Eğitim Araştırmaları - Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi
Transkript
Eğitim Araştırmaları - Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi
ISSN: 2148-2896 2014 2 3 JOURNAL OF COMPUTER BİLGİSAYAR VE EĞİTİM AND EDUCATION ARAŞTIRMALARI RESEARCH DERGİSİ ISSN: 2148-2896 Year/Yıl 2014 Volume/Cilt 2 Number/Sayı 3 Editör Editor Tamer KUTLUCA Tamer KUTLUCA Editör Yardımcısı Assistant Editor Murat YALMAN Murat YALMAN Editörler Kurulu Adnan BAKİ Alipaşa AYAS Aytekin İŞMAN Ayhan Kürşat ERBAŞ Gabija SEREIKIENE Hüseyin UZUNBOYLU Lucas OBERHOLZER Redaksion Mehmet DURANLIOĞLU Erdost ÖZKAN İletişim [email protected] Tel: 0412 248 83 99 Dahili: 8974 Editorial Board Murat ALTUN Özcan DEMİREL Richard KRONIG Salih ÇEPNİ Selahattin GÖNEN S.Sadi SEFEROĞLU Thomas GOLL Redaction Mehmet DURANLIOĞLU Erdost ÖZKAN Contact [email protected] Tel: +90412 248 83 99 Internal: 8974 Web Sitesi Web Site www.joucer.com Hakkında About JCER yılda iki kez yayınlanan uluslararası hakemli bir dergidir. JCER is an international refereed journal that is published two times a year. Başvuru İndeks Application Index Cite Factor (Academic Scientific Journal), IndexCopernicus, Research Bible, Open Academic Journal Index, Akademia Sosyal Bilimler İndeksi, Türk Eğitim İndeksi, NewJour, Akademik Dizin (Akademik Türk Dergileri İndeksi), Scientific Publishing & Information Online (SCIPIO) Cite Factor (Academic Scientific Journal), IndexCopernicus, Research Bible, Open Academic Journal Index, Akademia Social Sciences Index, Turkish Education Index, NewJour, Academic Index (Turkish Journal of Academic Index), Scientific Publishing & Information Online (SCIPIO) Sorumluluk Responsibility Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. . The responsibility lies with the authors of papers JOURNAL OF COMPUTER BİLGİSAYAR VE EĞİTİM AND EDUCATION ARAŞTIRMALARI RESEARCH DERGİSİ Year/Yıl 2014 Volume/Cilt 2 ISSN: 2148-2896 Number/Sayı 3 Hakem Kurulu/Referees Dr. Skirmante BIRZIETIENE Vilnius University, Lithuanian Dr. Ruhan KARADAĞ Adıyaman University, Turkey Dr. Naim UZUN Aksaray University, Turkey Dr. Recep BİNDAK Gaziantep University, Turkey Dr. Semra KIRANLI Osmangazi University, Turkey Dr. Elena VARZARI Alecu Russo State University, Romanian Dr. Wilfred BOS Dortmund University, Germany Dr. Richard KRONIG StGallen, Switzerland Dr. Christian BRUHWILER StGallen, Switzerland Dr. İlhami BULUT Dicle University, Turkey Dr. Muammer ÇALIK KTU, Turkey Dr. Kemal DOYMUŞ Atatürk University, Turkey Dr. Rıfat EFE Dicle University, Turkey Dr. Gülay EKİCİ Gazi University, Turkey Dr. Meral GÜVEN Anadolu University, Turkey Dr. Thomas GOLL Dortmund University, Germany Dr. Asiye TOKER GÖKÇE Kocaeli University, Turkey Dr. Lucas OBERHOLZER StGallen, Switzerland Dr. Behçet ORAL Dicle University, Turkey Dr. S. Sadi SEFEROĞLU Hacettepe University, Turkey Dr. Ufuk ŞİMŞEK Atatürk University, Turkey Dr. Erol TAŞ Ondokuz Mayıs University, Turkey Dr. Michael PFEIFER Dortmund University, Germany Dr. Hasan Said TORTOP Bülent Ecevit University, Turkey Dr. Kürşat YENİLM EZ Osmangazi University, Turkey Dr. Fatih YILMAZ Dicle University, Turkey Dr. Elif Omca ÇOBANOĞLU Ondokuzmayıs University, Turkey Dr. Oya BÜYÜKYA VUZ Süleyman Demirel University Turkey Dr. Müfit ŞENEL Ondokuzmayıs University, Turkey Dr. Saime SAYIN Zonguldak Karaelmas University, Turkey Dr. Esed YAĞCI Hacettepe University, Turkey JOURNAL OF COMPUTER BİLGİSAYAR VE EĞİTİM AND EDUCATION ARAŞTIRMALARI RESEARCH DERGİSİ Year/Yıl 2014 Volume/Cilt 2 Number/Sayı 3 ISSN: 2148-2896 İÇİNDEKİLER CONTENTS Yıl 2013 Cilt 2 Sayı 3 Year 2013 Volume 2 Number 3 İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK Ders İzlencesi Oluşturulmasında Öğrencilerin Aktif Olarak Dâhil Edilmesi: Örnek Bir Çalışma ………………………………………….…1 Involving Learners as Active Participants in Designing a Course Syllabus: A Sample Research …………………………….………….…1 Vahit BADEMCİ Vahit BADEMCİ Cronbach’ın Alfası, Tek Boyutluluğun veya Benzeşikliğin (Homojenliğin) Bir Ölçüsü Değildir.………….………..…………………...…19 Cronbach’s Alpha is not a Measure of Unidimensionality or Homogeneity…………………………………..…19 Cemal AKÜZÜM, Hasan AKGÜNDÜZ Cemal AKÜZÜM, Hasan AKGÜNDÜZ Diyarbakır’da Öğretmen Yetiştirme Deneyimleri ………………………………….…..38 Teacher Training Experiences in Diyarbakir…………………………………….…..38 Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER Beşinci Sınıf Öğrencilerinin Işık Kavramına Yönelik Bilgi Yapılarının Kavramsal Değişim Teorilerine Göre Analizi………………………..44 Analysis of Knowledge Structures About Light Concept of First Level Elementary Students According to Conceptual Change Theories….44 Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ Medya İletilerinin Gerçeği Yansıtma Düzeylerinin Öğrenci Görüşlerine Göre Tespiti…………………………………………….69 The Determination of The Level of Reflecting Media Message Reality for Student Views………………………………………..……69 Cahit TAŞDEMİR Cahit TAŞDEMİR İlköğretim Matematik Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının İncelenmesi……………………………………..91 To Investigate The Elementary Mathematics Teacher Candidates’ Attitudes To The Teaching Profession………………………………………91 www.joucer.com Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Öğretiminde Karşılaşılan Sorunların Öğretmen Görüşleri Açısından Değerlendirilmesi………………114 Evaluation of Problems in The Fine Arts Highschool Music Education from The Teachers’ point of View……………………………………114 Cihat DEMİR A.Kadir MASKAN Cihat DEMİR A.Kadir MASKAN Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı Uygulamalarına İlişkin Öğrenci Görüşleri…………………….……136 Views of Students on the Applications of WebBased Learning Approach……………………136 www.joucer.com Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Involving Learners as Active Participants in Designing a Course Syllabus: A Sample Research Ders İzlencesi Oluşturulmasında Öğrencilerin Aktif Olarak Dâhil Edilmesi: Örnek Bir Çalışma İsmail ÇAKIR1, Aslıhan ÇELİK2 Abstract Öz The purpose of this study is to analyze and find out the needs of the fifth grade secondary school students for a two-hour elective English course. The population (N=179) comprises the students from five schools in different regions of Turkey. A needs analysis survey form developed by the researchers was administered to the research participants. Results indicate that fifth grade students want to learn English through various instructional materials and techniques that appeal to their interests. This study also reveals that the materials and techniques to be implemented for the elective course need to be designed in accordance with the expectations of the learners. However, more research is needed to determine what the syllabus of the elective course should include, how the students’ interests can be fully integrated into classroom activities and how and when the course should be evaluated. Bu çalışmanın amacı ortaokul beşinci sınıfta iki saat olarak okutulan seçmeli İngilizce dersi için öğrencilerin ihtiyaçlarını belirlemek ve buna yönelik bir ders izlencesi oluşturulmasına katkıda bulunmaktır. Bu çalışmanın evrenini Türkiye'nin farklı okullarından 179 ortaokul öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olan anket formu araştırma grubuna uygulanmış ve katılımcılar ders için kullanılan materyal ve yöntemlerin kendi ilgi alanlarına yönelik olması gerektiğini vurgulamışlardır. Ayrıca dinleme ve konuşma etkinliklerinin seçmeli İngilizce dersi izlencesi içerisinde daha çok yer alması gerektiği ortaya çıkmıştır. Çalışma bu derse yönelik izlencenin hazırlanırken dersin nasıl işlenmesi ve hangi materyal ve tekniklerin kullanılması gerektiği ve nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda da yeni bir çalışmanın yapılması gerektiğini göstermiştir. Keywords: Needs analysis, learners, elective course, language teaching, syllabus Anahtar Kelimeler: İhtiyaç analizi, ortaokul öğrencileri, seçmeli ders, dil öğretimi, izlence Introduction It is a fact that one of the crucial components of designing a course syllabus is conducting a needs analysis survey. Needs analysis has been one of the important areas in language teaching, especially with the emergence of various learner needs. For this reason, 1 Assoc.Prof.Dr., Erciyes University, Faculty of Education, Department of English Language Teaching, Kayseri, Turkey. [email protected] 2 Teacher of English, Ministry of National Education, Kayseri, Turkey. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 1 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com to develop a better syllabus, classroom activities will not be applicable for the teachers if they ignore the learners’ needs. In this respect, Long (2005) states that only dealing with the linguistic analysis of the passages in coursebooks will not always be effective for avoiding the past mistakes or taking necessary precautions in teaching practices. Therefore, the analysis which is done to collect subjective and objective information is named as needs analysis which was originated in 1960s as a systematical means (Richards, 2013) for curriculum development. Determining the needs of the course using various components such as learners, practitioners began to come into prominence with ESP (English for Specific Purposes) (Dehnad, Bagherzadeh, Shoaleh, Hatami & Hosseini, 2010; Stufflebeam et al., 1985 as cited in İnceçay & İnceçay, 2010; Richards, 2001). However, it is safe to say that it is for both learners and teachers to come across possible difficulties when general content both in English courses and coursebooks cannot meet the needs of learners, which paves the way for ESP in English language teaching field (Cowling, 2007). That is to say, needs analysis provides true and concrete portrait of the teaching environment, relating “learning as closely as possible to teaching” (Grier, 2005 as cited in Akyel & Ozek, 2010) and can be counted as the first step in curriculum development (Brown, 1995 as cited in Kusumoto, 2008). Besides learner’s needs, teacher as a practitioner, being the centre of the classroom, is the one who observes the learners, plans extra activities related to the syllabus objectives and adapts the materials in accordance with the learners’ needs and expectations. In this sense, teachers’ implementations for the processes of curricula are the most effective. İnceçay and İnceçay (2010:318) highlight this fact that it is not true to separate these two main elements of education namely; teacher and student when planning, developing and implementing an education curriculum. Long (2005:26) also advocates that when it comes to deciding the content of courses teachers are to undergo, ideally assessed before classes begin, at their inception, and as they proceed. Despite its noteworthy position in English curricula, little importance has been given to needs analysis in ELT field (Akyel & Ozek, 2010; Long, 2005). Learners are mostly disregarded and their role in designing any instructional element is ignored. Needless to say, as one of the main purposes in education is to enhance students’ performance (Akyel & Ozek, 2010), evaluation of the curriculum will probably make education process visible for teachers, principals, students and other stakeholders. Therefore, the reasons why teachers, İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 2 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com curriculum developments and the other related groups of people need determining the learners’ needs should be defined clearly. According to Richards (2001:52) the purposes of needs analysis are: To find out what language skills a learner needs in order to perform a particular role, such as sales manager, tour guide, or university student; To determine which students from a group are most in need of training in particular language skills; To identify a change of direction that people in a reference group feel is important; To collect information about a particular problem learners are experiencing; To identify a gap between what students are able to do and what they need to be able to; To help determine if an existing course adequately addresses the needs of potential students Educational Background of State Secondary Schools in Turkey As the concern of this paper is to analyze the needs of the fifth grade elementary school learners who take the elective English course in Turkey, it would be better to give brief information about the current situation in teaching English as a foreign language. In Turkish state schools, language learning is not separated clearly according to the specific needs of the learners. Rather, generalized needs have been the core of the foreign language learning, which makes foreign language learning, say English, as ‘general English’. English as a foreign language used to be offered to the learners beginning from the fourth grade primary to the end of high school education (twelfth year). However, in the 2013-2014 educational year the age level of the learners and grades have been lowered to the second grades. Thus, the course of English is planned to be compulsory for the second and third grade students who will have a two-hour English course in a week. Beginning from the year of 2013, the fifth grade learners who are included in the new system has started select different types of elective courses; one of them is the English course (two hours in a week) in addition to a four-hour compulsory English class every week. Before going on to the analysis of the research results it would be better to depict the current syllabuses ant the objectives intended to be achieved. In this vein, the participants of this research are supposed fulfill the objectives specified in the syllabus for the fourth grade Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 3 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com learners by the Ministry of National Education (MoNE). To this end, the current syllabuses, the fourth grades are required to learn: How to greet and introduce yourself; Following and giving classroom instructions(imperatives); Identifying family members; Identifying clothing items and colors (how to express possession, e.g. have/has got) Identifying the parts of the body; Identifying furniture and parts of a house; Identifying and describing animals (using ‘can’); Asking and giving information about the days of the week/school subjects; Asking and telling the time; Asking and giving information about months; Asking and giving information about quantity; Asking and giving information about seasons and climate; Describing physical appearance (MoNE, 2012). Apart from the objectives given above, the participants are also required to achieve the objectives of the compulsory English course for the fifth grades are below: Describing geographical features and certain locations Asking and giving directions (‘where is the …?’, prepositions of place, names of certain places) Asking and talking about rules (classroom rules)/giving orders and commands Identifying category of goods required (using ‘how much/how many’) Asking and talking about abilities (using ‘can’) Asking and talking about likes and dislikes Asking and talking about other peoples’ likes and dislikes/favourite activities Asking and giving information about possessions Asking and giving information about health/identifying illnesses Asking and giving information about what people are doing at the moment (present continuous tense) Asking for help, accepting, refusing (MoNE, 2012). İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 4 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com The purpose of the study The purpose of this study is to analyze the fifth grade secondary school students’ needs for an elective English course in Turkey. These learners were selected, because beginning from the semester 2012-2013, some fifth grade learners began to take elective English course in the secondary schools. For this reason, this raised a change in the fifth grade elective course syllabus to form the content of a new type of the course. From an overall view, this study can be considered as a new research as many teachers are confused what to teach or what to include in their syllabuses with the emerging of a new elective course, which created some kind of gap in terms of teaching common subjects to all of the fifth grade students in Turkey, as well. What can be added here is that most of the research includes adult learners in colleges or universities (Chia, Johnson, Chia & Olive, 1999; Dehnad et al. 2010), analyzing the teachers’ needs to develop a teacher training program (Kusumoto, 2008) or institutions who were looking into their employees’ needs (Cowling, 2007; Edwards, 2000; Holliday, 1995; Wozniak, 2010) instead of including a needs analysis for secondary school learners. That is to say, this study was carried out to fill the mentioned confusing gap and vagueness for the teachers and students and to present the views and expectations of the participants. From these points of views, the research questions are as follows: 1. What are the needs of fifth grade students for an elective course? 2. What type of content should be designed in this elective course? Method Participants Participants (N=179) are 11 years old from various secondary schools in Kayseri (Kuşçu Secondary School and Kadir Has Secondary School), Batman (16 Mayıs Secondary School) and Niğde (Ağcaşar Şehit Mustafa Memiş Secondary School). One group of students (Kadir Has Secondary School) (N=26) whom the teacher used semi-structured interview, observation and conferencing based on her previous teaching experience to observe and determine the students’ needs was chosen from urban areas. The others, who filled the survey form (N=153, consisting of 74 males and 79 females), were from rural areas in which Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 5 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com there were children with low socio-economic status. The teaching experience of the six teachers who carried out the survey in the study ranged from 2 to 13 years. For the profiles of the students, they can be included to the young learners’ category although learners up to ten are accepted as young (Harmer, 2007). One of the features of these learners is that they prefer activities which encourage them to use their imagination and to make them physically active together with the importance of concrete operations. Hence, teachers should expect them: (a) to like working with groups in a short period, (b) to find the abstract subjects difficult, and (c) to be enthusiastic for talking about themselves and their environment (Harmer, 2007). Additionally, games, puzzles and songs are the favourite means for the ten or eleven-year-old students learning English (Moon, 2000; Philips, 2001; Harmer, 2007). Instruments A needs analysis survey form developed by the researchers was used to conduct this study. It consisted of 9 questions and was designed according to the requirements of the students’ needs, interests and pedagogical aspects by examining the course books in detail. Considering the age characteristics of the participants, the survey form was partly illustrated with colorful pictures, asking questions with multiple options or making options only with ‘yes’ and ‘no’ in some questions were terribly recommended by the expert. The selected words in the second question were the ones that are frequently mentioned both in the fourth and fifth grade course books. Two questions were included to find out the students’ learning styles. The issue of the Common European Framework, which is one of the goals of the foreign language teaching policy of MoNE, was partly taken into account in the design of the survey. In other words, students were determined to be in A1 level as they have begun learning English in the fourth grade. When the research instrument, survey, was developed by the researchers with the data obtained from the focus group discussion consisting of teachers to implement the instrument, an expert was requested to review and evaluate it. Depending on the results obtained from the pilot group and expert’s view, the survey has been redesigned by the researchers. To analyze the results, mean and standard deviation have been used with the help of the programme SPSS 16. İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 6 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Data Collection In the first step, the teachers who would carry out the survey took a two-hours training about the theoretical aspects of needs analysis. Then, they prepared a survey form collectively including many details about the past learning experiences of the students (e.g. what words they remember from their fourth grade courses), about the four skills, about the types of materials and some familiar content in the current syllabus of the compulsory syllabus, concerning with the expected interests of the students. Before submitting the needs analysis survey form, the teachers needed to carry out a pilot study, which was administered to the fifth grade students from the same level, and all of its items were checked by an expert to test the validity and reliability of the survey. Among the items, some of them were excluded, because the expert decided that they were not suitable for the students. Because this course would be taken as an elective course, teachers’ needs were reviewed during the preparation of the items, as well. Results The aim of the first question (What do you want to study in English?) was to figure out in what fields and settings the students want to study. Considering their age, the researchers designed the survey form with the illustrations depicting the contents of community, health, work, travel, money and shopping. Therefore, the topic of community included the pictures of bank, school, fire station, library, etc. Among the alternatives offered, students mostly preferred the materials and activities based on the topic of ‘travel’ (X= 11,0). On the other hand, it is seen that students are not so keen on working on the topics of community, money and shopping, and health. Table 1. Types of topics that learners would like to study community health work travel money and shopping X 6,5 7,5 9,25 11,0 5,5 SD 5,25 3,0 4,78 10,39 2,38 Second question, which aims to get learners’ topic preferences in connection with the first question above, analyzes the students’ interest areas in English (the question is ‘Put a tick if you are interested in the subjects below.’ Table 2). The content of this question was Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 7 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com prepared according to the contents that they covered previous year. Of note, the syllabus subjects of the course books were designed in accordance with a ten and eleven-year-old child’s interests, hobbies and everyday life. Further, by including some future titles of the fifth grade course books, some of the teachers in focus discussion group stated that they wanted to take part in determining type of content to be included. According to the results, ‘sports’ and ‘cartoon’ are the most preferred subjects among the students (X= 15,25 and X= 14,5 respectively). However, ‘shopping centers’ and ‘leisure time’ are the least preferred ones (X= 7,75 and X= 5,5 respectively). Geographic regions School rules Shopping centers Sports Leisure time Farm life Cartoon Jobs clothes Fun at the park Helping people Table 2. Tick the topics you are interested in. X 11,5 8,5 7,75 15,25 5,5 12,75 14,5 10,25 13,75 10,75 SD 8,69 1,91 4,92 6,60 4,04 1,18 1,32 6,94 8,84 3,86 Third question (‘which of the following words do you know?’) helps teachers or course designers to determine which of the words (or what types of words) were mostly known by the students (see Table 3). Therefore, the aforementioned scores in Table 3 stand for the ticks that the students put for the known words. By finding out the frequencies, in designing a course syllabus it is expected to select the words according to the appropriate contents. In determining the types of words, the researchers regarded the course syllabuses they have experiences in the previous year as a guide. It was admitted that each word represented a specific content, such as strawberry for fruits, brother for family relationship, purple for colours etc. Among them, ‘sunny’ and ‘brother’ were generally recognized by the students (X=25,25 and X= 22 respectively). Here the purpose was to design materials in accordance with the learner’s lexical backgrounds. İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 8 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Brother Sunny Purple 23,25 19,75 14,25 10,75 5,75 21,25 13,25 7,75 22,0 25,25 21,5 SD 1,46 1,48 4,92 2,17 5,25 1,42 2,0 1,27 18,76 6,18 9,6 Toy 18,0 Clean X Friend Juice Shoulder Strawberry Standup Classroom Monkey Table 3. Tick the words you know below. 8,30 In order to determine the types of skill-based activities participants were required to mark the importance of language skills with the instruction of ‘Please rank the abilities in order of importance to you’. Table 4. Please rank the abilities in order of importance to you. Speaking Listening Writing Reading X 4,50 8,75 4,50 20,25 SD 3,31 7,5 1,73 1,72 As is clearly seen, of the four skills reading (X= 20,25, SD= 1,72) is mostly appreciated. The reason may be added here is that course books are rich enough in terms of reading passages, which functions as a preparation to the upper classes, especially to the eighth grade courses. On the other hand, the results prove that they are not so much aware of the importance of writing and speaking skills (X= 4,5 for both). Considering the results obtained from the participants, course designers, teachers, need to pay more attention to these uncovered or partly-discovered areas. Table 5. Please order the ways you like studying English. Role playing Watching videos Drawing pictures Listening to songs X 19,75 3,25 9,0 6,75 SD 17,72 1,50 7,11 4,50 When asked the participants to state the types of learning activities, it was found out that they tend to like and do role playing more in English (X= 19,75). There may be some pedagogical reasons for that: younger learners are more likely to love role playing in their courses and the teachers in the survey observed this in most of their teaching experiences Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 9 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com (Philips, 2001). When this fact was questioned in an informal interview and focus group discussion, most of the teachers put forth that students generally do not like listening activities. In addition, they stated that they do not have enough opportunity to watch English videos, which can explain the lower scores in ‘watching videos’ and ‘listening to songs (X= 3,25 and X= 6,75 respectively)’. Table 6. Attitudes towards doing homework, assistance in doing homework and group work. Statement Yes No X SD Do you like homework? Do you need help with your homework? Do you like group work or not? 17,0 24,50 26,50 7,39 1,69 1,76 21,25 13,75 11,75 2,28 1,075 9,74 Table 6 shows the means and standard deviations of sixth, seventh and eighth questions. As indicated, the students do not like homework contrary to the frequency of giving homework after classes. Indeed, not surprisingly, they need someone ( X= 24,5) to get better progress in their homework and general English activities which pave the way for the success in their written exams. The results indicate that the activities and materials to be included in the course syllabus should lead learners to use the class time effectively rather than working at home. Table 7. Frequencies of Language Abilities the Participants Possess Statements 1. I can understand cartoons in English. 2. I can say what I like and what I do not like. 3. I can introduce and describe my family, friends, and myself. 4. I can describe my street, city or village. 5. I can talk about colors, shapes and sizes. 6. I can talk about my hobbies. 7. I can write an invitation to my birthday party. Yes 17 95 92 66 94 92 83 Not Sure 66 63 63 73 53 51 52 No 94 24 24 44 30 36 44 The other question (see Table 7) sought responses to both linguistic and communicative competences of learners. In this respect, they were required to specify to what extent they are efficient in the given topics. Each item has the function to determine what types of abilities students have in English according to the familiar topics that they have covered both during the fourth grade education and the new topics from the fifth grade classes which they already follow. Generally speaking, responses to the frequencies show İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 10 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com that they marked the option of ‘yes’ of the items. For example, for the first item, which is ‘ I can understand cartoons in English’, most of the students (n 94) said ‘no’. For the second statement 95 students said ‘yes’ whereas 24 participants stated as “No”. The number of respondents who are good at introducing and describing their families, friends and themselves (n 92 yes, n 63 not sure) reveal that they mostly have learned the patterns and topics to be covered and need to be developed with various activities. For the fifth statement, 94 students said ‘yes’ for ‘I can talk about colours, shapes and sizes’, which is one of the highest score among the other items. For the ‘not sure’ option, 61 students said ‘not sure’ for the fourth item ‘I can describe my street, city or village’. Although they had English courses about geographical places and the names of places in a city at the beginning of the term, it is clear that these units are harder for some of the students. Similarly, 54 students said ‘not sure’ for the seventh item ‘I can write an invitation to my birthday party’. The number of students who said ‘yes’ for the same item is 52 and 44 students said ‘no’. Table 8. Ways of learning the target language Seeing Repeating Listening Moving Singing Discovering L1 X 19,75 26,25 21,00 20,50 22,25 20,25 37,66 SD 1,76 1,70 1,96 1,09 2,18 1,81 3,00 The next question (see Table 8 and Appendix B) is an open ended question beginning with ‘I learn best when ...’. It is noticed that students need L1 explanation much more than the other learning style (X= 37,66). Interestingly, they do not learn best from ‘the information written on the board or on the screen (seeing)’ (X= 19,75) and learning by ‘listening’ to something in English (X= 21,0). Therefore, it will be better for teachers to pay attention to the importance of mother tongue in classes and to use more multimedia devices which address all types of five senses more in teaching practices. Table 9. Which aids below help you learn better? Visual aids Audio aids Real Photocopiable Software Mimes X 23,25 22,25 25,25 22,50 24,50 17,75 SD 18,40 17,61 2,28 20,22 2,17 1,57 Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 11 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com The last question is ‘Which aids below help you learn better?’. As can be seen on the Table 9, students like using software and online activities (X=24,50), because they are familiar with DynEd software program which is freely offered to the use of teachers and students at state elementary schools. As is shown in the table, learners are in favour of using the materials ‘visual aids’ and ‘audio aids’ (X= 23,25 and X= 22,25 respectively). Discussion Kusumoto (2008) stated in his needs analysis study which was carried out among teachers that there was a gap between the institutional (Ministry of Education, Culture, Sports, Science and Technology) objectives and the teaching practices in classes and that these different practices could vary from school to school. For instance, in one school among 25 students, only 9 of them prefer mimes and gestures; however, 31 of the 61 students prefer the same learning style in the other school. Similarly, 11 of 25 prefer (44 %) ‘software and online activities’; 43 of 61 students (nearly 71 % of them) prefer the same devices. As a result, describing the vocabulary or sentences depends on the audience in classrooms. Long (2005:3) pointed out that learners could not be expected to learn how they were taught “language learning … is a gradual, cumulative, often non-linear process. It involves zig-zag developmental paths, U-shaped behavior”. Therefore, they will not possibly learn inter-dependently structured patterns in a demotivating way, which, to some extent, can be found in the current results of the fifth grade learners. For this reason, this survey is designed to plan the syllabus not according to the expected teacher or student perceptions but according to the current situations of the schools. In accordance with the survey results, a new syllabus need to be developed or the existing one needs to be redesigned. This phase is also outstanding process for the needs analysis study as Long (2005:5) emphasized that the language components should be reordered, improved and designed according to learners’ interests: Equally, if structures or other linguistic elements (notions, functions, lexical items, etc.) are not to be the units of analysis in a syllabus, it throws into question the relevance of continuing to conduct needs analyses - the output of which will be the input to syllabus design - in terms of the structures or other linguistic forms most likely to be encountered in the domains of interest to a particular learner group. İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 12 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com In response to the research questions, for the first question, fifth grade students in the survey need learning English with visual aids, role playing, need to learn in collaboration, need L1 in classroom explanation, like reading activities much more but in fact need listening and speaking skills (X= 8,75, SD= 7,5, X= 4,50, SD= 3,31 respectively) and need help for their homework as the scores of the both mentioned skills are low compared to reading skills and most of them (X= 24,50) said ‘yes’ to the question ‘Do you need help with your homework?’. For this reason, speaking was preferred together with reading activities and videos and role plays were especially selected according to students’ preferences. As for vocabulary, both syllabuses include some parts of the content in previous class. The second one includes writing activity, which was the least appreciated skill by the participants, in contrast, the first syllabus comes speaking and reading activities into prominence as the first is one of the least preferred skill and the second one is the most preferred one. Hence, planners think of the potential areas that students perceive themselves well enough and target areas that students should improve in these syllabuses. For the second research question, as mentioned, fourth grade course book contents as a prerequisite learning and to follow the sequence ‘from simple to complex’ (Richards, 2001), which were taken into account in detail. For example, there are grammatical sequences in both of the syllabus, therefore, ‘have/has got’ and ‘like/dislike’ were not taken as together in the contents, such as health, seasons and cartoon characters. Conclusion From the scope of the study, it can be stated that teachers should select their course books or other materials according to the daily practice of English. According to the survey findings, higher means of the items ‘travel’, ‘cartoon characters’ and ‘role playing’ indicates that course books should have a slightly different content and learning and teaching methods from the students’ current course books, that is, contents, grammaticality and methods should support the supplies of the elective course as a secondary source. Besides, students’ attention should be increased towards some areas. For instance, results indicated that they do not like studying English with videos. In fact, they do not know the impact of videos to their learning process in English as well as in their other Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 13 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com lessons. Therefore, students, especially from rural areas, should use plenty of devices in harmony to make a better development in English. On the one hand, when it comes to classroom communication in teaching English, L1 explanation should not be ignored and revised again in terms of its benefits and negative outcomes as most of the students think that L1 explanation is one of the best learning styles in English courses. We can add the detail, using and learning the target materials by ‘real objects’ here as it directly addresses to the effect of age in learning processes and outcomes. The students clearly stated that they tend to learn English by real objects together with visual aids. On the other hand, group work and collaboration among the young students should be extremely important for elementary school teachers. The reason is that even if group works are better in some activities, there are some drawbacks that some teachers are not in favor of it: unable to control the classrooms as young students behave impatiently towards long durations during classroom activities due to the limited attention span. In short, teachers should take the pros and cons of the audience into consideration. This study is different from some other studies in needs analysis literature: it dealt with secondary school students instead of employees (Cowling, 2007), university students (Chostelidou, 2011; İnceçay & İnceçay, 2010) or alumni (Lehtonen & Karjalainen, 2008). The number of students can be increased to make a clearer picture of the real needs of fifth grade learners. Indeed, the number of schools can become more than five as well to make the sample wider and to determine some clear-cut points much more. In brief, more research is needed to determine what the syllabus of the elective course should include, how the students’ interests can be fully integrated into classroom activities and teaching practices and how and when the course should be evaluated. Besides, this study may shed the light on the other future studies concerning the needs of secondary school learners’ needs and their analyses. References Akyel, A. S. & Ozek, Y. (2010). A language needs analysis research at an English medium university in Turkey. Procedia Social and Behavioral Sciences, 2, 969–975. doi:10.1016/j.sbspro.2010.03.136 İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 14 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Chia, H-U., Johnson, R., Chia, H-L. & Olive, F. (1999). English for college students in Taiwan: A study of perceptions of English needs in a medical context. English for Specific Purposes, 18(2), pp. 107–119. Retrieved December 26, 2012 from http://dx.doi.org/10.1016/S0889-4906(97)00052-5 Chostelidou, D. (2011). Needs-based course design: the impact of general English knowledge on the effectiveness of an ESP teaching intervention. Procedia Social and Behavioral Sciences 15, 403–409. Cowling, J. D. (2007). Needs analysis: Planning a syllabus for a series of intensive workplace courses at a leading Japanese company. English for Specific Purposes, 26, 426–442. doi: 10.1016/j.esp.2006.10.003 Dehnad, A., Bagherzadeh, R., Shoaleh, B., Hatami, K. & Hosseini, F. (2010). Syllabus revision: A needs analysis study. Procedia Social and Behavioral Sciences, 9, 1307–1312. doi: 10.1016/j.sbspro.2010.12.325 Harmer, J. (2007). The Practice of English Language Teaching (4th ed.). England: Ashford Colour Press Ltd. Holliday, A. (1995). Assessing language needs within an institutional context: An ethnographic approach. English for Specific Purposes, 14(2), pp. 115–126. Retrieved December 2, 2012 from http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/088949069500006D İnceçay, G. & İnceçay, V. (2010). A case study on needs assessment of English language teachers. Procedia Social and Behavioral Sciences, 2, 317–321. doi:10.1016/j.sbspro.2010.03.017 Kusumoto, Y. (2008). Needs analysis: Developing a teacher training program for elementary school homeroom teachers in Japan. Second Language Studies, 26(2), 1–44. Retrieved December 2, 2012 from http://hawaii.edu/sls/uhwpesl/26(2)/Kusumoto.pdf Lehtonen, T. & Karjalainen, S. (2008). University graduates’ workplace language needs as perceived by employers. System, 36, 492–503. doi:10.1016/j.system.2008.01.003 Long, M. H. (Ed.). (2005). Second Language Needs Analysis. United Kingdom: Cambridge University Press. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 15 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com MoNE, 2012. Fourth www.joucer.com and fifth grade English course yearly plan. http://www.ingilizcecin.com/doc/2873/2012-2013-8-sinif-ingilizce-yillik-planiindir.html Moon, J. (2000). Children in Learning English. Oxford: Macmillan Heinemann. Phillips, S. (2001). Young Learner’s Tool Kit. Turkey, British Council. Richards, J. C. (2001). Curriculum Development in Language Teaching. New York, United States: Cambridge University Press. Richards, J. C. (2013). Curriculum approaches in language teaching: Forward, central, and backward design. RELC Journal, 44(1), 5–33. doi: 10.1177/0033688212473293 Wozniak, S. (2010). Language needs analysis from a perspective of international professional mobility: The case of French mountain guides. English for Specific Purposes 29, 243– 252. doi:10.1016/j.esp.2010.06.00 İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 16 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Extended Summary Involving Learners as Active Participants in Designing a Course Syllabus: A Sample Research İsmail ÇAKIR & Aslıhan ÇELİK Introduction Needs analysis has been one of the important areas in language teaching, especially with the emergence of various learner needs. It provides true and concrete portrait of the teaching environment, relating learning as closely as possible to teaching. Besides learner’s needs, teacher as a practitioner, being the center of the classroom, is the one who observes the learners, plans extra activities related to the syllabus objectives and adapts the materials in accordance with the learners’ needs and expectations. Learners are mostly disregarded and their role in designing any instructional element is ignored. Therefore, the reasons why teachers, curriculum developments and the other related groups of people need determining the learners’ needs should be defined clearly. The purpose of the study The purpose of this study is to analyze the fifth grade secondary school students’ needs for an elective English course in Turkey. These learners (N=179) were selected, because beginning from the semester 2012-2013, some fifth grade learners began to take elective English course in the secondary schools. For this reason, this raised a change in the fifth grade elective course syllabus to form the content of a new type of the course. This study was carried out to fill the mentioned confusing gap and vagueness for the teachers and students and to present the views and expectations of the participants. The aim was to find responses to the following research questions: (1) What are the needs of fifth grade students for an elective course? (2) What type of content should be designed in this elective course? Cilt 2 Sayı 3 (2014) 1-18 17 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Method A needs analysis survey form developed by the researchers was used to conduct this study. It consisted of 9 questions and was designed according to the requirements of the students’ needs, interests and pedagogical aspects by examining the course books in detail. Findings and Conclusion In accordance with the survey results, a new syllabus needs to be developed or the existing one needs to be redesigned. In response to the research questions it can be concluded that fifth grade students in elective English course would like to learn English through visual aids, role playing, working in collaboration, and using L1 in classroom when necessary. Furthermore, the participants expressed that they liked reading activities, but listening based activities should also be integrated into course syllabus, and they want to be encouraged to speak in class by teacher. Put another way, higher means of the items ‘travel’, ‘cartoon characters’ and ‘role playing’ indicates that course books should have a slightly different content and learning and teaching methods from the students’ current course books, that is, contents, grammaticality and methods should support the supplies of the elective course as a secondary source. Considering the fact that this is a pilot study, the number of students and schools can be increased to make a clearer picture of the real needs of fifth grade learners. In brief, more research is needed to determine the type of syllabus of the elective English course depending on the students’ interests that can be obtained from the needs analyses. Then, the course would be more challenging, supportive, interesting and motivating for the students at secondary schools. İsmail ÇAKIR, Aslıhan ÇELİK 18 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Cronbach’s Alpha is not a Measure of Unidimensionality or Homogeneity1 Cronbach’ın Alfası, Tek Boyutluluğun veya Benzeşikliğin (Homojenliğin) Bir Ölçüsü Değildir Vahit BADEMCİ 2 Abstract Öz Reliability is a characteristic of scores, not tests or measurement instruments. One of the methods to estimate the reliability of the scores on a test or measurement instrument is Cronbach’s coefficient alpha method. In other words, Cronbach’s alpha is an estimate of the score reliability based on the internal consistency among the [item] scores. In addition to this, Cronbach’s coefficient alpha should not be interpreted as a measure of the test’s or the measurement instrument’s unidimensionality or taken as an index of the homogeneity of a measurement instrument. Briefly, Cronbach’s alpha is not a measure of unidimensionality or homogeneity. Güvenirlik, testler veya ölçme araçlarının değil, ölçümlerin bir özelliğidir. Cronbach’ın alfası katsayısı yöntemi, bir test ya da ölçme aracından elde edilen ölçümlerin güvenirliğini kestirme yöntemlerinden biridir. Başka bir ifadeyle, Cronbach’ın alfası, [madde] ölçümler[i] arasındaki iç tutarlılık üzerine temellenmiş bir ölçüm güvenirliğinin kestirilmesidir. Bunun yanı sıra, Cronbach’ın alfası katsayısı, ölçme aracının benzeşikliğinin (homojenliğinin) bir göstergesi olarak alınmamalı veya testin ya da ölçme aracının tek boyutluluğunun (bir boyutluluğunun) bir ölçüsü olarak yorumlanmamalıdır. Kısaca, Cronbach’ın alfası, benzeşikliğin veya tek boyutluluğun bir ölçüsü değildir. Keywords: Cronbach’s alpha, score reliability, misconception, unidimensionality, factor analysis Anahtar kelimeler: Cronbach’ın alfası, ölçüm güvenirliği, yanıltmaç (kavram yanılgısı), tek boyutluluk (bir boyutluluk), faktör analizi (etken çözümlemesi) Misconceptions and their overcome within the context of this article has been brought to agenda in Turkey by Bademci (2001; 2006a; 2006b; 2006c). 1 This article is a part of the declaration presented by the author during the conference “Paradigm shift: Tests are not reliable" given at Gazi University on 28 April 2006 [Conference, in Turkish]. [For your information; Gazi University. (2006). Gazi Haber, 66, 64. - in Turkish]. 2 Gazi University, [email protected] Cilt 2 Sayı 3 (2014) 19 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com On Cronbach’s Alpha One of the methods to estimate the reliability of test scores is Cronbach’s (1951) coefficient alpha (α) method (Bademci, 2006a; 2006b; Linn & Miller, 2005; Mehrens & Lehmann, 1991; Worthen, White, Fan & Sudweeks, 1999). In other words, Cronbach’s alpha is an estimate of the score reliability based on the internal consistency among the [item] scores. Coefficient alpha is calculated by the following formula (Crocker & Algina, 1986; Henson, 2000; Reinhardt, 1996). α = k / (k-1) [1- ( σ2k /σ 2 )] T [ Formula 1 ] k = the number of items on the test σ 2k = the sum of the k item score variances σ 2 = the variance of the total test scores T Coefficient alpha is affected by item difficulty, sum of item score variances, and total test score variance (Helms, 1999). Reinhardt (1996) demonstrated that total test score variance has the greatest effect on Cronbach’s coefficient alpha. Thompson (2003) also noted the variance of total test scores is not only a function of the item score variances, but also of the covariances of the item scores with each other. Smaller total test score variance leads to smaller coefficient alpha and bigger total test score variance leads the coefficient alpha to increase (Arnold, 1996; Helms, 1999). Because, classical true score theory reliability estimates are affected by the total test score variance (Capraro, Capraro & Henson, 2001), also the total test score variance is greatly affected by how homogeneous or heterogeneous are the group of examinees (Helms, 1999). If a test is given to a homogeneous group, the variability in total test score will decrease and then the alpha coefficient will be smaller; if the same test is given to a heterogeneous group, the variability in the total test score will increase and then the alpha coefficient will also increase (Arnold, 1996; Helms, 1999). In this situation, when the same Vahit BADEMCİ 20 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com measurement instrument is given to the more homogeneous or the more heterogeneous groups (or samples), differing score reliability will occur (Thompson, 1994). Reliability is a Property of Scores, not Measurement Instruments To say in other words, the alpha coefficients, calculated from the scores obtained from applying the same measurement instrument to different samples, will take changing values according to the sample characteristics (Guthrie, 2000). Cronbach’s alpha can (and will) vary from sample to sample (Bademci, 2001; 2006b; Knapp, 1991). Bademci (2006b) emphasized, “reliability is greatly effected by the sample characteristics” (p. 7). Briefly, reliability is population or sample dependent (Bademci, 2001; 2006c; Mellenberg, 1996). From this point, it can be stated that reliability is not a characteristic of tests, but a property of the scores on a test or measurement instrument for a particular population or sample of examinees (Bademci, 2001; 2006c; Caruso, 2000; Crocker & Algina, 1986; Thompson, 1994; 1999; Wilkinson & APA Task Force on Statistical Inference, 1999). Therefore, to accept reliability as a characteristic of tests or measurement instruments but not the scores, to act in the direction of this “unconscious paradigmatic belief” (Thompson, 1994, p. 839) in the researches and to speak of “the reliability of the test” or to say “the test is reliable” when referring to an instrument of measurement is not convenient and is not correct (Bademci, 2004; 2005; Guthrie, 2000). Reliability refers to the reproducibility or the consistency of the scores on a test or measurement instrument for a particular population or sample of examinees (Bademci, 2001; 2006c). In addition, the scores to be used in estimating reliability coefficients can be collected by a variety of methods (e.g., test-retest method, Cronbach’s coefficient alpha method). Briefly, reliability is a characteristic of scores, not an inherent or a stable property of tests or measurement instruments. J. E. Helms (2005) also emphasized that When researchers wrongfully assume that reliability is a stable property of tests, they tend to erroneously report the results of their reliability analyses as well. Some of these wrongful practices include (1) reliability induction, inferring reliability from previous studies rather than conducting one’s own reliability analyses; (2) Cilt 2 Sayı 3 (2014) 21 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com assuming that reliability coefficients are “inadequate” according to some specified or unspecified standard (e.g., .70) without conducting tests of significance or computing confidence intervals; (3) assuming homogeneity of sample characterististics such that all samples are supposed to respond in the same manner regardless of their characteristics; and (4) misconstruing the relationships between reliability and validity coefficients (p. 368). Thompson (1994) noted that “Too few researchers act on a conscious recognition that reliability is a characteristic of scores or the data in hand” (p. 839). However, many people [still] do not understand score reliability (Mittag & Thompson, 2000; Thompson & Vacha-Haase, 2000; Vacha-Haase, Kogan, & Thompson, 2000; Vacha-Haase, Ness, Nilsson, & Reetz, 1999; Yin & Fan, 2000). Cronbach’s Coefficient Alpha is not a Measure of Unidimensionality or Homogeneity Pedhazur and Schmelkin (1991) noted, “when homogeneity is understood to mean unidimensionality, it means that, for an instrument to be viewed of as consisting of homogeneous items, it has to be demonstrated that a general factor is sufficient to account for the relations among them.” (p.102) Another settled idea about Cronbach’s alpha is to suggest the relatively high alpha value as the evidence of scale unidimensionality or homogeneity or to take Cronbach’s alpha as a measure of the homogeneity or the unidimensionality of a measurement instrument or test items (e.g., Bolton & Humphreys, 2002; Caci, Nadalet, Staccini, Myquel, & Boyer, 1999; Cramer & Barry, 1999; Küçükdeveci, Sahin, Ataman, Griffiths, & Tennant, 2004; Marx, Bombardier, Hogg-Johnson, & Wright, 1999; Pike & Hudson, 1998; Radovanovic & Alexandre, 2004; Tiesinga, Dassen, & Halfens, 1998). But, this is not also true. Cronbach’s coefficient alpha is not a measure of unidimensionality or homogeneity (Bademci, 2001; 2006c; Cortina, 1993; Gerbing & Anderson, 1988; Hattie, 1985; Miller, 1995; Netemeyer, 2001; Netemeyer, Bearden, & Sharma, 2003; Rogers, Schmitt, & Mullins, 2002; Schmitt, 1996). Hattie (1985) pointed out, “Alpha is Vahit BADEMCİ 22 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com dependent on the length of the test,...the unidimensionality of a test should be independent of its length” (p. 145). Streiner (2003) also remarked, “It is true that the higher the correlations among the items of a scale, the higher will be the value of α. But, the converse of this -that a high value of α implies a high degree of internal consistency- is not always true.... Because α is affected by the length of the scale, high values do not guarantee internal consistency or unidimensionality” (p. 101, 103). Cortina (1993) explained, “Internal consistency refers to the degree of interrelatedness among the items..., whereas homogeneity refers to unidimensionality...” (p. 100). Consequently, Cronbach’s alpha should not be interpreted as a measure of the test’s or the measurement instrument’s unidimensionality or taken as an index of the homogeneity of a measurement instrument (Crocker & Algina, 1986; Pedhazur & Schmelkin, 1991). Examine the Unidimensionality Nunnally and Bernstein (1994) suggested that “Factor analysis is at the heart of the measurement of psychological constructs” (p. 111). Unidimensionality may be examined using exploratory factor analysis or especially confirmatory factor analysis (see Pedhazur and Schmelkin, 1991; Stevens, 2002; Thompson, 2004). But, Cronbach’s alpha should not be used as a measure of unidimensionality. Netemeyer (2001) also noted “...alpha should be used to assess internal consistency only after unidimensionality is established” (p. 57). In other words, Cronbach’s alpha should be used to estimate of the score reliability based on the internal consistency among the [item] scores after unidimensionality is examined. References Arnold, M. E. (1996). Influences on and limitations of classical test theory reliability estimates (ERIC Document Reproduction Service No. ED 395 950). Bademci, V. (2001, November). To teach thinking and the methods-techniques used in instruction. Conference Hall of the SMMM Chamber, Bursa [Paper presented at the Conference, in Turkish]. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 23 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Bademci, V. (2004). It is incorrect to speak of “the reliability of the test” or “the test is reliable”. The Journal of Turkish Educational Sciences, 2 (3), 367- 372 [in Turkish]. Bademci, V. (2005). On the errors inside of the arbiters evaluations: Fisher’s z transformation and sample size for reliability studies. The Journal of the Industrial Arts Education Faculty of Gazi University, 17, 46- 75 [in Turkish]. Bademci, V. (2006a). To put an end to the discussion: Cronbach's alpha coefficient can be used with dichotomously scored items [0,1]. Journal of Kâzım Karabekir Education Faculty, 13, 438- 446 [in Turkish]. Bademci, V. (2006b). To understand reliability properly and to overthrow some clichés: Contrary to the known facts, Cronbach’s coefficient alpha can be negative and smaller than “–1”. İnönü University Journal of the Faculty of Education, 7(12), 3- 26 [in Turkish]. Bademci, V. (2006c, April). Paradigm shift: Tests are not reliable. Conference Hall of the Vocational Education Faculty of Gazi University, Ankara [Paper presented at the Conference, in Turkish]. Bolton, J. E., & Humphreys, B. K. (2002). The Bournemouth Questionnaire: A short-form comprehensive outcome measure. II. psychometric properties in neck pain patients. Journal of Manipulative and Physiological Therapeutics, 25(3), 141- 148. Caci, H., Nadalet, L., Staccini, P., Myquel, M., & Boyer, P. (1999). Psychometric properties of the French version of the Composite Scale of Morningness in adults. European Psychiatry, 14, 284- 290. Capraro, M. M., Capraro, R. M., & Henson, R. K. (2001). Measurement error of scores on the mathematics anxiety rating scale across studies. Educational and Psychological Measurement, 61, 373- 386. Caruso, J. C. (2000). Reliability generalization of the NEO personality scales. Educational and Psychological Measurement, 60, 236- 254. Cortina, J. M. (1993). What is coefficient alpha? An examination of theory and applications. Journal of Applied Psychology, 78, 98- 104. Cramer, K. M., & Barry, J. E. (1999). Psychometric properties and confirmatory factor analysis of the Self-Concealment Scale. Personality and Individual Differences, 27, 629637. Vahit BADEMCİ 24 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Crocker, L., & Algina, J. (1986). Introduction to classical and modern test theory. Fort Worth: Holt, Rinehart and Winston. Cronbach, L. J. (1951). Coefficient alpha and the internal structure of tests. Psychometrika, 16, 297- 334. Gerbing, D. W., & Anderson, J. C. (1988). An updated paradigm for scale development incorporating unidimensionality and its assessment. Journal of Marketing Research, 25, 186- 192. Guthrie, A. C. (2000). A review of coefficient alpha and some basic tenets of classical measurement theory (ERIC Document Reproduction Service No. ED 438 307). Hattie, J. (1985). Methodology review: Assessing unidimensionality of tests and items. Applied Psychological Measurement, 9, 139- 164. Helms, L. S. (1999). Basic concepts in classical test theory: Tests aren’t reliable, the nature of alpha, and reliability generalization as meta-analytic method (ERIC Document Reproduction Service No. ED 427 083). Helms, J. E. (2005). Challenging some misuses of reliability as reflected in evaluations of the White Racial Identity Attitude Scale (WRIAS). In R. T. Carter (Ed.), Handbook of racialcultural psychology and counseling: Theory and research, volume 1 (pp. 360- 390). Hoboken, New Jersey: John Wiley & Sons. Henson, R. K. (2000). A primer on coefficient alpha (ERIC Document Reproduction Service No. ED 447 210). Knapp, T. R. (1991). Coefficient alpha: Conceptualizations and anomalies. Research in Nursing and Health, 14, 457- 460. Küçükdeveci, A. A., Sahin, H., Ataman, S., Griffiths, B., & Tennant, A. (2004). Issues in crosscultural validity: Example from the adaptation, reliability, and validity testing of a Turkish version of the Stanford Health Assessment Questionnaire. Arthritis & Rheumatism (Arthritis Care & Research), 51(1), 14- 19. Linn, R. L., & Miller, M. D. (2005). Measurement and assessment in teaching (9th ed.). Upper Saddle River, New Jersey: Pearson. Marx, R. G., Bombardier, C., Hogg-Johnson, S., & Wright, J. G. (1999). Clinimetric and psychometric strategies for development of a health measurement scale. Journal of Clinical Epidemiology, 52(2), 105- 111. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 25 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Mehrens, W. A., & Lehmann, I. J. (1991). Measurement and evaluation in education and psychology (4th ed.). Fort Worth : Harcourt Brace. Mellenbergh, G. J. (1996). Measurement precision in test score and item response models. Psychological Methods, 1(3), 293- 299. Miller, M. B. (1995). Coefficient alpha: A basic introduction from the perspectives of classical test theory and structural equation modeling. Structural Equation Modeling, 2(3), 255273. Mittag, K. C. & Thompson B. (2000). A national survey of AERA members’ perceptions of statistical significance tests and other statistical issues. Educational Researcher, 29(4), 1420. Netemeyer, R. (2001). [in] Measurement. Journal of Consumer Psychology, 10(1&2), 55- 69. Netemeyer, R. G., Bearden, W. O., & Sharma S. (2003). Scaling procedures: Issues and applications. Thousand Oaks, California: Sage. Nunnally, J. C., & Bernstein, I. H. (1994). Psychometric theory (3rd ed.). New York: McGrawHill. Pedhazur, E. J., & Schmelkin, L. P. (1991). Measurement, design, and analysis: An integrated approach. Hillsdale, New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates. Pike, C. K., & Hudson, W. W. (1998). Reliability and measurement error in the presence of homogeneity. Journal of Social Service Research, 24(1-2), 149- 163. Radovanovic, C. A. T., & Alexandre, N. M. C. (2004). Validation of an instrument for patient handling assessment. Applied Ergonomics, 35, 321- 328. Reinhardt, B. (1996). Factors affecting coefficient alpha: A mini Monte Carlo study. In B. Thompson (Ed.), Advances in social science methodology, volume 4 (pp. 3- 20). Greenwich, Connecticut: JAI. Rogers, W. M., Schmitt, N., & Mullins, M. E. (2002). Correction for unreliability of multifactor measures: Comparison of alpha and parallel forms approaches. Organizational Research Methods, 5(2), 184- 199. Schmitt, N. (1996). Uses and abuses of coefficient alpha. Psychological Assessment, 8, 350- 353. Stevens, J. P. (2002). Applied multivariate statistics for the social sciences (4th ed.). Mahwah, New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates. Vahit BADEMCİ 26 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Streiner, D. L. (2003). Starting at the beginning: An introduction to coefficient alpha and internal consistency. Journal of Personality Assessment, 80(1), 99- 103. Tiesinga, L. J., Dassen, T. W. N., & Halfens, R. J. G. (1998). DUFS and DEFS: Development, reliability and validity of the Dutch Fatigue Scale and the Dutch Exertion Fatigue Scale. International Journal of Nursing Studies, 35, 115- 123. Thompson, B. (1994). Guidelines for authors. Educational and Psychological Measurement, 54, 834- 847. Thompson, B. (1999). Five methodology errors in educational research: A pantheon of statistical significance and other faux pas. In B. Thompson (Ed.), Advances in social science methodology, volume 5 (pp. 23- 86). Stamford, Connecticut: JAI. Thompson, B. (2003). Understanding reliability and coefficient alpha, really. In B. Thompson (Ed.), Score reliability (pp. 3- 30). Thousand Oaks, California: Sage. Thompson, B. (2004). Exploratory and confirmatory factor analysis. Washington, DC: American Psychological Association. Thompson, B., & Vacha-Haase, T. (2000). Psychometrics is datametrics: The test is not reliable. Educational and Psychological Measurement, 60, 174- 195. Vacha-Haase, T., Kogan L. R., & Thompson, B. (2000). Sample compositions and variabilities in published studies versus those in test manuals: Validity of score reliability inductions. Educational and Psychological Measurement, 60, 509- 522. Vacha-Haase, T., Ness, C., Nilsson, J., & Reetz, D. (1999). Practices regarding reporting of reliability coefficients: A review of three journals. The Journal of Experimental Education, 67(4), 335- 341. Wilkinson, L., & APA Task Force on Statistical Inference. (1999). Statistical methods in psychology journals: Guidelines and explanations. American Psychologist, 54, 594- 604. Worthen, B. R., White, K. R., Fan, X., & Sudweeks, R. R. (1999). Measurement and assessment in schools (2nd ed.). New York: Addison Wesley Longman. Yin, P., & Fan, X. (2000). Assessing the reliability of Beck Depression Inventory Scores: Reliability generalization across studies. Educational and Psychological Measurement, 60, 201- 223. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 27 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Diyarbakır’da Öğretmen Yetiştirme Deneyimleri1 Teacher Training Experiences in Diyarbakir Cemal AKÜZÜM2, Hasan AKGÜNDÜZ3 Öz Abstract Bu çalışmada, Osmanlı batılılaşma dönemi ile Cumhuriyet döneminden günümüze kadar Diyarbakır’da öğretmen yetiştiren kurumların oluşum ve dönüşümleri literatür ve arşiv belgeleri ışığında irdelenmiştir. Türk eğitim sisteminde bir geçişi ve köklü bir deneyim sürecini temsil eden bu kurumlar, kuruldukları dönemin eğitim politikalarını ve öğretmen yetiştirmeye yönelik bakış açılarını yansıtacak nitelikte değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda ulaşılan bulgular, Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet Dönemi eğitim sistemleri ile günümüz eğitim yapısı arasında bir geçişi temsil eden öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarının, Diyarbakır’da bir öğretmen yetiştirme geleneğinin oluşumunu sağlamanın yanı sıra var oldukları her döneme ait atılımlara şahitlik eden birer yapıt olarak Türk Eğitim Tarihinde yer edindiklerini göstermiştir. In this study, the formation and transformation of teacher training institutions from the Ottoman Westernization period and Republic period to the present day in Diyarbakir, were examined in the light of literature and archival documents. These institutions that represent a transition and a rooted experience process in Turkish education system were evaluated in the way that they reflect the quality of education policies of period which they were established and perspectives for teacher training. In conclusion the results obtained showed that teacher training institutions, which represent a transition among The Ottoman Empire and the education system of Republic Period, take a place in Turkish Education System as a work that witnesses the progress in all periods they exist and besides provide the formation of a tradition of teacher training in Diyarbakir. Anahtar kelimeler: Deneyim, Diyarbakır Keywords: Diyarbakir Öğretmen Yetiştirme, Teacher Training, Experience, 1 Bu çalışma Prof. Dr. Hasan AKGÜNDÜZ danışmanlığında Cemal AKÜZÜM’ün Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde hazırladığı Öğretmen Yetiştirme Geleneğinin Güncel Duruşuna İlişkin Öğretmen / Öğretim Elemanı Görüşlerinin Değerlendirilmesi (Diyarbakır-Ergani Anadolu Öğretmen Liseleri ve Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Örnekleri) isimli yüksek lisans tezinden üretilmiştir. Yrd.Doç.Dr., Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü-Diyarbakır, [email protected] 3 Prof.Dr., İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü- Beyazıt/İstanbul, [email protected] 2 Cilt 2 Sayı 3 (2014) 28-43 28 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Giriş Öğretmen yetiştirme süreci tarihi veriler ışığında irdelendiğinde, bu sürecin oluşum ve gelişim aşamalarının daima toplumu arzu edilen bir eğitim seviyesine yaklaştırma çabasından doğan ihtiyaçlar çerçevesinde değişim gösterdiği görülmektedir. Öğretmen yetiştirme konusunda girişilen bu tarz yapılanmalar aynı zamanda ülkemizde köklü bir geçmişi olan öğretmen yetiştirme geleneğinin varlığına da işaret etmektedir. Türk Eğitim Tarihinde var olan böylesi bir geleneği daha etkin kılabilmek için, eğitim sistemine kazandırılan öğretmen yetiştiren kurumlar, Osmanlı Devleti’nin genel eğitim anlayışından uzak, Batılılaşmayla başlayan ve Cumhuriyet Dönemiyle süren yenileşme hareketleri çerçevesinde yeniden yapılandırılmıştır. Konumu ve tarihi dokusu itibariyle önem arz eden Diyarbakır, Osmanlı Batılılaşma Dönemi ile Cumhuriyet Dönemindeki köye göre ve kente göre öğretmen yetiştirme politikaların etkisini barındıran illerimizdendir. Eğitim sistemimizdeki öğretmen yetiştirme deneyimleri ele alınırken, Diyarbakır’ın eğitim ve kültürel anlamda gelişim evrelerini yansıtacak nitelikte varlığını sürdürmüş ve bunların birer devamı niteliğindeki eğitim kurumlarının oluşum ve dönüşüm aşamalarının incelenmesi yararlı görülmektedir. Osmanlı Yenileşme Döneminde Diyarbakır’da Öğretmen Yetiştirme Deneyimleri Diyarbakır’ın kültürel hayatı çok eski kaynakların seyri içinde devam edip gelmiştir. Tespitleri yapılabilen ve belgelere dayanan gerçek, bu hayatın eski çağlara kadar uzanmakta olduğudur. Diyarbakır’ı konu edinen tarihi kaynaklardan anlaşılan şudur ki; tarihi bütün çağlarda Güneydoğu Anadolu’nun bir kültür ve milli eğitim merkezi olan Diyarbakır’da, gerek Osmanlı idaresine kadar -Artuklu, Akkoyunlu Devletleri- gerekse Osmanlı devirlerinde birçok medrese, mesleki ve orta dereceli okullar ile devirlerine göre yüksekokullar yaptırılmıştır (Küey, 1973). Diyarbakır’da geleneksel eğitim anlayışından uzak öğretmen yetiştirme sürecine Mutlakıyet Dönemiyle (1878-1908) başlandığı söylenebilir. Çünkü Osmanlı Devletinde Mutlakıyet Dönemine kadar öğretmen yetiştirme konusunda düşünsel ve eylemsel anlamda yalnızca merkeze dönük yani İstanbul’da kurumsal olarak toplanma fikri çerçevesinde girişilen politikaların Türk Eğitimine gerçek anlamda pek de bir yarar sağlamadığı Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz 29 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com görülmüştür. Bu hususlar dikkate alınarak vilayetlerin Darülmuallimin ihtiyacını karşılamak maksadıyla birer Darülmuallimin-i Sıbyan kurulması 1882’de kararlaştırılmış ve açılan bu mekteplerin öğretmenleri de merkezden gönderilmeye başlanmıştır. Bu okullar, 1882 yılına kadar Bosna, Girit ve Konya illerinde bulunurken bu tarihten sonra da öğretmen yetiştirme işi İstanbul dışına taşınmaya başlanmıştır. Öğretmen yetiştirme konusunda ortaya konan bu yeni iradenin neticesinde 1908’e kadar Diyarbakır’ın da içinde yer aldığı 31 merkezde Darülmuallimin-i Sıbyan (İlköğretmen Okulu) açılmıştır (Ayas, 1948; Koçer, 1991). 1894 yılında, Diyarbakır’da mevcut İdadi-i Mülkiye, Rüştiye-i Askeriye, İnas Rüştiyesi gibi orta dereceli okullar arasında bir de kuruluşu 1882’den sonrasına denk gelen Darülmuallimin-i Sıbyan bulunuyordu (Beysanoğlu, 1963). H.1300 (1882/1883) yılı kayıtlarında açılmak üzere olduğu ifade edilen Diyarbekir Dârülmuallimini, Vali Samih Paşa tarafından H.1301 (1883/1884) yılında şehir merkezinde açılmıştır. Darülmuallimin ilk açıldığında hangi binada eğitime başladığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak, 1885 yılına ait bir kayıtta; Köprülüzade Abdullah Paşa’nın, Nebi Camii’nin yanında bulunan türbenin karşısında inşa ettirdiği darülkurranın zamanla harap olan yerlerinin tamir edilerek darülmuallimin olarak kullanılması düşünüldüğü ifade edilmiştir. Fakat bu binanın da darülmuallimin olarak kullanılıp kullanılmadığı bilinmemektedir. Çünkü daha sonraki kayıtlarda darülmuallimin binasının Ulu Camii doğu kapısında yer alan Hadim-i Terakki İbtidai Mektebi bitişiğinde olduğu belirtilmektedir (Yıldız, 2012). Öğretim süresi iki yıl olan bu okulun açılmasıyla ilköğretim artık değişik kimselerin ders verdiği kurumlar olmaktan kurtularak kendi öğretmenlerine kavuşmuş olacaktı. Çünkü İlköğretmen okullarının başlangıcı olarak kabul edebileceğimiz Darülmullamin-i Sıbyan’nın kuruluşundaki en büyük gaye, ilköğretim kademesindeki okulların değişik nitelikteki kimselerin yerine kendi öğretmenlerinin ders verdiği kurumlar haline getirilmek istenmesidir. Ancak o yıllarda çok geniş topraklara sahip Osmanlı Devletinde yukarıda bahsi geçtiği üzere taşrada öğretmen yetiştirme işine pek de eğilim gösterilmediğinden 1900’lerde Diyarbakır Darülmuallimin’i bir öğretmen ve yedi öğrencisiyle öğretim yapmaya çalışmıştır. Bu sayı elbette ki ilköğretimlerdeki öğretmen ihtiyacını karşılamaktan uzaktı. 1905’te öğretim süresi dört yıla çıkarılan okul, 1910 yılında yeniden tamir edilen sanayi mektebi binasına R.1325(1909/1910) yılında taşınmıştır. Yeni binada, ilk üç yılı İptidaiye, son üç yılı Cilt 2 Sayı 3 (2014) 28-43 30 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com da Rüştiye şubeleri www.joucer.com olmak üzere öğretim süresi altı yıla çıkarılarak yeniden teşkilatlandırılmıştır (Akyüz, 1997; Beysanoğlu, 1963; Bilim, 2002; Yıldız, 2012). Tablo 1. Diyarbekir Dârülmuallimini 1913-1914 (R. 1329-1330) Ders Yılı Memur, Muallim ve Müstahdem Mevcudu İdare ve Tedris Heyetinin Maaşları Hey’et-i tedrisiye Müstahdemin-i saire Hademe Yekûn 20-25 25-30 30-40 40-50 50-60 500 kuruştan düşük 500-1000 1000-1500 1500-2000 Muallimlerin Yaşları Hey’et-i idare Memur, Muallim ve Müstahdem 4 8 2 12 26 3 4 3 - - 3 8 1 - Kaynak: Yıldız, H. (2012). Diyarbekir Darülmuallimini’nin tarihçesi. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:4 Sayı:8, S.149. Tablo 1’de görüldüğü gibi, Diyarbekir Dârülmuallimini’nin 1913-1914 ders yılındaki memur, muallim ve müstahdem kadrosu 26 kişidir. Muallimlerin yaş ortalaması 30, maaşları ise 500 ile 1500 kuruş arasında değişmiştir. 1913 yılında kabul edilen Tedrisat-ı İptidaiye Kanunu Muvakkati (Geçici İlköğretim Kanunu) uyarınca, Darülmuallimin’in Darülmuallimat de tüm Darülmuallimin’lerde Rüştiye Nizamnamesi Darülmuallimin’lerin sadece kısmı ile İptidai kapatıldı. kesin olduğu 1915 hükme kısmından gibi tarihli bağlanan ibaret Diyarbakır’daki Darülmuallimin “vilayet olacakları” ve hükmü ve taşra de Darülmuallimin-i Rüştiyelerin kapatılma uygulamasını destekler nitelikte bir düzenleme getirmiş oluyordu. Aynı Nizamnameyle öğretim süresi dört yıla çıkarılan İptidaiye Kısmı ve sadece bu kısımdan ibaret olan Diyarbakır’daki Darülmuallimin, 1918 yılına kadar dört yıllık öğrenim süreli bir okul olarak öğretimine devam etmiş ve bu tarihte de kapatılmıştır (Ayas, 1948; Beysanoğlu, 1963). Cumhuriyet Hükümetinin maarif programında, eğitimin tüm kademelerindeki müesseselerinin yeniden teşkilatlanmasının kabulü üzerine 1923-1924 ders yılında Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz 31 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Diyarbakır Darülmuallimin-i yeniden açıldı, fakat bu da çok sürmeyip okul 1930’da tekrar kapatılmıştır. Bu devre içinde, bugünkü Ziya Gökalp İlkokulu binasında Kız Öğretmen Okulu (Darülmuallimat) faaliyet göstermiştir (Beysanoğlu, 1963; Diyarbakır Valiliği, 1995). 1869 Genel Eğitim Tüzüğü’nde (Maarif-i Umumiye Nizamnamesi) Sıbyan ve Rüşdiye Mekteplerine öğretmen yetiştirecek bir Kız Öğretmen Okulu’nun (Darülmuallimat) kurulması öngörülmüş ve Nizamnamenin diğer hükümlerinde olduğu gibi Darülmuallimat hakkındaki hükümlerde de birtakım düzenlemeler yapılarak, bu okulların ilki 1870 yılında İstanbul’da açılmıştır. Öğretim süresi olarak da Sıbyan şubesi 2, Rüşdiyeler ise 3 yıl olarak belirlenmişti (Koçer, 1991; Saracaloğlu, 1992; Ergün, 2005). Mezunlarına yeterlilikleri oranında Rüşdiye ya da Sıbyan Okulu öğretmenliği diploması veren bu kurum, hem ilk hem de orta okullarda muallimlik yapacak, formasyon derslerini almış kadınlardan oluşan büyük bir kaynak oluşturmuştur. Öğrencilerine burs veren ve gündüzlü bir okul olan Darülmuallimat, öğrencilerini öğretmen olma konusunda özgür bıraktığı için ayrıca toplumda aydın ve kültürlü bir kadın zümresinin oluşup gelişmesinde de ön ayak olmuştur (Saracaloğlu, 1992). 1930 yılında kapatılan Diyarbakır’daki Darülmuallimin-i Sıbyan, 4 Aralık 1949’da Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu adını alarak Dağkapı Semtinde bugünkü Gaffar Okkan Anadolu Lisesinde eğitim-öğretime açılmış ve okul, bundan sonraki eğitim hayatını ortaokula dayalı üç yıllık öğrenim süreli olarak devam etmiştir (Diyarbakır İl Yıllığı, 1973). 1974 yılından itibaren ilköğretmen okullarından bazılarının iki yıllık eğitim enstitülerine, geriye kalanların da öğretmen liselerine dönüştürülmesi politikası çerçevesinde Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu da öğretmen lisesine dönüştürülerek öğretmen yetiştiren bir kurumdan genel bir ortaöğretim kurumuna dönüştürülmüştür. 19741975 öğretim yılında hem Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu hem de Diyarbakır Öğretmen Lisesi aynı kampüste farklı kademelerde iki kurum olarak varlığını sürdürmüş ancak bu öğretim yılı Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulunun son öğretim yılı olup bu tarihte kapatılan okul bir “Öğretmen Lisesi” olarak öğretimine devam etmiştir (KD, 1974; ÖKT, 1974; SGD, 1974). Kurulumu Osmanlı Devleti’nin Mutlakiyet dönemine denk gelen Diyarbakır’daki Darülmuallimin-i Sıbyan, 1930 yılında kapatılınca 1949 yılında önce Diyarbakır Erkek Cilt 2 Sayı 3 (2014) 28-43 32 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com İlköğretmen Okulu olarak açılmış ardından sırasıyla 1974 yılında Diyarbakır Öğretmen Lisesi, Diyarbakır Cumhuriyet Fen Lisesi olan bu okul, en son olarak da aynı kampüste Gaffar Okkan Anadolu Lisesi adı altında öğretim yapmaktadır. Cumhuriyet Dönemi Diyarbakır’da Öğretmen Yetiştirme Deneyimleri Dicle Köy Enstitüsü Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren köy öğretmeni yetiştirme konusunda birtakım uygulamalar yapılmış ancak ihtiyaca cevap verecek nitelikte bir oluşum gerçekleştirilememişti. 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı “Köy Enstitüleri Kanunu” ile kurulan Köy Enstitüleri, var olan öğretmen ihtiyacını gidermek ve uygar toplumun nimetlerini kırsal kesimlere de ulaştırmak için girişilen özgün yapılanmaların başında gelir (Altunya, 2002). Köy Enstitüleri hareketinin bir örneği olan ve bu özgür yapılanmanın bir ürünü olarak ortaya çıkmış Dicle Köy Enstitüsü, Cumhuriyet Dönemi ortaöğretiminde süregelen değişiklikleri barındırması ve eğitim sistemimizin şekil ve yapı boyutunun hem tarihi sürecini hem de günümüz uygulamalarını yansıtması bakımından önem arz etmektedir. Şimdiki adıyla Ergani Anadolu Öğretmen Lisesi olarak bilinen ve bir Köy Enstitüsü dönüşümü olan bu okul; kurulum, dönüşüm, öğretim programı ve öğrenci dokusu bakımından oldukça geniş bir yelpazede yer almaktadır. Dicle Köy Enstitüsü, Diyarbakır’ın Ergani İlçesinin 5 kilometre güneyinde, Zülküf Dağı eteğinin Hoşot Ovasında 850 dekarlık bir alan üzerinde kurulmuştur. Enstitünün kurulmasında ilk görev alan, Müdürleri Şerif Tekben yönetimindeki Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü’dür. Enstitünün bundan sonraki çalışmalarını yürütmek üzere o dönemde Çifteler Köy Enstitüsü’nde görev yapan Nazif Evren, okul müdürü sıfatıyla atanmış ve kuruluş için Çifteler (Eskişehir), Kızılçullu (İzmir), Gönen (Isparta), Pazarören (Kayseri), Cılavuz (Kars), Hasanoğlan (Ankara) gibi yedi enstitüden yedi ekibin gelmesiyle yapım işleri başlamış ve kısa sürede Dicle Köy Enstitüsüne ait bir işlik, bir öğretmen evi, beş derslik, bir yatakhane, bir genel tuvalet, bir hamam, bir ahır yapımı tamamlanarak böylece 1944 yazında kurulmaya Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz 33 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com başlanan Dicle Köy Enstitüsü, aynı öğretim yılı içinde, Ağustos ayında almaya başladığı öğrencileriyle öğretime açılmıştır (Güneli, 1966; Evren, 1997a; Evren, 1998). Dicle Köy Enstitüsü kurulup öğrenci alımına başladığında çevredeki bölgeye giren illerden alınan öğrencilerin çoğu Eğitmenli Okul çıkışlı idiler. Çünkü bölgeye giren Diyarbakır, Mardin, Urfa, Hakkâri, Van, Bitlis gibi illerin köylerinde 5 sınıflı ilkokul hemen hemen yok denecek durumda idi. Yasalarla sabitlenmiş olan Köy Enstitülerine köylü ve köy okulunu bitirmiş yetenekli çocukların alınması gibi hükümleri yerine getirmek mümkün değildi. Çünkü bu illerin köylerinde okul yoktu ki köy okulunu bitirmiş öğrenci alınabilinsin. İlk iş olarak nüfus cüzdanı olan ve az da olsun şehir okulunda okuyabilmiş çocuklardan 33 öğrenci alınmış böylece 33 kendi öğrencileri, 42 de Çifteler ekibi olarak 75 mevcutla Dicle Köy Enstitüsü öğretime başlamıştır (Evren, 1997b). Dicle Köy Enstitüsü, yatılı ve 5 yıllık bir eğitim sürecinden ibaretti. Yılda öğretim 10,5 ay olup öğrenciler her yıl 1,5 ay köylerine izinli gönderilirdi. Bu izinleri sırasında öğrenciler, köylerinin her şeyini inceler ve yıldan yıla genişleyen “Köy Dosyaları” hazırlarlardı. Öğrenciler, tarım ve hayvancılık konusundaki deneyimlerini öğrenimleri süresince uygulamalı olarak yapmış oldukları bu işler neticesinde edinirlerdi. Hatta elektrik ve su ihtiyaçlarını da kendi emekleriyle sağlarlardı (Evren, 1999). Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin çalışmaları daha önceden yetişen öğretmenlerinkine benzemiyordu. Bunların yılda 3-4 ay süreli bir tatilleri yoktu. Kısa süreli de olsa okulu terk etmek gibi bir olanağı hiç kullanamayacaklardı. Devletten maaşları da yoktu. Ancak ayda, o günün ölçüsüne göre 20 lira harçlıkları vardı. Ama buna karşılık geçimlerini sağlayacak kadar toprakları olacaktı. Mezun olacaklara, okulda mevcut ve günlük yaşama hitap eden aletler verilmeye başlandı. Kızlara verilen dikiş makineleri, dokuma tezgâhları gibi (Evren, 1998). Dönemin ekonomik ve sosyal yapısına uygun bir tarzda işleyişin sağlanmaya çalışıldığı Dicle Köy Enstitüsünün öğrenci künye defterlerinden yararlanılarak bu okulda 1944-1954 yılları arasında öğrenim gören öğrencilerin sayısal durumları Tablo 2’de verilmiştir. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 28-43 34 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo 2. 1944-1954 Yılları Arasında Dicle Köy Enstitüsü’ndeki Öğrenci Sayıları Yıllar 1944-1945 1945-1946 1946-1947 1947-1948 1948-1949 1949-1950 1950-1951 1951-1952 1952-1953 1953-1954 Genel Toplam Erkek Kız Toplam 34 206 87 99 118 195 125 142 80 57 1143 - 34 206 87 99 118 195 125 142 80 57 1143 Kaynak: Dicle Köy Enstitüsü 1944-1954 Yıllarına Ait Künye Defteri (KD, 1944). Çeşitli kaynaklarda Dicle Köy Enstitüsünde her ne kadar karma bir öğretimin yapıldığı bilgisine yer verilmişse de bu okulun “1944-1954” yıllarına ait künye defterinde kız öğrencileri gösterir bir kayda rastlanmamaktadır. Okulun ilk kurulduğu 1944 yılından 1954 yılına kadar tüm sınıflarda ve okulun öğretime açık olduğu bütün yıllarda sadece erkek öğrencilere ait kayıtlar bulunmaktadır. 1944-1954 yılları arasında bu öğrencilerin sayısı genel toplamda 1143’tür (KD, 1944). Dicle Köy Enstitüsünden mezun olan öğrencilerin sayısal durumu ise, okula giriş yapan ve o dönemde okumakta olan öğrenci sayısına göre “ilk mezunlar hariç” bir hayli azalma göstermiştir. Mezun olan öğrencilerin sayısal durumu Dicle Köy Enstitüsü Diploma defterlerinden çıkarılmıştır (Tablo 3). Tablo 3. 1948-1954 Yılları Arası Dicle Köy Enstitüsü’nden Mezun Olan Öğrencilerin Sayısal Durumu Yıllar Yaz Dönemi Güz Dönemi Toplam Pekiyi ile Bitirenler % 1948-1949 1949-1950 1950-1951 1951-1952 1953-1954 59 96 47 32 87 - 59 96 47 32 87 1 3 9 10 1.041 6.38 28.12 11.49 Genel toplam 321 - 321 23 7.16 Kaynak: Dicle Köy Enstitüsü 1949-1954 Yıllarına Ait Diploma Defterleri (DD, 1949). Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz 35 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com 1948-1952 yılları arasında bu okuldan toplam 321 öğrenci mezun olmuş ancak okulun diploma defterlerinde 1952-1953 öğretim yılına ait herhangi bir kayıt bulunamadığından bu öğretim yılında mezun olmuş öğrenci sayılarına ulaşılamamıştır (Tablo 3). Tablo 3’te görüldüğü gibi, Dicle Köy Enstitüsünden tüm öğrenciler yaz döneminde mezun olmuştur. Okulun öğrenime açık olduğu öğretim yıllarının hiçbirinde kız öğrenci kaydı bulunmadığı gibi mezun olan kız öğrenci kaydına da rastlanmamıştır. Dicle Köy Enstitüsü, izah etmeye çalıştığımız bu işleyişini sürdürmeye çalışırken Köy Enstitülerine yöneltilen eleştiriler neticesinde önce 1947, ardından 1952 yıllarında program yapısında meydana getirilen değişikliklerle Köy Enstitüleri bulundukları bölgenin ihtiyacına ve işleyişine uygun tarzdaki varlığından genel bir ortaöğretim kurumuna dönüştürülmüş ve nihayetinde 27.1.1954 tarih ve 6234 sayılı kanunla Köy Enstitüleri, İlköğretmen Okullarıyla birleştirilmiştir. Bu aşamada Dicle Köy Enstitüsü, Dicle İlköğretmen Okuluna dönüştürülerek hem şekil hem de yapı değişikliğine maruz kalmıştır. Ayrıca bu durum Enstitü için 1975 yılına kadar bu isimle anılacak bir sürecin başlangıcı olmuştur (Ciciloğlu, 1985). Dicle İlköğretmen Okulunun 1975 yılına kadar ilkokul öğretmeni yetiştirmede kaynaklık etmesi, Diyarbakır’da öğretmen yetiştirme geleneğinin sürdürülmesinde önemli bir yeri vardır. Bu okul, Dicle Köy Enstitüsü’nden kalan yapıların yanında inşa edilen yeni binalarıyla oldukça geniş bir alana yayılmış ve 29 yapıdan oluşan bir site haline gelmiştir. Bunlar; idare binaları, derslikler, yemekhane, yatakhane, sinema, konferans salonu, fırın, atölye binaları, lojmanlar ve ahırlardır (Güneli, 1966). 1954 yılında Köy Enstitüleri, İlköğretmen Okullarıyla birleştirilince Dicle Köy Enstitüsü öğrencileri, öğrenimlerini İlköğretmen Okulu mezunu olarak tamamlamışlardır. 1973 yılında yayımlanan “Milli Eğitim Temel Kanunu”nda tüm eğitim kademelerindeki öğretmenlerin yüksek öğrenim düzeyinde yetiştirilmesi öngörülüyordu. Bu amaçla kentlerdeki İlköğretmen Okullarının bir kısmı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun uygulanmaya başlanmasıyla (Güneli, 1966), Dicle İlköğretmen Okulu 1975-1976 öğretim yılından itibaren Dicle Öğretmen Lisesi adı altında öğretimini sürdürmüştür (SGD, 1975). 1989-1990 öğretim yılından itibaren Öğretmen Liselerini iyileştirmek amacıyla Anadolu Öğretmen Lisesi uygulamasına geçilirken, Dicle Öğretmen Lisesi aynı zamanda Cilt 2 Sayı 3 (2014) 28-43 36 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Ergani Anadolu Öğretmen Lisesi adını da alarak iki kurum tek çatı altında varlığını sürdürmüştür (SGDa, 1989, SGDb, 1989). Böylece 1944 yılında kurulan Dicle Köy Enstitüsü’nün yerleşkesi, izlenen eğitim politikaları sonucunda yeni, aynı zamanda devam eden öğretim yapısıyla Ergani Anadolu Öğretmen Lisesi olarak anılmaya başlanmıştır. Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Cumhuriyetin ilanından 1973 yılına kadar ortaokulların, bu tarihten 1978 yılına kadar da bu okullarla ilköğretim okulları ikinci kademesinin öğretmen ihtiyacını karşılayan temel kaynak, “Üç Yıllık Eğitim Enstitüleri” olmuştur. Bu tür bir yapılanmanın ürünü olan Diyarbakır Eğitim Enstitüsü, 1962 yılında Türkçe ve Fen Bilgisi öğretmeni yetiştiren 2 yıllık bir yüksek okul olarak, eskiden Sanat Okulu sonra sırasıyla Muallim Mektebi, Ali Emiri Ortaokulu, Süleyman Nazif Ortaokulu ardından da Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi ve yıllarca Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğünün hizmet verdiği binada eğitim öğretime başlamıştır. 1967 yılında bu binanın Tıp Fakültesine verilmesi ile Anadolu Lisesinin binasına taşınmış, Sosyal Bilgiler ve Matematik alanlarında öğretmen yetiştirmek maksadıyla iki bölümün daha eklenmesiyle öğretmen yetiştirme alanı genişletilen okul, iki yıl sonra yani 1969 yılında İstasyon Caddesi üzerindeki binalarına nakledilmiştir (Diyarbakır İl Yıllığı, 1973; Beysanoğlu, 1963; Öztürk, 1999; “Dicle Üniversitesinin…”, 2013). 1970-1971 öğretim yılında öğrenim süresi üç yıla çıkarılan bu okula 1971-1972 öğretim yılında da Almanca, Fransızca ve İngilizce bölümlerinin ilavesiyle okulun bölüm sayısı 7’ye çıkarılmıştır (Beysanoğlu, 1963). Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nde, okulun öğrenime açıldığı 1962 yılından yeni bölümlerin eklendiği 1972 yılına kadar öğrenim görmüş öğrencilerin sayısal durumunu tablolaştırırsak şöyle bir durum ortaya çıkar: Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz 37 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo 4. 1962-1972 Yılları Arasında Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nde Öğrencilerin Sayısal Durumu Yıllar 1962-1963 1963-1964 1964-1965 1965-1966 1966-1967 1967-1968 1968-1969 1969-1970 1970-1971 1971-1972 Erkek 126 237 323 662 665 344 290 401 510 471 Kız 45 47 50 63 60 58 46 62 48 49 Toplam 171 284 373 725 725 402 336 463 558 520 Genel Toplam 4029 528 4557 Kaynak: Diyarbakır İl Yıllığı. (1973). Cumhuriyet’in 50. yılında Diyarbakır, 1973 İl Yıllığı . (Cilt:1). Ankara: İş Matbaacılık ve Ticaret, s.285. Tablo 4’de verilen öğretim yıllarında görüldüğü gibi, erkek öğrenci sayısı kız öğrencilere nazaran daima büyük bir çoğunluğu oluşturmuş ve 10 öğretim yılında 528’si kız, 4029’u da erkek olmak üzere toplam 4557 öğrenci öğrenim görmüştür. 1972-1973 öğretim yılında Diyarbakır Eğitim Enstitüsünde 46 öğretmen, 609 öğrenci bulunmaktaydı. Bu öğretim yılına kadar Enstitüden 165’i kız ve 1511’i erkek olmak üzere 1676 öğrenci mezun olmuştur (Diyarbakır İl Yıllığı, 1973). 1978-1979 öğretim yılından itibaren Eğitim Enstitülerine “Yüksek Öğretmen Okulu” denmeye başlamasıyla temelde ortaokullara branş öğretmeni yetiştirmek üzere kurulan ve öğrenim süresi 1960’lı yılların sonunda 3 yıla çıkarılan Diyarbakır Eğitim Enstitüsü, “Diyarbakır Yüksek Öğretmen Okulu” olarak isim ve yapı değişikliğine uğramıştır. Bu öğretim yılından itibaren enstitünün öğrenim süresi 4 yıla çıkarılmış ve öğretmen yetiştirilen bölümlerde yeniden yapılanma ile branşlarda ihtisaslaşmaya gidilmiştir (Öztürk, 2006) . Yüksek Öğretmen Okullarının 20 Temmuz 1982 yılında 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Eğitim Fakültelerine dönüştürülüp üniversitelerin çatısı altına alınmasıyla Diyarbakır Yüksek Öğretmen Okulu, 41 sayılı kanun hükmünde kararname ile 20.07.1982 tarihinde Eğitim Fakültesi adı altında Dicle Üniversitesine bağlanmıştır (“Dicle Üniversitesinin…”, 2013). Cilt 2 Sayı 3 (2014) 28-43 38 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Dicle Üniversitesinin bünyesindeki 13 fakülteden biri olan Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, Diyarbakırlı düşünce adamı Ziya Gökalp’ın anısını yaşatmak üzere isminin verildiği kurumlardan biridir. Bu kurum, İstasyon Caddesi üzerindeki Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’ne ait binalarda 1982 yılında Diyarbakır Yüksek Öğretmen Okulunun “Eğitim Fakültesi” adıyla Dicle Üniversitesinin bünyesine alınmasıyla öğretim hayatına başlamıştır. Halen Dicle Üniversitesi kampusünde kendilerine tahsis edilen binada 9 bölüm ve bu bölümlere bağlı 17 anabilim dalı ile öğretimine devam etmektedir (“Dicle Üniversitesinin…”, 2013). Sonuç Osmanlı Devletine ve Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sine kaynaklık eden belgelerden yola çıkarak Diyarbakır’daki öğretmen yetiştirme geleneğini var kılan ve bu geleneğin devamlılığını sağlayan kurumlar olarak, kurulumu 1882 yılından sonra olan Darülmuallimin-i Sıbyan dışında II. Meşrutiyet Döneminde Diyarbakır’daki Darülmuallimin içinde açılmış bir Darülmuallimin-i Rüşdiye ile 1930’lu yıllarda Dağkapı Semtinde bugünkü Ziya Gökalp İlkokulunda bir dönem öğretime açık kalmış ve bir kız İlköğretmen Okulu olan Darülmuallimat’ın varlığıyla karşılaşmaktayız. Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet Dönemi eğitim sistemleri ile günümüz eğitim yapısı arasında bir geçişi temsil eden eğitim kurumları, Diyarbakır’da bir öğretmen yetiştirme geleneğinin oluşumunu sağlamanın yanında var oldukları her döneme ait atılımlara şahitlik eden birer yapıt olarak Türk Eğitim Tarihinde yer edinmiş ve yer edinmeye de devam etmektedir. Mutlakiyet ve Meşrutiyet dönemlerinden kalma Darülmuallimin ve Darülmuallimat ile Cumhuriyet Döneminden günümüze çeşitli formlarda intikal etmiş Köy Enstitüsü ile İki Yıllık Eğitim Enstitüsü’nün bir devamı olan Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi bu durumu izah edici birkaç örneği teşkil etmektedir. Kaynaklar Akyüz, Y. (1997). Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1997’ye). İstanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları. Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz 39 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Altunya, N. (2002). Köy enstitüleri. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Yıl:3, No. 26 (Nisan). Ayas, N. (1948). Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitimi “Kuruluşlar ve Tarihçeler”. Ankara: Milli Eğitim Basımevi. Beysanoğlu, Ş. (1963). Bütün Cepheleriyle Diyarbakır. İstanbul: Şehir Matbaası. Bilim, C.Y. (2002). Türkiye’de Çağdaş Eğitim Tarihi (1734-1876). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Ciciloğlu, H. (1985). Türkiye Cumhuriyetinde İlk ve Ortaöğretim (Tarihi Gelişimi). Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. Dicle Üniversitesinin Kuruluş ve Tarihçesi. (2013). Online: www.dicle.edu.tr adresinden 15 Eylül 2013 tarihinde alınmıştır. Diyarbakır İl Yıllığı. (1973). Cumhuriyet’in 50. yılında Diyarbakır, 1973 İl Yıllığı. (Cilt:1). Ankara: İş Matbaacılık ve Ticaret. Diyarbakır Valiliği. (1995). 2000’e Beş Kala Diyarbakır. Diyarbakır: Diyarbakır Valiliği. Ergün, M. (2005). Eğitim ve sivil eğitimin batılılaşması. Online: http://www.egitim.aku.edu.tr adresinden 27 Eylül 2005 tarihinde alınmıştır. Evren, N. (1997a). Rauf İnan Köy Enstitüleri ve Bir Ömrün Tanıklığı. Ankara: Güldikeni Yayınları. Evren, N. (1997b). Poyraz Köyünden Köy Enstitüleri’ne. Ankara: Güldikeni Yayınları. Evren, N. (1998). Köy Enstitüleri Neydi Ne Değildi. Ankara: Güldikeni Yayınları. Evren, N. (1999). Osmanlı Eğitim Sisteminden Cumhuriyet’e. Ankara: Genç Ofset. Güneli, Ş. (1966). Bütün Yönleriyle Erğani. Ankara: Modern Matbaa. Koçer, H.A. (1991). Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi (1773-1923). İstanbul: MEB. Yayınları. Küey, A. (1970). Doğal, Tarımsal, Ekonomik ve Turistik Yönleriyle Diyarbakır. Diyarbakır: Diyarbakır Ticaret Sanayi Odası Yayını, Sayı: 6. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 28-43 40 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Öztürk, C. (1999). Cumhuriyet Döneminde Öğretmen Yetiştirme. İçinde: F. Gök (Ed.). 75 Yılda Eğitim. İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları. Öztürk, C. (2006). Cumhuriyet Döneminde ilköğretim ve genel ortaöğretime öğretmen yetiştirme ve eğitim fakültelerinde yeniden yapılanma. Online: www.Akmb.gov.tr adresinden 03 Ocak 2006 tarihinde alınmıştır. Saracaloğlu, A.S. (1992). Türk ve Japon Öğretmen Yetiştirme Sistemlerinin Karşılaştırılması. İzmir: Ege Üniversitesi Basımevi. Yıldız, H. (2012). Diyarbekir Darülmuallimini’nin tarihçesi. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:4 Sayı:8, 133-158. Arşiv Kaynakları Dicle Köy Enstitüsü 1944-1954 Yıllarına Ait Künye Defteri (KD, 1944). Dicle Köy Enstitüsü 1949-1954 Yıllarına Ait Diploma Defterleri (DD, 1949). Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu 1974-1975 Öğretim Yılı Sınıf Geçme Defteri (SGD, 1974). Diyarbakır Öğretmen Lisesi 1974-1975 Öğretim Yılı Öğrenci Kütük Defteri (KD, 1974). Diyarbakır Öğretmen Lisesi 1974-1975 Öğretim Yılı Öğrenci Kütük Defteri (ÖKT, 1974). Dicle Öğretmen Lisesi 1975-1980 Yıllarına Ait Sınıf Geçme Defterleri (SGD, 1975). Dicle Öğretmen Lisesi 1989-1990 Öğretim Yılı Sınıf Geçme Defteri (SGDa, 1989). Ergani Anadolu Öğretmen Lisesi 1989-1990 Sınıf Geçme Defteri (SGDb, 1989). Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz 41 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Extended Summary Teacher Training Experiences In Diyarbakir Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz Introduction Due to its location and rich history, Diyarbakir is one of the most important cities that reflect the politics of teacher education programs for both urban and rural areas during Westernization period of Ottoman Empire and Republican period of Turkey. When it comes to teacher training in Turkey, we need to look at teacher training schools that also mirror cultural and educational developments in Diyarbakir. Reforms in Teacher Training in Ottoman Empire in 19th Century In Ottoman Empire, First Constitutional Monarchy period (1878-1908) marked a departure from traditional teacher training in Classical Ottoman Era. With reform efforts aimed at adopting western ideas, Ottoman thinkers also intended to replace traditional teacher training that only originated in Istanbul with more decentralized and liberal based schools. To achieve these ends, teacher training schools, known as Darulmuallimin and Darulmuallimin-i Sibyan, were opened and instructors for these schools were sent from Istanbul to the heartland of Anatolia. Just after the declaration of Republic of Turkey in 1923, teacher training programs were re-designed to be more centralized in line with the new nation state’s ideals. Diyarbakir teacher training school (Darulmuallimin) were reopened in 1924 and but were closed in 1930. Other teacher training schools for women teacher candidates, known as Darulmuallimat, were also opened in the building of now known as Ziya Gokalp Elementary School. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 28-43 42 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Teacher Training Schools in Diyarbakir during Early Republican Period Dicle Village Institute Dicle Village Institute in Diyarbakir was opened as part of the new nation state’s ambitious project to make education available for people who were devoid of opportunities to send their children to schools in rural Turkey. Dicle Village Institute, now known as Ergani Anatolian Teacher High School, is a microcosm of politics of educational reforms during both early republican period and now. Ziya Gokalp Faculty of Education Ziya Gokalp Faculty of Education was named after the great thinker Ziya Gokalp who were from Diyarbakir at Dicle University. Ziya Gokalp Faculty of Education was first established as two-year long program on Istasyon Street in 1982. It is now affiliated with Dicle University and has nine departments and 17 program areas in its new building on the campus of Dicle University. (www.dicle.edu.tr). Conclusion In the light of documents about teacher schools in Diyarbakir in late 19th century Ottoman period, we see Teacher School for elementary teachers (Darülmuallimin-i Sıbyan) after 1882, Teacher School for middle school teachers (Darülmuallimin-i Rüşdiye) during Second Constitutional Monarchy (1908-1923) and Teacher School for women teachers (Darülmuallimat) during Republican period in 1930s. Teacher training schools in Diyarbakir reflect the transformation of teacher training as well as that of the political climate of Turkey from late Ottoman Empire and Republic of Turkey. Male and women teacher training schools (Darülmuallimin ve Darülmuallimat respectively) in Ottoman era; Dicle Village Institute and Ziya Gokalp Faculty of Education are all milestones of this transformation in the history of education in Diyarbakir and Turkey. Cemal Aküzüm, Hasan Akgündüz 43 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Beşinci Sınıf Öğrencilerinin Işık Kavramına Yönelik Bilgi Yapılarının Kavramsal Değişim Teorilerine Göre Analizi1 Analysis of Knowledge Structures About Light Concept of First Level Elementary Students According to Conceptual Change Theories Zeki APAYDIN2, Emrah AKMAN3, Erol TAŞ4, Evşen Aymen PEKER5 Öz Abstract Bu çalışmanın amacı, ilköğretim öğrencilerinin “ışık” kavramına yönelik bilgi yapılarını “teori nitelikli bilgi yapısı teorisi” ve “parça nitelikli bilgi yapısı teorisi” ile açıklamaya çalışmak ve yeni program ve ders kitabı içeriklerinin geliştirilmesine katkı sağlamaktır. Araştırmada, nitel araştırma yöntemlerinden klinik görüşme yöntemi kullanılmıştır. Katılımcı olarak 21 tane 5. sınıf öğrencisi seçilmiş ve öğrencilere 9 adet etkinlik serisi eşliğinde 42 açık uçlu soru yöneltilmiştir. Öğrencilerin ışık kavramına yönelik bilgi yapılarının, teorik kavramlarla ilgili boyutunun parça nitelikli bilgi yapısı teorisine, betimsel kavramlarla ilgili boyutunun ise teori nitelikli bilgi yapısı teorisine uygun olduğu belirlenmiştir. The purpose of this study is to determine whether the knowledge structure of first level elementary school students for the ''light'' concept can be explained by "knowledge-as-theory perspective" or "knowledge-inpieces perspective" and to contribute to the development of new teaching and learning techniques. In this research, clinical interview method was used. This method is a qualitative research method which aims to reveal what lies coginively behind the individual's explanations. In this study 21 fifth-grade students were selected and interviewed as participants. Students with similar level of success and Socio-ecomomic status, were choosen. A dark room was prepared in the same school where experimental activities were held and a set of clinical interviews were arranged. It was concluded that the knowledge structures about light concepts of students are suitable for "knowledge-in-pieces perspective" in theoretical concepts and "knowledge-as-theory perspective" for descriptive concepts. Anahtar Sözcükler: fen öğretimi, kavramsal değişim teorileri, ışık. Keywords: science theories, light. teaching, conceptual change 1 International Conference on Primary Education 2013, Girne-KKTC'de sunulmuştur. Yrd.Doç.Dr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İlköğretim Bölümü, [email protected] 3 Doktora Öğrencisi, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected] 4 Doç.Dr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İlköğretim Bölümü, [email protected] 5 Doktora Öğrencisi , Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, [email protected] 2 Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 44 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Giriş Fen öğretimi dersinde birçok teorik ve betimsel kavram yer almaktadır. Kavramlar, bir varlıktan ya da olgudan söz edildiğinde, insanların zihninde oluşan çağrışımlardır (Çepni, 2005). Bir öğrenci bu kavramları öncelikle günlük deneyimlerden hareketle okul dışı ortamda yapılandırıp okul ortamına getirir ve bu yapılandırmaların çoğu bilimsel kavramsallaştırmaların alternatifi niteliğinde olduğu için, fen öğretimi dersinin öğrencilere kazandıracağı kavramların öğrenilmesinde genellikle güçlükler ortaya çıkmasına neden olurlar (Carey, 1985; Tao ve Gunstone, 1999; Wandersee, Mintzes ve Novak, 1994). Öğrencinin okulda öğrendiği bilgilerin dışında okula getirdiği bu kavramlar alan yazında ‘öncü kavram’ olarak tanımlanmaktadır (Limon ve Mason, 2002). Kavramsallaştırma, birbiriyle ilişkilendirilebilen nesne veya olayları kategorilere ya da zihinsel gruplara ayırma yoludur ve bu süreç sonunda düşüncelerin merkezinde yer alan kavramlar oluşur. Bazı araştırmacılar kavramları “düşüncenin en küçük yapı taşları” olarak tanımlarlar (Ormrod, 2006). “Işık ışınları sürekli hareket halindedir” ifadesi yasa ya da ilke niteliğinde bir önerme olmakla birlikte, ışık, ışın ve hareket birer kavramdır (Chi ve Roscoe, 2002). Kavramlar madde temelli ve süreç temelli olmak üzere ikiye yarılırlar. Işık, ışın ve hareket süreç temelli kavramlarken, ışığın doğasında var olan foton kavramı madde temelli bir kavramdır (Chi ve Roscoe, 2002). Bir başka örnekle ifade etmek gerekirse, fotosentez süreç temelli bir kavramken; kloroplast madde temelli bir kavram olarak değerlendirilebilir. Bu çalışmada Lawson’ın (1995) sınıflandırması da esas alınmıştır. Lawson’a (1995) göre; ışık, ışın gibi kavramlar eğer doğrudan algılanabilen nitelikleri bakımından irdelenirse betimsel; atom, atom altı parçacıklar ve foton gibi kavramlarla ilişkilendirilirlerse teoriktirler. 5. sınıflarda öğrencilerin bilişsel düzeylerine göre, teorik ve süreç niteliğindeki kavramlardan çok; betimsel ve madde nitelikli kavramların öğretim programının temelini oluşturması pedagojik açıdan daha uygun olabilir (Lawson, 1995; Lawson, Alkhoury, Benford, Clark ve Falconer, 2000). Fen öğretimi dersinde birçok betimsel ve teorik kavramın bulunması ve bu alanda yapılan araştırmaların ortaya koyduğu alternatif kavramsallaştırmaların çokluğu, anlamlı ve bilimsel kavramsallaştırmaların oluşturulmasında kavramsal değişim teorilerinin önemini ortaya çıkartmaktadır. Kavramsal değişim teorileri, her kavramın aynı yöntemle ya Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 45 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com da modelle değiştirilemeyeceğine ve iki farklı kavramın birbiriyle aynı şekilde yapılandırılmış olamayacağına dikkat çekmektedirler. Bu nedenle her farklı kavram için, farklı teorilerden yola çıkarak, farklı öğretme etkinlikleri kullanılabilir (diSessa, 1993; diSessa ve Ark., 2004). Öğrenciler, Fen öğretimi dersindeki birçok ünitede olduğu gibi “Işık ve Ses” ünitesinde yer alan “Işık” konusundaki kavramlarla ilgili olarak da farklı kavramsallaştırmalara sahiptirler (Baysen, Güneyli ve Baysen, 2012). “Işık Nasıl Yayılır?”, “Işık Bir Engelle Karşılaşırsa Ne Olur?”, “Işık Oyunları ve Gölgeler” gibi başlıklar altında işlenen ışık konusunun öğretilmesinde, öğrencilerin bu konudaki kavramlara yönelik bilgi yapılarının hangi kavramsal değişim teorisine göre yapılandırıldığını anlamak oldukça önemlidir. Kavramsal Değişim Teorileri Öğrencilerin, öncü kavramlar ile sınıf ortamına gelmeleri, bilimsel kavramların öğrenilmesi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir (Başer ve Çataloğlu, 2005). Bu nedenle öğrencilerin öncü kavramlarının hangi bilgi yapısı teorisine göre yapılandırıldığının belirlenmesi ve uygun öğrenme etkinliklerinin oluşturulması oldukça önemlidir. Öğrencilerin yapılandırdığı kavramlara yönelik farklı bilgi yapısı ve kavramsal değişim teorileri geliştirilmiştir. Bu teorilere göre kavramsal değişim süreci farklı şekillerde açıklanmaktadır. Teori Nitelikli Bilgi Yapısı (Sentetik Model) Teorisi Bilimsel kavramların öğrenilmesi, öncü kavramların çocukların günlük gözlemleriyle sürekli desteklenmesi nedeniyle oldukça güçtür (Vosniadou, 1999). Vosniadou ve Brewer (1992), yüzeysel gözlemlere dayanan açıklamalar ile daha derin kavramsal yapılara ilişkin açıklamalar arasında bir ayrıma gitmişlerdir. Vosniadou (1999), bu ayrımın, bazı öğrencilerin öncü kavramlarını değiştirmenin; diğer öğrencilerin öncü kavramlarını değiştirmekten neden daha zor olduğunu açıklamak adına çok önemli olduğunu ifade etmiştir (Turcotte, 2012). Öğrencilerin uyumsuz yeni bilgileri özümseyerek mevcut bilgi yapılarına uyarlamaları, bu kavramsal çerçevenin devamlılığını sağlar. İlgili kavramsal çerçevenin, mevcut olgusal durumu açıklayamadığının farkına varılması, yeni bir kavramsal çerçevenin oluşturulması sonucunu doğurur. Öğrenciler herhangi bir kavram için kendi içinde bir teori Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 46 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com geliştirerek oluşturdukları bu bilgi yapılarını veya şemalarını, bir konu hakkında sorulmuş soruları yanıtlarken kullandıklarında, yanıtları birbirleriyle tutarlılık gösterecektir (Ioannides ve Vosniadou, 2001). Bu teoriye göre, öğrencilerin başlangıçta tutarlı bir kavramsal çerçeveleri yani teorik yapılandırmaları vardır. Eğitim-öğretim sürecinde öğrenciler aşamalı olarak, mevcut teorik yapıyla yeni öğrendiklerini ilişkilendirmeye çalışır ve sentetik kavramlar oluştururlar. Bu sentetik kavramlar kararsız ve parçalı yapıda olmakla birlikte ilgili dönemde yine tutarlıdır. Yani başlangıçtaki kavramsal çerçeve melez bir yapıya bürünmüştür. Öğretim süreci sonunda istendik kavramsal çerçevenin oluşmasıyla, başlangıçtaki tutarlı yapı yerini yeni tutarlı bilimsel yapıya terk etmiş olur (Vosniadou, 1994). Parça Nitelikli Bilgi Yapısı Teorisi Parça nitelikli bilgi yapısı üzerine yapılan araştırmalarda, öğrencilerin günlük deneyimleri ile şekillenen bilgi yapılarının, daha çok yarı bağımsız bilgi parçacıklarından oluşan bir ekoloji olduğu belirtilmektedir (Clark, 2006; diSessa, Gillespie ve Esterly, 2004; Özemir, 2007). Bu teoriye göre öğrenciler; bir olguyu, birbiriyle yarı bağımsız ilişki içindeki başka olgusal ilkeller (phenomonological primitives, veya p-prims) ile açıklamaya çalışırlar. Strike ve Posner’ın (1992) kavramsal ekoloji (conceptual ecology) yaklaşımına da uyan bu teorinin öncüsü olan diSessa, bir kavramın bilimsel olarak doğru karşılığını öğrenmemiş olan bir öğrencinin, farklı durumlarda farklı bilgi parçacıklarını yani olgusal ilkelleri kullanarak karşılaştığı durumu açıklamaya çalıştığını belirtmektedir (Özdemir, 2007). Bu durumda bir olgusal problemle (Örneğin; kuvvet ve enerji olgularıyla ilgili) karşılaşan öğrenciler, aynı probleme ilişkin farklı bilgi parçacıklarını harekete geçirecek ve hazırlanan sorular ya da soru setleri boyunca tutarsız yanıtlar vereceklerdir (Özdemir, 2007; Özdemir ve Clark, 2007). Parça nitelikli bilgi yapısı teorisine göre kavramsal değişim sürecinde, öğrenmeyi olumsuz etkileyen bu bilgi parçaları üzerinde değişiklik ya da silme olmasından çok, yeni bilgi ekleme sürecinde yeniden düzenlenme söz konusudur (Özdemir, 2007). Yani öğrencilerin herhangi bir bilimsel olguya yönelik öncü bilgileri, bilim insanlarınınkilerden farklı olarak tutarsız olup, süreç sonunda ancak tutarlılık kazanır (diSessa, 1993). Teori nitelikli bilgi yapısı teorisi ve parça nitelikli bilgi yapısı teorisi, alan yazında kavramsal değişime yönelik en sık karşılaşılan teorilerdir. Ancak teoriler bunlarla sınırlı değildir. Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 47 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Bu çalışmanın amacı, 5. sınıf öğrencilerinin ışık kavramına yönelik bilgi yapılarını “teori nitelikli bilgi yapısı” ve “parça nitelikli bilgi yapısı” teorilerine dayanarak açıklamaya çalışmaktır. Bu amaç doğrultusunda iki probleme yanıt aranmıştır: 1- Farklı setlerde sunulan somut deneysel etkinliklerle, ilköğretim öğrencilerinin, ışık kavramına yükledikleri anlamlar nelerdir? 2- İlköğretim öğrencilerinin ışık kavramına ilişkin bilgi yapılarını, “teori nitelikli bilgi yapısı teorisi” mi, yoksa “parça nitelikli bilgi yapısı teorisi” mi açıklar? Yöntem Çalışma Grubu Araştırma, 2010-2011 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde, Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi Samsun ilindeki bir devlet okulunda eğitim gören 5. sınıf öğrencileri ile geçekleştirilmiştir. Toplam 21 katılımcı öğrenci ile klinik görüşme yapılmıştır. Öğrencilerin kimliklerini gizli tutmak amacıyla takma isimler kullanılmıştır. Öğrencilerin ışık kavramına yönelik bilgi yapılarıyla ilgili olarak, kavramsal değişim teorilerinin açıklama gücünü karşılaştırmada, öğretim programına göre ışık kavramına yönelik öğrenme sürecinden geçmiş 5. sınıf öğrencileri katılımcı olarak tercih edilmiştir. Ayrıca çalışmanın güvenirliğini sağlamak amacıyla, aynı öğrenme ortamında bulunan, iletişime açık ve benzer akademik başarıya sahip olan öğrenciler seçilmiştir. Akademik başarıya ve iletişim becerisine yönelik bilgilerin sağlanmasında dersin öğretmeninden yardım alınmıştır. Görüşme Soruları Araştırma, nitel araştırmalarda kullanılan klinik görüşme tekniği ile yapılmıştır. Klinik görüşme tekniği, bilgi yapısının biçimini ve muhakeme sürecini araştırmak için sıklıkla kullanılan bir tekniktir (Ginsburg, 1997). Görüşmeler için etkinlik temelli 9 soru seti hazırlanmıştır. Her bir etkinlikte farklı araçlar kullanılarak farklı durumlar oluşturulmuştur. Görüşmeler için hazırlanan soru setleri; fen öğretimi programında yer alan ışığın yayılması, ışığın maddeyle karşılaşması, gölge oluşumu kazanımlarından yola çıkılarak hazırlanmıştır (MEB, 2005). Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 48 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Bu çalışmada, görüşme yapılacak öğrencilerin velilerinden ve sınıf öğretmenlerinden izin alınmış ve çalışma sürecinin içeriği hakkında öğrenciler bilgilendirilmiştir. Katılımcılar gönüllü olarak çalışmaya dahil olmak isteyen öğrenciler arasından seçilmiştir. Böylece katılımcı teyidi sağlanarak, araştırmanın güvenilirliğini arttırmak amaçlanmıştır (Yıldırım ve Şimşek, 2006). Işık Konusundaki Kavramsal Değişimi Belirleme Soru Setleri SET 1: Karanlık ortamda yakılan bir mum ve duvarda asılı olan bir tablo bulunmaktadır. Öğrenciye neler gördüğü ve mumun olmaması durumda ne olacağına yönelik sorular sorulmuştur. S1.1: Duvarda ne görüyorsun? S1.2: Mum yanmıyorken görebilir misin? S1.3: Mum yanıyorken neden görebiliyorsun? SET 2: Işık kaynağı olarak mum ve masa lambası sırayla kullanılmış ve iki durum arasındaki fark ile ilgili sorular sorulmuştur. S2.1: Duvardaki resmi görebiliyor musun? S2.2: Mum söndürülüp masa lambası açıldığında görebiliyor musun? S2.3: Görüntüler arasında bir fark var mı? S2.4: Sence neden daha net görünüyor? SET 3: Duvarda asılı bir resim bulunmaktadır ve resim el feneri ile aydınlatılmaktadır. El feneri ile resim arasına bir kitap konularak ışığın doğrudan ulaşması engellenmeye çalışılmış ve buna rağmen resmin görülebilmesi durumunun açıklanması ile ilgili sorular sorulmuştur. S3.1: Resmi görebiliyor musun? S3.2: Resim ile el feneri arasına bir kitap koyduğumda görüntüde bir değişiklik oluyor mu? S3.3: Sence, ışığın önüne kitap koymama rağmen, orayı biraz da olsa görebilmenin nedeni nedir? S3.4: Kitabı ışık kaynağının önüne tamamen kapattığımda bir şey görebiliyor musun? Neden? SET 4: Duvarda asılı bir resim el feneri ile aydınlatılmakta ve el feneri ile resim arasına buzlu cam konularak ışığın doğrudan resme iletilmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Oluşan yarı gölgeler ve saydamlık kavramını kapsayan sorular yöneltilmiştir. S4.1: Duvarda ne görüyorsun? S4.2: Araya buzlu cam koyduğumda ne değişiyor? S4.3: Neden böyle bir durum oluştu? Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 49 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com SET 5: İki mum arasına ağaç maketi yerleştirilen bu etkinlikte duvarda oluşan gölgelerin sayısı ve nasıl oluştukları ile ilgili sorular yöneltilmiştir. S5.1: Duvarda ne görüyorsun? S5.2: Duvarda gördüklerinle ilgili ne söyleyebilirsin? S5.3: Kaç tane gölge görüyorsun? S5.4: Sence o gölgeler nasıl oluşuyor? S5.5: Mumlardan birinin önüne kitabı koyduğumda ne görüyorsun? S5.6: O gölge nasıl oluşuyor? S5.7: Önüne kitap koyduğumda kaç tane gölge görüyorsun? S5.8: Sence iki ışığın önüne de kitap koymadığım durumda neden 3 tane gölge oluşuyor? SET 6: İki mum arasında yer alan ağaç maketi, ışık kaynaklarından uzaklaştırılarak duvara yaklaştırılmış ve sonra bu işlemin tersi yapılmıştır. Etkinlikte duvardaki gölgelerin değişimi ile ilgili sorular yöneltilmiştir. S6.1: Ne görüyorsun? S6.2: Işığın etkisinin artması derken neyi kastediyorsun? S6.3: Neden böyle oluyor? SET 7: Mum ile el feneri arasına konulan ağaç maketinin duvarda oluşan gölgelerinin belirginlikleri arasındaki fark ve bu farkın oluşmasının nedenlerine ilişkin sorular sorulmuştur. S7.1: Duvarda ne görüyorsun? S7.2: Gölgeler arasında bir fark var mı? S7.3: Sence neden? SET 8: Ağaç maketi, el feneri ve mum kullanılarak hazırlanan bu etkinlikte el feneri hareket ettirilmiştir. Hareketli ışık kaynağı ve ışığın hareketi ile ilgili sorular yöneltilmiştir. S8.1: Duvarda ne görüyorsun? S8.2: Bu etkinlikte hareketli ışık kaynağı var mı? S8.3: Hareketli ışık var mı? S8.4: Hareket eden ışık nasıl oluşabilir? S8.5: Işık hareket eder mi? S8.6: Masa lambasını tam yaktığım anda hareketli ışık olur mu? SET 9: Karanlık bir ortamda açılan ve sabit bir yöne doğru tutulan el feneri ile odanın diğer taraflarını nasıl görebilidiğimize yönelik sorular sorulmuştur. S9.1: Duvarı görebiliyor musun? S9.2: Nasıl görebiliyorsun? S9.3: El fenerini açtığımda duvarı görebiliyor musun? S9.4: El fenerini duvara doğru tutuyorken, odanın arka tarafını görebiliyor musun? Verilerin Toplanması ve Analiz Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 50 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Öğrencilerle karanlık ortamda etkinlikler düzenlenmiş ve bu etkinlikle bağlantılı olarak farklı soru setleri yöneltilmiştir. Klinik görüşmenin sağladığı bir avantaj olarak, bu soru setleri sorulurken öğrencinin verdiği yanıta göre, soru setleri dahilinde doğaçlama sorular oluşturulmuş ve öğrencinin gerçekte ne anlatmak istediği ve ne düşündüğü saptanmaya çalışılmıştır. Her bir soru seti içerisinde öğrencinin yanıtlarına göre sorulan farklı sorular yer almaktadır. Verilerin analizi aşamasında Vosniadou ve Brewer (1992, 1994) tarafından geliştirilen ‘Kodlama ve Analiz’ metodundan yararlanılmıştır. Klinik görüşme yöntemi ile elde edilen verilerin analizi aşamasında kodlama ve analiz metodunun kullanılması daha uygundur (Vosniadou ve Brewer, 1992). Verilerin kodlanması için aşağıdaki kodlama şeması geliştirilmiş ve öğrencilerin farklı durumlarda, farklı soru setlerine verdikleri tüm yanıtlarda bu kodlama şemasında yer alan yanıtlar aranmıştır. Tablo 1. Kodlama Şeması “Işığın hareketi” Işık hareket eder (yayılır, yansır, çarpar, gider, vurur...). Işık hareket etmez. “Görme ve ışık ilişkisi” Görmenin nedeni ışık kaynağından gelen ışık ışınlarıdır. Görmenin nedeni diğer faktörlerdir. (gözümüzün olması, nesnenin açık renkte olması gibi…) “Gölge ve ışık ilişkisi” Gölge ışık ile oluşur. Gölge ışıksızlıktır. * “Saydamlık ve ışık ilişkisi” Saydam olmayan maddeler ışığı Saydam olmayan maddeler ışığı geçirir. geçirmez. * Saydamlık ve ışık ilişkisi ile ilgili tutarlılık analizi yalnızca 3. soru setinde yapılmıştır. Bulgular Bu çalışmadaki bulgular, araştırmacı tarafından ışık kavramıyla ilgili olarak hazırlanan soru setlerine öğrenciler tarafından verilen yanıtlardan oluşmaktadır. 21 öğrenciyle yapılan etkinliklerde ışığın ve gölgenin doğası ile ilgili farklı durumlar yaratılmış ve bu etkinlikler sırasında 9 farklı soru seti ile öğrencilerin verdikleri yanıtlar arasında tutarlılık aranmıştır. Öğrencilerin yanıtları aşağıda yer alan örneklerde görüldüğü gibi Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 51 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com kodlanmış ve bu yanıtların, hem soru seti içinde hem de soru setleri arasında tutarlılık gösterip göstermediği saptanmaya çalışılmıştır. Esra isimli öğrencinin 3. ve 8. soru setine verdiği yanıtlar incelendiğinde, ışığın hareketi ile ilgili tutarsız yanıtlar verdiği görülmektedir. SET 3'e İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Kitabı el fenerine yaklaştırıyorum… Görüntüde bir değişiklik oldu mu? Şu an hiçbir şey göremiyorum. Neden? Çünkü kitap kapatıyor, ışık yayılamıyor oradan. Kodlamalar: Işık hareket eder (yayılır, yansır, çarpar, gider, vurur...). SET 8'e İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Peki, el fenerini elimi alıp hareket ettiriyorum… Hareketli ışık kaynağı var mı? Var. El feneri. Hareketsiz ışık kaynağı var mı peki? Mum. Elimim hareket ettirmeye devam ediyorum… Şu an hareketli ışık var mıdır? El fenerindeki ışık hareket ediyor. Işık kaynağını sabit bırakıyorum… Hareketli ışık var mıdır? Yok. Peki, sadece masa lambasını koyalım… Açıyorum… Tam açtığım anda hareketli ışık var mıdır? Var. Nasıl oluyor peki, biraz anlatır mısın? Böyle açarken ışık bir anda açıldığı için böyle hareketli oluyor ama sonra duruyor. Kodlamalar: Işık hareket eder (yayılır, yansır, çarpar, gider, vurur...). Işık hareket etmez. Burada Esra, 3. soru setinde ışığın yayılmasından ve dolayısıyla bir hareketinden bahsederken; 8. soru setinde masa lambasının açılma anında ışığın hareket edeceğinden fakat daha sonra duracağından bahsediyor. Öğrencilerin görme ve ışık ilişkisi ile ilgili tutarlılık durumlarını özetler nitelikte olan Ayşe’nin yanıtları incelendiğinde 1, 2, 3 ve 9. soru setlerinde görmenin nedeninin ışık kaynağından gelen ışık ışınları olduğuna yönelik yanıtlar verilmiş ve bu yanıtların soru setleri arasında da tutarlılık gösterdiği saptanmıştır. SET 1'e İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Duvarda ne görüyorsun? Resim. Peki, resmi nasıl görüyorsun? Biraz, pek iyi görünmüyor ama öyle nasıl desem… Böyle renkleri pek gözükmüyor. Siyah gibi… Mumu kapatırsam resmi görebilir misin? O zaman hiç göremeyebilirim. Neden? Çünkü ışık olmuyor. Kodlamalar: Görmenin nedeni ışık kaynağından gelen ışık ışınlarıdır. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 52 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com SET 2'ye İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Şimdi ne görüyorsun? Yine bir resim ama bu ışıkla daha iyi gözüküyor. Neden sence daha iyi gözüküyor? Çünkü ışığı o tarafa doğru koyduğun için. Eğer ışık başka bir tarafa baksaydı göremeyebilirdim. Peki, deneyelim istersen. Işığın yönünü çeviriyorum. Şimdi görebiliyor musun? Görünüyor ama diğerinde daha iyi gözüküyordu. Kodlamalar: Görmenin nedeni ışık kaynağından gelen ışık ışınlarıdır. SET 3'e İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Resmi görebiliyorsun değil mi? Evet. Peki, önüne kitap koyuyorum ışık kaynağının… Görünmüyor şimdi. Çünkü bu koyduğunuz şey opak olduğu için. Gözükmediği için. Eğer o saydam olsaydı görebilirdim. Kodlamalar: Görmenin nedeni ışık kaynağından gelen ışık ışınlarıdır. SET 9'a İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Şu an duvarı görebiliyor musun? Göremiyorum. El fenerini yakıyorum… Şu an görebiliyor musun? Evet görebiliyorum. Peki, neden şimdi görebiliyorsun? Demin ışık yoktu. Şimdi ışık olduğu için görebiliyorum. Peki, arkamızı dönüp odanın diğer tarafına baktığımızda orayı da görebiliyor muyuz? Görebiliyoruz. Işığı bu tarafa doğru tutmama rağmen, o tarafı da neden görebiliyoruz? Çünkü ışık dağılıyor. Kodlamalar: Görmenin nedeni ışık kaynağından gelen ışık ışınlarıdır. Işık ve gölge ilişkisi kodlaması ile ilgili öğrencilerin tutarlılık durumlarını görmek amacıyla bir örnek inceleyecek olursak; Mehmet isimli öğrencinin 5, 6 ve 7. soru setine verdiği yanıtlar incelendiğinde, ışık ve gölge ilişkisi ile ilgili soru seti içerisinde gölgenin ışık ile oluştuğuna yönelik tutarlı yanıtlar verdiği görülmektedir. SET 5'e İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Şimdi ne görüyorsun? Duvarda koyduğun ağaç maketinin gölgesini gittikçe büyüyerek, iki tarafa yayılarak, iki tane gibi gözükmesini görüyorum, çünkü iki tane ışık kaynağı koyduğun için. Peki, duvardakiler ne? Duvardakiler ağacın dalları ve meyveleri. Yani ağacın kendisi değil onlar. Peki, o arkadaki görüntülerin oluşmasında hangi ışık kaynağı etkilidir? İkisi de etkilidir. Bir tanesinin önüne kitap koyalım. Şimdi kaç görüntü var orada? Şimdi bir tane var. Çünkü bir ışık kaynağının önü kesildiği için sadece bir tane görünür. Peki şimdi? (Diğer ışığın önü kapatılır.) Yine bir tane var, ama az önce yaptığınızda ışık kaynağı bu tarafta olduğu için gölge şu tarafa doğruydu. Şimdi ışık kaynağı bu tarafta olduğu için o tarafa doğru döndü gölge. Kodlamalar: Gölge ışık ile oluşur. SET 6'ya İlişkin Görüşme Örneği Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 53 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Görüşme: Nasıl değişiklikler oldu? Işık kaynağına yaklaştırdıkça görüntünün ışığı ilk başta güçlüden aza doğru ilerlediği için, ilk başta gelen güçlü ışıkla daha çok büyüdü gölgesi. Ama aslında maket ağacın kendi büyüklüğünde bir değişikliği yok. Sadece gölgesinde göz yanılması oluyor. Peki, mum yerine masa lambasını yakıyorum. Masa lambasının ışığı mı daha güçlü, yoksa iki tane mumun ışığın mı? Masa lambasının ışığı daha güçlü. Peki. Şu anda gölge mum ışığında olduğundan daha küçük. Neden? Evet, çünkü masa lambasının yaydığı ışık daha çok dağılıyor. Mumun yaydığı ışık ise kendi etrafını aydınlatıyor. Bu (masa lambası) yani buradaki odayı daha çok aydınlatabiliyor. Ama o (mum) tam dibindeki yeri aydınlatıyor. Bu tam bütün odaya dağılıyor. Sadece mumlarda şu taraflar aydınlanmamıştı, şimdi aydınlanıyor ama. Şimdi tekrar mumları yakıyorum. Tekrar maketi hareket ettiriyorum… Mum ışığını yukarıya doğru verdiği için gittikçe daha çok büyüyerek geliyor. O sadece direk vuruyor. O yukarıya duruyor ileriye daha az vuruyor. Geldikçe de büyüyor gittikçe gölgesi. Mumları yukarı doğru kaldıralım. Gölgenin boyunda bir değişme oldu mu? Oldu. Nasıl bir değişme oldu? Işığın yansıma yönüne göre değişti. Gölgenin büyüklüğü değişti mi? Hayır, sadece yeri değişti. Kodlamalar: Gölge ışık ile oluşur. SET 7'ye İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Duvarda ne görüyorsun? Yine ağacın gölgesini görüyorum. Ama ateşin rengiyle el fenerinin yansıttığı renk farklı olduğu için içindeki şeyler kırılarak gidiyor ve oradaki dağıldığı için daha farklı görünüyor renkleri. Gölgelerin renklerinden mi bahsediyorsun? Evet, gölgelerin renklerinden bahsediyorum. Birisi mavimsi, birisi siyah. Peki, yoğunlukları hakkında bir şey söyleyebilir misin? Evet, söyleyebilirim. El fenerinin yoğunluğu daha fazladır ama orda az gözüküyor. Çünkü ateş daha yakında. Gölge olarak hangisi daha yoğun? Gölge olarak… Ateşin yaptığı gölge daha yoğun. Peki, el feneri makete bundan daha uzak diyorsun. Yaklaştıralım. Gölgeler nasıl değişti? Sadece birisi büyüdü. Yoğunlukları hakkında ne söyleyebilirsin? Eşit dağıldı ve ateşin gölgesi değil siyah. (Mum ışığının sebep olduğu gölgeden bahsediyor.) Hangisinin gölgesi? El fenerinin gölgesi. El fenerinin oluşturduğu gölgenin rengi daha siyah... Peki, bunun sebebini açıklayabilir misin? Işığın rengi ile mi alakalı? Yok, ışığın rengiyle alakası yok. Ateş, daha yoğun bir şey, o yüzden ışığı çok dağılamıyor. Çok dağılamadığı için buraya gelen ışık çok fazla da olmuyor. Bu yüzden daha hafif gözüküyor. Kodlamalar: Gölge ışık ile oluşur. Saydamlık ve ışık ilişkisi ile ilgili tutarlılık durumu sadece 3. soru seti içinde aranmıştır. Buna göre bazı öğrenciler “saydam olmayan maddeler ışığı geçirmez” yönünde verirken bazıları da “saydam olmayan maddeler ışığı geçirir” şeklinde yanıtlar vermişlerdir. Sadece iki öğrenci aynı soru setinde hem “saydam olmayan maddeler ışığı geçirmez” hem de Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 54 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com “saydam olmayan maddeler www.joucer.com ışığı geçirir” şeklinde yanıtlar vererek tutarsızlık göstermişlerdir. Örneğin Büşra, 3. soru setinde saydam olmayan maddelerin ışığı geçirmeyeceğini ifade etmiştir. SET 3'e İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Şimdi ne görüyorsun duvarda? Resmi. Ama bunu daha şey görüyorum. Daha çok belirgin olmuyor. Peki, araya kitap koyarsam? Resmi görebiliyor musun? Hayır. Hiç göremiyor musun? Hayır. Şu şekilde yaptığımda… (Gölgenin yarısı resmin üzerine düşürülmektedir.) Evet, yarısını görüyorum. Diğer yarısını neden göremiyorsun? Çünkü önünde kitap var. Kitap olmadığı zaman belirgin görürüm. Bunun sebebini biraz açıklayabilir misin? Çünkü önüne bir şey koyduğumuzda ışık da tek orayı gösteriyor, o yüzden karanlık oluyor. Kodlamalar: Saydam olmayan maddeler ışığı geçirmez. Nihat ise saydam olmayan maddelerin ışığı geçireceğinden bahsetmiş ve 3. soru seti içinde tutarsızlık göstermemiştir. SET 3'e İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Şu an görebiliyorsun değil mi resmi? Evet. Peki, araya kitap koyuyorum. Şimdi görebiliyor musun? Şu an sadece onun gölgesi gibi bir şeyi görebiliyorum. Gölge değil de çerçeveyi görebiliyorum da içindekileri tam göremiyorum. Peki, şu an ışığı kitaba doğru tutuyorum ve resmin ününde bu kitap. Sen o çerçeveyi nasıl görebiliyorsun? Ama ışık oraya yansıtıyor ona, ama karanlık olsa da ben çerçeveyi görebiliyorum. Peki, kitabı ışığın önüne iyice yaklaştırıyorum ve ışığın önünü kapatıyorum. Şimdi görebiliyor musun? Hayır. Neden? Çünkü kitabı tam el fenerine doğru yaklaştırdınız. El fenerine doğru yaklaştırdığınız için o kitaptan ışık geçmiyor. Peki, uzaklaştırdığımda kitaptan ışık geçiyor mu? Uzaklaştırdığınızda da geçmiyor ama o arada el fenerinin ışığı etrafa yayıldığı için gözükebiliyor. Kodlamalar: Saydam olmayan maddeler ışığı geçirir. Nihat ve Büşra’dan farklı olarak Mustafa, 3. soru setinde hem “Kitabın içinden ışık geçebilir mi? Kitabın içinden ışık geçiyor” ifadesi ile saydam olmayan maddelerin ışığı geçirdiğini ifade etmiş hem de “Çünkü hep kapattınız ışık onun için yayılamıyor” ifadesiyle ışığın yayılamadığı ve kitabın içinden geçemediğini ifade ediyor. SET 3'e İlişkin Görüşme Örneği Görüşme: Şu an görebiliyor musun peki o resmi? Görüyorum. Peki, araya kitap koyuyorum. Şimdi gözükmüyor. Sadece çok az gözüküyor. Peki, neden çok az gözüküyor? Kitabın içinden ışık geçebilir Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 55 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com mi? Kitabın içinden ışık geçiyor. Peki, kitabı ışığa uzaklaştırıp yakınlaştırdığımda, duvardaki resimde bir değişiklik oluyor mu? Olmuyor, (Kitap ışık kaynağına yaklaştırıldığında) Şimdi hiç gözükmüyor. Neden? Çünkü hep kapattınız ışık onun için yayılamıyor. Kodlamalar: Saydam olmayan maddeler ışığı geçirir. Saydam olmayan maddeler ışığı geçirmez. Mustafa’nın, 3. soru setinde hem “Kitabın içinden ışık geçebilir mi? Kitabın içinden ışık geçiyor” ifadesi ile saydam olmayan maddelerin ışığı geçirdiğini ifade etmesi hem de “Çünkü hep kapattınız ışık onun için yayılamıyor” ifadesiyle ışığın yayılamadığı ve kitabın içinden geçemediğini ifade etmesi, soru seti içerisindeki yanıtlarında tutarsızlık gösterdiği anlamına gelmektedir. Tablo-2. “Işığın hareketi” ile ilgili tutarlılık durumunu gösteren frekans tablosu Tutarlı Tutarsız Toplam Frekans 2 19 21 Öğrencilerin “ışığın hareketi” ile ilgili tutarlılık frekanslarına bakılmış ve 2 öğrencinin yanıtlarında tutarlılık görülürken, 19 öğrencinin yanıtlarında tutarsızlık gösterdikleri saptanmıştır. Tablo- 3. “Görme ve ışık ilişkisi” ile ilgili tutarlılık durumunu gösteren frekans tablosu Tutarlı Tutarsız Toplam Frekans 18 3 21 Öğrencilerin “görme ve ışık ilişkisi” ile ilgili tutarlılık frekanslarına bakılmış ve 18 soruda tutarlılık gösterdikleri saptanmıştır. 3 öğrencinin yanıtlarında ise tutarsızlık görülmektedir. Tablo- 4. “Gölge ve ışık ilişkisi” ile ilgili tutarlılık durumunu gösteren frekans tablosu Tutarlı Tutarsız Toplam Frekans 17 4 21 Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 56 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Öğrencilerin “gölge ve ışık ilişkisi” ile ilgili tutarlılık frekanslarına bakılmış ve 17 öğrencinin yanıtlarında tutarlılık görülmekteyken, 4 öğrencinin yanıtlarında tutarsızlık görülmektedir. Tablo- 5. “Saydamlık ve ışık ilişkisi” ile ilgili 3. soru setindeki tutarlılık durumunu gösteren frekans tablosu Tutarlı Tutarsız Toplam Yanıtsız Toplam Frekans 13 2 15 6 21 Saydamlık ve ışık ilişkisine göre farklı soru setleri oluşturulmamış; ancak 3. soru setinde (aynı soru setinde) tutarlılık ilişkisi araştırılmıştır. 21 öğrencinin 15 tanesinden kodlanabilir nitelikte yanıtlar alındığı görülmüştür. 15 öğrencinin, frekans tablosundaki verilere göre 13 tanesinin yanıtlarında tutarlılık ve 2 tanesinin yanıtlarında ise tutarsızlık gösterdikleri tespit edilmiştir. Tablo-6. Öğrencilerin soru setlerine verdikleri yanıtların genel tutarlılık durumunu gösteren tablo Ali Fikri Caner Gamze Mehmet Büşra Selami Ayşe Esra Tuğba Mert Saim Mustafa Betül Kübra Hasan Semra Sevgi Fatma Eren Nihat Işığın Hareketi Görme Ve Işık İlişkisi Gölge Ve Işık İlişkisi Tutarlı Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarlı Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarsız Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarsız Tutarlı Tutarlı Tutarsız Tutarlı Tutarsız Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarsız Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarsız Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarsız Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarsız Saydamlık Ve Işık İlişkisi Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarsız Tutarsız Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Tutarlı Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 57 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo-6’da, öğrencilerin 9 soru setine verdikleri yanıtların 4 farklı kavrama bağlı olarak tutarlılığında bir düzensizlik görülmektedir. Işığın hareketi ile ilgili kodlamalarda 21 öğrencinin 19’u tutarsız yanıtlar verirken sadece 2 tanesi yanıtlarında tutarlılık göstermektedir. Görme ve ışık ilişkisi başlıklı kodlamada ise 21 öğrencinin sadece 3 tanesinin yanıtlarında tutarsızlık görülmekteyken, 18 öğrencinin yanıtlarında ise tutarlılık görülmektedir. Gölge ve ışık ilişkisi ile ilgili kodlamalarda 21 öğrencinin 4 tanesi tutarsız, 17 tanesi ise tutarlı yanıtlar vermiştir. Saydamlık ve ışık ilişkisi ile ilgili kodlamada ise 21 öğrencinin 15’inden kodlanabilecek yanıt alınabilmiştir ve bu 15 öğrencinin sadece 2 tanesinin verdiği yanıtlar tutarsızlık göstermekteyken, diğer 13 öğrencinin verdiği yanıtlarda bir tutarlılık vardır. Tartışma ve Sonuç Araştırmanın bulgularına göre, öğrencilerin 9 soru setine verdikleri yanıtlar, 4 farklı kavram (“ışığın hareketi”, “görme ve ışık ilişkisi”, “gölge ve ışık ilişkisi”, “saydamlık ve ışık ilişkisi”) bakımından değerlendirildiğinde; görme ve ışık ilişkisi, gölge ve ışık ilişkisi, saydamlık ve ışık ilişkisine yönelik kavramsallaştırmalarının tutarlı; ışığın hareketine yönelik kavramsallaştırmalarının ise tutarsız olduğu gözlenmektedir. Işığın hareketi ile ilgili kodlamalarda 21 öğrencinin 19’u tutarsız yanıtlar verirken sadece 2 tanesi yanıtlarında tutarlılık göstermektedir. Fikri’nin görüşme sırasında vermiş olduğu yanıtları gösteren alıntı: “…Ya şimdi, ışık oraya vurup böyle yayılıyor. O yüzden kenardakiler de biraz görmeyi sağlıyor…” ve “…Hareketli ışık şu an yok. Yani benim gördüğüm kadarıyla. Yani hareket eden ışık görmüyorum…”, öğrencilerin ışığın hareketi ile ilgili sorulara vermiş oldukları yanıtlardaki tutarsızlığı özetler niteliktedir. Özdemir’in (2007) ve diSessa’nın (1993) çalışmalarında olduğu gibi, bu çalışmada da öğrencilerin yanıtlarındaki bazı kavramsallaştırmalarda tutarsızlıklara rastlanmıştır. Buradan hareketle, Işığın hareketi ile ilgili kodlamada elde edilen veriler, diSessa’nın (1993) parça nitelikli bilgi yapısı teorisi ile uyuşmakta olup; ilgili kodlamada öğrencilerin bilgi yapılarının birbiriyle ilişkili, parçalı bir ağ niteliği sergilediği ifade edilebilir. Bulgularda da gösterildiği gibi, görme ve ışık ilişkisi başlıklı kodlamada ise 21 öğrencinin sadece 3 tanesinin yanıtlarında tutarsızlık görülmekteyken, 18 öğrencinin yanıtlarında ise tutarlılık görülmektedir (Tablo 3). Gölge ve ışık ilişkisi ile ilgili kodlamalarda 21 öğrencinin 4 tanesi tutarsız, 17 tanesi ise tutarlı yanıtlar vermiştir (Tablo 4). Saydamlık ve Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 58 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com ışık ilişkisi ile ilgili kodlamada ise 21 öğrencinin 15’inden kodlanabilecek yanıt alınabilmiştir ve bu 15 öğrencinin sadece 2 tanesinin verdiği yanıtlar tutarsızlık gösterirken, diğer 13 öğrencinin verdiği yanıtlarda bir tutarlılık vardır (Tablo 5). Tablo 3, tablo 4 ve tablo 5’e göre, görme ve ışık ilişkisi, gölge ve ışık ilişkisi ve saydamlık ve ışık ilişkisi ile ilgili kodlamalarda elde edilen veriler; teori nitelikli bilgi yapısı teorsini destekleyen çalışmalarla uyum içindedir (Ioannides ve Vosniadou, 1998; Vosniadou, 1999; Vosniadou ve Brewer, 1992; Vosniadou ve Brewer, 1994; Ioannides ve Vosniadou, 2001). Bulgular genel olarak değerlendirildiğinde, Işığın hareketi ile ilgili yanıtlarda bir tutarsızlık söz konusu iken, görme ve ışık ilişkisi, gölge ve ışık ilişkisi ve saydamlık ve ışık ilişkisi ile ilgili yanıtlarda genel olarak bir tutarlılığın bulunduğu görülmektedir. Bu bulgulardan hareketle, çalışmamızdaki meta kavram olan ışık kavramının farklı boyutlarıyla ilgili kavramsallaştırmaların hem teori nitelikli bilgi yapısı teorisine göre hem de parça nitelikli bilgi yapısı teorisine göre gerçekleştiği sonucuna ulaşmak zor değildir. Bu durum son dönem alan yazın bulgularından farklı olarak her iki teorinin de kavramsallaştırma sürecini açıklayabildiği göstermektedir. Alan yazın ışık kavramına benzer nitelikleri olan kavramların yapılandırılmalarının farklı kavramsal değişim teorileriyle açıklanabileceğine ve farklı öğrenme süreçlerine gereksinim duyulabileceğine gönderme yapmaktadır (Baser ve Geban, 2007; Chinn ve Samarapungavan, 2009). Bu durum aşağıda değinilecek olan bir nedene bağlanabilir. Kavramların alan yazında değişik biçimlerde türlere ayrıldığı görülmektedir. Bu sınıflandırmaların en önemlilerinden biri de Lawson (1995)'ın sınıflandırmasıdır. Çalışmamızın bulgularını, bu sınıflandırmanın ışığında da yorumlamak önemli katkılar sunabilir. Lawson (1995)'a göre ışık, ışın gibi kavramlar eğer doğrudan gözlemlenebilen nitelikleri bakımından değerlendirilirse betimsel; ancak atom, atom altı parçacıklar ve foton gibi olgularla ilişkilendirilirlerse teoriktirler. Çalışmamızın bulgularında da görülebileceği gibi görme ve ışık ilişkisi, gölge ve ışık ilişkisi ile saydamlık ve ışık ilişkisi kavramları, öğrenciler tarafından doğrudan duyu verileri yeterli olacak biçimde algılanabilecek kavramlardır. Bu kavramlar dışında kalan ışığın hareketi kavramı ise, doğrudan gözlemlenebilen makro düzeydeki mekanik hareket (örn. otomobilin hareketi, kuşun hareketi) değil; programda belirtilmese de mikro düzeydeki tanecik veya foton hareketidir. Bu durum ışığın hareketi kavramını teorik düzeye taşımaktadır. Bundan dolayı, görme ve Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 59 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com ışık ilişkisi, gölge ve ışık ilişkisi ve saydamlık ve ışık ilişkisi ile ilgili yanıtlarda genel olarak bir tutarlılık bulunurken; ışığın hareketi ile ilgili yanıtlarda bir tutarsızlık söz konusu olmasının nedeni; ışığın hareketinin, ışığın tanecikli doğası ve ışığın dalga doğası gibi teorik açıklamalarla ilişkili olmasına bağlanabilir (Clark, 2006; diSessa ve ark., 2004; Lawson, Alkhoury, Benford, Clark ve Falconer, 2000 ). Bu yöndeki değerlendirmeler öğrencilerin ışığın hareketi kavramına yönelik düşüncelerindeki tutarsızlığın nedenini açıklamaya çalışmaktadır. Çalışma, ışığın hareketi kavramını teorikleştiren foton, ışığın tanecikli yapısı gibi kavramları ne programın kapsamına dahil edilmesini ve dolayısıyla öğrencilerin bu kavramlara gönderme yapmasını bekler nitelikte değildir. Alan yazında örnekle, Clark (2006)'ın öğrencilerin yanıtlarında tutarsızlık belirlediği ısı enerjisi kavramı da ve diSessa (2002)'nın tutarsızlık rapor ettiği kuvvet kavramı da teorik kavramlardır. Buradan hareketle öğrencilerin, Işığın hareketi kavramını, bir insanın, bir otomobilin ya da bir hayvanın hareketi gibi doğada doğrudan gözlenebilen hareket türleriyle ilişkilendirdiği ve dolayısıyla bir yanılgıya düştüğü belirtilebilir. Bu duruma, " .... Peki, el fenerini elimi alıp hareket ettiriyorum… Hareketli ışık kaynağı var mı? Var. El feneri. Hareketsiz ışık kaynağı var mı peki? Mum. Elimim hareket ettirmeye devam ediyorum… Şu an hareketli ışık var mıdır? El fenerindeki ışık hareket ediyor. Işık kaynağını sabit bırakıyorum… Hareketli ışık var mıdır? Yok. Peki, sadece masa lambasını koyalım… Açıyorum… Tam açtığım anda hareketli ışık var mıdır? Var. Nasıl oluyor peki, biraz anlatır mısın? Böyle açarken ışık bir anda açıldığı için böyle hareketli oluyor ama sonra duruyor." şeklindeki ifadelerden oluşan alıntı (bakınız 8. soru seti) kanıt olarak gösterilebilir. Fizik, ışığın, ışık kaynağından bir noktaya ulaşması olgusunu ışığın hareketi olarak değerlendirir. Ancak böylesi bir hareket türü ışığın doğrudan gözlemlenemeyen tanecikli yapısı ya da fotonlarıyla ilgilidir. Bu durumda ışığın teorik doğasına gönderme yapılmaktadır. Öğrencilerin ışığın hareketine yönelik öğrenme güçlükleri ve dolayısıyla gelişen sezgisel düşünceleri, ışığın tanecikli doğasına yönelik modellemeler veya analojileri içeren etkinlik örneklerinin verilmesi ve etkinlik çeşitliliğinin arttırılmasıyla aşılabilir. Fen ve teknoloji öğretim programında ışığın hareketine yönelik “Bir kaynaktan çıkan ışığın doğrular boyunca yayıldığını fark eder” ve “Bir kaynaktan çıkan ışığın, bir engelle karşılaşmadığı sürece her yönde yayılabileceğini belirtir” şeklindeki kazanımlar doğrudan gözlemle ilgili kazanımlar olarak değerlendirilebilir; ancak ışığın hareketi kavramı, doğası Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 60 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com gereği teorik olduğu için öğrenciler tarafından teorik boyutta algılanmasında zorluklar bulunduğu ve öğrencilerin hala naif düşüncelere sahip olduğu çalışmamızın bulgularında görülmektedir. Bu durum, çalışmamızı yürüttüğümüz bilişsel düzeydeki öğrencilerin, teorik doğaya gönderme yapan konu içeriklerini anlamlı düzeyde öğrenmelerini sağlamak için; makro evrendeki hareket olgusuyla mikro evrendeki hareket olgusunu ilişkilendirmeye yönelik farklı etkinliklerin sayısı ve çeşitliliğinin dikkatle ele alınması ve artırılması gerektiğine gönderme yapar. Etkinliklerin, öğrencilerin günlük deneyimlerinde karşılaştıkları farklı bağlamlarla da ilişkilendirilmesi oldukça önemlidir (diSessa; 1982, 1993, 2001; diSessa ve ark., 2004). Tablo-7’deki frekans dağılımı incelendiğinde de, teorik ve betimsel kavramların ayrı ayrı ele alınması gerektiği ve teorik kavramların betimsel kavramlarla kıyaslandığında algılanmasının daha zor olabildiği sonucuna ulaşılabilir. Kavramsal değişim teorileri, her kavramın aynı yöntemle ya da modelle değiştirilemeyeceğine ve farklı kavram tiplerinin birbiriyle aynı şekilde yapılandırılmış olamayacağına dikkat çekmektedirler. Bu nedenle her farklı kavram için, bilişselci öğrenme teorilerinin ve daha özelde kavramsal değişim teorilerinin ışığında farklı nitelikte etkinlikler geliştirmek oldukça önemlidir (diSessa, Gillespie ve Esterly, 2004; diSessa, 1993). Bu araştırma sonuçlarından yola çıkarak aşağıdaki önerilerde bulunulabilir: İlköğretim programlarında yer alan “ışık” konusundaki kazanımların kazandırılması sürecine yönelik olarak, ilgili kavramların kapsamı gereği betimsel ya da teorik düzeylere yakınlıklarına göre, farklı etkinlikler düzenlenmeli ve etkinlik çeşitliliği arttırılmalıdır. Buradan hareketle çalışmamızda sunulan soru setleri öğrenme sürecinin öncesinde öğrencilerin ışığın doğası kavramına yönelik okul ortamına getirdikleri öncü kavramların belirlenmesinde ve öğrenme sürecinde kullanılabilir. Özellikle yapılandırmacı öğrenme teorisine göre; bilginin zihinde yapılandırılmasında, bireyde zihin dengesizliğinin oluşturulması anahtar rol oynamaktadır. Bu tür etkinlikler, öncü bilgiler ve bu kavramların ilişkili olduğu diğer sezgisel düşünceler belirlendikten sonra öğrenciler için bir öğrenme fırsatına dönüştürülebilir. Belirlenen öncü kavramlara göre etkinliklere, uygun fiziksel ve bilişsel eklemeler (örneğin deneysel araçlar ve rehber sorular) yapılarak öğrencilerin bilimsel kavramları yapılandırmaları sağlanabilir. Buna göre, set 1, 2 ve 3 görme ve ışık ilişkisine; set 4 saydamlık ve ışık ilişkisine; set 5, 6 ve 7 gölge ve ışık ilişkisine; set 8 ve 9 ise ışığın hareketi Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 61 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com kavramına yönelik olup; öğretmenlerin sınıflarına özgü öğrenme süreçleri oluşturmalarında kullanılabilir. Bilişselci ve yapılandırmacı öğrenme teorisyenleri öğretmenlerin öğretim programının ana kavramsal çerçevesi dahilinde akademik bir öğretmen davranışı göstermelerini ve buna bağlı olarak öğrencilerinin bilişsel gereksinimlerine göre etkinlikler tasarlayabilmelerinin önemini vurgulamaktadırlar (diSessa, Gillespie and Esterly, 2004; diSessa, 1993). Çalışmamızın bulguları özellikle ışığın hareketi kavramına yönelik bilimsel bir kavramsallaştırmanın oluşturulmasında, doğrudan gözlenebilir fiziksel olgular ile dolaylı gözlem yapılabilenler arasında analojiler ve modellemelerin yapılamasının önemine gönderme yapmaktadır. Birçok çalışma da öğrencilerin karmaşık ve teorik ilişkiler içeren kavramları öğrenmede güçlük yaşadıklarını ve sunuş, gösteri deneyi ve az sayıda standart etkinlik uygulamalarının alternatif kavramları ortadan kaldırmaya yeterli olmadığını belgelemektedir (Dega, Kriek ve Mogese, 2012; Dega, Kriek ve Mogese, 2013; Rutten, van Joolingen ve van der Veen, 2012; Urban-Woldron, 2009). Bunun dışında çalışmamız kavramsal değişim teorileri temelinde, ışığın doğası ve farklı fen kavramlarıyla ilgili olarak ülkemizde, özellikle ilkokullar ve ortaokullar olmak üzere, farklı sınıf düzeylerinde yeni çalışmaların yapılmasının gerekliliğine de vurgu yapar niteliktedir. Kaynaklar Başer, M. ve Çataloğlu, E. (2005). Kavram değişimi yönetimine dayalı öğretimin öğrencilerin ısı ve sıcaklık konusundaki “yanlış kavramlar”ının giderilmesindeki etkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 29, 43-52. Başer, M. ve Geban, O. (2007). Effect of instruction based on conceptual change activities on students' understandings of static electricity concepts. Research in Science & Technological Education. 25 (2), 243–267. Baysen, E., Güneyli, A. ve Baysen, F. (2012). Kavram öğrenme-öğretme ve kavram yanılgıları: fen bilgili ve Türkçe öğretimi örneği. International Journal of New Trends in Arts, Sports & Science Education (IJTASE). 1 (2). Carey, S. (1985). Conceptual change in childhood. MIT Press, Cambridge, Massachusetts. Chi, M. T. H. ve Roscoe, R. D. (2002). The process and challenges of conceptual change. M. Limon & L. Mason (Eds.), Reconsidering conceptual change: Issues in theory and practice. 3-27. Dordrecht: Kluwer Academic Publishers. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 62 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Chinn, C. A. ve Samarapungavan, A. (2009). Conceptual change-multiple routes, multiple mechanisms: A commentary on Ohlsson (2009). Educational Psychologist. 44 (1), 48– 57. Clark, D. B. (2006). Longitudinal conceptual change in students' understanding of thermal equilibrium: An examination of the process of conceptual restructuring. Cognition and Instruction. 24 (4), 467-563. Çepni, S. (2005). Kuramdan uygulamaya fen ve teknoloji. Ankara: PegemA Yayıncılık. Dega, B. G., Kriek, J. ve Mogese, T. F. (2012).Categorization of alternative conceptions in electricity and magnetism: The case of Ethiopian undergraduate students. Research in Science Education. doi:10.1007/s11165-012-9332-z Dega, B. G., Kriek, J. ve Mogese, T. F. (2013). Students’ conceptual change in electricity and magnetism using simulations: A comparison of cognitive perturbation and cognitive conflict. Journal of Research in Science Teaching. 50 (6), 677-698. diSessa, A. A. (1982). Unlearning aristolelian physics: A study of knowledge-based learning. Cognitive Science. 6, 37-75. diSessa, A. A. (1993). Towards an epistemology of physics. Cognitive and Instruction. 10 (2 ve 3), 105–225. diSessa, A. A. (2001). Changing minds: computer, learning, and literacy. Cambridge (Mass.): The MIT Press. diSessa, A. A., Gillespie, N. ve Esterly, J. (2004). Coherence versus Fragmentation in the Development of the Concept of Force. Cognitive Science. 28, 843-900. Ginsburg, H. P. (1997). Entering the Child’s Mind: The Clinical Interview in Psychological Research and Practice. Cambridge University Press, 1997. Ioannides, C. ve Vosniadou, S. (1998). From conceptual development to science education: a psychological point of view. International Journal of Science Education. 20, 1213-1230. Ioannides, C. ve Vosniadou, S. (2001). The changing meaning of force. Cognitive Science Quarterly. 2(1), 5-62. Kozulin, A., Gindis, B., Agevey, V. S. ve Miller, S. M. (2003). Vygotsky’s educational theory in cultural context. Cambridge Press. USA. Lawson, A. E. (1995). Science teaching and the development of thinking. Belmont, CA: Wadsworth. Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 63 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Lawson, A. E., Alkhoury, S., Benford, R., Clark, B.R. ve Falconer, K. A. (2000). What kinds of scientific concepts exists? Concept construction and intellectual development in college biology. Journal of Research in Science Teaching. 37 (9), 996-1018. Limon, M. ve Mason, L. (2002). Reconsidering conceptual change: Issues in theory and practice. Dordrecht: Kluwer Academic Publishers. MEB (2005). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi (4 ve 5. Sınıflar) Öğretim Programı. Ankara. Ormrod, J. E. (2006). Educational psychology: Developing learners. (5th ed), Pearson Prentice Hall. Özdemir, G. (2007). Öğrencilerin Kuvvet Kavramına İlişkin Bilgi Yapılarının Bir Analizi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 8 (14), 37-54. Özdemir, G. ve Clark, D. B. (2007). An overview of conceptual change theories. Eurasia Journal of Mathematics, Science & Technology Education. 3(4), 351-361. Piaget, J. (1950). The psychology of intelligence. London and New York: Routledge & Kegan Paul. Rutten, N., van Joolingen, W. R. ve van der Veen, J. T. (2012). The learning effects of computer simulations in science education. Computers & Education. 58 (1), 136–153. Strike, K.A. ve Posner, G.J. (1992). A Revisionist Theory of Conceptual Change. R. Duschl, R. Hamilton (eds.), Philosophy of science, Cognitive Psychology, and Educational Theory and Practice, Albany, NY: SUNY Press, 147-176. Tao, P-K. ve Gunstone, R.F. (1999). The Process of Conceptual Change in Force and Motion during Computer-Supported Physics Instruction. Journal of Research in Science Teaching. (36), 859-882. Turceotte, S. (2012). Computer-supported collobrative inquiry on buoyancy: a discourse analysis supporting the “pieces” position on conceptual change. Journal of Science Education. 21, 808-825. Urban-Woldron, H. (2009).Interactive simulations for the effective learning of physics. Journal of Computers in Mathematics and Science Teaching. 28 (2), 163– 176. Vosniadou S. (ed) (1994). Capturing and modeling the process of conceptual change. Learning and Instruction. 4, 45–69. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 64 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Vosniadou S. (1999). Conceptual change research: state of the art and future directions. Schnotz W, Vosniadou S, Carretero M (eds) New perspectives on conceptual change. Pergamon, Amsterdam, 3-13. Vosniadou S. ve Brewer W.F. (1992). Mental models of the earth: a study of conceptual change in childhood. Cognitive Psychology. 24 (4), 535–585. Vosniadou S. ve Brewer W.F. (1994). Mental models of the day/night cycle. Cognitive Science. 18, 123–183. Wandersee, J. H., Mintzes, J. J. ve Novak, J. D. (1994). Research on Alternative Conceptions in Science. D.L. Gabel (ed.), Handbook of Research on Science Teaching and Learning. New York: Macmillan, 177-210. Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2006). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri (6. baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık. Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 65 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Extended Summary Analysis of Knowledge Structures About Light Concept of The Fifth Grade Students According to Conceptual Change Theories Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen AYMEN PEKER Introduction That there are so many descriptive and theoretical concepts in science lessons and the number of alternative conceptualiazation given by the researches made in this field give rise to the importance of conceptual change theories in forming scientific and meaningful conceptualization. Students, as seen in several units in science courses, have different conceptual structures on the concept of "Light" in the unit "Light and Sound" (Baysen, Güneyli and Baysen, 2012). The purpose of this study is to determine whether the knowledge structure of first level elementary school students for the ''light'' concept can be explained by "knowledge-as-theory perspective" or "knowledge-in-pieces perspective" and to contribute to the development of new teaching and learning techniques. For students, attending lessons with priorconceptions have been creating negative influences on their learning scientific concepts (Başer and Çataloğlu, 2005). For this reason, determining priorconceptions of the students in respect to which knowledge-structure theory has been constructed and the formation of suitable learning activities is extremely significant. For the concepts that students have constructed, different knowledge structure and conceptual change theories have been developed. According to these theories, conceptual change process has been explained in different ways. Theory like knowledge structure theory is based on the schema concept in the cognitive development theory of Piaget (Piaget, 1950). These schemas are those which the student started to form beginning from birth and they are first knowledge structures that they used to explore their environment. According to this theory, when students face a new knowledge that don't fit to teir existing schema they get into a contradiction and realize a conceptual change by making some changes in their existing schemas or by forming a new schemas. Assimilating contradicted new knowledge, the students adjust this knowledge to their existing ones, and thus they ensure that this conceptual framework continues. The fact Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 66 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com that the related conceptual framework cannot explain the existing natural problem or phenomenon has been created a new conceptual framework. Students use these schemas which they have formed by developing a theory like knowledge for any concept, and while answering a question their answers will be consistent by means of these schemas (Ioannides and Vosniadou, 2001). For instance, the students' conceptualization of up-down for the physical world, of being motionless is natural and no needs to be explained and being in motion is necessary to be explained is a conceptual framework. The students' differently perceiving the forces affecting the objects moving in space, according to their moving direction, is the result of such a conceptual framework. Here is virtually stated that this conceptual framework is to be changed (Vosniadou, 1994). According to this theory, at the begining the students have a consistent conceptual framework, that is, theory like knowledge structure. During the learning process, the students gradually try to relate the newly learned patterns to their existing ones, and thus they try to form a synthetic concepts. Although these synthetic concepts are instable or changeable and hybrid they are still coherent in the continuing period. Namely, first, the conceptual framework is the form of a mixture of the new and previously existing ones. At the end of the learning process, with the formation of the required conceptual framework, former and hybrid consistent structures are replaced by the new consistent scientific structure (Vosniadou, 1994). According to the knowledge-inpieces theory, throughout the conceptual change process, rather than having a change or leaving knowledge pieces which negatively affects learning, during the acquisition period of new knowledge, it depends on mentally a reorganizing one's knowledge into complex system (Özdemir, 2007). That is the students' prior knowledge for any scientific fact are different from scientists and they starts with unstable, small and simple knowledge pieces for explaining their scientific experiences. These intuitive knowledge systems called phenomenological primitives (p-prims). At the end of formal learning processes the p-prims may gain a coherent structures like as scientists' (diSessa, 1993). According to this theory, the students try to understand and explain a scientific experience with the other p-prims that are quasi-dependent to each other. diSessa who is the pioneer of this theory corresponding the conceptual ecology approach of Strike and Posner (1992) points out that a student hasn't learned the true scientific meaning of a concept tries to understand related scientific experience he has faced newly by using different information parts in different contexts. In Zeki APAYDIN, Emrah AKMAN, Erol TAŞ, Evşen Aymen PEKER 67 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com these circumstances, students facing with factual problems (e.g. related to force and energy) will prompt different knowledge particles related to the same problem and give inconsistent answers to the question or set of questions. In this research, clinical interview method was used. In this study 21 fifth-grade students were selected and interviewed as participants. When the answer that students give to 9 sets of questions were evaluated in terms of 4 different concepts (the movement of light, relation of seeing and light, relation of shadow and light, relation of transparency and light); it is observed that conceptualization of relation of seeing and light, relation of shadow and light, relation of transparency and light are consistent while conceptualization of movement of light is inconsistent. Seeing these evidences it is not difficult to get the result that conceptualization of different dimensions of light concept, which is a meta concept in our study, occurs both according to knowledge-as-theory perspective and knowledge-in-pieces perspective. This circumstance is different in general literature findings and results. It is seen that concepts are divided into different forms in literature. One of the most important classification is Lawson’s classification (1995) and it is supported by different findings and results in our study. According to Lawson if concepts such as light and ray of light are evaluated in terms of qualifications which are perceived directly, they are descriptive, if they are related to facts such as atom, sub-atom particles and photon, they are theoretical. It was concluded that the knowledge structures about light concepts of students are suitable for "knowledge-in-pieces perspective" in theoretical concepts and "knowledge-as-theory perspective" for descriptive concepts. Conceptual change theories point out that each concept cannot be changed by the same method and model and two different concepts cannot be structured in the same way. Thus, it is important that different teaching and learning methods and techniques should be developed based on different theories (diSessa, Gillespie and Esterly, 2004; diSessa, 1993). Cilt 2 Sayı 3 (2014) 44-68 68 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Medya İletilerinin Gerçeği Yansıtma Düzeylerinin Öğrenci Görüşlerine Göre Tespiti The Determination of The Level of Reflecting Media Message Reality for Student Views Fatih GÜNER1, Naci TOPALOĞLU2, Salih Zeki GENÇ3 Öz Abstract Çocukların 12 yaşına kadar gerçek dünya ve medya dünyası arasında fark göremediği gerçeği göz önüne aldığında, ülkemizdeki 5. ve 6. sınıf öğrencilerine medya eğitiminin verilemiyor olması düşündürücüdür. Bu durum, ülkemizde seçimlik ders kapsamında medya okuryazarlığı eğitimi alan 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin, “gerçeklik” sorununu taşıdığı bilinen televizyon dizilerinin sıkı takipçileri oldukları gerçeği ile birleşince böyle bir çalışmanın ortaokul öğrencileri ile yapılma gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma, medyadaki “gerçeklik” sorunundan hareketle öğrencilerin medya iletilerinin gerçeği yansıtma düzeylerine yönelik görüşlerini derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma, 2013- 2014 öğretim yılında, Çanakkale’de 4 ortaokulda, toplam 20 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, tarama türünde nitel araştırma deseni kullanılmış, görüşmeler yoluyla veriler toplanmıştır. Çalışmada, katılımcıların en sık kullandıkları medya aracının televizyon, en güvenilir buldukları medya aracının gazete olduğu görülmektedir. Çalışmada medya dünyasının sahte, kurmaca bir dünya olduğunu ifade edemeyen katılımcılar çoğunluktadır. Katılımcıların büyük çoğunluğunun, medya iletisi olan televizyon dizilerinin, gerçeği yansıttığına yönelik görüş bildirdikleri görülmektedir. It is thoughtful not giving media education for fifth and sixth grade students until twelve in our country as considered the reality of not distinguishing the difference between the real world and the fictional media world. This situation reveals the necessity that this study should be done with secondary school students when connected with reality of whom taking the media literacy, which is selective, seventh and eighth grade students being followers tv series which contain "reality". This study aims to examine the views of secondary school students about reflection media messages derived from "reality" problematic at media. The study was done in 4 secondary school, in Canakkale, with the participation of totaly 20 secondary school students in 2013- 2014 educational term. Data collected with conversationand a qualititive search pattern in type of scanning. In this study, it is seen that participators use mostly tv as media mass and find newspaper reliabler media mass. In the study, there are great majority of participators who couldn't express that media world is fake and fictional. The great majority of participators opine that tv series as media message reflect reality. Anahtar kelimeler: Medya dünyası, gerçek dünya, gerçeklik, özdeşlik, sosyal yarar sağlama. Keywords: Media world, the real world, reality, consubstantiality, providing social benefits. 1Öğretmen, Balıklıçeşme İlkokulu, Biga/ Çanakkale, [email protected] Yrd. Doç. Dr.; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çanakkale, [email protected] 3 Doç. Dr.; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Çanakkale, [email protected] 2 Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 69 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Giriş Kitle iletişim araçlarının ve medyanın teknolojik gelişmelere bağlı olarak baş döndürücü bir gelişme içerisinde olduğu bilinmektedir. Medya, hızlı yükselişi ile toplumun farklı biçimlerde etkilenmesine ve değişmesine neden olmakta, günümüzde bireyleri tamamen kuşatmaktadır (Hobbs, 1998). Medyada “Gerçeklik” Sorunu Medya tarafından sunulan mesajların dikkatle seçilmiş, düzenlenmiş ve kurgulanmış yapılar olduğu bilinen bir gerçektir (Keleş, 2009: 28). Medya iletileri ile kuşatılmış olduğumuz bu günlerde, gerçek dünya ve medya dünyası olmak üzere farklı iki dünyadan bahsedilmektedir. Gerçek dünya, bireylerin yaşamlarında doğrudan tecrübe ettikleri kişisel deneyimlerine dayanırken; medya dünyası, medya tarafından aktarılan yaşantı ve deneyimlere dayanmaktadır (Potter, 2005). Yapılan birçok araştırma, çocukların 12 yaşına gelinceye kadar gerçek dünya ve kurgusal medya dünyası arasında bir fark göremediğini ortaya koymaktadır (Hawkins, 1977; Livingstone, 2006; Potter, 2005). Nitekim yakın zamanlarda, kendisinin çizgi film kahramanı olduğunu sanan ve çatılardan atlayarak hayatını kaybeden çocukların var olduğu bilinmektedir. Postman (1995), medya araçlarının tamamında “gerçeklik” sorunu yaşandığını belirtmekle beraber televizyonun, içeriğinin anlaşılması için herhangi bir eğitim gerektirmeme, insan zihninden kendisini sorgulamaya yönelik karmaşık istemlerde bulunmama ve izleyicisini ayrıma tabi tutmama gibi sebeplerden dolayı “gerçeklik” sorununu yaşatan en belirgin medya aracı olduğunu ifade etmektedir. Gerçeklik algısının temelinde “özdeşlik kurma” ve “sosyal yarar sağlama” unsurlarının etkili olduğu ifade edilmektedir (Dorr, 1981; Potter, 1986). Medya araçlarında sunulan bir iletinin/ ürünün bireylerde, kendisine yarar sağlayacağı düşüncesini oluşturması ya da bireylerin iletideki bireylerle özdeşlik kurması, bireylerde söz konusu iletilerin veya karakterlerin “doğru/ gerçek” olduğu hissine sebebiyet verebileceği söylenebilir. Potter (2005), medya üreticilerinin insanların sosyal yarara ve özdeşlik kurmaya karşı güdülendiklerini bildiğini ve iletilerini bu iki unsura göre kurguladıklarını ifade etmektedir. Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 70 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Şahin ve Tüzel (2011), son yıllarda medyanın çok boyutlu iletiler sayesinde bireylerin gerçeklik algılarını ciddi şekilde yönlendirdiğini ve yeni teknolojiler (photoshop vb.) sayesinde kolaylıkla gerçekleri çarpıtabildiğini ifade etmektedir. Bu noktada bizler gerçeği yalnızca, mesajı üretenlerin bize sunduğu kadar görebilir, işitebilir veya okuyabiliriz (Jols ve Thoman, 2008: 38). Medya Okuryazarlığı Günümüzde kitle iletişim araçlarının ve medyanın çocukların sosyalleşmesindeki olumlu rolü ortadadır. Bu bağlamda ebeveynlerin ve medyanın benzer rolleri üstlendiği bile söylenebilmektedir (Genç ve Güner, 2011). Ayrıca bireyler, istenilen iletilere gerçek hayatta ulaşmanın imkansızlığı ve medya aracılığı ile iletilere ulaşmanın daha az zaman ve para gerektirmesinden dolayı medya aracılığıyla bilgilenmeye mecbur kalmaktadırlar (Potter, 2005). Bu mecburiyet esnasında, medya iletilerinin gerçeğin kendisi değil, gerçeğin bir yanılsaması olduğunun farkına varılması gerekmektedir (Natharius, 2004). Gerçeklerin saklanmasıyla oluşturulan kurgusal yapı, haberleşme yoluyla gerçek yaşamın yerini almaktadır (Arık ve Solmaz, 2007). Bireylerin bilgi yapılarını şekillendiren ve yaşam deneyimlerini sınırlayan bu kurgusal yapılar, bireyi deneyimlerinden vazgeçirerek medya deneyimlerini benimsetme işlevini üstlenmektedirler (Tyner, 1993). Medya deneyimleri ile yaşam deneyimleri arasında seçim yapma noktasında medya okuryazarı olabilmek, iletilerin gerçek olmadığını anlamaktan ve “özdeşlik” ile “sosyal yarar sağlama” unsurlarının farkında olunmasından geçmektedir. Medya okuryazarlığı, yazılı ve yazılı olmayan farklı formatlardaki (televizyon, video, sinema, reklamlar, internet vs.) iletilere erişim, onları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği olarak tanımlanmaktadır (İnceoğlu, 2007). Medya okuryazarlığının alanı televizyon, sinema, radyo, müzik, basılı medya, internet ve diğer tüm yeni dijital medyayı kapsamaktadır (Pekman, 2007). Medyada okunan, gözlenen ve işitilen her şeyin öncelikle kurgusal olduğunu fark ettirmeyi amaçlayan medya okuryazarlığı, medyanın içeriğinin doğal olmadığını vurgulamakta ve bu içeriğin değiştirilebileceğine dikkat çekmektedir (Türkoğlu, 2007). Türkiye’de ilk olarak 2003 yılındaki iletişim şurasında gündeme getirilen medya okuryazarlığı, 2004 yılında “Eylem Planı” düzeyinde çalışan “Medya ve Şiddet Çalışma Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 71 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Grubu”nun sonuç raporunda Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’nun önerisiyle yer almıştır (Kurt ve Kürüm 2010). Medya okuryazarlığı eğitiminin programlarda ayrı bir ders olarak mı öğretilmesi gerektiği, yoksa diğer derslerin bağlamı içine mi yerleştirilmesi gerektiği günümüzde halen tartışılan bir konudur. 2007- 2008 eğitim- öğretim yılından itibaren medya okuryazarlığı dersi, Türkiye genelindeki tüm okullarda ilköğretim 6, 7, veya 8. sınıflarda bir defaya mahsus olmak üzere seçmeli ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Son olarak Medya Okuryazarlığı dersi, Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nün 08/05/2013 tarihli ve 43769797/121.01/886487 sayılı teklif yazısı üzerine Talim Terbiye Kurulu’nda görüşülen “İlköğretim Kurumları (İlkokul ve Ortaokul) Haftalık Ders Çizelgesi”nde 7. ve 8. sınıflarda haftada ikişer saat okutulan, “Sosyal Bilimler” kategorisinde seçimlik, müstakil ders olarak yer almaktadır. Araştırmanın Önemi Cesur ve Paker (2007), çocuklarda 10 yaşından itibaren dizi izleme oranında artış görüldüğünü ifade etmektedir. Şenyurt (2008: 93), dizilerin kendine özgü anlatı yapıları ile gerçekliği çeşitli biçimlere büründürdüğünü ve çalışma yaşamı ile boş zaman arasındaki sıkı bağı örterek, yanılsamalara dayalı bir hayal alemi yarattığını ifade etmektedir. Dolayısıyla 10 yaşından itibaren dizilerle iç içe yaşayan çocuklar “gerçeklik sorunu” ile yoğun bir şekilde karşı karşıya kalmaktadırlar. Üstelik çocuklar, dizi ve filmlerde gördükleri karakterlerin rol yaptığını fark etse bile, özdeşlik mekanizması ile model aldığı karakter gibi davranma boyutunda sapkın ve tehlikeli davranışlar sergileyebilmektedirler (Ertürk ve Gül 2006). Ayrıca çocukların 12 yaşına gelinceye kadar gerçek dünya ve kurgusal medya dünyası arasında bir fark göremediği gerçeği göz önüne alındığında ve bu yaş dönemlerindeki çocukların medya eğitimi ile karşılaşamadığı düşünüldüğünde araştırmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma, medya okuryazarlığı eğitimi almayan ve gerçeklik sorununa maruz bırakılan 5. ve 6. sınıf öğrencileri ile çoğunluğunun (% 53) gerçeklik sorununu en çok yaşatan televizyon dizilerini izledikleri bilinen (Genç ve Güner, 2010) 7. ve 8. sınıf öğrencileriyle yapılmıştır. Araştırmada buraya kadar sıralanan durumlar düşünüldüğünde, ortaokul öğrencilerinin medya iletilerinin gerçeği yansıtma düzeyleri hakkındaki görüşlerinin ele alınma gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Çalışmanın “gerçeklik” sorunu bağlamında medya okuryazarlığı eğitimi gereksinimi ortaya çıkaracağı ve alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 72 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Araştırmanın Amacı Bu çalışma, medyadaki “gerçeklik” sorunundan hareketle ortaokul öğrencilerinin medya iletilerinin gerçeği yansıtma düzeylerine yönelik görüşlerini derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda araştırmada aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır: 1. Öğrenciler hangi medya araçlarını sık olarak kullanmaktadırlar? 2. Öğrenciler, hangi medya araçlarını güvenilir bulmaktadırlar? Öğrencilerce güvenli bulanan medya araçlarının güvenilir bulunma nedenleri nelerdir? 3. Öğrenciler, gerçeklik sorununun temelinde yatan özdeşlik kurma ve sosyal yarar sağlama unsurları tarafından güdülenmekte midirler? 4. Öğrencilerin medya dünyası ve gerçek dünya hakkındaki görüşleri nasıldır? 5. Öğrencilerin medya iletilerinin kurgulanmışlığına yönelik görüşleri nasıldır? 6. Öğrenciler, medya okuryazarı olmanın önemini nasıl açıklamaktadırlar? Sınırlılıklar Araştırmanın sınırlılıkları şunlardır: 1. Araştırma, 2013- 2014 eğitim- öğretim yılının birinci yarıyılı ile sınırlıdır. 2. Araştırma Çanakkale il merkezine bağlı bir ortaokulda ve Çanakkale’nin en fazla nüfusa sahip üç ilçesindeki ortaokullarda öğrenim gören toplam 20 ortaokul öğrencisi ile sınırlıdır. Yöntem Araştırmanın Deseni Çalışmada, öğrencilerinin görüşlerini derinlemesine analiz etmek için nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim deseni kullanılmıştır. Olgu bilim deseni, derinlemesine ve ayrıntılı bilgi toplamak amacıyla belirli olgular üzerine odaklanmaktadır. (Yıldırım ve Şimşek, 2008). Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 73 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Çalışma Grubu Araştırma, 2013- 2014 eğitim- öğretim yılı içerisinde Çanakkale’nin il merkezinde ve ilçelerinde toplam 4 ortaokulda, 10’u kız, 10’u erkek olmak üzere 20 ortaokul öğrencisinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara ait bilgilere Tablo 1’de yer verilmiştir. Tablo 1. Katılımcılar Kurumun Adı Yerleşim Birimi Katılımcı Sayısı Akçapınar İlk/ Ortaokulu Biga Ortaokulu Özer Ortaokulu Namık Kemal Ortaokulu Toplam Cinsiyet Kız Erkek Toplam Çanakkale/ Merkez Çanakkale/ Biga Çanakkale/ Çan Çanakkale/ Gelibolu 5 5 5 5 20 Katılımcı Sayısı 10 10 20 Sınıf Düzeyi 5.sınıf 6.sınıf 7.sınıf 8.sınıf Toplam Katılımcı Sayısı 5 5 5 5 20 Verilerin Toplanması Araştırmada nitel veri toplama tekniklerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Nitel araştırma desenlerinde veri toplama aracı olarak kullanılan “görüşmeler”, Karasar (2007) tarafından uygulanan kuralların katılığına göre yapılanmış (formel), yarı yapılanmış (yarı formel) ve yapılanmamış (informel, serbest) olmak üzere üç biçimde ifade edilmektedir. Yapılanmış görüşmeler, ne tür soruların ne şekilde sorulup hangi verilerin toplanacağını en ayrıntılı bir biçimde saptayan, görüşmeciye bırakılan hareket özgürlüğünü en düşük düzeyde tutan, cevaplarının denetimi ve sayısallaştırılması kolay olan bir görüşme türüdür. Yapılanmamış görüşme, sorulacak soruları önceden ana hatlarıyla belirli olsa da görüşmeciye büyük hareket ve yargı serbestisi veren, esnek, kişisel görüş ve yargıların köklerine inmeyi sağlayan bir görüşme çeşididir. Görüşmeler çoğu kez bu iki uç arasındaki ortamda yapılırsa yarı yapılanmış görüşmeler çeşidi uygulanmış olur. Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 74 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Bu çalışmada, önceden belirlenmiş soru başlıkları altında açık uçlu soruların sorulduğu ve bu soruların cevaplanması için belirli sınırların çizildiği, yanıtlayıcının soruları daha serbestçe yanıtladığı yarı yapılanmış görüşme formları kullanılmıştır. Çalışmada uygulanan yarı yapılanmış görüşme formlarında, medya iletilerindeki geçeklik sorununu vurgulayan, gerçeklik sorununun temelindeki unsurları ön plana çıkaran ana sorular ve konun ayrıntılarını ortaya koyan yardımcı sorular, literatür taramasından sonra hazırlanmış ve uzman görüşü alınarak düzenlenmiştir. Gerçekleştirilen görüşmeler sırasında katılımcılara önceden hazırlanmış soruları belirginleştirmek için açıklayıcı sorular da yöneltilmiştir. Görüşmeler, ortalama 25- 40 dakika arası sürmüş ve görüşme formlarıyla kayıt altına alınmıştır. Verilerin Analizi Edilmesi Yarı yapılandırılmış görüşme formundan elde edilen veriler “içerik analizi tekniği” kullanılarak analiz edilip yorumlanmıştır. Olgu bilim araştırmalarında verilerin analizi, yaşantıları ve anlamları ortaya çıkarmaktadır. İçerik analizinde bu amaçla veriler kavramsallaştırılmakta ve temalar oluşturulmaktadır. Oluşturulan temalar yorumlanarak, alıntılara yer verilmekte ve sonuca gidilmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2008). Bu çalışmada katılımcıların isimleri gizlenerek çalışmada kod isimler kullanılmıştır. Katılımcılar bir ile yirmi sayıları arasında numaralandırılmıştır (K 1, K 2,…). İki araştırmacı tarafından bağımsız olarak yürütülen analizler sonunda ulaşılan ortak kavramlar ve temalar araştırma bulguları olarak sunulmuştur. Temalar oluşturulurken birbirleri arasındaki ilişkilere bakılarak bütünlük sağlanmıştır. Araştırmanın güvenirliğini gerçekleştirmek amacıyla, katılımcıların sorulara verdikleri yanıtlar araştırmacılar ve alandan bir uzman ile incelenerek “görüş birliği” ve “görüş ayrılığı” olan maddeler belirlenmiştir. Araştırmanın güvenirliği için Miles ve Huberman’ın (1994) belirttiği formül P (Uzlaşma Yüzdesi %) = [Na (Görüş Birliği)/ Na (Görüş Birliği) + Nd (Görüş Ayrılığı)] X 100 kullanılmıştır. Hesaplama sonucunda P = % 92 değeri bulunarak araştırma güvenilir kabul edilmiştir. Bulgular Araştırma verilerinin analizinde, araştırma soruları ile aynı doğrultuda temalaşmaya gidilmiştir. Araştırmada oluşturulan temalar Tablo 2’de verilmektedir. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 75 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo 2. Temalar Temalar 1- Medya araçlarını kullanma ve güvenilir bulma 2- Gerçeklik sorunu unsurlarından güdülenme 3- Medya iletilerinin kurgulanmışlığını fark etme 4- Medya okuryazarı olmanın önemini kavrama Tablo 2’de verilen temalara ilişkin bulgular aşağıda tablolar halinde sunulmakta ve ardından katılımcı görüşleriyle desteklenmektedir. Medya Araçlarını Kullanma ve Güvenilir Bulma Aşağıda, katılımcıların sık kullandıkları ve güvenilir buldukları medya araçlarına ilişkin Tablo 3’e ve ardından katılımcı görüşlerine yer verilmektedir. Tablo 3. Sık Kullanılan ve Güvenilen Medya Araçları Sık Kullanılan Medya Aracı Güvenilen Medya Aracı 1.Televizyon 1.Gazete 2.İnternet 2.Televizyon 3.Radyo 3.İnternet Tablo 3 incelendiğinde, katılımcıların en sık kullandıkları medya aracının televizyon olduğu görülmektedir. Araştırma kapsamındaki katılımcıların en fazla güvenilir buldukları medya aracının ise gazete olduğu görülmektedir. Tablo 3 incelendiğinde, televizyonun en sık kullanılan medya aracı olmasına rağmen en çok güven duyulan medya aracı olmadığı, güvenilir olmada televizyonun ikinci sırada olduğu görülmektedir. Bu durum, televizyonun “gerçeklik” taşımadığını düşünenler tarafından bile sıkça takip edilen bir medya aracı olduğunun göstergesi olabilir. Katılımcıların medya araçlarını güvenilir bulunma nedenleri Tablo 4’te verilmektedir. Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 76 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo 4. Medya Araçlarının Güvenilir Bulunma Nedenleri Güvenilen araçlar Güvenilir bulunma nedenleri Gazete haberleri araştırmalar sonucunda oluşturulur. Yazılı bir belge niteliğindedir. Gazete Herkesi ilgilendiren genel konulara yer verir. Radyasyon yaymaz, bağımlılık yapmaz. Yanlış haberlerde kaynağa ulaşılır, düzeltme yaptırılır. Televizyon Radyo Televizyon Üst Kurulu’nca denetlenir. Yasalardan dolayı yalan haber ve içerik veremez. İnternet Kaynak sayısı fazla olduğundan araştırma yapılabilir. Tablo 4 incelendiğinde, katılımcı görüşlerine göre gazeteleri, daha çok gazete haberleri için yapılan araştırmalar güvenli kılmaktadır. Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun televizyon kanallarını denetlemesinin, katılımcıların televizyona yönelik güven hissetmelerini sağladığı söylenebilir. İnterneti en güvenilir medya aracı bulan katılımcıların tamamının, bu araçta çok sayıda bilgi kaynağı bulunmasının kendilerine güven sağladığını ifade ettikleri görülmektedir. Aşağıda, gazeteyi en güvenilir medya aracı olarak gören “K 3” kodlu katılımcının görüşüne yer verilmektedir. K 3: “Gazete, haber ajansları tarafından araştırma yapılarak hazırlandığı için ona daha çok güveniyorum.” “K 12” kodlu katılımcının televizyonu en güvenilir medya aracı olarak görme sebebine ilişkin görüşü şu şekildedir: K 12: “Çünkü televizyon, RTÜK’ün denetimi altındadır. Televizyon güvenilir olmak zorundadır, aksi takdirde yaptığı hatalar, onun yayın durdurmaya varan cezalar almasına neden olabilir.” “K 9” kodlu katılımcı, interneti güvenilir bulma sebebini aşağıdaki ifadesiyle açıklamaktadır. K 9: “Bu medya aracında, yani internette çok sayıda kaynak var. Bunların hangisinin doğru olduğunu ve hangisine güvenebileceğimizi biz seçebiliriz. Bu yüzden internete daha çok güveniyorum.” Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 77 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Yukarıdaki bulgular incelendiğinde “K 9” kodlu katılımcının medyadaki seçme şansını vurgulayıcı ifadeleri, aslında bireylerin eleştirel düşünerek, sorgulayarak, iletilerin arkasındaki asıl amaçları görmeleri gerektiğine vurgu yapıldığının bir göstergesi olabilir. Medyadaki Gerçeklik Sorunu Unsurlarından Güdülenme Aşağıda, öğrencilerin medya iletilerinin gerçeklik sorununun temelinde yatan iki unsur tarafından güdülenme durumlarına ilişkin Tablo 5’e ve daha sonra da tabloyu destekleyen katılımcı görüşlerine yer verilmektedir. Tablo 5. Gerçeklik Sorunu Unsurlarınca Güdülenme Durumu Unsurlar Özdeşlik kurma Sosyal yarar sağlama Hem özdeşlik kurma hem sosyal yarar sağlama Her iki unsurdan da güdülenmeme Tablo 5’e bakıldığında, katılımcıların özdeşlik kurma unsurunca güdülendikleri görülmektedir. Ayrıca katılımcıların büyük çoğunluğunun sosyal yarar sağlama unsuru tarafından güdülendiği söylenebilir. Katılımcıların yarıdan fazlasının ise her iki unsur tarafından güdülendikleri bilinmektedir. Çalışmada her iki gerçeklik sorunu unsurundan güdülenmeyen katılımcıların da olduğu bilinmektedir. Aşağıda, özdeşlik kurma unsurunca güdülendiği düşünülen “K 20” kodlu katılımcının görüşüne yer verilmektedir. K 20: “Evet benzemek istediğim karakter var. Benzemek istediğim karakter ‘İntikam’ dizisindeki ‘Yağmur’dur.” “K 5” kodlu katılımcının sosyal yarar sağlama unsurundan güdülendiğini gösterir nitelikte olan görüşü şu şekildedir: K 5: “Reklamlarda bir ayakkabı markası, ayakkabılarının su geçirmez özellikte olduğunu söylemişti. Ben bu ayakkabıyı satın aldığımda su geçirmez özelliğinin olmadığını gördüm. Düşünüyorum da ayakkabıyı boşu boşuna almışım .” Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 78 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Aşağıda, hem özdeşlik kurma unsurunca hem de sosyal yarar sağlama unsurunca güdülendiği düşünülen “K 11” kodlu katılımcının görüşüne yer verilmektedir. K 11: “Ben, ‘Güneşi Beklerken’ dizisindeki ‘Zeynep’ karakterine benzemek isterdim. Çünkü Zeynep, özgüven sahibi ve çok kararlı yapıya sahip biridir.” K 11: “Evet, parfüm almıştım. Satın aldığım bu üründen memnun kaldım.” “K 14” kodlu katılımcının hem özdeşlik kurma hem de sosyal yarar sağlama unsuru tarafından güdülenmediği söylenebilir. Katılımcının her iki unsurla ilgili kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplara aşağıda yer verilmektedir. K 14: “Hayır, ben herhangi bir dizi ya da çizgi film karakterine kendimi benzetmedim ve benzetmek de istemedim.” K 14: “Hayır, reklamlarda görüp aldığım bir ürün olmadı.” Araştırmada, az sayıda katılımcının medyadaki gerçeklik sorununun temelinde yatan unsurlardan güdülenmediği söylenebilir. Araştırmadaki katılımcıların büyük çoğunluğunun medya iletilerindeki gerçeklik sorunu unsurları tarafından kuşatıldığını söylemek mümkündür. Medya İletilerinin Kurgulanmışlık Boyutuna Yönelik Farkındalık Aşağıda katılımcıların ilgili görüşme sorularına verdikleri cevaplar gruplandırılarak tatlılaştırılmıştır. Tablo 6. Medya Dünyası- Gerçek Dünya Görüş kategorileri Medya dünyası gerçek değildir, hayaldir. Medya dünyası ile gerçek dünya arasında ilişki kuramıyorum. Medya dünyası bize gerçek dünyada yol gösterir. Gerçeği aslında medyadan öğreniriz. Tablo 6 incelendiğinde, katılımcıların medya dünyasının gerçek olmadığı ve gerçek dünyanın sadece sahte bir yansıması olduğu, hayal ürünü olduğu yönünde görüş bildirdikleri görülmektedir. Araştırmada, medya dünyasının günümüzde gerçek dünyadaki işlerimizi kolaylaştırdığı ve günlük hayatımıza yön verdiği yönünde görüş bildiren Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 79 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com katılımcılar da bulunmaktadır. Ayrıca araştırmada, medya dünyası ile gerçek dünya arasında herhangi bir ilişki kur(a)mayan katılımcılar ilişkin bulgular da bulunmaktadır. Medya dünyasının gerçek olmadığı, hayal ürünü olduğu yönündeki görüşler kapsamında ele alınabilecek görüşlerden “K 5” kodlu katılımcını görüşlerine, görüşme formundaki sorular doğrultusunda aşağıda yer verilmektedir. K 5: “Medya dünyası çekişmelerle ve bazı pembe yalanlarla doludur. Gerçek dünya ise gerçek yani real düşüncelere sahiptir.” K 5: “Gerçek dünyaya günlük hayatımızı örnek olarak verirsek, medya dünyasına geceleri gördüğümüz rüyaları örnek verebiliriz. Medya sahtedir…” Medya dünyası ile gerçek dünya arasında herhangi bir ilişki kur(a)mayan katılımcılardan “K 7” kodlu katılımcıya ilişkin bulguya aşağıda yer verilmektedir. K 7: “Medya dünyası ile gerçek dünya arasında bir ilişki göremiyorum.” Medya dünyasının günlük hayatımıza yön verdiğini ifade eden katılımcılardan “K 2” kodlu katılımcıya ilişkin bulgu yani bu katılımcının altıncı görüşme sorusuna verdiği cevap aşağıda yer almaktadır. K 2: “Medya dünyası, gerçek dünyanın sorunlarını ve bu sorunların nasıl çözüleceğine ilişkin çözümler içerir. Gerçek dünya ise medya dünyasının kendisine sunduğu çözümlerden en uygun olanını seçer. Kısacası medya dünyası ve gerçek dünya bir yapbozun parçaları gibidir. Ama büyük parçalar medyaya aittir, günümüzde. Cildinizde sorun varsa internete girin araştırın, ilaç tanıtan kanallara bakın ne demek istediğim anlaşılacaktır.” Yukarıdaki bulgular incelendiğinde katılımcıların, medya dünyası ile gerçek dünyanın iç içe girdiğine hatta medyanın artık gerçek dünyanın yerini aldığına yönelik görüş bildirdikleri görülmektedir. Medya iletilerinden televizyon dizilerinin “gerçek” ile ilişkisine yönelik katılımcı görüşleri Tablo 7’de sunulmaktadır. Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 80 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo 7. Senaryo Kaynağına İlişkin Görüşler Görüş Televizyon dizilerinin senaryoları sadece gerçek yaşam kaynaklıdır. Televizyon dizilerinin senaryoları tamamen kurgusaldır. Dizi senaryolarından bazıları kurgusal, bazıları ise gerçek yaşam kaynaklıdır. Tablo 7’de de görüldüğü üzere katılımcıların, televizyon dizilerinin sadece yaşanmış olay kaynaklı olduğu yönünde görüş bildirdikleri görülürken bazı katılımcıların da televizyon dizlerinin hem gerçek yaşam kaynaklı hem de roman, hikaye kaynaklı olduğuna yönelik görüşleri olduğu görülmektedir. Ayrıca çalışmada, medya iletilerinin kurgusal olduğu yönünde görüş bildiren katılımcılar da bulunmaktadır. Katılımcıların büyük çoğunluğunun medya iletisi taşıyan televizyon dizlerinin, gerçeği yansıttığı yönünde görüş bildirdikleri söylenebilir. Araştırmada, televizyon dizilerine ait senaryoların sadece gerçek yaşam kaynaklı olduğu yönünde görüş bildiren katılımcılardan, “K 17” kodlu katılımcının görüşüne aşağıda yer verilmektedir. K 17: “Bence televizyon dizilerinin senaryoları gerçek, yaşanmış olaylardan oluşturulur. Mesela ‘Muhteşem Yüzyıl’, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşanmış olayları anlatır.” Televizyon dizilerine ait senaryoların tamamen kurgusal olduğu yönünde görüş bildiren katılımcılardan “K18” kodlu katılımcının görüşüne aşağıda yer verilmektedir. K 18: “Televizyon dizilerinin tamamı roman ve hikaye kaynaklı kurgulardır. ‘Çalıkuşu’ isimli dizi buna örnektir.” Dizi senaryolarından bazılarının kurgusal, bazılarının gerçek yaşam kaynaklı olduğunu bildiren katılımcılardan “K 1” kodlu katılımcıya ilişkin bulgular şöyledir: K 19: “Televizyon dizileri gerçek de olabilir, kurgu da olabilir. Gerçek (yaşanmış) olay kaynaklı dizi: ‘Çocuklar Duymasın’ isimli dizi, Kurgu (roman/ hikaye) kaynaklı dizi: ‘Aşk- ı Memnu’ isimli dizidir.” Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 81 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Medya Okuryazarı Olmanın Önemini Kavrama Aşağıda son araştırma sorusuna ilişkin bulgular sunulmaktadır. Tablo 9. Medya Okuryazarı Olmanın Önemi Görüşler Medya okuryazarı olmak, medya iletilerine eleştirel düşünce ile yaklaşmak, gerçekkurgu ayrımı yaparak her medya mesajına inanmamaktır. Medya okuryazarı olmak, medya hakkında bilgi sahibi olmak ve tüm medya araçlarını kullanabilmek açısından önemlidir. Açıklayıcı bir görüş bildirilememiştir. T ablo 9’da da görüldüğü üzere katılımcıların, medya iletilerini yorumlamada medya okuryazarı olmanın önemi ile ilgili ifadeler kullandıkları görülmektedir. Ayrıca bu katılımcıların medya okuryazarlığıyla ilgili literatürde bulunan tanımlayıcı ifadeler kullandıkları söylenebilir. Bu durum yani, katılımcıların literatürdeki medya okuryazarlığı ile ilgili tanımlayıcı bilgileri yerinde ve doğru kullanmış olmaları, katılımcılardan bazılarının seçmeli medya okuryazarlığı dersini seçerek bu dersteki bilgi basamağı düzeyindeki kazanımları edinmiş olmalarından kaynaklanabilir. Çalışmada bazı katılımcılar, medya okuryazarı olmanın medya araçları hakkında bilgi sahibi olmada ve medya araçlarını kullanma becerisini kazanmada büyük önem taşıdığını ifade etmektedirler. Sadece 1 katılımcı medya okuryazarı olmanın medya iletilerini yorumlamadaki önemi ile ilgili herhangi bir görüş bildir(e)memiştir. Medya okuryazarı olmanın önemi ile ilgili açıklayıcı ifadeler kullandıkları bilinen 14 katılımcıdan “K 4” ve “K 16” kodlu katılımcılara ait bulgulara aşağıda yer verilmektedir. K 4: “Bence medya okuryazarı dersi seçerek okumuş bir öğrenci daha bilinçli olur. Çünkü medya okuryazarı olan kişi, medyada her gördüğüne inanmaz. Eleştirel düşünce ile yaklaşır. ” Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 82 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com K 16: “Medya okuryazarı bir birey, gerçek ve kurguyu birbirlerinden ayırır, aralarındaki farkı görür. Ayrıca, örneğin bir haberin ne demek istediğini anlar ve iletiler hakkında eleştirel yorumlamalar yapar.” Medya okuryazarı olmanın, medya hakkında bilgi sahibi olma ve tüm medya araçlarını kullanabilme açısından önem taşıdığı yönünde görüş bildiren katılımcılardan “K 8” ve “K 15” kodlu katılımcıların görüşlerine aşağıda yer verilmektedir. K 8: “Medya okuryazarı olmak yararlıdır. Çünkü çocuklar, medya okuryazarı olabilirlerse medya hakkında bilgilenebilirler.” K 15: “Medya okuryazarı olanlar, tüm medya araçlarını kullanabilirler.” Araştırmadaki katılımcıların medya okuryazarlığı kavramı ile ilgili bilgi sahibi oldukları söylenebilir. Son yıllarda medya okuryazarlığı ile ilgili çocuk ve medya konulu kongrelerin ve bu kongrelere ait reklamların, kitle iletişim araçlarında yaygın biçimde gösterilmesi, katılımcılarda “medya okuryazarlığı” kavramının tanımına yönelik farkındalık oluşturmuş olabilir. Sonuç ve Tartışma Çalışmada katılımcılar, en sık televizyonu kullandıklarını ifade etmişlerdir. Elde edilen bu sonucun, Ankaralıgil (2009), Çetin ve Aksu (2010) ile Genç ve Güner (2010) tarafından yapılan çalışmalardan elde edilen, öğrencilerin uzun süre televizyon karşısında kaldıkları sonucuyla desteklenebileceği söylenebilir. Araştırma kapsamındaki katılımcıların en güvenilir buldukları medya aracı ise gazete olmuştur. Elde edilen bu sonucun, Güner (2011)’in çalışmasında, öğrencilerin gazeteyi en güvenilir medya aracı olarak belirttikleri sonuçla benzer nitelikte olduğu söylenebilir. Televizyonun en sık kullanılan medya aracı olmasına rağmen en güvenilen medya aracı olmadığı görülmektedir. Elde edilen bulgulara bakıldığında, televizyonun “gerçeklik” taşımadığını düşünenler tarafından da sıkça izlendiği sonucu çıkarılabilir. Çalışmadan gazeteleri, daha çok gazete haberleri için yapılan araştırmaların güvenli kıldığı; televizyonun da Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından denetleniyor olmasının güven duygusu yarattığı ve son olarak da internet ortamında çok sayıda bilgi kaynağı bulunmasının bu araca güven kattığı söylenebilir. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 83 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Çalışmada, katılımcıların çoğunluğunun özdeşlik kurma unsurunca güdülendiği görülmektedir. Elde edilen bu sonucun, Erjem ve Çağlayandereli (2006)’nin çalışmadaki yerli dizilerdeki dizi kahramanların ya da temel karakterlerin model alındıkları sonucuyla benzerlik gösterdiği söylenebilir. Ayrıca çalışmada, özdeşlik kurma ile ilgili elde edilen sonucun, Bütün (2010), Doğan ve Göker (2012), Semiz (2013) ile Sevim ve Şen (2009) tarafından yapılan çalışmalardan elde edilen, öğrencilerin izledikleri televizyon programından etkilendikleri ve televizyon dizilerinde rol alan oyuncuları idol alarak belirledikleri sonucuyla desteklenebilir nitelikte olduğu söylenebilir. Çalışmada katılımcıların büyük çoğunluğunun, reklamlarda gösterilen ürünlerin kendilerine fayda sağlayacağını düşündükleri dolayısıyla sosyal yarar sağlama unsuru tarafından güdülendikleri söylenebilir. Yılmaz, Yılmaz ve Uran (2007)’ın çalışmasında da öğrencilerin reklamlardan etkilenerek gıda maddeleri aldıkları ve reklamların özellikle genç tüketicileri etkiledikleri tespit edilmiştir. Yapılan bu çalışmada, gerçeklik sorunu unsurlarından güdülenmeyen az sayıda katılımcı olduğu görülmektedir. Katılımcıların, gerçeklik sorununu temelinde yatan “özdeşlik kurma” ve “sosyal yarar sağlama” unsurları tarafından güdülendiği söylenebilir. Bu noktada, katılımcıların medya iletilerinin “gerçek” olduğu düşüncesine kapıldıklarını da söylemek mümkündür. Bu durum, gerçeklik sorununu yoğun şekilde taşıdığı bilinen televizyonun, katılımcılar tarafından en sık kullanılan medya aracı olmasından kaynaklanabilir. Sonuç olarak çalışmadaki katılımcıların medyaya ilişkin görüşlerinde “gerçeklik” sorunu taşıdıkları söylenebilir. Çalışmada, medya dünyasının gerçek olmadığını ve gerçek dünyanın sadece sahte bir yansıması olduğunu, hayal ürünü olduğunu ifade eden katılımcılar vardır. Fakat çalışmada medya dünyasının sahte ve kurmaca bir dünya olduğunu ifade edemeyen katılımcılar çoğunluktadır. Elde edilen bu sonucun, Şahin ve Tüzel (2011)’in çalışmasındaki öğretmen adaylarının, medyanın gerçekleri yansıtma düzeyi ile ilgili desteğe ihtiyacı oldukları sonucuyla benzerlik gösterdiği söylenebilir. Bu durumun oluşmasında, bu çalışmadan elde edilen, katılımcıların medya iletilerine ilişkin gerçeklik sorunu taşıdıkları sonucu etkili olabilir. Çalışmada katılımcıların büyük çoğunluğunun, medya iletisi olan televizyon dizlerinin, gerçeği yansıttığına yönelik görüş bildirdikleri de görülmektedir. Elde edilen bu sonucun, Güner (2011)’in çalışmasında yer alan, deney grubunun öntest; kontrol grubunun Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 84 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com hem öntest hem de sontest sonuçlarındaki televizyon dizilerinin gerçek (yaşanmış) olay kaynaklı olduğu ifadeleriyle benzer nitelikte olduğu söylenebilir. Ayrıca, Kartal (2007)’ın çalışmasındaki deney grubu öğrencilerinin dizi senaryolarının kaynağına ilişkin öntest sonuçları, çalışmanın bu sonucunu destekler niteliktedir. Çalışmada, katılımcıların tamamının dizi isimleri söyleyebilmeleri, katılımcıların televizyon dizilerinin takipçileri olduklarının bir göstergesi olabilir. Yapılan bu yorumun, Cesur ve Paker (2007)’in çalışmasında elde edilen, çocukların 10 yaşından itibaren dizi izleme oranlarında artış olduğu bulgusuyla desteklenebileceği söylenebilir. Ayrıca araştırmanın bu noktada, Genç ve Güner (2010)’in çalışmasındaki, televizyon dizilerinin ilköğretim 7. ve 8. sınıf öğrencileri tarafından en çok izlenen program türü olduğu sonucuyla ve Sadriu (2009)’nun çalışmasındaki, ilköğretim ikinci kademe öğrencileri tarafından sinema ve dizi filmlerin en çok izlenen program türü olduğu sonucuyla desteklenebileceği söylenebilir. Katılımcıların büyük çoğunluğu, medya iletilerini yorumlamada medya okuryazarı olmanın önemi ile ilgili medya okuryazarlığı kavramını tanımlayıcı ve açıklayıcı ifadeler kullanmışlardır. Bu durum yani, katılımcıların literatürde medya okuryazarlığı ile ilgili yer alan tanımlayıcı bilgileri yerinde ve doğru bir biçimde kullanmış olmaları, katılımcılardan bazılarının seçmeli medya okuryazarlığı dersini seçmelerinden ve seçmeli medya okuryazarlığı dersinde yer alan bilgi basamağı düzeyindeki kazanımları edinmiş olmalarından kaynaklanabilir. Son olarak bu çalışmanın, “gerçeklik” sorunu bağlamında ortaokul öğrencilerinde medya okuryazarlığı eğitiminin yaygınlaştırılması gereksinimi ortaya çıkardığını söylemek yerinde olacaktır. Kaynaklar Ankaralıgil, S. Y. (2009). “İlköğretim 6. ve 7. Sınıf Öğrencilerinde Medya Okuryazarlığı ve Eleştirel Düşünme Üzerine Bir Araştırma.” Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul. Arık, B. ve Solmaz, B. (2007). Kitle İletişim Araçlarında Gerçeğe Bürünen Kurgu: Orhan Pamuk Edebiyat Ödülü Örneği, C. Bilgili, ve N. T. Akbulut (Ed.) Medya Eleştirileri 2007: Gerçeğin dışındakiler (ss. 233- 257). İstanbul: Beta. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 85 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Bütün, E. (2010). “Medya Okuryazarlığı Dersine İlişkin Öğretmeni Öğrenci ve Veli Görüşleri (Samsun İli Örneği).”Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun. Cesur, S. ve Paker, O. (2007). Televizyon ve Çocuk: Çocukların TV Programlarına İlişki Tercihleri, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 6 (19), 106- 125. Çetin, N. ve Aksu, M. B. (2010). İlköğretim 4- 8. Sınıf (10- 14 yaş) Öğrencilerinin Televizyon İzleme Profili, Milli Eğitim Dergisi, 187, 122- 137. Doğan, A ve Göker, G. (2012). Tematik Televizyon ve Çocuk: İlköğretim Öğrencilerinin Televizyon İzleme Alışkanlıkları, Milli Eğitim Dergisi, 194, 5- 30. Dorr, A. (1981). Television and Affective Development and Functoining; Maybe This Decade, Journal of Broadcasting, 25, 335- 345. Erjem, Y. ve Çağlayandereli, M. (2006). Televizyon ve Gençlik: Yerli Dizilerin Gençlerin Model Alma Davranışı Üzerindeki Etkisi, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, 30 (1), 15- 30. Ertürk, Y. D. ve Gül, A. A. (2006). Çocuğunuzu Televizyona Teslim Etmeyin, Medya Okuryazarı Olun, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Genç, S. Z. ve Güner, F. (2010). İlköğretim 7. ve 8. Sınıf Öğrencilerinin Televizyon İzleme Profili (Çanakkale İli Örneği), Milli Eğitim Dergisi, 188, 230- 250. Genç, S. Z. ve Güner, F. (2011). Medya ve Çocuk (Çocuk Hakları Bağlamında Medyaya İlişkin Aile Görüşleri). I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, Yetişkin Bildirileri Kitabı, Cilt 2, içinde (ss. 423- 434). İstanbul: Çocuk Vakfı Yayınları. Güner, F. (2011). "İlköğretim II. Kademe Öğrencilerinin Televizyon Dizilerindeki Mesajları Algılamalarında Medya Okuryazarlığının Etkisi." Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale. Hawkins, R. P. (1977). The Dimensional Structure of Children’s Perceptions of Television Reality, Communication Research, 7, 193- 226. Hobbs, R. (1998). The Seven Great Debates In The Media Literacy Movement, Journal of Communication, 48 (1) , 16- 32. Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 86 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com İnceoğlu, Y. (2007). Medyayı Doğru Okumak, (der. Nurçay Türkoğlu; Melda Cinman Şimşek), Medya Okuryazarlığı, İstanbul: Kalemus Yayınları. Jols, T. ve Tholman, E. (2008). 21. Yüzyıl Okuryazarlığı: Medya Okuryazarlığına Genel Bir Bakış ve Sınıf İçi Etkinlikler, (Çev. C. Elma ve A. Kesten). Ankara: Ekinoks Yayınevi. Karasar, N. (2007). Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Kartal, O. Y. (2007). “Ortaöğretim 10. Sınıf Öğrencilerinin Televizyon Dizilerindeki Mesajları Algılamalarında Medya Okuryazarlığının Etkisi.” Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale. Keleş, S. (2009). “İlköğretim Medya Okuryazarlığı Dersi Öğretim Programına İlişkin Öğretmen Görüşleri.” Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bolu. Kurt, A. A. ve Kürüm, D. (2010). Medya Okuryazarlığı ve Eleştirel Düşünme Arasındaki İlişki: Kavramsal Bir Bakış, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2 (2), 20- 34. Livingstone, S. (2006). Media Literacy and the Challenge of New Information and Communication Technologies, The Communication Review, 7 (1), 2004, 3- 14. Miles, M. B. ve Huberman, A. M. (1994). Qualitative Data Analysis, (2nd ed.). Thousand Oaks, CA: Sage Publications. Natharius, D. (2004). The More We Know, the More We See: The Role of Visuality in Media Literacy, American Behavioral Scientist, 48 (2), 238- 247. Pekman, C. (2007). Avrupa Birliği’nde Medya Okuryazarlığı, (der. Nurçay Türkoğlu; Melda Cinman Şimşek), Medya Okuryazarlığı, İstanbul: Kalemus Yayınları. Postman, N. (1995). Çocukluğun Yok Oluşu, (Çev: K.İnal). İstanbul: İmge Yayınevi. Potter, J. (1986). Perceived Reality In The Cultivation Hypothesis, Journal of Broadcasting, 30, 159- 174. Potter, J. (2005). Media Literacy, CA: Sage Publications Ltd. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 87 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Sadriu, S. (2009). “Seçmeli Medya Okuryazarlığı Dersi Alan İlköğretim İkinci Kademe Öğrencilerinin Ders Sonu Çıktılarına Yönelik Bir Pilot Araştırma.” Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul. Semiz, L. (2013). “Ortaokul Öğrencilerinin Medya Okuryazarlığı Yeterlilikleri ve Medya Okuryazarlığı Dersini Yürüten Öğretmenlerin Karşılaştıkları Sorunlar.” Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Rize. Sevim, Y. ve Şen, B. G. (2009). İletişim Fakültesi Öğrencilerinin ‘Sosyalleşme Aracı Olarak Televizyonun Çocuklarda Kimlik Oluşumu Süreci Üzerindeki Etkisi’ Konusuna İlişkin Görüşlerinin Değerlendirilmesi, 7-9 Ekim 2009 Medya ve Etik Sempozyumu Bildirileri Kitabı içinde (ss. 321- 333). Elazığ: Fırat Üniversitesi. Şahin, Ç. ve Tüzel, S. (2011). Medya Dünyasının Gerçek Dünyayı Yansıtma Düzeyinin Öğretmen Adaylarının Görüşleri Doğrultusunda Belirlenmesi, Eğitim ve Bilim, 36 (159), 127- 140. Şenyurt, C. (2008). “Türk Televizyon Dizilerinde Kadın İmajı.” Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul. Türkoğlu, N. (2007). Okuryazarlıktan Medya Okuryazarlığına: Şifrelerin Ortaklığını Aramak, (der. Nurçay Türkoğlu; Melda Cinman Şimşek), Medya Okuryazarlığı, İstanbul: Kalemus Yayınları. Tyner, K. (1993). Media Literacy in a Digital Age. Mahwah, NJ: Erlbaum. Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2008). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri, Ankara: Seçkin Yayınları. Yılmaz, E., Yılmaz, İ. ve Uran, H. (2007). Gıda Maddeleri Tüketiminde Medyanın Rolü: Tekirdağ İli Örneği, Gıda Teknolojileri Elektronik Dergisi, 3, 9- 14. Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 88 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Extended Summary The Determination of The Level of Reflecting Media Message Reality for Student Views Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ Purpose It is known that media mass has a goal of dissuading people from real world perception. It is thoughtful not giving media education for fifth and sixth grade students until twelve in our country as considered the reality of not distinguishing the difference between the real world and the fictional media world. this situation reveals the necessity that this study should be done with secondary school students when connected with reality of whom taking the media literacy ,which is selective, seventh and eighth grade students being followers tv series which contain "reality". This study aims to examine the views of secondary school students about reflection media messages derived from "reality" problematic at media. With this aim following questions answered in this seach: 1- Which media mass do students densely use? 2- Which media mass do students find trustable? What are the reasons of their trusty? 3- Do students get motivated by factors of social benefits and consubstantiality lying at the root of reality? 4- How do students feel about concept of media world and real world? 5- How do students feel about fictioning media messages? 6- How do students aim contribution of reading media correctly as being media literate? Method The research is done in 4 secondary school, in Canakkale, with the participation of totaly 20 secondary school students in 2013- 2014 educational term. The participators are 10 Cilt 2 Sayı 3 (2014) 69-90 89 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com girl, and 10 boy. Data were collected via qualitative research pattern in phenomenologıcal type, and interview for the research. The interviews lasted between 25- 40 minutes, and registered by interview form. The analysis of the data, without making any change in interviews, has been presented one by one as in the interview form. A thematical frame has been constructed with the gathered data, and fixed themes have been coded. By the direction of the constructed themetical frame, the frequential value of themes has been elicited by reading data. Those fixed themes has been grouped under the headline. Results Search data dealt on 4 themes. they are those: 1- Using media mass and the trusted media mass, 2- Motivation the factors of reality problem, 3- Realization of fictioning the media message, 4- Comprehending the importance of being media literate. In the study, there are great majority of participators who couldn't express that media world is fake and fictional. In forming that, it can be effective of the result of findings in the previous one where participators' reality problem about media message. The great majority of participators (75 %) opine that tv series as media message reflect reality. In the same study, ıt can be assumed that partipators are strong tv series followers on the grounds of they know the names of many tv series. Discussion and Conclusion In this study, it is seen that participators use mostly tv as media mass and find newspaper reliabler media mass. In the study, it is seen that there are a few paticipators who is not motivated by the factors of reality problem. It is seen that they are motivated by consubstantiality and social benefits which underlie reality problem. It is possible to say that the study reveals the necessity of media literacy derived from "reality". Fatih GÜNER, Naci TOPALOĞLU, Salih Zeki GENÇ 90 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com İlköğretim Matematik Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının İncelenmesi To Investigate The Elementary Mathematics Teacher Candidates’ Attitudes to The Teaching Profession Cahit TAŞDEMİR1 1 Öz Abstract Bu çalışmada İlköğretim matematik öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının farklı değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır.Tarama yönteminin kullanıldığı bu çalışmada veri toplama aracı olarak Erkuş, Şanlı, Bağlı ve Güven (2000, 2733) tarafından geliştirilen “Öğretmenliğe ilişkin Tutum Ölçeği” ve öğrenciler hakkında gerekli bilgileri toplamak amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Ölçeğin Cronbach alfa güvenirlik kat sayısı 0.99’dur. Çalışmanın verileri, 2013 yılı Bahar döneminde Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim matematik öğretmenliği bölümünün 1.,2.,3. ve 4. sınıflarında öğrenim gören toplam 158 öğrenciye öğretmenlik mesleğine ilişkin tutum ölçeği uygulanarak elde edilmiştir. Tutum ölçeğiyle elde edilen veriler SPSS17.0 paket programı ile çözümlenmiştir. Verilerin analizinde, ilişkisiz örneklem t-testi, tek yönlü varyans analizi tekniği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumları cinsiyet, sınıf seviyesi, anne-baba eğitim durumu ve mezun olunan lise türü değişkenlerine göre anlamlı farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Ayrıca, çalışmada ulaşılan önemli bir diğer bulgu ise, öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının “uygundur” düzeyinde ve olumlu olmasıdır. In this study,it was aimed to evaluate the attitudes of elementary mathematics teacher candidates against the profession of teaching in terms of different variables. “Attitude Scale related to the Teaching” and “Personal Information Form”, which are developed by Erkuş, Şanlı, Bağlı ve Güven (2000, 27-33) as a data collection tool and author in order to collect information about students, respectively, have been used in this study in which used the scanning method. Cronbach’s alpha reliability coefficient of scale is 0.99. The data of this study have been obtained by applying “Attitude Scale related to the Teaching” to the total of 158 students who attend to the first, second, third and fourth classes of the department of elementary mathematics teaching of Education Faculty of Muş Alparslan University in spring semester of 2013 year. The data obtained with attitude scale have been analyzed in SPSS17.0 package program. The independent sample t-test and one-way variance analysis techniques have been used in the analyzing of data. At the result of study, it has never been detected a significance differences in the students’ attitudes towards teaching profession in term of some variables such as “gender”, “class level”, parents’ education level and “the kind of graduated high school”. Also, another important result obtained from this study is that of the students’ attitudes towards teaching profession is appropriate level and being positive. Yrd.Doç.Dr., Bitlis Eren Üniversitesi, Tatvan Meslek Yüksekokulu, Bitlis [email protected] Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 91 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com Anahtar kelimeler: Mesleği, Matematik Öğretmen Eğitimi www.joucer.com Tutum, Öğretmenlik Öğretmen Adayları, Keywords: Attitude, Teaching profession, Mathematics Teaching Candidate, Education of Teacher. GİRİŞ İnsan, bir yandan toplum içinde yaşayan ve çeşitli gruplarla etkileşim içinde olan sosyal bir varlık; diğer yandan birey olma özellikleri gösteren psikolojik ve karmaşık bir sistemdir. Doğduğu andan itibaren çevresiyle etkileşime giren insan çeşitli kişilik özellikleri, davranış biçimleri, yaşam felsefesi ve tutumlar geliştirerek sosyalleşmektedir. Bu sosyalleşme süreci içinde tutumlar önemli bir yere sahiptir. Tutumlar öncelikle sosyal psikolojinin konusu ve anahtar kavramlarından biri olarak ortaya çıkmıştır Zamanla hem kuramsal gelişmeler hem de yöntem açısından kaydedilen ilerlemeler, tutumların çok çeşitli bilim dallarının araştırma ve inceleme alanına girmesini, sağlamıştır. Eğitim bilimleri de bunlardan biridir. Son yıllarda eğitim bilimleri alanında, tutum konusunun incelenmesine önem verildiği görülmektedir (Temizkan, 2008). Tutum, bireyin kendine veya çevresindeki herhangi bir nesne, toplumsal konu, obje ya da olaya karşı deneyim, bilgi, duygu ve motivasyona dayanarak örgütlediği zihinsel, duygusal ve davranışsal bir tepki ön eğilimidir (İnceoğlu, 2004). Tutum, bir tutum nesnesine doğru bir eğilimi, o tutum nesnesine karşı ya da ondan yana olmayı içerir (Çakır ve Ark., 2006). Öğretmenlerin öğrencilerini etkileyen en önemli kişilik özelliklerinden biri tutumlarıdır. Özellikle öğretmenlerin, öğrencilere ve okul çalışmalarına karşı tutumları, öğrencilerin öğrenmesine ve kişiliğine geniş ölçüde tesir etmektedir. Son 25 yıl içinde yapılan çalışmalar öğretmenlerin öğrencilerine ve okul çalışmalarına karşı tutumlarının yüksek bir güvenirlik ile ölçülebileceğini göstermektedir (Küçükahmet, 1976). Öğretmen adayları mesleklerine yönelik olumlu tutumlara sahip olarak yetiştirilebilirlerse, öğretmen olduklarında, öğrencilere karşı daha olumlu davranışlar sergilerler, araştırmacı olurlar, yaratıcı düşünür ve yenilikleri öğrenme ortamına kolayca aktarırlar, olumlu tutumları el-yüz hareketlerine yansır ve öğrencileri daha Cahit TAŞDEMİR 92 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com kolay motive ederler, öğrencilere içten ve samimi davranırlar, katı kuralcı olmazlar, zamanlarını etkili kullanırlar, mesleklerini severek yaparlar, zevk alırlar, öğretmenin görev, sorumluluk ve rollerini daha iyi bir şekilde üstlenebilirler (Çeliköz ve Çetin, 2004). Öğretmenlerin mesleğe ilişkin tutumları, onların davranışlarına ve sınıf atmosferine yansıyarak öğrencilerinin kişilik geliştirmelerinde, öğretmen-öğrenci ilişkilerinin niteliğinde ve öğrenmenin sağlanmasında belirgin bir rol oynamaktadır (Semerci ve Semerci, 2004). Öğretmen yetiştirme açısından bakıldığında nitelikli öğretmen yetiştirilmesi, programın başarısının artırılması için öğretmen adaylarının mesleğine ilişkin tutumlarının belirlenmesi ve olumsuz ise olumlu yönde değiştirilmesi zorunludur (Semerci ve Semerci, 2004). Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleği ile ilgili tutumları, öğretmenlikle ilgili düşüncelerini yansıttığı gibi meslek yaşantıları üzerinde de etkili olabilmektedir (Çapri ve Çelikkaleli, 2008). Sabır, özveri ve sürekli çalışma gerektiren öğretmenlik mesleğinde başarılı olabilmek için bu mesleği severek ve isteyerek yapmak çok önemlidir (Çapa ve Çil, 1999). Literatür incelendiğinde, öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarını farklı değişkenlere göre incelemek amacıyla pek çok araştırma vardır. Öğretmen adaylarının cinsiyetleri ile mesleğe yönelik tutumları arasında ilişkiyi belirlemeye yönelik yapılan araştırmalarda, kadın öğretmen adayların tutumları erkeklere nazaran daha yüksek çıkmıştır(Temizkan, 2008; Şen, 2006; Işık, 2005; Pehlivan, 2008; Çakır, 2004; Oral, 2004). Bazı araştırma sonuçlarına göre ise öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanları cinsiyet değişkenine göre farlılaşmadığını orta koymuştur (Bulut, 2009; Çapa ve Çil, 2000; Demirtaş ve Ark., 2008; Özder ve Ark., 2010; Semerci ve Semerci, 2004). Köğce ve Arkadaşları (2008) Karadeniz teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi’nde öğrenim gören toplam 212(141 birinci sınıf, 71 dördüncü sınıf) matematik öğretmen adayı üzerinde yaptığı araştırmada ise 1. Sınıf öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı tutumları cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gösterirken, 4. Sınıf öğretmen adaylarının tutumlarının cinsiyet değişkenine göre göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermediği bulunmuştur. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 93 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Köğce ve Arkadaşları, 2008)’de yaptıkları araştırmada öğrencilerin mezun oldukları lise türü değişkenine göre 1. sınıf öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı tutumları istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermediği, ancak 4.sınıf öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı tutumları arasında anlamlı bir farklılık olduğu bulunmuştur. Tutum ortalamalarına göre hem 1. sınıf hem de 4. sınıf öğretmen lisesi mezunu olan öğretmen adaylarının mesleğe karşı tutumları diğer liselerden mezun olanlara nazaran daha olumlu olduğu tespit edilmiştir. Üstün (2007)’de farklı branşlardaki öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını karşılaştırmalı olarak incelediği çalışmasında, mezun olunan lise türünün öğretmenlik mesleğine yönelik tutumu etkilemediği görülmüştür. Öğretmen adaylarının bulundukları sınıflar açısından yapılan araştırmalar incelendiğinde farklı sonuçlar elde edilmiştir. Özder ve Arkadaşları, (2010)’nin Atatürk Öğretmen Akademi’sinde öğrenim gören öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının çeşitli değişkenler açısından incelenmesi adlı çalışmada, 4.sınıf öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanları diğer sınıflarda öğrenim gören öğretmen adaylarına göre daha yüksek olduğu, ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı çıkmamıştır. Güdek (2007)’in yapmış olduğu araştırmada 1. Sınıf öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanları 4. Sınıf öğretmen adaylarına göre daha yüksek bulunmuştur. Oral (2004)’in yaptığı araştırmada ise sınıf seviyesi artıkça öğrencilerin tutum puanları da artığı sonucuna ulaşmıştır. Aysu (2000) ve Şen (2006)’nin yaptıkları araştırmada öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Yapılan araştırmalar incelendiğinde, öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını farklı değişkenlere göre incelemek amacıyla yapılmış pek çok araştırmanın mevcut olduğu, ancak ilköğretim bölümü matematik programında öğrenim gören öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarını belirlemeğe yönelik çok fazla çalışmaya rastlanmamıştır. Oysa matematik öğretmen adayları da diğer öğretmen adayları gibi kendi mesleklerinde başarılı olabilmek için öğretmenlik mesleğine karşı olumlu tutum geliştirmeleri büyük önem taşımaktadır. Çünkü öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleği ile ilgili tutumları Cahit TAŞDEMİR 94 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com öğretmenlikle ilgili düşüncelerini yansıttığı gibi meslek yaşantıları üzerinde de etkili olabilmektedir (Çapri ve Çelikkaleli, 2008). Öğretmen yetiştirme açısından bakıldığında nitelikli öğretmen yetiştirilmesi, programın başarısının artırılması için öğretmen adaylarının mesleğine ilişkin tutumlarının belirlenmesi ve olumsuz ise olumlu yönde değiştirilmesi zorunludur (Semerci ve Semerci, 2004). Öğretmen yetiştirme alanında başlatılan yeniden yapılanma çalışmaları ve araştırmalar sayesinde, gelişmiş ülkelerde bu alanda ilerlemeler kaydedilmiş, öğretmen eğitimine yeni bakış açıları getirilmiştir. Bu bakış açıları çerçevesinde yapılan çalışmalarda öğretmenlerin yanı sıra öğretmen adayları ile de çalışmalar yapılmasının önemine dikkat çekilmektedir (Çakmak, 1999). Bu nedenlerle bu araştırmada ilköğretim matematik öğretmenliği bölümünde okuyan öğrencilerin öğretmenlik mesleğine karşı tutumlarını cinsiyet, mezun olunan lise türü, anne-baba eğitimi ve sınıf düzeyi gibi farklı değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın amacı, İlköğretim matematik öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını belirlemek ve öğrencilerin tutumlarını, mezun olunan lise türü, sınıf düzeyi, anne-baba eğitim düzeyi ve cinsiyet değişkenlerine göre incelemektir. 1. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları nasıldır? 2. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları cinsiyet değişkenine göre farklılaşmakta mıdır? 3. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları sınıf seviyesine göre farklılaşmakta mıdır? 4. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları mezun olunan lise türüne göre farklılaşmakta mıdır. 5. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları baba eğitim düzeyine göre farklılaşmakta mıdır. 6. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları anne eğitim düzeyine göre farklılaşmakta mıdır. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 95 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Yöntem Araştırma Modeli ve Araştırma Grubu Araştırma, ilköğretim matematik öğretmenliği bölümünün 1., 2., 3. ve 4. sınıflarında okuyan öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını farklı değişkenler açısından belirlemek amacıyla betimsel tarama modelindedir. Tarama modeli, geçmişte ya da halen var olan bir durumu olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlamaktadır (Karasar, 1994). Araştırmanın örneklemini, 2012-2013 eğitim öğretim yılı bahar yarıyılında Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Matematik Öğretmenliği bölümünün 1., 2., 3. ve 4. sınıflarında öğrenim gören toplam 158 öğrenci oluşturmaktadır. Bu öğrencilerin bazı demografik özellikleri Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1. Çalışmaya katılan öğrencilerin demografik özellikleri Değişken Cinsiyet Sınıf Baba Eğitim Düzeyi Anne Eğitim Düzeyi Özellik Kız Erkek 1.Sınıf 2.Sınıf 3.Sınıf 4. Sınıf İlköğretim ve altı Lise ve dengi Yükseköğretim ve üstü İlköğretim ve altı Lise ve dengi Yükseköğretim ve üstü Mezun Olunan Genel Lise Lise türü Anadolu Öğr.Lisesi Anadolu/Fen/Özel lise N 93 65 45 39 38 36 74 52 32 130 22 6 % 58,9 41,1 28,5 24,7 24,1 22,8 46,8 32,9 20,3 82,3 13,9 3,8 84 18 56 53,2 11,4 35,4 Tablo 1 incelendiğinde öğrencilerin % 58,9’sinin (N=93) kız, % 41,1’ü(N=65) erkek olduğu görülmektedir. Öğrencilerin % 28,5’i (N=45) 1.Sınıf, %24,7’si (N=39) 2. Sınıf, %24,1’i (N=38) 3.Sınıf ve %22,8’i(N=36) ise 4.Sınıf öğrencilerinden oluşmuştur. Araştırmaya katılan öğrencilerin çoğunun anne eğitim düzeylerinin ilköğretim ve altı olduğu görülmektedir. Öğrencilerin anne eğitim düzeyi, %82,3’ünün (N=130) ilköğretim ve altı, % 13,9’zinin (N=22) lise ve dengi, %3,8’s’inin (N=6) yükseköğretim Cahit TAŞDEMİR 96 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com ve üstü olduğu görülmektedir. Öğrencilerin baba öğrenim durumlarına bakıldığında ise, % 46,8’i (N=74) ilköğretim ve altı iken, %32,9’i (N=52) lise ve dengi, %20,3’ü (N=32) yükseköğretim ve üstü mezunu olduğu görülür. Öğrencilerin %53,2’i (N=84) Genel lise, %11,4’si (N=18) Anadolu öğretmen lisesi ve %35,4’i (N=56) ise Anadolu/fen/özel lise mezunu oldukları görülmektedir. Veri Toplama Araçları Bu araştırmada, öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını ölçmek üzere Erkuş, Şanlı, Bağlı ve Güven (2000, 27-33) tarafından geliştirilen “ Öğretmenliğe ilişkin Tutum Ölçeği” ve öğrenciler hakkında gerekli bilgileri toplamak amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Bu bilgi formunda araştırmaya katılan öğrencilerin; cinsiyet, sınıf düzeyi, anne-baba eğitim düzeyi ve mezun olunan lise türü gibi sorular yer almıştır. Erkuş ve diğerleri (2000) tarafından geliştirilen Öğretmenliğe ilişkin Tutum Ölçeği 23 maddeden oluşmaktadır. Ölçeğin Cronbach alfa güvenirlik kat sayısı 0.99’dur. Bu ölçekte 10 tanesi olumlu, 13 tanesi olumsuz ifade içeren maddeler yer almaktadır. Öğretmenliğe ilişkin Tutum Ölçeği 1-5 derecelendirme ölçeği ile puanlanmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerden her bir maddenin karşısında bulunan “tamamen uygun”, “uygun”, “kararsızım”, “uygun değil” ve “hiç uygun değil” seçeneklerinden birine katılma derecelerini belirtmeleri istenmiştir. Likert tipi ölçekte, ölçek puanı, maddelere gösterilen tepki puanlarının toplamından oluştuğundan, ölçekte yer alan her bir tutum maddesi puanlanmıştır. Bu puanlama maddenin olumlu ya da olumsuz oluşuna göre farklı yapılmıştır. Olumlu maddeler için ‘tamamen uygun” kategorisinden den ‘hiç uygun değil’’ kategorisine doğru 5, 4, 3, 2, 1 ve olumsuz maddeler de “tamamen uygun ‘’kategorisinden” hiç uygun değil” kategorisine doğru 1, 2, 3, 4, 5 şeklinde puanlanmıştır. Anketten elde edilebilecek en yüksek tutum puanı 115 ve en düşük puanı ise 23 olmaktadır. Puanların yüksek olması öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumun yüksek olduğunu göstermektedir. Verilerin Analizi Araştırmanın genel amacı doğrultusunda, anket formu ile toplanan verilerin gerekli istatistiksel çözümleri için SPSS17.0 paket programı kullanılmıştır. Buna göre, Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 97 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com öğrencilerin tutumları “sınıf, cinsiyet, anne-baba eğitin düzeyi ve mezun olunan lise türü” değişkenleri bakımından analiz edilmiştir. Verilerin analizinde tek yönlü varyans analizi, ilişkisiz örneklem t-testi uygulanmıştır. Yapılan istatistiksel çözümlemelerde anlamlılık düzeyi .05 olarak alınmıştır. Aritmetik ortalamaların yorumlamasında; 1.00-1.80 arasındaki ortalama değerlerin “hiç uygun değil”, 1.81-2.60 arasında olanların “uygun değil”, 2.61-3.40 arasındakilerin “karasızım”, 3.41-4.20 arasındakilerin “uygun” ve 4.21-5.00 arasında yer alanların ise “tamamen uygun” olarak kabul edilmiş ve yorumlanmıştır. Ölçekteki maddelerden alınabilecek en düşük puan 23, en yüksek puan 115 olduğu için puanların dağılımı; (23=Hiç uygun değil, 46= uygun değil, 69=Kararsızım, 92 =Uygundur, 115=tamamen uygundur) şeklinde yorumlanmıştır. Dağılıma göre ortalama puan 69 dır. 69’ün altındaki puanlar, görüşlerin “karasızım” dan “uygun değil” e doğru olumsuz yönde, 69’ün üstünde olan puanlar ise görüşlerin “kararsızım” dan “uygundur” a doğru olumlu yönde olduğunu ifade etmektedir. Bulgular Bu bölümde araştırmanın amacı doğrultusunda toplanan verilere dayalı olarak elde edilen bulgular üzerinde durulmuştur. Araştırmaya katılan öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının ortalama ve standart sapma değerlerine ilişkin analiz sonuçları aşağıda verilmiştir. Tablo 2. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeğinde yer alan maddelere katılma derecelerinin ortalaması ve standart sapma değerleri Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutum İfadeleri Ortalama Değerler S 1. Öğretmenliğin, manevi doyumu yüksek olan bir meslek olduğunu düşünüyorum. 2. Hiçbir zaman öğretmenlik yapmayı düşünmem. 4.56 0.58 4.52 0.72 3. Uzun dönemli tatil olanağı olsa da öğretmenlik yapmak istemem. 4.51 0.81 4. Öğretmen olma düşüncesi bile beni tedirgin eder. 4.52 0.68 5. Öğretmenliği çok seviyorum. 6. İşsiz kalsam da öğretmenlik yapmam. 7. Bence öğretmenlik sıkıcı bir meslektir. 4.22 4.55 4.35 0.82 0.62 0.80 Cahit TAŞDEMİR 98 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com 8. Bütün zorluklara rağmen, öğretmen olmayı tercih ederim. 9. Öğretmenliğin bana göre bir meslek olmadığını düşünüyorum. 3.95 4,13 0.94 1.11 10. Bütün gün başkalarının çocuklarıyla uğraşmanın hiç çekici 4.30 olmadığını düşünüyorum. 11. İstediğim bir yerde olsa bile öğretmenlik yapmam. 4.55 12. Çocuklarla ve genç kuşakla bir arada olmanın kişiyi zinde ve canlı 4.24 tutuğuna inanıyorum. 13. Parasal yönü iyileştirilse bile öğretmenlik yapmayı tercih etmem. 4.53 14. Öğretmenlik sözcüğünü duymak bile beni huzursuz etmeye yetiyor. 4.52 15. Benim için en uygun mesleğin öğretmenlik olduğuna inanıyorum. 3.96 16. Hem çalışıp hem kendime daha fazla vakit ayırabildiğim için 3.95 öğretmenliği tercih ederim. 17. Kendimi, küçüklüğümden beri öğretmen olmak için hazırlıyorum. 3,11 18. Hayatta seçmeyi düşüneceğim en son meslek öğretmenliktir. 4.40 19. Öğretmen olmak için yaratıldığıma inanıyorum. 3.21 20. Çocukları sevsem bile öğretmenlik yapmam. 4.44 21. Hangi koşullar altında olursa olsun, öğretmenlik yaparım. 3.79 22. Öğretmenlik yapmaktansa başka işlerde çalışmayı tercih ederim. 4.42 23. Öğretmenlik hayallerimi süsleyen bir meslektir. 3.56 *Tutum puanlarının ortalaması: Ort. Değerlerin Toplamı/23 =95.19/23 =4.13 0.88 Tablo 2’ye göre öğrenciler, ortalamanın en yüksek olduğu 0.61 0.86 0.71 0.56 1.00 1.06 1.31 0.91 1.19 0.76 1.00 0.75 1.22 ( =4.56) “Öğretmenliğin, manevi doyumu yüksek olan bir meslek olduğunu düşünüyorum” maddesine katılmışlar. Bu ortalama değer ise “tamamen uygun” düzeyindedir. En düşük tutum ise ( = 3.11) “Kendimi, küçüklüğümden beri öğretmen olmak için hazırlıyorum” maddesi olduğu görülmektedir. Bu ortalama değer ise öğrencilerin “kararsızlık” düzeyinde bir tutuma sahip olduğunu göstermektedir. Tablo2’deki diğer maddelerin ortalama değerlere göre, öğrencilerin tutumları (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 10, 11, 12, 13, 14, 18, 20, 22) maddeleri için “tamamen uygun” düzeyinde, (8, 9, 15, 16, 21, 23) maddeleri için “uygun” düzeyinde ve (17,19) maddeleri için ise “kararsızım” düzeyinde olduğu görülmektedir. Ayrıca, öğrencilerin tutum puanları ortalaması 4.13 olduğu görülmektedir. Bu değer ise öğrencilerin genel olarak öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarının “uygun” düzeyinde ve olumlu olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarının cinsiyet değişkenine göre t-testi sonuçları Tablo 3 de verilmiştir. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 99 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo3. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarının cinsiyet değişkenine göre t-testi sonuçları Cinsiyet N Kız Erkek 93 65 S 10,243 13,197 95,849 95,215 sd t 156 ,115 p .735 Tablo 3’e göre öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarının cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir farklılık göstermediği görülmektedir. [t(156)= ,115, p>.05]. Buradan cinsiyet değişkeninin öğrencilerin öğretmenlik mesleğine karşı tutumları üzerinde etkisinin olmadığı söylenebilir. Kız öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutum puan ortalaması ( = 95,849) erkek öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutum puan ortalamasından ( =95,215) daha yüksek olduğu, ancak tutum puanları ortalamasının birbirine çok yakın ve kararsızımdan “uygundur” a doğru olduğu görülmektedir. Tablo 4. Öğrencilerin mezun oldukları lise türüne göre öğretmenlik mesleğine ilişkin tutum puanlarının aritmetik ortalama ve standart sapma sonuçları Lise Türü Anadolu Öğretmen lisesi Anadolu/Fen/Özel lise Genel lise Toplam N 18 56 84 158 ss 10,294 11,964 12,538 11,514 97,821 94,404 94,166 95,588 Tablo 4’e göre, öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeğinden aldıkları en yüksek ortalama = 97,821 ile Anadolu öğretmen lisesi mezunu öğrencilerine ait olduğu görülmektedir. Anadolu/fen/Özel Lise mezunu öğrencilerin ortalamaları( =94,404) ile Genel lise mezunu öğrencilerinin ortalamaları ( =94,166) birbirine çok yakın değerlerdir. Matematik öğretmeni adaylarının mezun oldukları lise türü değişkeni açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının ortalamaları arasındaki farklılığın anlamlılığını test etmek amacıyla yapılan F testi sonuçlarına ilişkin bulgular Tablo 5’de verilmiştir. Cahit TAŞDEMİR 100 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo 5. Öğrencilerin mezun oldukları lise türüne göre öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının varyans analiz sonuçları Varyansın Kaynağı Gruplararası Gruplariçi Toplam Kareler Toplamı 433,307 30382,952 20816,259 sd 2 155 157 Kareler Ortalaması 216,654 131,503 F P 1,648 ,196 Tablo 5’e göre, farklı liselerden mezun olan öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanları arasında istatistiksel yönden anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir. [ F(2-155) = 1,648, p > 0.05 ]. Ancak aritmetik ortalamalar göz önüne alındığında öğrencilerin mezun oldukları lise türüne göre tutumları “uygundur” seviyesindedir. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları bulundukları sınıflara göre anlamlı bir şekilde değişip değişmediğini belirlemek amacıyla yapılan analiz sonuçları Tablo 6 ve Tablo 7’de verilmiştir. Tablo 6. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının sınıflara göre aritmetik ortalama ve standart sapmaları Sınıf 1 2 3 4 Toplam N 45 39 38 36 158 ss 15,826 8,732 10,724 8,442 11,514 95,200 95,083 94,736 97,333 95,588 Tablo 7. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının bulundukları sınıf seviyelerine ilişkin varyans analiz sonuçları Varyansın Kaynağı Gruplararası Gruplariçi Kareler Toplamı 162,274 20653,985 20816,259 sd 3 154 157 Kareler Ortalaması 54,091 134,117 F ,403 P ,751 Tablo 6 da öğrencilerin bulundukları sınıf seviyelerine göre öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının ortalamaları arasında farklılıklar görülmektedir. Ancak bu farklılığın anlamlığını belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda tutum puanları arasında farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı tespit Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 101 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com edilmiştir. [ F(3-1541) = ,403, p > 0.05 ]. Tabloya göre en yüksek tutum puanı 4.sınıf düzeyinde bulunan öğrencilere ait olduğu ( = 97,333) görülmektedir. 4.sınıf öğrencilerini ( = 95,200) puanla 1.sınıf, ( =95,083) puanla 2.sınıf ve ( =94,736) puanla 3.sınıf öğrencileri izlemektedir. Tutum puanlarının ortalamalarına göre öğrencilerin tutumları kararsızımdan “uygundur” ‘a doğru olduğu görülmektedir. Buradan 4. Sınıf öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları diğer sınıflarda bulunan öğrencilere göre daha olumlu olduğu söylenebilir Tablo 8. Öğrencilerin baba eğitim düzeyi açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının aritmetik ortalama ve standart sapma sonuçları Baba eğitim düzeyi İlköğretim ve altı Lise ve dengi Yükseköğretim ve üstü Toplam N 74 52 32 158 ss 11,281 11,131 12,745 11,514 96,480 96,013 93,156 95,588 Tablo 8’ e göre öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeğinden aldıkları en yüksek ortalama = 96,480 ile baba eğitim düzeyi ‘ilköğretim ve altı’ olan öğrencilere ait olduğu görülmektedir. Baba eğitim düzeyi ‘lise ve dengi’ olan öğrencilerin ortalamaları = 96,013 ve tutum ölçeğinden alınan en düşük ortalama ise = 93,156 ile baba eğitim düzeyi ‘yükseköğretim ve üstü’ olan öğrencilere ait olduğu görülmektedir. Öğrencilerin baba eğitim düzeyi değişkeni açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının ortalamaları arasındaki farklılığın anlamlılığını test etmek amacıyla yapılan F testi sonuçlarına ilişkin bulgular Tablo 9’de verilmiştir. Tablo 9. Öğrencilerin baba eğitim düzeyi açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının varyans analiz sonuçları Varyansın Kaynağı Gruplararası Gruplariçi Toplam Kareler Toplamı 244,073 20572,186 20816,259 sd 2 155 157 Kareler Ortalaması 122,037 132,724 F P ,919 ,401 Öğrencilerin baba eğitim düzeyi değişkeni açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanları arasında anlamlı bir farkın olup olmadığını test etmek amacıyla yapılan analiz sonucuna göre [ F(2-155) = ,919, p > 0.05 ]. Bu sonuca göre Cahit TAŞDEMİR 102 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com öğrencilerin baba eğitim düzeyi değişkeni açısından tutum puan ortalamaları arasındaki farkın .05 düzeyinde anlamlı değildir. Tablo 10. Öğrencilerin anne eğitim düzeyi açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının aritmetik ortalama ve standart sapma sonuçları Baba eğitim düzeyi İlköğretim ve altı Lise ve dengi Yükseköğretim ve üstü Toplam N 130 22 6 158 ss 11,596 11,167 12,797 11,514 95,384 96,636 96,166 95,588 Tablo 10 incelendiğinde, öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeğinden aldıkları en yüksek ortalamanın = 96,636 ile anne eğitim düzeyi “lise ve dengi” olan öğrencilere ait olduğu görülmektedir. Anne eğitim düzeyi ‘Yükseköğretim ve üstü’ olan öğrencilerin tutum ortalamaları ölçeğinden alınan en düşük ortalama ise = 96,166 olarak bulunmuştur. Tutum = 95,384 ile anne eğitim düzeyi “ İlköğretim ve altı” olan öğrencilere ait olduğu görülmektedir. Öğrencilerin anne eğitim düzeyi değişkeni açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının ortalamaları arasındaki farklılığın anlamlılığını test etmek amacıyla yapılan varyans analiz sonuçları Tablo 11’de verilmiştir. Tablo 11. Öğrencilerin anne eğitim düzeyi açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının varyans analiz sonuçları Varyansın Kaynağı Gruplararası Gruplariçi Toplam Kareler Toplamı 31,566 20784,693 20816,259 sd 2 155 157 Kareler Ortalaması 15,783 134,095 F P ,118 ,889 Matematik öğretmeni adaylarının anne eğitim düzeyi değişkeni açısından öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olup olmadığını test etmek amacıyla hesaplanan analiz sonuçlarına göre[ F(2-155) = ,118, p > 0.05 ]. Bu sonuca göre öğrencilerin anne eğitim düzeyi değişkeni açısından tutum puan ortalamaları arasındaki farkın .05 düzeyinde anlamlı değildir Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 103 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tartışma ve Sonuç Bu araştırmada Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü matematik öğretmenliği programında okuyan öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumları sınıf, cinsiyet, anne-baba eğitim düzeyi ve mezun olunan lise türü değişkeni bakımından incelenmiş ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmada öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik ortalama tutum puanları mesleğine ( = 4.13) olarak bulunduğu ve bu değerin ise genel olarak öğretmenlik ilişkin tutumun “uygundur” düzeyinde ve olumlu olduğunu göstermektedir. Buradan, öğrencilerin öğretmenlik mesleğine karşı olumlu bir tutuma sahip oldukları söylenebilir. Araştırmanın bu bulgusu, Oral (2004), Erdem ve Arkadaşları (2005), Başbay ve Arkadaşları (2009), Bulut (2009)’nin yapmış olduğu araştırma bulgularını destekler niteliktedir. Benzer olarak; Terzi ve Tezci (2007), Üstün ve Arkadaşları (2004), Şimşek (2005), Şenel ve Arkadaşları (2004)’nin farklı örneklemler üzerinde yapmış oldukları araştırma sonuçları da öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının genellikle olumlu ve yüksek olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik böyle olumlu tutuma sahip olması, öğretmenlik mesleğinin manevi doyumu yüksek olan bir meslek olduğu şeklinde yorumlanabilir. Yine araştırmada öğrencilerin cinsiyet değişkenine göre öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir. Bu bulgu ise cinsiyet değişkeninin öğrencilerin öğretmenlik mesleğine karşı tutumları üzerinde etkisinin olmadığı söylenebilir. Kız öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutum puan ortalamasının erkek öğrencilerin ortalamasından daha yüksek olması, kızların tutumlarının erkeklerin tutumlarına nazaran daha olumlu olduğu söylenebilir. Bu bulgu, Çapa ve Çil (2000), Semerci ve Semerci (2004), Bulut(2009), Demirtaş ve Arkadaşları (2008)’nin yapmış oldukları araştırma bulguları ile paralellik gösterirken, Oral (2004), Terzi ve Tezci (2007), Çakır (2005), Saracaloğlu ve Arkadaşlarının (2004) yapmış oldukları araştırma sonuçlarıyla da çelişmektedir. Buradan araştırmanın cinsiyet değişkenine ait bulguları bazı araştırmalarla örtüşürken bazı araştırmalarla örtüşmemektedir. Kadın ve erkeklerin “farklı toplumsallaşma sürecinden geçmeleri, Cahit TAŞDEMİR 104 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com farklı deneyim fırsatlarına sahip olmaları ve yaptıkları işlere çevreden gelen tepkilerin, cinsiyetlerine göre farklılaşması onların kendilerini farklı alanlarda yeterli görmelerine” neden olmaktadır (Kuzgun, 2003, s.54). Bu araştırmada elde edilen önemli bulgulardan birisi ise, öğrencilerin mezun oldukları lise türüne göre öğretmenlik mesleğine ilişkin tutum puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığın olmamasıdır. Ancak tutum puanları ortalamalarına göre, Anadolu Öğretmen lisesi mezunu öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları, Genel lise ve Anadolu/Fen/Özel lise mezunu öğrencilerin tutumlarından daha yüksektir. Buradan Anadolu öğretmen lisesi mezunu olan öğrencilerin mesleğe karşı tutumlarının diğer liselerden mezun olanlara göre daha olumlu olduğu söylenebilir. Ancak Genel lise ve Anadolu/Fen/Özel lise mezunu öğrencilerin ortalama tutum puanları birbirine yakındır. Anadolu Öğretmen Lisesi mezunu olan öğrencilerinin erken yaşlarda öğretmen lisesini seçmeleri ve eğitimöğretimlerini bu liselerde tamamlamış olmaları onların bu mesleğe karşı daha olumlu tutum edinmelerinde etkili olmuş olabilir. Benzer çalışmalar incelendiğinde Üstün(2007), farklı branşlardaki öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını karşılaştırmalı olarak incelediği çalışmasında, mezun olunan lise türünün öğretmenlik mesleğine yönelik tutumu etkilemediği sonucuna ulaşmıştır. Bu bulgu araştırmanın bulgusuyla örtüşmektedir. Ayrıca, Köğce ve Arkadaşları (2008)’nin Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi’nde öğrenim gören toplam 212 (141 birinci sınıf, 71 dördüncü sınıf) matematik öğretmen adayı üzerinde yaptığı araştırmada, öğrencilerin mezun oldukları lise türü değişkenine göre birinci Sınıf öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı tutumları istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermediği, ancak 4.sınıf öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı tutumları arasında anlamlı bir farklılık olduğu bulunmuştur. Tutum ortalamalarına göre hem 1. sınıf hem de 4. sınıf öğretmen lisesi mezunu olan öğretmen adaylarının mesleğe karşı tutumları diğer liselerden mezun olanlara nazaran daha olumlu olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç ise araştırmanın sonucuyla kısmen örtüşmektedir. Araştırmada öğrencilerin bulundukları sınıf seviyelerine göre öğretmenlik mesleğine yönelik tutum puanlarının ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 105 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com bir farklılık tespit edilmemiştir. Benzer bazı çalışmalar incelendiğinde, (Çakır, 2005; Buluş, 2002, Terzi ve Tezci, 2007 ) sınıf düzeyi öğretmenlik mesleğine yönelik tutumda önemli bir etken olmadığı yönünde bulgular ortaya çıkarmıştır. Bu sonuçlar araştırmanın bulgusu ile paralellik gösterirken Çapa ve Çil (2000), Oral (2004)’ın bulguları ile paralellik göstermemektedir. Araştırma elde edilen diğer bir önemli sonuç ise, öğrencilerin anne-baba eğitim düzeyleri öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarını etkilememektedir. Baba eğitim düzeyi %46,8 (N=74) “ilköğretim altı”, anne eğitim düzeyi % 82,3’i(N=130) “ilköğretim ve altı” eğitim düzeyine sahip oldukları bulunmuştur. Bu sonuçlar ise öğrencilerin çoğunun anne ve baba eğitim düzeylerinin birbirine benzer olduğunu gösterir. Bu ise öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumları ile anne-baba eğitim düzeyleri arasında anlamlı bir farkın olmaması ile ilişkilendirilebilir. Araştırmanın bu bulgusu, Tanel, Şengören ve Tanel’in (2007) araştırma bulgusuyla örtüşmektedir. Erkan ve arkadaşlarının (2002) yapmış olduğu öğretmenlik mesleği ile ilgili çalışmada öğretmenlik mesleğini seçen öğrencilerin annelerinin % 51,9’unun ilkokul, babalarının da % 36,5’inin ortaokul mezunu olduğu tespit edilmiştir. Pehlivan (1994)’a göre, uygulanan eğitim programlarının öğretmen adaylarının meslek ve gelecek beklentilerini karşılama düzeyi öğretmen adaylarının tutumlarında değişikliğe neden olabilir. Öğretmen adaylarının yüksek düzeyde olumlu tutum geliştirmiş olmalarının başarılarında da önemli bir yere sahip olacağını ve bu mesleği bilinçli olarak seçmiş olmalarını göstermesi açısından önemlidir. İnsanların sevmedikleri işleri-meslekleri yapmak zorunda olmaları daha baştan meslekteki başarılarını engelleyecek bir durumdur (Terzi ve Tezci, 2007 ). Bu ve buna benzer nedenler, öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarının eğitim programlarını öğrencilerin gelecek beklentilerini karşılayacak biçimde şekillendirmeleri gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Geleceğin öğretmenleri olan öğrencilerin de mesleklerini severek ve başarılı bir şekilde yapmaları, mesleğe karşı olumlu tutum içinde olması ile mümkündür. Bu ise öğretmenlik mesleğinin geleceği açısından olumlu sonuçlar doğuracağı düşünülmektedir. Cahit TAŞDEMİR 106 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Kaynaklar Aysu, B. (2007). Okulöncesi Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Karşı Tutumlarının İncelenmesi. Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Başbay, M., Ünver, G., ve Bümen, N.T. (2009). Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek lisans Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumları, Boylamsal Bir Çalışma, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 59, 345-366. Bulut, İ. (2009). Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumlarının Değerlendirilmesi(Dicle ve Fırat Üniversitesi Örneği), Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 14, 13-24. Çakır, Ö. (2005). Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Lisans Programı (İÖLP) ve Eğitim Fakülteleri İngilizce öğretmenliği Lisans programı Öğrencilerinin Mesleğe Yönelik Tutumları ve Mesleki Yeterlik Algıları, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 6(9), 27-42. Çapa, Y., Çil, N. (2000). Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının Farklı Değişkenler Açısından İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 18, 69-73. Çapri, B., Çelikkaleli, Ö. (2008). Öğretmen Adaylarının Öğretmenliğe İlişkin Tutum ve Mesleki Yeterlik İnançlarının Cinsiyet, Program ve Fakültelerine Göre İncelenmesi, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 9(15), 33-53. Çakmak, M. (1999). İngiltere ve Türkiye’de Deneyimli Sınıf Öğretmenleri ve Aday Öğretmenlerin, İlköğretim Matematik Dersinde İzledikleri Öğretim Stratejileri ve Kullandıkları Öğretim Teknikleri Üzerinde Bir Araştırma, MEGP Doktora Bursiyerleri Tez Özetleri, Ankara: YÖK, 69-73. Çakır, Ö., Kan, A. ve Sünbül, Ö. (2006). Öğretmenlik Meslek Bilgisi ve Tezsiz Yüksek Lisans Programlarının Tutum ve Özyeterlik Açısından Değerlendirilmesi, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(1), 36-47. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 107 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Çakır, Ö., Erkuş, A. ve Kılıç, F. (2004). Öğretmenlik Meslek Bilgisi Programının Çeşitli Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi, Mersin: Mersin Üniversitesi Yayınları Çeliköz, N., Çetin, F. (2004). Anadolu Öğretmen Lisesi Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarını Etkileyen Etmenler, Milli Eğitim Dergisi, 162,136-145. Çil, N., Çapa, Y. (1999). Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının Farklı Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi, III Ulusal Fen Bilimleri Eğitimi Sempozyumu Bildiri Kitabı, Ankara: Milli Eğitim Basımevi, 296-300. Demirtaş, H., Cömert, M. ve Özer, N. (2008). Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlar ile Özyeterlik Algıları Arasındaki İlişki, Proceedings of International Conference on Educational Science ICES’08 V:1, 23-25 Famagusta North Cyprus. Erkuş, A., Sanlı, N ve Bağlı, M. T. (2000). Öğretmenliğe İlişkin Tutum Ölçeği geliştirilmesi, Eğitim ve Bilim, 116, 27-33. Erdem, A.R., Gezer, K. ve Çokadar, H. (2005). Ortaöğretim Fen-Matematik ve Sosyal Alanlar Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları. XIV. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi 28-30 Eylül 2005 Kongre Kitabı I. Denizli: 471-477. Güdek, B. (2007). Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı 1. ve 4. Sınıf Öğrencilerin Müzik Öğretmenliği Mesleğine Yönelik tutumlarının Öğrenciye Ait farklı Değişkenler Açısından İncelenmesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi üniversitesi eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. İnceoğlu, M. (2004). Tutum, Algı, İletişim. Ankara: Elips Kitap. Işık, S., Yaman, M. ve Soran, H. (2005). Biyoloji ve Biyoloji Öğretmenliğine Karşı Tutumlarına Göre Biyoloji Öğretmen Adaylarının Tiplerinin belirlenmesi, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 29, 110-116. Karasar, N. ( 1994). Araştırmada Rapor Hazırlama, Ankara: 3A Araştırma Eğitim Danışmanlık Ltd. Cahit TAŞDEMİR 108 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Kuzgun, Y. (2003). Meslek Rehberliği ve Danışmanlığına Giriş, Nobel yayınları, s.54 Küçükahmet, L. (1976). Öğretmen Yetiştiren Kurum Öğretmenlerinin Tutumları, Ankara: Ankara Eğitim Fakültesi Yayınları Köğçe, D., Aydın, M. ve Yıldız, C. (2008). Birinci ve Dördüncü Sınıf Matematik Öğretmen adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Karşı tutumlarının Karşılaştırılması, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi. Trabzon. Oral, B. (2004). Eğitim fakültesi Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları, Eğitim Araştırmaları Dergisi, 4(5), 88-98. Pehlivan, H. (1994). Eğitim Bilimleri Öğrencilerinin Öğrenim Gördükleri Bölüme Yönelik Tutumları, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 10, 49-53. Özder, H., Konedralı, G. ve Zeki, P.C. (2010). Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 16(2), 253-275. Pehlivan, H. (2009). Ortaöğretim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi, Paper Presented at the 1st International Congress of ducational Resarch, Çanakkale-Turkey. Saracaloğlu, A. S., Serin, O., Bozkurt, N. ve Serin, U. (2004). Öğretmen Adaylarının Mesleğe Yönelik tutumlarını Etkileyen Faktörler, Çağdaş Eğitim Dergisi, 29(311), 16-27. Semerci, N., Semerci, Ç. (2004). Türkiye’de Öğretmenlik Tutumları, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 14(81), 137-146. Şen, B. (2006). Sınıf Öğretmenliği Adaylarının Öğretmenlik Tutumları İle Öğrenme ve ders Çalışma Stratejileri Arasındaki ilişki, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Şenel, H., Demir, İ., sertelin, Ç., Kılıçarslan, A. ve Köksal, A. (2004). Öğretmenlik mesleğine Yönelik Tutum ve Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişki, Eğitim Araştırmaları, 15(49), 99-109. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 109 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Şimşek, H. (2005). Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans Programına Devam Eden Öğrencilerin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumları, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(1), 25-50. Tanel, R. , Şengören, S. K. Ve Tanel, Z., (2007), Fizik Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumlarının Farklı Değişkenler Açısından İncelenmesi, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 22. Terzi, A., Tezci, E. (2007). Necatibey Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Öğretmenlik mesleğine İlişkin Tutumları, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 52, 593614. Temizkan, M. (2008). Türkçe Öğretmeni Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumları Üzerine Bir Araştırma, Türk eğitim Bilimleri Dergisi, 6(3), 461-486. Üstün, A. (2007). Farklı Branşlardaki Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumları, Çağdaş Eğitim Dergisi, 339(32), 20-27. Üstün, E., Erkan, S. ve Akman, B. (2004). Türkiye’de Okulöncesi Öğretmenliği Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının İncelenmesi, Kırgızistan- Türkiye manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10, 129-136. Cahit TAŞDEMİR 110 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Extended Summary To Investigate The Elementary Mathematics Teacher Candidates’ Attitudes to The Teaching Profession Cahit TAŞDEMİR Introduction Teachers’ attitudes related to their professions plays a significant role on developing personality of the students, the essence of the student-teacher relations and providing the learning by reflecting on their behaviours and class atmosphere The persons who will apply teacher profession should have some requirements which are needed to provide the essentiality of profession more effectively. The one of them is being positive of their attitude against the profession of teaching. In term of teacher training, to detect the attitudes of teacher candidates related to the their profession and if it is negative, in this case, it must be changed to the positive are imperative for educating qualified teacher and increase the success of program (Semerci and Semerci, 2004).Therefore, the levels of attitudes of the elementary mathematics teacher candidates who attend to the Education faculties are rather important. In this study, it was aimed to evaluate the attitudes of elementary mathematics teacher candidates against the profession of teaching in terms of different variables. “Attitude Scale related to the Teaching” and “Personal Information Form”, which are developed by Erkuş, Şanlı, Bağlı ve Güven (2000, 27-33) as a data collection tool and author in order to collect information about students, respectively, have been used in this study in which used the scanning method. Some questions like the gender, class level, parents’ education level and the kind of graduated high school of the students who join to this research have been located in this personal information form. “Attitude Scale related to the Teaching” developed by Erkuş et al (2000) consists of 23 items, 10 of them are positive and left are negative factors. Cronbach’s alpha reliability coefficient of scale is Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 111 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com 0.99.Attitude scale related to the teaching ranges from 1 to 5. In Likert type scale, each attitude item has been scored because the scale score consists of the sum of reaction score shown to the items. This grading has been done differently whether the item is negative or positive. Processing was scored from exactly appropriate (5) to nonappropriate (1) for positive items and contrary for negative items. The highest score which is being able to get from the attitude scale is 115 and also the lowest one is 23. The high score obtained from scale means positive attitude while the low score means negative attitude for the teacher profession.The data of this study have been obtained by applying “Attitude Scale related to the Teaching” to the total of 158 students who attend to the first, second, third and fourth classes of the department of elementary mathematics teaching of Education Faculty of Muş Alparslan University in spring semester of 2013 year. The data obtained with attitude scale have been analyzed in SPSS17.0 package program. The independent sample t-test and one-way variance analysis techniques have been used in the analyzing of data. At the result of study, it has never been detected a significance differences in the students’ attitudes towards teaching profession in term of some variables such as “gender”, “class level”, parents’ education level and “the kind of graduated high school”. Also, another important result obtained from this study is that of the students’ attitudes towards teaching profession is appropriate level and being positive. Purpose The aim of this study was aimed to evaluate the attitudes of elementary mathematics teacher candidates against the profession of teaching in terms of different variables. Results At the result of study, it has never been detected a significance differences in the students’ attitudes towards teaching profession in term of some variables such as “gender”, “class level”, parents’ education level and “the kind of graduated high school”. Also, another important result obtained from this study is that of the students’ attitudes towards teaching profession is appropriate level and being positive. Cahit TAŞDEMİR 112 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Methodology Research, teaching elementary mathematics section of 1 st, 2nd, 3rd and 4th grade students in their attitudes towards the teaching profession in terms of different variables to determine is descriptive research model. Screening model, past or present condition as it was an existing aims to describe (Karasar, 1994). The research sample, in the spring semester of the 2012-2013 academic year Mus Alparslan University Faculty of Education department of Teaching of Elementary Mathematics 1,2,3 and 4, a total of 158 student studying in class constitutes. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 91-114 113 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Öğretiminde Karşılaşılan Sorunların Öğretmen Görüşleri Açısından Değerlendirilmesi1 Evaluation of Problems in The Fine Arts Highschool Music Education from The Teachers’ point of View Şefika İZGİ TOPALAK2, Tarkan YAZICI3 Öz Abstract Güzel Sanatlar Lisesi (GSL) müzik dersi öğretim programının istenilen düzeyde gerçekleşmediği ve bu uygulamalar sırasında, müzik öğretmenlerinin çeşitli zorluk ve sorunlarla yüz yüze geldiği düşünülmüştür. Bu amaçla, yaşanan sıkıntıların tespit edilerek, GSL müzik öğretmenlerinin görüş ve düşüncelerine ulaşılması hedeflenmiştir. Araştırma boyunca nitel araştırma modeli kullanılırken, araştırma yöntemi olarak görüşme, araştırmada veri toplama aracı olarak da görüşme formu kullanılmıştır. Araştırma 2012-2013 eğitim/öğretim yılı Türkiye genelinde, GSL müzik öğretmenlerinin görev yaptığı tüm kurumları kapsamaktadır. Bu amaçla, farklı illerde görev yapmakta olan 20 müzik öğretmenine görüşme anketi uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler, müzik öğretmenlerinin müzik öğretim programı uygulama düzeyine büyük ölçüde ulaşamadıklarını göstermiştir. Ders saatlerinin yetersiz olması, ders müfredat programının tam olarak uygulanamaması, ders kitaplarının eğitim/öğretim açısından yetersiz olması, öğretmenlerin yeni öğretim yaklaşımları hakkında bilgi sahibi olmamaları ve dolayısıyla derslerde kullanamamaları gibi çeşitli sorunların varlığı tespit edilmiştir. The problems such as Fine Arts Highschool (FAH) music education not reaching the desired level and quality and music teachers facing various difficulties and problems have been witnessed. With this goal in mind, it has been determined that by identifying the difficulties, views and opinions of the music teachers could be heard. Throughout the research, "qualitative research model" was used, also as a method of research "interview" and to collect research data "the interview form" was used. The research covers all of institutions in which FAH music teachers serve in Turkey, in the 2012-2013 academic year. With this goal in mind, the survey was conducted on 20 music teachers who are working in the different provinces. The data obtained from the survey has shown that, music teachers do not have the required skills and they are not well educated. Various problems have been identified such as inadequate class time, poorly implemented curriculum, insufficient textbooks, teachers having no information about new teaching approaches and thus not being able to use the new information properly. Anahtar kelimeler: Müzik, Müzik Öğretimi, Keywords: Music, Music Education, FAH. GSL. 1 02-04 Ekim 2013, Uluslararası Öğretmen Eğitiminde Öğrenmeye Yeni Bakış Açıları-IPALTE’13 Kongresinde Sözlü bildiri olarak sunulmuştur. 2 Öğ. Gör. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, [email protected] 3 Öğ. Gör. Dicle Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Ses Eğitim Bölümü, [email protected] Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 114 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Giriş İnsan, doğduğu andan itibaren ölene kadar, hep aldığı eğitimin ürünü olmuştur. Ünlü Fransız filozofu Helvetius; “Aldığımız eğitim ne ise o kadar oluruz” diyerek 18.yy.da eğitimin önemini vurgulamıştır. İnsanoğlu eğitimsiz var olamaz. Nefes alma gibi doğuştan gelen bazı hareketlerin dışında hemen her davranışını öğrenmek yani eğitim ile kazanmak zorundadır (Yazıcı, 2012, s. 186). Eğitimin farklı tanımlarını; Tyler (1950) kişinin davranış değiştirme süreci, Ertürk (1972) bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişim meydana getirme süreci, Yıldırım (1983) insanın bilgi, beceri, anlayış, ilgi, tavır ve karakter gibi kişilik niteliklerinin, belli değişimler sağlamak amacıyla yürüttüğü düzenli bir etkileşim, Özçelik (1981) kişinin davranışlarında yaşantısı yoluyla istendik yönde ve bir dereceye kadar kalıcı değişimler meydana getirme süreci, Fidan (1986) insanları belli amaçlara göre yetiştirme süreci, Alkan (1980) bireyin belirli hedefler yönünde maksatlı olarak kendi yaşantısı yoluyla davranışını değiştirmesi, yeteneklerini kendisi ve toplum için uygun olarak geliştirmesi biçiminde açıklamıştır (Sönmez, 2005). Yazıcı’ya göre (2013) “her dönemde farklı bakış açılarına ve tanımlara sahip olmuş olan eğitimin temel görevi; geçmişi, şimdiyi ve geleceği algılayabilen, yorumlayabilen, yaşadığı topluma uyum sağlayabilen, farklı kültürleri anlayabilen ve yaratıcı problem çözebilen bireylerin yetiştirilmesinin sağlanmasıdır.” Türkoğlu’na göre (1983) toplumsal, ekonomik, siyasal gelişmeler için bir ön koşul olan eğitim; bilim, sanat ve teknik olarak adlandırılan üç genel konu alanını kapsayan bir çerçevede düzenlenip, gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır (Uçan, 1997). Bu üç genel konudan sanat; “bir duygunun, bir tasarının ya da bir güzelliğin ifadesinde kullanılan metotların tümüdür” (Meydan Larousse, 1972, s. 153) ve aklın/duyguların eğitimi açısından bilincin tüm fonksiyonlarını harekete geçiren en etkili Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 115 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com araçtır. Sanat eğitimi, bu nedenle temel anlamda bir eğitim gerektirir ve resim, müzik, dans, drama gibi sanat dalları aracılığıyla bireyin yaşantısına girilir (Etike, 1995). Bireyin yaşantısına girmemizi sağlanan müzik; kelimelerin anlatabileceği, aklın kavrayabileceği tüm ifadelerden ya da tüm kavramlardan çok daha ötelere ulaşmaktadır. İnsanların müzik dili ile anlaşabilmesi, tanrının insanlara bağışladığı en büyük hazinedir ve bu hazineyi kötüye kullanmaya hiç kimsenin hakkı yoktur (Munch, 2008). Müzik; biyopsişik, kültürel ve toplumsal bir organizma olan insanın, var olduğu çağlardan beri algıladığı sesleri çözümleyip değerlendirmesi ve giderek sesleri bir anlatım biçimine dönüştürmesi sonucu gerçekleştirdiği anlatım sanatıdır (Say, 1994). Başka bir ifadeyle müzik; belli bir amaç ve yöntemle, belli bir güzellik anlayışına göre işlenerek birleştirilmiş seslerden oluşan estetik bir bütündür (Uçan, 2005). Sevgi (2003), Lorenzo’nun William Shakespeare’a ait olan “Venedik Tacirleri” isimli oyunun beşinci perdesinde dile getirdiği “Kendinde müzik olmayan, seslerin tatlı ahenginden heyecan duymayan insan, hainlik ve hırsızlık için yaratılmıştır. Onun ruhu geceden daha karanlık, tutkuları cehennemden daha karadır. Böyle bir insana güvenmeyiniz” repliği ile müziğin birey ve toplum üzerindeki önemini vurgulamaktadır. Güzel sanatlar eğitiminin en önemli basamağı olan müzik eğitimi, temelde üç ana amaca yönelik olarak düzenlenip, gerçekleştirilmektedir: Genel müzik eğitimi; okul, bölüm, kol, dal ve program ayrımı gözetmeksizin, her düzeyde, herkese yönelik olarak yapılan müzik öğretimidir (Uçan, 1997). Özengen (amatör) müzik eğitimi; “müziğe ilgi ve sevgi duyanlara yönelik olup etkin bir müziksel katılımla doyum sağlamak ve bunu sürdürüp geliştirmek için gerekli müziksel davranışları kazandırmayı amaçlamaktadır” (Tarman, 2006, s. 10). Mesleki müzik eğitimi; “müziği meslek olarak seçmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu nedenle mesleğin gerektirdiği müzikal davranışları kazandırmayı amaçlamakta ve bu süreç uzman kişilerce yürütülmektedir” (Tarman, 2006, s. 10). Mesleki müzik eğitimi verilen eğitim kurumlarından biri de GSL müzik bölümleridir. Bu bölümler, Türkiye’deki sanat eğitimi yapılanmasında birçok meslek liselerinin içinde özel Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 116 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com yetenek sınavıyla öğrenci almakta ve ortaöğretim düzeyinde mesleki müzik eğitimi vermektedir. Bu nedenle GSL müzik bölümleri, müzik eğitiminin en temel basamağıdır. Uçan (1995), GSL müzik bölümlerinin modern Türkiye’nin kendi koşul ve olanakları içinde, kendi gerçekleri, kendi gereksinimleri, beklentileri ve müzik alanının özellikleri ile çağın gereklerini esas alan bir model olduğunu ifade etmektedir. GSL kurumlarının açılma nedeni, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 33. maddesinde şu şekilde açıklanmaktadır: “Güzel sanatlar alanında özel istidat ve kabiliyetleri beliren çocukları küçük yaşlardan itibaren yetiştirmek üzere temel eğitim ve orta öğretim seviyesinde ayrı okullar açabilir veya ayrı yetiştirme tedbirleri alınabilir. Özellikleri dolayısıyla bunların kuruluş, işleyiş ve yetiştirme ile ilgili esasları ayrı bir yönetmelikle düzenlenir” (Yıldırım, 1998, s. 14). GSL kurumlarında uygulanan müzik eğitimi “Mesleki Sanat Eğitimi” kapsamındadır. MEB’e göre (2008: 7) “mesleki sanat eğitimi, sanat alanının bütününü, bir kolunu ya da dalını, o bütün, kol ya da ilgili bir işi meslek olarak seçen, seçmek isteyen, seçme olasılığı bulunan ya da öyle görünen, sanata belli düzeyde yetenekli kişilere yönelik olup, kolun, dalın işin ya da mesleğin gerektirdiği sanatsal davranışları ve birikimi kazandırmayı amaçlamaktadır.” GSL kurumlarının amacı ise öğrencilerin; Güzel sanatlar alanında ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim/öğretim görmelerini, Özel yetenek gerektiren yükseköğretim programlarına hazırlanmalarını, Alanlarında araştırmacılığa yönelmelerini, yetenekleri doğrultusunda yorum ve uygulamalar yapabilen, yaratıcı ve üretken kişiler olarak yetişmelerini, Ulusal ve uluslararası sanat eserlerini tanımalarını ve yorumlamalarını sağlamaktır (MEB, 2006). Bu okullar, öğrencilerin güzel sanatlar alanında ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim/öğretim görmelerini, alanlarında yaratıcı ve üretken kişiler olarak yetişmelerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 117 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com GSL modeline kuramsal yapı olarak bakıldığında onun Anadolu Lisesi/Fen Lisesi/Genel Lise modellerinin bir bileşkesi olduğu görülmektedir. GSL kurumu; temelde bilim liseleri modellerinden yola çıkılarak ve geçmişteki ilk öğretmen okulları sanat seminerleri modelinden esinlenerek oluşturulan çağdaş bir sanat lisesi olarak da tanımlanabilir (Uçan, 1995). GSL müzik bölümleri; Türkiye’deki müzik yaşantısının geleneksel ve çağdaş boyutlarıyla bir bütün halinde ele alınıp yönlendirilmesinde ve geliştirilmesinde görev alacak nitelikli insan gücünün yetişmesinde etkin rol oynamaktadır. Özengen temelli fakat mesleki doğrultulu müzik eğitimi veren GSL kurumları; müzik eğitimcisi, müzik bilimcisi, müzik sanatçısı ve müzik teknoloğu yetiştirme programlarına hazırlayıcı özellikler taşımaktadır. Programları ise müzik kuramları, ses ve çalgı eğitimini kapsamaktadır ve mezunlarının büyük bir kısmı daha çok üniversitelerin müzik eğitimi bölümlerinde GSL kurumlarında aldıkları eğitimi devam ettirme olanağı bulmaktadırlar (Öz, 1999). GSL kurumları, kurulduğu tarihten bugüne öğrenci ve öğretmen almakta, eğitim/öğretim programları oluşturmakta ve geliştirmekte, kendilerine kaynaklık eden ilköğretim kurumları ve kendilerinin kaynak oluşturduğu yükseköğretim kurumlarıyla gittikçe yoğunlaşan bir iletişim ve etkileşim içinde bulunmaktadır. Özellikle mezun öğrencilerinin belli bir müzik altyapısıyla yerleştikleri yükseköğretim kurumları açısından önemli bir yere sahiptir. Kısa zamanda MEB, ilgili yükseköğretim kurumları ve bazı uluslararası kurum ve kuruluşların ilgi odağı haline gelmiştir (Uçan, 1995). Güzel sanatlar liseleri, ülkemiz insanlarının çağdaş yüzünün ortaya çıkarılmasında, yeteneklerinin eğitilmesinde, ülke kültürünün ve sanat eğitiminin zenginleştirilmesinde görev alan önemli sanat kurumlarımızdır. GSL’nde öğrenciler, sanat eğitimiyle yeni bir kimlik kazanmakta, sanat adına, ülkemizde ve dünyada yepyeni soluklar olma yolunda eğitilmektedirler (Öztürk, 2003). Ancak GSL kurumlarında, okul amaçlarının gerçekleşmesini engelleyen çeşitli sorunlarla karşılaşılmakta ve bu sorunlar GSL müzik öğretim programının gerçekleşmesini engellemektedir. Müfredat programı; “öğretimde temel görüşü, amaçları ilkeleri, uygulama yöntemlerini, araçlarını ve bunlara uygun olarak dağarcığı belirleyen, bu nedenle Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 118 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com eğitimi/öğretimi yönlendiren en önemli etkendir. Her dereceli okulda eğitim/öğretim, müfredat programına göre yürütülür” (Sun, 1969, s. 205). GSL müzik öğretmenleri, bu sorunların farkına varmalı ve çözümler üretebilmelidir. Fark edilmeyen ya da çözülemeyen bu sorunlar, zincirleme sorunları beraberinde getirmektedir. Öğretmen, sorununu tanımlamak için, sorunun boyutuna, sınırına, nedenine, ivediliğine ilişkin yeterli bilgi toplamalıdır. İyi tanımlanamayan hastalığın iyileştirilebilmesi gibi, iyi tanımlanamayan sorun da çözülemez, üstelik yeni sorunlara yol açar (Başaran, 2000). GSL müzik öğretiminde karşılaşılan sorunlar, sadece öğrencinin olumsuzluklar yaşamasına neden olmamakta, aynı zamanda öğretmenin de duygusal tükenmesine ve duyarsızlaşmasına neden olabilmektedir. Duygusal tükenme yaşayan bir öğretmen, kendisini yaptığı işe vermekte zorlanacak, gerginlik ve engellenme hissedebilecek, işe gitme konusunda isteksizlik yaşayabilecek ve kişisel başarısı azalacaktır (Kılıç ve Yazıcı, 2012). Bunun sonucunda ise; eğitimin kalitesi düşecek ve öğrenci, elde edeceği kazanımlar bakımından olumsuz yönde etkilenecektir. Araştırmanın Amacı Bu araştırmada; GSL müzik öğretiminde karşılaşılan sorunların saptanarak, müzik öğretmenleri tarafından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma sonuçları, GSL müzik öğretimi ile ilgili yapılacak çalışmalara temel oluşturması, GSL müzik eğitim/öğretimi ile ilgili yapılacak düzenlemelere yardımcı olabilmesi ve müzik öğretmenlerinin öğretim uygulamalarında karşılaştıkları sorunların tespit edilerek çözüme ulaştırılması açısından önem taşımaktadır. Araştırmanın Problemi Araştırmanın problem cümlesi; “GSL müzik öğretiminde, müzik öğretmenlerinin karşılaştıkları sorunlar nelerdir?” şeklinde düzenlenmiştir. Yöntem Araştırma, nitel bir araştırmadır. Nitel araştırma metodolojisinin araştırmalarda tercih edilmesinin temel sebepleri şunlardır: Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 119 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Üzerinde araştırma yapılan ya da yapılması planlanan kişilerin sahip oldukları deneyimlerden doğan anlamları sistematik olarak inceleyebilmek için, Nitel yöntemlerle duygu, düşünce süreçleri ve hisleri daha iyi anlayabilme için, Bulgulardan elde edilebilecek kuramların gerçeği yansıtacağı için (Ekiz, 2003). Nitel araştırma yöntemlerinden biri olan görüşme metodu; insanların neyi ve neden düşündüklerini, duygu, tutum ve hislerinin neler olduğunu, davranışlarını yönlendiren faktörleri ortaya çıkaran bir veri toplama aracısıdır (Ekiz, 2003). Çalışma Grubu Çalışma; 2012-2013 eğitim/öğretim yılında, Bursa-Zeki Müren Güzel Sanatlar ve Spor Lisesinde düzenlenen “Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinde Müzik Bölümlerinin Piyano Öğretim Programlarının Kazanımlar Açısından Değerlendirildiği Uygulamalı Seminerine katılan ve farklı illerde görev yapmakta olan yirmi GSL müzik öğretmeni ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılanların 13’ü (%65,0) kadın, 7'si (%35,0) erkektir. Tablo 1. Cinsiyet Değişkeninin Frekans ve Yüzdesi Frekans 13 7 20 Kadın Erkek Toplam Yüzde (%) 65 35 100 Veri Toplama Aracı Araştırmada GSL müzik öğretmenlerinin, öğretim uygulamalarında karşılaştıkları sorunların saptanabilmesi ve değerlendirilebilmesi amacıyla araştırmacılar tarafından hazırlanan “Öğretmen Görüşme Formu” kullanılmıştır. Aşağıda araştırmada kullanılan ölçme aracıyla ilgili bilgilere yer verilmiştir. Öğretmen Görüşleri Formu Bu görüşme formu; daha önceden yapılmış tez çalışmaları, kitaplar, makaleler, sempozyum bildirileri ve yayınların incelenmesi sonucunda GSL müzik öğretmenlerinin, öğretim uygulamalarında karşılaştıkları sorunların saptanabilmesi ve incelenebilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Öğretmen görüşme formu; 16 sorudan oluşmakta ve GSL müzik öğretiminde karşılaşılan sorunlar ile ilgili öğretmenlerinin görüşlerine dayanmaktadır. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 120 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Verilerin Analizi Araştırmada elde edilen veriler, tablolar halinde düzenlenmiş, tema/kodlar saptandıktan sonra sayısal veriler tespit edilmiş ve yüzde hesaplamaları yapılarak yorumlanmıştır. Bulgular Tablo 2. Öğretmenlerin Ders Saatlerini Yeterli Görme Durumları Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet Yeterli görme durumu 9. sınıf ders saatini yeterli görme durumu 10. sınıf ders saatini yeterli görme durumu 11. sınıf ders saatini yeterli görme durumu 12. sınıf ders saatini yeterli görme durumu Derslerden verim alma durumu Hayır f 1 0 % 5,0 0,0 f 19 20 % 95,0 100,0 5 25,0 15 75,0 4 20,0 16 80,0 4 20,0 16 80,0 1 5,0 19 95,0 Bu bulgulara göre; araştırmaya katılan müzik öğretmenlerinin 19’u (%95,0) ders saatlerini genel anlamda öğretim için yetersiz bulmaktadır. 10. sınıf ders saatleri %75, 12. sınıf ders saatleri %80, 12. sınıf ders saatleri %80 oranında yetersiz bulunmaktadır. Özellikle 9. sınıf ders saatinin %100 oranında yetersiz görülmesi; öğrencilere kendilerini müzik yoluyla ifade etmelerini sağlayacak müzikal davranışların kazandırılmasını engellemektedir. Ayrıca öğretmenler: “9. sınıflarda bir saat içinde dört öğrencim var. Öğrenci başına on dakika zaman düşüyor. Bu nedenle zor ilerleyebiliyoruz. Temel teknikler oturmuyor. Diğer sınıflarda iki saat ama bu da yeterli değil. Yönetimle de alakalı aslında bu durum. Etüt saatleri konulsa daha başarılı olunabilir. Şu anda bireysel derslerden verim alamıyoruz. İstediğimiz seviyeyi yakalamamız mümkün değil”; “Çalgı saatleri az. Özellikle 9. sınıflarda çok çok az. Dersin bir saat olması çok sıkıntılı. Ayrıca 11 ve 12. sınıflarda da ders süresi yetmiyor. 9. sınıflarda temel bilgi davranış ve kazanımları vermeye çalışıyoruz ama her gruptaki öğrenci sayısı fazla ve ders saati bir saat olunca vermemiz gereken hiç bir şeyi öğretecek zamanımız olmuyor. Diğer sınıflarda da bunun getirdiği olumsuzlukları gidermeye çalışmak ve daha üst teknikleri öğretmeye çalışmak zorunda kalıyoruz ama yetmiyor” şeklinde ders saatleri ile ilgili görüşlerini belirtmişlerdir. Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 121 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo 3. Öğretmenlerin 1 Ders Saat Diliminde Çalıştıkları Öğrenci Sayısı Durumu Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet 1 ders saat diliminde, öğrenci ile 1’e 1 çalışma isteği durumu Mevcut öğrenci sayısından memnun olma durumu Temel teknik ve becerilerin kazandırılması için öğrenci sayısı yeterlik durumu Hayır f 20 % 100,0 f 0 % 0,0 0 0,0 20 100,0 0 0,0 20 100,0 Tablo 3’e göre; öğretmenlerin %100’ü mevcut öğrenci sayısı ile gerçekleştirilen öğretim sonucunda, öğrenciye temel teknik ve becerilerin kazandırılamadığını ve bir ders saat diliminde öğrenci ve öğretmenin bire bir bir çalışması gerektiğini vurgulanmaktadır. Bire bir uygulamanın olmadığı bir öğretim ortamında, öğrencilerle yeterli ilgilenilmemesi, müzik öğretmenlerinin verimsiz olabilmesi; öğrencilerde isteksizlik doğması gibi çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorun ile ilgili çalışma grubundaki öğretmenler: “Dersler bire bir olmalı. Çünkü ders uygulamalı bir ders olduğu için birden fazla kişiyle yapılan uygulamaların etkisinin azaldığını düşünüyorum”; “Bence çalgı dersleri mutlaka bireysel olmalı. Her saate bir öğrenci… Ders; adı üstünde bireysel ders… Ama biz dört öğrenci civarında ders yapıyoruz. Hatta bazen bu sayı altı öğrenciye çıkıyor. Bu da verimi çok azaltıyor. Programı yetiştiremiyorsunuz. Öğrenciyle yeteri kadar ilgilenemiyorsunuz. Hatalarını düzeltmeye bile fırsat kalmıyor. Öğrenci başına altı ya da en fazla on dakika süre düşüyor. Özellikle 9. sınıflarda durum çok daha kritik oluyor. Çünkü bu, onların ilk seneleri ve çalgıyla ilk tanıştıkları yılları ama bahsettiğim sorunlardan dolayı öğrencilerin alması gereken davranışları maalesef veremiyoruz ve bu da üst sınıflara gidildikçe seviyenin giderek düşmesine neden oluyor” şeklinde yaşadıkları sıkıntıları dile getirmişlerdir. Tablo 4. Öğretmenlerin Öğretim Programına Uyma Durumu Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet Öğretim programının uygulanma durumu Öğretim programının uygulanabilirlik durumu Hayır f 3 % 15,0 f 17 % 85,0 0 0,0 20 100,0 Bu veriler; öğretmenlerin öğretim programını uygulayamadıklarını ve mevcut öğretim programının da uygulanabilirlik açısından yeterli nitelikte olmadığını ortaya Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 122 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com çıkarmaktadır. Bu konu ile ilgili öğretmenlerin: “Bireysellik olmadığı için ve süre yetmediği için uygulayamıyoruz. Ayrıca programda da sorunlar var. Aynı konular farklı sınıflarda aynı haftalarda tekrar geliyor. Müfredatların yıllara göre uygulanması lazım. Bence örneğin tema konusu her sınıfta aynı haftalarda tema adıyla tekrarlanıyor bunun yerine dönemlere ayırarak temalar verilebilir barok dönemde tema, klasik dönemde tema gibi oysa mevcut programda aynı şekilde geliyor. Anlamsız oluyor yani”; “Hayır ders programını yetiştirmek pek mümkün değil. Ders saatleri yetersiz. Ders dönemi sonunda tutanaklarda bitirilmiştir diye yazıyoruz ama yalan söylüyoruz. Ben bitirebilen tamamlayabilen olabildiğine de inanmıyorum”; “Aslında müfredatı işlemiyorum, ona göre gitmiyorum. Her öğrencinin yeteneği ve algısı farklı oluyor. Kimi öğrenci programın ilerisinde giderken kimi geride kalıyor. Öğrenci düzeyine göre belirleme yapıp ona göre bir program uyguluyorum. Mevcut program öğrenci farklılıklarını pek dikkate almıyor” şeklindeki görüşleri dikkat çekmektedir. Tablo 5. Öğretmenlerin Mesleki Çalgı Eğitimlerinin Mesleki Yaşantılarına Uyma Durumu Temasının Alt Temasına Göre Dağılımı Alt Tema Evet Mesleki çalgı eğitimin mesleki yaşantıya uyma durumu Tablo 5’deki veriler, f 20 Hayır % 100,0 öğretmenlerin çalgılarını f 0 % 0,0 mesleki yaşantılarında kullanabildiklerini göstermektedir. Tablo 6. Öğretmenlerin GSL Ders Kitaplarını Eğitim/Öğretim Açısından Yeterli Bulma Durumu Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet Ders kitaplarının öğretim açısından yeterli bulunma durumu Ders kitaplarının kullanılabilme durumu Hayır f 3 % 15,0 f 17 % 75,0 3 15,0 17 75,0 Tablo 6’ya göre; öğretmenlerin 17’si (%75,0) ders kitaplarını öğretim ve kullanılabilirlik açısından yetersiz görmektedir. Öğretmenler: “Hayır hiç kullanmıyorum. Çünkü yeterli olduğunu düşünmüyorum. Ben yardımcı kaynaklar kullanıyorum. Mevcut kitap teknik açıdan yetersiz, müzikalite yok, yazarlar sadece kendi bestelerini koymuşlar, literatürdeki eserler özellikle başlangıç aşaması için olan etüt ve eserlere yer verilmemiş. Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 123 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Yani müzikal değil ve öğrencinin ilgisini çekebilecek eserlere yer verilmemiş”; “Ders kitaplarının akademik ve iyi hazırlanmış olduğunu düşünmüyorum ve uygulamıyorum. Her bölge öğrencisine yönelik hazırlanmamış ve üst düzey başarı düzeyindeki öğrencilere daha yönelik bir kitap bence. Bizim öğrenci profiline uygun olmadığını düşünüyorum. Biz geçen yıl bu kitaptan işledik derslerimizi ama bizim için yitik bir sene oldu. Çocukları zorladı, parçaları sevmediler. Seviyelerine uygunluğu açısından sorun yaşadık. Ağır geldi, program ve parçaları… Ayrıca ders kitaplarının yazarları ile ilgili güven problemimiz oldu. Yeterlilik durumları ile ilgili ve kendimizi bu kitaplar ait hissedemedim. Çocuklar da aynı şeyi söylediler. Onlar da parçaları melodik ve akıcı bulmadıklarını belirttiler. Sonuçta sevmedik ve kullanmamaya karar verdik”; “Ders kitaplarını yeterli buluyorum sadece makam bilgisi eklenmiş ama onlar da makam etkisini yeterli şekilde vermediği için o kısmı kullanmıyorum. Diğer konularda kullanıyorum. Bence ayrıca öğretmenin de makam konusunda bilgili olması gerekli ama biz batı müziği eğitimi aldık. O nedenle zorluk yaşıyoruz” şeklinde görüşlerini ifade etmiştir. Tablo 7. Öğretmenlerin Öğrencilerle İlgili Sorun Yaşama Durumları Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet Öğrencilerle ilgili sorun yaşama durumu Öğrenci algısından dolayı sorun yaşama durumu Öğrenci alım kriterleri ile ilgili sorun yaşama durumu Hayır f 17 % 75,0 f 3 % 15,0 20 100,0 0 0,0 20 100,0 0 0,0 Bu sonuçlara göre; öğretmenlerin 17’si (%75,0) öğrenci kaynaklı; 20’si (%100) de öğrenci algısı ve öğrenci alım kriterleri kaynaklı çeşitli sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunlar, öğretmenlerin iş motivasyonu açısından olumsuz bir sonuçtur. Çalışma grubu ile yapılan görüşmelerde: “Öğrencilerde algı düşüklüğü çok fazla. Alım kriterlerinin değişmesi, başarısız öğrencilerin gelmesi sonucunu doğurdu. Bir de çocuk 9. sınıfta ondokuz derse giriyor ve beyin yorgunluğu ile geliyor bu durumda. Haftada bir saat olan çalgı dersine zaman ayırmak bile istemiyorlar. Kültür dersleri çok yoğun. Ne kadar yetenekli olursa olsunlar bu derslerden dolayı sene tekrarı yapabiliyorlar. Bence bu derslerin azaltılması gerekiyor. O zaman branşımıza daha fazla zaman ayırılabilir. Tabi ki genel kültür anlamında Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 124 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com öğrencinin zenginleştirmesi gerekli ama bir dengesinin olması gerekiyor. 9. sınıfta yoğun olan dersler 10 ve 11. sınıflarda azalıyor ama enstrümanın temelini aldıkları sınıf 9. sınıf. O nedenle belki üst sınıflarda bu dersler artırılıp, 9. sınıfta bu yük azaltılabilir. O zaman daha dengeli olur diye düşünüyorum”; “Sınıfta kalmak, artık ilköğretimde sınıfta kalmak kaldırıldı. Bizim öğrenci alımlarımızda not ortalaması üç barajı da kaldırıldı. O sistemde kültür dersleri ile ilgili sorun yaşanmıyordu. Çünkü zaten öğrenci belirli bir başarı seviyesi ile geliyordu. Şimdi tüm şartlar kaldırıldı. Öğrencinin ilköğretimden mezun olması yeterli bir hale geldi. O nedenle daha başarısız ve algı düzeyi düşük öğrenciler geliyor. Not ortalaması barajının yeniden gelmesi gerekliliğine inanıyoruz. Kendini ifade eden hayata karşı duruşu olan insanlar yetiştirmek istiyoruz” görüşleri ifade edilmiştir. Tablo 8. Öğretmenlerin Okul İdaresi İle Sorun Yaşama Durumları Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet Okul yönetimi kaynaklı sorun yaşama durumu Okul yöneticilerinin branş (müzik) dışı olmasından dolayı sorun yaşanma durumu Hayır f 12 % 60,0 f 8 % 40,0 12 60,0 8 40,0 Öğretmenlerin 12’si (%60,0), hem okul yönetimi hem de okul yöneticilerinin alan (müzik) dışı olmalarından dolayı sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunlar eğitim kalitesinin düşmesine ve öğrencilerin, elde edeceği kazanımlar bakımından olumsuz yönde etkilenmesine neden olabilmektedir. “İdarecilerimizle sorun yaşıyoruz. İdareciler alan dışı olduğu için alanımızı da bilmedikleri ve gereklilikleriniz anlayamadıkları için özellikle programlarda sorun çıkarıyorlar. Derslerin bire bir olmasının gerekliliğini anlatamıyoruz. Onlara göre çalgı eğitimi toplu olarak da öğretilebilir”; “En büyük sıkıntılarımızdan birisi idare aslında. Her şeyin en iyisini biz biliriz diye düşünüyorlar. Aslında alanı hiç bilmiyorlar. Bireysel dersin mantığını anlamıyorlar. İdareciler mutlaka ya alandan olmalı ya da alanla ilgili eğitime katılmalılar ve alanın ihtiyaçlarını öğrenmeliler. Çünkü bizim alanımız özel ihtiyaçları olan bir alan”; “Biz o anlamda şanslı bir okuluz ve idari sorunlar pek yaşamıyoruz” ifadeleri de öğretmenler tarafından dile getirilmiştir. Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 125 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Tablo 9. Öğretmenlerin Öğrenci Aileleri İle Sorun Yaşama Durumu Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet Öğrenci aileleri ile ilgili yaşanma durumu Aile ilgisizliği kaynaklı yaşama durumu Hayır sorun f 0 % 0,0 f 20 % 100,0 sorun 20 100,0 0 0,0 Araştırmaya katılan öğretmenlerin 20’si (%100) öğrenci aile çevresinin ilgisizliği “İlgisizlik en büyük sorunumuz. kaynaklı sorunlar yaşadıklarını belirtmekle birlikte Eğitimde aile kısmı boş kalıyor. Çocuğu okula bırakıp sene sonunda gelip alıyorlar. Aile kısmı boş olunca eğitimi kaliteye çekme konusunda problemler oluyor haliyle”; “İlgisizlikleri bence en önemli sorun” şeklinde düşüncelerini ifade etmiştir. Tablo 10. Öğretmenlerin Öğrenciyi Başarıya Teşvik Etme ve Motivasyonda Problem Yaşama Durumu Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet Öğrenciyi başarıya teşvik etme de sorun yaşama durumu Öğrenciyi başarıya teşvik etme de öğrenci kaynaklı sorunların yaşanma durumu Hayır f 14 % 70,0 f 6 % 30,0 15 75,0 5 25,0 Bu sonuçlara göre; öğretmenlerin 14’ü (%70,0) öğrenciyi başarıya teşvik etme yönünde, 15’i de (%75,0) öğrenciden kaynaklanan sorunlar nedeniyle öğrenciyi başarıya teşvik etme yönünde sorun yaşamaktır. Bu sorunlu öğrenme ortamları karşısında öğretmenin sunacağı farklı ve zevkli öğrenme deneyimleri, öğrencilerin öğrenme sürecinde etkili olacaktır. Çünkü öğrenme, yaşayarak kalıcı hale gelmektedir. Öğrencinin aktif olarak yer alacağı öğrenme durumu, öğrencinin öğrendiklerini yaşamının her alanında kullanabilmesini sağlayacaktır. Bu sorunlar ile ilgili öğretmenler: “Derslerin çokluğundan ötürü sürekli koşturma halindeyiz ve öğrencilerle birebir ilgilenebilmek mümkün olamıyor aslında çocuğun yaşadığı durumu ve psikolojisini ve diğer anlamlarda çözmek anlamında daha faydalı olabileceğimizi düşünüyorum ama ders yoğunluğu ve öğrenci fazlalığı nedeniyle sadece ders yapmaya odaklanabiliyoruz ve öğrencilere ayıracak fazla vaktimiz olamıyor. Bazı şeyler göz ardı edilebiliyor”; “Bu konuda pek sıkıntı yaşamıyorum. Çalışan öğrenci her durumda çalışıyor zaten. Motive etmeseniz de çalışıyor. Çalışanlarla her gün ilgileniyorum. Fazladan çalışmalar alıyorum. İlgisiz, çalışmayan öğrencilerle önce bir kaç kez Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 126 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com çağırıp konuşuyorum. Olmuyorsa kendi haline bırakıyorum. Ama eğer öğrenci yetenekli ama çalışmıyorsa onların üstüne daha çok düşüp ilgileniyorum”; “Kendilerine güven sağlama konusunda yardımcı oluyorum öğretmenle öğrenci arasındaki bağı güçlü kılmaya çalışıyorum, pek bir sorun yaşamıyorum” şeklinde düşüncelerini belirtmiştir. Tablo 11. Öğretmenlerin Felsefi Düşünme Türlerini Bilinçli Kullanma Durumları Temasının Alt Temalarına Göre Dağılımı Alt Temalar Evet Problem çözme becerisinin bilinçli kullanılma durumu Yaratıcı düşünme becerisinin bilinçli kullanılma durumu Eleştirel düşünme becerisinin bilinçli kullanılma durumu Yansıtıcı düşünme becerisinin bilinçli kullanılma durumu Hayır f 9 % 45,0 f 11 % 55,0 7 35,0 13 65,0 9 45,0 11 55,0 4 20,0 16 80,0 Tablo 11’de öğretmenlerin büyük bir kısmının felsefi düşünme türlerini bilinçli bir biçimde kullanamadıklarını ortaya çıkarmaktadır. Bu sonuç; her öğretim programının amacı olan öğrencinin bilgiyi ayırt edebilmesi, çıkarımları değerlendirebilmesi, etki altında kalmadan kendi doğrularını bulabilmesi açısından olumsuz bir sonuçtur. Konu ile ilgili öğretmenlerin: “Bunların ne olduğunu bilmediğim için bilinçli olarak seçip kullanmıyorum”; “Aslında kullanıp kullanmadığımı bilemiyorum uyguladığım şeylerin bunlara karşılık gelip gelmediğini de bilmiyorum. Çünkü bu konuların hiçbirisi ile ilgili bir eğitim almadım ve ne olduklarını bilemiyorum” ifadeleri dikkat çekmektedir. Tablo 12. Öğretmenlerin GSL Öğretmen Alım Sistemi İle İlgili Düşünce Durumları Temasının Alt Temasına Göre Dağılımı Alt Temalar Mevcut öğretmen durumu sistemde alımı ile Evet uygulanan ilgili onay f 0 Hayır % 0,0 f 20 % 100,0 Tablo 12, öğretmenlerin 20’sinin (%100), mevcut sistemde var olan öğretmen alım biçimini onaylamadığını göstermektedir. Bu sorun ile ilgili öğretmen görüşleri: “Merkezi sistemle yapılmalı. Eskiden sınavlar daha üst düzey komisyonlarca yapılıyordu ve sınav hazırlıkları daha ciddi yapılıyordu. Oysa şimdi daha duygusal sınavlar yaşanıyor ve GSL Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 127 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com kurumlarında görev yapamayacak kişiler de alınabiliyor şu anda. Öğretmenin kalitesinin merkezi sistemdeki komisyonlarda daha artırılabileceğini ve adam kayırma olmayacağı düşüncesindeyim. Şu anda bunlar yaşanabiliyor ve sırf kadro dolsun diye de yetersiz öğretmenler alınabiliyor bu durumda da GSL kurumlarının kalitesinde düşmeler yaşanabiliyor”; “Kesinlikle merkezi sistemle yapılmalı ve mümkünse il milli eğitimden kimse olmamalı komisyonda. Seçim komisyonları üst düzey öğretim üyelerinden oluşmalı bence. Çünkü son üç yıldır çok sağlıklı öğretmen alımı yapılamadı bence”; “Bence nerede yapıldığından çok nasıl yapıldığı önemli. Komisyon üniversite elemanlarından oluşturulduysa, belli bir baraj konulduysa çünkü şu anda bir baraj yok… Kadro uygunsa siz beş ya da on puan bile alsanız kadroyu doldurmak için alınıyorsunuz. Belli bir barajı geçen alınırsa ve o okulun öğretmeni tarafından seçilmiyorsa nerede yapıldığı önemli değil. Ben şu anki değerlendirmenin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum” şeklindedir. Tablo 13. Öğretmenlerin Öğrenci Farklılıkları Karşısında Uyguladıkları Ek Çalışma Durumları Temasının Alt Temasına Göre Dağılımı Alt Tema Evet Ek çalışmaların yapılma durumu f 12 Hayır % 60,0 f 8 % 40,0 Ek çalışma yapmayan öğretmen sayısının 8 (%40,0) oranında olması dikkat çeken olumsuz bir sonuçtur. Sorun ile ilgili öğretmenler: “Aslında her öğrenciye farklı uygulama yapmak gerekir çünkü her öğrencinin öğrenme çeşitliliği farklı. Her bir öğrenciye farklı yaklaşımla yaklaşmak gerekiyor ama bunun için ders saatinin daha fazla ve öğrencini sayısının daha az olması gerekiyor yani ders ortamının ve etkinliklerin daha nitelikli olması gerekiyor”; “Ekstra çalışma yapmaya ve onlarla ilgilenmeye çalışıyorum. Seviyesi düşük öğrencide öncelikle bunun nedenlerini araştırmaya çalışıyorum. Tembellikten mi yetenek problemlerinden mi tespit ediyorum. Bence herkes belli bir dereceye kadar eğitilebilir diye düşünüyorum. O dereceye gelmesi için ayrı ayrı çalıştırıyorum” şeklinde görüşlerini dile getirmiştir. Tartışma ve Sonuç Müziği öğrenme ve çalgı çalma sürecinde öğrenci ve öğretmen hedefinin, etkin bir öğrenme ortamı olduğu düşünülmektedir (Okan, 2009). Ancak ülkemiz GSL kurumlarındaki mevcut ders saatleri ile bu ortam gerçekleşememektedir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 128 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com tamamı, öğrenciler ile bire bir çalışmayı istemekte; mevcut ders saati dilimindeki öğrenci sayısını fazla bulmakta; temel teknik ve becerilerin kazandırılabilmesi için mevcut ders saati dilimindeki öğrenci sayısının azaltılması gerektiğini vurgulamakta; öğretim programını uygulanabilirlik yönünde yetersiz ve niteliksiz bulmakta ve büyük bir kısmı da öğretim programını uygulayamamaktadırlar. Oysa “Öğretim programı, öğretimde temel görüşü, amaçları ilkeleri, uygulama yöntemlerini, araçlarını ve bunlara uygun olarak dağarcığı belirleyen, bu nedenle eğitimi/öğretimi yönlendiren en önemli etkendir. Her dereceli okulda eğitim/öğretim, müfredat programına göre yürütülür” (Sun, 1969: 205). Alınan mesleki çalgı eğitiminin mesleki yaşamda kullanılamaması, müzik öğretmenlerinde hayal kırıklığına yol açabileceği gibi verdikleri hizmet kalitesini ve sergiledikleri kişisel başarı oranını da düşürebilecektir (Yazıcı, 2012). Bu bağlamda araştırmaya katılan öğretmenlerin tamamının eğitimi aldıkları çalgı eğitimlerinin mesleki yaşantılarıyla örtüşmesi olumlu bir sonuçtur. Öğretmenlerin büyük bir kısmı GSL ders kitaplarını, öğretim açısından yeterli ve nitelikli bulmamakta, kullanmamaktadır. Sun’a göre (1969) en önemli eğitim aracı olan ders kitapları, yeterli sayıda ve nitelikte olmalı, veriş yöntemlerinin yanlışlığı, şarkıların sevimsizliği vb. nedenlerden dolayı öğrenciyi müzikten/çalgıdan soğutacak kadar kötü/verimsiz olmamalıdır. Araştırmaya katılam öğretmenlerin tamamı öğrenci algısından dolayı problemler yaşmakta ve bir kısmı da öğrenci farklılıkları karşısında ek çalışma yapmamaktadır. Gökbudak’a göre (2013) her bireyin farklılık göstermesinden dolayı her öğrenciye uygun tek bir yöntem ya da teknik bulunmamaktadır. Bu nedenle öğretmeninin; bireysel farklılıkların göz önünde bulundurulduğu, farklı yöntem/tekniklerin kullanıldığı ve bunların pedagojik olarak basamaklandırıldığı bir öğretim programı uygulayabilmesi gerekmektedir. Ayrıca öğretmenlerin tamamı öğrenci alım kriterlerinin düzeltilmesi gerektiğini ve mevcut sistemde uygulanan öğretmen alımını da onaylamadıklarını vurgulamaktadır. Tüm bu sonuçlara ek olarak, okul yöneticilerinin branş (müzik) dışı olması; öğrencinin başarıya teşvik edilmemesi ve felsefi düşünme türlerinin öğretimde kullanılması gibi olumsuzluklar da yaşanmaktadır. Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 129 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Çalışmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda aşağıdaki önerilerin dikkate alınması önem kazanmaktadır: Öğretim uygulamalarının öğretmen ve bir öğrenci ile gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. GSL müzik öğretimi ile ilgili hizmet içi eğitimi destekleyen çeşitli seminerlerin, çalıştayların, sempozyumların gerçekleştirilmesi ve bu sayede öğretmenlerin karşılaştıkları sorunlar ile ilgili iletişime geçmeleri sağlanmalıdır. Öğretmenler arasında, öğretim programı oluşturma ve geliştirme konusunda iş birliği sağlanmalıdır. Öğretmenler, öğretimlerinde karşılaştıkları sorunların çözümü için aktif öğrenme yöntemlerinden yararlanmalıdırlar. Öğretmen, bireysel öğrenci farklılıklarını göz önünde bulundurabilmeli, farklı yöntem/teknikleri kullanabilmeli ve bunların pedagojik olarak basamaklandırıldığı bir öğretim programını uygulayabilmelidir. Öğrencilere ve öğretmenlere “felsefi düşünme becerisi” kazandırılmalıdır. Öğretmenlerin felsefi düşünme becerilerini artırmak için MEB ve YÖK tarafından “Felsefi Düşünme Becerisi”, öğretim programlarına alınmalıdır. Öğretmenler, öğretim uygulamalarında felsefi düşünme çalışmalarına sistematik bir biçimde yer vermelidir. Öğretim programının amaçlarına ulaşabilmesi için okul yöneticilerinin müzik öğretmenlerine destekleyici yönde yaklaşımda bulunması önem içermektedir. Ders saatlerinin artırılması sağlanmalıdır. GSL öğretim programının ve ders kitaplarının uygulanabilirlik, anlaşılabilirlik yönleri açısından tekrar gözden geçirilerek görev başındaki öğretmenlerin de görüşleri ve düşünceleri doğrultusunda geliştirilmesi gerekmektedir. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 130 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com GSL öğretmen alım sınavlarının, il milli eğitim müdürlüklerince değil, eski sistemde olduğu gibi MEB bünyesinde, alanında uzman eğitimcilerin bulunduğu bir jüri tarafından gerçekleştirilmelidir. Kaynaklar Başaran, İ. E. (2000), Eğitim Yönetimi: Nitelikli Okul, Feryal Matbaası, Ankara. Ekiz, D. (2003), Eğitimde Araştırma Yöntem ve Metodlarına Giriş, Anı Yayıncılık, Ankara. Etike, S. (1995), Sanat Eğitimi Yazıları, Yüksel Matbaası, Ankara. Gökbudak, Z. S. (2013), Piyano Öğretiminde Pedagojik Yaklaşımlar, (Ed: Sibel Karakelle). Piyano Eğitiminde Öğretim Eserleri ve Basamakları, Pegem Akademi, Ankara, 1-42. Kılıç, I. ve Yazıcı, T. (2012), “Study of Job Satisfaction and Professional Exhaustion of Music Teachers in Fine Arts and Sport High Schools in Terms of Some Variables”. e-Journal of New World Sciences Academy, 7 (2), 182-198. MEB. (2006), AGSL Yönetmeliği, Resmi Gazete, 26378. MEB. (2008), Bireysel Ses Eğitimi Dersi Öğretim Programı (12. Sınıf), Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. Devlet Kitapları Müdürlüğü, Ankara. Meydan Larousse (1972), Meydan Gazetecilik ve Yayıncılık, Cilt 10, İstanbul. Munch, C. (2008), Ben Bir Orkestra Şefiyim, Pan Yayıncılık, İstanbul. Okan, H. (2009), Piyano Eğitiminde Yansıtıcı Düşünmenin Kullanımı ve Etkililiği. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara. Öz, Ç. (1999). AGSL’den GÜGEF Müzik Eğitimi Bölümüne Gelen Öğrencilerin Piyano Dersindeki Başarılarının İncelenmesi. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Öztürk, A. (2003), Anadolu Güzel Sanatlar Lisesindeki Öğrencilerin Eğitim Programlarını Değerlendirmeleri ve Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumları, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 131 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Say, A. (1994), Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara. Sevgi, A. (2003), “Nasıl Bir Müzik Öğretmeni?”, Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik Sempozyumu, Malatya, 30-31 Ekim 2003, s. 65-68. Sönmez, V. (2005), Eğitim Felsefesi, Anı Yayıncılık, Ankara. Sun, M. (1969), Türkiye’nin Kültür-Müzik-Tiyatro Sorunları, Kültür Yayınları, Ankara. Tarman, S. (2006), Müzik Eğitiminin Temelleri, Sözkesen Matbaası, Ankara. Türkoğlu, A. (1983), Fransa, İsveç ve Romanya eğitim sistemleri: “Karşılaştırmalı bir araştırma”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Ankara. Uçan, A. (1995), “AGSL Müzik Bölümleri Modelinin Yapısı, Niteliği, Kapsamı ve Dayandığı Temeller”, AGSL Müzik Bölümleri Semineri Bildirisi, Uludağ Üniversitesi Yayınları, 106146. Uçan, A. (1997), Müzik Eğitimi: Temel Kavramlar-İlkeler-Yaklaşımlar, 2. Baskı, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara. Uçan, A. (2005), İnsan ve Müzik, İnsan ve Sanat Eğitimi, 3. Baskı, Evrensel Müzikevi, Ankara. Yazıcı, T. (2012), İlköğretim Müzik Dersinin Uygulanmasında Karşılaşılan Sorunların, Öğretmen Görüşleri Açısından Değerlendirilmesi (Trabzon İli Örneği). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21 (1), 185-200. Yazıcı, T. (02-04 Ekim 2013). Felsefi temelli müzik eğitiminin gerekliği (Bildiri). Uluslararası Öğretmen Eğitiminde Öğrenmeye Yeni Bakış Açıları-IPALTE’13 Kongresi, Diyarbakır. Yıldırım, Ş. (1998). Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Bölümü Öğrencilerinin Müzik Alan Derslerindeki Başarıları İle Genel Bilgi alanı Derslerindeki Başarılarının İncelenmesi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 132 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Extended Summary Evaluation of Problems in The Fine Arts Highschool Music Education from The Teachers’ point of View Introduction Fine Arts Highschool (FAH) institutions are the foundation of music education in the areas of playing music, reading and listening skills, understanding music, and in the most other areas of music teachings. These high schools are largely the source of well educated future music teachers. FAH are mostly academic music departments that serve as a secondary institution of higher education institutions of professional music. However The problems such as FAH music education not reaching the desired level and quality and music teachers facing various difficulties and problems have been witnessed. With this goal in mind, it has been determined that by identifying the difficulties, views and opinions of the music teachers could be heard. Method Throughout the research, “qualitative research model” was used, also as a method of research "interview" and to collect research data “the interview form” was used. The research covers all of institutions in which FAH music teachers serve in Turkey, in the 20122013 academic year. With this goal in mind, the survey was conducted on 20 music teachers who are working in the different provinces. Findings Among teachers; 100% of them want to study with their students one to one in their teaching. 100% of them find number of the students in available time zone period excessive. 100% of them stres that number of the students in available time zone period has to be reduced so that techniques and skills can be gained. Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 133 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com 85% of them cannot apply teaching programme. 100% of them find teaching programme insufficient and unqualified in terms of feasibility. 100% of them identify their vocational instrument training with their vocational lifes. 75% of them do not find FAH lecture books sufficient and qualified and do not use them. 75% of them have problems regarding students. 100% of them encounter problems because of students’ perception. 100% of them state that there are problems about criteria of recruiting students. 60% of them have problems with school administration due to the fact that school administrators are out of (music) branch. 100% of them state that indifference of families is a vital problem. 70% of them cannot encourage students for success and 75% state that this problem is based on students. 55% of them use problem solving, 65% use creative thinking, 55% use critical thinking, 80% do not use reflective thinking skills philosophical thinking ways in their teaching. 100% of them do not approve recruit of teachers that is applied in present system. 40% of them do not make extra studies on students differences. Recommendations It should be provided that teaching aplications are carried out between a teacher and a student. Different seminars, workshops and symposiums supporting inservice education that is about instrument training should be done and by this means teachers should be enabled to make a connection with the problems they encounter. Cooperation should be provided among teachers about forming and developing teaching programme. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 114-135 134 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Teachers should benefit from active learning methods for the solution of the problems they encounter in their teaching. Teachers should be able to take individual students differences into consideration, use different methods/techniques, and apply and teaching programme in which these are lined in a pedagocical way. For tihs purpose, teachers should be given education to eliminate the deficiencies. While their teaching aims are determined , expectation of students from lessons sould be paid attention. Teachers and students should be made to gain philosophical thinking skills. To increase teachers’ philosophical thinking skills, “philosophical thinking skill” should be included in teaching programmes by MEB and YOK. Teachers should share a place for philosophical thinking studies systematically in teaching applications. For teaching programmes to reach their targets, it is quite essential that school administrators approach teachers in a supportive way. It ought to be enabled that course hours should be increased and lectures should be given by branch teachers. By reviewing FAH teaching programmes and course books in terms of feasibility and intelligibility, these should be developed in direction of thoughts and ideas of teachers who are on duty. FAH recruit of teachers exam should not be managed by provincial directorate for national education but as in the old system under the control of MEB, should be managed by a jury in which there are educators that are specialist in their own branches. Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI 135 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı Uygulamalarına İlişkin Öğrenci Görüşleri1 Views of Students on the Applications of Web-Based Learning Approach Cihat DEMİR2, A.Kadir MASKAN3 Öz Abstract Bu çalışmanın amacı, lise 11. sınıf fizik dersi yeryüzünde hareket konusunun Web Destekli Öğrenme Halkası yaklaşımı ile işlenmesinden sonra öğrencilerin bu yaklaşım hakkındaki duygu ve düşüncelerini değerlendirmektir. Çalışma 2009-2010 öğretim yılı güz dönemi Diyarbakır il merkezinde bulunan 85. Yıl Milli Egemenlik Anadolu lisesinde 25 öğrenci üzerinde nitel araştırma geleneği içinde yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen ve öğrencilerin Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı’na ilişkin görüşlerini ifade edebilecekleri açık uçlu soruların yer aldığı mülakat formları kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, çalışmaya katılan öğrenciler genel olarak dersin işlenmesinde kullanılan tüm etkinlikleri ve öğretme-öğrenme ortamını fiziği öğrenmede yararlı bulmaktadırlar ancak, öğrencilerin büyük bir kısmı üniversiteye giriş sınavlarını “hayatımızı belirleyen bir sınav” olarak niteleyerek, bu sınava yönelik hazırlanmak için Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımına göre fizik dersini görmenin kendi yararlarına olmadığını söylemişlerdir. Ulaşılan bulgular ışığında öneriler yapılmıştır. The purpose of this study is to evaluate the feelings and thoughts of students about a webbased, circle-approach to learning about the subject of motion in Physics lessons. Study was carried out on 25 students by qualitative research method in the fall semester of 2009-2010 academic year at 85. Yıl Milli Egemenlik Anatolian High School which is located within the centrum of Diyarbakır. As a means of collecting data, interview forms with open ended questions were used which were depeloped by the researchers so that students could express their opinions about Web Based Learning Circle. According to the research results, in general, all the activities used during the lesson and teaching-learning environment were found useful by the students however, most of the students refered to the university entrance exams as “the exam which determines the rest of our lives” students stated that to prepare for this exam, having Phsysics lessons with Web-based, Learning Circle Approach was not helpful for them. In the light of the findings obtained, suggestions have been made. Anahtar kelimeler: Web Destekli Öğrenme, Öğrenme Halkası Yaklaşımı, Öğrenci Görüşleri Keywords: Web Based Learning, Learning Circle Approach, Students Views Giriş Bilgi çağında bireyin ve toplumun geleceği, bilgiye ulaşma bilgiyi kullanma ve üretme becerilerine bağlıdır. Bu becerilerin kazanılması ve hayat boyu sürdürülmesi, bilgi 1 2 3 Bu çalışma ICES’11’de bildiri özetleri kitabında özet olarak yayınlanmıştır Yrd.Doç.Dr., Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Fen Bilgisi A.D. Prof.Dr., Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi OFMAE Bölümü Fizik A. D. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 136 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com üretimine dayalı çağdaş bir eğitimi gerektirmektedir (MEB, 2009). Bu yeni bakış açısına göre öğrenciler bilgiyi öğretmenden alan, öğrendikleri sanılan konuları istendiğinde ezbere tekrarlayan bireyler olmamalıdır. Bunun yerine bilgiyi çok farklı kaynaklardan araştırarak öğrenen, keşfeden, problem çözme becerilerini kullanan ve fen’e karşı olumlu tutumlar sergileyen bireyler olmalıdırlar. Bu bağlamda öğrenciyi merkeze alan, bilgiyi bireyin anlamlı bir şekilde yapılandırarak kendi kendine oluşturduğunu ortaya koyan, yaparak yaşayarak öğrenmenin önemini vurgulayan pek çok öğretim yöntemi ve yaklaşımı vurgulanmıştır. Bu yaklaşımlardan biri de öğrenme halkası yaklaşımıdır (Şaşmaz-Ören ve Tezcan, 2009). Bilgi ve teknoloji çağındaki hızlı gelişmelerle beraber teknoloji destekli öğrenme yöntemlerinden yararlanmak kaçınılmaz olmuştur. Alkan’a (2005) göre eğitim ve teknoloji insanoğlunun mükemmelleştirilmesi, kültürlenmesi ve geliştirilmesi, doğaya ve çevreye karşı etken ve nüfuslu olabilmesinde en önemli iki temel unsurdur. Teknolojik alanda ve özellikle internetteki gelişmeler; bilginin sınırsız ve kolay erişebilir olmasının yanı sıra, ucuz, hızlı ve yaygınlaşan bir bilişim teknolojisi olarak dikkat çekmektedir (Gürbüz, 2001). İletişim teknolojilerinin gelişmesi ve internetin yaygınlaşması ile bilinen uzaktan eğitim ortamlarına web ortamının da dâhil edilmesiyle e-öğrenme modeli de katılmış bulunmaktadır. Eöğrenim; bilgisayar-tabanlı öğrenme, web-tabanlı öğrenme, sanal sınıflar ve sayısal teknolojilerin işbirliğini de kapsayan geniş bir uygulama sürecidir (Aktuğ, 2005). Bireylerin becerileri ve güncel bilgi durumları teknolojik gelişme neticesinde değiştiğinden veya eskidiğinden bu becerileri kazandırma yönünde oluşacak eğitim talebini karşılama web tabanlı eğitim (WTE), web destekli eğitim (WDE) gibi sürekli kesintisiz eğitimi savunan yaklaşımlarla mümkün hale gelebilecektir (Başaran, 2010). Web Destekli Öğretim Web destekli öğretimin temelinde, Programlı Öğretim ve Bilgisayar Destekli Öğretim yer almaktadır. Web Destekli Öğretim’in gelişimi 1990’lı yıllarda bilgi ağlarından İnternetin ortaya çıkması ve kullanımının yaygınlaşmaya başlamasıyla olmuştur. Bir çok kaynakta Web Destekli Öğretim, Web Temelli Öğretim ya da Web’e Dayalı Öğretim aynı anlamda anılmaktadır. Uygulanışları bakımından incelendikleri zaman Web Temelli Öğretim tek başına uygulanabilirken, Web Destekli Öğretim belli bir konunun öğretimine destek sağlamak amacıyla öğretmenle birlikte kullanılmaktadır. Web Temelli Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 137 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Eğitim’de öğrenme-öğretme sürecini yöneten ve yönlendiren farklı uzmanlık alanlarından oluşan uzmanlar grubu veya belli bir komisyon olurken, Web Destekli Öğretim’in yönetimi tamamıyla öğretmene bağlıdır. Web Destekli Öğretim bir yerde bilgisayar destekli öğretime de benzetilebilir. Fakat Web Destekli Öğretim’in yetenekleri, Bilgisayar Destekli Öğretim’in yeteneklerinden daha farklı ve çeşitlidir. Web Destekli Öğretim, Bilgisayar Destekli Öğretim’in tüm yeteneklerini bünyesinde barındırmakla birlikte öğrenciye evrensel nitelikte hizmetler de sunabilmektedir. Önemli olan öğretmenin bilgi kaynaklarına öğrenciyi yönlendirebilmesi ve öğrencinin de bilgiye açlık hissetmesidir (Uzunboylu, 2002). Web Destekli Öğretim’in gerçekleşebilmesi için internete bağlı bilgisayar veya bilgisayarlar, önceden hazırlanmış veya öğretmen tarafından değerlendirilerek seçilmiş konularla ilgili Web siteleri veya sayfaları olması yeterli olmaktadır. Web Destekli Öğretim, Web’in sahip olduğu özelliklerden yararlanarak öğretimsel bilginin ve etkinliklerin iletiminde yeni bir yaklaşımdır. Ancak Web, kendi başına öğrencilerin öğrenmelerini geliştirme gücüne sahip değildir. Diğer öğrenme ortamlarının desenlenmesinde olduğu gibi, öğretim kuramlarının, öğretimi desenleme modellerinin ve stratejilerinin Web’in bir öğretim ortamı olarak kullanılabilmesi için uygulanması gerekmektedir (Kurubacak, 1999). Gün geçtikçe, Web Destekli Öğretim ortamları öğrencilerin tüm dünya ile iletişim kurmalarını sağlayan sanal bir öğrenme çevresi konumuna gelmektedir (Kurubacak, 1999). Web Destekli Öğretim’in uygulama biçimlerine göre yararlandığı öğrenme kuramları değişmektedir. Örneğin, alıştırma yapma amaçlı kullanıldığında davranışçı yaklaşımın edimsel koşullama kuramından yararlanır. Web destekli alıştırma çalışmaları Programlı Öğretim ve Bilgisayar Destekli Öğretim’de olduğu gibi öğrenciye bir soru sorulur, öğrenci bu soruya doğru cevap verirse “tebrikler, diğer soruya geçebilirsiniz” gibi bir mesaj ile karşılaşır ve diğer soruya geçer. Öğrencinin cevabı yanlış ise “cevabınız yanlış, tekrar deneyiniz” gibi bir mesaj ile karşılaşır. Öğrenci ilgili soruyu tekrar cevaplamaya çalışır, bu kez cevabı doğru ise “cevabınız doğru, diğer soruya geçebilirsiniz” gibi bir mesaj ile karşılaşır ve diğer soruya geçer. Fakat öğrencinin cevabı yine yanlış ise bu kez öğrencinin karşısına “cevabınız yanlış, lütfen ilgili bölümü tekrar okuyunuz” mesajı çıkar. Öğrenci ilgili düğmeye bastıktan sonra sorunun doğru cevabı ile karşılaşır ve soruyla ilgili bilgileri tekrar ettikten sonra diğer soruya geçer. Bu uygulama tamamıyla edimsel koşullanmanın uyarıtepki-pekiştireç modeline uygun bir şekilde yürütülür. Bu süreçte olumlu ve olumsuz Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 138 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com pekiştireci görebiliriz. Örneğin, öğrenci ilk maddeyi ilk denemesinde doğru yanıtlamış ise “tebrik ediliyor” olması olumlu bir pekiştirecin olduğunu gösterirken, ikinci denemesinde doğru yanıtlasa bile “tebrik edilmemesi” olumsuz bir pekiştireç olarak değerlendirilebilir. Yapıcı öğrenme yapılandırdığını kuramı, açıklamaktadır. öğrencilerin Deneyimle bilgiyi kendi öğrenmenin bir deneyimleri yolu da sonunda oyun ve simülasyonlardır. Oyunlar öğrencilerin mücadele etme gücünün gelişimini sağlar. Oyunlar eğlenceli olmakla birlikte, birçoğu işbirliği ve grup etkileşimi sağlamaktadır. Son yıllarda eğitsel amaçlı oyun ve simülasyonların artması öğretim biçimlerinin daha çok sosyal yapıcı öğrenme kuramı yönüne kaydığını göstermektedir. Sosyal yapıcı öğrenme ve öğretmenin işe koşulmasında bilgi teknolojisiyle ilgili bazı örnekler şöyle sıralanabilir: Tele iletişim araçlarından e-mail, chat (sohbet), discussion board (tartışma panosu) gibi araçlar diyalog kurma, tartışma ve görüşmelerin etkileşimli olmasını sağlayarak anlamların sosyal yapılanmasını sağlar. Bilgi ağlarındaki yazılım programları işbirlikli yazılım çalışmalarına uygun bir platform sağlar. Simülasyonlar nükleer bir santralin çalışması gibi gerçek dünya içeriğinde bulunan ancak öğrenme ve öğretme ortamına getirilmesi güç ve tehlikeli olan bazı durumlarla ilgili öğrenmeleri anlamlı kılar. Web Destekli Öğretim doğru bir şekilde tasarımlanır ve uygulanırsa yapıcı öğrenme kuramlarının gelişimini bir çok ortamla destekleyebilir. Bu ortamların bazıları şunlardır: Bilgi bankalarından, Hypertext, Hypermedia, Tekrar Kullanılabilir Öğrenme Objeleri (reusable learning objects), Webquests. Simülasyonlar Mikrodünyalar (microworlds). Web ortamında bulunan oyunlar. Sanal ortamlar. Web-ortamlı iletişim. Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 139 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Web ortamıyla uyumlu uygulama yazılımları. Sonuç olarak Web Destekli Öğretim’in dayandığı öğrenme- öğretme kuramlarının birden fazla olduğu söylenebilir. Alıştırma amaçlı kullanıldığında davranışçı yaklaşım, bilgi aktarıcı, problem çözme ve buluş yoluyla öğretim şeklinde kullanıldığında bilişsel yaklaşım, iletişim kurma ortak proje yapma ve tartışma amaçlı kullanıldığında ise yapıcı öğrenme yaklaşımı temelinde şekillendiği görülmektedir (Uzunboylu, 2002). Öğrenme Halkası Yaklaşımı “Öğrenme Halkası” Piaget’nin ileri sürdüğü zihinsel gelişim kuramı üzerine temellendirilmiş bir öğrenme yaklaşımıdır. Bu yaklaşım ilk kez Robert Karplus (1977) tarafından geliştirilmiştir. Karplus ve arkadaşları, bu modeli kullanarak Fen Programlarını İyileştirme Çalışması (SCIS) olarak bilinen fen bilimleri eğitim programını ortaya koymuşlardır. Öğrenme halkası, temelini Piaget’in zihinsel gelişim kuramı ve yapılandırmacılıktan alan aktif bir öğretim yaklaşımıdır. Öğrenme Halkasında temel prensip; öğrencilerin kavramları kendi kendilerine oluşturmaları, kendi öğrenim yaşantılarından yararlanarak karşılaştıkları problemleri çözmeleridir. Böylece öğrenciler bilimsel sürecin işleyişini daha iyi anlayacaklardır. Boylan (1988)’e göre Öğrenme Halkası yapılandırmacılığa dayalı, kavramsal değişimi arttıran bir yaklaşımdır. Billings (2001)’e göre araştırma stratejilerini kullanan Öğrenme Halkası öğrenci merkezli öğrenmeyi destekler. Öğrenme Halkası sadece bir öğretim yaklaşımı değildir, kökenini Piaget’in zihinsel gelişim kuramından alan bir eğitim programıdır (Purser ve Renner, 1983; Renner ve ark. 1988; Scolavino, 2002). Öğrenme Halkası; keşif veya inceleme, terim tanıtımı ve kavram uygulama aşamalarından oluşur. Bu aşamalar Piaget’in bilişsel gelişim modelinin temelini oluşturan özümleme, yerleştirme ve örgütleme kavramları ile paralellik gösterir. Öğrenme Halkasının ilk basamağı olan keşif veya inceleme aşamasında öğrenciler laboratuar aktiviteleri ile karşı karşıya bırakılır. Bu aşama, Piaget’in tanımladığı özümleme ve dengesizliğin kışkırtıldığı aşamadır. Williams (1998)’a göre bu aşamada öğrenci, özümleyeceği kavramla ilgili veri toplama aktiviteleri sayesinde, yaşantı ve sosyal iletişim becerisi kazanır. Terim tanıtımı aşamasında öğrenci, topladığı bilgileri ve verileri tartışarak organize eder. Bu aşamada bilgiler, bilimsel terimlerle ifade edilir. Terim tanıtımı aşaması, Piaget’in yeni kavramı Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 140 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com yerleştirme prensibine benzer. Öğrenme Halkasının son aşaması olan kavram uygulamada, öğrenci yeni öğrendiği kavram veya bilgiyi farklı durumlara uygular. Böylece Piaget’in örgütleme adını verdiği zihinsel işlev gerçekleşmiş olur. Fizik derslerinde öğrencilerin Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı uygulamalarına katılarak bu uygulamalara ilişkin görüşlerini ifade etmelerinin gelecekte fizik eğitimi alanında yapılacak olan teknoloji destekli ve kavram öğretiminde kullanılan öğrenme halkası yaklaşımı gibi öğrenme etkinliklerin daha sağlıklı yapılabilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırmanın Amacı Bu çalışmanın amacı, Diyarbakır il merkezindeki 85.Yıl Milli Egemenlik Anadolu Lisesi 11. sınıf öğrencilerinin, fizik dersinin öğretim programında yer alan “Yeryüzünde Hareket” konusunun Web Destekli Öğreme Halkası Yaklaşımı ile işlenmesine ilişkin görüşlerini değerlendirmektir. Yöntem Araştırma Modeli Bu araştırma, sosyal olguları bağlı bulundukları çevre içerisinde araştırmayı ve anlamayı ön plana alan nitel araştırma yaklaşımı çerçevesinde tasarlanmıştır. Nitel araştırma yaklaşımı, araştırmacının esnek olmasını, toplanan verilere göre araştırma sürecini yeniden biçimlendirmesini ve gerek araştırma desenini gerekse toplanan verilerin analizinde tümevarıma dayalı bir yaklaşım izlemesini gerektirmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2006). Bu çerçevede, okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin kültürlerarası çatışmalara yönelik görüş ve önerileri betimlenmeye çalışılmıştır. Çalışma Grubu Çalışma grubunu, 2009-2010 eğitim-öğretim yılında Diyarbakır il merkezindeki 85. Yıl Milli Egemenlik Anadolu Lisesi’nin 11. sınıfında öğrenim gören 17 erkek, 8 kız olmak üzere toplam 25 öğrenci oluşturmaktadır. Resim 1’de 25 kişiden oluşan çalışma grubunun bilgisayar laboratuvarında uygulama kapsamında çalışırken çekilmiş öğrenme ortamına ait görüntü yer almaktadır. Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 141 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Resim 1. Bilgisayar laboratuvarında uygulama ortamından bir görüntü Resim 2. Uygulama kapsamında hazırlanan web sitesinin (www.fizikbankasi.net) ekran görüntüsü Öğrenciler öğrenme halkası yaklaşımı gereği küme çalışması yapıyorlar. Web destekli öğrenme gereği internete bağlı bilgisayar ve önceden hazırlanmış yeryüzünde hareket konusu ile ilgili Web sitesinden yardım alıyorlar. Resim 2’de uygulama kapsamında hazırlanan “Yeryüzünde Hareket” konusu ile ilgili web sitesine ait bilgiler bulunmaktadır. Hazırlanan web sitesinde fizik dersi ile ilgili konu anlatımları, slayt&video&dökümanlar bölümü (linki) ve öğrencilerden gelen soruları cevaplamak üzere oluşturulmuş forum bölümü bulunmaktadır. Veri Toplama Aracı Çalışmada, Web Destekli Öğrenme ve Öğrenme Halkası Yaklaşımına yönelik alan yazın taraması yapılmış ve konu ile ilgili önemli hususlar belirlenmiştir. Bu kapsamda görüşme yapılan kişilere 5 soru yöneltilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme soruları iki fizik eğitimcisi ve bir program geliştirme uzmanına incelettirilerek görüşme formu yeniden düzenlenmiş ve kapsam geçerliği sağlanmıştır. Bu sorular: Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı etkinliklerinin Fiziği öğrenmede yararlı olacağını düşünüyor musunuz? Fizik derslerinizin sürekli Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı’yla işlenmesini istiyor musunuz? Neden? Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 142 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Diğer derslerinizde de Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımının uygulanmasını ister misiniz? Bu uygulama sonucunda fizik Dersi’ne olan yaklaşımınızda eskiye göre bir farklılık var mı? Neden? Online çalışmanın fizik (Yeryüzünde Hareket Konusu) öğrenmede size ayrıca bir katkı sağladığını düşünüyor musunuz? Verilerin Toplanması Yarı yapılandırılmış sorular, çalışma grubunda bulunan 25 görüşmecinin tamamına, yüz yüze görüşme sürecinde sorulmuş, alınan yanıtlar, araştırmacılar tarafından yazılarak kaydedilmiştir. Araştırmalarda yaygın kullanılan veri toplama tekniklerden biri olan görüşme ya da mülakat; önceden hazırlanmış soruları sorduğu ve karşısındaki kişinin sorulara yanıtlar verdiği amaçlı bir söyleşidir (Kuş, 2003). Bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış mülakat kullanılmıştır. Yarı yapılandırılmış mülakat metodunda, araştırmacı mülakat sorularını önceden hazırlar; ancak görüşme sırasında araştırılan kısmi esneklik sağlayarak oluşturulan soruların yeniden düzenlenmesine, tartışılmasına izin verir. Bu tür görüşme metodunda, araştırılan kişilerin de araştırma üzerinde kontrolleri söz konusudur (Ekiz, 2003). Yeryüzünde hareket konusu web destekli öğrenme halkası yaklaşımıyla işlendikten sonra öğrenciler ile yazılı mülakat gerçekleştirilmiştir. Yazılı mülakat için öğrencilere 20 dakika süre verilmiştir. Verilerin Analizi Görüşme yapılan kişilere yöneltilen sorulara alınan yanıtlar, betimlenerek içerik analizine tabi tutulmuş ve belirlenen temalar eşliğinde çözümlenmiş ve yorumlanmıştır. Betimsel çözümlemede elde edilen veriler daha önceden alt problemlere göre belirlenen temalara göre yorumlanmıştır. Bu çözümlemede, görüşülen ya da gözlenen bireylerin görüşlerini çarpıcı bir biçimde yansıtmak amacıyla doğrudan alıntılara sık sık yer verilmiştir (Yıldırım ve Şimşek, 2008). Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 143 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Araştırmanın güvenirliğini sağlamak için, araştırmada ulaşılan 7 tema altında verilen görüşlerin söz konusu temaları temsil edip etmediğini teyit etmek amacıyla uzman görüşüne başvurulmuştur. Araştırmacıların ve uzmanın, temalarda yer alması gereken görüşlere ilişkin değerlendirmeleri karşılaştırılarak “görüş birliği” ve “görüş ayrılığı” sayıları tespit edilmiş ve Miles ve Huberman’ın (1994) formülü, “Güvenirlik = [Görüş birliği sayısı / (Toplam görüş birliği sayısı + Görüş ayrılığı] X 100” kullanılarak araştırmanın güvenirliği hesaplanmıştır. Kodlama şemasının büyüklüğüne ve aralığına bağlı olarak, uzman ve araştırmacı değerlendirmeleri arasındaki uyumun %90 ve üzeri olduğu durumlarda arzu edilen düzeyde bir güvenirlik sağlanmış olmaktadır (Miles ve Huberman, 1994). Bu araştırmaya özgü olarak gerçekleştirilen güvenirlik çalışmasında % 85 oranında bir uzlaşma (güvenirlik) sağlanmıştır. Bulgular Sorulan sorular kapsamında, verilerin analizi ile ulaşılan bulgular aşağıda yer almaktadır. Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımındaki Etkinliklerin Fizik Dersini Öğrenmede Yararlı Bulunup Bulunmadığına İlişkin Bulgular Tablo 1. Katılımcıların Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımındaki Etkinliklerin Fiziği Öğrenmede Yararlı Olacağını Düşünüyor Musunuz? Sorusuna Verdikleri Yanıtlar Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımındaki etkinliklerin fiziği öğrenmede yararlı olacağını düşünüyor musunuz? Evet Hayır f % 15 10 60 40 Araştırmaya katılan 15 öğrenci (%60) Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımını fizik dersini öğrenmede yararlı görürüken, 10 öğrenci (%40) ise, bu yaklaşımı fizik dersini öğrenmede yararlı görmemektedir. Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı konusunda öğrenci görüşleri aşağıdaki şekilde örneklendirilebilir: “Evet. Fizik çok zor bir ders olduğu için bazı şeylere tekrar tekrar bakma ihtiyacı hissediyorum. Sınıf ortamında bu zor ama evde internet üzerinden bunu kolaylıkla yapabiliyorum.” (Öğrenci 2) Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 144 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com “Hayır. Fizik konularında anlaşılmayan bazı noktalar oluyor. Bunların birine (öğretmene) sorularak öğrenilmesi lazım yoksa diğer aşamalara geçemiyorum. O yüzden tek çalışmak bana zor geliyor.” (Öğrenci 3) Katılımcıların Fizik derslerininin sürekli Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla İşlenmesini İsteyip İstemediklerine İlişkin Bulgular Tablo 2. Katılımcıların Fizik Derslerinizin Sürekli Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla İşlenmesini İstiyor Musunuz? Sorusuna Verdikleri Yanıtlar Fizik derslerinizin sürekli Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla işlenmesini istiyor musunuz? Evet Hayır f % 8 17 32 68 Fizik derslerini sürekli Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla işlenmek isteyenlerin yüzdesi % 32 dir. Fizik derslerini sürekli Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla işlenmek istemeyenlerin yüzdesi ise % 68 dir. Öğrenci görüşleri aşağıdaki şekilde örneklendirilebilir: “Hayır. Önümüzde hayatımızı belirleyen bir sınav var. Bu sınava hazırlanmak için çok soru çözmemiz gerekiyor ama bu uygulama soru çözümüne fazla zaman bırakmıyor. Kısaca üniversiteye giriş sınavına yönelik çalışmalarımız zayıf kalıyor, bu nedenle Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla ders görmek istemiyorum.“ (Öğrenci 13) Başka bir örnek katılımcının ifadesi de şu şekildedir “Hayır. Soru çözmede biraz yetersiz olduğumuzu düşünüyorum. “ (Öğrenci 18) Katılımcıların Diğer derslerinde de Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımının Uygulanmasını İsteyip İstemediklerine İlişkin Bulgular Tablo 3. Katılımcıların Diğer Derslerinde de Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımının Uygulanmasını İster Misiniz? Sorusuna Verdikleri Yanıtlar Diğer derslerinizde de Web Destekli Yaklaşımının uygulanmasını ister misiniz? Evet Hayır Öğrenme Halkası f % 8 17 32 68 Diğer derslerinde de Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımının uygulanmasını isteyenlerin yüzdesi % 32 dir. Öğrenci görüşleri aşağıdaki şekilde örneklendirilebilir: Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 145 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com “Evet. Bazı kavramların akılda kalması bakımından yararlı oluyor.” (Öğrenci 1) Diğer derslerinde de Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımının uygulanmasını istemeyenlerin yüzdesi % 68 dir. Öğrenci görüşleri aşağıdaki şekilde örneklendirilebilir: “Hayır. Çünkü önümüzde “Üniversiteye Giriş Sınavı” gibi büyük ve önemli bir sınav var ve buna yönelik çalışmak istiyoruz.” (Öğrenci 15) “Sözel derslerde Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla ders işlenebilir ama sayısal derslerde pek iyi olmaz” (Öğrenci 10) Katılımcıların Bu Uygulama Sonucunda Fizik Dersine Olan Yaklaşımlarında Eskiye Göre Bir Farklılık Oluşup Oluşmadığına İlişkin Bulgular Tablo 4. Katılımcıların Bu Uygulama Sonucunda Fizik Dersine Olan Yaklaşımınızda Eskiye Göre Bir Farklılık Oluştu Mu? Sorusuna Verdikleri Yanıtlar Bu uygulama sonucunda fizik dersine olan yaklaşımınızda eskiye göre bir farklılık oluştu mu? Evet Hayır f % 18 7 72 28 Bu uygulama sonucunda fizik dersine olan yaklaşımınızda eskiye göre bir farklılık oluştu mu? Sorusuna katılımcıların % 72’si evet demiştir. Öğrenci görüşleri aşağıdaki şekilde örneklendirilebilir: “Evet. Aslında fiziğin hayatın ta kendisi olduğunu gördüm. “ (Öğrenci 22) Katılımcıların sadece % 28’i bu uygulama sonucunda fizik dersine olan yaklaşımlarında eskiye göre bir farklılık oluşmadığını söylemiştir. Katılımcıların Online Çalışmanın Fizik (Yeryüzünde Hareket Konusu) Öğrenmede Kendilerine Ayrıca Bir Katkı Sağladığını Düşünüp Düşünmediklerine İlişkin Bulgular Tablo5. Online Çalışmanın Fizik (Yeryüzünde Hareket Konusu) Öğrenmede Size Ayrıca Bir Katkı Sağladığını Düşünüyor Musunuz? Online çalışmanın fizik (Yeryüzünde Hareket Konusu) öğrenmede size ayrıca bir katkı sağladığını düşünüyor musunuz? Evet Hayır f % 19 6 76 24 Katılımcıların % 76’sı Online çalışmanın fizik (Yeryüzünde Hareket Konusu) öğrenmede kendilerine ayrıca bir katkı sağladığını düşündüklerini belirtmişlerdir. Örnek bir katılımcının ifadesi şu şekildedir. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 146 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com “Kesinlikle evet. Çünkü sınıf ve laboratuar ortamında göremeyeceğimiz birçok simülasyonu gördük. “ (Öğrenci 5) Tartışma ve Sonuç Son zamanlarda teknoloji destekli öğretim yöntemleri oldukça fazla uygulanmakta ancak öğrencilerin düşüncelerinin ön plana çıkartıldığı çalışmalara gereğince yer verilmemiştir. Bu çalışmada, Lise 11. sınıf öğrencileri ile Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı konusunda yapılan görüşmelerde ulaşılan sonuçlar şu şekilde özetlenebilir. Araştırmaya katılan 15 öğrenci Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımını fizik dersini öğrenmede yararlı görürken, 10 öğrenci ise, bu yaklaşımı fizik dersini öğrenmede yararlı görmemektedir. Fizik derslerini sürekli Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla işlenmek isteyenlerin öğrencilerin sayısı 8 dir. Fizik derslerini sürekli Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla işlenmek istemeyenlerin sayısı ise 17 dir. Diğer derslerinde de Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımının uygulanmasını isteyenlerin sayısı 8 dir. Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımı uygulamalarını diğer derslerinde de istemeyenlerin çoğunlukta oldukları anlaşılmaktadır. Bu durumu oluşturan sebeplere bakıldığında, öğrencilerin büyük bir kısmı üniversiteye geçiş sınavlarını “hayatımızı belirleyen bir sınav” olarak nitelemeleri, sadece bu sınava yönelik çalışma yapmak istemeleri, Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımıyla ders görmenin kendi yararlarına olmadığını söylemeleri dikkati çekmektedir. Bu bulguyu destekler nitelikte çalışmalar literatürde mevcuttur. Şen (1999) tarafından yapılan bir araştırmada, internetin eğitim ortamı olarak kullanılmasında Dünyada ve Türkiye deki uygulamaları ortaya koymak ve internet öğretiminde Web Tabanlı Öğretim Yöntemi ile geleneksel öğretim yöntemi karşılaştırılarak, öğrenme düzeyi üzerindeki etkisi incelenmeye çalışılmıştır. Araştırmada yapılan istatistiksel analizler sonucunda, geleneksel öğretim yöntemi ile Web Tabanlı Öğretim Yönteminin uygulandığı deney ve kontrol gruplarının öntest’e göre düzeltilmiş son-test ortalama puanları arsında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 147 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Yiğit (2007), ilköğretim 2. Sınıf seviyesinde bilgisayar destekli eğitici matematik oyunlarının başarıya ve kalıcılığa etkisini incelemiştir, Kontrol grubuna geleneksel yöntemle ders anlatılırken, deney grubuna ise bilgisayar destekli eğitici matematik oyunları uygulanmıştır. Araştırma sonunda kontrol ve deney gruplarında akademik başarı ve kalıcılık açısından anlamlı fark bulunamamıştır. Bu uygulama sonucunda fizik dersine olan yaklaşımınızda eskiye göre bir farklılık oluştu mu? Sorusuna katılımcıların % 72’si evet demiştir. Öğrenciler fizik dersi ile günlük hatatın ne kadar ilişkili olduklarını daha iyi anladıklarını söylemişlerdir Katılımcıların % 76’sı Online çalışmanın fizik (Yeryüzünde Hareket Konusu) öğrenmede kendilerine ayrıca bir katkı sağladığını düşündüklerini belirtmişlerdir. Öğrenciler sınıf ve laboratuar ortamında göremeyecekleri olayları simülasyon yardımıyla gördüklerini söylemişlerdir. Bu bulgu alanyazında Web Destekli Öğrenme Yaklaşımını konu edinen araştırmalardan elde edilen bulgularla örtüşmektedir. Söz konusu araştırmaların sonuçlarına bakıldığında; Linn ve ark. (1998) The Knowledge Integration Environment (KIE) adını verdikleri web destekli bir materyal geliştirmişlerdir, bu çalışma ile elde edilen sonuçlar, tasarlanan materyalin öğrencilerin konuyu kavramalarına ve hayat boyu öğrenmeyi kendi yaşamlarına uyarlamalarına katkı sağladığı belirlenmiştir. çalışmalarında “Yeryüzünde Hareket” Aycan ve arkadaşları (2002) yaptıkları konusu’nu bilgisayar ortamında öğretmeye çalışılmışlardır ve çalışma grubu öğrencilerinin bilgisayar ortamında “Yeryüzünde Hareket” konusunu oldukça ilgi çekici ve akılda kalıcı buldukları sonucuna ulaşmışlardır. Demirci (2004), çalışmasında Web Tabanlı Fizik Programı’nı kullanarak öğrencilerin kuvvet ve hareket konularındaki başarı ve kavram yanılgılarını araştırmış ve normal dersle birleştirilen web tabanlı programın daha etkili olduğu sonucu ortaya çıkarmıştır. Çalışmaya bir bütün olarak bakıldığında öğrenciler Web Destekli Öğrenme Halkası Yaklaşımını fizik dersini öğrenmede yararlı görmelerine rağmen merkezi sınav kaygısından dolayı derslerin bu şekilde işlenmesinin kendi faydalarına olmadığı kanaatini taşımaktadırlar. Son zamanlarda ülkemizde yapılan dersanelerin gerekliliği tartışması da yine bu sorunun bir patlaması olarak görülebilir. Elde edilen bulgulardan yola çıkarak şu önerilere yer verilebilir: Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 148 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Öğrencilerin eğitim ve öğretimde uygulamaya konulacak yeni yaklaşımların mevcut test sınav sistemi algısı var olduğu sürece, bilişsel ve duyuşsal boyutta, fazla verimli olmasının beklenemeyeceğinin işaretlerini taşımaktadır. Öğrencileri yoğun gerilim altında tutan merkezi sınav sistemilerinin olmadığı bir öğrenme sürecinde ancak Web Destekli Öğrenme Halkası yaklaşımının animasyon, simülasyon ve kavram haritası gibi etkinliklerinin öğrencilerin fizik dersini öğrenmelerine olumlu katkı sağlayabileceği düşünülebilir. Ayrıca merkezi sınavların kaldırılmasıyla devlet okulların eğitim-öğretim görevini daha iyi hatırlayacağı ve merkezi sınavlara hazırlayan dersaneler ihtiyacının ortadan kalkacağı böylelikle öğretim kurumlarının çeşitli özel öğretim yöntem ve tekniklerini kullanabilecekleri düşünülmektedir. Kaynaklar Aktuğ, M. (2005). “Eğitim”, E-learning Idea Solutions, Turkey, Last Retrieved: 1. April. 2005, [Online] http://www.ideaelearning.com/sayfalar/makale_devam.asp?MakaleId=12 adresinden 05.04.2009 tarihinde indirilmiştir. Aycan, Ş., Arı, E., Türkoğuz, S., Sezer, H. ve Kaynar, Ü. (2002). Fen ve Fizik Öğretiminde Bilgisayar Destekli Simülasyon Tekniğinin Öğrenci Başarısına Etkisi: Yeryüzünde Hareket Örneği, M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, s. 15, 57-70 Başaran, B. (2010). Web Tabanlı Sistemlerde Scorm Uyumlu Whiteboard Movie Tekniğinin Öğrencilerin Fizik Dersindeki Başarı ve Tutumlarına Etkisinin Araştırılması. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Billings, R. L. (2001). Assessment of The Learning Cycle and Inquiry Based Learning In High School Physics Education. Michigan State University (Unpublished Graduate Thesis). Boylan, C. (1988). Enhancing Learning In Science. Research in Science and Technological Education, 6 (2), 205-217. Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 149 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Demirci, N. (2004). “Web Tabanlı Fizik programını Kullanarak Öğrencilerin Kuvvet ve Hareket Konularında Başarıları ve Kavram Yanılgıları Üzerine Bir Çalışma.” Bilim ve Eğitim Dergisi, 29,131,61-69. Ekiz, D. (2003). Eğitimde Araştırma Yöntem ve Metodlarına Giriş. (Nitel, Nicel ve Eleştirel Kuram Metodolojileri). Ankara: Anı Yayıncılık. Gürbüz, T. (2001). Değişen Anlamıyla Bilgisayar Okuryazarlığı. Bilişim Teknolojileri Işığında Eğitim (BTIE) Konferans ve Sergisi Bildiriler Kitabı 3-5 Mayıs 2001 Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara s.163-168. Karplus R. (1977). Science Teaching and the Development of Reasoning. Journal of Research in Science Teaching, 14 (2), 169-175. Kurubacak G. (1999). Çevrimiçi Öğrenme: Web Destekli Öğretime İlişkin Öğrenci Tutumları Üzerine Bir Çalışma". Cincinnati Üniversitesi, Ohio, ABD. Kuş, E.(2003). Sosyal Bilimlerde Araştırma Teknikleri Nitel mi, Nicel mi?.Ankara:Anı Yayıncılık. Linn, M.C., Bell, P. ve Hsi, S. (1998). Using the Internet to Enhance Students Understanding of Science: The Knowledge Integration Environment, Interactive Learning Environments, 6, 1-2, 4-38. Miles, M. B. & Huberman, A. M. (1994). Qualitative Data Analysis: An Expanded Source Book. Thousand Oaks: Sage Publications. Milli Eğitim Bakanlığı (2009). İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu (1-5. Sınıflar). Ankara: Devlet Kitapları Müdürlüğü Basımevi. Renner, J. W., Abraham M. R. ve Birnie H. H. (1988). The Necessity of Each Phase of the Learning Cycle in Teaching High School Physics. Journal of Research in Science Teaching, 25 (1), 39-58. Purser, R.K. ve Renner J. W. (1983). Results of Two Tenth-Grade Biology Teaching Procedures. Science Education, 67 (1), 85-98. Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 150 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Scolavino, R. A. (2002). Analysis of The Implementation of the Learning Cycle Teaching Strategy By Pre-Service Teachers in the Macstep Science Certification Program. The University of Winconsin-Milwaukee (Unpublished Doctorate Thesis). Şaşmaz Ören, F. ve Tezcan, R. (2009). The Effectiveness of the Learning Cycle Aproach on Learners’ Attitude Toward Science in Seventh Grade Science Classes of Elemantary School. Elemantary Educational Online, 8(1), 103- 118, 2009. Şen. N. (1999). İnternet Tabanlı Öğretimin Etkililiği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Uzunboylu, H. (2002). Web Destekli İngilizce Öğretiminin Öğrenci Başarısı Üzerindeki Etkisi. Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Programları ve Öğretim (Program Geliştirme) Anabilim Dalı. Doktora Tezi, Ankara. Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2008). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri (7. Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık. Yiğit, A. (2007). İlköğretim 2. Sınıf Seviyesinde Bilgisayar Destekli Eğitici Matematik Oyunlarının Başarıya ve Kalıcılığa Etkisi. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Adana. Williams, K. A. (1998). An Investigation of Meaningful Understanding and Effectiveness of the Implementation of Piagetian and Ausubelian Theories in Physics Instruction. University of Oklahoma. (Unpublished Doctorate Thesis). Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 151 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com Extended Summary Views of Students on the Applications of Web-Based Learning Approach Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN This study aims to evaluate the opinions of the 11th grade high school students after physics subject movement on earth is covered with Web Supported Learning Ring Approach. The study has been conducted with the participation of 25 students at 85. Yil Milli Egemenlik Anadolu Lisesi in Diyarbakır in 2009-2010 academic year fall term within the qualitative research approach. As data collecting tools, interview forms which have been developed by the researchers and have open ended questions by which the students can express their opinions on Web Supported Learning Ring Approach have been used. The students interviewed have been asked 5 semi-constructed questions. Semiconstructed interview questions have been examined by two physics instructors and a program developing expert, the interview form has been reorganized and scope validity has been achieved. The answers to the questions directed to the individuals interviewed have been described; have been exposed to content analysis and have been resolved with the presence of determined themes and have been commented on. In the reliability study conducted for this research, a 85% of compromise (reliability) has been achieved. According to the results of the study, while 15 students participating the study (60%) have found Web Supported Learning Ring Approach useful for learning physics, 10 students (40%) haven’t found this approach to be useful for learning physics. The number of the students who want to learn physics always with the Web Supported Learning Ring Approach is 8 (32%). On the other hand, the number of students who don’t want to learn physics with the Web Supported Learning Ring Approach is 17 (68%). The number of the students who want to use Web Supported Learning Ring Approach in their other lessons is 8 Cilt 2 Sayı 3 (2014) 136-150 152 Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi Journal of Computer and Educational Research www.joucer.com www.joucer.com (32%). It has been understood that the number of the students who don’t want to use Web Supported Learning Ring Approach in their other lessons comprises the majority. The participants express that they would like to study in line with the available examination system, therefore they don’t find the Web Supported Learning Ring Approach useful to them. 76% of the participants have stated that online study gives them an extra contribution in learning physics (Movement on Earth Topic). The students have expressed that with the help of simulation, they saw events that can’t be seen in class or laboratory atmosphere. This finding demonstrates that Web Supported Learning Ring Approach is of benefit to the students. When the study results are evaluated as a whole body, although the participants find all of the activities and teaching-learning atmosphere useful for learning physics, they have expressed that, as they study for university entrance exam, Web Supported Learning Ring Approach is not of good use to them. As a conclusion, it can be said that the students will get more successful in physics (movement on earth topic) and they will comprehend physics better in a learning environment where the available perception of examination system does not exist. Therefore, it is suggested that multiple choice examination system should be abolished and approaches like web based learning ring approach, through which students will be able to correlate the lessons with daily life, should be used. Cihat DEMİR, A.Kadir MASKAN 153
Benzer belgeler
Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Öğretiminde Karşılaşılan Sorunların
Şefika İZGİ TOPALAK, Tarkan YAZICI