSEL 19, pp. 463–464, 465: PL 6, 614 and 616 (ch. 20); St. Ambrose, "Epistola ad Valentianum Imp.", Letter 21: PL 16, 1005; St. Augustine, "Contra Litteras Petiliani", Book II, ch. 83: CSEL 52 p. 112: PL 43, 315; cf. C. 23, q. 5, c. 33, (ed. Friedberg, col. 939); idem, Letter 23: PL 33, 98, idem, Letter 34: PL 33, 132; idem, Letter 35: PL 33, 135; St. Gregory the Great, "Epistola ad Virgilium et Theodorum Episcopos Massiliae Galliarum, Register of Letters I, 45: MGH Ep. 1, p. 72: PL 77, 510–511 (Book I, ep. 47); idem, "Epistola ad Johannem Episcopum Constantinopolitanum", Register of Letters, III, 52: MGH Letter 1, p. 210: PL 77, 649 (Book III, Letter 53); cf. D. 45, c. 1 (ed. Friedberg, col 160); Council of Toledo IV, c. 57: Mansi 10, 633; cf. D. 45, c. 5 (ed. Friedberg, col. 161–162); Clement III: X., V, 6, 9: ed. Friedberg, col. 774; Innocent III, "Epistola ad Arelatensem Archiepiscopum", X., III, 42, 3: Friedberg, col. 646. 10 Cf. Eph. 1, 5. 11 Cf. John 6, 44 7 İsa’da, en yüksek derecede ortaya çıkar. Mesih İsa, öncelikle bizim Efendimiz ve Rabbimiz’dir 12ve aynı zamanda yumuşak huylu ve alçakgönüllüdür13. Öğrencilerini çağırırken ve eğitirken sabırlıydı 14. Öğretisini aydınlatmak ve gerçeği kurmak için mucizeler yaptı, fakat amacı kendisini dinleyenlerde imanı yükseltmek ve onların imanını güçlendirmekti, onların üzerinde zorlama yaratmak değil15. Kendisini dinleyip de iman etmeyenleri, gerçekten de kınamadı; fakat yargı gününün beklentisinde cezasını Tanrı’ya bıraktı16. Havarilerini dünyaya gönderdiğinde, onlara şöyle dedi: “İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek.” (Mk. 16,16). Fakat o Kendisi, buğdayların arasında büyüyen delicelerin, hasat gününe dek – ki o gün, gelecek olan dünyanın sonunu temsil etmektedir – büyümeye bırakılmasını emreder17. Baskıyla yöneten politik bir Mesih olmayı reddetti18. Kendisini “Hizmet etmek ve pek çokları uğruna yaşamını vermek üzere” gelen İnsan Oğlu olarak adlandırmayı tercih etti (Mk. 10,45). Kendisini, “Ezilmiş kamışı kırmayacak, Tüten fitili söndürmeyecek” olan Tanrı’nın kusursuz hizmetkârı olarak gösterdi 19 . (Mt. 12,20). Sezar’ın hakkının Sezar’a verilmesini söylerken, devletin gücünü ve haklarını biliyordu: Fakat asla ihlal edilmemesi gereken en üstün hakkın Tanrı’nın olduğu konusunda da açıkça uyarıyordu: "Öyleyse Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını Tanrı'ya verin " (Mt. 22,21). Sonunda, Haç üzerinde kurtarışını tamamladığında, insanın kurtuluşunu ve gerçek özgürlüğünü de sağlarken kendi vahyini tamamına erdirdi. Çünkü gerçeğe tanıklık etti20, fakat konuştuğu kişilere gerçeği zor kullanarak dayatmayı reddetti. O’nun yasası güç kullanmaz, iddiasını savunur21. O, gerçeğe tanıklık etmek ve gerçeği işitmek yoluyla kuruldu ve Mesih’in üzerine gerildiği haçta, tüm insanları kendisine çektiği sevgi sayesinde egemenliğini genişletti22. Kelam tarafından ve Mesih İsa’nın örneğine göre öğretilmiş Havariler aynı yolu izlediler. Kilise’nin başlangıcından beri, Mesih İsa’nın öğrencileri, insanların Rab olan Mesih İsa’ya iman etmeleri için gayret gösterdiler; zorlama ya da İncil’e aykırı yönemler kullanarak değil, hepsinin üzerinde olan Tanrı Sözü’nün gücü ile bunu yaptılar23. Sebatla Kurtarıcımız Tanrı’nın tüm planını duyurdular, "O bütün insanların kurtulup gerçeğin bilincine erişmesini ister." (1 Tim. 2,4). Aynı zamanda, yanlış yapmış olsalar da zayıf olanlara saygı gösterdiler ve bu nedenle "Böylece her birimiz kendi adına Tanrı'ya hesap verecektir" Sözünü yerine getirdiler (Rom. 14,12)24, ve bu nedenle herkes kendi vicdanına itaat etmekle yükümlüdür. Mesih İsa’nın kendisi gibi, Havariler de durmaksızın Tanrı’nın hakikatine tanıklık etmeyi sürdürdüler ve tam anlamıyla yüreklilik göstererek insanların ve onların yöneticileri önünde "Tanrı'nın sözünü cesaretle duyurdular." (Ha. İşl. 4,31)25. Onlar sağlam bir inanç ile gerçekten iman eden herkesin kurtuluşu için, İncil'in, Tanrı’nın gücü olduğuna 12 Cf. John 13, 13. Cf. Matt. 11, 29. 14 Cf. Matt. 11, 28–30; John 6, 67–68. 15 Cf. Matt. 9, 28–29; Mark 9, 23–24; 6, 5–6; Paul VI, encycl. "Ecclesiam Suam", Aug. 6, 1964, AAS 56 (1964), pp. 642–643. 16 Cf. Matt. 11, 20–24; Rom. 12, 19–20; 2 Thess. 1, 8. 17 Cf. Matt. 13, 30 and 40–42. 18 Cf. Matt. 4, 8–10; John 6, 15. 19 Cf. Is. 42, 1–4. 20 John 18, 37. 21 Matt. 26,51–53; John 18,36. 22 Cf. John 12,32. 23 Cf. 1 Cor. 2,3–5; 1 Thess. 2, 3–5. 24 Cf. Rom. 14, 1–23; 1 Cor. 8, 9–13; 10, 23–33. 25 CF. Rom. 14, 1–23; 1 Cor. 8, 9–13; 10, 23–33. 13 8 kavramıştır26." Bedenin bütün silahlarını" reddettikleri için 27 Mesih’in nezaket ve saygıdeğerlik örneğini izlediler ve tam bir sadakatle Tanrı Sözü’nü duyurdular28 ve insanları Mesih İsa’ya imana ve O’nun hizmetine götürmeye yetecek olan,Tanrı’ya karşı gelen tüm güçleri yıkmaya muktedir, ilahi bir gücün, bu dünyanın kendisinde bulunduğunu ilan ettiler29. Öğreten kişiler olarak Havariler de sivil otoritenin yasallığını biliyorlardı. “Tanrı’dan başka bir güç olmadığı için”, Havari öğretir ve bundan sonra buyurur: “Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun. Yönetime karşı direnen, Tanrı buyruğuna karşı gelmiş olur.” (Rom.13,1– 5)30.Üstelik aynı zamanda, Tanrı’nın kutsal isteğine karşı durmakta ısrarlı olan yönetim güçlerine karşı konuşmakta tereddüt de etmezler: “İnsanlardan çok, Tanrı'nın sözünü dinlemek gerek.”(Ha. İşl.5,29)31. Bu, çağlar boyunca tüm yeryüzünde şehitlerin ve diğer inananların yürümüş olduğu yoldur. Kilise Mesih İsa’nın ve Havarilerinin izlerini takip eder 12. Kilise bu nedenle dinsel özgürlük ilkelerini tanıyıp desteklediği zaman, insan saygınlığına uygun şekilde ve ilahi vahiyle uyum içinde olarak İncil’in gerçeğine bağlı kalıp, Mesih İsa’nın ve havarilerin yolunu izler. Çağlar boyunca Kilise, Rab’binden ve havarilerden aldığı doktrini korumuş ve aktarmıştır. Tanrı halkının yaşamında insanlık tarihinin iniş çıkışlarında kendi hacılık yolunu yaparken, İncil’in ruhuna uygun olmayan hatta ona tamamen zıt davranışların ortaya çıktığı zor dönemler olmuştur. Yine de kimsenin iman etmeye zorlanamayacağı Kilise’nin doktrini, daima sağlam olarak kalmıştır. Bu nedenle İncil’in mayası, insan zihninde uzun süre sessizce işlemeye devam etti, ve zamanın koşullarına göre insanın haysiyetinin daha da farkına varmasıyla gerçek büyüklüğü ortaya çıktı ve toplumda insanın her türlü dini konuda baskıdan uzak tutulmasına yönelik inanç daha da güçlendi. Kilise’nin özgürlüğü 13. Kilisenin ve ba geçici şehrin iyiliğini isteyenler arasında bu nedenle her zaman ve her yerde özgürlüğü güvende tutmak ve her türlü zarara karşı savunmak elbette her şeyden önce gelir. Yani Kilise, insanın kurtuluşu için özen gösterdiği özgürlüğün her türünden memnuniyet duymalıdır32. Bu kutsal bir özgürlüktür, çünkü sadece Tanrı’nın kendi Oğlu, ona bağışlanan bu özgürlük sayesinde, Kilise’yi kanıyla satın almıştır. Gerçekte, bu özgürlüğe karşı hareket etmenin Tanrı’nın isteğine karşı gelmek oluşu, Kilise’nin zenginliğidir. Kilise’nin özgürlüğü, Kilise ile hükümet ve tüm toplum düzeni arasındaki ilişkileri ilgilendiren temel ilkedir. İnsan toplumunda ve yönetim bakımından ruhsal otorite olarak Kilise, ilahi görevi nedeniyle, özelliği bakımından Rab Mesih İsa tarafından kuruluşuna dayanan, kendisi için tüm dünyaya gidip tüm yaratılışa İncil’i ilan etmek yükümlülüğü olan özgürlüğü talep eder33. Kilise aynı 26 Cf. Eph. 6, 19–20. Cf. Eph. 6, 19–20. 28 Cf. Eph. 6, 11–17. 29 Cf. 2 Cor. 10, 3–5. 30 Cf. 1 Pet. 2, 13–17. 31 Cf. Acts 4, 19–20. 32 Cf. Leo XIII, letter "Officio Sanctissimo", Dec. 22 1887: AAS 20 (1887), p. 269; idem, letter "Ex Litteris", April 7 1887: AAS 19 (1886), p. 465. 33 Mark 16, 15; Matt. 28:18–20, Pius XII, encycl. "Summi Pontificatus", Oct. 20, 1939, AAS 31 (1939). pp. 445–446. 27 9 zamanda insan toplumu için Hristiyan inancının prensipleriyle uyum içinde bulunan bir toplumda yaşama hakkı olarak kendi karakterinde kendisi için özgürlüğü, talep eder34 Bunu takiben, dinsel özgürlük prensiplerinin olduğu yerde, sadece sözel beyan ya da yasal düzenlemeler değil, uygun ve uygulanabilir uygulamalar olduğunda Kilise, haklarının sağlam konumunu elde etmeyi başarmış olduğu gibi, ilahi görevinin tamamlanması için gereken bağımsızlığa da kavuşmuş olur. Bu bağımsızlık tam olarak toplumda olması talep edilen Kilise otoritesidir35. Aynı zamanda Hrıstiyan inancı, tüm insanlarla birlik içinde insanların yaşamlarını kendi vicdanlarına uygun olarak yaşamalarının engellenmemesi için sosyal hakları kazanır. Bu nedenle Kilise’nin özgürlüğü ile insan hakkı olarak tanınan din özgürlüğü ve cemaatler ve anayasal kanunların yaptırımları arasında bir uyum mevcuttur. Kilisenin görevi 14. “ Tüm milletlere öğretin” , (Matt. 28,19–20), İlahi buyruğuna sadakat göstermek üzere Katolik Kilisesi “Rab'bin sözü hızla yayılıp yüceltilsin diye.” (2. Sel. 3,1) Telaş ve endişe taşır. Bu nedenle Kilise ciddiyetle evlatlarına “Her şeyden önce… O bütün insanların kurtulup gerçeğin bilincine erişmesini istediğinden… Kurtarıcımız Tanrı’yı hoşnut ettiği ve böyle yapmak iyi olduğu için bütün insanlar için dilekler, dualar, yakarışlar ve şükürler sunulması” (1. Tim. 2, 1–4) için yalvarır. Kendi vicdanlarının terbiyesiyle, Hristiyan inancı, Kilise’nin kutsal ve kesin doktrinine dikkatle riayet etmelidir36. Çünkü Kilise, Mesih İsa’nın isteği sayesinde gerçeğin öğreticisidir. Mesih’in kendisi olan gerçeği ve insan doğasının kendisine bulunan ahlaki düzenin ilkelerini kendi otoritesiyle öğretmek ve bunları anlatmak, Kilise’nin yükümlülüğüdür. Üstelik Hristiyanların güvenle yaşamın ışığını yayma amacı 37 “Kutsal Ruh ve içten sevgide; gerçeğin ilanında“ (2 Kor. 6,6–7), ve kanlarını bu uğurda dökecek havarisel cesaretle, dışarıda olanlara karşı bilgelikle yürümesine izin verir. Havari, Öğretmeni Mesih’e karşı her şeyden çok -anlaşıldığı üzere- onu İncil’in ruhuna aykırı yöntemlere başvurmadan, ondan aldıkları gerçeği tam olarak anlamak, imanla onu ilan etmek, gayretle onu savunmak, olan ciddi bir görevin sorumluluğuyla yükümlüdür. Aynı zamanda Mesih’in sevgisi, onu hata yapanları ya da iman hakkında cahil olanları sevmeye, ihtiyatlı olmaya ve sabır göstermeye yöneltir38. Tüm bunlar Hristiyanların Mesih İsa’ya karşı yükümlülükleri olarak alınabilir: Hayat sözü, insanların hakları ve özgürce kabul edip imanlarını açıklamaya davet edildikleri, Tanrı’nın Mesih İsa sayesinde bahşettiği lütuf ilan edilmelidir. SONUÇ 15. Gerçekte, günümüz insanları kendi dinlerini özel olarak ve toplum içinde özgürce açıklayabilmeyi istemektedir. Gerçekten dinsel özgürlük, pek çok anayasada insan hakkı 34 Pius XI, letter "Firmissiman Constantiam", March 28, 1937, AAS 29 (1937), p. 196. Pius XII, allocution, "Ci Riesce", Dec. 6, 1953, AAS 45 (1953), p. 802. 36 Pius XII, radio message, March 23, 1952, AAS 44 (1952) pp. 270–278. 37 Acts 4, 29. 38 John XXIII, encycl. "Pacem in Terris", April 11, 1963:AAS 55 (1963), pp. 299–300. 35 10 olarak beyan edilmiştir ve uluslar arası belgelerde ciddiyetle tanınmıştır39. Yine de anayasal yapıda din ibadeti özgürlüğünü kabul etmiş olmasına rağmen hükümet güçlerinin, vatandaşlarının dini inancını açıklamaktan caydırmaya yönelik çabaları ve hayatı dini cemaatler için zor ve tehlikeli hale getirmeleri durumu vardır. Bu Konsil zamanımız işaretlerinden olan bu iki olgudan birincisini sevinçle tebrik ediyor. Üzüntüyle, diğerini kınayıp hayıflanıyor. Bu Konsil, Katoliklere öğüt vermekte ve tüm diğer insanlara yalvarmakta, özellikle insan topluluklarının içinde bulunduğu günümüz koşullarında son derece dikkatle dinsel özgürlüğe ne derece gereksinim olduğunu göz önünde tutmaktadır. Bütün uluslar, daha yakın bir birlik için toplanıyor. Farklı kültürler ve dinlerden insanlar daha yakın bir ilişki için bir arada bulunuyor. Her insanın sahip olduğu kişisel sorumluluk bilincinde bir artış mevcuttur. Bu, açık bir durumdur. Bu nedenle, barış ve uyum içinde bir ilişkinin kurulabilmesi ve insanlığın bütünü içinde muhafaza edilebilmesi, inanç özgürlüğünün etkin anayasal garanti ile teşvik edilmesi ve büyük bir sorumluluk duygusuyla saygı gösterilmesi, insanın toplumda dinsel yaşamını özgürce sürdürmesi hakkı gereklidir. Her şeyi veren Peder Allah, toplumda dinsel özgürlük ilkelerinin dikkatle yerine getirilmesi sayesinde, Mesih’in lütfu ve Kutsal Ruh’un kudreti ile yüce ve son bulmayan “Tanrı’nın evlatlarının şanlı özgürlüğü”nü (Rom. 8,21) bahşetsin. 7 aralık 1965 Bu Kararnamede ortaya konmuş olan konuların her biri ve hepsi Konsil’deki Pederler tarafından olumlu olarak oylanmıştır. Mesih İsa tarafından havarisel yetki verilen ve Pederlerle birlik içinde olan bizler bunları Kutsal Ruh’ta onaylıyor, karar alıyor ve tesis ediyoruz ve Tanrı’nın şanı için ilan edilmesini buyuruyoruz. Roma, San Pietro 7 aralık 1965. Ben Pavlus, Katolik Kilisesi Episkoposu 39 JOHN XXIII, ENCYCL. "Pacem in Terris", APRİL 11, 1963:AAS 55 (1963) PP. 295–296.
Benzer belgeler
episkopos pavlus tanrı`nın hizmetkârlarının
özgürlük, Hristiyan imanının davranış özgürlüğüyle tamamen uyumludur.
İman eyleminde özgürlük
10. Katolik doktrininin ana ilkelerinden biri, insanın Tanrı’ya imanda yanıtının tamamen
özgür olmasıdı...