the PDF file - Theofilos Din Eğitim Merkezi
Transkript
the PDF file - Theofilos Din Eğitim Merkezi
1 Kilisemizin Sevgili Cemaati, Çok iyi hatırladığınız gibi, bu Pazar 3 Haziran, Sevgili Episkoposumuz Mons. Padovese‟nin ölümünün ikinci yıl dönümüdür. Onu tanıyanlar ve onunla birlikte yaşayanlar ne kadar iyi bir insan ve bir Hristiyan olduğunu görüp tecrübe ettiler. Tam bu münasebet için bize yazdığı ilk mektubunun bazı parçalarını size iletmek istiyorum. Episkoposumuzun seneler önce yazdığı bu cümleler bizi düşünmeye ve hayatımızda daha dürüst, kararlı ve umutlu yaşamaya bir çağrıdır. Esenlikle kalın. Şehitlerin imanı bizim için bir örnek olsun. Saygılarımla, John Sevgili kardeşlerim, Hepinizi tüm kalbimle selamlıyorum.… hepinizi her gün dualarımda hatırlıyorum… Eski Hıristiyan geleneğine sahip ülkeler arasında Türkiye’deki kadar iman şehidimiz yok. Üstüne bastığımız bu kutsal topraklar Mesih için yaşayan ve onu inkâr etmeyen şehitlerin kanıyla yıkanmıştır. M.S. 170 yılında yaşamış “Seconda” adlı bir Hıristiyan kadın, inancını inkâr etmesini isteyenlere şöyle cevap veriyordu: “olduğum kişi olmak istiyorum, Hıristiyan’ım ve öyle kalıyorum.” Sevgili kardeşlerim, kimse bize imanınız için şehit olun demez ama imanımıza tanıklık etmek görevimizdir. Hepinizi, bir Hıristiyan’ın nasıl yaşaması gerektiğini daha iyi bilmek ve öğrenmek için, Türkiye’de yaşayan ilk Hıristiyanlar için yazılmış Aziz Petrus’un Birinci mektubunu okumaya davet ediyorum. Hıristiyan kimliğimize göre yaşamanın ülkemizde kolay olmadığını biliyoruz. Çevremizdeki ortam bize şartlandırıyor: bazen toplumun tepkisinden korktuğumuz için kimliğimizi açıklamaktan çekiniyoruz. Ayrıca dünyada, bütün dinlerin aynı olduğu fikri de yayılmaya başladı. Fakat gerçeği söylemek gerekirse, Hıristiyan inancı Allah’ın varlığına değil de, İsa’nın bize açıkladığı ve gösterdiği Allah’ın gerçek yüzüne inanmaktır. Hıristiyan inancının merkezi Mesih’tir. Her ne kadar da O’ndan uzaklaşırsak Mesih Baba’nın bizi aradığını ve sevdiğini söyler, Hıristiyanların inancının bu kadar sağlam olmasının sebebi iyi bir doktrine sahip olmaları değil Mesih İsa’ya olan inançlarıdır. …Vaftizde bize verilen bu kimliğin beslenmesi, büyümesi ve korunması gerekiyor. Eski bir Hıristiyan yazarın söylediği gibi: “Hıristiyan doğmuyoruz, Hıristiyan oluyoruz!”… Görevimiz diğerlerini Hıristiyan yapmak değil, sadece Hıristiyan olmanın ne kadar güzel olduğuna tanıklık etmektir. Sözlerimizle değil, hayatımızla konuşmalıyız. Bilgili birinin söylediği gibi “insanlar kulaklarına değil, gözlerine inanıyorlar”. Vaftizle Hıristiyan olduğumuz ne kadar doğru ise, Efkaristiya ile de iyi bir Hıristiyan yaşantımızın doğru olduğu ortadadır. Bu nedenle Pazar Ayinlerine katılımın daha iyi olması için hepinizi davet ediyorum. III. asırda yaşayan bazı Afrikalı şehitler, Pazar günü Ayin’ine katılarak Hıristiyan olduklarının ve imanlarının tanıklığını verdiler. Kendilerini ölüme mahkûm edenlere “Ayin’siz bir Pazar yaşamayacağız” diye cevap verdiler! Ya biz, kardeşler?” O zaman, Efkaristiya’ya bir mecburiyet olarak değil, Allah’ın bize verdiği bir lütuf olarak bakalım. Allah bize muhtaç değil, ama biz O’na muhtacız! Sevgili kardeşlerim, bu kısa düşünceler hakkında biraz düşünün. Son olarak, Sizinle beraber olmaktan memnun olduğumu size belirtmek isterim. Sizin için ve sizin gibi, Anadolu Kilisesinin bir Hristiyanı olmak benim için bir lütuftur. Sevgili kardeşlerim, sizinle paylaştığım bu kısa düşüncelerin, bu yıl boyunca üstünde duracağız. Episkoposunuz olarak size destek çıkabilmem için dualarınızla bana destek olun. Rab İsa sizi takdis etsin. Episkoposunuz, + Luigi 2 “Hepinizi kendime çekeceğim” Hristiyan imanının açıkladığı gibi Dirilen Mesih insanlığıyla da Tanrı’nın kudret ve yüceliğine katılmıştır: “Kutsal Yazılara göre dirilmiş, göğe çıkmıştır. Peder'in sağında oturmaktadır. Dirileri ve ölüleri yargılamak için şanla tekrar gelecek ve O'nun hükümdarlığı son bulmayacaktır.” “Baba‟nın sağında oturmak” - ya da İncil’de daha sık anıldığı şekilde, Yükseltilmek Mesih’in Tanrı’nın Krallığına girişini ifade eder. Mesih, Tanrı’nın tüm evreni kapsayan kudretine insanlığıyla da girmiştir. Yükseltilmekle İsa, tüm kudrete sahip ve Tanrısal tapınışın hedefi Rab olur. İsa’nın Rab’liği ölüler arasından dirilişinde temellenir. Göğe yükselmesiyle Tanrı’nın seçtiği tanıklar için öyle yakın olur ki, onların müjdeyi ilanlarına katılır. Rabbin yükselmesinde şeytani güçlere karşı zafer bütünlenir ve İsa’nın tüm varlıklar üzerinde Tanrısal Egemenlikteki payı vurgulanır. Yükseltilmede gerçekleşen, tüm insani tanımlamalardan ötedir, çünkü Tanrı’nın gizemine katılıştır. İsa’nın göğe yükselişinin öncesini İncil’inde anmayan Yuhanna yükselme teolojisine İsa’nın terk edilmişlik anı ve ölümünü de katar. Yuhanna, İsa Mesih’in insanlığının krallığa, Tanrısal kudret ve yüceliğe yükselişini, yerden yükseltildiği haçlanmada görür. Bu haçı göz önünde tutarak İsa’nın Nikodemus’a sözleri: “Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu‟nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. Öyle ki, O‟na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun” (Yuhanna 3,14-15). İsa, ölümünü bu dünyanın yargılanması olarak tanımlıyor: “Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak. Ben yerden yukarı kaldırıldığım zaman bütün insanları kendime çekeceğim” (Yuhanna 12,31-32). Haç, İsa’nın üzerinde yükseltileceği krallık tahtıdır. Bu tahttan, tüm insanları kendine çekmek için kollarını açar. Yuhanna için haç, diriliş ve göğe yükseliş bir bütündür. Rabbin yükselişi hakkında İncil’deki bu en son ve en geniş açıklamada, Luka İncili ve Havarilerin İşleri’nde Dirilenin yeni mevcudiyeti olarak vurgulanandan hiç bir şey eksik değildir. Yuhanna’nın sözleriyle “kendine çekmek“ sadece Rabbin yükselişine övgü dolu bir tanıklık değil, hepimiz, tüm kurtulmuşlar için büyük bir umuttur. 3 PENTEKOST Kutsal Ruh tamamen Tanrı’dır - Baba ve Oğul’dan çıkan üçüncü Tanrısal cevher - O, Tanrı'dır, akıl almaz bir gizemdir. Tanrı’yla Kutsal Ruh’la bağımızda söz konusu olan O’nu anlamak, kavramak değil, aksine kendimizi O sonsuz yüce ve gizem dolu olanın etkilemesi ve sahiplenmesi dir. O zaman anlayan, kavrayanlar değil, Tanrı’nın Ruhu tarafından sahiplenilmişler oluruz. Bu yüzden Kitabı Mukaddes tanımlamalarda Tanrının Ruhundan bahseder. Böylece istediği mantığımız için bir açıklama vermek değil, daha çok yüreğimize seslenmek, güven ve O’na hazır oluşumuzu güçlendirmektir. Tanrı’nın Ruhunun etkinliği koparıp yükselten bir fırtına gibidir. Alev alev yanıp aydınlatan ve coşku veren bir ateş gibidir. Ruh’un etkinliği onsuz yaşayamayacağımız bir nefes gibidir. Canlandırıp tazeleyen, yeni ve verimli kılan akan bir kaynak gibidir. Paskalya’dan elli gün sonra Kilise Pentekost bayramını kutlar ve Kilise yılının, Paskalya dönemi sona erer. İsa’nın zamanında her yıl Kudüs’te kutlanan üç bayram vardı. İlki bahar dolunayında kutlanan ve artık mayasız ekmek bayramıyla birleşen Fısıh’tı. İkincisi tahıl hasadına şükran ve Tanrı’nın Sina dağında İsrail halkı ile yaptığı anlaşmanın anısına Pentekost (Şavuot)’tu. Üçüncü hac bayramı ise zeytin ve üzüm hasadına şükran olan “Sazlık kulübe - Sukkot” bayramıydı. Paskalya bayramımız bunların ilkinden, Pentekost bayramı da İkincisinden doğmuştur. İkisi de İsa Mesih’in çektiği acılar, ölümü, dirilişi ve Kutsal Ruh’un gelişiyle tarifsiz derinlikte bir anlama kavuşmuştur. İncil’de Havarilerin İşleri’nin ikinci bölümü, Rab’bin ölümü ve dirilişinden elli gün sonra Yahudi Pentekost bayramında Kudüs’te ilk imanlı topluluğuna Kutsal Ruh’un gelişini anlatır. Havariler “İsa’nın annesi Meryem, diğer kadınlar ve İsa’nın kardeşleriyle birlikte” ... İsa’nın Son Akşam Yemeği’ni kutladığı “üst kattaki odada” “tam bir birlik içinde sürekli dua ediyorlardı.” (Hav. İşi. 1,12-14) Kutsal Ruh, ateşten diller gibi ve güçlü bir yel eşliğinde üzerlerine geldi. “Hepsi Kutsal Ruh’la doldular, Ruh’un onları konuşturduğu yabancı dillerde konuşmaya başladılar”, dünyanın her yanından Kudüs’e gelmiş Yahudiler de şaşakaldılar, “çünkü her biri kendi dilinde konuşulduğunu duydular” (Hav. İşi. 2,1-13). Tanrı nasıl Babil kulesinin sapkınca inşaatından sonra insanların dillerini karıştırarak “birbirini anlamaz hale getirmişse” ve insanları tüm yeryüzüne dağıtmışsa (Tekvin 11,1-9), Kutsal Ruh’ta Kilise’nin ilk Pentekost bayramında Kudüs’te bu karışıklığı giderip bir süre için ebedi barışı Son Gün’den önceye almıştır. İsa’nın dirilişine bağlı olarak Kutsal Ruh ilk kez Pentekost’ta gelmiş değildir. Yuhanna İncili, İsa’nın acıları ve ölümünden sonraki haftanın ilk günü kapalı kapılar arasından havarilerinin yanına gelerek esenlik dilediğini ve onlara üfleyerek “Kutsal Ruh’u alın! Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur” (Yuhanna 20,19-23) dediğini kaydediyor. Ruh’un bağışlanışı daha Paskalya ’da olmuştur, Çünkü Mesih’in dirilişi ve Kutsal Ruh’un gelişi iç içedir. Kudüs’teki Pentekost bayramı ise bu açıdan Paskalya’nın bütünlenmesidir, çünkü Kutsal Ruh, Son Akşam Yemeği’nin kutlandığı salonda toplanmış ilk topluluğu harekete geçirip İncil’in elçileri olarak dışarıya, “dünyanın dört bir bucağına” yöneltmiştir (Hav. İşi. 1,8). 4 KUTSAL KİTAP KAHRAMANLARI “Bırakın, çocuklar bana gelsin, onlara engel olmayın!" (Luka:18-16) “NUH” Merhabalar sevgili Çocuklar, Nasılsınız havalarla aranız nasıl sıcak yavaş yavaş kendini göstermeye başladı hım ne dersiniz. Sıcak havayla içimiz de ısınmaya başladı. Yağmur, rüzgar, fırtına kötü havalar kışın görülen olaylardır değil mi çocuklar? Size bir soru sormak istiyorum çok çok çok yağmur yağdığını hayal edin ama hiç durmayan devamlı yağan bir yağmur ve rüzgar da çok çok hızlı esiyor hatta fırtına gibi o kadar kötü bir yağmurdan ve fırtınadan sonra ne olur?... Bulabildiniz mi?... evet evet doğru SEL olur. Sel olunca o yağmur suları gidecek yer bulamayınca her şeyin üstünü suyla kaplar ve çok hızlı akar her yer bir denizi yok yok bir okyanusu anımsatır. Aynen Nuh’un hikâyesindeki gibi… evet doğru tahmin ettiniz çocuklar bugünkü konumuz NUH peygamber ve Rab Tanrı onun aracılığıyla insanlara çok çok büyük bir ceza veriyor. İnsanları yok ediyor. Kendi yarattığı kendi suretinde yarattığı insanlara büyük bir öfke ve kızgınlık duyuyordu. Çünkü insanlar günahı benimsemiş Tanrıyı unutmuşlardı. Nuh’u biraz tanıyalım mı? Nasıl bir insanmış neler yaparmış? Nuh doğduğu zaman Rabbin laneti halen dünyadaydı ve babası şöyle söyleyerek: Rabbin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak” Rahatlık anlamına gelen “Nuh” ismini koydu. Nuh çok doru bir adam oldu. Neredeyse Tanrı’yı unutmayan tek insan kendisi ve ailesiydi. Nuh’un üç oğlu olmuştu. Sam, Ham ve Yafet onlarda Tanrı’yı unutmamışlar ona tapıyorlardı. Diğer halk Tanrı’yı tamamen unutmuş putlara tapmaya başlamışlardı. Günaha boğulmuşlardı. Tanrı çok sinirli ve kızgındı. Tanrı onlara büyük bir ceza vermeyi düşünüyordu. Onları yeryüzünden tamamen silmeyi yeni bir nesil üretmeyi istiyordu. Rab Tanrı aslında insanları değil. Günahı sevmiyordu. Bu ceza da; sadece Nuh lütuf buldu. Bu gerçekten bir lütuftu çünkü Rab ondan yeni bir nesil üretecekti. Rab Tanrı Nuh’la bir anlaşma yaptı;” Gofer ağacından bir gemi yapacaksın, içini, dışını ziftleyeceksin ve içeriye kamaralar yapacaksın” dedi. Çünkü Rabbin bir planı vardı. Neydi biliyor musunuz? O gemiyle Nuh’un ailesini yaşatmak ve onlardan temiz, iyi ve doğru bir nesil üretmek. Tanrı Nuh’a tüm buyruklarını söyledi. Gemi bittiğinde tüm ailesini yani eşini üç çocuğunu ve onların eşlerini gemiye bindirecekti. Ve de bütün hayvanlardan, sürüngenlerden, yeryüzünde yaşayan tüm canlılardan bir erkek bir dişi olmak üzere çiftler oluşturarak gemiye bindirecekti, çünkü Tanrı onlarında soyunu Nuh’la birlikte çoğaltmak istiyordu. Düşünebiliyor musunuz çocuklar bütün akrabalarınız tanıdığınız herkes yok olacak hiç ama hiç kimse kalmayacak tek başınıza yani sadece kendi ailenizle kalacaksınız. Aman Tanrım korkunç bir şey değil mi bu? Onun için Nuh herkesi uyarmaya çalıştı. Onlara Rabbin çok kötü bir tufan göndereceğini onları yok edeceğini söyledi Tanrıya geri dönmeleri, inanmaları gerektiğini onun bizi yaratan Tanrı olduğunu açıkladı, anlattı ama ne yazık ki hiç ama hiç kimse onu dinleyip Tanrıya geri 5 dönmedi. Nuh gemisini bitirmişti ve her şey hazırdı. Tanrı gemiye binmeleri gerektiğini söyledi. Çünkü onlar binince ve her şey tamam olunca kırk gün kırk gece yağmur yağdıracak fırtına koparacaktı. Nuh, ev halkı, Rabbin yönlendirdiği hayvan, sürüngen ve canlılar gemiye binince Tanrı geminin kapısını arkalarından kapattı. Kapı kapandıktan yedi gün sonra yağmur yağmaya rüzgâr esmeye başladı. Hiç durmaksızın yağdı yağdı yağdı… sular önce evlerin sonra tepelerin ve en sonda görünen neresi varsa üzerini suyla kapladı sel ve fırtına tüm dünyayı kaplamış görünen hiçbir şey bırakmamıştı. Sadece Nuh ve gemide bulunanlar vardı yaşayan. İşte Tanrının istediği ve emrettiği şeyler olmuştu yeryüzünde Nuh ve ailesi hariç hiç kimse kalmamıştı. Kırkıncı gün yağmur durmuş fırtına dinmişti. Her yerin kuruması için çok uzun günler ve aylar beklediler. O kadar suyun çekilmesi ve kuruması zaman alır değil mi çocuklar. Ve zamanı geldiğinde Nuh dışarı bir güvercin gönderdi o da ağzında yeşil bir zeytin dalıyla geldi. Bu ne demek sizce? Tabi ki artık dışarı da hayat başlamış her yer yeşillenmiş doğa eski haline gelmiş anlamına geliyordu yani artık Nuh ve gemidekiler dışarı çıkabileceklerdi. Tanrı Nuh’a “ Karını, oğullarını, gelinlerini ve tüm hayvanları, sürüngenleri ve canlıları da yanına alarak gemiden çık. Üreyin çoğalın verimli olun” diye buyurdu. (yaratılış;8;15-16) Gemiden dışarı çıktılar. Nuh Rabbe bir sunak yaptı. Rab bundan hoşnut oldu. Tanrı şöyle dedi: ”İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim.”(Yaratılış; 8;20-22) Tanrı daha sonra Nuh ve oğullarını kutsayarak;” Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun” dedi. Tanrımız adildir çocuklar. Rab Tanrı ne yaparsa yapsın doğrudur. İnsanlar suçluydular ve cezalarını en ağır şekilde aldılar. Merhametli olan Tanrı onları sevdiğinden ve pişmanlıktan böyle bir cezayı bir daha vermeyeceğini söyledi. Gerçekten de böyle bir yok oluş insanoğlu bir daha hiç görmedi. Evet çocuklar bugünde Nuh peygamber sayesinde Tanrımızın ne kadar yüce ve her şeye kadir olduğuna tanık olduk. Rabbimizi unutmayalım her zaman dua edelim ve onda kalalım. Görüşmek üzere… Rab sizinle olsun… 6 Kutsal Ruh„un “Tapınağı ve Gelini ” Meryem İsa’nın Annesi’nin; yaşamının başlangıcı gibi sonunun da Kutsal Ruh’un etkisiyle şekillendiğine fazla dikkat edilmez. Başlangıçta annesi Anna O’na hamileyken Kutsal Ruh’un etkinliği ve Lekesiz Varoluşu vardır. Sonunda ise Meryem dua etmekte ve Kutsal Ruh’un gelişini beklemekte olan imanlı topluluğunun ortasındadır (Havarilerin İşleri 1,14). Kutsal Ruh’un doluluğuna sahip olan Meryem, burada; Ruh’un genç kilisenin üzerine inişi (Havarilerin İşleri 2,4) için dua etmiştir. Meryem’in yaşamının merkezinde; Tanrı’nın O’nda Kutsal Ruh’un yaratıcı kudretiyle beden alışı yer almaktadır: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en yüce Olan‟ın gücü senin üstüne gölge salacak” (Luka 1,35). Bu olayda Meryem Kutsal Ruh’la dolar ve Ruh hiç bir kimseye olmadığı kadar O’nun yaşamına katılır. Hristiyan dindarlığı Meryem’i Kutsal Ruh’un “haznesi”, “tahtı”, “tapınağı” hem de “gelini” olarak adlandırır. İlk tanımlamalar daha çok O’nun Kutsal Ruh’u ve İsa’yı kabulünü betimlerken, ikinci tanımlama Meryem’in eylemini, Kutsal Ruh’la etkinliğini ve Ruh’un gücünde Mesih’in yardımcısı olarak hizmetini ifade eder. İnsan ne kadar Meryem’in yaşamı ve gizemine katılırsa, o kadar daha derin anlar ki, tüm Meryemci gerçekleri, hedefi, insanın kurtuluş eylemine katkısı ve katılışıdır. Kutsal Ruh; Tanrı’nın sadece insanın yaşamını belirleyen değil, aynı zamanda havariliğe ve misyona yöneltip, muktedir kılan, bunu ilk gelişin de göstermiş olan kudrettir (Havarilerin İşleri 2). Meryem Ana‟nın İlahisi «Canım Rab'bi yüceltir; Ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar. Çünkü O, sıradan biri olan kuluyla ilgilendi. İşte, bundan böyle tüm kuşaklar beni mutlu sayacak. Çünkü güçlü Olan, benim için büyük işler yaptı. O'nun adı kutsaldır. Kuşaktan kuşağa kendisinden korkanlara merhamet eder. Eliyle güçlü işler yaptı; Kibirlileri yüreklerindeki kuruntularla darmadağın etti. Hükümdarları tahtlarından indirdi, sıradan insanları yükseltti. Aç olanları iyiliklerle doyurdu, zenginleri ise elleri boş çevirdi. Atalarımıza söz verdiği gibi, İbrahim'e ve onun soyuna sonsuza dek Merhamet etmeyi unutmayarak kulu Israil'in yardımına yetişti.» 7 KİLİSE‟NİN YEDİ SIRRI Sakramentler, yani kilisenin sırları bilindiği gibi kişiyi Mesih’e benzer kılmak üzere değiştiren lütuflardır. Bunlar, yani Yeni Yasa’nın Kilise sırları Mesih İsa tarafından oluşturulmuştur. Bunların sayısı yedidir: Vaftiz sırrı, Güçlendirme sırrı, Efkaristiya sırrı, Günah Çıkarma sırrı, Hastalara Yağ Sürme sırrı, Ruhbanlık sırrı ve Evlilik sırrı. Bu sırlar Mesihilerin yaşamının en önemli anları ve tüm evreleri ile ilgilidir. Vaftiz Sırrı Kutsal Vaftiz Hıristiyanlık yaşamının temelini oluşturur, Kutsal Ruh’taki yaşama giriştir ve öteki sırlara ulaşılmasını sağlayan kapıdır. Vaftiz’le günahtan kurtularak, Allah’ın manevi evlatları olarak doğmuş oluruz, ayrıca Mesih’in mistik bedeninin bir üyesi olarak Kilise’ye kabul ediliriz. Vaftiz etmek: (Yunanca baptizein) "daldırmak" ya da "suya batırmak" demektir; suya batırmak katekümenin (Hıristiyanlığa girmeye hazırlanan kimse) "Mesih’in ölümünde gömülmesini ve onunla birlikte dirilerek „yeni bir yaratılışın‟ ortaya çıkmasını simgeler"(Bkz. Hristiyanlığa Girişi Sağlayan Sırlar Rom. 6,3-4; Kol 2,12;2 Kor. 5, 17; Gal. 6, 15). Hıristiyanlığa girmeyi sağlayan sırlar Bu sırra aynı zamanda "Kutsal Ruh’ta yenilenme, yani Vaftiz, Güçlendirme ve Efkaristiya yeniden canlanma" (Tit, 3, 5) arınması da denir; sırları aracılığıyla bütün Hıristiyan çünkü bu arınma "Tanrı’nın Krallığına hiç kimse yaşamının temeli ortaya konmuş yeniden sudan ve Ruh’tan doğmadıkça giremez" olmaktadır. "Mesih İsa’nın nuru (Yuh.3,5) sözüne anlam verir ve bunu sayesinde insanlara verilmiş olan Tanrı gerçekleştirir. Vaftizin en önemli aşaması Kutsal tabiatına katılma, doğal yaşamın Ruh ile vaftizdir. Yahya peygamberin ilan ettiği başlaması, gelişmesi ve desteklenmesi gibi: “Kurtarıcı suyla ve ateşle vaftiz eder”. ile bir benzeşim göstermektedir. Vaftiz Burada ateşle anlatılmak istenen Mesih İsa’nın, sayesinde yeni bir yaşama doğan Allah Babamızdan ilettiği Ruh’tur. İsa Mesih’in inanlılar, Güçlendirme sırrı ile güçlenir ölümden dirilişinden sonraki Pentekost ve Efkaristiya’da ebedi yaşam ekmeğini bayramında bu ateş önce Meryem Ana ve almış olurlar. Havarilerin daha sonra da Mesih İsa’ya iman eden herkesin üzerine inen Göksel bir bereket ve kutsamadır. Mümin ancak ve ancak Kutsal Ruh’un vaftizi ve bu vaftiz sırasında Ruh’un imanlıya verdiği hediyelerle Mesih’e benzer hale gelebilir. Vaftizin Eski Antlaşma‟daki Önbelirtileri Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruh’u suların üzerinde dalgalanıyordu. (Yar.1, 2) Kutsal Kitap suyu Tanrı’nın Ruh’u ile saklı görür. Ayetin derin gizeminin vaftizi işaret ettiğine inanılır. Kilise Nuh peygamberin gemisini Vaftizle esenliğe kavuşmanın bir önbelirtisi olarak gördü. Gerçekten de, onun sayesinde, "hepsi topu topu sekiz kişi suyla kurtuldular" (1 Pet 3, 20). İsrail’in Mısır esaretinden kurtulmasını gösteren Kızıl Deniz’i geçme olayı özellikle Vaftiz sayesinde esenliğe kavuşmayı simgelemektedir (Çık. 14.21-22). En son olarak da Vaftiz, İbrahim’in soyundan gelenlere ebedi yaşamın bir simgesi olan Vadedilmiş Toprakları alan Tanrı halkının Ürdün’ü geçişinin bir önbelirtisidir. Vadedilen bu miras konusu Yeni Antlaşma’da gerçekleşiyor. (Yeşu. 3, 15-16) 8 VAFTİZ - Diriliş Sırrı Hristiyan vaftizi, Mesih’in çektiği eziyetlere ve dirilişine dayanır. Dünyasal değil, Dirilen İsa havarilerine vaftiz görevini vermiştir. Bununla ifade edilen: Vaftiz, Diriliş imanı olmaksızın düşünülemez. Dirilmiş Olan’ın görev verirken söylediği sözler, evrende bütün yetkinin O’na verilmiş olduğu tespitiyle (Matta 28,18), ve daima bizimle birlikte olacağına dair vaadiyle örülüdür (Matta 28,20): “Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh‟un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.” İnsanları İsa’nın öğrencileri kılmak görevi bir yandan onları Üçlü bir Tanrı’nın adına vaftiz etmekte, öte yandan da kendilerine İsa’nın emirlerini öğretmekte belirginleşir. Vaftiz hem dönüşüm ve duyumsal değişimin görünür formudur, hem de güvenle Rab’be yönelimin ifadesidir. Günahların affı ile iç içe durumda olan armağan ise Kutsal Ruh’ta yeniden doğuştur. Tanrı’ya karşı olan yanlışlıklar, Tanrı’yla yeni bir bağın kuruluşu ile aşılır. İsa Mesih’in armağanı olan kurtuluş; Romalılara Mektubun ifadesiyle bir yandan günaha esaretten kurtuluş, diğer yandan lütfun etkisinde bulunmak, insanın yeni bir yaşam sürmesini beraberinde getirir. Havari Pavlus şöyle diyor: “Mesih İsa‟ya vaftiz edilenlerimizin hepsinin O‟nun ölümüne vaftiz edildiğini bilmez misiniz? Baba‟nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürelim diye vaftiz yoluyla O‟nunla birlikte ölüme gömüldük” (Romalılara 6,3-4). Vaftiz adayı, suyla vaftiz edildiği anda, aynı zamanda İsa Mesih’in tek defalık kurtarışını yaşar; O’nunla beraber ölür ve O’nunla birlikte dirilme vaadine kavuşur. Mesih’in kendisi için yapmış olduğu şeyi, bu kez de vaftiz VAFTİZE ŞÜKRAN adayı yaşar. Yeni vaftizli artık tamamen Tanrı için özgür Göklerdeki Babamız, olsun diye, eski insan ölür. Artık vaftiz onun bütün yaşamını vaftizde sudan ve ruhtan yeniden belirler. Mesih’le birlikte ölmüş ve dirilmiş olarak artık doğduğum için sana şükrederim. Kendimi senin çocuğun olarak günahtan uzak durmalı, kendini Tanrı’ya ve diğer insanlara adlandırabilirim. Çünkü sen beni adamalı, kısaca; yeni bir yaşama dönüşmelidir. suçtan ve ölümden kurtarıp, kendi yaşamına paydaş ettin. İsa Mesih, Baba'nın biricik Oğlu, ölümün ve dirilişin için sana şükrederim. Asma ile çubuklar gibi, ben de sana bağlıyım; senin bedeninin bir üyesiyim ve Baba'nın yüceliğinin övgüsüne kutsal halka kabul edildim. Kutsal Ruh, sevgin yüreklerimize dökülmüş olduğu için sana şükrederim. Sen bende yaşıyorsun ve beni, Tanrı'ya tanıklık ve kardeşlere hizmet eden bir yaşama yöneltiyorsun. Böylece zamanı geldiğinde ben de tüm azizlerle birlikte Tanrı'yı sevenler için hazırlanmış olan mirasa kavuşabilirim. VAFTİZ, Üç aşamalı yol Katolik Kilisesi, 2.Vatikan Konsili’nce de desteklenen prensibi korur: İsa’nın topluluğuna katılmak yani vaftiz olmak isteyen kişi gitgide Hristiyan imanında gelişmek için Katekümenlik yoluna girmek zorundadır. Kilise, her adaydan vaftiz, yani yeniden doğum banyosu öncesinde uzun ve yetkin bir eğitimi talep eder. Bu hazırlığa katekümenlik denir. Bu eğitimin temelinde bir insanın inanılır bir Hristiyan olabilmesi için yoğun bir eğitime ihtiyacı olduğu düşüncesi yatar. Bu nedenle Kilise’nin talepleri vardır. Adaylar arasında sıkı bir seçim yapar, sağlam bir iman ve yaşam biçimini talep eder. Deneme süresi duruma göre yıllarca sürebilir. Kilise yarım Hristiyanları istemez. 9 Bu hazırlık sistemi çok aşamalıdır, sadece din bilgisinin ezbere bilinmesini hedeflemez, aksine Hristiyan yaşamına tamamen alışmayı amaçlar. Öncelikli olan imana alışmaktır. Vaftiz adayı her şeyi İsa’nın gözleriyle görüp değerlendirmeyi öğrenmelidir. Ayrıca İncil’e göre bir yaşam sürmeye çalışmalıdır. Düşünce, katkı ve eylemlerini gitgide Müjde’nin ruhunun etkisine bırakmalıdır. Bunun yanında dua ve litürjiye alışmalıdır. Belli bir ön hazırlık süresinden sonra vaftiz adayı Katekümenliğe Kabul Töreni, 1. aşama ile katekümen olur. Hristiyan olmaya giden yolu bir sıra ayin çevreler. Katekümen düzenli olarak ayinlere, kurtuluş dualarına (kötüden kurtuluş duaları) katılır ve kutsanır. Çünkü katekümenlik kilise ve dünyaya hizmetin okuludur. Hristiyan adayı sadece kendini düşünmemeli, aksine kendini kilise ve topluma adamalıdır. Ciddi eğitim kilise topluluğunda diğer insanlarla birlikte gerçekleşir: vaftiz anne-babası, din bilgisi eğitmeni ve vaftiz adayının Mesih’e ve O’nun topluluğuna katılımını derinleştirdiği sohbetler. Çünkü yalnızca imanlılar topluluğunda ve onların yardımıyla hedeflenen amaca ulaşılır. Hristiyan imanını öğrenme ve alışma sürecinin ardından vaftiz tarihinden altı hafta önce 2.Aşama, Vaftize Kabul Töreni yer alır. Katekümenliğin hedef ve zirvesi Hristiyan olmanın üç Paskalya sırrı Vaftiz, Kuvvetlendirme ve Efkaristiya ile mühürlenmesi, yani 3.Aşamadır. Bu sırların sağaltma gücüyle vaftiz adayları Kilise ’ye, Tanrı halkına tamamen katılmış olurlar. ********** Hayranlıkla İsa’yı tanımaya geldim Yurt dışında yaşıyorum. Bir alevi ailenin çocuğu olarak doğdum. Bu yüzden ilkokulda İslam din derslerine de katılmak zorundaydım. Bu ders okul saatleri dışında Sünni bir hoca tarafından veriliyordu. Bu nedenle Katolik din dersi sırasında da sınıftan çıkmıyordum. Derse katılmam gerekmiyordu, ödevlerimi ya da başka bir şeyleri yapmakta serbesttim. Sadece sessiz olmam isteniyordu. Fark etmeden dersi dinliyordum ve ilk defa o zaman İsa Mesih ve Hristiyanlık hakkında bir şeyler duydum. Aynı sıralarda babam da Hristiyan olmuş bir Türk ailesiyle tanışmıştı. Onlarla sık sık konuşuyor ve İsa Mesih’e iman hakkında uzun sohbetler ediyordu. Devamında anne-babam düzenli olarak yetişkinler için Katolik din dersine katıldılar. Anne-babam biz çocuklarla da sık sık din hakkında konuştular ve birlikte dua etmeye başladık. Aniden doğru bir aile olmanın ne olduğunu anladım: Baba-anne ve biz çocuklar. Kendimizi yenilenmiş hissediyorduk. Harikaydı. O zaman İsa Mesih’in bize gerçek bir aile olma görevini verdiğini anladım. Okulda da Katolik din dersine aktif olarak katılmaya başladım. Değişik dualar öğreniyorduk. İsa ve O’nun bizler için yaptıkları hakkında birçok şeyler dinliyorduk. Anlamak hep o kadar kolay değildi. Ancak İsa’nın gerçekten kim olduğunu anlamama O’nun bir benzetmesi çok yardım etti. Bu benzetmede söz konusu olan başkalarına yaptığımız ya da yapmadığımız iyilikti ve İsa yaptığımızı kendine yöneltiyordu: “En küçük kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz!” Şaşırdım ve İsa’nın tüm insanlarda karşımıza çıktığını anladım. İsa Mesih bize insan kardeşlerimizi sevmeyi emrediyordu. 1999 Paskalyasında ailemiz vaftiz oldu. Büyük bir törendi. Vaftiz adım, İsa için harika bir tanıklık sunmuş olan ünlü bir şehidin adıdır. 10 AZİZ MATTA Matta, iki şekilde Kilise’nin “temeline” aittir: aşağılık görülen vergi görevlisi olarak nefret edilen kral Herodes Antipas’ın emrindeyken Onikilerden biri olmaya çağırılan havari olarak, hem de havari Yuhanna gibi bir İncil yazarı olarak. Matta İncili Kutsal Ruh’un esinlemesi ile yazmıştır ve bu nedenle de Tanrı Sözü olan, Kilise’nin kutsal yazıları arasında yer alır. Kutsal Yazılar, Kilisede ve Kilise için ortaya çıkmışlardır. Onları Kilise ile beraber okuyan ve Kilise’nin açıklamaları doğrultusunda anlayan kişi, Kutsal Kitabın sözlerinde Rable karşılaşır. Matta İncili için belirleyici olan Eski Ahit’teki birçok mesihçi ön bildirilere dayanarak İsa’yı vadedilmiş Mesih olarak göstermesidir: Bütün ön bildiriler O’nda yerine gelmiştir! Matta, Mesih’in öğretisini de özellikle “Dağdaki Vaaz” formunda geniş bir biçimde aktarır. Matta, İsa’nın gönderildiği toplum olarak İsrail’i göstermesinin yanında, Rab’bin verdiği misyon ödevini aktarırken İncil’in bütün uluslara yönelik olduğunu da açıkça vurgular (Matta 28,19-20). Bu yüzden Matta İncil’ine “Evrensel İncili” denmiştir. İsa’nın Kiliseyi kuruşuna yönelik Simon’a söylediği vaat sözlerini yalnız Matta aktarır: “Sen Petrus’sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek” (Matta 16,18). İkinci yüzyıldan beri Matta İncili en çok okunan ve yorumlanan İncil olmuştur. Vergi görevlisi Matta (Matta 9,9), çağrılışından dolayı Markos (2,13-17) ve Luka’nın (5,27-32) bahsettikleri vergi görevlisi Levi ile aynıdır; bu anlayış litürjide, Kilise Babaları yorumlarında vurgulanır. Aktarıma göre havari Matta Etiyopya’da, Part ülkesinde ve Pers ülkesinde (İran) İncil’i vazetmiştir. Hem Latin hem de yunan kilisesinde şehit olarak onurlandırılır. Cesedinin kalıntıları Salerno’daki katedralde korunmaktadır. Matta’nın çağırılışı, İsa’nın hor görülenlere, dışlananlara, “vergicilere ve günahkârlara” sevgisinin bir açılışıdır. İsa, yeni çağırdığı Matta’nın davet ettiği sofrada günahkârlarla beraber yemiş ve içmişti. Her dönemde kendini doğru görenler için bu davranış tam bir skandaldır. İsa ise şöyle diyor: “Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı var. Gidin de, “Ben kurban değil, merhamet isterim” sözünün anlamını öğrenin!” Matta bugüne kadar daima diri bir ses olarak kalmıştır, “İncil’in diri sesi”. Tövbeye ve imana çağırır. 11 Şanlı Urfa’yı Akçakale’ye bağlayan yolun 30 km uzağında, Suriye sınırına yakın olan Harran, eski semitik dilinde “Karavan” demektir. Babil ve Suriye arasında çok önemli bir nokta olan şehrin özelliği Sin’in (yani Ay Tanrıçasının) orada bulunmasıydı. Şehir, İsa’dan 1500 sene önce, Hititlilerin egemenliğine girmiştir. Burada ayrıca, İbrahim’in babası Terah yaşamıştı. Terah bir politeistti. İbrahim’in tek Allah’a inanışı da Harran’da başlamıştır. Orada (M.Ö1850), Allah ona bilinmeyene gitmesini emretmiş ve şöyle demiştir: “Ülkeni, evini, babanı terk et ve sana gösterdiğim ülkeye git. Senden büyük bir millet yapacağım ve seni kutsayacağım. Sana ün kazandıracağım”. Birkaç sene sonra, İbrahim hizmetkârını oğlu İshak’a bir eş bulması için Harran’daki ailesinin yanına yollar. Ve şanslı kız Betuel’in kızı Rebeka olur. Aynı anda Harran tüccarlar şehri olarak tanınmaya da başlar. İsa’dan sonra 180 senesinde, Harran Roma İmparatorluğuna bağlanır ve kendi para birimi çıkar. Ay tanrıçası Sin’i görmeye gelen İmparator Caracalla (İ.S.217) tarafından daha da ün kazanır. Ancak 639 senesinde, Harran, Arapların kuşatmasına boyun eğip el değiştirir. Acaba bu dönemlerde Harran’da Hıristiyan kalmış mıydı? Etheria’nın Hac Kitabı sayesinde, dördüncü yüzyılın sonunda orada azınlıkta bulunan rahiplere rastlanmıştır. Geri kalan halk ise artık Hıristiyan değildir. Fakat yine kitaba göre, Harran’da biri şehrin içinde, diğeri surların dışında kalan iki kilise vardır. Etheria surlarının ötesinde olanın, İbrahim’in evinin kalıntıları ve Rahip Epideo’nun mezarının üstüne inşa edildiğini söylüyor. Harran ilk kiliselerin kurulduğu şehirlerden biridir. HARRAN’A ETHERİA’NIN HAC ZİYARETİ Böylece üç günlük bir moladan sonra, Charris‟e kadar ilerledik. Burası şimdi bu adla anılmaktadır. Kutsal Yazılarda diyor ki: Tekvin‟de yazıldığı gibi, burası, İbrahim‟in bir süre yaşadığı, Rabbin İbrahim‟e, “Ülkeni ve ata evini terk et ve ... git...” sözünü söylediği yerdir. Charra‟ya vardığımda, hemen, kentin içinde bulunan kiliseye gittim. Takiben çok aziz, Allah adamı, aynı zamanda rahip ve günah çıkartan kişi olan, bölgenin episkoposunu gördüm. Kendisi, görmek istediğimiz tüm yerleri, bizlere göstermek lütfunda bulundu. Nitekim, bizi hemen söylediğine göre, bir zamanlar İbrahim‟in evinin bulunduğu ve bu evin temelleri üzerine, aynı taşlar kullanılarak kurulmuş olan, kent dışındaki bir kiliseye götürdü. Kilise‟ye ulaştığımızda, bir dua ve Tekvin‟den bir parça, buna ilaveten bir ilahi ve başka bir dua daha okuduktan sonra, bizleri kutsadı. Böylece dışarı çıktık. Bizi azize Rebeka‟nın su aldığı kuyuya götürmek nezaketinde bulunan aziz episkopos, şöyle dedi: “İşte azize Rebeka‟nın; İbrahim ve Kliezer hizmetindeki develer için su çektiği kuyu bu”. Saygıdeğer episkopos, bize her şeyi gösterebilme çabasında bulundu. Söylediğim gibi, kilise kentin dışındaydı. Bir zamanlar İbrahim‟in, saygıdeğer eş ve kız kardeşleriyle birlikte yaşadığı bu yerde, şimdi, adı Elpidio olan aziz bir keşişin mezarı bulunuyordu. Burada çok güzel bir sürprizle karşılaştık. Bu sürpriz, 9 Mayıs‟ta kutlanan aziz Elpidio bayramının arifesi olmasıydı. Bu bayram gününde, bir zamanlar İbrahim‟in evinin olduğu, şimdi ise aziz din şehidinin (Elpidio) mezarının bulunduğu bu yere, Mezopotamya bölgesinde bulunan inzivaya çekilmiş, toplumdan uzak yaşayan yaşlı keşişler de dahil olmak üzere - tüm rahip ve diğer din adamları, aziz İbrahim‟in anısına, büyük bir tören ile kutlanan bu bayram için Charra‟ya kadar iniyorlardı. İşte hiç ummadığım buna inanmamam, bana her şeyi lütfeden Yüce Tanrı için, bunun mümkün olmamasından değil, duyduğuma göre bu kişiler, Paskalya gününün dışında, asla oturdukları bölgeden dışarı çıkmıyorlar ve harika şeyler yapıyorlardı ve bu bayramın hangi ay olduğunu bile o güne kadar bilmediğim halde, Tanrı‟nın isteği böyle gerçekleşti. 12
Benzer belgeler
Dökme veya Serpme Vaftizinin Bütün Kutsal Kitap`taki Tek Geçerli
öteki sırlara ulaşılmasını sağlayan kapıdır.
Vaftiz’le günahtan kurtularak, Allah’ın manevi
evlatları olarak doğmuş oluruz, ayrıca Mesih’in
mistik bedeninin bir üyesi olarak Kilise’ye kabul
ediliri...