Bölüm 1 - Köksal Çiftçi
Transkript
Bölüm 1 - Köksal Çiftçi
MAĞARA RESİMLERİNİ KADINLAR, KAYA RESİMLERİNİ ERKEKLER YAPMIŞTIR Köksal ÇİFTÇİ* Giriş Düşüncelerini yakından tanıdığınız Charles Darwin’in yaşadığı şu sorunu bilir misiniz? Eğer arkadaşları değerbilir davranıp kuramının bir özetini Alfred Russel Wallace’ın yazısıyla birlikte dergiye koymasalardı, uğruna kaptığı ölümcül hastalıkla boğuşarak oluşturduğu o eşsiz kuramı, sırf yazısını geç yayımladı diye kopya sayılacak ve Darwin, kalan ömrünü sıradan bir insan olarak geçirecekti. Ünlü biliminsanı, Türlerin Kökeni adlı eserinin giriş bölümünde öyküye, ‘Majestelerinin gemisi Beagle’da bir doğa bilgini olarak bulunduğum sırada, Güney Amerika’da yaşayan organik varlıkların dağılımındaki ve o kıtanın bugünkü ve geçmişteki canlıların yerbilimsel ilişkilerindeki belirli olgular gözüme pek çarpmıştı. Bu olgular ..“türlerin kökeni”ne ışık tutacağa benziyordu. solda Charles Darwin, sağda Alfred Russel ..Ancak beş yıllık bir çalışmadan sonra Üstte Wallace, altta ise majestelerinin gemisi Beagle. bu konuda kurguda bulunmaya (speculation) başladım ve kısa bazı notlar aldım; 1844’te bunları genişleterek bana olası (probable) görünen sonucun taslağını elde ettim.’1 diye başlar ve devamını şöyle aktarır: ‘..Benim türlerin kökeni konusunda vardığım genel sonucun he* Tektanrılı Dinlerde Resim ve Heykel Sorunu kitabının yazarı 1- Darwin, Charles; Türlerin Kökeni, s. 19, Onur Yayınları, 1984 men hemen aynısına varmış (olan kç) ...Bay Wallace, bana daha sonra Sir Charles C. Lyell’e vermem dileğiyle bu konudaki bir yazısını gönderdi. Sir Charles C. Lyell’in Linnean Society’ye gönderdiği bu yazı, derneğin dergisinin üçüncü cildinde yayımlandı. Benim çalışmamı bilen Sir Charles C. Lyell ile Dr. Hooker -1844’te elimdeki taslağı okumuşlardı- yazdıklarımdan çıkarılmış kısa bir özeti Bay Vallace’ın değerli yazısıyla birlikte yayımlamayı uygun görerek bana şeref verdiler.’2 Bu sıkıntılı gelişme onu dehşete düşürmüş olmalıdır. Sanırdık ki böylesi olaylar Darwin gibi büyük insanların başına gelir de bizim başımıza gelmez. Bizi ürküten, 7 Temmuz 2009 tarihli Milliyet Gazetesi’nin arka sayfasında yer alan bir haberdir. Haberde ‘Mağara resimlerini “dişi kuş”lar yapmış’ başlığı altında okura şu bilgiler aktarılıyordu: Üstte solda Pech Merle, sağda Gargas mağaralarının ‘ABD’deki Pennsylvania Üniveriç duvarına işlenmiş buzul dönemi el izleri. Altta, Pech Merle’deki sözü edilen benekli atlar. sitesi arkeologlarından Profesör Dean Snow’un Fransa’daki Pech Merle ve Gargas mağaralarının duvarlarında bulunan el izleri üzerinde yaptığı analizler, bu izlerin pek çoğunun kadınlara ait olduğunu ortaya koydu. Tarih öncesi kadın sanatçıların, aynı zamanda ünlü “Benekli Atlar” adlı mağara resimlerinin yapımına da yardım ettikleri belirtildi.’ Prof. Snow’un uyguladığı yöntem de şöyle özetlenmişti: ‘Günümüz insanının el oranları ile mağara duvarlarında yer alan el izlerinin oranlarını karşılaştıran Profesör Dean Snow, tarih öncesi devirlerde kadının toplum içindeki rolünün zannedildiğinden çok daha büyük olduğunu belirtti. National Geographic’e konuşan Snow, “Geç taş devrinde sanatçıların toplumdaki rolünü bilmiyoruz. Ancak genel olarak çoğunluğu kadınların oluşturduğunu söyleyebiliriz” dedi.’3 2- Darwin, Charles; Türlerin Kökeni, s. 20, Onur Yayınları, 1984 3- Milliyet, 7 Temmuz 2009, Salı, Arka sayfa 2006’dan bu yana biz de aynı konu üzerinde çalışmış ve mağara resimlerini ağırlıklı olarak kadınların yaptığı sonucuna ulaşmıştık. Ancak bizim çıkarımımızın gerekçeleri -değerli kazıbilimcinin tersine- kazıbilim, toplumbilim, insanbilim verilerine dayanıyor. Bu konuyu yazmayı ve yayınlamayı ‘nasılsa kimse bunlarla ilgilenmiyor’ rahatlığı içinde -konferanslar hariç- bir iki yıl geriye ertelemiştik. Haberi görünce, onca araştırma, not alma, görsel belge toplama ve kafa yormamız bir fiskede çöpe atılmış gibi oldu. Açıkçası, Darwin’in acısını biz de Solda Dürer’e, sağda Dino’ya ait birer çalışma. içimizde duyumsadık. Dürer (söylendiği gibi kardeşinin değil) annesinin, dino Haberde adı geçen biliminsanları- ise bir emekçi erkeğin elini çizmiş. Cinsler arasındaki yapısal fark, çıplak gözle bile görülmektedir. nın -kapsamı bununla sınırlı tutmuşlarsa eğer- işi yeterince ciddiye almadıklarını düşünüyoruz. Sıradan insanın basit akıl yürütme ve çıplak gözle ulaşacağı bir çalışma yöntemi izlemişler. Bu, yüreğimize bir miktar su serpti. Çünkü el betimlerine bakarak söz konusu sonuca ulaşmak olası değildir. Şöyle ki: Mağaralardaki el izi kalıntıları ince kemikli ve narin yapılı insanlara aittir, ince kemikli ve narin yapılı el ise insanlık tarihi boyunca cinsler içinde çoğunlukla kadınlara özgü olmuştur, kabul, fakat bu süre içinde hiç kadın benzeri narin elli erkeğe rastlanmamış mıdır? Mağara duvarındaki narin yapılı el izi pekala narin yapılı bir erkeğe de ait olabilir; bunu diğerlerinden nasıl ayıracağız? Düz mantık yetmez, bu tür olayları çözmek için daha nesnel verilere gereksinim vardır. Gelin şimdi bir de o yolu deneyelim. 1 Vahşet Dönemi* ve İnsan a- ‘Artık-Besin’le Beslenme Dönemi Roger Lewin, Modern İnsanın Kökeni adlı eserinde diyor ki: ‘Yaklaşık 7.5 milyon yıl önce orman örtüsünün seyrelmesine bağ* Vahşet Dönemi: Bunu ilk kez L. H. Morgan ‘Yabanıllık Dönemi’ olarak tasarlar (Eski Toplum I, s.68), F. Engels de bunu tartışmasız kabul eder (Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni.36). lı olarak değişen çevre koşullarının baskısı altında ortaya çıkan insansı maymun benzeri bir yaratık iki ayak üstünde yürüme yetisi diyebileceğimiz yeni bir devinim biçimi geliştirdi.’4 Kuşkusuz bu insansıların bizim gerçek atalarımız olması için çok uzun bir yol katetmesi gerekecekti. Bizi bu alıntıda ilgilendiren, insansının neden iki ayak üstüne kalkma gereksinimi duyduğudur. Bunu doğru çözersek sanırız süreç sonunda mağaradaki resimleri insan Solda insansı, sağda insan iskeleti. İnsanın bacaksoyunun hangi cinsinin ürettiğini bulaları kollarına oranla daha uzun olduğu halde, insanbiliriz. sıda durum tersinedir. İnsansının leğen kesimi uzun ve dar olmasına karşın insanınki kısa ve geniştir. Lewin ayrıca şu bilgiyi de veriyor: ‘..Bizler, aynı uzaklığı katetmek için, bir köpeğin yaktığından daha çok kalori yakarız, ama bizim en yüksek hızımız daha yavaştır.’5 Bu, insanın iki ayak üstüne kalkışının, kalori yakma açısından bir kötü olgu olduğu anlamına geliyor. O dönemlerde kalori, insansı için yaşamsal öneme sahip. Çünkü en az kalori yakan en çok yaşıyor. Peki insansılar 7.5 milyon yıl önce nasıl besleniyordu? Yukarıdaki şema, ilk atamızın Avustralopithecus olduğunu gösteriyor. 2.8 milyon yıl önce bir yol ayrımı yaşanıyor ve africanus bizden ayrılıyor. Homo habilis kolundan gelen Homo sapiens bizim gerçek atamız. Homo Neandertal de sanki Homo erectus’tan ayrılarak Homo sapiens’le aynı dönemi paylaşmış gibi. Kazıbilim verileri bunu böyle gösterir yöndedir. a1- İki Ayak Üstünde Besin Taşımak Daha Kolay Sırasıyla Avustralopithecus africanus, Homo habilis, Homo erectus ve Homo sapiens atalarımız6 hep ‘artık-besin’le beslendiler. Günümüzden yaklaşık 7.5 milyon yıl öncesiyle günümüzden yakla- 4- Lewin, Roger; Modern İnsanın Kökeni, s. 26, Tübitak, 2004 5- Lewin, Roger; Modern İnsanın Kökeni, s. 28, Tübitak, 2004 6- Lewin, Roger; Modern İnsanın Kökeni, s. 38, Tübitak, 2004. Ayrıca bakınız: Diamond. Jared: ‘..Bu ön insanları Avustralopithecus africanus, Homo habilis, Homo erectus olarak biliyoruz ve bunlar bu sırayla evrimleşip bir sonraki türü meydana getirmişlerdi. 1.7 milyon yıl önce ulaşılmış evredeki Homo erectus, gövde büyüklüğü olarak bugünkü insana çok yakın olmasına karşın beyninin büyüklüğü hala bizimkinin ancak yarısı kadardı.’ Tüfek, Mikrop ve Çelik, s. 30-31, Tübitak, 2003 şık 25-20 bin yıl öncesine dek bu böyle sürdü. İnsan buna zorunluydu, çünkü diğer canlılarda olduğu gibi bedenine yapışık silahları yoktu.7 Örneğin pençelere, kesici dişlere sahip değildi, iyi koşamıyordu, koku alma duyusu zayıftı.8 Bu olumsuzluklar yüzünden avlanamıyor, topladığı yiyecekleri elinde tutamıyordu. Bu nedenle insansının ve homo- Üst sırada iki insan ve iki yırtıcı dişi görülüyor.. insan dişleri orta yaşta dökülmüş. Yırtıcıların dişleri ise ömürlerinin son nun tek besin kaynağı, avlanma yıllarına dek durur. Altta, safari sırasında aslan saldırısına uğramış bir insan var. Yırtıcı karşısında nasıl da çaresizler. ve toplayıcılık yapan canlıların artıklarıydı.9 Yırtıcı ve toplayıcılar, besinlerin beğenmedikleri kısımlarından insanların yararlanmasına izin veriyorlardı. İnsanlar önemli bir şeyi daha, beyinleri büyük olduğu için çok erken farketmişlerdi: Yardımlaşma.10 Diğer canlılardan farklı olarak buldukları besinleri paylaşıyorlardı. Bu, onların nesil sürdürmelerinde temel etken olmuştur. İki ayak üstüne kalkışlarının da ilk nedeni bu olmalıdır: Çünkü insanın, bulduğu ‘artık-besin’i yuvada, mağarada Görüntüdeki hırsız maymunun ve üreticinin daha fazla muz taşıyabilmek için iki ayak üstünde devinmeleri kaçınılmazdır. bekleyen çocukları ve diğer aç hemcinsleri için taşıması gerekmektedir. Dört ayak üstündeyken bunun zorluğu ortada; homomuz iki ayak üstündeyken daha çok mik7- Child, Gordon; Tarihte neler oldu?, s. 20, Çev. A. Şenel-M. Tuntay, Kırmızı Yayınları, 2006 8- Darwin, Charles: ‘İnsanın gücünün ve hızının pek fazla olmaması, doğal silahlardan yoksun bulunması vb., ..zeka yeteneklerini ..geliştirmiştir.’ İnsanın Türeyişi, s. 93, Onur Yayınları, 1995 9- ��������������������������������������������������������������� Lewin, Roger; Modern İnsanın Kökeni, s. 42-43-44, Tübitak, 2004 10- Darwin, Charles: ‘..her insan başkalarına yardım ettiği zaman genel olarak karşılığında onlardan da yardım göreceğini kısa sürede öğrendi.’ İnsanın Türeyişi, s. 185, Onur Yayınları, 1995 tarda besin taşıyabileceğini farketmiş olmalıdır. Bir başka neden de primat ailesinin en yavaş koşan11 üyesi olmasıydı. Sürüye yırtıcı saldırdığında en arkada homo türü kalıyordu. Bu da yırtıcılar tarafından avlananların çoğunlukla insansılar olduğu anlamına gelir. Eğer durum böyle sürseydi, daha 7 milyon yıl öncesinde neslimiz tükenmiş olurdu. Beyninin büyük olması, insanın akrabalarından daha farklı davranabileceğini bir kez daha gösterdi. Sanırız o çetin yılların olaySoldaki kovalanan maymunla sağda silahsız yakalanmış insanın ları şöyle gelişti: yırtıcı aslan karşısında kaçarak yaşamda kalma şansı nedir? Bir yırtıcı, primat sürüsüne saldırdığında herkes koşuşturmaya başladı. İnsansı, kısa sürede enerjisini tükettiğinden ormanın geniş gövdeli ağaçlarına sırtını dayayarak soluklanmayı denedi. Bu, onu yırtıcının av hedefi olmaktan çıkardı.12 Yırtıcı, hareketli ava kilitlendiğinden ağaca yaslanmış insansının yanından hızla geçip gitti ve koşmayı sürdüren primatlardan birini yakaladı. Bu deneyim de insana iki ayak üstüne kalmanın yaşamsal, yararlı bir davranış olduğu gerçeğini öğretmeye yetti. a2- Pişmiş Besin İnsan Beynini Geliştirdi ‘Artık-besin’le beslenen insanın bir başka kazancı da ateşi evcilleştirmiş olmasıydı. Ormana dönem dönem yıldırım düşüyor, ya da başka etkenlerden yangın çıkıyor, kürkü olan tüm canlılar tutuşma korkusundan kaçışıyordu. Bedeni kıllı olmasına karşın ateşten kaçmayan tek canlı insandı. Çünkü o biliyordu ki yangın yerinde kurtulamayan ve pişerek ölen canlı kalıntıları da vardır. Bu, besin demektir; hem de rahatsız edilmeden tüketilecek bir besin. Böylece insan ateşi evcilleştirdi ve pişmiş besin tüketmeye başla11- Darwin, Charles, İnsanın Türeyişi, s. 93, Çev. Sevim Belli, Onur Yayınları, 1995 12- Çocukluğumuz köyde geçti. Saldırgan köpek karşısında hemen yere çömelmemiz istenirdi. Bir komşumuza köpek saldırmıştı ve o da söyleneni uygulayarak saldırıdan kurtulmuştu. Sanırız kö- pek harekete kilitleniyor, çömelen insan da hedef olmaktan çıkıyor. dı. Pişmiş besin, insan beynini geliştiren en önemli etkendi.13 Beyni hayli büyüyen insansı, artık homo olma aşamasına geldi. Kıyas yapılabilmesi için verelim: Ortalama olarak, Homo habilis’in beyni yarım, Homo erectus’un beyni bir (900cc), bizim de yakın atamız olan Homo sapiens’in beyni ise bir buçuk (1350 cc) litreydi.14 Bir buçuk litre, yani günümüz insanınınkine denk bir beyne sahip olan Homo sapiens bile günümüzden yaklaşık 25-20 bin yıl öncesine dek ‘artık-besin’le beslenmeyi sürdürdü. Hala avlanamıyor ve besin toplama sırasında ölümcül sorunlar yaşıilk evcilleştirilmesini anlatan temsili resim. Kuşkusuz yordu. Gerçi bu tarihe gelinceye Ateşin insanlar resimdeki gösterilenden çok daha sık kıllıydı. dek taş bıçaklar, sopalar, kargılar, baltalar vb. üretmeyi başarmıştı ama bütün bunlar onu yırtıcının saldırısından korumaktan uzaktı. Yaklaşık 25-20 bin yıl öncesinde çok şey değişti. Neydi o değişiklikler? b- Toplayarak ve Avlanarak Beslenme Dönemi Sözü edilen değişiklikleri başlatan olgu, insanların uzaktan fırlatılabilir aletler yaratmış olmasıydı. İnsanlar artık ok, yay ve mızrak gibi silahlara sahipti.15 Bu dönem insanına uzmanlar Cro-Magnon 13- Mitropolsky, Y.: ‘Pişirilmiş ya da ateşte kızartılmış besinler daha besleyiciydi ve daha kolay sindiriliyordu; bu, aynı zamanda, ilkel insanlığın besin kaynaklarını zenginleştirmesine olanak sağlıyordu.’ Zubritski, Mitropolski, Kerov; İlkel Topluluk, Köleci Toplum, Feodal Toplum, s. 28, Sol Yay., 1979 14- Verilen rakamlar ortalamadır. Örneğin Homo Sapiens’in gerçek beyin büyüklüğü 1350 cc’dir. Lewin, Roger: ‘İnsanın 1350 cc’lik beynine karşılık, gorillerle şempanzelerin beyinleri 400 cc kadardır.’ Modern İnsanın Kökeni, s. 17-18, Çeviren: Nazım Özüaydın, Tübitak, 2004 15- Child, Gordon: ‘Yayın kullanılışı hakkında kesin kanıt, Kuzey Avrupa’nın mezolitik çağa ait ağaçtan yapılmış alet kalıntıları içindedir; fakat Schleswig-Holstein’da, rengeyiği avcılarının yaşadığı bir yerde, ağaçtan yapılmış çentikli oklar, yaygın olasılıkla buzul devrinin sona ermesinden önce kullanılmağa başladığına işarettir.’ Tarihte neler oldu?, dipnot, s. 51-52, Kırmızı Yayınları, 2006 insanı adını vermişlerdir.16 İnsanın artık avlayacağı canlının yakınına, kendi yaşamını tehlikeye atacak denli sokulmasına gerek kalmamıştı. Güvenli saydığı uzaklıktan okunu veya mızrağını fırlatarak besin kaynağını vurup öldürebilirdi.17 Öyle de yaptı ve ‘artıkbesin’le beslenmeye son verdi. Cro-Magnon adamının günümüzden yaklaşık 30-20 bin yıl Oysa o yıllarda 4. Büyük Buönce buzul çağında bulup kullandığı zıpkın, ok ve kargı uçları. zul dönemi yaşanıyordu.18 Ok, yay ve mızrağın bulunuşunun itici gücü, buzulun erime sürecine girmiş olmasına bağlanabilir.19 Erime süreci, insana soluklanma ve daha bol besin bulma fırsatı vermiş olmalı. Daha ılıman buzul, daha çok av demekti. Öte yandan insan, alet yapımında ve ateş kullanımında20 oldukça yetkinleşmişti. Bütün bu olumlu etkenler birleşince yepyeni buluşların gelmesi kaçınılmaz oldu. b1- Cinsler Arası İş Bölümü Başlıyor Avlanarak ve toplayarak beslenme kısa sürede cinsler arasında iş bölümünü getirdi. Uzaktan fırlatılabilir silahlar bulunmuştu ama avlanmak o denli kolay bir iş değildi. Hem av hayvanları iri ve saldırgandı, hem de av aletleri çok ilkel ve etkisizdi. Bu nedenle ister istemez insan cinsleri arasında iş bölümüne gidildi.21 Buna göre doğurgan olan kadın ba16- Cro-Magnon Adamı: Bu konuda farklı tarihlemeler vardır. Genellikle günümüzden 35-30 bin yıl öncesi verilirken Tübitak’ın resmi sitesi ‘Cro-Magnon insanı: 90 000 yıl önce yaşamıştır’ ifadesini kullanır.. http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz 17- Mitropolsky: ‘Bu döneme doğru (günümüzden yaklaşık 16 bin yıl öncesi) aynı şekilde, kemik uçlu kargılar, zıpkınlar ve gene kargıların ve mızrakların hareket hızını artırmaya yarayan ilk fırlatma aygıtları görünmeye başlandı.’ İlkel Topluluk, Köleci Toplum, Feodal Toplum, s. 30, Sol, 1979 18- Ryan, William-Pitman, Walter; Nuh Tufanı s. 274-275-276-277, Arkadaş Yayınevi, 2003 19- Ryan, William-Pitman, Walter: ‘Yirmi bin yıl önce büyük buzul erimesi başladı.’ s. 275 Diamond, Jared: ‘Cro-Magnon ..silahlar arasında zıpkınlar, mızrak fırlatıcılar ve nihayet, tüfeklerin ve başka çok parçalı silahların öncüsü olan ok ile yaylar bulunuyor.’ Tüfek Mikrop ve Çelik, s. 35, Tübitak, 2003 20- Child, Gordon: ‘Bilinen en eski insan “barınağı” sayılan Pekin yakınlarındaki Çu-ku-tien mağarasındaki yakılmış kemikler (günümüzden yaklaşık 750 bin yıl önce), hatta o tek Sinantropos hominidinin bile ateşi denetlemekte ve kullanmakta olduğuna işarettir.’ Tarihte neler oldu?, s. 43, Kırmızı Yayınları, 2006 21- Child, Gordon: ‘Zamanımızın ilkel topluluklarından benzetmelerle cinslerin arasında bir işbölümü bulunduğu sonucuna varabilir, fakat aileler arasında bir işbölümü yoktu. Aynı eser, s. 52
Benzer belgeler
İnsanın Evrimi - Haluk Berkmen
12- Çocukluğumuz köyde geçti. Saldırgan köpek karşısında hemen yere çömelmemiz istenirdi. Bir
komşumuza köpek saldırmıştı ve o da söyleneni uygulayarak saldırıdan kurtulmuştu. Sanırız kö-
pek har...