Yeni Türk Ticaret Kanunu ve İç Denetim
Transkript
Yeni Türk Ticaret Kanunu ve İç Denetim
Yeni Türk Ticaret Kanunu ve İç Denetim Yeflil Kalem Yans›ma Perçin Hile Riski Değerlendirmesi 15. Türkiye İç Denetim Kongresi Halka Açık Şirketlerde BT Denetimi Acil Durum Yönetimi Suistimal Tespiti ve İncelemesinde Veri Analiz Teknikleri Solvency II’ye Uyum Yolunda Kurumsal Yönetim Yapısı ve İç Denetimin Rolü Mühür Çizgi Ötesi İhbar Mekanizmalarının Etkinliği Sosyal Medyanın Sosyal Çığırtkanlığı Yak›n Plan T. İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı Parmak İzi Kalite Güvence Değerlendirmesi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Merhaba 3 H er yıla, yeni niyetler, yeni dilekler ve yeni hedeflerle gireriz. Bunların bazıları daha yılın ilk günlerinde amacından uzaklaşmasına rağmen, o yılın güzel geçeceğine olan inancımız devam eder. 2012 yılının Ocak ayının sonuna geldiğimizde ise, uzun yıllardır hiç bu kadar yoğun yağmayan kar ile yeniden buluştuk. Aslında İstanbul’da karı bırakın yağmurun yağması bile trafiği felakete çevirirken, kar nedeniyle çok daha olumsuz günler yaşadık, yaşamaya hala devam ediyoruz. Balkanlardan, Sibirya’dan, Karadeniz’den derken, meteoroloji bugünlerde yeni soğuk hava kitlesinin geleceğini ve ülkemiz için daha soğuk günlerin yaşanacağını duyurusunu yapıyor. Tedbiri elden bırakmamak gerek. Karlı hava ile birlikte gelen soğuklardan şikayet etmenin yanı sıra yağan karın getirdiği beyazlık çevremize ve doğaya ayrı bir güzellik kattığını da ifade etmek gerekir. Öte yandan ekonomi ve iş hayatımızda yaşanacak önemli bir gelişme, iş hayatımızda şirketlerimiz için oyunun kurallarının yeniden belirleneceği beyaz bir sayfa sunuyor. Mesleğimiz adına yeni ve güzel gelişmelerin yaşanacağı bir dönem başlıyor. Yürürlüğe girecek yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK), ülkemizde ticari yaşamın geleceğine damga vuracak. Türkiye İç Denetim Enstitüsü olarak yeni kanunla ilgili olarak, 2005 yılından bu yana çalışmalar sürdürüyoruz. Gerek dergimiz ‘İç Denetim’ aracılığıyla gerekse düzenlediğimiz kongre ve toplantılarda, işin uzmanlardan aldığımız görüşlerle meslektaşlarımızı yeni TTK hakkında bilgilendirmede bulunuyoruz. Aynı zamanda dergimizin bu sayısında da yeni TTK’ya yer vererek hem Enstitümüz adına sunduğumuz görüşlerimiz ve bağımsız denetim şirketlerinden aldığımız yorumlar konu hakkında sizlere önemli katkılar sağlayacağını düşünmekteyiz. Dergimizin Aysberg sayfalarında, Deloitte Türkiye, Ernst&Young, KPMG, PwC Türkiye’nin değerli yöneticileri sorularımıza içtenlikle yanıtlayarak, görüşlerini bizlerle paylaştılar. Biz biliyoruz ki, yeni kanunun etkili ve başarılı uygulamasında mesleğimizin profesyonelleri olan iç denetçilere önemli rol ve sorumluluklar düşüyor. Yeni kanunun düzenlemelerine uyum için hazırlık çalışmalarında meslektaşlarımızın şirketlerine değer katacağına inanıyoruz. Dergimiz, siz değerli meslektaşlarımızın ve okuyucularımızın katkılarıyla daha da zenginleşti. Dergimizin sayfalarında yer alan pek çok makalenin sizlere katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Dergimizin Yansıma sayfalarında 15.’sini düzenlediğimiz Türkiye İç Denetim Kongresi’ne yer verdik. 17 Ekim 2011 tarihinde düzenlenen kongremize katılım her geçen yıl artması bizleri gururlandırıyor. Çünkü bu sonuç, Enstitümüzün kuruluş aşamasında öngördüğümüz vizyonun gerçek olduğunun da bir ifadesi. Kongremizde konuşmacı olarak yer alan IIA Başkanı Richard F. Chambers aynı zamanda meslektaşlarımıza seslendiği, 2012 yılı mesajı da dergimizin sayfalarında yer alıyor. Yakın Plan sayfalarında ise Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurumsal İletişim Komitesi ve TİDE Akademi ile yaptığımız röportaja yer verildi. Aynı zamanda İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı ile yapılan kapsamlı röportaj da sizlere önemli katkılar sağlayacak. Yeşil Kalem, Mühür, Perçin, Çizgi Ötesi, Parmak İzi sayfalarımızda, çok değerli meslektaşlarımız makalelerine yer verildi. MÖDAV Başkanı Ömer Lalik bundan sonra her sayımızda keyifli yazılarıyla yer alacak. Ömer Lalik’in eğlenceli üslubuyla kaleme aldığı yazıları her sayımızda okuyabileceksiniz. Ayraç sayfalarımızda A. Murathan Bayrı tarafından kaleme alınan gezi yazısına yer veriliyor. A. Murathan Bayrı tarafından kaleme alınan gezi yazısının da ilginizi çekeceğinizi düşünüyoruz. Keyifli okumalar… İÇ DENETiM / Kış 2012 Bir sonraki sayımızda tekrar görüşmek dileklerimizle, 6 İÇİNDEKİLER “Yaptıkları işin doğruluğuna inanan insanlar çalışmalarının denetlenmesinden, karşı fikirlerin ortaya atılmasından ve tercihleri üzerinden münakaşa yapmaktan zevk alırlar” Mustafa Kemal Atatürk Aysberg . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6 Yeni Türk Ticaret Kanunu ve İç Denetim Yeşil Kalem . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28 Çağla Akdemir Hile Riski Değerlendirmesi Alper Bilgiç Acil Durum Yönetimi Feridun Özmen Suistimal Tespiti ve İncelemesinde Veri Analiz Teknikleri Pınar Cangir Üstün Solvency II’ye Uyum Yolunda Kurumsal Yönetim Yapısı ve İç Denetimin Rolü Mühür . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 46 Gül Saraçoğlu İhbar Mekanizmalarının Etkinliği Perçin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 48 Tanıl Durkaya Halka Açık Şirketlerde BT Denetimi Ataç. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50 Prof. Dr. Ömer Lalik Hoş Geldin Yeni Yıl Çizgi Ötesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 52 Salim Kadıbeşegil Sosyal Medyanın “Sosyal Çığırtkanlığı” Ayraç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54 A.Murathan Bayrı Plansız, Programsız, Deli Dolu, Bir O Kadar da Hazineden Kıymetli İşler Yakın Plan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 56 Türkiye İç Denetim Enstitüsü Derneği Adına İmtiyaz Sahibi Ali Kamil UZUN Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 1. Blok No: 6 K: 5 D: 10 Gayrettepe / İstanbul Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Gürdoğan YURTSEVER Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 1. Blok No: 6 K: 5 D: 10 Gayrettepe / İstanbul Yayın Direktörü Ali Kamil UZUN Genel Yayın Yönetmeni Gürdoğan YURTSEVER Editör Ersin GÜNERALP KATKIDA BULUNANLAR A. Murathan Bayrı, Ali Kamil Uzun, Alper Bilgiç, Bülent Bozdoğan, Cansen Başaran Symes, Çağla Akdemir, Feridun Özmen, Ferruh Tunç, Gül Saraçoğlu, Gürdoğan Yurtsever, Halil İbrahim Ayaşlı, Hüseyin Gürer, Işıl Kırdı, M. Kemal Tapkan, Merve Bahar, Mustafa Çamlıca, Prof. Dr. Ömer Lalik, Pınar Cangir Üstün, Richard F. Chambers, Salim Kadıbeşegil, Seyfullah Atçı, Tanıl Durkaya, Turgay Atalay. REKLAM Sevilay ÇALIŞKAN, Şebnem KABASAKAL İLETİŞİM ADRESİ Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 1. Blok No: 6 K: 5 D: 10 Gayrettepe / İstanbul Tel: 0 212 212 55 25 Faks: 0 212 212 55 26 E-posta: [email protected] / [email protected] http://www.tide.org.tr Yıllık Abone Bedeli: 60 TL KDV dahildir. İki Yıllık Abone Bedeli: 120 TL KDV dahildir. YAPIM Rota Yayın Yapım Tanıtım Ticaret Ltd. Şti. Prof. N. Mazhar Ökten Sk. No:1 Rota Binası 34360 Şişli-İstanbul Tel: 0 212 224 01 44 Faks: 0 212 233 72 43 E-Posta: [email protected] http://www.rotaline.com YAYIN TÜRÜ Yaygın Süreli Yayın BASKI TARİHİ Şubat 2012 BASKI ve CİLT TOR Ofset San.ve Tic. Ltd. Şti. Akçaburgaz Mh. 116. Sk. No:2 Esenyurt - İstanbul Tel: (0212) 886 34 74 (Pbx) Faks: (0212) 886 34 80 E-Posta: [email protected] DAĞITIM Doğan Dağıtım Türkiye İç Denetim Enstitüsü Derneği tarafından üç ayda bir yayımlanır. Yazıların fikri sorumluluğu yazarlarına aittir. VİZYON Mesleki yayıncılıkta küresel değer yaratmak MİSYON Kurumsal Yönetimin güvencesi iç denetim ile ilgili; pay ve menfaat sahipleri, mesleğin profesyonelleri ve çözüm ortağı olarak hizmet gören kurum ve kuruluşlar için iletişim, paylaşım ve referans kaynağı olmak. T. İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı TİDE Kurumsal İIetişim Komitesi TİDE Akademi İÇ DENETiM / Kış 2012 Yansıma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 70 15. Türkiye İç Denetim Kongresi IIA Başkanı Richard F. Chambers’den Yeni Yıl Mesajı (The Institute of Internal Auditors Chairman’s Special Recognition Award) (The Institute of Internal Auditors Publication Contest Newsletter Category) Parmak İzi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82 Işıl Kırdı Kalite Güvence Değerlendirmesi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Pano. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 85 Quiz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .89 Summary . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 90 (The Institute of Internal Auditors Membership Competition) (The Institute of Internal Auditors International Mastering Advocacy Program Award) 8 9 AYSBERG AYSBERG Öte yandan kanunun 375. maddesini incelediğimizde ise, 366. madde lafzında bu tür komitelerin kurulması ihtiyari gibi görünse de 375. madde kapsamında Yönetim Kurulunun devredilemez görev ve yetkileri belirlenmiş bulunmakta. Özellikle (c) bendinin gerekçesinde muhasebe, finans denetimi düzeninin kurulmasından şirketin iş ve işlemlerinin denetlenmesine ilişkin bir iç denetim sisteminin ve bunu yapacak örgütün gösterilmesi amacı açıklıkla belirtilmiştir. Soldan sağa: Ramazan Macan, Cihan Vahdettin Özsönmez, Ali Kamil Uzun, Sultan Bahçekapılı, Fatma Aksoy “Mesleğin kurumsal yapılanmadaki kaçınılmazlığı yasal düzenlemelerde yerini buluyor” İÇ DENETiM / Kış 2012 Yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun iç denetime ilişkin doğrudan ve dolaylı düzenlemeler getiriyor. Özellikle 366./2, 375., 378. maddelerin iş hayatında ve şirketlerde uygulanması neler getirecek? Mesleğimizin gelişimine nasıl katkı sağlayacak? Bu soruların yanıtlarını Aysberg sayfalarında bağımsız denetim kuruluşlarından aldık. Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) olarak da, yeni TTK’nın mesleğimize nasıl dokunduğunu ve mesleğimize nasıl katkı sağladığını değerlendirmek istedik. Bu kapsamda Enstitü'nün çalışma komitelerinden olan ve mesleğimizi ilgilendiren tüm düzenlemelere katkı sağlamak için faaliyetini sürdüren "Mesleki Düzenlemeler Komitesi"nin görüşlerini aldık. Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) olarak yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 366./2, 375., 378. maddelerini sırasıyla değerlendirdiğimizde; kanunun 366. madde, 2. fıkrasında “Yönetim Kurulu, işlerin gidişini izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla içlerinde Yönetim Kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir” hükmü yer alıyor. Söz konusu madde hükmünün gerekçelerinde herhangi bir açıklama yapılmıyor, ancak bu fıkranın yazım dilinden yaptırım gücü olan bir amir hüküm niteliğinde olmadığı, sanki bu komite ve komisyonların gerek görülmemesi halinde kurulmayabileceği (ihtiyari olduğu) anlaşılıyor. Bunun yanı sıra bu madde, mesleğin kurumsal yapılanmalardaki zaruretinin hukuki zeminde yer bulabilmesi, geniş bir açılım ve yapının kurulabilmesi için imkan teşkil ediyor. Yönetim kurulunun şirketin faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmak ve işlerin gidişini izlemek üzere bağımsız ve objektif bir güvence 375. madde ile iç denetim mesleğimize önemli bir görev atfediliyor 375. maddede, “Muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin kurulması“ kısmına yer veriliyor. Bu madde ile yönetim kurulunun devredemeyeceği ve sorumluluğundan kaçınmasının engellenmekte olduğu görevleri arasına finans denetimi dahil edilmiş bulunuyor. Devredilemeyecek olması ve gerekçelerde finans denetiminin terim anlamından daha derin olarak iç denetimi tariflemesi sebebiyle, mesleğimize kanun çerçevesinde önemli bir görev ve güç atfediliyor. Gerekçelerde, şirketin büyüklüğü ne olursa olsun böyle bir bölümün olması ve muhasebeden tamamen bağımsız, uzmanlardan oluşan etkin bir iç denetim örgütüne gereksinim olduğuna yer veriliyor. Zira bir anonim şirketin denetiminin sadece bağımsız bir dış denetim kuruluşuna bırakılamayacağı, bu tür dış denetim şirketlerinin her müşterisini, içeriden ve yakından izleyemeyeceği vurgulanarak, finansal denetimin iş ve işlemlerin iç denetimi yanında, şirketin finansal kaynaklarının, bunların kullanım şeklinin, durumunun, likiditesinin denetimini ve izlenmesini de içereceği maddenin gerekçelerinde belirtiliyor. Ayrıca, finansal denetimin kurumsal yönetim ilkelerinin gereği olduğu vurgulanıyor. Buna ilave olarak 375. maddenin (e) bendinde; yönetimle görevli kişilerin özellikle kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönergelere ve yönetim kurulunun yazılı talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetiminin de yönetim kurulunun devredilemez yetki ve görevleri arasında olduğu belirtiliyor. (c) bendinde sadece finansal denetim kapsamında dar anlamda ele alınan yönetim kurulunun denetim sorumluluğunun bu bend ile daha geniş bir uygulama alanı bulacağı açık. Ancak, kanunun ilgili (e) bendi gerekçelerinde üst gözetim ile kastedilenin hem kuramsal açıdan hem de işletme iktisadı yönünden gerekli olan işlerin akışının gözetimi olduğu belirtilirken, yönetim kurulunun bir kontrol ve denetim organı olmadığı da söyleniyor. Yönetim kurulunun şirketin işletim ve yönetimi açısından geniş bir yelpazeye yayılan (insan kaynakları, satış, satın alma, üretim, planlama vb.) birçok süreci, kendisinin direkt kontrol ve denetimini sağlayamayacağı anlaşılmakla birlikte, bu süreçlerin yönetiminden doğan sonuçlardan sorumluluğunun devam edeceği belirtiliyor. Bu açıdan bakıldığında, şirketlerde uygun yapı ve yetkinlikleri haiz bağımsız iç denetim uzmanlarından oluşan bir bölüm marifetiyle yönetim kurulu adına gözetim ve denetim faaliyetlerinin yürütülmesi ve sonuçlarının yönetim kurulu dikkatine raporlanması, bu denetim faaliyetlerinin dünyaca kabul görmüş uluslararası iç denetim standartlarına uyumlu olarak yapılmasının gerekliliğinin ikincil mevzuatlarda açık ve net olarak belirtilmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. TTK’nın denetleme ve denetimle ilgili hükümleri olan 397. ile 406. maddeleri arası incelendiğinde ise, konunun esas olarak şirketlerin finansal tablolarının bağımsız denetim kuruluşlarınca yapılacak denetimleri düzenlediği anlaşılıyor. 378. madde ile şirketlerde risk yönetiminin önemi vurgulanıyor 378. maddede belirtildiği üzere yönetim kuruluna şirketin varlığını, gelişmesini ve devamını tehlikeye düşürecek sebeplerin erken teşhisi, bunun için gerekli önlemler ile çarelerin uygulanması ve riskin yönetilmesi amacıyla uzman bir komite kurmak, sistemi çalıştırmak ve geliştirmek yükümlüğü veriliyor. Pay senetleri borsada İÇ DENETiM / Kış 2012 verebilmek için en etkin yardımı İç Denetim birimi vasıtasıyla sağlayacağı açık. Bu nedenle konunun düzenlenecek ikincil mevzuatlarda daha açık ve net bir dille, yaptırım gücü yüksek olarak ele alınmasının faydalı ve kurumsal yönetim ilkeleri açısından da gerekli olduğunu düşünmekteyiz. 10 11 AYSBERG AYSBERG Ayrıca 398. maddenin gerekçelerinde verilen bağımsız denetçinin denetimin yapılmasına ilişkin dört ana kural içinde yer alan açıklamalardan biri de risklerin isabetle ifade olunup olunmadığıdır. Ancak, gerekçenin son cümlesinde; “Risklere işaret, denetimin ve denetim raporunun görevi değildir. Görev tablolarda bunun, yani risklerin anlaşılıp anlaşılmadığının, özellikle yıllık raporlarda buna işaret edilip edilmediğinin 378. maddede öngörülen mekanizmanın işleyip işlemediğinin incelenmesidir” denmekle, aslında bağımsız denetçinin sorumluluğunun sadece mekanizmanın varlığını ve etkinliği hakkında bir fikir edinip kanaat vermesi kastedildiği anlaşılıyor. Oysa bu faaliyetler, şirketin iç denetim birimi tarafından sürekli ve detaylı bir program dahilinde denetlenebilir ve yönetim kuruluna sağlıklı bir risk yönetimi hakkında bağımsız ve objektif bir raporlama sunabilir. 398. maddenin birinci fıkrasında tarif edilen bağımsız denetim kapsam ve standartlarına ilişkin hükümlerde de denetçinin denetim kapsamı arasında şirketin yıllık faaliyet raporlarının ve Türkiye Muhasebe Standartlarının öngördüğü şekilde iç denetimin de yıllık faaliyet raporları kapsamında denetimi öngörülüyor. Bu fıkranın gerekçelerinde de detaylı olarak verildiği gibi şirketin uluslararası denetim standartlarına uygun iç denetim faaliyetlerinin olması, bu faaliyetlerin kapsamı olarak muhasebe ve mali tablolara yönelik iç denetim faaliyetlerinin yanı sıra çeşitli komiteler, özellikle halka açık şirket- lerde ve holdinglerde bütün topluluğu kapsar nitelikte yapılan denetimler kastediliyor. 402. maddenin ikinci fıkrasında bağımsız denetçinin yıllık faaliyet raporunu denetlemek için yeterli olanaklara sahip bulunamayacağı vurgulanarak, bunun ana sebepleri olarak yıllık faaliyet raporlarında yer alacak bilgiler içinde şirketin plan ve projeksiyonlar, istihdam durumu, pazar payı, pazarlama faaliyetleri içermesi, bağımsız denetçinin bu konuları denetim olanağının bulunmaması ifade ediliyor. Bu noktadan hareketle, yıllık faaliyet raporlarında yer alan bilgiler ancak şirketin içinde ve sürekli olarak yer alan iç denetim birimleri tarafından denetlenebilir ve yönetim kurulları ile raporun diğer tarafları için icradan bağımsız ve objektif bir güvence sağlayabilir. Bu açıdan bakıldığında ikincil mevzuatlarda konunun iç denetim kapsamında detaylı olarak açıklanması yerinde olacak. Öte yandan 375. maddenin gerekçelerinde de belirtildiği üzere bağımsız denetçinin şirketin birçok sürecini ilgilendiren geniş kapsamdaki tüm operasyonel faaliyetlerinin karşı karşıya bulunduğu risklerin etkin bir şekilde yönetilip yönetilemediğini kısa süreli ve ağırlıklı olarak finansal tablo denetiminden oluşan bir çalışma içinde anlamlı ve yeterli bir şekilde tespiti mümkün olamayacak. Şirketin kendi bünyesi içinde icradan bağımsız uzmanlardan oluşan bir iç denetim biriminin yönetim kuruluna bu güvenceyi daha hızlı, süreklilik arz eden bir yapıda ve etkin bir şekilde verebilmesi doğaldır. Risk değerlendirmesinde finansal ve operasyonel unsurları şirket bütünü içerisinde objektif ve sistematik bir yaklaşımla irdelemekte olan tek meslek kolu olarak iç denetim, riskin erken saptanması ve yönetimi komitesine girdi teşkil edebilecek çalışmaları yapabilecek tek meslek grubudur. Özetle, bu madde ile iç denetim mesleği tüm şirketler bazında yönetim kurulu seviyesindeki bir fonksiyonun doğal ve kaçınılmaz uzantısı olarak önemli bir yer ediniyor. Düzenlenecek ikincil mevzuatta, konu hakkında bağımsız denetçinin de raporunu hazırlarken, şirket iç denetim birimiyle ilişkisi açık bir şekilde ele alınmalı, şirket iç denetim birimlerinin esas olarak yönetim kurulu ana sorumluluklarından olan risklerin erken teşhisi ve gerekli önlemlerin zamanında alınması, risk yönetimi- nin ve ilgili kontrollerin etkinliği ve yerindeliği hakkında yönetim kurulu adına denetim ve gözetim yaparak düzenli raporları hazırlanması ihtiyacı belirtilmeli. Yeni TTK’nın iç denetime ilişkin düzenlemelerinin etkili ve başarılı uygulaması için TİDE’ye ne gibi görevler düşüyor İç denetim mesleğinin ulusal meslek örgütü Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) olarak, kanunun ülkemiz iş hayatının kurumsal yönetim kalitesine önemli katkıları olacağını, şirketlerimizin küresel rekabet gücü ile birlikte ülkemiz yatırım iklimini çok olumlu etkileyeceğine inanıyoruz. Yeni kanun ile ilgili 2005 yılından bu yana sürdürülen çalışmalar hakkında meslektaşlarımızın bilgilendirilmesi konusunda Enstitümüzün faaliyetleri oldu. 17 Kasım 2006 tarihinde yapılan 10. Türkiye İç Denetim Kongresi’nde komisyon başkanı Prof. Dr. Ünal Tekinalp meslektaşlarımıza hitap ederek kanun hakkında bilgi verdi. Ayrıca kendisine iç denetim ile ilgili düzenleme ihtiyaçları konusunda Enstitümüz görüşleri bir rapor olarak sunuldu. 2008 yılında İç Denetim Dergimizin 21. sayısında yeni Türk Ticaret Kanununa geniş yer verilerek, konunun uzmanları ile birlikte yeni TTK tasarısı değerlendirildi. Türkiye İç Denetim Enstitüsü olarak geniş bir ekip ile 10 Mart 2011 tarihinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdür Vekili İmdat Ersoy ziyaret edilerek, yeni Türk Ticaret Kanunu hakkında karşılıklı bilgi alışverişinde bulunuldu. Görüşmede Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan denetim ile ilgili düzenlemelere yönelik Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılacak alt düzenlemelerde Türkiye İç Denetim Enstitüsü olarak yer almamızın gerekliliği konusunda karşılıklı mutabakata varılarak, Enstitümüzün niyet mektubu kendisine iletildi. 15. Türkiye İç Denetim Kongresi’nde de bir oturum yeni Türk Ticaret Kanunu’na ayrılarak, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdür Vekili İmdat Ersoy meslektaşlarımıza bilgilendirmede bulundu. 17 Aralık 2011 tarihinde yapılan TİDE çalışma komiteleri çalıştayında kanunun iç denetime ilişkin düzenlemeleri ve etkileri değerlendirildi. Enstitümüz Mesleki Düzenlemeler Komitesi’nin konuya ilişkin çalışmaları hakkında bilgi alınarak, görüş ve önerilerimizin ilgili mercilerle paylaşılması uygun görüldü. Dergimizin bu sayısında da Türk Ticaret Kanunu’na yer ayrılması Enstitümüzün konuya olan ilgisinin sürekliliği açısından önem taşıyor. Yeni kanunun etkili ve başarılı uygulamasında mesleğimizin profesyonelleri olan iç denetçilere önemli rol ve sorumluluklar düşüyor. 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan kanunun şirketler açısından gerektirdiği ön hazırlıklar ve uyum çalışmalarında meslektaşlarımızın aktif rol almalarının gerektiğini düşünüyoruz. Gerek şirketlerde farkındalık yaratılması konusunda yapılması gereken bilgilendirme çalışmaları gerekse yeni kanunun düzenlemelerine uyum için hazırlık çalışmalarında meslektaşlarımızın şirketlerine değer katacağına inanıyoruz. TTK’da doğru mesleki tanımlar ve doğru kurumsal konumlandırma adına TİDE çalışmalarını sürdürüyor Yeni kanunun ikincil mevzuat çalışmalarında ve uygulama sürecinde Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün katkıları olacağı açık. Bu nedenle Enstitü olarak Bakanlık ve düzenleyici kurumlarla işbirliğine açık ve hazır olduğumuzu ifade edebiliriz. Uluslararası standartlarda iç denetim uygulaması, mesleğin uygulamacıları olan iç denetçilerin yetkinliği ve eğitimi konularında Enstitümüz, Bakanlık, düzenleyici kurumlar ve şirketlerimizin ihtiyaçlarına cevap verebilecek imkanlara sahip. Bu konuda Enstitümüzün web sitesinden (www.tide.org.tr) bilgi sahibi olabilirsiniz. Ülkemizde iç denetim mesleğinin uluslararası ve ulusal referans kaynağı olan TİDE, tüm mesleki birikimleri ile kamu ve düzenleyici kurumlara, şirketlerimize ve meslektaşlarımıza desteğini sunmaktan memnuniyet duyacaktır. İÇ DENETiM / Kış 2012 İÇ DENETiM / Kış 2012 işlem gören şirketler için bu komite zorunlu, diğerleri için ise bağımsız denetçinin gerek gördüğü hallerde derhal kurulması isteniyor. Maddenin gerekçesi incelendiğinde, bu tür gözetim ve risklerin yönetimi faaliyetlerinin bir kurumsal yönetim ilkesi olduğu vurgulanarak, risk yönetiminin geleceğe yönelik tehditlerin erken saptanması ve önlem alınması açısından yönetilmesi gereken bir süreç olduğu vurgulanıyor ve denetimden ayrıştığı noktalar belirtiliyor. Ancak 398. maddenin 2. fıkrasının 4. bendinde bağımsız denetçiden yönetim kurulunun riskleri erken teşhis ve önlemleri hakkındaki risk yönetimini etkin bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştiremediğinin tespiti, 378. maddede belirtilen sistemi ve yetkili komiteyi kurup kurmadığını, böyle bir komite varsa bunun yapısını ve uygulamalarını açıklayan bir raporu hazırlayarak yönetim kuruluna sunması isteniyor. 12 13 AYSBERG AYSBERG Deloitte Türkiye Yönetici Ortak ve CEO’su Hüseyin Gürer, şirket bünyesinde etkin ve verimli bir iç denetim fonksiyonunun oluşturulmasının ve etkin bir bağımsız denetimden geçmesinin her kuruma katma değer sağlayacağını belirtiyor. İÇ DENETiM / Kış 2012 Mevcut TTK’nın değiştirilmesine neden ihtiyaç duyuldu? 55 yıldır ülkemizde uygulanmakta olan 6762 sayılı TTK, dünya genelinde yaşanan ve kalıcı sonuçlar ortaya çıkaran ekonomik olaylar sonucu Türk ticaret hayatının, uluslararası piyasaların ihtiyaçlarını karşılamamaya başlamıştır. Ülkemizin başlattığı Avrupa Birliği (AB)’ne üyelik sürecinde 2005 yılı sonlarına doğru başlayan müzakereler sonucu AB’ye uyum çerçevesinde yapılması gereken düzenlemeler, mevcut TTK ’da değişiklik yapılması ihtiyacını doğuran sebeplerden biridir. Mevcut TTK’nın değiştirilme ihtiyacını doğuran sebeplerden biri de küreselleşmedir. Bir taraftan AB üyelik çalışmalarını hızla sürdüren ülkemiz, diğer yandan uluslararası piyasaların bir parçası olmak zorundadır. Bu yüzden, uluslararası piyasalara kuralları ile uyumlu bir dizi hukuki düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Küreselleşme sonucu dünyadaki tüm ülke ekonomilerinin birbirlerinden etkilenir hâle gelmeleri ile ülkemizin bu uluslararası piyasalarda var olabilmesi mevcut Ticaret Kanunu’nda değişiklikler yapılması ihtiyacını doğurmuştur. Bu sebeplerin yanında mevcut kanunun değişme ihtiyacını doğuran bir diğer neden de teknolojide yaşanan değişim ve gelişmeler olmuştur. Ülkemizin, teknolojide yaşanan bu hızlı gelişmelerden dolayı, hem ülke içinde hem de uluslararası ticarette yaşanan gelişmeleri yakalayabilmesi ihtiyacı Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun oluşturulmasını gerektirmiştir. Yeni TTK içerik ve sistematik olarak ne tür yenilikler getiriyor? Sistematik olarak beş kitaptan oluşan eski TTK ile karşılaştırıldığında, yeni TTK altı ana kitaptan oluşturulmuştur. • İlk kitap “Ticari İşletme” ile ilgilidir. Bu kitapta tacir, ticari işletme, ticaret sicili, ticaret unvanı, haksız rekabet, ticari defterler, cari hesap ve acentelik konuları ele alınmaktadır. Hüseyin Gürer Deloitte Türkiye Yönetici Ortak ve CEO • İkinci kitap “Ticaret şirketleri” ile ilgilidir. Bu kitapta genel hükümler, kollektif şirket, komandit şirket, anonim şirket, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ve limited şirket konuları ele alınmaktadır. • Üçüncü kitap “Kıymetli Evrak” ile ilgilidir. Bu kitapta genel hükümler, nama yazılı senetler, hamile yazılı senetler, kambiyo senetleri, diğer senetler, makbuz senedi ve varant konuları ele alınmaktadır. • Dördüncü kitap “Taşıma İşleri” ile ilgilidir. Bu kitapta genel hükümler, eşya taşıma, taşınma eşyası taşıması, değişik tür araçlar ile taşıma, yolcu taşıma ve taşıma işleri komisyoncusu konuları ele alınmaktadır. • Beşinci kitap “Deniz Ticareti” ile ilgilidir. Bu kitapta gemi, donatan ve donatma iştiraki, kaptan, deniz ticareti sözleşmeleri, deniz kazaları, sorumluluğun sınırlanması ve petrol kirliliğinin zararının tazmini ve cebri icraya ilişkin özel hükümler ele alınmaktadır. • Altıncı kitap “Sigorta Hukuku” ile ilgilidir. Bu kitapta genel hükümler ve sigorta türlerine iliş- “Yeni TTK’da teknoloji sisteme entegre ediliyor” Teknolojik gelişmeler yeni TTK’yı nasıl etkiledi? Yeni TTK incelendiğinde, teknolojide yaşanan hızlı gelişmelerin ve iyileştirilmelerin büyük bir dikkatle takip edildiği ve sisteme entegre edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle internet kullanımının hızla yaygınlaşması, neredeyse günlük hayatımızın bir parçası hâline gelmesi, internet üzerinden yapılan işlemlerin sürekli olarak artış göstermesi ve mesafeli sözleşmelerin artan önemi düşünülerek yapılan düzenlemelerle hukuki güvenliğin sağlanması amaçlanmıştır. Teknolojik gelişmelerle birlikte yeni TTK ile gerçekleşmesi düşünülen değişiklikler şöyle sıralanabilir: Ticaret Sicil kayıtlarının elektronik ortamda tutulması ve depolanması; sözleşmelerin oluşum süreçlerinin elektronik ortamda yapılmasının mümkün kılınması; fatura ve teyit mektuplarının elektronik ortamda oluşturulması ve saklanması; genel kurul çağrılarının elektronik posta ile yapılabilecek olması, toplantıya katılma, öneri sunma, oy kullanma gibi yönetimsel hakların internet ortamında elektronik imza ile kullanılabilecek olması; şirketlere internet sitesi kurma zorunluluğu getirilmesi ve bu internet sitelerinde kamunun aydınlatılması ilkesi nedeniyle gerekli görülen belgelerin sunulma zorunluluğu; yönetim kurulu üyesinin bir tüzel kişi temsilcisi olması durumunda, tüzel kişi ve temsilcisinin internet sitesinde yayınlanma zorunluluğu; tarafların anlaşmaları halinde ihbar, itiraz ve benzeri beyanlarını elektronik ortamda yapabilmesi imkânının tanınmış olması. Yeni TTK, kurumsal yönetim, kamunun aydınlatılması gibi konularda ne tür düzenlemeler getiriyor? Yeni TTK ile birlikte daha önceden kurumsal yönetim ilkelerinin denetimi konusunda Kurul’un yetkili kılınması, kanuni bir temele dayandırılıyor. Bu düzenleme sadece halka açık anonim şirketler için öngörülmüş olmakla birlikte, başka şirket yapıları için kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenmesi halinde de yine bu ilkeler SPK tarafından denetlenecektir. Kurumsal yönetim, şirketlerin zamanında doğru kararlar verebilme yeteneklerini arttırmayı hedefler. Bu hedefe ulaşmak da şirket kayıtlarının şeffaf, adil ve hesap verilebilir bir şekilde tutulması ile birlikte, iç ve dış denetimin kurallarına uygun bir şekilde yapılmasını sağlamakla mümkündür. Bu bağlamda Sermaye Piyasası Kanunu’nda da bulunan kamuoyunu bilgilendirme zorunluluğu, şirketlerin kamuoyunu ilgilendiren belge ve dokümanların kamuoyunun bilgisine sunulmasını gerekli kılmaktadır. Sermaye Piyasası Kanunu’nda da bahsedilen bu zorunluluk, aynı zamanda kurumsal yönetim ilkelerinin de belirttiği gibi, şirketlerin hesap verilebilir bir yapıya sahip olması ve şirket işlemlerinde şeffaflığın sağlanması amacına da hizmet etmektedir. Yeni TTK ile şirketlere getirilen internet sitesi hazırlama zorunluluğu, kamuyu aydınlatma yükümlülüğü gereği çıkartılmış bir zorunluluktur. Yeni TTK’nın bu düzenlemesi ile şirketlere ilişkin finansal raporların, denetleme raporlarının yayınlanması ve şirketle ilgili tüm ilanların bu siteden duyurulması yükümlülüğü getirilmiştir ve böylece kurumsal yönetim ilkelerinin de gereği bir anlamda yerine getirilmiş olacaktır. Yeni TTK’nin denetim düzenlemeleri ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Bağımsız denetimin bu süreçteki rol ve sorumlulukları neler olacak? Geçmiş dönemlerde, işletmelerde, finansal tablolar ve mali konular hakkında herhangi bir yetkinliğe sahip olmayan kişiler tarafından belirli bir standarda bağlı bulunmayan denetim organının, yeni TTK çerçevesinde Uluslararası Denetim Standartları esas alınarak denetim faaliyetlerinin bağımsız denetim şirketleri tarafından yürütülmesi konusunda düzenlemeler getirilmektedir. Bu kapsamda, bağımsız denetim şirketleri tarafından denetlenmiş bulunan şirketlerin, Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına göre hazırlanmış olan finansal tabloların şirketlerin yönetim kurullarına sunulması gerekmektedir ve finansal raporlama sistemlerinin hazırlanması, iç kontrol süreçlerinin yapılandırılması konusunda şirketlere önemli sorumluluklar düşmektedir. Böylelikle bağımsız denetim şirketleri tarafından beyan edilen olumsuz veya şartlı bağımsız denetim görüşüne dayanılarak şirket yönetim kurulu üyelerinin İÇ DENETiM / Kış 2012 “Yeni TTK ile etkin bir risk kontrol yönetimi önem kazanıyor” kin özel hükümler ele alınmaktadır. Ayrıca Kanun dili sadeleştirilmiş ve birçok hukuki terim Türkçeleştirilmiş ya da başka kavramlarla açıklanmaya çalışılmıştır. 14 15 AYSBERG AYSBERG “Yeni TTK ile sorumluluk yönetim kurulunda olacak” İÇ DENETiM / Kış 2012 Yeni TTK’nin getirdiği doğrudan ve dolaylı düzenlemelerle (366/2, 375, 378. maddeler) iç denetimin şirketler açısından öneminin büyük oranda arttığı görülüyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Yeni TTK ile birlikte kurumsal varlığın devam ettirilebilmesi için işletmelerin karşısına çıkan fırsatları etkili bir biçimde değerlendirmelerinde, etkin bir risk kontrol yönetiminin ve kurumsal yönetim yaklaşımının önemli bir rolü bulunmaktadır. Çıkarılan yeni TTK ile işletmelerin kurumsal varlıklarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan yaklaşımların sorumluluğu yönetim kuruluna ait olacaktır. Yönetim kurulu bu sorumluluğun yerine getirilebilmesi için şirketlerde yeterli donanıma sahip bir iç denetim faaliyetine ihtiyaç duyacaktır. 366/2, 375 ve 378. maddelerle bahsedilen iç denetim fonksiyonlarının ve faaliyetlerinin oluşturulması için gerekli uygulamalar belirtilmiştir. Madde 366/2’de Yönetim Kurulu’nun, işlerin gidişini izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabileceği belirtilmektedir. Bu madde ile hedeflenen, kurulacak denetim komitesi ile şirketin iç denetim fonksiyonlarının etkili çalışıp çalışmadığının kontrolünü yönetim kurulu adına yapmak, kamuoyuna sunulacak bilgilerin doğruluğu konusunda yönetim kuruluna bilgi vermek, denetim firması seçiminde ve yapılan denetim faaliyetlerinin düzenli olarak takip edilmesini sağlamaktır. Oluşturulan bu komitenin etkin bir şekilde çalışması iç denetim ve kontrol biriminin yardımı ile mümkün olacaktır. Bu sebepten dolayı şirketlerde iç denetim faaliyetlerinin başlatılması yönetim kurulu için vazgeçilmez bir görev haline gelecektir. Ayrıca, bu maddenin amacının, yönetim kurul- larının şirketlerin iç denetim süreçlerine aktif bir şekilde katılım göstermesini sağlayarak işlemlerin daha güvenilir ve kontrollü bir şekilde yürütülmesini sağlamak olduğunu düşünüyorum. Madde 375’teki devredilemez ve vazgeçilemez yetkilerini düzenlemektedir. Bu maddede, Yeni TTK ile birlikte şirket yönetim kurullarının gerekli donanıma sahip iç denetim sistemine ihtiyaç duyacakları ve işletmeler için uluslararası standartlara sahip olan bir iç denetim mekanizması ortaya çıkarmak için gerekli adımların atılması gerektiği ifade edilmektedir. Madde 378’de, pay senetleri borsada işlem gören şirketlerde, yönetim kurulu, şirketin varlığını, gelişmesini ve devamını tehlikeye düşüren sebeplerin erken teşhisi, bunun için gerekli önlemler ile çarelerin uygulanması ve riskin yönetilmesi amacıyla, uzman bir komite kurmak, sistemi çalıştırmak ve geliştirmekle yükümlüdür. Diğer şirketlerde bu komite denetçinin gerekli görüp bunu yönetim kuruluna yazılı olarak bildirmesi hâlinde derhâl kurulur ve ilk raporunu kurulmasını izleyen bir ayın sonunda verir. Komite, yönetim kuruluna her iki ayda bir vereceği raporda durumu değerlendirir, varsa tehlikelere işaret eder, çareleri gösterir. Rapor denetçiye de yollanır. Bu madde ile anlatılmak istenen, yönetim kurullarının yeni TTK sonrası getirilecek yenilikleri dikkate alarak; şirketin sahip olduğu teknoloji ve yetkinlikleri hızlı bir şekilde kontrol etmeleri, ihtiyaçları olduğu takdirde de, ihtiyaçları doğrultusunda doğru iş ve çözüm ortaklarını seçebilmeleri, işletme bünyesinde eğitim ve bilgilendirme organizasyonları düzenlemeleri gerektiği kanısındayım. Yeni TTK’nın uygulama etkinliğinde iç denetim faaliyeti ile bağımsız denetim ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Şirketlerimizde iç denetim faaliyetinin varlığı ve etkili uygulamasının, kurumsal yönetim ve bağımsız denetim açısından katma değeri ile ilgili görüş ve düşünceleriniz nelerdir? İç denetçiler tarafından yapılan çalışmalar, şirketin bağımsız denetiminde önemli bir yer tutar. İç denetçilerin yaptığı çalışmalar bağımsız denetçiler için bir kanıt kaynağıdır ve denetçilerin işlerini (ya da kontrol riskini) asgari düzeye indirir. Bu- na ek olarak, bağımsız denetçiler, iç denetçilerin çalışmalarından yararlanırlarsa, bağımsız denetimin maliyetleri de buna göre azalacaktır. Şirket bünyesinde etkin ve verimli bir iç denetim fonksiyonunun oluşturulması ve bunun yanında etkin bir bağımsız denetimden geçmesi her şirket ve kuruma katma değer sağlayacaktır. Şirketin bünyesinde bulunan iç denetim organı kurumsal yönetim uygulamalarıyla ilgili oluşturduğu etkinlik ve verimlilik değerlendirmeleri ile Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ilkelerini daha gerçekçi bir şekilde uygulayabilecektir. Bu sayede yönetimin bilgilendirilmesi, şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk ilkelerine göre yönetim faaliyetlerinin geliştirilmesi hem şirketin sürekliliği hem de şirketin amaçlarına ulaşmasında önemli bir katkı sağlayacaktır. Yeni kanunun ticaret hayatımızı ne düzeyde ve nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Yeni TTK ile 01.01.2013 tarihinden itibaren sermaye şirketlerine ticari defterler tutulurken, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yayınlanan UFRS’ye (Uluslararası Finansal Raporlama Standartları) uyumlu Türkiye Finansal Raporlama Standartları’na uyma zorunluluğu getirilmiştir. UFRS uluslararası bir finans dilidir. Türk şirketlerinin de söz konusu standartlara uygun olarak defter tutması ve finansal raporlarını hazırlaması öngörülmüştür. Bununla beraber, etkin ve anlaşılabilir finansal raporlama sistemi paydaşlar için daha güvenilir bir yapının kurulmasını sağlayacaktır. Ayrıca, şirketler uluslararası standartlarda bilgi sağlayabilecektir, yabancıların yatırım yapma kararı almaları kolaylaşacaktır ve Türk şirketleri daha iyi şartlarda anlaşmalar yapabileceklerdir. Şirketler mali tablo ve finansal göstergelerini global piyasalarla karşılaştırma imkânına kavuşacaktır. Şirketler, UFRS dönüşümünü, kendi pazarlarında güçlü oldukları yanları daha da sağlamlaştırmak, gelişime açık yanlarını da güçlendirmek için fırsat olarak değerlendirmeliler. Yeni TTK’da geliştirilmesi gerektiğini düşündüğünüz düzenlemeler var mı? Yeni TTK’da net olmayan bazı konulara açıklık getirilmesi amacı ile ikincil bir mevzuatın yakın bir zamanda yayınlanacağı bilinmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi Yeni TTK’da halihazırda net olmayan konular bu mevzuatla birlikte aydınlığa kavuşacaktır. Yeni TTK’ye hazırlık aşamasında şirketlerin yapması gerekli olan hazırlıklar konusundaki görüşleriniz nelerdir? Yeni TTK, hem şirketler, hem de denetçiler için yeni bir düzenleme olacağından, hem şirketlere hem de denetçilere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Öncelikli olarak Kobi ya da aile şirketlerini ele alacak olursak; yeni TTK şirketlere, UFRS ve bu standartlar uyarınca tutulacak ticari ve finansal tablolarına ilişkin olarak özel bir düzenleme getirmektedir. Şirketler, Yeni TTK’nın yürürlüğe gireceği tarihe kadar finansal tablolarını UFRS’ye göre entegre etmeli ve bu konuyla ilgili belirli hazırlıklar yapmalıdırlar. Şöyle ki; UFRS ve standartlar doğrultusunda hazırlanacak olan finansal tablolar konusunda çalışanlarının eğitilmelerine katkıda bulunmalıdırlar. Bağımsız denetim yapacak şirketlerin alt yapısının sağlıklı ve düzenli olması çok önemlidir. Altyapının bu şekilde düzenli ve kontrollü bir şekilde geliştirilmesi, işletmelerin süreçlerinin ve işlemlerinin daha kaliteli gerçekleştirilmesinde büyük rol oynayacaktır. Yeni TTK konusunda yaptığınız hazırlıklar var mı? Varsa nelerdir? Yeni çıkarılan kanun ile ilgili şirketimiz bünyesinde yoğun bir şekilde çalışmalar sürdürülmektedir. Şirketlere Yeni TTK’nin yasal yapı ve pay sahipliği, şirketler topluluğu, kurumsal yönetim ilkeleri, bilgi toplumu hizmetleri, mali durum ve finansal raporlama ile bağımsız denetim alanlarından oluşan 6 ana uyum alanını detaylı bir şekilde anlatıp, şirketlere hukuki konularda bilgilendirme seminerleri düzenlemekteyiz. Ayrıca şirketimiz bünyesinde TTK iş geliştirme birimi oluşturularak, iş geliştirme birimi müdürlerimiz uzman hukukçularla çalışıp şirketlerin yeni kanuna entegre olma sürecinde karşılaşacakları zorlukların üstesinden gelmeleri için müşterilerimize ve piyasadaki diğer şirketlere bilgilendirme sunumları yapılmaktadır. Ayrıca gündem tarafımızca büyük bir dikkatle takip edilmekte ve her ay yeni oluşturulan TTK iş geliştirme birimi tarafından hazırlanan aylık bültenler ile kamuoyuna yeni kanun hakkında bilgilendirmeler yapılmaktadır. İÇ DENETiM / Kış 2012 istifa etmeleri yaptırımı bulunmaktadır. Ayrıca yeni TTK kapsamında, bağımsız denetim düzenlemeleri çerçevesinde şeffaflık ve bilgi paylaşımı konuları büyük bir önem arz etmektedir. Bu konuda, hem devletin vergi denetimi fonksiyonunun hem de azınlık ortaklıkların farkındalığına işlevsellik kazandırılması amaçlanmaktadır. 16 17 AYSBERG AYSBERG İÇ DENETiM / Kış 2012 Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesine çok az süre kaldı. Şirketler yeni TTK ile ilgili çalışmalarını hızlandırırken Ernst&Young Türkiye Başkanı Mustafa Çamlıca, Yeni TTK ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Mevcut TTK’nın değiştirilmesine neden ihtiyaç duyuldu? Mevcut Türk Ticaret Kanunu’nun değiştirilmesine neden ihtiyaç duyulduğu konusunda tek bir cevap vermek yetersiz kalır. Bu sebeple gerekçelerini sıralamak daha doğru olacaktır: Günümüz ekonomisi ve piyasası için mevcut TTK’nın yetersiz kalması, serbest pazar ve rekabet ekonomisi gereği şirketlerin uluslararası alanda daha pratik bir şekilde hareket etme zorunluluğu, teknolojik gelişmeler, sözleşmelerin kurulması da dâhil olmak üzere her türlü işlemin elektronik ortamda gerçekleştirilmesini gerekli kıldığından, yeni düzenlemenin de teknolojik gelişmelere uygun olması, AB uyum süreci, Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum süreci nedeniyle başta temel kanunlarını değiştirmesi, finans ve sermaye piyasaları ile ilgili düzenlemelerden başlamak üzere ulusal ve uluslararası anlamda ticari hayatı kolaylaştırıcı hükümler getirmesi zorunluluğu, Türkiye’nin AB uyum sürecinin dışında uluslararası ticaret, endüstri, hizmet, finans ve sermaye piyasalarının bir parçası olma düşüncesi. Bu gerekçelerle yaklaşık 10 yıldır devam eden çalışmalar sonrasında yeni Türk Ticaret Kanunu 14 Şubat 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. ğu, elektronik işlemler ve bilgi toplumu hizmetleri, birleşme, bölünme, tür değiştirme gibi yeniden yapılandırma süreçlerinin ayrıntılı birşekilde gösterilmesi, yöneticiler için öngörülen adli para cezaları ve hapis cezaları, içerik itibarıyla getirilen temel yeniliklerdendir. Yeni TTK içerik ve sistematik olarak ne tür yenilikler getiriyor? Yeni TTK’nın içeriği oluşturulurken mevcut olan sistem üzerine kanunu inşa etmek yerine sıfırdan bir kanun yaratma düşüncesi hasıl olmuştur. Dolayısıyla içerik itibarıyla değişikliklerden bahsedecek olursak, yeni TTK’nın getirdiği yenilikleri madde madde anlatmak gerekir. Ancak çok temel ve devrim niteliğinde değişiklikleri saymak gerekirse; tek kişilik anonim ve limited şirket yapısı, mevcut murakıplık sistemi yerine benimsenen bağımsız denetim sistemi, ortakların şirkete borçlanma yasağı, şirketler toplulu- Bununla birlikte, yeni TTK bir bütün olarak incelendiğinde sadece içerik olarak değil, sistematik olarak da birçok yenilik içermektedir. Öncelikli olarak dikkat çeken nokta, mevcut düzenlemede beş ana kitaptan oluşan 6762 Sayılı TTK’nın, yeni TTK’da altı ana kitapta düzenlenmiş olmasıdır. Buna göre; yeni TTK’ya “Taşıma işleri” başlığı altında yeni bir kitap eklenmiş olup; Ticari işletme, Ticaret şirketleri, Kıymetli Evrak, Deniz Ticareti ve Sigorta Hukuku diğer kitaplardır. Yeni düzenlemeye bağlı olarak, kanunun dili sadeleştirilmiş ve birçok hukuki kavram ve terim de Türkçeleştirilmiştir. Mustafa Çamlıca Ernst&Young Türkiye Başkanı Teknolojik gelişmeler yeni TTK’yı nasıl etkiledi? İnternetin hayatımızın her alanına girmesi ile birlikte ülkemizde hizmet veren şirketlerde bu olanakların kullanım alanları hızla genişlemektedir. Yatırımcıların ve paydaşların şeffaf, doğru, tarafsız bilgiye en hızlı şekilde ulaşma ihtiyacı doğduğundan şirketlerin de en önemli varlığı olan “Bilgi”nin kamuya açılması, bilginin doğru şekilde kullanılıp, saklanması için internetin kullanımı son derece yaygınlaştı. Yeni Türk Ticaret Kanunu 6102, şirketlerin finansal tabloları, ortaklık yapıları, genel kurul ve yönetim kurulu toplantı tutanakları gibi bazı bilgilerin belirli formatlarda şirketin internet sitesinde yayımlama yükümlülüklerini zorunlu hale getirmiş oldu. Teknolojik gelişmeler ile birlikte, hayatımızın birçok alanında olduğu gibi iş hayatımızda da birçok değişiklik meydana geldi. Bu değişime ayak uydurma konusunda ne kadar direnç gösterirsek gösterelim bu değişikliklere uyum sağlama ve iş süreçlerimizi bu gelişmelere paralel bir şekilde yenilemek artık zorunlu hale geldi. İş süreçlerinin elektronik ortamlarda gerçekleşmesi ve ortaya çıkan sonuçların gene elektronik ortamda iletilip sonuçların elektronik arşivlerde saklanması konusunda Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun geçerli olması ile birlikte ek standartlar gündeme gelmeye devam edecektir. Yeni TTK ile finansal verilerin güvenliğinin tesis edilmesi, ilgili iş adımını gerçekleştiren kişinin kimliğinin ve işlem zamanının kayıt altına alınarak hukuken tespit edilebilir ve inkâr edilemez niteliklerde saklanması garanti altına alınmış olacaktır. Verilerin ve süreçlerin Bilgi Teknolojilerine bağlı olması sebebiyle işlem sonuçlarının taraflar arasında güvenli ortamlarda paylaşılması gerekecek; bu sürecin ve alınan çıktıların denetlenebilir olması da yeni TTK'nın getirdiği standartlar çerçevesinde gerçekleşecektir. Sonuç olarak yeni TTK ile birlikte şirketlerin Bilgi Teknolojileri ile ilgili olan şu konularda çalışmalar yapması gereksinimi ortaya çıkmıştır: İnternet Sitesi, kayıtlı elektronik e-posta, eimza, zaman damgası, e-arşivleme, e-yönetişim, e-toplantı. Yeni TTK, kurumsal yönetim, kamunun aydınlatılması gibi konularda ne tür düzenlemeler getiriyor? Kurumsal yönetim ilkeleri; şirketlerin doğru zamanda doğru karar verebilme yeteneklerini arttırmayı hedeflemektedir. Bu ilkeler şeffaf, adil ve hesap verilebilir şirket kayıtlarının tutulmasını, iç ve dış denetimin doğru bir şekilde yapılmasını öngörmektedir. Yeni TTK’da da bu konudaki düzenlemeler açık bir şekilde gösterilmiştir. Bu ilkelerin yeni TTK’daki somut görünümlerine örnek vermek gerekirse; • Profesyonel ve bağımsız yönetim kurulu anlayışının getirilmesi, • Ris kin er ken teş hi si ko mi te si nin dü zen len me si, • Pay sahiplerinin şirkete borçlanmasının yasaklanmasına ilişkin düzenlemeler, • Web sitesi ve zorunlu içerik konusunda düzenlemelerin öngörülmesi, • Uluslararası standartlarda denetim ve bağımsızlık konularında getirilen yenilikler. Kurumsal yönetim ilkeleri şeffaf, adil ve hesap verebilir şirket yapılarını öngörerek, başta kayıt dışı ekonominin büyük ölçüde önüne geçilmesine imkân tanıyacaktır. Ancak bundan da öte, şirketler arasındaki rekabetin gerçek anlamda sağlanabilmesi için şirket yapılarının şeffaf olmasını amaçlamaktadır. Halka açık şirketlerin hukukunu düzenleyen Sermaye Piyasası Kanunu’nda uygulama alanı bulan kamuyu aydınlatma yükümlülüğünden bahsetmek gerekirse, bu yükümlülük, kamuyu ilgilendiren şirket bilgi ve belgelerinin tam ve doğru olarak kamuya duyurulması ile ilgilidir. Dolayısıyla bahsedilen bu yükümlülük, kurumsal yönetim ilkeleri ile aynı amaca hizmet etmektedir. Yeni TTK, halka açık olmayan sermaye şirketlerini halka açık şirket yapısına yaklaştırmayı planladığından, özellikle alacaklılar ve pay sahipleri yönünden önemli olan tüm ilişkilerin, raporların, planların, projelerin açıklanması, yöneticilere ödenen seyahat giderlerine kadar şirket içerisinde birçok bilginin kamu ile paylaşılması temel esastır. İÇ DENETiM / Kış 2012 “Yeni TTK ile teknolojiyi kullanmak zorunlu hale geldi” “Teknolojik gelişmeyle iş hayatımız da değişti” 18 19 AYSBERG AYSBERG Yeni düzenleme ticaret hayatı için bir takım maliyetler getirecektir. Bu maliyetlerin en başında bağımız denetim sisteminin benimsenmesi, uluslararası muhasebe standartlarına ilişkin düzenlemelerin getirilmesi, gerekli olması halinde riskin erken teşhisi gibi bir komitenin kurulması zorunluluğu, sermaye şirketleri için zorunlu hâle getirilen web sitesi kurma zorunluluğu olarak görülebilir. Türkiye’de sadece reklam ve tanıtım faaliyetleri için internet sitesi kuran şirketler, artık bu sitelerin kanunda gösterilen zorunlu içerik başlıklarının yayınlanması amacıyla uygun hâle getirilmesini sağlamakla yükümlüdürler. Bunun yanında, şirketlerde fiilen hiçbir işlem yapmayan denetçilerin yerine bağımsız denetim, özel ve işlem denetimi şeklinde üçlü bir sistem öngörülmektedir. Ancak yeni düzenlemenin getirdiklerini ticari hayat için uzun vadeli olarak değerlendirmekte fayda vardır. Kısa vadede bizim için maliyet olan kalemlerin, uzun vadede şirketlerin ömrünü uzatacak yapı taşları olduğunu görebilmekteyiz. Bu sayede şirketler daha güçlü ve sağlam bir yapıya kavuşacaklardır. İÇ DENETiM / Kış 2012 Özellikle tek kişilik anonim veya limited şirket kuruluşları ile şirket kuruluşları kolaylaştırılmıştır. Bu sayede aslında var olmayan ortaklar gösterilmek suretiyle kurulan şirketlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bu durum, özellikle yabancı sermayenin Türkiye’ye getirilmesini hızlandıracak ve şirket kuruluşları için de bir avantaj sağlayacaktır. Ayrıca şirketlerde genel kurul ve yönetim kurulu organlarının fiili olarak toplanmadan elektronik ortamda çağrı yapma, toplantıya katılma ve oy kullanma gibi haklarını kullanması da ticari hayatta hızlı hareket etmenin önem taşıdığı günümüz için oldukça pratik görülebilecek gelişmelerdir. Kamunun aydınlatılması konusunda yeni TTK’nın getirmiş olduğu düzenlemeler dikkate alındığında, şirketlere getirilen web sitesi kurma zorunluluğu bu ilkelerin somut bir örneğidir. Şirketler internet sitelerinin belirli bir kısmını bilgi toplumu hizmetlerine özgülemekle yükümlüdürler. “Yeni TTK ile finansal denetimin bağımsız dış denetçiler tarafından yapılması zorunlu kılınıyor" Yeni TTK’nın denetim düzenlemeleri ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Bağımsız denetimin bu süreçteki rol ve sorumlulukları neler olacak? 21. yüzyılın getirdiği en önemli süreçlerden biri olan küreselleşme ile, işletmelerin faaliyetleri dünya genelinde geniş bir alana yayılmıştır. Ülkeler arasındaki ticari ilişkilerin bu denli yoğunlaştığı bir ortamda farklı ülkelerde farklı yasal düzenlemeler ve muhasebe ilke ve uygulamaları yürürlükte olabilmekte; bu da işletmeler arasında yeterli ve güvenilir finansal bilgi akışının önemini bir kat daha artırmaktadır. Bu sebeplerle, muhasebe ve denetim uygulamalarının uluslararası kabul görmüş standartlara dayanılarak hazırlanması gerekliliği doğmuş; aynı zamanda Avrupa Birliği sürecinde, işletmelerin kamuoyuna karşı şeffaf olması yönünde düzenleme yapılması zorunlu kılınmıştır. Diğer yandan, yabancı sermayenin teşvik edilmesi, çok uluslu şirketlerin ülkemizde daha fazla yatırım yapıyor olması, uluslararası ticaretin gelişmesi ve uluslararası finans olanaklarının artması, Türk firmalarının uluslararası ihalelerde başarı kazanıp yurt dışında hizmet sunmaları ve bankacılık sektörümüzdeki gelişmeler, TTK değişimini zorunlu kılan etkenlerden bazılarıdır. Bu etkenler, aynı zamanda bağımsız denetim ortamının oluşmasına ve gelişmesine de vesile olmuştur. Bağımsız denetim faaliyeti, şirketlerin yıllık finansal tablo ve diğer finansal bilgilerinin, bu tablo ve bilgiler için belirlenen kriterlere uygunluğu ve doğruluğu hususunda, makul güvence sağlayacak yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtlarının elde edilmesi amacıyla, uluslararası denetim standartlarında öngörülen gerekli tüm bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak, defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasını ifade etmektedir. Yeni TTK ile birlikte, tam manasıyla işlemeyen kanuni denetçilik (murakıplık) organı kaldırılmakta; bunun yerine tüm ortaklıkların finansal denetiminin bağımsız dış denetçiler tarafından yapılması zorunlu kılınmaktadır. ması da, iç denetim faaliyetlerinin yürütülmesi ihtiyacını doğuracaktır. Kanunda iç denetime yönelik doğrudan ve açıklayıcı bir ifade getirilmemesine rağmen, önümüzdeki dönemde kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanmasında ve etkin bir risk yönetimi yapısının işleyişinde iç denetimin daha fazla önem kazanacağı beklenmektedir. Şirketlerin finansal tablolarının Uluslararası Muhasebe Standartları’na (UMS) göre hazırlanması ve bu finansal tabloların denetçi tarafından uluslararası denetim standartlarına göre denetlenmesi gerekmektedir. Artık anonim şirketler ve şirketler topluluğu ile limited şirketlerin finansal tabloları denetçi tarafından uluslararası denetim standartlarına göre denetlenecektir. Şirketlerin finansal tabloları ve yıllık faaliyet raporları bu denetimden geçmediği takdirde düzenlenmemiş sayılacaktır. Şirketlerimizde iç denetim faaliyetinin varlığı ve etkili uygulamasının, kurumsal yönetim ve bağımsız denetim açısından katma değeri ile ilgili görüş ve düşünceleriniz nelerdir? Yeni TTK’nın bağımsız denetimin konu ve kapsamına ilişkin 398. maddesinde, Türkiye Muhasebe Standartlarının öngördüğü ölçüde iç denetimin denetlenmesi gerekliliği yer almaktadır. Kurumlarda etkin bir iç kontrol sisteminin kurulup işletilmesi ve iç denetim faaliyetlerinin yürütülmesi, bağımsız denetimin yapacağı çalışmaların kapsamını etkileyecektir. Yeni Kanun’da gerçek ve tüzel kişilere, ticari defterleri ve finansal tablolarını, TMSK (Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu) tarafından yayınlanan ve UMS/Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS) ile tam uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları’na (TMS/TFRS), kavramsal çerçevede yer alan muhasebe ilkelerine uygun olarak tutma ve düzenleme zorunluluğu getirilmektedir. TMS/TFRS bu anlamda şirketlere şeffaflık, karşılaştırılabilirlik, uluslararası piyasalarda rekabet, sermayeye kolay erişim, satın alma ve birleşmelerde kolaylık gibi imkânlar sağlayacaktır. Öte yandan, iç denetim faaliyetinin etkin şekilde yürütülmesi, uluslararası uygulamalarda da iyi kurumsal yönetimin vazgeçilmez yapı taşlarından biridir. İç denetim faaliyetlerinin etkin şekilde yürütülmesi, kanunun 375. maddesinde belirtildiği üzere şirketlerin yıllık olarak kamuya açıkladıkları kurumsal yönetim raporlarında yer alacak ve şirketin kurumsal yönetim anlamında olgunluk seviyesinin kamuoyu nezdinde bir göstergesi olacaktır. “Yeni TTK birçok konuda kapsamlı değişiklik içeriyor” Yeni TTK’nın getirdiği doğrudan ve dolaylı düzenlemelerle (366/2, 375, 378. maddeler) iç denetimin şirketler açısından öneminin büyük oranda arttığı görülüyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Yeni TTK, kurumsal yönetim ilkeleri ekseninde olgunlaştırılmış bir kanun olup, kurumsal risk yönetimi alanında yeni yaptırımlar getirmektedir. Etkin bir kurumsal risk yönetimi uygulamasının şirketlerde yerleşmesi, iç denetim birimlerinin oluşturulmasını ve risk tabanlı iç denetim faaliyetlerinin yürütülmesini beraberinde getirecektir. Yeni TTK’da geliştirilmesi gerektiğini düşündüğünüz düzenlemeler var mı? Tüm bunlarla birlikte yeni TTK Avrupa Birliği standartlarında düzenlenmiş bir kanundur. Hatta düzenlemeler bakımından Avrupa Birliği düzenlemelerinin ötesinde olduğu da gözlemlenmektedir. Bu durum, uygulamada bir takım zorluklar yaratacak olsa da, (ticari sır niteliğindeki bilgilerin internet sitesinde yayınlanması gibi) zamanla bu zorluğa şirketlerin alışabileceği de bir gerçektir. Öte yandan, kanunda yönetim kurulunun devredilemez yetkileri arasında finans denetimi için gerekli düzenin kurulmasına yer verilmiş ol- Ancak, uygulama açısından bakıldığında yeni TTK’nın özelikle şubelere ilişkin olarak daha ayrıntılı bir düzenleme yapması öngörülebilirdi. İÇ DENETiM / Kış 2012 Yeni kanunun ticaret hayatımızı ne düzeyde ve nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? 20 21 AYSBERG AYSBERG Bu konuda, şubelere ilişkin işlemlerde dikkate aldığımız ve özel bir düzenleme olan “Ecnebi Anonim ve Sermayesi Eshama Münkasim şirketlerle Ecnebi Sigorta şirketleri Hakkında Kanunu Muvakkat” yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak yerine özel bir düzenleme öngörülmediği gibi yeni TTK’da da detaylı bir şekilde düzenleme de bulunmamaktadır. Özellikle şubelerin web sitesi kurma zorunluluğunun olup olmadığı belirsizken, şubelere, bağlı bulundukları merkezlerin finansal tablolarının internet sitesinde yayınlanması zorunluluğu getirmek oldukça tartışmalı bir konu olmaktadır. Yeni TTK konusunda yaptığınız hazırlıklar var mı? Varsa nelerdir? Yeni TTK’nın yürürlüğe girmesine çok az bir süre bulunmaktadır. Biz özellikle son iki yıldır yeni Türk Ticaret Kanunu ile ilgili yapmış olduğumuz çalışmaları oldukça hızlandırdık. Türkiye’nin her bölgesini ticaret odaları aracılığıyla ya da Ernst&Young olarak ziyaret ederek farklı sektörlerde faaliyet gösteren birçok şirkete ulaştık ve ulaşmaya da devam ediyoruz. denetim profesyonellerinden beklentileriniz nelerdir? İç denetim mesleği mensuplarının yeni TTK’nın getirdikleri konusunda bilgilenmeleri, şirket çalışanlarının ve yöneticilerinin farkındalıklarını arttırmaları beklenmektedir. Öte yandan, şirketlerin yeni TTK’ya uyumsuzluklarının tespit edilerek en kısa zamanda uyum sağlamalarına yönelik yürütülen faaliyetlerde danışmanlık rolü üstlenmeleri ve kanuna uyum konusunda yapılacak takip ve denetim çalışmalarını yürütmeleri, yine iç denetim profesyonellerinden beklenen hususlardır. Yeni TTK’da, iç denetim faaliyetleri dolaylı olarak teşvik edilmesine rağmen, kesin ve net ifa- deler ile yer almamıştır. Kanuna ilişkin ikincil düzenlemelerde, iç denetimin kurumsal yönetimin vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunun vurgulanması ve etkin bir iç denetim fonksiyonundan beklentilerin açık şekilde yer alması konusunda, TİDE’nin yürüteceği yön verici çalışmaların, sürecin gelişiminde etkili olacağını düşünmekteyiz. Bunun yanında, şirketlerin yeni TTK’ya uyum sürecinde, TİDE’nin özellikle iç denetim alanında yol gösterici olmasını ve gerek eğitimler gerekse düzenlenecek olan panellerle iç denetim profesyonellerini, şirket yönetim kurullarını ve yöneticileri aydınlatarak rehberlik yapmasını beklemekteyiz. Yeni TTK’ya hazırlık aşamasında şirketlerin yapması gerekli olan hazırlıklar konusundaki görüşleriniz nelerdir? Şirketlerin uyum sürecini başarılı bir şekilde yürütmeleri için eğitim çok büyük önem taşımaktadır. Ancak eğitimlerin sadece yönetim birimlerine değil, şirket içerisinde yer alan mali işler, pazarlama, satış, lojistik gibi birçok departmanı da kapsayacak şekilde öngörülmesi gerekmektedir. Şirket çalışanlarının yeni düzenlemeler konusunda farkında olması yeni TTK’ya uyumun daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesine imkan tanır. Hazırlık aşamasında şirketler öncelikli olarak Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun getirdiği emredici ve tamamlayıcı düzenlemeler bakımından kendi organizasyon yapılarını analiz etmelidirler. Yeni düzenlemeye daha erken ve doğru bir şekilde uyum sağlayan şirketler yeni düzende bir adım önde olacaklardır. Şirketlerin kendi organizasyon yapılarını Biz bu noktada müşterilerimize ve de özellikle Türkiye’de faaliyette bulunan yabancı sermayeli şirketlere yeni düzenlemenin getireceği değişiklikler konusunda toplantı, eğitim ve paneller düzenleyerek ihtiyaçlarını belirlemeyi hedefliyoruz. Bu toplantılar sonucunda şirketler bizlerden mevcut yapılarının yeni TTK’ya uyumlu olup olmadığı konusunda hukuk, muhasebe, finansal raporlama, bilgi teknolojileri ve kurumsal yönetim konularında uyum projesi hizmetleri talep edebiliyorlar. Biz Ernst&Young olarak şirketlere her türlü eğitim ve uyum hizmeti konusunda destek vermeye hazırız. Yeni TTK’nın etkili ve başarılı uygulaması için, iç denetim mesleğinin ulusal meslek örgütü Türkiye iç Denetim Enstitüsü ve iç analiz ederken, eksikliklerini belirlemeleri ve yeni yapıda kendileri için bir yol haritası çizmeleri gereklidir. Süreç yönetimi, maliyetler, risk yönetimi, planlama yeni düzenlemenin şirket organizasyonları için öngördüğü genel kriterlerdir. Yol haritası belirlenirken saptanan riskler planlama aşamasında göz önünde bulundurulmalıdır. Bu harita içerisinde şirketlerin teknik, hukuki ve muhasebesel anlamda dışarıdan destek almaları gerekebilir. Ayrıca şirketler ileriye dönük stratejilerini belirlerken, hedeflerinin gerçekleşmesi için yeni TTK ile getirilen kurumsal yönetim ilkelerini tüm organizasyon yapılarında benimsemek için çalışmalara başlamalıdırlar. Bu ilkelerin şuan için ihtiyari dahi olsa zamanla zorunlu hale gelecekleri unutulmamalıdır. İÇ DENETiM / Kış 2012 İÇ DENETiM / Kış 2012 Ulaştığımız şirket yöneticilerinin yeni düzenlemelerin getirdiği emredici kurallarla ilgili bazı noktalarda itirazları ve şaşkınlıkları olabiliyor. Biz bu tepkileri doğal karşılıyoruz. Nitekim, Türkiye’de ticaretle uğraşan işletmeler KOBİ ölçütünde ya da aile şirketleri olarak faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla yeni düzenlemelerin getirdiği şeffaflık, şirketleri ilk aşamada korkutuyor. 22 23 AYSBERG AYSBERG Yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) neler getiriyor, şirketler yeni kanuna ne kadar hazırlar? Yeni TTK’ya uyum yolundaki en zor adımlardan biri de muhasebe sistemlerinin UFRS’ye uyumlu hale gelecek şekilde dönüştürülmesi olduğunu belirten KPMG Türkiye Başkanı, Kıdemli Ortak Ferruh Tunç, şirketler çalışmalarına bir an önce başlamalılar diyor. Mevcut TTK’nın değiştirilmesine neden ihtiyaç duyuldu? Mevcut Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte olduğu yarım asrı aşan süre zarfında; gerek Türkiye’de gerekse dünyada yaşanan sosyal, siyasal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler, sadece özel yaşantımızı değil, ticari yaşantımızı da derinden etkilemiştir. Diğer taraftan, “Bilgi Toplumu” ve “Kurumsal Yönetim” gibi, ülkelerin coğrafi sınırlarını zorlayan kavramlar ön plana çıkmış, toplum kurallarını düzenleyen mevzuat da doğal olarak yetersiz kalmaya başlamıştır. Bu nedenlerle, çağa ayak uydurmak adına, mevcut Türk Ticaret Kanunu’nu değiştirmek, güncellemek ve geliştirmek artık zorunlu hâle gelmiştir. Özellikle, Avrupa Birliği’ne uyum, teknolojik gelişmeler ve internet, uluslararası piyasaların bir parçası olma arzusu gibi etkenler Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun hazırlanmasında önemli rol oynamıştır. İÇ DENETiM / Kış 2012 Yeni TTK içerik ve sistematik olarak ne tür yenilikler getiriyor? Çağdaş hükümlerle radikal değişiklikler getiren yeni TTK, esasen ticari işletme, ticaret şirketleri, kıymetli evrak, taşıma işleri, deniz ticareti ve sigorta hukuku olmak üzere altı ana bölümden oluşmuştur. Ancak, yeni TTK’da, en köklü yeniliklerin daha ziyade ticari işletme ve ticaret şirketleri alanlarında olduğu göze çarpmaktadır. Bunlardan bazıları; kurumsal yönetim, internet sitesi ve bilgi toplumu hizmetleri, tek ortaklı şirket, şirketler topluluğu, şirketlerde birleşme, bölünme gibi yapısal değişiklikler, Türkiye Muhasebe Standartları ile ticari defterlerde yeni düzen, sermaye şirketlerinde denetleme, anonim şir- İçeriğe baktığımızda yeni TTK’nın işte bu yaklaşımın içini doldurmaya çalıştığını, altyapısını hazırlamaya çalıştığını görüyoruz. Örneğin, yıllardır hayatımızda olan güvenli elektronik imzanın yaygın olarak kullanımını sağlamak veya interneti her şey için kullanırken, ortağı olduğumuz şirketin genel kuruluna katılmak için kullanamıyor olmamızın önündeki engelleri kaldırmak için kurallar getiriyor yeni TTK. “Yeni TTK’da şirketlere internet zorunlu bir araç olarak sunuluyor” Yeni TTK, kurumsal yönetim, kamunun aydınlatılması gibi konularda ne tür düzenlemeler getiriyor? Yeni TTK, Kurumsal Yönetim ilkeleri açısından değerlendirildiğinde genel olarak bir “çerçeve yasa” niteliğindedir. Bu yasa, düzenlediği ilişkiler bakımından ele alındığında, Türkiye’de iş dünyasında önemli bir “yapısal dönüşümü” ortaya çıkaracaktır. Kurumsal Yönetim başlığı altında Kurumsal Yönetimin dayandığı dört blok tanımlanmıştır: Şeffaflık, Âdillik, Sorumluluk ve Hesap Verebilirlik. Ferruh Tunç KPMG Başkanı, Kıdemli Ortak ketlerle ilgili kuruluş, kapalı, halka açık ve borsa anonim şirketleri, sermaye ve paylar, kendi hisselerini iktisap etme olanağı, genel kurul, yönetim kurulu, sermaye artırımı, sorumluluklar, sona erme ve tasfiye hükümleri, limited şirketlerle anonim şirketler arasındaki benzerliklerin artırılması, limited şirketlerle ilgili kuruluş, sermaye, birden fazla paya sahip olma, pay devrinde esneklik, intifa senetleri, müdürlerin seçimle belirlenmesi gibi hükümlerdir. Ayrıca, mevcut TTK, derleme hükümlerden ibaret bir kanun iken, yeni TTK’nın hükümlerinin bilimsel bir sistematiğe bağlanmış olması önemli bir yeniliktir. Teknolojik gelişmeler yeni TTK’yı nasıl etkiledi? Öncelikle artık teknolojinin vazgeçilemez bir Şeffaflık, şirket pay sahipleri ile bu payları edinenlerin şirket hakkında tam bilgi edinmesine yönelik bir amaç ve bunu sağlayacak bir araç olarak belirtilmiştir. Şeffaflığın sağlanmasına yönelik amaç için, şirketlere internet zorunlu bir araç olarak sunulmaktadır. Yeni TTK’nin denetim düzenlemeleri ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Bağımsız denetimin bu süreçteki rol ve sorumlulukları neler olacak? Sermaye şirketlerin’in finansal tablolarının denetlenmesi sistemi tamamen değişmiştir. 6762 s. TTK’da şirketin üç zorunlu organından biri olan ve uzmanlığı aranmayan murakıp/lar tarafından yapılan denetleme yerine, yeni TTK’da bir bağımsız denetleme kuruluşunun veya yeminli mali müşavirin ya da serbest muhasebeci mali müşavirin yaptığı, finansal tablolar ile raporların sürekli denetimine ilişkin bir yapı kurulmuştur. Denetimin, denetçilik mesle- ğinin gereklerine, etiğine ve uluslararası standartlara göre yapılmasını sağlayan bir sistem oluşturulmuştur. Bu düzenleme ile kurumsal yönetim ve dürüst resim ilkeleri bağlamında tam bir denetimin sonuçlarının, açık, anlaşılabilir ve kamuyu aydınlatma ilkeleri uyarınca düzenlenmiş bir raporla hissedarlar başta olmak üzere ilgililere sunulması hedeflenmiştir. Yeni TTK’nın getirdiği doğrudan ve dolaylı düzenlemelerle (366/2, 375, 378. maddeler) iç denetimin şirketler açısından öneminin büyük oranda arttığı görülüyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Hiç şüphesiz bir güvence ve danışmanlık faaliyeti olan iç denetim, yeni TTK ile birlikte daha da önem kazanacaktır. Yeni TTK, üst yönetimin devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerini layıkıyla yerine getirmesinde ve gerekli güvencenin sağlanması konusunda yönetime, yardımcı olması amacıyla, bazı komite ve komisyonların destek olabileceğine işaret eder. Bununla beraber üst yönetime önemli sorumluluklar da yükleyen kanun, sorumluluklarını layıkıyla yerine getiremeyen yöneticiler için bir takım cezai müeyyideler öngörmektedir. Ortaya çıkan skandallar, kurumların iç kontrol ortamlarının iç denetim birimleri tarafından denetlenmesini ve ekonomik krizle de önemi artan risk yönetim sisteminin kurulmasını gerekli kılmıştır. Örtülü olarak “yönetilebilir risk” tanımlamasının da yapıldığı yeni TTK, yönetim organlarını olası risklere karşı uyarmayı ve gerekli kararların önceden alınmasını sağlamayı hedeflemektedir. Gelişmiş ülkelerde örneklerini gördüğümüz gibi yeni kanunla beraber sorumlulukları daha da artan üst yönetimin, iç denetim ve risk yönetimi gibi destekleyici fonksiyonlara ihtiyaç duyması doğal olarak kaçınılmazdır. “Güçlü bir iç kontrol sistemi için iç denetim faaliyeti önemlidir” Yeni TTK’nın uygulama etkinliğinde iç denetim faaliyeti ile bağımsız denetim ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kurumlarda bağımsız denetimin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için etkin bir kontrol ortamının bulunması gereklidir. Bu faaliyetlerin etkin- İÇ DENETiM / Kış 2012 “Yeni TTK riske karşı şirketleri korumayı hedefliyor” araç olduğunu ve hayatın her alanında kullanıldığı gibi, ticaret hayatında da ciddi biçimde kullanılabilmesi gerektiği kanun koyucu tarafından da kabul edilmiş görünüyor. 24 25 AYSBERG AYSBERG Yeni TTK iç denetim konusunda açıkça bir yönlendirme yapmamasına rağmen, kurumsallaşma sürecindeki işletmelerin stratejik hedeflerine ulaşabilmesi için iç denetim faaliyeti bir zorunluluk haline gelmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, bağımsız denetçilerin güvence verirken iç denetim birimi olan ve olmayan kurumlara farklı yaklaşacağı düşünülebilir. Güçlü bir iç kontrol sistemi ve etkin operasyonel işleyiş için iç denetim faaliyeti önemli olmaktadır. Yeni TTK’da geliştirilmesi gerektiğini düşündüğünüz düzenlemeler var mı? Her ne kadar, köklü reformlar içeren bir kanun olsa da; yeni TTK’nın, “Bilgi Toplumu” ve “Dijital Şirket Uygulamaları” gibi kavramları daha fazla dikkate alarak, bürokrasiyi mümkün olduğu kadar ortadan kaldıran ve “ekonomik suça ekonomik ceza ilkesini” unutmadan, esnek hükümlerle geliştirilmesinin, önümüzdeki yıllarda tartışılmaya başlanacağı söylenebilecektir. Yeni TTK’nın hükümlerinin daha az, öz ve genel hâle getirilmesi, detayların ise değiştirilmesi daha kolay olan yönetmelik, tebliğ gibi ikincil düzenlemelere bırakılarak mevzuatın dinamik bir yapıya kavuşturulması, arzu edilen bir hedef olarak ortaya çıkabilecektir. İÇ DENETiM / Kış 2012 Ayrıca, KOBİ kavramının, TMS ve TFRS uygulamasındaki açılış bilanço tarihinin, kullanılacak denetim ve muhasebe standartlarının ve şirketlerin hazırlayacağı finansal bilgilerin içeriği (faaliyet raporu, denetim raporu içeriği vb.) gibi konuların bir an evvel ikincil düzenlemelerle açıklığa kavuşturulmasını beklemekteyiz. Yeni TTK konusunda yaptığınız hazırlıklar var mı? Varsa nelerdir? Öncelikli olarak eğitim konusuna ağırlık verdik. Hem kanunu hazırlayanlardan kendi ekiplerimiz için eğitimler aldık, hem de şirketlere eğitimler düzenledik. Son bir yıldır çeşitli odalar vasıtasıyla ve kendi seminerlerimiz aracılığıyla, müşterilerimize eğitimler veriyoruz. Gelecek talepleri karşılamak üzere kadro artırımına gittik. Bunların paralelinde KPMG olarak, yeni TTK kapsamında sunacağımız hizmetler konusunda bir ürün geliştirme çalışması yaptık, halka açık olan/olmayan şirketler ve şirketler toplulukları için ayrı ürünler geliştirdik. Yeni TTK’ya hazırlık aşamasında şirketlerin yapması gerekli olan hazırlıklar konusundaki görüşleriniz nelerdir? Her şeyden önce yeni TTK neler getiriyor, şirket olarak bu gereksinimlere ne kadar hazırlar, anlamak için bir durum değerlendirmesi yaptırmalarını öneriyoruz. Bunu bir danışman şirkete de yaptırabilirler, eğer şirket içinde yeterli bilgileri ve kaynakları var ise kendileri de yapabilirler. Şirketlerin bu durum değerlendirme çalışmasını çoktan yaptırmış olmaları gerekirdi, ama yaptırmadılar ise en kısa sürede mutlaka yaptırmalarını tavsiye ediyoruz. Yeni TTK halka açık ve kapalı şirketlere farklı zorunluluklar getiriyor. Şu an SPK’ya kote olan veya yurtdışı ortağı olan şirketler, yeni TTK’ya daha hazır, bazı şirketlerin ise çok uzun bir yolu var. Bu nedenle tüm şirketlere uyan, “One size fits all” gibi bir yaklaşımla ilerlemek mümkün değil, bu durum değerlendirmesinin yapılarak şirkete özel bir yol haritasının çıkartılması önem kazanıyor. Yeni TTK’ya uyum yolundaki en zor adımlardan biri de muhasebe sistemlerinin UFRS’ye uyumlu hale gelecek şekilde dönüştürülmesi. Burada gerekli olan sistem implementasyonu, mevcut ERP programlarının değişimi, testi ve uygulamaya alınması için uzun bir süreç gerekiyor. 1 Ocak 2013 itibarıyla ilk kayıtların UFRS’ye göre atılması için, sistem tarafındaki çalışmalara bir an önce başlamak gerekli. Şirketlere, eğitim ayağını da unutmamalarını öneriyoruz. Muhasebe ekipleri için UFRS eğitimleri aldırmalarını tavsiye ediyoruz. Burada standart değil, şirkete ve sektöre özel eğitimler almalarının daha fazla faydasını görebilirler. Ayrıca Üst Düzey Yönetici ve Yönetim Kurulunun yeni TTK ile ilgili bilgilendirilmeleri ve eğitim almaları gerekiyor. UFRS sadece bir muhasebe standardı değil. Artık daha şeffaf bir döneme giriyoruz. Şirket yönetimlerinin mindset olarak buna hazırlanmaları gerekiyor. Yeni TTK ile ana sözleşme ve organizasyonda değişikliklere gi- dilebilecek. Bu değişiklikler uzun bir süre gerektireceği için, şirketlerin gerekli çalışmalara başlamak konusunda geç kalmadan hızla ilerlemesi lazım. Yeni TTK, Yönetim Kuruluna ek sorumluluklar getiriyor. YK bu sorumlulukları bir takım komiteler (denetim, risk vb.) aracılığı ile yürüteceği için, şirketin iç kontrol sisteminin etkinliğinin değerlendirilmesi gerekiyor. Yeni TTK’nın etkili ve başarılı uygulaması için, iç denetim mesleğinin ulusal meslek örgütü Türkiye İç Denetim Enstitüsü ve iç denetim profesyonellerinden beklentileriniz nelerdir? Yeni TTK ile hiç şüphe yok ki İç Denetim önem kazanıyor. Yönetim Kurulu ve Üst Düzey Yönetime en büyük katma değeri sağlayacak yapı iç denetim. Neden? 1) Hiç bağımsız denetim yaptırmamış bir şirket için iç denetim, bağımsız denetime hazırlık sağlıyor. 2) İç Denetimin uluslararası standartlara göre yapılması önem kazanıyor. Bütün şirketlerin bu standartlara uyumlu hâle gelmesi gerekiyor. 3) İç Denetimin Kurumsal Yönetimi desteklemesi açısından büyük önem teşkil ediyor. 4) Yeni TTK, halka açık şirketler için Risk Yönetimi zorunluluğu getiriyor. İç Denetimden Risk Yönetimi süreçlerini de denetlemesi bekleniyor. Bu açılardan TİDE’den beklentimiz, iç denetim profesyonellerini, uluslararası standartlar, UFRS, kurumsal risk yönetimine hazırlayacak şekilde eğitmesidir. Ye ni ka nu nun ti ca ret haya tı mı zı ne düzeyde ve nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Yeni TTK’nin en büyük etkilerinden biri, daha şeffaf bir ticaret hayatı getirmesi olacaktır. Şirketler, ticari defterler, raporlama, denetim ve bunların sonuçlarını web sitelerinde ilan etmek zorunda olacaklar. Şirketler, dünyada birçok ülke tarafından kabul gören standartlarda hazırlanmış ve denetimden geçmiş şeffaf ve güvenilir finansal bilgilere sahip olmaları sonucu, küresel piyasalarda rekabet avantajı sağlayacaklar. Özellikle finansman ihtiyacının karşılanması, yabancı ortaklıklar kurulması, yabancı sermayenin ülkemize daha fazla akışı konusunda kolaylıklar sağlayacağına inanıyoruz. Ayrıca bundan sonra bağımsız denetim uygulanacak olması ve şeffaflığa ilişkin düzenlemeler, şirketlerin ticaret hayatlarına çeki düzen verirken, kayıt dışından uzaklaşmak zorunda kalmalarını sağlayacaktır. Son olarak da, yeni kanun, özellikle büyük şirketler karşısında zaman zaman mağdur olan KOBİ’lerin ticarette dezavantajlı durumda olmalarına bir son vermeye çalışmaktadır. Örneğin, KOBİ’lerin büyük şirketlerden olan alacaklarını, büyük şirketlerin alım güçleri nedeniyle daha uzun sürede tahsil etmesinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. KOBİ’lerin şirketlerden olan alacaklarını 30 günde almaları için kanunda düzenleme yapılmıştır. İÇ DENETiM / Kış 2012 liği ve verimliliği; finansal raporlamaların güvenilirliği, yasa ve düzenlemelere uyum ve varlıkların korunması açısından önem teşkil etmektedir. İç denetim de bunları sağlama amacını güden bir güvence faaliyetidir. 26 27 AYSBERG AYSBERG Yeni Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun iç denetim ve risk yönetimi konusunda önemli kriterlere yer verdiğini belirten PwC Türkiye Başkanı Cansen Başaran Symes, TTK’nın iç denetimle ilgili getirdiği düzenlemelerin, şirketlerin kurumsallaşma yönünde atacağı adımları için genel çerçeveyi ortaya koyduğunu söylüyor. İÇ DENETiM / Kış 2012 Mevcut TTK’nın değiştirilmesine neden ihtiyaç duyuldu? Küresel ekonomi ve uluslararası ticaretin sınırları ortadan kaldırmaya başladığı yeni bir dünya dengesi oluşuyor. 2050 yılında dünyadaki ülkelerin ekonomik büyüklük ve küresel ekonomideki etkinlikleri bugün olduğundan çok farklı noktalarda olacak. Geleceğin yıldızları arasında yer alarak, bugün olduğundan çok daha önemli bir ekonomi ve küresel söz hakkına sahip olmak Türkiye’nin önündeki fırsatları nasıl değerlendirebileceği ile birebir bağlantılı. Bunun için ülkemizdeki ticari yaşamı düzenleyen Ticaret Kanunu’nun da şirketlerimiz için uygun altyapıyı sağlayan ve modern düzenlemeleri içeren şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Gelecek için olan ihtiyaçlarımızın yanı sıra, geçmişe baktığımızda da mevcut TTK’nın ticaret yaşamının, teknolojinin, bilimin çok önemli gelişimler gösterdiği son 55 yıldır yürürlükte olması ve artık ticaret yaşamının halihazırdaki bazı ihtiyaçlarına cevap verememesi de yeni düzenlemenin gerekliliğini ortaya koyuyor. Yeni TTK içerik ve sistematik olarak ne tür yenilikler getiriyor? Küresel ekonomi, içinde bulunduğu sıkıntılı dönemden yeni bir denge noktasına doğru uzanırken, ulusların ve şirketlerin rekabet gücünün artmasında iş hayatında uygulanan kuralların küresel standartlara uyumlu olması her zamankinden çok daha büyük önem kazanmaktadır. Küresel rekabetle değişen iş dünyasının gündeminde; şirketlerin büyüme ve gelişme potansiyellerinin değerlendirilmesi, kurumsal yönetim, kamu güveni, kaliteli mali bilgi ve şeffaflık kavramları çok daha öncelikli konuma gelmiştir. Yeni TTK ile ülkemizde ticari yaşamın kurallarının yeniden ve çağdaş bir yaklaşımla tanımlaması yapılarak Türkiye için şeffaflık, de- Cansen Başaran Symes PwC Türkiye Başkanı netlenebilirlik ve güvenilirlik açısından özlenen düzeyi yakalama fırsatı yaratılmıştır. Yeni TTK’ya hakim olan düşünce; Kurumsal Yönetim’in hâlen borsada işlem gören şirketler için öngörülen kurallar bütünü olmasına rağmen, esasında tüm işletmelere uygulanması gereken bir yatırımcıya güven verme, sürdürülebilir gelişme sağlama kodeksi olduğudur. Yeni TTK bu yönü ile Türk şirketlerinin kurumsallaşmasına ve rekabetçi olmasına destek sağlayacak zemini oluşturmaktadır. Kurumsal Yönetim ilkelerine ilişkin düzenlemelere birçok maddede yer verilerek, Kurumsal Yönetim ilkelerinin şeffaflık, adillik, hesap verebilirlik ve sorumluluk kriterlerinin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Teknolojik gelişmeler yeni TTK’yı nasıl etkiledi? Mevcut TTK yaklaşık 55 yıldır yürürlükte olduğu için son dönemde teknoloji alanındaki önemli değişiklikler sonrasında oluşan ihtiyaçlara cevap veremez düzeydeydi. Özellikle ticaretin artık internet üzerinden de yapılıyor olması, şirketlerin neredeyse attıkları her adımda teknolojiyi kullanıyor olmaları yeni TTK’nın kapsamı açısından da etkili oldu. Yeni TTK oldukça modern düzenlemeler içeren bir kanun. Örneğin, şeffaflık ve şirketlerin önemli bilgileri toplumla paylaşması açısından internet sitesi zorunluluğu getiriyor. Diğer yandan yönetim kurulu ve genel kurul toplantılarının elektronik ortamda yapılması imkânını getiriyor, hatta halka açık şirketler için genel kurul toplantılarını zorunlu kılıyor. Diğer yandan güvenli elektronik imza, kayıtlı elektronik posta, ticaret sicil kayıtlarının, defterlerin elektronik ortamda tutulması, elektronik ortamda belgelerin saklanması ve benzeri düzenlemeler de yeni TTK’nın teknoloji ile ilişkisini ortaya koymakta. Yeni TTK, kurumsal yönetim, kamunun aydınlatılması gibi konularda ne tür düzenlemeler getiriyor? Yeni TTK’da kurumsal yönetim olgusuna ilişkin düzenlemelere bakılacak olursa: 1- Kanun’un kurumsal yönetim yaklaşımı dört ana temel üzerine oturmaktadır. 1- derinlemesine şeffaflık, 2- adillik, 3- hesap verilebilirlik, 4sorumluluk. Bu dört ana temel, kurumsal yönetim öğretisinde evrensel niteliktedir. 2- Derinlemesine şeffaflık, şirketin ve şirketler topluluğunun, 1- Finansal tablolarında, 2- Yönetim kurulunun (YK) yıllık faaliyet raporunda, 3Bağımsız denetiminde, 4- İşlem denetiminde ve 5- Tüm denetleme raporlarında aranmıştır. 3- Adillik, menfaatler dengesi kurularak ve nesnel adalet ile sağlanmıştır. 4- Hesap verilebilirlik, YK raporlarında, bilgi akışında, geniş bilgi ve inceleme haklarında somutlaşmıştır. 5- Sorumluluk, hesap verilebilirliğe paralel olarak düzenlenmiştir. 6- Pay sahiplerine tanınan dava açma, aktif ve pasif bilgi alma, inceleme hakları, kolay işleyen hukuki mekanizmalar eşliğinde oluşturulmuştur. 7- Azlık hakları listesi zenginleştirilmiştir. 8- İmtiyazlı paylar sınırlandırılmıştır. 9- YK’da pay sahipleri grupları ile azlığın temsil edilmesi olanakları artırılmıştır. 10- Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) kurumsal yönetim kodeksi yapma tekeli verilmiştir. Bu yetki, kodeksin güncelliğini ve dinamizmini sağlayacaktır. 11- Halka açık YK’ya kurumsal yönetim raporu yayımlamak zorunluluğu getirilmiştir. 12- Organlarda profesyonelliğe ve uzmanlaşmaya vurgu yapılmıştır. Yeni TTK’nın kamunun aydınlatılmasına ilişkin en önemli düzenlemesi ise, şüphesiz ki internet sitesine ilişkin düzenlemesidir. Yeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra yürürlüğe girecek internet sitesi zorunluluğu ile, şeffaflık konusunda son derece önemli bir uygulama hayata geçirilecektir. Halka açık olsun veya olmasın, tüm sermaye şirketlerinin bir internet sitesinin olması zorunlu hale getirilmiştir ve internet sitesinde şirkete ilişkin çok önemli bilgilerin (Faaliyet raporları, bağımsız denetim raporları, önemli yönetim kurulu kararları, genel kurul toplantı tutanakları vb. ) yer alması gerekecektir. “Yeni Kanun, tüm sermaye şirketlerine bağımsız denetim zorunluluğu getiriyor” Yeni TTK’nin denetim düzenlemeleri ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Bağımsız denetimin bu süreçteki rol ve sorumlulukları neler olacak? Yeni Kanun ile birlikte murakıplık müessesesi kaldırılarak, tüm sermaye şirketlerine bağımsız denetim zorunluluğu getirilmektedir. Bağımsız denetim hizmetinin, kurumsallık adına bağımsız denetim şirketleri tarafından verilmesi öngörülürken, bağımsız denetim hizmetini küçük ve orta ölçekli şirketler için bir veya birden fazla SMMM ya da YMM de verebilecektir. Bağımsız denetim zorunluluğu 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren başlayacaktır. Bununla birlikte kuruluş, birleşme, bölünme ve devir gibi işlemlerin “İşlem Denetimi” kapsamında denetlenmesi, getirilen denetim zorunlulukları arasında yerini almaktadır. Denetçinin sorumluluğu ise yeni TTK’da bir madde olarak düzenlenmiş olup, denetçinin mesleki özen ve titizlikte denetim yapmamasının yaptırımları öngörülmüştür. İÇ DENETiM / Kış 2012 “Yeni TTK iç denetim konusunda önemli kriterlere yer veriyor” “TTK Modern düzenlemeler içeriyor” 28 29 AYSBERG AYSBERG Yeni TTK’nın uygulama etkinliğinde iç denetim faaliyeti ile bağımsız denetim ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Şirketlerimizde iç denetim faaliyetinin varlığı ve etkili uygulamasının, kurumsal yönetim ve bağımsız denetim açısından katma değeri ile ilgili görüş ve düşünceleriniz nelerdir? Kanundaki iç denetim ve finansal denetim ilişkisine bakıldığında, TTK Madde 375’in gerekçelerine göre de, şirket hangi büyüklükte olursa olsun, şirkette, muhasebeden tamamen bağımsız, uzmanlardan oluşan, etkin bir iç-denetim örgütüne gereksinim vardır ve bir şirketin denetimi sadece bir bağımsız dış denetim kuruluşuna bırakılamaz. Bu ifadeden de anlaşıldığı gibi, şirketler için hem dış denetim, hem de iç denetim, iki ayrı kavram olarak ele alınıyor. Bu durumda temelde önem arz eden konu ise, bu iki faaliyetin birbiri ile koordinasyon içerisinde olması ve bununla birlikte şirketin her iki denetim sürecinin yürütülmesinde de veriminin artırılması. Uluslararası İç Denetim Standartları’nın “2050-Eşgüdüm” maddesinde de belirtildiği gibi, aynı çalışmaların hem iç denetim, hem de dış denetim tarafından tekrarlanmasını engellemek amacıyla iki faaliyet arasında koordinasyonun sağlanarak alınan güvenceyi artırırken, mükerrerlikten doğan verimsizliklerin de engellenmesi öngörülüyor. İç denetim zaten kurumsal yönetimin vazgeçilemez bir parçası ve bunun da temini konusunda güvence veren bir yapı olması bekleniyor. Yeni TTK ile etkin çalışan iç denetim fonksiyonlarının, dış denetim sürecinin veriminin artırılması ve kurumsal yönetimin sürekliliğinin sağlanması konusunda önemli katkılarda bulunacağını düşünüyoruz. Yeni TTK konusunda yaptığınız hazırlıklar var mı? Varsa nelerdir? Yaklaşık beş yıldır yeni TTK ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor ve bunun için şirketimiz içerisinde bir ekip oluşturmuş durumdayız. Bu ekip özellikle son dört yıldır düzenlediği seminer ve eğitimler ile 15 bin kişinin yeni TTK konusunda eğitimini gerçekleştirdi. Bu eğitimler sadece İstanbul, Ankara ve İzmir’de değil, birçok Anadolu şehrinde de gerçekleştirildi, hatta yabancı yatırımcıları da bilgilendirmek üzere yurt dışında da seminerler verildi. Yeni Kanunun kamuoyu tarafından iyi anlaşılması ve tanınması için birçok yayın hazırladı veya hazırlatıldı, tüm bu yayınlara, seminer videolarına "http://www.ttkrehberi.com" sitesinden veya TTK, i-pad uygulaması üzerinden ulaşılabilir. Ekibimiz, yeni kanuna uyum için “Yol Haritası” hazırladı ve şirketlerin kullanımına sundu. İkincil Mevzuat çalışmalarına çeşitli dernekler altında oluşturulan komisyonlarda aktif görevler alarak katıldı. 1250 kişilik şirket kadromuzun yeni TTK’ya hazır olması için eğitimler gerçekleştirdi. Yeni TTK’ya hazırlık aşamasında şirketlerin yapması gerekli olan hazırlıklar konusundaki görüşleriniz nelerdir? Öncelikle yeni TTK’nın yürürlüğe girmesine kısa bir süre kaldığını vurgulamakta yarar var. Bu sürenin iyi değerlendirilmesi ve hazırlıklara şimdiden başlanması önemli. Şirketlerimizin bu hazırlıkları sadece TTK’ya uyum süreci olarak değerlendirmemesi, aslında kurumsallaşma adına önemli bir fırsat olarak da görmeleri gerekir diye düşünüyoruz. Zira bir şirketin kurumsallaşmak adına atacağı adımların birçoğu da TTK kapsamı içerisinde yer alıyor aslında. Biz PwC olarak şirketlerin TTK’ya uyum sağlamak adına yapacağı işlemleri “Yol Haritası” başlıklı dokümanımızda belirtmeye çalıştık. Özetlemek gerekirse, öncelikle bu uyumun şirket içerisinde bir proje ekibi oluşturularak başlaması gerektiğine inanıyoruz. Uygun kaynakları, bütçesi, bir proje sorumlusu olan bu ekibin aynı zamanda bir komite vasıtasıyla gözetimi de sağlanabilir. Tabii bu ekibe danışman olarak destek sağlayan profesyonellerden de yararlanılması ihtiyacı olacaktır. Yol Haritası’nı biz dört aşama olarak öngördük ve ilk aşamayı “Durum Değerlendirmesi” olarak belirledik. Şirket’in veya şirketler Topluluğu’nun mevcut uygulamalarının, TTK’da istenenlere nazaran ne gibi farklılıkları olduğunu, uyum için yapılacak çalışmalara nereden başlanması gerektiğini, neyin öncelikli olduğunu anlamak adına bu ilk aşamanın önemli olduğunu düşünüyoruz. PwC olarak şirketlere bu aşamada “TTK Check Up” ürünümüzle yardımcı olmayı hedefliyoruz. İkinci aşama olarak ise “Yapısal Tasarımların Analizi”ni öngördük. Bu aşama, TTK çerçevesinde şirketlerin özellikle şirketler topluluklarının, şirket ve ortaklık yapılarına ilişkin değişiklik yapıp yapmamayı değerlendirmesi gereken bir aşama. TTK’nın yeni düzenlemeleri dikkate alınarak A.Ş. olarak yapılanmış bir şirketi Ltd.’ye dönüştürme gibi, bazı şirketleri birleştirme veya tasfiye etme ihtiyacı gibi değişiklikler söz konusu olabilir. TTK şirketlerin tek ortaklı olmasına da imkân verdiği için, yeni dönemde ortak sayılarında değişikliğe gitme ihtiyacı da olabilir ve işte tüm bu yapısal değişim ihtimalleri bu aşamada değerlendirilmeli. Üçüncü aşama olarak ise eğitimleri öngördük. TTK’nın getirdiği pek çok radikal değişiklikler var. Bunların iyi anlaşılabilmesi, hazırlıkların yapılabilmesi anlamında şirket çalışanlarının TTK çerçevesinde bir seri eğitime ihtiyacı olabileceğini düşünerek, eğitim konusunu başlı başına önemli bir aşama olarak Yol Haritası’nda belirttik. En önemli olan ve uyum açısından en fazla çalışmanın yapılacağı dördüncü aşama olarak ise, şirketlerin Organizasyonel Yapı, İç Denetim, Mali İşler, Bilgi Teknolojileri ve Hukuk alanlarında değerlendirmeleri gereken alanları özetledik ve tüm bunları hazırladığımız Yol Haritası dokümanı ile ve "http://www.ttkrehberi.com" aracılığıyla Türk iş dünyasının hizmetine sunduk. Yeni TTK’nın etkili ve başarılı uygulaması için, iç denetim mesleğinin ulusal meslek örgütü Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) ve iç denetim profesyonellerinden beklentileriniz nelerdir? Yeni TTK uzunca bir süreçten sonra yasalaştı ve az bir süre sonra da yürürlüğe giriyor. Bu geride kalan süre içerisinde meslek mensupları olarak hepimize büyük görevler düşüyor. İç denetim profesyonellerinin TTK ile daha da belirgin olarak karşımıza çıkan iç denetim fonksiyonunun kuruma sağlayacağı faydalar konusunda, gerek görev yaptıkları şirketlerdeki, gerekse de kamuoyundaki bilincin artırılması için tanıtım faaliyetlerini yürütmeleri gerekiyor. Aynı şekilde TİDE’nin mesleki düzenlemeler konusunda sorumlu olan kurumlar ile yakın işbirliği içerisinde, kanundaki iç denetim tanımının kamuoyu üzerindeki algısını netleştirmesi ve sonrasında da iç denetim faaliyetinin tüm kurumlarda belli bir kalitenin üzerinde ve standart uygulamalar ile gerçekleştirildiğini teşvik etmesi beklenebilir. Yeni TTK’da geliştirilmesi gerektiğini düşündüğünüz düzenlemeler var mı? Öncelikle Yeni Kanun’un eski kanunun revize edilmesinden ziyade, yeni bir kanun olarak düzenlendiğini ve toplamda 1535 maddeden oluştuğunu hatırlamamızda fayda var. Ancak, bu tip uygulamaya yönelik ufak tefek düzenlemelere ihtiyaç duyulabilecek olması, kanunun Türkiye’nin parlak geleceğine yönelik oluşturduğu altyapı açısından olumlu yanlarını hiçbir şekilde hafifletmez. Yeni Kanun, ticari mevzuatımızın Avrupa Birliği müktesebatına uyumu ile ülkemizin önünden önemli bir engeli kaldırıyor. Bu nedenle, yasanın zaman kaybetmeden uygulanması, amaçlanan faydalara bir an önce erişebilmek için çok önemli. Zira gidecek çok yolumuz, kaybedecek çok az zamanımız var. Borçlar Kanunu ve TTK’dan sonra diğer destekleyici düzenlemelerin de hızla hayata geçmesi, Türkiye’ye gelecekte alması muhtemel konuma ulaşmak üzere bir atılım fırsatı yaratacaktır. Ülkemiz için yaratıcılık, marka yaratma ve ilerleme zamanıdır; yeni TTK bu olguların tümü için uygun ortamı sağlamaktadır. Bu nedenle yasaya yönelik itiraz konuları abartılmamalı ve uygulama daha fazla geciktirilmemelidir. İÇ DENETiM / Kış 2012 İÇ DENETiM / Kış 2012 Yeni TTK’nın getirdiği doğrudan ve dolaylı düzenlemelerle (366/2, 375, 378. maddeler) iç denetimin şirketler açısından öneminin büyük oranda arttığı görülüyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Yeni TTK iç denetim ve risk yönetimi konusunda önemli kriterlere yer veriyor. Aslına bakıldığında TTK’nın iç denetim ile ilgili getirdiği düzenlemelerin, şirketlerin kurumsallaşma yönünde atacağı adımları için genel çerçeveyi ortaya koyduğunu görüyoruz. Kurumsal yönetim ilkelerine TTK’nın yaptığı bir vurgu Madde 366’da geçiyor. Bu maddeye göre “Yönetim kurulu, işlerin gidişini izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir.” Buradaki hem iç denetim vurgusu, hem de Madde 378 ile, pay senetleri borsada işlem gören şirketler için zorunlu hale gelen “Riskin Erken Teşhisi Komitesi”nin oluşturularak risklerin erken saptanması ve yönetimi için sistemin oluşturulması, risk yönetimi ve iç denetim kavramlarını şirketlerin operasyonlarının bir parçası hâline getiriyor. Kanundaki buna benzer iç denetim ve risk yönetimi hakkında öngörülen yapılar, iç denetim mesleğinin ve aslında şirketlerdeki kurumsallaşmanın gelişmesi adına önemli gelişmeler. Yeni kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte de bu konuların hızlı bir şekilde ele alınarak şirketlerde hayata geçirileceğini düşünüyoruz. 30 31 YEŞİL KALEM YEŞİL KALEM Hile Riski Değerlendirmesi Çağla Akdemir 1. Hilenin Tanımı ve Önemi Hile; sosyal ortamlarda ortaya çıkan, ekonomilere, kişilere ve kurumlara birçok etkisi olan bir faaliyettir.1 Çok yaygın bir faaliyet olduğundan farklı şartlar altında, farklı kişilere, farklı anlamlar ifade eder. Hile genellikle doğru, gerçek, adil, haklılık kavramlarının zıddı olarak yalan söylemek ve kandırmak olarak algılanmaktadır.2 Genel olarak hile, bir başkasının zararına neden olacak şekilde kasıtlı olarak yapılan, yapanın kendisine çıkar sağlama amacı olan ve yapılan faaliyeti gizleme çabasını barındıran, yasal olmayan bir faaliyettir.3 Hilenin işletmelere olan maliyeti ciddi boyutlardadır. The Association of Certified Fraud Examiners (ACFE) 2010 Hile Raporuna göre, işletmeler yıllık kazançlarının % 5’ini hile yoluyla kaybetmektedir.5 (Bu oran, 2008 yılında % 7, 2006 yılında % 5, 2004 yılında ise % 6’dır.) Sözü geçen bu rakamlar, durumun ne kadar ciddi olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak durum her ne kadar ciddi olsa da, hile riskinin başarılı bir şekilde yönetilmesiyle hilenin işletmelere olan maliyetini önemli ölçüde azaltabilmek mümkündür. İÇ DENETiM / Kış 2012 2. Risk Kavramı ve Hile Riski Hile terimi; hırsızlık, zimmet, komplo, yolsuzluk, gizli anlaşmalar, güveni kötüye kullanma, aldatma, sahtecilik, kara para aklama, rüşvet ve dolandırıcılık gibi faaliyetleri içeren genel bir kavramdır.4 Risk, sadece iş hayatına özgü bir kavram olmayıp, hayatta hemen hemen her alanda karşımıza çıkmaktadır. Risk, her yerdedir.6 Risk; bir olayın ya da olayın sonuçlarının olasılıklarının bir bileşimi olarak tanımlanabilir.7 Genel kanının İşletmelerin faaliyetlerini sürdürürken karşı karşıya kaldığı risklerden biri olan hile riski, işletmede hileli eylemlerin meydana gelme olasılığıdır ve işletmenin hile karşısındaki savunmasızlığını ifade eder. Hile riskini sıfıra indirmek mümkün olmasa da, belli ölçülerde azaltmak mümkündür. Hile riskini azaltma çalışmalarına, hile riski değerlendirmesi yaparak başlamak oldukça faydalı olmaktadır. 3. Hile Riski Değerlendirmesi (HRD) Etkili bir HRD, hile riski yönetiminin temel taşıdır; çünkü işletme hile risklerini tanımlayamadıysa, bu riskleri iyi bir şekilde yönetmesi oldukça zordur.9 HRD; işletmenin karşı karşıya kalabileceği hile risklerini tanımlayan, bu riskleri ve ilgili kontrolleri analiz eden bir süreçtir. HRD’ni iç denetçiler, bağımsız denetçiler, risk yönetim birimleri, hile incelemecileri veya işletmede farklı bilgi ve beceri seviyelerinde, farklı bakış açılarına sahip çalışanların oluşturduğu bir takım yapabilir. Ancak HRD’ni yapan kişiler değiştikçe, yapılan çalışmanın kapsamı da değişmektedir. Örneğin, bir iç denetçiyle, bir bağımsız denetçinin hile riskine bakış açısı, kuşkusuz aynı olmayacaktır. Bilindiği gibi, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun kabul edilmesiyle 1 Ocak 2013’ten itibaren tüm sermaye şirketleri Uluslararası Denetim Standartları’na uyumlu olarak bağımsız denetime tabi tutulacaktır. 240 No’lu Denetim Standardı’na göre bağımsız denetçilerin, finansal tablolarda önemli yanlışlığa neden olabilecek hileleri ortaya çıkartma sorumluluğu bulunmaktadır. Bu bağlamda, bağımsız denetçiler de uygun risk değerlendirme prosedürlerini uygu8 1 Howard Silverstone, Michael Sheetz, Forensic Accounting and Fraud Investigation For Non-Experts, New Jersey, USA: John Wiley&Sons,Inc., Second Edition, 2007, s.3. 2 Tommie W. Singleton ve Aaron J. Singleton, Fraud Auditing and Forensic Accounting, New Jersey, USA: John Wiley&Sons,Inc., Fourth Edition,2010,s.40. 3 David Coderre, Computer-Aided Fraud Prevention&Detection, New Jersey, USA: John Wiley&Sons,Inc.,2009, s.3. 4 Nejat Bozkurt, işletmelerin Kara Deliği Hile, Çalışan Hileleri, istanbul: Alfa Yayınları, Nisan, 2009, s.60. 5 ACFE, Report To The Nations on Occupational Fraud and Abuse, Global Fraud Survey 2010, s.8. 6 Christopher L. Culp, The Risk Management Process, New Jersey, USA: John Wiley&Sons,Inc.,2001,s.3. 7 Paul Hopkin, Fundamentals of Risk Management, TheInstitute of Risk Management, 2010,s.12. layarak, hile riskini değerlendirmek ve bu risklere karşılık vermek durumundadır.10 4. Hile Riski Değerlendirme Süreci HRD; hile risklerini belirleyen, etkilerini değerlendiren, bu riskleri kontrol etmek ve azaltmak için önem derecesine göre sıralama yapan ve birbirini etkileyen süreçlerden oluşur. Bu süreçler aşağıdaki gibidir: • İşletmede hile riski taşıyan alanların belirlenmesi, • Riskli alanlarda meydana gelebilecek olası hileli eylemlerin tanımlanması, • Tanımlanmış hile risklerinin analiz edilmesi, • Tanımlanan risklere yönelik var olan kontrollerin değerlendirilmesi, • Kontrol ve stratejilerin uygulanması, • Hile riski stratejisinin etkililiğinin değerlendirilmesi ve sürekli olarak gözden geçirilmesi. 4.1. İşletmede Hile Riski Taşıyan Alanların Belirlenmesi Değerlendirmenin ilk aşamasında hile riski taşıyan alanlar belirlenmelidir. Bu aşamada aşağıdaki soruların cevapları aranmalıdır:11 • Hile hangi alanlarda meydana gelebilir? • İşletme hangi tür hilelere karşı savunmasız? • Kontroller hangi alanlarda yetersiz? Hile riski taşıyan alanları belirleyebilmek için kullanılabilecek analiz teknikleri şu şekilde olabilir: Uygulamalı çalışmalar ve görüşmeler, beyin fırtınaları, anket formları, diğer işletmelerle kıyaslama ve grup üyeleriyle tartışmak.12 Bunların yanında, aşağıdaki hususların dikkate alınması da faydalı olabilir:13 • İç denetçilerin ya da varsa hile konusunda uzman kişilerin öngörü ve deneyimlerinden faydalanmak, • Daha önce yapılmış olan ihbarları ve meydana gelmiş hileleri incelemek, • İşletmenin performansını gözden geçirmek, • Sadece işletme içi çalışanları değil, işletme dışındaki üçüncü kişileri de dikkate almak, • Düzenlemelerdeki değişiklikler, piyasadaki rekabet yapısı ve uluslararası riskler gibi dış faktörleri de göz önünde bulundurmak. Bağımsız denetim sürecinde ise, risk taşıyan alanların Culp, s.5. ve Robert J. Chapman, Simple Tools and Tecniques for Enterprise Risk Management, John Wiley & Sons, Inc., 2006, s.5. Toby J.F. Bishop ve Frank E. Hydoski, Corporate Resiliency, Managing The Growing Risk Of Fraud And Corruption, New Jersey, USA: John Wiley & Sons, Inc., 2009, s.47-48. 10 International Standard on Auditing 240 – The Auditor’s Responsibilities Relating to Fraud in an Audit of Financial Statementshttp://www.ifac.org/sites/default/files/downloads/a012-2010-iaasb-handbook-isa-240.pdf (e.t. 08.09.2011) 11 Bishop ve Hydoski, s.51. 12 CIMA, Fraud Risk Management: A Guide To Good Practise, 2008, s.20. 13 Paul Zikmund, Four Steps to a Successful Fraud Risk Assessment, 2008. http://findarticles.com/p/articles/mi_m4153/is_1_65/ai_n24377929/(08.10.2011) 9 İÇ DENETiM / Kış 2012 aksine risk, sadece olumsuz bir anlam taşımamaktadır. Risk demek, aynı zamanda fırsat da demektir. Her zaman olayların ve sonuçların bir kazanç için fırsat oluşturma ya da başarı üzerinde bir tehdit oluşturup zarara neden olma olasılığı vardır.8 Ancak söz konusu hile olduğunda, hile riskini şüphesiz tehdit olarak algılamak gerekmektedir. 32 33 YEŞİL KALEM YEŞİL KALEM 4.2. Riskli Alanlarda Meydana Gelebilecek Olası Hileli Eylemlerin Tanımlanması İşletmenin hile riski taşıyan alanları belirlendikten sonra sıra, bu alanlarda meydana gelebilecek olan hileli eylemlerin tanımlanmasına gelir. Hile risklerini değerlendiren pek çok işletmenin, bu aşamada toplanmış yüzlerce hile türünü içeren veri tabanları mevcuttur. Bu veri tabanlarını kullanmanın yanı sıra, profesyonel kişilerce hazırlanmış olan kontrol listelerinden, akademik çalışmalardan, hile riski değerlendirme formlarından ve anketlerden yararlanılması faydalı olabilir.15 Bu aşamada, yönetimin kontrolleri etkisiz kılma riski de dikkate alınmalıdır. 4.3. Tanımlanmış Hile Risklerinin Analiz Edilmesi Risklerin analiz edilmesindeki amaç, hangi risklerin anlamlı olduğunu tespit etmektir. Ne işletmeler, ne de denetçiler sınırsız zamana ve kaynağa sahip değildir. Bu nedenle HRD’ni yapanlar için amaç, öncelikli olarak anlamlı risklere karşılık vermektir. Bir riskin anlamlı olup olmadığına ise; meydana gelme olasılığına ve meydana geldiği takdirde işletmeye vereceği zarara bakılarak karar verilir. 4.3.1.Hile Riskinin Meydana Gelme Olasılığının Değerlendirilmesi İÇ DENETiM / Kış 2012 HRD, dikkate değer bir hilenin meydana gelme olasılığına odaklanır. Bu aşamada, tanımlanmış hile riskinin gerçekleşme ihtimalinin ne düzeyde olduğu tespit edilir. Bazı işletmelerde hile riskinin meydana gelme olasılığı, zaman bazlı olarak değerlendirilmekte- dir. Bu yönteme göre örneğin, bir hile riskinin bir yıl içinde meydana gelebileceği düşünülüyorsa, o risk yüksek olarak sınıflandırılabilmektedir. Ancak bu yöntem, işletmede yeteri kadar istatistik varsa gerçek sonucu verir. Çünkü tanımlanmış hile riskinin; daha önce meydana gelip gelmediği, kaç kere meydana geldiği ve ne sıklıkla meydana geldiği gibi veriler gerekmektedir.16 Eğer işletmede yeterli veri yoksa şu sorunun cevabını aramaya çalışmak yerinde olacaktır: “İşletmenin içinden ya da dışından dürüst olmayan bir kişi, bugün hile yapmaya çalışsa başarılı olma olasılığı nedir? ”Değerlendirmeyi yapan kişi bu sorunun yanıtını, işletmedeki kontrolleri düşünerek vermelidir. Eğer tanımlanan hileyi önleyebilecek kontroller işletmede mevcut değilse, olasılık yüksek olarak belirlenmektedir.17 4.3.2. Hile Riskinin Önem Derecesinin Değerlendirilmesi Hile riskinin önem derecesi, risk meydana geldiği zaman işletmeye olacak etkisinin boyutudur. Analizler sonucunda hile risklerinin önem derecesi yüksek (çok önemli)-orta (orta derecede önemli)-düşük (fazla önem taşımayan) olarak üç şekilde sınıflandırılır. Bir hile riskinin önem derecesi değerlendirilirken şu unsurlar göz önünde bulundurulmalıdır: İşletmeye olacak finansal etkisi, işletmenin pazardaki payının azalması ya da kaybedilmesi, hile dolayısıyla oluşacak olumsuz imaj ve itibar riski, üretkenliğin veya verimliliğin azalması, işletmeye karşı açılacak hukuk/suç davaları, işletme varlıklarının kaybedilmesi, çalışanlara olacak psikolojik etkisi.18 4.3.3. Hile Risklerinin Önceliklendirilmesi Bu süreçte amaç, yapılan risk analizi sonucunda hangi risklerin anlamlı olduğunu belirlemek ve öncelikli olarak bu risklere karşı kontrol önlemlerini uygulamaktır. Riskler önceliklendirilirken, meydana gelme olasılıkları ve önem dereceleri çarpılarak bir risk puanı elde edilir. En yüksek puan alan riskler anlamlı olarak değerlendirilir ve öncelikli olarak bu risklere kontrol faaliyetleri uygulanır. Yandaki gibi bir ısı haritasının çıkartılması, analiz edilmiş hile risklerinin bir bütün halinde görülmesini sağlar. Bu harita, işletmedeki hile risklerinin olasılık ve önemi üzerindeki dağılımını gösterir. 4.4. Tanımlanan Risklere Yönelik Var Olan Kontrollerin Değerlendirilmesi İşletmenin maruz kalabileceği riskler belirlenip, analiz edildikten sonra sıradaki aşama, bu riskleri azaltabilmek için işletmedeki kontrollerin değerlendirilmesidir. Bu aşamada; • Hile risklerine yönelik olarak var olması gereken kontrollerin gerçekten var olup olmadığı belirlenmelidir. • Var olan kontrollerin hile risklerini azaltmada etkili olup olmadığı değerlendirilmelidir. • Var olan kontrollerin yeterli olmadığı ya da kontrollerin hiç olmadığı durumlarda, ek hile Şekil 1: Hile riskinde önem ve olasılık karşıtı kontroller tasarlanmalıdır. Bu aşamada kontrollerin riskleri sadece azalttığı, tamamen yok edemeyeceği akıldan çıkarılmamalıdır.21 4.5. Kontrol ve Stratejilerin Uygulanması Riskler tanımlanıp analiz edildikten ve kontroller değerlendirildikten sonra, son aşamada bu risklere uygun şekillerde karşılık verilir. Farklı türdeki ve seviyedeki riskler için alınacak önlemler COSO kurumsal risk yönetimi çerçevesinde aşağıdaki gibi belirtilmiştir:22 Yukarıdaki şekilde yer alan risklerin özellikleri aşağıdaki gibidir. 20 Hile vakalarını önem derecelerine göre sıralamak için belirlenmiş bir yöntem yoktur. Yönetimin bu konudaki yorumu, genellikle kullanılan bir yaklaşımdır. Zamanın çoğu, işletme için çok da önemli olmayan hile riskleriyle uğraşarak geçirilmemelidir.19 Yüksek Önem Düşük Olasılık En tehlikeli hile riskleridir. Bu riskler meydana geldiği zaman işletmeyi iflasa kadar götürebilir. Örnek: Hileli finansal raporlama. Yüksek Önem Yüksek Olasılık Eğer işletme bu tür risklerini etkili bir şekilde yönetemiyorsa, kârlılığı hızlı bir şekilde azalarak piyasada rekabet edemeyecek duruma gelecektir. Düşük Önem Düşük Olasılık Bu riskler meydana gelse bile etkileri çok önemli düzeyde olmayacaktır. Genellikle bu tip riskleri önlemek için zaman ve maliyete katlanılmaz fakat ortaya çıktığı zaman uygun cezalar uygulanır. Düşük Önem Yüksek Olasılık Bu tür hileler çok sayıda çalışan tarafından sık sık yapılsa bile, işletmeye etkileri çok fazla olmamaktadır. İşletmelerin çoğu bu tür riskleri belli bir seviyeye kadar kabul etmektedir. Örnek: Gider hileleri. 14 Guide to Using International Standards on Auditing in the Audits of Small and Medium Sized Entities, Second Edition, Volume 1-Core Concepts, s.94. 15 Zikmund, s.3., Tommie Singleton, Aaron Singleton, Jack Bologna, Robert Lindquıist, Fraud Auditing and Forensic Accounting, Third Edition. New Jersey, USA: John Wiley & Sons Inc., 2006, s.204. 16 Nigel Iyer ve Martin Samociuk, Fraud And Corruption Prevention And Detection, USA and UK: Gower Publishing Company, 2006,s.56. 17 Iyer ve Samociuk, s.57. 18 Zikmund, s.4. 19 Zikmund, s.4. 20 Bishop ve Hydoski, s.61-61 Bishop ve Hydoski, s.56. 22 K.H. Spencer Pickett, Auditing The Risk Management Process, New Jersey, USA: John Wiley & Sons, Inc., 2005, s.23. ve Tüsiad Risk ve Değer Yönetimi Alt Çalışma Grubu, Kurumsal Risk Yönetimi, Aralık, 2006,s.44. 21 İÇ DENETiM / Kış 2012 belirlenmesinde, risk değerlendirme prosedürleri kullanılmaktadır. Bu prosedürler; gözlem ve inceleme, analitik inceleme prosedürleri ile yönetim ve diğerlerinin sorgulanmasıdır.14 Bu aşamada uygulanan prosedür ve tekniklere bakıldığında, işletmeyi genel olarak tanımaya yönelik oldukları görülmektedir. 34 35 YEŞİL KALEM Riskten kaçınma, riski ortaya çıkaran ya da etkilerini arttıran faaliyetlere başlanılmaması veya son verilmesi ile mümkündür. Hem meydana gelme ihtimali, hem de önem derecesi yüksek olan riskler için uygulanabilecek bir yöntemdir. Riskin azaltılması, riskin önem derecesinin ve/veya meydana gelme olasılığının azaltılması yoluyla olmaktadır. Riskin azaltılması, genellikle uygun iç kontroller uygulanması yoluyla gerçekleşmektedir. Riskin kabul edilmesi, işletmedeki ufak çaplı riskler ve artık riskler için söz konusudur. İşletmenin riskleri azaltmak için uygulayacağı kontrollerin maliyeti, hile gerçekleştiği takdirde meydana getireceği zarardan fazla ise, bu tür risklerin kabul edilmesi yoluna gidilmesi mümkündür. Riskin transfer edilmesi veya paylaşılması, riskin bir parçası veya tümünün diğer bir taraf veya taraflarca üstlenilmesidir. Bu paylaşım mekanizmaları arasında, anlaşmaların kullanılması, sigortalar ve ortaklık gibi yapılanmalar sayılabilir. İÇ DENETiM / Kış 2012 4.6. Hile Riski Stratejisinin Etkililiğinin Değerlendirilmesi ve Sürekli Olarak Gözden Geçirilmesi HRD yapıldıktan sonra, amacına ulaşıp ulaşmadığı belirlenmelidir. Uygulanan kontrollerin gerçekten tanımlanmış hile risklerini azaltıp azaltmadığı takip edilmelidir. Hile riski düşük olarak belirlenmiş bir alanda hileli eylemlerin meydana gelmesi halinde, bunun sebepleri araştırılmalı, yapılan hatalar bir sonraki hile riski değerlendirmesinde tekrarlanmamalıdır. kapsamında ele alınmaktadır. Öte yandan Yeni TTK ile birlikte tüm sermaye şirketleri bağımsız denetime tabi olacaktır. Bağımsız denetçiler yapacakları denetimde, işletmenin finansal tablolarında önemli yanlışlığa neden olan önemli hata ve hileleri ortaya çıkartmak durumundadır. Bu nedenle bağımsız denetçiler de, işletmenin hile risklerini belirlemek ve değerlendirmek zorundadır. 5. Sonuç Yukarıda aşamaları kısaca anlatılan HRD, etkili bir şekilde yapıldığı takdirde, hile ile mücadelede çok faydalı olan bir süreçtir. Ülkemiz açısından ele alacak olursak, HRD, bugüne kadar kurumsal yapıya sahip işletmelerde, iç denetim ve/veya risk yönetim birimleri tarafından ve çok azında hile incelemecileri tarafından yapılmaktaydı. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte HRD’nin önemi, önümüzdeki yıllarda hem işletmeler için, hem de bağımsız denetim için artacaktır. Yeni TTK’nın kurumsal yönetim ilkelerini esas alması, işletmeler açısından bu görüşe temel oluşturmaktadır. Çünkü kurumsal yönetim, işletmelerin daha adil ve şeffaf bir şekilde yönetilmelerini savunurken, risk yönetimi bu amaca ulaşmada en önemli araçlardan biri olarak kabul edilmektedir. Hile riski de işletmelerin kurumsal risk yönetimi Kaynakça ACFE, Report To The Nations on Occupational Fraudand Abuse, Global Fraud Sur vey 2010. Akdemir, Çağla. İşletmelerde Hile Riski ve Türk İşletmelerinde Hile Riskinin Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2010. Bishop, Toby J.F. ve Frank E. Hydoski, Corporate Resiliency, Managing The Growing Risk Of Fraud And Corruption. New Jersey, USA: John Wiley&Sons, Inc., 2009. Bozkurt, Nejat. İşletmelerin Kara Deliği Hile, Çalışan Hileleri. İstanbul: Alfa Yayınları, Nisan, 2009. Chapman, Robert J..Simple Tools and Tecniquesfor Enterprise Risk Management. New Jersey, USA: John Wiley&Sons, Inc.,2006. CIMA. Fraud Risk Management: A Guide To Good Practise. 2008. Coderre, David. Computer-Aided Fraud Prevention & Detection. New Jersey, USA: John Wiley&Sons, Inc., 2009. Culp, Christopher L..The Risk Management Process. John Wiley&Sons, Inc., 2001. Guide to Using International Standards on Auditing in the Audits of Small and Medium Sized Entities, Second Edition, Volume 1-Core Concepts. Hopkin, Paul. Fundamentals of Risk Management. The Institute of Risk Management, 2010. International Standard on Auditing 240 – TheAuditor’s Responsibilities Relating to Fraud in an Audit of Financial Statements http://www.ifac.org/sites/default/files/downloads/a012-2010-ia asb-hand bo ok-isa-240.pdf (e.t. 08.09.2011) Iyer, Nigel ve Martin Samociuk. Fraud And Corruption Prevention And Detection. USA and UK: Gower Publishing Company, 2006. Pickett, K.H. Spencer. Auditing The Risk Management Process. New Jersey, USA: John Wiley&Sons, Inc., 2005. Silverstone, Howard ve Michael Sheetz. Forensic Accounting and Fraud Investigation For Non-Experts. New Jersey, USA: John Wiley&Sons,Inc., Second Edition, 2007. Singleton, Tommie W. ve Aaron J. Singleton. Fraud Auditing and Forensic Accounting. New Jersey, USA: John Wiley&Sons,Inc.,Fourth Edition, 2010. Singleton, Tommie, AaronSingleton, Jack Bologna, Robert Lindquıist. Fraud Auditing and Forensic Accounting. Third Edition. New Jersey, USA: John Wiley&SonsInc., 2006. TÜSİAD Risk ve Değer Yönetimi Alt Çalışma Grubu. Kurumsal Risk Yönetimi. Aralık, 2006. Zikmund, Paul. Four Steps to a Successful Fraud Risk Assessment. 2008. http://findarticles.com/p/articles/mi_m4153/is_1_65/ai_n 24377929/(08.10.2011) Çağla Akdemir Marmara Üniversitesi, Muhasebe Finansman Doktora Öğrencisi İÇ DENETiM / Kış 2012 YEŞİL KALEM 36 37 YEŞİL KALEM YEŞİL KALEM Alper Bilgiç İÇ DENETiM / Kış 2012 Kamu hizmeti sağlama görevlerini yerine getirirken kamu kurumlarının, örgütsel yapı, malzeme ve donanım, eğitim ve görevine adanmışlık açısından, 21’inci asrın gereksinimlerini karşılayabilme kapsamında acil durumlarda yeterliliğini nasıl değerlendirmeliyiz? Kamu kurumlarının acil durumlarda görevlerini daha etkin yerine getirmesini sağlamak maksadıyla, yetenek ve kapasiteleri artırmak için ne yapılabilir? Kamu yönetiminde acil durum yönetiminin önemi ve yeri nedir? Kamu yönetiminde acil durum yönetimi nasıl olmalıdır? İç denetimin acil durum yönetiminde kurumsal amaçlara ulaşılmasına katkısı nedir? Kamu yönetiminde acil durum yönetiminin nasıl olması gerektiğini ve 21’inci asrın gereksinimlerini karşılayabilme kapsamında acil durumlarda yeterliliği inceleyebilmek için, öncelikle kamu yönetimi ve acil durum yönetimi arasındaki bağ ile, iç denetimin buna katkısını irdelemek faydalı olacaktır. William L. Waugh, Jr. (2005), kamu yönetiminin, etkililik ve verimlilik üzerine odaklanarak, kamu teşkilatı ve politika problemlerinin yönetimiyle uğraşan, aynı zamanda acil durum yönetiminin de ortak özellikleri olan planlama, düzenleme, liderlik, personel atama, eğitim, kaynak yönetimi, koordinasyon, bütçe işleri, takip ve performans değerlendirmesiyle ilgilenen yönetime kapsamlı bir yaklaşım olduğunu ifade eder. Kamu yöneticileri, iş güvenliği risklerinden ulusal güvenlik risklerine kadar uzanan geniş bir risk yelpazesiyle uğraşırlar (Waugh, 2005). Acil durum yönetimi çeşitli risklerle uğraşmak olduğundan, kamu yönetiminin önemli bir işlevi ve gerekli bir yeteneği olarak düşünülmelidir. Acil durum yönetim disiplini, “şebekeler ve sözleşmeye dayalı ilişkiler” yumağından oluşan karışık bir ortamda işlev gören kamu yönetimi sistemi için paha biçilmez bir yardım sağlayabilir (Waugh, 2005). Acil durum yönetimi, ortaya çıkan risklere müdahale edebilmek için kurumlar arası ve devletin çeşitli kademeleri arası koordinasyonu gerekli kılar. Koordinasyon, kamu yönetiminin amaçlarını başarması ve performansı değerlendirebilmesi için de gerekli olan, bilgi akışını gerektirir. Gulick’e (1937) göre, bir işin alt bölümlerini, onları otorite yapısı içindeki kişilere paylaştırarak ilişkilendiren ve böylece o işin bütün kuruluşun, tavandan tabana ulaşarak, amirlerin memurlara verdikleri emirlerle koordine edildiği “organizasyon” ve birlikte bir grup olarak çalışan kişilerin akıllarında ve iradelerinde amacın zekâsal tekliğinin gelişimi olan ve böylece her bir işçinin kendi görevini bütüne, yetenek ve istekle uyumlandırdığı “fikir” kavramları, “koordinasyonun temelleri”dir (Kravchuk & Rosenbloom, 2005). Gulick (1937), “Yönetimin Bilimi Hakkında Yazılar” (Papers on the Science of Administration, Gulick & Ur wick) isimli yayında yer alan “Organizasyonun Teorisi Hakkında Notlar” (Notes on the Theory of Organization) adlı makalesinde, alt bölümler arasında bölünmüş olan işin koordinasyonunun etkililiğinin, başarının anahtarı olduğunu ifade etmektedir. Gulick’e göre, iş bölümünün koordinasyonu hiyerarşiye dayanmalı ve bir “usta” tarafından yönetilmelidir Acil durum yönetimi yetenekleri, kamu yöneticilerine, sorumlu oldukları genel halkın menfaatlerini de korumak üzere risklerle uğraşırken, organizasyonların “karmaşık şebekeler”i vasıtasıyla kaynaklarının verimli kullanımını ve amaçların etkin olarak gerçekleştirilmesini yönetmelerini sağlar (Waugh, 2005). Bu kapsamda, iç denetimin temel ilke ve yöntemlerini tanımlayan ve iç denetim uygulamasının performansının değerlendirilmesine imkân sağlayan, “Uluslararası İç Denetim Standartları” gibi standartlar çerçevesinde işleyen bir iç denetim sisteminin varlığı, “bir teşkilatın risk yönetim, kontrol ve yönetişim süreçlerinin etkinliğinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesine sistemli ve disiplinli bir yaklaşım getirerek, teşkilatın amaçlarına ulaşmasına yardımcı olur” (The Institute of Internal Auditors, 2004; Kinkaid, J.K., Sampias, W.J. et al., 2005). İç denetim, “bir teşkilatın faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak için tasarlanmış, bağımsız ve nesnel (objektif) bir güvence ve danışmanlık hizmetidir” (The Institute of Internal Auditors, 2004). Acil durum, “yaşam, mülkiyet veya çevreyi tehlikeye sokan veya tehlikeye sokma tehdidi yaratan” herhangi bir olaydır (EMA, 2005). Bir acil durum, hayat kurtarmak ve mülkiyeti, halk sağlığını ve güvenliğini korumak için veya ülkenin herhangi bir bölümünde katastrofi tehdidini azaltmak veya ortadan kaldırmak için devlet yardımının gerektiği herhangi bir olaydır (FEMA, 2006). Başka kelimelerle ifade etmek gerekirse, bir acil durum, “bir felaketin olası olduğu herhangi bir durumdur” (Meldrum, Rod). Bu sebeple, bir acil durum, hayat ve mülkiyeti korumak için, “önemli seviyede ve koordineli bir müdahaleyi gerektirir” (EMA, 2005). Harekete geçmeden önce planlama yapmak, acil durumlar esnasında hedeflere ulaşmayı kolaylaştırır. Bu sebeple, yönetimler, teşkilatlar ve kişiler, acil durum yönetiminin dört safhasına göre harekât planlarını yapmalıdırlar: Hazırlık, Risk Azaltımı, Müdahale ve İyileşme. Indiana Acil durum yönetimi yetenekleri, kamu yöneticilerine, sorumlu oldukları genel halkın menfaatlerini de korumak üzere risklerle uğraşırken, organizasyonların “karmaşık şebekeler”i vasıtasıyla kaynaklarının verimli kullanımını ve amaçların etkin olarak gerçekleştirilmesini yönetmelerini sağlar Anayurt Güvenliği Bölümü (Indiana Department of Homeland Security)’ne göre, temel bir acil durum harekât planı aşağıdaki şu ayrıntıları içermelidir: Her şeyden önce, muhtemel risk ve tehlikeleri belirleyerek kapsamlı bir plan hazırlanmalıdır. Böyle bir planın hazırlanmasında, kurumsal risk yönetimi kavramı göz önünde bulundurulması gereken bir husustur. COSO Kurumsal Risk Yönetimi: Bütünleşik Çerçeve modeli, kurumsal risk yönetimini, “kurum yönetim kurulu, yöneticiler ve diğer personelden etkilenen bir strateji ortamında ve kurum çapında uygulanan, kurumu etkileyebilecek potansiyel olayları belirlemek ve riskleri kurumun risk iştahı içinde olacak biçimde yönetmek ve kurumun hedeflerine ulaşmaya makul güvence sağlamak maksadıyla tasarlanmış bir süreç olarak nitelemektedir” (Steinberg, R.M. et al., 2004) Yönetimler, olay öncesi ve sonrası acil durum müdahale faaliyetleri için yeterli mali kaynakları sağlamak ve faaliyetlere katılan kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütleri arasında koordinasyonu tesis etmek, geliştirmek ve iletişimi sağlamak üzere, acil durum müdahalesinden sorumlu kuruluşların görev ve sorumlulukları ile mali kaynaklarını yeterli seviyede tanımlamak için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlamalıdır. Bu aşamada, “kamuda, toplum adına sorumlu sahipliğin yerine getirilmesi” anlamını taşıyan ve “yetki, yönlendirme ve kontrolün uygulanması” olan yönetişim sanatı kullanılmalıdır (Leclerc, G. Et al., 1996). Bu bağlamda, görev, yetki ve sorumlulukları ile ilgili hesap verme sorumluluğundan kaynaklanan, mevcut durumun doğru ve gerçeğe uygun biçimde ortaya konmasını sağlayan denetimin de varlığı sağlanmış olmalıdır. İÇ DENETiM / Kış 2012 Acil Durum Yönetimi (Kravchuk & Rosenbloom, 2005). Gulick, yöneticilerin işinin; planlama, düzenleme, personel atama, yönetme, koordine etme, rapor verme ve bütçelemeden oluştuğunu belirtir (Kravchuk & Rosenbloom, 2005). 38 39 YEŞİL KALEM önemli bir parçası olmalıdır. Bütün bu ilkesel yaklaşımların doğru ve zamanında uygulanması için makul güvence, iç denetim sistemlerinin işlevsel tutulmasıyla sağlanabilir. Kaynakça Planlar, her şartta kuruluşlar arasında iletişimi sürdürmeyi sağlayacak şekilde geliştirilmelidir. Yetkililer, mühendisler, mimarlar ve acil durum zamanında bir programın uygulanmasını etkileyebilecek ve uygulanmasından etkilenebilecek diğer kişi ve teşkilatları içeren eğitim programları toplumsal bilinç yaratmak üzere uygulamaya koyulmalıdır. Muhtemel riskleri azaltmak ve hazırlıklı olmak maksadıyla, halkın eğitimi yoluyla, olayların muhtemel etkileri hakkında ortak bir anlayış geliştirilmelidir. İÇ DENETiM / Kış 2012 Doğru ve gerçeğe uygun biçimde aktarılan mevcut durum hakkında yaratılan ortak bilinç ve anlayışı desteklemek maksadıyla, tanımlanmış olan tehlike ve risklere yönelik olarak, eğitim destek malzemeleri mutlaka hazırlanmalıdır. Bir acil durum esnasında faaaliyetler yürütülürken güçlüklerle karşılaşmamak için bütçe kaynakları önceden açık şekilde belirlenmelidir. İnşa edilmiş çevre tarafından meydana getirilen zararları azaltmak için yapısal durum gözden geçirilmelidir. Muhtemel kayıpları değerlendirmek ve buna uygun olarak strateji belirleyebilmek için, olay öncesi kayıp değerlendirme araçları geliştirilmelidir. Halkı olaylar hakkında bilgili kılmak, yanlış bilgilerin dağıtılmasını engellemek ve halk ve mü- dahale birimlerine doğru bilgilerle rehber olabilmek için, olaylar hakkındaki bilgi dağıtımı koordine edilmelidir. Temel ihtiyaçların karşılanması, güvenliğin sağlanması, iletişimin kurulması ve arama ve kurtarma faaliyetlerinin yürütülmesi için, müdahale birimlerine yeterli destek sağlanmalıdır. İyileşme sürecinde faaliyetlere katılan teşkilatlara rehberlik ve teknik destek sağlamak, koordinasyon açısından çok önemlidir. İstenen sonuçları alabilmek için, teşkilatların risk azaltımı çabaları koordine edilmelidir. Risk azaltımı kapsamında, yeni yerleşim birimleri oluşturulurken, geliştirilmiş inşa kodları kullanılmalıdır. Ayrıca, iyileşme çabalarını kolaylaştırmak maksadıyla, olay sonrası kayıp değerlendirme araçları geliştirilmelidir. Olayın etkileri, onun sosyal ve ekonomik yapı ve altyapı üzerine tesiri belirtilerek, belgelenmelidir. Sonuç olarak, acil durum yönetiminin dört safhası, kamu yönetiminde acil durumlar esnasında kayıpların önlenmesi ve azaltılması için bir rehberdir. Bu sebeple, meydana gelen acil durumlar sonucunda kayıpların önlenmesi, önlenemiyorsa artmaması ve olaylara müdahalelerde yönetim hatalarının yaşanmaması için, acil durum yönetimi, kamu yönetiminin ayrılmaz ve Agency For Workforce Innovation (2002). Emergency Management And Safety Plan. Şubat 4, 2007 tarihinde AWI Ağ-sitesinden alınmış tır: http://www.flo ri da jobs.org/po li ci es/gs/emergmgt_manual.pdf Cumming, W. R. and Sylves, R. (2004). FEMA’s path to Homeland Security: 1979-2003. Journal of Homeland Security and Emergency Management, 1(2), Article 11. Emergency Management Australia (2005). EMA Disasters Database. Şubat 4, 2007 tarihinde EMA Ağ-sitesinden alınmıştır: http://www.ema.gov.au/ema/ema di sas ters.nsf/webpages/Introduction?OpenDocument Federal Emergency Management Agency (1996). Glossary of Terms. Şubat 4, 2007 tarihinde FEMA Ağ-sitesinden alınmıştır: http://www.fe ma.gov/pdf/plan/glo.pdf#se a r ch = % 2 2 S u ch % 2 0 d e f i n i t i o n s % 2 0 a l low%20the%20users%20of%20the%20EOP %20to%20sha re%20an%20un ders t an ding%20of%20the%20EOP.%22 Federal Emergency Management Agency (2006). Robert T. Stafford Disaster Relief and Emergency Assistance Act (Public Law 93288), as amended. Şubat 4, 2007 tarihinde FEMA Ağ-sitesinden alınmıştır: http://www.fema.gov/about/stafact.shtm Indiana Department of Homeland Security. Indiana Earthquake Program Strategic Plan. şubat 4, 2007 tarihinde Central U.S. Earthquake Consortium Ağ-sitesinden alınmıştır: http://www.cusec.org/ProgMgr/files/in_strategic_plan.pdf Kinkaid, J.K., Sampias, W.J. et al. (2005). CGAP Certified Government Auditing Professional – Examination Study Guide (3rd Edition). The Institute of Internal Auditors yayınıdır. Leclerc, G., Moynagh, W.D., Boisclair, J.P., & Hanson, H.R. (1996). Accountability, Performance Reporting, Comprehensive Audit - An Integrated Perspective. Aralık 4, 2011 tarihinde CCAFAğ-sitesinden alınmıştır: http://www.ccaf-fcvi.com/attachments/102_APRCA-EN.pdf Local Government Association of Tasmania (2004). Forging Links: Emergency Management & Local Government - An Information Kit. Şubat 4, 2007 tarihinde State Emergency Ser vice Ağ-sitesinden alınmıştır: http://www.ses.tas.gov.au/Lib rary/for ging linksv1_14.pdf Meldrum, Rod.Community Recovery from a Human Epidemic. Şubat 4, 2007 tarihinde PriMeD Pharmacy Ağ-sitesinden alınmıştır: http://psa.millpost.com.au/site.php?id=1765 Rosenbloom, D.H., & Kravchuk R.S. (2005). Public Administration: Understanding Management, Politics, and Law in the public Sector (sixth edition) Steinberg, R.M., Everson M.E., Martens F.J. & Nottingham L.E. (2004). Enterprise Risk Management - Integrated Framework: Executive Summary. Aralık 4, 2011 tarihinde COSO Ağ-sitesinden alınmıştır: http://www.coso.org/documents/COSO_ERM_ExecutiveSummary.pdf The Institute of Internal Auditors (2004). What is internal auditing? Aralık 4, 2011 tarihinde THEIIA Ağ-sitesinden alınmıştır: http://www.theiia.org/theiia/about-the-profession/internal-audit-faqs/?i=1077 Alper Bilgiç Jandarma Genel Komutanlığı Subay İÇ DENETiM / Kış 2012 YEŞİL KALEM 40 41 YEŞİL KALEM YEŞİL KALEM Suistimal Tespiti ve İncelemesinde Veri Analiz Teknikleri Feridun Özmen Yukarıdaki gösterimde olduğu gibi, EFT işlemleri görsel yöntemler ile analiz edildiğinde, hesap hareketleri içerisinde, işlemlerin yoğunlaştığı bir takım kilit hesaplar olduğu bulgusuna ulaşılabilir. yerini daha karmaşık tespit sistemlerine, veri analiz araç ve tekniklerine bırakmıştır. Geçmişten Günümüze BDD Geleneksel yöntemler, hem oldukça zaman alan, hem de genelde örnekleme yöntemlerine dayanan ve tüm işlemleri incelemekten uzak kalan yöntemler idi. Bu çerçevede, 90’lı yılların başından itibaren artan işlem hacimleri ve veri büyüklükleri nedeniyle, geleneksel yöntemler yetersiz kalmış, bilgisayarların yüksek işlem kabiliyetlerinden faydalanma ihtiyacı doğmuştur. Bilgisayar Destekli Denetim, zaman içerisindeki gelişmeler ve yenilikler sayesinde günümüzde kurum ve kuruluşları sadece etkin bir biçimde denetlemeye imkân tanıyan araç ve teknikler bütünü olmaktan çıkmış; veriler arasındaki ilişkileri ortaya koyan, içerisinde güçlü veri analiz kabiliyetleri barındıran, alana özel denetimler gerçekleştirilebilmesini sağlayan, hatalı ve hileli işlemleri ayırabilen araçlar hâline gelmiştir. Gerek büyüyen veri boyutları, gerekse kalifiye iş gücü teminindeki sıkıntılar nedeniyle, “etkin” denetim için bilgisayar kullanımı yaygınlaşmış ve denetçileri, kullanımı kolay teknikler aramaya sevk etmiştir. BDD, kavramsal olarak denetim süreçlerinin herhangi bir noktasında bilişim mekanizmalarının (Excel spreadsheet’leri veya Microsoft Word gibi kelime işleyiciler en temel örnekleridir) kullanılması olarak da algılanabilir. Lakin BDD kavramı, özellikle son yıllardaki teknolojik gelişmeler ışığında daha çok “Veri Analizi” kavramı ile bütünleştirilmiş olup, “veriden anlam çıkarma” sanatı olarak literatürde yer bulmaktadır. Zaman içerisinde, birçok kurum ve kuruluş, iş süreçlerini ve karmaşık bilgi akışlarını daha kolay yönetmelerini sağlayan yeni uygulamalar kullanmaya başlamıştır. Bu da BDD’ye olan ihtiyacın, denetçilerin bu kurum ve kuruluşlardaki anahtar rollerini devam ettirerek, kendilerini ve incelemelerini gelişen süreçlere ayak uydurmalarına imkân tanımak yoluyla arttırmıştır.1 Görsel Analiz Bu yeni nesil analiz tekniklerinin başında görsel analiz gelmektedir. Görsel analiz, tabuler yapıdaki verinin, bir dizi entite – link modellemesi ile görselleştirmek suretiyle analiz edilebilmesine imkân tanıyan teknikler bütünü olarak tanımlanabilir. Giriş Her dönemde olduğu gibi günümüz bilgi çağında da, bilgiyi, teknolojinin sunduğu kolaylık ve faydaları çıkar amaçlı kullanan kişi ve kişiler bulunmakta, bu kişiler, bağlı çalıştıkları sistemlerin açıklarından faydalanmaktadırlar. Dolayısıyla, gerçekleşen bu suiistimal işlemleri gün geçtikçe daha da karmaşık hâle gelmekte, hatta bazen bireysel suiistimalden çıkıp, organize suçlara bile dönüşebilmektedir. Tüm bu suistimallerin ortak hedefi, nihayetinde finansal kazançtır. Bir bankada çalışan gişe yetkilisinin hareketsiz bir hesap üzerinde hesap sahibinin haberi olmaksızın yaptığı işlemlerden, daha organize yapıya sahip olan ve hatta terör örgütlerine kâr sağlama güdümündeki işlemlere kadar birçok alanda ve büyüklükte suistimalden bahsetmek mümkündür. Bu denli kapsamlı hâle gelen suistimal vakalarının tespitinde geleneksel yöntemlerin kullanımı, ister istemez Bu yöntemlerin başında, Bilgisayar Destekli Denetim (BDD) Araç ve Teknikleri, diğer bir deyişle CAATTs gelmektedir. Tanım olarak, “Denetim süreçlerini basitleştirmek ve otomatize etmek amacıyla, bilgisayar kullanımı” olarak ifade edilebilen Bilgisayar Destekli Denetim; geniş kapsamda, denetimde verimliliği artıran araç ve teknikler olmanın yanında, denetçilerin kişisel verimliliğini de artıran teknikler olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bu aşamada BDD’yi, “bilgisayarın hızından ve gücünden” yararlanılarak, denetimi daha etkin ve verimli yürütmek için kullanılan denetim teknikleri olarak nitelendirmek de yanlış olmayacaktır. 1 Nurmazilah Mahzan and Andrew Lymer,” Adoption of Computer Assisted Audit Tools and Techniques (CAATTs) by Internal Auditors: Current issues in the UK” İÇ DENETiM / Kış 2012 İÇ DENETiM / Kış 2012 CAATTs 42 43 YEŞİL KALEM YEŞİL KALEM Bağlantı Analizi Değişen ihtiyaçlar ve Yeni Nesil Analiz Teknikleri Kurum ve kuruluşların en önemli değeri haline gelen veri, teknolojik gelişmelerle artık yalnız yapısal formatlarda (tabuler) değil, yapısal olmayan formatlarda da olabilir. Yapısal olmayan veriyi de bu çerçevede “bilginin içeriğinin, bilginin kendisinden ayrılabilecek şekilde düzenlenmemiş olanı” şeklinde tanımlayabiliriz. Yani, yapısal olmayan veri, içeriği ve bilginin kendisi iç içe girmiş veridir. Çok basit bir örnek vermek gerekirse, bir gazete haberi, yapısal olmayan bir veridir. içerisinde bir bilgi mevcuttur. Ancak içeriğinden de ayrı değildir. Suistimal incelemelerinde, artık yalnızca kurum içerisindeki veriler değil, açık kaynaklı verilere de erişim ve bu verilerden de anlam çıkarma, mevcut kurum verilerini bu harici veri kaynakları ile destekleme de gündeme gelmektedir. İÇ DENETiM / Kış 2012 Bu çerçevede, özellikle metin verilerinin de analizi önem kazanmaktadır. Yapısal olmayan her türlü e-posta, Word dokümanı veya tamamen açık kaynaklı haberler ve hatta sosyal ağlar da, suistimal incelemelerinde kullanılmaktadır. Şüpheli hesap hareketleri sergileyen bir kişi ile ilgili, örneğin bir gazete haberi, akabinde sosyal ağlardan (örn. Facebook, linkedin vb.) şüpheli kişi ile ilgili elde edilebilecek ekstra bilgiler de hayati önem arz edecektir. Sosyal Ağ Analizi Sosyal Bilimler’den türemiş olan Sosyal Ağ Analizi, genel tanımla sosyal gruplar arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Bu kantitatif teknik, kişi ya da organizasyonlar arasındaki ilişkilerden meydana gelen karmaşık entite ağlarının bir nevi haritasını çıkarma yöntemidir. Bu sayede, incelenen ağ içerisindeki gelecek davranış biçimlerinin tahmini ile, kişi ya da organizasyonların bir olay karşısında ne türden aksiyonlar alacaklarının tahmini de mümkündür. Araştırmalara göre, herhangi bir sosyal ağın yapısının anlaşılması, o sosyal ağ içerisindeki anahtar entitelerin belirlenmesi, varsa ağ içerisindeki alt ağların belirlenmesi ve ağın bir noktasından diğerine enformasyon akışının ne yolla olduğunun tespiti için son derece önemlidir. En nihayetinde, olası bir suiistimalde, suiistimale karışan kişi ya da kurumların, bir adım öteye geçerek kendi aralarındaki olası bağıntıların türü ve sıklığı da anlaşılabilecektir. Arasındalık (Betweenness): Arasındalık, ağ içerisindeki her bir entite üzerinden geçen yol sayısını belirtmektedir. Bu değer ile, ağ içerisindeki bilgi akışını kontrol edebilecek nitelikteki entiteler saptanabilmektedir. Aşağıdaki örnekte, Linda BRIGHTMAN isimli kişi, ağ içerisinde birbirinden ayrı iki kısım arasında bağıntı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yakınlık (Closeness): Yakınlık değeri, ağdaki bir entitenin diğer bir entiteye olan yakınlığını göstermektedir. Yüksek yakınlık derecesine sahip bir entite, diğer entiteler ile çok daha hızlı ve kolay iletişime geçebilmektedir. Aşağıdaki örnekte, Robert HOLDER ve Esry DUKE, en yüksek yakınlık derecesine sahip olan entiteler olarak, ağın diğer üyelerinin büyük bir çoğunluğuna kolaylıkla erişim sağlayabilmektedir . Bu kapsamda, Sosyal Ağ Analizinde öne çıkan bazı kavramlardan da bahsetmek gerekir. Sonuç Geçmişten günümüze kadar veri kavramındaki çeşitlilik, artan hacimler ve gittikçe farklılaşan suiistimal yöntemleri, denetçileri ve suiistimal inceleme uzmanlarını yeni teknik ve yöntemler aramaya itmiştir. İlk bölümde CAATTs başlığı altında anlatılan analiz teknik ve yöntemleri bugüne kadar oldukça başarılı sonuçlar üretse de, günümüz bilgi dünyasında, çok farklı veri kaynakları ile incelemeleri destekleme, özellikle suiistimal inceleme uzmanlarına büyük resmi göstermede önemli hale gelmiştir. Yakın gelecekte de bu teknolojik gelişmelerden geri kalmayan, kurum içi veya açık kaynaklı her türden yapısal ve yapısal olmayan verileri inceleyebilme adına teknolojik altyapıya sahip birimler, incelemelerinde daha detaylı ve kesin sonuçlar ile başarıya ulaşmaya devam edeceklerdir. Merkezîlik (Centrality): Merkezîlik kavramı, Sosyal Ağ Analizinde anahtar kavramlardan birisidir. Yüksek derece merkezî bir ağda, bilgi akışı bir kişi üzerinden gerçekleşmektedir. Diğer bir deyişle bu kişi, bilgi akışındaki anahtar kişidir. Dolayısıyla, bu kişinin ağdaki konumunda veya varlığında meydana gelebilecek bir aksaklık, ağ içerisinde bilgi akışını da sekteye uğratacaktır. Nispeten daha düşük seviyede merkezî bir ağda ise, bu şekilde anahtar bir kişinin varlığı söz konusu olmamaktadır. Bu sayede, bilgi akışında bir aksamanın yaşanması olasılığı çok daha düşük olacaktır. da bağlantısı olması nedeniyle derecesi en yüksek kişidir. Derece (Degree): Derece değeri, ağ içerisindeki bir entitenin kaç entite ile bağlı olduğunu göstermektedir. Yukarıdaki şekilde, Irene BAKER, en fazla sayı- Feridun Özmen KOMTAŞ Bilgi Yönetimi Yöneticisi İÇ DENETiM / Kış 2012 Tabuler yapıdaki veriler, her ne kadar temel BDD yöntemleri ile analiz edilebiliyor da olsa, bu temel yöntemler, veri içerisinde yer alan gizli desenlerin ortaya çıkarılmasında yetersiz kalmaktadır. Bunu bir örnekle açıklayalım: Bir bankada belli bir tutarın üzerindeki EFT işlemleri, temel bir takım veri analiz teknikleri ile kolaylıkla keşfedilebilir. Bu işlemler, tutarsal büyüklükleri nedeniyle şüpheli işlemler olarak incelemeye tabi tutulacaktır. Ancak, aynı işlemler, entite – link yapısında modellendiğinde işlemler içerisinde gizli bir desen olup olmadığı görsel analiz ile mümkün olacaktır. 44 45 YEŞİL KALEM YEŞİL KALEM Pınar Cangir Üstün Giriş Sigorta, emeklilik ve reasürans şirketlerinin maruz kaldıkları risklere dair yeterli sermayeyi ayırmalarını sağlayan, bu risklerin yönetimi için etkin bir kurumsal yönetim yapısının kurulmasını ve bu konularda şeffaf bir raporlama ve düzenleyici kuruluşlar tarafından etkin bir gözetim mekanizması öngören Solvency II Direktifi, sigortacılık sektörü için bir devrim olarak anılıyor ve sektördeki en önemli ve kapsamlı düzenleme olarak gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. İÇ DENETiM / Kış 2012 EIOPA’nın (The European Insurance and Occupational Pensions Authority - eski adıyla CEIOPS) son duyurusuyla, EEA (European Economic Area - Avrupa Ekonomik Bölgesi) ülkelerinde bir yıl ertelenerek, 2014 yılı itibarıyla yürürlüğe girmesi beklenen ve yıllık brüt prim üretimi EUR 5 milyon ve brüt teknik rezervleri EUR 25 milyonun üzerinde olan tüm sigorta ve reasürans şirketlerince uyum zorunluluğu bulunan Direktife ilişkin gelişmeler bugün tüm dünya tarafından takip ediliyor. Avrupa Birliği’ne dahil olmayan ülkelerde de Direktifin kısmen veya tamamıyla uygulanması, Solvency II rejimine denklik statüsünün alınması için ülke regülatörleri tarafından yapılması gereken hazırlıklar ve denklik süreci tartışılıyor. 1.1. Türkiye’deki Gelişmeler ve Solvency II’ye Genel Bakış Solvency II’ye yönelik gelişmelerden, Türk sigorta sektörünün de uzak durması düşünülemezdi, nitekim Hazine Müsteşarlığı da bu konuda ilk adımları atarak çalışmalara başladı. Türkiye Solvency II İhtisas Komitesi’nin kurulması ve sektörde bir grup gönüllü sigorta şirketinin QIS4 (Quantitative Impact Studies - Sayı- Direktife kurum çapında uyumun sağlanmasından tamamıyla şirketin yönetim kadrosu sorumlu. Bu da Yönetim Kurulları’na ciddi ve tamamıyla devredilemez bir görev yüklüyor. 1. sütun, şirketin maruz kaldığı risk kategorilerinin standart formül veya içsel model kullanılarak tek tek değerlendirilmesi sonucunda SCR (Solvency Capital Requirement - şirketin risk profiline göre tutması gereken sermaye tutarı) ve MCR (Minimum Capital Requirement - şirketin sahip olması gereken ve altında kalınması hâlinde regülatör tarafından birtakım yaptırımlar uygulanan asgari sermaye tutarı) değerlerinin ortaya konulmasını, 2. sütun, iç denetim, iç kontrol, risk yönetimi ve aktüer ya fonksiyonlarını içeren kurumsal yönetim sisteminin kurulmasını ve şirketler tarafından ORSA (Own Risk and Solvency Assessment) süreçlerinin geliştirilmesini, 3. sütun ise, şirket hakkında hem düzenleyici otoriteye, hem de paydaşlara şirket hakkında sayısal ve niteliksel olarak şeffaf bir raporlama yapılmasını öngören prensipler sunuyor. 1.2. Sigorta şirketleri ve Kurumsal Yönetim Yapıları Solvency II’ye ne kadar hazır? PwC tarafından EEA ülkelerindeki şirketlerin Solvency II’ye uyum konusundaki seviyelerinin tespiti amacıyla gerçekleştirilen ve Türkiye’den de yedi şirket olmak üzere toplam 115 adet hayat ve hayat dışı branştaki şirketin katılımıyla gerçekleşen anketin sonuçları,1 şirketlerin Solvency II’ye hazırlık seviyelerinin önemli ölçüde farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor. Türkiye’den ankete katılan sigorta şirketlerinin henüz Solvency II uyum programı oluşturmadıkları ve buna ilişkin bir bütçe ayırmadıkları görülüyor. Bununla birlikte, EEA ülkelerinde de Solvency II’ye uyum projelerinin farklı olgunluk seviyelerinde olduğu, katılımcıların yaklaşık % 54’ünün uyum programına/projelerine başlamadığı görülüyor. (Bakınız Şema 1) Şema 1: Solvency II uyum programına ilişkin şirketinizin statüsü nedir? Katılımcı şirketlerin yarısından fazlası Solvency II 2. sütun ile tarif edilen kurumsal yönetim yapısına büyük ölçüde uyumlu olduklarını belirtmelerine karşın, 2. sütun ve kurumsal yönetim yapısı ile bir zorunluluk olarak getirilen ORSA’yı önde gelen zorlukların başında görüyor. Şema 1 1 Referans verilen anket sonuçlarında temel kaynak: PwC “Getting Set For Solvency II” Kasım 2010 İÇ DENETiM / Kış 2012 Solvency II’ye Uyum Yolunda Kurumsal Yönetim Yapısı ve İç Denetimin Rolü sal Etki Çalışması) çalışmasını yaparak sonuçlarını Hazine Müsteşarlığı ile paylaşmasının ardından, 2009 yıl sonu verileri dikkate alınarak yapılan QIS5 çalışması, sektördeki hemen hemen tüm şirketler tarafından Haziran 2011 itibarıyla tamamlandı. Ancak, sayısal etki analizinin şirketler tarafından gerçekleştirilmesi Solvency II yolunda yalnızca bir ısınma adımı olarak görülmeli. Çünkü, Solvency II, teknik bir hesaplamanın ötesinde, şirketlerin yönetim biçiminde, kurumsallaşmasında, regülatör ve diğer paydaşlarla ilişkilerinde oldukça kapsamlı değişiklikler öngören ve risk bazlı sermaye anlayışına odaklanarak yönetimin karar alma süreçlerine yeni bir bakış açısı getiren ve Basel II’nin de öngördüğü benzer üç yapısal sütun üzerinde şekilleniyor. 46 47 YEŞİL KALEM YEŞİL KALEM İÇ DENETiM / Kış 2012 1.3. Solvency II Kurumsal Yönetim Yapısı ve Bu Yapı içinde İç Denetimin Rolü 2. sütun, temel olarak şirketler için güçlü bir kurumsal yönetim yapısının oluşturulmasını gerektirmektedir. Bununla birlikte, ORSA’nın şirketin risk yönetimi faaliyetlerini ve sermaye yeterliliği durumunu düzenli olarak değerlendiren bir süreç olarak şirketlerce en az yılda bir kere gerçekleştirilmesi ve şirketin uzun vadedeki strateji ve hedeflerini de dikkate alan bir bakış açısıyla, şirket faaliyetlerinin bir parçası olması gerekiyor. ORSA kapsamında değerlendirilmesi gereken konular şu şekilde sıralanabilir: • Hedef sermaye hesaplamasına dâhil olan SCR riskleri • SCR hesaplamasına dâhil edilmeyen ya da kısmen dâhil edilen riskler • Kurumsal yönetim yapısı • Risk değerlendirmelerinde kullanılan yöntem, varsayımlar ve iyileştirme önerileri (risk iştahı, risk toleransları ve limitleri) • Değerlendirmelerin ve modelin uygunluğu • ORSA’yı etkileyen veri kaynakları, sistemler ve kontroller Bununla birlikte, ORSA sürecinin ve sonuçlarının bağımsız bir kişi tarafından (iç denetim, dış denetçiler veya başka bir bağımsız inceleme kuruluşu) incelenmesi ve regülatöre de sunulması gerekli. Direktif, kurumsal yönetim sistemi içinde görev alan risk yönetimi, iç kontrol, uyum, aktüer ya ve iç denetim rollerini üstlenen kişilerin anahtar fonksiyonlarda görev almaları sebebiyle “fit and proper” yani mesleki anlamda ehil olmalarını, yeterli tecrübeye ve iyi bir repütasyona sahip olmalarını ve bu kişilerin görevlendirilmelerinde veya görev değişikliklerinde düzenleyici otoriteye kişilerin yeterliliklerini de değerlendirebileceği seviyede detaylı olarak bilgi verilmesini de öngörüyor.2 Bu da Direktifin kurumsal yönetim yapısını şirket için ne kadar hayati bir konu olarak gördüğünün bir kanıtı. Bununla birlikte bu anahtar fonksiyonlara ilişkin politika/prosedürler de şirket içi diğer politika/prosedürler gibi resmî ve yazılı olarak oluşturulmalı. İç denetim, kurumsal yönetim yapısı içinde diğer tüm operasyonel birimlerden mutlaka ba- 2 Directive 2009/138/EC Of The European Parliament and Of the Council on 25 November 2009 (Solvency II), Article 42 İç denetim fonksiyonu, özellikle Solvency II uyum programının takibinde, iç kontrol, uyum ve risk yönetimi fonksiyonlarının kurulmasında ve geliştirilmesinde, veri kalitesinin ve güvenilirliğinin gözden geçirilmesinde, yönetime bilgi akışı sağlayacak süreçlerin ve ORSA sürecinin tasarlanmasında, şirketteki süreçleri yakından tanıması ve tecrübeleriyle danışmanlık rolünü üstlenebilecek. Bu da, Solvency II’ye uyum hazırlık sürecinde kalifiye eleman ihtiyacı hisseden şirketler için önemli ve değerli bir kaynak oluşturuyor. Solvency II uyum sürecinin tamamlanması ve Direktifin yürürlüğe girmesi sonrasında ise iç denetim, Yönetim Kurulu’na Solvency II’ye uyumun devamlılığı, ORSA’nın bağımsız bir değerlendirmesinin yapılması, iç kontrol, uyum, risk yönetimi ve aktüer ya fonksiyonlarını içeren kurumsal yönetim çerçevesinin layıkıyla işlediği konularında bağımsız ve objektif olarak güvence veren önemli bir rol üstlenmeye devam edecek. Solvency II’ye uyum süreci, iç denetim birimlerine şirkete katma değer yaratarak kurumsal yönetim yapısı içindeki konumlarını pekiştirmeleri için de önemli bir fırsat sunuyor. Sonuç: Solvency II, sigorta sektörü tarafından gerek EEA ülkeleri, gerek bu bölge dışında ve Türkiye’de de gündemde ön sıralarda kalmaya devam edecek gibi gözüküyor. Solvency II’ye yönelik üst yönetimin desteği ve gözetimiyle sağlıklı ve gerçekçi bir uyum programının oluşturulması şarttır. Avrupa’da 2007 yılında Solvency II’ye ilişkin Taslak Çerçeve Direktifin yayınlanması ile başlayan süreçte şirketlerin tecrübeleri göstermektedir ki, kurumsal yönetim ve organizasyon yapısı, risk odaklı karar alma süreçlerinin geliştirilmesi ve bu süreçleri destekleyecek bilgi teknolojileri altyapısı ile veri kalitesi, ORSA ve dış raporlamaya yönelik hazırlıklar, uyum sürecinde önemli zorluklar olarak ortaya çıkıyor. Bu çerçevede, sigorta şirketlerinin iç denetim birimleri de Solvency II’ye ilişkin gelişmeleri yakından takip ederek ve bu alandaki teknik bilgi ve yetkinliklerini artırarak, geleneksel denetim faaliyetlerinin ötesinde, uyum sürecindeki organizasyonel değişiklikler, süreçlerin tasarlanması, etkin bir risk yönetimi ve iç kontrol sisteminin kurulması, ORSA, veri kalitesinin ve bilgi teknolojileri altyapısının gözden geçirilmesi gibi konularda bağımsızlık özelliklerini zedelemeyecek biçimde aktif rol üstlenmelidirler. Pınar Cangir Üstün, CIA, CISA Kıdemli Müdür Sistem ve Süreç Denetimi Hizmetleri PwC Türkiye 3 Directive 2009/138/EC Of The European Parliament and Of the Council on 25 November 2009 (Solvency II), Article 46 4 CEIOPS Advice for Level 2 Implementing Measures on Solvency II: System of Governance, October 2009 İÇ DENETiM / Kış 2012 Türkiye’den ankete katılan şirketlerin, kurumsal yönetim yapısı konusunda Solvency II çerçevesi ile ne kadar uyumlu oldukları konusunda emin olmadığı görülüyor. Bu durum, Haziran 2008’de yayınlanan Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik şirketlerinin İç Sistemlerine İlişkin Yönetmelik’in Solvency II 2. sütun gereklilikleri ile ciddi paralellikler gösterdiği düşünüldüğünde dikkat çekicidir. ğımsız olarak kurulması gereken tek fonksiyon olarak öne çıkmaktadır.3 İç denetime bu yapı içinde, iç kontrol sistemini ve kurumsal yapının diğer öğelerinin yeterliliğini ve etkinliğini denetleme sorumluluğu yükleniyor. Bunu yaparken de EIOPA, iç denetim biriminin çalışma prensiplerine ve işleyişine ilişkin Uluslararası iç Denetim Standartları ile paralel bir takım tavsiyelerde bulunuyor.4 Buna göre, İç Denetim Yönetmeliği veya İç Denetim Stratejisi Dokümanı gibi formel ve onaylı bir doküman ile de iç denetimin amacı, kapsamı, statüsü, rol ve sorumlulukları ile bağımsızlığı garanti altına alınmalı. İç denetim faaliyetleri, şirket içinde herhangi bir kapsam sınırlaması olmadan yürütülmeli, metodolojik bir risk analizine dayanan ve denetim evreni olarak tüm şirket operasyonlarıyla, kurumsal yönetim yapısı ve şirkette yapılması planlanan innovasyon ve değişiklikleri de içeren iç denetim planı, gelecek yılları, gerekli kaynakları da kapsayacak şekilde oluşturulmalı, iç denetim sonucunda ortaya çıkan konular yönetim kademelerine formel ve yazılı bir şekilde raporlanmalı. Hatta, EIOPA’nın uygulama tavsiyelerine göre denetim çalışmaları sağlıklı bir gözden geçirmeye imkan sağlayacak biçimde dokümante edilmeli ve ilgili kanıtlar kayıt altına alınmalı. EIOPA, kurumsal yönetim yapısının kurulmasında da şirketlerin ölçeğinin önemli bir faktör olduğunu söylemekte, büyük şirketlerde iç denetimin de bağlı olduğu Denetim Komitesi’nin kurulmasını öneriyor. Kendi iç denetim birimini kurmayan küçük şirketler için de, iç denetim fonksiyonu dışarıdan hizmet yoluyla sağlansa da, bu durum Yönetim Kurulu’nun bu alandaki sorumluluğunu azaltmamakta, bu hizmetin Direktifin yükümlülükleriyle uyumlu olması ve kalite ve yeterliliğinin sağlanması da yine Yönetim Kurulu’nun sorumluluğuna veriliyor. 48 49 MÜHÜR MÜHÜR İhbar Mekanizmalarının Etkinliği Gül Saraçoğlu Şirket çalışanlarının ve tedarikçilerinin, iş ortamında gördükleri, duydukları etik olmayan durumları, işlerini kaybetme korkusu duymadan bildirebilecekleri bir mekanizma sağlamak, problemlerin erken tespit edilip maddi zararların ve itibar kayıplarının azaltılmasını sağlayabilir. İhbar mekanizmaları, suiistimal ve diğer etik olmayan davranışların tespit edilmesinde önemli rol oynamanın yanı sıra, ekonomik bir caydırıcı etken olmakta ve şirketlerin etik imajının vurgulanmasında faydalı olabilmektedir. İhbar mekanizmalarına yapılacak olan yatırım, tespit edilmeyen veya geç tespit edilen suiistimal ve etik dışı durumların yaratacağı olumsuz etkiyle kıyaslandığında oldukça düşük kalmaktadır. İÇ DENETiM / Kış 2012 İhbar mekanizmalarının bu olumlu etkileri yaratması için etkin olarak kurulup çalıştırılması gerekir. Bunun için de bazı temel prensipler göz önünde bulundurulmalıdır: Tanıtım ve eğitim: İhbar mekanizması daha geniş çaplı bir etik programının parçası olmalıdır. Öncelikle ne tür davranış veya durumların şirket politikalarına aykırılık teşkil ettiğinin ifade edildiği davranış kuralları oluşturulmalı ve şirketin çalışanlarının, tedarikçilerinin ve diğer iş ortaklarının bu kurallar konusunda bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. İhbar mekanizmasının ne amaçla kurulduğu, ne tip konuların bildirilebileceği ve ihbarda bulunurken nelere dikkat edilmesi gerektiği açıkça anlatılmalıdır. Bilinçli ve asılsız ihbarda bulunmanın etik kurallara aykırı olması da, ihbarların yönetilmesinde kaynakların doğru kullanılması açısından önem taşıyacaktır. İhbar hattına ilişkin ilk bilgilendirme üst yönetim tarafından yapılmalı, üst yönetimin bu mekanizmayı desteklediği açıkça gösterilmelidir. İhbar hattının kullanımına ilişkin bilgilendirme ve hatırlatmalar poster, broşür, intranet gibi araçlarla yapılabilir; ancak tanıtım ve eğitimler bir defaya mahsus değil, periyodik olarak yapılmalı, bu şekilde ihbar hattının canlı tutulması sağlanmalıdır. Raporlanan kişi/birim: İhbarların iletildiği kişi veya birim de ihbar mekanizmasının etkinliğinde önemli bir faktördür. İhbarların şirket içinde bağımsız birim veya kişilere iletilmesinin, mekanizmanın güvenilirliğinin artmasında önemli rolü olacaktır. Örnek olarak, ihbarların sadece insan kaynakları birimi tarafından alındığı ve genel müdür’e raporlandığı bir ihbar mekanizmasında, gerçekte objektif değerlendirme de yapıyor olsa, görüntüde yeterince bağımsız ve tarafsız olamayabilmektedir. Her şirketin dinamikleri farklı olmakla birlikte, doğrudan yönetim kuruluna bağlı, icradan bağımsız bir uyum biriminin ihbarları toplayıp raporlaması, güvenilir bir mekanizma izlenimini pekiştirebilecektir. Profesyonel görüşme imkânı: İhbar hattını arayan kişiler, uygun olmayan bir durumu bildirdiklerinden dolayı rahatsız, stresli, korkmuş olabilmektedir. Böyle bir ruh halinde olan kişi ihbara ilişkin önemli detayları unutabilir. Bir ihbarı inceleyip incelememe kararı alınırken ve Anonim ihbar imkânı: “2011 Corporate Governance and Compliance Hotline Benchmarking Report”a göre, 2010 yılına ilişkin incelenen ihbarların %71’i sadece ihbar mekanizmasına bildirilmiş, diğer herhangi bir yöneticiye iletilmemiş durumlardan oluşmaktadır. Yine aynı rapora göre, bu ihbarların yüzde 50’sinde bildirimi yapan kişi anonim kalmayı tercih etmiştir. Şirketinde uygun bulmadığı bir davranışı ihbar etmek isteyen kişi, bu ihbarın kendisi tarafından yapıldığının iş arkadaşları/yöneticileri tarafından bilinmesi durumunda dışlanmaktan, işini kaybetmekten korkabilir. Özellikle, ihbar edenleri korumaya ilişkin bir şirket politikası ve ülkede geçerli olan kanunlar yoksa bu korku daha da artabilir. İhbar mekanizmasının kimlik belirtmeden bildirime imkân sağlayacak şekilde tasarlanması ve bu şekilde tasarlandığının kullanıcılar tarafından algılanması, mekanizmanın etkin çalışmasında önem taşıyabilecektir. İhbar mekanizmasının şirket dışında, profesyonel bir firma tarafından işletilmesi, anonimliğin vurgulanmasında etkin bir yol olabilir. Erişilebilirlik: İhbar mekanizmasını kullanmak isteyebilecek herkesin tercihlerine hitap edebilmek açısından, telefon, e-posta, posta, faks gibi farklı iletişim kanalları kullanılabilir. Birçok kişi iş saatleri dışında ihbar yapmayı tercih edebileceğinden, mesai saatleri dışında da hizmet veren bir ihbar hattının etkinliği daha fazla olacaktır. Farklı ülkelerde faaliyet gösteren veya farklı dillerde iletişimi olan organizasyonların temel birkaç dilde hizmet verebilecek bir ihbar hattı kurmaları faydalı olacaktır. Bazı şirketler, farklı konulardaki şikâyetlere ilişkin farklı telefon numaraları kullanmayı tercih etmektedir. Bu şekilde; mali tablo suiistimalleri için bir telefon numarası belirlenmiş, tedarikçilerle uygunsuz ilişki içinde olma vakaları için farklı ihbar hattı belirlenmiş olabilmektedir. Şirket için vakaları kategorize edilmiş şekilde toplamanın faydaları olabilecekse de, her arayanın bildire- ceği konunun hangi kategoriye gireceğini bilmesini beklemek pek gerçekçi olmayabilir. Bu gibi durumlarda ihbar yapacak kişilerin, ihbar yapmaktan vazgeçmeleri en istenmeyen durum olacaktır. Kapsamı net olarak belirlenmiş ve kullanıcılarla paylaşılmış bir ihbar mekanizmasının, bu kapsama giren tüm vakaları toplamak için tek bir telefon, faks, e-posta adresi sunması, ihbar yapmak isteyen kişiler için kolaylık sağlayacaktır. Periyodik değerlendirme: “2011 Corporate Governance and Compliance Hotline Benchmarking Report”a göre, 2010 yılında ortalama olarak her bin çalışan başına sekiz ihbar yapılmıştır (direkt olarak ihbar mekanizmasının kapsamına giren ihbar sayısı). Yani 5 bin kişinin çalıştığı bir şirkette, 2010 yılında 40 ihbar alınmıştır. İhbar mekanizmasına ne kadar ihbar geldiği birçok faktöre göre değişkenlik gösterebilir. Şirketteki iç kontrollerin etkin olması, üst yönetimin etik davranışlarla çalışanlara örnek teşkil etmesi, düzenli olarak suiistimal risk değerlendirmeleri yapılarak, suiistimale teşvik edici unsurların azaltılması, bu konudaki bazı olumlu etkenler olabilir. Öte yandan, bildirimde bulunan kişilerin anonimliğinin sağlanmaması, ihbar mekanizmasının tüm çalışanlar ve paydaşlar tarafından bilinmemesi veya ihbarların sadece bir finans müdürü tarafından değerlendiriliyor olması, mekanizmanın etkinliğine etki edebilecek olumsuz faktörlerden bazıları olabilir. Bu sebeple organizasyonlardaki ihbar mekanizmalarının, yukarıdaki kriterler de dikkate alınarak, sürekli olarak değerlendirilmesi ve iyileştirilmesi mekanizmanın etkinliği açısından önem taşımaktadır. İhbar mekanizması kurmak çok karmaşık ve zahmetli bir iş olmamakla beraber, bu konuya sadece bir telefon numarası veya bir e-posta adresi tahsis etmek olarak bakıldığı ve ihbar mekanizmalarının yukarıda bahsedilen konulara eğilmeden tasarlandığı durumlarda, ihbar mekanizmasının beklenen getiriyi sağlaması zor olacaktır. Gül Saraçoğlu, CIA, CFE Deloitte Türkiye DRT Bağımsız Denetim ve SMMM A.Ş. İÇ DENETiM / Kış 2012 dahası, ihbar incelenirken arayan kişinin verdiği detaylar çok önem arzedebilir. Arayan kişinin karşısında sakin, profesyonel ve tecrübeli birisini bulmasının rahatlatıcı ve güvenilir bir ortam oluşmasında, doğru soruların yönlendirilmesiyle bilgi paylaşımının artmasında önemli rolü olacaktır. 50 51 PERÇİN PERÇİN BT Denetimi Tanıl Durkaya Denetim çalışmalarının tümü bir amaç, bir hedef gözetilerek gerçekleştiriliyor. Bu amaç, bazen finansal verilerin doğru raporlanıp raporlanmadığı olabildiği gibi, bazen de bir olayda kusur veya ihmalin olup olmadığının belirlenmesidir. Bir şüphenin giderilmesi veya bir sorumluluğun ne derece etkin yerine getirildiğinin değerlendirilmesi, denetim amacı oluşturulabilecek konulardan bazılarıdır. Her koşulda, denetim amaçlarını belirleyen en önemli etken, paydaşların kaygılarıdır. İÇ DENETiM / Kış 2012 Tüm denetimler gibi BT denetimleri de birçok farklı amaç doğrultusunda planlanabilir. BT denetim kapsamı bu amaçlara uygun olarak belirlenir ve detaylandırılır, çalışmalar bu denetim amacına ulaşmak için gerçekleştirilir. Bir kişinin veya kuruluşun sahip olduğu bir şirkette, en önemli paydaş olarak “şirket sahibinin” kaygıları neyse, kafasında oluşan sorular/şüpheler ne yöndeyse, bu sorulara cevap vermek için oluşturulacak denetim amaçları da o yönde olabilir. Peki, ya şirketin binlerce, on binlerce ortağı varsa? Şirketteki her olay, doğrudan veya dolaylı olarak binlerce yatırımcıyı ve paydaşı etkiliyorsa? O zaman denetim amacı oluşturmak çok kolay olmayacağı gibi, bu paydaşların olası kaygılarına cevap verebilecek doğru denetim amaçlarının önceden belirlenmesi ve etkin olarak uygulanmasının güvence altına alınması da hayati önem taşımaya başlayacaktır. Temel paydaşı “yatırımcı” olarak belirleyerek halka açık şirketlerdeki denetim ve BT denetimlerini bir örnek olarak ele alabiliriz. Halka açık bir şirketin yatırımcıları için en önemli hususlardan bazılarının, şirketin kârlılığı, faaliyetlerinin sürekliliği ve sürdürülebilirliği, varlıklarının korunması ve sürdürülebilir büyüme olarak sı- ralanması hatalı olmayacaktır. Bu noktada belirlenmesi gereken denetim kapsamı da, tüm bu önemli hususlara ilişkin süreç ve sistemlerin şirket içerisinde oluşturulup oluşturulmadığına ve etkin bir şekilde işletilip işletilmediğine ilişkin güvence verebilecek şekilde olmalıdır. En küçük işlemlerin bile bilgisayar ortamında yapıldığı, operasyonel faaliyetlerin neredeyse tümünün sistemlere işlendiği, her türlü işlem verisinin sistem üzerinde olduğu bir dünyada, hakkında güvence almak isteyeceğimiz her konunun bilgi teknolojileri bileşeninin olacağı yadsınamaz bir gerçektir. Bu durumda, halka açık şirketlerde BT denetimlerinin önemi, diğer pek çok kuruluş için arz ettiği önemden çok daha fazla olacaktır. Aynı şekilde, belirlenebilecek denetim kapsamı da, olası kaygılar dikkate aldığında, çok çeşitli olacaktır. Bir şirketin yıl sonu finansal verilerinde gözlemlenebilecek bir başarı olan gelir veya kâr artışı, normal şartlarda ağırlıklı olarak sadece şirket sahibini ilgilendirebilir. Bu durumda finansal verilerin doğruluğunu, güvenliğini ve güvenilirliğini güvence altına almak için yapılan bir BT denetim çalışması yeterli görülebilir. Ancak konu halka açık bir şirket olduğunda, bu finansal verilerin herkesçe öğrenilmeden önce yetkisiz kişiler tarafından öğrenilmesi ve bu bilgilerin şirket hisseleri üzerinde bir pozisyon almak için kullanılmasını engellemek amacıyla da ek bazı denetimler yapılması gerekecektir. Finansal sistemlere ek olarak diğer sistemler ve altyapılar üzerinde de erişim kontrolü ve BT güvenliği denetimlerinin yapılması gerekliliği, böyle bir durumda ilk akla gelebilecek ek BT Denetim faaliyetleridir. Finansal denetim ile birlikte, bu denetimin ayrılmaz parçası olması gereken BT denetimleri- Bu aşamada en büyük sorumluluklardan biri kamu otoritelerine düşmektedir. Özellikle halka açık şirketlerde yatırımcı güvenini sarsabilecek aksaklıkların oluşmasının engellenebilmesi amacıyla, yukarıda da örnekler verdiğimiz paydaş kaygıları dikkate alınarak, bilgi teknolojileri ve iş süreçleri denetimlerinin etkin bir şekilde yapılmasını güvence altına alacak düzenlemelerin kamu otoriteleri tarafından gerçekleştirilmesinin çok yerinde olacağı değerlendirilmektedir. Bilgi Teknolojileri ve iş süreçlerinin denetimi anlamında, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından bankacılık sektöründe gerçekleştirilen başarılı düzenleme ve uygulamalara benzer düzenlemelerin, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) da gündeminde olduğu bilinmektedir. SPK’nın sahip olduğu vizyon ve sorumluluk anlayışı içerisinde, başta yatırımcılar olmak üzere, tüm paydaşların kaygılarını giderecek şekilde oluşturulmuş bir denetim kapsamı seti sunması, bu set içerisinde tanımlanmış olan konuların öncelikle iç denetçiler tarafından denetlenmesi, sonrasında ise, kamu- ya bağımsız bir güvence verebilecek şekilde, bağımsız denetçiler tarafından denetime konu edilmesi sayısız fayda sağlayacaktır. Bu yöntem ile tüm halka açık şirketlerde, gerek bilgi teknolojilerinin, gerekse iş süreçlerinin, konusunda yetkin denetçiler tarafından belirli bir seviyede denetlenmesi güvence altına alınırken, SPK’nın da bu sürecin her aşamasında, hem bir düzenleme ve gözetim otoritesi, hem de kendi denetim kapsamı doğrultusunda, gerektiğinde denetimler gerçekleştiren bir kurum olarak yer alması sağlanabilir. BT denetimi her türlü denetim faaliyetinin tamamlayıcı bir bileşeni olduğu gibi, kendi başına bir denetim alanı olarak da öne çıkmaktadır. Giderek daha da sayısallaşan bir dünyada, bu trendin geriye döneceğini iddia edebilmek zordur. Bu da, bilgi teknolojileri denetiminin gelecekte daha da önemli hâle geleceğini söyleyebilmek için bize cesaret vermektedir. Dünyadaki uygulamalara baktığımızda, kamu otoritelerinin de, özellikle paydaş sayısının fazla olduğu halka açık şirketler gibi kuruluşlarda, BT ve süreç denetimlerini ayrıca düzenleme ve detaylandırma ihtiyacı hissettiği, bu konuda alınan önlemlerin kurumsal yönetişime önemli katkılar sağladığı görülmektedir. Yasal düzenleme ve uygulamalarda dünya uygulamalarından ileri örneklerin de görüldüğü ülkemizde, başta BT denetimi olmak üzere, iş süreçleri denetimini de geliştirecek ve dünyaya örnek olacak uygulamaların yapılacağına olan inancımız, geçmiş tecrübelerden hareketle kolaylıkla dile getirilebilir. Denetim çalışmaları sadece eksiklikler bulmak, eksiklikleri ortaya çıkartmak amacı taşıyamaz. Denetim çalışmalarının amacında, olumsuz etki yaratabilecek risklere ortam sağlayan eksiklikleri belirleyip, örneklerle yol göstermek, uygulamaları daha iyiye, daha ileriye götürmek olmalıdır. Denetim, ancak bu şartlarda bir katma değer yaratabilir. Tıpkı BT denetiminin, denetim çalışmalarının tümüne ve kuruluşlara kattığı değerler gibi. Tanıl Durkaya, CISA, CGEIT, CRISC Direktör BT Denetim ve Danışmanlık Hizmetleri KPMG Türkiye İÇ DENETiM / Kış 2012 Halka Açık Şirketlerde nin önemi ve gerekliliği günümüzde tüm taraflarca kabul edilmektedir. Bununla birlikte, özellikle halka açık şirketlerde iş süreçlerinin denetimi ve başlı başına bir denetim alanı olan Bilgi Teknolojilerinin denetimi de gerekli ilginin gösterilmesi gereken diğer bir alandır. 52 53 ATAÇ ATAÇ Dün dalganın üstünde oturdum. Sahilde, Başımda yağmur, Sağanaktan öte, Bir kıyıya vurdum, Bir denize aklımı, Karma karışık... Ufkun görünmediği ülkede, Umut aradım, Dalganın köpüğünde, Sönmeden önce. Ömer Lalik, 6 Ocak 2012, 17:35, Dalyan / Fenerbahçe Hoş Geldin Yeni Yıl Prof. Dr. Ömer Lalik İÇ DENETiM / Kış 2012 2011’in mirasını üstlenen 2012 yılına, umuyorum, bir iç denetçinin bilincinde saklı o naif kuşku ile HOŞ GELDiN dediniz. Arkada bıraktığımız yılda yazılan 2012 senar yosu, önümüzdeki günlerin mavi küremiz için ekonomik, siyasal, toplumsal hoşluklardan uzak olduğunu anlatıyor. Lütfen bu abuk senar yolara kulak asmayın. Keyfinize bakın. Gelecek hiçbir gün dünden, yaşadığımız bugünden daha kötü olamaz. Tanrı inancınız varsa, o yüce Tanrının kötülük adına kullarına bir şey yapmayacağını bilirsiniz. Bilime inanıyorsanız; 2011 de yayımlanan tüm bilimsel araştırma sonuçlarına göre ülkemiz, kimi ekonomik göstergelerde göreceli olarak idare ediyor olsa da; uygarlık göstergelerinde nal topluyor. Ancak siz siz olun, bilimin açıkladığı sonuçlara her zaman kuşku ile yaklaşıldığını unutmayın. İster inanan- lardan olun, ister kuşku ile bakanlardan küçük dünyamıza, yarın için daha kötü olur diyemezsiniz. Bir yudum alıp tükürdüğü şarabın ardından kendisine sunulan şarapların tadına neden bakmadan içtiğini soranlara, Bektaşi Babası’nın verdiği cevap gibi, “onca kötüden sonra..” Bilmem, siz umuda yolculuğu sever misiniz? Ben severim. En çok ne zaman söyleyeyim… Umudumun, tutkumun, beklentimin, sevincimin alt üst edildiği anlarda, hayal dünyamın yelkenlerini açar ve esen yelin, açan çiçeğin, yaşadığı dünyanın farkında olmayanlardan uzak yolculuklara çıkarım. Geçen gün öfkem, toplumsal ölçekte eğitim ve kültür erozyonuna uğratılmış ülkemin insanları yüzünden tavan yaptı. Bir televizyoncu, sokaktan rasgele seçtiklerine “Türkiye hangi yarım kürede?” diye soruyordu. Uzattığı mikrofona verilen cevaplar Aziz Ne- 2012 için binlerce yıl önceden yazılmış Sümer kehanetlerine ve Maya hesaplamalarına dayalı senar yoya göre, 21 Aralık 2012’de mavi küremizle yollarımız ayrılacakmış. Sözün özü; Sümer’in Niburu’su, Babil’in Marduk’u, Nasa’nın Planet X’i bu tarihte mavi küremizi alt üst edecekmiş. Âdeta 7200 yıl önce olduğuna inanılan Nuh Tufanı gibi bir kıyamet günü yaşanacakmış bu yılın sonunda. Ne yapıp edip bugünden bir bilet edinin, bir başka evrene yapılacak bilinmez yolculuğa. İnanç sahiplerinin bu ve benzer komplo teorilerine karşı internette yazdıklarını okusanız şaşar kalırsınız. Öte yandan, konuya ilişkin kimi bilimsel gerçekleri de göz ardı etmemek gerekiyor, kendini güneşimizin arka yüzünde yüzlerce yıl saklamış olan Niburu/Marduk/Planet X konusunda... Güneşin etrafında dairesel yörüngelerde dönen dokuz gezegenden ve Dünyanın uydusu Ay’dan haberdardık sıradan vatandaşlar olarak.. Her gezegen kendi yörüngesinde uslu uslu döner, yörüngelerinin konumu gereği, kimi zaman bir gezegen diğer bir gezegenin yörüngesine yaklaşır ve selam verir geçer. Ama hain Planet X, 12. planet olarak kayıtlara geçtiğinde, onun güneşin etrafında diğer gezegenlerden farklı eliptik bir yörüngede yolculuk yaptığını öğrendik. Öyle bir eliptik yörünge ki, dokuz gezegen içinde pek çoğunun, dünya dahil, yörünge sınırlarını taciz ediyor. Astronomlar, Planet X’in gezegenlere yaklaştığını yıllardır bilinçle izliyorlar. Bu sırada gezegenlerde volkanik aktiviteler başlıyor, gezegen ısıları artıyor. Dünya özelinde küresel ısınma, depremlerde artış, kuraklık ve iklim değişiklikleri bekleniyor. Bu sorunları yaşatan Planet X doğal yörüngesinde ve güneşin etrafında her biri 3600 yıl süren eliptik yolculuğuna devam ediyor. Ve yaşamını daha çok güneşin arka yüzünde gözlerden uzak sürdürüyor. Bilinen o ki, Sonsuz bir evren, Barındırıyor içinde binlerce gezegen, Bilinen o ki., Dünya bir evren, Üzerinde yaşamaya izin verilen, Tek gezegen, Yaşamak için özel bir ödül, Verilmiş bize, Hak etmek gerek, Mavi dünyayı, Bilinen o ki, İnsan bir evren, Sanır kendini, Tek hâkim gibi, Mavi dünyada, Mavi dünyada milyarlarca insan, Çoğu bilmeden kim olduğunu, Yok olup gitti öğrenemeden, Neden yaşadığını asla bilmeden, Ardından ne olduğunu hiç göremeden, Düşünüp anlamadan güzelliğini, Mavi dünyadan göçüp giderken, Farkına varmadı hoyratlığının. 1 Ocak 2011, 11:00 Balkonda güzelliğe dalmışım. “Dergimize yaz..” dediler. Yazdım. Sevgimi kattım. Size gönderdim. Prof. Dr. Ömer Lalik MÖDAV Başkanı İÇ DENETiM / Kış 2012 sin’in ne kadar haklı olduğunu bir kere daha gösterdi. Cevap verenlerin % 90’ı ya bilmiyorum dedi ya da doğru olmayan bir cevabı verdi. Allah’tan bir hanımefendi daralan yüreğimi ısıttı. “Ay! Kusura bakmayın. Ben yurt dışında yaşıyorum.” Darısı hepimizin başına.. 54 55 ÇİZGİ ÖTESİ ÇİZGİ ÖTESİ Sosyal Medyanın “Sosyal Çığırtkanlığı” Salim Kadıbeşegil İÇ DENETiM / Kış 2012 1872 yılında, yani 139 yıl önce Londra’nın göbeğindeki Hyde Park’ın bir köşesi “serbest kürsü” olarak tanımlanmıştı. Burada, herkesin aklına gelen her şeyi özgürce ifade edebileceği ilan edilmişti. O günden bu yana Hyde Park’taki bu köşe, toplumsal statüsü ne olursa olsun kişilerin her konuda her şeyi özgürce ifade edebilecekleri bir kürsü olarak kullanılıyor. Yani “sosyal medyanın” ilk versiyonu. 2000’lerle birlikte, teknoloji, içimizdeki bastırılmış duyguları tetikledi. Aklımıza gelen her konuda, herkesle paylaşabileceğimiz teknolojik ortamlar doğdu. Kimi zaman kini ve öfkeyi, kimi zaman ise sevgiyi ve şefkati paylaştığımız bu ortamlar, yaşamın önemli bir alanını hızla işgal etti. Günlük zamanımızın önemli bir kısmını sosyal medyada geçirir olduk. Sosyal medyanın insanın iç dürtülerini tetikleyen en önemli özelliği, her yaştan herkesin kolaylıkla kullanabileceği ve takip edebileceği basitliği sunuyor olması. Bireylerin küreselleşmesinin simgesi olan sosyal medya, uzun yıllar kapalı kapılar arkasında olan bitenleri bir bir başucumuza taşıdı. Doğru bildiğimiz yanlışların, yanlış bildiğimiz doğruların avucumuzun içine akmasını sağladı. Bir anlamda yeni bin yılın “aydınlanma çağının” başlangıcına hizmet etti, ediyor... “Bir fikrim var “ veya “Bir şey söylemek istiyorum” demek isteyenlerin, kendi seçecekleri ortamlarda bunları dillendirebileceği bir sosyal boyut ortamı olarak, günümüzde dal budak salmış ilerliyor. İşin “sosyal” boyutunu bir kenara bırakacak olursak, bu gelişim, toplumsal travmalara kadar varabilecek başka sorunların da içine çekti bizi. Öncelikle “güvenilirlik…” Sosyal medyadaki bilgilerin güvenilirliği kendinden menkul. Ama aksi çıkana kadar güvenli varsayıyoruz. Ancak, kaynağı, doğruluğu tartışılacak bilgilerin bu ortama taşınması; markaların, şirketlerin ve bunları yönetenlerin itibarlarını ciddi biçimde sarsabiliyor. Diğer bir konu ise “yapaylık…” Tartışma ortamları, medyanın sunduğu olanaklar gereği genellikle “sığ” kalıyor. Bu da doğal olarak fikirlerin derinliklerinin değil, yüzeysel boyutlarda kalmasına neden olabiliyor. Ancak en önemlisi “zaman yönetimi” ile ilgili boyut olsa gerek. Teknolojinin sunduğu kolaylık, insan ilişkilerinin doğasındaki “dokunma” duygusunun yitip gitmesine neden oluyor. Ailenin bireyleri bile, birbirlerini görmeden, seslerini duymadan, birbirlerine dokunamadan iletişim ve ilişki içine girdiler. Çünkü bir araya gelecekleri zaman yok! Sosyal medya yaşamın gerçeği... Sevsek de sevmesek de bir parçası olmak durumundayız. İş hayatında bu gerçek ile tanışan şirketler, kendi sosyal medya ortamlarını yaratıp, paydaşları ile bir iletişim ortamı yaratırken, diğer yandan başkaları tarafından yönetilmekte olan sosyal medya ortamlarında boy gösterir oldular. Bunun bir tek nedeni var; sürekli, kesintisiz bir iletişim gereksinimi... Çünkü kapsama alanından bir kez çıkıldığında, aslı astarı olmayan bir söylenti, bir şirketi milyonlarca dolar zarara uğratabilir, kendisiyle ilgili çarpıtılan gerçeklerin onarılması on yıllar alabiliyor. Durum bu kadar basit olunca, sosyal medyanın, düşmanca, intikam amaçlı, tahrip edici içerikte kasıtlı olarak kullanılması, “iyi” amaçlı kul- lanılması kadar yaygın bir uygulama haline dönüştü. Bu durumda tek bir kurtuluş reçetesi var; haksız saldırıya uğrayanları savunacak mekanizmaları harekete geçirmek. Ama, bu da o kadar kolay değil. Örneğin, sosyal medya ortamında haksız bir saldırıya uğrayan bir şirket/marka, yine bu ortamda kendini savunmaya kalksa ne kadar ikna edici olabilir? Çünkü o şirket/marka bir kez bu etkileşim içinde “taraf” olmuş durumda. Kanaatlerin bu şirketin/markanın lehine dönüşebilmesi için, o medya ortamının “itibarlı” addedeceği muhataplarının savunma mekanizmalarını çalıştırması halinde belki bir sonuç alınabilecektir. Bu da ancak, ortada hiç bir şey yokken o markanın/şirketin bu tür paydaşları ile her ortamda etkili, düzenli, etik ve içeriği düzgün bir iletişim ve ilişki yönetimi yapması ile söz konusu olabilir ki, biz buna kurum itibarının yönetilmesi diyoruz. Örneğin, sosyal medya ortamında dolaşmaya başlayan bir gıda ürünü ile ilgili söylenti ile bir anda o markaya yönelik bir tüketici boykotunun başlaması söz konusu olabilir. Böyle bir durumda, o markanın sahibi olan şirketin kendi marka- larını savunmaya kalkmaları çok ikna edici bir girişim olarak değerlendirilemez. Ancak, bir akademisyen, bir sivil toplum kuruluşu yetkilisi, kamu kurum ve kuruluşlarından alınmış bir belge vb. hususlar “ikna” konusunda daha etkin rol oynayabilecektir. Ama bu kurum ve kişilerin, kendi inisiyatifleri ile sıcak bir tartışma ortamına girmelerinden kaçınabilecekleri gerçeğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Ama söz konusu şirket bu tür paydaşları ile her zaman etkili bir iletişim ve ilişki yönetimi içinde ise, entelektüel düzeyi yüksek bu kesimlerin gönüllü olarak yanlış bir bilgiyi düzeltmek konusunda aktif bir tavır sergilemeleri beklenebilir. İtibarımızı yönetmekten daha önemli bir işimiz var mı şeklindeki söylemimizi, sosyal medyanın etkisi ve gücünü dikkate alarak “ hele şimdi sosyal medya gerçeği varken itibarımızı yönetmekten daha önemli bir işimiz var mı” şeklinde değiştirmemiz gerekiyor. Salim Kadıbeşegil Kurum İtibarı ve Stratejik İletişim Danışmanı ORSA Stratejik İletişim Danışmanlığı İÇ DENETiM / Kış 2012 Yaşamın tüm şablonlarını kökünden etkileyecek bir şey oldu ise, buna “sosyal medyadan” daha uygun bir isim verilebilir mi? Her birimizin farklı boyutlarda şikâyetçi olduğu, ama aynı zamanda her birimizin bir parçası olduğumuz sosyal medya 2000’li yılların fenomeni... 56 57 AYRAÇ AYRAÇ ra o saat, o insanlardan ırak ortam ve longozun kendi sesinin bizi içinde bıraktığı atmosfer paylaşılabilecek, anlatılabilecek türden değil. Uzayda mıyız? diye birbirimize bakıp, sorular sorduk… Bir iki insanoğlunun ayak sesi, konuşmaları, bir çocuğun ağlama sesi olmasa, orada bir banka oturup kalabilirdik akşamın karanlığına. A. Murathan Bayrı İÇ DENETiM / Kış 2012 İlk defa bu adı duyduğumda, Marmara Adası’ndan İstanbul’a dönüş yaptığımız feribottaydık. Derginin adını hatırlamıyorum ama sanırım, Atlas Dergisi’ndeydi. Dikkatlice söz konusu makaleyi okumuş, bir gün giderim İğneada tarafına diye planlar yapmıştım, hatta geçen yaz ortasında İğneada’ya nasıl gidilir, nerede kalınır diye kısa bir arayışa da girmiştik Ülkü ile. Sonra Ramazan gelince vazgeçmiş, ertelemiştik ilk “Longoz” ziyaretimizi. İğneada Longoz Ormanlarına hâlâ gidemedik, ama sanırım bir fırsat yaratıp gitmeliyiz artık. Geçen hafta sonu yolumuz, sevgili bacanağımın web üzerinden bulduğu arabayı yerinde görmek ve test etmek üzere Sakar ya’ya düşünce, işimizi bitirir bitirmez Karasu’yu görmek istedik. Zira yıllar evvel Çifteler’de kenarında oturduğumuz Sakar ya nehrinin nereden Karadeniz’e döküldüğünü bile bilmediğimizi fark edip, Kurtuluş Destanımızda adı sıkça geçtiği halde, aslında hakkında hiçbir şey bilmediğimiz Sakar ya nehrinin coğrafi izdüşümlerine merak salmıştım. Ve görmüştüm ki, Afyon’da yanından hep geçtiğimiz Bayat’tan doğan bu Anadolu’nun yüce nehri, Adapazarı Ovası’nı geçip Karasu’da denize dökülüyor. İşte fırsat elimize geçti deyip, düzgün ve bakımlı bir yoldan Karasu’ya ulaştık. Karasu haritada deniz kenarında değildi ama, “Sakar yabaşı” adı verilen Yenimahalle’de hem nehir kenarı, hem de deniz kenarı havasını alırken, taze tutulmuş balıkları yiyerek önce karnımızı doyurma fırsatı bulduk. Sonrası, sonrasını anlatmak için kelimelere, uzun cümlelere ve tasvirlere gerek yok. Zaten “Huzur” adlı romanını okuduktan sonra Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, tasvire kalkışmak gibi bir densizlik de yapmam, yapamam. Sakar yabaşı’na nasıl gideceğimizi öğrenmek için kendisinden yardım istediğimiz benzinlikteki güler yüzlü arkadaşın tavsiyesi ve uzun ve detaylı çizimleriyle, yıllar evvel görmek isteyip de göremediğimiz bir Longoza giden yolda bulduk kendimizi, karnımızı doyurur doyurmaz… Web sayfalarında ve orada tanıştığımız ve “ibişşşş” diye seslenerek tüm kazları dere ağzındaki ağaç iskelenin altına ekmek vermeye çağıran Yılmaz Sütçü’den aldığımız bilgiler, Acarlar Longozu’nun 2005 yılına kadar mahalli dışında bilinmediği, şimdilerde ise bu alanda önde gelen bilim adamlarınca keşfedilerek, literatürlerdeki yerini almış Türkiye’nin ikinci longozu olduğu… Detaylı bilgi için www.longozacarlar.com web sayfalarında yaptığım aramalarda bu cennet parçasıyla ilgili en çok şu sözden etkilendim. Zaten son sözü de aynen yazmış gibi imzalamak isterim: “Kış aylarında ve yağmurlu havalarda doğal atmosferinde görmeyi, piknik manzaralarında işgal edilmiş vaziyette yazın ve bahar aylarında görmeye tercih ederim.” NOTLAR: Şimdi sözlere ara verme zamanı. Acarlar Longozu’nu seyredin, şimdi. Fotoğraf makinemi almadığıma önce çok hayıflanmıştım, sonra evde cep telefonuyla resmettiğim manzaralara bakınca, plansız programsız işlerden çok daha fazla zevk aldığımı fark ettim. Diğer makineyle uğraşırken güneşi batırıp, kaçıracaktım aşağıdaki, altından değerli kareleri… Fotoğrafları görünce, yaşadığınızı sanmayasınız bu ortamı, zi- Sevgili bacanağıma Sakarya’ya gitmeme vesile olduğu için, Sevgili iş arkadaşım Sadık Sarı’ya, Karasulu olup, her fırsatta memleketinden, köyünden bahsettiği ve içimdeki merak ateşinin fitilini tutuşturduğu için, Benzinlikteki arkadaşa, görmeden gitmeyin diyerek, iki ayrı not kağıdına çizdiği detaylı kroki ve candan anlatımı için, Sevgili eşime, benle Sakarya’ya gelme konusunda gösterdiği kararlılık için, Evde saat 20:30’a kadar dönüşümüzü bekleyen biricik Görkemime, sabrı için, Biricik babama, “bir günün beyliği beyliktir” diyip, yola ve tatile ayrılan paraların israf olmadığını her fırsatta hatırlattığı için, sonsuz teşekkür ediyorum. A. Murathan Bayrı TİDE Denetleme Kurulu ve Akademik İlişkiler Komitesi Üyesi İÇ DENETiM / Kış 2012 Plansız, Programsız, Deli Dolu, Bir O Kadar da Hazineden Kıymetli İşler Sonrasında içinden çıkıp bu büyülü atmosferin, yollarına düştük Asitane’nin; tekrar dönmek üzere. Ama artık biliyoruz ki, büyü bozuldu; bir daha gitsek, örneğin baharda nilüferler açtığında, aynı sessizliği dinleyemeyeceğiz, belki de biz vesile olacağız biraz daha tanınmasına ve kalabalığın artmasına. Yine de gördüklerimiz ve hissettiklerimizi paylaşmak boynumuza bir borç oldu. 58 59 YAKIN PLAN YAKIN PLAN “İç denetim, kurumların amaçlarına ulaşmasında önemli bir rol oynuyor” Soldan sağa: Engin Yalçın, Serkan Uğraş Kaygalak, Necdet Koray Sönmez, Hamit Umut Togay, Sedat İlbeyoğlu, Turgay Atalay İÇ DENETiM / Kış 2012 Bu sayımızın Yakın Plan sayfalarında İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı ile yaptığımız söyleşi yer alıyor. İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanı Turgay Atalay ve kurul çalışanları sorularımızı yanıtladılar. İş Bankası iç sistemler birimlerinin organizasyonel yapısı, idari ve fonksiyonel olarak bağlı olduğu organ hakkında bilgi verebilir misiniz? Bilindiği üzere, BDDK tarafından yayımlanan Bankaların İç Sistemleri Hakkında Yönetmelik ile, bankalara faaliyetlerinin kapsamı ve yapısıyla uyumlu olarak yeterli ve etkin iç sistemler kurma zorunluluğu getirilmiştir. Aynı yönetmelikte ayrıca, iç sistemler kapsamında kurulan birimlerin Yönetim Kuruluna bağlı olarak faaliyet göstermesi öngörülmüştür. Bankamızın organizasyonel yapılanmasındaki iç sistemler birimlerini oluşturan Teftiş Kurulu Başkanlığı, İç Kontrol ve Risk Yönetimi Bölümleri, Denetim Komitesi aracılığıyla Yönetim Kuruluna bağlı olarak işlevlerini yerine getirmektedir. Denetim komitesi tarafından iç sistemler birimleri arasındaki eşgüdüm nasıl sağlanıyor? İç sistemler birimleri arasındaki koordinasyonun sağlanması amacıyla her hafta düzenli olarak Denetim Komitesi ile iç sistemler birimlerinin ve Kurumsal Uyum Bölümünün yöneticilerinin katıldığı bir toplantı düzenlenmektedir. Bu toplantılarda karşılıklı görüş alışverişinde bulunularak iç sistemlerin etkinliğinin artırılması hedeflenmektedir. Diğer taraftan özel durumların varlığı halinde, haftalık toplantı takviminden bağımsız olarak da bir araya gelinmektedir. Teftiş Kurulu Başkanlığı, iç sistemler birimleri dâhil olmak üzere, Bankanın tüm şube ve genel müdürlük örgütü ile konsolidasyona tabi ortaklıklarının faaliyetlerinin, yasal mevzuat ve Banka strateji ve politikaları doğrultusunda denetimi görevini yerine getirmektedir. Denetimlerini risk odaklı bir yaklaşımla dönemsel olarak gerçekleştiren Kurulumuz, eksiklik, hata ve suiistimallerin önlenmesi veya tespitine yönelik düzeltici, yol gösterici, işlerliği artırıcı çalışmalar yapma sorumluluğunu üstlenmiştir. Ayrıca Kurulumuz, denetim çalışmaları kapsamında edindiği tecrübe doğrultusunda, Banka faaliyetlerinin geliştirilmesi ve faaliyetlere değer katılması amacıyla danışmanlık vazifesini de yerine getirmektedir. “Bankamızda bilgi sistemleri denetimi alanında uzmanlaşmış ayrı bir ekip istihdam ediliyor” Banka bünyesinde ne tür denetimler gerçekleştirilmektedir? Risk odaklı denetim ve bilgi teknolojisi denetimleri yapılmakta mıdır? Bu tür uzmanlık isteyen iç denetim hizmetleri için bünyenizde iç denetçi istihdam ediyor musunuz? Denetim anlayışı, eksiklik ve hataların oluşmasını müteakip, yani risk gerçekleştikten sonra tespit edilmesinden ziyade, bunu engelleyecek kontrol mekanizmalarının varlığının, etkinliğinin ve yeterliliğinin incelenmesi yönünde gelişim göstermektedir. BDDK tarafından yayımlanan Yönetim Beyanı Genelgesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu genelge doğrultusunda bankalar, 2011 yılına ilişkin bankacılık süreçleri ve bilgi sistemlerini denetleyerek iç kontrollerinin etkinlik, yeterlilik ve uyumluluğuna ilişkin değerlendirmede bulunup, mevcut aksaklıkların farkında olunduğunu ve bunların giderilmesine yönelik gerekli çalışmaların yapıldığını yönetim kurulları aracılığıyla bağımsız denetçiye beyan edecekler ve bu çalışmaya bundan sonra her sene yer verecekler. Bankamızda süreçlerin belirlenmesi ve bilgi sistemlerinin incelenmesine önceki yıllarda başlanmış olmakla birlikte, 2011 yılında bu konuda daha kapsamlı denetim faaliyetleri yürütülmüştür. Kurulumuz bünyesinde, 2009 yılından bu yana bilgi sistemleri denetimi alanında uzmanlaşmış ayrı bir ekip istihdam edilmektedir. Bu ekip tarafından, bilgi sistemleri genel kontrollerinin uyumluluk, etkinlik ve yeterlilik açısından, ilgili yasal mevzuat hükümleri de gözetilerek, COBIT çerçevesine göre denetimi yapılmakta ve BT faaliyetlerinin Bankamız strateji, politika, ilke ve hedefleri doğrultusunda yürütülüp yürütülmediğine yönelik değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Hâlihazırda adı geçen ekipte yer alan Kurul üyelerinin önemli bir kısmı bilgi sistemleri alanında uluslararası geçerliliği bulunan “Certified Information Systems Auditor (CISA) - Bilgi Sistemleri Denetçisi” sertifikasına sahiptir. İlgili Kurul üyeleri, bilgi teknolojileri ve bilgi teknolojilerine dayalı denetim teknikleri alanlarındaki yaygın ve güncel çerçeve, standart ve yaklaşımlara ilişkin bilgi sahibi olmaları amacıyla eğitimlere katılmaları için yönlendirilmektedir. Ayrıca, söz konusu alanlarda edinecekleri diğer sertifikalar ile uzmanlık alanları itibarıyla güncel ve yeterli düzeyde bilgi ve beceriye sahip olmaları sağlanmaktadır. Kurulumuz, süreç ve bilgi sistemleri denetimlerinin yanı sıra, şube, Genel Müdürlük bölümleri ve iştirak teftişlerini de sürdürmektedir. Gerek denetlenecek birimlerin belirlenmesi aşamasında, gerekse teftiş çalışmaları sırasında, çok sayıda unsurun değerlendirildiği risk matrislerinden yararlanılmaktadır. Bu nedenle, denetim çalışmalarımızın odağında risk faktörü yer almaktadır. Ek olarak, Başkanlığımız bünyesinde, bilgi işlem ve iletişim teknolojilerinden yararlanılarak uzaktan denetim çalışmaları da yürütülmektedir. İÇ DENETiM / Kış 2012 Türkiye İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı: İş Bankası Teftiş Kurulu ne zaman kuruldu? Kurulun temel görev ve sorumlulukları nelerdir? Denetim faaliyetlerinin, Bankamızın kuruluşuyla birlikte başladığını belirtebiliriz. İlk yıllarda denetimler şube müdürleri arasından seçilen “Kontrolör” unvanlı personel tarafından yapılırken, 1928 yılında ilk müfettişlik kadrosu ihdas edilmiştir. Şube ve personel sayısının artması, Bankanın gelişip büyümesiyle birlikte, 1931 yılında Ankara’da bir Teftiş Bürosunun açılmasına karar verilmiş, 1940 yılında başlatılan “Teftiş Talimatnamesi” oluşturulması sürecinin sonunda ise, 1941 yılında “Teftiş Heyeti Reisliği” kurulmuştur. 60 61 YAKIN PLAN YAKIN PLAN İÇ DENETiM / Kış 2012 “Yazılımlarımız sayesinde muhtelif riskleri sistem üzerinden izleyebiliyoruz” Departmanınızda özel bir iç denetim yazılımı kullanıyor musunuz? Bankamızca geliştirilen yazılımlar sayesinde, tüm şubelerimizin canlı ve sorunlu kredilerine ilişkin muhtelif riskler, uzaktan denetim çalışmaları kapsamında sistem üzerinden izlenmektedir. Erken uyarı sistemi çerçevesinde, risk unsuru bulunduğu tespit edilen şubelerde gerekli önlemlerin alınması yönündeki çalışmalar sistematik olarak yürütülmektedir. Şube denetimlerinde saptanan operasyonel risklere ilişkin bulgular, elektronik ortamda raporlanmakta ve izlenmektedir. Bunun yanı sıra, Başkanlığımızca geliştirilen muhtelif senar yolar ile suiistimal nitelikli olma riski yüksek bulunan işlemler sistem üzerinden tespit edilmekte ve şube denetimlerinde öncelikli olarak incelenmektedir. İç denetimin etkinliğinin ve kalitesinin artırılması amacıyla, denetim süreçlerinin iyileştirilmesi ile Başkanlığımızca mesleki suiistimallerin önlenmesi ve tespitine yönelik olarak ilave yazı- ternal Auditor (CIA) denetim sertifikası sınavına ilişkin bilgilerin de aktarıldığı ayrı bir bölüm bulunmaktadır. mında mesleki gelişim eğitimleri de düzenlenebilmektedir. Ayrıca “IIA-The Institute of Internal Auditors”, “ECIIA-The European Confederation of Institutes of Internal Auditing” ve “TİDE-Türkiye İç Denetim Enstitüsü” internet sitelerinin içeriği de, periyodik olarak Kurul üyelerimizce taramaya tabi tutulmakta, ilgili kurumların yayınları takip edilmektedir. lımlar satın alınmıştır. Hâlihazırda Bankamız sistemine entegrasyon çalışmaları devam eden bu yazılımlar sayesinde, uzaktan denetim çalışmaları kapsamında tespit edilen bulguların, yerinde denetimler sırasında öncelikli olarak incelenmesi hedeflenmektedir. Meslekle ilgili gerek ulusal ve gerekse de uluslararası gelişme ve uygulamaları nasıl takip ediyorsunuz? Teftiş Kurulumuzun mesleki kural ve standartlarının, iç denetimle ilgili yasa, yönetmelik, tebliğ ve diğer düzenlemelere uyumlu şekilde tasarlanması için öncelikli olarak Resmi Gazete takibi yapılmakta, ayrıca, mesleğimizle ilgili mevzuat ve düzenlemelerin geliştirilmesine ve güncellenmesine yönelik olarak banka dışı etkinlikler de izlenmekte ve gereken hallerde, bu kapsamdaki yurt içi ve yurt dışı kongre, toplantı ve seminerlere Kurul üyelerimizin katılımı sağlanmaktadır. Öte yandan, iç denetim mesleğinin gelişimine katkıda bulunduğu düşünülen akademik yayınların temin edilerek, çalışanlarımızın kullanımına sunulmasına özen gösterilmektedir. Kurul üyelerimizin uluslararası standartlarda yetkinlikler kazanmasını sağlamak için, iç denetim uygulamaları hakkında üniversiteler ve akademisyenlerle yaptığımız iş ortaklıkları kapsa- İç denetçilerin mesleki gelişimlerini sürdürmeleri ve kendilerini geliştirmeleri için neler yapıyorsunuz? Teftiş Kurulu üyelerinin, mesleki açıdan gelişmelerini teminen içeriği Kurulumuz tarafından belirlenmiş ve her yıl tekrarlanan muhtelif Banka içi eğitimlerin yanı sıra, Türkiye Bankalar Birliği ile diğer yurt içi ve yurt dışı eğitim kurumlarınca düzenlenen Banka dışı eğitim programlarına da katılmaları sağlanmaktadır. Banka içi eğitimlerden bahsetmek gerekirse; giriş sınavını kazanıp stajyer müfettiş yardımcısı olarak Kurulumuza katılmaya hak kazanan adaylar öncelikli olarak, temel bankacılık bilgilerinin aktarıldığı, ortalama 3,5 aylık bir süreye yayılan ve teorik derslerin yanı sıra şube teftişi konusunda staj programı da içeren bir eğitime tabi tutulmaktadır. Stajyerlik süresi sonunda gerekli gelişimi gösterdiği saptanan çalışanlarımız, Müfettiş Yardımcısı unvanı ile Banka daimî kadrosuna alınmaktadır. Bu aşamadaki Müfettiş Yardımcıları, ileri düzey bankacılık bilgilerinin aktarıldığı, yaklaşık 2,5 ay süren ikinci bir temel eğitim programına tabi tutulmaktadır. Bu program dahilinde, Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) yetkilileri tarafından uluslararası alanda geçerliliği bulunan iç denetim standartları ve Certified In- Kurulumuzda üç yılını dolduran ve Kıdemli Müfettiş Yardımcılığı unvanına yükselen üyelerimiz, soruşturma eğitimine tabi tutulmaktadır. Soruşturma eğitimi kapsamında, Kurul üyelerine, soruşturmalarda izlenecek yöntemler, ifade alma ve rapor düzenleme teknikleri, örnek olaylardan da faydalanılmak suretiyle aktarılmaktadır. Kıdemli müfettiş yardımcılarının, bir üst unvan olan Müfettişliğe yükselebilmek için koşul olan yeterlik sınavı öncesinde altı ay süreyle, yöneticilikte bilgi ve deneyim sahibi olmalarını sağlamak amacıyla Genel Müdürlük bölümleri veya şubelerde staj yapmaları sağlanmaktadır. Bu aşamadaki Kurulumuz üyelerine yönelik olarak, küresel likidite hareketleri, fon yönetimi, banka bilançosu analizi gibi muhtelif alanlarda ileri düzey bankacılık konularını kapsayan bir başka temel eğitim daha düzenlenmektedir. Görüldüğü üzere, beş yılını dolduran ve müfettiş unvanına hak kazanan bir Kurulumuz üyesinin, staj ve eğitimlerde geçirdiği süre bir yılı aşmaktadır. Bunların yanı sıra, Kurul üyelerinin, mesleki gelişimlerine katkı sağlayacağı düşünülen yurt içi ve yurt dışı eğitim programları ve seminerlere katılmaları da sağlanmaktadır. Müfettişler, yüksek lisans programlarına iştirak etmeleri ve uluslararası alanda geçerli denetim sertifikalarına hak kazanmaları konusunda da teşvik edilmektedir. Ayrıca, başta denetim faaliyetleriyle ilgili olmak üzere, faydalı olduğu düşünülen her türlü yayın Teftiş Kurulu üyeleriyle paylaşılmaktadır. “Bankamızda sertifikalı müfettiş istihdamına büyük önem veriliyor” İç denetimin sertifikalı kişilerce yapılmasının ne tür faydaları vardır? CIA veya benzeri sertifikalara sahip iç denetçileriniz var mı? Uluslararası geçerliliği bulunan sertifikaların alınması konusunda personelinize yönelik bir programınız bulunuyor mu? İç denetim birimleri, kurumların faaliyetlerini geliştirme ve onlara değer katma amacı doğrultusunda denetim ve danışmanlık hizmeti verirler. Son yıllarda uluslararası ölçekte yaşanan krizler, 2008’de Lehman Brothers’ın iflasıyla İÇ DENETiM / Kış 2012 Banka iştirakleri olan şirketlerinizin kendi bünyelerinde ayrı birer iç denetim departmanı bulunmakta mıdır? Teftiş Kurulu tarafından iştirak denetimleri de yapılıyor mu? Bankamız iştiraklerinin önemli bir bölümünde ayrı birer iç denetim departmanı mevcuttur. Yukarıda da değinildiği üzere, Teftiş Kurulumuzca iştirak denetimleri yapılmaktadır. İştiraklerimizin teftiş çalışmalarında ilgili şirketin organizasyonel yapısı, iş süreçleri, muhasebe ve finansal raporlama sistemi ile bilançosunun değerlendirilmesi, faaliyetlerinin ana sözleşmeye, iç düzenlemelere, sektöre göre belirlenmiş ilkelere ve yasal mevzuata uygunluğu, risk izleme ve raporlama sistemleri, faaliyetleri nedeniyle karşılaşılan başlıca risklerin tespiti gibi, oldukça ayrıntılı teftiş çalışmaları yürütülmektedir. Ayrıca, iştiraklerimize risk önleme faaliyetlerinin geliştirilmesi kapsamında uygulamaya konulması gereken ilave kontrollere yönelik tavsiyelerde bulunulduğu gibi, faaliyet gösterdiği sektördeki konumu ve ilgili sektördeki rakip şirketlerin uygulamaları da dikkate alınarak, etkinliğin ve verimliliğin artırılmasına yönelik öneriler de sunulmaktadır. 62 63 YAKIN PLAN YAKIN PLAN Öte yandan; çetin rekabet koşulları altında piyasadaki varlığını pekiştirme gayesindeki kurumlar, yeterli mesleki bilgiye sahip, değişime yatkın ve piyasanın dinamizmine uyum sağlayabilecek kadrolara ihtiyaç duymaktadır. Kurumların, sadece işini iyi yapan değil, işin en iyi nasıl yapılabileceğini kavramış uzman çalışan gereksiniminin giderilmesi aşamasında, sertifika sahibi denetçiler insan kaynağı içerisinde ön plana çıkmaktadır. İÇ DENETiM / Kış 2012 Kurulumuzda da sertifikalı müfettiş istihdamına büyük önem verilmektedir. Kurul üyelerimiz, üç yıllık görev sürelerinin sonunda ön yeterlik sınavına tabi tutulmaktadır. Ancak, “CISA-Certified Information System Auditor (Bilgi Sistemleri Denetçisi) sınavında başarılı olduklarını kanıtlayan bilgi sistemleri müfettişlerimiz ile, “CIACertified Internal Auditor (Uluslararası İç Denetçi)” ve/veya “CFSA-Certified Financial Ser vices Auditor (Uluslararası Finansal Hizmetler Denetçisi)” sertifikalarından herhangi birine ön yeterlik sınavı tarihi itibarıyla sahip olduğunu belgeleyen kurul üyelerimiz, sınavın yazılı bölümünden muaf tutulmakta ve sadece performans açısından değerlendirilmektedirler. Denetim, raporlama ve yöneticilik yetkinliklerinin geliştirilmesi amacına dönük periyodik eğitimlerimizin haricinde, Kurulumuzda bir senesini dolduran müfettişlerimiz için, yakın zamanda Türkiye İç Denetim Enstitüsü işbirliği ile Certified Internal Auditor (CIA) Eğitim Programı düzenlenerek, programa katılan Müfettiş Yardımcısı unvanındaki kurul üyelerimize 64 saat süren bir eğitim imkânı sunulmuştur. Son iki yıl içerisinde 19’u CFSA, 7’si ise CISA olmak üze- mız, mevcut kontrol noktalarımızın kapsamı, uzaktan denetim faaliyetlerimiz, eğitim politikamız, performans değerlendirme sürecimiz ve işe alım politikamız değerlendirilmiştir. Yıllık denetim planına baz oluşturan risk değerlendirmemiz, bulgu-aksiyon izleme faaliyetlerimiz, raporlama sürecimiz ve performans değerlendirme göstergelerimiz incelenmiş, mevcut durumla, Uluslararası İç Denetim Standartları arasındaki farklar analiz edilmiştir. Bankamız genelinde, Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Genel Müdür Yardımcılarımız ile Bölüm ve Şube Müdürlerimizden, örnekleme, yöntemiyle seçilen kişilerden oluşan bir gruba, ayrıca müfettişlerden oluşan bir gruba anketler yaptırılarak sonuçları değerlendirilmiştir. Tüm bu çalışmaların sonucunda, iyileştirmeye açık alanlarla, iyileştirme önerileri belirlenmiş, öneriler doğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılarak proje, amacına uygun olarak sonuçlandırılmıştır. Yaklaşık altı ay süren proje sırasında özellikle, Teftiş Kurulumuzun etkinliği ve verimliliği, orgare, diğer muhtelif denetim sertifikası sahipleriyle birlikte, toplam 29 Kurul üyemiz bu konuda gelişim göstermişlerdir. Sertifikalı denetçi sayımızdaki artışa katkısı olacağı öngörüsüyle, bu eğitimlere düzenli olarak devam edilmesi planlanmaktadır. İş Bankası Teftiş Kurulu, düzenli olarak Kalite Güvence Değerlendirmesine tabi tutuluyor mu? Son olarak ne zaman bu tür bir değerlendirme yapıldı? Süreçle ilgili bilgi verebilir misiniz? Teftiş Kurulumuz, denetim sektöründe Türkiye ve dünyada lider referanslara sahip bir firmaya 2008 yılında Kalite Güvence Değerlendirmesi yaptırmıştır. Kalite Güvence Değerlendirmesi, kurumların uluslararası alanda güven ve itibar göstergesi niteliğini almıştır. Bu bakımdan, uluslararası standartlara uygun bir denetim fonksiyonuna sahip olabilmek maksadıyla faaliyetlerimiz, kalite teminatı ve iyileştirme programına tabi tutulmuştur. Belirli bir metodoloji ile idare edilen bu programda, temel olarak Teftiş Kurulumuzun, Uluslararası İç Denetim Standartlarına uyumu değerlendirilmiş ve denetim çalışmalarımızın uluslararası standartlara uyumlu yürütülüp yürütülmediği test edilmiştir. Bahse konu proje kapsamında; Teftiş Kurulumuzun faaliyetleri ve süreçleri detaylı olarak incelenmiştir. Yönetmeliğimiz, görev tanımları- nizasyon içerisindeki yerimiz, profesyonel yetkinliğimiz, teftiş araçları, metodolojilerimiz, istatistiki modellerimiz ve faaliyetlerimizde kullandığımız teknoloji üzerine odaklanılmıştır. Değerlendirme sonucunda, denetim çalışmalarımızın uluslararası standartlara uyumlu yürütüldüğü tasdik edilmiştir. İç denetim standartları gereği, Kalite Güvence Değerlendirmesinin her beş senede bir tekrarı öngörülüyor. Dolayısıyla, her beş yılda bir bu çalışmayı tekrarlamayı planlıyoruz. Ayrıca, 2009 yılından itibaren, her yıl düzenli olarak öz değerlendirme yöntemiyle benzer bir metodolojik yaklaşımla kendi kendimizi de değerlendiriyoruz. Nitekim IIA standartları, Kalite Güvence Değerlendirmesinin yanı sıra, bizzat İç Denetim birimlerinin kendi kendilerini değerlendirdikleri iç kalite değerlendirmesi çalışması yapılmasını da öngörmektedir. “Biz yöneticilerimizi kendi içimizde yetişmiş çalışanlarımızdan seçiyoruz” İstihdam edeceğiniz iç denetçiler için ne tür nitelikler arıyorsunuz? Bankaların müfettiş yardımcısı alım süreçlerine, buna yönelik uygulanan sınavlara genel olarak bakıldığında, aslında her bir bankanın bu sürece ne kadar önem verip, özen gösterdiği görülebilmektedir. Müfettişlik unvanını ve bu unvanla bütünleşik çok önemli sorumluluk ve yetkileri taşıyacak personelin seçimi de bankalar açısından doğal olarak hassasiyet gerektirmektedir. Sektörde de bilindiği üzere, biz, yöneticilerini kendi içinde yetişmiş çalışanlarından seçen bir Bankayız. Bu uygulama, Bankamıza memur, uzman yardımcısı ve müfettiş yardımcısı alım süreçlerini, geleceğin yöneticilerinin değerlendirildiği kritik bir aşama haline getirmektedir. Bu doğrultuda, organizasyonunun önemli kısmını bizzat gerçekleştirdiğimiz alım sınavlarımız, Teftiş Kurulumuza, faaliyetlerinden doğan sorumluluğunun yanı sıra, ileriye dönük olarak da Bankamız kurumsal yapısına uygun yönetici adaylarının seçilmesi gibi önemli bir sorumluluk da yüklemektedir. Sınav sürecimiz neredeyse her defasında kendi içimizde yeniden değerlendirmeye tabi tutulmakta ve gelişime açık noktaların tespiti halinde hızla aksiyon alınmaktadır. Bu çalışmamızda öncelikli olan, işe alım sürecine yönelik kendi ihtiyaç ve hedeflerimizdir. Diğer banka uygulamaları da dikkate alınmakta, ancak belirleyici olarak değerlendirilmemektedir. Bu süreçle ilgili kritik kararlarda konu hakkında yetkin kişi ve birimlerin görüşlerine de başvurulmaktadır. İşe alınacak adaylarda aradığımız nitelikler esasen sınav sürecimizi yansıtmakta olup, sınav sürecimiz sonunda, çok genel bir ifadeyle; iyi düzeyde ekonomi bilgisine sahip, yazılı ve sözlü ifade yeteneği ile sayısal, sözel ve görsel zekâsı gelişmiş adaylardan, müfettişlik mesleğine uygun kişilik yapısına sahip olduğu ve ileride yöneticilik yapabileceği kanaati edinilenleri Kurulumuza ve Bankamıza kazandırmayı amaçlıyoruz. İÇ DENETiM / Kış 2012 başlayan süreçte finansal düzendeki hasarın tetiklediği yeni yasal düzenlemeler ve teknolojik gelişmelerle birlikte iç denetim fonksiyonu, kurumların amaçlarına ulaşmasında yönetimin en temel yardımcılarından biri hâline gelmiştir. Beklentilerin karşılanması açısından ise, iç denetim yönetici ve personelinin nitelikleri giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Etkin bir analizin ardından, sağlıklı değerlendirmelerde ve doğru tavsiyelerde bulunulabilmesi, iç denetçinin mesleki yetkinliğinin en üst seviyede olmasını, mevzuat değişikliklerini izlemesini ve denetim alanındaki diğer ülke uygulamalarını bilmesini gerektirmektedir. 64 65 YAKIN PLAN YAKIN PLAN Finansal piyasalar ve hizmetler konusunda yürütülecek denetim faaliyetlerinin, bahsi geçen alanlarda yetkin müfettişler/denetim elemanları tarafından gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Bu sebeple, denetimi yürütecek kişilerin, ilgili finans kurumu bünyesinde yürütülen her türlü faaliyet hakkında yeterli düzeyde bilgi sahibi olması hedeflenmeli ve bu kişiler kapsamlı eğitimlere tabi tutulmalıdır. Bunun yanı sıra, denetim elemanlarının uluslararası alanda geçerli denetim sertifikalarına sahip olmaları ve finansal piyasalarda gerçekleşen her türlü gelişme konusunda takipçi davranmaları beklenmeli, bu kapsamda kurum bünyesinde orta ve uzun vadeli planlamalar yapılmalıdır. Diğer taraftan, denetim faaliyetlerinin etkinliğini artırmak adına, kurumun hedef ve stratejileri dikkate alınarak planlama yapılması, denetlenen birimler/kişiler nezdinde farkındalık yaratılması ve denetim kapsamında tespit edilen aksaklıklarla ilgili olarak, bu birimler/kişiler ile karşılıklı fikir alışverişinde bulunulması önem arz etmektedir. İÇ DENETiM / Kış 2012 “İş Bankası olarak, denetimde merkezîleşmeyi kademeli olarak artırmayı hedefliyoruz” İç denetimin gelecekteki konumu hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Sadece finans sektöründe değil, aynı zamanda reel sektörde de iç denetim metodolojilerinin sıklıkla güncelleneceği yeni bir dönem başladı. Bu dönemde, alışılagelmiş çalışma yöntemlerinden farklı, yeni usul ve esaslar içerisinde rol ve sorumlulukların tekrar tanımlanması ve yerine getirilmesi gerekmektedir. Geriye dönük raporlama yapan denetim anlayışının yerini risk odaklı, proaktif bir bakış açısının alacağı bu dönem herkes için bir öğrenme süreci niteliği taşımaktadır. Bankaların teftiş birimlerinin de, yeni nesil standart ve uygulamaları, mevcut iş süreçleri- ne uyarlamaları gerekecektir. Bankacılık süreçlerine ilişkin iç kontrollerin etkinliğine ve yeterliliğine ilişkin değerlendirmede bulunma yükümlülüğü, bölüm/şube bazlı denetimlere ayrılan zaman ve emeğin önemli kısmının süreç denetimlerine tahsisi gereğini doğuracaktır. Bölüm ve şube bazlı denetimlerde kullanılan geleneksel yöntemlerin yerini de, yazılım destekli uzaktan denetim teknikleri alacaktır. İş Bankası olarak biz de denetimde merkezileşmeyi kademeli olarak artırmayı hedeflemekteyiz. Bilgisayar yazılımları aracılığı ile temin ettiğimiz kredi, operasyon ve suiistimal riski taşıyan işlemlere ait bilgileri, incelemelerde kolaylık sağlayacak formatta, şube/bölüm denetimlerini yerinde gerçekleştiren ekiplerimizin kullanımına sunmaktayız. Ayrıca, yerinde denetim gerçekleştirilmeyen şubelerin kredi portföyü de uzaktan incelenmekte, portföy kalitesinde önemli seviyede bozulma yaşanan ve/veya mevzuat dışı işlemlerin yoğunlaştığı yönünde ciddi bulgulara ulaştığımız durumlarda, ilgili birimlerde yerinde ve problem odaklı denetim çalışmaları yürütülmektedir. Tüm bunların yanı sıra, yeni dönemde denetim ekiplerinin yetkinliklerinin artırılması amacıyla, mesleki gelişim ve sertifikasyon daha fazla teşvik edilecektir. Denetim faaliyetinden sorumlu üst yönetimin de işin uzmanlarından, mesleğin profesyonellerinden oluşması beklenmektedir. Düzenlemelerin etkin biçimde uygulanabilmesi ve denetim sürecinin istenilen kalitede yürütülebilmesi için, denetim ekibinin bilgi birikimi, deneyimi ve motivasyonu haricinde, üst yönetimin desteğine ve düzenleyici kurumların yönlendirmelerine de ihtiyaç duyulacaktır. “Yeni Türk Ticaret Kanunu ile iç denetim diğer sektörlerde de zorunlu hale geliyor” Türkiye’de iç denetim ile ilgili son yıllarda çok önemli düzenlemeler yapıldı. Yapılan bu düzenlemeler ve Türkiye’deki iç denetimin bulunduğu yer hakkında düşünceleriniz nelerdir? 2001 yılında Türkiye’de yaşanan bankacılık krizi, iç denetim konusunda uluslararası standartların ülkemizde benimsenmesine ve yasal çerçevenin oluşturulmasına vesile oldu. Herkesin de kabulüdür ki, son dönemde yaşanan küresel dalgalanmalar karşısında Türkiye’nin gösterdiği sağlam duruşta, tedbir alma ve uygulama yeteneğinde; denetim alanındaki yasal düzenlemelerin önemli ölçüde payı bulunmaktadır. Yine bankacılık alanında 2010 yılının Temmuz ayında yayımlanan “Yönetim Beyanı” konulu genelge, yönetim kurullarına bankaların bilgi sistemleri ve bankacılık süreçleri üzerindeki iç kontrol sisteminin etkinlik, yeterlik ve uyumluluğu hakkında değerlendirmelerde bulunularak, aksaklıkların bağımsız denetçiye sunulduğuna ve bunların giderilmesine yönelik aksiyonların alındığına dair beyanda bulunulması yönünde bir yükümlülük getirdi. Bankaları, iş süreçlerini ve bu süreçlerde maruz kaldıkları riskleri tanımlamaya, kontrol mekanizmalarını test etmeye ve saptanan eksiklikleri gidermeye sevk eden bu uygulamanın, aynı zamanda iç denetim metodolojilerinin yeniden tasarlanması gerekliliğini doğurduğunu görüyoruz. Öte yandan, bankaların sermaye yeterliliği hesaplamasında dikkate alınan risk türlerinin yönetimine dair düzenlemelerin ilk evresi olan Kredi Riski Yönetimi Hakkındaki Tebliğ’in taslak metni de görüşe açıldı. Kredi kullandırma süreçlerini ve risk ölçüm modellerini düzenleyen bu tebliğ, İç Sistemler Yönetmeliğinin bir uzantısı olarak bankaların tüm birimlerini kapsayan etkin bir iç denetim sisteminin kurulması sürecinde uyulacak esasları belirlemektedir. Bu tebliğ, aktifler içerisindeki payı gün geçtikçe artan kredilerden doğan risklerin yönetiminde bir yol haritası niteliğindedir. Bundan sonra da Piyasa Riskinin Yönetimi ve Operasyon Riskinin Yönetimi tebliğ taslaklarını bekliyoruz. Finans sektöründe iç denetimi zorunlu kılan düzenlemelerden sonra, yeni Türk Ticaret Kanunu ile iç denetim, diğer sektörlerde de bir zorunluluk haline gelmektedir. Yeni kanunun; iç denetim sisteminin çok sayıda müşterisi bulunan bağımsız denetim şirketlerince ikame edilemeyeceğini ve iç denetimin kurumsal yönetim kurallarının bir gereği olduğunu vurgulayan gerekçeleri de, iç denetime atfedilen önemin bir yansımasıdır. Bu yasayla, yönetim kurulu adına şirketin denetim fonksiyonlarının etkinliğinden ve yeterliliğinden denetim komitesi mesul tutulmaktadır. Komitenin etkinliğinin iç denetim biriminin faaliyetlerine bağlı olması sebebiyle de, şirketlerde iç denetim faaliyetlerinin uluslararası standartlara uygun olarak başlatılması, yönetim kurulunun başlıca görevlerinden biri haline gelecektir. SPK tarafından yayımlanan Kurumsal Yönetim İlkeleri ile, bankacılık alanında BDDK’nın yayımladığı Kurumsal Yönetim ilkeleri ve Bankaların İç Sistemleri Hakkındaki Yönetmeliği takiben yapılan bu yeni düzenlemeler, iç denetimin artan önemine vurgu yapan gelişmelerdir. Türkiye İç Denetim Enstitüsü ile ilgili düşünceleriniz, Enstitü’den talep ve beklentileriniz nelerdir? İş Bankası’nın da iş ortaklarından olan TİDE; düzenlediği kurslar, seminerler ve eğitim programları ile, denetim mesleğinin ulusal ve uluslararası standartlarda gelişimine somut katkılarda bulunmaktadır. Enstitüden, sunduğu eğitim faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini sağlaması, eğitim konularını ve metodolojilerini, mesleki gelişmeler ve ihtiyaçlar doğrultusunda sürekli olarak güncellemesini beklemekteyiz. İç Denetim Dergisi’ni takip ediyor musunuz? Dergi olarak bizden talep ve beklentileriniz nelerdir? İç denetim konusundaki güncel bilgi ve deneyimlerin paylaşıldığı önemli bir iletişim aracı olduğunu düşündüğümüz derginizi takip ediyor ve derginizde bankacılık sektörüne yönelik iç denetim faaliyetleri hakkındaki aktarımların artarak devam ettirilmesini bekliyoruz. Meslek profesyonellerine bir mesajınız var mı? İç denetim, verimlilik, etkinlik ve ekonomikliğin önem kazandığı dönemlerde yüksek katma değer sağlayan bir fonksiyondur. Son dönemde yapılan düzenlemeler de denetim mesleğini ön plana çıkaran önemli gelişmeler. Denetim alanındaki işe alımlarda sertifika sahibi adaylar, gerçek tecrübeye sahip kişiler olarak bir adım öne çıkmaktadır. Kurumlar içerisinde, çalışanların mesleki yeterliliklerini saptamaya yönelik farklı yöntemler uygulanmakta, fakat bunların geçerliliği diğer kurumlar tarafından sorgulanabilmektedir. Öte yandan, uluslararası denetim sertifikaları, farklı işverenler karşısında aynı mesajı veren bir mesleki yetkinlik göstergesidir. Bu nedenle, denetim fonksiyonunun nispeten daha önemli olduğu tüm sektörlerde, denetim çalışanlarına uluslararası alanda geçerli sertifika sahibi olmalarını önermekteyiz. İÇ DENETiM / Kış 2012 Ülkemizde finans sektöründe iç denetimin uluslararası standartlarda gelişimi için sizce neler yapılmalıdır? 66 67 YAKIN PLAN YAKIN PLAN Medyadaki Gücümüz: Kurumsal İletişim Komitesi Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurumsal İletişim Komitesi hakkında bilgi verir misiniz? Kurumsal İletişim Komitesi 2010 yılında, iç denetim mesleği ve mesleğin yasal örgütü Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) hakkında kamuoyunda farkındalık yaratma amacıyla kuruluyor. Bu yönde, Enstitü içinde ve dışında iletişim çalışmaları gerçekleştiren bir çalışma komitesidir. İÇ DENETiM / Kış 2012 Komitenin amaçları, organizasyon yapısı, görev alanı ve sorumlulukları nelerdir? Kamuoyunda iç denetim mesleği ve Türkiye İç Denetim Enstitüsü ile ilgili farkındalık yaratmayı amaçlayan Kurumsal İletişim Komitesi’nin ana görev ve sorumlulukları arasında; basında, TİDE’nin ve mesleğin tanıtımına yönelik planlar hazırlamak ve geliştirmek, seminer, eğitimler ve konferanslar olmak üzere, TİDE’nin aktiviteleriyle ilgili, basın bülteni hazırlamak ve ilgili yayın organlarına göndermek. Basınla ilişkiye geçerek, onların hangi tür etkinliklerden haberdar olmak istediklerini öğrenmek, basında TİDE ile ilgili çıkan tüm haber ve fotoğrafların dosyalanmasını sağlamak, TİDE’nin aktiviteleriyle ilgili olarak tüm ilgili kuruluşlara ve sivil toplum örgütlerinin sekretar yalarına bilgi ulaştırmak. İlgi- li sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkileri geliştirmek, ortak seminer, eğitim ve mesleki iş birliği imkânları aramak, tanıtımla ilgili önemli haberlerin bir kopyasını, IIA Editorial bölümüne göndermek, olarak sayabiliriz. Komite’de nasıl görev alınıyor? Komite’de görev yapmanın bir süresi var mı? Komitede kimler görev alıyor? Komitenin faaliyetlerinde aktif olarak görev almak için, her çalışma dönemi öncesinde TİDE tarafından yapılan duyurunun ardından e-mail ile katılım talebinin yapılması yeterli. Gönüllülük esasıyla çalışan Komitede görev süresi, bir çalışma dönemi olarak, bir yıl öngörülüyor. “Enstitü tarihinde ilk kez TİDE’nin kurumsal filmi hazırlandı” Komitenin çalışmaları, gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeyi planladığı projeler hakkında bilgi verebilir misiniz? Komite’nin yaptığı çalışmaları şöyle sıralayabiliriz: Enstitü tarihinde ilk kez Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün ve iç denetim mesleğinin tanıtımı için kurumsal nitelikte film hazırlandı. Türkiye İç Denetim Enstitüsü olarak bir diğer ilkimiz, ADI SOYADI GÖREV KURUMU Erhan Fatih Anlar Nur Şenol Seda Arslan Ozan Suyolcu Ebru Turan Umut Ayhan Ayşegül Kafescioğlu Reyhan Kırbaç Komite Başkanı Üye Üye – Denove İletişim Üye Üye Üye Üye Üye Coca-Cola İçecek A.Ş. Sabancı Holding Avea Anadolu Endüstri Holding KPMG İzocam Ulkar Holding PwC Uluslararası İç Denetim Enstitüsü tarafından farkındalık ayı olarak belirlenen mayıs ayında, Platin Dergisi ile ortaklaşa Advertorial çalışması gerçekleştirmemiz oldu. Türkiye İç Denetim Enstitüsü iletişim faaliyetleri kapsamında; basın ziyaretleri, bilgi toplantıları düzenlendi. Basın bültenleri hazırlanarak, basın davetleri gerçekleştirildi. Özel haber çalışmalarının yanında, televizyon programlarına konuk olarak davet edildik. Aynı zamanda Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün gerçekleştirdiği etkinliklere yönelik iletişim çalışmaları planlanarak, uygulandı. Bu çalışmaları, Kamu İç Denetim Konferansı, Farkındalık Ayı etkinlikleri, Futbol’da Kurumsal Yönetim ve Denetim ve Türkiye İç Denetim Kongresi olarak sayabiliriz. İletişim çalışmaları kapsamında, aylık ve haftalık ekonomi dergileriyle bir araya gelinerek, bilgi paylaşımı yapıldı. Bir araya geldiğimiz basın organları şunlar: Platin, Forbes, Para, Ekonomist, Bloomberg Businessweek dergileri. Ayrıca, gazetelerin Hürriyet İK ve Sabah İşte İnsan adlı İnsan Kaynakları ekleriyle haber çalışmaları yapılarak, iç denetim mesleğinin tanıtımı amaçlandı. Özellikle İş dünyası tarafından takip edilen TRT 1, TRT Haber, TRT Spor, CnbcE, Bloomberg HT ve Kanal A adlı TV kanallarında programlara katılarak, röportajlar gerçekleştirildi. Kurumsal İletişim Komitesi’nin kurulması sonrası özellikle yazılı, görsel basın ile internet portalları üzerinde Türkiye İç Denetim Enstitüsü ve iç denetim mesleği hakkında haberlerin yoğunlaştığı görülüyor. Yazılı basında 107 haber, gör- sel basında 6 haber/röportaj, online mecralarda 150’nin üzerinde haber yer aldı. 2012 yılı içinde gerçekleştirilmesi öngörülen projelerimiz ise şöyle: Mesleki Araştırma Projesi’nin başlatılması, yeni advertorial çalışmalarının yapılması, mesleğin ve Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün daha iyi tanıtımı ve meslekteki yeni gelişmelerin paylaşılması için düzenleyici otoritelere ziyaretlerin gerçekleştirilmesi, Kurumsal Tanıtım Broşürünün oluşturulması. Komitenin çalışmalarına ilişkin raporlama yapılıyor mu? Yapılmakta ise hangi periyodlarla, ne tür raporlar hazırlanıyor ve kime sunuluyor? Kurumsal İletişim Komitesi’nin ve danışmanlık aldığımız Denove Halkla İlişkiler firmasının faaliyetleri ve iletişim çalışmalarının yanı sıra komite tarafından yönetilen projelere ait son durumun paylaşılması ve bütçe gerçekleşme durumu aylık olarak TİDE başkanına, TİDE genel sekreterliğine ve ilgili yönetim kurulu üyemize sunuluyor. “Medya takip sistemiyle komitenin çalışma performansı değerlendiriliyor” Komitenin amaç ve hedeflerine yönelik performans ölçümü nasıl ve hangi sürelerde yapılıyor? Kurumsal İlişkiler Komitesi, gerek kendi içinde, gerekse komiteden sorumlu yönetim kurulu üyesi başkanlığında dönemsel olarak toplanarak, performansını, Genel Kurul tarafından onaylanan bütçesi ve planlanmış bulunan aktivite ve hedeflerinin gerçekleşmesini sürekli gözden geçirmek suretiyle ölçüyor. Ayrıca, iç denetim mesleğinin tanınırlığını artırmak ve mesleğin yasal temsilcisi konumunda bulunan Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün tanıtımını İÇ DENETiM / Kış 2012 Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün kamuoyunda farkındalık yaratması amacıyla kurulan Kurumsal İletişim Komitesi, yaptığı iletişim çalışmalarıyla yazılı ve görsel medyada dikkat çekiyor. Kurumsal İletişim Komitesi’nin amaçları ve faaliyetleriyle ilgili sorularımızı Komite Başkanı Bülent Bozdoğan yanıtladı. 68 69 YAKIN PLAN YAKIN PLAN TİDE Akademi bir yaşında İç denetim mesleğinin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla kurulan Türkiye İç Denetim Enstitüsü Mesleki Gelişim Akademisi (TİDE Akademi), 25 Aralık 2011 tarihinde bir yaşını geride bıraktı. TİDE Akademi’nin çalışmaları ve eğitimlerle ilgili sorularımızı TİDE Akademi Eğitimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Halil ibrahim Ayaşlı yanıtladı. nın yetiştirilmeleri ve mesleki gelişimlerinin sağlanması için ulusal ve uluslararası nitelikte kurslar, seminerler, sempozyumlar, çalıştay programları düzenlemek. Organizasyonu Akademik kurul çatısı altında, eğitmen olarak yetiştirilmiş meslek mensuplarımızdan oluşuyor. İÇ DENETiM / Kış 2012 Bununla birlikte Kurumsal İletişim Komitesi, Türkiye İç Denetim Enstitüsü için danışmanlık veren iş ortağımızın da faaliyetlerinden sorumlu olmakta, danışmanlık performansını da önceden belirlenmiş iş tanımları çerçevesinde takip etmektedir. Kurumsal İletişim Komitesi’nin TİDE’ye olan katkıları hakkında bilgi verir misiniz? Kurulduğu dönemden bu yana Kurumsal İletişim Komitesi, Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün mesleği ve enstitüyü tanıtım çabalarını daha etkin, diğer komite ve faaliyet alanlarıyla koordineli ve daha profesyonel bir yaklaşımla yönetmeyi amaçlıyor. Kamuoyunda gereken farkındalığı yaratmak, komitenin öncelikleri arasında yer alıyor. Komitede görev almak isteyen meslek mensuplarına önerileriniz nelerdir? Kurumsal İlişkiler Komitesi, mesleğimizin ve meslek örgütümüzün dışa dönük iletişim penceresi rolünü üstlendiği için, bu komite çalışmalarında yer alıyor olmak meslek mensuplarının kamuoyu ve ilgili diğer mesleklerle iletişim ağlarına erişimlerine, kendi kişisel gelişimleri ve bu alanda tanınırlıklarına da önemli katkılar sağlayacak. İç denetim mesleğini icra eden meslektaşlarımızın görevlerini yerine getirirken olmazsa olmaz yetkinliklerinden biri de, iletişim becerilerine sahip olmaları gerçeğinden yola çıkacak olursak, Kurumsal İletişim Komitesi bu amaç için bulunmaz fırsatlar sağlıyor. Meslek profesyonellerine Enstitümüz ve dergimizle ilgili bir mesajınız var mı? Bir mesleği icra eden profesyoneller, bu mesleğin mensuplarıyla örgütlü bir dayanışma içerisinde olurlarsa, gerek mesleklerine gerekse kendi gelişimlerine yönelik birçok sorunu daha kuvvetli bir şekilde çözebilirler. Başka meslek dallarında da örneklerini gördüğümüz bu birlikteliğin, İç Denetçiler için tek adresinin Türkiye İç Denetim Enstitüsü olduğunu düşünüyorum. Meslek mensuplarının, gerek Enstitümüzle, gerekse mesleğin paydaşları arasındaki iletişiminde en önemli rolü oynayan ve bu yıl 10. başarılı yılını kutlayan İç Denetim Dergisi’ne sadece abone olarak kalmayıp, aynı zamanda bu dergiyi edinmiş oldukları deneyimleri meslektaşlar arasında bir paylaşım platformu olarak kullanmalarının hepimizin önemli ve öncelikli bir sorumluluğu olduğuna inanmaktayım. Bize, Kurumsal İletişim Komitesi olarak bu sayınızda yer verdiğiniz için teşekkür ederiz. H. İbrahim Ayaşlı TİDE Akademi’nin yapısı hakkında bilgi verir misiniz? İdari yapısı esasen; TİDE Akademi Yürütme Kurulu ile yapılan bu kurulun, kurul başkanı ve iki üyesi bulunuyor. Kurucu kurul olarak kabul edilen TİDE Akademi Yürütme Kurulu; TİDE Kurucu Başkanı Ali Kâmil Uzun, TİDE Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Aykaç İğdelipınar ve Eğitimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak benden oluşuyor. TİDE Akademi ne zaman kuruldu? Akademi’nin amaçları, organizasyon yapısı, görev alanı ve sorumlulukları nelerdir? TİDE Akademi, 25 Aralık 2010 tarihinde genel kurulda onaylanan yönetmelikle faaliyetine başladı. Amacı; iç denetim mesleğinin gelişmesine katkıda bulunmak, mesleğinin ve mensuplarının niteliğini yükseltmek, meslek mensupları- TİDE Akademi’nin seminerleri nerelerde düzenleniyor? Akademi seminerlerini, katılımcıların kendilerini rahat ve huzurlu hissedebilecekleri ortamlarda yapmaya gayret ediyoruz. Bunun için iyi kalitede hizmet aldığımız, teknik donanımı yeterli mekânları tercih ediyoruz. Lokasyon olarak İstanbul ilk tercihimiz olmakla beraber, inhouse seminerlerde eğitimi, talep edenin ayağına kadar götürmekteyiz. TİDE Akademi’nin seminerlerine katılmak için başvuru nasıl yapılabilir? Öncelikle "http://www.tide.org.tr" adresinde İÇ DENETiM / Kış 2012 yapmak için basında ve kamuoyunda çeşitli aktiviteler yapan komitemiz, medyada yer alma faaliyetlerini de kurmuş olduğu medya takip sistemi kapsamında değerlendirerek, çalışma performansını değerlendiriyor. TİDE Akademi’nin faaliyetleri, düzenlediği seminer konuları ve takvimi hakkında bilgi verir misiniz? TİDE Akademi 2010 yılında, Aralık ayında kurulmasının ardından, 2011 yılı için bir master plan dahilinde şu konu başlıklarında seminerler düzenledi: Yeni Başlayan Denetim Uzmanı için Araç ve Teknikler, Kıdemli Denetçiler için Araç ve Teknikler, Katma Değerli İş Kontrolleri, Denetim Raporu Yazma, Uluslararası İç Denetim Standartları ve Meslek Eğitimi, Kurumsal Risk Yönetimi, İç Kontrollerin Değerlendirilmesi: COSO merkezli bir yaklaşım, Hile Denetimi, Bilgi Sistemleri Denetimi, Sertifikasyon CIA, (3 Bölüm) (2 veya 4 gün)/CCSA/CFSA/CGAP, Katma Değerli İş Kontrolleri, Denetçiler için Sunum Teknikleri, Denetçiler için Mülakat ve Müzakere Becerileri, Denetim Yöneticileri için Liderlik Becerileri. 70 71 YAKIN PLAN YAKIN PLAN İÇ DENETiM / Kış 2012 Seminer programları genel katılıma açık veya kuruma özel bir şekilde mi düzenlenmektedir? Eğitimlerimiz iki temel şekilde yapılıyor: İlki, genel katılıma açık yapılanlardır. Eğitimin ideal katılımcı sayısı ile kısıtlıdır. Diğeri ise, inhouse dediğimiz, eğitimi talep eden kuruma özel olarak verilen eğitimlerdir. “Eğitmen olmak isteyen üyelerimize eğitimcinin eğitimi verildi” TİDE Akademi’de eğitmen olmak nasıl mümkün oluyor? TİDE Akademi 25 Aralık 2010’da resmen kurulmuş olmakla beraber, aslında 2010’un ilk aylarından itibaren faaliyetleri planlanmaya başlanmış bir yapıdır. Bu eğitim kadromuzu oluşturmaya karar vererek işe başladık. Bu çerçevede üyelerimize yaptığımız duyuru ile eğitmen olmak isteyen 30 üyemize, TİDE eğitim kalitesine uygun olacak şekilde eğitimcinin eğitimi verildi ve eğitmenlerimiz, TİDE Akademi Eğitmeni olarak sertifikalandırıldılar. Eğitim kadroları ihtiyacı göz önüne alınarak değerlendirme yapıldığında, tekrar yapılacak bir duyuru ardından yeni bir grup eğitmen ihtiyacı doğabilir. Böyle bir ilan ardından gelecek talepleri değerlendirmekten mutlu oluruz. TİDE Akademi’nin gelecek yıllardaki planları hakkında bilgi verir misiniz? Yeni konular seminer programına dahil olacak mı? Öncelikle yukarıda belirttiğim konularda eğitim planlarımıza 2012 yılında da yer vermekteyiz. Bu konular dışında, alanında uzman olan yabancı konuşmacı/eğitimcileri de seminer programımıza katmayı arzu ediyoruz. Bu konuda yeni konular planlama düşüncemiz var. TİDE Akademi’nin çalışmalarına ilişkin raporlama yapılmakta mıdır? Yapılmakta ise hangi periyodlarla, ne tür raporlar hazırlanmakta ve kime sunulmaktadır? Akademinin gelir ve giderleri TİDE muhasebe TİDE Akademi’nin faaliyetlerinin TİDE ve meslek mensuplarına ne tür faydaları söz konusu? TİDE kurulurken ilk ve en önemli hedefimiz, TİDE’nin meslekte referans olması idi. Aslında şöyle bir 16 yıllık TİDE geçmişine bakarsanız bütün faaliyetlerimiz özde, meslek referansı olmaya dönüktür. TİDE Akademi’nin varlığı, TİDE’yi mesleki referans olarak güçlü bir şekilde desteklemektedir. Öte yandan; mesleki bilgi ve bilginin doğru kaynaktan alınması adına TİDE’nin seminer faaliyetleriyle meslek mensuplarına bilgi aktarıyor olunması ve bu bilgilerin uluslararası referanslardan beslenip, ülkemize adapte edilerek verilmesi, üyelerimiz adına en önemli fayda kalemini oluşturuyor. Meslek profesyonellerine TİDE, Dergimiz ve Akademi adına bir mesajınız var mı? Doğru zamanda, doğru yerde olmak ve doğru şeyleri yapıyor olmak sanırım herkes için istenen bir durumdur. Yeni Türk Ticaret Kanunu ile birlikte gerçek anlamda iç denetim eğitiminden geçmiş aynı dili konuşan yöneticileri yaratmak ve organizasyonlarımızda bu kişilere yer vermek gerekecektir. Denetim mesleğinin kalibrasyonunu TİDE Akademi olarak görüyorum ve meslek profesyonellerini seminerlerimizde görmek bizleri mutlu edecektir. TİDE Akademi’nin amaç ve hedeflerine yönelik performans ölçümü nasıl ve hangi sürelerde yapılmaktadır? Henüz ilk yılını idrak eden Akademimiz, plan ve hedeflerinin başında bulunmaktadır. 2011 yılı içinde ortaya koyduğumuz hedeflerimizden gerçekleştirebildiklerimi zin ve ger çek leş ti re me dik le ri mi zin muhasebesini yaparak 2012 için heyecanımızı yeniden şekillendiriyoruz. Bunun ötesinde kış dönemi sonunda ve sonbahar dönemi öncesinde durum değerlendirmesi ve seminer performanslarını bütün yönleri ile masaya yatırıp süreci geliştirmeye gayret ediyoruz. Doğrusu, gelişen sadece süreç değil, bizler de bu konuda kendimizi geliştiriyoruz, alınan derslerden yol çıkarak noksanları belirlemeye ve bunlara göre aksiyon planları almaya gayret ediyoruz. İÇ DENETiM / Kış 2012 programımızı duyurmaktayız. Ayrıca TİDE ofis yönetimi her an için gelecek talepleri ve soruları cevaplamak üzere yapılanmıştır. Ofisten de bilgi alınıp, kayıt işlemleri yapılabilir. hesap planı çerçevesinde kayıt ve takip edilir. TİDE Akademi faaliyetleri ile ilgili olarak TİDE Akademi Yürütme Kurulu tarafından yıllık faaliyet raporu düzenlenerek TİDE Yönetim Kurulu ve Genel Kuruluna sunulur. TİDE Akademi’nin her türlü belge, kayıt ve raporları TİDE’de arşivlenir. 72 73 YANSIMA YANSIMA Ali Kamil Uzun – TİDE Kurucu Başkanı 15. Türkiye İç Denetim Kongresi’nin Ana Teması ‘Bakış Açısı’ Oldu Türkiye İç Denetim Enstitüsü, 17 Ekim 2011 tarihinde yerli ve yabancı konuklarını ağırladığı 15. Türkiye İç Denetim Kongresi’ni, Swissotel’de gerçekleştirdi. Ana teması, ‘Bakış Açısı’ olan kongrede, iç denetimin fark ve değer yaratan yönü vurgulandı. Katılımın her geçen yıl arttığı kongrede, meslek profesyonelleri, akademisyenler, iş dünyasından önemli isimler sunumlarını gerçekleştirdiler. Kongrede üç ana oturumla birlikte üç de paralel oturum gerçekleştirildi. Kongre, sertifika ödül töreninin ardından sona erdi. “Küresel birikimlerden ulusal değer yarattık” XV. Türkiye İç Denetim Kongresi’nde birlikte olmaktan memnuniyetimi ifade ediyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.Dün Kıtalararası Avrasya Maratonu’na katıldım. 15 kilometrelik yarı maraton sayılabilecek bir koşuyu tamamladım. Bugün de hiç bitmeyecek bir maratonun 15. yılını birlikte kutluyoruz.İlkini 1997 yılı mayıs ayında gerçekleştirdiğimiz Türkiye İç Denetim Kongresi, 15 yıldır kesintisiz sürdürülmektedir. Daha henüz iki yıllık yeni bir meslek örgütü iken başlattığımız meslek kongresinin bugün mesleki bir geleneğe dönüşen sürdürülebilirliği ve sürekliliğini görmek mutluluk ve gurur verici bir sonuçtur. Çünkü bu sonuç, Enstitümüzün kuruluş aşamasında öngördüğümüz vizyonun gerçek olduğunun bir ifadesidir. Türkiye’de uluslararası standartlarda mesleki gelişim ve paylaşım platformu oluşturmak, meslekle ilgili değişimi ve geleceği yönetmek inancı ile başlattığımız mesleki örgütlenme süreci ile küresel birikimlerden ulusal bir değer yaratılmıştır.Ana teması “Bakış Açısı” olan kongremizde bakış açımızı değiştirecek tespitler yapılmalı, hedefler öngörülmelidir. Mesleğimiz ve meslektaşlarımızın geleceği için TİDE 2020 vizyonu için bakış açımız etkili olacaktır. TİDE ile mesleğimizin bugün varolan değerleri “bakış açısı” farkı ile üretildi. Özlem Aykaç İğdelipınar – TİDE Başkanı “Mesleğimizin tanıtılması için çalışmalarımıza devam ediyoruz” Hepinizi TİDE yönetim kurulu adına sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Kongremizin bu yıl 15.’sini kutluyoruz. Mesleğimizin ve meslek örgütümüzün sürdürülebilirliği açısından da 15 yıldır kongremizi düzenliyor olmayı önemli buluyorum. Kongrede yönetim kurulu olarak mesleğimize bakış açımızı vermeye çalışacağız. Aramızda çok değerli konuklarımız var, kongremize katıldıkları için herkese çok teşekkür ediyorum. Yönetim Kurulu olarak, mesleğimizin tanıtılması için hâlâ çalışılması ve hâlâ meslektaşlarımızın gelişimleri için bizim desteğimize ihtiyaçları olduğunu görüyoruz. Bu iki alana odaklanarak çalışmalarımızı devam ettirdik ve ettirmeye devam ediyoruz. Kurumsal filmimizi hazırladık ve katıldığımız birçok etkinlikte TİDE’nin tanıtım filmine yer verdik. Geçtiğimiz Mayıs ayında, ilk defa ulusal İç Denetim Farkındalık Ödüllerini verdik. Mesleğin tanıtımı için akademik çevrelerde ve üniversitelerde de işbirliklerimizi devam ettiriyoruz. Kamu sektörü ve meslek örgütleriyle de ilişkilerimizi devam ettirerek, ortak çalışmalar düzenledik. Ocak 2011 tarihinde TİDE Akademi’yi kurduk. Sertifikalı iç denetçi sayımız 400’lere ulaştı. Bu yıl dergimizin 10. yılını kutluyoruz. Hepimize başarılı bir konferans diliyorum. Ali Selim Dai – TİDE Kongre Komitesi Başkanı Değişim İçin Gereksinimler Richard F. Chambers – Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsü (IIA) Başkanı “Skandalların önüne geçmek için yasal düzenlemeler yapıldı” Sizinle birlikte olmaktan, böyle ulusal bir kongrenin parçası olmaktan çok mutluyum. Size bazı bakış açılarını aktarmam gerektiğini düşünüyorum. Bunca yıl içerisinde ben de bakış açımı geliştirdim. Bugün sizlere deneyimlerimden bahsedeceğim. 2000 yılında Worldcom, 2002 yılında SarbanexOxley, İtalya’da 2003 yılında Parmalat ve bütün kıtalarda çok büyük suiistimaller meydana geldi. Ondan sonra da hükumetler yeni kanunlar, yeni önergeler çıkarmaya başladılar. Bu şirketlerdeki finansal skandalların önünü almak için bunlar yapılmaya başladı. Amerika’da SarbanexOxley yasası gerçekten iç denetçilerin ve şirketlerin, işine bakış açısını değiştirmesi anlamına geldi. Kurumsal Risk Yönetimi, ERM Uygulamaları Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nde çalışma komiteleri var. Ben TİDE Kongre Komitesi Başkanı ve Sanko Holding’de de koordinatör olarak görev yapıyorum. Kendi mesleğimizin gelişmesiyle birlikte büyük toplantıların gerekliliği yönetim kurulunca ifade ediliyor. Bu yılki kongremizde, önceki kongrelerimizden farklı olarak, rekor sayıya ulaşmış bulunmaktayız. Hâlâ önümüzde yapılacak çok işimiz var ve gelecek yıllarda daha büyük katılımlar olacağına inanıyoruz. 60’a yakın kurumun temsilcileri burada, yurt dışından önemli misafirlerimiz var. ‘Bakış Açısı’ temasını seçerken, iç denetim mesleğinin bir konuya farklı açılardan bakması, diğer mesleklere göre daha mümkün görünüyor. Bunun dışında her sektörün aynı konuya farklı bakması da muhtemel. Bu bakış açıların serbest bir platformda tartışması ve müzakere edilmesi, bu yılki kongremizin temasını oluşturdu. Kongre komitesinde yardımcı olan herkese çok teşekkür ederim. “İç denetçilerin odaklanacağı alan risk yönetimi olacak” Menteş Albayrak, Anadolu Endüstri Holding Denetim Koordinatör Yardımcısı 1990’larda yönetim kurulları ellerini pek işe sokmuyorlardı. CEO’lar ve yönetimler güçlüydü. İç denetim fonksiyonu olarak bizler de bu yapı içerisine dahil olmaya çalışıyorduk. 2000’li yılların başında meydana gelen kurumsal skandallar nedeniyle, denetimin önemi arttı. O dönemde finansal ve iç denetimin noksanlığından kaynaklanan sıkıntılar yaşandı. İç denetim o dönem finansal ve iç kontrollere odaklandı. 2000’li yılların sonunda yaşanan global krizle birlikte hikâye yeniden değişti. Burada da temel problem risk yönetimiydi. Bu da bizi, iç denetim profesyonellerini risk yönetimi alanına yöneltti. Önümüzdeki beş yıllık süreçte iç denetim çalışanlarının odaklanacağı beş alandan biri de risk yönetiminin güvencesi üzerine olacak. İÇ DENETiM / Kış 2012 İÇ DENETiM / Kış 2012 “Bu yıl düzenlediğimiz kongreye rekor sayıda katılım oldu” 74 75 YANSIMA YANSIMA Cansen Başaran Symes, PwC Türkiye Başkanı “CEO’ların değiştirmek istediği konuların başında risk yönetimi geliyor” Her yıl Word Economic Forum toplantılarının ilk gününde CEO’ların önümüzdeki beklentileriyle ilgili son derece önemli küresel araştırma yayınlanıyor. 2011 yılının Ocak ayında 14.’sü açıklanan bu rapora baktığımızda, ekonomik krizin şirket stratejilerine etkisinin önemli seviyede olduğunu görüyoruz. Yaptığımız iş şirket içinde ne olursa olsun, mutlaka şirket stratejisiyle uyumlu olmalı. CEO’ların yüzde 84’ünün iki yıl içinde şirket stratejilerini değiştirdiklerini ve söz konusu değişimin temelinde de ekonomik belirsizlik, müşteri gereklilikleri, sektördeki değişen dinamiklerin olduğu yer alıyor. Gerek dünyada, gerek Türkiye’de CEO’ların değiştirmek istedikleri konuların başında da risk yönetimi geliyor. Bu araştırmaya bu yıl Türkiye’den çok ciddi CEO katılımı olduğu için biz Türkiye için de özel bir rapor hazırladık. Sitemizden buna ulaşabilirsiniz. Bu raporda çok iki dinamik var. Bunlardan biri düzenlemeler, diğeri de kurumların birbirleriyle bağlantılı, öngörülmesi kolay olmayan riskleri daha sağlıklı bir şekilde yönetmesidir. Mete Türkyılmaz, MBA, CRISC, CGEIT, CFE, CISA, MCP, Anadolu Endüstri Holding Denetim Koordinatör Yardımcısı “Bilgi teknolojilerinin ve yazılımlarının geliştirilmesini önemsiyoruz” Kurumsal risk yönetimi konusunda dünyaya baktığımızda, geç kaldık. Burada iş dünyası olarak bizim yaklaşımımızda ve üst yönetimlerin yaklaşımında bir takım değişimlerin olması gerekiyordu. Çünkü kurumsal risk yönetimi gibi metotlar, ne yazık ki aşağıdan yukarıya doğru değil yukarıdan aşağıya doğru iniyor. Biz de risk bazlı denetim konsepti var. Bu konsepti, biz uzun zamandır nasıl yapmalıyız diye üzerinde konuşuyoruz. Bilgi teknolojilerinin kullanılması gündeme geldi ve bu yazılımların geliştirilmesi için ciddi mesailer harcıyoruz. Fakat bizim gördüğümüz riskler, iş dünyasının gördüğü risklerden biraz farklı olabiliyordu. Burada uzlaşıya ihtiyaç vardı. Yönetim kurulu toplantılarında riskler ve bu risklerle nasıl mücadele edileceği konuşulur, fakat bizim bu riskleri nasıl yönetebiliriz ve bu riskleri doğru yönetebilmek için neler yapmamız gerektiği üzerine bir standardımız ne yazık ki yoktu. Dünyada da bunun eksikliğini gördük. İç denetim, kurumsal risk yönetimi projeleri açısından da önemli, çünkü bizler, iş dünyasının göremediği başka açılardan da riskleri görebiliyoruz. Kurumsal risk yönetimi projeleri iç denetim projeleri değildir veya bilgi teknolojileri projesi değildir. Bu aslında iş dünyasının yapması gereken, oradaki farkındalığı artırması gereken projelerdir. İç denetimin sadece bu projeleri yöneten ve koordinasyon sağlayan konumda olmasını daha sağlıklı görüyorum. Aksi takdirde bunun özellikle iç denetim tarafında üretilmesi orada kalmasına neden olabilir. Bu riski de atlamamak gerekir diye düşünüyorum. Hile Denetimi Altuğ Koraltan, FE, CIA, TAV Havalimanları Holding İç Denetim Direktörü “İnsanın olduğu yerde yolsuzluklar olabilir” Ben suiistimal konusunun bir alt faktörlerinden biri olan insan faktöründen bahsedeceğim. Ne kadar sistem kullanırsak kullanalım, işin içindeki insan faktörünü göz ardı etmemek gerekiyor. Bir profilden bahsetmek istiyorum. Bu, 26 yaşında genç, çok iyi bir eğitim almış, yıllık ücreti 26 bin pound olan okullarda okumuş, iyi giyinen, iyi konuşan, iyi kültürlü bu kişi aylık kirası 7 bin pound olan bir evde yaşıyor. Herkesin gıptayla baktığı bir hayat tarzı olan Adoboli, tek tuşla bankasını 2 milyar dolar zarara uğrattı. Bu yolsuzluk, bankayı sarstı ve CEO istifa etti, hisse senetlerinde değer kaybı yaşandı. Biz bu filmi defalarca gördük. Neden oluyor bunlar? Biz ders çıkarmayı umursamıyor muyuz? Denetçilere önem verilmiyor mu? Kanunlar mı yetersiz? Enron olayında kanunlar değişti. İşin içinde insan varsa değişkenlik vardır. İnsanın olduğu yerde yolsuzluklar olabilir. Yolsuzluk üçgeninde bir baskı olacak, bunun gerçekleşmesi sonucunda davranış motivasyonunu gerçekleştirmeye yönelik fırsat olacak. O baskıyla fırsat bir araya geldiğinde aksiyon ve arkasından rasyonalizasyon gelecek. Fırsatlar daha çok, işletmelerde oluşan bir takım kontrol eksiklikleri ve bundan yararlanan kişilerin yaptıklarıdır. Dilek Çilingir Köstem, Ernst&Young Güneydoğu Avrupa ve Türkiye Usulsüzlük İncelemesi Bölüm Lideri “Maliyetleri azaltma en büyük baskı unsuru olarak görülüyor” Bugün 2011 yılında yaptığımız anket sonuçları üzerinden geçeceğim. Biz Ernst&Young olarak bu anketi her yıl, bir yıl global, diğer yıl Avrupa olarak yapıyoruz ve Türkiye bu yapılan anketlerin her yıl bir parçası oluyor. 2011 yılının Mayıs ayında anketin sonuçlarını açıkladık. Bu anket 25 Avrupa ülkesinde, 2365 çalışanla yapıldı. Bu şirketler seçilirken çok uluslu olanları veya 500’den fazla personeli olanlar seçildi. Katılımcılar 25-65 yaş arasındalar. Türkiye’de yapılan bu anket için 105 kişiyle görüşüldü. Bu anket özel anket şirketleri tarafından gerçekleştirildi. Katılımcıların yüzde 48’i 500 çalışanı olan şirketlerde, yüzde 22’si 1500-5000 çalışanı olan şirketlerde çalışıyor. Aynı şekilde Türkiye’de ankete katılanların yüzde 9’u üst düzey yönetici, yüzde 28’i yönetici, kalanı da diğer pozisyonlarda görev alıyor. Bu dönemde maliyetleri azaltma en büyük baskı unsuru olarak görülüyor. Avrupalı her beş katılımcıdan biri, rüşveti çalışma hayatlarının gerekliliklerinden biri olarak görüyor. Ankete katılanların yarısı, şirketlerinin yolsuzluk karşıtı bir politikası olduğundan haberdar. Türkiye’deki çalışanlar, maliyetleri azaltmanın en büyük baskı olduğunu ve bunun da süreceğini düşünüyorlar. İdil Gürdil, CPA, CFE, SMMM, KPMG Şirket Ortağı, Risk Yönetimi Danışmanlığı Başkanı İÇ DENETiM / Kış 2012 “Öncelikle risk ölçülmeli” Risk yönetiminin finansal kısmından söz etmek istiyorum ama önce riskin tamamen ortadan kaldırılması gibi bir durum söz konusu olmuyor. Sanko olarak geçen yıl kurumsal risk yönetimi ve kurumsallaşma üzerine bir çalışma yaptık. Biz daha çok finansal riskleri değerlendirdiğimiz için, kur riski, likidite riski, faiz riski, alacak riski, emtia riski gibi başlıklarda biz politikalarımızı ve stratejilerimizi oluşturduk. Risk yönetimi konusu, finansçılar arasında en çok kur artışı olduğu dönemlerde, kur ne olacak diye birbirine sorar. Finansçılara da en çok kur ne olacak diye soru sorulmaya başlanır. Benim, ‘Kurun ne olmasını istiyorsunuz?’ soruma bir yanıt gelmez. Biz bunu öncesinde konuşmayı amaçladık. Risk yönetimini konuştuğunuzda öncelikle riskin ölçülmesi gerekiyor. Bu risk ölçüldükten sonra bu riskin ne kadarını almak gerekliliği ortaya çıkıyor. Yöneticilerin de bu tartışmanın içine girmesiyle hedeflere ulaşılması söz konusu. “Hukuk departmanlarında hiç suiistimal vakası bulunmuyor” Ben de sizinle KPMG’de yapılan bir suiistimalcinin raporu sonuçlarını paylaşacağım. 2007 yılında KPMG’nin Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgelerinde yaptığı fiili suiistimal incelemeleriyle oluşturduğu rapor bu. Bu rapor dünya çapında yapıldı ve bir suiistimalcinin profili 2011 raporu ortaya çıktı. Bu raporda Ocak 2008-Ocak 2010 tarihleri arasında 69 ülkede, KPMG suiistimal inceleme uzmanları tarafından incelenmiş 348 vaka değerlenmiş durumda. Özetlemek gerekirse, yüzde 87’si erkek, yüzde 41’i 36-45 yaş arasında, yüzde 90’ı kendi işverenine karşı suiistimal suçu işliyor. Yani tehlike şirket içinde, şirket dışından gelmiyor. Finans departmanında çalışıyorlar veya finansla bir bağlantıları var. Üst düzey yönetici pozisyonunda, şirketteki kıdem yılı 10 yılı aşmış, genelde şirket dışından gizli ittifak yapıyor. Yönetim Kurulu kademesinde suiistimal suçu işlenen vakaların toplamdaki payı 2007’de yüzde 11 iken, şu an yüzde 18. CEO’ların ve genel müdürlerin suçu işleme oranı şu an yüzde 26’ya yükselmiş durumda. Hukuk departmanlarında hiç suiistimal vakası bulunmuyor. İÇ DENETiM / Kış 2012 Mustafa Günbulut, Sanko Holding Finans Direktörü 76 Bilgi Teknolojileri Denetimi Stephan Schmid, EMEA, ACL Bölge Direktörü “En iyi iç denetim uygulaması yapan kurumlardan biriyiz” Çoğunlukla şirketlerde denetçiler, denetim konusuna çok iyi niyetlerle başlıyorlar ama önlerinde bazı engeller olabiliyor. Mesela IT departmanı, bütün data’ların erişimine izin vermiyor. O nedenle, denetim yönetiminin bir başka amacı da, sırları ortadan kaldırmak olmalı. Aynı zamanda, veri kalitesi ve bütünlüğünün denetim sırasında kontrol edilmesi çok önemli bir faktör çünkü denetim başarısını sağlamak için veri kalitesi çok önemli. Kendi kurumunuzda teknoloji çözümünden yararlanmaya çalışırken her şeyden önce doğru karar vermiş olmalısınız. Önceden teknolojiyi satın alıp, bunu sürecin bir parçası haline getirmeniz lazım. Sadece tek bir vaka için tek bir teknolojiyi kullanmak uygun olmayacaktır, teknolojiyi sürekli kullanıp, iş sürecinin bir parçası haline getirmelisiniz. Kullandığınız teknolojiyi farklı denetim alanlarında kullanırsanız daha fazla yarar elde edeceksiniz. Her şeyden önce denetim hedefleriniz konusundaki öngörünüz de artacaktır ve veri kalitesi konusu da önemli ölçüde iyileşecektir. Tumin Gültekin, CISA, CGEIT, CRISC, PwC Türkiye Şirket Ortağı “Dünyadaki ekonomik büyüme teknolojiyle ilgilidir” BT denetiminin içeriğini neler şekillendiriyor. Bence üç temel konu var: ekonomi BT’yi ne kadar kullanıyor? Şirkettekiler ne kadar kullanıyor? Dün, bugün, yarın BT tarafında değişen ne tür riskler var? Bunlara odaklanmak gerektiğini düşünüyorum. Düzenlemeler, bizden ve şirketlerden neler bekliyor? Oxford Economics diye bir kurum Cisco, SAP, Citibank’ın sponsorluğunda bir araştırma yapıyor ve dünyada teknoloji konusunda mega trendleri belirlemeye çalışıyor. 25 yıl ileriye, 30 yıl geriye dönük data toplanarak, mega trendlerin ne olabileceği konusunda bir incelemede bulunuyor. Aslında dünyadaki ekonomik büyüme teknolojiyle ilgilidir. Çok büyük buluşlar olduğunda, ekonomide ciddi değişimler, iş modellerinde ciddi değişimler yaşanır. Örnek, telefonun, otomobilin icadı gibi. Fakat internetin kullanılmasından sonra bu durum değişmiş, çünkü yeni buluşlar çok daha genel olarak etkiliyor. Örneğin, dünya ekonomisi, kıta Avrupası ve İngiltere ekseninde gelişmişken bütün ticaretin Amerika’ya kaymasının tek nedeni var. Amerika, sıvı yakıtı buluyor. Dolayısıyla, sıvı yakıtla gemilerini yürütüyor, yerden kazanıyor ve ticaret hacmini büyütüyor. Çok basit değişiklik ama, ekonomiyi temelden etkiliyor. Bugün 4,3 milyar kişi cep telefonu kullanıyor. 2015 yılında öngörü 5,8 milyar kişinin cep telefonunu kullanıyor olmasıdır. Her 100 kullanıcıdan 10’u yeni telefon aldığında ekonomi yüzde 8 büyüyor. Kalite Güvence Değerlemesi (QAR) ve İyi Uygulama Örnekleri Mustafa Kemal Tapkan, SMMM, Borusan Holding İç Denetim Müdürü İÇ DENETiM / Kış 2012 “Kalite güvence değerlemesi süreçleri ve uygulamaları nelerdir? Kalite Güvence Değerlemesi (QAR) ve İyi Uygulama Örnekleri başlığı altında düzenlenen bu oturumda birbirinden değerli konuşmacılarımız görüşlerini bizlerle paylaşacaklar. Konuklarımızdan Güldem Karaçalı aynı zamanda TİDE’nin kurucu üyelerinden biri olup, Alternatifbank Teftiş Kurulu Başkanı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Dr. Nazif Burca, Türk Telekom İç Denetim Başkanı olarak görev yapıyor ve kısa sürede risk odaklı yönetim sistemini kurumuna yerleştirmiş. Ahmet Bal Anadolu Endüstri Holding Denetim Koordinatörü olarak görev yapıyor. Konuklarımız bugün bizlere, kendi kurumlarındaki kalite güvence değerlemesi süreçleriyle ilgili ve daha sonra kendi kurumlarında geliştirdikleri iyi uygulamalardan bahsedecekler. YANSIMA Ahmet Bal, Anadolu Endüstri Holding Denetim Koordinatörü “En iyi iç denetim uygulaması yapan kurumlardan biriyiz” Bir işletmeye gittiğinizde, özellikle büyük yelpazesi olan holding denetim birimlerinde, üst yöneticilerin zaman zaman siz bu konuda uzman mısınız, sözünü ettiğini, bir bakıma denetimin etkinliğini sorgulayabilir halde tavırlar takındığını görmektesiniz. Denetim bakımından kalite güvence belgesi de, bu sorgulamaları en iyi şekilde cevaplayan, uluslararası anlamda bir denetim kalitesine sahip güvence veren bir kurum anlamında bu soruları elimine eden yapıyı oluşturmakta ve yapmış olduğunuz denetimin ve sunmuş olduğunuz önerilerin daha saygın bir şekilde hayata geçirilmesine katkıda bulunmaktadır. Bu iki katkıdan sonra Türkiye’de hem ISO kalite belgesine hem de dış kalite güvence sistemine sahip olan holding denetim koordinatörlüğü fonksiyonumuz var. En iyi iç denetim uygulaması yapan kurumlardan bir tanesiyiz. Güldem Karaçalı, CFE, SMMM, Alternatifbank Teftiş Kurulu Başkanı “Kendi bakış açımız dışarıdan farklı bir gözden değerlendirilmeli” Kalite Dış Değerlendirmesi almış Teftiş Kurulu Başkanı olarak öncelikle deneyimlerimi paylaşacağım. İç denetim faaliyetleri kalite dış değerlendirmesiyle ilgili olarak, neden kalite dış değerlendirmesini istedik. Bu çalışmalardan beklentilerimiz nelerdir, sonuçları neler oldu? En sonunda da, IIA’nin kalite dış denetim ekipleri tarafından genelde dış kalite denetimlerinde gözlenen genel problemler neler, onları kısaca açıklayacağım. İç denetim standartları içinde yer alan her iç denetim yöneticisinin kalite güvence geliştirme programı uygulaması gerekmekte. Bu programı uygularken, iç ve dış değerlemeler yapılmalıdır. 1312 no.lu standarda göre, her beş yılda bir dış değerlendirme alınması gerekmektedir. Teftiş kurulumuzun geçmişi uzun olmasına rağmen biz bu çalışmayı daha önce yaptıramamıştık. Kalite dış değerlendirmesi alma konusunda hem denetim komitesini, hem yönetim kurulunu ikna etmek gerekiyor. Neden ikna etmek gerekiyor? Öncelikle bağımsız bir analiz sağlamak durumundayız. Zaman zaman sürekli aynı işi yapmaktan, kendi bakış açımızı dışarıdan farklı bir gözden değerlendirilmesi gerekiyor. Mesleki standartlar ile bir karşılaştırma yapmamız ve yaptığımız işi daha iyi yapabilir miyiz, bunu araştırmamız gerekiyor. 2010 yılı ikinci yarısından sonra kalite dış değerlemesi alma konusunda karara varıldı. Kalite güvence değerlendirmesini yapacak uzman bir kuruluşun bağımsız bir gözle seçilmesi gündeme geldi. Bu seçimde, hem denetim komitesi ve hem de yönetim kuruluyla birlikte karar verildi. Dr. Nazif Burca Türk Telekom İç Denetim Başkanı “Dış kalite çalışmasını gerçekleştiren Türkiye’de sekizinci firmayız” Öncelikle kalite güvence çalışmalarımızdan bahsetmek istiyorum. Kalite güvence önemli ve işimizi kaliteli yapmamız lazım. Bu çerçevede iç ve dış değerlemeler var. Kıdemli bir denetçinin yürüttüğü çalışmaların, kıdemli bir denetçi, başkan yardımcıları, başkan tarafından gözden geçirilmesi, en önemli yürüttüğümüz iç değerlemedir. Daha sonra kalite ekibimiz periyodik olarak, ekiplerin tüm çalışmalarını gözden geçiriyor. Müşteri memnuniyeti anketlerimiz var, performans kriterlerimizi takip ediyoruz. Bir de yıllık öz değerlendirme yapmayı planlıyoruz. Bunun da standartlarını oluşturduk. Dış kalite çalışmasını gerçekleştiren Türkiye’de sekizinci firmayız. Bağımsız bir firmadan bu hizmeti aldık, bu çalışma yaklaşık altı ay sürdü. Yapılan çalışmalardan sonra tespitler paylaşılıyor ve belli bir süre sonra gelerek, raporlarını yazıyorlar. Genel olarak standartlara uyulduğu, kısmen uyulduğu ve uyulmadığı şeklinde üç rapor hazırlanıyor. Bizim de genel olarak standartlara uyduğumuz konusunda bir rapor aldık. Uluslararası standartlar gereğince artık raporlarımızda rahatlıkla, “uluslararası standartlara uygun denetim yapıyoruz” diyoruz. İÇ DENETiM / Kış 2012 YANSIMA 77 78 79 YANSIMA YANSIMA Kriz Teğet Geçer mi? Ege Cansen, Gazeteci, Ekonomi Yazarı “Her kriz bir düzeltmedir” Bu konferansta, krizin doğuşuyla ilgili benim kafamda oluşan nedenselliği anlatacağım. Burada iktisadi düşüncenin temel kavramlarına yer veriyorum. Her kriz bir düzeltmedir. Demek ki bir bozulma var ki kriz çıkıyor. Krizin kendisi düzeltme tepkisidir. Milli gelir artışından kopuk, milli servet artışı olamaz. Mal fiyatları, mülk fiyatları paralel hareket etmelidir. Enflasyon denilen bir tabir var. Enflasyon yıldan yıla tüketici fiyatlarındaki artış. Bunun çıkışında ücret zamlarına esas olsun diye bunlar hazırlanmıştır. Maaşla çalışanların maaşlarını ayarlamak için bu endeks hazırlanmıştır. Bu fiyat artışları mal ve hizmet artışları, bir de mülk var. Buna menkul ve gayrimenkul varlıklar da diyoruz. Bir de bunların fiyat artışları var. Ekonomide gözlemlediğimiz en büyük hastalık belirtisi, varlık fiyatları artışıyla bu mal ve hizmetlerin artışı paralel gitmiyor. Esas krizi ortaya çıkaran sebep budur. Bunun bir türevi sebep de, küresel toplamı sıfır olsa da ‘cari işlem açıklarıdır.’ Ekonominin içinde açılan cari açıkları kapamak için bir hareket oluşuyor. Bir ekonomi vardır, iki ekonomi yoktur, o da reel ekonomidir. Finansal ekonomi, reel ekonominin ayna görüntüsüdür. Temel sebep olarak ortaya koyduğum mülk fiyatları, mal ve hizmet fiyatlarından ayrı gidemez, esas sebep budur. BankalardaYönetim Beyanı Uygulaması ve İç Denetimin Rolü Ahmet Türkay Varlı, BDDK Bilgi Yönetimi Daire Başkanı “375. madde yönetim kurulunun yetkileriyle ilgili” Yönetim beyanı konusu bizim düzenlemelerimizle gündeme gelmedi. 2011 yılının Ocak ayında 6102 sayılı yasa olarak yürürlüğe girdi. 375. maddesi, yönetim kurulunun vazgeçilmez yetkileriyle alakalı maddeyi inceliyor. Yönetim Beyanında yer alan bazı hususlar şu şekilde: Şirket üst düzey yönetim ve bununla ilgili talimatların verilmesi, şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi, muhasebe, finans denetimi ve şirketin denetiminin gerektirdiği ölçüde finansal planlama için gerekli düzenin kurulması, yönetimle ilgili kişilerin özellikle kanunlara, esas sözleşmelere, yönetim kurullarının talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimidir. Bunlar yönetim kurulunun asla bir başkasına devredemeyeceği yetkiler olarak tanımlanıyor. Özellikle 550. maddesinde, muhasebe standartlarıyla ilişkilendirilerek, yönetim kurulunun bu sistem kurma zorunluluğunu yerine getirirken özellikle muhasebe ve mali tabloların sunumu konusunda bu ilkeye paralel sistem kurma zorunluluğu işleniyor. Ali Aras, T.C. Ziraat Bankası Teftiş Kurulu Başkanı “Yönetim Beyanı uygulamaları bütün bir yıla yayılan bir uygulamadır” Yönetmelik çıktıktan sonra uygulamaya yönelik çerçeveyi genelgeyle gördük. Burada yönetim kurulunun iç kontrole getirdiği uyumu hakkında bağımsız denetçiye beyan verme zorunluluğu getirildi. Biz bu beyan kapsamında ne yaptık? Bu sadece yıl sonunda hazırlanacak beyan değildir, öncelikle bunu vurgulamak istiyorum. Bu, bütün bir yıla sirayet edecek ve yapılacak bir çalışmadır. Buna göre biz bir ekip kurduk. Dokuz IT mühendisi arkadaşımız var. Biz IT mühendisi arkadaşlarımız, 2009 yılının sonlarında Almanya’ya eğitime gönderdik. Eğitim sonucunda, süreç denetimi öncesi uygulama denetimi diye BDDK’nın yönetmeliğinde bir ifade vardı. Biz uygulama bazlı süreç denetimi ismini verdiğimiz bir çalışma oluşturduk. Daha sonra gördük ki, bu çalışma BDDK’nın yönetmeliğiyle örtüşür durumdaydı. Oluşturduğumuz çalışma grubu dört kişiden oluşuyor. Bu arkadaşlarımız denetim metodolojisini oluşturdular. Bu denetim metodolojisinin denetim komitesinden onay alması, daha sonra risk kontrol matrikslerinin ilgili departmanlarımızla birlikte oluşturarak, üst yönetime sunuldu. Ersin Demir, Finansbank Teftiş Kurulu Başkanı “Yönetim beyanı sürecini, SOX tecrübemizle yaşamış olduk” Biz bu süreçlere yabancı değiliz. 2006 yılında bankamızın satışının gerçekleşmesinin ardından, 2007 yılında SOX kapsamında bu çalışmalarla kendimizi karşı karşıya bulduk. Oradaki tecrübemiz bize gösterdi ki, şimdi çıkan Yönetim Beyanı ile neredeyse aynı. En önemli farklılık şu, SOX kapsamında da bir beyan var, bu beyanı CFO ve CEO imzalıyor. Yönetim Beyanı ile bu iki imza seviye olarak yükseltiliyor, hem de sorumluluk olarak genişletiliyor. Bu süreci biz SOX tecrübemizle yaşamış olduk. Yönetim Kurulu’nun imzaları atacak olması en büyük farktır. Neden bankaların yönetim kurulları bu imzayı atıyor? Burada Finansbank olarak tecrübe ettiğimiz en önemli konu, kurumsallaşmaya doğru atılan en önemli adımdır. Bu sürecin başarılı olmasındaki en temel faktör, yönetimin bu süreci benimsemesidir. Kurumsal bakış açısıyla bu süreç benimsenmediği sürece, baştan sona çeşitli aşamalarda sıkıntı yaşanması kaçınılmazdır. Bu kurumsal amacı üst yönetime, denetim komitesine ve yönetim kuruluna çok iyi anlatmak ve bunun bir prosedür olmadığını, bürokrasinin bir parçası olmadığını ve kurumsallaşma adına çok önemli bir adım olduğunu benimsetmek gerekiyor. Yeni Türk Ticaret Kanunu ile Kurumsallaşma, Denetim ve Risk Yönetimi Ali Çiçekli, CPA, SMMM, Deloitte Türkiye Türk Ticaret Kanunu Lideri ve İş Geliştirme Ortağı İÇ DENETiM / Kış 2012 “Yönetim Beyanı’na içerik doldurma da diyebiliriz” Bankalar 2008 ve 2009 yıllarındaki global krizin ardından, ülke ekonomisinin gelişimiyle birlikte büyüme ve kârlılığa odaklanmışken, BDDK 30 Temmuz 2010 tarihinde Yönetim Beyanı adlı bir genelge çıkardı. Bu genelgeyle bankaları, bağımsız denetim firmaları ve danışmanlık firmalarını haliyle heyecanlandırdı. Bu genelgeyle banka yönetim kurullarının imzalayacağı ve iç kontrollerinin yetkinliği, yeterliliği ve uyumluluğuna ilişkin bağımsız denetim kuruluşlarına vereceği bir beyandan bahsediyor. BDDK 2006 yılından itibaren banka yönetim kurullarına etkin iç sistemlerin kurulması için zaten sorumlulukları vermişti. Bu öngördüğü yapıyı detaylı tarif etmişti. Bu beyanla, kurulması öngörülen sistemlerin olgunluk düzeylerine ilişkin bir ilave beyanı ve bir farkındalık düzeyinin korunmasını istiyor. Genelgenin yayınlanmasıyla birlikte bankalar bir anda süreçlerini, iç kontrollerini yeniden değerlendirir duruma geldiler. İlki 2012 yılının Ocak ayı sonunda verilecek olan bu beyana hazırlık içindeyken, BDDK ile bankaları bir araya getirmesi açısından bu kongreyi bir fırsat olarak görüyorum. “Yeni TTK bizleri heyecanlandırıyor” Uzel Makine önemli bir traktör firması ve bünyesinde 3500 mavi yakalı, 500 beyaz yakalı çalışan bulunuyor. Ortaklarına kâr dağıtan ve binlerce aile bakan bir firmaydı. Bu firma, aile içi bir takım çekişmeler nedeniyle, bütün finansal gücünü kaybederek şu anda ekonomide ticaret hayatından çekilmek durumunda kaldı. Bu şirketler kurumsal yönetim ilkelerini benimsemedikleri için bugünlere geliyorlar. Aile şirketlerinin sürdürülebilirliğiyle ilgili olarak bir anket gördüm. Amerika’dan örnek vermek istiyorum. Birinci jenerasyondan ikinci jenerasyona geçen aile şirketlerinin oranı yüzde 40. İkinci jenerasyondan üçüncü jenerasyona geçen aile şirketlerinin oranı yüzde 12. Üçüncü jenerasyondan dördüncü jenerasyona geçen aile şirketlerin oranı yüzde 3. Dow Jones’da işlem gören hisse senetleriyle şirketler karşılaştırılıyor. 1900 yılından 2000 yılına sadece bir şirketin ayakta kalabildiği, bu şirketin de General Electric olduğu görülüyor. Dolayısıyla da, yurt dışında da sürdürülebilirlik problemi var. Bizim, danışmanlar olarak desteklediğimiz kurumsal yönetim ilkelerinin, tüm unsurlarıyla yeni TTK’da karşımıza çıkması bizleri heyecanlandırıyor. İÇ DENETiM / Kış 2012 Hilali Yıldırım, Bank Asya Teftiş Kurulu Başkanı 80 81 YANSIMA İmdat Ersoy, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Erdal Batmaz, Şekerbank Yönetim Kurulu Üyesi “Yeni TTK ile devrim niteliğinde değişimler yaşanıyor” “Taraftar, kulüp için artık müşteri olmuştur” Yeni TTK çok önemli yenilik ve değişiklikler getiriyor. Bu yenilik ve değişikliklerden, konumuz olan iki tanesini ele alacağım. Bunlardan biri kurumsal yönetim, diğeri denetim konusunda getirilen yenilikler. Bugüne kadar halka açık anonim şirketler için uygulama alanı bulan kurumsal yönetim ve kurumsal yönetim ilkeleri artık yeni TTK ile birlikte tüm sermaye şirketlerinde geçerli kılacak birçok yenilik getirecek. Adillik, şeffaflık, hesap verilebilirlik, sorumluluk gibi kurumsal yönetimle ilgili dört temel ilke yeni yasada somut birçok hükümle karşılık bulmuş. Öte yandan yeni TTK, yönetim kurulu üyeleriyle akrabalık dışında hiçbir ilişkisi olmayan ve kendilerinde hiçbir özellik, nitelik aramayan klasik denetim anlayışını kaldırıyor, sermaye şirketleri de bağımsız denetime tabi kılınıyor. Devrim niteliğindeki bu değişimle birlikte, bağımsız denetim olgusu daha geniş tabanda uygulama alanı bulacak. İç denetim, risklerin erken teşhisi ve yönetimi gibi uygulamalar çok daha geniş bir alanda uygulanmaya başlayacaktır. 1990’lı yıllardan sonra futbol, taraftar ve kulüp ilişkisi çok farklı bir noktaya taşındı. Olayın nirengi noktası olan taraftar, müşteri olmuştur. Bu müşterinin herhangi bir kulübün taraftarı olmasının bir önemi yoktur. Bugünün dünyasında, endüstriyel yapılanmaların tamamında -başta futbol olmak üzere- bu alanda yaratılan, üretilen hizmet pazarlanıyor. Bu yapılanmada futbolun ve sporun kendi iç dinamiklerinde var olmayan, ama ona dışardan dayatılmaya çalışılan, şimdi de bizim tartıştığımız kurumsal yapı ve denetimi zorunlu kılmaktadır ve bu maalesef becerilememektedir. Klasik dernek modeline göre örgütlenmiş kulüp kavramımız var. Türk sporu 1933 yılından bu yana daha demokratik bir yapılanmaya sahip olmasına rağmen, 1933’teki Beden Terbiyesi Müdürlüğü’nün kurulmasıyla birlikte, bundan önceki ‘İdman Cemiyetleri İttifakı’ dediğimiz çok daha sivil, çok daha demokrat, çok daha bağımsız organizasyon yapısını bırakıp, tamamen bugünkü kurumsal yapısı siyasetin ya da kamunun direkt etkisi olan dernek yapılanmasıyla devam etmektedir. Şirketleşme dediğimiz, İngiliz modeliyle ortaya çıkmıştır. Futbolda Kurumsal Yönetim ve Denetim Bülent Yıldırım, FIFA ve TFF Süper Lig Hakemi, T.C. Ekonomi Bakanlığı İç Denetim Başkanı Dr. Cüneyt Sezgin, Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi “Bizim futbol kamuoyumuz sadece sahaya yönelmiş durumda” “Futbolda kurumsal yönetim ve denetim önem kazanmıştır” Oturuma geçmeden önce, Sinan Tanakol için şükranlarımı sunmak istiyorum. İlk göreve başladığımda Interbank’ta üstatlarımdan biri oldu. Mekânı cennet olsun diyor ve oturumu başlatıyorum. Bu oturumda bir akış hazırladık. İlk Dorukhan Acar ile başlayacağız. Dorukhan Acar, Kurumsal Yönetim nedir ve bundan ne anlaşılmalıdır, dünyadaki uygulamalar ve Türkiye’deki örnekleriyle ilgili bir sunum yapacak. Sonra Erdal Batmaz, taraftar ve kulüp ilişkisine değinecek. Meslektaşımız aynı zamanda FIFA ve TFF Süper Lig Hakemi Bülent Yıldırım kulüpler ve kurumsallaşma üzerine düşüncelerini paylaşacak. Gazeteci ve Spor Yazarı Atilla Gökçe spor yazarlığı ve futbol organizasyonları üzerine bir konuşma gerçekleştirecek. Son olarak Bülent Tarhan kulüp lisans sistemi ve ülkemizdeki uygulanışı hakkında bilgi verecek. Özellikle halka açılan şirketler anlamında baktığımızda, futbolda kurumsallaşma anlamında bazı yasal mevzuat dayatmaları oldu. Bütün bunlara rağmen, dernek yapısından halka açık şirkete sahip olan kulüplerimizin de kurumsallaştığını söyleyemeyeceğiz. Bu neden istenilen boyutta gitmiyor? Çünkü kimse denetlenmek istemiyor. Çok sık yaşanan yönetim değişikliği söz konusu. Bizim futbol kamuoyumuz sadece sahaya yönelmiş durumda. Sadece sportif rekabeti önemsiyor ve kulübün geleceğine ilişkin, prensip ve değerlerine ilişkin kimsenin bir sorgulaması yok. Ciddi anlamda bir farkındalık eksikliği var. Kulüp yapısına baktığımızda, kulübün bir ya da birkaç kişi tarafından yürütüldüğü ortaya çıkıyor. Sorumluluk açısından, başta düzenleyici kurum olan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)’na çok ciddi görev düşüyor. Kulüp yöneticilerinin de günümüz futbolunun gerçekleriyle yüzleşme zamanı geldi, geçiyor bile. Derinlemesine baktığımızda da kulüplerde ciddi anlamda bir kriz var. Dorukhan Acar, TKYD Yönetim Kurulu Üyesi Atilla Gökçe, Gazeteci, Spor Yazarı “Türkiye spor ekonomisi 750 milyon Euro’ya ulaştı” “Dünya futbolu için harcanan paranın miktarı 300 milyar Dolar” Kurumsal Yönetim Derneği, Enron skandalı sonrası 2001 yılında, ilk başta TÜSİAD’ın girişimiyle başlayıp, daha sonra dernekleşen bir yapı. Dört ana ilke var: Adillik, şeffaflık, hesap verilebilirlik, sorumluluk. Bu dört ana ilkeyi, halka açık şirketler, SPK ve daha sonra ekonomik alanlarda inceliyorduk. Ardından, 2005 senesinde spor ekonomisinin boyutları öyle bir noktaya geldi ki, o noktada 300 milyon Euro’luk bir pazardan bahsetmeye başladık. Bugün Türkiye sadece 750 milyon Euro seviyesine geldi. Bu, futbolun yarattığı gelir ve buna spor programları, medya, kumar vs. gibi yan sektörler bunun içerisine dahil değil. Avrupa’ya baktığımızda 2011 yılında 17,5 milyar Euro oldu. Çok ciddi bir Pazar. Kıta Avrupa’sında büyümeler yüzde 0, 1 seviyelerinde olurken, hâlâ futbol yüzde 5 büyümeye devam ediyor. Sadece ekonomik alanı bile bir şirket, bir kurum ve böyle bakmak gerekiyor. TKYD olarak bir rehber hazırlayarak ön çalışma başlatmak istedik. Rehberin çıkışı bu ekonominin boyutudur. Spor yöneticileri üç alan yönetiyorlar. Sosyal alan, sportif alan, ekonomik alan. Bu ekonomik alan çok büyüdü ve milyar dolarları aşan borç yükleri de oluştu. Transfer harcamasında dünya üçüncüsüyüz. İlk transferden bugüne futbol, küresel kültürle beraber, küresel ekonomilerle birlikte son 20 yılda inanılmaz boyutlara ulaştı. Futbol, derinlik, zenginlik, içerik, renk kazandı. Dünya ticaretinde dolaşan serbest para miktarının 3 trilyon dolar olduğu yıllardır söylenir. Belki bu rakam son yıllarda değişmiş olabilir. Dünya futbolu için harcanan paranın miktarı 300 milyar Dolar. 3 trilyonluk global ticaretin yüzde 10’u kadar bir miktarı hayatımızda futbol için harcıyoruz. Bizim ülkemizin futbol ekonomisindeki yerinin, yaklaşık 750 milyon Euro olduğu görülüyor. Biz dünya futbol büyüklüğünün henüz yüzde 1’indeyiz. Bu anlamda bakarsak, 200’den fazla FIFA üyesi ülke içinde 27. sırada olmamız, ekonomimize göre çok büyük başarı olarak görülebilir. Öte yandan futbol, o masum ve güzel oyun, herkesin oynadığı, sanayi devriminin, işçi sınıfının oynadığı, sosyalleştiği bu güzel oyun, hayran olduğumuz goller, çalımlar, giderek o kadar çok endüstriyel kılıflara sarıldı ki, zaman zaman masumiyetini kaybeder hâle geldi. İçine, bu büyük ekonomi içine bahis girdi ondan büyüdü. Organizasyonların çapı büyüdü ve o organizasyonlarda, attığınız bir penaltının değeri çok daha büyük olabiliyor. Futbolun cazibesi büyüdükçe oradan pay almak isteyenler, kepçelerini uzatıyorlar. Medya kepçeyi uzatıyor, yayın hakları için. O yayın haklarını elde edebilmek için rakiplerini kirleten eylem ve söylemlerin içinde oluyor. Bahisçiler oradan gruplaşarak pay almaya çalışıyor ve masumla, suçlu bir arada buluşuyor. Çünkü, futbolun çok zengin bir pastası var. İÇ DENETiM / Kış 2012 İÇ DENETiM / Kış 2012 YANSIMA 82 83 YANSIMA YANSIMA “Kulüp lisans sistemi futbolun kalitesini artırıyor” Genelde Türk spor kulüplerinde kurumsallaşmanın önemli araçlardan birinin kulüp lisans sistemi olduğunu söyleyebilirim. Kulüp lisans sisteminin ana aktörü olan kulüp lisans kurulu ve kulüp lisans müdürlüğü aynı zamanda birer denetim müessesesidir. Dolayısıyla kulüp lisans sistemini hem kurumsallaşma hem de denetim anlamında nitelendirmek mümkün. Kulüp lisans sistemi, futbolun kalitesini artırmak, daha sağlam temellere dayandırmak, geliştirmek amacıyla başlatılan ve UEFA bünyesindeki 53 ülke federasyonunda uygulanan bir standardizasyon projesidir. Kulüp lisans sistemi sadece UEFA ve FIFA tarafından değil aynı zamanda diğer uluslararası kuruluşlar tarafından da özenle ve önemle üstünde durulan bir sistem. Kulüp lisans sistemine Türkiye özelinde bakarsak, Süper Toto Süper Lig, Bank Asya Birinci Lig ve Spor Toto İkinci Lig profesyonel spor kulüplerinde uygulanıyor. “Birlikte çalışırsak, potansiyelimizin hiçbir sınırı olamaz” İÇ DENETiM / Kış 2012 Richard F. Chambers Bir yılın daha sonuna geldiğimize ve 2012 yılına girmek üzere olduğumuza inanmak gerçekten güç! Yılın bu zamanını, yaptıklarımız ve yapacaklarımız hakkında düşünmek ve muhasebesini yapmak için daima önemli bir zaman dilimi olarak görüyorum. Öncelikle, artık sonuna yaklaşmakta olan yılın muhasebesini yapmak için faydalıdır. Fakat daha da önemlisi, yeni yılın bize getireceği olasılıklar ve imkânların muhasebesini yapmak için de iyi bir zamandır. 2011 ve 2012 yıllarının IIA için ne demek olduğu ve ne anlama geleceği hakkında ve dünya çapında mesleğimize hizmet eden herkesin paylaşacağı bu önemli ilişki hakkında görüşlerimi açıklamamı hoşgörüyle karşılayacağınızı ümit ediyorum. 2011, pek çok açıdan, IIA Global için ve dünyanın her yerindeki Enstitülerimizin çoğu için yeni inisiyatiflerin alındığı ve yeni zirvelere çıkılan bir yıl oldu. Yıla sayısız yeni fikirlerle girdik, fakat hepimizin kritik önemi haiz kabul ettiği inisiyatifleri hayata geçirme kabiliyetimizi kısıtlama tehdidi yaratan kaynak kısıtlamaları ve sınırlamalarımız da vardı. Pek çoğumuzun olağanüstü ve istisnai çalışkanlığı ve bir dizi şanslı olay sayesinde, şimdi dünya çapında rekor finansal performans göstereceğimiz ve rekor üye bal toplanma merkezi işlevini görecek olan yeni bir Global IIA Web Sitesi (www.globaliia. org) kurduk ve hizmete açtık. • Sadece 8 kısa hafta içerisinde, kullanım süresi açısından bizim en iyimser tahminlerimizi ve projeksiyonlarımızı bile daha şimdiden aşmış bulunan www.auditchannel.tv yayınını başlattık. • IIA Araştırma Vakfı, global iç denetim mesleği hakkında bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı inceleme kitabı olan CBOK 2010’u yayımladı. • Revize edilmiş ve gözden geçirilmiş Uluslararası İç Denetim Standartları Mesleki Uygulama Çerçevesi’ni (IPPF) çıkarttık ve IPPF Gözetim Konseyi’nin bizim kılavuz belirleme prosedürlerimizi gözlemlemesini ve görüşlerini tüm dünyayla paylaşmasını temin ettik. • Global gönüllü liderliğimiz, hem mesleğimizin hem de bu organizasyonun gelecek yolu için bir deniz feneri olacağı düşünülen yeni bir stratejik plan belirledi ve açıkladı. • Dünyanın her yerinde, fikri mülkiyet konusu eserlerimizi ve ticari markalarımızı tescil ettirmek için büyük yatırımlar yaptık ve olağanüstü bir ilerleme sağladık. • (Normalde bu yatırımı yapma imkânı bulunmayan) Enstitülerin, dünyanın her yerinde İç Denetim Yöneticileri için prestijli hizmetler sunmalarına olanak sağlayacak olan Global İç Denetim Yöneticileri Merkezine kılavuzluk ettik. sayısına ulaşacağımız bir yıla bakmaktayız. Ancak sadece bir istatistiksel veri olarak değil, çok daha önemlisi, sizin yardımlarınız sayesinde uygulama imkânı bulduğumuz bir dizi yeni inisiyatif ve proje de söz konusu oldu. Bunların en çok kayda değerleri arasında şunlar sayılabilir: • Ortağımız IIA Malezya ile birlikte, Kuzey Amerika dışında şu ana kadar sağlanan en yüksek katılım düzeyine ulaşan 2011 Uluslararası Konferansı’nda yaklaşık 2 bin katılımcıyı ağırladık. • 10 yılı aşkın bir süredir ilk yeni sertifikasyon programımız olan Risk Yönetimi Güvence Görevlerinde Sertifikasyon (CRMA) programını başlattık. 2011 yılında sağlanan ilerleme ne kadar heyecan verici olursa olsun, bir global meslek örgütü olarak sahip bulunduğumuz potansiyeli daha yeni kullanmaya başladığımıza inanıyorum. Hepinizle birlikte çalıştığımızda, 2012 yılının bize daha da kayda değer ve önemli başarılar getireceğinden eminim. Örneğin, gelecek yıl: • Dünyanın her yerinden iç denetçilerin veri ve bilgi toplamak ve bilgi alışverişi yapmak için glo- • Global Operasyonların 2011 finansal sonuçları temelinde, üyelerimizin isteği bu yönde olursa, ayrı bir global enstitünün kurulmasına yönelik adımlar atabileceğimize; • CRMA’yı dünya çapında “Anlaşmamız” (Taahhüdümüz) olarak sunabileceğimize ve Enstitülerin de CRMA’yı Ocak ayından itibaren üyelerine sunabileceklerine; • Latin Amerika’da, İspanya’da ve dünyanın diğer İspanyolca konuşan ülkelerinde bulunan üyelerimiz için, Internal Auditor Dergimizi İspanyolca olarak da yayımlayabileceğimize; • Dünyanın her yerinde Enstitü CEO’larıyla ve gönüllü liderlerle iletişim, işbirliği ve ilişkilerimizi geliştirebileceğimize; • Enstitülerimizin kendi üyelerine daha iyi hizmet sunmak için istifade edebilecekleri yeni programlar ve hizmetler tespit edebileceğimize ve başlatabileceğimize; • Ortağımız The IIA Boston Chapter ile birlikte, Temmuz ayında düzenlenecek olan 2012 Uluslararası Konferansı’nda, dünyanın her yerinden 2 bin 300’den fazla iç denetim profesyonelini ağırlayabileceğimize; • Yeni Delhi, Hindistan’da 2012 Global Konseyi toplantısına ev sahipliği yapacağımıza ve dünyanın her yerinden 60’dan fazla Enstitü’den gelen delegeleri ağırlayabileceğimize ve • Dünyanın her yerindeki mevcut ve gelecek paydaşlar nezdinde iç denetimin değeri ve önemi hakkındaki bilinç düzeyini artıracak olan yeni bir Global Savunmanlık stratejisini uygulamaya sokabileceğimize, inanıyorum. Yukarıdaki önermelerden de anlayacağınız gibi, bulunduğumuz yer ve gittiğimiz yer hakkında çok hevesli ve heyecanlıyım. Dünyanın her yerinde organizasyonumuzu oluşturan personel ve gönüllüler hakkında da aynı düzeyde hevesli ve heyecanlıyım. Birlikte çalışırsak, potansiyelimizin hiçbir sınırı olamaz! Son olarak, 2011 yılının sonuna yaklaştığı bu günlerde, bu fırsattan istifade ederek, hepinize mutlu bir yeni yıl dilemek istiyorum. Richard F. Chambers, CIA, CGAP, CCSA,CRMA IIA Başkanı ve CEO İÇ DENETiM / Kış 2012 Bülent Tarhan, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Kulüp Lisans Kurulu Başkan Vekili 84 85 PARMAK İZİ PARMAK İZİ Işıl Kırdı Kalite güvence ve geliştirme programlarının öneminin hem dünyada, hem de ülkemizde giderek artmaya başladığını hepimiz meslek mensupları olarak fark etmişizdir. Kamuda İç Denetim Koordinasyon Kurulu’nun 29 Eylül 2011 tarihli ve 19 sayılı kararıyla1 düzenlediği İç Denetim Kalite Güvence ve Geliştirme Programı, hem İç denetim birimleri bünyesinde yapılacak iç değerlendirmeleri, hem de T.C Maliye Bakanlığı İç Denetim Koordinasyon Kurulu (İDKK) tarafından en az beş yılda bir yapılacak veya yaptırılacak dış değerlendirmeleri kapsıyor. İÇ DENETiM / Kış 2012 Reel sektörde, Türk Ticaret Kanunu’nun uygulama tarihinin yakınlaşması ve kurumsal yönetim ilkelerinin kurumlar tarafından daha fazla benimsenmesi ile, finans sektöründe ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) sektöre ilişkin düzenlemeleri ile uyumlu şekilde iç denetim fonksiyonlarının kurum için önemi ve kattığı değerin artması ile, iç denetim uygulamalarının kalite güvencesinin giderek önem kazanıyor olduğunu gözlemliyoruz. Kalite güvence değerlendirmesi ile ilgili İç Denetim Yöneticileri ile yaptığımız sohbetlerde öne çıkan sorular, aşağıdaki konu başlıkları altında toplanabiliyor. Öncelikli olarak kalite güvencenin kapsamına baktığımızda kalite güvence değerlendirmesinin üç temel alanı kapsayacak şekilde gerçekleştirildiğini görüyoruz: 1) Uluslararası İç Denetim Standartları’na uyumun belirlenmesi 2) Üst yönetim ve diğer iç denetim paydaşlarının beklentilerine uyumun değerlendirilmesi 3) İyi uygulamalara göre kıyaslamanın yapılması Kalite güvence değerlendirme raporundaki görüşü esas belirleyen iç denetim uygulamalarının Uluslararası İç Denetim Standartları’na göre uyumu olmakla birlikte, bu alanlardan son ikisi, iç denetimin kuruma kattığı değerin anlaşılması ve iç denetim biriminin özellikle kendi sektöründeki güncel iyi uygulamalara ve global trendlere göre faaliyet gösterdiğinin teyit edilmesi açısından çalışmada büyük önem taşıyor ve aslında iç denetim faaliyetinin gelişimi konusunda Standartlar ile ortak paydada toplanıyor. Kalite Güvence Değerlendirmesini Kurumlar Neden Yaptırıyor? Öncelikli olarak, Uluslararası İç Denetim Standartları’nın 1321 no.’lu standardına göre, yalnızca kalite güvence değerlendirmesi sonuçlarını destekleyen iç denetim birimleri, raporlarında, “Uluslararası İç Denetim Mesleki Uygulama Standartları’na uygundur” ibaresini kullanabilir. Dolayısıyla, 1321 no.’lu standarda uyulması için, 1312 no.’lu standarda göre kalite güvence değerlendirmesinin yapılması gerektiğinden, birbiriyle iç içe geçmiş olan bir ilişki olduğunu görüyoruz. Denetim faaliyetinin Standartlara uygun yürütüldüğünün teyit edilmesi, kalite güvence değerlendirmesinin öncelikli hedefi olmakla birlikte, buna ek olarak, günümüzde kurum içerisinde üst yönetime ve kurum dışındaki iç denetim paydaşlarına (bağlı ortaklar, yatırımcılar, vb.) iç denetimin kuruma kattığı değeri ve kalitesini göstermek amacıyla da, İç Denetim Yöneticileri kalite güvence değerlendirmesi yapılmasını talep edebiliyor. Ayrıca, TİDE’nin 2011 yılında verdiği İç Denetim Farkındalık Ödülleri’nin bir kategorisinin “İç Denetim Kalite Güvence” ol- T.C. İç Denetim Koordinasyon Kurulu - İç Denetim Kalite Güvence ve Geliştirme Programı” (http://www.idkk.gov.tr/Sayfalar/Mevzuat/Ucuncul%20Duzey%20Mevzuat/KaliteGuvence/KGGP.aspx) 1 Kalite Güvence Değerlendirmesi Çalışması Ne Şekilde Yürütülüyor? Kalite güvence değerlendirmesi (Uluslararası İç Denetim Standartları Madde 1312-Dış Değerlendirmeler) iki şekilde gerçekleştiriliyor: Bunların ilki, kurum dışından bağımsız ve mesleki iç denetim uygulamaları ve dış değerlendirme alanında yetkin bir ekibin gelerek, kalite güvence değerlendirmesini bilfiil kendisinin gerçekleştirmesi, ikincisi ise, yine kurum dışından bağımsız ve yetkin bir ekibin gelerek, kurum iç denetim birimi tarafından tamamlanmış olan iç değerlendirmenin teyit edilmesi. Her iki yöntemde de, kurum dışından gelen ekip kendi nihai rapor görüşünü oluşturmak için bir takım detay çalışmalar gerçekleştiriyor. Bunlar, ilk alternatif olan dışarıdan gelen ekibin bilfiil gerçekleştirdiği çalışmalarda, iç denetim birimine ait iç denetim rehberi, prosedür, vb. dokümantasyonun incelenmesi, örnek denetim dosyalarının seçilerek çalışma kâğıtlarının gözden geçirilmesi; üst yönetim ve iç denetim birimi ile yapılan çeşitli görüşmeler ve anketler ve bunlara ek olarak, iç denetim biriminin iyi uygulamalara göre durumunun belirlenmesi için GAIN (Global Audit Information Network) ® veya GBP (Global Best Practices) gibi kıyaslama araçlarının kullanılmasını kapsıyor. İkinci alternatif olan, iç denetim birimi tarafından yapılan öz değerlendirmenin teyidi çalışmasında ise, hazırlanan öz değerlendirme raporunun incelenmesinin yanı sıra, ilk alternatifte olduğu gibi ancak daha kısıtlı olarak dokümantasyon incelemesi ve görüşmeler gerçekleştiriliyor. İki alternatiften hangisinin daha çok tercih edildiğine baktığımızda, gerek dünyada, gerekse ülkemizde ilk alternatif olan kalite güvence değerlendirmesi çalışmasının tümünün bağımsız bir ekip tarafından gerçekleştirilmesinin daha önde olduğunu görüyoruz. Genel uygulama, 1312 no.’lu Uluslararası İç Denetim Standartları’na göre her beş yılda bir yapılması gereken dış değerlendirmeyi yaptıran kurumların, ilk bir- kaç dış değerlendirmesinin tamamını bağımsız bir ekibe yaptırması, ilk dış değerlendirmenin yapılmasından sonra takip eden 10’uncu yıldan itibaren ise, tamamen dış ekibin değerlendirmeyi yapmaya devam edebileceği gibi, iç denetim biriminin olgunluk seviyesine, kurumun yapısına ve yönetimin beklentisine göre, periyodik olarak kendi bünyesinde yaptığı iç değerlendirmelerin teyidi olarak dış değerlendirme hizmetlerini de tercih etmeye başlayabiliyorlar. Her iki dış değerlendirme çeşidi sonucunda, çalışmayı gerçekleştiren bağımsız ve yetkin ekip, iyileştirme önerilerini ve Uluslararası İç Denetim Standartları’na göre “Genellikle uyumlu”, “Kısmen uyumlu” veya “Uyumsuz” olarak bildirdiği nihai görüşünü içeren kalite güvence değerlendirme raporunu kurum ile paylaşıyor. Tabii ki kalite güvence değerlendirmesi yaptıran bir kurumun hedefi raporda, “Genellikle uyumu” görüşü alınıyor. Kalite Güvence Değerlendirmesi Çalışması Ne Kadar Sürüyor? Kalite güvence değerlendirmesi çalışmalarının süresi, kurumun ve iç denetim biriminin büyüklüğü, faaliyet süresi, kurum içerisinde ve coğrafi olarak dağılımı, faaliyet gösterdiği alanların farklılığı, iç denetim paydaşlarının fazlalığı gibi pek çok kritere göre değişkenlik göstermekle beraber, yapılacak görüşmeler, doküman incelemeleri ve kıyaslama çalışmasının sonuçlarının derlemesi ve raporun tamamlanması, yaklaşık olarak 2-3 ay gibi sürelerde tamamlanabiliyor. Ancak, burada kalite güvence değerlendirmesini yaptıran kurumun, özellikle üst yönetim ile görüşmelerin gerçekleştirilmesi aşamasında, çalışmaya zamanında ve tam olarak katılım sağlaması, çalışmanın bu sürelerde tamamlanmasının sağlanabilmesindeki en kritik faktör. Bazı kurumlardaki çalışma tek seferde gerçekleştirilerek, bu sürelerde tamamlanmakla birlikte, kalite güvence değerlendirmesinin iç denetim birimleri tarafından bir iyileştirme fırsatı olarak görülmesi ve belirlenen iyileştirme önerilerinin hayata geçirilmesinden sonra nihai görüşün oluşturulması ve raporun düzenlenmesi durumunda ise bu süre toplam 5-6 ayı bulabiliyor. Özellikle ilk defa kalite güvence değerlendirmesi yaptıran birçok kurum, sonraki yaklaşımdan daha fazla fayda sağlayabildiği için bunu tercih eder ve daha sonraki dönemdeki dış değerlendirmeleri ise daha kısa sürede tamamlanabilir. İÇ DENETiM / Kış 2012 Kalite Güvence Değerlendirmesi Hakk›nda S›kça Sorulan Sorular duğunu düşündüğümüzde de, kalite güvence değerlendirmesinden geçmiş olmanın kuruma getirdiği prestiji ve diğer kurumların iç denetim fonksiyonları arasında öne çıkma fırsatını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. 86 87 PARMAK İZİ PANO 15. Türkiye İç Denetim Kongresi Gerçekleştirildi Bu standarda uyumsuz olan kurumlarda karşılaşılan durum ise, genellikle iç denetim birimi tarafından yürütülen farklı denetim çeşitlerine ait bilgilerin kayıtlı hâle getirilmesinde standart bir yaklaşımın bulunmamasından kaynaklanıyor. Buna ek olarak, iç denetim otomasyon uygulamalarının kullanılmadığı kurumlarda da bilgilerin kayıtlı hâle getirilmesinde eksiklikler olduğunu görebiliyoruz. 2 Ülkemizde yapılan kalite güvence değerlendirmelerinde ise sıklıkla karşılaşılan iyileştirme noktalarının, iç denetim birimi tarafından Yönetim Kurulu ve Denetim Komitesi’ne yapılan raporlamaların içeriği ve sıklığının yetersiz olması, denetimler sonucunda ortaya çıkmış olan bulgulara karşı yönetimin alması gereken aksiyon planlarının etkin olarak ve zamanında takip edilmemesi ve risk bazlı iç denetim planının hazırlanmasında kurumun ve iş birimi yöneticilerinin risk algısının tam olarak dahil edilememesi veya iç denetimin risk değerlendirmesinin kurumsal risk yönetimi ile entegre olamamasının olduğunu görüyoruz. 15. Türkiye İç Denetim Kongresi, 17 Ekim 2011 Pazartesi günü Swissotel’de başarıyla gerçekleştirildi. Kongrede, dünyada krizin ayak seslerinin konuşulduğu bir dönemde, Türkiye’de risklerin nasıl yönetileceği masaya yatırıldı. Büyük ilgi gören ve yaklaşık 500 kişi- nin katıldığı kongrede, yerli ve yabancı önemli konuklar ağırlandı. Meslek profesyonelleri, akademisyenler ve iş dünyasından önemli isimlerin katıldığı, 15. Türkiye İç Denetim Kongresi’nde, “Bakış Açısı” ana teması üzerine sunumlar gerçekleştirildi. Kongrede Sinan Tanakol Adına Plaket Takdim Edildi Sadece kurumların iç denetim faaliyetlerinin değil, iç denetim mesleğinin de bir bütün olarak kalitesini arttıracak olan kalite güvence ve geliştirme programlarının daha sık uygulanmaya başlaması için, iç denetim meslek mensupları olarak hepimize büyük görev düşüyor. Bu görevi hep birlikte üstlenmemiz ile de, iç denetimin kurumlara ve kamuya daha fazla fayda sağlar bir pozisyonda algılanacağına ve bundan faydalanan kurumların, artan küresel rekabette öncü olmak konusunda önemli bir avantaj yakalayacağına inanıyoruz. Işıl Kırdı, CIA, CCSA, CGAP, CISA, CRISC TİDE Kalite Güvence ve Standartlar Komitesi Başkanı Kıdemli Müdür, İç Denetim Hizmetleri Lideri Sistem ve Süreç Denetimi Hizmetleri PwC Türkiye “Opinions for Individual IIA Standards” (http://www.theiia.org/guidance/quality/) 15. İç Denetim Kongresi’nde, Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün kurulmasında emeği geçen ve çok yakın bir tarihte kaybettiğimiz, meslektaşımız Sinan Tanakol adına eşi Ayşe Tanakol’a bir hatıra plaketi takdim edildi. Ayşe Tanakol, kongrede yapılan bu törende kısa bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: “Hepimizin bir dünyası var. Benim dünyamda da tanıdığım en onurlu, en saygın en çalışkan, en sorumluluk sahibi, güvenilir bir insandı. Eşimin, TİDE’nin kurulmasında emeği geçti ve TİDE, gelecekteki kuşaklara bu sektörde paylaşım ve mesleki gelişim çerçevesinde faydalı bir atmosfer oluşturacaktır. Bu nazik jestiniz için çok teşekkür ediyorum.” İÇ DENETiM / Kış 2012 İÇ DENETiM / Kış 2012 Kalite Güvence Değerlendirmesi Sonucunda Kurumlarda En Çok Hangi Alanlarda İyileştirme Noktaları Belirleniyor? 2 IIA’in yaptığı bir analize göre, kalite güvence değerlendirmeleri sonucunda ortaya çıkan, kurumlarda en çok uyulmayan standartların başında, % 53 uyum oranıyla 1311 no.’lu “İç Değerlendirmeler” standardı geliyor. Dış değerlendirmelerin giderek artmaya başlaması ve iç denetim mesleğinin kurumlardaki olgunluk seviyesinin yükselmesi ile birlikte, bu standarda uyumun da önümüzdeki yakın gelecekte artacağı bekleniyor. En az uyulan standartları, ikinci sırada, % 78 uyum oranıyla, 1310 no.’lu “Kalite Güvence ve Geliştirme Programının Gereklilikleri” standardı takip ediyor. Bu standarda uyumsuzluğun da esasen, 1311 no.’lu standarda uyum ile doğru orantılı olarak, kurumların 1312 no.’lu “Dış Değerlendirmeler” standardına, 1311 no.’lu standarda nazaran daha fazla uyması, ancak yine de iç değerlendirmelerin eksikliği ve dış değerlendirmelerin de iç denetim mesleği açısından arzu edilen seviyeye ulaşma doğrultusunda hâlen yavaş yavaş ilerlemesi sebebiyle, karşımıza ikinci sırada çıktığını anlıyoruz. Üçüncü sırada en az uyulan standart ise % 80 uyum oranı ile, 2330 no.’lu “Bilgilerin Kayıtlı Hâle Getirilmesi” standardı bulunuyor. 88 89 PANO PANO Türkiye İç Denetim Enstitüsü tarafından çıkarılan İç Denetim Dergisinin, hem özel sektör kuruluşlarında çalışan iç denetçiler için hem de kamu idarelerinde görev yapan iç denetçiler için temel referans ve başucu kaynaklarından birisi olduğunu düşünüyorum. 5018 sayılı Kanunla getirilen iç denetim faaliyetleri kamuda ortalama dört yıllık bir uygulama geçmişine sahiptir. Kamuda iç denetim mesleğinin doğru bir şekilde öğrenilmesi ve uygulanması sürecinde İç Denetim Dergisinin önemli bir işlev gördüğüne ve bir boşluğu doldurduğuna inanıyorum. Bu vesileyle, yayın hayatında 10. yılını kutlayan İç Denetim Dergisinin bu seviyeye gelmesinde emeği geçen eski ve yeni bütün meslektaşlarımı tebrik ediyorum. İ.İlhan HATİPOĞLU İç Denetim Koordinasyon Kurulu Başkanı TİDE Yeni Ofisinde Hizmetinizde Enstitümüz, 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 1. Blok No.6 Kat 5 D.10 Gayrettepe / İstanbul adresindeki yeni ofisinde üyelerimize ve denetim mesleği ile ilgilenen herkese hizmet vermeye devam ediyor. Yeni ofisimiz geniş kütüphanemiz ve uygun çalışma ortamımız ile üyelerimizin ziyaretine açık. Sabancı Topluluğu İç Denetim Birimleri Toplantısı Düzenlendi “Transfer Fiyatlandırması” başlıklı paneller düzenleyerek, meslektaşlarımızda risk algılama ve denetim icrası konularında farkındalık sağlandı. Olağanüstü Genel Kurulu Gerçekleştirdik Türkiye İç Denetim Enstitüsü Derneği’nin Olağanüstü Genel Kurul toplantısı 21 Aralık 2011 tarihinde Point Otel'de gerçekleştirildi. Temel olarak 2012 yılı bütçesinin görüşüldüğü ve onaylandığı genel kurulda, ayrıca Dernekler Yasası uyarınca yapılan tüzük değişikliği ve revize edilen Akademik İlişkiler Komitesi Yönetmeliği onaylandı. Olağanüstü Genel Kurul TİDE Başkanı ve konukların konuşmalarıyla sona erdi. Sabancı Topluluğu İç Denetim Birimleri Toplantısı’nın ikincisi, 24-25 Ekim 2011 tarihlerinde İstanbul Sabancı Center’da düzenlendi. Toplantıya, enerjiden çimentoya, sigortadan otomotiv ve perakendeye, farklı sektörlerde faaliyet gösteren Sabancı Topluluk çatısı altındaki 13 şirketten yaklaşık 50 iç denetim profesyoneli katılım gösterdi. Aynı zamanda, grup dışından konuşmacılar da, “Rekabet Kanunu Riskleri ve İç Denetim”, İÇ DENETiM / Kış 2012 Üyelerimiz Sertifikalarını Aldılar Türkiye İç Denetim Kongresi sertifika törenine de ev sahipliği yaptı. Kongre sonunda düzenlenen törende üyelerimiz sertifikalarını aldılar. Üyelerimiz sertifikalarını IIA Başkanı Richard Chambers’ın elinden aldılar. Sertifikalarını alan üyelerimiz: Fatih Sezer, CIA, (KİDDER), Harun Ortaç, CIA, (Koç Holding), Ahmet Hamidi, CIA, CCSA, (Türkiye Finans Katılım Bankası), Özgür Özbayraktar, CIA, (HSBC Bank), Erhan Fatih Anlar, CIA, (Coca-Cola), Gürcan Ersin, CIA, (Finansbank), Nilay Fere Akgün, CIA, (Global Bilgi), Temel Tokgöz, CCSA, (Global Bilgi), Sıla Mersin, CIA, CFSA, (Zorlu Holding), Mete Demirel, CIA, (Akbank), Diğdem Tümtürk Güner, CFSA, (TEB). Sabancı Holding Denetim Komitesi Başkanı Mevlüt Aydemir’in açılış konuşması yaptığı toplantı dahilinde, bir de Kandilli Adile Sultan Sarayı’nda akşam yemeği düzenlendi ve hatıra fotoğrafı çekildi. Toplantı sonunda tüm katılımcılara 16 CPE değerini belgeyen katılım sertifikalarını, TİDE Kurumsal İletişim Komitesi’nden sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Bozdoğan sundu. Bozdoğan, Sabancı Topluluğu Şirketleri İç Denetim Birimleri arasındaki koordinasyon ve mesleki gelişimi destekleme ve bilgilerini güncel tutma amaçlı Sabancı Topluluğu İç Denetim Birimleri Toplantısı’nın katılım düzeyinin de artırılarak, her yıl benzer tarihlerde düzenlenmeye devam edileceğini belirtti. TİDE Akademi Eğitimleri Devam Ediyor İç denetim mesleğinin gelişimine ve üyelerinin mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla kurulan Türkiye İç Denetim Enstitüsü Mesleki Gelişim Akademisi (TİDE Akademi) eğitimlerine devam ediyor. 2012 yılının Ocak-Mayıs ayları arasında mesleki gelişim seminerleri şu konu başlıklarında veriliyor: Denetim Raporu Yazımı (Türkçe ve İngilizce), Kurumsal Risk Yönetimi, Katma Değerli İş Kontrolleri, Denetçiler İçin Sunum Becerileri, Denetim Yöneticileri İçin Liderlik Becerileri, Yeni Başlayan Denetim Uzmanı İçin Araç ve Teknikler, Kıdemli Denetçiler İçin Araç ve Teknikler, Denetçiler İçin Mülakat ve Müzakere Becerileri, İç Kontrollerin Değerlendirilmesi: COSO Merkezli Bir Yaklaşım, Bilgi Sistemleri Denetimi. Aynı zamanda yine 2012 yılının Ocak-Mayıs ayları arasında sertifika sınavına hazırlık seminerleri de yapılacak. Seminer tarihleriyle ilgili bilgiye, http://www.tide.org.tr/seminer-takvimi.html linkinden ulaşabilirsiniz. İÇ DENETiM / Kış 2012 İç Denetim Koordinasyon Kurulu (İDKK) Başkanı İ. İlhan Hatipoğlu’nun İç Denetim dergimizin 10. yılı vesilesiyle gönderdiği mesaj: 90 91 PANO QUIZ CPE Quiz Aşağıda yer alan 2 soruyu “Hile Riski Değerlendirmesi” isimli makaleye göre cevaplandırınız. meydana gelen karmaşık entite ağlarının bir nevi haritasını çıkarma yöntemidir. a) Doğru 1- Hile ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? Türkiye İç Denetim Enstitüsü Yönetim Kurulu ve Çalışma Komiteleri'nin katıldığı ve belirli periyotlarla tekrarlanan çalıştayların sonuncusu 17 Aralık 2011 tarihinde Point Otel'de gerçekleştirdi. Çalıştay'da Kurumsal İletişim, Akademik İlişkiler, Eğitim, Sertifikasyon, Yayın, Web, Sosyal Medya, Üyelik, Kongre, Standartlar, QAR, Mesleki Mevzuat, Kamu ile İlişkiler ve Bütçe Finans komiteleri sunumlarını gerçekleştirdi, komitelerin 2012 yılı ihtiyaçları ve bütçeleri değerlendirildi. Üniversitelerimizde Denetim Kulübü Etkinliklerine Katıldık Üniversitelerde Denetim Kulüpleri açılmaya ve etkinlikler düzenlemeye devam ediyor. Türkiye İç Denetim Enstitüsü üyeleri, düzenlenen etkinliklerde ve panellerde, konuşmacı ya da davetli olarak katılarak, mesleğin üniversiteli gençler arasında tanınmasına katkı sağlıyor. Türkiye İç Denetim Enstitüsü üyeleri 21 Aralık 2011 tarihinde de Yıldız Teknik Üniversitesi Ekonomi Kulübü tarafından düzenlenen ‘Denetim’ konulu panele katılarak, düşüncelerini paylaştılar. Ayrıca 20 Aralık 2011 tarihinde Galatasaray Üniversitesi Denetim Kulübü öğrencilerinin düzenlediği panelde konuşmacı olarak katıldılar. İÇ DENETiM / Kış 2012 BAŞSAĞLIĞI İstanbul Üniversitesi (İ.Ü.) İktisat Fakültesi İşletme Yönetimi Kürsüsü başkanı iken İ.Ü. İşletme Fakültesi'nin temellerini 1968 yılında atan duayen öğretim üyesi Mehmet Oluç, geçirdiği beyin kanaması sonrası, yoğun bakımda tutulduğu hastanede vefat etti. Türkiye'nin ilk İşletme Fakültesi'nin Kurucu Dekanı olan Oluç ayrıca İşletme İktisadı Enstitüsü'nün de kurucularındandı. Duayen öğretim üyesi hocamıza Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı dileriz. b) Yapanın kendisine çıkar sağlama amacı bulunur. c) Hilenin işletmelere maliyeti makul seviyelerdedir. d) Yapılan faaliyeti gizleme çabası söz konusudur. 6- “İhbar Mekanizmalarının Etkinliği” adlı makaleye göre ihbar mekanizmalarının etkin olarak kurulup çalıştırılmasına yönelik aşağıda belirtilen açıklamalardan hangisi doğrudur? a) İhbarların sadece finans müdürü tarafından değerlendirilmesi gerekir. e) Yasal olmayan bir faaliyettir. b) İbbarda bulunan kişinin anonimliğinin sağlanması gerekir. 2- Hile Riski Değerlendirme Sürecinde aşağıdakilerden hangisi bulunur? c) İhbar mekanizmasının tüm çalışanlar tarafından değil, yalnızca ilgili çalışanlar tarafından bilinmesi yeterlidir. a) Hile riski taşıyan alanların belirlenmesi gerekir. d) İç kontrollerin etkin olması ihbarın sayısında etkili değildir. b) Hileli işlemler tanımlanır. c) Tanımlanan riskler analiz edilir. e) Mesai saatleri içinde işleyen bir ihbar hattı kurulmalıdır. d) Kontrol ve stratejiler uygulanır. e) Hepsi 3- “Acil Durum Yönetimi” adlı makaleye göre, bir acil durum esnasında faaliyetler yürütülürken güçlüklerle karşılaşmamak için bütçe kaynakları önceden açık bir şekilde belirlenmelidir. a) Doğru b) Yanlış 7- “Sosyal Medyanın Sosyal Çığırtkanlığı” adlı yazıya göre Sosyal medya ortamında dolaşmaya başlayan bir gıda ürünü ile ilgili söylenti ile bir anda o markaya yönelik bir tüketici boykotu başlayabilir. Böyle bir durumda o markanın sahibi olan şirketin kendi markalarını savunmaları ikna edici olacaktır. a) Doğru b) Yanlış 4- “Solvency II'ye Uyum Yolunda Kurumsal Yönetim Yapısı ve İç Denetimin Rolü” adlı makaleye göre, Solvenc II’ye uyuma yönelik aşağıda belirtilen nicel gerekliliklerden hangisini uygulamak gerekir? a) Piyasa ile tutarlı değerleme b) Hedef Sermaye Koşulu (SCR) c) Asgari Sermaye Koşulu (MCR) d) Öz Fonlar e) Hepsi 5- “Suiistimal Tespiti ve İncelemesinde Veri Analiz Teknikleri” isimli makaleye göre, Sosyal Ağ Analizi, kişi ya da organizasyonlar arasındaki ilişkilerden 8- “Halka Açık Şirketlerde BT Denetimi” adlı makaleye göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır. a) Halka açık şirketlerde BT denetimlerinin önemi, diğer pek çok kuruluştan çok daha yüksektir. b) BT denetimleri bir çok farklı amaç doğrultusunda gerçekleştirilebilir. c) Halka açık şirketlerde bilgi teknolojileri denetimi konusunda en büyük sorumluluklardan birisi kamu otoritelerine düşmektedir. d) BT denetimi her türlü denetim faaliyetinin bir bileşeni değil, kendi başına bir denetim alanıdır. e) Denetim çalışmaları sadece eksiklikleri bulmak amacı taşıyamaz. Bu uygulamayla CIA unvanına sahip olan iç denetçiler, 1 yıl için 12 krediyi aşmamak kaydıyla CPE kredisi kazanma şansına sahip olacaklardır. Bu çerçevede, derginin her sayısında verilen soruların en az %75’ini doğru cevaplandıranlar 3 CPE kredisine hak kazanacaklardır. Soruların yanıtlarını isminiz, e-mail adresiniz ve üyelik numaranızla birlikte [email protected] adresine ya da 0212 212 55 26 numaralı faksa gönderebilirsiniz. İÇ DENETiM / Kış 2012 Çalışma Komiteleri Çalıştayı Gerçekleştirildi a) Başkasının zararına neden olacak şekilde kasıtlı olarak yapılır. b) Yanlış 92 SUMMARY English Summary Our dear readers, we feel the pleasure of meeting you again with the 31st volume of our magazine. Forth quarter of 2011 has been extensively busy for TİDE and our members. The main activity of TİDE was national internal audit conference. 15th national internal audit conference with “View Point” theme has been successfully and with significant interest has been hold on October 17, 2011. Following the presentation and openning speeches, keynote speaker, Mr. Richard Chambers, President of IIA, has shared his opinions from different perspectives. In the “Reflections” section of our magazine we tried to give a place to this conference. In the “Iceberg” section of our magazine, we tried to give a broad place to new commercial code which will have profound affects in business. Audit partners of the big four audit companies shared their expectations with notifying a common message to professionals. İÇ DENETiM / Kış 2012 “Green pencil” section including well equiped articles will be useful for our collegues. Fraud risk assessment, urgency case management, data analysis techniques and governance structure and internal audit’s role in the way to compliance to Solvency II are the four articles in this section. Effectiveness of hotline practices including tips for ethics management is our article in the seal section of the magazine. In the “close up” section of our magazine TİDE’s corporate communications committee and İşbank’s internal audit function. We have given a place to recent developements in our profession including quality assurance review, social media and IT audit in publicly held corporations in the remaining sections of the magazine We wish you will read our magazine with pleasure and we will be waiting for any kind of opinions, comments and recommendations of yours. We wish to meet you again in our next volume… BAKIŞ AÇISI 15. Türkiye İç Denetim Kongresi’ne katılan değerli katılımcılarımıza, konuşmacılarımıza ve bu kongrenin düzenlenmesine destek veren sponsorlarımıza teşekkür ederiz. Ahmet Bal Ahmet Türkay Varlı Ali Aras Ali Çiçekli Ali Kamil Uzun Ali Selim Dai Altuğ Koraltan Atilla Gökçe Bülent Yıldırım Bülent Tarhan Cansen Başaran Symes Dr. Cüneyt Sezgin Dilek Çilingir Köstem Dorukhan Acar Ege Cansen Erdal Batmaz Ersin Emir Güldem Karaçalı Hilali Yıldırım İdil Gürdil İmdat Ersoy Menteş Albayrak Mete Türkyılmaz Mustafa Günbulut Mustafa Kemal Tapkan Dr. Nazif Burca Özlem Aykaç İğdelipınar Richard Chambers Stephan Schmid Tumin Gültekin
Benzer belgeler
ROSC Turkey - Accounting and Auditing
program dahilinde denetlenebilir ve yönetim
kuruluna sağlıklı bir risk yönetimi hakkında
bağımsız ve objektif bir raporlama sunabilir.
398. maddenin birinci fıkrasında tarif edilen
bağımsız denetim...
Full Text - Journal Of Accounting, Finance And Auditing Studies
geleceğini ve ülkemiz için daha soğuk günlerin yaşanacağını duyurusunu yapıyor. Tedbiri elden bırakmamak gerek.
Karlı hava ile birlikte gelen soğuklardan şikayet etmenin yanı sıra yağan karın getir...
tc süleyman demirel üniversitesi sosyal - dt
yanıtlayarak, görüşlerini bizlerle paylaştılar. Biz biliyoruz ki, yeni kanunun etkili ve başarılı uygulamasında mesleğimizin profesyonelleri olan iç denetçilere önemli rol ve sorumluluklar düşüyor....