HUKUK DERGÝSÝ
Transkript
HUKUK DERGÝSÝ
HUKUK DERGÝSÝ HAKEMLİ DERGİ YIL: 3 SAYI: 34 / EKİM 2012 Hukuki Makaleler Yüksek Mahkeme Kararları Mevzuat Hukuk Haberleri YAZILIM TÝCARET LÝMÝTED ÞÝRKETÝ LEGES HUKUK DERGİSİ HAKEMLİ DERGİ Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. adına Sahibi ve Sorumlu Müdür Ömer Faruk KAHRAMAN Genel Yayın Yönetmeni: Av. Zehra Birsen YAMAK Av. Aytekin DÜRMELİ Yayın Danışmanı Av. Yıldıray SAYAR Reklam Koordinatörü Sertaç Koray SUNGUR Kültür - Sanat Danışmanı Av. Zehra Birsen YAMAK Satış Direktörü Hasan ORUÇ Yıl : 3 Sayı : 34 ISSN 1309-9620 Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Her ay yayımlanır. Basıldığı Yer: Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri Ziya Gökalp Mah.42/4 Sok.No:18/2 Zeytinburnu - İSTANBUL - TÜRKİYE Tel.: 0212 558 01 05 – 416 09 39 Yönetim Yeri: Sümer mah. 29/5 sok. No:2 Nur Apt. K: 4 D:11 Zeytinburnu-İstanbul-TÜRKİYE Tel: 0212 547 60 80 Fax: 0212 547 60 82 www.legeshukukdergisi.net • e-posta: [email protected] Kapak Tasarım : Nurmuhammed Madaminov Dizgi - Tasarım : Nurmuhammed Madaminov Düzeltmen : Ali KALFA Copright 2010 - Bu derginin tüm yayın hakları Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Her hakkı saklıdır. Alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. YILLIK ABONELİK BEDELİ (12 SAYI): PEŞİN 400 TL - VADELİ 450 TL DANIŞMA KURULU u Prof. Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Şebnem AKİPEK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Ali AKYILDIZ Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Aydın AYBAY Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kurucu Dekan u Prof. Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuk Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Ali Şafak BALI Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Mehmet DEMİR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı u Prof. Dr. Abdullah DİNÇKOL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Yücel ERTEKİN Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Nüvit GEREK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı u Prof.Dr. Halil KALABALIK Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. İsmail KAYAR Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. M. Macit KENANOĞLU Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Anabilim Dalı u Prof. Dr. Ahmet M. KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölüm Başkanı u Prof. Dr. Köksal KOCAAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Nevzat KOÇ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı u Prof. Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Didem ALGANTÜRKLIGHT İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Tekin MEMİŞ İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Mesut ÖNEN İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hava ve Uzay Hukuku u Prof. Dr. Demet ÖZDAMAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı u Prof. Dr. Selçuk ÖZTEK Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usûl ve İcra-İflâs Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Oğuz SANCAKDAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Av. Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU (Adana Barosu) u Prof. Dr. Devrim ULUCAN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Prof. Dr. Ali Dursun ULUSOY Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. M. Fatih UŞAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı u Prof. Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Müslüm AKINCI Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Mustafa ÇEKER Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Yüksel METİN Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı u Doç. Dr. Pervin SOMER Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Reyhan SUNAY Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı Başkanı u Doç. Dr. Kemal ŞENOCAK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Metin TOPÇUOĞLU Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Ahmet Haluk ATALAY Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Yard. Doç. Dr. Mustafa AVCI Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Mesut AYGÜN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Özel Hukuk Anabilim dalı u Yard. Doç. Dr. Fatma KOCABAŞ Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. İbrahim SUBAŞI Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu Sigortacılık Bölümü İş Hukuk ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi u Yard. Doç. Dr. Filiz TEPECİK Anadolu Üniversitesi Hukuk Mali Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Esra YAKUT Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Anabilim Dalı u Yard. Doç. Dr. Bülent YÜCEL Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı u Av. Mevlüt GÜL (Malatya Barosu) u Av. Sema GÜLEÇ (Ankara Barosu) u Av. Aşkın Bora GÜNDÜZ (İstanbul Barosu) u Av. Gazanfer GÜNLER (Bolu Baro Başkanı) u Av. Sadrettin HAŞILOĞLU (Erzurum Barosu) u Av. Fatma KALSEN (Tunceli Baro Başkanı) u Av. Hüseyin KANDEMİR (Şanlıurfa Barosu) u Av. Tahsin KILIÇ (Bursa Barosu) u Av. Kaan POLAT (Edirne Barosu) u Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu) u Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu) u Av. Ali Musa SARIÇİMEN (İstanbul Barosu) u Av. Aydoğan SEZER (Sakarya Barosu) u Av. İbrahim SÜLÜN (Kütahya Barosu) u Av. Fevzi ŞEN (Balıkesir Barosu) u Av. Necati TAŞTAN (Hatay Barosu) u Av. Ejder TEKEREK (Kahramanmaraş Barosu) u Av. Can TEKİN (Erzincan Baro Başkanı) u Av. İbrahim Ulvi TÖRE (Eskişehir Barosu) u Av. Bayram Veli UYSAL (İstanbul Barosu) u Av. Halis YAŞAR (Ağrı Barosu) u Av. Ertuğrul H.YEŞİLDAL (Antalya Barosu) u M. Handan SURLU Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı) u Derya KONAK (Adana Hakimi) u Av. Özgür AKIŞ (Iğdır Barosu) u Av. Tuncer AKTAŞ (Erzurum Barosu) u Av. Yahya BİÇER (Elazığ Barosu) u Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu) u Av. Ali DİLBER (Düzce Baro Başkanı) u Av. Demircan DİLEK (Sakarya Barosu) u Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu) u Av. Şerafettin EKİCİ (İstanbul Barosu) İÇİNDEKİLER HUKUKİ MAKALELER r Belediyenin Haczedilemeyen Mallarına İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı Üzerine Av.M.Lamih ÇELİK ............................................................................................11 r Kamulaştırma Kanunu 27. Maddesine İstinaden Acele Kamulaştırmada Taşınmaza El Konulması ve Değerin Ödenmesi Av.Mevlüt GÜL …................................................................................................................................ 20 r Sigortada Zenginleşme Yasağı Uygulaması Bakımından Müşterek Sigorta Kavramı Av.Halis YAŞAR …............................................................................................23 r Tek Ortaklı Anonim Şirket Uygulaması Prof.Dr.Erol ULUSOY …............................ 34 MEDENİ HUKUK r Davayı Kabul Eden Tarafın Kural Olarak Yargılama Giderlerinden Sorumlu Olduğu - Hal ve Vaziyeti İle Dava Açılmasına Sebebiyet Vermemiş ve İlk Celsede Davacının İddiasını Kabul Etmiş Olan Davalının Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulamayacağı ….............................. 69 r Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma Davasında, Daha Önce Eşlerden Biri Tarafından Açılmış ve Retle Sonuçlanıp Kesinleşmiş Bir Boşanma Davasının Bulunması Gerekli ve Yeterli Olup, Davanın Kesinleşme Tarihinden İtibaren Üç Yıl Süre İle Evlilik Birliğinin Yeniden Kurulmamış Olması Gerektiği - Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma Davasında Boşanma Kararı Verilebilmesi İçin Kusur Araştırılması Gerekmediği, Kusurun Ancak Nafaka ve Tazminat Talepleri Açısından Değerlendirilebileceği …................................................................................................................ 77 r Paylı Mülkiyete Konu Bir Taşınmazda, Taşınmaza El Atılması Halinde Maliklerden Her Birinin Bu Elatmanın Önlenmesini Tek Başına İsteyebileceği, Kal İsteminin Söz Konusu Olduğu Hallerde İse Tüm Maliklerin Birlikte Dava Açması Gerekeceği - İyiniyetli Olmayan Zilyedin, Yaptığı Giderlerden Haksahibi İçin De Zorunlu Olanların Tazmininin İstenebileceği - Ecrimisil Talebi ….................................................................... 80 r Bankaların Sır Saklama Yükümlülüğü - Manevi Tazminat - Bankacılık İşleminden Kaynaklanan Manevi Tazminat Davası - Avukatın Bankaya Açtığı Manevi Tazminat Davası …............................................................................................... 92 r MEDENİ USÜL HUKUKU Bozma İlamındaki Bozma Gerekçesine Karşı, Direnmenin De Gerekçesinin Direnme Kararında Açıkça Gösterilmesi Zorunluluğu - Kesin Mehil …......................................................................................................................... 39 r Davayı Kabul Eden Tarafın Kural Olarak Yargılama Giderlerinden Sorumlu Olduğu - Hal ve Vaziyeti İle Dava Açılmasına Sebebiyet Vermemiş ve İlk Celsede Davacının İddiasını Kabul Etmiş Olan Davalının Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulamayacağı ….............................. 69 r 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun Yürürlüğünden Önce Açılmış Bulunan Davalarda, Davanın Açıldığı Sırada Dava Açılma İşlemi Tamamlanmış Olduğundan, Gider Avansının Mahkemece Verilen Kesin Mehilde Yatırılmamış Olmasından Ötürü, Davanın Dava Şartlarından Yoksunluğu Nedeniyle Usulden Reddedilemeyeceği - Davanın Usulden Reddedilmesi - Gider Avansı Yatırılması İçin Davacıya Kesin Süre Verilmesi …......…...................................................... 74 r Islahın Yeni Bir Dava Olmayıp Sadece Dava Dilekçesinde Yapılan Değişiklik Olduğu ve Bu Nedenle Sadece Dava Dilekçesine Karşı İleri Sürülebilecek Zaman Aşımı İtirazının Islaha Karşı İleri Sürülemeyeceği - Haksız Eylem Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat İstemi - Tazminat Miktarının Islah İle Arttırılması ….................................. 85 r Dava Şartı Olarak Düzenlenen Gider Avansının Alınması Kuralının 1086 Sayılı Humk Döneminde Açılan Derdest Davalarda Da Uygulanması Gerekeceği - Mahkemece, Gider Avansının İki Haftalık Kesin Sürede Yatırılmasının Gereği ve Nelerden İbaret Olduğunun Tarafa Net Olarak Belirtilmesi ve Avansın Yatırılmamasının Hukuki Sonuçları Konusunda Uyarı Yapılaması Gerektiği …....................................... 96 BORÇLAR HUKUKU r Bankaların Sır Saklama Yükümlülüğü - Manevi Tazminat - Bankacılık İşleminden Kaynaklanan Manevi Tazminat Davası - Avukatın Bankaya Açtığı Manevi Tazminat Davası ….......…..….................................................................................92 r Borca İtiraz - İtirazın İptali … 100 - Trafik Kazasından Doğan Davalarda, Mahkemece, Aracın Tamirinin Ekonomik Olup Olmadığı, Ekonomik İse Hasar Tutarının, Ekonomik Değilse Aracın Kaza Tarihindeki İkinci El Piyasa Rayiç Değerinden Sovtaj Bedelinin Mahsubu İle Gerçek Zararın Belirlenmesi Hususunda Uzman Bilirkişi Kurulundan Rapor Alınarak Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerekeceği …............................. 100 r İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU İşçinin Asgari Ücretle Çalışmasının Olağan Kabul Edilemeyeceği Durumlar - Dinlenme Hakkının Anayasal Haklardan Olduğu - Uluslararası Tır Şoförü Olan İşçinin Yıllık İzin Ücreti Talebi …................. 90 r İşçinin İşe Davete İcabet Etmemesi, İş İlişkisinin Devamı İle İlgili Talebinde Samimi Olmadığını, Nihai Hedefinin Boşta Geçen Süre Ücreti İle İşe Başlatmama Tazminatını Almak Olduğunu Göstereceği ve Bu Davranışının İşverence Yapılan Feshi Geçerli Hale Getireceği…......…...…....…...…................................................................................................... 106 İCRA İFLAS HUKUKU r Usulüne Uygun Tebligat - Borca İtiraz - Şikayet ….............................................................48 r Belediyenin Kamu Hizmetinde Fiilen Kullanılan Mallarıyla Belediye Tarafından Tahsil Edilen Vergi, Resim ve Harç Gelirlerinin Haczedilemeyeceği - Haczedilmezlik Şikayeti ….................................................................54 TİCARET HUKUKU r Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi - Türkiye Dışında Verilen Hakem Kararlarının Yabancı Hakem Kararı Niteliğinde Olduğu - Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi İçin Kamu Düzenine Aykırı Olmaması Gerektiği ….............. 57 r Kambiyo Senedinin Zayii Nedeniyle Alınan İptal Kararının, Hamiline Alacağı Senetsiz Talep Hakkını Vereceği, Maddi Hukuk Yönünden Etki Sağlamayacağı - İyi Niyetli İptal Kararı Hamiline Ödemede Bulunan Borçlunun, İfa Nedeniyle Borcundan Kurtulacağı - Kıymetli Evraka Zilyet Olan Hamilin, Borcun Sona Erdiği Defi İle Karşılaşabileceği Durumda, Kendisine İfada Bulunulan İptal Kararı Hamili Aleyhine Sebepsiz Zenginleşme Davası Açabileceği r Rekabetin Korunmasında; Bireysel Muafiyet ve Grup Muafiyeti Tanınması Koşulları - “Çok Markalılık” ve “Rekabetçi Piyasa” Hedefleri - Menfi Tespit Belgesi …............................................... 159 r r r …...... 102 CEZA HUKUKU – CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU Hükmün Süresinden Sonra Temyizi - İşyeri Dokunulmazlığını Bozmak Suçu - Hırsızlık Suçu - Yargılama Giderlerinden Sorumluluk …............ 111 Töre Saikiyle Öldürme Suçu -Konut Dokunulmazlığını İhlal - 6136 Sayılı Yasaya Aykırılık ….......….......…............................................................................................ 120 Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verilmesinde Belirlenecek Olan Maddi Zarar Olup, Manevi Zararın Bu Kapsama Dahil Edilemeyeceği - 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 50inci Maddesinin 1inci Fıkrasının (D) Bendine Aykırı Nitelikte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Anayasaya Aykırı Biçimde, Kişinin Dolaşım Özgürlüğü İle Seyahat Özgürlüğü Hakkının Ortadan Kaldırılması Sonucunu Doğurabilecek Şekilde Seçenek Yaptırımlara Hükmedilemeyeceği - Karşı Temyiz Olmayan Hususların Bozma Nedeni Yapılamayacağı ….............................................. 123 r Zincirleme Suç - Resmi Belgede Sahtecilik Suçu - Tekerrür …................................. 127 r İşlenmiş Bir Suçun Veya İşlemiş Olduğu Suçtan Dolayı Bir r r Kişinin Alenen Övülmesi Suçu - İfade Özgürlüğü - Silahlı Direnmeye Veya İsyana Teşvik Niteliği Taşıyan Yaklaşımlar İle Azınlıklara Yönelik Nefret Söylemi İçeren Açıklamaların Avrupa İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesindeki İfade Özgürlüğü Kapsamında Olmadığı …..........…....................................................................... 130 Özel Belgede Sahtecilik - Resmi Belgede Sahtecilik - Sahte Nüfus Cüzdanı Değiştirme Belgesi Düzenlemek - Görevi Kötüye Kullanma …............…...….................................................................................................... 136 Suç İşleme Amacıyla Örgüt Kurma-Örgüte Üye Olma - Dolandırıcılık - Eksik İncelemeye Dayalı Hüküm Kurulamayacağı ….................. 139 İDARE HUKUKU VE İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU r r r Evveliyat Kayıtlarında Vakıf Şerhi Bulunan Taşınmazın, Yeni Tesis Edilen Tapu Kayıtlarına Vakıf Şerhinin İşlenmesinin Unutulmuş Olması, Daha Sonra Bu Şerhin Yeni Kayıtlara İdari Yoldan İşlenmesine Engel Olmayacağı - Vakıf Şerhinin Tapu Kayıtlarına İşlenmesinden Önceki Aşamaya İlişkin Uyuşmazlıklarda Görevin İdare Mahkemesine, Sonraki Aşamaya İlişkin Uyuşmazlıklarda İse Adli Yargı Yerine Ait Olduğu …..…................................. 145 Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarının Riskli Birimlerinde Görev Yapan Personele, Döner Sermaye Ek Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik Gereğince Riskli Birim Katsayısı Üzerinden Yapılan Ödemeden, Bu Bölümlerde Kısmi Olarak Çalışan Personelin De Çalışma Süresi Oranında Yararlandırılacağı …...….……..…..….…............................................................................................. 151 Rekabetin Korunmasında; Bireysel Muafiyet ve Grup Muafiyeti Tanınması Koşulları - “Çok Markalılık” ve “Rekabetçi Piyasa” Hedefleri - Menfi Tespit Belgesi …...….................................................................................... 159 MEVZUAT r Bakanlar Kurulu Kararları…...…........…...….................................................................................. 171 r Yönetmelikler…...…............................................................................................................................ 180 r Tebliğler…...…....................................................................................................................................... 188 r Milletlerarası Andlaşmalar …...…...............................................................................................192 HUKUK HABERLERİ r Savcılık, Kadına Şiddete Karşı Özel Büro Kurdu…...…......................................................197 r Yargıtay: İzinsiz Resim Kullanımı Kişilik Haklarına Saldırıdır.....................................198 r İşyerinde Saldırıya Uğrayan İşçiye Patrondan Tazminat.............................................199 r Yargıtay: Birlikte Yaşamak Ahlaksızlık ..................................................................................200 r İşe İade, İşe İade Davası ve Bu Konuda Bilinmesi Gerekenler.................................201 ÖNEMLİ BİLGİLER r Kıdem Tazminat Tavanı .............................................................................................................. 207 r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret .......................................................................................... 207 r Asgari Ücret Ve Dönem Tutarları ......................................................................................... 208 r Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem ....................................................................... 209 r Yıllık Ücretli İzin Süreleri ........................................................................................................... 211 r İhbar Tazminatı (akdin Fesfinde Bildirim Süreleri) ...................................................... 212 r İşsizlik Sigortası Primi ................................................................................................................. 212 r Gelir Vergisi Tarifesi ..................................................................................................................... 212 r Katma Değer Vergisi Oranları ................................................................................................. 214 r Kurumlar Vergisi Oranları ......................................................................................................... 214 r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı ............................................. 214 r Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri ......................................................................................... 215 r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları ................................................................................ 215 r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun›a Göre Gecikme Zammı Oranları .............................................................................................................................. 216 r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler .............................................................. 217 r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) ................................................................ 217 r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) ..................................................................... 217 r Değerli Kağıtlar ............................................................................................................................... 221 r Damga Vergisi Harçları ............................................................................................................... 222 r Yargı Harçları .................................................................................................................................... 224 r Noter Harçları ................................................................................................................................. 229 r Vergi Yargısı Harçları .................................................................................................................... 232 r Tapu Ve Kadastro Harçları ........................................................................................................ 237 r Asgari Geçim İndirimi Tutarları .............................................................................................. 237 r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ................................................................................................ 238 r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi ............................................................................................... 238 r Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (ÜFE) .............................................................................. 241 r Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (TÜFE) ........................................................................... 241 r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları) ....................... 242 r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (EURO) ................................... 243 r HUMK Ve İİK Parasal Sınırları .................................................................................................. 244 r İYUK Parasal Sınırları ................................................................................................................... 244 r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü Oldukları Tutarlar ............................................................................................................................................... 245 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler ................................................... 247 Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi ............................................................................................249 r r ARAMA İNDEKSLERİ r Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi r Kavramlara Göre Arama İndeksi …................................................................... 251 …………................................................................................ 253 HAKEMLİ DERGİ Leges AYLIK HUKUK DERGİSİ ismi altında yayınlanan ve üçüncü yılını idrak eden dergimiz, 2012 yılı Ekim ayı 34üncü sayısı itibarıyla bundan böyle “Hakemli Dergi” vasfını haiz olarak yayın hayatını sürdürmeye devam edecektir. Dergimizin ilk sayısından beri dergimizde yayınlanacak yazılara danışmanlık yapacak seçkin hukukçulardan oluşturulmuş Danışma Kurulumuzun akademik kimlikleri her sayımızın ilk sayfasında siz değerli okuyucularımıza takdim edilmektedir. Dergimizin “Hakemli Dergi” olarak yayın hayatına başlaması, şekil ve muhteva açısından standartlara uygunluğuyla mümkün olmaktadır. Yayınlanacak yazıların en az iki hakem denetiminden geçmesi, iki olumlu rapor sonucu yayınlanması, tek olumlu rapor karşısında, bir üçüncü hakemin vereceği raporun yazının kaderini tayin edeceği ilkesiyle hareket edileceğini siz değerli okurlarımıza bildiriyoruz. Yazarın ve hakemlerin kimlikleri gizli tutulup, hakem, hangi yazarın yazısını denetlediğini, yazar da, yazısının hangi hakem tarafından denetlendiğini bilmeyecektir. Böylece, yazıların tarafsızlık ilkesi içerisinde şekil ve muhteva bakımından objektif olarak değerlendirildiği kanaati şüpheye yer vermeyecek biçimde sağlanmış olacaktır. Yazarın, hakem denetiminden kısmen geçmeyen yazısının yazara iadesi suretiyle, düzeltilmiş nüshasının yeniden denetime tabi tutulması mümkündür. Düzeltilmiş şekliyle kontrolden geçen yazılar, hakemin olumlu raporu üzerine yayınlanacaktır. Denetim raporları dergimiz arşivinde muhafaza edilecektir. Dergimizde yayınlanacak hakem denetiminden geçmiş yazıların yanında, hakem denetiminden geçmemiş yazıların da yayınlanması mümkündür. Her şeyin hukukunca olması dileğiyle … HUKUKİ MAKALELER BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ÜZERİNE Av. M. Lamih ÇELİK Şanlıurfa Belediyesi Hukuk İşleri Müdürü KAMULAŞTIRMA KANUNU 27. MADDESİNE İSTANEDEN ACELE KAMULAŞTIRMADA TAŞINMAZA EL KONULMASI VE DEĞERİN ÖDENMESİ Av. Mevlüt Gül SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞ UYGULAMASI BAKIMINDAN MÜŞTEREK SİGORTA KAVRAMI Av. Halis YAŞAR Ağrı Barosu TEK ORTAKLI ANONİM ŞİRKET UYGULAMASI Prof. Dr. Erol ULUSOY İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. Üyesi SAYI: 34 BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA... 11 BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ÜZERİNE Av. M. Lamih ÇELİK Şanlıurfa Belediyesi Hukuk İşleri Müdürü 1- Haczedilmezlik kuralının amacı nedir? “Belediyelerin, belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan kamu tüzel kişileri olmaları nedeniyle, bunlara yasalarla yüklenilen görevler, yerel toplumsal yaşamın zorunlu gereksinimleridir. Belediyeler bu gereksinimleri karşılamak amacıyla bazı etkinliklerde bulunurlar. Bunun için de ayni ve nakdi varlığa ihtiyaç duyarlar. Toplumsal yaşamın sürekli, düzenli ve sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi için, bu etkinliklerden bazılarının kesintisiz bir biçimde yürütülmesi; bunun sağlanabilmesi bakımından da belediyelerin ayni ve nakdi varlığa sahip olmaları gerekir. Belediyelere ait bazı ayni ve nakdi varlıklara haciz yasağı getirilmesindeki amaç da, belediyelerce yerine getirilen kamu hizmetlerinin bazılarının, toplumsal yaşamın gerektirdiği zorunluluklara bağlı olarak sürekli ve düzenli bir şekilde yürütülmesi gereğidir. Yani toplum yararının üstün tutulmasıdır. Yine belirtmek gerekir ki, belediyelerin devamlılık gösteren kamu hizmetlerinin görülmesine ayrılmış olan tüm kaynaklarının hacze konu olabilmesinin, bu hizmetlerin ifa araçlarını tamamen ortadan kaldırmak gibi bir sonuç doğurabileceği de kuşkusuzdur. “Bu çalışmaların kesintiye uğramadan devam edebilmesi amacıyla 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin son fıkrasında; belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirlerinin haczedilemeyeceği” hükmüne yer verilmiştir. Oysa 1580 sayılı yasanın 19/7 maddesinde yer alan düzenlemeye göre; haczedilebilirlik için, doğrudan doğruya kamu hizmetinde kullanılmama ve akar(gelir) getirmeme koşulları birlikte aranırken yeni düzenlemeye göre kamu hizmetlerinde fiilen kullanılmayan malların haczedilebileceği belirtilmiş ayrıca gelir getirmeme şartı aranmamıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin “Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.” hükmünü içeren son fıkrasının 12 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. 2- Anayasa Mahkemesi Belediyenin Haczedilmeyen malları için hangi karara vardı? Anayasa Mahkemesi konuya ilişkin kararında; 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin son fıkrasının itiraz konusu kurallarında belediyeler tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri ile belediyelerin kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarının haczedilemeyeceği öngörülmektedir. 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanunda, il özel idareleri ve belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarda bu idarelere verilmesi öngörülen paylar vergi hükmündedir.” kuralı uyarınca, belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarla belediyelere verilmesi öngörülen her çeşit paylar da söz konusu haciz yasağının kapsamında bulunmaktadır. 5779 sayılı Yasa’nın 7. maddesine ilişkin gerekçede de, “…, il özel idareleri ve belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile bu Kanunda ve diğer Kanunlarda bu idarelere verilmesi öngörülen payların vergi hükmünde olduğu ifade edilmiştir. Bu çerçevede, genel bütçeden gönderilen payların hukuki çerçevesi çizilmiş ve bu gelirlerin, 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin son fıkrasındaki … hükmü uyarınca haczedilmesinin önlenmesi amaçlanmıştır.” denilmiştir. Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. Kişilerin, devlete güven duymaları, maddî ve manevî varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kişilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri için gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar. Anayasa’nın 35. maddesinde, herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. İtiraz konusu kuralla, belediyelerin bazı varlıkları haciz yasağı SAYI: 34 BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA... 13 kapsamına alınarak belediyeden olan alacaklarını icra yoluyla tahsil etmek zorunda kalanlar bakımından mülkiyet hakkına bir sınırlama getirilmiş ise de, belediyelerin, 5393 sayılı Kanun’un 15. maddesinin son fıkrasında belirtilenlerin dışındaki gelir ve varlıkları üzerine haciz işlemi yapılabilmesi imkânının bulunması, kişilerin bu hakkının tamamen ortadan kaldırılmadığını ve hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde edebilme imkânlarının bulunduğunu göstermektedir. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. 13. ve 35. maddelerine aykırı değildir denilerek Anayasa Mahkemesince 16.12.2010 tarihinde 2007/37 esas ve 2010/114 karar sayılı kararıyla iptal talebi reddedilmiştir. Bu karar 6.07.2011 tarih ve 27986 sayılı resmi gazetede yayınlanmış olup artık 10 yıl süreyle bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesine gidilemeyecektir. 3- Anayasa Mahkemesi kararına muhalefet şerhi koyanların gerekçesi neye dayanıyor? Anayasa Mahkemesi kararını oy çokluğuyla almış olup karşı oy yazılarında özetle “Hukuk devleti ilkesinin egemen olduğu bir ülkede, Devlet mallarının haczedilmeyeceğine ilişkin kural, Devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır. Ancak, Devletin, borçlarını kendi isteğiyle ödeyeceği varsayımı her zaman gerçeklere uygun düşmemektedir. Eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi olan idarenin, yargı kararı ile kesinleşmiş olsa bile borcunu ödememekte direnmesi halinde icraya verilememesi, kamu yararı ile açıklanamaz. Haklı bir alacağın tahsil edilememesinde kamu yararı bulunduğu savunulamaz. Belediye halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan bir kamu tüzel kişisinin, yapacağı hizmetleri gelir ve gider dengesini gözeterek planlaması, kamu yönetimi esaslarına göre vatandaşları mağdur etmeyecek şekilde yürütmesi esastır. Asıl kamu yararı bundadır. Uyması gereken ilke ve esaslara aykırı davranması nedeniyle gelir-gider dengesi bozulan ve kişilere karşı borçlarını ödeyemeyen bir belediyenin, kendi edimini iyi niyetle ifa etmiş olan ve alacağını isteyen kişiye karşı sırf kamu tüzel kişisi olduğu için daha fazla korumaya mazhar olması, bireyin çıkarının kayıtsız şartsız idarenin çıkarına feda edilmesi, artık terk edilmesi gereken “ceberut devlet” anlayışının bir tezahürüdür. Haciz nedeniyle kamu hizmetlerinde kullanılan malları veya vergi, resim ve harç gelirleri haczedilen belediyenin yürütmek zorunda bulunduğu hizmetlerin aksamaması için, esasen vesayet yetkisine sahip olan merkezi idarenin katkısı, desteği veya borcu üstlenmesi gibi, hukuk devletine yaraşır pek çok farklı çözüm yolu bulunabilecekken vatandaşın, şayet varsa, belediyenin 14 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 kamu hizmetine tahsis edilmemiş olan mallarına karşı icra takibi yapmak, o da olmuyorsa şansına küsmek zorunda bırakılması sonucunu doğuran itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletine, 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkına açıkça aykırıdır. Kuralın iptali gerekir. İtiraz konusu düzenleme ile belediyelerin kimi malları alacaklılarına karşı korumaya alınmıştır. Buna göre, belediyelerin kamu hizmetine özgülenmemiş özel mülkleri ya da gelir getiren taşınmazları olmadıkça kişilerin alacaklarına kavuşma olanağı bulunmamaktadır. Hak arama özgürlüğünün varlığının kabulü için, yalnız hakkın aranmasının güvence altına alınması yeterli olmayıp ona ulaşılmasının da sağlanması gerektiğinden, yargı kararıyla kesinleşen bir alacağın haciz yasağı nedeniyle tahsilinin engellenmesi, Anayasa’nın hak arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesine de aykırıdır. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benzer bir olayla ilgili olarak, Diyarbakır Belediyesi tarafından işten çıkarıldıktan sonra, Belediye aleyhinde Diyarbakır İş Mahkemesi’nde açtığı davayı kazanmasına ve haciz yoluna başvurmasına rağmen haciz yasağı öngören kural nedeniyle alacağına kavuşamayan başvurucu yönünden Sözleşmenin 1 No’lu Ek Protokol’ünün 1. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Kararda, idarenin borcunu ödemede gecikmesinin, talep edilebilir bir “alacağı” olan kişinin finansal kaybını artırdığı ve özellikle bazı Devletlerde paranın değer kaybetmesi göz önüne alındığında, bu durumun kişiyi belirsiz bir duruma soktuğu, mevcut ulusal mevzuata göre, başvuranın Diyarbakır İş Mahkemesi tarafından verilen kararın infazını elde etme olanaklarının bulunmadığı vurgulanmıştır.” Görüşlerine yer verilerek 5393 sayılı Belediye Kanunun 15/son fıkrasının iptal edilmesi gerektiği savunulmuştur. 4- Belediyenin Haciz edilemeyen mallarının kapsamı nedir? 5393 sayılı yasanın 15.maddesinde “…. kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarının… haczedilemeyeceği” belirtilmiştir. Bu nedenle “Belediye meclisince kamu hizmetine tahsis yolunda karar alınmış olması bir gayrimenkulun kamu hizmetinde kullanıldığını göstermez. Bu nedenle haciz uygulanan gayrimenkullerin gerçekten kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadığını araştırılarak tespiti gerekir. Bu nedenle haciz uygulanan ve imar planında toptan ticaret merkezi olarak görülen yerin gerçekten kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadığının araştırılması gerekir.” (Danıştay 3.D 31.10.2003 T. E.2001/2076 K. 2003/4814 ) “Para getiren mülk akar türünden olan mal ve gelirlerin haciz dışında kalabilmesi için belediye encümenince kamu hizmetlerine özgülenme kararı alınması gerekir. Bir gelirin yıllık bütçenin gelirler sütununda gösterilmesi özgüleme anlamına gelmez. Aksi görüşün benimsenmesi durumunda belediyelere ait tüm gelirlerin haczi olanaksız olur ki bu yön yasalara aykırı SAYI: 34 BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA... 15 düşer.” (12.HD 11.11.1980 T.6807/8030)[1] (12.HD 12.02.1981 T. E. 1981/74 K.1981/1302) 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15.maddesinde “…. Şartlı bağışların… haczedilemeyeceği” belirtilmiştir.Yine aynı yasanın 18.maddesinin (g) bendine göre, Şartlı bağışları kabul etmek Belediye Meclisinin yetkisindedir. Eğer belediye, haciz edilen malın belediyeye şartlı olarak bağışlandığını ve bu nedenle haciz edilemeyeceğini ileri sürecekse icra mahkemesine konuya ilişkin meclis kararı ile başvurması gerekir. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün 29.05.2007 tarih ve 13749 sayılı genelgesine göre; Belediyelerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (BELDES) kapsamında nüfusu 10.000’nin altında olan belediyelerin altyapı ihtiyaçları, içme suyu tesisi için iller bankasından şartlı yardım yapılmaktadır. 5393 sayılı Belediye Kanununun 15/son maddesine göre BELDES projesi kapsamında belediyelere gönderilen ve ayrı bir hesapta izlenen ödenekler şartlı yardım olduğundan haczedilemez.[2] Haciz edilemeyen mallara ilişkin Yargı Kararları 1- İcra iflas kanunun 82/1.maddesine göre ...özel kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez. “Otopark yönetmeliğinin 11.maddesinde kamu bankalarının birinde açılacak otopark hesabında toplanan meblağın otopark tesisi dışında başka bir iş için kullanılamayacağı bu hesapta toplanan paranın amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının İçişleri Bakanlığınca denetleneceği kurala bağlanmıştır. Buna göre otopark hesabında bulunan para, kamu hizmeti olan otopark yapımına tahsisli olması nedeniyle belediyenin kesinleşen vergi borçlarının tahsili amacıyla yapılan hacizlerde bu paranın haczedilemeyeceğine karar verilmiştir.” (Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu 30.1.2004 gün ve E.2003/316 K.2004/316) 2- 2886 sayılı Devlet ihale kanunun 26.maddesi ve 4734 sayılı yasanın 34.maddesinin son fıkrasına göre, her ne suretle olursa olsun, idarece alınan teminatlar haczedilemez. 3- 552 sayılı KHK’nin 22.maddesi uyarınca alınan teminatlar haczedilemez. 3- 552 sayılı KHK’nin 22.maddesi uyarınca alınan teminatlar haczedilemez. 4- 657 sayılı yasanın 203, 207, 208. maddelerine göre memurlara verilen aile yardımı ödenekleri, doğum yardım ödenekleri ve ölüm yardım ödenekleri haczedilemez. 6245 sayılı Harcırah Kanunun 61. maddesine göre, bu kanuna göre ödenecek olan istihkaklar borç için haczedilemez. (12. HD. 4.11.2004 T. 18649/23169; 14.6.2004 T. 10724/15105; 16.2.2004 T. 25601/293012. HD. 25.6.2002 T. 12461/13612) 5- Belediye avukatlarına ödenmek üzere; Limit Dışı Kalan Vekalet Ücretlerinin Dağıtım Esasları Hakkında Yönetmelik’in 7/b maddesine göre dağıtımdan arta kalan miktarın “bir sonraki yıl kullanılmak üzere” emanet 16 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 hesabında bekletilen paraya haciz konulamaz. Çünkü; Avukatlık Kanunu 164/ son maddesine göre; Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez. Buna göre iş sahibi belediyenin borcundan dolayı belediyenin emanet hesabında bekletilen avukatlık ücretine belediyenin borcu nedeniyle haciz konulamaz.(12.HD. 28.03.2003. T. E. 2003/3478 K.2003/6608)[3] 6- 775 sayılı Gecekondu kanununun 34.maddesine göre; belediyelerce tahsis olunan arsalar,yapılar ve bu arsalar üzerinde yapılan bina ile meydana gelen taşınmaz mallar,tahsis tarihinden itibaren 10 yıl içinde haczedilemez. «775 sayılı Gecekondu Kanunu 34.maddesi uyarınca, ‘belediyelerce tahsis edilen arsa, yapı ve binaların haczedilemeyeceğine’ ilişkin hükmün kamu düzeniyle ilgili olması nedeniyle, buna değinen şikayet süreye bağlı değildir yani süresiz şikayet söz konusudur.(12. HD. 25.2.2005 T. 1097/3889; 21.3.1994 T. 2959/3600)[4] 7- “277 sayılı yasanın 1.maddesinde Belediye Gelirleri Kanunu ile diğer kanunlarla belediyelere verilmekte olan her çeşit paylar vergi ve resim hükmündedir. Bu nedenle gerçek kişiler tarafından belediyenin İller Bankası’ndan aldığı paya haciz konulamaz.” (12.HD 19.12.1991 T. E.1991/5616 K.1991/13358)” Belediye Gelirleri Kanunu ve diğer kanunlarla Belediyeye verilen payların belediye vergi ve resimleri gibi sayılacağı 277 Sayılı Yasa’nın birinci maddesinin açık hükmü gereğidir. Esasen anılan yasaya göre bu paylar kamuya tahsis edilmiş olmaktadır. Başka bir anlatımla belediye vergi ve resimleri kamu hizmetinde kullanılacağı için mahiyeti itibariyle kamuya tahsislidir. Belediyenin yetkili organının bu payları kamuya tahsis kararı alması fazladan bir işlemdir. (21.HD. 03.04.2003 T. E. 2003/1735 K.2003/2913)” Sözü edilen bu paraların haczedilemeyeceğine ilişkin istemin kabulü için kamuya tahsis edilmelerine gerek yoktur. Mahkemece yapılacak iş haczedilen banka hesaplarının tüm dökümleri getirtilerek yukarıda açıklanan ve kendiliğinden haczi kabil olmayan (vergi, resim, harç, İller Bankası payı, elektrik, su geliri, işçi ücreti... vs) gibi kalemlerin bulunup bulunmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir.” (12.HD. 17.04.2003 T. E.2003/5825 K.2003/8597) 8- “Haczedilemezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde (fiilen) kullanılması gerekli olup, kamuya tahsis kararı alınması sonuca etkili değildir. Ayrıca, belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirlerinin de haczedilemeyeceği aynı maddede yazılıdır. 277 ve 5237 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununa göre (kanunlarla belediyeye verilen payların) vergi ve resim hükmünde olduğu açıklandığına göre, İller Bankasından belediyeye ayrılan payın haczi mümkün bulunmamaktadır. Bu konudaki şikayet süreye tabi değildir. (Yargıtay 12. HD E. 2005/20614 K. 2005/24376 T. 8.12.2005 “(Yargıtay 12. HD E. 2006/11472 K. 2006/14746 T. SAYI: 34 BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA... 17 6.7.2006 [5]-12. HD E. 2006/12357 K. 2006/15052 T. 7.7.2006)) 9- “Belediyeye ait otobüslerin şehir içerisinde ücret karşılığında yolcu taşıma işinde kullanıldığı tartışmasızdır. Ancak belediyece yapılan bu taşıma işi kamu hizmeti ile ilgili olup, taşıma işinde kullanılan otobüslerin kendiliğinden kamuya tahsisli olduğunun kabulü gerektiğinden haciz edilemez. (12.HD 4.5.2004 T. E. 2004/6173 K. 2004/11057) ” Belediye Encümeni (Meclisi) tarafından verilmiş bir “kamu hizmetine tahsis kararı” bulunmasa dahi, haciz edilemeyecek olan belediye mal ve paraları nelerdir? Yargıtay içtihatlarına göre; - Belediye hizmet binası (12.HD. 23.2.1993 T. 981/3318) Bir şeyin bütünleyici parçaları, Medeni Kanunun 684.maddesine göre asıl şeyden ayrı olarak bir hukuki işleme konu olamayacağından hacizde edilemez. Asıl şey haczedilince bütünleyici parçalar da haczedilmiş olur. Buna göre, hizmet binası haciz edilemediğine göre onun bütünleyici parçası olan aşağıdaki şeylerde haciz edilemez; -Klima ve kat kaloriferi, niteliklerine göre M.K’nun 684.maddesine göre büünleyici parçasıdır. Çünkü bu malların haczedilmesi durumda taşınmazın ısınma ve soğutma sisteminin ortadan kalkacağı açıktır. (21. HD.21.10.2003 T.E.6604 K.8279) “Asansörler binanın bütünleyici parçasıdır. Çünkü haczedilmesi halinde katlara ulaşmanın ve binadan yararlanmanın olmayacağı açıktır. (12.HD.17.9.2001 T.12320/14006)[6] - Belediyeye ait ekskavatör, arazöz (iş makineları/kamyonları) (12.HD. 16.11.1989 T. 5038/ 14079) (kamu hizmetinden kaldırılan hurda araçlar haciz edilebilir.) -Cenaze arabası (12.HD. 30.10.1990 T. 3266/10670 -12.HD. 22.6.2004 T. E.2004/12672 K. 2004/ 16456) - Soğuk hava deposu (12.HD . 5.12.1989 T. 5434/14987) - Otobüsler (12.HD. 22.10.1984 T. 7542/10641; 6.12.1983 T. 7949/9854) - Park, otogar, itfaiye garajı, toptancı hali, nikah salonu gibi taşınmazlar ile belediyece kamulaştırılmış taşınmazlar (12.HD. 22.10.1984 T. 7542/10641) [7] - Mezarlık olarak kullanılmak üzere, belediyeye tahsis edilmiş araziler - İller bankası tarafından belediyelere gönderilen paylar (Belediye payının vadeli hesaba aktarılması sadece onun değerlendirilmesi amacına yönelik olup bu paranın niteliğini değiştirmez.) (12.HD. 18.9.1989 T. 8418/10709 -12.HD. 22.6.2004 T. E.2004/12672 K. 2004/16456 - 12.HD. 5.12.2003 T. E.2003/22357 K. 2003/26388) -Belediyelerin vergi ve resim olarak tahsil ettiği paralar (12.HD. 12.3.1987 T. 8080/3481-21.HD. 03.04.2003 T. E. 2003/1735 K.2003/2913-12.HD. 17.04.2003 T. E.2003/5825 K.2003/8597) - Çöp arabası, - ambulans, -mezarlık, -su kuyusu, -spor alanları (12.HD. 18 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 22.6.2004 T. E.2004/12672 K. 2004/16456) - Yeşil alan, spor sahası, çocuk bahçesi kendiliğinden kamuya tahsisli olduğundan haczedilemez. (12.HD.26.9.2002 T. E.17613 K.186920)[8] - Halkın ekmek ihtiyacını karşılamak üzere belediyeye ait fırın haciz edilemez. (12.HD.3.4.2003 T. E.4515 K.1732)[9] - Sağlık ocağı, Pazar yeri, Hamam, Cami,Toptancı Hali,Garaj gibi hizmet binaları haczedilemez. (12.HD.17.2.2000 T.E.2303 K.2498-12.HD.27.5.1999 T. E.6427 K.6943)[10] - Belediyece “maaş ve ücretlere ayrılmış ödenek” olduğu kanıtlanan para niteliği gereği kamuya tahsisli sayılacağından haciz edilemez. (12. HD.24.6.1993 T.5188/11432)[11](12.HD.30.12.2002 T. E.26907 K.28047) [12] - “Belediye Başkanına makam aracı olarak tahsis edilen vasıtanın kamu hizmetinde fiilen kullanıldığının kabulü gerekir. Bu nedenle haczi mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca itfaiyenin öncüsü olarak kullanılan aracında fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş sayılacağından haczedilemez. (12. HD. 26.05.2006 T. E.2006/7994 K.2006/1183[13]-12.HD.01.06.2006 T. E. 2006/8597 K.2006/11672)[14] -Belediyenin haberleşme vergisinden aldığı pay, vergi niteliğinde olup, kamuya tahsis kararı olmasa bile haczedilemez.(12.HD.14.12.200 T. E.18290 K.19884)[15] - Otopark kendiliğinden kamu tahsisli yer olduğundan bu ve bundan elde edilen gelir haciz edilemez. (12.HD.24.12.1999 T. E.15937 K.17308)[16] [1] Yargıtay kararları Dergisi sayı 1981 Şubat s. 201 [2] Yerel Yönetim ve Denetim Dergisi Haziran 2007 sayı 6 s.34 [3] İcra ve İflas kanunu Şerhi - Av. Nazif Kaçak -seçkin yayınevi 2006 s.939 [4] İcra ve İflas kanunu Şerhi - Av. Nazif Kaçak -seçkin yayınevi 2006 s.948 [5] İcra ve İflas kanunu Şerhi - Av. Nazif Kaçak -seçkin yayınevi 2006 s.886-889 [6] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.6979 [7] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7106 [8] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7088 [9] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7087 SAYI: 34 BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA... 19 [10] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7091 [11] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7061 [12] UYAR,Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7088 [13] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7088 [14] İcra ve İflas kanunu Şerhi - Av.Nazif Kaçak -seçkin yayınevi 2006 s.901 ve s.903 [15] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7090 [16] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7102 20 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 KAMULAŞTIRMA KANUNU 27. MADDESİNE İSTANEDEN ACELE KAMULAŞTIRMADA TAŞINMAZA EL KONULMASI VE DEĞERİN ÖDENMESİ Av. Mevlüt Gül 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. Maddesinde “3634 sayılı müdafaa mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya acilliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece 7 gün içinde o taşınmaz malın 10. Madde esasları dairesinde ve 15. Madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. Maddeye göre yapılacak davetiye ile ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Bu Kanunun 3. Maddesinin 2. Fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktarı ödenecek ilk taksit bedelidir.” Kamulaştırma Yasası’nın 27. Maddesinde bilirkişilerce tespit edilecek taşınmaz değerinin 10. Maddeye göre yapılacak davetiye ile ilanda belirtilen bankaya mal sahibi aleyhine acele kamulaştırma kararı alan davacı kurumca yatırılması için kesin bir süre verilir ve bu süre içinde davalı taşınmaz maliki adına bankaya yatırılır ve dekontu mahkeme dosyasına ibraz edilir. Mahkemece taşınmazın değerinin bankaya bloke edilmesinden sonra acele el konulmasına karar verilir. Acele el konulan taşınmazın değerinin malikine derhal ödenmesi için acele kamulaştırma yapan mahkemece ilgili bankaya bir müzekkere yazarak ekine taşınmazın değerinin acele kamulaştırma isteyen kurumun yatırdığı paranın dekontunu da eklemek suretiyle bu paranın taşınmazın malikine ödenmesini ister. Bu para malikinin adına anılan bankaya yatırılmadıkça taşınmaza el konulmasına karar verilemez. Anayasanın 46. Maddesi kamulaştırılan taşınmaz bedelinin peşin ve nakit olarak malikine ödenmesini hükme bağladığı gibi, Kamulaştırma Yasasının 3. Maddesi de “Kamulaştırılan taşınmazın peşin ödeneceğini idarelerce yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanamayacağı belirtilmiş olup, bunun istisnası olarak, Bakanlar Kurulunca kabul olunan SAYI: 34 KAMULAŞTIRMA KANUNU... 21 büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda, bir gerçek veya özel hukuk tüzel kişisine ödenecek kamulaştırma bedelinin o yıl genel Bütçe Kanununda gösterilen miktarı nakden ve peşin olarak ödenir. Bu miktar kamulaştırma bedelinin altıda birinden az olamaz. Bu miktarın üstünde olan kamulaştırma bedelleri, peşin ödeme miktarından az olmamak ve en fazla 5 yıl içinde faizi ile birlikte ödenmek üzere eşit taksitlere bağlanır. Taksitlere peşin ödeme gününü takip eden günden itibaren devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddi uygulanır. Kamulaştırma topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanların bedeli, her halde peşin ödenir.” şeklinde belirtilmiştir. Taşınmaz sahibi kamulaştırılan yerin parasını aldıktan sonra idarece taşınmaza el konulur. Acele kamulaştırmayı yaptıran kurum kamulaştırmanın öteki işlemlerini yapacak ve 10. cu maddeye göre de İdare’nin bedel tespiti ve tapunun iptali ile tescil davası açması gerekmektedir. Aksi halde acele kamulaştırılan (acele el konulan) taşınmaz , maliki – malikleri adına kalmaya devam eder. Bazı mahkemelerin yaptığı gibi acele el koyma kararı veren mahkemelerin tespit ettirdikleri kamulaştırma bedelini 10.cu maddeye göre açılacak davanın sonuçlanmasına kadar aylık veya üçer aylık vadeler ile maliki adına yatırılmasına karar vermesi yukarıda belirttiğimiz gibi Anayasa ve Kamulaştırma Yasasına aykırı olup, bu paranın kayıtsız ve şartsız kararın kesinleşmesini beklemeden mutlaka sahibine ödenmesine karar verilmesi gerekir. Acele kamulaştırma kararı bir değer tespitinden ibaret olup nihai bir karar olmadığından temyiz edilemez. Sadece itiraz edilebilir, bu nedenle mahkemenin kararı Yargıtay’ın denetimine tabi değildir. Acele kamulaştırma işleminden sonra İdarenin bedel tespiti ve tapunun iptali ile tescil davası açması gerekir. Ancak bu durum taraflardan birinin veya her ikisinin birlikte tespit kararında belirtilen değere itiraz etmeleri durumunda 10. Maddeye göre yeniden bedel tespiti yapılması gerekir. 10. maddeye göre açılacak davayı taşınmaza acele el konulan özel veya tüzel kişiler değil, taşınmaza acele el koyma kararı alan kurumca açılması gerekir. Yani taşınmazına el konulan malikin acele kamulaştırma ile tespit edilen bedelin artırılması için bedel artırma davası açma hakkı yoktur. 10.cu maddeye göre açılacak davada tespit edilecek bedel acele el koyma kararında belirtilen bedelden düşük ise aradaki farkın kamulaştırmayı yapan kuruma iadesine karar verilir. Şayet tespit edilen bu bedel evvelce bankaya yatırılan bedelden fazla ise aradaki farkın taşınmaz malikinin adına yatırılmasına karar verilir ve yatırılan bu farkın da malike derhal ödenmesi için mahkemece ilgili bankaya müzekkere yazılır. 22 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Mahkemece acele kamulaştırma sebebiyle takdir ettiği bedel bankaya yatırılmamış ve fakat kamulaştırmayı yapan idarece el atıldığı takdirde malikinin el atmanın önlenmesi davası veya kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açarak, idarenin taşınmaza el atmasını veya bedelinin tahsiline karar verilmesini sağlayabilir. Acele kamulaştırma kararı alan kurum, Kanunun 10. Maddesine göre açacağı bedel tespiti ve tapu iptali, tescil davasını kanaatimizce bir yıldan fazla bir süre sonra açtığı takdirde kamulaştırma bedelinin keşif sonucu yeniden tespit edildiğinde maliki lehine bir alacak farkı doğduğu takdirde, bu farkın acele kamulaştırma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte istenmesi mümkündür. Acele kamulaştırma kararına itiraz üzerine kararın iptaline ve taşınmazın malikine geri verilmesine karar verilemez. Acele kamulaştırma kararı verilmesi halinde, kamulaştırma bu tarihte yapılmış sayılır. Sonuç itibariyle, yukarıda belirttiğimiz gibi mahkemelerce tespit edilen kamulaştırma bedelinin mahkeme veznesine yatırılmasına tespit isteyen kurumdan vereceği kesin mehil süresi içinde yatırılmasını ara kararı ile istedikten sonra kamulaştırmayı yapan kurumun bu parayı yatırdığına ilişkin dekontu mahkemeye ibraz edilmesi ile acele kamulaştırma kararı verilerek bankaya yatırılan bedelinde malikine derhal ödenmesine karar verilir ve bir müzekkere ile bankaya bildirilerek tespit edilen kamulaştırma bedelinin malikine ödenmesi istenir. Ödenmesi gereken bu bedel kayıtsız ve şartsız olup, kamulaştırma isteyen kurumca bu paranın çekilmesine engel olunması mümkün değildir. SAYI: 33 SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 23 SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI UYGULAMASI BAKIMINDAN MÜŞTEREK SİGORTA KAVRAMI Av. Halis YAŞAR I- MÜŞTEREK SİGORTA KONUSUNA GİRİŞ II- MÜŞTEREK SİGORTA İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR A- SİGORTA BEDELİ B- SİGORTA DEĞERİ C- SİGORTA ZARARI D- KARA SİGORTASI E- ZARAR SİGORTASI F -MEBLAĞ SİGORTASI III- SİGORTA BEDELİ İLE SİGORTA DEĞERİ ARASINDAKİ EŞİTLİĞİN BOZULMASI HALLERİ A- AŞKIN SİGORTA B- EKSİK SİGORTA C- BİRDEN FAZLA SİGORTA OLMASI 1- MÜŞTEREK SİGORTA 2- ÇİFTE SİGORTA 3- KISMİ SİGORTA IV- MÜŞTEREK SİGORTA A- GENEL OLARAK B- MÜŞTEREK SİGORTANIN UNSURLARI VE GENEL ÖZELLİKLERİ 1- MÜŞTEREK SİGORTA AYNI MENFAAT HAKKINDA DEĞİŞİK SİGORTACILAR İLE BİRDEN ÇOK SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN YAPILMASI 2- MÜŞTEREK SİGORTAYI ORTAYA ÇIKARAN SÖZLEŞMELER AYNI RİZİKOLARA KARŞI AYNI ANDA SİGORTA HİMAYESİ 24 LEGES Hukuk Dergisi EYLÜL 2012 BAHŞETMESİ 3- MÜŞTEREK SİGORTAYI ORTAYA ÇIKARAN SÖZLEŞMELER AYNI ZAMANDA YAPILMASI 4- MÜŞTEREK SİGORTANIN KARA SİGORTASINDA ÖNGÖRÜLMÜŞ BİR MÜSESSESE OLMASI 5- MÜŞTEREK SİGORTA ZARAR SİGORTASI KURUMU OLMASI V-MÜŞTEREK SİGORTA TÜRLERİ A- BİLİNÇLİ MÜŞTEREK SİGORTA B- TESADÜFÎ MÜŞTEREK SİGORTA VI- MÜŞTEREK SİGORTAYA BAĞLI HUKUKİ SONUÇLAR A- SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK ORANI B- MEYDANA GELEN ZARAR KARŞISINDA SORUMLULUĞU YÖNÜNDEN 1- KISMI ZARAR HALİ 2- TAM ZARAR HALİ 3- PRİM İADESİ İLE SORUMLULUĞU C- SİGORTA ŞİRKETLERİNİN BİRBİRLERİNE KARŞI SORUMLULUKLARI BAKIMINDAN 1- ORTAK SORUMLULUK YÜKLENMESİ 2- MÜTESELSİL SORUMLULUK YÖNÜNDEN 3- OLUŞAN ÖDEMELERDEN DOLAYI RÜCU HAKKI YÖNÜNDEN 4- ŞİRKETLERİN BİRBİRLERİNE VEKİLLİĞİ VII- SONUÇ GENEL OLARAK SİGORTA HUKUKUNDA ZENGİNLEŞME YASAĞI KAVRAMI Sigorta Hukukunda çok önemli bir kavram olan zenginleşme yasağı kavramı sigorta hukukun hem amaç ilkelerinden hem de önemli bir genel kural mahiyetine sahiptir. Zarar sigortası kapsamında olan sigorta çeşitlerinde zenginleşme yasağı vardır. İnsanoğlu çok önemli güvence ihtiyacına ihtiyaç duymaktadır. Bu güvence ihtiyacı ilkin beklenmeyen olaylardan doğan zararlara karşı duyulan bir güvence ihtiyacıdır. İkinci olarak da insanın hayat mücadelesi içinde ulaştığı kişisel refah düzeyini koruyamama endişesinin oluşturduğu güvence ihtiyacı oluşturmaktadır. Bu ihtiyaç aynı zamanda söz konusu korkuları giderecek çözümleri de beraberinde getirmiştir. SAYI: 33 SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 25 Sigorta hukuku böyle bir ihtiyacın cevabıdır. Bu şekilde oluşan ihtiyaçların karşılanmasında tabiî ki ihtiyacın kendisi birinci kıstas olacaktır. Bundan dolayı söz konusu korkuların kaynağı olan menfaat ne kadar ise menfaatin yok olması ve zarar görmesi ne kadar ise o kadar karşılık verilmesi gerekir. Bu ihtiyacın cevabı veren sigortacı da ancak oluşan zararı karşılama yükümü ile karşı karşıya kalması halinde olursa sistemin devamı olabilir. Bunun dışında bir talep ve arz olması halinde ise sistemin tıkanması ve sigorta hukukunun bahis hukukuna dönüşmesi riskini doğurur. Aynı zamanda sistemde yaşanan tıkanıklık güvence ihtiyacını ihtiyaç olmaktan çıkarır. Sigorta ettiren gerçek zararını istemeyerek haksız ve hak etmediği bir talep ile ortaya çıkar. Güvenlik ihtiyacı ise riski bir durum olmaktan çıkıp arzulanan bir duruma dönüşür. Nitekim böyle bir kopuş sistemin ranta çevrilmesine kötüye kullanımlara sebebiyet verecektir. Sigorta şirketleri de risk yönetimleri ve olasılıklar dışında haksız ve gerçek olmayan talepler ile karşı karşıya kaldıklarından dolayı sisteme cevap veremez duruma düşüp iflas etmek ile karşı karşıya kalacaktır. Nitekim hukukun genel kurallarından olan dürüstlük kuralı tüm yaşam alanlarında ifa ettiği görevi sigorta hukuku alanında ifa eder. Bu neden ile sigortalanan menfaatin net bir şekilde ortaya konulması ve bu menfaatin zarar görmesi ile birlikte oluşan zararın teminat limiti dâhilinde karşılanması gereklidir. Bu şekilde menfaatin riziko karşılığındaki durumu ve oluşan gerçek zarar durumu göz önüne alınmaz ise sigorta hukuku bahis hukukuna dönüşür. ( Bu konuda yapılan geniş açıklamalar için İsmet KAYHAN- Menfaat Kavramının Anlam ve Daha Geniş Bir Menfaat Tanımına Duyulan İhtiyaç –Türkiyede Sigorta Hukukunun Sorunları ve Geleceği Sempozyum İstanbul 19–20 Kasım 2004 Türkiye Barolar Birliği Sayfa 350–367, Kemal ŞENOCAK Çifte Sigorta Turhan Kitapevi Ankara 2002 sayfa 47 ) Sigorta hukuku uygulamasında yukarıda etraflıca anlatmaya çalıştığım sebeplerden dolay zarar sigortasında zenginleşme yasağı ilkesi kabul edilmiş ve bu kabul yasalarda yerini almıştır. Nitekim 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1283/1-1. cümlede şöyle düzenlenmiştir. “Sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin ancak hakikaten uğradığı zararı tazmine mecburdur.” Aynı husus 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1459.maddesinde de “Sigortacı, sigortalının uğradığı zararı tazmin eder.” Şeklinde düzenlemiştir. Sigorta hukuku uygulamasında bu husus yerleşmiş ve çok dikkat edilen bir ana husus haline gelmiştir. Yukarıda belirttiğim gibi kötü niyetli insanların sistemden haksız bir şekilde yararlanma istemleri ve kötüye kullanım şüpheleri nedeni ile sigortacılar ve sigorta ettiren çoğu zaman davalık olmaktadır. Bu anlamda çeşitli sigorta çeşitleri için Yüksek mahkemenin vermiş olduğu birçok içtihat mevcuttur. Yargıtay içtihatlarında özellik ile gerçek zararın ödenmesi gerekliğine vurgu yapmaktadır. Bunun için ispat kaideleri yetersiz kalması halinde ise Borçlar Hukuku genel hükümleri gereği hâkimin zararın miktarını tayin ettirilmesi gerektiğine dair çok fazla içtihat geliştirilmiştir. Yüksek mahkeme şu içtihatları ile gerçek zararın tespitini zorunlu görmüştür. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 09.11.2000 gün, 2000/6220 Esas ve 2000/8715 Karar sayılı kararı şöyledir. “ TTK.1283.maddesi hükmü gereğince sigortacının, 26 LEGES Hukuk Dergisi EYLÜL 2012 sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin ancak hakikaten uğradığı zararı ödemeye mecbur olmasına” Aynı dairenin 21.01.2002 gün, 2001/7980 Esas ve 2002/329 Karar sayılı kararı şöyledir. “Sigorta poliçesinde yazılı bulunan sigorta bedeli her halükarda ödenmesi gereken bir miktar olmayıp, davacıların ölüm nedeni ile destekten yoksun kalıp kalmadıklarının ve miktarının belirlenmesi ve sigorta poliçesi limiti dâhilinde kalıyorsa zararın tamamına sigorta limitini aştığı takdirde limit dâhilinde kalan kısmının tazminat olarak ödenmesi gerekmektedir.” Aynı dairenin 20.04.2004 gün, 2003/9737 Esas ve 2004/4271 Karar sayılı kararı şöyledir. “Sigortalı aracın çalınması halinde sigortacının sigorta poliçesinde belirlenen azami sorumluluk sınırı geçmemek üzere aracın çalınma günündeki gerçek değerinin tazmin edilmesi gerekir.” Aynı dairenin 29.06.2004 gün, 2003/13061 Esas ve 2004/7230 Karar sayılı kararı şöyledir. “Türk Ticaret Kanunun 1283.maddesi uyarınca gerçek zararı ödemekle yükümlü bulunan davalı” Aynı dairenin 28.11.2005 gün, 2004/13991 Esas ve 2005/11525 Karar sayılı kararı şöyledir. “Sigortalı aracın çalınması halinde sigortacının sigorta poliçesinde belirlenen azami sorumluluk sınırı geçmemek üzere aracın çalınma günündeki gerçek değerinin tazmin edilmesi gerekir.” ( Kararlar için bakınız Salih ÇELİKMuktedir LALE Özetli- İçtihatlı-Uygulamalı Sigorta Hukuku 4506 Emsal Karar Mal, Can ve Sorumluluk Sigortaları Cilt 1 sayfa 365, 367, 370, 377, 378, 390 ) SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI KAVRAMI BAĞLAMINDA MÜŞTEREK SİGORTA KAVRAMI I- MÜŞTEREK SİGORTA KONUSUNA GİRİŞ II- MÜŞTEREK SİGORTA İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR A- SİGORTA BEDELİ: Sigorta bedeli, sigorta sözleşmesinde taraflarca kararlaştırılan, sigorta poliçesinde gösterilen, rizikonun gerçekleşmesi halinde sigortacının ödeyebileceği azami miktarı ifade eder. Başka bir deyim ile poliçe limitidir. Bu bedel ödenecek prim tutarında rol oynar. (Reyagan KENDER-Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 sayfa 304305, Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku (Ders Kitabı) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 76,77) B- SİGORTA DEĞERİ: Sigorta değeri sigortacının edimini sınırlayan, sigorta edilen menfaatin değerini ifade eder. Bu değer objektif bir değer olup şahsi ve hissi bir anlam ihtiva etmez. Bu değer tespiti sigortalanan menfaatin tüm özel durumları dikkate alınarak somut ve gerçek değerin tespit edilmesi gerekir. (Reyagan KENDER-Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 sayfa 305-306, Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku (Ders Kitabı) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 77-81) C- SİGORTA ZARARI: Zarar sigortalarında rizikonun gerçekleşmesi ile sigortalanan menfaatte oluşan zararı ifade eder. Bu husus aynı zamanda sigorta konusu menfaatte gelen gerçek zarar anlamına da gelmektedir. Söz SAYI: 33 SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 27 konusu zarar zararın gerçekleştiği ana göre belirlenir. (Reyagan KENDERTürkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 sayfa 305, Mertol CANTürk Özel Sigorta Hukuku (Ders Kitabı) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 81) D- KARA SİGORTASI: Deniz ve hava işleri ile ilgili olan sigortalar dışında kalan karar meydana gelen rizikolara karşı hukuki himayeyi sağlayan sigorta dallarının genel adıdır. E- ZARAR SİGORTASI: Zarar sigortası sigorta poliçesinde beyan edilen sigorta bedeli azami miktar olmak üzere meydana gelen gerçek zararın tespiti ve karşılanmasını amaçlar. Bu sigorta çeşidinde azami limit dâhilinde meydana gelen zarar belirlenip ödenmesi sağlanır. Bu kavramın karşıtı meblağ sigortasıdır. Sorumluluk sigortaları ve kasko sigortası buna örnektir. F- MEBLAĞ SİGORTASI: Meblağ sigortası zarar sigortasının karşıtı olup sözleşmeden belirlenen rizikonun gerçekleşmesi ile kararlaştırılan sigorta bedelinin tamamının ödenmesini öngörmektedir. Can sigortaları buna örnektir. III- SİGORTA BEDELİ İLE SİGORTA DEĞERİ ARASINDAKİ EŞİTLİĞİN BOZULMASI HALLERİ A- AŞKIN SİGORTA: Sigorta bedeli sigorta değerini aştığı sigorta çeşididir. Bu husus 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1283. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1463. maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumla karşılaşıldığı zaman sigorta sözleşmesi kanuni revizyona uğrar. Sigorta bedeli sigorta değerini aşan kısım batıl olur. Sigorta primi de yeni değere göre revize edilir. Daha önceden aşkın kısma tekabül eden ve tahsil edilen prim de sigortacı tarafından iade edilir. B- EKSİK SİGORTA: Bu durum aşkın sigortanın tam tersi bir durumu ifade eder. Bu neden ile sigorta bedelinin sigorta değerinin altında olmasını ifade eder. Bu husus 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1288.maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1462.maddesinde düzenlenmiştir. Bu sigorta çeşidinde rizikonun gerçekleşmesi halinde kısmi hasar olması hali olursa aksi kararlaştırılmamışsa sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranınca sorumluluk oluşur. Aksi kararlaştırılmış ise söz konusu zararın tamamı ödenir. Aynı şekilde sigorta değeri tamamen hasarlı ise sigorta bedelinin tamamı ödenir. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1299/2.fıkra) C- BİRDEN FAZLA SİGORTA OLMASI 1- MÜŞTEREK SİGORTA: Bu sigorta çeşidi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1285. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde düzenlenmiştir. Bu sigortada bir menfaat için birden çok sigortacı tarafından 28 LEGES Hukuk Dergisi EYLÜL 2012 aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolar için sigorta yapılması halidir. Bu sigorta çeşidi ayrıntılı olarak araştırmanın ileriki aşamasında ele alınacağı için burada çok fazla ayrıntıya girilmeyecektir. 2- ÇİFTE SİGORTA: Bu sigorta çeşidi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1286. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1467. maddesinde düzenlenmiştir. Bu sigorta çeşidi değerinin tamamı sigorta edilen bir menfaat aynı ve farklı kişiler tarafından aynı rizikolara karşı aynı süreler için sigorta ettirilmesidir. Bu sigorta çeşidi kural olarak yasaktır. Bu husus zenginleşme yasağı kapsamındadır. Ancak bu yasak nispidir. Kural olarak ikinci yapılan sigorta sözleşmesi geçersizdir. Ancak kanunda yazılı şartların oluşması halinde söz konusu geçersizlik hali nisbileşir. Şöyle ki ilkin, iki sigorta şirketi muvafakat ederse iki sigorta sözleşmesi aynı zamanda yapılmış sayılacak ve iki sözleşme müşterek sigorta hükümlerine tabi olacaktır. İkinci olarak, sigorta ettiren kimse önceki sigortadan doğan haklarını ikinci sigortacıya devir veya o haklardan feragat ederse ve bu keyfiyeti ikinci sigorta poliçesine yazarsa ikinci sigorta sözleşmesi geçerli olacaktır. Üçüncü olarak, ikinci sigortacının ancak ilk sigortacının ödemeyeceği tazminattan dolayı mesuliyeti şart kılınmış ve bu husus ikinci poliçeye yazılırsa, ikinci sigorta sözleşmesi geçerli olur. Bu şartlar yerine getirilmez ise ikinci yapılan sözleşme geçersizdir. Bu husus zenginleşme yasağının kanundaki yansımalarından birisidir. 3- KISMİ SİGORTA: Bu sigorta çeşidi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1287. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1468. maddesinde düzenlenmiştir. Bu sigorta çeşidinde sigorta konusu menfaat tamamen sigorta yapılmaması halinde geri kalan değerin bir veya birden çok sigorta şirketine sigorta edilmesi halidir. Geri kalan sigortacılar sigorta değerini sigorta sözleşmesinin yapılması sırasına göre sorumluğunu altına girecektir. IV- MÜŞTEREK SİGORTA A- GENEL OLARAK: Bu sigorta çeşidi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1285. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde düzenlenmiştir. Bu sigortada bir menfaat için birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolar için sigorta yapılması halidir. Bu sigorta çeşidinde sigortacılar birlikte hareket ederek riski paylaşmaktadır. Bu sigorta çeşidinin sebepleri çeşitli olmak ile birlikte genellik ile sorumluluğun paylaşılması ile sigorta şirketlerin rahatlaması ve sigorta ettiren sorumluluğu birden fazla sigorta şirketine tevdi ederek zararın karşılanmasının yaratacağı rahatlık duygusu da vardır. Müşterek sigorta zenginleşme yasağının dış denetleyici duvarı ile denetlenmektedir. Müşterek sigorta şirketlerinin teminat limitleri toplamı sigorta değerini aşarsa aşkın sigorta hükümleri bu sigorta türünde de uygulanmaktadır. Müşterek sigorta sigortacıları teminatları oranınca sorumludur. Aşkın sigorta halinin ortaya çıkması halinde ise teminatlarının genel sigorta değerine oranı ile sorumlu olacaklardır. Aşkın sigorta halinin olmamasına karşın tam hasar halinde tüm limit ile ödeme gerçekleşecektir. Kısmı hasar olması halinde ise zararın sigorta değerine oranı kadar sorumlu olup tazmin sorumluluğu buna göre belirlenecektir. Müşterek SAYI: 33 SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 29 sigortada kanunen aranan tüm koşulların bir arada olması gerekir. Koşullardan birinin eksik olması halinde diğer sigorta çeşitlerine ilişkin hükümler uygulanır. Müşterek sigortada bir sigortacı tüm sigorta değerini sigorta ettiremez. Bu sigorta çeşidinde birden fazla sigortacı olduğu için bu şirketler kendi aralarında çeşitli birliktelikler geliştirirler. Müşterek sigortada her sigorta şirketi ayrı sigorta sözleşmesi yapabilir. Aynı şekilde tüm sigorta şirketleri aynı sözleşmede imzaları olmak kaydı ile müşterek sigorta oluşturabilirler. Aynı şekilde ciddi organize ve rizikolarda birden fazla şirket sorumluluk almak ile birlikte bir şirket diğer şirketlerin temsilcisi sıfatı ile vekâleten sözleşmenin hazırlanması, imzalanması ve primlerin tahsili ile uğraşmaktadır. Bu tür ilişkide işlemleri yürüten sigorta şirketine JERAN denilmektedir. Bu sigorta çeşidinde farklı sigorta sözleşmesi olduğu kadar farklı sigorta şirketleri olması gerekir. Aynı sigorta şirketinin düzenlediği iki farklı sigorta sözleşmesi bu kapsamda değerlendirilmez. Müşterek sigortada iki farklı sigorta sözleşmesi olması ile birlikte sigorta sözleşmelerinin süresi de aynı olmalıdır. Farklı süreleri içeren sözleşmeler varsa yapılan sigorta sözleşmesi müşterek sigorta sözleşmesi olmayacaktır. Bu sigorta sözleşmesinde sigorta sözleşmesinin aynı kişi tarafından yapılması koşulu yoktur. İkinci sigorta sözleşmesi vekâleten yapılabileceği gibi üçüncü bir kişi tarafından da yapılabilir. Sigorta şirketleri sigorta ettirene karşı müteselsil sorumluluk kaydı koyabilirler. ( Reyagan KENDER-Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 sayfa 316320, Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku ( Ders Kitabı ) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 105, Işıl ULAŞUygulamalı Sigorta Hukuku Mal ve Sorumluluk Sigortaları Derlenmiş ve Güncelleştirilmiş 7.Baskı Turhan Kitapevi Ankara 2010 sayfa 169-170 ) B- MÜŞTEREK SİGORTANIN UNSURLARI VE GENEL ÖZELLİKLERİ 1- MÜŞTEREK SİGORTA AYNI MENFAAT HAKKINDA DEĞİŞİK SİGORTACILAR İLE BİRDEN ÇOK SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN YAPILMASI: Bu sigorta çeşidinde aynı menfaat için birden fazla sigorta sözleşmesi yapılmaktadır. Bu sigorta çeşidinde farklı sigorta sözleşmesi olduğu kadar farklı sigorta şirketleri olması gerekir. Aynı sigorta şirketinin düzenlediği iki farklı sigorta sözleşmesi bu kapsamda değerlendirilmez. Müşterek sigortada iki farklı sigorta sözleşmesi olması ile birlikte sigorta sözleşmelerinin süresi de aynı olmalıdır. Farklı süreleri içeren sözleşmeler varsa yapılan sigorta sözleşmesi müşterek sigorta sözleşmesi olmayacaktır. Bu sigorta sözleşmesinde sigorta sözleşmesinin aynı kişi tarafından yapılması koşulu yoktur. İkinci sigorta sözleşmesi vekâleten yapılabileceği gibi üçüncü bir kişi tarafından da yapılabilir. 2- MÜŞTEREK SİGORTAYI ORTAYA ÇIKARAN SÖZLEŞMELER AYNI RİZİKOLARA KARŞI AYNI ANDA SİGORTA HİMAYESİ BAHŞETMESİ: Bir malın hırsızlığa ve yangına karşı sigortalanması menfaatler ve rizikolar farklı olacağı için yapılacak sigorta sözleşmeleri müşterek sigorta olmayacaktır. Aynı riziko olması gerekir. Farklı rizikolar olması hali varsa yapılan sigorta sözleşmeleri müşterek sigorta sözleşmesi olarak nitelendirilmez. 3- MÜŞTEREK SİGORTAYI ORTAYA ÇIKARAN SÖZLEŞMELER AYNI 30 LEGES Hukuk Dergisi EYLÜL 2012 ZAMANDA YAPILMASI: Burada kanunda bir açıklık yoktur. Aynı andan yapılmasından kasıt net bir şekilde belirtilmemiştir. Kanunun açık anlatımının aydınlatıcı bir yönü yoktur. Ancak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1287. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1468. maddesinde düzenlenen bir ibare konuya açıklık getirebilecek yasal bir tanım ve karinedir. Kısmi sigortayı düzenleyen söz konusu hükümlerde şu tespit geçmektedir. “Aynı günde yapılmış olan sözleşmeler aynı anda yapılmış sayılır.” Bu hüküm müşterek sigorta tanımında geçen ve aynı zamanda söz konusu sigorta çeşidinin unsuru olan “aynı anda olma” kavramına açıklayıcılık katılması gerektiği kanaatindeyim. Bu görüşümüz hukukun yorum kuralları gereği de makul sayılmalıdır. Nitekim müşterek sigorta, kısmi sigorta, çifte sigorta ve aşkın sigorta, eksik sigorta ve kısmi sigorta kavramları gerek 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda aynı başlık altında aynı kısım altında düzenlenmiştir. Hali ile müşterek sigorta içinde geçen bir kavramın yorumunda aynı kısımda geçen bir açıklayıcı norma başvurmak hukuktaki yorum kurallarından öncelik ilkesi kapsamında değerlendirilebilir. ( Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku ( Ders Kitabı ) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 111) 4- MÜŞTEREK SİGORTANIN KARA SİGORTASINDA ÖNGÖRÜLMÜŞ BİR MÜSESSESE OLMASI: Müşterek sigorta çeşidi kanunun düzenleme şeması gereği karar sigortalarında geçerli bir sigorta çeşidir. ( Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku ( Ders Kitabı ) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 111-112) 5- MÜŞTEREK SİGORTA ZARAR SİGORTASI KURUMU OLMASI: Zenginleşme yasağı ve gerçek zararın belirlenmesi sonrası oluşacak sorumluluk belirlenmesi gibi zarar sigortasının ayırt edici özellikleri bu sigorta çeşidinin zarar sigortasının bir çeşidi yapmaktadır. V-MÜŞTEREK SİGORTA TÜRLERİ A- BİLİNÇLİ MÜŞTEREK SİGORTA: İki tarafın da bildiği müşterek sigorta çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sigorta sözleşmesinin taraflarının bilinçli oluşturdukları sigorta çeşididir. Uygulamada genellik ile olan müşterek sigorta çeşidi vardır. ( Bu konuda ayrıntılı bilgiler Mertol CAN- Birden Çok Sigorta İmaj Yayınevi Ankara 2004 sayfa 59–75 ) B- TESADÜFÎ MÜŞTEREK SİGORTA: Uygulamada nadir olarak ortaya çıkan ve sözleşmenin bir tarafının veya iki tarafının da bilmediği çeşittir. Burada özellik ile üçüncü kişilerin başkası nam ve hesabına yaptığı müşterek sigortalar bu nevidendir. .( Bu konuda ayrıntılı bilgiler Mertol CAN- Birden Çok Sigorta İmaj Yayınevi Ankara 2004 sayfa 59–75 ) VI- MÜŞTEREK SİGORTAYA BAĞLI HUKUKİ SONUÇLAR A- SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK ORANI: Müşterek sigortada sözleşmenin geçerliliği genel koşullara tabi olmak ile birlikte sigorta sözleşmelerin toplam sigorta bedeli sigorta değerini aşarsa aşkın sigorta kuralları gereği aşan kısım geçersiz kabul edilir. Bu husus 6762 sayılı Türk SAYI: 33 SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 31 Ticaret Kanunun 1285. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme eksiktir. Şöyle ki; kanunda iki sigorta şirketinin sigorta sözleşmesinin sigorta bedeli eşit olursa olan hal için düzenlemeyi içermektedir. Örneğin sigorta değeri 1000. TL olan bir için iki sigorta şirketi ayrı ayrı 600.TL’den sözleşme imzalarsa sigorta bedelinin toplamı 1200 TL olup sigorta değerinden 200 TL fazla olup iki sözleşme toplam 1000. TL miktarınca geçerli olup aşan miktar geçersiz olacaktır. Bu husus eşit bedelli sigortada böyle olmasına karşın farklı bedelli sigorta sözleşmesinde nasıl olacağı belli değildir. Bu husus genel kurallar gereği çözümlenmesi gerekir. Bundan dolayı sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranı nasıl sorumlulukta geçerli ise geçersiz olan miktar yönünden de dikkate alınması gerekir. Şimdi verdiğimiz örneği bu yönden tekrar ele alalım. Malın sigorta değeri 2000. TL olsun. A sigorta şirketi 1600.TL Sigorta bedeli ile sigorta yapsın. B sigorta şirketi 1400.TL sigorta bedeli ile sigorta yapmış olsun. Malın Sigorta değeri 2000 TL iki şirketin sigorta bedeli 3000.TL’dir. Bu oranlama yapılırsa sigorta değeri bedelinin oranı 2/3’dir.Bu oran sigorta bedellerinden indirim yapıldığı zaman gerçek zararın karşılanması yapılarak fazla kalan miktar geçersiz olur. (Işıl ULAŞ- Uygulamalı Sigorta Hukuku Mal ve Sorumluluk Sigortaları Derlenmiş ve Güncelleştirilmiş 7.Baskı Turhan Kitapevi Ankara 2010 sayfa 169 ) B- MEYDANA GELEN ZARAR KARŞISINDA SORUMLULUĞU YÖNÜNDEN: 1- KISMI ZARAR HALİ: Sigorta edilen menfaatte kısmi zarar vuku bulursa yapılacak ödeme şu şekilde belirlenir. Sigorta bedelinin sigorta değerine oranına göre meydana gelen zararda sigorta şirketi sorumlu olurlar. 2- TAM ZARAR HALİ: Sigorta edilen menfaat tam olarak zarara uğrarsa iki ihtimal ortaya çıkar. İlkin sigorta değeri sigorta bedeli toplamı eşittir. Bundan sigorta şirketi zararın tamamını sigorta bedelinin sigorta değerine oranı uyarınca karşılamak zorundadır. İkinci hal sigorta bedeli sigorta değerini aşıyorsa aşkın sigorta kuralı gereği aşan kısım batıl kabul edilerek kalan kısım da sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranı uyarınca ödeme yapılır. 3- PRİM İADESİ İLE SORUMLULUĞU: Müşterek sigorta ile ilgili olarak prim iadesi ile ilgili yasal bir düzenleme yoktur. Ancak bu husus aşkın sigortada düzenlenmiştir. Aşkın sigortada düzenlenen bu müessesin müşterek sigorta çeşidi için de geçerli olduğu kanaatindeyim. Çünkü prim iadesinin mahiyeti sigorta güvencesine girmeyen bir risk alma varsa özünde risk alma da yok demektir. Alınmayan riskin karşılığı olan primin alınması ise sigorta şirketi için haksız zenginleşme oluşturacaktır. Aynı şekilde sigorta ettiren için de haksız fakirleşme sağlayacaktır. Bu husus kanunda açıkça düzenlenmemiş ise de borçlar hukuku genel hükümlerinde mevcuttur. Zira müşterek sigortanın bütünü sigorta bedeli sigorta değerini aşarsa aşkın sigorta gereği aşan kısım batıl olacağından aynı aşkın sigorta kurumu prim iadesinin de müşterek sigortada olması gerektiği kanaatindeyim. C-SİGORTA ŞİRKETLERİNİN BİRBİRLERİNE KARŞI SORUMLULUKLARI 32 LEGES Hukuk Dergisi EYLÜL 2012 BAKIMINDAN 1- ORTAK SORUMLULUK YÜKLENMESİ: Müşterek sigortada sigorta şirketi birden fazla olmak zorunda olduğu için söz konusu sigorta şirketleri sigorta ettirene karşı eğer müteselsil sorumluluk yüklenmemişler ise her sigorta zenginleşme yasağı ve aşkın kısım batıl olması genel kuralı kapsamında sigorta bedelinin sigorta değerin oranında ve sigorta teminat limitleri kapsamında sorumlu olurlar. 2- MÜTESELSİL SORUMLULUK YÖNÜNDEN Bu husus kendi içinde ikiye ayrılır. İlkin her sigortacı sözleşmesindeki oran ile sorumlu olur. Bu sorumlulukta müstakillik vardır. Ancak zararın oranlı karşılanması gereği ilkesi saklı kalmak kaydı ile. İkinci bir sorumluluk yönünde ise müteselsil sorumluluk yüklenmesi esası olur. Bunun içinde sözleşmede bu hususun açık bir şekilde yazılması gerekir. Bu husus kanunun açık anlatımıdır. Böyle bir durumda ise öncelik ile müteselsil sorumluluk kuralları gereği her sigortacı diğer sigortacının sorumluluğunu müteselsilsen almıştır. Ancak kendi içindeki rücu hakkı sorumlu oldukları miktar ile sınırlıdır. Bu neden ile sigorta ettiren gerçek zararını sözleşme gereği herhangi bir sigortacıdan alabilir. Bu ödeme gerçekleştikten sonra da yapılan ödeme üstlenilen sorumluluk kapsamında olan miktar oranınca diğer sigorta şirketine rücu hakkı vardır. Müteselsil sorumluluk kapsamında alacaklı her istediğine alacağın tamamı için başvurma hakkına sahip olur. Bu ödemede müteselsil borçluların iç ilişkileri alacaklıya karşı ileri sürülmez. Alacaklıya karşı müteselsil borçluluk bütün borç için devam eder. ( Kemal OĞUZMAN-M.Turgut ÖZ Borçlar Hukuku Genel Hükümler Filiz Kitabevi İstanbul 1995 sayfa :803 ) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1285. maddesi ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde düzenlenen müteselsil sorumluluk olarak düzenlenmiştir. Sorumluluk türü olarak böyle bir düzenleme olmasına rağmen bu düzenlemenin mahiyeti ile anlaşılmaz bir düzenleme 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1285. maddesi ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde yer almıştır. Şöyle ki; her iki maddede şöyle bir düzenleme vardır. “Mukavelelere ( Sözleşme ) göre müteaddit ( Birden fazla ) sigortacılar müteselsilsen mesul oldukları takdirde sigorta ettiren kimse, uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi sigortacılardan her biri yalnız kendi mukavelesine ( sözleşme ) göre ödemek ile yükümlü olduğu bedele kadar mesul olur. Bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı sigortacıların sigortalıya mukavelelere göre ödemeye mecbur oldukları bedeller nispetindedir.” Bu düzenlemede “sigortacılardan her biri yalnız kendi mukavelesine ( sözleşme ) göre ödemek ile yükümlü olduğu bedele kadar mesul olur” cümlesi müteselsilsen alacaklıya karşı müteselsil sorumluluk kapsamında ileri sürülebilecek bir defi izlenimi vermektedir. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi böyle bir defi müteselsilsen sorumluluk kapsamında alacaklıya karşı yapılacak bir defi değildir. Nitekim devam eden cümleden anlaşılacağı gibi sigorta şirketi sorumluluğunu aşan ödemelerde bulunursa fazla ödediği miktarı rücu yolu ile geri alır. Diğer sigortacının rücu alacaklısına borcu ödemek ile yükümlü olduğu miktar ilişkin bir düzenleme içermesi de dikkate alındığında söz konusu düzenlemenin yanlış anlamalara SAYI: 33 SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 33 mahal verecek ve kanun yapma tekniğine aykırı olduğu ve yanlış kaleme alındığı aynı yanlışın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda da devam ettiği kanaatindeyim. Bu şekilde altını çizdiğim kanun metni ancak rücu alacakları noktasında önem arz eder. 3- OLUŞAN ÖDEMELERDEN DOLAYI RÜCU HAKKI YÖNÜNDEN: Müteselsilsen sorumluluk kapsamında yükümünden fazla ödeme yapan sigorta şirketlerine ilgili sigorta şirketlerin ödeme yükümleri kadar rücu eder. Bu husus 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1285. maddesi ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde yer almıştır. Şöyle ki; her iki maddede şöyle bir düzenleme vardır. “Mukavelelere ( Sözleşme ) göre müteaddit ( Birden fazla ) sigortacılar müteselsilsen mesul oldukları takdirde sigorta ettiren kimse, uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi sigortacılardan her biri yalnız kendi mukavelesine ( sözleşme ) göre ödemek ile yükümlü olduğu bedele kadar mesul olur. Bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı sigortacıların sigortalıya mukavelelere göre ödemeye mecbur oldukları bedeller nispetindedir.” 4- ŞİRKETLERİN BİRBİRLERİNE VEKİLLİĞİ: Müşterek sigorta şirketleri birden fazla sigorta şirketi olarak iş yaptıklarında bir şirket diğer şirketlerin temsilcisi sıfatı ile vekâleten sözleşmenin hazırlanması, imzalanması ve primlerin tahsili ile uğraşmaktadır. Bu tür ilişkide işlemleri yürüten sigorta şirketine JERAN denilmektedir. VII- SONUÇ: Müşterek sigorta kapsamlı bir konu olmasına karşın yukarıdan yer yer kanuni eksiklere değinerek sorunu ortaya koymaya çalıştık. Ancak aynı kanuni eksikler yeni Türk Ticaret Kanununda ortaya çıkmıştır. Bu husus gözden uzak tutulmamalıdır. Birçok hukuk kurumu gibi müşterek sigorta kurumu canlı uygulama örnekleri ile yargıya taşındığı zaman yüksek yargı kurumları bilimsel bir şekilde konuyu tartışıp konuyu içtihatlar ile daha geliştirebilir. Benim kişisel kanaatlerim yukarıda anlatımı verilen konu başlıklarında yer almaktadır. Bu hususlar özellik ile kanun boşlukları ve bunların nasıl doldurulacağı şeklindeki eksiklerin tespiti ve çözüm yollarının ileri sürülmesi şeklindedir. Av. Halis YAŞAR-Ağrı Barosu KAYNAKÇA 1-Reyagan KENDER-Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 2-Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku ( Ders Kitabı ) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 3-Mertol CAN- Birden Çok Sigorta İmaj Yayınevi Ankara 2004 4-Işıl ULAŞ- Uygulamalı Sigorta Hukuku Mal ve Sorumluluk Sigortaları Derlenmiş ve Güncelleştirilmiş 7.Baskı Turhan Kitapevi Ankara 2010 5-Kemal ŞENOCAK Çifte Sigorta Turhan Kitapevi Ankara 2002 6-Salih ÇELİK-Muktedir LALE- Özetli-İçtihatlı-Uygulamalı Sigorta Hukuku Cilt 1 Seçkin Yayınevi Ankara 2007 7-Kemal OĞUZMAN-M.Turgut ÖZ Borçlar Hukuku Genel Hükümler Filiz Kitabevi İstanbul 1995 34 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 TEK ORTAKLI ANONİM ŞİRKET UYGULAMASI (01 Eylül 2012 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanmıştır) Prof. Dr. Erol ULUSOY İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. Üyesi 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. Böylece ticaret hayatımıza birçok yeni hukuki kurum geldiği gibi, bu zamana kadar alışık olmadığımız birçok şirket yapılaşmaları da uygulamaya kondu. Bunlardan birisi de tek ortaklı anonim şirketlerin kurulmasına olanak sağlanmasıdır. Artık, eskiden olduğu gibi en az beş kurucu ortak zorunluluğu olmadığından tek bir gerçek veya tüzel kişi de anonim şirket kurabilecektir (yeni TTK md 338/1). Tek ortaklı anonim şirketlerle ilgili yenilik, sadece kurucu ortak sayısının bire düşürülmesi ile sınırlı olmayıp, kurulu anonim şirketlerin de ortak sayısını bire indirebilmelerine olanak sağlamasıdır (yeni TTK md 338/2). Yani, 1 Temmuz 2012 tarihinden önce en az beş ortak zorunluluğunu yerine getirmek için eşine, çocuklarına, anne babasına veya yakın arkadaşlarına, muhasebecisine, avukatına sembolik birer hisse vererek yanlarına akademik jargonda “saman adam” denilen göstermelik ortak almak zorunda olanlar artık diğer ortakların elindeki tüm hisseleri devralarak, şirketlerinin tek ortağı haline gelebileceklerdir. Bunun da en büyük yararı, çağrısız genel kurul toplantılarının her zaman ve her an mümkün olmasıdır. Bu yazıda, merkezi Almanya’nın Cuxhaven şehri olan uluslararası bir şirketin, Türkiye’deki yavru şirketinin tek ortaklı anonim şirket dönüşmesi ve tek üyeli yönetim kurulu oluşturmasının İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne başvuru, tescil ve ilanı ile tamamlanan süreci, yeni TTK’nın ilk uygulamalarından birisi olarak özet halinde anlatılacaktır. Öncelikle, şirketin hakim ortağı, diğer ortaklardan hisseleri teker teker devralır. Her bir hisse devir işleminin pay defterine tescili için yönetim kuruluna başvurur. Son hisselerin devir tarihinden itibaren yedi gün içerisinde şirketin tüm hisselerinin kendisinde toplandığını, şirketin tek ortağı haline geldiğini yönetim kuruluna bildirip, bunun ticaret siciline tescili ve ilanı için başvurur (yeni TTK md 338/2). Yönetim kurulu, pay defterini inceledikten ve şirketin tüm hisselerinin merkezi Almanya’da bulunan ana şirkete ait olduğunu tespit ettikten sonra, yine yedi gün içerisinde ticaret siciline başvurarak, şirketin tek ortaklı bir anonim şirket haline geldiğinin tescil ve ilanını talep eder (yeni TTK md 338/2). Burada dikkat edilmesi gereken husus, ticaret siciline tescilin kurucu değil, SAYI: 34 TEK ORTAKLI ANONİM ŞİRKET UYGULAMASI 35 bildirici etkisi olduğudur. Bir başka ifade ile, şirket tüm hisselerin tek bir ortağa ait olduğu tarihte tek ortaklı anonim şirkete dönüşmüş demektir. Ticaret siciline tescil, sadece bu durumun üçüncü kişilere duyurulması fonksiyonunu görür. Üç üyeli yönetim kurulunun bir üyeliye dönüşmesi: Anonim şirket artık tek ortaklı bir anonim şirkete dönüşmüştür. Ancak şirketin tek ortağı bununla yetinmeyip, üç üyeli yönetim kurulunu da yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 359’uncu maddesine uygun olarak tek üyeli yönetim kuruluna dönüştürmek istemektedir. Bunun için ise bir ana sözleşme değişikliğine gidilmesi şarttır. Ana sözleşmeyi değiştirme yetkisi yeni TTK md 408/2-a hükmüne göre genel kurula aittir. Eskiden genel kurul toplantılarında hükümet komiseri bulunması zorunlu idi. Fakat Yeni TTK md 407/2, bakanlık temsilcisi veya eski adı ile hükümet komiseri bulunması gerekli genel kurulları, 333’üncü maddeye göre kuruluşları izne tabi olan anonim ortaklıkların genel kurulları olarak tespit etmiştir. O halde sadece kuruluşu Bakanlık iznine tabi olan anonim şirketlerin genel kurullarında bakanlık temsilcisi bulunması zorunlu olduğundan, bu kural istisna hükmüdür. Ancak uygulamada maalesef Yeni TTK hükmüne aykırı bir şekilde, eski TTK’nın genel kurullarda bakanlık temsilcisi bulunması zorunluluğu devam etmektedir. Bir anonim şirketin bütün hisseleri tek bir ortağa aitse, tek bir ortaktan oluşan bir genel kurul toplantısında hangi amaçla bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu olacağını izahı etmek güçtür. Şirketin acilen işlerini görülmesi zorunluluğu, onları bakanlık temsilcisi istemeye zorlamaktadır. Üstelik Bakanlık temsilcileri de ilgili Bakanlık olan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından değil, Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı tarafından tayin edilmektedir. Tüm bu sakatlıkların bir an önce çıkarılacak tebliğlerle düzenlenerek giderilmesi herkesin, en önemlisi de hukuk devletinin çıkarınadır. Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı temsilcisinin de hazır bulunduğu, tek bir ortaktan oluşan olağanüstü genel kurul toplantısında, yeni TTK md 420 hükmüne uygun bir toplantı başkanı seçilerek, ana sözleşmede gerekli değişikler yapılıp, yönetim kurulu üye sayısı bire indirildikten sonra, aynı genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyesi de seçilmiştir. Yönetim kurulu tek bir üyeden oluştuğundan, temsil yetkisi hiçbir şekilde sınırlanmamalı, en geniş yasal temsil yetkisine sahip olmalıdır. Yeni TTK 359’uncu maddesi ile yönetim kurulu üyeliği için hissedar olma şartını aramadığı gibi, tüzel kişilerin de yönetim kurulu üyeliğine seçilmelerine olanak sağlamıştır. Bunun faydası ise, yönetim kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişinin, yönetim kurulu üyesi olarak atayacağı gerçek kişiyi, dilediği zaman, bir genel kurul kararına gerek olmaksızın değiştirebilmesidir. Tek şartı, bu değişikliğin ticaret siciline tescil ve ilanıdır. Sonuç: Yeni Türk Ticaret Kanunu, birçok yenilik getirmiş ve birçok hususu değiştirmiştir. Henüz yeni olan uygulanmasında tereddütler vardır. Bu da 36 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 yasanın daraltıcı “bürokratik yorum”undan kaynaklanmaktadır. Yasanın ticari hayatı kolaylaştırmak için çıkarıldığı hiç unutulmadan yorumlanması ve her bir adımın hukuken çok iyi değerlendirerek atılması şarttır. Aksi takdirde, yasanın getirdiği kolaylıkların farkında bile olmadan eski güçlükleri yaşamaya devam etmek zorunda kalacağız. Bu kolaylıklardan bazıları, bir anonim şirketin bütün hisselerinin tek bir kişinin elinde toplanabilmesi, böylece -kural olarak Bakanlık temsilcisinin dahi bulunmadığı- tek ortaklı genel kurul toplantılarının mümkün olması, yönetim kurulunun tek üyeli olabilmesi, yönetim kuruluna tüzel kişilerin seçilebilmesi ve yönetim kurulu tüzel kişinin atadığı temsilcisini dilediği zaman değiştirebilmesidir. Bütün bunların bir anonim şirketin yönetimini bazı yönlerden kolaylaştırdığında şüphe yoktur. Not: Şirketin tek ortaklı hale geldiğinin de TTK hükümleri gereği tescil ve ilanı için başvuru yapılmasına rağmen, henüz nasıl uygulanacağı konusunda “belirsizlik” olduğundan olsa gerek, TTSG’nde de ilanı yapılmamıştır. Oysa Yasa hükmünde nelerin ilan edileceği açıktır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın da özellikle hangi şirketlerin genel kurullarında bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu olduğunun anlaşılması için bir an önce kuruluşu izne bağlı anonim şirketleri belirleyen tebliği ve anonim şirket genel kurul toplantıları için genel kurulun çalışma esas ve usullerine ilişkin kuralları içeren, genel kurul toplantısı iç yönergesinin asgari unsurlarını ilan etmesinde uygulama açısından büyük fayda vardır. Aksi takdirde yönetim kurulunun genel kurul toplantısı iç yönergesini genel kurul onayına sunması ve tescil ve ilanı da mümkün olmayacaktır (yeni TTK md 419/2). MADDE 333- (1) Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanacak tebliğle, faaliyet alanları belirlenip, ilan edilecek anonim şirketler Sanayi ve Ticaret Bakanlığının izni ile kurulur. Bu şirketlerin esas sözleşme değişiklikleri de aynı Bakanlığın iznine bağlıdır. Bakanlık incelemesi sadece kanunun emredici hükümlerine aykırılık bulunup bulunmadığı yönünden yapılabilir. Bunun dışında hukuki konumu, niteliği ve işletme konusu ne olursa olsun anonim şirketin kuruluşu ve esas sözleşme değişiklikleri herhangi bir makamın iznine bağlanamaz. MADDE 407- (3) 333 üncü madde gereğince belirlenen şirketlerin genel kurul toplantılarında Sanayi ve Ticaret Bakanlığının temsilcisi de yer alır. Diğer şirketlerde, hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin genel kurulda bulunacağı ve genel kurul toplantıları için temsilcilerin görevlendirilmelerine ilişkin usul ve esaslar ile bunların nitelik, görev ve yetkileri ayrıca ücret tarifeleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Bakanlık temsilcisinin toplantıya katılma giderleri ve ücretleri ilgili şirket tarafından karşılanır. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI YARGITAY HUKUK YARGITAY KARARLARI SAYI: 34 39 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 8.2.2012 Esas: 2011/10-726 Karar: 2012/57 BOZMA İLAMINDAKİ BOZMA GEREKÇESİNE KARŞI, DİRENMENİN DE GEREKÇESİNİN DİRENME KARARINDA AÇIKÇA GÖSTERİLMESİ ZORUNLULUĞU u KESİN MEHİL u ÖZET: arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İş Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Yerel mahkemece eksik harcın yatırılması için verilen mehlin kesin olduğu belirtilmişse de eksik harç miktarının bildirilmediği, peşin alınacak nisbi harcın, maktu harç miktarını geçmediği ve maktu harcın da mahkeme veznesine yatırıldığı böylece verilen kesin mehilin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yerel mahkemenin, fiili ve hukuki durumlara göre işin esasına girerek yargılamaya devam etmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi, usul ve yasaya aykırı görülüp bozma nedeni yapılmıştır. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Davacı vekili, davalı kurum tarafından gecikme zammına yasal faiz uygulanmak suretiyle tahsil edilen meblağın yasaya aykırı ve haksız olduğunu, gecikme zammına faiz yürütülemeyeceğini ileri sürerek ödediği gecikme zammına işletilen kanuni faiz alacağının istirdadını istemiştir. Mahkeme, davacıya verilen kesin mehile uyulmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar vermiş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece bozulmuştur. Mahkeme, aynı gerekçeyle kararında direnmiş ancak kısa kararda yeniden hüküm kurmayarak, sadece ilk kararda direnilmesine şeklinde hüküm kurmuş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar Yargıtay H.G.K.’nun 9.2.2011 gün ve 2011/10-124 E., 2011/32 K.sayılı ilamıyla usulden bozulmakla; mahkemece Yargıtay H.G.K.nun bozma ilamına uyularak 40 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 hem kısa kararda hem de gerekçeli kararda hüküm kurulmuş; ancak bu kez de yasal gerekçeye yer verilmemiştir. H.G.K.’nda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, usulüne uygun bir direnme kararından bahsedilip bahsedilemeyeceği hususu, usulü ön sorun olarak öncelikle irdelenmiştir. Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, maddi olgularla hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararının bulunması, zorunludur. Eldeki davada, yerel mahkemece, gerekçeli kararda hiçbir hukuki gerekçe gösterilmemiş, sadece Yargıtay H.G.K.nun usulden bozma kararı aynen tekrar edilerek bu kararın yerinde görüldüğü belirtilip davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Yüksek Özel Daire’nin ve Yargıtay H.G.K.’nun verdiği bozma kararlarıyla Yerel Mahkemenin önceki kararları ve bunun doğal sonucu olarak bu kararların gerekçesi de ortadan kalkmış olmakla, bu kararlara atıf yoluyla hüküm kurulması olanaklı değildir. O halde, Mahkemece yapılacak iş; önceki karara atfen karar oluşturmak yerine, bozma ilamında yer verilen bozma gerekçesine karşı, direnmenin gerekçesini de ( gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır. Eldeki davada ortada, usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş; ilk kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna dair iddianın yasal ve mantıksal gerekçelerini içerir bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen H.G.K. tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı da her türlü duraksamadan uzaktır. Şu hale göre; açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek, anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere karar bu değişik sebeplerle ve salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulmalı; bozma nedenine göre de işin esasına dair temyiz itirazlarının bu aşamada SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir. İlgili Kanun/Madde: 2709/m. 141-3 1086/m. 388-3 41 6100/m.297 DAVA : Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 19. İş Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 5.3.2010 gün ve 2009/595 E., 2010/136 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 11.10.2010 gün ve 2010/7106 E., 2010/13255 K. sayılı ilam ile; ( … HUMK 163. maddesi gereğince; “hakim tayin ettiği müddetin kat’i olduğuna da karar verebilir, aksi takdirde tayin olunan müddeti geçirmiş olan taraf yenisini isteyebilir. Bu suretle verilecek müddet kat’idir. Bir daha verilemez. “ Somut olayda yerel mahkemece eksik harcın yatırılması için verilen mehlin kesin olduğu belirtilmişse de eksik harç miktarının bildirilmediği, davaya konu alacak miktarının 1.000.00 TL olmasına göre peşin alınacak nisbi harcın, maktu harç miktarını geçmediği ve maktu harcın da mahkeme veznesine yatırıldığı böylece verilen kesin mehilin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yerel mahkemenin, fiili ve hukuki durumlara göre işin esasına girerek yargılamaya devam etmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, taraflar vekillerinin usül ve yasaya aykırı yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece verilen 6.12.2010 gün ve 2010/912 E., 2010/1258 K. sayılı direnme kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay H.G.K.’nun 9.2.2011 gün ve 2011/10-124 E., 2011/32 K.sayılı ilamıyla usulden bozulmuş, mahkemece H.G.K.nun bozma ilamına uyularak önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü: KARAR : Dava, istirdat istemine ilişkindir. Davacı vekili, davacı işyerine davalı kurum tarafından muhtelif tarihlerde ödeme emri gönderildiğini, ödeme emirlerinde borç tahsil edilinceye kadar her ay belirli oranda gecikme zammı uygulanacağının, ayrıca gecikme zammına kanuni faiz işletileceğinin belirtildiğini, bunun üzerine davacı kurumun ödeme emirlerindeki borç miktarını ve talep edilen kanuni faizin ödendiğini, davalı kurum tarafından gecikme zammına yasal faiz uygulanmak suretiyle tahsil edilen meblağın yasaya aykırı ve haksız olduğunu, gecikme zammına faiz yürütülemeyeceğini ileri sürerek ödediği gecikme zammına işletilen kanuni faiz alacağının istirdadını istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. 42 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Mahkeme, davacıya verilen kesin mehile uyulmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar vermiş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarda açıklanan sebeplerle bozulmuştur. Mahkeme, aynı gerekçeyle kararında direnmiş ancak kısa kararda yeniden hüküm kurmayarak, sadece ilk kararda direnilmesine şeklinde hüküm kurmuş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar Yargıtay H.G.K.’nun 9.2.2011 gün ve 2011/10-124 E., 2011/32 K.sayılı ilamıyla usulden bozulmakla; mahkemece Yargıtay H.G.K.nun bozma ilamına uyularak hem kısa kararda hem de gerekçeli kararda hüküm kurulmuş; ancak bu kez de yasal gerekçeye yer verilmemiştir. Bu nedenledir ki, H.G.K.’nda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, temyize konu direnme kararının, Anayasa’nın 141/3 ve mülga 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 388/3 üncü maddeleri anlamında, direnme gerekçesi ihtiva edip etmediği dolayısıyla usulüne uygun bir direnme kararından bahsedilip bahsedilemeyeceği hususu, usulü ön sorun olarak öncelikle irdelenmiştir. Ön sorunun çözümünde mahkeme kararlarının niteliğiyle hangi hususları kapsayacağına dair yasal düzenlemelerin değerlendirilmesi zorunludur. Bilindiği üzere, 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 388/1-3 üncü maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Mülga 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 388 inci maddesinde: “Karar aşağıdaki hususları kapsar: 1. Kararı veren mahkemeyle hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği, 2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleriyle varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadlarıyla adresleri, 3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep, 4. Hüküm sonucuyla varsa kanun yolu ve süresi, 5. Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzaları, Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Hükmü yer almaktadır. 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297 nci maddesinde de: “ ( 1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 43 hususları kapsar: a-)Hükmü veren mahkemeyle hakim veya hakimlerin ve zabıt katibinin ad ve soyadlarıyla sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini. b-)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleriyle Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadlarıyla adreslerini. c-)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri. ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleriyle taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini. d-)Hükmün verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve zabıt katibinin imzalarını. e-)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi. ( 2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesi getirilmiştir. Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin ( mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalarla hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini ( hukuk sebepleri) kendiliğinden ( re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz ( Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 Sayılı H.M.K.na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141 inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya 44 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 bağlıdır. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgularla hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi sebeple o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Az yukarda vurgulanan hususlar, H.G.K.’nun 19.6.1991 gün ve E:323, K:391;10.9.1991 gün ve E:281, K:415; 25.9.1991 gün E:355, K:440; 19.4.2006 gün ve E:2006/4-142, K:229; 5.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936; 23.1.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.3.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254; 18.6.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453; 24.2.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.4.2010 gün ve E:2010/11195, K:238; 22.6.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 Sayılı kararlarında da, benimsenmiştir. Nitekim, 7.6.1976 gün ve 3/4-3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3 üncü maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı H.M.K.nun 297. ( Mülga H.U.M.K.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, Yerel Mahkemelerin direnme kararları da bir davayı sona erdiren ( nihai) temyizi mümkün olan son kararlardan olup; mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine sebep SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 45 olmaktadır. Bu nedenle, bir davanın taraflarının o dava yönünden, mahkemece hangi sebeple haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararının bulunması, zorunludur. 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun, bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen 429/2 nci maddesinde, “…Mahkeme, temyiz edenden 434 ncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.” hükmü öngörülmüştür. Bu açık hüküm karşısında, mahkemece tarafların beyanlarının alınmasından sonra yapılacak iş; açıkça bozma nedenlerine uyulması yada eski kararda direnilmesine dair ara kararı oluşturmak olmalıdır. Bunun yanında mahkeme, H.U.M.K.nun 429 uncu maddesindeki yetkisini kullanırken, bozma nedenlerinden her birine, ne sebeple uyduğunu ya da uymadığını gerekçesiyle ortaya koymakla ödevlidir. Zira, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay H.G.K.’nun yapacağı inceleme ve değerlendirme, bozma üzerine Yerel Mahkemelerce verilmiş direnme kararlarına münhasır olduğundan, inceleme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, bozmaya karşı tarafların beyanlarının tespitiyle uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararlarıyla sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur. Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara dair hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma ilamına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, kararın gerekçe bölümünde bunların nedenlerinin ne olduğu, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır. Direnme kararları, yapıları gereği, Kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay Dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına dair iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal 46 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorundadırlar ( Yargıtay H.G.K.’nun 21.10.2009 gün ve E: 2009/9-397, K:2009/453; 19.3.2008 gün ve E:2008/15278, K:2008/254; 22.6.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 Sayılı ilamları). Anılan husus kamu düzeniyle ilgili olup, gözetilmesi yasayla hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erkiyle yargıcın, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Nihayet, Yargıtay’ca bozulan yerel mahkeme kararı ortadan kalkar ve hukuki geçerliliğini yitirir. Bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde olmadığından bu karara atıf yapılarak hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, bozulan karardaki gerekçeye atıf yapılması da yasal dayanaktan yoksundur ( H.G.K.’nun 22.6.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 Sayılı ilamı). Bu genel açıklamaların ışığında ön sorun değerlendirildiğinde: Eldeki davada, yerel mahkemece, gerekçeli kararda hiçbir hukuki gerekçe gösterilmemiş, sadece Yargıtay H.G.K.nun usulden bozma kararı aynen tekrar edilerek bu kararın yerinde görüldüğü belirtilip davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Yüksek Özel Daire’nin ve Yargıtay H.G.K.’nun verdiği bozma kararlarıyla Yerel Mahkemenin önceki kararları ve bunun doğal sonucu olarak bu kararların gerekçesi de ortadan kalkmış olmakla, bu kararlara atıf yoluyla hüküm kurulması olanaklı değildir. O halde, Mahkemece yapılacak iş; önceki karara atfen karar oluşturmak yerine, özellikle Anayasa’nın 141/3 üncü maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı H.M.K.nun 297. ( Mülga H.U.M.K.nun 381, 388 ve 389.) maddeleri de gözetilerek ve özellikle bozma ilamında yer verilen bozma gerekçesine karşı, direnmenin gerekçesini de ( gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır. Bu durumda, eldeki davada ortada, yukarda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş; ilk kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına dair iddianın yasal ve mantıksal gerekçelerini içerir bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen H.G.K. tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı da her türlü duraksamadan uzaktır. Şu hale göre; açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek, anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere karar bu değişik sebeplerle ve salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulmalı; bozma nedenine göre de işin esasına dair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 47 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre işin esasına dair diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2709/m. 141-3 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. 1086/m. 388-3 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) (Değişik madde: 26/02/1985 - 3156/16 md.) Karar aşağıdaki hususları kapsar: 3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep, 6100/m.297 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar: a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini. b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini. c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri. ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini. d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını. e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi. (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. 48 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 8.2.2012 Esas: 2011/12-721 Karar: 2012/51 USULÜNE UYGUN TEBLİGAT u BORCA İTİRAZ u ŞİKAYET u ÖZET: Borca itiraz” davasında İcra Mahkemesince itirazın reddine dair verilen kararın temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Borçlulardan R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş.’ne çıkarılan ödeme emri bila tebliğ ibaresiyle iade edilmiştir. Bu durumda mahkemece alacaklının bu borçlu yönünden takip iradesini sürdürüp sürdürmediği değerlendirilerek, sürdürme iradesinin varlığı halinde ( yeniden ödeme emri tebliğ koşulu ile) itiraz sebepleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken bu borçlu yönünden de itirazın sürede olmadığı gerekçesiyle reddi isabetsizdir...), Gerekçesiyle borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle borçlulardan R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş. lehine bozularak; dosya yerine geri çevrilmiştir. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; İstek, kambiyo senedine dayalı takipte borca itiraza ilişkindir. Borçlular vekili borçlarının bulunmadığını ifadeyle takibe, borca, faize itiraz etmiştir. İcra Mahkemesi, R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş.’ne çıkarılan örnek 10 numaralı ödeme emrinin bila tebliğ ibaresiyle iade edildiği, alacaklının takip iradesini sürdürmesi halinde yeniden ödeme emri tebliğiyle itiraz sebeplerinin incelenmesi gerektiğine işaretle bozulmuştur. Mahkeme, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince bu borçluya gönderilen ödeme emrinin usulünce tebliğ edildiği, itirazın süresinde olmadığı gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir. Direnme yoluyla H.G.K.’nun önüne gelen uyuşmazlık; borçlu R... Dış Tic. ve Tekstil İnş. San. A.Ş.adına gönderilen ödeme emrinin usulünce tebliğ SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 49 edilip edilmediği, noktasında toplanmaktadır. Öncelikle eldeki başvurunun hukuksal niteliğinin ortaya konulmasında yarar vardır: İcra müdürü kendiliğinden gözetmesi gereken bir hususa uymamışsa, yaptığı işlem kanuna aykırı olacağından, kanuna aykırı böyle bir işleme karşı başvurulacak yol da şikayet yoludur ( İ.İ.K.m.16). Borçlunun “ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediği” yönündeki talebi, maddi hukuka dayalı bir sebepten kaynaklanmadığından, takip hukukuna dair böyle bir talebin şikayet yoluyla ileri sürülmesi gerektiği kuşkusuzdur. Somut olaya gelince: Karşı taraf/alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yol ile icra takibine geçilmiştir. Borçlular vekili, İcra Müdürlüğünün müvekkilleri aleyhine takip yapıldığını, ancak böyle bir borçlarının bulunmadığını ifadeyle takibe, borca, faize yönelik itirazını bildirmiştir. Eldeki dosyadaki bu talep, açıkça itiraz mahiyetinde olup, borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş adına gönderilen örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliğ şekline yönelik bir şikayetin varlığı da ileri sürülmemiştir. Borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş adına gönderilen örnek 10 numaralı ödeme emrini içeren tebligat parçası üzerinde tebliğ mazbatasının açıklanan içeriğine göre, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi hükümlerine göre borçluya tebligat yapılmış olduğu, iadeye dair matbu açıklamaların ise üzeri çizilerek iptal edildiği, açıktır. O halde, mahkemenin, tebligatın iade edildiğine dair kaşenin çizilerek iptal edildiği, borçlunun komşusuna haber verilmek suretiyle 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine dayanılarak muhatabına tebliğ edildiği gerekçesine dayanan direnmesi yerindedir. Ne var ki, borçlunun talebi içerikçe takip konusu yapılan alacağın ödendiği iddiasıyla borca itiraza dair olup; ödeme emri tebligatının usulüne uygun yapılıp yapılmadığı konusunda şikayet yoluna başvuruda bulunulduğuna dair bir bilgi bulunmadığı gibi, bu tebligatın geçerliliğinin incelenip incelenemeyeceğine, mahkemenin bu tebligata dayanarak verdiği itirazın süre yönünden reddine dair kararına yönelik temyiz itirazları da Özel Dairece incelenmemiştir. Bu nedenle, açıklanan hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın, Özel Daireye gönderilmesi gerektiğine karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 7201/m.21 DAVA : Taraflar arasındaki “borca itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesince itirazın reddine dair verilen 29.7.2009 gün ve 2008/961-2009/1180 K. sayılı kararın incelenmesi 50 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 itiraz eden/borçlular vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 18.3.2010 gün ve 2009/24308-2010/6302 K. sayılı ilamı ile; ( ... Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Borçlulardan R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş.’ne çıkarılan örnek 10 numaralı ödeme emri 26.10.2007 tarihinde bila tebliğ ibaresiyle iade edilmiştir. Bu durumda mahkemece alacaklının bu borçlu yönünden takip iradesini sürdürüp sürdürmediği değerlendirilerek, sürdürme iradesinin varlığı halinde ( yeniden ödeme emri tebliğ koşulu ile) itiraz sebepleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken bu borçlu yönünden de itirazın sürede olmadığı gerekçesiyle reddi isabetsizdir...), Gerekçesiyle borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle borçlulardan R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş. lehine bozularak; dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü: KARAR : 1-) İtiraz eden/borçlular vekilinin, borçlular Ü...Örme Tekstil San ve Tic. Ltd. Şti ve İbrahim Kuloğlu yönünden önceki hükme yönelik temyiz itirazları ve karar düzeltme istemleri Özel Dairece reddedilmek suretiyle bu borçlular hakkındaki karar kesinleştiğinden, direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle, itiraz eden/borçlular vekilinin dilekçesinin, Ü...Örme Tekstil San ve Tic. Ltd. Şti ile İbrahim Kuloğlu yönünden reddi gerekir. 2-) İtiraz eden/borçlular vekilinin, borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş yönünden verilen karara yönelik temyiz itirazlarına gelince; İstek, kambiyo senedine dayalı takipte borca itiraza ilişkindir. Borçlular vekili dilekçesinde: İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2007/18655 esas sayılı dosyasıyla müvekkilleri aleyhine takip yapıldığını, ancak böyle bir borçlarının bulunmadığını, ifadeyle takibe, borca, faize itiraz etmiştir. İcra Mahkemesi, ödeme emrinin R... A.Ş. ile İbrahim K.’na 25.10.2007 ve 26.10.2007 tarihlerinde muhatabına tebliğ edilmiş olduğu, bu borçluların 30.6.2008 tarihindeki itirazlarının süresinde olmadığı, diğer borçluların itirazlarının ise yerinde olmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Borçlular vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece; diğer borçluların temyiz itirazlarının reddi ile, karar sadece; R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş.’ne çıkarılan örnek 10 numaralı ödeme emrinin 26.10.2007 tarihinde bila tebliğ ibaresiyle iade edildiği, alacaklının takip iradesini sürdürmesi halinde yeniden ödeme emri tebliğiyle itiraz sebeplerinin incelenmesi gerektiğine işaretle bozulmuştur. Mahkeme, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince bu borçluya gönderilen ödeme emrinin usulünce tebliğ edildiği, itirazın süresinde olmadığı gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 51 Direnme yoluyla H.G.K.’nun önüne gelen uyuşmazlık; borçlu R... Dış Tic. ve Tekstil İnş. San. A.Ş.adına gönderilen ödeme emrinin usulünce tebliğ edilip edilmediği, noktasında toplanmaktadır. Öncelikle eldeki başvurunun hukuksal niteliğinin ortaya konulmasında yarar vardır: Adli işlem niteliğindeki icra müdürlüğü işlem ve kararlarına karşı İcra ve İflas Kanunu şikayet kurumunu düzenlemiş ve müdürlük kararlarının değiştirilme ya da iptalini şikayet yoluyla başvuru halinde İcra Hakimliğinin kararıyla olanaklı kılmıştır. Şikayet, icra dairelerinin icra hukukuna aykırı olan ve hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali ve düzeltilmesini veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesini sağlamak için kabul edilmiş bir kanun yolu olup; şikayetin konusu, sebepleri, tarafları, süresi ve şikayet usulüyle sonuçları, İcra ve İflas Kanunu’nda ayrıca düzenlenmiştir. Bu noktada, yeri gelmişken itirazla şikayet arasındaki farklar ortaya konulmalıdır: İtiraz, maddi hukuka dayanan sebeplerden dolayı takibe karşı konulması, eş söyleyişle takip konusu yapılan alacağa dair bulunmasına karşın, şikayette icra dairelerinin icra-iflas hukukuna dair işlemlerine yöneltilmiş bir karşı çıkma söz konusudur. Borçlu tarafından ileri sürülen bir sebep, niteliği bakımından icra müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken bir husus ise, o takdirde şikayet sebebi teşkil eder. İcra müdürü kendiliğinden gözetmesi gereken bir hususa uymamışsa, yaptığı işlem kanuna aykırı olacağından, kanuna aykırı böyle bir işleme karşı başvurulacak yol da şikayet yoludur ( İ.İ.K.m.16). İtiraz süresi tebliğle başladığı halde, şikayet süresi öğrenme ( m.16,I) ile işlemeye başladığı gibi; bazı hallerde süresiz şikayet mümkün olduğu halde, süresiz itiraz olanaklı değildir. Yine, itirazda bulunmak hakkı yalnız borçluya ait olmasına karşın, şikayet yoluna, hukuki yararı bulunan borçlu alacaklı ve üçüncü kişiler de gidebilir. Kısacası, itirazla şikayet arasında mahiyet farkı bulunduğu gibi, tabi bulundukları usul de farklıdır. Az yukarda yapılan açıklamalar ışığında denilebilir ki; borçlunun “ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediği” yönündeki talebi, maddi hukuka dayalı bir sebepten kaynaklanmadığından, takip hukukuna dair böyle bir talebin şikayet yoluyla ileri sürülmesi gerektiği kuşkusuzdur. Nitekim, H.G.K.’nun 27.1.2010 gün ve 2009/12-539 E.,2010/16 K. sayılı ilamında da aynı hususlar vurgulanmıştır. Somut olaya gelince: Karşı taraf/alacaklı tarafından itiraz eden/borçlular aleyhine İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2007/18655 E. Sayılı dosyası ile 22.10.2007 tarihinde çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yol ile icra takibine geçilmiştir. 52 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Borçlular vekili, İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2007/18655 esas sayılı dosyasıyla müvekkilleri aleyhine takip yapıldığını, ancak böyle bir borçlarının bulunmadığını, ifadeyle takibe, borca, faize yönelik itirazını bildirmiştir. Eldeki dosyadaki bu talep, açıkça itiraz mahiyetinde olup, borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş adına gönderilen örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliğ şekline yönelik bir şikayetin varlığı da ileri sürülmemiştir. Diğer taraftan, borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş adına gönderilen örnek 10 numaralı ödeme emrini içeren tebligat parçası üzerinde basılı iki adet kaşe olup, okunaklı olmamakla birlikte üst tarafa basılı olan kaşede “Muhatabın tebliğ adresine gidildi. Tevziat saatlerinde adreste tebliğe caiz kimse bulunmadığından muhatab...kapalı olması... gittiği binada komşusu C. T. tarafından beyan edilmesi üzerine tebliğ evrakı ilgili mahalle muhtarı N. O. teslim edilerek ... 2 numaralı haber kağıdı yapıştırılıp komşusu C. T.’e haber ... komşusu ... sebebiyle muhatap yerine Komşusunun imzalı beyanı, Komşusu imzadan imtina etmiştir. 26.10.07” ibareleri bulunmaktadır. Açıklanan bu kaşenin hemen altında “Muhatap adreste ... soruldu. Adresten ayrılmış olup yeni adresi bilinmiyor. Mahalle muhtarı tasdikiyle iade .../.../200” ibareleri yer almakla birlikte bu kaşede yer alan ibarelerin üzeri çizilmiştir. Tebliğ mazbatasının açıklanan bu içeriğine göre, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi hükümlerine göre borçluya tebligat yapılmış olduğu, iadeye dair matbu açıklamaların ise üzeri çizilerek iptal edildiği, açıktır. O halde, mahkemenin, tebligatın iade edildiğine dair kaşenin çizilerek iptal edildiği, borçlunun komşusuna haber verilmek suretiyle 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine dayanılarak muhatabına tebliğ edildiği gerekçesine dayanan direnmesi yerindedir. Ne var ki, borçlunun talebi içerikçe takip konusu yapılan alacağın ödendiği iddiasıyla borca itiraza dair olup; ödeme emri tebligatının usulüne uygun yapılıp yapılmadığı konusunda şikayet yoluna başvuruda bulunulduğuna dair bir bilgi bulunmadığı gibi, bu tebligatın geçerliliğinin incelenip incelenemeyeceğine, mahkemenin bu tebligata dayanarak verdiği itirazın süre yönünden reddine dair kararına yönelik temyiz itirazları da Özel dairece incelenmemiştir. Bu nedenle, açıklanan hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın, Özel Daireye gönderilmesi gerekir. SONUÇ : Yukarıda; 1-)Birinci bentte gösterilen nedenlerle, borçlular Ü... Örme Tekstil San ve Tic. Ltd. Şti ve İbrahim Kuloğlu hakkındaki karar kesinleşmiş olup, direnme kararını temyizde hukuki yararları bulunmadığından borçlu vekilinin temyiz dilekçesinin, bu borçlular yönünden reddine; 2-) İkinci bentte açıklanan nedenlerle, borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş yönünden yapılmış bir tebligat bulunduğuna dair direnme kararı uygun olup, davacı R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş. vekilinin, başta tebligatın geçerli SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 53 olup olmadığı ve buna göre de itirazın süresinde olup olmadığına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. hukuk dairesine gönderilmesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 7201/m.21 TEBLİGAT KANUNU (Değişik : 6/6/1985 - 3220/7 md.) Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. (Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkra uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar. 54 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 8.2.2012 Esas: 2011/12-737 Karar: 2012/55 BELEDİYENİN KAMU HİZMETİNDE FİİLEN KULLANILAN MALLARIYLA BELEDİYE TARAFINDAN TAHSİL EDİLEN VERGİ, RESİM VE HARÇ GELİRLERİNİN HACZEDİLEMEYECEĞİ u HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ u ÖZET: Şikayet, şikayetçi Belediye Başkanlığının Banka hesapları üzerine konulan hacizlerin kaldırılması istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, haczedilmezlik şikayetinden feragat edilmiş olduğu gerekçesiyle, haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Belediyenin kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarıyla belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. Ayrıca, Belediye Gelirleri Kanun ve diğer kanunlarla belediyeye verilen paylar vergi ve resim hükmünde olduğundan haczi mümkün değildir. Haciz tutanağında borçlu belediye vekilinin; “şikayet ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla bloke edilen paranın alacaklı vekiline verilmesine muvafakat ediyoruz” şeklindeki beyanı haczedilmezlik şikayetinden vazgeçme anlamına gelmemektedir. Eksik incelemeyle hüküm tesisi isabetsizdir gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık, haciz tutanağında borçlu belediye vekilinin; “şikayet ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla bloke edilen paranın alacaklı vekiline verilmesine muvafakat ediyoruz” şeklindeki beyanının haczedilmezlik şikayetinden vazgeçme anlamına gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekir denilerek direnme kararı bozulmuştur. YARGITAY KARARLARI SAYI: 34 İlgili Kanun/Madde: 55 5393/m.15-son DAVA : Taraflar arasındaki “Şikayet” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; Muğla İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 23.7.2010 gün ve 2010/299 E.2010/252 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 18.4.2011 gün ve 2010/26131 Esas ve 2011/6678 Karar sayılı ilamı ile; ( ... Borçlu vekilinin, icra mahkemesine başvurusunda, borçlu belediyeye ait Ziraat Bankası Muğla Şubesi’nde bulunan 3575874-501 ve 5003 numaralı hesaplar üzerine konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini istediği anlaşılmıştır. Başvuru bu haliyle 5393 Sayılı Belediye Kanunun 15/ son maddesine dayalı haczedilmezlik şikayetidir. Anılan madde uyarınca belediyenin kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarıyla belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. Ayrıca, Belediye Gelirleri Kanun ve diğer kanunlarla belediyeye verilen paylar vergi ve resim hükmünde olduğundan haczi mümkün değildir. Haciz tutanağında borçlu belediye vekilinin; “şikayet ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla bloke edilen paranın alacaklı vekiline verilmesine muvafakat ediyoruz” şeklindeki beyanı haczedilmezlik şikayetinden vazgeçme anlamına gelmemektedir. Çünkü açıkça vekil şikayet ve dava haklarını saklı tutarak ihtirazi kayıtla paranın alacaklı tarafa verilmesini kabul etmiştir. Şikayetten açık bir feragatı yoktur. O halde mahkemece, öncelikle banka hesabıyla ilgili kayıtlar ve hesap ekstresi bankadan getirtilmeli, bu hesaba yatan paraların nitelikleri incelenmeli, belediyeden bilgi ve belgeler istenmeli ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak yukarda açıklanan yasa hükmü gereğince bir sonuca ulaşılmalıdır. Eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü: KARAR : Şikayet, şikayetçi/borçlu Belediye Başkanlığı’na ait Ziraat Bankası Muğla Şubesi’nde bulunan hesapları üzerine konulan hacizlerin kaldırılması istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, haczedilmezlik şikayetinden feragat edilmiş olduğu gerekçesiyle, haczedilmezlik şikayetinin reddine dair verilen hüküm, şikayetçi/ borçlu vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarda açıklanan gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda ısrar edilmiş, hükmü, şikayetçi/ borçlu vekili temyize getirmiştir. Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık, haciz tutanağında borçlu belediye vekilinin; “şikayet ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla bloke 56 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 edilen paranın alacaklı vekiline verilmesine muvafakat ediyoruz” şeklindeki beyanının haczedilmezlik şikayetinden vazgeçme anlamına gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır. H.G.K.nca öncelikle, yerel mahkemece bozma öncesi verilen 23.7.2010 tarihli ilk kararın hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinde “…Muğla 2. İcra 2010/4396 Esas sayılı dosyaya Ziraat Bankası Muğla Şubesindeki 357582745001 ve 5003 Sayılı mevduat hesaplarından intikal edecek paranın 9.695,60 TL kısmının mahkememizin 2010/256 Esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararı gereğince ödenmemesine, geri kalan bakiyenin ödenebileceğine…” karar verildiği, ancak bozma sonrası verilen direnme kararında bu hükme yer verilmediği dikkate alındığında, direnme kararının usulüne uygun olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiş, yapılan görüşmeler sonunda, oybirliği ile ilk hükümde verilen bu kararın tedbir mahiyetinde olduğu, hükümler arasında aykırılık teşkil etmeyeceği, kabul edilerek ön sorunun oybirliğiyle reddi ile, işin esasının görüşülmesine geçilmiştir. İşin esasına gelince; Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Şikayetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5393/m.15-son BELEDİYE KANUNU Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. YARGITAY KARARLARI SAYI: 34 57 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 8.2.2012 Esas: 2011/13-568 Karar: 2012/47 YABANCI MAHKEME KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ u TÜRKİYE DIŞINDA VERİLEN HAKEM KARARLARININ YABANCI HAKEM KARARI NİTELİĞİNDE OLDUĞU u YABANCI HAKEM KARARLARININ TÜRKİYE’DE TANINMASI VE TENFİZİ İÇİN KAMU DÜZENİNE AYKIRI OLMAMASI GEREKTİĞİ u ÖZET: Davacı, davalı tarafından başlatılan, “Marmara Depremi Acil Yeniden Yapılandırma Projesi”ne dair olarak davalı ile sözleşme imzaladıklarını, “Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesi”nin 1. ve 2 nci maddeleri gereğince, tarafların başvurdukları daimi hakemlik organları tarafından verilen kararların iş bu sözleşme hükümlerine göre tenfizinin gerektiğini ileri sürerek. Tahkim Kurulunun kararının, Türkiye’de icra edilebilmesi için mahkemece tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tenfiz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 8.2.2007 tarihli tahkim kararının tenfizine karar verilmiştir. Özel Dairece; Dava, 8.2.2007 tarih ve 13562/fm numaralı Milletlerarası Ticaret Odası Hakem Mahkemesi kararının tenfizi istemine dairdir. Somut olayda, tenfizi talep edilen hakem kararı, taraflar arasındaki 18.8.2000 tarihli sözleşmeye dair olup, New York Sözleşmesine taraf olan Fransa’da verilmiş olduğundan, uyuşmazlığa, Türkiye’nin de taraf olduğu “New York Sözleşmesi” hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. New York Sözleşmesi ifadeleri doğrultusunda, Türkiye dışında verilen hakem kararlarının, “yabancı hakem kararı” niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra edilebilmesi, tenfiz prosedürüne tabi olduğundan, davaya konu yabancı hakem kararı niteliğindeki Milletlerarası Ticaret Odası Hakem kararının New York Sözleşmesine göre, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmak gerekir. 58 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 New York Sözleşmesinin ( V)-2 nci maddesine göre, yabancı hakem kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için, uyuşmazlık konusunun tahkim yoluyla çözüme elverişli olmasının yanında bu hakem kararının Türk kamu düzenine de aykırı olmaması gereklidir. Davalı, davacı ortak girişimi oluşturan şirketlerin ayrı ayrı kurumlar vergisi mükellefi oldukları gibi, ortak girişimin de ayrı ve bağımsız bir kurumlar vergisi mükellefi olduğunu, ilgili vergi mevzuatları gereğince vergi hukuku anlamında ayrı bir muhatap kabul edilen Ortak Girişimin, vergilendirilecek olan gelirini, ilgili dönem sonunda beyan ederek kurumlar vergisi ödemesi, bundan sonra ortaklarına kar payı dağıtması gerekirken, idareden aldığı aylık hak edişleri Ortak Girişim hesaplarına geçirmeden ortaklara aktardığını, bu şekilde dönem sonu beklenmeden gelirin paylaştırılması sebebiyle örtülü kazanç elde edildiğini, öte yandan Türk Vergi Kanunlarına aykırı, vergi kaçırmaya yönelik, hileli uygulamalara hukuki geçerlik tanıyan MTO Hakem Mahkemesi kararının genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olduğundan tenfizinin talep edilemeyeceğini savunmuş, savunmalarına delil olarak da idarece aldırılan iki bilirkişi raporunu ibraz etmiştir. Mahkemece yargılama sırasında alınan 7.10.2008 tarihli bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle olayda tenfiz şartlarının bulunduğu, Türk kamu düzenine aykırı bir durumun da mevcut olmadığı” açıklanmıştır. Oysa ki davalının belirtmiş olduğu, Hakem kararıyla davacı ortak girişime iadesine karar verilen vergilerin ödenmesi, yükümlüsü, vergi mevzuatına aykırılık, vergi kaçırmaya ve örtülü kazanç elde etmeye yönelik bir durumun söz konusu olup olmadığı hususlarında mahkemece yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Vergilerin ödenmesiyle ilgili taraflar arasındaki kararlaştırmanın, sözleşmenin icrası aşamasında uygulanıp uygulanmadığı da araştırılmamıştır. Bu inceleme, olayda “kamu düzenine aykırılık olup olmadığının denetimi” ile sınırlı olarak yapılacağından, teknik anlamda davanın esastan incelenmesi de söz konusu olmayacaktır. O halde mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanması aşamasında Hakem kararıyla davacı Ortak Girişime iadesine karar verilen vergilerin, sorumlusu, yükümlüsü, ödenip ödenmediği, olayda vergi mevzuatına aykırılık, vergi kaçırmaya, hileli ve muvazaalı işlemlere ve örtülü kazanç elde etmeye yönelik bir durumun söz konusu olup olmadığı, davacıların kendi aralarında akdetmiş oldukları Ortak Girişim sözleşmesinin resmi ve onaylı Türkçe tercümesinin dosyaya ibrazının sağlanması ve davalının itirazında değindiği sözleşmenin 16 ncı maddesiyle ilgili hükmün, sözleşmenin resmi onaylı Türkçe tercümesinde de bulunup bulunmadığının denetlenmesinden sonra, vergilerin ödenmesiyle ilgili bu kararlaştırmanın, taraflar arasındaki sözleşmenin icrası aşamasında SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 59 da uygulanıp uygulanmadığı, davalı itirazları ve dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporları ile tüm belgeler dikkate alınmak suretiyle, vergi hukuku konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, nedenlerini açıklayıcı, gerekçeli, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, olayda yabancı hakem kararının tenfizinin Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı görülüp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Yabancı Mahkemelerin Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli New York Sözleşmesi 2/b fıkrasınca hakem kararının tanınma ve icrasının mezkur memleketin amme intizamı kaidelerine aykırı olmaması kuralı karşısında verginin kamu düzenini ilgilendiren bir sorun olması da gözetilerek, Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır görülüp direnme kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında 10 Haziran 1958 Tarihinde New York’ta Yapılan Sözleşme madde:1 4686/m.1 5718/m.54-c DAVA : Taraflar arasındaki “tenfiz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.12.2008 gün ve 2007/696 E., 2008/672 K. sayılı kararın incelenmesi taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 29.12.2009 gün ve 2009/4018 E., 2009/15528 K. sayılı ilamı ile; ( ... Davacı Dorsch Consult-Ants Ortak Girişimi, davalı tarafından başlatılan, “Marmara Depremi Acil Yeniden Yapılandırma Projesi”ne ( MEER Projesi) dair olarak davalı ile 18.8.2000 tarihinde “İzmit, Körfez ve Gebze İnşaat Sözleşme Paketleri Kapsamında İskan Birimlerinin Yeniden Yapılandırılmasının Denetimi İçin Danışmanlık Hizmetleri Sözleşmesi” imzaladıklarını, sözleşmenin tahkim şartını düzenleyen 8.2 nci maddesinde, taraflar arasında doğacak uyuşmazlıkların çözümünde Milletlerarası Ticaret Odası kurallarının uygulanacağının kararlaştırıldığını, davalı ile “sözleşme bedelinin ödenmesi” konusunda ortaya çıkan uyuşmazlık sebebiyle 8.11.2004 tarihinde Milletlerarası Ticaret Odası ( MTO) Uluslararası Tahkim Divanına başvurduklarını, oluşturulan Tahkim Kurulu tarafından yapılan yargılama sonucunda, 8.2.2007 tarihinde verilen kararla taleplerinin kabul edildiğini, ( MTO) Tahkim Kurallarının 28. maddesinin 6. fıkrası gereğince taraflar, verilecek olan hakem kararının derhal icrasını ve tüm kanun yollarından feragat etmeyi kabul ettiklerinden, hakem heyetince verilen kararın kesin nitelikte ve taraflar 60 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 için bağlayıcı olduğunu, Türkiye Cumhuriyetinin, 21.5.1991 tarih ve 20877 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 3731 Sayılı Kanunla onaylamak suretiyle tarafı olduğu, “Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10.6.1958 tarihli New York Sözleşmesi”nin 1. ve 2 nci maddeleri gereğince, tarafların başvurdukları daimi hakemlik organları tarafından verilen kararların iş bu sözleşme hükümlerine göre tenfizinin gerektiğini ileri sürerek. Tahkim Kurulunun 8.2.2007 tarih ve 13562/fm numaralı kararının, Türkiye’de icra edilebilmesi için mahkemece tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, davacı Dorsch + Ants Ortak Girişimin, daha önce tefer ve terra, son olarak da MEER projeleri kapsamında imzalanan danışmazlık hizmet alım sözleşmelerinde müşavir ve mühendis olarak görev yaptığını, tefer ve terra projelerinde. Ortak Girişim ortaklarından olan Dorsch firmasından kesilen vergi stopajlarının, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin o tarihte yanlış yorumlanması sebebiyle kendilerine iade edildiğini, MEER projesi sırasında ise, yapılan uygulamanın hatalı olduğu anlaşılarak, vergi stopajlarının ödenmeyeceğinin bildirilip, daha önce yapılan ödemelerin de hak edişlerden mahsup edildiğini, davacının bu duruma karşı çıkarak, vergilerin iadesi talebiyle tahkim yoluyla MTO Tahkim Divanı nezdinde dava açtığını, talep edilen vergilerin, ortak girişimin değil, ortakların kendi tüzel kişiliklerinin vergi mükellefiyetiyle ilgili vergileri olduğunu, bu sebeple taraf ehliyeti ve yargı yetkisine itiraz ettiklerini, davacı ortak girişimin. Kurumlar Vergisi kanununun 1 inci maddesi gereğince kurumlar vergisi mükellefi olup, tüzel kişiliği olmayan ancak vergi mevzuatı açısından muhatap kabul edilen bir suje olarak Seğmenler Vergi Dairesince tescil edildiğini, idareye karşı iş yükümlenen ortak girişimlere. Vergi Usul Kanunu gereğince kurumlar vergisi mükellefi olduklarını gösteren faturalar karşılığı düzenlenen hak edişlerle ödeme yapıldığını, ortak girişimin ortaklarının da ayrıca kurumlar vergisi mükellefi olup, yabancı ortak olan Dorsch şirketinin de dar mükellef olarak Türkiye’de elde ettiği kurum kazancı üzerinden vergi ödemekle yükümlü olduğunu, Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi gereğince sadece dar mükellef ( yabancı firma) olan firmaların, stopaj ( kaynakta kesinti) yoluyla vergi ödemekle yükümlü olduklarını. Ortak Girişimin, taşeron olarak hizmet aldığı Dorsch firmasının, ortak girişime verdiği hizmetler karşılığında kestiği faturalar üzerinden vergi sorumlusu olarak vergi dairesine yatırdığı stopaj kesintilerini, daha sonra idareye fatura ettiğini, oysaki tahkime konu olan ve iadesine karar verilen bu vergilerin Ortak Girişimin kendi kazancından ödenen bir vergi olmadığını, yapılan uygulamanın, haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğunu, nitekim Ortak Girişim Anlaşmasının 16 ncı maddesinden de, bu durumun açıkça anlaşıldığını, Türk Vergi Kanunlarına aykın, vergi kaçırmaya yönelik, hileli uygulamalara hukuki geçerlik tanıyan MTO Hakem Mahkemesi kararının genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olduğundan New York Sözleşmesinin V/2.b maddesi gereğince tenfizinin talep edilemeyeceğini, SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 61 aynı sözleşmenin V/2. ( a) maddesi gereğince uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesinin de mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, 7.10.2008 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, tenfiz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 8.2.2007 tarihli tahkim kararının tenfizine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-)Dava, 8.2.2007 tarih ve 13562/fm numaralı MTO Hakem Mahkemesi kararının tenfizi istemine dair olup, uyuşmazlığın çözümü içim öncelikle, olaya uygulanması gereken mevzuat hükümleriyle hakem kararının niteliğinin belirlenmesi gereklidir. 2675 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun, 1982 yılında yürürlüğe girmiş olup, Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmalar kapsamında bulunmayan uyuşmazlıklarda adı geçen kanun hükümlerinin uygulanması söz konusu olmakla birlikte, “Türkiye’de Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli New York sözleşmesi” 8.5.1991 tarih ve 3731 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş olduğundan ve yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizinde, bu sözleşme hükümlerinin öncelikle uygulanması gerekli olduğundan, möhuk kapsamına giren hakem kararlarının alanı oldukça daralmıştır. Bununla beraber. Türkiye’nin New York Sözleşmesine taraf olduğu 8.5.1991 tarihinden itibaren ve bugün itibariyle, bu sözleşmeye taraf olmayan bir devlet ülkesinde verilen ve yerli olmayan hakem kararları, möhuk kapsamına giren hakem kararlarıdır. ( Banu Şit, Kurumsal Tahkim ve Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, Ankara 2005, sh.194) Öte yandan, 21.6.2001 tarihinde, 4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu ( mtk) kabul edilmiş ve 5.7.2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir, tahkim usulüne uygulanacak kuralları düzenleyen sözkonusu kanunun, “amaç ve kapsam” başlıklı 1 inci maddesi gereğince, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya anılan kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklarda, mtk’nun uygulanması zorunludur. O halde 5.7.2001 tarihinden itibaren yasa kapsamına giren uyuşmazlıklarda, mtk uygulanacaktır. ( “Yabacılık Unsuru Kavramı ve ıcc Tahkimi” Prof. Dr. Ziya Akıncı, 6.4.2004 Milletlerarası Tahkim Semineri, Ankara 6.4.2004 sh.39.) Tahkim şartını içeren sözleşme tarihinin, mtk’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce olması halinde ise uyuşmazlığın söz konusu kanun kapsamına girmediği kabul edilmektedir. ( Bkz. 15. Hukuk Dairesi, 2002/4900 E. 2002/5118 K, 13.11.2002 T.; 15. Hukuk Dairesi 62 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 2002/4007 E. 2003/876 K. 25.2.2003 T.; 15. hd. 2002/2760 E. 2002/4528 K. 10.10.2002 T.) Yukarda açıklanan konuyla ilgili mevzuat hükümlerinin, yürürlük tarihleri ve kapsamları da dikkate alınarak somut olaya bakılacak olursa, davaya konu olayda, tenfizi talep edilen hakem kararı, taraflar arasındaki 18.8.2000 tarihli sözleşmeye dair olup, New York Sözleşmesine taraf olan Fransa’da verilmiş olduğundan, uyuşmazlığa, Türkiye’nin de taraf olduğu “New York Sözleşmesi” hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığa uygulanacak mevzuat hükümlerinin bu şekildeki tespitinden sonra, tenfizi talep edilen hakem kararının niteliğinin tespitine gelince; Her ne kadar bir hakem kararının, yerli veya yabancı hakem kararı olup olmadığı ayrımı konusunda, doktrinde genel olarak “otoritesi altında verilen kanun” ve “toprak esası” şeklinde tanımlanan değişik görüşler bulunmakta ise de, New York Sözleşmesinin, “İş bu sözleşme, tabii veya hükmi şahıslar arasında zuhur eden ve tanınması ve icrası bahismevzuu devlet arazisinden gayri bir devlet arazisinde verilen hakem kararlarının tanınması ve icrası hakkında tatbik olunur.” Hükmünü taşıyan 1 inci maddesindeki ( ....bahis mevzuu devlet arazisinden gayri bir devlet arazisinde) ifadeleri gereğince, anılan sözleşmede açıkça “toprak esası” benimsenmiş olduğundan. Türkiye dışında verilen hakem kararlarının, “yabancı hakem kararı” niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. ( Prof. Dr. Cemal Şanlı, “Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yollan”, 3. Bası, İstanbul Haziran 2005, sh. 284; Prof. Dr. Ziya Akıncı, a, g.e, sh. 24; Prof. Dr. Tuğrul Ansay, “Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizine İlişkin New York Antlaşması ve Yeni Türk Devletler Özel Hukuku Kanunu”, Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi” II. Tahkim Haftası, Ankara, 25-26 Kasım, 1983, sh. 128) Bu tespitten sonra, yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra edilebilmesi, tenfiz prosedürüne tabi olduğundan, davaya konu yabancı hakem kararı niteliğindeki MTO Hakem kararının New York Sözleşmesine göre, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine gelince; New York Sözleşmesinin ( V)-2 nci maddesinde. “Hakem kararının tanınması ve icrası istenen memleketin selahiyeti makamı tarafından aşağıdaki hallerin mevcudiyeti müşahede edilecek olursa tanıma ve icra talebi keza reddolunabilir. a-)Tanıma ve icra talebinin öne sürüldüğü memleketin kanununa göre ihtilaf mevzuunun hakemlik yoluyla halle elverişli bulunmaması veya b-) Hakem kararının tanıma ve icrasının mezkur memleketin amme intizamı kaidelerine aykırı olması” hükmü mevcuttur. Buna göre, yabancı hakem kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için, uyuşmazlık konusunun tahkim yoluyla çözüme elverişli olmasının yanında bu hakem kararının Türk kamu düzenine de aykırı olmaması gereklidir. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 63 Kamu düzeni doktrinde genel olarak, “bir toplumun, belirli bir zaman dilimi içerisinde, siyasi, sosyal, ekonomik, ahlaki ve hukuki açılardan temel yapısını belirleyen ve temel çıkarlarını koruyan kurum ve kurallar bütünüdür.” şeklinde tanımlanmaktadır. ( Süha Tanrıver, “Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de Tenfızinde Kamu Düzeninin Rolü, Prof. Dr. Ali Bozer’e Armağan”, “Kamu Düzeni”, Ankara, 1988, sh.152) Devletlerin vazgeçemeyeceği temel ilkeler, kamu düzenini ilgilendiren kurallar olup, genel olarak, kamu menfaat ve düzenini koruma amacını güden emredici kanun hükümlerine aykırılık, ahlaka ve temel hak ve özgürlüklere aykırılık, kamu düzeninin müdahalesini gerektiren hususlardır. Örneğin gümrük kanunları, vergi mevzuatı, kamu düzenini ilgilendirdiğinden, vergi mevzuatına aykırı bir alacağı hükme bağlayan bir hakem kararı, Türk hukukunun vazgeçilmez saydığı temel prensiplerle bağdaşmadığı için kamu düzeni müdahalesiyle karşılaşır. Aynı şekilde tenfiz devletinin dış ticaret, gümrük veya vergi mevzuatına karşı muvazaa teşkil eden ilişkilerden doğan alacakları hüküm altına alan kararlar, sahte evrak tanzim etmek suretiyle, hileyle elde edilen kararlar da, kamu düzenine aykırı kabul edilebilir. ( Prof. Dr. Cemal Şanlı, a, g.e, sh. 208) Bazı durumlarda kamu düzenine aykırılık itirazlarının değerlendirilebilmesi için, kısmen işin esasının da incelenmesi gerekli olabilir. Örneğin yabancı hakem kararına konu teşkil eden sözleşmenin, ülkenin gümrük ve vergi mevzuatına karşı bir hile ve muvazaa teşkil ettiği, dolayısıyla kamu düzenine aykırı olacağı ileri sürüldüğünde, mahkemenin itirazı değerlendirebilmesi için, kısmen işin esasıyla ilgili inceleme ve araştırma yapması zorunludur. Aksi halde kamu düzenine aykırılık itirazını değerlendirmek mümkün değildir. Bu gibi durumlarda kamu düzenine aykırılık itirazlarının incelenebilmesi için, zorunlu olarak işin esasıyla ilgili hususların araştırılması, teknik anlamda davanın esastan incelenmesi anlamında da değildir. ( Prof Dr. Cemal Şanlı, a, g.e, sh. 209) Bu açıklamalardan sonra davaya konu olaya bakılacak olursa; az yukarda da kısaca özetlendiği gibi davalı, davacı ortak girişimi oluşturan Ants ve Dorsch şirketlerinin ayrı ayrı kurumlar vergisi mükellefi oldukları gibi, ortak girişimin de Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesi gereğince ayrı ve bağımsız bir kurumlar vergisi mükellefi olduğunu, ilgili vergi mevzuatları gereğince vergi hukuku anlamında ayrı bir muhatap kabul edilen Ortak Girişimin, vergilendirilecek olan gelirini, ilgili dönem sonunda beyan ederek kurumlar vergisi ödemesi, bundan sonra ortaklarına kar payı dağıtması gerekirken, idareden aldığı aylık hak edişleri Ortak Girişim hesaplarına geçirmeden ortaklara aktardığını, bu şekilde dönem sonu beklenmeden gelirin paylaştırılması sebebiyle örtülü kazanç elde edildiğini, öte yandan ortak girişimin ortaklarının da ayrıca kurumlar vergisi mükellefi olup, yabancı ortak olan Dorsch şirketinin de dar mükellef olarak Türkiye’de elde ettiği 64 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 kurum kazancı üzerinden vergi ödemekle yükümlü olduğunu, Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi gereğince sadece dar mükellef ( yabancı firma) olan firmaların, stopaj ( kaynakta kesinti) yoluyla vergi ödemekle yükümlü olduklarını. Ortak Girişimin, taşeron olarak hizmet aldığı Dorsch firmasının, ortak girişime verdiği hizmetler karşılığında kestiği faturalar üzerinden vergi sorumlusu olarak vergi dairesine yatırdığı stopaj kesintilerini, daha sonra idareye fatura ettiğini, oysaki tahkime konu olan ve iadesine karar verilen bu vergilerin Ortak Girişimin kendi kazancından ödenen bir vergi olmadığını, yapılan uygulamanın, haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğunu, nitekim Ortak Girişim Anlaşmasının 16 ncı maddesinde de, bu durumun açıkça anlaşıldığını, Türk Vergi Kanunlarına aykırı, vergi kaçırmaya yönelik, hileli uygulamalara hukuki geçerlik tanıyan MTO Hakem Mahkemesi kararının genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olduğundan tenfizinin talep edilemeyeceğini savunmuş, savunmalarına delil olarak da idarece aldırılan iki bilirkişi raporunu ibraz etmiştir. Mahkemece yargılama sırasında alınan 7.10.2008 tarihli bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle olayda tenfiz şartlarının bulunduğu, verilen kararın Türk kamu düzenine de aykırı olmadığı kabul edilerek. Hakem kararının tenfize karar verilmişse de, anılan raporda özet olarak, “Vergi Usul Kanununun 8/3 üncü maddesi gereğince, vergisel unsurlu sözleşmelerin, sadece taraflar arasındaki iç ilişkide geçerli olup, vergilendirme sürecinde vergi idaresi bakımından bağlayıcı olmadığı, stopaj vergi tutarının ücrete yansıtılması talebinin, sözleşme hukuki ilişkisinden kaynaklandığı, davalı tarafın ileri sürdüğü, davacıların kendi aralarında akdettikleri sözleşmede, idarenin vergi iadesinde gecikmesi halinde yabancı firmanın fazla fatura keseceğinin kararlaştırılmış olmasının, naylon fatura düzenlenmesini teşvik edeceği ve bu suretle vergi kaçırmanın mümkün olacağı iddialarının ise, varsayımsal bir kabul olduğu, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin, incelenmesi istenilen somut uyuşmazlık kapsamında bulunmadığı, davaya konu olayda tenfiz şartlarının oluştuğu, Türk kamu düzenine aykırı bir durumun da mevcut olmadığı” açıklanmıştır. Oysa ki davalının gerek bilirkişi raporuna itiraz, gerekse cevap ve düplik dilekçelerinde belirtmiş olduğu, Hakem kararıyla davacı ortak girişime iadesine karar verilen vergilerin ödenmesi, yükümlüsü, vergi mevzuatına aykırılık, vergi kaçırmaya ve örtülü kazanç elde etmeye yönelik bir durumun söz konusu olup olmadığı hususlarında mahkemece yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Öte yandan, dosyada, ortak girişimi oluşturan ortakların kendi aralarında akdetmiş oldukları Mayıs 2000 tarihli “Ortak Girişim Anlaşmasının İngilizce metni mevcut olup, Türkçe tercümesi mevcut değilse de, davalının, vergi kaçırmaya yönelik bir düzenleme olduğunu savunduğu ve dosyaya ibraz ettiği söz konusu anlaşmanın 16 ncı maddesinin, resmi ve onaylı olmayan, haricen yapılan Türkçe tercümesinde, “Teklifte SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 65 yer alan yerel vergi tavan miktarının verilecek aylık hak edişlerle herhangi bir sebeple alınamaması durumunda, bu yerel verginin çekilemeyen kısmı için Dorsch firmasının, hak ettiği miktardan daha fazla hak ediş sunması gerekmektedir. Bu durumda, Dorsch firması, diğer ortakların kabulüyle daha fazla fatura temin ederek verecek ve bu yolla tahsil edilen yerel vergi ortaklar arasında eşit olarak paylaştırılacaktır.” Şeklinde bir düzenleme de mevcut olup, vergilerin ödenmesiyle ilgili bu kararlaştırmanın, taraflar arasındaki sözleşmenin icrası aşamasında uygulanıp uygulanmadığı da araştırılmamıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, açıklanan hususlarda yapılacak değerlendirme için, kısmen de olsa işin esasının incelenmesi zorunlu ise de, az yukarda da belirtildiği gibi, bu inceleme, olayda “kamu düzenine aykırılık olup olmadığının denetimi” ile sınırlı olarak yapılacağından, teknik anlamda davanın esastan incelenmesi de söz konusu olmayacaktır. O halde mahkemece, tüm bu açıklamalar doğrultusunda, taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanması aşamasında. Hakem kararıyla davacı Ortak Girişime iadesine karar verilen vergilerin, sorumlusu, yükümlüsü, ödenip ödenmediği, olayda vergi mevzuatına aykırılık, vergi kaçırmaya, hileli ve muvazaalı işlemlere ve örtülü kazanç elde etmeye yönelik bir durumun söz konusu olup olmadığı, davacıların kendi aralarında akdetmiş oldukları Ortak Girişim sözleşmesinin resmi ve onaylı Türkçe tercümesinin dosyaya ibrazının sağlanması ve davalının itirazında değindiği sözleşmenin 16 ncı maddesiyle ilgili hükmün, sözleşmenin resmi onaylı Türkçe tercümesinde de bulunup bulunmadığının denetlenmesinden sonra, vergilerin ödenmesiyle ilgili bu kararlaştırmanın, taraflar arasındaki sözleşmenin icrası aşamasında da uygulanıp uygulanmadığı, davalı itirazları ve dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporları ile tüm belgeler dikkate alınmak suretiyle, vergi hukuku konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, nedenlerini açıklayıcı, gerekçeli, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, olayda yabancı hakem kararının tenfizinin Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Yabancı Mahkemelerin Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli New York Sözleşmesi 2/b fıkrasınca hakem kararının tanınma ve icrasının mezkur memleketin amme intizamı kaidelerine aykırı olmaması 66 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 kuralı karşısında verginin kamu düzenini ilgilendiren bir sorun olması da gözetilerek. H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 429 uncu Maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, 08.02.2012 tarihinde yapılan 2. görüşmede oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY : Yerel mahkeme tarafından yabancı hakem kararının tenfizi için açılan davanın kabulü üzerine özel daire tarafından yukarda açıklanan sebeplerle bozulan kararda direnilmesi üzerine H.G.K. tarafından da karar aynı gerekçelerle bozulmuştur. Aşağıda açıklanan sebeplerle bozma kararına katılmak mümkün olmamıştır: Bozmanın nedeni hem taraflar arasındaki sözleşmenin, hem de davacıların kendi aralarında yaptıkları sözleşmenin kamu düzenini doğrudan ilgilendiren vergi mevzuatı bakımından aykırı hükümler oluşturup oluşturmadığının araştırılmasıdır. Türkiyenin de taraf olduğu Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 1958 tarihli Nevvyork sözleşmesinin V/2b maddesine göre yabancı hakem kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için bu yabancı hakem kararının Türk kamu düzenine aykırı olmaması gerekir. Yine 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 54/c maddesine göre de tenfizi istenen hükmün kamu düzenine açık aykırılık taşımaması gerekmektedir. Tenfizi istenen yabancı hakem kararının kamu düzenine aykırılığından bahsedilebilmesi için kararın hüküm fıkrasının kamu düzenine aykırı olması gerekir. Tenfiz kararına dayanak yapılan ve taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmede kamu düzenine aykırı hükümler bulunsa bile bu hükümler hakem kararında hükme dayanak yapılmamış yani hükmün gerekçesini oluşturmamış ise salt sözleşmede böyle bir hüküm bulunması tenfize engel değildir. Diğer taraftan aynı husus hükmün gerekçesi için de söz konusudur. Hatta gerekçenin bulunmaması bile kamu düzenine aykırılık teşkil etmeyecektir. Vergi hususu kamu düzeniyle doğrudan ilgili olup hakem kararında Türk vergi mevzuatına aykırı bir durumun bulunması tenfize engeldir, ancak somut olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Tenfize konu olan olay Devlete ödenecek olan verginin kendisiyle ilgili değildir,yani hakem kararında verginin ne şekilde hesaplanması gerektiği,veya ödenmesi gereken bir verginin Devlete ödenip ödenmeyeceği gibi konularda karar verilmemiştir. Karar. Türk vergi mevzuatına uygun olarak tahakkuk etmiş bir verginin taraflardan hangisi SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 67 tarafından ödeneceği hususuyla ilgili olup, bunun kamu düzeniyle uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır. Verginin kimin tarafından ödeneceği hususu taraflarca her zaman kararlaştırabilir. Kaldı ki eldeki davada kimin tarafından ödeneceği tartışmalı olan vergi de Devlete ödenmiş olup bir vergi kaybı da söz konusu değildir. Bir an için hakem kararına dayanak teşkil eden ve taraflar arasında düzenlenmiş olan sözleşmede kamu düzenine aykırı bir hükmün bulunmasının tenfize engel olacağı kabul edilse bile ( ki yukarda açıklanan sebeplerle böyle bir sözleşme karara esas alınmamış ise tenfize engel değildir)burada taraflar arasındaki sözleşmede böyle bir hükmün bulunduğu konusunda herhangi bir iddia yoktur. Bozmanın dayanağı tenfiz davasında taraf olanlar arasındaki sözleşme değil, davacıların kendi aralarında yaptıkları ve tenfızde hiçbir zaman inceleme konusu olmayan sözleşmedeki bir hükmün kamu düzenine aykırı olup olmamasının incelenmesidir. Davacılar kendi aralarında yaptıkları sözleşmeye kamu düzenine aykırı hükümler koysalar bile, davalıyla yaptıkları ve hakem kararına dayanak teşkil eden sözleşmede böyle bir durum yoksa bu husus yabancı hakem kararının tenfizine engel teşkil etmeyecektir. Tekrar vurgulamakta yarar vardır ki burada kamu düzenini ilgilendiren ve doğrudan vergi mevzuatıyla ilgili bir niza söz konusu değildir. Niza verginin taraflardan hangisi tarafından ödeneceği konusundadır. Zaten bu konunun içerik incelemesi yasağından dolayı da Türk Mahkemelerince incelenmesi söz konusu değildir. Yukarıda açıklanan sebeplerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4686/m.1 MİLLETLERARASI TAHKİM KANUNU Bu Kanunun amacı, milletlerarası tahkime ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu Kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır. Bu Kanunun 5 ve 6 ncı madde hükümleri, tahkim yerinin Türkiye dışında belirlendiği durumlarda da uygulanır. Bu Kanun, Türkiyede bulunan taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz. 21.1.2000 tarihli ve 4501 sayılı Kamu Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun uyarınca yabancılık unsurunun bulunduğu kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi de bu Kanuna tabidir. Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır. 68 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 10 Haziran 1958 Tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında Newyork Sözleşmesi/m.1 İşbu Sözleşme tabii veya hükmi şahıslar arasında zuhur eden ve tanınması ve icrası bahis mevzuu devlet arazisinden gayri bir devlet arazisinde verilen hakem kararlarının tanınması ve icrası hakkında tatbik olunur. Sözleşme aynı zamanda tanınması ve icrası istenen devlette milli addolunmayan hakem kararları hakkında da tatbik edilir. 5718/m.54-c MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN (1) Yetkili Mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir: c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması. YARGITAY KARARLARI SAYI: 34 69 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 30.3.2012 Esas: 2012/14-70 Karar: 2012/272 DAVAYI KABUL EDEN TARAFIN KURAL OLARAK YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLU OLDUĞU u HAL VE VAZİYETİ İLE DAVA AÇILMASINA SEBEBİYET VERMEMİŞ VE İLK CELSEDE DAVACININ İDDİASINI KABUL ETMİŞ OLAN DAVALININ YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLU TUTULAMAYACAĞI u ÖZET: Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı, ilk yargılama oturumunda davayı kabul etmiştir. Mahkemece, kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Özel Dairece; Hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş ve ilk yargılama oturumunda davacının iddiasını kabul etmiş olan davalı, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz gerekçesiyle yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; Uyuşmazlık; davayı kabul eden davalının yargılama giderinden sorumlu tutulup tutulamayacağı, noktasında toplanmaktadır. HUMK’nda, “kural olarak davayı kabul eden tarafın mahkum olmuş gibi yargılama giderini ödemeye mecbur olduğu” kabul edilmiştir. Kural bu olmakla birlikte, “davayı kabul eden tarafın yargılama gideri ile sorumlu tutulmayacağı haller” sıralanmıştır. Davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ilk koşul, ikinci koşul ise, davalının, ilk muhakeme celsesinde davacının iddiasını kabul etmesidir. Somut olaya gelince: Davalının kabul beyanı ikinci celse gerçekleşmiştir. Yargılamanın ilk celsesine katılmayan davalı ne mazeret ne de kabul beyanı bildirmiştir. 70 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 İlk muhakeme celsesinde davayı kabul etme, şartı somut olay yönüyle gerçekleşmemiştir. Davalının yargılama gideriyle sorumlu tutulmasına ilişkin direnme uygun görülmüştür. İlgili Kanun/Madde: 1086/m.92, 93, 94 DAVA : Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Aydın İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi)’nce davanın kabulüne dair verilen 03.02.2011 gün ve 2010/372 E.-2011/62 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Ondördüncü Hukuk Dairesi’nin 15.04.2011 gün ve 2011/3843-5021 sayılı ilamı ile; ( ... Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı, ilk yargılama oturumunda davayı kabul etmiştir. Mahkemece, kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Gerçekten HUMK’nın 92. maddesi uyarınca kabul, iki taraftan birinin diğerinin netice-i talebine muvafakat etmesidir. 95. madde gereğince kabul, kati bir hükmün hukuki sonuçlarını meydana getirir. Açıklanan nedenle davanın kabul edilmesinde yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak; HUMK’nın 94. maddesinin 2. fıkrasına göre, hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş ve ilk yargılama oturumunda davacının iddiasını kabul etmiş olan davalı, Yasa’nın 423. maddesinde sözü edilen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Somut olayda; davalının yargılama giderleriyle sorumlu tutulması açıklanan yasa kurallarına uygun düşmemiştir. Karar, bütün bu nedenlerle bozulmalıdır...), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, davalının kabulü gözetilerek istemin kabulüne ve davalı kabulünün ilk celseden sonra olması nedeni ile de yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalının temyiz istemi üzerine karar, Özel Daire’ce; yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle yargılama gideri noktasından, bozulmuştur. Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı temyiz etmiştir. Uyuşmazlık; davayı kabul eden davalının yargılama giderinden sorumlu tutulup tutulamayacağı, noktasında toplanmaktadır. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 71 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( HUMK)’nun 92. maddesinde kabul; “İki taraftan birinin diğerinin neticei talebine muvafakat etmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 93. maddesinde ise feragat ve kabul beyanının dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı düzenlenmiştir. Kabul davalının mahkemeye hitaben yaptığı tek taraflı bir irade beyanı ile olur ve tamamlanır. Bu nedenle, kabul beyanının mahkemeye ulaşması yeterlidir. Kabul halinde yargılama giderinin kime yükleneceği konusu ise aynı Kanun’un ( HUMK’nın) 94. maddesinde düzenlenmiş; maddenin 1. fıkrasında, “kural olarak davayı kabul eden tarafın mahkum olmuş gibi yargılama giderini ödemeye mecbur olduğu” kabul edilmiştir. Kural bu olmakla birlikte maddenin 2. fıkrasında da, “davayı kabul eden tarafın yargılama gideri ile sorumlu tutulmayacağı haller” sıralanmıştır. 1086 sayılı HMUK’nın 94/2. fıkrasında yer alan: “Şu kadar ki müddeaaleyh hal ve vaziyeti ile aleyhine dava ikamesine sebebiyet vermemiş ve ilk muhakeme celsesinde de müddeinin iddiasını kabul etmiş ise masarifi muhakeme ile ilzam olunamaz.” hükmü dikkate alındığında, davalının yargılama giderinden sorumlu tutulmaması için iki şartın bulunması ve bu şartların, anılan hükümde “ve” bağlacı ile birleştirildiğine göre, birlikte gerçekleşmiş olması gereklidir. Yargılama giderinden sorumlu olmak istemeyen, kabul eden tarafın böyle bir neticeden istifade edebilmesi için bu iki şartın da hadisede tahakkuk etmesi lazımdır ( Postacıoğlu E. İlhan, 1975, Altıncı Bası, İstanbul, s. 481). Şartların bir tanesinin gerçekleşmemesi halinde davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması gerekir. Örneğin, hal ve tutumuyla ve mahkeme dışında muhatap olduğu taleplere menfi cevap vermek suretiyle alacaklının hakkını vermeye yanaşmamış olan borçlu dava ile karşılaştığı vakit ilk celsede davacının davasını kabul etse dahi masrafı muhakemeden kurtulamaz ( Postacıoğlu E. İlhan, 1975, Altıncı Bası, İstanbul, s. 481). Şu hale göre, davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ilk koşul olup; bununla birlikte gerçekleşmesi gereken ikinci koşul ise, davalının, ilk muhakeme celsesinde davacının iddiasını kabul etmesidir. 1086 sayılı Kanun’un 94. maddesinin 2. fıkrasındaki ikinci şart olan “ilk muhakeme celsesinde de” ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine gelince: Kanun “ilk celse” dediğine göre tensip zabtı ile belirlenen duruşmanın icra olunacağı ilk günün ilk celse olarak kabul edilmesi gereklidir. Bu celsede davalının bizzat veya dilekçe ile davayı kabul etmesi şarttır. Şu kadar ki davalı mazeret bildirse ve bu mazereti kabul edilse dahi bu koşul geçerlidir ve davalının ilk celse mazeret dilekçesi ile birlikte kabul 72 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 beyanını içerir dilekçeyi de ibraz etmesi gerekir. Aksi halde “ilk celsede kabul” şartının gerçekleşmediğinin kabulü gerekir. Somut olaya gelince: Davacı vekili, müvekkilinin kardeşi olan davalının, 11.05.2001 tarihinde noterde düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle, ortak muris babalarından intikal eden taşınmazlardaki miras hisselerini devretmeyi, taahhüt etmesine rağmen, bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia ederek miras hisselerinin satış vaadi sözleşmesi uyarınca müvekkili adına cebren tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı ilk celseye katılmamıştır. İlk celseye katılan yetkili davacı vekili delillerini bildirmek üzere süre istemiştir. Mahkeme davacı vekiline, delillerini ve yetki belgesini sunması için 10 günlük ve ayrıca murise ait veraset ilamının ibraz edilmesi için 20 günlük süre vermiştir. Davacı vekili herhangi bir delil listesi bildirmemiş, süresinde sadece veraset ilamı ibraz etmiştir. Takip eden ikinci celsede ise, davacı vekili mazeret dilekçesi vererek hazır bulunmamış; davalı duruşmaya katılmış ve davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Görülmektedir ki, davalının kabul beyanı ikinci celse gerçekleşmiştir. Yargılamanın ilk celsesine katılmayan davalı ne mazeret ne de kabul beyanı bildirmemiştir. Hal böyle olunca, davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması için gerekli olan iki şarttan birisi olan, ilk muhakeme celsesinde davayı kabul etme, şartı somut olay yönüyle gerçekleşmemiştir. Bu nedenle artık, birlikte gerçekleşmesi gereken diğer şart olan, davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava ikamesine sebebiyet verip vermediğinin araştırılmasına gerek bulunmamakta; davalının yargılama gideri ile sorumlu tutulması gerekmektedir. O halde, mahkemece davalının yargılama gideriyle sorumlu tutulmasına ilişkin direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Daire’ce yargılama giderinin miktarına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daire’ye gönderilmesi gerekir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının yargılama gideriyle sorumlu tutulmasına ilişkin direnme uygun olup; davalı vekilinin yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın ONDÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, 30.03.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 73 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 1086/m.92 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) Kabul, iki taraftan birinin diğerinin neticei talebine muvafakat etmesidir. 1086/m.93 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) (Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/13 md.) Feragat ve kabul beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. 1086/m.94 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) Feragat veya kabul eden taraf mahkum olmuş gibi masarifi muhakemeyi tediyeye mecburdur. Şu kadar ki müddeaaleyh hal ve vaziyeti ile aleyhine dava ikamesine sebebiyet vermemiş ve ilk muhakeme celsesinde de müddeinin iddiasını kabul etmiş ise masarifi muhakeme ile ilzam olunamaz. Feragat veya kabul neticei talebin yalnız bir kısmı hakkında ise masarifi muhakeme buna göre tayin olunur. 1086/m.95 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder. Bilbeyyine hükme raptı kanunen mecburi olan hallerde müddeaaleyh müddeinin neticei talebini kabul ederse müddeaaleyhin davada devamı huzuru mecburi değildir ve bu kabul bundan başka hukuki bir netice husule getirmez. 74 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Tarih: 3.4.2012 Esas: 2012/1222 Karar: 2012/3911 u 6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜĞÜNDEN ÖNCE AÇILMIŞ BULUNAN DAVALARDA, DAVANIN AÇILDIĞI SIRADA DAVA AÇILMA İŞLEMİ TAMAMLANMIŞ OLDUĞUNDAN, GİDER AVANSININ MAHKEMECE VERİLEN KESİN MEHİLDE YATIRILMAMIŞ OLMASINDAN ÖTÜRÜ, DAVANIN DAVA ŞARTLARINDAN YOKSUNLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDEDİLEMEYECEĞİ u DAVANIN USULDEN REDDEDİLMESİ u GİDER AVANSI YATIRILMASI İÇİN DAVACIYA KESİN SÜRE VERİLMESİ ÖZET:Mahkemece, H.M.K.’nun 120. maddesine göre gider avansı yatırılmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş olmasına rağmen avansın yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usülden reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacı, daha önce kayden satın aldığı taşınmazın tapusunun iptal edildiğini ve AHMsinde ilgililer hakkında tazminat davası açıldığını, eldeki davanın anılan dava ile birleştirilmesini ve zararının faizi ile birlikte tazminini istemiştir. Mahkemece, 20.10.2011 tarihli duruşma gününde, 6100 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiğinden bahisle gider avansı yatırılması için davacı tarafa kesin süre verilmiş, yatırılmaması durumunda davanın usulden reddedileceği ihtar edilmiş, avansın yatırılmaması üzerine 18.11.2011 tarihinde davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davanın 6100 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın söz konusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa’nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmeyip yerel mahke- SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 75 menin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 6100/m.114, 115-1-2, 120, 448 DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı vekili, davalının teyzesi ve annesinin birlikte malik oldukları taşınmazın vekil eliyle müvekkiline satışının yapıldığını, daha sonra açılan dava ile müvekkilinin tapusunun iptal edildiğini ve ilgililer hakkında 2007/346 Esas sayılı tazminat davası açıldığını ileri sürerek, eldeki davanın 2007/346 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine ve müvekkilinin zararının tazminine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, H.M.K.’nun 120. maddesine göre gider avansı yatırılmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş olmasına rağmen avansın yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usülden reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Esma Tekbaş’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı, daha önce kayden satın aldığı taşınmazın tapusunun iptal edildiğini ve Kartal 3. AHM nin 2007/346 esas sayılı davası ile ilgililer hakkında tazminat davası açıldığını bildirerek, eldeki davanın anılan dava ile birleştirilmesini ve zararının faizi ile birlikte tazminini istemiştir. Mahkemece, 20.10.2011 tarihli duruşma gününde, 6100 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiğinden bahisle gider avansı yatırılması için davacı tarafa kesin süre verilmiş, yatırılmaması durumunda davanın usulden reddedileceği ihtar edilmiş, avansın yatırılmaması üzerine 18.11.2011 tarihinde davanın usulden reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; dava, HUMK.’nun yürürlükte bulunduğu dönemde açılmıştır. Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK nın 114. maddesinin “g” bendinde gider avansının yatırılmış olması dava şartları arasında sayılmış, 115. maddenin 1. fıkrasında mahkemece bu koşulun mevcut olup olmadığının kendiliğinden araştırılacağı, 2. fıkrasında da şartın noksanlığı tespit edilirse davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür. Anılan Yasa’nın 120. maddesinde ise harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı ve dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda davacıya 2 haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir. Diğer yandan, aynı Yasa’nın 448. maddesi aynen “Bu kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” hükmünü öngörmüştür. Özetlenen bu yasal düzenlemeler gözetildiğinde, öncelikle davanın 6100 76 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın söz konusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa’nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu; öte yandan, dosyanın incelenmesinden herhangi bir delilin toplanmasına ya da ara kararın gerektirdiği bir masraf ya da avansa gerek olmadığı, eldeki davada yalnızca daha önce açılmış bulunan 2007/346 esas sayılı dava ile birleştirilmek suretiyle yargılama ve soruşturma yapılarak tazminat talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6100/m.114 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Dava şartları şunlardır: g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. 6100/m.115-1-2 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. 6100/m.120 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. (2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. 6100/m.448 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır. YARGITAY KARARLARI SAYI: 34 77 YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Tarih: 26.4.2012 Esas: 2011/13318 Karar: 2012/10996 u FİİLİ AYRILIK NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASINDA, DAHA ÖNCE EŞLERDEN BİRİ TARAFINDAN AÇILMIŞ VE RETLE SONUÇLANIP KESİNLEŞMİŞ BİR BOŞANMA DAVASININ BULUNMASI GEREKLİ VE YETERLİ OLUP, DAVANIN KESİNLEŞME TARİHİNDEN İTİBAREN ÜÇ YIL SÜRE İLE EVLİLİK BİRLİĞİNİN YENİDEN KURULMAMIŞ OLMASI GEREKTİĞİ u FİİLİ AYRILIK NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASINDA BOŞANMA KARARI VERİLEBİLMESİ İÇİN KUSUR ARAŞTIRILMASI GEREKMEDİĞİ, KUSURUN ANCAK NAFAKA VE TAZMİNAT TALEPLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLEBİLECEĞİ ÖZET:Taraflar arasında görülen fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma davasında verilen hükmün temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Fiili ayrılık nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için, retle sonuçlanıp kesinleşmiş bir boşanma davasından itibaren en az üç yıl süreyle evlilik birliğinin yeniden kurulamamış olması yeterlidir ve bu boşanma davasında kusur araştırılması gerekmez. Kusur, boşanmanın eki olan nafaka ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde bir unsur olarak araştırılması gerekir. Tarafların retle sonuçlanan önceki boşanma davalarında, taraflara yüklenebilecek bir kusurlu davranış belirlenmiş değildir. Koşulları oluşmadığı halde; davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi isabetsiz görülüp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 4721/m.166-son, 174-1-2 DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı koca tarafından kusura ilişkin gerekçe, tazminatlar ve nafakalar yönünden; davalı kadın tarafından ise boşanma hükmü ile nafakalar ve tazminatların miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: 78 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 KARAR : 1- Toplanan delillerden, davacı kocanın terk ( TMK md. 164), davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması ( TMK md. 166/1-2) hukuksal nedenlerine dayalı olarak açtıkları boşanma davalarının birleştirilerek yapılan yargılaması sonucu, her iki davanın reddine ilişkin karar 23.06.2006 tarihinde kesinleştiği ve bu tarihten sonra temyiz incelemesine konu davanın açıldığı 29.06.2009 tarihine kadar evlilik birliği yeniden kurulamamış, Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesindeki boşanma koşulları oluşmuş olduğundan; davalı kadının tüm, davacı kocanın ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde bulunmuştur. 2- Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi uyarınca fiili ayrılık nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için, daha önce eşlerden biri tarafından açılmış ve retle sonuçlanıp kesinleşmiş bir boşanma davasının mevcudiyeti ile bu kesinleşme tarihinden itibaren en az üç yıl süreyle evlilik birliğinin yeniden kurulamamış olması gerekli ve yeterlidir. Fiili ayrılık nedenine dayalı bu boşanma davasında boşanma kararı için kusur araştırılması gerekmez. Kusur, boşanmanın eki olan nafaka ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde bir unsur olarak araştırılması gerekir. Tarafların retle sonuçlanan önceki boşanma davalarında, taraflara yüklenebilecek bir kusurlu davranış belirlenmiş değildir. Yine, eylemli ayrılık döneminde de taraflara yüklenebilecek bir kusurlu davranışın varlığı iddia ve kanıtlanmamıştır. Davanın dayanağı olan önceki boşanma davasında her iki tarafın davası da mevcut olup; her ikisi de reddedilmiştir. Bu nedenle, boşanma sebebi yaratma bakımından da taraflardan sadece birine kusur yüklenemez. O halde, Türk Medeni Kanunu’nun 166/ son maddesine dayalı bu davada, taraflara bir kusur yükleme imkanı yoktur ve boşanmaya yasal koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle karar verilmiştir. Boşanmanın eki olan maddi ve manevi tazminatlar ise kusurlu olan taraftan istenebilir ( TMK md. 174/1-2). Yukarıda açıklandığı gibi, bu davada davacı kocaya yüklenebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2. maddesindeki koşulları oluşmadığı halde; davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi yerine; yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple davalı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatlara yönelik olarak ( BOZULMASINA), bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte açıklanan sebeple ( ONANMASINA), istek halinde temyiz peşin harcını yatıran E’ye geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 79 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.166-son TÜRK MEDENİ KANUNU Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. 4721/m.174-1-2 TÜRK MEDENİ KANUNU Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. 80 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Tarih: 14.6.2012 Esas: 2012/6314 Karar: 2012/15246 PAYLI MÜLKİYETE KONU BİR TAŞINMAZDA, TAŞINMAZA EL ATILMASI HALİNDE MALİKLERDEN HER BİRİNİN BU ELATMANIN ÖNLENMESİNİ TEK BAŞINA İSTEYEBİLECEĞİ, KAL İSTEMİNİN SÖZ KONUSU OLDUĞU HALLERDE İSE TÜM MALİKLERİN BİRLİKTE DAVA AÇMASI GEREKECEĞİ u İYİNİYETLİ OLMAYAN ZİLYEDİN, YAPTIĞI GİDERLERDEN HAKSAHİBİ İÇİN DE ZORUNLU OLANLARIN TAZMİNİNİN İSTENEBİLECEĞİ u ECRİMİSİL TALEBİ u ÖZET:vekili; “ Davalı kurum haksız olarak tapuda müvekkil adına kayıtlı tarlaya 20-30 yıl önce el atmış olmakla, müdahalenin men’i, üzerindeki ağaçların kaldırılması, 7000 TL ecrimisilin el koyma gününden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, ecrimisil talebinin reddine, müdahalenin önlenmesi ve kal talebinin kabulüne, karar verilmiştir. Özel Dairece; Maliklerden biri olan davacının talebi üzerine müdahalenin önlenmesine karar verilmesi doğrudur. Ancak, davada ağaçların kal’i talebi de mevcuttur. Müşterek mülkiyete konu taşınmaza elatılması halinde, bu elatmanın önlenmesini tek başına istemesi mümkün ise de; elatmanın yanı sıra kal isteminin de söz konusu olduğu hallerde tüm müşterek maliklerin birlikte dava açmaları gereklidir. Taşınmaz 1985 yılında hükmen davacı ve müşterekleri adına tapuya tescil edilmiş olmakla, artık davalının işgalinin iyiniyetli olduğu kabul edilemeyeceğinden yanılgılı gerekçe ile ecrimisil talebinin reddi doğru görülmemiştir. O nedenle davacının zaman içinde değişen hisse durumu da nazara alınarak dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için ecrimisil belirlemek suretiyle sonuca gidilmesi gerekir. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 81 Karşı dava yönünden ise, somut olayda, davalının davacı ve müştereklerine ait parsel üzerindeki ağaçları taşınmazın çapa bağlanmasından sonra yapıp diktiği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, malzeme sahibi davalının iyiniyetli olarak kabulüne olanak yoktur. Hiç kuşkusuz, ağaçlar sökülüp götürülürse hayatiyetini kaybedecek, ekonomik değer taşımaları nedeniyle de aşırı zarar ortaya çıkacaktır. Sökülüp götürülmemesi durumunda ise de arazi sahibi olan davacı sebepsiz zenginleşecektir. Bu takdirde ödenecek tazminat ağaçların arazi maliki davacı için arz ettiği subjektif değeri aşamayacağından burada olayların özelliğine bakan hakimin Türk Medeni Kanununun 4.maddesini kendisine tanıdığı takdir yetkisini kullanması gerekir. Bu yönler üzerinde durulmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir. İlgili Kanun/Madde: 4721/m.4, 684, 688, 718, 723-son, 995-2 DAVA : Dava dilekçesinde müdahalenin önlenmesi, kal ve 7000,00 TL ecrimisilin, karşı davada 3.750,00 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın müdahalenin önlenmesi ve kal yönünden kabulü, ecrimisil ve karşı dava için reddine dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması taraflarca istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davalı vekili geldi. Aleyhine temyiz olunan davacı ve vekili gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için 14.06.2012 gününe bırakılması uygun görüldüğünden, belli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili; “ Davalı kurum haksız olarak tapuda 643 nolu parsel olarak müvekkil adına kayıtlı tarlaya 20-30 yıl önce el atmış olmakla, müdahalenin men’i, üzerindeki ağaçların kaldırılması, ayrıca müvekkili taşınmazdan yararlanmadığından fazlaya dair hakları saklı 7000 TL ecrimisilin el koyma gününden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; dava tarihinden geriye doğru en fazla 5 yıllık bir süre için ecri misil talep edilebileceğini beyanla davanın reddini, karşı dava dilekçesinde ise taşınmaz üzerinde kendilerince yetiştirilen ağaçların bedeli olarak 3.750,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalının kötü niyetinden ve haksız işgalden bahsedilemeyeceğinden ecrimisil talebinin reddine, müdahalenin önlenmesi ve kal talebinin kabulüne, ağaçların kal’ine karar verilmiş olmakla karşı davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Dosya içeriğinden, davalının kayden davacı ve müştereklerine ait bulunan 82 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 643 parsel sayılı taşınmaza haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yapılaşmak suretiyle el attığı ve dava tarihinden önce davacıya teslim etmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle maliklerden biri olan davacının talebi üzerine müdahalenin önlenmesine karar verilmesi doğrudur. Ancak, davada ağaçların kal’i talebi de mevcuttur. TMK.nun 688 ve devamı maddeleri uyarınca paylı mülkiyetin konusu fiili olarak bölünmemiş eşya ve müşterek mülkiyet ise, aynı hukuki statüde bulunan birden çok kişinin belirli bir eşyaya aynı anda paylı olarak malik oldukları bir topluluk mülkiyeti şeklidir. Paydaşların eşya üzerinde sahip bulundukları hisse maddi olarak ( fiilen) bölünmüş olmayan soyut bir hisse niteliğindedir. Dolayısıyla her paydaşın müşterek eşyanın her parçasında hakkının bulunduğu, ayrıca müşterek eşya ile ilgili bölünebilen yetkiler üzerinde her hissedarın payı oranında bağımsız hakkının bulunduğu, fakat bölünemeyen yetkilerde herkesin hakkının eşyanın tamamını kapsadığı açıktır. Belirtilen nedenle, paylı mülkiyete konu bir taşınmazda maliklerden her birinin, müşterek mülkiyete konu taşınmaza elatılması halinde, bu elatmanın önlenmesini tek başına istemesi mümkün ise de; HGK.nun 13.06.1984 gün ve 1982/14-358 Esas, 1984/710 Karar sayılı kararı doğrultusunda elatmanın yanı sıra kal isteminin de söz konusu olduğu hallerde tüm müşterek maliklerin birlikte dava açmaları gereklidir. Diğer taraftan, taşınmaz 1985 yılında hükmen davacı ve müşterekleri adına tapuya tescil edilmiş olmakla, artık davalının işgalinin iyiniyetli olduğu kabul edilemeyeceğinden yanılgılı gerekçe ile ecrimisil talebinin reddi doğru görülmemiştir. O nedenle davacının zaman içinde değişen hisse durumu da nazara alınarak dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için ecrimisil belirlemek suretiyle sonuca gidilmesi gerekir. Karşı dava yönünden ise, öncelikle kural olarak, TMK.nun 684 ve 718. maddeleri gereği yapı üzerinde bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüz-i) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Şayet bir kimse kendi fidanını başkasının taşınmazına dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara ve taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanarak, 722 ve 723.maddeleri kapsamında değerlendirme yapmak gerekir. Yine Türk Medeni Kanununun 995/2. maddesi ise; “iyi niyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir.” hükmünü amirdir. Somut olayda, davalının davacı ve müştereklerine ait parsel üzerindeki ağaçları taşınmazın çapa bağlanmasından sonra yapıp diktiği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, malzeme sahibi davalının iyiniyetli olarak kabulüne olanak yoktur. Hiç kuşkusuz, 643 parsel üzerindeki ağaçlar sökülüp götürülürse hayatiyetini kaybedecek, ekonomik değer taşımaları nedeniyle de aşırı zarar ortaya çıkacaktır. Sökülüp götürülmemesi durumunda ise de arazi sahibi SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 83 olan davacı sebepsiz zenginleşecektir. O yüzden arsa sahibi davacı ağaçlar nedeniyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibine bir miktar tazminat ödemelidir. Türk Medeni Kanunun 723/son maddesince bu gibi durumlarda ödemesi gereken tazminat ağaçların arazi maliki için taşıdığı en az değerle sınırlıdır. Bu takdirde ödenecek tazminat ağaçların arazi maliki davacı için arz ettiği subjektif değeri aşamayacağından burada olayların özelliğine bakan hakimin Türk Medeni Kanununun 4.maddesini kendisine tanıdığı takdir yetkisini kullanması gerekir. O halde, bu yönler üzerinde durulmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, duruşmaya katılan davalı vekili için 900,00 TL vekalet ücreti taktirine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.4 TÜRK MEDENİ KANUNU Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir. 4721/m.684 TÜRK MEDENİ KANUNU Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır. 4721/m.688 TÜRK MEDENİ KANUNU Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır. Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir. 4721/m.718 TÜRK MEDENİ KANUNU Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. 4721/m.723-son TÜRK MEDENİ KANUNU Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar bu 84 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir. 4721/m.995-2 TÜRK MEDENİ KANUNU İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir. YARGITAY KARARLARI SAYI: 34 85 YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Tarih: 21.2.2012 Esas: 2011/11327 Karar: 2012/2564 u ISLAHIN YENİ BİR DAVA OLMAYIP SADECE DAVA DİLEKÇESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK OLDUĞU VE BU NEDENLE SADECE DAVA DİLEKÇESİNE KARŞI İLERİ SÜRÜLEBİLECEK ZAMAN AŞIMI İTİRAZININ ISLAHA KARŞI İLERİ SÜRÜLEMEYECEĞİ u HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ u TAZMİNAT MİKTARININ ISLAH İLE ARTTIRILMASI ÖZET:Dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp, dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Dava, haksız el koymadan kaynaklanmakta olup; hukuka aykırılık da el koyma tarihinde gerçekleşmiştir. Şu durumda, talep de gözetilerek el koyma tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Mahkemece, dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece maddi tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi uygun bulunmamıştır. El koyma ve iade tarihleri arasındaki zarar miktarının aylık kazanç üzerinden hesaplanması gerekir. Karar, bu bakımdan da yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 6100/m.176, 177-1 DAVA : Davacı H. vekili tarafından, davalı Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı aleyhine 06.04.2009 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat 86 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın kabulüne dair verilen 17.02.2011 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı H. vekili, duruşmasız olarak da davacı G. vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya görüşüldü. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacılardan G.’nın tüm, davacılardan H. ile davalının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2- Davacı H.’nin diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalı tarafından temyiz olunmuştur. a- Dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak istemde bulunulmuş; bilirkişi raporundan sonra ise, ıslah dilekçesi verilmek suretiyle talep sonucu artırılmıştır. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp, dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan Kanun’un 177/1. maddesinde ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. b- Dava, haksız el koymadan kaynaklanmakta olup; hukuka aykırılık da el koyma tarihinde gerçekleşmiştir. Şu durumda, talep de gözetilerek el koyma tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Mahkemece, dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. 3- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; mahkemece maddi tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi uygun bulunmamıştır. M... Ticaret Odası’nın yazısına göre, el konulan aracın kullanılması halinde aylık 1.200,00 TL net kazanç sağlanılabileceği belirtildiğine göre; el koyma ve iade tarihleri arasındaki zarar miktarının aylık kazanç üzerinden hesaplanması gerekir. Karar, bu bakımdan da yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2/a-b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacılardan H.yararına; ( 3) sayılı bentte gösterilen nedenle SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 87 de davalı yararına ( BOZULMASINA); davacılardan G.’nın tüm, diğer davacı H.ile davalının öteki temyiz itirazlarının ise ( 1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davacı H.’den peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 21.02.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY : Dava, haksız el koyma nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacılardan G.’nın davasının reddine, H.’nin maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir. Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür. Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir ( Baki Kuru, 4. Cilt, s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi ( dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder. Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK 133. maddede zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup, bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri ( dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur. Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan ( saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tespit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir. Aynı Yasa’nın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur. 6100 sayılı Kanun’un hazırlanması sırasında görev alan Prof. Hakan Pekcanıtez, Prof. Oğuz Atalay ve Prof. Muhammet Özeken tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku Kita- 88 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 bının 321. sayfasında “Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir...” şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK’nın önceki içtihatları gibi yeni HMK’da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda davacı H.adına kayıtlı araca kaçak akaryakıt taşıdığı iddiasıyla 02.10.2000 tarihinde el konulduğu, aracın 05.01.2004 tarihinde teminat karşılığında iadesine karar verildiği, Malatya Birinci Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2003/730-2004/68 sayılı ve 18.02.2004 günlü kararla sanıkların beraatine karar verildiği, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi’nce 24.12.2007 tarihli kararla zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldığı, teminatın da istek halinde sanığa iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacılar tarafından eldeki davada 06.04.2009 tarihli dilekçeyle, bu haksız el koyma nedeniyle uğradıkları zararın mahkemece tespiti ile tahsili için harca esas değer 10.000 TL olarak belirtilip dava açıldığı, 09.09.2009 günlü açıklama dilekçesi ile 239.588,38 TL kazanç kaybı araçta meydana gelen hasarın 2.469,00 TL araç içindeki motorin bedelinin 28.800 TL olduğu ve 20.000 TL de manevi tazminat ile toplam 290.557,38 TL zararları olduğunu, bu miktar harcı karşılama imkanları olmadığını, adli müzaheret talep ettikleri, daha sonra da 20.12.2010 günlü ıslah dilekçesi ile toplam taleplerini 284.409,98 TL olarak ıslah ettikleri, ayrıca G.’nın davacı sıfatı bulunmadığı belirtilerek aynı tarihte ıslah harcının yatırıldığı anlaşılmaktadır. Ekte bulunan Malatya Birinci Asliye Ceza Mahkemesi dosyasından davacı vekilinin teminatın iadesi için 07.04.2008 tarihinde dilekçe verdiği ve mahkemenin aynı tarihli müteferrik kararı ile teminatın iadesine ve araç üzerine konulan ihtiyati tedbirin de kaldırılmasına karar verildiğinin anlaşılmasına göre, davacı tarafından açılan davada ilk istenen 10.000 TL için 1 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış ise de, ıslah dilekçesinin verildiği 20.12.2010 tarihi itibariyle bu sürenin geçtiği ve davalı Hazine vekilinin de ıslaha karşı süresinde zamanaşımı defi ileri sürdüğü gözetildiğinde, Dairemiz bozma kararının 2/a bendindeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6100/m.176 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI ıslah edebilir. (2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. 6100/m.177-1 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. 89 90 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Tarih: 5.6.2012 Esas: 2009/50030 Karar: 2012/19507 İŞÇİNİN ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMASININ OLAĞAN KABUL EDİLEMEYECEĞİ DURUMLAR u DİNLENME HAKKININ ANAYASAL HAKLARDAN OLDUĞU u ULUSLARARASI TIR ŞOFÖRÜ OLAN İŞÇİNİN YILLIK İZİN ÜCRETİ TALEBİ u DAVA :Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti ve ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.06.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendi. Duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi Ş.Çil tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacı işçi son olarak tır şoförü olarak çalışmış olup, iş sözleşmesinin feshinde işverence kullandırılmayan yıllık izinlere ait ücretleri asgari ücret üzerinden ödenmiştir. Davacı işçi yapılan ödemenin eksik olduğunu ileri sürerek yıllık izin ücreti isteğinde bulunmuş, mahkemece isteğin reddine karar verilmiştir. Uluslararası tır şoförü olarak görev yapan bir işçinin asgari ücret ile çalışmayacağı açıktır. Dosya içeriğine göre de garanti ücret olan asgari ücret ve sefer primi ile çalıştığı sabit olmuştur. Belirtilen çalışma şeklinde, işçinin temel ücretinin garanti ücret ve sefer pirimi ortalamasından oluştuğu kabul edilmelidir. Yıllık izin ücreti de bu noktada her iki ücretin toplamına göre belirlenmelidir. Tır şoförü olarak çalışan işçinin yıllık izin ücretinin asgari ücretten hesaplanacağı kabul edildiği takdirde işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkını tam olarak kullanabileceğinden söz edilemez. Yıllık izin ücretinde işçinin temel ücreti kullanılan izin SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 91 süresine göre tam olarak ödenmelidir. İzin süresince sefere çıkamayacağından söz edilerek sadece asgari ücret üzerinde yıllık izin hesabı yerinde olmaz. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bir başka seçenek olarak, sefer primi eklenmek suretiyle izin farkı belirlenmiş olup, ilgili seçenek bir değerlendirmeye tabi tutularak yıllık izin ücreti farkı yönünden bir karar verilmelidir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 900.00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 92 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Tarih: 7.5.2012 Esas: 2011/1309 Karar: 2012/7169 BANKALARIN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ u MANEVİ TAZMİNAT u BANKACILIK İŞLEMİNDEN KAYNAKLANAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI u AVUKATIN BANKAYA AÇTIĞI MANEVİ TAZMİNAT DAVASI u ÖZET:Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, müvekkilinin avukat olduğunu, dava dışı R.A.’nın müvekkili hesabına havale gönderdiğini, müvekkilinin havale konusu parayı icra dosyasına zamanında yatırmadığı nedeniyle R.A. tarafından “ vekilin görevini kötüye kullandığı” iddiasıyla N...Barosu’na davacıyı şikayet ettiğini, müvekkilinin itibar ve onurunun zedelendiğini, bankanın sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiğini, gelen havaleyi müvekkiline bildirmeden hesabına aktaramayacağını ileri sürerek, 100.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Özel Dairece; Davalı banka havale göndericisinin talimatını aynen yerine getirmiş olup, ortada bir kusur varsa bunun havale göndericisine ait olması gerekir. Ayrıca, dava konusu olayda manevi tazminat şartları oluşmadığı gibi, Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinin de olayda tatbiki mümkün değildir. Bu itibarla mahkemece, davanın reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5411/m.73 DAVA : Taraflar arasında görülen davada Gülşehir Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/09/2010 tarih ve 2006/45-2010/203 sayılı kara- SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 93 rın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Erhan Köse tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin avukat olduğunu, dava dışı A.A.’nın eşi R.A. hakkında açtığı nafaka artırım davasını vekil olarak yürüttüğünü, davanın lehlerine sonuçlanması sonrası icra takibinde bulunduklarını, bu sırada dava dışı R.A.’nın davacının hesabına 1.853,70 TL havale gönderdiğini, müvekkilinin havaleden 04.03.2005 tarihinde haberdar olduğunu, parayı 07.03.2005 tarihinde çekerek icra dosyasına yatırdığını, olay nedeniyle R.A.’nın icra takibine konu borcu vekilin hesabına yatırdığını, buna rağmen hakkında icra takibinde bulunulduğunu, bu şekilde vekilin görevini kötüye kullandığı iddiasıyla N...Barosu’na davacıyı şikayet ettiğini, bu nedenle müvekkilinin itibar ve onurunun zedelendiğini, bankanın sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiğini, gelen havaleyi müvekkiline bildirmeden hesabına aktaramayacağını ileri sürerek, 100.000 TL manevi tazminatın 04.03.2005 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, olayda manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, bankacılık hizmet sözleşmesinin 29/c maddesi uyarınca gelen havaleyi müşteriye bildirmekte serbest olduklarını, hesap numarasının verilmesinin sır kapsamında bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesi uyarınca bankanın sır saklama yükümlülüğü bulunduğu, dava dışı R.A.’ya davacının hesap numarası verilmek suretiyle anılan kanun maddesinin ihlal edildiği, davacının olay nedeniyle manevi zarara uğradığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 10.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir. Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin olup; davacı, dava dışı R.A.’nın müvekkili hesabına havale gönderdiğini, davalı bankanın kendilerinden izin almadan parayı hesaplarına aktardığını, bankanın sır saklama yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek işbu davayı açmıştır. Mahkemece, davalının Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinde düzenlenen sır saklama yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa, davalı banka havale göndericisinin talimatını aynen yerine getirmiş olup, ortada bir kusur varsa bunun havale göndericisine ait olması gerekir. Ayrıca, dava konusu olayda manevi tazminat şartları oluşmadığı gibi, Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinin de olayda tatbiki mümkün değildir. 94 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Bu itibarla mahkemece, davanın reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 07.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5411/m.73 BANKACILIK KANUNU Kurul başkan ve üyeleri ile Kurum personeli, Fon Kurulu başkan ve üyeleri ile Fon personeli görevleri sırasında öğrendikleri bankalara ve bunların bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamaz ve kendilerinin veya başkalarının yararlarına kullanamazlar. Kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı kişi ve kuruluşlar ile bunların çalışanları da bu hükme tâbidir. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder. Bu Kanun hükümleri uyarınca Kurumun, yurt dışındaki muadili denetim mercileri ile düzenleyeceği mutabakat zabıtları çerçevesinde vereceği bilgi ve belgeler birinci fıkradaki sır kapsamında değildir. Kurul düzenleyeceği mutabakat zabıtları veya zabıtlar dışında elde edeceği sırların korunmasını sağlamakla görevlidir. Kurumun elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, kuruluş ve faaliyet izni verilmesinde, faaliyetlerin denetiminde, düzenlemelere uyulup uyulmadığının izlenmesinde ve Kurul kararlarına karşı açılacak idarî davaların görülmesinde kullanılabilir. (Değişik dördüncü cümle: 13/2/2011-6111/146 md.) Kurumun bu fıkra kapsamında elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında savcılıklar ile ceza mahkemeleri, görevden ayrılmış olsalar dahi, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar ile bağlantılı olarak talepte bulunacak Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personeli dışında hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa verilemez. Mahkeme kararına bağlanmış sır kapsamına giren bilgilerin verilmesinden Kurum sorumlu tutulamaz. (Değişik üçüncü fıkra: 13/2/2011-6111/146 md.) Sıfat ve görevleri dolayısıyla bankalara veya müşterilerine ait sırları öğrenenler, söz konusu sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalıştırılan işçi, gemi adamı ve gazetecinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikte her çeşit istihkak ödemelerinin özel olarak açılan banka hesabına yapılması halinde, bu hesaplara ilişkin bilgi ve belgelerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 95 ve Hazine Müsteşarlığı ile bunlara bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlara verilmesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 8 inci ve 100 üncü maddelerinin uygulanması ile genel sağlık sigortalılığında gelir testinin yapılmasına ilişkin bilgi ve belgelerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ve il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca yapılan sosyal yardım hak sahiplerinin tespiti ile gelir testi işlemlerinin yürütülmesi amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne verilmesi sırrın ifşası sayılmaz. Bu bilgi ve belgelerin verilmesine ilişkin usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık ile Kurulca belirlenir. (1) (Değişik dördüncü fıkra: 13/2/2011-6111/146 md.) Kurumun gözetim ve denetimine tabi kuruluşların, bunların ortaklarına, bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıklarının faaliyetlerine veya müşterilerine ilişkin yabancı ülke kanunlarına göre denetime yetkili ve Kurum muadili mercilerin taleplerinin Kurumca karşılanması, gizlilik sözleşmesi yapılması ve sadece belirtilen amaçlar ile sınırlı kılınması koşuluyla bankaların ve finansal kuruluşların, kendi aralarında doğrudan doğruya ya da risk merkezi veya en az beş banka ya da finansal kuruluş tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları her türlü bilgi ve belge alışverişinin yanı sıra doğrudan veya dolaylı pay sahipliği yoluyla sermayelerinin yüzde onunu ve daha fazlasını temsil eden paylarının satışı amacıyla muhtemel alıcıların yapacakları değerleme çalışmalarında ya da sermayelerinin yüzde on veya daha fazlasına sahip olan yurt içinde veya yurt dışında yerleşik kredi kuruluşu ile finansal kuruluşlar da dâhil ana ortaklıkların konsolide finansal tablo hazırlama çalışmalarında, risk yönetimi ve iç denetim uygulamalarında veya kredileri de dâhil varlıklarının ya da bunlara dayalı menkul kıymetlerin satışı amacıyla yapılacak değerleme çalışmalarında ya da değerleme, derecelendirme veya destek hizmeti alınması ile bağımsız denetim faaliyetlerinde ve gerekli tedbirlerin alınması kaydıyla hizmet alımlarına yönelik işlemlerde kullanılmak üzere bilgi ve belge taleplerinin karşılanması sırasında banka ya da müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerin öğrenilmesi sır saklama yükümlülüğü dışındadır. 96 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Tarih: 4.6.2012 Esas: 2012/3865 Karar: 2012/18998 DAVA ŞARTI OLARAK DÜZENLENEN GİDER AVANSININ ALINMASI KURALININ 1086 SAYILI HUMK DÖNEMİNDE AÇILAN DERDEST DAVALARDA DA UYGULANMASI GEREKECEĞİ u MAHKEMECE, GİDER AVANSININ İKİ HAFTALIK KESİN SÜREDE YATIRILMASININ GEREĞİ VE NELERDEN İBARET OLDUĞUNUN TARAFA NET OLARAK BELİRTİLMESİ VE AVANSIN YATIRILMAMASININ HUKUKİ SONUÇLARI KONUSUNDA UYARI YAPILAMASI GEREKTİĞİ u ÖZET:Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacıya verilen kesin süre içerisinde avans ve bilirkişi ücreti yatırılmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Dava şartı olarak düzenlenen gider avansının alınması kuralının 1086 sayılı HUMK döneminde açılan derdest davalarda da uygulanması gerekecektir. 6100 HMK.’nun 115/2. maddesinde “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Her ne kadar dava, 1086 Sayılı HUMK döneminde açılmış olsa da, davanın her aşamasında aranan gider avansı dava şartının gözetilmesi gerekmektedir. Gider avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirlemeli ve tarafa avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılmalıdır. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir. Somut olayda, duruşmada verilen ara kararda davacı vekiline HMK.’nun yürürlüğe girmesi dolayısıyla eksik avansı yatırması için 2 haftalık süre verilmesi ile yetinilmiş, sürenin kesin olduğu belirtilmediği gibi avansın hangi kalemlerden ibaret olduğu ve hesap edilen miktarı belirtilmemiş ve avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları da hatırlatılmamıştır. Mah- SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 97 kemece, avansın verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı, iki haftalık süreden sonra yatırıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirtilerek ve hukuki sonuçları hatırlatılarak, tamamlanması için kesin süre verilmesi gerekirken, bu hususlara dikkat edilmeden verilen süre içerisinde avansın tamamlanmadığından bahisle usulden red kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 6100/m.114-g, 115-2, 120 DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Borçlu, aleyhine yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı itiraz ve şikayetleri 08.07.2010 tarihinde ikame ettiği dava ile icra mahkemesine bildirilmiş, mahkemece yapılan yargılama neticesinde, HMK.’nun 114/g ve 115/2 maddeleri gereğince davacıya verilen kesin süre içerisinde avans ve bilirkişi ücreti yatırılmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Somut olayda dava, 08.07.2010 tarihinde 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken açılmıştır. 1086 sayılı HUMK.’nu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı HMK 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6100 sayılı Kanunun 114/g maddesinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK.’nun 448. maddesine göre kanun hükümleri tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır. 1086 Sayılı HUMK döneminde açılan davalara ilişkin olarak eski kanun hükümlerinin uygulanması istisnai olarak HMK.’nun geçici 1 ve 2. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, 6100 sayılı HMK.’nun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri ile senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz. Kanun açıkça bir istisna getirmediğine göre dava şartı olarak düzenlenen gider avansının alınması kuralının 1086 sayılı HUMK döneminde açılan derdest davalarda da uygulanması gerekecektir. 6100 HMK.’nun 115/2. maddesinde “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır. Yine aynı kanunun 120. maddesinde “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken 98 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.”Denilmektedir. Adalet Bakanlığı’nca çıkarılan ve 30.09.2011 tarihli 28070 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan gider avansı tarifesinin 4. maddesinde dava açılırken davacının ödemesi gereken avanslar gösterilmiştir. Tarifenin 6. maddesinde “Bu Tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Tüm bu düzenlemelere göre, her ne kadar dava, 1086 Sayılı HUMK döneminde açılmış olsa da, istisnai hüküm bulunmaması nedeniyle davanın her aşamasında aranan gider avansı dava şartının 6100 sayılı HMK.’nun 114/g, 115/2 ve 120. maddeleri gereği gözetilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Gider avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için HMK.’nun 120/2 maddesi gereğince verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirlemeli ve tarafa avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılmalıdır. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilecektir. Somut olayda, 29.11.2011 tarihli duruşmada verilen ara kararda davacı vekiline HMK.’nun yürürlüğe girmesi dolayısıyla eksik avansı yatırması için 2 haftalık süre verilmesi ile yetinilmiş, sürenin kesin olduğu belirtilmediği gibi avansın hangi kalemlerden ibaret olduğu ve hesap edilen miktarı belirtilmemiş ve avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları da hatırlatılmamıştır. Buna rağmen davacı tarafından 29.11.2011 tarihli ara kararda verilen iki haftalık süreden sonra 26.12.2011 tarihinde gider avansı ve delil avansı yatırıldığı, mahkemece, avansın verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. O halde, HMK.’nun 115/2 ve 120/2. maddeleri ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi’nin 6. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirtilerek ve hukuki sonuçları hatırlatılarak, tamamlanması için kesin süre verilmesi gerekirken, bu hususlara dikkat edilmeden verilen süre içerisinde avansın tamamlanmadığından bahisle usulden red kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 04.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 99 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6100/m.114-g HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Dava şartları şunlardır: g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. 6100/m.115-2 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. 6100/m.120 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. (2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. 100 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Tarih: 19.3.2012 Esas: 2011/9750 Karar: 2012/3311 u BORCA İTİRAZ İTİRAZIN İPTALİ u TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN DAVALARDA, MAHKEMECE, ARACIN TAMİRİNİN EKONOMİK OLUP OLMADIĞI, EKONOMİK İSE HASAR TUTARININ, EKONOMİK DEĞİLSE ARACIN KAZA TARİHİNDEKİ İKİNCİ EL PİYASA RAYİÇ DEĞERİNDEN SOVTAJ BEDELİNİN MAHSUBU İLE GERÇEK ZARARIN BELİRLENMESİ HUSUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİ KURULUNDAN RAPOR ALINARAK SONUCUNA GÖRE KARAR VERİLMESİ GEREKECEĞİ u ÖZET:Dava, trafik kazasından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, itirazın asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına karar verilmiştir. Özel Dairece; Davalılar, davacının aracında meydana gelen gerçek zarardan sorumludurlar. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, yapılan araştırmaya göre aracın kaza tarihindeki 2. el piyasa rayiç değeri, perte ayrılmasının gerekip gerekmediği hususları irdelenmemiştir. Bu yönüyle alınan bilirkişi raporları hüküm vermeye elverişli değildir. Mahkemece, hasar hususunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanunlar: İcra İflas Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemesi Kanunu DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait araca, davalıların maliki ve sürücü- SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 101 sü olduğu aracın tam kusurlu çarpması sonucu hasarlandığını, müvekkilinin aracındaki hasarın tamiri için 20.631,92 TL ödeme yaptığını, davalılar aracının trafik sigortacısından ve ihtiyari mali mesuliyet sigortacısından 12.000 TL’nin tahsil edildiğini, bakiye zarar 8.874,12 TL’nin davalılardan tahsili için başlatılan icra takibine haksız şekilde itiraz edildiğini bildirerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili, talep edilen hasar bedelinin fahiş olduğunu, davacıya, müvekkiline ait aracı sigortalayan şirketler tarafından yapılan 12.000 TL’lik ödeme ile zararının karşılandığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile davalıların icra takibine itirazının 8.631,92 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalılar, davacının aracında meydana gelen gerçek zarardan sorumludurlar. Dosyada mevcut ekspertiz raporunda, davacı aracının tamiri için gereken parça ve işçilik bedelinin toplam 17.484,74 TL ( KDV’siz) olduğu, aracın yapılan piyasa araştırmasına göre rayiç değerinin 27.000 TL olduğu, araç sovtajını almak için H. isimli şahıs tarafından 15.000 TL yazılı talep olduğu belirtilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, yapılan araştırmaya göre aracın kaza tarihindeki 2. el piyasa rayiç değeri, perte ayrılmasının gerekip gerekmediği hususları irdelenmemiştir. Bu yönüyle alınan bilirkişi raporları hüküm vermeye elverişli değildir. Bu durumda mahkemece, aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, ekonomik ise hasar tutarının, ekonomik değilse, aracın kaza tarihindeki 2. el piyasa rayiç değerinden sovtaj bedelinin mahsubu ile gerçek zarar miktarının belirlenmesi için İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek hasar hususunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 19.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. 102 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ Tarih: 17.4.2012 Esas: 2012/306 Karar: 2012/6507 KAMBİYO SENEDİNİN ZAYİİ NEDENİYLE ALINAN İPTAL KARARININ, HAMİLİNE ALACAĞI SENETSİZ TALEP HAKKINI VERECEĞİ, MADDİ HUKUK YÖNÜNDEN ETKİ SAĞLAMAYACAĞI u İYİ NİYETLİ İPTAL KARARI HAMİLİNE ÖDEMEDE BULUNAN BORÇLUNUN, İFA NEDENİYLE BORCUNDAN KURTULACAĞI u KIYMETLİ EVRAKA ZİLYET OLAN HAMİLİN, BORCUN SONA ERDİĞİ DEFİ İLE KARŞILAŞABİLECEĞİ DURUMDA, KENDİSİNE İFADA BULUNULAN İPTAL KARARI HAMİLİ ALEYHİNE SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVASI AÇABİLECEĞİ u ÖZET:İtirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Davacı, dava konusu çekin çalındığını ileri sürerek Asliye Ticaret Mahkemesinden zayii nedeniyle iptali kararı alınmış ve takipte bulunmuştur. İptal kararı sadece senedi zayi eden hamilin senette mündemiç hakkı senetsiz olarak borçluya dermeyan edebilmesini ve borçlunun da iptal kararını alan kişiye ifada bulunmak suretiyle borcundan kurtulabilmesini sağlar. Kararın maddi hukuk yönünden bir etkisi yoktur. İptal kararı, hamiline senetsiz olarak alacağı talep hakkı vermektedir. Borçlu, iptal kararını alan kişinin aslında senet üzerinde herhangi bir hakkının olmadığı ( hiç hak sahibi olmadığı veya belirli nedenlerle hak sahipliği sıfatının sona erdiği) defini ileri sürebilir. Ancak, iptal kararı hamili, hak sahibi olduğunu iptale ilişkin yargılamada az çok ispatladığından bunun aksini iddia eden borçlu bu yöndeki iddialarını ispat etmek zorundadır. Borçlunun, iddialarını ispat etmesi ile zayi nedeniyle iptal kararı etkisini kaybeder. İptal kararının olumlu etkisi nedeniyle senede zilyet olan üçüncü kişi, iyi niyetli iptal kararı hamiline ödemede bulunan borçluya başvuramaz. Somut olayda, davacı zayi nedeniyle iptal kararına dayanarak keşideci YARGITAY KARARLARI 103 SAYI: 34 olan davalıdan talepte bulunmuş, ancak davalı ödemeden kaçınmıştır. Henüz, ortaya çıkmış bir senet hamili bulunmamaktadır. Üçüncü bir kişinin dava konusu çeklere dayalı olarak davalıdan herhangi bir talepte bulunduğu savunulmamıştır. Somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle hüküm kurulması doğru görülmeyerek yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 6762/m. 558-2, 563-1, 564-1 DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili Av. Ceren Soner, müvekkili şirketin kasasından 45 adet çek çalındığını, çeklerin mahkemece iptaline karar verildiğini, çeklerden birinin davalının keşidecisi olduğu çek olduğunu davalı borçlu hakkında başlatılan icra takibinin itiraz üzerine durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalı asil 23.09.2010 tarihli oturumda, dava konusu çeki dava dışı bir şahsa avans karşılığı verdiğini, malı alamadığını ve çek bedelini ödemediğini beyan ederek imza inkarında bulunmamıştır. Davacı ile dava konusu çek de dahil 45 adet çekin çalındığını ileri sürerek Bakırköy I Asliye Ticaret Mahkemesi’nden çeklerin zayii nedeniyle iptali kararı alınmış ve bu karar istinaden takipte bulunmuştur. Kıymetli evrakın zayii nedeniyle iptali kararı ve bu kararın hükümleri TTK’ nun 563. ve 564. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 563/1. maddesine göre; “Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir. “ Aynı yasanın 564/1. maddesinde ise ; “İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talep edebilir.” hükmüne yer verilmiştir. İptal kararının niteliğinden doğan iki önemli sonucu vardır. Bunlar, iptal kararının olumsuz ve olumlu sonuçları olarak belirtilmektedir. İptal kararının verilmesiyle kıymetli evrakın en önemli özelliklerinden biri olan senedin hak sahibini teşhis fonksiyonu ortadan kalkar. Bu, iptal kararının olumsuz sonucudur. İptal kararını alan davacı, borçludan, kendisine senedi ibraz etmeden ödemede bulunmak hakkını kazanmaktadır. Borçlu da hile ve ağır kusuru bulunmadıkça iptal kararını ibraz edene karşı ödemede bulunmakla borcundan kurtulmaktadır ( TTK md.558/2). İptal kararının olumlu sonucu ise davacının hak sahipliğini borçluya karşı 104 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 göstermesi yani hak sahibinin teşhisine imkan vermesi olarak karşımıza çıkar. Buna göre, iptal kararı davacının ( iptal kararını elde eden kişinin) senette mündemiç bulunan ve iptal ile artık senetten ayrılan hakkın sahibi olduğuna ilişkin bir karine yaratır. İptal kararının her iki etkisi de hak sahipliğinin teşhisi ( hak sahipliğinin tespiti) meselesine ilişkindir. Başka bir anlatımla, iptal kararı sadece senedi zayi eden hamilin senette mündemiç hakkı senetsiz olarak borçluya dermeyan edebilmesini ve borçlunun da iptal kararını alan kişiye ifada bulunmak suretiyle borcundan kurtulabilmesini sağlar. Kararın maddi hukuk yönünden bir etkisi yoktur. Maddi hukuk yönünden mevcut durum aynen kalır. Başka bir deyişle, iptal kararı hakkın mevcudiyetine, muhtevasına ve bu hak üzerinde tasarruf yetkisine tesir etmez. İptal kararı, iptal olunan senet yerine kain olan bir senet niteliği taşımamaktadır. Sadece elden çıkmış bulunan senedin teşkil fonksiyonunu ifa etmekte ve iptal kararı hamiline senetsiz olarak alacağı talep hakkı vermektedir. Görüldüğü gibi, borçlu, iptal kararı hamilinin sadece kararı ibraz etmesi ve kararda adı geçen alacaklının kendisi olduğunu ispatlaması üzerine, ağır kusur ve hilesi bulunmaksızın borcunu ifa ederse borcundan kurtulmaktadır. ( Borçlu, iptal kararını alan kişiye karşı bazı defileri ileri sürebilir.) Örneğin, Borçlu, iptal kararını alan kişinin aslında senet üzerinde herhangi bir hakkının olmadığı ( hiç hak sahibi olmadığı veya belirli nedenlerle hak sahipliği sıfatının sona erdiği) defini ileri sürebilir. Ancak, iptal kararı hamili, hak sahibi olduğunu iptale ilişkin yargılamada az çok ispatladığından bunun aksini iddia eden borçlu bu yöndeki iddialarını ispat etmek zorundadır. Borçlunun, iddialarını ispat etmesi ile zayi nedeniyle iptal kararı etkisini kaybeder yani sonuç doğurmaz. İptal kararının olumlu etkisi nedeniyle borçlunun karar hamiline yapacağı ifa onu borcundan kurtaracağı için senede zilyet olan üçüncü kişi borcun sona erdiği defi ile karşılaşabilir. Bu durumda üçüncü kişi, kendisine ifada bulunulan iptal kararı hamili aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açabilir ( BK. md. 61). Başka bir anlatımla böyle bir durumda senede zilyet olan üçüncü kişi, iyi niyetli iptal kararı hamiline ödemede bulunan borçluya başvuramaz ( Bu açıklamalar için bakınız: Hanife Öztürk ( Dirikkan) - Kıymetli Evrakın Ziyaı ve İptali, Ankara ,1990, s. 84 vd.; Prof. Dr. Fırat Öztan - Kıymeti Evrak Hukuku 2. Bası, Ankara, 1997, s. 274 vd.; Poroy-Tekinalp-Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 19. Bası, İstanbul, 2010, s. 97 vd.; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu-Kıymetli Evrak Hukuku 5, Baskı, Ankara, 1999, s. 57 vd.). Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; Davacı zayi nedeniyle iptal kararına dayanarak keşideci olan davalıdan TTK 564/1 maddesi uyarınca talepte bulunmuş, ancak davalı ödemeden kaçınmıştır. Henüz, ortaya çıkmış bir senet hamili bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla üçüncü bir kişinin dava konusu çeklere dayalı olarak davalıdan herhangi bir SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 105 talepte bulunduğu savunulmamıştır. Hal böyle olunca uyuşmazlığın yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilip çözümlenmesi gerekirken mahkemece somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6762/m. 558-2 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga) Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu vadenin hulülünde senedin mahiyetine göre alacaklı olduğu anlaşılan kimseye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur. 6762/m. 563-1 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga) Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir. 6762/m. 564-1 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga) İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talebedebilir. 106 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Tarih: 9.4.2012 Esas: 2011/10168 u Karar: 2012/6665 İŞÇİNİN İŞE DAVETE İCABET ETMEMESİ, İŞ İLİŞKİSİNİN DEVAMI İLE İLGİLİ TALEBİNDE SAMİMİ OLMADIĞINI, NİHAİ HEDEFİNİN BOŞTA GEÇEN SÜRE ÜCRETİ İLE İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATINI ALMAK OLDUĞUNU GÖSTERECEĞİ VE BU DAVRANIŞININ İŞVERENCE YAPILAN FESHİ GEÇERLİ HALE GETİRECEĞİ ÖZET:Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalı şirket, davacının işe başlaması için davacı vekiline telgraf çekildiğini, gönderilen belge ile 10 gün süre verildiğini, ancak davacının gelip işe başlamadığını, bunun üzerine hakkında tutanak tanzim edildiğini, bu nedenle davacının iş akdini kendisi feshetmiş sayılması gerektiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Özel Dairece; İşe iade davasında hedef, işe başlatılma olmalıdır. Somut olayda, davalı işveren fesihten sonra davacıyı işe başlaması için çağrıda bulunmasına rağmen davacı işçi işverenin bu davetine icabet etmemiştir. Davacının işe davete icabet etmemesi, iş ilişkisinin devamı ile ilgili talebinde samimi olmadığını, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını almak olduğunu göstermektedir. Davacı bu davranışı ile işverence yapılan feshi geçerli hale getirmiştir. Davanın reddi gerekirken kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 4857/m.18 DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi T. Yavuz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 107 KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 04.04.1999-01.06.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, ikramiye ve erzak sosyal yardımlarının da ödenmediğini, bunun üzerine müvekkilinin birçok defa davalı şirketten sözlü olarak alacaklarının ödenmesi için talepte bulunduğunu, ancak ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Bölge Çalışma müdürlüğüne şikayette bulunduklarını, durumu öğrenen işverenin müvekkilini önce ücretsiz izne çıkardığını, ardından da iş akdini feshettiğini ileri sürerek müvekkilinin iş akdinin feshinin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir. Davalı şirket, davacının işe başlaması için 14.07.2010 tarihinde davacı vekiline telgraf çekildiğini, gönderilen belge ile 10 gün süre verildiğini, ancak davacının gelip işe başlamadığını, bunun üzerine hakkında tutanak tanzim edildiğini, bu nedenle davacının iş akdini kendisi feshetmiş sayılması gerektiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, işe iade davalarının niteliği göz önünüde bulundurulduğunda davalı tarafça davacı vekiline çekildiği iddia edilen 14.07.2010 tarihli telgrafa ve savunmalara itibar edilmediğinden, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından karar temyiz edilmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddelerinde belirtilen iş güvencesi hükümlerinin amacı, işverenin iş sözleşmesini meşru ve makul görülebilecek bir neden olmaksızın keyfi olarak sona erdirmesinin engellenmesi, dolayısıyla iş ilişkilerinde sürekliliğin sağlanmasıdır. Sözü edilen düzenlemeler, işverene emredici kurallarla bir takım yükümlülükler getirmekle birlikte, işçinin de yasanın bu korumasından yararlanması için dürüstlük kurallarına uygun davranması gerekir. Başka bir anlatımla iş ilişkisinde sürekliliğin sağlanması noktasında işçi de iyi niyet kurallarına uygun olarak kendisinden beklenen davranışları ortaya koymalıdır. Bu nedenle, işe iade davasında hedef, işe başlatılma olmalıdır. Somut olayda, davalı işveren fesihten sonra davacıyı işe başlaması için çağrıda bulunmasına rağmen davacı işçi işverenin bu davetine icabet etmemiştir. Davacının işe davete icabet etmemesi, iş ilişkisinin devamı ile ilgili talebinde samimi olmadığını, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını almak olduğunu göstermektedir. Ne var ki, bu amaca yönelik talebin iş güvencesi hükümlerince korunması mümkün değildir. Davacı bu davranışı ile işverence yapılan feshi geçerli hale getirmiştir. Bu nedenle, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Belirtilen nedenlerle, mahkeme kararının 4857 sayılı Kanun’un 20/3. maddesi uyarınca bozularak ortadan kaldırılması ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 108 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 1- Bursa 3. İş Mahkemesinin 17.08.2010 tarih ve 2010/543-563 sayılı kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, 2- Davanın REDDİNE, 3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4- Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 30,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, 5- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak, 09.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4857/m.18 İŞ KANUNU - Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Altı aylık kıdem hesabında bu Kanunun 66 ncı maddesindeki süreler dikkate alınır. Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz: a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak. b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak. c) Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak. d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler. e) 74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek. f) Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı bendinin (b) alt bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık. İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler birleştirilerek hesap edilir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir. İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin son fıkrası uygulanmaz. 4857/m.20-3 İŞ KANUNU Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI YARGITAY CEZA YARGITAY KARARLARI 111 SAYI: 34 YARGITAY CEZA GENEL KURULU Tarih: 13.3.2012 Esas: 2011/6-386 Karar: 2012/99 HÜKMÜN SÜRESİNDEN SONRA TEMYİZİ u İŞYERİ DOKUNULMAZLIĞINI BOZMAK SUÇU u HIRSIZLIK SUÇU u YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLULUK u ÖZET: Sanık hakkında yerel mahkemece verilmiş bulunan hükmün temyizen incelenmesinde Özel Dairece; 1-) İşyeri dokunulmazlığını bozmak suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlendiği anlaşılıp kabul edildiğine göre, cezada arttırma yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, 2-) 15 yaşını bitirmiş 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında, her iki suç için yapılan uygulamada 5237 Sayılı T.C.K.nın 31/3 üncü maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi, 3-) Hırsızlık suçu için kurulan hükümde belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin, fiili işlediği sırada 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi, 4-) Sanık Y. A.’ın sebep olduğu yargılama giderinden ‘müteselsilen’ sorumlu tutulmasına hükmedilmesi, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise; “... Yargıtay 6. Ceza Dairesiyle Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki uyuşmazlık sanık Y. A.’ın, hakkında verilen hükmü süresinde temyiz edip etmediği ve davanın esasının incelenip incelenmeyeceğine ilişkindir. Temyiz isteminin süresinde olmaması sebebiyle reddi gerekmektedir. Bu itibarla sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek esasa girilmesinin ve mala zarar verme suçundan red, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı hükmün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı...”, Düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur. 112 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Ceza Genel Kurulunca; Özel Daireyle Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminin yasal ve yeterli olup olmadığıyla buna bağlı olarak sanığın temyizinin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden: Sanığın yasal süresinden sonra hükmü temyiz ettiği anlaşılmaktadır. Sanığın yokluğunda verilen hükümde başvurulacak yasa yoluna dair bildirimde temyiz süresinin “tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde” biçiminde yazıldığı, usulüne uygun olarak tebliğ edilen bu hükmü sanığın süresinden sonra temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde bildirimde yer alan bu ifade sebebiyle temyiz süresinin ne zaman başlayacağı hususunda bir duraksama yaşadığına dair herhangi bir anlatımın yer almadığı gibi, temyiz süresinden sonra dilekçenin verilmesine dair de herhangi bilginin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüyle Özel Daire bozma kararının sanık Y. A.’ın her üç suçu yönünden de kaldırılmasına, sanığın temyiz isteminin bir haftalık süre içinde yapılmaması nedeniyle reddine karar verilmelidir. İlgili Kanun/Madde: 5237/m.31-3, 52, 53, 62, 116-4,119-1-c, 142-1-b, 143-1, 151, 264 DAVA : Hırsızlık suçundan T.C.K.nın 142/1-b, 143/1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı Kanunun 51/1. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine, Mala zarar verme suçundan anılan Kanunun 151/1, 62 ve 52 nci maddeleri uyarınca 2000 ytl adli para cezasıyla cezalandırılmasına, İşyeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan T.C.K.nın 116/4, 62, 50/1-a ve 52 maddeleri uyarınca 6000 ytl adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 8.5.2008 gün ve 50-213 Sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 26.9.2011 gün ve 782-40048 sayı ile; “… Sanık Y. A.’ın yokluğunda kurulan 8.5.2008 tarihli kararda, yasa yolu başvuru süresinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağının belirtilmesi gerekirken, ‘tefhimden ve tebliğden itibaren’ başlayacağının belirtilmesi suretiyle yanıltıcı ifadenin kullanıldığı ve bu haliyle tefhimin T.C. Anayasası’nın 40/2, 5271 Sayılı C.M.K.nın 34/2, 231/2 ve 232/6 ncı maddelerinde öngörülen yöntemlere uygun olarak yapılmadığı anlaşıldığından, adı geçen sanığın temyiz isteminin süresinde ileri sürüldüğü kabul edilerek yapılan incelemede: A-) Mala zarar vermek suçu için kurulan hükmün incelenmesinde: 5237 Sayılı T.C.K.nın 50/5 inci maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hük- SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 113 molunan cezaların tür ve miktarına göre, 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 5219 Sayılı Yasayla değişik 305/1 inci maddesi gereğince hükmün temyizi olanaklı bulunmadığından, 5320 Sayılı Kanunun 8/1 inci maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 317. maddesi uyarınca sanıklar Y. A. ve S. A.’ün temyiz istemlerinin tebliğnameye kısmen aykırı olarak reddine, …C-) Sanık Y. A. için işyeri dokunulmazlığını bozmak ve hırsızlık suçları yönünden kurulan hükmün incelenmesinde: Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre, suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1-) İşyeri dokunulmazlığını bozmak suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlendiği anlaşılıp kabul edildiğine göre, 5237 Sayılı T.C.K.nın 119/1-c. maddesiyle cezada arttırma yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, 2-) Kayden 2.1.1990 doğumlu olan ve suçların işlendiği 9.12.2007 günü 15 yaşını bitirmiş 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında, her iki suç için yapılan uygulamada 5237 Sayılı T.C.K.nın 31/3 üncü maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi, 3-) Hırsızlık suçu için kurulan hükümde 5237 Sayılı T.C.K.nın 53. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin, aynı Yasa maddesinin 4. fıkrası gereğince, fiili işlediği sırada 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi, 4-) Diğer sanıkla birlikte suçları birlikte işleyen sanık Y. A.’ın sebep olduğu yargılama giderinden ‘ayrı’ yerine, ‘müteselsilen’ sorumlu tutulmasına hükmedilmesi suretiyle 5271 Sayılı C.M.K.nın 326/2. maddesine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiş, sanık Y. A.’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle tebliğnameye aykırı olarak bozulmasına, işyeri dokunulmazlığını bozmak suçu için 5320 Sayılı Kanunun 8/1 inci maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 326/son maddesinin gözetilmesine...” karar verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 25.10.2011 gün ve 240156 sayı ile; “... Yargıtay 6. Ceza Dairesiyle Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki uyuşmazlık sanık Y. A.’ın, hakkında verilen hükmü süresinde temyiz edip etmediği ve davanın esasının incelenip incelenmeyeceğine ilişkindir. Tebliğnamemizde açıkladığımız üzere Cumhuriyet Başsavcılığı olarak sanığın yokluğunda verilen hükmü, kendisine tebliğ edilmesinden itibaren 7 günlük yasal süreden sonra temyiz etmesi sebebiyle temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Şöyle ki; hüküm fıkrasında kararın tefhim ve tebliğinden itibaren 7 gün içinde mahkemeye verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle Yargıtay yoluna başvurabileceği açıkça belirtildiğinden, yanıl- 114 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 tıcı bir ifadenin kullanılmadığı kanaatindeyiz. Bilindiği üzere kararlar son oturumda hazır bulunanlar yönünden tefhim tarihinden, yokluğunda karar verilenler yönünden ise, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde temyiz edilebilmektedir. Karar sanığın yokluğunda ve kendisine usulüne uygun olarak 17.5.2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. Hüküm ise sanık tarafından 7 günlük yasal süresinden sonra 5.6.2008 tarihinde temyiz edilmiştir. Sanığın lehine olan durum hükmün tebliğ edilmesidir. Hak ihlali söz konusu değildir. Bu hale göre temyiz isteminin süresinde olmaması sebebiyle C.M.U.K.nun 317 nci maddesi uyarınca reddi gerekmektedir. Bu itibarla sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek esasa girilmesinin ve mala zarar verme suçundan red, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı hükmün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı...”, Düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının her üç suç yönünden de kaldırılmasına ve sanığın temyiz isteminin 1412 Sayılı C.Y.U.Y.’nın 317 nci maddesi uyarınca reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: KARAR : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanık Y. A. hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daireyle Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminin yasal ve yeterli olup olmadığıyla buna bağlı olarak sanığın temyizinin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden: Yerel mahkemece sanığın yokluğunda tefhim edilen kararın yasa yolu bildiriminin; “sanıkların ve müştekilerin yokluğunda, kararın tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunulmak suretiyle Yargıtay yoluna başvurabileceği, 5320 Sayılı C.M.K.nun yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki Kanunun 8 inci maddesi gereğince Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı” şeklinde olduğu, gerekçeli kararın 17.5.2008 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, sanığın da 5.6.2008 tarihli dilekçeyle yasal süresinden sonra hükmü temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde yasa yolu bildiriminde yanıltıldığına dair herhangi bir anlatımda bulunmadığı anlaşılmaktadır. 5320 Sayılı Kanunun 8 inci maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 1412 Sayılı C.Y.U.Y.’nın 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçeyle veya zabıt katibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde, beyanın tutanağa geçirilerek hakime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir. 5271 Sayılı C.M.K.nın 34/2, 231/2 ve 232/6 ncı maddelerinde de hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru yöntemi ve SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 115 süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık, anılan Kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik sebebiyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim sebebiyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır. 5271 Sayılı C.M.K.nın 264 üncü maddesinde ise, kabul edilebilir bir yasa yolu başvurusunda yasa yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu halde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun derhal görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süresinde verilen bir dilekçe veya zabıt katibine yapılacak bir beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak süresinde olması koşuluyla, dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı halinde C.Savcılığına ya da bir başka mercie istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı merci tarafından, istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece olası hak kayıpları önlenecektir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanığın yokluğunda verilen hükümde başvurulacak yasa yoluna dair bildirimde temyiz süresinin “tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde” biçiminde yazıldığı, usulüne uygun olarak tebliğ edilen bu hükmü sanığın süresinden sonra temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde bildirimde yer alan bu ifade sebebiyle temyiz süresinin ne zaman başlayacağı hususunda bir duraksama yaşadığına dair herhangi bir anlatımın yer almadığı gibi, temyiz süresinden sonra dilekçenin verilmesine dair de herhangi bilginin bulunmadığı anlaşılmaktadır. 5320 Sayılı Kanunun 8 inci maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan C.Y.U.Y.’nın 310. maddesi uyarınca, yokluğunda verilmiş olan karara yönelik temyiz isteminin tebliğden itibaren bir hafta içerisinde yapılması gerekmekte olup, sanık 17.5.2008 tarihinde tebliğ edilen hükme karşı bir haftalık süreden sonra 5.6.2008 günü temyiz başvurusunda bulunmuştur. Her ne kadar kararda başvurulacak yasa yollarına dair bildirimde, sürenin başlangıcının “tefhim ve tebliğ” şeklinde gösterilmesi sebebiyle bildirimin eksik ve yanıltıcı olduğu, bu durumun eski hale getirme nedeni olarak kabulüyle temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı ileri sürülebilirse de, yoklukta 116 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 verilen hükme dair olarak temyiz süresinin, sanığın bu hükmü usulüne uygun olarak öğrenmesi yani tebliğle işlemeye başlayacağı açık olduğundan, bildirimde ayrıca “tefhim” kelimesine de yer verilmesinin, sanık açısından yasa yolu süresinin tebliğle işlemeye başlayacağı gerçeğini değiştirmeyeceği, kaldı ki sanık süresinden sonra verdiği temyiz dilekçesinde, bu ifadenin kendisini temyiz süresinin başlangıcı konusunda yanılgıya düşürdüğüne dair bir iddiada da bulunmamıştır. Diğer taraftan, belirtilen sürede yanlış mercie, yanlış şekilde bir başvuruda bulunulması halinde yanılmanın C.M.K.nın 264 üncü maddesi kapsamında değerlendirileceği hususu da göz önüne alındığında, başvuranın hakları ortadan kalkmayacaktır Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüyle Özel Daire bozma kararının sanık Y. A.’ın her üç suçu yönünden de kaldırılmasına, sanığın temyiz isteminin 1412 Sayılı C.Y.U.Y.’nın, 5320 Sayılı Kanunun 8 inci maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 310. maddesinde belirtilen bir haftalık süre içinde yapılmaması nedeniyle, aynı Kanunun 317 nci maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Kurul Üyesi; “yasa yolu bildirimindeki yanıltıcı ifade sebebiyle temyiz süresinin sanığa açıklamalı tebligat yapılıncaya kadar işlemeye başlamayacağı ve sanığın temyizinin süresinde olduğundan itirazın reddine karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, 2-) Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26.9.2011 gün ve 782-40048 Sayılı bozma kararının sanık Y. A.’ın mala zarar verme, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçları yönünden kaldırılmasına, 3-) Sanık Y. A.’ın yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz isteminin 1412 Sayılı C.Y.U.Y.’nın 5320 Sayılı Yasanının 8/1 inci maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317 nci maddeleri uyarınca reddine, 4-) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 6.3.2012 günü yapılan 1. müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 13.03.2012 tarihinde yapılan 2. müzakerede oyçokluğuyla karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5237/m.31-3 TÜRK CEZA KANUNU (3) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./5.mad) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. 5237/m.52 TÜRK CEZA KANUNU (1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 117 hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir. (2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde bulundurularak takdir edilir. (3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir. (4) Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir. 5237/m.53 TÜRK CEZA KANUNU (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan, c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır. (2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz. (3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir. (4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz. (5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden biri- 118 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 nin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar. (6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar. 5237/m.62 TÜRK CEZA KANUNU (1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. (2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir. 5237/m.116-4 TÜRK CEZA KANUNU (1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 5237/m.119-1-c TÜRK CEZA KANUNU (1) Eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasî hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, konut dokunulmazlığının ihlâli ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçlarının; c) Birden fazla kişi tarafından birlikte, 5237/m.142-1-b TÜRK CEZA KANUNU (1) Hırsızlık suçunun; b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, 5237/m.143-1 TÜRK CEZA KANUNU (1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar artırılır. 5237/m.151 TÜRK CEZA KANUNU (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 119 5271/m.264 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz. (2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir. 120 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Tarih: 30.4.2012 Esas: 2011/5057 Karar: 2012/3350 TÖRE SAİKİYLE ÖLDÜRME SUÇU u KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL u 6136 SAYILI YASAYA AYKIRILIK u ÖZET: Sanık hakkında yerel mahkemece verilen hükmün temyizen incelenmesinde Özel Dairece; a) Sanık Y.’ın bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla öldürme, konut dokunulmazlığını ihlal ve 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarından mahkumiyetine dair kurulan öldürme suçu yönünden onanmasına b) Sanık Y.’ın kardeşini töre saiki ile öldürme suçundan mahkumiyetine dair kurulan hüküm yönünden; Sanığın, töre saikiyle ve tasarlayarak kardeşini öldürme suçundan TCK’nın 82/1-a-d-k maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine suç vasfının yanlış tayini sonucu aynı Yasa’nın 82/1-d-k maddeleri gereğince töre saikiyle kardeşini öldürme suçundan hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 5237/m. 81-1-a-d-k DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : 1- Sanık Y.’ın konut dokunulmazlığını ihlal suçu yönünden; Sanık hakkında kurulan hükümde; suçun silahla işlenmesine rağmen TCK’nın 119/1-a maddesinin uygulanmayarak eksik ceza tayini yasaya aykırı ise de, aleyhe temyiz bulunmadığından bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. 2- Sanık Y.’ın kardeşini töre saiki ile öldürme, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla öldürme, konut dokunulmazlığını ihlal ve 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarından mahkumiyetine dair kurulan hükümlerin incelenmesinde; SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 121 Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Y.’ın suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla öldürme, konut dokunulmazlığını ihlal ve 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarının nitelikleri tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede yetersiz gerekçeye, sübuta, suç niteliğine vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, a) Sanık Y.’ın bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla öldürme, konut dokunulmazlığını ihlal ve 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarından mahkumiyetine dair kurulan öldürme suçu yönünden re’sen de temyize tabi olan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, b) Sanık Y.’ın kardeşini töre saiki ile öldürme suçundan mahkumiyetine dair kurulan hüküm yönünden; Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktul D. ile sanığın kardeş oldukları, maktulün, ailesinin rızasını almadan M...’nin K... ilçesinde oturan E.’la kaçarak evlendiği, yöresel örf ve adet gereği sanık Y.’ın ailesinin, maktulün eşinden barışmak için başlık parası istediği, paranın ödenmemesi nedeniyle aile şeref ve namusunu kurtarmak saikiyle maktulü öldürmeye karar verip, olaydan bir gün önce sanığın, İ...’den M...’nin K... ilçesine geldiği, oturduğu yeri tespit ettikten sonra aralarında hiçbir konuşma geçmeksizin maktulü uzun namlulu silah ile vurarak öldürdüğü olayda; sanığın, maktulü öldürmeye önceden karar vermesi, bu kararında sebat ve ısrar gösterip aradan geçen ve tasarlamanın varlığı için yeterli olan zamana rağmen soğukkanlılıkla eylemini gerçekleştirmesi karşısında, töre saikiyle ve tasarlayarak kardeşini öldürme suçundan TCK’nın 82/1-a-d-k maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine suç vasfının yanlış tayini sonucu aynı Yasa’nın 82/1-d-k maddeleri gereğince töre saikiyle kardeşini öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemedeki itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün CMUK 321. madde gereğince tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak ( BOZULMASINA), hükmolunan ceza miktarı ve tutuklulukta geçen süre gözönüne alındığında sanık müdafiinin tahliye talebinin reddine, 30.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5237/m. 82-1-a-d-k TÜRK CEZA KANUNU (1) Kasten öldürme suçunun; a) Tasarlayarak, 122 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı, k) Töre saikiyle, İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. YARGITAY KARARLARI 123 SAYI: 34 YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Tarih: 23.2.2012 Esas: 2010/6038 Karar: 2012/4079 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA KARAR VERİLMESİNDE BELİRLENECEK OLAN MADDİ ZARAR OLUP, MANEVİ ZARARIN BU KAPSAMA DAHİL EDİLEMEYECEĞİ u 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNUN 50inci MADDESİNİN 1inci FIKRASININ (d) BENDİNE AYKIRI NİTELİKTE, AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNE VE ANAYASAYA AYKIRI BİÇİMDE, KİŞİNİN DOLAŞIM ÖZGÜRLÜĞÜ İLE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKININ ORTADAN KALDIRILMASI SONUCUNU DOĞURABİLECEK ŞEKİLDE SEÇENEK YAPTIRIMLARA HÜKMEDİLEMEYECEĞİ u KARŞI TEMYİZ OLMAYAN HUSUSLARIN BOZMA NEDENİ YAPILAMAYACAĞI u ÖZET: Sanıklar hakkında Yerel Mahkemece verilen kararın temyizen incelenmesinde Özel Dairece; 1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde gözetilecek zararlar maddi zararlar olup, manevi zararlar bu kapsama dahil edilmemesi gerekmektedir. Somut olayda, katılanların hakaret suçundan doğan maddi bir zararları olmadığı gibi, herhangi bir tazminat istemleri de bulunmamaktadır. Adli sicil kaydına göre sabıkasız oldukları anlaşılan sanıkların, “kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyecekleri hususunda kanaate varılması” koşulunun oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre, Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle, sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, 2- Sanıklar hakkında “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri 124 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 yapmaktan yasaklanma” seçenek yaptırımı öngörüldüğü halde; Sanıkların yaşadıkları köyden dışarı çıkmaları tamamen yasaklanarak 5237 sayılı TCY’nin 50. maddesinin 1. fıkrasının ( d) bendine aykırı nitelikte ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin eki olan 4 no.lu protokolün 2. maddesinde düzenlenen “serbest dolaşım özgürlüğü” ile Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan “seyahat özgürlüğü” hakkının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek biçimde hüküm kurulması, nedeniyle yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 2709/m.23 5237/m.2, 50-1-(d) 5271/m.231-6 DAVA : Dava dosyası başvuruların nitelik ve kapsamına göre görüşüldü: KARAR : I- 5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYY’nin 310. maddesi gereğince Asliye Ceza Mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet Savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki Sulh Ceza Mahkemelerinin hükümlerine karşı, karar tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurabileceğinden, yasal süresinden sonra o yer Cumhuriyet Savcısı Murat ( 95...) tarafından yapılan 25.12.2007 havale tarihli temyiz isteminin tebliğnameye uygun olarak aynı Yasa’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE; II- Sanıklar H., M. ve D.haklarında hakaret suçu ile ilgili kararlarda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre hükümlerin 5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CYY’nin 305/1. maddesi gereğince hüküm tarihi itibariyle temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, sanıklar savunmanının ( müdafiinin) temyiz isteğinin tebliğnameye uygun olarak aynı Yasa’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE; III- Sanıklar H. ve Ü. hakkında hakaret suçundan kurulan hükümlere yönelik temyize gelince; Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. KARAR : Duruşma süresini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; sanıkların tek bir eylemle ( fiille) katılanlar İsmail ve R.’a hakarette bulundukları mahkemece kabul edildiği halde, 5237 sayılı TCY’nin 43/2. maddesinin yollaması ile aynı Yasa’nın 43/1. maddesi uyarınca sanıklara verilen cezada artırım yapılmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak; 1- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde gözetilecek zarar, mahkemece kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenecek maddi zararlar olup, manevi zararlar bu kapsama dahil edilmemesi gerekmektedir. Somut olayda, katılanların hakaret suçundan doğan maddi bir zararları olmadığı gibi, herhangi bir tazminat istemleri de bulunmamaktadır. Adli sicil kaydına göre sabıkasız oldukları an- SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 125 laşılan sanıkların, 5271 sayılı CYY’nin 231. maddesinin 6. fıkrasının ( b) bendi uyarınca “kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyecekleri hususunda kanaate varılması” koşulunun oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre, Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, “CMK’nın 231/6-c maddesi gereğince” biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle, sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, 2- Türk Ceza Yasası’nda açıkça “suçta ve cezada yasallık ( kanunilik)” ilkesi düzenlenmiştir. Söz konusu bu ilkenin yer aldığı 5237 sayılı TCY’nin 2. maddesinin ( 1). fıkrasına göre; yasanın ( kanunun) açıkça suç saymadığı bir eylem ( fiil) için kimseye ceza verilemez, güvenlik tedbiri uygulanamaz. Yasada ( kanunda) yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. Yine aynı Yasa’nın 2. maddesinin ( 2). fıkrasına göre ise, idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. Sanıklar hakkında uygulanan 5237 sayılı TCY’nin 50. maddesinin 1. fıkrasının ( d) bendinde ise; “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma” seçenek yaptırımı öngörüldüğü halde; Sanıklar hakkında hükmedilen 2 ay 27 gün hapis cezasının 5237 sayılı TCY’nin 50. maddesinin 1. fıkrasının ( d) bendi uyarınca “2 ay süreyle K... S... Köyü dışına çıkmaktan yasaklanması” seçenek yaptırımına çevrilerek, sanıkların yaşadıkları köyden dışarı çıkmaları tamamen yasaklanarak 5237 sayılı TCY’nin 50. maddesinin 1. fıkrasının ( d) bendine aykırı nitelikte ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin eki olan 4 no.lu protokolün 2. maddesinde düzenlenen “serbest dolaşım özgürlüğü” ile Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan “seyahat özgürlüğü” hakkının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek biçimde hüküm kurulması, SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanıklar H. ile Ü.’nün savunmanının ( müdafiinin) temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, ( HÜKÜMLERİN BOZULMASINA), 23.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2709/m.23 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ülkenin ekonomik durumu, vatandaşlık 126 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir. Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ 4. PROTOKOL 2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeyi terk etmekte serbesttir. 5237/m.2 TÜRK CEZA KANUNU (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. 5237/m.50-1-(d) TÜRK CEZA KANUNU (1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya, 5271/m.231-6 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (6) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. YARGITAY KARARLARI 127 SAYI: 34 YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Tarih: 17.5.2012 Esas: 2012/4733 Karar: 2012/5416 ZİNCİRLEME SUÇ u RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU u TEKERRÜR u ÖZET: Sanık hakkında yapılan yargılama sonunda mahalli mahkemesince verilen hükmün temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Sanığın tekerrüre esas alınan ilamı gösteren sabıka kaydında, sanığın doğum tarihine dair bilgilerin nüfus kaydına uygun olmadığından Şikayetçi adına düzenlenmiş sahte avukat kimliğini kullandığından bahisle hakkında soruşturma yapılan sanığın, T.C.K.nın 43. maddesi uyarınca zincirleme suç ya da iki ayrı suç oluşup oluşmayacağı tartışılmadan “… Avukat kimlikleri, tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik hükmündedir.” şeklindeki düzenleme sebebiyle sanığın eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu da gözetilmeden eksik inceleme ile suç vasfının tayininde de yanılgıya düşülerek hüküm tesisi, yerel mahkemenin kararının bozulmasını gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 1136/m.9-4 5237/m.43 DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: KARAR : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Sanığın tebliğnameye cevaplarını içeren dilekçelerinde yerel mahkemede de ifade ettiğini belirterek tekerrüre esas alınan sabıkanın kendisine ait olmadığını beyan ettiği, tekerrüre esas alınan ilamı gösteren sabıka kaydında sanı- 128 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 ğın doğum tarihine dair bilgilerin nüfus kaydına uygun olmadığı anlaşılmakla; mahkemesinden hükme esas nüfus kayıt örneğiyle tekerrüre esas alınan ilamın kesinleşme ve infaz tarihlerini içerir onaylı örneklerinin teminiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 16.11.2010 tarihinde şikayetçi adına düzenlenmiş sahte avukat kimliğini kullandığından bahisle hakkında soruşturma yapılan sanığın, 29.11.2010 tarihinde şüphe üzerine kolluk kuvvetlerince kovalamaca sonucu yakalandığı yerde yine aynı kişi adına düzenlenmiş sahte kimliği yere attığından bahisle yapılan soruşturmada sanığın kolluk tarafından alınan aynı tarihli beyanında diğer fotokopi kimliği bulamadığını, daha sonra bulunca teslim etmek amacıyla üzerine aldığını beyan etmesi karşısında; T.C.K.nın 43. maddesi uyarınca aynı suçun değişik zamanlarda işlenmesi halinde zincirleme suçun oluşacağı gözetilerek suça konu sahte kimliklerin hangi tarihlerde düzenlendiği tespit edilip, aynı anda düzenlenmesi halinde tek suç, aksi takdirde suç işleme kararındaki birlik değerlendirilerek zincirleme suç ya da iki ayrı suç oluşup oluşmayacağının tartışılması gerektiği gözetilerek; 16.11.2010 tarihli olaya dair soruşturmanın akıbetinin araştırılması dava açılmış ve derdest ise dosyaların birleştirilmesi yoluna gidilmesi, kesinleşmiş ise dosyanın getirtilerek incelenmesi, sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğinin tespiti hakime ait olduğu cihetle, suça konu belgelerin getirtilerek duruşmada incelenip özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde dosyada bulundurulduktan sonra belgenin aldatma yeteneğinin ne şekilde gerçekleştiği belirlenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 9. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “… Avukat kimlikleri, tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik hükmündedir.” şeklindeki düzenleme sebebiyle sanığın eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu da gözetilmeksizin eksik inceleme ile suç vasfının tayininde de yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi, SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıkla müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320 Sayılı Kanunun 8/1 inci maddesi de gözetilerek C.M.U.K.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 17.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 1136/m.9-4 AVUKATLIK KANUNU (Değişik dördüncü fıkra: 13/1/2004 – 5043/1 md.) Ruhsatnameler ve avukat kimlikleri Türkiye Barolar Birliği tarafından tek tip olarak bastırılır ve düzenlenir. 8 inci maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen şekilde Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca uygun bulma kararı verildiğinde ruhsatnameler Birlik Başkanı ve ilgili SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 129 Baro Başkanı tarafından imzalanır. Avukat kimlikleri, tüm resmî ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmî kimlik hükmündedir. 5237/m.43 TÜRK CEZA KANUNU (1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. (Ek cümle: 29/06/20055377 S.K./6.mad) Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır. (2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır. (3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz. 130 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Tarih: 23.5.2012 Esas: 2009/7316 Karar: 2012/17738 İŞLENMİŞ BİR SUÇUN VEYA İŞLEMİŞ OLDUĞU SUÇTAN DOLAYI BİR KİŞİNİN ALENEN ÖVÜLMESİ SUÇU u İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ u SİLAHLI DİRENMEYE VEYA İSYANA TEŞVİK NİTELİĞİ TAŞIYAN YAKLAŞIMLAR İLE AZINLIKLARA YÖNELİK NEFRET SÖYLEMİ İÇEREN AÇIKLAMALARIN AVRUPA İNSAN HAKLARI VE ANA HÜRRİYETLERİ KORUMA SÖZLEŞMESİNDEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA OLMADIĞI u ÖZET: “İşlenmiş bir suçun” veya “işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişinin” alenen övülmesi TCK’nın 215. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir. Kişinin, işlediği suç nedeniyle övülmesi, bu kişinin işlediği suçun da övüldüğünü göstermektedir. Türkiye Cumhuriyet Anayasası’nın 90/5. maddesinde yer alan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarda kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. Tarafı olduğumuz “İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi” iç hukukumuzun uyulması zorunlu bir parçasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında, ifade hürriyetinin teşvik edici ve övücü söylemlerle azınlıklara karşı nefret söylemleri olarak iki istisnası olduğuna işaret edilmektedir. Bunun için önce yazı veya sözün içeriğine bakılmalıdır. Yazı veya sözün kim tarafından, nerede, nasıl bir ortamda, hangi koşullar altında yazıldığı veya söylendiği değerlendirilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 13, 14, 25, 26 ve AİHS’nin 9/2, 10/2, 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde Devlet yahut halkın bir bölümü için rahatsız edici, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici, fakat şiddet ve şiddet kışkırtıcılığı içermeyen nitelikteki sözler de ifade hürriyeti SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 131 kapsamındadır. Somut olayda, sanık tarafından kaleme alınan dilekçede, cezaevinde yatan bir hükümlünün sağlığına ilişkin birtakım endişelerden söz edilerek, bu kapsamda bazı taleplerde bulunulmuştur. Şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadığı, işlenen bir suçu yahut işlediği suç nedeniyle kişiyi övücü nitelikte bulunmayan, başka bir hükümlü hakkında “sayın” denilerek onun sağlığı ile ilgili kendi değer yargısını içeren düşüncelerini açıklayan sanığın eyleminde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/5. maddesi uyarınca uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Skaka/Polonya - 27 Mayıs 2003, Korku/Türkiye - 23 Eylül 2003 tarihli kararları da gözetildiğinde yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadığından mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. İlgili Kanun/Madde: 5237/m.215 2709/m.13, 14, 25, 26, 90-5 AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ/m. 9-2, 10-2, 17 DAVA : Gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : “İşlenmiş bir suçun” veya “işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişinin” alenen övülmesi TCK’nın 215. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir. Kişinin, işlediği suç nedeniyle övülmesi, bu kişinin işlediği suçun da övüldüğünü göstermektedir. Türkiye Cumhuriyet Anayasası’nın 90/5. maddesinde yer alan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarda kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü uyarınca 19.03.1954 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı Yasa ile onaylanmış bulunan “İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi” ( AİHS), iç hukukumuzun uyulması zorunlu bir parçası haline gelmiştir. Sözleşmenin 9. maddesinde din ve inanç hürriyeti, 10. maddesinde ifade hürriyeti, 11. maddesinde örgütlenme hürriyeti düzenlenmiştir. Bu üç madde; sözleşmenin genel amacı olan çoğulcu demokratik rejim için toplumda hoşgörünün sağlanarak çoğulcu demokrasinin yerleştirilmesi ve geliştirilmesine yönelik hükümlerdir. İfade hürriyeti, bilgi verme ve bilgi edinme hürriyeti sözleşmenin 10. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahaleleri olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü, haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar”, ikinci fıkrasında ise, “Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik 132 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın ve ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” denilmektedir. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi’nin, ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında, kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık olarak tam bir serbestlik içerisinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç bu tartışmanın boyutlarının Devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiği vurgulanmaktadır. Süreklilik gösteren bu kararlarda, kamuoyunun bir bölümünün ve hatta çoğunluğun hoşuna gitmeyen, ürkütücü, şok edici, hoşa gitmeyen fikirlerin de sözleşmenin 10. maddesi tarafından korunduğu belirtilmektedir ( Handyside/Birleşik Krallık, Castells/İspanya vb. Kararlar). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında, ifade hürriyetinin iki istisnası olduğuna işaret edilmektedir. Birinci istisna şiddeti teşvik edici ve övücü söylemler, ikinci istisna ise azınlıklara karşı nefret söylemidir. Bunun için önce yazı veya sözün içeriğine bakılmalıdır. Yazı veya Sözler; a) Şiddet, bir araç olarak öngörülüyorsa, b) Kişileri hedef gösterip kanlı bir intikam istiyorsa, c) Benimsenen düşünceler için şiddete başvurmanın meşru olduğu ileri sürülüyorsa, ç) İnsanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtıyorsa, İfade hürriyetinden yararlanmayabilir ( Sürek/Türkiye, no. 1, Büyük Daire, no 26682/95, Güzel ve Özer/Türkiye, 6 Temmuz 2010 kararı). Yazı veya sözün kim tarafından, nerede, nasıl bir ortamda, hangi koşullar altında yazıldığı veya söylendiği değerlendirilmelidir. Mahkeme “yakın ve mevcut tehlike” ölçütüne yaklaşarak sözleri söyleyen kişinin ne kadar etkili olduğu, söylenilen yer ve zaman bakımından söylenenlerin şiddet yaratmaya müsait olup olmadığına bakılması gerektiğini kabul etmektedir ( Zana/Türkiye, 25 Kasım 1997 kararı). İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini oluşturup, toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan biridir. İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan “haber” ve “düşünceler” için değil, fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamaz. Sözleşme’nin 10. maddesinde belirtildiği üzere, bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalıdır ( 23.09.1994 tarihli Jersild - Danimarka kara- SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 133 rı; 21.01.1999 tarihli Janovvski-Polonya kararı; 25.11.1999 tarihli Nilsen ve Johnsen-Norveç kararı; 25.07.2001 tarihli Perna-İtalya kararı). Bu kapsamda şiddete, silahlı direnmeye veya isyana teşvik niteliği taşıyan yaklaşımlar ile azınlıklara yönelik nefret söylemi içeren açıklamalar sözleşmenin koruduğu ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez ( 02.10.2003 tarihli Kızılyaprak-Türkiye kararı; 27.05.2004 tarihli Yurttaş- Türkiye kararı; 09.03.2004 tarihli Abdullah Aydın-Türkiye kararı). Yazının içeriğine, şiddeti teşvik edip etmediğine, yazının hangi bağlamda yayınlandığına, yani şiddeti yaratmaya elverişli olup olmadığına bakılmalıdır ( Gözel ve Özel/Türkiye, 6 Temmuz 2010 kararı). Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 13, 14, 25, 26 ve AİHS’nin 9/2, 10/2, 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde Devlet yahut halkın bir bölümü için rahatsız edici, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici, fakat şiddet ve şiddet kışkırtıcılığı içermeyen nitelikteki sözler de ifade hürriyeti kapsamındadır. Somut olayda, sanık tarafından kaleme alınan dilekçede, cezaevinde yatan bir hükümlünün sağlığına ilişkin birtakım endişelerden söz edilerek, bu kapsamda bazı taleplerde bulunulmuştur. Şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadığı, işlenen bir suçu yahut işlediği suç nedeniyle kişiyi övücü nitelikte bulunmayan, başka bir hükümlü hakkında “sayın” denilerek onun sağlığı ile ilgili kendi değer yargısını içeren düşüncelerini açıklayan sanığın eyleminde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/5. maddesi uyarınca uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Skaka/Polonya - 27 Mayıs 2003, Korku/Türkiye - 23 Eylül 2003 tarihli kararları da gözetildiğinde yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadığından mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince ( BOZULMASINA), 23.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2709/m.13 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın özüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz. 134 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir. 2709/m.14 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek. Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayınım yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar. Bu yasaklara aykırı hareket eden veya başkalarını bu yolda teşvik veya tahrik edenler hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir. Anayasanın hiçbir hükmü, Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz. 2709/m.25 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. 2709/m.26 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil kullanılamaz. Bu yasağa aykırı yazılı veya basılı kağıtlar, plaklar, ses ve görüntü bantları ile diğer anlatım araç ve gereçleri usulüne göre verilmiş hakim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merciin emriyle toplattırılır. Toplatma kararını veren merci bu kararını, yirmi dört saat içinde yetkili hakime bildirir. Hakim bu uygulamayı üç gün içinde karara bağlar. Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz. 2709/m.90-5 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 135 5237/m.215 TÜRK CEZA KANUNU (1) İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 6366 sayılı Yasa ile onaylanmış bulunan AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ Madde 9-2 2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, ancak kamu güvenliğinin, kamu düzenin, genel sağlığın veya ahlakın, ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir. Madde 10-2 İfade özgürlüğü 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir. Madde 17 Hakların kötüye kullanımının yasaklanması Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete, topluluğa veya kişiye, Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz. 136 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Tarih: 22.2.2012 Esas: 2009/15759 Karar: 2012/2075 ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK u RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK u SAHTE NÜFUS CÜZDANI DEĞİŞTİRME BELGESİ DÜZENLEMEK u GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA u İlgili Kanun/Madde: 5490/m.67-1 5237/m.204-2, 257-1 DAVA : Gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Olay tarihinde O... İlçe Nüfus Müdür vekili olan sanık K.T.’nin hakkında terör örgütüne yardım ve yataklıktan yakalama kararı bulunan ve bu nedenle uzun yıllardır yurt dışında kaçak olarak yaşadığını bildiği kişiye yasal bir istemi olmamasına rağmen nüfus cüzdanı düzenlemesi eylemi nedeniyle terör örgütüne yardım ve yataklık suçu nedeniyle işlem yapılması olanaklı görülmüştür. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanıkların mahkumiyet için yeterli delil bulunmadığına ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığına ilişen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; O... ilçe nüfus müdür vekili olarak görevli bulunan sanık K.T.’nin olay tarihinde Ö... Köyü muhtarı olarak görevli diğer sanık A.H.K.’yı nüfus müdürlüğüne çağırarak önceden tanıdığı ve bir terör örgütüne yardım ve yataklık suçlaması nedeniyle aranıp yurt dışında kaçak olarak yaşadığı anlaşılan A.A.K. adlı kişi adına düzenlediği “nüfus cüzdanı talep belgesini” mühürleyip imzalamasını istediği, sanık A.H.’nin bu kişiyi tanımadığını ve kendi köyünde oturmadığını ileri sürerek imzadan imtina etmesi üzerine sanık K’nin ben bu kişiyi tanıyorum söz ve ısrarı sonucu kendi köyünde oturmadığını bildiği A.A.K. adına anılan köyde oturuyormuş gibi düzenlenmiş içeriği itibariyle sahte suça konu “nüfus cüzdanı değiştirme” belgesini mühürleyip imzaladığı, ilçe nüfus müdür vekili olan sanık K.T.’nin bu belgeye dayanarak görevi gereği SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 137 düzenlemeye yetkili olduğu A.A.K. adına nüfus cüzdanı düzenlediği, A.A.K. adına düzenlenen suçun konusunu oluşturan her iki belgedeki fotoğrafların anılan kişinin uzun yıllardır yurt dışında kaçak olarak yaşaması nedeniyle bu kişiye ait olup olmadığının kesin olarak saptanamadığı ancak belgedeki kimlik bilgilerinin nüfus kütüğüne uygun olarak yazıldığının anlaşılması karşısında; 1- Suç tarihinde köy muhtarı olarak görevli bulunan sanık A.H.K.’nın kendi köyünde oturmadığını bildiği kişiye görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu nüfus cüzdanı değiştirme talep belgesi verme şeklindeki eyleminin, özel düzenleme olan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 67/1. maddesindeki suçu oluşturduğunun gözetilmemesi, 2- A.A.K. adına düzenlenen nüfus cüzdanındaki fotoğrafın bu kişiye ait olup olmadığı açıkça anlaşılamadığından, öncelikle bu belgedeki fotoğrafın A.A.K. adlı kişiye ait olup olmadığı duraksamaya yer bırakmayacak şekilde araştırılıp saptandıktan sonra, fotoğrafın bu kişiye ait olduğunun belirlenmesi halinde nüfus cüzdanının içeriğinde bir sahtecilik bulunmayacağından, sanık K.T.’nin diğer sanık A.H K.’ya sahte nüfus cüzdanı değiştirme belgesi düzenlemeye azmettirme eyleminin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 67/1. maddesindeki, hakkında terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan yakalama kararı bulunan A.A.K adlı kişi adına yasal bir istemi bulunmadığı halde nüfus cüzdanı vermek şeklindeki eyleminin ise 5237 sayılı TCK’nun 257/1. maddesindeki görevi kötüye kullanma suçlarını oluşturacağı, nüfus cüzdanındaki fotoğrafın A.A.K.’ye ait olmadığının belirlenmesi halinde ise; düzenlenen nüfus cüzdanı içeriği itibariyle sahte olacağından diğer sanık A H K’ya sahte nüfus cüzdanı değiştirme belgesi düzenlemeye azmettirme eyleminin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 67/1. maddesindeki, içeriği itibariyle sahte nüfus cüzdanı düzenleme eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 204/2. maddesindeki suçları oluşturacağının gözetilmemesi, SONUÇ : Yasaya aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık K.T. yönünden ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın korunmasına, 22.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 5490/m.67-1 NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU (1) Gerçeğe aykırı yerleşim yeri veya cüzdan talep belgesi veren köy veya mahalle muhtarları ile herhangi bir işlem sebebiyle nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunanlar ve bunlara tanıklık edenler altı aydan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 5237/m.257-1 TÜRK CEZA KANUNU (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gerekleri- 138 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 ne aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir (Değişik ibare: 08/12/2010-6086 S.K./1.mad.) menfaat , sağlayan kamu görevlisi, (Değişik ibare: 08/12/2010-6086 S.K./1.mad.) altı aydan iki yıla kadar, hapis cezası ile cezalandırılır. 5237/m.204-2 TÜRK CEZA KANUNU (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. YARGITAY KARARLARI 139 SAYI: 34 YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Tarih: 12.4.2012 Esas: 2011/25994 Karar: 2012/34654 SUÇ İŞLEME AMACIYLA ÖRGÜT KURMA-ÖRGÜTE ÜYE OLMA u DOLANDIRICILIK u EKSİK İNCELEMEYE DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞI u ÖZET: Sanıklar hakkında verilen hükmün temyizen incelenmesinde Özel Dairece; Sanıklar hakkında; “nitelikli dolandırıcılık” suçlarından kurulan “beraat” hükümlerine gelince: C... Holding bünyesinde yer alan C... Uluslararası Fuarcılık ve Tic. A.Ş.’nin ortak, yetkilisi, birlikte hareket eden çeşitli kademelerdeki görevlileri oldukları ileri sürülen sanıklar hakkında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nce başlanılan soruşturmada; “Yurtdışı Fuar Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ” çerçevesinde; organizatör ve katılımcı firmalara sağlanacak teşviklerden yararlanma amacıyla, Organizatör C... şirketinin, yurt dışı fuarcılık alanında faaliyet gösterebilmesi için yılda belli sayının üzerinde organizasyon düzenlemesi gerektiği, aksi takdirde izninin iptal edileceği gerçeği nazara alınarak; haksız çıkar sağlandığının iddia olunması karşısında; 5549 sayılı “Suç Delillerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun” kapsamında hazırlanan araştırma-inceleme raporu doğrultusunda “aklama suçu” açısından, suç ihbarının akıbetinin, Vergi Usul Kanunu’na Muhalefet suçlaması ile ilgili bildirim sonucunun araştırılması, aynı olay nedeniyle ilgili kamu görevlileri hakkında idari ve cezai soruşturma yapılıp yapılmadığının tespiti, aynı hususun İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliğinden de sorulması, gerektiğinde tarafsız- konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan organizasyonlar nedeniyle haksız edinilen yarar olup olmadığının, var ise ne şekilde edinildiğinin, edinilme tarihi ile miktarı hususlarında ayrıntılı rapor alınması, sanıkların unvanı, belirtilen şirketteki görev-sorumluluk ve yetkileri ile fiillerdeki somut rolleri kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenerek cezai sorumluluklarının ayrı ayrı ta- 140 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 yin ve takdiri gerekirken eksik soruşturmayla yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. İlgili Kanun/Madde: 1412/m.317 5271/m.238 DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : I- Katılan vekilinin sanıklar hakkında “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma-örgüte üye olma” suçlarından, şikayetçi T... Mobilya A.Ş. vekilinin ise “suç işlemek amacıyla örgüt kurma-örgüte üye olma” ve “dolandırıcılık” suçlarından kurulan “beraat” hükümlerine yönelen temyizlerinin incelenmesinde; Yüklenen suçlardan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve duruşmadan haberdar olmasına karşın 5271 sayılı CMK’nın 238. maddesi uyarınca, davaya katılma isteminde bulunmayan ve katılan sıfatını almayan T... Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına vekilinin hükümleri temyiz yetkisi bulunmadığından adı geçen şirket vekilinin 12.10.2010 havale tarihli temyiz inceleme isteğinin ve Maliye Hazinesi’nin ise anılan suçlardan doğrudan doğruya zarar görmesi söz konusu olmadığından bu suçlara ilişkin olarak davaya katılmasına karar verilmesi hukuken geçersiz olup hükmü temyize yetki vermeyeceğinden katılan idare vekilinin 01.10.2010 havale tarihli dilekçesiyle vaki temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince ayrı ayrı REDDİNE, II- Katılan vekilinin, sanıklar hakkında; “nitelikli dolandırıcılık” suçlarından kurulan “beraat” hükümlerine yönelen temyizine gelince: C... Holding bünyesinde yer alan C... Uluslararası Fuarcılık ve Tic. A.Ş. ( M... K... V.D.-211...510)’nin ortak, yetkilisi, birlikte hareket eden çeşitli kademelerdeki görevlileri oldukları ileri sürülen sanıklar hakkında, 29.09.2006 tarihli isimsiz imzasız ihbar mektubu ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nce başlanılan soruşturmada; 26.01.2005 tarihli 2005/131 sayılı Müsteşarlık Makamı’nın onayı ile yürürlüğe giren ve fuar tarihlerinde yürürlükte olan “Yurtdışı Fuar Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ-2004/6 sayılı” çerçevesinde; organizatör ve katılımcı firmalara sağlanacak teşviklerden yararlanma amacıyla unvanı yukarıda yazılı B sınıfı Organizatör C... şirketinin, yurt dışı fuarcılık alanında faaliyet gösterebilmesi için yılda belli sayının üzerinde organizasyon düzenlemesi gerektiği, aksi takdirde izninin iptal edileceği gerçeği nazara alınarak; 2005 ve 2006 yıllarında 14 ayrı yurt dışı fuarlarında yerli firmaların gerekli katılımını sağlamak ve daha fazla teşvik alabilmek hedefiyle, “...fuar alan kiralarını Müsteşarlığa tescil aşamasında m2 başına olması gerektiğinden fazla yüksek fiyata kiralanacakmış gibi tescil ettirmek...” “...pazarlama elemanları aracılığı ile, katılım halinde katılımcı firmalar yüksek meblağlı fatura tanzim edileceği; fatura karşılığı katılımcıya ödenecek teşvik parasının C...’a ödemelerinin fuara katılmaları için yeterli olacağını bildirip, katılımcının ödemesi gereken “katılım SAYI: 34 YARGITAY KARARLARI 141 bedelinin” tamamını devletten alınacak teşvik ile karşılamak...”; “...katılımcı firmanın bilahare C...’a hizmet bedeli faturası keserek C... tarafından kesilen faturanın ödenmeyen kısmını muhasebeleştirmek...”; “organizasyon için yapmış olduğu harcamaları yurtdışındaki firmalarla anlaşıp kabarık faturalarla fazla göstermek...”; “fuar bitimi katılımcı firmaların ve kendisinin teşvik talepleri ile ilgili bazı banka ödeme belgeleri üzerinde oynama yapılarak evrak sunmak...” gibi yöntemlerle haksız çıkar sağlandığının iddia olunması karşısında; 5549 sayılı “Suç Delillerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun” kapsamında hazırlanan 30.07.2008 gün ve 70-1 sayılı araştırma-inceleme raporu doğrultusunda “aklama suçu” açısından MASAK tarafından, 19.09.2008 tarihinde yapılan suç ihbarının akıbetinin, Vergi Usul Kanunu’na Muhalefet suçlaması ile ilgili bildirim sonucunun araştırılması, aynı olay nedeniyle 30.03.2007 günlü Fezlekede “Ankara ayağı” olarak niteleme nazara alınarak ilgili kamu görevlileri hakkında idari ve cezai soruşturma yapılıp yapılmadığının tespiti, aynı hususun İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliğinden de sorulması, sanık E. müdafiinin duruşmada belirttiği üzere “fuara katılan firmalarla ilgili suç duyurusu yapılıp-yapılmadığının” ortaya çıkarılması, yukarıda anılan 30.07.2008 tarihli rapor ile Dış Ticaret Kontrolörleri Kurulu’nun hazırladığı 26.06.2008 gün 1 sayılı inceleme raporu ile arasındaki yaklaşım görüş farklılıklarının karar yerinde tartışılıp değerlendirilmesi, gerektiğinde tarafsız- konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan organizasyonlar nedeniyle haksız edinilen yarar olup olmadığının, var ise ne şekilde edinildiğinin, edinilme tarihi ile miktarı hususlarında ayrıntılı rapor alınması, sanıkların unvanı, belirtilen şirketteki görev-sorumluluk ve yetkileri ile fiillerdeki somut rolleri kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenerek cezai sorumluluklarının ayrı ayrı tayin ve takdiri gerekirken eksik soruşturmayla yazılı biçimde hüküm tesisi; SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince ( BOZULMASINA), 12.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ -- 5549 sayılı “Suç Delillerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun -- Yurt Dışı Fuar Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2004/6) 5271/m.238 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur. 142 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 (2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur. (3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir. (4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz. 1412/m.317 CEZA MUHAKEMESİ USULÜ KANUNU (Mülga) (Değişik madde: 21/05/1985 - 3206/63 md.) Yargıtay, süresi içinde temyiz dilekçesinin verilmediğini veya beyanının yapıldığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını görürse, temyiz isteğini reddeder, görmezse incelemesini yapar. YÜKSEK MAHKEME KARARLARI DANIŞTAY DANIŞTAY KARARLARI 145 SAYI: 34 DANIŞTAY 10. DAİRE Tarih: 6.2.2012 Esas: 2008/11098 Karar: 2012/389 EVVELİYAT KAYITLARINDA VAKIF ŞERHİ BULUNAN TAŞINMAZIN, YENİ TESİS EDİLEN TAPU KAYITLARINA VAKIF ŞERHİNİN İŞLENMESİNİN UNUTULMUŞ OLMASI, DAHA SONRA BU ŞERHİN YENİ KAYITLARA İDARİ YOLDAN İŞLENMESİNE ENGEL OLMAYACAĞI u VAKIF ŞERHİNİN TAPU KAYITLARINA İŞLENMESİNDEN ÖNCEKİ AŞAMAYA İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLARDA GÖREVİN İDARE MAHKEMESİNE, SONRAKİ AŞAMAYA İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLARDA İSE ADLİ YARGI YERİNE AİT OLDUĞU u ÖZET: Dava, taşınmazın kök tapu kaydında bulunan vakıf şerhinin yeni kayda geçirilmesi ve yoksun kalındığı öne sürülen taviz bedeli karşılığının yasal faiziyle birlikte tazminine dairdir. Özel Dairece; Aslı vakıf olan taşınmazın yeni kayıtlarına geçmeyen vakıf şerhi nedeniyle malikin taviz bedeli ödeme yükü de ortadan kalkmadığından yoksun kalındığı öne sürülen taviz bedelinin tazmini isteminin de hukuksal dayanağı bulunmamaktadır. Olayda, taşınmazın evveliyat kayıtlarında vakıf şerhinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Tapu kayıtları tesis edildikten sonra alım, satım, ifraz, intikal gibi işlemler nedeniyle yeni tesis edilen tapu kayıtlarına vakıf şerhinin işlenmesinin unutulmuş olması, daha sonra da olsa bu şerhin yeni kayıtlara idari yoldan işlenmesine engel olmamaktadır. Vakıf şerhinin idari yoldan veya bir mahkeme kararı üzerine tapu kayıtlarına işlenmesinden sonraki aşamaya ilişkin uyuşmazlıklarda adli yargı yeri, önceki aşamaya ilişkin uyuşmazlıklarda idare mahkemeleri görevlidir. Dava konusu olayda, adli yargı yeri görevlidir. Davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın vakıf şerhinin intikaline ka- 146 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 rar verilmesine ilişkin kısmının konusunun kalmadığı, davanın tazminata ilişkin kısmının Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden süresinde olmadığı yolunda verilen kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır. Davanın görev yönünden reddine ilişkin bölümünün onanmasına, kararın usul hükümlerine uygun bulunmayan diğer bölümlerinin bozulmasına karar verilmiştir. İlgili Kanun/Madde: 3402/m.12-3 , Ek Madde 1 İstemin Özeti : Erzurum 1. İdare Mahkemesince verilen 23.06.2008 tarih ve E:2006/111, K:2008/721 sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğünün Savunmasının Özeti: Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır. Oltu Malmüdürlüğünün Savunmasının Özeti: Cevap verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hakimi: Erkan Yılmaz Düşüncesi: Davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile Erzurum 1. İdare Mahkemesinin 23.6.2008 tarih ve E:2006/111, K:2008/721 sayılı kararının davanın görev yönünden reddine ilişkin bölümünün onanmasına temyiz isteminin kısmen kabulü ile kararın usul hükümlerine uygun bulunmayan diğer bölümlerinin bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı: Yalçın Macar Düşüncesi: Dava, taşınmazın kök tapu kaydında bulunan vakıf şerhinin yeni kayda geçirilmesi ve yoksun kalındığı öne sürülen taviz bedeli karşılığı olarak 8664 TL’nın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır. Taşınmazın kök tapu kayıtlarında vakıf şerhinin bulunduğu konusunda davanın tarafları arasında çekişme bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, kadastro ve ardından imar uygulaması sonunda kayıtları yenilenen Hazine adına kayıtlı iken 1979 yılında Oltu Belediyesi adına tescil edilen taşınmazın yeni tapu kaydına idari yolla vakıf şerhi konulamamasından kaynaklanmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, dava konusu taşınmazın evveliyat kayıtlarında mukataa şerhi bulunduğu halde, tapu tedavülleri ve tapulama işlemleri sırasında yeni tesis edilen tapu sicillerine bu şerhin verilmesinin unutulması, daha sonradan bu şerhin konulmasına engel değildir. Öte yandan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.11.1996 günlü, E.1996/4-560 K.1996/784 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “...kayıt ve; belgelerden aslının vakıf taşınmaz mal olduğunun anlaşılması halinde, vakıf şerhinin intikal ( gitti) kayıtlarına sonradan işaret edilmiş bulunması veya dayanaksız olarak bu şerhin silinmesi yeni maliki bu mükellefiyetten yani taviz bedelini ödemekten kurtaramaz.” Bu açıklamaların yanı sıra davalı idarelerin davacının istemi üzerine 1993 yılında vakıf şerhini tapu kütüğüne geçirmesine karşılık, taşınmaz maliki tarafından açılan dava sonunda Oltu Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen kararla, bu şerhin Kadastro Yasası SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 147 uyarınca yapılan tespitin şerhsiz kesinleşmesinden sonra dayanak kayıtlara göre idare tarafından kayıt üzerinde düzeltme yapılamayacağı, bunun ancak mahkeme kararıyla gerçekleştirilebileceği gerekçesiyle yolsuz şerh olarak nitelendirilerek silindiği de dikkate alındığında, kesinleşen yargı kararı gereğince davacı idarenin vakıf şerhinin tescili için görevli ve; yetkili adli yargı yerine başvurması gerekirken, bu aşamada hem davalı idarelerden söz konusu şerhin yeni kayıtlara geçirilmesini istemesinin dayanağı olmadığı gibi, aslı vakıf olan taşınmazın yeni kayıtlarına geçmeyen vakıf şerhi nedeniyle malikin taviz bedeli ödeme yükü de ortadan kalkmadığından yoksun kalındığı öne sürülen taviz bedelinin tazmini isteminin de hukuksal dayanağı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü: KARAR : Dava, Erzurum İli, Oltu İlçesi, Kazım Karabekir Mahallesi, Göle Caddesi, 71 ada, 25 parsel sayılı taşınmazın evveliyat kayıtlarında bulunan vakıf şerhinin yeni kayıtlara intikal ettirilmesine ve taviz bedeli karşılığı uğramış olduğu 8.644,00 TL maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Erzurum 1. İdare Mahkemesince ifraz işlemine tabi tutulan ve; Maliye Hazinesi adına tescil edilen, evveliyat kayıtlarında vakıf şerhi bulunan uyuşmazlık konusu taşınmazın, 19.11.1979 tarihinde Oltu Belediyesine satıldığı ve tapu kaydına vakıf şerhi işlenmeden taşınmazın Belediye adına tescil edildiği, davacının 8.8.1993 tarihli başvurusu üzerine idarece tapu kaydına re’sen vakıf şerhinin işlendiği, Belediyece vakıf şerhinin terkini istemiyle 3.3.1998 tarihinde davacıya karşı Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, evveliyat kayıtlarında vakıf şerhi olmakla birlikte satış suretiyle oluşan yeni bir mülkiyet durumunun ortaya çıkmasından sonra vakıf şerhi olmadan Belediye adına tescil edilen taşınmaza, sonradan idari yoldan vakıf şerhinin konulmasının mümkün olmadığı, şerhin ancak bir mahkeme kararı ile konulabileceği dolayısıyla idari yoldan konulan şerhin yolsuz tescil niteliğinde olduğu hususu belirtilerek idari yoldan konulan vakıf şerhinin terkinine 25.11.1998 tarihinde karar verildiği, bu kararın Yargıtay’ca onanmak suretiyle kesinleştiği, yargı kararı uygulanmak suretiyle vakıf şerhinin terkin edildiği, ancak adli yargıdaki dava devam etmekte iken imar uygulaması sonucu uyuşmazlık konusu taşınmazın gittiği 348 ada, 4 parsel sayılı taşınmaza vakıf şerhinin konulduğu görüldüğünden, davanın 71 ada, 25 parselde kayıtlı taşınmaza vakıf şerhinin intikal ettirilmesine karar verilmesine ilişkin kısmının konusunun kalmadığına, kesinleşen yargı kararının uygulanması sonucunda taşınmazdaki vakıf şerhinin terkin edilmesi nedeniyle taviz bedeli kadar uğranıldığı ileri sürülen zararın, Yargıtay kararının davacıya tebliğ edildiği 08.03.1999 tarihinde öğrenildiği, bu tarihten itibaren 60 gün içinde dava açılması veya idareye başvu- 148 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 rulması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra 20.7.2000 tarihinde Oltu Tapu Sicil Müdürlüğüne yapılan başvuru üzerine 2.10.2000 tarihinde açılan davanın, tazminat davasına ilişkin kısmının Oltu Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden süresinde olmadığına, bu nedenle adı geçen Müdürlük yönünden davanın süre aşımı yönünden reddine, tapu sicilinin düzgün tutulmamasından kaynaklanan zararın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, Oltu Malmüdürlüğü yönünden tazminat davasının görev yönünden reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından, anılan idare mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Temyize konu Mahkeme kararının davanın kısmen görev yönünden reddine ilişkin bölümünde, 2577 sayılı Yasanın 49 uncu maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, mahkeme kararının bu kısmına yönelik olarak ileri sürülen temyiz nedenleri yerinde görülmemektedir. Davacının, anılan mahkeme kararının uyuşmazlığın vakıf şerhinin intikaline karar verilmesine ilişkin kısmının konusunun kalmadığına, Oltu Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden tazminat isteminin süresinde olmadığına ilişkin kısımlarına yönelik temyiz istemlerine gelince; Olayda, vakıf şerhinin terkini istemiyle açılan davada verilen karardan ve dosyadaki bilgi ve belgelerden, uyuşmazlık konusu taşınmazın evveliyat kayıtlarında vakıf şerhinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Tapu kayıtları tesis edildikten sonra alım, satım, ifraz, intikal gibi işlemler nedeniyle yeni tesis edilen tapu kayıtlarına vakıf şerhinin işlenmesinin unutulmuş olması, daha sonra da olsa bu şerhin yeni kayıtlara idari yoldan işlenmesine engel olmamaktadır. Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin vakıf taşınmaz malları yönünden de uygulanacağına ( 2.4.2004 tarih ve E:2003/1, K:2004/1 sayılı karar) ilişkin kararı, 3.3.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 11. maddesiyle 3402 sayılı Yasaya eklenen “Tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda 12 nci maddenin 3 üncü fıkra hükümleri uygulanmaz” kuralı uyarınca sözü edilen içtihadın uygulanma olanağı ortadan kaldırılmıştır. Tapu kayıtları üzerinde yapılacak tescil, terkin ve tashih işlemlerine ilişkin davaların görüm ve çözümünün adli yargının görev alanına girmektedir. Evveliyat kayıtlarında vakıf şerhi bulunan taşınmazların oluşturulan yeni kayıtlarına, idari yoldan yapılan başvuru üzerine re’sen işlenen veya bir mahkeme kararı üzerine tapu kayıtlarına işlenen vakıf şerhinin kaldırılması istemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevlidir. Bir başka ifade ile vakıf şerhinin tapu kayıtlarına işlenmesinden önceki aşamaya ilişkin işlemlerle ilgili uyuşmazlıklarda idari yargı vakıf şerhinin idari yoldan veya bir mahkeme kararı üzerine tapu kayıtlarına işlenmesinden SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 149 sonraki aşamaya ilişkin uyuşmazlıklarda ise, adli yargı yeri görevlidir. Dava konusu olayda, evveliyat kayıtlarında vakıf şerhi olan, ancak değişik nedenlerle tapu kayıtlarına intikal ettirilmeyen vakıf şerhinin, davacının başvurusu üzerine idari yoldan 71 ada, 25 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarına intikalinin yapıldığı, bu şekilde tapu kaydına intikal ettirilen vakıf şerhinin terkini istemiyle açılan davada adli yargı yeri görevlidir. Nitekim idari yoldan uyuşmazlık konusu taşınmazın tapu kaydına konulan vakıf şerhinin terkini istemiyle açılan davaya adli yargı yerince bakılmış, vakıf şerhinin terkini yolunda vermiş olduğu karar, Yargıtay’ca onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Bu durumda, adli yargı yerinin kesinleşmiş kararı ile uyuşmazlık konusu taşınmazın kaydındaki vakıf şerhinin terkin edilmiş olması karşısında, aynı taşınmazla ilgili olarak vakıf şerhinin, bu defa idari yargı kararı ile; yeniden tapu kayıtlarına intikal ettirilmesine olanak bulunmadığı, bu haliyle uyuşmazlığın adli yargının görevine girdiği hususu dikkate alındığında, vakıf şerhinin tapuya intikal ettirilmesine ve kesinleşen adli yargı kararı üzerine terkin edilen vakıf şerhinden dolayı taviz bedeli kadar uğranılan zararın tazmin edilmesine karar verilmesi istemiyle açılan bu davanın da görüm ve çözümü adli yargının görevinde bulunmaktadır. İdare Mahkemesince; adli yargı yerinin kesinleşmiş kararı ile; uyuşmazlık konusu taşınmazın kaydındaki vakıf şerhinin terkin edilmiş olması hususu gözetilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın vakıf şerhinin intikaline karar verilmesine ilişkin kısmının konusunun kalmadığı, davanın tazminata ilişkin kısmının Oltu Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden süresinde olmadığı yolunda verilen kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile Erzurum 1. İdare Mahkemesinin 23.06.2008 tarih ve E:2006/111, K:2008/721 sayılı kararının davanın görev yönünden reddine ilişkin bölümünün onanmasına, temyiz isteminin kısmen kabulü ile; kararın usul hükümlerine uygun bulunmayan diğer bölümlerinin bozulmasına, bozulan kısım için yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 06.02.2012 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY: Uyuşmazlık konusu taşınmazın evveliyat kayıtlarında vakıf şerhinin bulunmasına karşın, bu şerhin tapu kayıtlarına intikal ettirilmemesi nedeniyle olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla açılan davanın tazminata ilişkin kısmının görüm ve çözümü idari yargının görevinde bulunmaktadır. Bu şerhin adli yargı kararı nedeniyle silinmiş olması bu davadaki görevli yargı yerini değiştirmeyecektir. Zira bu davanın bu kısmına ilişkin davacının iddiası, tapu idaresinin kendi yetki alanına giren ve idari faaliyet kapsamındaki bir idari görevini gerektiği gibi yerine getirmediği ve bu nedenle davacıyı zarara uğrattığı esasına dayanmaktadır. Mevzuatımızda tapu idaresinin idari 150 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 nitelikteki faaliyetlerinden doğan davaların adli yargı mercilerinde görüleceğine dair özel bir yasal düzenleme olmadığına göre, bu tür davaların genel hükümlere göre idari yargı yerlerinde görüleceği tabidir. Ayrıca tapu idaresinin zarara sebebiyet veren eylem veya işlemi yapma nedeninin adli yargı kararını uygulama kapsamında olup olmadığının idari yargı mercilerince değerlendirilmesine de hukuksal engel bulunmamaktadır. Açıklanan nedenle, temyize konu mahkeme kararının tazminata ilişkin kısmının esası incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davacının tazminat isteminin Oltu Malmüdürlüğüne ilişkin kısmının görev yönünden reddine ve Oltu Tapu Sicil Müdürlüğüne ilişkin kısmının süre aşımı yönünden reddine karar veren mahkeme kararının göreve ilişkin kısmını onayan, süre aşımına ilişkin kısmını görev yönünden bozan Daire kararına katılmıyorum. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 3402/m.12-3 KADASTRO KANUNU Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. (Ek cümle: 25/02/2009-5841 S.K./2.mad) Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır. Ek Madde 1 - (Ek madde: 22/02/2005 - 5304 S.K./11.mad) Kadastro veya tapulama haritaları, arazi kontrolü yapılmak suretiyle sayısal hale getirilir. Yapılan çalışmaların sonucu, 11 inci maddeye göre ilân edilir ve ilân süresi içerisinde dava açılmayan taşınmaz malların kayıtlarında gerekli düzeltme yapılır. Tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda 12 nci maddenin 3 üncü fıkra hükümleri uygulanmaz. DANIŞTAY KARARLARI 151 SAYI: 34 DANIŞTAY 11. DAİRE Tarih: 31.1.2012 Esas: 2009/8421 u Karar: 2012/367 SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUM VE KURULUŞLARININ RİSKLİ BİRİMLERİNDE GÖREV YAPAN PERSONELE, DÖNER SERMAYE EK GELİRLERİNDEN EK ÖDEME YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK GEREĞİNCE RİSKLİ BİRİM KATSAYISI ÜZERİNDEN YAPILAN ÖDEMEDEN, BU BÖLÜMLERDE KISMİ OLARAK ÇALIŞAN PERSONELİN DE ÇALIŞMA SÜRESİ ORANINDA YARARLANDIRILACAĞI ÖZET: Dava, Devlet Hastanesinin röntgen servisinde teknisyen olarak görev yapan davacı tarafından, mesai saati içinde ve mesai saati dışında nöbet tutmak suretiyle acil servise hizmet verdiğinden bahisle döner sermaye ek ödemesinin acil servis personeli için öngörülen riskli birim katsayısı üzerinden hesaplanması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile riskli birim- ek ödeme farkının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Yerel Mahkemece dava reddedilmiştir. Özel Dairece; Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: Kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı Düşüncesi: Davacının, kısmi süreli olsa da, özellik arz eden riskli birimde görev yaptığı anlaşıldığından, davacının çalışmalarının riskli birimlere katkısı oranında hesaplanarak riskli birim katsayısından yararlandırılması gerektiğinden İdare Mahkemesi kararının bozulması gerekmektedir. Karar: Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının ( y) bendinde; özellik arz eden riskli birimlerde kısmi süreli çalışan personel, çalıştığı süre kadar riskli birimler için öngörülen katsayılar üzerinden değerlendirilir.” hükmüne yer verilmiştir. 152 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Bu birimlerde sürekli görev yapan personel gibi mesailerinin belli kısımlarını bu birimlerde geçiren diğer personelin de çalışılan süre ile orantılı olarak yararlandırılacağı açıktır. Davacının, acil servise verdiği hizmet süreleri esas alınmak suretiyle karşılığı olan döner sermaye ek ödemesinin riskli birimler için öngörülen katsayılar üzerinden değerlendirilerek ödeme yapılması gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemde ve davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmadığından yerel mahkeme kararı bozulmuştur. İlgili Kanun/Madde: 209/m.5 5471/m.1 İstemin Özeti : Röntgen teknisyeni olarak görev yapan davacı tarafından, acil serviste verdiği hizmet süreleri için riskli birimlerde çalışanlara uygulanan döner sermaye ek ödeme katsayısına ilişkin olarak açılan davada; Şanlıurfa İdare Mahkemesi’nce verilen 28.4.2009 tarihli ve E:2008/1386, K2009/698 sayılı kararın; temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti Savunma verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hakimi: Uğur Kocaman Düşüncesi: Ayrı bir acil röntgen birimi bulunmayan hastanede, mesai içi ve mesai dışında acil servise fiilen hizmet verdiği anlaşılan davacının, acil servise verdiği hizmet süreleri esas alınmak suretiyle karşılığı olan döner sermaye ek ödemesinin riskli birimler için öngörülen katsayılar üzerinden değerlendirilerek ödeme yapılması gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı: Mehmet Ali Gümüş Düşüncesi: Dava, davacının yaptığı görev ve çalıştığı yer itibarıyla riskli birim katsayısından yararlandırmaması işleminin iptali ve parasal kaybının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır. Dosyanın incelenmesinden, davacının, kısmi süreli olsa da, özellik arz eden riskli birimde görev yaptığı anlaşıldığından, bu çalışmalarının çalıştığı süre kadarının bir şekilde riskli birim katsayısının hesaplanmasında dikkate alınmasının ek ödeme sistematiğine uygun düşeceği sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre davacının çalışmalarının riskli birimlere katkısı oranında hesaplanarak riskli birim katsayısından yararlandırılması’ gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile idare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince, işin gereği görüşüldü: KARAR : Dava, Şanlıurfa İli, Viranşehir İlçesi Devlet Hastanesinin röntgen SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 153 servisinde teknisyen olarak görev yapan davacı tarafından, mesai saati içinde ve mesai saati dışında nöbet tutmak suretiyle acil servise hizmet verdiğinden bahisle döner sermaye ek ödemesinin acil servis personeli için öngörülen riskli birim katsayısı üzerinden hesaplanması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile riskli birim- ek ödeme farkının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. İdare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, ayrı bir acil röntgen birimi bulunmayan hastanenin röntgen bölümünde görev yapan davacının röntgen servisinde nöbet tutarak acilden gelen hastalara da hizmet verdiğinin anlaşıldığı, ancak davacının görev yaptığı birimin mevzuatta sayma yoluyla belirtilen özellik arz eden riskli birimler arasında yer almadığı dolayısıyla döner sermaye ek ödemesinin riskli birimler için öngörülen oran üzerinden hesaplanmaması yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ve temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme ( Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun’un 5. maddesinin 07.03.2006 tarih ve 5471 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile eklenen 3. fıkrasının ikinci cümlesinde; sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile esas ve usullerinin personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği kurala bağlanmıştır. Anılan Yasa uyarınca çıkarılan ve 12.5.2006 tarihli ve 26166 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının ( y) bendinde; 25.8.2007 tarihli ve 26624 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle yapılan değişiklik sonucunda, “Kurumlarda özellik arz eden riskli bölümler; ameliyathane, yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, acil servis-poliklinik, ruh sağlığı ve hastalıkları hastanelerinin psikiyatri servisleri ve kemik iliği nakil üniteleridir. Özellik arz eden riskli birimlerde kısmi süreli çalışan personel, çalıştığı süre kadar riskli birimler için öngörülen katsayılar üzerinden değerlendirilir.” hükmüne yer verilmiş olup, Yönetmelik ekinde yer alan kurum personelinin hizmet alanı kadro-unvan katsayılarını gösteren Ek 3 sayılı tabloda ise, özellik arz eden riskli birimlerde çalışan sağlık personeline diğerlerine göre daha yüksek ek ödeme katsayıları belirtilmiştir. Aktarılan Yönetmelik düzenlemesinden, kurumlarda özellik arz eden riskli 154 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 birimler tek tek sayılarak burada çalışan sağlık personeli için ek ödeme katsayılarının diğer birimlerde çalışanlara göre daha yüksek belirlendiği anlaşılmakla birlikte, riskli birimlerde çalışan sağlık personeli için öngörülen ek ödeme katsayısından bu birimlerde sürekli görev yapan personel gibi mesailerinin belli kısımlarını bu birimlerde geçiren diğer personelin de çalışılan süre ile orantılı olarak yararlandırılacağı açıktır. Bu itibarla, ayrı bir acil röntgen birimi bulunmayan hastanede, mesai içi ve mesai dışında acil servise fiilen hizmet verdiği anlaşılan davacının, acil servise verdiği hizmet süreleri esas alınmak suretiyle karşılığı olan döner sermaye ek ödemesinin riskli birimler için öngörülen katsayılar üzerinden değerlendirilerek ödeme yapılması gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemde ve davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere Mahkemeye gönderilmesine, 31.01.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 209/m.5 SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUMLARI İLE ESENLENDİRME (REHABİLİTASYON) TESİSLERİNE VERİLECEK DÖNER SERMAYE HAKKINDA KANUN Madde 5 – (DeğiĢik:11/10/2011-KHK-663/58 md.) Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden, döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan memurlar ve sözleşmeli personel ile açıktan vekil olarak atananlara mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek ödeme yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile esas ve usûlleri; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, tetkik, eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Bakanlık merkez teşkilatı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (laboratuvarlar hariç) ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun merkez teşkilatında görev yapanlar dışındaki personele, ilgili personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dâhil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı ile yabancı dil tazminatı hariç) toplamının; eğitim görevlisi ile uzman tabip kadrosuna atanan profesör ve doçentlerde yüzde 800’ünü, uzman tabip ve tıpta uzmanlık mevzuatında belirtilen dallarda bu mevzuat hükümlerine göre uzman olanlar ile uzman diş tabiplerinde yüzde 700’ünü, pratisyen tabip ve diş tabiplerinde yüzde 500’ünü, SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 155 idarî sağlık müdür yardımcısı, idarî halk sağlığı müdür yardımcısı, hastane müdürü ve eczacılarda yüzde 250’sini, başhemşirelerde yüzde 200’ünü, diğer personelde ise yüzde 150’sini geçemez. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel bakım gerektiren ruh sağlığı, organ ve doku nakli, acil servis ve benzeri sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 150 oranı, yüzde 200 olarak uygulanır. Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkılarına karşılık olarak tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlara bu fıkradaki oranların yüzde 30’unu, diğer personele yüzde 20’sini geçmeyecek şekilde ayrıca ek ödeme yapılır. Sözleşmeli olarak istihdam edilen personele yapılacak ek ödemenin tutarı ise, aynı birimde aynı unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali personel esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme hiçbir şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez. Bu fıkra uyarınca personele her ay yapılacak ek ödeme net tutarı, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesi uyarınca kadro ve görev unvanı veya pozisyon unvanı itibarıyla belirlenmiş olan ek ödeme net tutarından az olamaz. Bu madde uyarınca yapılacak ödeme sigorta prim kesintisine tabi tutulmaz. Bakanlık taşra teşkilatı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu taşra teşkilatı, döner sermaye gelirleri ile nakit kaynaklarını personele ek ödeme dağıtımında kullanabilir. İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında ise personelin katkısı ile elde edilen döner sermaye gelirlerinden, o birimde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 50’sini aşamaz. Bakanlık ve bağlı kuruluşların merkez ve taşra teşkilatında kurulan döner sermaye işletmeleri, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi imkânlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, Bakanlık taşra teşkilatı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu taşra teşkilatının desteklenmesi, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu merkez ve taşra teşkilatı ile Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun merkez teşkilatında görev yapan memurlar ile sözleşmeli personele ek ödemede bulunulması amacıyla yapılacak giderlere iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen tutarın yüzde 6’sını geçmemek üzere Bakanlıkça belirlenecek oranı Bakanlık Döner Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar. Bu hesaplarda toplanacak tutarların dağılım ve harcanmasına ilişkin kriterler ile altıncı fıkra uyarınca personele yapılacak ek ödemenin oran, esas ve usûlleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir. (DeğiĢik altıncı fıkra: 11/10/2011-KHK-666/5 md.) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu merkez ve taşra teşkilatı ile Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun merkez teşkilatında görev yapan personele 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesi uyarınca ek ödeme yapılabilmesi amacıyla Bakanlık tarafından kaynak aktarılabilir. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine 156 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 göre Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı ve bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevlendirilenler, aynı maddede belirtilen ilave ödemelerden yararlanmamak kaydıyla, Bakanlık merkez veya bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yaptıkları unvan için belirlenen ek ödemeden faydalandırılır. Sağlık kurum ve kuruluşlarında ihtiyaç duyulması halinde, ilgilinin isteği ve kurumlarının muvafakatiyle diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görevli sağlık personeli haftanın belirli gün veya saatlerinde veyahut belirli vakalar ve işler için görevlendirilebilirler. Yıl veya ay itibarıyla belirli bir süre için görevlendirme halinde bu kişilere, sadece görevlendirildikleri sağlık kuruluşundaki döner sermaye işletmesinden ödeme yapılır. Belirli bir vaka ve iş için görevlendirilenlere ise, kadrosunun bulunduğu kurumdaki döner sermaye işletmesinden yapılan ödemenin yanı sıra, katkı sağladıkları vaka ve iş dolayısıyla görevlendirildiği sağlık kuruluşundaki döner sermaye işletmesinden, birinci ve ikinci fıkra esasları çerçevesinde ve toplamda tavan oranları geçmemek üzere döner sermayeden ek ödeme yapılır. Bu görevlendirmeye ilişkin usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Döner sermayeli işletmelerin malî imkânı elverişli olanlarından, malî durumu yetersiz olanlara karşılıksız veya borç olarak kaynak aktarmaya Sağlık Bakanı yetkilidir. Bakanlık ve bağlı kuruluşları ile kamu kurum ve kuruluşları haricindeki kuruluş veya kişilerce, sağlık hizmetleri dışında, kurum içinde veya hizmetin gerektirdiği yerde, kurumdan istenecek bilimsel görüş, proje, araştırma ve benzeri hizmetler Kurumca kabul edilecek esaslara bağlı olmak üzere yapılabilir. Bu hususta alınacak ücretler döner sermayeye gelir kaydedilir. Bu şekilde elde edilen gelirin safi tutarının % 65’ine kadar tutar Bakanlıkça belirlenecek esaslar çerçevesinde projeyi yürüten personele ödenir. Bu ödemenin yapılmasında ikinci fıkrada öngörülen tavan sınırlamaları dikkate alınmaz. 5471/m.1 SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUMLARI İLE ESENLENDİRME (REHABİLİTASYON) TESİSLERİNE VERİLECEK DÖNER SERMAYE HAKKINDA KANUN İLE 2006 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN Madde 1 – 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları yürürlükten kaldırılmış, maddeye ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden, döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olan memurlar ile bu kurum ve kuruluşlarda 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personeline ve 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesine göre istihdam edilen sözleşmeli personele mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek ödeme yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile esas ve usûlleri; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Ma- SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 157 liye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Yukarıdaki fıkrada yer alan hükme göre personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının; pratisyen tabip ve diş tabiplerinden serbest çalışanlara yüzde 250sini, serbest çalışmayanlara yüzde 500ünü, uzman tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine göre uzman olanlar ve uzman diş tabiplerinden serbest çalışanlara yüzde 350sini, serbest çalışmayanlara yüzde 700ünü, serbest çalışmayan klinik şef ve şef yardımcılarına yüzde 800ünü, diğer personele ise yüzde 150sini geçemez. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği nakil ünitesi ve acil servis gibi özellikli hizmetlerde çalışan personel için yüzde 150 oranı, yüzde 200 olarak uygulanır. Sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personeline yapılacak ek ödemenin tutarı ise, aynı birimde aynı unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali sağlık personeli esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme, hiçbir şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez. Personelin katkısı ile elde edilen döner sermaye gelirlerinden, o birimde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında, ilgili birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 50sini, birinci basamak sağlık kuruluşlarında ise, ilgili birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 65ini aşamaz. Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye işletmeleri, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi imkânlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, birinci basamak sağlık kuruluşlarının desteklenmesi ve Bakanlık merkez teşkilatında görev yapan memurlar ile sözleşmeli personele ek ödemede bulunulması amacıyla Bakanlıkça yapılacak giderlere iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen tutarın yüzde 2sini geçmemek üzere Sağlık Bakanlığınca belirlenecek oranı Bakanlık Döner Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar. Bu hesapta toplanacak tutarların dağılım ve harcanmasına ilişkin kriterler ile personele yapılacak ek ödemenin oran, esas ve usûlleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Personele yapılacak ek ödemenin tutarı, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) yüzde 200ünü geçemez. Ek ödeme tutarı; görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile personele aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan diğer ilave ödemeler dikkate alınarak belirlenir. Merkez teşkilatında görev yapan personele bu fıkra kapsamında yapılacak toplam ek ödeme, döner sermaye işletmelerinden carî yılda aktarılan tutarın yüzde 50sini geçemez ve bu ödemeler gelir vergisine tabi tutulmaz. 158 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı ve bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevlendirilenler, aynı maddede belirtilen ilave ödemelerden yararlanmamak kaydıyla, Bakanlık merkez veya bağlı sağlık kurum ve kuruluşunda görev yaptıkları unvan için belirlenen ek ödemeden faydalandırılır. Birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesi amacıyla, döner sermayeli işletmelerden uygun görülenlerin merkeze aktaracağı payı yüzde 4e kadar yükseltmeye Sağlık Bakanı yetkilidir. 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun kapsamında, aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde, il sağlık müdürlüğü ve birinci basamak sağlık hizmeti sunan kurum ve kuruluşlarda çalışan personele (aile hekimi ve aile sağlığı elemanı olarak çalışanlar hariç) merkeze aktarılan yüzde 2 oranına kadar olan paya ilave olarak alınacak paydan karşılanmak ve unvanlarına göre dördüncü fıkrada belirtilen oranları geçmemek üzere Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek esas ve usûllere göre ek ödeme yapılabilir. Merkeze aktarılan yüzde 2 oranına kadar olan paya ilave olarak alınacak tutarlar, bu fıkrada belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Döner sermayeli işletmelerin malî imkânı elverişli olanlarından, malî durumu yetersiz olanlara karşılıksız veya borç olarak kaynak aktarmaya Sağlık Bakanı yetkilidir.” DANIŞTAY KARARLARI 159 SAYI: 34 DANIŞTAY 13. DAİRE Tarih: 3.2.2012 Esas: 2007/9912 Karar: 2012/266 REKABETİN KORUNMASINDA; BİREYSEL MUAFİYET VE GRUP MUAFİYETİ TANINMASI KOŞULLARI u “ÇOK MARKALILIK” VE “RAKABETÇİ PİYASA” HEDEFLERİ u MENFİ TESPİT BELGESİ u ÖZET: Dava, davacının Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmeleri için yapmış olduğu bireysel muafiyet başvurusu hakkında verilen Rekabet Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır. Mahkemece; “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel muafiyet tanınması için gerekli olan şartları karşılamadığından, söz konusu anlaşmaya bireysel muafiyet tanınamayacağına, Sözleşme’nin “çok markalılık” ve “rekabetçi piyasa yapısı” hedefleri ile uyumlu olması için tadil edilmesi gerektiğine, gerekli görülen değişikliklerin 60 gün içinde Rekabet Kurumu’na tevsik edilmesine, Kurulca gerekli görülen düzeltmeler yapılmadan uygulamaya devam edilmesi halinde haklarında 4054 sayılı Kanun çerçevesinde işlem başlatılacağının taraflara bildirilmesine karar verilmiştir. Özel Dairece; Uyuşmazlığa ilişkin işlem dosyasında yer alan bilgi ve belgeler incelediğinde, Rekabet Kurulu tarafından, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği uyarınca yapılan inceleme sonucunda; “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” bakımından 33.1. maddesinin 33. maddenin taşıdığı genel anlama uygun olacak şekilde “Taraflardan her biri 24 ay önceden diğer tarafa feshin detaylı ve objektif gerekçelerini içerecek şekilde yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu Sözleşme’yi feshetmek hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmesi, 4.12. maddesinde yetkili satıcıya getirilen satış sonrası hizmet verme yükümlülüğünün kaldırılması ve 4.15. maddesinde yetkili satıcıya getirilen, anlaşma konusu ürünlerin Türkiye dışında- 160 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 ki ülkelerden doğrudan ithal ve ihracatı yasağının kaldırılması halinde, Sözleşme’nin 4.11. maddesi hariç olmak üzere, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında muafiyetten yararlanabileceğine karar verildiği görülmekte olup, Tebliğ hükümleri dikkate alınarak, sözleşme maddelerinde yapılması gerektiği belirtilen bu değişikliklerin, Tebliğe uygunluğu sağlamak adına sözleşmedeki tereddütleri ortadan kaldıran ve yoruma açık sözleşme hükümlerini netleştiren değişiklikler olduğu kanaatine varıldığından Rekabet Kurulu kararında bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu Rekabet Kurulu kararında ayrıca “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nin 4.11. maddesinde yer alan “Yetkili Satıcı, Ürünler’in satış ve dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiği Tesis Yeri’nde rakip markalara ait satış ve dağıtım faaliyeti gerçekleştiremeyeceği” şeklindeki hükmün 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre bireysel muafiyetten yararlanamayacağına ve 4.11. maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesine 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki şartları karşılamadığından, anılan madde çerçevesinde söz konusu anlaşmaya bireysel muafiyet tanınamayacağına karar verilmiş olup, 4.11. maddesinde yer alan hüküm açısından, bu hükmün herhangi bir ekonomik ve teknik gelişme sağlamayacağı, çok markalılık anlayışı ile bağdaşmadığı ve tüketici aleyhine sonuçlar doğuracağı, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından ise, sözleşmenin, 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel muafiyet tanınması için gerekli olan şartları karşılamadığı anlaşıldığından, Kurul kararının söz konusu sözleşmeye ve 4.11. maddesine bireysel muafiyet tanınmaması ve maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine ilişkin kısmında da hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davacının diğer iddiaları da dava konusu işlemi sakatlar nitelikte görülmemiştir. İlgili Kanun/Madde: 4054/m.5 Tebliğ No: 2005/4 madde:3 (b), 6 (a) İstemin Özeti : Davacı şirketin, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 5. maddesi uyarınca Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmeleri için yapmış olduğu bireysel muafiyet başvurusu hakkında verilen Rekabet Kurulu’nun 05.04.2007 tarih ve 07-30/297-113 sayılı kararının; karara karşı başvuru yollarının gösterilmediği, Rekabet Kurumu’na 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi çerçevesinde “bireysel muafiyet” başvurusunda bulunulmasına karşın, sözleşmelerin 4.11. maddeleri ile Yetkili Servis Sözleşmesi’nin 3.1. maddesi hariç olmak üzere, sözleşmelerin bireysel muafiyet incelemesi yapılmaksızın 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği çerçevesinde değerlendiril- SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 161 diği, nihai kararda “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından gerekçe gösterme yükümlülüğüne uyulmadığı, başvuru konusu sözleşmelerin 2005/4 sayılı Tebliğ’den yararlanabilmesi için kararda belirtilen yapılması gerekli değişikliklerin haksız ve hukuka aykırı olduğu, sözleşmelerin 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde sayılan bütün şartları taşımasına rağmen Kurul tarafından bireysel muafiyet talebinin reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir. Savunmanın Özeti: Yeterli araştırmalar ve gerekli incelemeler yapıldıktan sonra, hukuka uygun tespit ve gerekçelere dayanarak karar verildiği, kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin tüm iddianın yersiz ve mesnetsiz olduğu, sonuç olarak dava konusu Kurul kararının yetki, biçim, sebep, konu ve amaç bakımından hukuka ve mevzuata uygun bir karar olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hakimi Zühal Aysun SUNAY’ın Düşüncesi: Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı Mehmet KARAOĞLU’nun Düşüncesi: Dava, davacının Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmeleri için yapmış olduğu bireysel muafiyet başvurusu hakkında verilen 5.4.2007 günlü ve 07/30/297-113 sayılı Rekabet Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 4.maddesinde; “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır” hükmü yer almış, yasanın “Muafiyet” başlıklı 5.maddesinde de, a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması, b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması, c) ilgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması, d) Rekabetin ( a) ve ( b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması, şartlarının tamamının varlığı halinde, teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4.madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulmasına karar verilebileceği, muafiyetin belirli bir süre için verilebileceği gibi muafiyet verilmesinin belli şartların ve/veya belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesine bağlanabileceği belirtilmiş bulunmaktadır. Anılan Yasa’nın 8.maddesinde ise; ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin başvurusu üzerine Kurul’un, elinde bulunan bilgiler çerçevesinde bir anlaşmanın, kararın, eylemin veya birleşme ve devralmanın bu Kanun’un 4, 6 ve 7. maddelerine aykırı olmadığını gösteren bir menfi tesbit belgesi verebileceği hükme bağlanmıştır. Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerle “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” ve “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi”nin incelenmesinden; 4054 sayılı 162 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Kanun’un 4. maddesi kapsamında rekabet kısıtlamaları içerdikleri anlaşıldığından anılan satıcılık sözleşmesi ve servis sözleşmesine dava konusu karar ile menfi tespit belgesi verilmemesinde yasa hükümlerine aykırılık saptanmamıştır. Dava konusu kararda; Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’nin 33.1 maddesinin 33.maddenin taşıdığı genel anlama uygun olacak şekilde; “Tarafların her biri 24 ay önceden’” diğer tarafa feshin detaylı ve objektif gerekçelerini içerecek şekilde yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu sözleşmeyi feshetmek hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmesi, 4.12.maddesinde yetkili satıcıya getirilen satış sonrası hizmet verme yükümlülüğünün kaldırılması ve 4-15. maddesinde yetkili satıcıya getirilen, anlaşma konusu ürünlerin Türkiye dışındaki ülkelerden doğrudan ithal ve ihracatı yasağının kaldırılması halinde, sözleşmenin 4.11. maddesi hariç olmak üzere, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında muafiyetten yararlanabileceğine; anılan Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’nin 4.11.maddesinde yer alan “Yetkili Satıcı Ürünlerin Satış ve dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiği Tesis Yeri’nde rakip markalara ait satış ve dağıtım faaliyeti gerçekleştiremeyeceği” şeklindeki hükmün bireysel muafiyetten yararlanamayacağına ve sözleşme’den çıkarılması gerektiğine karar verilmiş olup kararın bu kısımlarında da yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Porsche Yetkili Servis Sözleşmesinin incelenmesinden; 4054 sayılı Kanunun 5.maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel muafiyet tanınması için gerekli olan şartların bulunmadığı anlaşıldığından dava konusu karar ile anlaşmaya bireysel muafiyet tanınmamasında ve sözleşmenin 2005/4 sayılı Tebliğin amaçladığı “çok markalılık” ve “rekabetçi piyasa yapısı” hedefleri ile uyumlu olması ve 5.madde hükümlerine göre tadil edilmesi gerektiğinin belirtilmesinde de yasaya aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hakimi’nin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü: KARAR : Dava; davacı şirketin, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 5. maddesi uyarınca Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmeleri için yapmış olduğu bireysel muafiyet başvurusu hakkında verilen Rekabet Kurulu’nun 05.04.2007 tarih ve 07-30/297-113 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin ilk fıkrasında, belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmaların, uyumlu eylemlerin SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 163 ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemlerinin hukuka aykırı ve yasak olduğu belirtilmiş, ikinci fıkrasında bu hallerin neler olduğu sayılmıştır. Kanun’un 5. maddesinin ilk fıkrasında, “Kurul, aşağıda belirtilen şartların tamamının varlığı halinde teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4. madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulmasına karar verebilir.” denildikten sonra, bunun koşulları “a) Malların üretim ve dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması, b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması, c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması, d) Rekabetin ( a) ve ( b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması” olarak sayılmıştır. Bu maddenin son fıkrasında da, Kurul’un birinci fıkrada gösterilen şartların gerçekleşmesi halinde, belirli konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınmasını sağlayan ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarabileceği belirtilmiştir. Motorlu taşıtlar sektöründeki dikey anlaşmaların, 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi hükümlerinin uygulanmasından grup olarak muaf tutulmasının koşullarını belirlemek amacıyla çıkarılan 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nin 2. maddesi ile Tebliğin kapsamı, 4. maddesi ile muafiyetin genel koşulları belirlenmiş, 5. maddesiyle ise, anlaşmaları grup muafiyeti kapsamı dışına çıkaran sınırlamalar ortaya konulmuştur. Dosyanın incelenmesinden; Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret A. Ş. ( Doğuş Otomotiv)’nin yapmış olduğu Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmelerine bireysel muafiyet tanınması talebi üzerine yapılan inceleme sonucunda verilen dava konusu kararda özetle; 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında rekabet kısıtlamaları içeren “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” ve “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi”ne Kanun’un 8. maddesi uyarınca menfi tespit belgesi verilemeyeceğine karar verildiği, uyuşmazlığa konu “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” ile, Doğuş Otomotiv’in Türkiye distribütörü olduğu Porsche marka otomobillerin pazarlanması, dağıtımı, teşhiri, satışı, teslimi ve müşteri takibi gibi hizmetlerinin niceliksel seçici dağıtım sistemine göre seçilmiş yetkili satıcılar tarafından yerine getirilmesinin düzenlendiği, bu bağlamda, “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” 2005/4 sayılı Tebliğ kapsamında bulunduğundan, anılan Tebliğ çerçevesinde değerlendirilmesi sonucunda, 2005/4 sayılı Tebliğ’in 4. maddesinin grup muafiyetinin uygulanması için anlaşmaların uyması gereken genel koşulları belirlediği, ilk olarak muafiyetin uygulanmasını belirli pazar payı eşiklerine bağlayan hükümlerin yer aldığı, şöyle ki; Tebliğ’de muafiyet hükümlerinin motorlu taşıt veya yedek parça ya da bakım ve onarım hizmeti pazarına yönelik olarak sağlayıcının payının % 30’u; motorlu taşıtların dağıtımı için niceliksel seçici dağıtımın tercih edildiği durumlarda ise % 40’ı geçmemesi durumunda uygulanacağının belirtildiği, 164 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Porsche marka otomobillerin 2006 yılı verilerine göre “yeni binek otomobillerin dağıtımı, satışı ve pazarlanması” pazarındaki payının % 0,058 olması sebebiyle Doğuş Otomotiv tarafından yetkili satıcılık ağına yönelik olarak tercih edilen niceliksel seçici dağıtım sisteminin Tebliğ’de getirilen pazar payı eşiğini sağladığı, bu kapsamda yapılan değerlendirme sonucu; Tebliğ’in 4/3. maddesinin ( b) fıkrasında, sözleşmenin feshinin detaylı ve objektif gerekçeleri ile birlikte yazılı olarak yapılması yükümlülüğünün getirildiği, “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmeleri”nin 33.3. maddesinde feshin hangi şartların varlığı halinde gerçekleşeceğinin belirtildiği ve 33.4. maddede feshin ihbarında fesih nedeninin şeffaf, detaylı ve objektif biçimde yazılacağının ifade edildiği, ayrıca, sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, taraflardan her birinin 24 ay önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi feshetme hakkına sahip olduğunun, 33.1. maddede düzenlendiği, diğer taraftan, 33.1. maddede yer alan “Taraflardan her birinin 24 ay önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu sözleşmeyi isteğe bağlı olarak feshetmek hakkına sahiptir.” hükmünde yer alan “isteğe bağlı” ifadesinin çıkarılarak, 33. maddenin taşıdığı genel anlama uygun olacak biçimde “Taraflardan her biri 24 ay önceden diğer tarafa feshin detaylı ve objektif gerekçelerini içerecek şekilde yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu sözleşmeyi feshetmek hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmesinin sağlayıcı ile dağıtıcı arasında yapılan anlaşmanın süresi ve sona erdirilmesine ilişkin olarak 2005/4 sayılı Tebliğ’de getirilen koşulların sağlanması için yeterli olacağı, Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’nin 4.12. maddesinin; “Yetkili Satıcı, Ürünler’e satış sonrası hizmet vermekle yükümlüdür. Satış sonrası hizmetlerin verilmesi ile ilgili olarak Yetkili Satıcı, Distribütör ile ayrı bir Yetkili Servis Sözleşmesi akdedecektir. Yetkili Satıcı, satış sonrası hizmetleri verme yükümlülüğünü Distribütör’ün Yetkili Servis Teşkilatı içerisindeki başka bir servise devrederse, en geç 6 ( altı) ay önceden Distribütör’ü bu durumdan yazılı olarak bilgilendirecektir.” şeklinde düzenlendiği, bu madde ile yetkili satıcının satış sonrası hizmetlerine ilişkin yükümlülüklerini imzalayacağı alt anlaşmalarla yetkili servislere devretme hakkı kısıtlanmamama beraber, yetkili satıcılar satış sonrası hizmet vermekle yükümlü tutulduğu, Tebliğ’in açıklanmasına dair Kılavuz’da da ifade edildiği gibi 2005/4 sayılı Tebliğ, yetkili satıcıların bakım ve onarım hizmeti vermeye zorlanmasına izin vermediği, buna göre bildirime konu sözleşmenin grup muafiyetinden yararlanabilmesi için ilgili madde hükmünün “yetkili satıcıların ürünlere satış sonrası hizmet verme yükümlülüğünü kaldıran” şekilde tadil edilmesi gerektiği, “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin 4.15. maddesinin; “Yetkili Satıcı, Distribütör’ün önceden yazılı onayını almadan Ürünleri Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında diğer ülkelere ihraç edemez ve diğer ülkelerden ithal edemez.” şeklinde düzenlendiği, mevcut durumda Porche marka otomobillerin Türkiye distribütörü olan Doğuş Otomotiv dışındaki kanallar ile ülkemize ithal edilmesi ikinci el piyasası ve/veya tek adet araç alımları ile SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 165 mümkün olduğu, distribütörün ithal ve dağıtım ağı içine girmeden tüketiciye satışı yapılan otomobillerin “gray market” tabir edilen pazarı oluşturduğu, bunun dışında bir Porche yetkili satıcısının Avrupa Birliği üyesi bir ülkeden doğrudan ithalat gerçekleştirmesi fiilen mümkün olmadığı, şöyle ki AB üyesi ülkelerde akdedilen otomotiv distribütörlük ve yetkili satış sözleşmelerinde taraflara AB üyesi olmayan üçüncü ülkelere doğrudan satış yasağı getirilebildiği, Türkiye’nin AB üyesi olmaması sebebiyle söz konusu yasaklamanın, ülkemizdeki yetkili satıcıların doğrudan araç ithalatı imkanını ortadan kaldırdığı, ancak fiili durumun Türkiye’deki yetkili satıcıların diğer ülkelerden doğrudan ithalat yapmasını engellemesinin, inceleme konusu “Porche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’nde bu yönde bir düzenlemenin bulunmasını makul göstermediği, 2005/4 sayılı Tebliğ’in 6. maddesinin ( a) bendi uyarınca “her türlü doğrudan veya dolaylı rekabet etmeme yükümlülüğü” içeren dikey anlaşmalar için Tebliğ’in getirdiği muafiyetin geçerli olmadığı Tebliğ’in 3. maddesinin ( b) bendinde rekabet etmeme yükümlülüğünün;” alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden malları veya hizmetleri üretmesini, satın almasını satmasını veya yeniden satmasını engelleyen doğrudan veya dolaylı her türlü yükümlülüktür. Ayrıca alıcının bir önceki takvim yılındaki alımları esas alınarak, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetlerin ya da onları ikame eden mal veya hizmetlerin % 30’undan fazlasının sağlayıcıdan veya sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın alınmasına yönelik olarak alıcıya doğrudan veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük de rekabet etmeme yükümlülüğü olarak kabul edilir.” düzenlemesi ile tanımlandığı, 2005/4 sayılı Tebliğ’in yukarıda yer verilen 3 ( b) ve 6 ( a) maddelerinde getirilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde, inceleme konusu Porche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nin 4.15. maddesinin yetkili satıcılara Türkiye dışındaki ülkelerden doğrudan ithalat ve ihracat yapma serbestisini sağlayacak şekilde tadil edilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, diğer taraftan, “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin 4.11. maddesinde getirilen rakip markalara ait otomobillerin satış ve dağıtım faaliyetlerinin gerçekleştirilmemesine yönelik rekabet etmeme yükümlülüğünün, 2005/4 sayılı Tebliğ ve bu Tebliğ’in açıklanmasına dair Kılavuz’da belirtildiği üzere grup muafiyetinden yararlanamayacak özel hükümlerden biri olması sebebiyle, 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca bireysel muafiyet kapsamında “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” ile birlikte değerlendirildiği, bu değerlendirme sonucunda “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nin 4.11. maddesinin ve “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi”nin ise 5. maddede öngörülen koşulları sağlamaması sebebiyle “muafiyetten” yararlanamayacağı kanaatine ulaşıldığı, sonuç olarak, 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında rekabet kısıtlamaları içeren “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” ve “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi”ne Kanun’un 8. maddesi uyarınca menfi tespit belgesi verilemeyeceğine, Porsche Yetkili Satıcılık Söz- 166 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 leşmesi” bakımından 33.1. maddesinin, 4.12. maddesinin, 4.15. maddesinin öngörüldüğü şekilde tadil edilmesi halinde Sözleşme’nin 4.11. maddesi hariç olmak üzere, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında muafiyetten yararlanabileceğine, 4.11. maddesinde yer alan “Yetkili Satıcı, Ürünler’in satış ve dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiği Tesis Yeri’nde rakip markalara ait satış ve dağıtım faaliyeti gerçekleştiremeyeceği” şeklindeki hükmün 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre bireysel muafiyetten yararlanamayacağına ve 4.11. maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel muafiyet tanınması için gerekli olan şartları karşılamadığından, anılan madde çerçevesinde söz konusu anlaşmaya bireysel muafiyet tanınamayacağına, “Sözleşme’nin 2005/4 sayılı Tebliğ’in amaçladığı “çok markalılık” ve “rekabetçi piyasa yapısı” hedefleri ile uyumlu olması ve 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi hükümlerine göre tadil edilmesi gerektiğine, gerekli görülen değişikliklerin 60 gün içinde Rekabet Kurumu’na tevsik edilmesine, Kurulca gerekli görülen düzeltmeler yapılmadan uygulamaya devam edilmesi halinde haklarında 4054 sayılı Kanun çerçevesinde işlem başlatılacağının taraflara bildirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Motorlu araçların dağıtımı ve tamiri tüketiciler açısında çok büyük öneme sahiptir. Özellikle bir otomobile sahip olmanın tüketicilerin büyük çoğunluğunun en büyük ikinci harcaması olduğu dikkate alındığında bu önem daha iyi anlaşılmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de otomotiv sektöründekilerin, etkinliği ve kaliteyi artırıcı satış ve yetkili servis sözleşmeleri yapması gerekmekle birlikte, rekabetçi bir piyasa hedefine ulaşma hususunu da ihmal etmemeleri gerekmektedir. Uyuşmazlığa ilişkin işlem dosyasında yer alan bilgi ve belgeler incelediğinde, Rekabet Kurulu tarafından, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği uyarınca yapılan inceleme sonucunda; “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” bakımından 33.1. maddesinin 33. maddenin taşıdığı genel anlama uygun olacak şekilde “Taraflardan her biri 24 ay önceden diğer tarafa feshin detaylı ve objektif gerekçelerini içerecek şekilde yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu Sözleşme’yi feshetmek hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmesi, 4.12. maddesinde yetkili satıcıya getirilen satış sonrası hizmet verme yükümlülüğünün kaldırılması ve 4.15. maddesinde yetkili satıcıya getirilen, anlaşma konusu ürünlerin Türkiye dışındaki ülkelerden doğrudan ithal ve ihracatı yasağının kaldırılması halinde, Sözleşme’nin 4.11. maddesi hariç olmak üzere, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında muafiyetten yararlanabileceğine karar verildiği görülmekte olup, Tebliğ hükümleri dikkate alınarak, sözleşme maddelerinde yapılması gerektiği belirtilen bu değişikliklerin, Tebliğe uygun- SAYI: 34 DANIŞTAY KARARLARI 167 luğu sağlamak adına sözleşmedeki tereddütleri ortadan kaldıran ve yoruma açık sözleşme hükümlerini netleştiren değişiklikler olduğu kanaatine varıldığından Rekabet Kurulu kararında bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu Rekabet Kurulu kararında ayrıca “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nin 4.11. maddesinde yer alan “Yetkili Satıcı, Ürünler’in satış ve dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiği Tesis Yeri’nde rakip markalara ait satış ve dağıtım faaliyeti gerçekleştiremeyeceği” şeklindeki hükmün 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre bireysel muafiyetten yararlanamayacağına ve 4.11. maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesine 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki şartları karşılamadığından, anılan madde çerçevesinde söz konusu anlaşmaya bireysel muafiyet tanınamayacağına karar verilmiş olup, 4.11. maddesinde yer alan hüküm açısından, bu hükmün herhangi bir ekonomik ve teknik gelişme sağlamayacağı, çok markalılık anlayışı ile bağdaşmadığı ve tüketici aleyhine sonuçlar doğuracağı, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından ise, sözleşmenin, 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel muafiyet tanınması için gerekli olan şartlardan 5. maddenin ( a), ( b) ve ( c) bentlerinde yer alan koşulları karşılamadığı anlaşıldığından, Kurul kararının söz konusu sözleşmeye ve 4.11. maddesine bireysel muafiyet tanınmaması ve maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine ilişkin kısmında da hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davacının diğer iddiaları da dava konusu işlemi sakatlar nitelikte görülmemiştir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan 125,40-TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 ( otuz) gün içerisinde, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliği ile, 03.02.2012 tarihinde karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4054/m.5 REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN Kurul, aşağıda belirtilen şartların tamamının varlığı halinde (...)(1), teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4 üncü madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulmasına karar verebilir: a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması, b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması, c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması, d) Rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olanlardan fazla sınırlanmaması. 168 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 (DeğiĢik ikinci fıkra: 2/7/2005-5388/1 md.) Muafiyet belirli bir süre için verilebileceği gibi, muafiyetin verilmesi belirli şartların ve/veya belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesine bağlanabilir. Muafiyet kararları anlaşmanın ya da uyumlu eylemin yapıldığı veya teşebbüs birliği kararının alındığı yahut bir koşula bağlanmışsa koşulun yerine getirildiği tarihten itibaren geçerlidir. Kurul, birinci fıkrada gösterilen şartların gerçekleşmesi halinde, belirli konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınmasına sağlayan ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarabilir. Tebliğ No: 2005/4 Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği Madde 3 — Bu Tebliğ’in uygulanması bakımından; b) Rekabet etmeme yükümlülüğü, alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden malları veya hizmetleri üretmesini, satın almasını, satmasını veya yeniden satmasını engelleyen doğrudan ya da dolaylı her türlü yükümlülüktür. Ayrıca alıcının bir önceki takvim yılındaki alımları esas alınarak, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetlerin ya da onları ikame eden mal veya hizmetlerin %30’undan fazlasının sağlayıcıdan veya sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın almasına yönelik olarak alıcıya doğrudan veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük de rekabet etmeme yükümlülüğü olarak kabul edilir. Dağıtıcının istihdam ettiği markaya özel satış personelinin maliyeti sağlayıcı tarafından karşılanmadıkça, dağıtıcıya farklı marka araçlar için ayrı satış personeli istihdam etme yükümlülüğü getirilmesi bu Tebliğ’e göre rekabet etmeme yükümlülüğü anlamına gelir. Markalar arası karışıklıktan kaçınmak için başka sağlayıcıların motorlu araçlarını teşhir yerinin ayrı bölümlerinde satmasına dair dağıtıcıya getirilen yükümlülük, bu Tebliğ bakımından rekabet etmeme yükümlülüğü anlamına gelmemektedir. Madde 6 — Yeni motorlu taşıtların satışı, bakım ve onarım hizmetleri veya yedek parçaları bakımından, muafiyet, dikey anlaşmalarda yer alan aşağıdaki yükümlülüklerden hiçbirine uygulanmaz: a) her türlü doğrudan veya dolaylı rekabet etmeme yükümlülüğü, MEVZUAT BAKANLAR KURULU KARARLARI YÖNETMELİKLER TEBLİĞLER MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR BAKANLAR KURULU KARARLARI 171 SAYI: 34 BAKANLAR KURULU KARARLARI TARİH KARAR NO KONUSU 02.09.2012 2012/3589 İthalat Rejimi Kararına Ek Karar 2012/3590 Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünce Kullanılmak Üzere Buğday, Arpa ve Mısır İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar 06.09.2012 2012/3571 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Yer Alan Bazı Tevkifat Nispetlerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar 2012/3592 İthalat Rejimi Kararına Ek Karar 07.09.2012 2012/3583 Basın İlan Kurumu Genel Kurulunda Boş Bulunan Temsilciliklere Yapılan Görevlendirmeler Hakkında Karar 2012/3593 Ağrı İli, Patnos İlçesinde Bulunan Bazı Taşınmazların Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3642 Zirve Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan Tıp Fakültesinin Adının Emine-Bahaeddin Nakıboğlu Tıp Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar 08.09.2012 2012/3263 Adıgüzel Eğitim Kültür Araştırma Yardımlaşma ve Sağlık Vakfı Tarafından İstanbul İlinde Adıgüzel Meslek Yüksekokulu Kurulması Hakkında Karar 2012/3512 İÇDAŞ Demir Çelik Fabrikası Gümrük Kapısının Daimi Yolcu Giriş-Çıkış Deniz Hudut Kapısı Olarak Tespiti Hakkında Karar 2012/3514 Şırnak İli, Silopi İlçesinde Tesis Edilecek Silopi Termik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3527 Bazı Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak Fakülte ve Yüksekokul Kurulması Hakkında Karar 172 LEGES Hukuk Dergisi TARİH KARAR NO EKİM 2012 KONUSU 2012/3533 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğüne Ait Bazı Kadroların Düzenlenmesi Hakkında Karar 2012/3534 “Silvan I. Merhale (GAP) Projesi” Kapsamındaki Silvan Barajı İletim Kanalı 2. Kısım (Silvan Tüneli) İnşaatının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3536 Antalya İli, Manavgat ve Serik İlçelerinde Tesis Edilecek Zincirli Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3537 Sivas ve Erzincan İl Sınırları İçerisinde Tesis Edilecek Olan Çobanlı Hidroelektrik Santraline Ait Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3538 Bazı Yerlerin “Uygulama Alanı” Olarak Tespiti Hakkında Karar 2012/3539 Kültür ve Turizm Bakanlığının Taşra Teşkilatında Düzenleme Yapılması Hakkında Karar 2012/3548 Giresun İli, Dereli İlçesinde Tesis Edilecek Angutlu Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3549 Nevşehir İli, Merkez ve Gülşehir İlçelerinde Tesis Edilecek Tuzköy Hidroelektrik Santrali Projesini, Ulusal Elektrik Sistemine Bağlayacak Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar BAKANLAR KURULU KARARLARI 173 SAYI: 34 TARİH KARAR NO KONUSU 2012/3562 Emniyet Genel Müdürlüğünün Taşra Teşkilatında Yer Alan Bazı İlçelerdeki Emniyet Amirliklerinin İlçe Emniyet Müdürlüklerine Dönüştürülmesi Hakkında Karar 2012/3572 Van İli ve Çevresinde Meydana Gelen Deprem Nedeniyle Bu Yerlerde Görev Yapan Öğretim Elemanlarına Verilen Geliştirme Ödeneğinin 14/7/2013 Tarihine Kadar Uzatılması Hakkında Karar 2012/3573 İstanbul İlinde Bulunan Bazı Alanlarda Gerçekleştirilecek Proje Uygulamaları Kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Yetkilendirilmesine İlişkin Karar 2012/3574 Bazı Alanların Endüstri Bölgesi Olarak İlan Edilmesine İlişkin Karar 2012/3579 Çankırı İli, Merkez ve Kızılırmak İlçelerinde Tesis Edilecek Tımarlı Hidroelektrik Santrali ile Çankırı TM-Bayan KÖK-Bayat KÖK-Çorum II TM Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3595 Şehir İçi Raylı Ulaşım Sistemleri, Metrolar ve Bunlarla İlgili Tesislerin Ulaştırma Bakanlığınca Devralınması ve Tamamlanmasını Müteakip Devri ile İlgili Şartların Belirlenmesine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılması Hakkında Karar 09.09.2012 2012/3399 Giresun İli, Çamoluk İlçesinde Tesis Edilecek Koçak Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali ile Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 174 LEGES Hukuk Dergisi TARİH KARAR NO EKİM 2012 KONUSU 2012/3517 İzmir İli, Karabağlar İlçesinde Bulunan Bazı Alanların “Uzundere Mahallesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” İlan Edilmesi Hakkında Karar 2012/3544 Haşhaş Kapsülü ve Tohumu Alımı ve Satımı Hakkında Karar 2012/3547 Ankara İli, Yenimahalle İlçesinde Bulunan Bazı Alanların Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi Yenileme Alanı Olarak Kabul Edilmesi Hakkında Karar 2012/3551 Umuma Mahsus Pasaport Hamili Tayland Vatandaşlarına, Türkiye’ye Yapacakları Turistik Amaçlı Seyahatlerde Türkiye’de Kalış Süreleri 180 Gün İçinde 90 Günü Geçmemek Kaydıyla Her Girişlerinde 30 Gün Süreyle Vize Muafiyeti Sağlanması ve 24/5/2012 Tarihli ve 2012/3255 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Karar 2012/3577 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Tarafından 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü Maddesinin (f) Bendi Kapsamında Yapılacak İhalelere İlişkin Esaslar Hakkında Karar 2012/3596 Edirne İli, Lalapaşa İlçesinde Tesis Edilecek Lalapaşa DM-Dombay KÖK Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3597 Mehmetli Barajı Yükseltilmesi Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3598 Tekirdağ İçmesuyu Projesi Kapsamındaki Naipköy Barajının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar BAKANLAR KURULU KARARLARI 175 SAYI: 34 TARİH KARAR NO KONUSU 2012/3600 Kemalpaşa Lojistik Köyünün Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3601 Şırnak ve Bingöl Havaalanlarının Hizmete Açılabilmesi İçin İhtiyaç Duyulan Enerji Nakil Hatlarının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3602 Irmak-Karabük-Zonguldak Sinyalizasyon, Elektrifikasyon, Telekom Tesisi Yapımı ve Altyapı İyileştirilmesi Projesi Kapsamında Bazı Taşınmazların Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3603 Ankara-Sivas-Kars Demiryolu Hattının, Erzincan İlinde İnşa Edilen Bağıştaş 1 Barajının Yapımı Nedeniyle Baraj Gölü Altında Kalacak Olan Kısımlarının Deplase Edilmesi Amacıyla İhtiyaç Duyulan Taşınmazların Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3604 “Amik-Afrin (Reyhanlı Barajı ve Sulaması)” Projesinin Yapımı Maksadıyla Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3608 “İzmir İçmesuyu 2. Merhale İsale Hattı 2. Kısım İnşaatı”nın Yapımı Maksadıyla Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 176 LEGES Hukuk Dergisi TARİH 10.09.2012 KARAR NO EKİM 2012 KONUSU 2012/3609 Hatay İli, Erzin İlçesinde Tesis Edilecek Erzin Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3610 Şırnak İli, Merkez İlçesinde Tesis Edilecek Şırnak Termik Santralının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3612 Antalya İli, Alanya İlçesinde Tesis Edilecek Gevne-Karapınar Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3613 Bazı Anlaşmaların Yürürlük Tarihlerinin Tespit Edilmesi Hakkında Karar 2012/3616 Sosyal Sigortalar Kurumu (Devredilen) Tarafından Sağlık Bakanlığına Devredilen Taşınır, Taşınmaz ve Taşıtların Bedellerinin Hazine Tarafından Karşılanmasına Dair Karar 2012/3653 Bingöl İli, Merkez İlçesinde Bulunan Bazı Alanların Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı İlan Edilmesi Hakkında Karar 2012/3580 Malatya İli, Doğanşehir İlçesinde Tesis Edilecek Sancar Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali-Doğanşehir DM Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3581 Malatya İli, Doğanşehir İlçesinde Tesis Edilecek Sancar Regülatörü ve Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar BAKANLAR KURULU KARARLARI 177 SAYI: 34 TARİH KARAR NO KONUSU 2012/3587 2012 Yılı Yatırım Programının Düzeltilmesi Hakkında Karar 2012/3605 Sivas İli, Koyulhisar İlçesinde Tesis Edilecek Olan Ekinözü I-II Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3611 Arazi Toplulaştırılması Yapılmasına İlişkin Kararnamenin Eki Listede Yer Alan Konya İli, Meram İlçesi, Hatunsaray Beldesine İlişkin Hükmün Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Karar 2012/3615 Milli Eğitim Bakanlığının Yurtdışı Teşkilatında Düzenleme Yapılması Hakkında Karar 2012/3618 Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan Endüstriyel Sanatlar Yüksekokulunun Kapatılması Hakkında Karar 2012/3620 Bazı Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak Fakülte, Enstitü ve Yüksekokul Kurulması Hakkında Karar 2012/3638 Bazı Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak Fakülteler Kurulması Hakkında Karar 2012/3639 Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan Selçuklu Tıp Fakültesinin Adının Tıp Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar 2012/3640 Bozok Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan Ziraat Fakültesinin Adının Tarım ve Doğa Bilimleri Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar 2012/3641 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan Su Ürünleri Fakültesinin Adının Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar 178 LEGES Hukuk Dergisi TARİH KARAR NO EKİM 2012 KONUSU 2012/3643 Kastamonu Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan İnebolu Su Ürünleri Fakültesinin Adının Su Ürünleri Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar 2012/3644 Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Yetkili Makamları Arasında Karapara Aklama veya Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası’nın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar 2012/3648 Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Doğrudan Merkeze Bağlı Taşra Teşkilatı Olarak Bursa, İstanbul ve İzmir İllerinde Birer Adet Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü Kurulması Hakkında Karar 2012/3665 Gaziantep İli, Şahinbey İlçesinde Bulunan Bazı Alanların Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı İlan Edilmesi Hakkında Karar 2012/3671 Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar 2012/3672 Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Malezya Merkez Bankası Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Bilgi Değişimine Dair Mutabakat Muhtırası’nın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar 2012/3673 Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Kosova Mali İstihbarat Birimi Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası’nın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar BAKANLAR KURULU KARARLARI 179 SAYI: 34 TARİH 12.09.2012 14.09.2012 15.09.2012 16.09.2012 22.09.2012 KARAR NO KONUSU 2012/3674 Batman İli, Beşiri İlçesi, Merkez Bucağı, Örmegöze Köyü, Karatepe Bağlısının, Ana Köyden Ayrılarak, Aynı Adla Bağımsız Köy Olması Hakkında Karar 2012/3594 Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar 2012/3683 İstanbul Metrosu III. Aşama 4. Levent-Ayazağa Kesimi, Seyrantepe Depo Sahası ve Depo Bağlantı Hatları İkmal İnşaatı ve Elektromekanik Sistemler Temin, Montaj ve İşletmeye Alma İşleri Projesi’nde Sözleşme Bedelinin %31,30’u Kadar İş Artışına İzin Verilmesi Hakkında Karar 2012/3681 Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatını Oluşturan Birimlerin Nitelik, Kurulduğu Şehir ve Ülke, Görev Alanı, Akredite Edildiği Ülkeler ve Bağlı Bulunduğu Misyonlar Hakkındaki 13/4/1999 Tarihli ve 99/12770 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar 2012/3555 Rize İlinde Tesis Edilecek Yeşilköy Regülatörü ve Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar 2012/3684 Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu Üyeliklerine Seçilenler Hakkında Karar 2012/3462 Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Kadrolarda Düzenleme Yapılması Hakkında Karar 2012/3735 Bazı Mallarda Uygulanan Özel Tüketim Vergisi Oran ve Tutarları ile Tapu Harçları Oranlarının Belirlenmesi Hakkında Karar 2012/3737 İnsan Hakları Kurulu Üyeliklerine Seçilenler Hakkında Karar 180 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YÖNETMELİKLER TARİH KONUSU 01.09.2012 Gümrük Uzlaşma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Millî Eğitim Bakanlığı Taşımalı İlköğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 02.09.2012 Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği 03.09.2012 Canik Başarı Üniversitesi Ana Yönetmeliği 04.09.2012 Gerçek Kişiler ve Özel Hukuk Tüzel Kişileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca Açılacak Aile Danışma Merkezleri Yönetmeliği Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Karayolları Genel Müdürlüğü Adli ve Hukuki Yardım Yönetmeliği Numaralandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 05.09.2012 Çevre ve Şehircilik Şûrası ile Çalışma Gruplarının Oluşumu ve Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik Kalkınma Bakanlığı Basın, Halkla İlişkiler ve Yayın Yönetmeliği Yükseköğretim Kurumlarının Yurtdışındaki Kapsama Dahil Yükseköğretim Kurumlarıyla Ortak Eğitim ve Öğretim Programları Tesisi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Akdeniz Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 07.09.2012 2012/3541 Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik 2012/3679 Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Dışişleri Bakanlığı Arşiv Hizmetleri Yönetmeliği Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik YÖNETMELİKLER SAYI: 34 TARİH 181 KONUSU Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğrenci Kayıt Kabul İşleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yabancı Dil Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Artvin Çoruh Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Bitlis Eren Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliği Dokuz Eylül Üniversitesi Palyatif Bakım Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Dokuz Eylül Üniversitesi Uyku ve Bilinç Durumları Teknolojisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Dokuz Eylül Üniversitesi Biyomedikal Metroloji ve Kalibrasyon Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Pamukkale Üniversitesi Önlisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Pamukkale Üniversitesi Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Pamukkale Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 08.09.2012 2012/3682 Eğitim Öğretim Tesislerinin Kiralama Karşılığı Yaptırılması ile Tesislerdeki Eğitim Öğretim Hizmet Alanları Dışındaki Hizmet ve Alanların İşletilmesi Karşılığında Yenilenmesine Dair Yönetmelik Bitkisel Üretimde Kullanılan Bitki Koruma Ürünlerinin Kayıtlarının Tutulması ve İzlenmesi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Orman ve Su İşleri Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü Sözleşmeli Personel Sicil Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 182 LEGES Hukuk Dergisi TARİH EKİM 2012 KONUSU 09.09.2012 2012/3526 Türkiye Millî Kavak Komisyonu Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik 2012/3540 Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Uludağ Üniversitesi Önlisans ve Lisans Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Uludağ Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 10.09.2012 Celal Bayar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Haliç Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 11.09.2012 Gençlik ve Spor Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Olarak Yapılacak Araştırma, Sondaj ve Kazılar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Elektrik Piyasası Dağıtım Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Kısa Mesafe Erişimli Telsiz (KET) Cihazları Hakkında Yönetmelik Akdeniz Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Celal Bayar Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Celal Bayar Üniversitesi Deney Hayvanları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Çankırı Karatekin Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim Öğretim Yönetmeliği YÖNETMELİKLER SAYI: 34 TARİH 183 KONUSU Gazikent Üniversitesi Önlisans, Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Gazikent Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Hasan Kalyoncu Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Hasan Kalyoncu Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliği İstanbul Bilgi Üniversitesi Akademik Personel Yönetmeliği Mardin Artuklu Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliği Yaşar Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği 12.09.2012 Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Yönetmeliği Elektronik Haberleşme, Uzay ve Havacılık Sektöründe Araştırma Geliştirme Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Tarafından Taşınmaz Satın Alınması, Satılması, Trampa Yapılması, İrtifak Hakkı ve Benzeri Ayni Nitelikteki Hakların Tesisi ile Taşınmaz Kiralanması ve Kiraya Verilmesi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 13.09.2012 Dönüşüm Projeleri Özel Hesabı Gelir, Harcama, Kredi ve Kaynak Aktarımı Yönetmeliği Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Önlisans Lisans Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 184 LEGES Hukuk Dergisi TARİH EKİM 2012 KONUSU Muğla Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 14.09.2012 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Denetim Hizmetleri Başkanlığı Yönetmeliği Çevre Kanununca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Kıyı Tesislerine İşletme İzni Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik Karayolları Genel Müdürlüğü Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği 15.09.2012 Kümelenme Destek Programı Yönetmeliği Uyuşturucu Maddelerin Uyuşturucu Madde Arama Köpeği Eğitimi ve Bilimsel Araştırmalarda Kullanılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İller Bankası İhale Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Yer Tabanlı Radyo Seyrüsefer Sistemleri Uçuş Kontrol Yönetmeliği (SHY-UK) Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Cumhuriyet Üniversitesi Proje Koordinasyon Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yönetmelik Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği 16.09.2012 İstanbul Kültür Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Diller Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Ufuk Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği YÖNETMELİKLER SAYI: 34 TARİH 17.09.2012 18.09.2012 19.09.2012 20.09.2012 185 KONUSU Ufuk Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İstanbul Aydın Üniversitesi Engelsiz Yaşam Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Diyanet İşleri Başkanlığı Aday Memurlarının Yetiştirilmelerine Dair Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yönetmelik Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezleri Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Atatürk Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Boğaziçi Üniversitesi Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Fırat Üniversitesi Çift Diplomaya Yönelik Uluslararası Ortak Lisans Programları Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği Gaziantep Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Lisans EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik Gedik Üniversitesi Önlisans, Lisans Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Uluslararası Antalya Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Diller Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Yükseköğretim Kurumlarında Döner Sermaye Gelirlerinden Yapılacak Ek Ödemenin Dağıtılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Dumlupınar Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 186 LEGES Hukuk Dergisi TARİH EKİM 2012 KONUSU 21.09.2012 Bitki Karantinası İnspektör Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Yerli Evcil Hayvan Genetik Kaynaklarının Kullanılması ve Yurt Dışına Çıkarılması Hakkında Yönetmelik Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Kotasyon Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Acıbadem Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Bülent Ecevit Üniversitesi Meslek Yüksekokulları EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Gediz Üniversitesi Lisans Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Gediz Üniversitesi Önlisans Öğretim ve Sınav Yönetmeliği İzmir Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İzmir Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği 22.09.2012 Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Personelinin Yurtdışı Sürekli Göreve Atanmasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Adlî Kolluk Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Silahlı Kuvvetlerde Görevli Öğretmenler Staj Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 23.09.2012 Cumhuriyet Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik YÖNETMELİKLER SAYI: 34 TARİH 24.09.2012 25.09.2012 26.09.2012 27.09.2012 187 KONUSU Ufuk Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönetmeliği Yüzüncü Yıl Üniversitesi İnci Kefali Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Yüzüncü Yıl Üniversitesi Engelliler Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği İstanbul Medipol Üniversitesi Satın Alma ve İhale Yönetmeliği Kocaeli Üniversitesi Alternatif Yakıtlar Geliştirme, Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Hazırlık ve Lisans Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Şifa Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Taşınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Adayların ve Sınav Görevlilerinin Sınav Binalarına Giriş Koşullarına İlişkin Yönetmelik İstanbul Ticaret Üniversitesi Ekonomi ve Finans Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği İstanbul Ticaret Üniversitesi İtibar ve Derecelendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği İstanbul Ticaret Üniversitesi Üniversite-İş Dünyası İlişkileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği Orman Muhafaza Memurlarının Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik İstanbul Üniversitesi Kariyer Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuarı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Yeditepe Üniversitesi Satınalma Yönetmeliği 188 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 TEBLİĞLER TARİH KONUSU 01.09.2012 Gümrük Genel Tebliği (Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği) (Seri No: 2)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği) (Seri No: 3) Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri No: 96) İşveren Uygulama Tebliği 04.09.2012 2012 Yılı Temmuz Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi 2012 Yılı Temmuz Ayında İptal Edilen Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No: 2012/64) Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri No: 97) 05.09.2012 Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/124 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/125 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/126 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/127 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/128 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/129 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/130 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/131 Sayılı Kararı Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair 195 Sayılı Kanun Uyarınca Yayınlanacak İlân ve Reklâmlar ile Bunları Yayınlayacak Mevkuteler Hakkında 15/2/1977 Tarihli ve 67 Sayılı Genel Kurul Kararının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair 29/8/2012 Tarihli ve 197 Sayılı Genel Kurul Kararı 05.09.2012 Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ TEBLİĞLER 189 SAYI: 34 TARİH KONUSU 06.09.2012 Elektronik Kimlik Bilgisini Haiz Cihazların Kayıt Altına Alınmasına Dair Tebliğ 08.09.2012 Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 418) 11.09.2012 Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2005/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2012/10) 13.09.2012 Kurumsal Yönetim İlkelerinin Belirlenmesine ve Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Seri: IV No: 56)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: IV, No: 61) 14.09.2012 Karayolu Taşıtları-Süspansiyon Sistemleri-Amortisörler ile İlgili Tebliğ (TS 3034) (No: MSG-MS-2012/28) İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/53) Şehir İçi Yollar - Kaldırım ve Yaya Geçitlerinde Ulaşılabilirlik İçin Yapısal Önlemler ve İşaretlemelerin Tasarım Kuralları ile İlgili Tebliğ Şehir İçi Yollar - Yaya Yolu ve Yaya Bölgeleri Tasarım Kuralları ile İlgili Tebliğ Şehir İçi Yollar - Yaya Kaldırımlarındaki Koruyucu Engeller İçin Tasarım Kuralları ile İlgili Tebliğ 15.09.2012 Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ 18.09.2012 İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/54) 2012 Yılı Ağustos Ayına Ait Dahilde İşleme İzin Belgelerinin (D1) Listesi 2012 Yılı Ağustos Ayına Ait Yurt İçi Satış ve Teslim Belgelerinin (D3) Listesi 2012 Yılı Ağustos Ayına Ait Hariçte İşleme İzin Belgelerinin (H) Listesi 2012 Yılı Ağustos Ayına Ait Vergi, Resim ve Harç İstisnası Belgelerinin (Y) Listesi Firma Talebine İstinaden İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi Re’sen Kapatılan Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi Re’sen İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi Enerji Verimliliği Eğitim ve Sertifikalandırma Faaliyetleri Hakkında Tebliğ (Sıra No: 2012/5) 190 LEGES Hukuk Dergisi TARİH EKİM 2012 KONUSU 19.09.2012 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri, Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No: 2006/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri, Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No: 2007/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri, Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No: 2008/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri, Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No: 2009/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri, Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No: 2010/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri, Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal Limitlerin Güncellenmesi Hakkında (Tebliğ No: 2011/1) Tebliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ TEBLİĞLER 191 SAYI: 34 TARİH KONUSU 21.09.2012 İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/55) Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2005/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2012/11) 25.09.2012 Harçlar Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 68) 26.09.2012 Kıymetli Maden Standartları ve Rafinerileri Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2006/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2012-32/40) Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2006-32/32)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2012-32/41) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/132 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/134 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/135 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/136 Sayılı Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/137 Sayılı Kararı 27.09.2012 Otomotiv Yakıtları - LPG - Özellikler ve Deney Yöntemleri ile İlgili Tebliğ (TS EN 589:2008+A1:2012 (EN)) (No: MSG - MS 2012/34) İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (No: 2012/5) 192 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 MİLLETLERARASI ANLAŞMALAR TARİH 08.09.2012 09.09.2012 11.09.2012 KARAR NO KONUSU 2012/3523 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Esendere ve Sero Kara Hudut Kapılarının Ortak Kullanımına Dair Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3565 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Türkiye’de Yapılacak Anadolu Şahini-2012 Tatbikatı Sırasında Ev Sahibi Ülke Tarafından Sağlanacak Destek Hakkında Mutabakat Muhtırası’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3678 Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi Kurucu Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3628 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3521 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3524 Hazine Müsteşarlığı Tarafından Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Maliye Bakanlığı Tarafından Temsil Edilen Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Borç Silme Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3528 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kırgızistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Kredi ve Hibe Anlaşmaları’nın Yürürlüğe Girmesi Hakkında Karar 2012/3556 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDPİstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar MİLLETLERARASI ANDLAŞMA 193 SAYI: 34 TARİH KARAR NO KONUSU 2012/3560 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolü’nün Onaylanması Hakkında Karar 2012/3564 Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasının 21 inci Maddesinin Tadil Edilmesine İlişkin Karar’ın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3566 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3617 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti (Donör) ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Arasında UNDP Kalkınmada Özel Sektör Kurum Fonuna Katkı ile İlgili Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3629 Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanması Hakkında Karar 2012/3632 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3659 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 2012/3680 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Arnavutluk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar 25.09.2012 2012/3633 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının 2012-2014 Yılları İkinci Uygulama Programının Notalarla Birlikte Onaylanması Hakkında Karar HUKUK HABERLERİ SAVCILIK, KADINA ŞİDDETE KARŞI ÖZEL BÜRO KURDU YARGITAY: İZİNSİZ RESİM KULLANIMI KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRIDIR İŞYERİNDE SALDIRIYA UĞRAYAN İŞÇİYE PATRONDAN TAZMİNAT YARGITAY: BİRLİKTE YAŞAMAK AHLAKSIZLIK İŞE İADE, İŞE İADE DAVASI VE BU KONUDA BİLİNMESİ GEREKENLER HABERLER 197 SAYI: 34 Savcılık, kadına şiddete karşı özel büro kurdu B ir türlü önlenemeyen kadına yönelik şiddet olayları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nı harekete geçirdi. Giderek artan başvurular üzerine 2 savcıyı özel olarak sadece bu suça bakmak üzere görevlendiren başsavcılık, bir savcıya düşen aylık ortalama 200 soruşturma dosyası 750’ye kadar yükselince ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddet Bürosu’ kurdu. Savcıların uzmanlık kazanması ve işlemlerin hızla sonuçlandırılması amacıyla kurulan büro, bu hafta çalışmalara başlayacak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, 3-4 savcının birkaç ay boyunca bu dosyalara bakacağını, sonuç alınamadığı takdirde sayının daha da artırılabileceğini söyledi. Kadına Karşı Şiddet Bürosu ile birlikte ‘Örgütlü Suçlar’ ve ‘Uzlaştırma’ büroları da faaliyete geçecek. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bir savcıya ayda ortalama 200 soruşturma dosyası düşüyor. Ancak bu rakam, Mayıs ayında 750, Haziranda 731’e çıktı. Sayılardaki korkutan gerçek ise tüm dosyaların aile içi şiddetle ilgili olmasıydı. Artan dosya yoğunluğuna karşı konuyla ilgili iki savcı görevlendirilmişti. Ailenin Korunmasına Dair Kanun maddelerinin kâğıt üzerinde kalması, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) harekete geçirdi. Konuyla ilgili genelge yayımlayan kurul, soruşturma ve tedbir talebinin ilgili mahkemeye iletilmesi ve verilen kararların infazının etkin ve hızlı şekilde gerçekleştirilebilmesi için taki- bin belirli cumhuriyet savcısı ve adliye personeli ile bürolarca yapılmasını istedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, işlerin tek elden yürütülmesi ve hızlanması için ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddet Bürosu’nu kurduklarını söyledi. Kadına yönelik şiddetle ilgili çok fazla dosya olduğunu belirten Çolakkadı, 3-4 savcının birkaç ay boyunca bu dosyalara bakacağını, sonuç alınamadığı takdirde sayının daha da artırılabileceğini kaydetti. Kadına Karşı Şiddet Bürosu ile birlikte faaliyete geçecek ‘Uzlaştırma Bürosu’ ve ‘Örgütlü Suçlar Bürosu’nda da savcıların uzmanlaşacağını ifade etti. Başsavcının verdiği bilgilere göre ‘Aile içi şiddet mağdurlarına karşı işlenen suçlar’ ve ‘Cinsiyetinden dolayı kadına karşı işlenen suçlar’a da yine bu bürolar bakacak. Örgütlerin çoğaldığını ve dosyaların da bir hayli kabardığını anlatan Turan Çolakkadı, birçok suçun özellikle hırsızlık gibi olayların artık organize bir şekilde işlendiğine işaret etti. ‘Örgütlü Suçlar Bürosu’ ile alanında uzmanlaşmış savcıların, bu suçlara bakacağını dile getirdi. ‘Uzlaştırma Bürosu’ ile de bazı suçlarda şikâyetçi ve şüphelilerin ortak noktada buluşmalarının sağlanacağını söyledi. Büroda avukatlar uzlaşma yöntemlerini anlatacak eğer kişiler anlaşırsa dava açılmayacak.(zaman) 198 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Yargıtay: İzinsiz resim kullanımı kişilik haklarına saldırıdır M ersin’de, kenti tanıtan bir internet sitesine fotoğrafçı dedesinin çektiği, siyah beyaz çocukluk fotoğrafını veren A.Ö., aynı fotoğrafı bir mağazanın vitrininde görünce dava açtı. Mahkeme, ‘özel fotoğrafı kâr amaçlı ve izinsiz kullanıldığı’ için 10 bin lira tazminat isteyen A.Ö.’nün talebini reddetti. Ancak, Yargıtay, bu ticari amaçlı izinsiz kullanımı “kişilik haklarına saldırı’ sayarak tazminata hükmetti. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK), internette yayınlansa da özel bir fotoğrafın “izinsiz ve ticari amaçla” kullanılamayacağına karar verdi. Kurul, bir sitede yayınlanan çocukluk fotoğrafının izinsiz kullanımını, “kişilik haklarına saldırı” saydı. A.Ö, isimli şahıs, fotoğrafçı dedesinin 1964’te ablasıyla Mersin eski Gümrük Meydanı’nda çektiği siyah-beyaz çocukluk fotoğrafının, Mersin’i tanıtan bir web sitesine konulmasına izin verdi. Bir şirket de, siyah-beyaz bu fotoğrafı alıp kendi vitrinine koydu ve kartvizitine bastı. Vitrinde resmi şanseseri gören A.Ö., şirketin çocukluk fotoğraflarını “ticari amaçlı ve izinsiz kullandığı”, bunun kişilik haklarına saldırı olduğu iddiasıyla, Mersin 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 10 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Yerel mahkeme reddetti Mahkeme 25 Eylül 2008 tarihli kararında, “Kişilik haklarına saldırı yok” diyerek, davayı reddetti. Kararda, şöyle denildi: “Somut olayımızda davacı bizzat resmini Mersin’in tarihi ve kültürünü araştıran derleyen kişilerin kurduğu web sitesine Mersin’i tanıtmak üzere vermiştir. Bu halde internet sitesinde yayınlanan fotoğrafa herkes ulaşabileceğine göre davacı resmini siteye vermekle izin vermiş demektir. Fotoğrafın altındaki yazılar Mersin’in eski görünümünü belirten yazılardır. Bu resimdeki ana amaç kişi değildir. Bu görünüm ile davacının kişiliğine saldırıdan da bahsedilemez.” Yargıtay: Kullanılamaz Temyiz sonucu dosyanın geldiği Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, kararı bozdu. 21 Haziran 2010 tarihli kararda, şöyle denildi: “Dava konusu resmin görüntüleme amacının çocukluk çağına ve özel yaşamına ilişkin olduğu kuşkusuz olup, mahkemenin kabulünün aksine, dava konusu fotoğrafın kültürel ve tanıtım amaçlı olarak anılan sitede yayınlanmak üzere rıza ile verilmiş olması, bu resmin izinsiz bir şekilde başkaları tarafından ticari amaçlı çoğaltılmasına ve kullanılmasına da izin verildiği anlamına gelmez. Resmin izinsiz ticari amaçla kullanıldığı sabittir.” Mahkeme direndi ama Mersin 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, 4 Nisan 2011’de bozma kararına direndi. Mahkeme, “Resimdeki görünüm ve yazılar bir bütün olarak değerlendirildiğinde resmin ticari amaçla kullanıldığı söylenemez” ek gerekçesini göstererek, davanın reddi şeklindeki ilk kararında direndi. Dava, geçen Çarşamba günü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda görüşülüp karara bağlanandı. Kurul, “Fotoğrafın çocukluk çağına ve özel yaşama HABERLER 199 SAYI: 34 ilişkin olduğu, kültürel ve tanıtım amaçlı olarak sitede yayınlanmasına rıza gösterildiği, bunun ticari amaçla çoğaltılıp kullanılmasına izin verildiği anlamına gelmediği” şeklindeki daire kararını yerinde bulup onadı. Mahkemenin, davayı reddeden direnme kararı ise oybirliği ile bozuldu. İşyerinde saldırıya uğrayan işçiye patrondan tazminat Y argıtay, yurt dışındaki bir işyerindeki yabancı uyruklu işçilerin saldırısı sonucu yaralanan işçiye, işverenin manevi tazminat ödemesine karar verdi ANKARA - Yargıtay, yurt dışındaki bir işyerinde, yabancı uyruklu işçilerin saldırısı sonucu yaralanan işçiye, manevi tazminat ödemesine karar verdi. Kazakistan’ın Tengiz bölgesindeki işyerinde belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan bir kişi, yerel mahkemeye dava açarak, işverenin gerekli emniyet tedbirlerini almaması sebebiyle gerçekleşen olayda yaralandığını ve daha sonra da gerekli can güvenliğinin sağlanmaması sebebiyle sözleşmesinin sona erdiğini belirtti. Olayın ardından maddi ve manevi olarak zarar gördüğünü ve kusuru olmaksızın sona eren hizmet sözleşme nedeniyle bakiye ücretlerinden mahrum kaldığını ifade eden davacı, yabancı uyruklu işçilerin saldırısı sonucu yaralanması nedeniyle acı ve üzüntü duyduğunu belirterek, manevi tazminat talep etti. İşveren ise çalışma ortamının güvenliğinin sağlandığını, davacının yurda dönmek istemesi nedeniyle akdin sona erdiğini savundu. İşveren ayrıca akdin davacı tarafından bozulduğunu, kavgadan dolayı işverenin bir kusurunun bulun madığını, manevi tazminat istemi nin koşullarının da oluşmadığını öne sürerek, davanın reddini istedi. İşverenin gözetme borcu var. Davaya bakan yerel mahkeme, manevi tazminat koşullarının oluşmadığına karar vererek, talebi reddetti. Bunun üzerine çalışan davayı Yargıtay’da temyiz etti. Temyiz dilekçesinde, iş sözleşmesinin işverene, gözetme borcu, işçinin iyiliği ve çıkarları doğrultusunda davranma, işçiye zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak, tehlikeleri önlemek borçları yüklediği belirtilerek, işyerinde iş güvenliği önlemlerinin alınmasının, işverenin gözetme borcu kapsamında yer aldığı ifade edildi. İşyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle zarar gören işçinin, işveren aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahip olduğuna işaret edilerek, bunun yasal dayanağının Borçlar Kanunu’nun 46 ve 47. maddeleri olduğuna işaret edildi. Ayrıca, İş 200 LEGES Hukuk Dergisi Kanunu’nun “iş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olması” halinde haklı fesih hakkı verdiği de vurgulandı. Zararın ağırlığına göre tazminat verilecek. Davayı görüşen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin manevi tazminat talebini reddeden kararı bozdu. Yargıtay, kararında, davalı işverenin çalışanları gözetme ve koruma borcu kapsamında işyerinde gerekli güvenlik önlemleri almadığı belirtilerek, davacının işyerinde yabancı uyruklu işçilerin saldırısı sonucu yaralandığının anlaşıldığı ifade edildi. Kararda, Borçlar Kanunu’nun 47. maddesine göre cismani zarara uğrayan kişiye zararın ağırlığına ve di- Y EKİM 2012 ğer tazminat ögeleri dikkate alınarak yargıç tarafından adalete uygun bir tazminat verilmesi gerektiğine hükmedildi. AA Yargıtay: Birlikte yaşamak ahlaksızlık argıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, nikahsız yaşayan ve bir çocukları olan çiftin ayrıldıktan sonra ziynet eşyaları yüzünden açtıkları davada ilginç bir karar verdi. Nikahsız birlikte yaşamanın fuhuş gibi ‘gayri ahlaki’ olduğunu belirten Yargıtay, “Bu yüzden ziynet eşyalarının iadesi mümkün değil” dedi. Vatan Gazetesi’nden Kemal Göktaş’ın haberine göre, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, açılan bir davada ‘nikahsız birlikte yaşamanın ahlaka mugayir olduğuna’ hükmetti. B.C, nikahsız birlikte yaşadığı ve ortak bir çocukları olan N.Y aleyhine alacak ve manevi tazminat istemiyle dava açtı. Davacının avukatı, dava dilekçesinde, davalı kadın ile 2008 yılında evlenmek üzere sözleştiklerini ve birlikte yaşamaya başladıklarını, taraflar birlikte yaşamaya başlamadan önce müvekkilinin mutlu bir yuva kuracağını düşünerek davalıya 9 bin TL değerinde ziynet eşyası hediye ettiğini, davalının, müvekkili ile birlikte kalmış olduğu ikametgahı terk ettiğini, bu yüzden ziynet eşyalarının aynen iadesi, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedeli ile 5 bin TL manevi tazminat istedi. Ancak davalı kadın N.Y’nin avukatı taraflar arasındaki ilişkinin gayri resmi evlilik olduğunu, toplumca tarafların evli olarak bilindiğini, her iki tarafın da nikahsız yaşamayı kabul ettiklerini, müvekki- HABERLER 201 SAYI: 34 linin tüm eşyalarını davacının evine taşıdığını, davacının müvekkilini kovduğunu beyan ederek davanın reddini talep etti. ‘Ahlaksız’ yorumu. Yerel mahkeme manevi tazminat istemi yönünden davanın reddine, alacak yönünden ise kısmen kabulüne karar verdi. Kararın davalı kadın tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne geldi. Dairenin kararında, tarafların ortak bir çocukları olduğuna dikkat çekilerek aralarında nişan değil, gayri resmi evlilik olduğu belirtildi. Kararda “Tarafların nikahsız yaşamaları bu birleşmenin kanuni ve medeni evlenmeye tekaddüm eden bir nişanlanma mahiyetinde olmadığını göstermektedir. Bu nedenle davacının davalıya verdiği ziynet eşyalarının meşru olmayan bir maksadın istihsali için verilmiş olduğunu kabul zarureti vardır. Borçlar Kanunu’nun 65. mad- desine göre gayri ahlaki bir amacı sağlamak için verilen şeylerin geri alınması mümkün değildir” denildi. Dairenin atıf yaptığı maddede “Haksız yahut ahlaka (adaba) mugayir bir maksat istihsali için verilen bir şeyi istirdada mahal yoktur” düzenlemesi yer alıyor. Daire ziynet eşyalarının iade edilmemesi gerektiğine ilişkin ikinci gerekçesini ise şöyle açıkladı: “Yine bir kadın ile bir erkek nikahsız da olsa bir araya gelirlerken gerek kadın ve gerekse erkek yahut bunların yakınları tarafından satın alınarak veya başka türlü sağlanarak kadına verilen eşyanın mülkiyeti teslim edilmekle ona geçer. Çünkü eşyanın bu şekilde verilmesi nitelikçe bağış olup elden verilmekle kadının şahsi malı olur.” Daire bu gerekçelerle yerel mahkeme kararını bozdu. (Vatan) İşe iade, işe iade davası ve bu konuda bilinmesi gerekenler S orularla işe iade, işe iade davası ve bu konuda bilinmesi gerekenler. İşe iade davası mahkemeler tarafından kaç gün içerisinde sonuçlandırılması gerekir? Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir (4857/20. md.). Mahkemelerin iş yoğunluğu nedeni ile yasada ön görülen sürelerde davaların sonuçlandırmasının çok zor olduğu birçok kesim tarafından gündeme getirilmiştir. Bu konu öğ- retide de geniş bir kesim tarafından eleştirilmiştir. Mahkeme işe iade kararı verirse işçinin kaç gün içerisinde işe başlaması gerekir? İşçi kesinleşen mahkeme kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır (4857/21. md.). Mahkemenin işe iade kararına rağmen işçi işbaşı yapmazsa sonuç nasıl gerçekleşir? İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan 202 LEGES Hukuk Dergisi fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur (4857/21. md.). Mahkemenin işe iade kararını işveren kaç gün içerisinde uygulamak zorundadır? İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır (4857/21. md.). Mahkemenin işe iade kararına rağmen işçiyi işveren işe başlatmazsa sonuç nasıl gerçekleşir? İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur (4857/21. md.). Burada sözü edilen ücretin çıplak ücret olduğu, yani giydirilmiş ücret olarak anlaşılmaması gerektiği görüşü öğreti de taraftar bulmuştur.. Mahkeme feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler (4857/21. md.). Dört aylık ücretin hesaplanması giydirilmiş ücret üzerinden mi yapılır? Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir (4857/21. md.). İşçinin işyerinde işe başlaması durumunda daha önce yapılan ödemeler mahsup edilir mi? İşe iade edilen işçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, ya- EKİM 2012 pılacak ödemeden mahsup edilir. İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir. Çalışılmış gibi sayılan dört aylık sürenin sigorta primi ödenir mi? İşçi, işe başlatılsın veya başlatılmasın işçiye çalıştırılmadığı süre için ödenen en çok dört aya kadar ücret ve diğer haklarından iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işsizlik sigortası primi de dahil olmak üzere tüm sigorta kollarına ait primlerin kesilmesi ve bu sürelerin hizmetten sayılması gerekmektedir. İşçinin dört aylık ücretine gecikme faizi uygulanabilir mi? Feshin geçersizliğine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren 4 aylık ücrete gecikme faizi uygulanabilir. 4857 sayılı Kanunun ilgili maddeleri. Fesih bildirimine itiraz ve usulü (1) Madde 20 - İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. (...) (1) taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür. (1) Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. (İptal dör- HABERLER 203 SAYI: 34 düncü fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 19/10/2005 tarihli ve E.:2003/66, K.:2005/72 sayılı Kararı ile.) Geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları. Madde 21 - İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir. İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir. İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur. Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri sözleşmeler ile hiçbir suretle değiştirilemez; aksi yönde sözleşme hükümleri geçersizdir. ––––––––––––––––––– (1) 18/2/2009 tarihli ve 5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle; bu bentte yer alan “Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya yükümlülüklerini yerine getirmek” ibaresi eklenmiş ve metne işlenmiştir. (1) Anayasa Mahkemesi’nin 19/10/2005 tarihli ve E.:2003/66, K.:2005/72 sayılı Kararıyla; bu maddenin birinci fıkrasının son cümlesinin “Toplu iş sözleşmesinde hüküm varsa veya...” bölümü iptal edilmiştir. Kaynak:www.csgb.gov.tr ÖNEMLİ BİLGİLER r Kıdem Tazminatı Tavanı r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret r Asgari Ücret ve Dönem Tutarları r Asgari Ücret Ödemesinde Yeni Dönem r Yıllık Ücretli İzin Süreleri r İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri) r İşsizlik Sigortası Primi r Gelir Vergisi Tarifesi r Katma Değer Vergisi Oranları r Kurumlar Vergisi Oranı r Geçici Vergi Oranları r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı r Yasal Faizler ve Yürürlük Süreleri r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a Göre Gecikme Zammı Oranları r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) r Değerli Kağıtlar r Damga Vergisi Harçları r Yargı Harçları r Noter Harçları r Vergi Yargısı Harçları r Tapu ve Kadastro Harçları r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları) r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (Euro) r HUMK ve İİK Parasal Sınırları r İYUK Parasal Sınırları r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü Oldukları Tutarlar r 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler r Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi ÖNEMLİ BİLGİLER 207 SAYI: 34 KIDEM TAZMİNATI TAVANI (2012) 01.01.2012 - 30.06.2012 (BKK 2012/2663) 01.07.2011 - 31.12.2011 01.01.2011 - 30.06.2011 01.07.2010 - 31.12.2010 (İlgili Genelge) 01.01.2010 - 30.06.2010 01.07.2009 - 31.12.2009 01.01.2009 - 30.06.2009 01.07.2008 - 31.12.2008 01.01.2008 - 30.06.2008 2.805,04 2.731,85 2.623,23 2.517,01 2.427,04 2.365,16 2.260,05 2.173,18 2.087,92 DÖNEMLER İTİBARİYLE ASGARİ ÜCRETLER Dönemi 16 Yaşından Büyükler İçin 01.07.2012-31.12.2012 01.01.2012-30.06.2012 01.07.2011-31.12.2011 01.01.2011-30.06.2011 01.07.2010-31.12.2010 01.01.2010-31.06.2010 01.07.2009-31.12.2009 01.01.2009-30.06.2009 940,50 TL 886,50 TL 837,00 TL 796,50 TL 760,50 TL 729,00 TL 693,00 TL 666,00 TL 16 Yaşından Küçükler İçin 805,50 TL 760,50 TL 715,50 TL 679,50 TL 648,00 TL 621,00 TL 589,50 TL 567,00 TL ASGARİ ÜCRET VE YASAL KESİNTİLER (01.01.2012-30.06.2012 Dönemi) 16 Yaşından Büyükler Brüt Ücret 940,50 TL SSK primi İşçi Payı 131,67 TL İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı 9,40 TL Gelir Vergisi Matrahı 799,43 TL Gelir Vergisi 119,91 TL 16 Yaşından Küçükler 805,50 TL 112,70 TL 8,05 TL 684,68 TL 102,70 TL 208 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Damga Vergisi Kesintiler Toplamı Net Ücret İşverene Maliyeti 5,32 TL 228,84 TL *634,15 TL 980,93 TL 6,21 TL 267,19 TL *739,80 TL 1.095,68 TL ASGARİ ÜCRETTE İŞVEREN KATKISI (01.07.2012-31.12.2012 Dönemi) Sigorta Primi İşveren Payı (% 19.5) 183,40 TL İşsizlik Sigortası Primi İşveren Payı (% 2) 18,81 TL Toplam İşveren Katkısı 202,21 TL KONUT KAPICI ÜCRETİ VE KESİNTİLER (01.07.2012-31.12.2012 Dönemi) Brüt Asgari Ücret 940,50 TL Sigorta Primi İşçi Payı (% 14) 131,67 TL İşsizlik Sigortası İşçi Payı (% 1) 9,41 TL Damga Vergisi (% 0,66) Kesintiler Toplamı 141,08 TL Net Ücret 799,42 TL DÖNEMLER İTİBARİYLE ASGARİ ÜCRETLER Dönemi 16 Yaşından Büyükler İçin 01.07.2012-31.12.2012 940,50 TL 01.01.2012-30.06.2012 886,50 TL 01.07.2011-31.12.2011 837,00 TL 01.01.2011-30.06.2011 796,50 TL 01.07.2010-31.12.2010 760,50 TL 01.01.2010-31.06.2010 729,00 TL 01.07.2009-31.12.2009 693,00 TL 01.01.2009-30.06.2009 666,00 TL 16 Yaşından Küçükler İçin 805,50 TL 760,50 TL 715,50 TL 679,50 TL 648,00 TL 621,00 TL 589,50 TL 567,00 TL 2012 YILI ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ TUTARLARI MEDENİ DURUMU AGİ MEDENİ DURUMU Bekâr AGİ 66,49 Evli Eşin Geliri olan ve çocuksuz 66,49 Evli Eşin Geliri olmayan ve çocuksuz 79,79 Evli Eşin Geliri olan ve 1 çocuklu 76,46 Evli Eşin Geliri olmayan ve 1 çocuklu 89,76 ÖNEMLİ BİLGİLER 209 SAYI: 34 Evli Eşin Geliri olan ve 2 çocuklu 86,43 Evli Eşin Geliri olmayan ve 2 çocuklu 99,73 Evli Eşin Geliri olan ve 3 çocuklu 93,08 Evli Eşin Geliri olmayan ve 3 çocuklu 106,38 Evli Eşin Geliri olan ve 4 çocuklu 99,73 Evli Eşin Geliri olmayan ve 4 çocuklu 113,03 ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINDA YENİ DÖNEM 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 5615 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle yeniden düzenlenip 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla, anılan yasa hükmünde belirtilen oranlar üzerinden “asgari geçim indirimi” uygulaması başlatılmış; buna göre yasal asgari ücretlerin net tutarları aşağıdaki biçimi almıştır: ASGARİ ÜCRET 2008 YILI UYGULAMASI 01.01.2008 - 30.06.2008 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL 608,40.- TL NET AYLIK 435,92.- TL 481,55.- TL 490,67.- TL 497,52.- TL 504,36.- TL 508,93.- TL 513,49.- TL 01.07.2008 - 31.12.2008 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL NET AYLIK 457,63.- TL 503,26.- TL 512,39.- TL 519,23.- TL 526,08.- TL 530,64.- TL 535,20.- TL 210 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 01.07.2008 - 31.12.2008 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL 638,70.- TL NET AYLIK 457,63.- TL 503,26.- TL 512,39.- TL 519,23.- TL 526,08.- TL 530,64.- TL 535,20.- TL ASGARİ ÜCRET 2009 YILI UYGULAMASI 01.01.2009 - 30.06.2009 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL 666,00.- TL NET AYLIK 477,19.- TL 527,13.- TL 537,13.- TL 544,62.- TL 552,11.- TL 557,11.- TL 562,10.- TL ASGARİ ÜCRET 2009 YILI UYGULAMASI 01.07.2009 - 31.12.2009 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL 693,00.- TL NET AYLIK 496,53.- TL 546,48.- TL 556,47.- TL 563,97.- TL 571,46.- TL 576,45.- TL 581,45.- TL ÖNEMLİ BİLGİLER 211 SAYI: 34 ASGARİ ÜCRET 2010 YILI UYGULAMASI 01.01.2010 - 30.06.2010 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL 729,00.- TL NET AYLIK 521,89.- TL 576,57.- TL 587,50.- TL 595,70.- TL 603,91.- TL 609,37.- TL 614,84.- TL 01.07.2010 - 31.12.2010 arası ASGARİ ÜCRETLİ İndirimsiz Bekar Evli Çocuksuz Evli 1 Çocuklu Evli 2 Çocuklu Evli 3 Çocuklu Evli 4 Çocuklu BRÜT AYLIK 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL 760,50.- TL NET AYLIK 544,44.- TL 599,12.- TL 610,05.- TL 618,25.- TL 626,45.- TL 631,92.- TL 637,38.- TL YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ 4857 SAYILI KANUN’UN 53. MADDESİNE GÖRE YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ AŞAĞIDA GÖSTERİLMİŞTİR. HİZMET SÜRESİ: 1 Yıldan 5 Yıla Kadar Olanlara 5 Yıldan Fazla ve 15 Yıldan Az Olanlara 15 Yıl ve Daha Fazla Olanlara Yılda 14 Gün, Yılda 20 Gün, Yılda 26 Gün, Ücretli Yıllık İzin Verilir. Ancak 18 Ve daha küçük yaştaki işçiler ile elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin 20 günden az olamaz. Yıllık izin hesabında izin sürelerine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz. 212 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 İHBAR TAZMİNATI (AKDİN FESHİNDE BİLDİRİM SÜRELERİ) İHBAR SÜRESİ TAZMİNAT MİKTARI İşi altı (6) aydan az sürmüş işe 2 Hafta 2 haftalık ücret İşi altı (6) aydan bir buçuk (1,5) yıla kadar sürmüş işe 4 Hafta 4 haftalık ücret İşi bir buçuk (1,5) yıldan üç (3) yıla kadar sürmüş işe 6 Hafta 6 haftalık ücret İşi üç (3) yıldan fazla sürmüş işe 8 Hafta 8 haftalık ücret ÇALIŞMA SÜRESİ İŞSİZLİK SİGORTA PRİMİ (4447 sayılı Kanun - Madde.: 49) - 01.06.2000 - 31.12.2001 Tarihleri arasında (sigorta matrahı üzerinden); İşçiden %2, işverenden %3 oranında kesinti yapılmıştır. - 2002 yılından itibaren: İşçiden %1, işverenden %2 oranında kesinti yapılmıştır. GELİR VERGİSİ TARİFESİ GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2012) 10.000 TL’ye kadar 25.000 TL’nin 10.000 TL’si için 1.500 TL, fazlası 58.000 TL’nin 25.000 TL’si için 4.500 TL fazlası 58.000 TL’den fazlasının 58.000 TL’si için 13.410 TL fazlası %15 %20 %27 %35 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2011) 9.400 TL’ye kadar 23.000 TL’nin 9.400 TL’si için 1.410 TL, fazlası 53.000 TL’nin 23.000 TL’si için 4.130 TL 53.000 TL’den fazlasının 53.000 TL’si için 12.230 TL %15 %20 %27 %35 ÖNEMLİ BİLGİLER 213 SAYI: 34 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2010) 8.800 TL’ye kadar 22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası 50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL 50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL %15 %20 %27 %35 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2009) 8.700 TL’ye kadar 22.000 TL’nin 8.700 TL’si için 1.305 TL, fazlası 50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.965 TL 50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.525 TL %15 %20 %27 %35 KATMA DEĞER VERGİSİ ORANLARI Katma Değer Vergisi Oranları Tablosu, 30.12.2007 tarih ve 26742 sayılı R.G.’de yayımlanan, 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına dayanılarak yapılmıştır. 1. GENEL ORAN (Listelerde Yer Almayan Teslim ve Hizmetler İçin) 2. I SAYILI LİSTEDE YER ALAN TESLİM VE HİZMETLER 3. II SAYILI LİSTEDE YER ALAN TESLİM VE HİZMETLER % 18 %1 %8 KURUMLAR VERGİSİ ORANI Kurumlar Vergisi Oranı %20 GEÇİCİ VERGİ ORANLARI Gelir Vergisi Mükelleflerinde (2006 I. Dönemden itibaren) Kurumlar Vergisi Mükelleflerinde (2006 II. Dönemden itibaren) % 15 % 20 214 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 YENIDEN DEĞERLEME ORANLARI 1991 Yılı (1992 Yılında Uygulanacak) 1992 Yılı (1993 Yılında Uygulanacak) 1993 Yılı (1994 Yılında Uygulanacak) 1994 Yılı (1995 Yılında Uygulanacak) 1995 Yılı (1996 Yılında Uygulanacak) 1996 Yılı (1997 Yılında Uygulanacak) 1997 Yılı (1998 Yılında Uygulanacak) 1998 Yılı (1999 Yılında Uygulanacak) 1999 Yılı (2000 Yılında Uygulanacak) 2000 Yılı (2001 Yılında Uygulanacak) 2001 Yılı (2002 Yılında Uygulanacak) 2002 Yılı (2003 Yılında Uygulanacak) 2003 Yılı (2004 Yılında Uygulanacak) 2004 Yılı (2005 Yılında Uygulanacak) 2005 Yılı (2006 Yılında Uygulanacak) 2006 Yılı (2007 Yılında Uygulanacak) 2007 Yılı (2008 Yılında Uygulanacak) 2008 Yılı (2009 Yılında Uygulanacak) 2009 Yılı (2010 Yılında Uygulanacak) 2010 Yılı (2011 Yılında Uygulanacak) 2011 Yılı (2012 Yılında Uygulanacak) % 54,1 % 61,5 % 58,4 % 107,6 % 99,5 % 72,8 % 80,4 % 77,8 % 52,1 % 56,0 % 53,2 % 59,0 % 28,5 % 11,2 % 9,8 % 7,8 % 7,2 % 12 % 2,2 % 7,7 % 10,26 YASAL FAİZLER VE YÜRÜRLÜK SÜRELERİ YÜRÜRLÜK TERİHLERİ 01.01.2000-30.06.2002 01.07.2002-30.06.2003 01.07.2002-31.12.2003 01.01.2004-30.06.2004 01.07.2004-30.04.2005 01.05.2005-31.12.2005 FAİZ ORANLARI %60 %55 %50 %43 %38 %55 GÜN 911 365 184 181 304 245 ÖNEMLİ BİLGİLER 215 SAYI: 34 01.01.2006-31.12.2006 01.01.2007-31.12.2007 01.01.2008-31.12.2008 01.01.2009-31.12.2009 01.01.2010’dan itibaren %9 %9 %9 %9 %9 365 365 365 365 --- KANUNI FAIZ VE TEMERRÜT FAIZI ORANLARI TARİH ARALIĞI KANUNİ FAİZ ORANI SÖZLEŞMEYLE TESBİT EDİLMEMİŞSE TEMERRÜT FAİZ ORANI 01.07.2005 31.12.2005 % 12 (3095/m.1) % 12 (3095/m.2/1) 01.01.2006 31.12.2006 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2007 31.12.2007 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2008 30.06.2009 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.07.2009 31.12.2009 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2010 31.12.2010 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2011 31.12.2011 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2012 - . . . %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) TİCARİ İŞLERDE UYGULANACAK TEMERRÜT FAİZ ORANI % 30 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 25 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 29 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 27 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 19 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 16 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 15 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 17,75 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) 216 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR 1.Oran belirtilmeden sadece reeskont faiz oranı uygulanacağı belirtilen tarihlerle ilgili olarak, aşağıdaki tabloda yer alan iskonto ve avans faiz oranlarını inceleyiniz. 2. 29.03.2003 tarih ve 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 51. maddesinin (t) bendi ile getirilen, Kanuni Faiz Oranının 01.04.2003 tarihinden itibaren aylık % 2.5 olarak uygulanacağına ilişkin düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin 08.12.2004 tarih ve 25664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 22.01.2004 gün ve E.2003/41 - K.2004/4 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. 3. 2004 ve 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunlarında kanuni faiz oranını tespit eden hükümler Anayasa Mahkemesi’nce, bu Kanunlar’ın yürülükte olduğu dönemde iptal edilmemekle AMME ALACAKLARININ TAHSIL USULÜ HAKKINDA KANUN’A GÖRE GECİKME ZAMMI ORANLARI 01.01.1990 - 29.12.1993 Arası 30.12.1993 - 07.03.1994 Arası 08.03.1994 - 30.08.1995 Arası 31.08.1995 - 31.01.1996 Arası 01.02.1996 - 08.07.1998 Arası 09.07.1998 - 20.01.2000 Arası 21.01.2000 - 01.12.2000 Arası 02.12.2000 - 28.03.2001 Arası 29.03.2001 - 30.01.2002 Arası 31.01.2002 - 11.11.2003 Arası 12.11.2003 - 01.03.2005 Arası 02.03.2005 - 20.04.2006 Arası 21.04.2006 - 18.11.2009 Arası 19.11.2009 - 18.10.2010 Arası 19.10.2010’dan bugüne kadar Aylık % 7 Aylık % 9 Aylık % 12 Aylık % 10 Aylık % 15 Aylık % 12 Aylık % 6 Aylık % 5 Aylık % 10 Aylık % 7 Aylık % 4 Aylık % 3 Aylık % 2,5 Aylık % 1,95 Aylık % 1,40 ÖNEMLİ BİLGİLER 217 SAYI: 34 YARGITAY’A GÖRE KİRA ARTIŞLARINDA UYGULANACAK ORANLAR YILLARA GÖRE ÜFE ENDEKSİNDEKİ 12 AYLIK ORTALAMALARA GÖRE ARTIŞ OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2004 23,61 21,49 19,18 17,03 15,16 13,73 12,51 11,62 11,16 11,16 11,07 11,09 2005 14,55 14,70 15,03 14,96 13,97 12,78 11,72 10,65 9,54 8,16 6,89 5,89 2006 5,45 5,04 4,21 4,96 4,27 4,97 5,82 6,49 7,06 7,76 8,60 9,34 2007 9,68 10,08 10,63 11,01 10,95 10,09 9,03 8,29 7,77 7,23 6,75 6,31 2008 6,08 5,94 5,95 6,39 7,20 8,39 9,76 10,68 11,29 12,03 12,56 12,72 2009 12,81 12,63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2,20 1,37 1,23 2010 1,14 1,20 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 7,71 8,27 8,57 2011 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 11,09 2012 11,11 10,96 10,79 10,72 10,57 10,24 9,88 9,33 8,65 ENFLASYON ORANLARI (TUİK VERİLERİNE GÖRE) Önceki aya göre Yıl 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2002 2003 2003 Aylar TEFE OCAK 4.2 Şubat 2.6 Mart 1.9 Nisan 1.8 Mayıs 0.4 Haziran 1.2 Temmuz 2.7 Ağustos 2.1 Eylül 3.1 Ekim 3.1 Kasım 1.6 Aralık 2.6 OCAK 5.6 Şubat 3.1 TÜFE 5.3 1.8 1.2 2.1 0.6 0.6 1.4 2.2 3.5 3.3 2.9 1.6 2.6 2.3 Önceki yılın Aralık ayına göre TEFE TÜFE 4.2 5.3 6.8 7.2 8.8 8.4 10.8 10.7 11.2 11.3 12.5 12.0 15.5 13.6 18.0 16.1 21.7 20.1 25.5 24.0 27.5 27.7 30.8 29.7 5.6 2.6 8.9 4.9 Önceki yılın aynı ayına göre TEFE 92.0 91.8 77.5 58.0 49.3 46.8 45.9 43.9 40.9 36.1 32.8 30.8 32.6 33.4 ÜFE 73.2 73.1 65.1 52.7 46.2 42.6 41.3 40.2 37.0 33.4 31.8 29.7 26.4 27.0 12 aylık ortalamalara göre TEFE TÜFE 66.8 57.5 72.1 60.7 75.4 62.8 75.3 62.8 73.6 61.7 71.5 60.1 69.1 58.4 66.3 56.6 63.0 54.2 59.0 51.2 54.6 48.2 50.1 45.0 45.9 41.3 42.1 37.9 218 LEGES Hukuk Dergisi 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2006 2006 2006 2006 2006 Mart Nisan Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs 3.2 1.8 -1.9 -0.5 -0.2 0.1 0.6 1.7 0.6 2.6 1.64 2.10 2.65 -0.03 -1.05 -1.52 0.8 1.85 3.23 0.75 0.13 -0.41 0.11 1.26 1.21 0.20 -0.48 -0.74 1.4 0.78 0.68 -0.95 -0.04 1.96 0.26 0.25 1.94 2.77 3.1 2.1 -0.2 -0.4 0.2 1.9 1.4 1.6 0.9 0.7 0.55 0.89 0.59 0.38 -0.13 0.22 0.6 0.94 2.22 1.54 0.45 0.55 0.02 0.26 0.71 0.92 0.10 -0.57 0.85 1.02 1.79 1.40 0.42 0.75 0.22 0.27 1.34 1.88 EKİM 2012 12.4 14.4 11.5 10.9 10.7 10.7 11.3 13.2 13.9 2.6 4.31 6.50 9.33 9.29 8.14 6.50 7.3 9.31 12.84 13.69 13.84 -0.41 -0.30 0.96 2.18 2.38 1.89 1.14 2.18 2.98 3.69 2.71 2.66 1.96 2.22 2.48 4.46 7.36 8.2 10.4 12.0 11.6 11.7 13.8 15.5 17.3 18.4 0.7 1.29 2.19 2.79 3.18 3.05 3.28 3.6 4.85 7.18 8.83 9.32 0.55 0.57 0.83 1.55 2.49 2.59 2.00 2.87 3.93 5.79 7.27 7.72 0.75 0.97 1.25 2.60 4.53 35.2 35.1 29.6 25.6 22.7 19.1 16.1 16.2 13.9 10.8 9.14 7.97 8.91 9.56 10.53 9.44 10.5 12.50 15.48 14.40 13.84 10,70 10,58 11.33 10.17 5.59 4.25 4.26 4.32 4.38 4.57 1.60 2.66 5.11 5.26 4.21 4.96 7.66 29.4 29.5 29.8 27.4 24.9 23.0 20.8 19.3 18.4 16.2 14.28 11.83 10.18 8.88 8.93 9.57 10.0 9.00 9.86 9.79 9.32 9.23 8.69 7.94 8.18 8.70 8.95 7.82 7.91 7.99 7.52 7.61 7.72 7.93 8.15 8.16 8.83 9.86 39.4 37.8 35.4 33.8 32.1 30.3 28.5 27.1 25.6 23.6 21.49 19.18 17.03 15.16 13.73 12.51 11.6 11.16 11.16 11.07 11.09 14,55 14.70 15.03 14.96 13.97 12.78 11.72 10.65 9.54 8.16 6.89 5.89 5.45 5.04 4.49 4.09 4.27 35.5 33.8 31.7 30.7 29.5 28.4 27.4 26.3 25.3 24.4 23.21 21.67 20.01 18.19 16.51 15.11 14.0 12.87 12.02 11.29 10.58 8.50 8.44 8.40 8.42 8.53 8.69 8.68 8.64 8.63 8.47 8.31 8.18 8.07 8.03 8.05 8.11 8.21 ÖNEMLİ BİLGİLER 219 SAYI: 34 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz 4.02 0.86 -0.75 -0.23 0.45 -0.29 -0.12 -0,05 0.95 0.97 0.80 0.39 -0.11 0.06 0.85 1.02 -0.13 0.89 0,15 0,42 2,56 3,17 4.50 2.12 0.32 1.25 -2.34 -0.90 0.57 -0.03 -3.54 0.23 1.17 0,29 0,65 -0,05 0,94 -0,71 0.34 0.85 -0.44 1.29 1.27 1.29 0.23 1.00 0.43 0.92 1.21 0.50 -0.24 -0.73 0.02 1.03 1.81 1.95 0,22 0,80 1,29 0,96 1.68 1.49 -0.36 0.58 -0,24 0.45 2.60 0.83 0.41 0.29 -0.34 1,10 0,02 0,64 0,11 0,25 11.68 12.64 11.80 11.54 12.04 11.72 11.58 -0,05 0.89 1.88 2.69 3.09 2.98 3.05 3.93 4.98 4.84 5.78 5,94 0,42 3,00 6,26 11.04 13.39 13.76 15.18 12.49 11.48 12.11 12.08 8.11 0.23 1.40 1,70 2,35 2,30 3,27 2,54 4.88 5.76 5.30 6.65 8.01 9.40 9.65 1.00 1.44 2.36 3.60 4.12 3.87 3.11 3.13 4.19 6.08 8.15 8,39 0,80 2,11 3,09 4.82 6.38 6.0 6.61 6,35 6.83 9.60 10.52 0.06 0.29 -0.06 1,05 1,07 1,71 1,83 2,08 12.52 14.34 12.32 11.59 10.94 11.67 11.58 9.37 10.13 10.92 9.68 7.14 2.89 2.08 3.72 5.02 4.41 5.65 5,94 6,44 8,15 10,50 14.56 16.53 17.03 18.41 14.67 12.49 13.29 12.25 8.11 7.90 6.43 3,46 -0,35 -2,46 -1,86 -3,75 10.12 11.69 10.26 10.55 9.98 9.86 9.65 9.93 10.16 10.86 10.72 9.23 8.60 6.90 7.39 7.12 7.70 8.40 8,39 8,17 9,10 9,15 9.66 10.74 10.61 12.06 11.77 11.13 11.99 10.76 10.06 9.50 7.73 7,89 6,13 5,24 5,73 5,39 4.97 5.82 6.49 7.06 7.76 8.60 9.34 9.68 10.08 10.63 11.01 10.95 10.09 9.03 8.29 7.77 7.23 6,75 6,31 6,08 5,94 5,95 6.39 7.20 8.39 9.76 10.68 11.29 12.03 12.56 12.72 12.81 12.63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 8.32 8.64 8.84 9.05 9.25 9.44 9.60 9.76 9.92 10.15 10.30 10.24 10.11 9.70 9.46 9.17 8.98 8.86 8,76 8,61 8,53 8,40 8.33 8.47 8.64 9.07 9.43 9.76 10.12 10.31 10.44 10.54 10.41 10,29 9,98 9,49 9,08 8,52 220 LEGES Hukuk Dergisi 2009 2009 2009 2009 2009 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylul Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos EYLÜL 0,42 0,62 0,28 1,29 0,66 0,58 1,94 2,35 -1,15 -0,50 -0,16 1,15 0,51 1,21 -0,31 1,31 2,36 1,72 1,22 0,61 0,15 0,01 -0,03 1,76 1,55 1,60 0,65 1,00 0,38 -0,09 0,36 0,08 0,53 -1,49 -0,31 0,26 1,03 -0,30 0,39 2,41 1,27 0,53 1,85 0,58 0,60 -0,36 -0,56 -0,48 0,40 1,23 1,83 0,03 -0,30 0,41 0,73 0,42 0,87 2,42 -1,43 -0,41 0,73 0,75 3,27 1,73 0,58 0,56 0,56 0,41 1,52 -0,21 -0,90 -0,23 0,56 1,03 EKİM 2012 2,97 3,60 3,90 5,24 5,93 0,58 4,24 6,69 5,47 4,93 4,77 5,98 6,52 7,80 7,47 8,87 2,36 4,13 5,40 6,04 6,20 6,21 6,18 8,05 9,72 11,48 12,20 13,33 0,38 -0,09 0,36 0,08 0,53 -1,49 -0,31 0,26 1,78 2,18 4,64 5,96 6,53 1,85 3,93 4,55 4,17 3,59 3,09 3,50 4,77 6,69 6,72 6,40 0,41 1,14 1,57 2,45 4,93 3,43 3,00 3,75 4,53 7,95 9,82 10,45 0,56 0,56 0,41 0,52 -0,21 -0,90 -0,23 0,56 1,03 1,03 -1,04 0,47 0,19 1,51 5,93 6,30 8,58 10,42 9,21 7,64 8,24 9,03 8,91 9,92 8,17 8,87 10,80 10,87 10,08 8,21 9,63 10,19 10,34 11,00 12,15 12,58 13,67 13,33 11,13 9,15 8,22 7,65 8,06 6,44 6,13 4,56 4,03 5,33 5,27 5,08 5,53 6,53 8,19 9,56 10,19 9,10 8,37 7,58 8,33 9,24 8,62 7,29 6,40 4,90 4,16 3,99 4,26 7,17 6,24 6,31 6,65 6,15 7,66 9,48 10,45 10,61 10,43 10,43 11,14 8,28 8,87 9,07 8,88 9,19 * 2005 yılında (ÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi’ne geçilmiştir. 4,19 3,22 2,20 1,37 1,23 1,14 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 7,71 8,27 8,52 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 11,09 11,11 10,96 10,79 10,72 10,57 10,57 9,88 9,33 8,65 7,99 7,52 6,95 6,53 6,25 6,16 6,53 6,87 7,20 7,41 7,59 7,8 8,16 8,45 8,59 8,57 8,28 7,76 7,29 6,79 6,64 6,47 6,37 6,24 6,00 5,93 6,13 6,47 6,95 7,48 8,02 8,59 8,68 8,68 9,11 9,29 9,53 ÖNEMLİ BİLGİLER 221 SAYI: 34 DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ 1.1.2012 Tarihinden İtibaren Uygulanacak Tutarlar 1- NOTER KAĞITLARI: a) Noter Kağıdı 6,25 TL b) Beyanname 6,25 TL c) Protesto, Vekaletname, Re’sen Senet 12,50 TL 2- KİRA SÖZLEŞME KAĞITLARI: (...) (Kira Sözleşme Kağıtları, 5281 sayılı Kanunun 14. maddesi hükmü gereğince, 1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere tablodan çıkarılmıştır.) 3- PASAPORTLAR: 62,50 TL 4- YABANCILAR İÇİN İKAMET TEZKERELERİ: 172,00 TL 5- ASKERLİK CÜZDANLARI: (...) (Askerlik Cüzdanları, Tablonun (5) No.lu bendi, 5281 sayılı Kanunun 14. maddesi hükmü gereğince, 1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere tablodan çıkarılmıştır.) 6- NÜFUS CÜZDANLARI: 5,70 TL 7- AİLE CÜZDANLARI: 58,00 TL 8- BONO KAĞITLARI: (EMRE MUHARRER SENETLER) (10 ADET) (...) (Bono Kağıtları (Emre Muharrer Senetler) (10 Adet), 5281 sayılı Kanunun 14. maddesi hükmü gereğince, 1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere tablodan çıkarılmıştır.) 9- SÜRÜCÜ BELGELERİ: 77,50 TL 10- SÜRÜCÜ ÇALIŞMA BELGELERİ: (KARNELERİ) 77,50 TL 11- MOTORLU ARAÇ TRAFİK BELGESİ: 77,50 TL 12- MOTORLU ARAÇ TESCİL BELGESİ: 58,00 TL 13- İŞ MAKİNESİ TESCİL BELGESİ: 58,00 TL 14- BANKA ÇEKLERİ: (HER BİR ÇEK YAPRAĞI) 3,80 TL 222 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 DAMGA VERGISINE TABI KAĞITLAR I. Akitlerle ilgili kağıtlar A. Belli parayı ihtiva eden kağıtlar: 1. Mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknameler (Binde 8,25) 2. Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli (Binde üzerinden) 1,65) 3. Kefalet, teminat ve rehin senetleri (Binde 8,25) 4. Tahkimnameler ve sulhnameler (Binde 8,25) 5. Fesihnameler (Belli parayı ihtiva eden bir kağıda taalluk edenler (Binde dahil) 1,65) 6. (Değişik: 5766/10-b md.) (Yürürlük: 6.6.2008) Karayolları Trafik (Binde Kanunu uyarınca kayıt ve tescil edilmiş ikinci el araçların satış ve dev- 1,65) rine ilişkin sözleşmeler B. Belli parayı ihtiva etmeyen kağıtlar: 1. Tahkimnameler (34,50 TL) 2. Sulhnameler (34,50 TL) 3.Turizm işletmeleri ile seyahat acentelerinin aralarında düzenledik- (193,40 TL) leri kontenjan sözleşmeleri (Belli parayı ihtiva edenler dahil) II. Kararlar ve mazbatalar 1. Meclislerden, resmi heyetlerden ve idari davalarla ilgili olmayarak Da-nıştaydan verilen mazbata, ilam ve kararlarla hakem kararları: a) Belli parayı ihtiva edenler (Binde 8,25) b) Belli parayı ihtiva etmeyenler (34,50 TL) 2. (Değişik : 5766/10-c md.) (Yürürlük : 6.6.2008) İhaleKanunlarına (Binde tabi olanveya olmayan resmi daire ve kamu tüzelkişiliğini haiz ku- 4,95) rumların her türlü ihale kararları III. Ticari işlemlerde kullanılan kağıtlar 1. Ticari ve mütedavil senetler: a) Emtia senetleri: aa) Makbuz senedi (Resepise) (12,15 TL) ab) Rehin senedi (Varant) (7,20 TL) ac) İyda senedi (1,35 TL) SAYI: 34 ÖNEMLİ BİLGİLER 223 ad) Taşıma senedi b) Konşimentolar c) Deniz ödüncü senedi d) İpotekli borç senedi, irat senedi 2. Ticari belgeler: a) Menşe ve Mahreç şahadetnameleri b) Resmi dairelere ve bankalara ibraz edilen bilançolar ve işletme hesabı özetleri: ba) Bilançolar bb) Gelir tabloları bc) İşletme hesabı özetleri c) Barnameler d) Tasdikli manifesto nüshaları e) Ordinolar f) Gümrük idarelerine verilen özet beyan formları IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar 1. Makbuzlar: a) Resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödemeler (avans olarak yapılanlar dahil) nedeniyle, kişiler tarafından resmi dairelere verilen ve belli parayı ihtiva eden makbuz ve ibra senetleri ile bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına, kişiler adına açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesini veyaemir ve havalelerine tediyesini temin eden kağıtlar b) Maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar (Ek: 5766/10-ç md.) (Yürürlük: 6.6.2008) (avans olarak ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtlar c) Ödünç alınan paralar için verilen makbuzlar veya bu mahiyetteki senetler d) İcra dairelerince resmi daireler namına şahıslara ödenen paralar için düzenlenen makbuzlar (0,60 TL) (7,20 TL) (Binde 8,25) (Binde 8,25) (12,15 TL) (26,65 TL) (12,95 TL) (12,95 TL) (1,35 TL) (5,40 TL) (0,60 TL) (5,40 TL) (Binde 8,25) (Binde 6,6) (Binde 6,6) (Binde 6,6) 224 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 2. Beyannameler (Bu beyannamelerin sadece bir nüshası vergiye tabidir): a) Yabancı memleketlerden gelen posta gönderilerinin gümrüklenmesi için postanelerce gümrüklere verilen liste beyannamelerde yazılı her gönderi maddesi için b) Vergi beyannameleri: ba) Yıllık gelir vergisi beyannameleri bb) Kurumlar vergisi beyannameleri bc) Katma değer vergisi beyannameleri bd) Muhtasar beyannameler be) Diğer vergi beyannameleri (damga vergisi beyannameleri hariç) c) Gümrük idarelerine verilen beyannameler d) Belediye ve il özel idarelerine verilen beyannameler (0,60 TL) (34,50 TL) (46,10 TL) (22,85 TL) (22,85 TL) (22,85 TL) (46,10 TL) (17,00 TL) e) Sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri (17,00 TL) f) (Ek:5838/15 md.)(Yürürlük: 28.02.2009)Elektronik ortamda birlikte (27,10 TL) verilen muhtasar beyanname ve sigorta prim bildirgesinden sadece muhtasar beyanname için 3. Tabloda yazılı kağıtlardan aslı 1,00 Türk Lirasından fazla maktu ve (0,60 TL) nispi vergiye tabi olanların resmi dairelere ibraz edileceközet, suret ve tercümeleri. YARGI HARÇLARI A) Mahkeme harçları: (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında ve icra tetkik mercilerinde I- Başvurma harcı: Dilekçe veya tutanakla dava açma veya davaya müdahale veya tevdi mahallinin tayini, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, tesbiti delail ile ilgili taleplerde, 1. Sulh mahkemelerinde, icra tetkik mercilerinde 9,85 2. Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde 21,15 3. (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı vermesi sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden başvurulması halinde bu harç alınmaz.) 32,40 SAYI: 34 ÖNEMLİ BİLGİLER 225 4. (6216 sayılı Kanunun 75/8’inci maddesi ile eklenen bent. Yürürlük: 03/04/2011) Anayasa Mahkemesinde 172,50 II- Celse Harcı: (Taraflar veya vekilleri tarafından ertelenmelerine sebebiyet verilen celselerden.) 1. Sulh mahkemeleri: a) Konusu belli bir değerle ilgili davalarda dava konusu miktardan (12,15 TL)’den aşağı olmamak üzere (Binde 1,98) b) Belli bir değer bulunmayan davalarda 12,15 2. Asliye mahkemelerinde, idari yargı mercilerinde (21,15 TL)’den az olmamak üzere (Binde 1,98) III- Karar ve ilam harcı: 1.Nispi harç: a) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 59,4) Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibariyle birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu bentte yazılı nispeti binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir. b) Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun izalesine dair olan hükümler (Gayrimenkulün satış bedeli üzerinden) (Binde 9,9) c) Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümler (Taksim edilen gayrimenkul değeri üzerinden) (Binde 3,96) d) Nafaka verilmesine dair hükümler (Bir senelik nafaka bedeli üzerinden) (Binde 9,9) e) (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları için de aynen uygulanır. f) (5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, ihalenin feshi talepleri ile ilgili olarak esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 59,4) Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu alt bentte yazılı nispeti binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir. Nispi harçlar (21,15 TL)’den aşağı olamaz. 2. Maktu harç: a) 1’inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalar¬da verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 226 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 1’inci fıkra dışında kalan kararlarında 21,15 b)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) (a) fıkrasında yazılı davalarda esasa taalluk eden veya tashihi karar taleplerinin reddine dair Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında 43,90 c)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin icranın tehiri kararlarında 34,80 d)Tespiti delail, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında 34,80 IV- Temyiz, istinaf ve itiraz harçları (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen şekli. Yürürlük:14/04/2011) 103,50 b)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 46,00 c)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında 103,50 d) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar dahil olmak üzere bölge idare mahkemelerine itirazen yapılacak başvurularda 57,50 e) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında 57,50 f) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında 23,00 g) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) İdari yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda 23,00 h) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda 23,00 (6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürülük;01/08/2010) a) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011) Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz başvurularında V- Keşif Harcı 148,55 (Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da tespit kararlarını yerine getirmek için) B) İcra ve iflas harçları: I. İcra harçları: 1.İcraya başvurma harcı 21,15 2.Değeri belli olmayan icra takiplerinde, icranın yerine getirilmesi harcı 21,15 3.Değeri belli olan icra takiplerinde tahsil harcı, değer üzerinden: a)Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel ödenen paralardan (Yüzde 3,96) SAYI: 34 ÖNEMLİ BİLGİLER 227 b)Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan (Yüzde 7,92) c)Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi suretiyle tahsil olunan paralardan (Yüzde 9,9) d) Resmi ve özel müesseseler memur ve hizmetlilerinin maaş, ücret, gündelik ve sair hizmet gelirlerinin haczi suretiyle tahsil olunan paralardan (Yüzde 3,96) e) Takip talebi bulunmayan alacaklılara İcra ve İflas Kanununun 125’inci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince ödenen paralardan (Yüzde 1,98) f) Gayrimenkullerin ve gemilerin tahliye ve tesliminde: aa) İcra emrinin tebliği üzerine tahliye olunduğu takdirde (Yüzde 1,98) bb) Tahliye ve teslim icra marifetiyle olduğu takdirde (Yüzde 3,96) g) Menkul tesliminde; aa) İcra emrinin tebliği üzerine teslim halinde (Yüzde 1,98) bb) İcra marifetiyle teslim halinde (Yüzde 3,96) h) (5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri oranında uygulanır. 4.İdare harçları: (Haczedilen gayrimenkullerin idaresi, kira mukaveleleri düzenlenmesi ve hesap tutulması için) 14,70 II. İflas harçları: 1.Maktu harç: İflasın açılması veya konkordato isteği ve masaya katılma harcı 34,80 2.Konunun değeri üzerinden harç: a)İflasta paylaşılan para üzerinden (Yüzde 3,96) b)Konkordatoda alacaklılara verilmesi kararlaştırılan para üzerinden (Binde 9,9) (6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürülük;01/08/2010) III. Haciz, teslim ve satış harcı 49,45 (Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için) C) Ticaret sicili harçları: I.Kayıt ve tescil harçları: (Ticari işletme rehni dahil) 1.Ticari işletmenin ve ünvanının tescil ve ilanında: a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 156,60 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 448,95 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 1.011,50 2.Temsile yetkili kılınan kimselerin tescil ve ilanında (Her kişi için): a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 77,70 b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 111,30 c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 246,20 228 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin tescilinde: (Ticari işletme rehni ile ilgili vakalar dahil) (Muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerden harç alınmaz.) a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 77,70 b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 111,30 c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 246,20 4.Kayıt silinmesinde: (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi dahil) a )Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 30,35 b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 43,90 c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 77,70 Şubelerin herbiri (Yabancı müesseselerin Türkiye’deki şubeleri dahil) ayrıca aynı harca tabidir. II. Kayıt ve belge suretleri ve tasdikname harçları: 1.Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tamamının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün belgelerin örneğinin beher sayfasından (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde:11/1) 7,80 2.Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde: 11/2, 104, 105) 25,95 D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım): I. Suret harçları: a) İlamın her sayfasının suretinden (Tasdikli fotokopiler dahil) 1,35 b) Mahkeme ve merci zabıtnameleri ve diğer evrakın beher sayfasının suretlerinden 1,35 (Tasdikli fotokopiler dahil) c)Avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil) 3,30 d) Sulh hakimi tarafından tasdik edilen vekaletname suretlerinden 3,30 (Tasdikli fotokopiler dahil) Re’sen verilmesi icap eden suretler hariç olmak üzere ceza mahkemelerinden alınacak suretlerden de aynı harçlar alınır. II. Muhafaza harçları: Adliye veznelerine tevdi olunan kıymetli eşyanın kabul ve muhafazası için, muhafaza olunan değer üzerinden: a) Bir yıla kadar (Binde 9,9) b) Bir yılı geçen her yıl ve kesirler için (Binde 4,95) III. Defter tutma harçları: a) Alelumum, defter tutma ve tahrir işlerinde (12,15 TL)’den az olmamak üzere deftere kaydolunan değer üzerinden (Binde 3,96) b) Miras işlerinde defter tutulmasında: aa) Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerinden (Binde 3,96) bb) Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borçlar bakiyesi eşit ÖNEMLİ BİLGİLER 229 SAYI: 34 ise 32,40 c)İflas dairesi tarafından tutulacak defterlerden 32,40 IV. Miras işlerine ait harçlar: Terekenin tahrir ve tespiti, mirasın taksimi, tasfiyesi ve idaresinde, bunların konusunu teşkil eden değerler üzerinden (Binde 3,96) (Miras idaresinde her sene ve kesirler için harç alınır.) V. Vasiyetname tanzimine ait harçlar: Medeni Kanunun 479’uncu maddesine göre sulh hakimi tarafından tanzim edilen resmi vasiyet senetleri: a)Belli bir meblağı ihtiva edenler (Binde 0,99) b)Belli bir meblağı ihtiva etmeyenler 43,90 NOTER HARÇLARI I. Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar: 1.Muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelename ve kağıtlardan beher imza için (Binde 0,99) Bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam miktarı (43,90 TL)’den az, (22.499,75 TL)’den çok olamaz. 2. Emanet harçları: Saklanmak üzere noterlere tevdi edilen değeri belli emanetlerden (Binde 1,98) Harç miktarı (3,30 TL)’den az olamaz, harç yıllık olarak hesaplanır. Bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır. Yıl kesirleri tam itibar olunur. 3. Gayrimenkul ve menkullerin idaresi harcı: (Binde 3,96) Harç yıllık olarak hesaplanır, bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır.Yıl kesirleri tam itibar olunur.Gayrimenkullerin değerleri belli değilse değerler takdir yolu ile tespit edilir. 4. Konşimento yazılması harcı: Konşimento yazılmasında eşyanın her gayrisafi tonundan 0,394 5. (3239 sayılı Kanunun 139 uncu maddesiyle fıkra kaldırılmıştır.) II. Maktu harçlar: 1.Belli meblağı ihtiva etmeyen ve alınacak harç miktarı kanun ve tarife de ayrıca gösterilmemiş olan senet, mukavele ve kağıtlardaki imzaların beherinden 6,90 2.Her nevi tebliğ (6830 sayılı Kanun hükümleri muvacehesinde noterlerce muhataba yapılacak tebliğler dahil) ihbar, ihtar ve protestolardan muhataba tebliğ edilecek beher nüsha için 12,15 3.Vekaletnameler: a) Özel vekaletnamelerde beher imza için 5,75 b) Genel vekaletnamelerde beher imza için 9,05 4. Defter tasdiki: 230 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 a) Açılış, ara ve kapanış tasdik ve şerhleri (Beher defter için): aa) İşletme defteri ve diğer her türlü defterler 17,00 bb) Serbest meslek kazanç defteri 21,15 cc) Bilanço esasına göre tutulan defterler 21,15 b) Açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi: 100 sayfaya kadar (100 dahil) 5,60 100 sayfadan yukarı beher 50 sayfa ve fazlası için 5,60 (5035 sayılı Kanunun 35 inci maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Ticaret sicili memurluklarınca yapılacak defter tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen harçlar aynen alınır. 5. Suretler ve tercümeler: a) İlgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele, senet, yazılı kağıt ve kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher sayfasından 1,35 b) Tercüme suretleri ve yabancı dille yazılmış kağıtların suretleri ve tercümeleri beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 3,30 6. Saklanmak üzere noterlere tevdi olunan ve değeri belli olmayan emanetlerle vasiyetnameler her yıl için (Yıl kesirleri tam sayılır) 12,15 7. Tespit ve tutanak harçları: Mukavelename, senet veya yazılı kağıtların veya bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklinin ilgili şahısların hüviyet ve ifadelerinin tespiti 12,15 8. Piyango, seçim ve toplantılarda hazır bulunmaktan alınacak harçlar; Davet üzerine piyango ve hususi müesseselerin kur’a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak düzenlenecek tutanaklarda 223,90 9. Düzeltme harcı: Evvelki işin mahiyet ve değeri değişmemek şartıyla yapılacak düzeltmelere ait beyannamelerden beher imza için 2,60 10. Mukavele feshi harcı: Değeri belli bir borç veya bir taahhüdün ikrarını tazammun etmeyen mukavelelerin feshinde beher imza için 2,60 11. (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Belli bir meblağı ihtiva etmeyen umumi ibra, umumi makbuz, tahkimname, ölüme bağlı tasarruf senet ve mukaveleleri, ölünceye kadar bakma akdi, vakıf, aile vakıfları, evlat edinme, karı-koca haklarının idaresi, babalığı tanıma senetleri, miras taksim mukaveleleri, mirasçılık belgesi, ifraz mukaveleleri ve bunlardan rücu ve bunların feshi ve bunların teferruatına dair senet, mukavele ve kağıtların düzenlenmesinden ve noter tarafından re’sen düzenlenecek tutanaklardan 43,90 VERGİ YARGISI HARÇLARI Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezalara ilişkin uyuşmazlıklardan dolayı Vergi Mahkemelerinde, Bölge İdare Mahkemelerinde ve Danıştay’da açılan davalarda. ÖNEMLİ BİLGİLER 231 SAYI: 34 I- Başvurma harcı: a)Vergi Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerine başvurma 21,15 b)Danıştaya başvurma 43,90 c) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürürlük:6/6/2008) Danıştay’a temyiz başvurularında 91,40 d) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürürlük:6/6/2008) Bölge İdare Mahkemesine itirazen yapılan başvurularda 60,95 II- Nispi harçlar: a)Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi kararlarında: Tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değer üzerinden (21,15 TL)’den az olmamak üzere (Binde 3,96) b)Danıştay kararlarında: Karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden (43,90 TL)’den az olmamak üzere (Binde 7,92) (Bu miktardan evvelce ödenen nispi harç mahsup edilir) III- Maktu harç: Yukarıdaki pozisyonlarda gösterilen ve nispi harca tabi tutulmamış olan tarhiyat veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili: a)Vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında 21,15 b)Danıştay kararlarında 43,90 c)Bölge idare mahkemesi ve Danıştayın yürütmenin durdurulması kararlarında 43,90 IV- Suret harçları: Tarafların isteği üzerine verilecek karar suretleri için karar suretinin her sayfasından (Fotokopiler dahil) 1,00 TAPU VE KADASTRO HARÇLARI I- Tapu işlemleri: 1.Kayıt harici kalmış olan gayrimenkullerin tescilinden takdir olunan değer üzerinden (Binde 9,9) 2.Deniz, göl ve nehir kıyılarında izinli ve izinsiz doldurma suretiyle iktisabedilen yerlerin tescilinden takdir edilecek değer üzerinden (Binde 1386) 3.(5831 sayılı Kanunun 6ıncı maddesi ile değişen madde. Yürürlük: 27/1/2009) a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçılar arasında aynen 232 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 19,8) b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değer üzerinden (Binde 9,9) 4.Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 59,4) 5.Dalyan ve voli mahallerinin tescil, intikal, hibe, vasiyet, temlik ve sair tasarrufi muamelelerde takdir olunacak kıymet veya bildirilen bedelden yüksek olanı üzerinden (Binde 59,4) 6. a)İfraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden (Binde 9,9) b) (5831 sayılı Kanunun 7’inci maddesi ile değişen bent. Yürürlük: 27/1/2009) İmar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 9,9) c)Yukarıdaki fıkralar dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu olanların rızaen veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 3,96) 7.İpotek tesisinde: a) İpotekte sağlanan borç miktarı üzerinden (Binde 3,96) b)İpoteğe dahil gayrimenkullerden birisinin çıkarılarak başkasının ithalinde veya teminat ilavesinde borç miktarı üzerinden (Binde 3,96) c)Mevcut ipotek derecelerinin sonradan istenilen değişikliklerinde borç miktarı üzerinden (Binde 1,98) 8.Muvakkat tesciller: Medeni Kanunun 921’inci maddesi (22/11/2001 gün ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1011 inci maddesi) gereğince yapılacak tescillerde kayıtlı değer üzerinden (Binde 1,98) 9.Mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf’a, iştira ve vefa haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile mükellef mirasçı nasbının sicile şerhinden veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden (Binde 5,94) 10.Adi veya hasılat kira mukavelelerinin tapu siciline şerhinde mukavele müddetine göre hesaplanacak kira toplamı ve mukavele mevcut değilse veya mukavelede müddet belirtilmemişse bir yıllık kira bedeli üzerinden (Binde 5,94) 11.Teferruatın tapu siciline kaydında beyan olunan değeri üzerinden, (Binde 3,96) 12. (5838 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen fıkra, Yürürlük: 28/2/2009) Satış vaadi sözleşmeleri ile irtifak hakkı tesisi vaadi sözleşmelerinin tapu siciline şerhinde, sözleşmede yazılı bedel üzerinden (Bu bedel, sözleşmeye konu gayrimenkulün emlak vergisi değerinden az, emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz.) bedelsiz olanlarda emlak vergisi değeri üzerinden (Binde 5,94) SAYI: 34 ÖNEMLİ BİLGİLER 233 13. a) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) Arsa ve arazi üzerine inşa olunacak bina vesair tesislerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm vesair tesis için) 136,15 TL Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri ve bunlardan daha düşük nitelikteki meskenlerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm için) 68,05 TL Tapu siciline tescil yapılmaması halinde de bu harcın tahsili aynı esaslar dahilinde yürütülür. b) Meşfu payın şüf’a hakkı sahibi tarafından ilama müsteniden iktisabında, kayıtlı değer üzerinden (Binde 19,8) c) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) (a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde (her bir işlem için) 68,05 TL 14.Tapu harcı mevzuuna giren işlemlerle ilgili tescil ve şerhlerin terkininden 14,70 TL 15.Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı gayrimenkullerin ortaklar adına tescilinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 1,98) 16.Gayrimenkullere ait haritaların kopyalarının verilmesinde her parsele ait kopya için 30,35 TL 17.İlgililerin isteği üzerine gayrimenkullere ait verilecek kayıt örneklerinin her birisiyle çıkarılacak belge örneklerinin beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 5,60 TL 18.Taksim hakkının bertaraf edilmesinde bunun beyanlar hanesine işlenmesinde gayrimenkulün kayıtlı değeri üzerinden (Binde 9,9) 19.Muvazaa tarikiyle vaki tescillerin hükmen düzeltilmesinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 118,8) 20. a) Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında (4751 sayılı Kanunun 6/C maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:9/4/2002) gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra ve şuyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden ve devir alan için ayrı ayrı (Binde 16,5) Tapuda kaydı bulunmayan gayrimenkullerin, zilyetlik devir sözleşmeleri ile devrinde de bu fıkra hükümleri uygulanır. Hesaplanacak harç, zilyetlik devir sözleşmeleri yapılmadan önce, şekli ve muhtevası Maliye Bakanlığınca tespit edilecek bir beyanname ile bildirilir ve beyanname verme süresi içinde ödenir. b) (4842 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle değişen ibare.Yürrük:24/04/2003) Gayrimenkullerin, irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiyetinin sermaye şirketlerine sermaye olarak konulmasında ticaret mahkemesince tayin olunan değer üzerinden devir alan için ve gayrimenkul devir hallerinde devir eden için (Binde 16,5) c) (4369 sayılı Kanunun 78’inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürük:29/7/1998) 234 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 Gayrimenkul mükellefiyetinin tesis ve devir yoluyla iktisabında tesis ve devir için ödenen bedel üzerinden (Bu bedel muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olduğu takdirde mükellefiyet bedeli beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin 20 misline eşit sayılır) devir alan için (Binde 16,5) d) (4369 sayılı Kanunun 78’inci maddesi ile değişen fıkra. Yürülük:29/7/1998) Gayrimenkul hükmündeki daimi ve müstakil hakların tesis ve devri için ödenen bedel üzerinden (5615 sayılı Kanunun 16 ıncı maddesi ile değiştirilen parantez içi hüküm. Yürürlük;4/4/2007) (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulun emlak vergisi değerinin yarısından az, iki katından çok olamaz) devir alan için (Binde 16,5) e) (5838 sayılı Kanunun 17’inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) Gayrimenkul üzerine irtifak hakkı tesis ve devrinde (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre yapılan kat irtifakları hariç olmak üzere) tesis ve devir için ödenen bedel (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz) üzerinden devir alan için (Binde 16,5) f) (4369 sayılı Kanunun 78’inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük: 29/7/1998) İvaz karşılığında kuru mülkiyet iktisabında devir bedeli üzerinden devir eden ve devir alan için ayrı ayrı (Binde 16,5) Yukarıdaki (e) fıkrasında yer alan intifa hakkı ile (f) fıkrasında yer alan kuru mülkiyetin değerleri bu Kanunun 64’üncü maddesinin son fıkrasına göre hesaplanan miktarlardan düşük olamaz. II- Kadastro ve tapulama işlemleri: Kadastro ve tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil edilen bazı gayrimenkullerde kayıtlı değer üzerinden: a) Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname verenlere, tapulamada tespitte hazır bulunanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanmasında veya tapulanmasında, (Binde 5,94) b) Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname vermeyenlere, tapulamada tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanması veya tapulanmasında, (Binde 9,9) c) Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname verenler ile tespitte hazır bulunanlardan, (Binde 7,92) d) Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname vermeyenler ile tespitte hazır bulunmayanlardan, (Binde 11,88) (Yukarıdaki fıkralar gereğince ödenecek harç miktarı her parsel için (12,15 TL)’den aşağı olamaz.) Tapu ve kadastro işlemlerinde de nispi harçların en az miktarı (12,15 TL)’dir. (5035 sayılı Kanunun 36’ncı maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Kadastro işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz. (5838 sayılı Kanunun 32’nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük: 28/2/2009) ÖNEMLİ BİLGİLER 235 SAYI: 34 2012 YILI ASGAR GEÇİM İNDİRİMİ TUTARLARI Bekar 66,49 Evli Eşin Geliri olan ve çocuksuz 66,49 Evli Eşin Geliri olmayan ve çocuksuz 79,79 Evli Eşin Geliri olan ve 1 çocuklu 76,46 Evli Eşin Geliri olmayan ve 1 çocuklu 89,76 Evli Eşin Geliri olan ve 2 çocuklu 86,43 Evli Eşin Geliri olmayan ve 2 çocuklu 99,73 Evli Eşin Geliri olan ve 3 çocuklu 93,08 Evli Eşin Geliri olmayan ve 3 çocuklu 106,38 Evli Eşin Geliri olan ve 4 çocuklu 99,73 Evli Eşin Geliri olmayan ve 4 çocuklu 113,03 HİZMET SÖZLEŞMESİNİN FESHİNDE İHBAR SÜRELERİ Sözleşme Türü : Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi İhbar Süresine Uyulmaması Halinde Yaptırım : Bildirim süresine ait ücretin karşı tarafa ödenmesi. Saklı Hükümler : Bildirim süresini beklemeksizin iş sözleşmesinin feshedilebileceği haller saklıdır. a) 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre İşi 6 Aydan Az Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta b) 5953 sayılı Basın İş Kanunu’na Göre İşveren Tarafından Fesih Halinde İş İlişkisi 5 Yıl ve Üzeri İse : 3 Ay İş İlişkisi 5 Yıldaz Az İse : 1 Ay İşçi Tarafından Fesih Halinde İş İlişkisinin Süresine Bakılmaksızın : 1 Ay c) 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na Göre Not: İş sözleşmesi, Deniz İş Kanunu’nun 14. maddesindeki haller dışında(bildirimsiz fesih halleri) altı ay geçmeden feshedilemez. İşi 6 Ay Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta 236 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 İKİNCİ BÖLÜM İş Takibi Konusundaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret 1. Bir durumun belgelendirilmesi, ödeme aşamasındaki paranın 250,00 TL tahsili veya bir belgenin örneğinin çıkarılması gibi işlerin takibi için 2. Bir hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli, değiştirilmesi, sona er420,00 TL dirilmesi veya korunması gibi amaçlarla yapılan işler için 3. Tüzel kişi tacirlerin ana sözleşmelerinin onanması, bu tacirlerin 1.800,00 TL çalışma konuları ile ilgili ruhsat ve imtiyazların alınması, devri ve Türk vatandaşlığına kabul edilme gibi işlerin takibi için 4. Vergi uzlaşma komisyonlarında takip edilen işler için 785,00 TL 5. Uluslararası yargı yerlerinde takip edilen işlerde a) Duruşmasız ise 3.600,00 TL b) Duruşmalı ise 6.000,00 TL c) Konusu para olan işlerde ise ücret Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Avukatlık Kanununun 35 inci Maddesi Gereğince Bulundurulması Zorunlu Sözleşmeli Avukatlara Aylık Ödenecek Ücret 1. Yapı kooperatiflerinde 600,00 TL 2. Anonim şirketlerde 1.000,00 TL Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak 170,00 TL vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 1. Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla Özel Kişi ve Tüzel Kişilerin Sözleş- 1.000,00 TL meli Avukatlarına Ödeyecekleri Aylık Avukatlık Ücreti Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak 1.800,00 TL vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir. İKİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya Para ile Değerlendirilebilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret SAYI: 34 1 ÖNEMLİ BİLGİLER 237 Görülmekte olan bir dava içinde olmamak koşulu ile ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, delillerin tespiti, icranın geri bırakılması, ödeme ve tevdi yeri belirlenmesi işleri için: a) Duruşmasız ise 220,00 TL b) Duruşmalı ise 300,00 TL 2 Ortaklığın giderilmesi için satış memurluğunda yapılacak iş420,00 TL lerin takibi için 3 Ortaklığın giderilmesi ve taksim davaları için 900,00 TL 4 Vergi Mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için a) Duruşmasız ise 600,00 TL b) Duruşmalı ise 900,00 TL İKİNCİ BÖLÜM Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret 1 İcra Dairelerinde yapılan takipler için 200,00 TL 2 İcra Mahkemelerinde takip edilen işler için 220,00 TL 3 İcra Mahkemelerinde takip edilen dava ve duruşmalı işler için 400,00 TL 4 İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için 220,00 TL 5 Ceza soruşturma evresinde takip edilen işler için 360,00 TL 6 Sulh Mahkemelerinde takip edilen davalar için 600,00 TL 7 Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için 1.200,00 TL 8 Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için 600,00 TL 9 Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen davalar için 1.800,00 TL 10 Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için 2.400,00 TL 11 Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için 900,00 TL 12 Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için 2.400,00 TL 13 Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için 900,00 TL 14 İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için a) Duruşmasız ise 600,00 TL b) Duruşmalı ise 1.200,00 TL 15 Bölge Adliye Mahkemelerinde takip edilen istinaf yolu ile görülen işlerin takipleri için a) Bir duruşması olan işler için 600,00 TL b) Birden fazla duruşması ve keşif gibi avukatın da bulunması 1.200,00 TL gereken sair işlemleri olan işler için 238 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 16 Yargıtay’da ilk derecede görülen davalar için 2.400,00 TL 17 Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için a) Duruşmasız ise 1.200,00 TL b) Duruşmalı ise 2.400,00 TL 18 Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyiz yolu 900,00 TL ile görülen işlerin duruşması için 19 Uyuşmazlık Mahkemesindeki davalar için 900,00 TL 20 Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için a) Yüce Divan sıfatı ile bakılan davalar 3.000,00 TL b) Diğer dava ve işler 2.400,00 TL ÜÇÜNCÜ KISIM Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret 1. İlk 25.000,00 TL için % 12 2. Sonra gelen 35.000,00 TL için % 11 3. Sonra gelen 60.000,00 TL için %8 4. Sonra gelen 200.000,00 TL için %6 5. Sonra gelen 500.000,00 TL için %4 6. Sonra gelen 680.000,00 TL için %3 7. Sonra gelen 1.250.000,00 TL için % 1,5 8. 2.750.000,00 TL’dan yukarısı için % 0,1 CMK AVUKATLIK ÜCRETLERİ 2012 YILI TARİFESİ Amaç MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekillerin yapacakları hukuki yardımlar için uygulanır. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır. SAYI: 34 ÖNEMLİ BİLGİLER 239 Tarife MADDE 4 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde; a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için d) Çocuk mahkemeleri: 1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için f) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler ile İnfaz Hâkimliklerinde takip edilen davalar için g) Kanun yolları mahkemeleri: 1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için 172 TL 267 TL 294 TL 533 TL 294 TL 533 TL 294 TL 294 TL 533 TL 598 TL ödenir. Yürürlük MADDE 5 – (1) Bu Tarife 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girer. 2011 YILI TARİFESİ Amaç MADDE 1 − (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 − (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekillerin yapacakları hukuki yardımlar için uygulanır. Dayanak MADDE 3 − (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır. Tarife MADDE 4 − (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde; 240 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için d) Çocuk mahkemeleri: 1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için f) İcra ceza ve fikrî ve sınaî haklar ceza mahkemesi gibi mahkemelerde takip edilen davalar için g) Kanun yolları mahkemeleri: 1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için ödenir. Yürürlük MADDE 5 − (1)Bu Tarife 1 Ocak 2011 tarihinde yürürlüğe girer. 160 TL 249 TL 274 TL 498 TL 274 TL 498 TL 274 TL 274 TL 498 TL 558 TL ÖNEMLİ BİLGİLER 241 SAYI: 34 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK AĞUSTOS OCAK TEMMUZ YILLAR HAZİRAN (2003-100) ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (ÜFE) 2003 96,99 99,12 100,84 100,02 99,04 98,8 99,16 99,7 99,61 100,66 102,8 103,28 2004 107,17 107,4 108,03 110,49 115,5 116,43 115,56 116,69 117,53 120,43 120,43 119,13 2005 118,64 118,77 120,27 121,72 121,96 121,38 120,48 121,73 122,68 123,52 122,35 122,3 2006 124,7 125,02 125,33 127,76 131,3 136,58 137,76 136,73 136,41 137,03 136,63 136,46 2007 136,39 137,68 139,02 140,13 140,68 140,53 140,62 141,82 143,26 143,07 144,35 144,57 2008 145,18 148,9 153,62 160,53 163,93 164,46 166,51 162,62 161,16 162,08 162,03 156,29 2009 156,65 158,48 158,94 159.97 159.89 161,4 160,26 160,93 161,92 162,38 164,48 165,56 2010 166,52 169,29 172,58 176,64 174.61 173,73 173,46 175,46 176,35 178,48 177,92 180,25 2011 184,51 187,69 189,98 191,14 191,43 191,44 191,39 194,76 197,77 200,94 202,24 204,27 2012 205,05 204,86 205,60 205,77 206,86 204,76 204,29 203,65 205,75 YILLAR OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK (2003-100) TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TÜFE) 2003 94,77 96,23 98,12 99,09 100,04 100,12 99,93 100,09 101,44 102,38 103,68 104,12 2004 104,81 105,35 106,36 106,89 107,35 107,21 107,72 108,54 109,57 112,03 113,5 113,86 2005 114,49 114,51 114,81 115,63 116,69 116,81 116,14 117,13 118,33 120,45 122,14 122,65 2006 123,57 123,84 124,18 125,84 128,2 128,63 129,72 129,15 130,81 132,47 134,18 134,49 2007 135,84 136,42 137,67 139,33 140,03 139,69 138,67 138,7 140,13 142,67 145,45 145,77 2008 146,94 148,84 150,27 152,79 155,07 154,51 155,4 155,02 155,72 159,77 161,1 160,44 2009 160,9 160,35 162,12 162.15 163.19 163,37 163,78 163,29 163,93 167,88 170,01 170,91 2010 174,07 176,59 177,62 178,68 178,04 177,04 176,19 176,9 179,07 182,35 182,4 181,85 2011 182,6 183,93 184,7 186,3 190,81 188,08 187,31 188,67 190,09 196,31 199,7 200,85 2012 205,05 204,86 205,60 205,77 206,86 204,76 204,29 205,43 207,55 242 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 T.C. MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURLARI - TEMMUZ 2012 (ABD DOLARI) LISTESI (TL) ABD Doları Tarih 01.09.2012 02.09.2012 Döviz Efektif Alış Satış Alış Satış 1.8111 1.8198 1.8098 1.8225 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 03.09.2012 1.8119 1.8206 1.8106 1.8233 04.09.2012 1.8092 1.8179 1.8079 1.8206 05.09.2012 1.8152 1.8240 1.8139 1.8267 06.09.2012 1.8097 1.8184 1.8084 1.8211 07.09.2012 1.7981 1.8068 1.7968 1.8095 08.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 09.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 10.09.2012 1.7921 1.8007 1.7908 1.8034 11.09.2012 1.7949 1.8036 1.7936 1.8063 12.09.2012 1.7932 1.8018 1.7919 1.8045 13.09.2012 1.8011 1.8098 1.7998 1.8125 14.09.2012 1.7862 1.7948 1.7849 1.7975 15.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 16.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 17.09.2012 1.7888 1.7974 1.7875 1.8001 18.09.2012 1.7933 1.8019 1.7920 1.8046 19.09.2012 1.7838 1.7924 1.7826 1.7951 20.09.2012 1.7928 1.8014 1.7915 1.8041 21.09.2012 1.7866 1.7952 1.7853 1.7979 22.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 23.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 24.09.2012 1.7915 1.8001 1.7902 1.8028 25.09.2012 1.7859 1.7945 1.7846 1.7972 26.09.2012 1.7852 1.7938 1.7840 1.7965 27.09.2012 1.7820 1. 7906 1.7808 1.7933 28.09.2012 1.7847 1. 7933 1.7835 1.7960 29.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 30.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. ÖNEMLİ BİLGİLER 243 SAYI: 34 T.C. MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURLARI - TEMMUZ 2012 (EURO) LISTESI (TL) EURO Tarih 01.09.2012 02.09.2012 Döviz Efektif Alış Satış Alış Satış 2.2750 2.2860 2.2734 2.2894 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 03.09.2012 2.2780 2.2890 2.2764 2.2924 04.09.2012 2.2792 2.2873 2.2776 2.2936 05.09.2012 2.2763 2.2873 2.2747 2.2907 06.09.2012 2.2833 2.2943 2.2817 2.2977 07.09.2012 2.2836 2.2936 2.2810 2.2970 08.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 09.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 10.09.2012 2.2911 2.3022 2.2895 2.3057 11.09.2012 2.2968 2.3079 2.2952 2.3114 12.09.2012 2.3126 2.3238 2.3110 2.3273 13.09.2012 2.3256 2.3368 2.3240 2.3403 14.09.2012 2.3332 2.3445 2.3316 2.3480 15.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 16.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 17.08.2012 2.2129 2.2236 2.2114 2.2269 17.09.2012 2.3442 2.3555 2.3426 2.3590 18.09.2012 2.3440 2.3553 2.3424 2.3588 19.09.2012 2.3248 2.3360 2.3232 2.3395 20.09.2012 2.3229 2.3341 2.3213 2.3376 21.09.2012 2.3213 2.3325 2.3197 2.3360 22.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 23.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 24.09.2012 2.3145 2.3257 2.3129 2.3292 25.09.2012 2.3074 2.3185 2.3058 2.3220 26.09.2012 2.2964 2.3075 2.2948 2.3110 27.09.2012 2.2929 2.3040 2.2913 2.3075 28.09.2012 2.3085 2.3196 2.3069 2.3231 29.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 30.09.2012 Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir. 244 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 HUMK, IYUK VE IIK PARASAL SINIRLARI SULH / ASLİYE HUKUK GÖREV SINIRI (HUMK M.8/I) 2005 - 5.000,00 YTL 2006 - 5.490,00 YTL 2007 - 5.910,00 YTL 2008 - 6.330,00 YTL 2009 - 7.080,00 TL 2010 - 7.230,00 TL 2011 - 7.780,00 TL SENETLE İSPAT SINIRI (HUMK M.288) 2005 - 400,00 YTL 2006 - 430,00 YTL 2007 - 460,00 YTL 2008 - 490,00 YTL 2009 - 540,00 TL 2010 - 550,00 TL 2011 - 590,00 TL 2012 - 2500,00 TL TEMYİZ SINIRI (HUMK M.427) 2005 - 1.000,00 YTL 2006 - 1.090,00 YTL 2007 - 1.170,00 YTL 2008 - 1.250,00 YTL 2009 - 1.400,00 TL 2010 - 1.430,00 TL 2011 - 1.540,00 TL 2012 - 1.690,00 TL SAYI: 34 ÖNEMLİ BİLGİLER 245 TEMYİZDE DURUŞMA SINIRI (HUMK M.438) 2005 - 10.000,00 YTL 2006 - 10.980,00 YTL 2007 - 11.830,00 YTL 2008 - 12.680,00 YTL 2009 - 14.200,00 TL 2010 - 14.510,00 TL 2011 - 15.620,00 TL 2012 - 17.220,00 TL KARAR DÜZELTME SINIRI (HUMK M.440) 2005 - 6.000,00 YTL 2006 - 6.580,00 YTL 2007 - 7.090,00 YTL 2008 - 7.600,00 YTL 2009 - 8.510,00 TL 2010 - 8.690,00 TL 2011 - 9.350,00 TL 2012 - 10.300,00 TL İCRA MAHKEMESİ KESİNLİK (TEMYİZ) SINIRI (İİK M.363) 2005 - 2.850,00 YTL 2006 - 3.120,00 YTL 2007 - 3.360,00 YTL 2008 - 3.600,00 YTL 2009 - 4.030,00 TL 2010 - 4.110,00 TL 2011 - 4.420,00 TL 2012 - 4.780,00 TL 246 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 TAM YARGI DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17) (Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan VERGİ DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17) (Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan TEK HAKİMLE ÇÖZÜMLENECEK DAVALAR (2576 M.7) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşmayan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşmayan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşmayan 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşmayan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşmayan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşmayan ÖNEMLİ BİLGİLER 247 SAYI: 34 5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESI KANUNU’NDA SÜRELER MD. 25 41 66 74 91 102 108 135 140 151 173 174 177 KONU Hakimin reddi Eski hâle getirme Bilirkişinin inceleme SÜRE Ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün Engelin kalkmasından itibaren yedi gün En fazla üç ay (Gerekçeli merci kararıyla en süresi fazla üç ay uzatılabilir.) Gözlem süresi Üç haftayı geçemez (resmi sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir, toplamı üç ayı geçemez) Gözaltı *** Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre en fazla oniki saat *** Yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez *** Toplu olarak işlenen suçlarda her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün uzatılabilir. Tutuklulukta geçecek ***Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen süre işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıl (Zorunlu hallerde gerekçeli olarak altı ay uzatılabilir) ***Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıl (Zorunlu hallerde üç yılı geçmemek üzere uzatılabilir) Tutukluluğun incelen- Otuz gün mesi İletişimin tespiti En çok üç ay (Bir defa uzatılabilir) Teknik araçlarla En çok dört hafta (Bir defaya mahsus uzatılabilir) izleme (örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde bir haftadan fazla olmamak üzere müteaddit defalar uzatılabilir) Müdafilik görevinden yasaklama Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz İddianamenin iadesi Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi Bir yıl (altı aydan fazla olmamak üzere iki defa yasaklanma uzatılabilir) Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün İddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün Duruşma gününden en az beş gün önce 248 LEGES Hukuk Dergisi 232 247 253 253 268 273 276 277 291 295 296 297 308 332 Gerekçenin dosyaya konulması Çağrılan sanığın çağrıya uyma süresi Uzlaşma teklifine cevap Uzlaştırma işlemlerinin sonuçlandırılması Hakimin ya da mahkemenin kararlarına itiraz İstinaf istemi İstinaf isteminin reddi halinde itiraz İstinaf istemine cevap Temyiz süresi Süre tutumdan sonra gerekçeli temyiz EKİM 2012 Hükmün açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün İşlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş gün Kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün Belgelerin örnekleri verildikten itibaren otuz gün (Cumhuriyet savcısının kararıyla yirmi gün uzatılabilir) Öğrenme gününden itibaren yedi gün (başkaca hüküm yoksa) Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün Ret kararının tebliğinden itibaren yedi gün Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün Temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün Temyiz isteminin reddi- Ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi ne itiraz gün Temyize cevap Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün Yargıtay Cumhuriyet İlâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz Başsavcısının Daire gün (Sanığın lehine itirazda süre aranmaz) kararına itirazı Cumhuriyet savcısı, On gün hâkim veya mahkeme tarafından bilgi istemine cevap SÜRELERİN HESABI (Madde 39) *** Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar. *** Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. *** Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü mesai saati bitiminde sona erer. *** Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter. *** Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır. ÖNEMLİ BİLGİLER 249 SAYI: 34 YARGITAY TELEFON REHBERİ YARGITAY DAİRESİ BAŞKAN GENEL SEKRETER BAŞSAVCILIK HUKUK GENEL KURULU BAŞKANLIĞI CEZA GENEL KURULU BAŞKANLIĞI 1. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 4. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 5. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 6. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 7. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 9. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 10. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 11. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 12. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 14. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 15. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 16. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 17. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 18. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 19. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 21. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI YARGITAY CEZA DAİRESİ 1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 3. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI TELEFON NUMARALARI 0312.416 10 12 0312.416 10 36 0312.416 10 20 0312.416 10 51 0312.416 10 61 0312.416 12 73 0312.416 13 09 0312.416 13 42 0312.416 13 75 0312.416 14 09 0312.416 14 37 0312.416 14 65 0312.416 14 96 0312.416 15 31 0312.416 15 63 0312.416 15 98 0312.416 16 36 0312.416 16 73 0312.416 17 02 0312.416 17 36 0312.416 17 63 0312.416 17 97 0312.416 18 30 0312.416 18 67 0312.416 18 96 0312.416 19 27 TELEFON NUMARALARI 0312.416 19 64 0312.416 19 74 0312.416 20 41 250 LEGES Hukuk Dergisi 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 5. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 6. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 7. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 9. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 10. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 11. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI SANTRAL C. BAŞSAVCILIĞI EKİM 2012 0312.416 20 80 0312.416 21 12 0312.416 21 52 0312.416 21 89 0312.416 22 24 0312.416 22 57 0312.416 22 96 0312.416 23 31 0312.416 10 00 0312.416 24 00 KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ AVUKATLIK KANUNU (1136) KADASTRO KANUNU (3402) 9-4 ………………...............................................……….127 12-3 ……….............................................………........145 Ek Madde 1 ……...............................………........145 BANKACILIK KANUNU (5411) 73 ………………...............................................………..... 92 BELEDİYE KANUNU (5393) 15-son …………...........................................……….....54 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (5271) 231-6 ……………….....................................……….....123 238 ……………….........................................………..... 139 CEZA MUHAKEMESİ USULÜ KANUNU (Mülga) (1412) 317 ……………….........................................………..... 139 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga) (1086) 388-3 ………...............................................………..... 39 92 ………………...............................................………......69 93 ………………................................................……….....69 94 ………………................................................……….....69 HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU (6100) 297 …………….............................................………..... 39 114 …………….............................................………........74 114-g ……………..........................................………..... 96 115-1-2 …………........................................……….....74 115-2 ……………..........................................………..... 96 120 …………….............................................………........74 120 …….…….............................................………........ 96 176 …………….............................................………........85 177-1 ……………........................................………........85 448 …………….............................................………........74 İŞ KANUNU (4857) 18 …………….............................................………........106 MİLLETLERARASI TAHKİM KANUNU (4686) 1 ……………...................................................………........57 MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN (5718) 54-c ……………............................................………........57 NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU (5490) 67-1 ……………........................................………........136 REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (4054) 5 ……………................................................………........159 SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUMLARI İLE ESENLENDİRME (REHABİLİTASYON) TESİSLERİNE VERİLECEK DÖNER SERMAYE HAKKINDA KANUN (209) 5 ……………................................................………........151 SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUMLARI İLE ESENLENDİRME (REHABİLİTASYON) TESİSLERİNE VERİLECEK DÖNER SERMAYE HAKKINDA KANUN İLE 2006 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (5471) 1 ……………................................................………........151 TEBLİGAT KANUNU (7201) SAYI: 34 KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ 21…………….................................................………........48 TÜRK CEZA KANUNU (5237) 252 995-2 ………..............................................………...... 80 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga) 2 …………….............................................………..........123 (6762) 31-3 ……………........................................………........111 558-2 …………….............................................………102 43 …………….............................................………........127 563-1 …………….............................................………102 50-1-(d) ……........................................………........123 564-1 …………….............................................………102 52 …………….............................................………........111 53 ……………...........................................………........111 62 …………….............................................………........111 81-1-a-d-k ………….............................………........120 116-4 …………….....................................………........111 119-1-c ……………...............................………........111 142-1-b ……………...............................………........111 143-1 …………….....................................………........111 151 …………….............................................……….....111 204-2 …………….............................................….... 136 215 ……………........................................………........ 130 257-1 …………….............................................……. 136 264 ……………..........................................………........111 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (2709) 23 …………….............................................………........123 13 ……………...........................................………........130 14 …………….............................................………......130 25 …………….............................................………........130 26 …………….............................................………......130 90-5 …………….............................................………...130 141-3 …………….............................................……... 39 TÜRK MEDENİ KANUNU (4721) 4 ……………....................................................………...... 80 166-son ………….......................................………......77 174-1-2 ….............................................……….........77 684 …………….............................................………...... 80 688 …………….............................................………...... 80 718 …………….............................................………...... 80 723-son ……………................................................. 80 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 0-9 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNUN 50 inci MADDESİNİN 1 inci FIKRASININ (d) BENDİNE AYKIRI NİTELİKTE, AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNE VE ANAYASAYA AYKIRI BİÇİMDE, KİŞİNİN DOLAŞIM ÖZGÜRLÜĞÜ İLE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKININ ORTADAN KALDIRILMASI SONUCUNU DOĞURABİLECEK ŞEKİLDE SEÇENEK YAPTIRIMLARA HÜKMEDİLEMEYECEĞİ .......................................... 123 6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜĞÜNDEN ÖNCE AÇILMIŞ BULUNAN DAVALARDA, DAVANIN AÇILDIĞI SIRADA DAVA AÇILMA İŞLEMİ TAMAMLANMIŞ OLDUĞUNDAN, GİDER AVANSININ MAHKEMECE VERİLEN KESİN MEHİLDE YATIRILMAMIŞ OLMASINDAN ÖTÜRÜ, DAVANIN DAVA ŞARTLARINDAN YOKSUNLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDEDİLEMEYECEĞİ ...................................... 74 6136 SAYILI YASAYA AYKIRILIK ............................................................................................................ 120 A AVUKATIN BANKAYA AÇTIĞI MANEVİ TAZMİNAT DAVASI .................................................92 B BANKACILIK İŞLEMİNDEN KAYNAKLANAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI .................92 BANKALARIN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ...........................................................................92 BELEDİYENİN KAMU HİZMETİNDE FİİLEN KULLANILAN MALLARIYLA BELEDİYE TARAFINDAN TAHSİL EDİLEN VERGİ, RESİM VE HARÇ GELİRLERİNİN HACZEDİLEMEYECEĞİ ............................................................................................... 54 BORCA İTİRAZ ................................................. ................................................. .................................. 48,100 BOZMA İLAMINDAKİ BOZMA GEREKÇESİNE KARŞI, DİRENMENİN DE GEREKÇESİNİN DİRENME KARARINDA AÇIKÇA GÖSTERİLMESİ ZORUNLULUĞU .............................................................................................................................................. 39 254 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 C-Ç ÇOK MARKALILIK VE REKABETÇİ PİYASAHEDEFLERİ .......................................................... 159 D DAVA ŞARTI OLARAK DÜZENLENEN GİDER AVANSININ ALINMASI KURALININ 1086 SAYILI HUMK DÖNEMİNDE AÇILAN DERDEST DAVALARDA DA UYGULANMASI GEREKECEĞİ ...................................................................... 96 DAVANIN USULDEN REDDEDİLMESİ ................................................................................................. 74 DAVAYI KABUL EDEN TARAFIN KURAL OLARAK YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLU OLDUĞU ........................................................................................... 69 DİNLENME HAKKININ ANAYASAL HAKLARDAN OLDUĞU ................................................. 90 DOLANDIRICILIK ........................................................................................................................................... 139 E-F ECRİMİSİL TALEBİ ............................................................................................................................................ 80 EKSİK İNCELEMEYE DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞI ............................................... 139 EVVELİYAT KAYITLARINDA VAKIF ŞERHİ BULUNAN TAŞINMAZIN, YENİ TESİS EDİLEN TAPU KAYITLARINA VAKIF ŞERHİNİN İŞLENMESİNİN UNUTULMUŞ OLMASI, DAHA SONRA BU ŞERHİN YENİ KAYITLARA İDARİ YOLDAN İŞLENMESİNE ENGEL OLMAYACAĞI........................................................................... 145 FİİLİ AYRILIK NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASINDA BOŞANMA KARARI VERİLEBİLMESİ İÇİN KUSUR ARAŞTIRILMASI GEREKMEDİĞİ, KUSURUN ANCAK NAFAKA VE TAZMİNAT TALEPLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLEBİLECEĞİ ....................................................................................................................... 77 FİİLİ AYRILIK NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASINDA, DAHA ÖNCE EŞLERDEN BİRİ TARAFINDAN AÇILMIŞ VE RETLE SONUÇLANIP KESİNLEŞMİŞ BİR BOŞANMA DAVASININ BULUNMASI GEREKLİ VE YETERLİ OLUP, DAVANIN KESİNLEŞME TARİHİNDEN İTİBAREN ÜÇ YIL SÜRE İLE EVLİLİK BİRLİĞİNİN YENİDEN KURULMAMIŞ OLMASI GEREKTİĞİ ...... 77 SAYI: 34 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 255 G GİDER AVANSI YATIRILMASI İÇİN DAVACIYA KESİN SÜRE VERİLMESİ ...................... 74 GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA ............................................................................................................. 136 H HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ .................................................................................................................... 54 HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ .......................... 85 HAL VE VAZİYETİ İLE DAVA AÇILMASINA SEBEBİYET VERMEMİŞ VE İLK CELSEDE DAVACININ İDDİASINI KABUL ETMİŞ OLAN DAVALININ YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLU TUTULAMAYACAĞI .......... 69 HIRSIZLIK SUÇU .............................................................................................................................................. 111 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA KARAR VERİLMESİNDE BELİRLENECEK OLAN MADDİ ZARAR OLUP, MANEVİ ZARARIN BU KAPSAMA DAHİL EDİLEMEYECEĞİ ................................................................... 123 HÜKMÜN SÜRESİNDEN SONRA TEMYİZİ ................................................................................ 111 I-İ ISLAHIN YENİ BİR DAVA OLMAYIP SADECE DAVA DİLEKÇESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK OLDUĞU VE BU NEDENLE SADECE DAVA DİLEKÇESİNE KARŞI İLERİ SÜRÜLEBİLECEK ZAMAN AŞIMI İTİRAZININ ISLAHA KARŞI İLERİ SÜRÜLEMEYECEĞİ ............................................................... 85 İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ .................................................................................................................................... 130 İŞÇİNİN ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMASININ OLAĞAN KABUL EDİLEMEYECEĞİ DURUMLAR ................................................................................................................ 90 İŞÇİNİN İŞE DAVETE İCABET ETMEMESİ, İŞ İLİŞKİSİNİN DEVAMI İLE İLGİLİ TALEBİNDE SAMİMİ OLMADIĞINI, NİHAİ HEDEFİNİN BOŞTA GEÇEN SÜRE ÜCRETİ İLE İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATINI ALMAK OLDUĞUNU GÖSTERECEĞİ VE BU DAVRANIŞININ İŞVERENCE YAPILAN FESHİ GEÇERLİ HALE GETİRECEĞİ ................................................................................106 İŞLENMİŞ BİR SUÇUN VEYA İŞLEMİŞ OLDUĞU SUÇTAN DOLAYI BİR KİŞİNİN ALENEN ÖVÜLMESİ SUÇU....................................................................................................130 256 LEGES Hukuk Dergisi EKİM 2012 İŞYERİ DOKUNULMAZLIĞINI BOZMAK SUÇU............................................................................111 İTİRAZIN İPTALİ................................................................................................................................................100 İYİ NİYETLİ İPTAL KARARI HAMİLİNE ÖDEMEDE BULUNAN BORÇLUNUN, İFA NEDENİYLE BORCUNDAN KURTULACAĞI..........................................102 İYİNİYETLİ OLMAYAN ZİLYEDİN, YAPTIĞI GİDERLERDEN HAKSAHİBİ İÇİN DE ZORUNLU OLANLARIN TAZMİNİNİN İSTENEBİLECEĞİ....................................... 80 K KAMBİYO SENEDİNİN ZAYİİ NEDENİYLE ALINAN İPTAL KARARININ, HAMİLİNE ALACAĞI SENETSİZ TALEP HAKKINI VERECEĞİ, MADDİ HUKUK YÖNÜNDEN ETKİ SAĞLAMAYACAĞI .......................................................................... 102 KARŞI TEMYİZ OLMAYAN HUSUSLARIN BOZMA NEDENİ YAPILAMAYACAĞI ....123 KESİN MEHİL ..................................................................................................................................................... 39 KIYMETLİ EVRAKA ZİLYET OLAN HAMİLİN, BORCUN SONA ERDİĞİ DEFİ İLE KARŞILAŞABİLECEĞİ DURUMDA, KENDİSİNE İFADA BULUNULAN İPTAL KARARI HAMİLİ ALEYHİNE SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVASI AÇABİLECEĞİ ............................................................................................................................... 102 KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL .............................................................................................. 120 M MAHKEMECE, GİDER AVANSININ İKİ HAFTALIK KESİN SÜREDE YATIRILMASININ GEREĞİ VE NELERDEN İBARET OLDUĞUNUN TARAFA NET OLARAK BELİRTİLMESİ VE AVANSIN YATIRILMAMASININ HUKUKİ SONUÇLARI KONUSUNDA UYARI YAPILAMASI GEREKTİĞİ .......................... 96 MANEVİ TAZMİNAT ........................................................................................................................................92 MENFİ TESPİT BELGESİ ............................................................................................................................. 159 O-Ö ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK ................................................................................................................ 136 SAYI: 34 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 257 P-R PAYLI MÜLKİYETE KONU BİR TAŞINMAZDA, TAŞINMAZA EL ATILMASI HALİNDE MALİKLERDEN HER BİRİNİN BU ELATMANIN ÖNLENMESİNİ TEK BAŞINA İSTEYEBİLECEĞİ, KAL İSTEMİNİN SÖZ KONUSU OLDUĞU HALLERDE İSE TÜM MALİKLERİN BİRLİKTE DAVA AÇMASI GEREKECEĞİ ............... 80 REKABETİN KORUNMASINDA; BİREYSEL MUAFİYET VE GRUP MUAFİYETİ TANINMASI KOŞULLARI ............................................................................................ 159 RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK ............................................................................................................... 136 RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU ................................................................................................ 127 S-Ş SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUM VE KURULUŞLARININ RİSKLİ BİRİMLERİNDE GÖREV YAPAN PERSONELE, DÖNER SERMAYE EK GELİRLERİNDEN EK ÖDEME YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK GEREĞİNCE RİSKLİ BİRİM KATSAYISI ÜZERİNDEN YAPILAN ÖDEMEDEN, BU BÖLÜMLERDE KISMİ OLARAK ÇALIŞAN PERSONELİN DE ÇALIŞMA SÜRESİ ORANINDA YARARLANDIRILACAĞI .............. 151 SAHTE NÜFUS CÜZDANI DEĞİŞTİRME BELGESİ DÜZENLEMEK................................... 136 SİLAHLI DİRENMEYE VEYA İSYANA TEŞVİK NİTELİĞİ TAŞIYAN YAKLAŞIMLAR İLE AZINLIKLARA YÖNELİK NEFRET SÖYLEMİ İÇEREN AÇIKLAMALARIN AVRUPA İNSAN HAKLARI VE ANA HÜRRİYETLERİ KORUMA SÖZLEŞMESİNDEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA OLMADIĞI .................................................................... 130 SUÇ İŞLEME AMACIYLA ÖRGÜT KURMA-ÖRGÜTE ÜYE OLMA ............................... 139 ŞİKAYET ....................................................................................................................................................................48 T TAZMİNAT MİKTARININ ISLAH İLE ARTTIRILMASI ................................................................... 85 TEKERRÜR .......................................................................................................................................................... 127 258 LEGES Hukuk Dergisi TÖRE SAİKİYLE ÖLDÜRME SUÇU EKİM 2012 ..................................................................................................... 120 TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN DAVALARDA, MAHKEMECE, ARACIN TAMİRİNİN EKONOMİK OLUP OLMADIĞI, EKONOMİK İSE HASAR TUTARININ, EKONOMİK DEĞİLSE ARACIN KAZA TARİHİNDEKİ İKİNCİ EL PİYASA RAYİÇ DEĞERİNDEN SOVTAJ BEDELİNİN MAHSUBU İLE GERÇEK ZARARIN BELİRLENMESİ HUSUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİ KURULUNDAN RAPOR ALINARAK SONUCUNA GÖRE KARAR VERİLMESİ GEREKECEĞİ ........................................................................................................................ 100 TÜRKİYE DIŞINDA VERİLEN HAKEM KARARLARININ YABANCI HAKEM KARARI NİTELİĞİNDE OLDUĞU ....................................................................................... 57 U ULUSLARARASI TIR ŞOFÖRÜ OLAN İŞÇİNİN YILLIK İZİN ÜCRETİ TALEBİ ................. 90 USULÜNE UYGUN TEBLİGAT ...................................................................................................................48 V-Y VAKIF ŞERHİNİN TAPU KAYITLARINA İŞLENMESİNDEN ÖNCEKİ AŞAMAYA İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLARDA GÖREVİN İDARE MAHKEMESİNE, SONRAKİ AŞAMAYA İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLARDA İSE ADLİ YARGI YERİNE AİT OLDUĞU ........................................................................................... 145 Z YABANCI HAKEM KARARLARININ TÜRKİYE’DE TANINMASI VE TENFİZİ İÇİN KAMU DÜZENİNE AYKIRI OLMAMASI GEREKTİĞİ ....................................................... 57 YABANCI MAHKEME KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ ...................................... 57 YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLULUK ......................................................................... 111 ZİNCİRLEME SUÇ ....................................................................................................................................... 127