HUKUK DERGÝSÝ

Transkript

HUKUK DERGÝSÝ
HUKUK DERGÝSÝ
HAKEMLİ DERGİ
YIL: 3 SAYI: 34 / EKİM 2012
Hukuki Makaleler
Yüksek Mahkeme Kararları
Mevzuat
Hukuk Haberleri
YAZILIM TÝCARET
LÝMÝTED ÞÝRKETÝ
LEGES
HUKUK DERGİSİ
HAKEMLİ DERGİ
Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti. adına
Sahibi ve Sorumlu Müdür
Ömer Faruk KAHRAMAN
Genel Yayın Yönetmeni:
Av. Zehra Birsen YAMAK
Av. Aytekin DÜRMELİ
Yayın Danışmanı
Av. Yıldıray SAYAR
Reklam Koordinatörü
Sertaç Koray SUNGUR
Kültür - Sanat Danışmanı
Av. Zehra Birsen YAMAK
Satış Direktörü
Hasan ORUÇ
Yıl : 3
Sayı : 34
ISSN 1309-9620
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Her ay yayımlanır.
Basıldığı Yer:
Yıldız Matbaacılık ve Baskı Sistemleri
Ziya Gökalp Mah.42/4 Sok.No:18/2 Zeytinburnu - İSTANBUL - TÜRKİYE
Tel.: 0212 558 01 05 – 416 09 39
Yönetim Yeri:
Sümer mah. 29/5 sok. No:2 Nur Apt. K: 4 D:11 Zeytinburnu-İstanbul-TÜRKİYE
Tel: 0212 547 60 80 Fax: 0212 547 60 82
www.legeshukukdergisi.net • e-posta: [email protected]
Kapak Tasarım : Nurmuhammed Madaminov
Dizgi - Tasarım : Nurmuhammed Madaminov
Düzeltmen
: Ali KALFA
Copright 2010 - Bu derginin tüm yayın hakları Leges Yazılım Tic. Ltd. Şti.’ye aittir.
Her hakkı saklıdır. Alıntılarda kaynak göstermek zorunludur.
YILLIK ABONELİK BEDELİ (12 SAYI): PEŞİN 400 TL - VADELİ 450 TL
DANIŞMA KURULU
u Prof. Dr. Tekin AKILLIOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Şebnem AKİPEK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Ali AKYILDIZ Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Aydın AYBAY Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kurucu Dekan
u Prof. Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İş ve Sosyal
Güvenlik Hukuk Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Ali Şafak BALI Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Mehmet DEMİR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Abdullah DİNÇKOL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Yücel ERTEKİN Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Nüvit GEREK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof.Dr. Halil KALABALIK Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. İsmail KAYAR Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. M. Macit KENANOĞLU Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi
Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Ahmet M. KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölüm Başkanı
u Prof. Dr. Köksal KOCAAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Nevzat KOÇ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
u Prof. Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Didem ALGANTÜRKLIGHT İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Tekin MEMİŞ İstanbul Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. Mesut ÖNEN İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hava ve Uzay Hukuku
u Prof. Dr. Demet ÖZDAMAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni
Hukuk Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Selçuk ÖZTEK Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usûl ve İcra-İflâs
Hukuku Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Oğuz SANCAKDAR Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku
Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Anabilim Dalı Başkanı
u Av. Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU (Adana Barosu)
u Prof. Dr. Devrim ULUCAN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Anabilim Dalı Başkanı
u Prof. Dr. Ali Dursun ULUSOY Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Prof. Dr. M. Fatih UŞAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Anabilim Dalı
u Prof. Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Müslüm AKINCI Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı
u Doç. Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku
Anabilim Dalı
u Doç. Dr. Mustafa ÇEKER Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku
Anabilim Dalı
u Doç. Dr. Yüksel METİN Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku
Anabilim Dalı
u Doç. Dr. Pervin SOMER Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Reyhan SUNAY Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim
Dalı Başkanı
u Doç. Dr. Kemal ŞENOCAK Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Doç. Dr. Metin TOPÇUOĞLU Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku
Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. Ahmet Haluk ATALAY Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
u Yard. Doç. Dr. Mustafa AVCI Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku
Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. Mesut AYGÜN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Özel Hukuk
Anabilim dalı
u Yard. Doç. Dr. Fatma KOCABAŞ Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. İbrahim SUBAŞI Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu
Sigortacılık Bölümü İş Hukuk ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi
u Yard. Doç. Dr. Filiz TEPECİK Anadolu Üniversitesi Hukuk Mali Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. Esra YAKUT Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi
Anabilim Dalı
u Yard. Doç. Dr. Bülent YÜCEL Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku
Anabilim Dalı
u Av. Mevlüt GÜL (Malatya Barosu)
u Av. Sema GÜLEÇ (Ankara Barosu)
u Av. Aşkın Bora GÜNDÜZ (İstanbul Barosu)
u Av. Gazanfer GÜNLER (Bolu Baro Başkanı)
u Av. Sadrettin HAŞILOĞLU (Erzurum Barosu)
u Av. Fatma KALSEN (Tunceli Baro Başkanı)
u Av. Hüseyin KANDEMİR (Şanlıurfa Barosu)
u Av. Tahsin KILIÇ (Bursa Barosu)
u Av. Kaan POLAT (Edirne Barosu)
u Av. Nuri POLAT (İstanbul Barosu)
u Av. İlker ONAY (İstanbul Barosu)
u Av. Ali Musa SARIÇİMEN (İstanbul Barosu)
u Av. Aydoğan SEZER (Sakarya Barosu)
u Av. İbrahim SÜLÜN (Kütahya Barosu)
u Av. Fevzi ŞEN (Balıkesir Barosu)
u Av. Necati TAŞTAN (Hatay Barosu)
u Av. Ejder TEKEREK (Kahramanmaraş Barosu)
u Av. Can TEKİN (Erzincan Baro Başkanı)
u Av. İbrahim Ulvi TÖRE (Eskişehir Barosu)
u Av. Bayram Veli UYSAL (İstanbul Barosu)
u Av. Halis YAŞAR (Ağrı Barosu)
u Av. Ertuğrul H.YEŞİLDAL (Antalya Barosu)
u M. Handan SURLU Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı)
u Derya KONAK (Adana Hakimi)
u Av. Özgür AKIŞ (Iğdır Barosu)
u Av. Tuncer AKTAŞ (Erzurum Barosu)
u Av. Yahya BİÇER (Elazığ Barosu)
u Av. Boran ÇİÇEKLİ (İstanbul Barosu)
u Av. Ali DİLBER (Düzce Baro Başkanı)
u Av. Demircan DİLEK (Sakarya Barosu)
u Av. Murat Volkan DÜLGER (İstanbul Barosu)
u Av. Şerafettin EKİCİ (İstanbul Barosu)
İÇİNDEKİLER
HUKUKİ MAKALELER
r
Belediyenin Haczedilemeyen Mallarına İlişkin Anayasa Mahkemesi
Kararı Üzerine Av.M.Lamih ÇELİK ............................................................................................11
r
Kamulaştırma Kanunu 27. Maddesine İstinaden Acele Kamulaştırmada
Taşınmaza El Konulması ve Değerin Ödenmesi
Av.Mevlüt GÜL …................................................................................................................................ 20
r
Sigortada Zenginleşme Yasağı Uygulaması Bakımından Müşterek
Sigorta Kavramı Av.Halis YAŞAR …............................................................................................23
r
Tek Ortaklı Anonim Şirket Uygulaması Prof.Dr.Erol ULUSOY
…............................
34
MEDENİ HUKUK
r
Davayı Kabul Eden Tarafın Kural Olarak Yargılama Giderlerinden
Sorumlu Olduğu - Hal ve Vaziyeti İle Dava Açılmasına Sebebiyet
Vermemiş ve İlk Celsede Davacının İddiasını Kabul Etmiş Olan
Davalının Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulamayacağı ….............................. 69
r
Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma Davasında, Daha Önce Eşlerden
Biri Tarafından Açılmış ve Retle Sonuçlanıp Kesinleşmiş Bir Boşanma Davasının Bulunması Gerekli ve Yeterli Olup, Davanın Kesinleşme
Tarihinden İtibaren Üç Yıl Süre İle Evlilik Birliğinin Yeniden
Kurulmamış Olması Gerektiği - Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma Davasında Boşanma Kararı Verilebilmesi İçin Kusur Araştırılması
Gerekmediği, Kusurun Ancak Nafaka ve Tazminat Talepleri Açısından Değerlendirilebileceği …................................................................................................................ 77
r
Paylı Mülkiyete Konu Bir Taşınmazda, Taşınmaza El Atılması Halinde Maliklerden Her Birinin Bu Elatmanın Önlenmesini Tek Başına
İsteyebileceği, Kal İsteminin Söz Konusu Olduğu Hallerde İse Tüm
Maliklerin Birlikte Dava Açması Gerekeceği - İyiniyetli Olmayan
Zilyedin, Yaptığı Giderlerden Haksahibi İçin De Zorunlu Olanların
Tazmininin İstenebileceği - Ecrimisil Talebi ….................................................................... 80
r
Bankaların Sır Saklama Yükümlülüğü - Manevi Tazminat - Bankacılık İşleminden Kaynaklanan Manevi Tazminat Davası - Avukatın Bankaya
Açtığı Manevi Tazminat Davası …............................................................................................... 92
r
MEDENİ USÜL HUKUKU
Bozma İlamındaki Bozma Gerekçesine Karşı, Direnmenin De
Gerekçesinin Direnme Kararında Açıkça Gösterilmesi
Zorunluluğu - Kesin Mehil …......................................................................................................................... 39
r
Davayı Kabul Eden Tarafın Kural Olarak Yargılama Giderlerinden
Sorumlu Olduğu - Hal ve Vaziyeti İle Dava Açılmasına Sebebiyet
Vermemiş ve İlk Celsede Davacının İddiasını Kabul Etmiş Olan
Davalının Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulamayacağı ….............................. 69
r
6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun Yürürlüğünden Önce
Açılmış Bulunan Davalarda, Davanın Açıldığı Sırada Dava Açılma
İşlemi Tamamlanmış Olduğundan, Gider Avansının Mahkemece
Verilen Kesin Mehilde Yatırılmamış Olmasından Ötürü, Davanın
Dava Şartlarından Yoksunluğu Nedeniyle Usulden
Reddedilemeyeceği - Davanın Usulden Reddedilmesi - Gider Avansı
Yatırılması İçin Davacıya Kesin Süre Verilmesi …......…...................................................... 74
r
Islahın Yeni Bir Dava Olmayıp Sadece Dava Dilekçesinde Yapılan
Değişiklik Olduğu ve Bu Nedenle Sadece Dava Dilekçesine
Karşı İleri Sürülebilecek Zaman Aşımı İtirazının Islaha Karşı İleri
Sürülemeyeceği - Haksız Eylem Nedeniyle Maddi ve Manevi
Tazminat İstemi - Tazminat Miktarının Islah İle Arttırılması ….................................. 85
r
Dava Şartı Olarak Düzenlenen Gider Avansının Alınması Kuralının
1086 Sayılı Humk Döneminde Açılan Derdest Davalarda Da
Uygulanması Gerekeceği - Mahkemece, Gider Avansının İki
Haftalık Kesin Sürede Yatırılmasının Gereği ve Nelerden İbaret
Olduğunun Tarafa Net Olarak Belirtilmesi ve Avansın Yatırılmamasının
Hukuki Sonuçları Konusunda Uyarı Yapılaması Gerektiği …....................................... 96
BORÇLAR HUKUKU
r
Bankaların Sır Saklama Yükümlülüğü - Manevi Tazminat - Bankacılık
İşleminden Kaynaklanan Manevi Tazminat Davası - Avukatın Bankaya
Açtığı Manevi Tazminat Davası ….......…..….................................................................................92
r
Borca İtiraz - İtirazın İptali … 100 - Trafik Kazasından Doğan
Davalarda, Mahkemece, Aracın Tamirinin Ekonomik Olup Olmadığı,
Ekonomik İse Hasar Tutarının, Ekonomik Değilse Aracın Kaza Tarihindeki
İkinci El Piyasa Rayiç Değerinden Sovtaj Bedelinin Mahsubu İle
Gerçek Zararın Belirlenmesi Hususunda Uzman Bilirkişi Kurulundan
Rapor Alınarak Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerekeceği …............................. 100
r
İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU
İşçinin Asgari Ücretle Çalışmasının Olağan Kabul Edilemeyeceği
Durumlar - Dinlenme Hakkının Anayasal Haklardan
Olduğu - Uluslararası Tır Şoförü Olan İşçinin Yıllık İzin Ücreti Talebi …................. 90
r
İşçinin İşe Davete İcabet Etmemesi, İş İlişkisinin Devamı İle
İlgili Talebinde Samimi Olmadığını, Nihai Hedefinin Boşta Geçen Süre
Ücreti İle İşe Başlatmama Tazminatını Almak Olduğunu
Göstereceği ve Bu Davranışının İşverence Yapılan Feshi Geçerli
Hale Getireceği…......…...…....…...…................................................................................................... 106
İCRA İFLAS HUKUKU
r
Usulüne Uygun Tebligat - Borca İtiraz - Şikayet ….............................................................48
r
Belediyenin Kamu Hizmetinde Fiilen Kullanılan Mallarıyla Belediye
Tarafından Tahsil Edilen Vergi, Resim ve Harç Gelirlerinin
Haczedilemeyeceği - Haczedilmezlik Şikayeti ….................................................................54
TİCARET HUKUKU
r
Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi - Türkiye
Dışında Verilen Hakem Kararlarının Yabancı Hakem Kararı
Niteliğinde Olduğu - Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de
Tanınması ve Tenfizi İçin Kamu Düzenine Aykırı Olmaması Gerektiği ….............. 57
r
Kambiyo Senedinin Zayii Nedeniyle Alınan İptal Kararının,
Hamiline Alacağı Senetsiz Talep Hakkını Vereceği, Maddi Hukuk
Yönünden Etki Sağlamayacağı - İyi Niyetli İptal Kararı Hamiline
Ödemede Bulunan Borçlunun, İfa Nedeniyle Borcundan
Kurtulacağı - Kıymetli Evraka Zilyet Olan Hamilin, Borcun Sona
Erdiği Defi İle Karşılaşabileceği Durumda, Kendisine İfada Bulunulan
İptal Kararı Hamili Aleyhine Sebepsiz Zenginleşme Davası Açabileceği
r
Rekabetin Korunmasında; Bireysel Muafiyet ve Grup
Muafiyeti Tanınması Koşulları - “Çok Markalılık” ve
“Rekabetçi Piyasa” Hedefleri - Menfi Tespit Belgesi …............................................... 159
r
r
r
…......
102
CEZA HUKUKU – CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU
Hükmün Süresinden Sonra Temyizi - İşyeri Dokunulmazlığını
Bozmak Suçu - Hırsızlık Suçu - Yargılama Giderlerinden Sorumluluk …............ 111
Töre Saikiyle Öldürme Suçu -Konut Dokunulmazlığını İhlal - 6136
Sayılı Yasaya Aykırılık ….......….......…............................................................................................ 120
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verilmesinde
Belirlenecek Olan Maddi Zarar Olup, Manevi Zararın Bu
Kapsama Dahil Edilemeyeceği - 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanununun 50inci Maddesinin 1inci Fıkrasının (D) Bendine
Aykırı Nitelikte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Anayasaya
Aykırı Biçimde, Kişinin Dolaşım Özgürlüğü İle Seyahat Özgürlüğü
Hakkının Ortadan Kaldırılması Sonucunu Doğurabilecek Şekilde
Seçenek Yaptırımlara Hükmedilemeyeceği - Karşı Temyiz
Olmayan Hususların Bozma Nedeni Yapılamayacağı ….............................................. 123
r
Zincirleme Suç - Resmi Belgede Sahtecilik Suçu - Tekerrür …................................. 127
r
İşlenmiş Bir Suçun Veya İşlemiş Olduğu Suçtan Dolayı Bir
r
r
Kişinin Alenen Övülmesi Suçu - İfade Özgürlüğü - Silahlı
Direnmeye Veya İsyana Teşvik Niteliği Taşıyan Yaklaşımlar İle Azınlıklara
Yönelik Nefret Söylemi İçeren Açıklamaların Avrupa İnsan
Hakları ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesindeki İfade
Özgürlüğü Kapsamında Olmadığı …..........…....................................................................... 130
Özel Belgede Sahtecilik - Resmi Belgede Sahtecilik - Sahte
Nüfus Cüzdanı Değiştirme Belgesi Düzenlemek - Görevi
Kötüye Kullanma …............…...….................................................................................................... 136
Suç İşleme Amacıyla Örgüt Kurma-Örgüte Üye Olma -
Dolandırıcılık - Eksik İncelemeye Dayalı Hüküm Kurulamayacağı ….................. 139
İDARE HUKUKU VE İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU
r
r
r
Evveliyat Kayıtlarında Vakıf Şerhi Bulunan Taşınmazın, Yeni
Tesis Edilen Tapu Kayıtlarına Vakıf Şerhinin İşlenmesinin
Unutulmuş Olması, Daha Sonra Bu Şerhin Yeni Kayıtlara
İdari Yoldan İşlenmesine Engel Olmayacağı - Vakıf Şerhinin
Tapu Kayıtlarına İşlenmesinden Önceki Aşamaya İlişkin
Uyuşmazlıklarda Görevin İdare Mahkemesine, Sonraki Aşamaya
İlişkin Uyuşmazlıklarda İse Adli Yargı Yerine Ait Olduğu …..…................................. 145
Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarının Riskli
Birimlerinde Görev Yapan Personele, Döner Sermaye Ek
Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik Gereğince
Riskli Birim Katsayısı Üzerinden Yapılan Ödemeden, Bu Bölümlerde
Kısmi Olarak Çalışan Personelin De Çalışma Süresi Oranında
Yararlandırılacağı …...….……..…..….…............................................................................................. 151
Rekabetin Korunmasında; Bireysel Muafiyet ve Grup Muafiyeti
Tanınması Koşulları - “Çok Markalılık” ve “Rekabetçi Piyasa”
Hedefleri - Menfi Tespit Belgesi …...….................................................................................... 159
MEVZUAT
r
Bakanlar Kurulu Kararları…...…........…...….................................................................................. 171
r
Yönetmelikler…...…............................................................................................................................ 180
r
Tebliğler…...…....................................................................................................................................... 188
r
Milletlerarası Andlaşmalar …...…...............................................................................................192
HUKUK HABERLERİ
r
Savcılık, Kadına Şiddete Karşı Özel Büro Kurdu…...…......................................................197
r
Yargıtay: İzinsiz Resim Kullanımı Kişilik Haklarına Saldırıdır.....................................198
r
İşyerinde Saldırıya Uğrayan İşçiye Patrondan Tazminat.............................................199
r
Yargıtay: Birlikte Yaşamak Ahlaksızlık ..................................................................................200
r
İşe İade, İşe İade Davası ve Bu Konuda Bilinmesi Gerekenler.................................201
ÖNEMLİ BİLGİLER
r
Kıdem Tazminat Tavanı .............................................................................................................. 207
r
Dönemler İtibariyle Asgari Ücret .......................................................................................... 207
r
Asgari Ücret Ve Dönem Tutarları ......................................................................................... 208
r
Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem ....................................................................... 209
r
Yıllık Ücretli İzin Süreleri ........................................................................................................... 211
r
İhbar Tazminatı (akdin Fesfinde Bildirim Süreleri) ...................................................... 212
r
İşsizlik Sigortası Primi ................................................................................................................. 212
r
Gelir Vergisi Tarifesi ..................................................................................................................... 212
r
Katma Değer Vergisi Oranları ................................................................................................. 214
r
Kurumlar Vergisi Oranları ......................................................................................................... 214
r
Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı ............................................. 214
r
Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri ......................................................................................... 215
r
Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları ................................................................................ 215
r
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun›a Göre Gecikme
Zammı Oranları .............................................................................................................................. 216
r
Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler .............................................................. 217
r
Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) ................................................................ 217
r
Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) ..................................................................... 217
r
Değerli Kağıtlar ............................................................................................................................... 221
r
Damga Vergisi Harçları ............................................................................................................... 222
r
Yargı Harçları .................................................................................................................................... 224
r
Noter Harçları ................................................................................................................................. 229
r
Vergi Yargısı Harçları .................................................................................................................... 232
r
Tapu Ve Kadastro Harçları ........................................................................................................ 237
r
Asgari Geçim İndirimi Tutarları .............................................................................................. 237
r
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ................................................................................................ 238
r
CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi ............................................................................................... 238
r
Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (ÜFE) .............................................................................. 241
r
Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (TÜFE) ........................................................................... 241
r
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları) ....................... 242
r
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (EURO) ................................... 243
r
HUMK Ve İİK Parasal Sınırları .................................................................................................. 244
r
İYUK Parasal Sınırları ................................................................................................................... 244
r
Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü Oldukları
Tutarlar ............................................................................................................................................... 245
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler ................................................... 247
Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi ............................................................................................249
r
r
ARAMA İNDEKSLERİ
r
Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi
r
Kavramlara Göre Arama İndeksi
…................................................................... 251
…………................................................................................ 253
HAKEMLİ DERGİ
Leges AYLIK HUKUK DERGİSİ ismi altında yayınlanan ve üçüncü
yılını idrak eden dergimiz, 2012 yılı Ekim ayı 34üncü sayısı itibarıyla
bundan böyle “Hakemli Dergi” vasfını haiz olarak yayın hayatını
sürdürmeye devam edecektir.
Dergimizin ilk sayısından beri dergimizde yayınlanacak yazılara
danışmanlık yapacak seçkin hukukçulardan oluşturulmuş Danışma
Kurulumuzun akademik kimlikleri her sayımızın ilk sayfasında siz değerli
okuyucularımıza takdim edilmektedir.
Dergimizin “Hakemli Dergi” olarak yayın hayatına başlaması, şekil
ve muhteva açısından standartlara uygunluğuyla mümkün olmaktadır.
Yayınlanacak yazıların en az iki hakem denetiminden geçmesi, iki olumlu
rapor sonucu yayınlanması, tek olumlu rapor karşısında, bir üçüncü
hakemin vereceği raporun yazının kaderini tayin edeceği ilkesiyle hareket
edileceğini siz değerli okurlarımıza bildiriyoruz.
Yazarın ve hakemlerin kimlikleri gizli tutulup, hakem, hangi
yazarın yazısını denetlediğini, yazar da, yazısının hangi hakem tarafından
denetlendiğini bilmeyecektir. Böylece, yazıların tarafsızlık ilkesi içerisinde
şekil ve muhteva bakımından objektif olarak değerlendirildiği kanaati
şüpheye yer vermeyecek biçimde sağlanmış olacaktır.
Yazarın, hakem denetiminden kısmen geçmeyen yazısının yazara iadesi
suretiyle, düzeltilmiş nüshasının yeniden denetime tabi tutulması
mümkündür. Düzeltilmiş şekliyle kontrolden geçen yazılar, hakemin
olumlu raporu üzerine yayınlanacaktır.
Denetim raporları dergimiz arşivinde muhafaza edilecektir.
Dergimizde yayınlanacak hakem denetiminden geçmiş yazıların
yanında, hakem denetiminden geçmemiş yazıların da yayınlanması
mümkündür.
Her şeyin hukukunca olması dileğiyle …
HUKUKİ MAKALELER
BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA
İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ÜZERİNE
Av. M. Lamih ÇELİK
Şanlıurfa Belediyesi Hukuk İşleri Müdürü
KAMULAŞTIRMA KANUNU 27. MADDESİNE İSTANEDEN
ACELE KAMULAŞTIRMADA TAŞINMAZA EL
KONULMASI VE DEĞERİN ÖDENMESİ
Av. Mevlüt Gül
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞ UYGULAMASI
BAKIMINDAN MÜŞTEREK SİGORTA KAVRAMI
Av. Halis YAŞAR
Ağrı Barosu
TEK ORTAKLI ANONİM ŞİRKET UYGULAMASI
Prof. Dr. Erol ULUSOY
İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. Üyesi
SAYI: 34
BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA...
11
BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN
MALLARINA İLİŞKİN ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI ÜZERİNE
Av. M. Lamih ÇELİK
Şanlıurfa Belediyesi Hukuk İşleri Müdürü
1- Haczedilmezlik kuralının amacı nedir?
“Belediyelerin, belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki
ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan kamu tüzel kişileri olmaları nedeniyle,
bunlara yasalarla yüklenilen görevler, yerel toplumsal yaşamın zorunlu
gereksinimleridir. Belediyeler bu gereksinimleri karşılamak amacıyla bazı
etkinliklerde bulunurlar. Bunun için de ayni ve nakdi varlığa ihtiyaç duyarlar.
Toplumsal yaşamın sürekli, düzenli ve sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi
için, bu etkinliklerden bazılarının kesintisiz bir biçimde yürütülmesi; bunun
sağlanabilmesi bakımından da belediyelerin ayni ve nakdi varlığa sahip
olmaları gerekir. Belediyelere ait bazı ayni ve nakdi varlıklara haciz yasağı
getirilmesindeki amaç da, belediyelerce yerine getirilen kamu hizmetlerinin
bazılarının, toplumsal yaşamın gerektirdiği zorunluluklara bağlı olarak
sürekli ve düzenli bir şekilde yürütülmesi gereğidir. Yani toplum yararının
üstün tutulmasıdır. Yine belirtmek gerekir ki, belediyelerin devamlılık
gösteren kamu hizmetlerinin görülmesine ayrılmış olan tüm kaynaklarının
hacze konu olabilmesinin, bu hizmetlerin ifa araçlarını tamamen ortadan
kaldırmak gibi bir sonuç doğurabileceği de kuşkusuzdur. “Bu çalışmaların
kesintiye uğramadan devam edebilmesi amacıyla 5393 sayılı Belediye
Kanununun 15 inci maddesinin son fıkrasında; belediyenin proje karşılığı
borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde
fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve
harç gelirlerinin haczedilemeyeceği” hükmüne yer verilmiştir. Oysa 1580
sayılı yasanın 19/7 maddesinde yer alan düzenlemeye göre; haczedilebilirlik
için, doğrudan doğruya kamu hizmetinde kullanılmama ve akar(gelir)
getirmeme koşulları birlikte aranırken yeni düzenlemeye göre kamu
hizmetlerinde fiilen kullanılmayan malların haczedilebileceği belirtilmiş
ayrıca gelir getirmeme şartı aranmamıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin “Belediyenin proje
karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu
hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen
vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.” hükmünü içeren son fıkrasının
12 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurulmuştur.
2- Anayasa Mahkemesi Belediyenin Haczedilmeyen malları için hangi
karara vardı?
Anayasa Mahkemesi konuya ilişkin kararında;
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin son fıkrasının itiraz
konusu kurallarında belediyeler tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç
gelirleri ile belediyelerin kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarının
haczedilemeyeceği öngörülmektedir. 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’un
7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanunda, il özel idareleri ve
belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer
kanunlarda bu idarelere verilmesi öngörülen paylar vergi hükmündedir.”
kuralı uyarınca, belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak
paylar ile diğer kanunlarla belediyelere verilmesi öngörülen her çeşit paylar
da söz konusu haciz yasağının kapsamında bulunmaktadır.
5779 sayılı Yasa’nın 7. maddesine ilişkin gerekçede de, “…, il özel idareleri
ve belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile
bu Kanunda ve diğer Kanunlarda bu idarelere verilmesi öngörülen payların
vergi hükmünde olduğu ifade edilmiştir. Bu çerçevede, genel bütçeden
gönderilen payların hukuki çerçevesi çizilmiş ve bu gelirlerin, 5393 sayılı
Belediye Kanununun 15 inci maddesinin son fıkrasındaki … hükmü uyarınca
haczedilmesinin önlenmesi amaçlanmıştır.” denilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak
nitelendirilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda
adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine
açık olan devlettir.
Kişilerin, devlete güven duymaları, maddî ve manevî varlıklarını korkusuzca
geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk
güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir.
Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kişilerin,
hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri için gereken her
türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar.
Anayasa’nın 35. maddesinde, herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip
olduğu, bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği,
mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme
bağlanmıştır.
İtiraz konusu kuralla, belediyelerin bazı varlıkları haciz yasağı
SAYI: 34
BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA...
13
kapsamına alınarak belediyeden olan alacaklarını icra yoluyla tahsil
etmek zorunda kalanlar bakımından mülkiyet hakkına bir sınırlama
getirilmiş ise de, belediyelerin, 5393 sayılı Kanun’un 15. maddesinin son
fıkrasında belirtilenlerin dışındaki gelir ve varlıkları üzerine haciz işlemi
yapılabilmesi imkânının bulunması, kişilerin bu hakkının tamamen ortadan
kaldırılmadığını ve hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde
edebilme imkânlarının bulunduğunu göstermektedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. 13. ve 35.
maddelerine aykırı değildir denilerek Anayasa Mahkemesince 16.12.2010
tarihinde 2007/37 esas ve 2010/114 karar sayılı kararıyla iptal talebi
reddedilmiştir. Bu karar 6.07.2011 tarih ve 27986 sayılı resmi gazetede
yayınlanmış olup artık 10 yıl süreyle bu maddenin iptali için Anayasa
Mahkemesine gidilemeyecektir.
3- Anayasa Mahkemesi kararına muhalefet şerhi koyanların gerekçesi
neye dayanıyor?
Anayasa Mahkemesi kararını oy çokluğuyla almış olup karşı oy yazılarında
özetle “Hukuk devleti ilkesinin egemen olduğu bir ülkede, Devlet mallarının
haczedilmeyeceğine ilişkin kural, Devletin borçlarını kendiliğinden
ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır.
Ancak, Devletin, borçlarını kendi isteğiyle ödeyeceği varsayımı her zaman
gerçeklere uygun düşmemektedir.
Eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi olan idarenin, yargı kararı
ile kesinleşmiş olsa bile borcunu ödememekte direnmesi halinde icraya
verilememesi, kamu yararı ile açıklanamaz. Haklı bir alacağın tahsil
edilememesinde kamu yararı bulunduğu savunulamaz.
Belediye halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan
ve karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan bir kamu tüzel
kişisinin, yapacağı hizmetleri gelir ve gider dengesini gözeterek planlaması,
kamu yönetimi esaslarına göre vatandaşları mağdur etmeyecek şekilde
yürütmesi esastır. Asıl kamu yararı bundadır. Uyması gereken ilke ve esaslara
aykırı davranması nedeniyle gelir-gider dengesi bozulan ve kişilere karşı
borçlarını ödeyemeyen bir belediyenin, kendi edimini iyi niyetle ifa etmiş olan
ve alacağını isteyen kişiye karşı sırf kamu tüzel kişisi olduğu için daha fazla
korumaya mazhar olması, bireyin çıkarının kayıtsız şartsız idarenin çıkarına
feda edilmesi, artık terk edilmesi gereken “ceberut devlet” anlayışının bir
tezahürüdür.
Haciz nedeniyle kamu hizmetlerinde kullanılan malları veya vergi, resim ve
harç gelirleri haczedilen belediyenin yürütmek zorunda bulunduğu hizmetlerin
aksamaması için, esasen vesayet yetkisine sahip olan merkezi idarenin
katkısı, desteği veya borcu üstlenmesi gibi, hukuk devletine yaraşır pek çok
farklı çözüm yolu bulunabilecekken vatandaşın, şayet varsa, belediyenin
14 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
kamu hizmetine tahsis edilmemiş olan mallarına karşı icra takibi yapmak,
o da olmuyorsa şansına küsmek zorunda bırakılması sonucunu doğuran
itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletine, 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkına açıkça aykırıdır. Kuralın
iptali gerekir.
İtiraz konusu düzenleme ile belediyelerin kimi malları alacaklılarına karşı
korumaya alınmıştır. Buna göre, belediyelerin kamu hizmetine özgülenmemiş
özel mülkleri ya da gelir getiren taşınmazları olmadıkça kişilerin alacaklarına
kavuşma olanağı bulunmamaktadır. Hak arama özgürlüğünün varlığının
kabulü için, yalnız hakkın aranmasının güvence altına alınması yeterli olmayıp
ona ulaşılmasının da sağlanması gerektiğinden, yargı kararıyla kesinleşen
bir alacağın haciz yasağı nedeniyle tahsilinin engellenmesi, Anayasa’nın hak
arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesine de aykırıdır.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benzer bir olayla ilgili olarak,
Diyarbakır Belediyesi tarafından işten çıkarıldıktan sonra, Belediye aleyhinde
Diyarbakır İş Mahkemesi’nde açtığı davayı kazanmasına ve haciz yoluna
başvurmasına rağmen haciz yasağı öngören kural nedeniyle alacağına
kavuşamayan başvurucu yönünden Sözleşmenin 1 No’lu Ek Protokol’ünün 1.
maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Kararda, idarenin borcunu ödemede gecikmesinin, talep edilebilir bir
“alacağı” olan kişinin finansal kaybını artırdığı ve özellikle bazı Devletlerde
paranın değer kaybetmesi göz önüne alındığında, bu durumun kişiyi belirsiz
bir duruma soktuğu, mevcut ulusal mevzuata göre, başvuranın Diyarbakır
İş Mahkemesi tarafından verilen kararın infazını elde etme olanaklarının
bulunmadığı vurgulanmıştır.” Görüşlerine yer verilerek 5393 sayılı Belediye
Kanunun 15/son fıkrasının iptal edilmesi gerektiği savunulmuştur.
4- Belediyenin Haciz edilemeyen mallarının kapsamı nedir?
5393 sayılı yasanın 15.maddesinde “…. kamu hizmetlerinde fiilen
kullanılan mallarının… haczedilemeyeceği” belirtilmiştir. Bu nedenle
“Belediye meclisince kamu hizmetine tahsis yolunda karar alınmış olması
bir gayrimenkulun kamu hizmetinde kullanıldığını göstermez. Bu nedenle
haciz uygulanan gayrimenkullerin gerçekten kamu hizmetinde kullanılıp
kullanılmadığını araştırılarak tespiti gerekir. Bu nedenle haciz uygulanan ve
imar planında toptan ticaret merkezi olarak görülen yerin gerçekten kamu
hizmetinde kullanılıp kullanılmadığının araştırılması gerekir.” (Danıştay 3.D
31.10.2003 T. E.2001/2076 K. 2003/4814 )
“Para getiren mülk akar türünden olan mal ve gelirlerin haciz dışında
kalabilmesi için belediye encümenince kamu hizmetlerine özgülenme kararı
alınması gerekir. Bir gelirin yıllık bütçenin gelirler sütununda gösterilmesi
özgüleme anlamına gelmez. Aksi görüşün benimsenmesi durumunda
belediyelere ait tüm gelirlerin haczi olanaksız olur ki bu yön yasalara aykırı
SAYI: 34
BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA...
15
düşer.” (12.HD 11.11.1980 T.6807/8030)[1] (12.HD 12.02.1981 T. E. 1981/74
K.1981/1302)
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15.maddesinde “…. Şartlı bağışların…
haczedilemeyeceği” belirtilmiştir.Yine aynı yasanın 18.maddesinin (g)
bendine göre, Şartlı bağışları kabul etmek Belediye Meclisinin yetkisindedir.
Eğer belediye, haciz edilen malın belediyeye şartlı olarak bağışlandığını ve
bu nedenle haciz edilemeyeceğini ileri sürecekse icra mahkemesine konuya
ilişkin meclis kararı ile başvurması gerekir. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler
Genel Müdürlüğü’nün 29.05.2007 tarih ve 13749 sayılı genelgesine göre;
Belediyelerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (BELDES) kapsamında
nüfusu 10.000’nin altında olan belediyelerin altyapı ihtiyaçları, içme suyu
tesisi için iller bankasından şartlı yardım yapılmaktadır. 5393 sayılı Belediye
Kanununun 15/son maddesine göre BELDES projesi kapsamında belediyelere
gönderilen ve ayrı bir hesapta izlenen ödenekler şartlı yardım olduğundan
haczedilemez.[2]
Haciz edilemeyen mallara ilişkin Yargı Kararları
1- İcra iflas kanunun 82/1.maddesine göre ...özel kanunlarında haczi caiz
olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.
“Otopark yönetmeliğinin 11.maddesinde kamu bankalarının birinde
açılacak otopark hesabında toplanan meblağın otopark tesisi dışında başka bir
iş için kullanılamayacağı bu hesapta toplanan paranın amacına uygun kullanılıp
kullanılmadığının İçişleri Bakanlığınca denetleneceği kurala bağlanmıştır.
Buna göre otopark hesabında bulunan para, kamu hizmeti olan otopark
yapımına tahsisli olması nedeniyle belediyenin kesinleşen vergi borçlarının
tahsili amacıyla yapılan hacizlerde bu paranın haczedilemeyeceğine karar
verilmiştir.” (Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu 30.1.2004 gün ve
E.2003/316 K.2004/316)
2- 2886 sayılı Devlet ihale kanunun 26.maddesi ve 4734 sayılı yasanın
34.maddesinin son fıkrasına göre, her ne suretle olursa olsun, idarece alınan
teminatlar haczedilemez.
3- 552 sayılı KHK’nin 22.maddesi uyarınca alınan teminatlar haczedilemez.
3- 552 sayılı KHK’nin 22.maddesi uyarınca alınan teminatlar haczedilemez.
4- 657 sayılı yasanın 203, 207, 208. maddelerine göre memurlara
verilen aile yardımı ödenekleri, doğum yardım ödenekleri ve ölüm yardım
ödenekleri haczedilemez. 6245 sayılı Harcırah Kanunun 61. maddesine
göre, bu kanuna göre ödenecek olan istihkaklar borç için haczedilemez.
(12. HD. 4.11.2004 T. 18649/23169; 14.6.2004 T. 10724/15105; 16.2.2004 T.
25601/293012. HD. 25.6.2002 T. 12461/13612)
5- Belediye avukatlarına ödenmek üzere; Limit Dışı Kalan Vekalet
Ücretlerinin Dağıtım Esasları Hakkında Yönetmelik’in 7/b maddesine göre
dağıtımdan arta kalan miktarın “bir sonraki yıl kullanılmak üzere” emanet
16 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
hesabında bekletilen paraya haciz konulamaz. Çünkü; Avukatlık Kanunu
164/ son maddesine göre; Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı
tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu
nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez. Buna göre iş sahibi
belediyenin borcundan dolayı belediyenin emanet hesabında bekletilen
avukatlık ücretine belediyenin borcu nedeniyle haciz konulamaz.(12.HD.
28.03.2003. T. E. 2003/3478 K.2003/6608)[3]
6- 775 sayılı Gecekondu kanununun 34.maddesine göre; belediyelerce
tahsis olunan arsalar,yapılar ve bu arsalar üzerinde yapılan bina ile meydana
gelen taşınmaz mallar,tahsis tarihinden itibaren 10 yıl içinde haczedilemez.
«775 sayılı Gecekondu Kanunu 34.maddesi uyarınca, ‘belediyelerce
tahsis edilen arsa, yapı ve binaların haczedilemeyeceğine’ ilişkin hükmün
kamu düzeniyle ilgili olması nedeniyle, buna değinen şikayet süreye bağlı
değildir yani süresiz şikayet söz konusudur.(12. HD. 25.2.2005 T. 1097/3889;
21.3.1994 T. 2959/3600)[4]
7- “277 sayılı yasanın 1.maddesinde Belediye Gelirleri Kanunu ile diğer
kanunlarla belediyelere verilmekte olan her çeşit paylar vergi ve resim
hükmündedir. Bu nedenle gerçek kişiler tarafından belediyenin İller
Bankası’ndan aldığı paya haciz konulamaz.” (12.HD 19.12.1991 T. E.1991/5616
K.1991/13358)” Belediye Gelirleri Kanunu ve diğer kanunlarla Belediyeye
verilen payların belediye vergi ve resimleri gibi sayılacağı 277 Sayılı Yasa’nın
birinci maddesinin açık hükmü gereğidir. Esasen anılan yasaya göre bu
paylar kamuya tahsis edilmiş olmaktadır. Başka bir anlatımla belediye
vergi ve resimleri kamu hizmetinde kullanılacağı için mahiyeti itibariyle
kamuya tahsislidir. Belediyenin yetkili organının bu payları kamuya tahsis
kararı alması fazladan bir işlemdir. (21.HD. 03.04.2003 T. E. 2003/1735
K.2003/2913)” Sözü edilen bu paraların haczedilemeyeceğine ilişkin
istemin kabulü için kamuya tahsis edilmelerine gerek yoktur. Mahkemece
yapılacak iş haczedilen banka hesaplarının tüm dökümleri getirtilerek
yukarıda açıklanan ve kendiliğinden haczi kabil olmayan (vergi, resim, harç,
İller Bankası payı, elektrik, su geliri, işçi ücreti... vs) gibi kalemlerin bulunup
bulunmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesinden
ibarettir.” (12.HD. 17.04.2003 T. E.2003/5825 K.2003/8597)
8- “Haczedilemezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu
hizmetinde (fiilen) kullanılması gerekli olup, kamuya tahsis kararı alınması
sonuca etkili değildir. Ayrıca, belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim
ve harç gelirlerinin de haczedilemeyeceği aynı maddede yazılıdır. 277
ve 5237 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununa göre (kanunlarla belediyeye
verilen payların) vergi ve resim hükmünde olduğu açıklandığına göre, İller
Bankasından belediyeye ayrılan payın haczi mümkün bulunmamaktadır.
Bu konudaki şikayet süreye tabi değildir. (Yargıtay 12. HD E. 2005/20614 K.
2005/24376 T. 8.12.2005 “(Yargıtay 12. HD E. 2006/11472 K. 2006/14746 T.
SAYI: 34
BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA...
17
6.7.2006 [5]-12. HD E. 2006/12357 K. 2006/15052 T. 7.7.2006))
9- “Belediyeye ait otobüslerin şehir içerisinde ücret karşılığında yolcu
taşıma işinde kullanıldığı tartışmasızdır. Ancak belediyece yapılan bu taşıma işi
kamu hizmeti ile ilgili olup, taşıma işinde kullanılan otobüslerin kendiliğinden
kamuya tahsisli olduğunun kabulü gerektiğinden haciz edilemez. (12.HD
4.5.2004 T. E. 2004/6173 K. 2004/11057) ”
Belediye Encümeni (Meclisi) tarafından verilmiş bir “kamu hizmetine
tahsis kararı” bulunmasa dahi, haciz edilemeyecek olan belediye mal ve
paraları nelerdir?
Yargıtay içtihatlarına göre;
- Belediye hizmet binası (12.HD. 23.2.1993 T. 981/3318)
Bir şeyin bütünleyici parçaları, Medeni Kanunun 684.maddesine göre
asıl şeyden ayrı olarak bir hukuki işleme konu olamayacağından hacizde
edilemez. Asıl şey haczedilince bütünleyici parçalar da haczedilmiş olur. Buna
göre, hizmet binası haciz edilemediğine göre onun bütünleyici parçası olan
aşağıdaki şeylerde haciz edilemez;
-Klima ve kat kaloriferi, niteliklerine göre M.K’nun 684.maddesine
göre büünleyici parçasıdır. Çünkü bu malların haczedilmesi durumda
taşınmazın ısınma ve soğutma sisteminin ortadan kalkacağı açıktır. (21.
HD.21.10.2003 T.E.6604 K.8279) “Asansörler binanın bütünleyici parçasıdır.
Çünkü haczedilmesi halinde katlara ulaşmanın ve binadan yararlanmanın
olmayacağı açıktır. (12.HD.17.9.2001 T.12320/14006)[6]
- Belediyeye ait ekskavatör, arazöz (iş makineları/kamyonları) (12.HD.
16.11.1989 T. 5038/ 14079) (kamu hizmetinden kaldırılan hurda araçlar haciz
edilebilir.)
-Cenaze arabası (12.HD. 30.10.1990 T. 3266/10670 -12.HD. 22.6.2004 T.
E.2004/12672 K. 2004/ 16456)
- Soğuk hava deposu (12.HD . 5.12.1989 T. 5434/14987)
- Otobüsler (12.HD. 22.10.1984 T. 7542/10641; 6.12.1983 T. 7949/9854)
- Park, otogar, itfaiye garajı, toptancı hali, nikah salonu gibi taşınmazlar ile
belediyece kamulaştırılmış taşınmazlar (12.HD. 22.10.1984 T. 7542/10641)
[7]
- Mezarlık olarak kullanılmak üzere, belediyeye tahsis edilmiş araziler
- İller bankası tarafından belediyelere gönderilen paylar (Belediye payının
vadeli hesaba aktarılması sadece onun değerlendirilmesi amacına yönelik
olup bu paranın niteliğini değiştirmez.) (12.HD. 18.9.1989 T. 8418/10709
-12.HD. 22.6.2004 T. E.2004/12672 K. 2004/16456 - 12.HD. 5.12.2003 T.
E.2003/22357 K. 2003/26388)
-Belediyelerin vergi ve resim olarak tahsil ettiği paralar (12.HD. 12.3.1987
T. 8080/3481-21.HD. 03.04.2003 T. E. 2003/1735 K.2003/2913-12.HD.
17.04.2003 T. E.2003/5825 K.2003/8597)
- Çöp arabası, - ambulans, -mezarlık, -su kuyusu, -spor alanları (12.HD.
18 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
22.6.2004 T. E.2004/12672 K. 2004/16456)
- Yeşil alan, spor sahası, çocuk bahçesi kendiliğinden kamuya tahsisli
olduğundan haczedilemez. (12.HD.26.9.2002 T. E.17613 K.186920)[8]
- Halkın ekmek ihtiyacını karşılamak üzere belediyeye ait fırın haciz
edilemez. (12.HD.3.4.2003 T. E.4515 K.1732)[9]
- Sağlık ocağı, Pazar yeri, Hamam, Cami,Toptancı Hali,Garaj gibi hizmet
binaları haczedilemez. (12.HD.17.2.2000 T.E.2303 K.2498-12.HD.27.5.1999
T. E.6427 K.6943)[10]
- Belediyece “maaş ve ücretlere ayrılmış ödenek” olduğu kanıtlanan
para niteliği gereği kamuya tahsisli sayılacağından haciz edilemez. (12.
HD.24.6.1993 T.5188/11432)[11](12.HD.30.12.2002 T. E.26907 K.28047)
[12]
- “Belediye Başkanına makam aracı olarak tahsis edilen vasıtanın kamu
hizmetinde fiilen kullanıldığının kabulü gerekir. Bu nedenle haczi mümkün
bulunmamaktadır. Ayrıca itfaiyenin öncüsü olarak kullanılan aracında
fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş sayılacağından haczedilemez. (12.
HD. 26.05.2006 T. E.2006/7994 K.2006/1183[13]-12.HD.01.06.2006 T. E.
2006/8597 K.2006/11672)[14]
-Belediyenin haberleşme vergisinden aldığı pay, vergi niteliğinde olup,
kamuya tahsis kararı olmasa bile haczedilemez.(12.HD.14.12.200 T. E.18290
K.19884)[15]
- Otopark kendiliğinden kamu tahsisli yer olduğundan bu ve bundan elde
edilen gelir haciz edilemez. (12.HD.24.12.1999 T. E.15937 K.17308)[16]
[1] Yargıtay kararları Dergisi sayı 1981 Şubat s. 201
[2] Yerel Yönetim ve Denetim Dergisi Haziran 2007 sayı 6 s.34
[3] İcra ve İflas kanunu Şerhi - Av. Nazif Kaçak -seçkin yayınevi 2006 s.939
[4] İcra ve İflas kanunu Şerhi - Av. Nazif Kaçak -seçkin yayınevi 2006 s.948
[5] İcra ve İflas kanunu Şerhi - Av. Nazif Kaçak -seçkin yayınevi 2006 s.886-889
[6] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.6979
[7] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7106
[8] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7088
[9] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7087
SAYI: 34
BELEDİYENİN HACZEDİLEMEYEN MALLARINA...
19
[10] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7091
[11] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7061
[12] UYAR,Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7088
[13] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7088
[14] İcra ve İflas kanunu Şerhi - Av.Nazif Kaçak -seçkin yayınevi 2006 s.901 ve s.903
[15] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7090
[16] UYAR, Talih, İcra ve iflas kanunu şerhi (3.baskı-2006) c.5 s.7102
20 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
KAMULAŞTIRMA KANUNU
27. MADDESİNE İSTANEDEN ACELE
KAMULAŞTIRMADA TAŞINMAZA EL
KONULMASI VE DEĞERİN ÖDENMESİ
Av. Mevlüt Gül
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. Maddesinde “3634 sayılı
müdafaa mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması
ihtiyacına veya acilliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya
özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz
malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan
tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece 7 gün içinde
o taşınmaz malın 10. Madde esasları dairesinde ve 15. Madde uyarınca
seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi
adına 10. Maddeye göre yapılacak davetiye ile ilanda belirtilen bankaya
yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
Bu Kanunun 3. Maddesinin 2. Fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak
kamulaştırmalarda yatırılacak miktarı ödenecek ilk taksit bedelidir.”
Kamulaştırma Yasası’nın 27. Maddesinde bilirkişilerce tespit edilecek
taşınmaz değerinin 10. Maddeye göre yapılacak davetiye ile ilanda belirtilen
bankaya mal sahibi aleyhine acele kamulaştırma kararı alan davacı kurumca
yatırılması için kesin bir süre verilir ve bu süre içinde davalı taşınmaz maliki
adına bankaya yatırılır ve dekontu mahkeme dosyasına ibraz edilir.
Mahkemece taşınmazın değerinin bankaya bloke edilmesinden sonra
acele el konulmasına karar verilir.
Acele el konulan taşınmazın değerinin malikine derhal ödenmesi için acele
kamulaştırma yapan mahkemece ilgili bankaya bir müzekkere yazarak ekine
taşınmazın değerinin acele kamulaştırma isteyen kurumun yatırdığı paranın
dekontunu da eklemek suretiyle bu paranın taşınmazın malikine ödenmesini
ister. Bu para malikinin adına anılan bankaya yatırılmadıkça taşınmaza el
konulmasına karar verilemez.
Anayasanın 46. Maddesi kamulaştırılan taşınmaz bedelinin peşin ve nakit
olarak malikine ödenmesini hükme bağladığı gibi, Kamulaştırma Yasasının
3. Maddesi de “Kamulaştırılan taşınmazın peşin ödeneceğini idarelerce
yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanamayacağı
belirtilmiş olup, bunun istisnası olarak, Bakanlar Kurulunca kabul olunan
SAYI: 34
KAMULAŞTIRMA KANUNU...
21
büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi,
yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla
yapılacak kamulaştırmalarda, bir gerçek veya özel hukuk tüzel kişisine
ödenecek kamulaştırma bedelinin o yıl genel Bütçe Kanununda gösterilen
miktarı nakden ve peşin olarak ödenir. Bu miktar kamulaştırma bedelinin
altıda birinden az olamaz. Bu miktarın üstünde olan kamulaştırma bedelleri,
peşin ödeme miktarından az olmamak ve en fazla 5 yıl içinde faizi ile birlikte
ödenmek üzere eşit taksitlere bağlanır. Taksitlere peşin ödeme gününü takip
eden günden itibaren devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddi
uygulanır.
Kamulaştırma topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük
çiftçiye ait olanların bedeli, her halde peşin ödenir.” şeklinde belirtilmiştir.
Taşınmaz sahibi kamulaştırılan yerin parasını aldıktan sonra idarece
taşınmaza el konulur.
Acele kamulaştırmayı yaptıran kurum kamulaştırmanın öteki işlemlerini
yapacak ve 10. cu maddeye göre de İdare’nin bedel tespiti ve tapunun iptali
ile tescil davası açması gerekmektedir. Aksi halde acele kamulaştırılan (acele
el konulan) taşınmaz , maliki – malikleri adına kalmaya devam eder.
Bazı mahkemelerin yaptığı gibi acele el koyma kararı veren mahkemelerin
tespit ettirdikleri kamulaştırma bedelini 10.cu maddeye göre açılacak
davanın sonuçlanmasına kadar aylık veya üçer aylık vadeler ile maliki
adına yatırılmasına karar vermesi yukarıda belirttiğimiz gibi Anayasa ve
Kamulaştırma Yasasına aykırı olup, bu paranın kayıtsız ve şartsız kararın
kesinleşmesini beklemeden mutlaka sahibine ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
Acele kamulaştırma kararı bir değer tespitinden ibaret olup nihai bir
karar olmadığından temyiz edilemez. Sadece itiraz edilebilir, bu nedenle
mahkemenin kararı Yargıtay’ın denetimine tabi değildir.
Acele kamulaştırma işleminden sonra İdarenin bedel tespiti ve tapunun
iptali ile tescil davası açması gerekir. Ancak bu durum taraflardan birinin
veya her ikisinin birlikte tespit kararında belirtilen değere itiraz etmeleri
durumunda 10. Maddeye göre yeniden bedel tespiti yapılması gerekir.
10. maddeye göre açılacak davayı taşınmaza acele el konulan özel veya
tüzel kişiler değil, taşınmaza acele el koyma kararı alan kurumca açılması
gerekir. Yani taşınmazına el konulan malikin acele kamulaştırma ile tespit
edilen bedelin artırılması için bedel artırma davası açma hakkı yoktur.
10.cu maddeye göre açılacak davada tespit edilecek bedel acele el
koyma kararında belirtilen bedelden düşük ise aradaki farkın kamulaştırmayı
yapan kuruma iadesine karar verilir. Şayet tespit edilen bu bedel evvelce
bankaya yatırılan bedelden fazla ise aradaki farkın taşınmaz malikinin adına
yatırılmasına karar verilir ve yatırılan bu farkın da malike derhal ödenmesi
için mahkemece ilgili bankaya müzekkere yazılır.
22 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Mahkemece acele kamulaştırma sebebiyle takdir ettiği bedel bankaya
yatırılmamış ve fakat kamulaştırmayı yapan idarece el atıldığı takdirde
malikinin el atmanın önlenmesi davası veya kamulaştırmasız el atma
nedeniyle tazminat davası açarak, idarenin taşınmaza el atmasını veya
bedelinin tahsiline karar verilmesini sağlayabilir.
Acele kamulaştırma kararı alan kurum, Kanunun 10. Maddesine göre
açacağı bedel tespiti ve tapu iptali, tescil davasını kanaatimizce bir yıldan
fazla bir süre sonra açtığı takdirde kamulaştırma bedelinin keşif sonucu
yeniden tespit edildiğinde maliki lehine bir alacak farkı doğduğu takdirde, bu
farkın acele kamulaştırma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte
istenmesi mümkündür.
Acele kamulaştırma kararına itiraz üzerine kararın iptaline ve taşınmazın
malikine geri verilmesine karar verilemez.
Acele kamulaştırma kararı verilmesi halinde, kamulaştırma bu tarihte
yapılmış sayılır.
Sonuç itibariyle, yukarıda belirttiğimiz gibi mahkemelerce tespit edilen
kamulaştırma bedelinin mahkeme veznesine yatırılmasına tespit isteyen
kurumdan vereceği kesin mehil süresi içinde yatırılmasını ara kararı ile
istedikten sonra kamulaştırmayı yapan kurumun bu parayı yatırdığına ilişkin
dekontu mahkemeye ibraz edilmesi ile acele kamulaştırma kararı verilerek
bankaya yatırılan bedelinde malikine derhal ödenmesine karar verilir ve
bir müzekkere ile bankaya bildirilerek tespit edilen kamulaştırma bedelinin
malikine ödenmesi istenir. Ödenmesi gereken bu bedel kayıtsız ve şartsız
olup, kamulaştırma isteyen kurumca bu paranın çekilmesine engel olunması
mümkün değildir.
SAYI: 33
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 23
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI UYGULAMASI BAKIMINDAN MÜŞTEREK
SİGORTA KAVRAMI
Av. Halis YAŞAR
I- MÜŞTEREK SİGORTA KONUSUNA GİRİŞ
II- MÜŞTEREK SİGORTA İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
A- SİGORTA BEDELİ
B- SİGORTA DEĞERİ
C- SİGORTA ZARARI
D- KARA SİGORTASI
E- ZARAR SİGORTASI
F -MEBLAĞ SİGORTASI
III- SİGORTA BEDELİ İLE SİGORTA DEĞERİ ARASINDAKİ EŞİTLİĞİN BOZULMASI HALLERİ
A- AŞKIN SİGORTA
B- EKSİK SİGORTA
C- BİRDEN FAZLA SİGORTA OLMASI
1- MÜŞTEREK SİGORTA
2- ÇİFTE SİGORTA
3- KISMİ SİGORTA
IV- MÜŞTEREK SİGORTA
A- GENEL OLARAK
B- MÜŞTEREK SİGORTANIN UNSURLARI VE GENEL ÖZELLİKLERİ
1- MÜŞTEREK SİGORTA AYNI MENFAAT HAKKINDA DEĞİŞİK SİGORTACILAR İLE BİRDEN ÇOK SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN YAPILMASI
2- MÜŞTEREK SİGORTAYI ORTAYA ÇIKARAN SÖZLEŞMELER AYNI RİZİKOLARA KARŞI AYNI ANDA SİGORTA HİMAYESİ 24 LEGES Hukuk Dergisi
EYLÜL 2012
BAHŞETMESİ
3- MÜŞTEREK SİGORTAYI ORTAYA ÇIKARAN SÖZLEŞMELER
AYNI ZAMANDA YAPILMASI
4- MÜŞTEREK SİGORTANIN KARA SİGORTASINDA ÖNGÖRÜLMÜŞ BİR MÜSESSESE OLMASI
5- MÜŞTEREK SİGORTA ZARAR SİGORTASI KURUMU OLMASI
V-MÜŞTEREK SİGORTA TÜRLERİ
A- BİLİNÇLİ MÜŞTEREK SİGORTA
B- TESADÜFÎ MÜŞTEREK SİGORTA
VI- MÜŞTEREK SİGORTAYA BAĞLI HUKUKİ SONUÇLAR
A- SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK ORANI
B- MEYDANA GELEN ZARAR KARŞISINDA SORUMLULUĞU YÖNÜNDEN
1- KISMI ZARAR HALİ
2- TAM ZARAR HALİ
3- PRİM İADESİ İLE SORUMLULUĞU
C- SİGORTA ŞİRKETLERİNİN BİRBİRLERİNE KARŞI SORUMLULUKLARI BAKIMINDAN
1- ORTAK SORUMLULUK YÜKLENMESİ
2- MÜTESELSİL SORUMLULUK YÖNÜNDEN
3- OLUŞAN ÖDEMELERDEN DOLAYI RÜCU HAKKI YÖNÜNDEN
4- ŞİRKETLERİN BİRBİRLERİNE VEKİLLİĞİ
VII- SONUÇ
GENEL OLARAK SİGORTA HUKUKUNDA ZENGİNLEŞME YASAĞI
KAVRAMI
Sigorta Hukukunda çok önemli bir kavram olan zenginleşme yasağı
kavramı sigorta hukukun hem amaç ilkelerinden hem de önemli bir genel
kural mahiyetine sahiptir. Zarar sigortası kapsamında olan sigorta çeşitlerinde
zenginleşme yasağı vardır. İnsanoğlu çok önemli güvence ihtiyacına ihtiyaç
duymaktadır. Bu güvence ihtiyacı ilkin beklenmeyen olaylardan doğan
zararlara karşı duyulan bir güvence ihtiyacıdır. İkinci olarak da insanın hayat
mücadelesi içinde ulaştığı kişisel refah düzeyini koruyamama endişesinin
oluşturduğu güvence ihtiyacı oluşturmaktadır. Bu ihtiyaç aynı zamanda
söz konusu korkuları giderecek çözümleri de beraberinde getirmiştir.
SAYI: 33
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 25
Sigorta hukuku böyle bir ihtiyacın cevabıdır. Bu şekilde oluşan ihtiyaçların
karşılanmasında tabiî ki ihtiyacın kendisi birinci kıstas olacaktır. Bundan
dolayı söz konusu korkuların kaynağı olan menfaat ne kadar ise menfaatin
yok olması ve zarar görmesi ne kadar ise o kadar karşılık verilmesi gerekir. Bu
ihtiyacın cevabı veren sigortacı da ancak oluşan zararı karşılama yükümü ile
karşı karşıya kalması halinde olursa sistemin devamı olabilir. Bunun dışında
bir talep ve arz olması halinde ise sistemin tıkanması ve sigorta hukukunun
bahis hukukuna dönüşmesi riskini doğurur. Aynı zamanda sistemde yaşanan
tıkanıklık güvence ihtiyacını ihtiyaç olmaktan çıkarır. Sigorta ettiren gerçek
zararını istemeyerek haksız ve hak etmediği bir talep ile ortaya çıkar. Güvenlik
ihtiyacı ise riski bir durum olmaktan çıkıp arzulanan bir duruma dönüşür.
Nitekim böyle bir kopuş sistemin ranta çevrilmesine kötüye kullanımlara
sebebiyet verecektir. Sigorta şirketleri de risk yönetimleri ve olasılıklar dışında
haksız ve gerçek olmayan talepler ile karşı karşıya kaldıklarından dolayı sisteme
cevap veremez duruma düşüp iflas etmek ile karşı karşıya kalacaktır. Nitekim
hukukun genel kurallarından olan dürüstlük kuralı tüm yaşam alanlarında
ifa ettiği görevi sigorta hukuku alanında ifa eder. Bu neden ile sigortalanan
menfaatin net bir şekilde ortaya konulması ve bu menfaatin zarar görmesi
ile birlikte oluşan zararın teminat limiti dâhilinde karşılanması gereklidir. Bu
şekilde menfaatin riziko karşılığındaki durumu ve oluşan gerçek zarar durumu
göz önüne alınmaz ise sigorta hukuku bahis hukukuna dönüşür. ( Bu konuda
yapılan geniş açıklamalar için İsmet KAYHAN- Menfaat Kavramının Anlam
ve Daha Geniş Bir Menfaat Tanımına Duyulan İhtiyaç –Türkiyede Sigorta
Hukukunun Sorunları ve Geleceği Sempozyum İstanbul 19–20 Kasım 2004
Türkiye Barolar Birliği Sayfa 350–367, Kemal ŞENOCAK Çifte Sigorta Turhan
Kitapevi Ankara 2002 sayfa 47 )
Sigorta hukuku uygulamasında yukarıda etraflıca anlatmaya çalıştığım
sebeplerden dolay zarar sigortasında zenginleşme yasağı ilkesi kabul edilmiş
ve bu kabul yasalarda yerini almıştır. Nitekim 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun
1283/1-1. cümlede şöyle düzenlenmiştir. “Sigortacı, sigorta ettiren veya
sigortadan faydalanan kimsenin ancak hakikaten uğradığı zararı tazmine
mecburdur.” Aynı husus 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1459.maddesinde
de “Sigortacı, sigortalının uğradığı zararı tazmin eder.” Şeklinde düzenlemiştir.
Sigorta hukuku uygulamasında bu husus yerleşmiş ve çok dikkat edilen
bir ana husus haline gelmiştir. Yukarıda belirttiğim gibi kötü niyetli insanların
sistemden haksız bir şekilde yararlanma istemleri ve kötüye kullanım şüpheleri
nedeni ile sigortacılar ve sigorta ettiren çoğu zaman davalık olmaktadır.
Bu anlamda çeşitli sigorta çeşitleri için Yüksek mahkemenin vermiş olduğu
birçok içtihat mevcuttur. Yargıtay içtihatlarında özellik ile gerçek zararın
ödenmesi gerekliğine vurgu yapmaktadır. Bunun için ispat kaideleri yetersiz
kalması halinde ise Borçlar Hukuku genel hükümleri gereği hâkimin zararın
miktarını tayin ettirilmesi gerektiğine dair çok fazla içtihat geliştirilmiştir.
Yüksek mahkeme şu içtihatları ile gerçek zararın tespitini zorunlu görmüştür.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 09.11.2000 gün, 2000/6220 Esas ve 2000/8715
Karar sayılı kararı şöyledir. “ TTK.1283.maddesi hükmü gereğince sigortacının,
26 LEGES Hukuk Dergisi
EYLÜL 2012
sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin ancak hakikaten
uğradığı zararı ödemeye mecbur olmasına” Aynı dairenin 21.01.2002 gün,
2001/7980 Esas ve 2002/329 Karar sayılı kararı şöyledir. “Sigorta poliçesinde
yazılı bulunan sigorta bedeli her halükarda ödenmesi gereken bir miktar
olmayıp, davacıların ölüm nedeni ile destekten yoksun kalıp kalmadıklarının
ve miktarının belirlenmesi ve sigorta poliçesi limiti dâhilinde kalıyorsa zararın
tamamına sigorta limitini aştığı takdirde limit dâhilinde kalan kısmının
tazminat olarak ödenmesi gerekmektedir.” Aynı dairenin 20.04.2004
gün, 2003/9737 Esas ve 2004/4271 Karar sayılı kararı şöyledir. “Sigortalı
aracın çalınması halinde sigortacının sigorta poliçesinde belirlenen azami
sorumluluk sınırı geçmemek üzere aracın çalınma günündeki gerçek değerinin
tazmin edilmesi gerekir.” Aynı dairenin 29.06.2004 gün, 2003/13061 Esas ve
2004/7230 Karar sayılı kararı şöyledir. “Türk Ticaret Kanunun 1283.maddesi
uyarınca gerçek zararı ödemekle yükümlü bulunan davalı” Aynı dairenin
28.11.2005 gün, 2004/13991 Esas ve 2005/11525 Karar sayılı kararı şöyledir.
“Sigortalı aracın çalınması halinde sigortacının sigorta poliçesinde belirlenen
azami sorumluluk sınırı geçmemek üzere aracın çalınma günündeki gerçek
değerinin tazmin edilmesi gerekir.” ( Kararlar için bakınız Salih ÇELİKMuktedir LALE Özetli- İçtihatlı-Uygulamalı Sigorta Hukuku 4506 Emsal Karar
Mal, Can ve Sorumluluk Sigortaları Cilt 1 sayfa 365, 367, 370, 377, 378, 390 )
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI KAVRAMI BAĞLAMINDA MÜŞTEREK
SİGORTA KAVRAMI
I- MÜŞTEREK SİGORTA KONUSUNA GİRİŞ
II- MÜŞTEREK SİGORTA İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
A- SİGORTA BEDELİ: Sigorta bedeli, sigorta sözleşmesinde taraflarca
kararlaştırılan, sigorta poliçesinde gösterilen, rizikonun gerçekleşmesi
halinde sigortacının ödeyebileceği azami miktarı ifade eder. Başka bir deyim
ile poliçe limitidir. Bu bedel ödenecek prim tutarında rol oynar. (Reyagan
KENDER-Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta
Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 sayfa 304305, Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku (Ders Kitabı) Genişletilmiş ve
Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 76,77)
B- SİGORTA DEĞERİ: Sigorta değeri sigortacının edimini sınırlayan, sigorta
edilen menfaatin değerini ifade eder. Bu değer objektif bir değer olup şahsi ve
hissi bir anlam ihtiva etmez. Bu değer tespiti sigortalanan menfaatin tüm özel
durumları dikkate alınarak somut ve gerçek değerin tespit edilmesi gerekir.
(Reyagan KENDER-Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi
Sigorta Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 sayfa
305-306, Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku (Ders Kitabı) Genişletilmiş
ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 77-81)
C- SİGORTA ZARARI: Zarar sigortalarında rizikonun gerçekleşmesi ile
sigortalanan menfaatte oluşan zararı ifade eder. Bu husus aynı zamanda
sigorta konusu menfaatte gelen gerçek zarar anlamına da gelmektedir. Söz
SAYI: 33
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 27
konusu zarar zararın gerçekleştiği ana göre belirlenir. (Reyagan KENDERTürkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta Sözleşmesi
Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 sayfa 305, Mertol CANTürk Özel Sigorta Hukuku (Ders Kitabı) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş
3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 81)
D- KARA SİGORTASI: Deniz ve hava işleri ile ilgili olan sigortalar dışında
kalan karar meydana gelen rizikolara karşı hukuki himayeyi sağlayan sigorta
dallarının genel adıdır.
E- ZARAR SİGORTASI: Zarar sigortası sigorta poliçesinde beyan edilen
sigorta bedeli azami miktar olmak üzere meydana gelen gerçek zararın
tespiti ve karşılanmasını amaçlar. Bu sigorta çeşidinde azami limit dâhilinde
meydana gelen zarar belirlenip ödenmesi sağlanır. Bu kavramın karşıtı meblağ
sigortasıdır. Sorumluluk sigortaları ve kasko sigortası buna örnektir.
F- MEBLAĞ SİGORTASI: Meblağ sigortası zarar sigortasının karşıtı olup
sözleşmeden belirlenen rizikonun gerçekleşmesi ile kararlaştırılan sigorta
bedelinin tamamının ödenmesini öngörmektedir. Can sigortaları buna
örnektir.
III- SİGORTA BEDELİ İLE SİGORTA DEĞERİ ARASINDAKİ EŞİTLİĞİN BOZULMASI HALLERİ
A- AŞKIN SİGORTA: Sigorta bedeli sigorta değerini aştığı sigorta çeşididir.
Bu husus 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1283. maddesinde ve 6102
sayılı Türk Ticaret Kanunun 1463. maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumla
karşılaşıldığı zaman sigorta sözleşmesi kanuni revizyona uğrar. Sigorta bedeli
sigorta değerini aşan kısım batıl olur. Sigorta primi de yeni değere göre
revize edilir. Daha önceden aşkın kısma tekabül eden ve tahsil edilen prim de
sigortacı tarafından iade edilir.
B- EKSİK SİGORTA: Bu durum aşkın sigortanın tam tersi bir durumu ifade
eder. Bu neden ile sigorta bedelinin sigorta değerinin altında olmasını ifade
eder. Bu husus 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1288.maddesinde ve 6102
sayılı Türk Ticaret Kanunun 1462.maddesinde düzenlenmiştir. Bu sigorta
çeşidinde rizikonun gerçekleşmesi halinde kısmi hasar olması hali olursa
aksi kararlaştırılmamışsa sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranınca
sorumluluk oluşur. Aksi kararlaştırılmış ise söz konusu zararın tamamı ödenir.
Aynı şekilde sigorta değeri tamamen hasarlı ise sigorta bedelinin tamamı
ödenir. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1299/2.fıkra)
C- BİRDEN FAZLA SİGORTA OLMASI
1- MÜŞTEREK SİGORTA: Bu sigorta çeşidi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun
1285. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde
düzenlenmiştir. Bu sigortada bir menfaat için birden çok sigortacı tarafından
28 LEGES Hukuk Dergisi
EYLÜL 2012
aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolar için sigorta yapılması halidir.
Bu sigorta çeşidi ayrıntılı olarak araştırmanın ileriki aşamasında ele alınacağı
için burada çok fazla ayrıntıya girilmeyecektir.
2- ÇİFTE SİGORTA: Bu sigorta çeşidi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun
1286. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1467. maddesinde
düzenlenmiştir. Bu sigorta çeşidi değerinin tamamı sigorta edilen bir menfaat
aynı ve farklı kişiler tarafından aynı rizikolara karşı aynı süreler için sigorta
ettirilmesidir. Bu sigorta çeşidi kural olarak yasaktır.
Bu husus zenginleşme yasağı kapsamındadır. Ancak bu yasak nispidir.
Kural olarak ikinci yapılan sigorta sözleşmesi geçersizdir. Ancak kanunda
yazılı şartların oluşması halinde söz konusu geçersizlik hali nisbileşir. Şöyle ki
ilkin, iki sigorta şirketi muvafakat ederse iki sigorta sözleşmesi aynı zamanda
yapılmış sayılacak ve iki sözleşme müşterek sigorta hükümlerine tabi olacaktır.
İkinci olarak, sigorta ettiren kimse önceki sigortadan doğan haklarını ikinci
sigortacıya devir veya o haklardan feragat ederse ve bu keyfiyeti ikinci sigorta
poliçesine yazarsa ikinci sigorta sözleşmesi geçerli olacaktır. Üçüncü olarak,
ikinci sigortacının ancak ilk sigortacının ödemeyeceği tazminattan dolayı
mesuliyeti şart kılınmış ve bu husus ikinci poliçeye yazılırsa, ikinci sigorta
sözleşmesi geçerli olur. Bu şartlar yerine getirilmez ise ikinci yapılan sözleşme
geçersizdir. Bu husus zenginleşme yasağının kanundaki yansımalarından
birisidir.
3- KISMİ SİGORTA: Bu sigorta çeşidi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun
1287. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1468. maddesinde
düzenlenmiştir. Bu sigorta çeşidinde sigorta konusu menfaat tamamen
sigorta yapılmaması halinde geri kalan değerin bir veya birden çok sigorta
şirketine sigorta edilmesi halidir. Geri kalan sigortacılar sigorta değerini
sigorta sözleşmesinin yapılması sırasına göre sorumluğunu altına girecektir.
IV- MÜŞTEREK SİGORTA
A- GENEL OLARAK: Bu sigorta çeşidi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun
1285. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde
düzenlenmiştir. Bu sigortada bir menfaat için birden çok sigortacı tarafından
aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolar için sigorta yapılması halidir. Bu
sigorta çeşidinde sigortacılar birlikte hareket ederek riski paylaşmaktadır. Bu
sigorta çeşidinin sebepleri çeşitli olmak ile birlikte genellik ile sorumluluğun
paylaşılması ile sigorta şirketlerin rahatlaması ve sigorta ettiren sorumluluğu
birden fazla sigorta şirketine tevdi ederek zararın karşılanmasının yaratacağı
rahatlık duygusu da vardır. Müşterek sigorta zenginleşme yasağının dış
denetleyici duvarı ile denetlenmektedir. Müşterek sigorta şirketlerinin
teminat limitleri toplamı sigorta değerini aşarsa aşkın sigorta hükümleri
bu sigorta türünde de uygulanmaktadır. Müşterek sigorta sigortacıları
teminatları oranınca sorumludur. Aşkın sigorta halinin ortaya çıkması halinde
ise teminatlarının genel sigorta değerine oranı ile sorumlu olacaklardır. Aşkın
sigorta halinin olmamasına karşın tam hasar halinde tüm limit ile ödeme
gerçekleşecektir. Kısmı hasar olması halinde ise zararın sigorta değerine oranı
kadar sorumlu olup tazmin sorumluluğu buna göre belirlenecektir. Müşterek
SAYI: 33
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 29
sigortada kanunen aranan tüm koşulların bir arada olması gerekir. Koşullardan
birinin eksik olması halinde diğer sigorta çeşitlerine ilişkin hükümler uygulanır.
Müşterek sigortada bir sigortacı tüm sigorta değerini sigorta ettiremez.
Bu sigorta çeşidinde birden fazla sigortacı olduğu için bu şirketler kendi
aralarında çeşitli birliktelikler geliştirirler. Müşterek sigortada her sigorta
şirketi ayrı sigorta sözleşmesi yapabilir. Aynı şekilde tüm sigorta şirketleri aynı
sözleşmede imzaları olmak kaydı ile müşterek sigorta oluşturabilirler. Aynı
şekilde ciddi organize ve rizikolarda birden fazla şirket sorumluluk almak ile
birlikte bir şirket diğer şirketlerin temsilcisi sıfatı ile vekâleten sözleşmenin
hazırlanması, imzalanması ve primlerin tahsili ile uğraşmaktadır. Bu tür
ilişkide işlemleri yürüten sigorta şirketine JERAN denilmektedir. Bu sigorta
çeşidinde farklı sigorta sözleşmesi olduğu kadar farklı sigorta şirketleri olması
gerekir. Aynı sigorta şirketinin düzenlediği iki farklı sigorta sözleşmesi bu
kapsamda değerlendirilmez. Müşterek sigortada iki farklı sigorta sözleşmesi
olması ile birlikte sigorta sözleşmelerinin süresi de aynı olmalıdır. Farklı
süreleri içeren sözleşmeler varsa yapılan sigorta sözleşmesi müşterek sigorta
sözleşmesi olmayacaktır. Bu sigorta sözleşmesinde sigorta sözleşmesinin aynı
kişi tarafından yapılması koşulu yoktur. İkinci sigorta sözleşmesi vekâleten
yapılabileceği gibi üçüncü bir kişi tarafından da yapılabilir. Sigorta şirketleri
sigorta ettirene karşı müteselsil sorumluluk kaydı koyabilirler. ( Reyagan
KENDER-Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta
Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011 sayfa 316320, Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku ( Ders Kitabı ) Genişletilmiş ve
Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 105, Işıl ULAŞUygulamalı Sigorta Hukuku Mal ve Sorumluluk Sigortaları Derlenmiş ve
Güncelleştirilmiş 7.Baskı Turhan Kitapevi Ankara 2010 sayfa 169-170 )
B- MÜŞTEREK SİGORTANIN UNSURLARI VE GENEL ÖZELLİKLERİ
1- MÜŞTEREK SİGORTA AYNI MENFAAT HAKKINDA DEĞİŞİK SİGORTACILAR
İLE BİRDEN ÇOK SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN YAPILMASI: Bu sigorta çeşidinde
aynı menfaat için birden fazla sigorta sözleşmesi yapılmaktadır. Bu sigorta
çeşidinde farklı sigorta sözleşmesi olduğu kadar farklı sigorta şirketleri olması
gerekir. Aynı sigorta şirketinin düzenlediği iki farklı sigorta sözleşmesi bu
kapsamda değerlendirilmez. Müşterek sigortada iki farklı sigorta sözleşmesi
olması ile birlikte sigorta sözleşmelerinin süresi de aynı olmalıdır. Farklı
süreleri içeren sözleşmeler varsa yapılan sigorta sözleşmesi müşterek sigorta
sözleşmesi olmayacaktır. Bu sigorta sözleşmesinde sigorta sözleşmesinin aynı
kişi tarafından yapılması koşulu yoktur. İkinci sigorta sözleşmesi vekâleten
yapılabileceği gibi üçüncü bir kişi tarafından da yapılabilir.
2- MÜŞTEREK SİGORTAYI ORTAYA ÇIKARAN SÖZLEŞMELER AYNI
RİZİKOLARA KARŞI AYNI ANDA SİGORTA HİMAYESİ BAHŞETMESİ: Bir malın
hırsızlığa ve yangına karşı sigortalanması menfaatler ve rizikolar farklı olacağı
için yapılacak sigorta sözleşmeleri müşterek sigorta olmayacaktır. Aynı riziko
olması gerekir. Farklı rizikolar olması hali varsa yapılan sigorta sözleşmeleri
müşterek sigorta sözleşmesi olarak nitelendirilmez.
3- MÜŞTEREK SİGORTAYI ORTAYA ÇIKARAN SÖZLEŞMELER AYNI
30 LEGES Hukuk Dergisi
EYLÜL 2012
ZAMANDA YAPILMASI: Burada kanunda bir açıklık yoktur. Aynı andan
yapılmasından kasıt net bir şekilde belirtilmemiştir. Kanunun açık anlatımının
aydınlatıcı bir yönü yoktur. Ancak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1287.
maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1468. maddesinde
düzenlenen bir ibare konuya açıklık getirebilecek yasal bir tanım ve karinedir.
Kısmi sigortayı düzenleyen söz konusu hükümlerde şu tespit geçmektedir.
“Aynı günde yapılmış olan sözleşmeler aynı anda yapılmış sayılır.” Bu
hüküm müşterek sigorta tanımında geçen ve aynı zamanda söz konusu sigorta
çeşidinin unsuru olan “aynı anda olma” kavramına açıklayıcılık katılması
gerektiği kanaatindeyim. Bu görüşümüz hukukun yorum kuralları gereği de
makul sayılmalıdır. Nitekim müşterek sigorta, kısmi sigorta, çifte sigorta ve
aşkın sigorta, eksik sigorta ve kısmi sigorta kavramları gerek 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanunu gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda aynı başlık altında
aynı kısım altında düzenlenmiştir. Hali ile müşterek sigorta içinde geçen bir
kavramın yorumunda aynı kısımda geçen bir açıklayıcı norma başvurmak
hukuktaki yorum kurallarından öncelik ilkesi kapsamında değerlendirilebilir.
( Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku ( Ders Kitabı ) Genişletilmiş ve
Gözden Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 111)
4- MÜŞTEREK SİGORTANIN KARA SİGORTASINDA ÖNGÖRÜLMÜŞ BİR
MÜSESSESE OLMASI: Müşterek sigorta çeşidi kanunun düzenleme şeması
gereği karar sigortalarında geçerli bir sigorta çeşidir. ( Mertol CAN- Türk Özel
Sigorta Hukuku ( Ders Kitabı ) Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 3.Bası
İmaj Yayınevi Ankara 2009 sayfa 111-112)
5- MÜŞTEREK SİGORTA ZARAR SİGORTASI KURUMU OLMASI:
Zenginleşme yasağı ve gerçek zararın belirlenmesi sonrası oluşacak
sorumluluk belirlenmesi gibi zarar sigortasının ayırt edici özellikleri bu sigorta
çeşidinin zarar sigortasının bir çeşidi yapmaktadır.
V-MÜŞTEREK SİGORTA TÜRLERİ
A- BİLİNÇLİ MÜŞTEREK SİGORTA: İki tarafın da bildiği müşterek sigorta
çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sigorta sözleşmesinin taraflarının bilinçli
oluşturdukları sigorta çeşididir. Uygulamada genellik ile olan müşterek sigorta
çeşidi vardır. ( Bu konuda ayrıntılı bilgiler Mertol CAN- Birden Çok Sigorta
İmaj Yayınevi Ankara 2004 sayfa 59–75 )
B- TESADÜFÎ MÜŞTEREK SİGORTA: Uygulamada nadir olarak ortaya çıkan
ve sözleşmenin bir tarafının veya iki tarafının da bilmediği çeşittir. Burada
özellik ile üçüncü kişilerin başkası nam ve hesabına yaptığı müşterek sigortalar
bu nevidendir. .( Bu konuda ayrıntılı bilgiler Mertol CAN- Birden Çok Sigorta
İmaj Yayınevi Ankara 2004 sayfa 59–75 )
VI- MÜŞTEREK SİGORTAYA BAĞLI HUKUKİ SONUÇLAR
A- SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK ORANI: Müşterek sigortada
sözleşmenin geçerliliği genel koşullara tabi olmak ile birlikte sigorta
sözleşmelerin toplam sigorta bedeli sigorta değerini aşarsa aşkın sigorta
kuralları gereği aşan kısım geçersiz kabul edilir. Bu husus 6762 sayılı Türk
SAYI: 33
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 31
Ticaret Kanunun 1285. maddesinde ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun
1466. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme eksiktir. Şöyle ki; kanunda
iki sigorta şirketinin sigorta sözleşmesinin sigorta bedeli eşit olursa olan hal
için düzenlemeyi içermektedir. Örneğin sigorta değeri 1000. TL olan bir için
iki sigorta şirketi ayrı ayrı 600.TL’den sözleşme imzalarsa sigorta bedelinin
toplamı 1200 TL olup sigorta değerinden 200 TL fazla olup iki sözleşme toplam
1000. TL miktarınca geçerli olup aşan miktar geçersiz olacaktır. Bu husus eşit
bedelli sigortada böyle olmasına karşın farklı bedelli sigorta sözleşmesinde
nasıl olacağı belli değildir. Bu husus genel kurallar gereği çözümlenmesi
gerekir. Bundan dolayı sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranı nasıl
sorumlulukta geçerli ise geçersiz olan miktar yönünden de dikkate alınması
gerekir. Şimdi verdiğimiz örneği bu yönden tekrar ele alalım.
Malın sigorta değeri 2000. TL olsun.
A sigorta şirketi 1600.TL Sigorta bedeli ile sigorta yapsın.
B sigorta şirketi 1400.TL sigorta bedeli ile sigorta yapmış olsun.
Malın Sigorta değeri 2000 TL iki şirketin sigorta bedeli 3000.TL’dir.
Bu oranlama yapılırsa sigorta değeri bedelinin oranı 2/3’dir.Bu oran sigorta
bedellerinden indirim yapıldığı zaman gerçek zararın karşılanması yapılarak
fazla kalan miktar geçersiz olur. (Işıl ULAŞ- Uygulamalı Sigorta Hukuku Mal
ve Sorumluluk Sigortaları Derlenmiş ve Güncelleştirilmiş 7.Baskı Turhan
Kitapevi Ankara 2010 sayfa 169 )
B- MEYDANA GELEN ZARAR KARŞISINDA SORUMLULUĞU YÖNÜNDEN:
1- KISMI ZARAR HALİ: Sigorta edilen menfaatte kısmi zarar vuku bulursa
yapılacak ödeme şu şekilde belirlenir. Sigorta bedelinin sigorta değerine
oranına göre meydana gelen zararda sigorta şirketi sorumlu olurlar.
2- TAM ZARAR HALİ: Sigorta edilen menfaat tam olarak zarara uğrarsa iki
ihtimal ortaya çıkar. İlkin sigorta değeri sigorta bedeli toplamı eşittir. Bundan
sigorta şirketi zararın tamamını sigorta bedelinin sigorta değerine oranı
uyarınca karşılamak zorundadır. İkinci hal sigorta bedeli sigorta değerini
aşıyorsa aşkın sigorta kuralı gereği aşan kısım batıl kabul edilerek kalan kısım
da sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranı uyarınca ödeme yapılır.
3- PRİM İADESİ İLE SORUMLULUĞU: Müşterek sigorta ile ilgili olarak prim
iadesi ile ilgili yasal bir düzenleme yoktur. Ancak bu husus aşkın sigortada
düzenlenmiştir. Aşkın sigortada düzenlenen bu müessesin müşterek sigorta
çeşidi için de geçerli olduğu kanaatindeyim. Çünkü prim iadesinin mahiyeti
sigorta güvencesine girmeyen bir risk alma varsa özünde risk alma da yok
demektir. Alınmayan riskin karşılığı olan primin alınması ise sigorta şirketi
için haksız zenginleşme oluşturacaktır. Aynı şekilde sigorta ettiren için de
haksız fakirleşme sağlayacaktır. Bu husus kanunda açıkça düzenlenmemiş ise
de borçlar hukuku genel hükümlerinde mevcuttur. Zira müşterek sigortanın
bütünü sigorta bedeli sigorta değerini aşarsa aşkın sigorta gereği aşan kısım
batıl olacağından aynı aşkın sigorta kurumu prim iadesinin de müşterek
sigortada olması gerektiği kanaatindeyim.
C-SİGORTA ŞİRKETLERİNİN BİRBİRLERİNE KARŞI SORUMLULUKLARI 32 LEGES Hukuk Dergisi
EYLÜL 2012
BAKIMINDAN
1- ORTAK SORUMLULUK YÜKLENMESİ: Müşterek sigortada sigorta şirketi
birden fazla olmak zorunda olduğu için söz konusu sigorta şirketleri sigorta
ettirene karşı eğer müteselsil sorumluluk yüklenmemişler ise her sigorta
zenginleşme yasağı ve aşkın kısım batıl olması genel kuralı kapsamında sigorta
bedelinin sigorta değerin oranında ve sigorta teminat limitleri kapsamında
sorumlu olurlar.
2- MÜTESELSİL SORUMLULUK YÖNÜNDEN Bu husus kendi içinde
ikiye ayrılır. İlkin her sigortacı sözleşmesindeki oran ile sorumlu olur. Bu
sorumlulukta müstakillik vardır. Ancak zararın oranlı karşılanması gereği
ilkesi saklı kalmak kaydı ile. İkinci bir sorumluluk yönünde ise müteselsil
sorumluluk yüklenmesi esası olur. Bunun içinde sözleşmede bu hususun açık
bir şekilde yazılması gerekir. Bu husus kanunun açık anlatımıdır. Böyle bir
durumda ise öncelik ile müteselsil sorumluluk kuralları gereği her sigortacı
diğer sigortacının sorumluluğunu müteselsilsen almıştır. Ancak kendi içindeki
rücu hakkı sorumlu oldukları miktar ile sınırlıdır. Bu neden ile sigorta ettiren
gerçek zararını sözleşme gereği herhangi bir sigortacıdan alabilir. Bu ödeme
gerçekleştikten sonra da yapılan ödeme üstlenilen sorumluluk kapsamında
olan miktar oranınca diğer sigorta şirketine rücu hakkı vardır. Müteselsil
sorumluluk kapsamında alacaklı her istediğine alacağın tamamı için başvurma
hakkına sahip olur. Bu ödemede müteselsil borçluların iç ilişkileri alacaklıya
karşı ileri sürülmez. Alacaklıya karşı müteselsil borçluluk bütün borç için devam
eder. ( Kemal OĞUZMAN-M.Turgut ÖZ Borçlar Hukuku Genel Hükümler
Filiz Kitabevi İstanbul 1995 sayfa :803 ) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun
1285. maddesi ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde
düzenlenen müteselsil sorumluluk olarak düzenlenmiştir. Sorumluluk türü
olarak böyle bir düzenleme olmasına rağmen bu düzenlemenin mahiyeti
ile anlaşılmaz bir düzenleme 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1285.
maddesi ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1466. maddesinde yer almıştır.
Şöyle ki; her iki maddede şöyle bir düzenleme vardır. “Mukavelelere (
Sözleşme ) göre müteaddit ( Birden fazla ) sigortacılar müteselsilsen mesul
oldukları takdirde sigorta ettiren kimse, uğradığı zarardan fazla bir para
isteyemeyeceği gibi sigortacılardan her biri yalnız kendi mukavelesine (
sözleşme ) göre ödemek ile yükümlü olduğu bedele kadar mesul olur. Bu
halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu
rücu hakkı sigortacıların sigortalıya mukavelelere göre ödemeye mecbur
oldukları bedeller nispetindedir.” Bu düzenlemede “sigortacılardan her biri
yalnız kendi mukavelesine ( sözleşme ) göre ödemek ile yükümlü olduğu
bedele kadar mesul olur” cümlesi müteselsilsen alacaklıya karşı müteselsil
sorumluluk kapsamında ileri sürülebilecek bir defi izlenimi vermektedir.
Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi böyle bir defi müteselsilsen sorumluluk
kapsamında alacaklıya karşı yapılacak bir defi değildir. Nitekim devam eden
cümleden anlaşılacağı gibi sigorta şirketi sorumluluğunu aşan ödemelerde
bulunursa fazla ödediği miktarı rücu yolu ile geri alır. Diğer sigortacının rücu
alacaklısına borcu ödemek ile yükümlü olduğu miktar ilişkin bir düzenleme
içermesi de dikkate alındığında söz konusu düzenlemenin yanlış anlamalara
SAYI: 33
SİGORTADA ZENGİNLEŞME YASAĞI... 33
mahal verecek ve kanun yapma tekniğine aykırı olduğu ve yanlış kaleme
alındığı aynı yanlışın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda da devam ettiği
kanaatindeyim. Bu şekilde altını çizdiğim kanun metni ancak rücu alacakları
noktasında önem arz eder.
3- OLUŞAN ÖDEMELERDEN DOLAYI RÜCU HAKKI YÖNÜNDEN: Müteselsilsen sorumluluk kapsamında yükümünden fazla ödeme yapan
sigorta şirketlerine ilgili sigorta şirketlerin ödeme yükümleri kadar rücu eder.
Bu husus 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1285. maddesi ve 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanunun 1466. maddesinde yer almıştır. Şöyle ki; her iki maddede
şöyle bir düzenleme vardır. “Mukavelelere ( Sözleşme ) göre müteaddit (
Birden fazla ) sigortacılar müteselsilsen mesul oldukları takdirde sigorta ettiren
kimse, uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi sigortacılardan
her biri yalnız kendi mukavelesine ( sözleşme ) göre ödemek ile yükümlü
olduğu bedele kadar mesul olur. Bu halde ödemede bulunan sigortacının
diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı sigortacıların sigortalıya
mukavelelere göre ödemeye mecbur oldukları bedeller nispetindedir.”
4- ŞİRKETLERİN BİRBİRLERİNE VEKİLLİĞİ: Müşterek sigorta şirketleri
birden fazla sigorta şirketi olarak iş yaptıklarında bir şirket diğer şirketlerin
temsilcisi sıfatı ile vekâleten sözleşmenin hazırlanması, imzalanması ve
primlerin tahsili ile uğraşmaktadır. Bu tür ilişkide işlemleri yürüten sigorta
şirketine JERAN denilmektedir.
VII- SONUÇ: Müşterek sigorta kapsamlı bir konu olmasına karşın yukarıdan
yer yer kanuni eksiklere değinerek sorunu ortaya koymaya çalıştık. Ancak aynı
kanuni eksikler yeni Türk Ticaret Kanununda ortaya çıkmıştır. Bu husus gözden
uzak tutulmamalıdır. Birçok hukuk kurumu gibi müşterek sigorta kurumu canlı
uygulama örnekleri ile yargıya taşındığı zaman yüksek yargı kurumları bilimsel
bir şekilde konuyu tartışıp konuyu içtihatlar ile daha geliştirebilir. Benim kişisel
kanaatlerim yukarıda anlatımı verilen konu başlıklarında yer almaktadır. Bu
hususlar özellik ile kanun boşlukları ve bunların nasıl doldurulacağı şeklindeki
eksiklerin tespiti ve çözüm yollarının ileri sürülmesi şeklindedir.
Av. Halis YAŞAR-Ağrı Barosu
KAYNAKÇA
1-Reyagan KENDER-Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku Sigorta Müessesesi Sigorta
Sözleşmesi Güncelleştirilmiş 10.Baskı 12 Levha yayıncılık 2011
2-Mertol CAN- Türk Özel Sigorta Hukuku ( Ders Kitabı ) Genişletilmiş ve Gözden
Geçirilmiş 3.Bası İmaj Yayınevi Ankara 2009
3-Mertol CAN- Birden Çok Sigorta İmaj Yayınevi Ankara 2004
4-Işıl ULAŞ- Uygulamalı Sigorta Hukuku Mal ve Sorumluluk Sigortaları Derlenmiş
ve Güncelleştirilmiş 7.Baskı Turhan Kitapevi Ankara 2010
5-Kemal ŞENOCAK Çifte Sigorta Turhan Kitapevi Ankara 2002
6-Salih ÇELİK-Muktedir LALE- Özetli-İçtihatlı-Uygulamalı Sigorta Hukuku Cilt 1
Seçkin Yayınevi Ankara 2007
7-Kemal OĞUZMAN-M.Turgut ÖZ Borçlar Hukuku Genel Hükümler Filiz Kitabevi
İstanbul 1995
34 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
TEK ORTAKLI ANONİM ŞİRKET UYGULAMASI
(01 Eylül 2012 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanmıştır)
Prof. Dr. Erol ULUSOY
İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. Üyesi
6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe
girdi. Böylece ticaret hayatımıza birçok yeni hukuki kurum geldiği gibi, bu
zamana kadar alışık olmadığımız birçok şirket yapılaşmaları da uygulamaya
kondu.
Bunlardan birisi de tek ortaklı anonim şirketlerin kurulmasına olanak
sağlanmasıdır. Artık, eskiden olduğu gibi en az beş kurucu ortak zorunluluğu
olmadığından tek bir gerçek veya tüzel kişi de anonim şirket kurabilecektir
(yeni TTK md 338/1).
Tek ortaklı anonim şirketlerle ilgili yenilik, sadece kurucu ortak sayısının
bire düşürülmesi ile sınırlı olmayıp, kurulu anonim şirketlerin de ortak
sayısını bire indirebilmelerine olanak sağlamasıdır (yeni TTK md 338/2).
Yani, 1 Temmuz 2012 tarihinden önce en az beş ortak zorunluluğunu yerine
getirmek için eşine, çocuklarına, anne babasına veya yakın arkadaşlarına,
muhasebecisine, avukatına sembolik birer hisse vererek yanlarına akademik
jargonda “saman adam” denilen göstermelik ortak almak zorunda olanlar
artık diğer ortakların elindeki tüm hisseleri devralarak, şirketlerinin tek
ortağı haline gelebileceklerdir. Bunun da en büyük yararı, çağrısız genel kurul
toplantılarının her zaman ve her an mümkün olmasıdır.
Bu yazıda, merkezi Almanya’nın Cuxhaven şehri olan uluslararası bir şirketin,
Türkiye’deki yavru şirketinin tek ortaklı anonim şirket dönüşmesi ve tek üyeli
yönetim kurulu oluşturmasının İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne başvuru,
tescil ve ilanı ile tamamlanan süreci, yeni TTK’nın ilk uygulamalarından birisi
olarak özet halinde anlatılacaktır.
Öncelikle, şirketin hakim ortağı, diğer ortaklardan hisseleri teker teker
devralır. Her bir hisse devir işleminin pay defterine tescili için yönetim kuruluna
başvurur. Son hisselerin devir tarihinden itibaren yedi gün içerisinde şirketin
tüm hisselerinin kendisinde toplandığını, şirketin tek ortağı haline geldiğini
yönetim kuruluna bildirip, bunun ticaret siciline tescili ve ilanı için başvurur
(yeni TTK md 338/2). Yönetim kurulu, pay defterini inceledikten ve şirketin
tüm hisselerinin merkezi Almanya’da bulunan ana şirkete ait olduğunu tespit
ettikten sonra, yine yedi gün içerisinde ticaret siciline başvurarak, şirketin tek
ortaklı bir anonim şirket haline geldiğinin tescil ve ilanını talep eder (yeni TTK
md 338/2).
Burada dikkat edilmesi gereken husus, ticaret siciline tescilin kurucu değil,
SAYI: 34
TEK ORTAKLI ANONİM ŞİRKET UYGULAMASI
35
bildirici etkisi olduğudur. Bir başka ifade ile, şirket tüm hisselerin tek bir ortağa
ait olduğu tarihte tek ortaklı anonim şirkete dönüşmüş demektir. Ticaret
siciline tescil, sadece bu durumun üçüncü kişilere duyurulması fonksiyonunu
görür.
Üç üyeli yönetim kurulunun bir üyeliye dönüşmesi:
Anonim şirket artık tek ortaklı bir anonim şirkete dönüşmüştür. Ancak
şirketin tek ortağı bununla yetinmeyip, üç üyeli yönetim kurulunu da
yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 359’uncu maddesine uygun olarak tek üyeli
yönetim kuruluna dönüştürmek istemektedir. Bunun için ise bir ana sözleşme
değişikliğine gidilmesi şarttır. Ana sözleşmeyi değiştirme yetkisi yeni TTK md
408/2-a hükmüne göre genel kurula aittir.
Eskiden genel kurul toplantılarında hükümet komiseri bulunması zorunlu
idi. Fakat Yeni TTK md 407/2, bakanlık temsilcisi veya eski adı ile hükümet
komiseri bulunması gerekli genel kurulları, 333’üncü maddeye göre
kuruluşları izne tabi olan anonim ortaklıkların genel kurulları olarak tespit
etmiştir. O halde sadece kuruluşu Bakanlık iznine tabi olan anonim şirketlerin
genel kurullarında bakanlık temsilcisi bulunması zorunlu olduğundan, bu
kural istisna hükmüdür. Ancak uygulamada maalesef Yeni TTK hükmüne
aykırı bir şekilde, eski TTK’nın genel kurullarda bakanlık temsilcisi bulunması
zorunluluğu devam etmektedir.
Bir anonim şirketin bütün hisseleri tek bir ortağa aitse, tek bir ortaktan
oluşan bir genel kurul toplantısında hangi amaçla bakanlık temsilcisinin
bulunmasının zorunlu olacağını izahı etmek güçtür. Şirketin acilen işlerini
görülmesi zorunluluğu, onları bakanlık temsilcisi istemeye zorlamaktadır.
Üstelik Bakanlık temsilcileri de ilgili Bakanlık olan Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı tarafından değil, Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı tarafından
tayin edilmektedir. Tüm bu sakatlıkların bir an önce çıkarılacak tebliğlerle
düzenlenerek giderilmesi herkesin, en önemlisi de hukuk devletinin
çıkarınadır.
Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı temsilcisinin de hazır bulunduğu,
tek bir ortaktan oluşan olağanüstü genel kurul toplantısında, yeni TTK md
420 hükmüne uygun bir toplantı başkanı seçilerek, ana sözleşmede gerekli
değişikler yapılıp, yönetim kurulu üye sayısı bire indirildikten sonra, aynı
genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyesi de seçilmiştir. Yönetim kurulu
tek bir üyeden oluştuğundan, temsil yetkisi hiçbir şekilde sınırlanmamalı, en
geniş yasal temsil yetkisine sahip olmalıdır. Yeni TTK 359’uncu maddesi ile
yönetim kurulu üyeliği için hissedar olma şartını aramadığı gibi, tüzel kişilerin
de yönetim kurulu üyeliğine seçilmelerine olanak sağlamıştır. Bunun faydası
ise, yönetim kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişinin, yönetim kurulu üyesi
olarak atayacağı gerçek kişiyi, dilediği zaman, bir genel kurul kararına gerek
olmaksızın değiştirebilmesidir. Tek şartı, bu değişikliğin ticaret siciline tescil
ve ilanıdır.
Sonuç:
Yeni Türk Ticaret Kanunu, birçok yenilik getirmiş ve birçok hususu
değiştirmiştir. Henüz yeni olan uygulanmasında tereddütler vardır. Bu da
36 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
yasanın daraltıcı “bürokratik yorum”undan kaynaklanmaktadır. Yasanın ticari
hayatı kolaylaştırmak için çıkarıldığı hiç unutulmadan yorumlanması ve her
bir adımın hukuken çok iyi değerlendirerek atılması şarttır. Aksi takdirde,
yasanın getirdiği kolaylıkların farkında bile olmadan eski güçlükleri yaşamaya
devam etmek zorunda kalacağız.
Bu kolaylıklardan bazıları, bir anonim şirketin bütün hisselerinin tek bir
kişinin elinde toplanabilmesi, böylece -kural olarak Bakanlık temsilcisinin
dahi bulunmadığı- tek ortaklı genel kurul toplantılarının mümkün olması,
yönetim kurulunun tek üyeli olabilmesi, yönetim kuruluna tüzel kişilerin
seçilebilmesi ve yönetim kurulu tüzel kişinin atadığı temsilcisini dilediği
zaman değiştirebilmesidir. Bütün bunların bir anonim şirketin yönetimini
bazı yönlerden kolaylaştırdığında şüphe yoktur.
Not: Şirketin tek ortaklı hale geldiğinin de TTK hükümleri gereği tescil ve
ilanı için başvuru yapılmasına rağmen, henüz nasıl uygulanacağı konusunda
“belirsizlik” olduğundan olsa gerek, TTSG’nde de ilanı yapılmamıştır. Oysa
Yasa hükmünde nelerin ilan edileceği açıktır.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın da özellikle hangi şirketlerin genel
kurullarında bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu olduğunun
anlaşılması için bir an önce kuruluşu izne bağlı anonim şirketleri belirleyen
tebliği ve anonim şirket genel kurul toplantıları için genel kurulun çalışma
esas ve usullerine ilişkin kuralları içeren, genel kurul toplantısı iç yönergesinin
asgari unsurlarını ilan etmesinde uygulama açısından büyük fayda vardır. Aksi
takdirde yönetim kurulunun genel kurul toplantısı iç yönergesini genel kurul
onayına sunması ve tescil ve ilanı da mümkün olmayacaktır (yeni TTK md
419/2).
MADDE 333- (1) Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanacak tebliğle,
faaliyet alanları belirlenip, ilan edilecek anonim şirketler Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının izni ile kurulur. Bu şirketlerin esas sözleşme değişiklikleri de
aynı Bakanlığın iznine bağlıdır. Bakanlık incelemesi sadece kanunun emredici
hükümlerine aykırılık bulunup bulunmadığı yönünden yapılabilir. Bunun
dışında hukuki konumu, niteliği ve işletme konusu ne olursa olsun anonim
şirketin kuruluşu ve esas sözleşme değişiklikleri herhangi bir makamın iznine
bağlanamaz.
MADDE 407- (3) 333 üncü madde gereğince belirlenen şirketlerin genel
kurul toplantılarında Sanayi ve Ticaret Bakanlığının temsilcisi de yer alır. Diğer
şirketlerde, hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin genel kurulda bulunacağı
ve genel kurul toplantıları için temsilcilerin görevlendirilmelerine ilişkin usul
ve esaslar ile bunların nitelik, görev ve yetkileri ayrıca ücret tarifeleri Sanayi
ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Bakanlık
temsilcisinin toplantıya katılma giderleri ve ücretleri ilgili şirket tarafından
karşılanır.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI
YARGITAY HUKUK
YARGITAY KARARLARI
SAYI: 34
39
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 8.2.2012
Esas: 2011/10-726
Karar: 2012/57
BOZMA İLAMINDAKİ BOZMA GEREKÇESİNE KARŞI, DİRENMENİN
DE GEREKÇESİNİN DİRENME KARARINDA AÇIKÇA GÖSTERİLMESİ
ZORUNLULUĞU
u KESİN MEHİL
u
ÖZET: arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
İş Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın
temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Yerel mahkemece eksik harcın yatırılması için verilen mehlin kesin olduğu
belirtilmişse de eksik harç miktarının bildirilmediği, peşin alınacak nisbi
harcın, maktu harç miktarını geçmediği ve maktu harcın da mahkeme
veznesine yatırıldığı böylece verilen kesin mehilin yerinde olmadığı
anlaşılmıştır. Yerel mahkemenin, fiili ve hukuki durumlara göre işin
esasına girerek yargılamaya devam etmesi ve sonucuna göre hüküm
kurulması gerekirken, davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi, usul
ve yasaya aykırı görülüp bozma nedeni yapılmıştır.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Davacı vekili, davalı kurum tarafından gecikme zammına yasal faiz
uygulanmak suretiyle tahsil edilen meblağın yasaya aykırı ve haksız
olduğunu, gecikme zammına faiz yürütülemeyeceğini ileri sürerek ödediği
gecikme zammına işletilen kanuni faiz alacağının istirdadını istemiştir.
Mahkeme, davacıya verilen kesin mehile uyulmadığı gerekçesiyle davanın
açılmamış sayılmasına karar vermiş; davacı vekilinin temyizi üzerine
karar Özel Dairece bozulmuştur.
Mahkeme, aynı gerekçeyle kararında direnmiş ancak kısa kararda
yeniden hüküm kurmayarak, sadece ilk kararda direnilmesine şeklinde
hüküm kurmuş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar Yargıtay H.G.K.’nun
9.2.2011 gün ve 2011/10-124 E., 2011/32 K.sayılı ilamıyla usulden
bozulmakla; mahkemece Yargıtay H.G.K.nun bozma ilamına uyularak
40 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
hem kısa kararda hem de gerekçeli kararda hüküm kurulmuş; ancak bu
kez de yasal gerekçeye yer verilmemiştir.
H.G.K.’nda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, usulüne uygun
bir direnme kararından bahsedilip bahsedilemeyeceği hususu, usulü ön
sorun olarak öncelikle irdelenmiştir.
Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının
özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar
hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin,
sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin
birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde
gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Bütün
mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının
açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın
gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, maddi olgularla hüküm
arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne
uygun şekilde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan
direnme ya da uyma kararının bulunması, zorunludur.
Eldeki davada, yerel mahkemece, gerekçeli kararda hiçbir hukuki gerekçe
gösterilmemiş, sadece Yargıtay H.G.K.nun usulden bozma kararı aynen
tekrar edilerek bu kararın yerinde görüldüğü belirtilip davanın açılmamış
sayılmasına karar verilmiştir.
Yüksek Özel Daire’nin ve Yargıtay H.G.K.’nun verdiği bozma kararlarıyla
Yerel Mahkemenin önceki kararları ve bunun doğal sonucu olarak bu
kararların gerekçesi de ortadan kalkmış olmakla, bu kararlara atıf yoluyla
hüküm kurulması olanaklı değildir.
O halde, Mahkemece yapılacak iş; önceki karara atfen karar oluşturmak
yerine, bozma ilamında yer verilen bozma gerekçesine karşı, direnmenin
gerekçesini de ( gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde
yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek
olmalıdır.
Eldeki davada ortada, usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş; ilk
kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna dair iddianın yasal ve
mantıksal gerekçelerini içerir bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi,
direnme kararlarını denetleyen H.G.K. tarafından incelenebilecek
nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı
da her türlü duraksamadan uzaktır.
Şu hale göre; açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek, anlaşılabilir
ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere karar bu değişik
sebeplerle ve salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulmalı; bozma
nedenine göre de işin esasına dair temyiz itirazlarının bu aşamada
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir.
İlgili Kanun/Madde: 2709/m. 141-3
1086/m. 388-3
41
6100/m.297
DAVA : Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Ankara 19. İş Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair
verilen 5.3.2010 gün ve 2009/595 E., 2010/136 K. sayılı kararın incelenmesi
davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin
11.10.2010 gün ve 2010/7106 E., 2010/13255 K. sayılı ilam ile;
( … HUMK 163. maddesi gereğince; “hakim tayin ettiği müddetin kat’i
olduğuna da karar verebilir, aksi takdirde tayin olunan müddeti geçirmiş
olan taraf yenisini isteyebilir. Bu suretle verilecek müddet kat’idir. Bir daha
verilemez. “
Somut olayda yerel mahkemece eksik harcın yatırılması için verilen mehlin
kesin olduğu belirtilmişse de eksik harç miktarının bildirilmediği, davaya
konu alacak miktarının 1.000.00 TL olmasına göre peşin alınacak nisbi harcın,
maktu harç miktarını geçmediği ve maktu harcın da mahkeme veznesine
yatırıldığı böylece verilen kesin mehilin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yerel
mahkemenin, fiili ve hukuki durumlara göre işin esasına girerek yargılamaya
devam etmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davanın
açılmamış sayılmasına karar vermesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma
nedenidir.
O halde, taraflar vekillerinin usül ve yasaya aykırı yönleri amaçlayan temyiz
itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
yargılama sonunda mahkemece verilen 6.12.2010 gün ve 2010/912 E.,
2010/1258 K. sayılı direnme kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay
H.G.K.’nun 9.2.2011 gün ve 2011/10-124 E., 2011/32 K.sayılı ilamıyla usulden
bozulmuş, mahkemece H.G.K.nun bozma ilamına uyularak önceki kararda
direnilmiştir.
H.G.K.’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, istirdat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacı işyerine davalı kurum tarafından muhtelif tarihlerde
ödeme emri gönderildiğini, ödeme emirlerinde borç tahsil edilinceye kadar
her ay belirli oranda gecikme zammı uygulanacağının, ayrıca gecikme
zammına kanuni faiz işletileceğinin belirtildiğini, bunun üzerine davacı
kurumun ödeme emirlerindeki borç miktarını ve talep edilen kanuni faizin
ödendiğini, davalı kurum tarafından gecikme zammına yasal faiz uygulanmak
suretiyle tahsil edilen meblağın yasaya aykırı ve haksız olduğunu, gecikme
zammına faiz yürütülemeyeceğini ileri sürerek ödediği gecikme zammına
işletilen kanuni faiz alacağının istirdadını istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
42 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Mahkeme, davacıya verilen kesin mehile uyulmadığı gerekçesiyle davanın
açılmamış sayılmasına karar vermiş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar
Özel Dairece, yukarda açıklanan sebeplerle bozulmuştur.
Mahkeme, aynı gerekçeyle kararında direnmiş ancak kısa kararda yeniden
hüküm kurmayarak, sadece ilk kararda direnilmesine şeklinde hüküm
kurmuş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar Yargıtay H.G.K.’nun 9.2.2011
gün ve 2011/10-124 E., 2011/32 K.sayılı ilamıyla usulden bozulmakla;
mahkemece Yargıtay H.G.K.nun bozma ilamına uyularak hem kısa kararda
hem de gerekçeli kararda hüküm kurulmuş; ancak bu kez de yasal gerekçeye
yer verilmemiştir.
Bu nedenledir ki, H.G.K.’nda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce,
temyize konu direnme kararının, Anayasa’nın 141/3 ve mülga 1086 Sayılı
H.U.M.K.’nun 388/3 üncü maddeleri anlamında, direnme gerekçesi ihtiva
edip etmediği dolayısıyla usulüne uygun bir direnme kararından bahsedilip
bahsedilemeyeceği hususu, usulü ön sorun olarak öncelikle irdelenmiştir.
Ön sorunun çözümünde mahkeme kararlarının niteliğiyle hangi hususları
kapsayacağına dair yasal düzenlemelerin değerlendirilmesi zorunludur.
Bilindiği üzere, 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 388/1-3 üncü maddesiyle 6100
Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme
hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.
Mülga 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 388 inci maddesinde:
“Karar aşağıdaki hususları kapsar:
1. Kararı veren mahkemeyle hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin
ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa
kararın hangi sıfatla verildiği,
2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleriyle varsa kanuni temsilci ve
vekillerinin ad ve soyadlarıyla adresleri,
3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları
hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret
ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç
ve hukuki sebep,
4. Hüküm sonucuyla varsa kanun yolu ve süresi,
5. Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin
imzaları,
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin,
istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen
borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık,
şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
Hükmü yer almaktadır.
1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297 nci maddesinde de:
“ ( 1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
43
hususları kapsar:
a-)Hükmü veren mahkemeyle hakim veya hakimlerin ve zabıt katibinin ad
ve soyadlarıyla sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa
hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b-)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleriyle Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadlarıyla adreslerini.
c-)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları
hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması
ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve
hukuki sebepleri.
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleriyle taraflardan alınan avansın
harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d-)Hükmün verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve zabıt katibinin
imzalarını.
e-)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
( 2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar
edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara
yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve
tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
düzenlemesi getirilmiştir.
Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının
özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar
hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin,
sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer
birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi
gereklidir.
Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin ( mahkemenin)
tespit etmiş olduğu maddi vakıalarla hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi
yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim,
tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini ( hukuk
sebepleri) kendiliğinden ( re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı
hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani
kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını
ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde
haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı
olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz ( Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/
Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 Sayılı H.M.K.na Göre
Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
Anayasa’nın 141 inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü
kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak
hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya
44 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının
açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın
gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların
mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve
hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi
olgularla hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması
gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı
veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın
hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde
oluşturulmuş; hükmün hangi sebeple o içerik ve kapsamda verildiğini
ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek
açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının
bulunması zorunludur.
Az yukarda vurgulanan hususlar, H.G.K.’nun 19.6.1991 gün ve E:323,
K:391;10.9.1991 gün ve E:281, K:415; 25.9.1991 gün E:355, K:440; 19.4.2006
gün ve E:2006/4-142, K:229; 5.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936;
23.1.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.3.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254;
18.6.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397,
K:453; 24.2.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.4.2010 gün ve E:2010/11195, K:238; 22.6.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 Sayılı kararlarında da,
benimsenmiştir.
Nitekim, 7.6.1976 gün ve 3/4-3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının
gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir
edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin
bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak,
keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir
gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması
gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3 üncü maddesi ve ona koşut bir
düzenleme içeren 6100 Sayılı H.M.K.nun 297. ( Mülga H.U.M.K.nun 388.)
maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri
başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri,
başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup
oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarda
açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, Yerel Mahkemelerin direnme kararları
da bir davayı sona erdiren ( nihai) temyizi mümkün olan son kararlardan
olup; mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise, bozma
lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine sebep
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
45
olmaktadır.
Bu nedenle, bir davanın taraflarının o dava yönünden, mahkemece hangi
sebeple haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve
Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne
uygun şekilde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan
direnme ya da uyma kararının bulunması, zorunludur.
6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı
H.U.M.K.’nun, bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen
429/2 nci maddesinde, “…Mahkeme, temyiz edenden 434 ncü madde
uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları
duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup
uyulmayacağına karar verir.” hükmü öngörülmüştür.
Bu açık hüküm karşısında, mahkemece tarafların beyanlarının
alınmasından sonra yapılacak iş; açıkça bozma nedenlerine uyulması yada eski
kararda direnilmesine dair ara kararı oluşturmak olmalıdır. Bunun yanında
mahkeme, H.U.M.K.nun 429 uncu maddesindeki yetkisini kullanırken,
bozma nedenlerinden her birine, ne sebeple uyduğunu ya da uymadığını
gerekçesiyle ortaya koymakla ödevlidir.
Zira, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve
gereği olarak, Yargıtay H.G.K.’nun yapacağı inceleme ve değerlendirme,
bozma üzerine Yerel Mahkemelerce verilmiş direnme kararlarına münhasır
olduğundan, inceleme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, bozmaya
karşı tarafların beyanlarının tespitiyle uyulup uyulmama konusunda verilen
ara kararlarıyla sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların
birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak kararın ortaya konulan sonucuna
uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık
ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık
teşkil edeceği kuşkusuzdur.
Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara
dair hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma ilamına hangi açılardan uyulup
hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden
tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, kararın gerekçe bölümünde
bunların nedenlerinin ne olduğu, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve
dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka
uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön
koşullardır.
Direnme kararları, yapıları gereği, Kanunun hukuka uygunluk denetimi
yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay Dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka
aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu yerel mahkeme
kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde
olmadığına dair iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal
46 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorundadırlar ( Yargıtay H.G.K.’nun
21.10.2009 gün ve E: 2009/9-397, K:2009/453; 19.3.2008 gün ve E:2008/15278, K:2008/254; 22.6.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 Sayılı ilamları).
Anılan husus kamu düzeniyle ilgili olup, gözetilmesi yasayla hakime
yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erkiyle
yargıcın, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve
güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Nihayet, Yargıtay’ca bozulan yerel mahkeme kararı ortadan kalkar ve
hukuki geçerliliğini yitirir. Bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde
olmadığından bu karara atıf yapılarak hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi,
bozulan karardaki gerekçeye atıf yapılması da yasal dayanaktan yoksundur (
H.G.K.’nun 22.6.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 Sayılı ilamı).
Bu genel açıklamaların ışığında ön sorun değerlendirildiğinde:
Eldeki davada, yerel mahkemece, gerekçeli kararda hiçbir hukuki gerekçe
gösterilmemiş, sadece Yargıtay H.G.K.nun usulden bozma kararı aynen
tekrar edilerek bu kararın yerinde görüldüğü belirtilip davanın açılmamış
sayılmasına karar verilmiştir.
Yüksek Özel Daire’nin ve Yargıtay H.G.K.’nun verdiği bozma kararlarıyla
Yerel Mahkemenin önceki kararları ve bunun doğal sonucu olarak bu
kararların gerekçesi de ortadan kalkmış olmakla, bu kararlara atıf yoluyla
hüküm kurulması olanaklı değildir.
O halde, Mahkemece yapılacak iş; önceki karara atfen karar oluşturmak
yerine, özellikle Anayasa’nın 141/3 üncü maddesi ve ona koşut bir düzenleme
içeren 6100 Sayılı H.M.K.nun 297. ( Mülga H.U.M.K.nun 381, 388 ve 389.)
maddeleri de gözetilerek ve özellikle bozma ilamında yer verilen bozma
gerekçesine karşı, direnmenin gerekçesini de ( gerekirse yeni bir hüküm
oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak
kararda göstermek olmalıdır.
Bu durumda, eldeki davada ortada, yukarda açıklanan ilkeler çerçevesinde
usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş; ilk kararın aslında hukuka uygun
bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına dair iddianın
yasal ve mantıksal gerekçelerini içerir bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi,
direnme kararlarını denetleyen H.G.K. tarafından incelenebilecek nitelikte
teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı da her türlü
duraksamadan uzaktır.
Şu hale göre; açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek, anlaşılabilir
ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere karar bu değişik
sebeplerle ve salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulmalı; bozma nedenine
göre de işin esasına dair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer
olmadığına karar verilmelidir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının
yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
47
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3”
atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 429 uncu maddesi
gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre işin esasına dair diğer temyiz
itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istenmesi halinde
temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle
karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2709/m. 141-3
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
1086/m. 388-3 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
(Değişik madde: 26/02/1985 - 3156/16 md.)
Karar aşağıdaki hususları kapsar:
3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları
hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün
tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep,
6100/m.297
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları
kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve
soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün
hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları
hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve
değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki
sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan
kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin,
taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan
hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde
gösterilmesi gereklidir.
48 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 8.2.2012
Esas: 2011/12-721
Karar: 2012/51
USULÜNE UYGUN TEBLİGAT
u BORCA İTİRAZ
u ŞİKAYET
u
ÖZET: Borca itiraz” davasında İcra Mahkemesince itirazın reddine dair
verilen kararın temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Borçlulardan R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş.’ne çıkarılan ödeme emri bila
tebliğ ibaresiyle iade edilmiştir. Bu durumda mahkemece alacaklının bu
borçlu yönünden takip iradesini sürdürüp sürdürmediği değerlendirilerek,
sürdürme iradesinin varlığı halinde ( yeniden ödeme emri tebliğ koşulu
ile) itiraz sebepleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek
gerekirken bu borçlu yönünden de itirazın sürede olmadığı gerekçesiyle
reddi isabetsizdir...),
Gerekçesiyle borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle
borçlulardan R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş. lehine bozularak; dosya
yerine geri çevrilmiştir.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
İstek, kambiyo senedine dayalı takipte borca itiraza ilişkindir.
Borçlular vekili borçlarının bulunmadığını ifadeyle takibe, borca, faize
itiraz etmiştir.
İcra Mahkemesi, R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş.’ne çıkarılan örnek 10
numaralı ödeme emrinin bila tebliğ ibaresiyle iade edildiği, alacaklının
takip iradesini sürdürmesi halinde yeniden ödeme emri tebliğiyle itiraz
sebeplerinin incelenmesi gerektiğine işaretle bozulmuştur.
Mahkeme, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince bu
borçluya gönderilen ödeme emrinin usulünce tebliğ edildiği, itirazın
süresinde olmadığı gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K.’nun önüne gelen uyuşmazlık; borçlu R... Dış Tic.
ve Tekstil İnş. San. A.Ş.adına gönderilen ödeme emrinin usulünce tebliğ
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
49
edilip edilmediği, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle eldeki başvurunun hukuksal niteliğinin ortaya konulmasında
yarar vardır:
İcra müdürü kendiliğinden gözetmesi gereken bir hususa uymamışsa,
yaptığı işlem kanuna aykırı olacağından, kanuna aykırı böyle bir işleme
karşı başvurulacak yol da şikayet yoludur ( İ.İ.K.m.16).
Borçlunun “ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediği” yönündeki
talebi, maddi hukuka dayalı bir sebepten kaynaklanmadığından, takip
hukukuna dair böyle bir talebin şikayet yoluyla ileri sürülmesi gerektiği
kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince:
Karşı taraf/alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine
mahsus yol ile icra takibine geçilmiştir.
Borçlular vekili, İcra Müdürlüğünün müvekkilleri aleyhine takip yapıldığını,
ancak böyle bir borçlarının bulunmadığını ifadeyle takibe, borca, faize
yönelik itirazını bildirmiştir.
Eldeki dosyadaki bu talep, açıkça itiraz mahiyetinde olup, borçlu R... Dış
Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş adına gönderilen örnek 10 numaralı ödeme
emrinin tebliğ şekline yönelik bir şikayetin varlığı da ileri sürülmemiştir.
Borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş adına gönderilen örnek 10 numaralı
ödeme emrini içeren tebligat parçası üzerinde tebliğ mazbatasının
açıklanan içeriğine göre, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi
hükümlerine göre borçluya tebligat yapılmış olduğu, iadeye dair matbu
açıklamaların ise üzeri çizilerek iptal edildiği, açıktır.
O halde, mahkemenin, tebligatın iade edildiğine dair kaşenin çizilerek
iptal edildiği, borçlunun komşusuna haber verilmek suretiyle 7201 Sayılı
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine dayanılarak muhatabına tebliğ
edildiği gerekçesine dayanan direnmesi yerindedir.
Ne var ki, borçlunun talebi içerikçe takip konusu yapılan alacağın ödendiği
iddiasıyla borca itiraza dair olup; ödeme emri tebligatının usulüne uygun
yapılıp yapılmadığı konusunda şikayet yoluna başvuruda bulunulduğuna
dair bir bilgi bulunmadığı gibi, bu tebligatın geçerliliğinin incelenip
incelenemeyeceğine, mahkemenin bu tebligata dayanarak verdiği
itirazın süre yönünden reddine dair kararına yönelik temyiz itirazları da
Özel Dairece incelenmemiştir.
Bu nedenle, açıklanan hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi
için dosyanın, Özel Daireye gönderilmesi gerektiğine karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
7201/m.21
DAVA : Taraflar arasındaki “borca itiraz” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesince itirazın reddine dair
verilen 29.7.2009 gün ve 2008/961-2009/1180 K. sayılı kararın incelenmesi
50 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
itiraz eden/borçlular vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk
Dairesinin 18.3.2010 gün ve 2009/24308-2010/6302 K. sayılı ilamı ile;
( ... Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçlulardan R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş.’ne çıkarılan örnek 10 numaralı
ödeme emri 26.10.2007 tarihinde bila tebliğ ibaresiyle iade edilmiştir.
Bu durumda mahkemece alacaklının bu borçlu yönünden takip iradesini
sürdürüp sürdürmediği değerlendirilerek, sürdürme iradesinin varlığı halinde
( yeniden ödeme emri tebliğ koşulu ile) itiraz sebepleri incelenerek oluşacak
sonuca göre bir karar vermek gerekirken bu borçlu yönünden de itirazın
sürede olmadığı gerekçesiyle reddi isabetsizdir...),
Gerekçesiyle borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle
borçlulardan R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş. lehine bozularak; dosya yerine
geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki
kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : 1-) İtiraz eden/borçlular vekilinin, borçlular Ü...Örme Tekstil San
ve Tic. Ltd. Şti ve İbrahim Kuloğlu yönünden önceki hükme yönelik temyiz
itirazları ve karar düzeltme istemleri Özel Dairece reddedilmek suretiyle
bu borçlular hakkındaki karar kesinleştiğinden, direnme kararını temyizde
hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, itiraz eden/borçlular vekilinin dilekçesinin, Ü...Örme Tekstil
San ve Tic. Ltd. Şti ile İbrahim Kuloğlu yönünden reddi gerekir.
2-) İtiraz eden/borçlular vekilinin, borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş
yönünden verilen karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
İstek, kambiyo senedine dayalı takipte borca itiraza ilişkindir.
Borçlular vekili dilekçesinde: İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2007/18655
esas sayılı dosyasıyla müvekkilleri aleyhine takip yapıldığını, ancak böyle bir
borçlarının bulunmadığını, ifadeyle takibe, borca, faize itiraz etmiştir.
İcra Mahkemesi, ödeme emrinin R... A.Ş. ile İbrahim K.’na 25.10.2007 ve
26.10.2007 tarihlerinde muhatabına tebliğ edilmiş olduğu, bu borçluların
30.6.2008 tarihindeki itirazlarının süresinde olmadığı, diğer borçluların
itirazlarının ise yerinde olmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
Borçlular vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece; diğer borçluların temyiz
itirazlarının reddi ile, karar sadece; R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş.’ne
çıkarılan örnek 10 numaralı ödeme emrinin 26.10.2007 tarihinde bila tebliğ
ibaresiyle iade edildiği, alacaklının takip iradesini sürdürmesi halinde yeniden
ödeme emri tebliğiyle itiraz sebeplerinin incelenmesi gerektiğine işaretle
bozulmuştur.
Mahkeme, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince bu
borçluya gönderilen ödeme emrinin usulünce tebliğ edildiği, itirazın süresinde
olmadığı gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
51
Direnme yoluyla H.G.K.’nun önüne gelen uyuşmazlık; borçlu R... Dış Tic. ve
Tekstil İnş. San. A.Ş.adına gönderilen ödeme emrinin usulünce tebliğ edilip
edilmediği, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle eldeki başvurunun hukuksal niteliğinin ortaya konulmasında
yarar vardır:
Adli işlem niteliğindeki icra müdürlüğü işlem ve kararlarına karşı İcra
ve İflas Kanunu şikayet kurumunu düzenlemiş ve müdürlük kararlarının
değiştirilme ya da iptalini şikayet yoluyla başvuru halinde İcra Hakimliğinin
kararıyla olanaklı kılmıştır.
Şikayet, icra dairelerinin icra hukukuna aykırı olan ve hadiseye uygun
bulunmayan işlemlerinin iptali ve düzeltilmesini veya yerine getirilmeyen veya
sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesini sağlamak için
kabul edilmiş bir kanun yolu olup; şikayetin konusu, sebepleri, tarafları, süresi
ve şikayet usulüyle sonuçları, İcra ve İflas Kanunu’nda ayrıca düzenlenmiştir.
Bu noktada, yeri gelmişken itirazla şikayet arasındaki farklar ortaya
konulmalıdır:
İtiraz, maddi hukuka dayanan sebeplerden dolayı takibe karşı konulması,
eş söyleyişle takip konusu yapılan alacağa dair bulunmasına karşın, şikayette
icra dairelerinin icra-iflas hukukuna dair işlemlerine yöneltilmiş bir karşı
çıkma söz konusudur.
Borçlu tarafından ileri sürülen bir sebep, niteliği bakımından icra
müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken bir husus ise, o takdirde şikayet
sebebi teşkil eder. İcra müdürü kendiliğinden gözetmesi gereken bir hususa
uymamışsa, yaptığı işlem kanuna aykırı olacağından, kanuna aykırı böyle bir
işleme karşı başvurulacak yol da şikayet yoludur ( İ.İ.K.m.16).
İtiraz süresi tebliğle başladığı halde, şikayet süresi öğrenme ( m.16,I) ile
işlemeye başladığı gibi; bazı hallerde süresiz şikayet mümkün olduğu halde,
süresiz itiraz olanaklı değildir.
Yine, itirazda bulunmak hakkı yalnız borçluya ait olmasına karşın, şikayet
yoluna, hukuki yararı bulunan borçlu alacaklı ve üçüncü kişiler de gidebilir.
Kısacası, itirazla şikayet arasında mahiyet farkı bulunduğu gibi, tabi
bulundukları usul de farklıdır.
Az yukarda yapılan açıklamalar ışığında denilebilir ki; borçlunun “ödeme
emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediği” yönündeki talebi, maddi hukuka
dayalı bir sebepten kaynaklanmadığından, takip hukukuna dair böyle bir
talebin şikayet yoluyla ileri sürülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Nitekim, H.G.K.’nun 27.1.2010 gün ve 2009/12-539 E.,2010/16 K. sayılı
ilamında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince:
Karşı taraf/alacaklı tarafından itiraz eden/borçlular aleyhine İstanbul 6.
İcra Müdürlüğünün 2007/18655 E. Sayılı dosyası ile 22.10.2007 tarihinde
çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yol ile icra takibine geçilmiştir.
52 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Borçlular vekili, İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2007/18655 esas sayılı
dosyasıyla müvekkilleri aleyhine takip yapıldığını, ancak böyle bir borçlarının
bulunmadığını, ifadeyle takibe, borca, faize yönelik itirazını bildirmiştir.
Eldeki dosyadaki bu talep, açıkça itiraz mahiyetinde olup, borçlu R... Dış
Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş adına gönderilen örnek 10 numaralı ödeme emrinin
tebliğ şekline yönelik bir şikayetin varlığı da ileri sürülmemiştir.
Diğer taraftan, borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş adına gönderilen
örnek 10 numaralı ödeme emrini içeren tebligat parçası üzerinde basılı iki
adet kaşe olup, okunaklı olmamakla birlikte üst tarafa basılı olan kaşede
“Muhatabın tebliğ adresine gidildi. Tevziat saatlerinde adreste tebliğe caiz
kimse bulunmadığından muhatab...kapalı olması... gittiği binada komşusu C.
T. tarafından beyan edilmesi üzerine tebliğ evrakı ilgili mahalle muhtarı N. O.
teslim edilerek ... 2 numaralı haber kağıdı yapıştırılıp komşusu C. T.’e haber ...
komşusu ... sebebiyle muhatap yerine Komşusunun imzalı beyanı, Komşusu
imzadan imtina etmiştir. 26.10.07” ibareleri bulunmaktadır. Açıklanan bu
kaşenin hemen altında “Muhatap adreste ... soruldu. Adresten ayrılmış olup
yeni adresi bilinmiyor. Mahalle muhtarı tasdikiyle iade .../.../200” ibareleri
yer almakla birlikte bu kaşede yer alan ibarelerin üzeri çizilmiştir.
Tebliğ mazbatasının açıklanan bu içeriğine göre, 7201 Sayılı Tebligat
Kanunu’nun 21. maddesi hükümlerine göre borçluya tebligat yapılmış olduğu,
iadeye dair matbu açıklamaların ise üzeri çizilerek iptal edildiği, açıktır.
O halde, mahkemenin, tebligatın iade edildiğine dair kaşenin çizilerek
iptal edildiği, borçlunun komşusuna haber verilmek suretiyle 7201 Sayılı
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine dayanılarak muhatabına tebliğ edildiği
gerekçesine dayanan direnmesi yerindedir.
Ne var ki, borçlunun talebi içerikçe takip konusu yapılan alacağın ödendiği
iddiasıyla borca itiraza dair olup; ödeme emri tebligatının usulüne uygun
yapılıp yapılmadığı konusunda şikayet yoluna başvuruda bulunulduğuna
dair bir bilgi bulunmadığı gibi, bu tebligatın geçerliliğinin incelenip
incelenemeyeceğine, mahkemenin bu tebligata dayanarak verdiği itirazın
süre yönünden reddine dair kararına yönelik temyiz itirazları da Özel dairece
incelenmemiştir.
Bu nedenle, açıklanan hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi
için dosyanın, Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda;
1-)Birinci bentte gösterilen nedenlerle, borçlular Ü... Örme Tekstil San ve
Tic. Ltd. Şti ve İbrahim Kuloğlu hakkındaki karar kesinleşmiş olup, direnme
kararını temyizde hukuki yararları bulunmadığından borçlu vekilinin temyiz
dilekçesinin, bu borçlular yönünden reddine;
2-) İkinci bentte açıklanan nedenlerle, borçlu R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San.
A.Ş yönünden yapılmış bir tebligat bulunduğuna dair direnme kararı uygun
olup, davacı R... Dış Tic. ve Teks. İnş. San. A.Ş. vekilinin, başta tebligatın geçerli
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
53
olup olmadığı ve buna göre de itirazın süresinde olup olmadığına yönelik
diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. hukuk dairesine
gönderilmesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
7201/m.21
TEBLİGAT KANUNU
(Değişik : 6/6/1985 - 3220/7 md.)
Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat
yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden
imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar
heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde
teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki
binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak
şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından
birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı
tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt
sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten
sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin
muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına
imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi
gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı
tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve
memurları yukarıdaki fıkra uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule
mecburdurlar.
54 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 8.2.2012
Esas: 2011/12-737
Karar: 2012/55
BELEDİYENİN KAMU HİZMETİNDE FİİLEN KULLANILAN
MALLARIYLA BELEDİYE TARAFINDAN TAHSİL EDİLEN VERGİ,
RESİM VE HARÇ GELİRLERİNİN HACZEDİLEMEYECEĞİ
u HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ
u
ÖZET: Şikayet, şikayetçi Belediye Başkanlığının Banka hesapları üzerine
konulan hacizlerin kaldırılması istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, haczedilmezlik şikayetinden feragat edilmiş olduğu
gerekçesiyle, haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Belediyenin kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarıyla belediye
tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. Ayrıca,
Belediye Gelirleri Kanun ve diğer kanunlarla belediyeye verilen paylar
vergi ve resim hükmünde olduğundan haczi mümkün değildir.
Haciz tutanağında borçlu belediye vekilinin; “şikayet ve dava haklarımız
saklı kalmak koşuluyla bloke edilen paranın alacaklı vekiline verilmesine
muvafakat ediyoruz” şeklindeki beyanı haczedilmezlik şikayetinden
vazgeçme anlamına gelmemektedir. Eksik incelemeyle hüküm tesisi
isabetsizdir gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık, haciz tutanağında borçlu
belediye vekilinin; “şikayet ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla
bloke edilen paranın alacaklı vekiline verilmesine muvafakat ediyoruz”
şeklindeki beyanının haczedilmezlik şikayetinden vazgeçme anlamına
gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve
kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,
H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekir
denilerek direnme kararı bozulmuştur.
YARGITAY KARARLARI
SAYI: 34
İlgili Kanun/Madde:
55
5393/m.15-son
DAVA : Taraflar arasındaki “Şikayet” kanun yolundan dolayı yapılan
yargılama sonunda; Muğla İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair
verilen 23.7.2010 gün ve 2010/299 E.2010/252 K. sayılı kararın incelenmesi
şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk
Dairesi’nin 18.4.2011 gün ve 2010/26131 Esas ve 2011/6678 Karar sayılı
ilamı ile;
( ... Borçlu vekilinin, icra mahkemesine başvurusunda, borçlu belediyeye
ait Ziraat Bankası Muğla Şubesi’nde bulunan 3575874-501 ve 5003 numaralı
hesaplar üzerine konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini
istediği anlaşılmıştır. Başvuru bu haliyle 5393 Sayılı Belediye Kanunun 15/
son maddesine dayalı haczedilmezlik şikayetidir. Anılan madde uyarınca
belediyenin kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarıyla belediye
tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. Ayrıca,
Belediye Gelirleri Kanun ve diğer kanunlarla belediyeye verilen paylar vergi
ve resim hükmünde olduğundan haczi mümkün değildir.
Haciz tutanağında borçlu belediye vekilinin; “şikayet ve dava haklarımız
saklı kalmak koşuluyla bloke edilen paranın alacaklı vekiline verilmesine
muvafakat ediyoruz” şeklindeki beyanı haczedilmezlik şikayetinden vazgeçme
anlamına gelmemektedir. Çünkü açıkça vekil şikayet ve dava haklarını saklı
tutarak ihtirazi kayıtla paranın alacaklı tarafa verilmesini kabul etmiştir.
Şikayetten açık bir feragatı yoktur.
O halde mahkemece, öncelikle banka hesabıyla ilgili kayıtlar ve hesap
ekstresi bankadan getirtilmeli, bu hesaba yatan paraların nitelikleri
incelenmeli, belediyeden bilgi ve belgeler istenmeli ve gerektiğinde bilirkişi
incelemesi yaptırılarak yukarda açıklanan yasa hükmü gereğince bir sonuca
ulaşılmalıdır. Eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Şikayet, şikayetçi/borçlu Belediye Başkanlığı’na ait Ziraat Bankası
Muğla Şubesi’nde bulunan hesapları üzerine konulan hacizlerin kaldırılması
istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, haczedilmezlik şikayetinden feragat edilmiş olduğu
gerekçesiyle, haczedilmezlik şikayetinin reddine dair verilen hüküm, şikayetçi/
borçlu vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarda açıklanan gerekçeyle
bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda ısrar edilmiş, hükmü, şikayetçi/
borçlu vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık, haciz tutanağında borçlu
belediye vekilinin; “şikayet ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla bloke
56 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
edilen paranın alacaklı vekiline verilmesine muvafakat ediyoruz” şeklindeki
beyanının haczedilmezlik şikayetinden vazgeçme anlamına gelip gelmediği
noktasında toplanmaktadır.
H.G.K.nca öncelikle, yerel mahkemece bozma öncesi verilen 23.7.2010
tarihli ilk kararın hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinde “…Muğla 2. İcra
2010/4396 Esas sayılı dosyaya Ziraat Bankası Muğla Şubesindeki 357582745001 ve 5003 Sayılı mevduat hesaplarından intikal edecek paranın 9.695,60 TL
kısmının mahkememizin 2010/256 Esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir
kararı gereğince ödenmemesine, geri kalan bakiyenin ödenebileceğine…”
karar verildiği, ancak bozma sonrası verilen direnme kararında bu hükme
yer verilmediği dikkate alındığında, direnme kararının usulüne uygun olup
olmadığı ön sorun olarak incelenmiş, yapılan görüşmeler sonunda, oybirliği
ile ilk hükümde verilen bu kararın tedbir mahiyetinde olduğu, hükümler
arasında aykırılık teşkil etmeyeceği, kabul edilerek ön sorunun oybirliğiyle
reddi ile, işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.
İşin esasına gelince;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara,
bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, H.G.K.’nca da
benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Şikayetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217
Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na
eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun
429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin
harcının yatırana iadesine, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5393/m.15-son
BELEDİYE KANUNU
Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar
ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen
vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.
YARGITAY KARARLARI
SAYI: 34
57
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 8.2.2012
Esas: 2011/13-568
Karar: 2012/47
YABANCI MAHKEME KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ
u TÜRKİYE DIŞINDA VERİLEN HAKEM KARARLARININ YABANCI
HAKEM KARARI NİTELİĞİNDE OLDUĞU
u YABANCI HAKEM KARARLARININ TÜRKİYE’DE TANINMASI VE
TENFİZİ İÇİN KAMU DÜZENİNE AYKIRI OLMAMASI GEREKTİĞİ
u
ÖZET: Davacı, davalı tarafından başlatılan, “Marmara Depremi
Acil Yeniden Yapılandırma Projesi”ne dair olarak davalı ile sözleşme
imzaladıklarını, “Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası
Hakkındaki New York Sözleşmesi”nin 1. ve 2 nci maddeleri gereğince,
tarafların başvurdukları daimi hakemlik organları tarafından verilen
kararların iş bu sözleşme hükümlerine göre tenfizinin gerektiğini ileri
sürerek. Tahkim Kurulunun kararının, Türkiye’de icra edilebilmesi için
mahkemece tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tenfiz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne,
8.2.2007 tarihli tahkim kararının tenfizine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Dava, 8.2.2007 tarih ve 13562/fm numaralı Milletlerarası Ticaret Odası
Hakem Mahkemesi kararının tenfizi istemine dairdir.
Somut olayda, tenfizi talep edilen hakem kararı, taraflar arasındaki
18.8.2000 tarihli sözleşmeye dair olup, New York Sözleşmesine taraf
olan Fransa’da verilmiş olduğundan, uyuşmazlığa, Türkiye’nin de taraf
olduğu “New York Sözleşmesi” hükümlerinin uygulanması gerektiği
anlaşılmaktadır.
New York Sözleşmesi ifadeleri doğrultusunda, Türkiye dışında verilen
hakem kararlarının, “yabancı hakem kararı” niteliğinde olduğunun
kabulü gerekir. Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra edilebilmesi,
tenfiz prosedürüne tabi olduğundan, davaya konu yabancı hakem kararı
niteliğindeki Milletlerarası Ticaret Odası Hakem kararının New York
Sözleşmesine göre, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan tenfiz
şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmak gerekir.
58 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
New York Sözleşmesinin ( V)-2 nci maddesine göre, yabancı hakem
kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için, uyuşmazlık konusunun
tahkim yoluyla çözüme elverişli olmasının yanında bu hakem kararının
Türk kamu düzenine de aykırı olmaması gereklidir.
Davalı, davacı ortak girişimi oluşturan şirketlerin ayrı ayrı kurumlar
vergisi mükellefi oldukları gibi, ortak girişimin de ayrı ve bağımsız bir
kurumlar vergisi mükellefi olduğunu, ilgili vergi mevzuatları gereğince
vergi hukuku anlamında ayrı bir muhatap kabul edilen Ortak Girişimin,
vergilendirilecek olan gelirini, ilgili dönem sonunda beyan ederek
kurumlar vergisi ödemesi, bundan sonra ortaklarına kar payı dağıtması
gerekirken, idareden aldığı aylık hak edişleri Ortak Girişim hesaplarına
geçirmeden ortaklara aktardığını, bu şekilde dönem sonu beklenmeden
gelirin paylaştırılması sebebiyle örtülü kazanç elde edildiğini, öte yandan
Türk Vergi Kanunlarına aykırı, vergi kaçırmaya yönelik, hileli uygulamalara
hukuki geçerlik tanıyan MTO Hakem Mahkemesi kararının genel ahlaka
ve kamu düzenine aykırı olduğundan tenfizinin talep edilemeyeceğini
savunmuş, savunmalarına delil olarak da idarece aldırılan iki bilirkişi
raporunu ibraz etmiştir.
Mahkemece yargılama sırasında alınan 7.10.2008 tarihli bilirkişi raporu
benimsenmek suretiyle olayda tenfiz şartlarının bulunduğu, Türk kamu
düzenine aykırı bir durumun da mevcut olmadığı” açıklanmıştır.
Oysa ki davalının belirtmiş olduğu, Hakem kararıyla davacı ortak girişime
iadesine karar verilen vergilerin ödenmesi, yükümlüsü, vergi mevzuatına
aykırılık, vergi kaçırmaya ve örtülü kazanç elde etmeye yönelik bir
durumun söz konusu olup olmadığı hususlarında mahkemece yeterli bir
inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Vergilerin ödenmesiyle ilgili
taraflar arasındaki kararlaştırmanın, sözleşmenin icrası aşamasında
uygulanıp uygulanmadığı da araştırılmamıştır. Bu inceleme, olayda
“kamu düzenine aykırılık olup olmadığının denetimi” ile sınırlı olarak
yapılacağından, teknik anlamda davanın esastan incelenmesi de söz
konusu olmayacaktır.
O halde mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanması
aşamasında Hakem kararıyla davacı Ortak Girişime iadesine karar
verilen vergilerin, sorumlusu, yükümlüsü, ödenip ödenmediği, olayda
vergi mevzuatına aykırılık, vergi kaçırmaya, hileli ve muvazaalı işlemlere
ve örtülü kazanç elde etmeye yönelik bir durumun söz konusu olup
olmadığı, davacıların kendi aralarında akdetmiş oldukları Ortak Girişim
sözleşmesinin resmi ve onaylı Türkçe tercümesinin dosyaya ibrazının
sağlanması ve davalının itirazında değindiği sözleşmenin 16 ncı maddesiyle
ilgili hükmün, sözleşmenin resmi onaylı Türkçe tercümesinde de bulunup
bulunmadığının denetlenmesinden sonra, vergilerin ödenmesiyle ilgili
bu kararlaştırmanın, taraflar arasındaki sözleşmenin icrası aşamasında
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
59
da uygulanıp uygulanmadığı, davalı itirazları ve dosyaya ibraz edilen
bilirkişi raporları ile tüm belgeler dikkate alınmak suretiyle, vergi hukuku
konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu akademik kariyere sahip
üç kişilik bilirkişi kurulundan, nedenlerini açıklayıcı, gerekçeli, taraf,
mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, olayda yabancı
hakem kararının tenfizinin Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığı
değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken,
eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması,
usul ve yasaya aykırı görülüp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Yabancı Mahkemelerin Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958
tarihli New York Sözleşmesi 2/b fıkrasınca hakem kararının tanınma ve
icrasının mezkur memleketin amme intizamı kaidelerine aykırı olmaması
kuralı karşısında verginin kamu düzenini ilgilendiren bir sorun olması
da gözetilerek, Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki
kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır görülüp direnme kararı
bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında 10 Haziran 1958 Tarihinde New York’ta Yapılan Sözleşme madde:1 4686/m.1 5718/m.54-c
DAVA : Taraflar arasındaki “tenfiz” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair
verilen 24.12.2008 gün ve 2007/696 E., 2008/672 K. sayılı kararın incelenmesi
taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin
29.12.2009 gün ve 2009/4018 E., 2009/15528 K. sayılı ilamı ile;
( ... Davacı Dorsch Consult-Ants Ortak Girişimi, davalı tarafından
başlatılan, “Marmara Depremi Acil Yeniden Yapılandırma Projesi”ne (
MEER Projesi) dair olarak davalı ile 18.8.2000 tarihinde “İzmit, Körfez ve
Gebze İnşaat Sözleşme Paketleri Kapsamında İskan Birimlerinin Yeniden
Yapılandırılmasının Denetimi İçin Danışmanlık Hizmetleri Sözleşmesi”
imzaladıklarını, sözleşmenin tahkim şartını düzenleyen 8.2 nci maddesinde,
taraflar arasında doğacak uyuşmazlıkların çözümünde Milletlerarası Ticaret
Odası kurallarının uygulanacağının kararlaştırıldığını, davalı ile “sözleşme
bedelinin ödenmesi” konusunda ortaya çıkan uyuşmazlık sebebiyle 8.11.2004
tarihinde Milletlerarası Ticaret Odası ( MTO) Uluslararası Tahkim Divanına
başvurduklarını, oluşturulan Tahkim Kurulu tarafından yapılan yargılama
sonucunda, 8.2.2007 tarihinde verilen kararla taleplerinin kabul edildiğini, (
MTO) Tahkim Kurallarının 28. maddesinin 6. fıkrası gereğince taraflar, verilecek
olan hakem kararının derhal icrasını ve tüm kanun yollarından feragat etmeyi
kabul ettiklerinden, hakem heyetince verilen kararın kesin nitelikte ve taraflar
60 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
için bağlayıcı olduğunu, Türkiye Cumhuriyetinin, 21.5.1991 tarih ve 20877
Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 3731 Sayılı Kanunla onaylamak suretiyle
tarafı olduğu, “Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki
10.6.1958 tarihli New York Sözleşmesi”nin 1. ve 2 nci maddeleri gereğince,
tarafların başvurdukları daimi hakemlik organları tarafından verilen kararların
iş bu sözleşme hükümlerine göre tenfizinin gerektiğini ileri sürerek. Tahkim
Kurulunun 8.2.2007 tarih ve 13562/fm numaralı kararının, Türkiye’de icra
edilebilmesi için mahkemece tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacı Dorsch + Ants Ortak Girişimin, daha önce tefer ve terra,
son olarak da MEER projeleri kapsamında imzalanan danışmazlık hizmet
alım sözleşmelerinde müşavir ve mühendis olarak görev yaptığını, tefer ve
terra projelerinde. Ortak Girişim ortaklarından olan Dorsch firmasından
kesilen vergi stopajlarının, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin o
tarihte yanlış yorumlanması sebebiyle kendilerine iade edildiğini, MEER
projesi sırasında ise, yapılan uygulamanın hatalı olduğu anlaşılarak, vergi
stopajlarının ödenmeyeceğinin bildirilip, daha önce yapılan ödemelerin
de hak edişlerden mahsup edildiğini, davacının bu duruma karşı çıkarak,
vergilerin iadesi talebiyle tahkim yoluyla MTO Tahkim Divanı nezdinde dava
açtığını, talep edilen vergilerin, ortak girişimin değil, ortakların kendi tüzel
kişiliklerinin vergi mükellefiyetiyle ilgili vergileri olduğunu, bu sebeple taraf
ehliyeti ve yargı yetkisine itiraz ettiklerini, davacı ortak girişimin. Kurumlar
Vergisi kanununun 1 inci maddesi gereğince kurumlar vergisi mükellefi olup,
tüzel kişiliği olmayan ancak vergi mevzuatı açısından muhatap kabul edilen
bir suje olarak Seğmenler Vergi Dairesince tescil edildiğini, idareye karşı iş
yükümlenen ortak girişimlere. Vergi Usul Kanunu gereğince kurumlar vergisi
mükellefi olduklarını gösteren faturalar karşılığı düzenlenen hak edişlerle
ödeme yapıldığını, ortak girişimin ortaklarının da ayrıca kurumlar vergisi
mükellefi olup, yabancı ortak olan Dorsch şirketinin de dar mükellef olarak
Türkiye’de elde ettiği kurum kazancı üzerinden vergi ödemekle yükümlü
olduğunu, Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi gereğince sadece
dar mükellef ( yabancı firma) olan firmaların, stopaj ( kaynakta kesinti)
yoluyla vergi ödemekle yükümlü olduklarını. Ortak Girişimin, taşeron olarak
hizmet aldığı Dorsch firmasının, ortak girişime verdiği hizmetler karşılığında
kestiği faturalar üzerinden vergi sorumlusu olarak vergi dairesine yatırdığı
stopaj kesintilerini, daha sonra idareye fatura ettiğini, oysaki tahkime konu
olan ve iadesine karar verilen bu vergilerin Ortak Girişimin kendi kazancından
ödenen bir vergi olmadığını, yapılan uygulamanın, haksız kazanç elde etmeye
yönelik olduğunu, nitekim Ortak Girişim Anlaşmasının 16 ncı maddesinden
de, bu durumun açıkça anlaşıldığını, Türk Vergi Kanunlarına aykın, vergi
kaçırmaya yönelik, hileli uygulamalara hukuki geçerlik tanıyan MTO Hakem
Mahkemesi kararının genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olduğundan New
York Sözleşmesinin V/2.b maddesi gereğince tenfizinin talep edilemeyeceğini,
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
61
aynı sözleşmenin V/2. ( a) maddesi gereğince uyuşmazlığın tahkim yoluyla
çözümlenmesinin de mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini
istemiştir.
Mahkemece, 7.10.2008 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak
suretiyle, tenfiz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne,
8.2.2007 tarihli tahkim kararının tenfizine karar verilmiş, hüküm, taraflarca
temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına
göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer
temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Dava, 8.2.2007 tarih ve 13562/fm numaralı MTO Hakem Mahkemesi
kararının tenfizi istemine dair olup, uyuşmazlığın çözümü içim öncelikle,
olaya uygulanması gereken mevzuat hükümleriyle hakem kararının niteliğinin
belirlenmesi gereklidir.
2675 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun,
1982 yılında yürürlüğe girmiş olup, Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası
antlaşmalar kapsamında bulunmayan uyuşmazlıklarda adı geçen kanun
hükümlerinin uygulanması söz konusu olmakla birlikte, “Türkiye’de Yabancı
Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli
New York sözleşmesi” 8.5.1991 tarih ve 3731 Sayılı Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe girmiş olduğundan ve yabancı hakem kararlarının
tanınması ve tenfizinde, bu sözleşme hükümlerinin öncelikle uygulanması
gerekli olduğundan, möhuk kapsamına giren hakem kararlarının alanı
oldukça daralmıştır. Bununla beraber. Türkiye’nin New York Sözleşmesine
taraf olduğu 8.5.1991 tarihinden itibaren ve bugün itibariyle, bu sözleşmeye
taraf olmayan bir devlet ülkesinde verilen ve yerli olmayan hakem kararları,
möhuk kapsamına giren hakem kararlarıdır. ( Banu Şit, Kurumsal Tahkim ve
Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, Ankara 2005, sh.194)
Öte yandan, 21.6.2001 tarihinde, 4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu
( mtk) kabul edilmiş ve 5.7.2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir,
tahkim usulüne uygulanacak kuralları düzenleyen sözkonusu kanunun, “amaç
ve kapsam” başlıklı 1 inci maddesi gereğince, yabancılık unsuru taşıyan ve
tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya anılan kanun hükümlerinin
taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklarda,
mtk’nun uygulanması zorunludur. O halde 5.7.2001 tarihinden itibaren yasa
kapsamına giren uyuşmazlıklarda, mtk uygulanacaktır. ( “Yabacılık Unsuru
Kavramı ve ıcc Tahkimi” Prof. Dr. Ziya Akıncı, 6.4.2004 Milletlerarası Tahkim
Semineri, Ankara 6.4.2004 sh.39.) Tahkim şartını içeren sözleşme tarihinin,
mtk’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce olması halinde ise uyuşmazlığın
söz konusu kanun kapsamına girmediği kabul edilmektedir. ( Bkz. 15.
Hukuk Dairesi, 2002/4900 E. 2002/5118 K, 13.11.2002 T.; 15. Hukuk Dairesi
62 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
2002/4007 E. 2003/876 K. 25.2.2003 T.; 15. hd. 2002/2760 E. 2002/4528 K.
10.10.2002 T.)
Yukarda açıklanan konuyla ilgili mevzuat hükümlerinin, yürürlük tarihleri
ve kapsamları da dikkate alınarak somut olaya bakılacak olursa, davaya konu
olayda, tenfizi talep edilen hakem kararı, taraflar arasındaki 18.8.2000 tarihli
sözleşmeye dair olup, New York Sözleşmesine taraf olan Fransa’da verilmiş
olduğundan, uyuşmazlığa, Türkiye’nin de taraf olduğu “New York Sözleşmesi”
hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığa uygulanacak mevzuat hükümlerinin bu şekildeki tespitinden
sonra, tenfizi talep edilen hakem kararının niteliğinin tespitine gelince;
Her ne kadar bir hakem kararının, yerli veya yabancı hakem kararı olup
olmadığı ayrımı konusunda, doktrinde genel olarak “otoritesi altında verilen
kanun” ve “toprak esası” şeklinde tanımlanan değişik görüşler bulunmakta
ise de, New York Sözleşmesinin, “İş bu sözleşme, tabii veya hükmi şahıslar
arasında zuhur eden ve tanınması ve icrası bahismevzuu devlet arazisinden
gayri bir devlet arazisinde verilen hakem kararlarının tanınması ve icrası
hakkında tatbik olunur.” Hükmünü taşıyan 1 inci maddesindeki ( ....bahis
mevzuu devlet arazisinden gayri bir devlet arazisinde) ifadeleri gereğince,
anılan sözleşmede açıkça “toprak esası” benimsenmiş olduğundan. Türkiye
dışında verilen hakem kararlarının, “yabancı hakem kararı” niteliğinde
olduğunun kabulü gerekir. ( Prof. Dr. Cemal Şanlı, “Uluslararası Ticari Akitlerin
Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yollan”, 3. Bası, İstanbul Haziran 2005,
sh. 284; Prof. Dr. Ziya Akıncı, a, g.e, sh. 24; Prof. Dr. Tuğrul Ansay, “Yabancı
Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizine İlişkin New York Antlaşması ve Yeni
Türk Devletler Özel Hukuku Kanunu”, Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de
Tanınması ve Tenfizi” II. Tahkim Haftası, Ankara, 25-26 Kasım, 1983, sh. 128)
Bu tespitten sonra, yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra
edilebilmesi, tenfiz prosedürüne tabi olduğundan, davaya konu yabancı
hakem kararı niteliğindeki MTO Hakem kararının New York Sözleşmesine
göre, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan tenfiz şartlarının gerçekleşip
gerçekleşmediğinin incelenmesine gelince;
New York Sözleşmesinin ( V)-2 nci maddesinde. “Hakem kararının
tanınması ve icrası istenen memleketin selahiyeti makamı tarafından
aşağıdaki hallerin mevcudiyeti müşahede edilecek olursa tanıma ve icra
talebi keza reddolunabilir.
a-)Tanıma ve icra talebinin öne sürüldüğü memleketin kanununa göre
ihtilaf mevzuunun hakemlik yoluyla halle elverişli bulunmaması veya
b-) Hakem kararının tanıma ve icrasının mezkur memleketin amme
intizamı kaidelerine aykırı olması” hükmü mevcuttur.
Buna göre, yabancı hakem kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için,
uyuşmazlık konusunun tahkim yoluyla çözüme elverişli olmasının yanında bu
hakem kararının Türk kamu düzenine de aykırı olmaması gereklidir.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
63
Kamu düzeni doktrinde genel olarak, “bir toplumun, belirli bir zaman
dilimi içerisinde, siyasi, sosyal, ekonomik, ahlaki ve hukuki açılardan temel
yapısını belirleyen ve temel çıkarlarını koruyan kurum ve kurallar bütünüdür.”
şeklinde tanımlanmaktadır. ( Süha Tanrıver, “Yabancı Hakem Kararlarının
Türkiye’de Tenfızinde Kamu Düzeninin Rolü, Prof. Dr. Ali Bozer’e Armağan”,
“Kamu Düzeni”, Ankara, 1988, sh.152)
Devletlerin vazgeçemeyeceği temel ilkeler, kamu düzenini ilgilendiren
kurallar olup, genel olarak, kamu menfaat ve düzenini koruma amacını
güden emredici kanun hükümlerine aykırılık, ahlaka ve temel hak ve
özgürlüklere aykırılık, kamu düzeninin müdahalesini gerektiren hususlardır.
Örneğin gümrük kanunları, vergi mevzuatı, kamu düzenini ilgilendirdiğinden,
vergi mevzuatına aykırı bir alacağı hükme bağlayan bir hakem kararı, Türk
hukukunun vazgeçilmez saydığı temel prensiplerle bağdaşmadığı için kamu
düzeni müdahalesiyle karşılaşır. Aynı şekilde tenfiz devletinin dış ticaret,
gümrük veya vergi mevzuatına karşı muvazaa teşkil eden ilişkilerden doğan
alacakları hüküm altına alan kararlar, sahte evrak tanzim etmek suretiyle,
hileyle elde edilen kararlar da, kamu düzenine aykırı kabul edilebilir. ( Prof.
Dr. Cemal Şanlı, a, g.e, sh. 208)
Bazı durumlarda kamu düzenine aykırılık itirazlarının değerlendirilebilmesi
için, kısmen işin esasının da incelenmesi gerekli olabilir. Örneğin yabancı
hakem kararına konu teşkil eden sözleşmenin, ülkenin gümrük ve vergi
mevzuatına karşı bir hile ve muvazaa teşkil ettiği, dolayısıyla kamu düzenine
aykırı olacağı ileri sürüldüğünde, mahkemenin itirazı değerlendirebilmesi
için, kısmen işin esasıyla ilgili inceleme ve araştırma yapması zorunludur. Aksi
halde kamu düzenine aykırılık itirazını değerlendirmek mümkün değildir. Bu
gibi durumlarda kamu düzenine aykırılık itirazlarının incelenebilmesi için,
zorunlu olarak işin esasıyla ilgili hususların araştırılması, teknik anlamda
davanın esastan incelenmesi anlamında da değildir. ( Prof Dr. Cemal Şanlı, a,
g.e, sh. 209)
Bu açıklamalardan sonra davaya konu olaya bakılacak olursa; az yukarda
da kısaca özetlendiği gibi davalı, davacı ortak girişimi oluşturan Ants ve
Dorsch şirketlerinin ayrı ayrı kurumlar vergisi mükellefi oldukları gibi, ortak
girişimin de Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesi gereğince ayrı ve
bağımsız bir kurumlar vergisi mükellefi olduğunu, ilgili vergi mevzuatları
gereğince vergi hukuku anlamında ayrı bir muhatap kabul edilen Ortak
Girişimin, vergilendirilecek olan gelirini, ilgili dönem sonunda beyan ederek
kurumlar vergisi ödemesi, bundan sonra ortaklarına kar payı dağıtması
gerekirken, idareden aldığı aylık hak edişleri Ortak Girişim hesaplarına
geçirmeden ortaklara aktardığını, bu şekilde dönem sonu beklenmeden
gelirin paylaştırılması sebebiyle örtülü kazanç elde edildiğini, öte yandan
ortak girişimin ortaklarının da ayrıca kurumlar vergisi mükellefi olup, yabancı
ortak olan Dorsch şirketinin de dar mükellef olarak Türkiye’de elde ettiği
64 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
kurum kazancı üzerinden vergi ödemekle yükümlü olduğunu, Kurumlar
Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi gereğince sadece dar mükellef ( yabancı
firma) olan firmaların, stopaj ( kaynakta kesinti) yoluyla vergi ödemekle
yükümlü olduklarını. Ortak Girişimin, taşeron olarak hizmet aldığı Dorsch
firmasının, ortak girişime verdiği hizmetler karşılığında kestiği faturalar
üzerinden vergi sorumlusu olarak vergi dairesine yatırdığı stopaj kesintilerini,
daha sonra idareye fatura ettiğini, oysaki tahkime konu olan ve iadesine
karar verilen bu vergilerin Ortak Girişimin kendi kazancından ödenen bir
vergi olmadığını, yapılan uygulamanın, haksız kazanç elde etmeye yönelik
olduğunu, nitekim Ortak Girişim Anlaşmasının 16 ncı maddesinde de, bu
durumun açıkça anlaşıldığını, Türk Vergi Kanunlarına aykırı, vergi kaçırmaya
yönelik, hileli uygulamalara hukuki geçerlik tanıyan MTO Hakem Mahkemesi
kararının genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olduğundan tenfizinin talep
edilemeyeceğini savunmuş, savunmalarına delil olarak da idarece aldırılan iki
bilirkişi raporunu ibraz etmiştir.
Mahkemece yargılama sırasında alınan 7.10.2008 tarihli bilirkişi raporu
benimsenmek suretiyle olayda tenfiz şartlarının bulunduğu, verilen kararın
Türk kamu düzenine de aykırı olmadığı kabul edilerek. Hakem kararının tenfize
karar verilmişse de, anılan raporda özet olarak, “Vergi Usul Kanununun 8/3
üncü maddesi gereğince, vergisel unsurlu sözleşmelerin, sadece taraflar
arasındaki iç ilişkide geçerli olup, vergilendirme sürecinde vergi idaresi
bakımından bağlayıcı olmadığı, stopaj vergi tutarının ücrete yansıtılması
talebinin, sözleşme hukuki ilişkisinden kaynaklandığı, davalı tarafın ileri
sürdüğü, davacıların kendi aralarında akdettikleri sözleşmede, idarenin
vergi iadesinde gecikmesi halinde yabancı firmanın fazla fatura keseceğinin
kararlaştırılmış olmasının, naylon fatura düzenlenmesini teşvik edeceği ve
bu suretle vergi kaçırmanın mümkün olacağı iddialarının ise, varsayımsal bir
kabul olduğu, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin, incelenmesi istenilen
somut uyuşmazlık kapsamında bulunmadığı, davaya konu olayda tenfiz
şartlarının oluştuğu, Türk kamu düzenine aykırı bir durumun da mevcut
olmadığı” açıklanmıştır.
Oysa ki davalının gerek bilirkişi raporuna itiraz, gerekse cevap ve düplik
dilekçelerinde belirtmiş olduğu, Hakem kararıyla davacı ortak girişime
iadesine karar verilen vergilerin ödenmesi, yükümlüsü, vergi mevzuatına
aykırılık, vergi kaçırmaya ve örtülü kazanç elde etmeye yönelik bir durumun
söz konusu olup olmadığı hususlarında mahkemece yeterli bir inceleme ve
değerlendirme yapılmamıştır. Öte yandan, dosyada, ortak girişimi oluşturan
ortakların kendi aralarında akdetmiş oldukları Mayıs 2000 tarihli “Ortak
Girişim Anlaşmasının İngilizce metni mevcut olup, Türkçe tercümesi mevcut
değilse de, davalının, vergi kaçırmaya yönelik bir düzenleme olduğunu
savunduğu ve dosyaya ibraz ettiği söz konusu anlaşmanın 16 ncı maddesinin,
resmi ve onaylı olmayan, haricen yapılan Türkçe tercümesinde, “Teklifte
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
65
yer alan yerel vergi tavan miktarının verilecek aylık hak edişlerle herhangi
bir sebeple alınamaması durumunda, bu yerel verginin çekilemeyen kısmı
için Dorsch firmasının, hak ettiği miktardan daha fazla hak ediş sunması
gerekmektedir. Bu durumda, Dorsch firması, diğer ortakların kabulüyle daha
fazla fatura temin ederek verecek ve bu yolla tahsil edilen yerel vergi ortaklar
arasında eşit olarak paylaştırılacaktır.” Şeklinde bir düzenleme de mevcut
olup, vergilerin ödenmesiyle ilgili bu kararlaştırmanın, taraflar arasındaki
sözleşmenin icrası aşamasında uygulanıp uygulanmadığı da araştırılmamıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, açıklanan hususlarda yapılacak değerlendirme
için, kısmen de olsa işin esasının incelenmesi zorunlu ise de, az yukarda da
belirtildiği gibi, bu inceleme, olayda “kamu düzenine aykırılık olup olmadığının
denetimi” ile sınırlı olarak yapılacağından, teknik anlamda davanın esastan
incelenmesi de söz konusu olmayacaktır.
O halde mahkemece, tüm bu açıklamalar doğrultusunda, taraflar
arasındaki sözleşmenin uygulanması aşamasında. Hakem kararıyla davacı
Ortak Girişime iadesine karar verilen vergilerin, sorumlusu, yükümlüsü,
ödenip ödenmediği, olayda vergi mevzuatına aykırılık, vergi kaçırmaya, hileli
ve muvazaalı işlemlere ve örtülü kazanç elde etmeye yönelik bir durumun
söz konusu olup olmadığı, davacıların kendi aralarında akdetmiş oldukları
Ortak Girişim sözleşmesinin resmi ve onaylı Türkçe tercümesinin dosyaya
ibrazının sağlanması ve davalının itirazında değindiği sözleşmenin 16 ncı
maddesiyle ilgili hükmün, sözleşmenin resmi onaylı Türkçe tercümesinde de
bulunup bulunmadığının denetlenmesinden sonra, vergilerin ödenmesiyle
ilgili bu kararlaştırmanın, taraflar arasındaki sözleşmenin icrası aşamasında
da uygulanıp uygulanmadığı, davalı itirazları ve dosyaya ibraz edilen bilirkişi
raporları ile tüm belgeler dikkate alınmak suretiyle, vergi hukuku konusunda
uzman bilirkişinin de bulunduğu akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi
kurulundan, nedenlerini açıklayıcı, gerekçeli, taraf, mahkeme ve Yargıtay
denetimine elverişli rapor alınarak, olayda yabancı hakem kararının tenfizinin
Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle
sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz
bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya
aykırı olup, bozmayı gerektirir. Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak
ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle
Yabancı Mahkemelerin Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958
tarihli New York Sözleşmesi 2/b fıkrasınca hakem kararının tanınma ve
icrasının mezkur memleketin amme intizamı kaidelerine aykırı olmaması
66 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
kuralı karşısında verginin kamu düzenini ilgilendiren bir sorun olması da
gözetilerek. H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının
Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217
Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na
eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun
429 uncu Maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde
yatırana iadesine, 08.02.2012 tarihinde yapılan 2. görüşmede oyçokluğuyla
karar verildi.
KARŞI OY :
Yerel mahkeme tarafından yabancı hakem kararının tenfizi için açılan
davanın kabulü üzerine özel daire tarafından yukarda açıklanan sebeplerle
bozulan kararda direnilmesi üzerine H.G.K. tarafından da karar aynı
gerekçelerle bozulmuştur. Aşağıda açıklanan sebeplerle bozma kararına
katılmak mümkün olmamıştır:
Bozmanın nedeni hem taraflar arasındaki sözleşmenin, hem de davacıların
kendi aralarında yaptıkları sözleşmenin kamu düzenini doğrudan ilgilendiren
vergi mevzuatı bakımından aykırı hükümler oluşturup oluşturmadığının
araştırılmasıdır. Türkiyenin de taraf olduğu Yabancı Hakem Kararlarının
Tanınması ve İcrası Hakkındaki 1958 tarihli Nevvyork sözleşmesinin V/2b
maddesine göre yabancı hakem kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için
bu yabancı hakem kararının Türk kamu düzenine aykırı olmaması gerekir.
Yine 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun
54/c maddesine göre de tenfizi istenen hükmün kamu düzenine açık aykırılık
taşımaması gerekmektedir. Tenfizi istenen yabancı hakem kararının kamu
düzenine aykırılığından bahsedilebilmesi için kararın hüküm fıkrasının kamu
düzenine aykırı olması gerekir. Tenfiz kararına dayanak yapılan ve taraflar
arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmede kamu düzenine aykırı hükümler
bulunsa bile bu hükümler hakem kararında hükme dayanak yapılmamış
yani hükmün gerekçesini oluşturmamış ise salt sözleşmede böyle bir hüküm
bulunması tenfize engel değildir. Diğer taraftan aynı husus hükmün gerekçesi
için de söz konusudur. Hatta gerekçenin bulunmaması bile kamu düzenine
aykırılık teşkil etmeyecektir.
Vergi hususu kamu düzeniyle doğrudan ilgili olup hakem kararında Türk
vergi mevzuatına aykırı bir durumun bulunması tenfize engeldir, ancak somut
olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Tenfize konu olan olay Devlete
ödenecek olan verginin kendisiyle ilgili değildir,yani hakem kararında verginin
ne şekilde hesaplanması gerektiği,veya ödenmesi gereken bir verginin
Devlete ödenip ödenmeyeceği gibi konularda karar verilmemiştir. Karar. Türk
vergi mevzuatına uygun olarak tahakkuk etmiş bir verginin taraflardan hangisi
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
67
tarafından ödeneceği hususuyla ilgili olup, bunun kamu düzeniyle uzaktan
yakından bir ilgisi bulunmamaktadır. Verginin kimin tarafından ödeneceği
hususu taraflarca her zaman kararlaştırabilir. Kaldı ki eldeki davada kimin
tarafından ödeneceği tartışmalı olan vergi de Devlete ödenmiş olup bir vergi
kaybı da söz konusu değildir.
Bir an için hakem kararına dayanak teşkil eden ve taraflar arasında
düzenlenmiş olan sözleşmede kamu düzenine aykırı bir hükmün bulunmasının
tenfize engel olacağı kabul edilse bile ( ki yukarda açıklanan sebeplerle böyle
bir sözleşme karara esas alınmamış ise tenfize engel değildir)burada taraflar
arasındaki sözleşmede böyle bir hükmün bulunduğu konusunda herhangi
bir iddia yoktur. Bozmanın dayanağı tenfiz davasında taraf olanlar arasındaki
sözleşme değil, davacıların kendi aralarında yaptıkları ve tenfızde hiçbir
zaman inceleme konusu olmayan sözleşmedeki bir hükmün kamu düzenine
aykırı olup olmamasının incelenmesidir. Davacılar kendi aralarında yaptıkları
sözleşmeye kamu düzenine aykırı hükümler koysalar bile, davalıyla yaptıkları
ve hakem kararına dayanak teşkil eden sözleşmede böyle bir durum yoksa
bu husus yabancı hakem kararının tenfizine engel teşkil etmeyecektir.
Tekrar vurgulamakta yarar vardır ki burada kamu düzenini ilgilendiren ve
doğrudan vergi mevzuatıyla ilgili bir niza söz konusu değildir. Niza verginin
taraflardan hangisi tarafından ödeneceği konusundadır. Zaten bu konunun
içerik incelemesi yasağından dolayı da Türk Mahkemelerince incelenmesi söz
konusu değildir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği
düşüncesindeyim.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4686/m.1 MİLLETLERARASI TAHKİM KANUNU
Bu Kanunun amacı, milletlerarası tahkime ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği
veya bu Kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği
uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.
Bu Kanunun 5 ve 6 ncı madde hükümleri, tahkim yerinin Türkiye dışında
belirlendiği durumlarda da uygulanır.
Bu Kanun, Türkiyede bulunan taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin
uyuşmazlıklar ile iki tarafın iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz.
21.1.2000 tarihli ve 4501 sayılı Kamu Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve
Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde
Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun uyarınca yabancılık unsurunun bulunduğu
kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan
uyuşmazlıkların milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi de bu Kanuna tabidir.
Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.
68 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
10 Haziran 1958 Tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında
Newyork Sözleşmesi/m.1
İşbu Sözleşme tabii veya hükmi şahıslar arasında zuhur eden ve tanınması ve
icrası bahis mevzuu devlet arazisinden gayri bir devlet arazisinde verilen hakem
kararlarının tanınması ve icrası hakkında tatbik olunur. Sözleşme aynı zamanda
tanınması ve icrası istenen devlette milli addolunmayan hakem kararları hakkında
da tatbik edilir.
5718/m.54-c
MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA
KANUN
(1) Yetkili Mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir:
c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.
YARGITAY KARARLARI
SAYI: 34
69
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 30.3.2012
Esas: 2012/14-70
Karar: 2012/272
DAVAYI KABUL EDEN TARAFIN KURAL OLARAK YARGILAMA
GİDERLERİNDEN SORUMLU OLDUĞU
u HAL VE VAZİYETİ İLE DAVA AÇILMASINA SEBEBİYET VERMEMİŞ
VE İLK CELSEDE DAVACININ İDDİASINI KABUL ETMİŞ OLAN
DAVALININ YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLU
TUTULAMAYACAĞI
u
ÖZET: Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine
ilişkindir.
Davalı, ilk yargılama oturumunda davayı kabul etmiştir.
Mahkemece, kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Özel Dairece;
Hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş
ve ilk yargılama oturumunda davacının iddiasını kabul etmiş olan
davalı, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz gerekçesiyle yerel
mahkemenin kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca;
Uyuşmazlık; davayı kabul eden davalının yargılama giderinden sorumlu
tutulup tutulamayacağı, noktasında toplanmaktadır.
HUMK’nda, “kural olarak davayı kabul eden tarafın mahkum olmuş gibi
yargılama giderini ödemeye mecbur olduğu” kabul edilmiştir.
Kural bu olmakla birlikte, “davayı kabul eden tarafın yargılama gideri ile
sorumlu tutulmayacağı haller” sıralanmıştır.
Davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş
olması ilk koşul, ikinci koşul ise, davalının, ilk muhakeme celsesinde
davacının iddiasını kabul etmesidir.
Somut olaya gelince:
Davalının kabul beyanı ikinci celse gerçekleşmiştir. Yargılamanın ilk
celsesine katılmayan davalı ne mazeret ne de kabul beyanı bildirmiştir.
70 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
İlk muhakeme celsesinde davayı kabul etme, şartı somut olay yönüyle
gerçekleşmemiştir.
Davalının yargılama gideriyle sorumlu tutulmasına ilişkin direnme uygun
görülmüştür.
İlgili Kanun/Madde: 1086/m.92, 93, 94
DAVA : Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; ( Aydın İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi)’nce davanın
kabulüne dair verilen 03.02.2011 gün ve 2010/372 E.-2011/62 K. sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Ondördüncü
Hukuk Dairesi’nin 15.04.2011 gün ve 2011/3843-5021 sayılı ilamı ile;
( ... Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine
ilişkindir.
Davalı, ilk yargılama oturumunda davayı kabul etmiştir.
Mahkemece, kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Gerçekten HUMK’nın 92. maddesi uyarınca kabul, iki taraftan birinin
diğerinin netice-i talebine muvafakat etmesidir. 95. madde gereğince kabul,
kati bir hükmün hukuki sonuçlarını meydana getirir. Açıklanan nedenle
davanın kabul edilmesinde yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak;
HUMK’nın 94. maddesinin 2. fıkrasına göre, hal ve vaziyeti ile aleyhine
dava açılmasına sebebiyet vermemiş ve ilk yargılama oturumunda davacının
iddiasını kabul etmiş olan davalı, Yasa’nın 423. maddesinde sözü edilen
yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz.
Somut olayda; davalının yargılama giderleriyle sorumlu tutulması
açıklanan yasa kurallarına uygun düşmemiştir.
Karar, bütün bu nedenlerle bozulmalıdır...),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
KARAR : Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil istemine
ilişkindir.
Mahkemece, davalının kabulü gözetilerek istemin kabulüne ve davalı
kabulünün ilk celseden sonra olması nedeni ile de yargılama giderinin
davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalının temyiz istemi üzerine karar, Özel Daire’ce; yukarıda başlık
bölümünde açıklanan nedenle yargılama gideri noktasından, bozulmuştur.
Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık; davayı kabul eden davalının yargılama giderinden sorumlu
tutulup tutulamayacağı, noktasında toplanmaktadır.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
71
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( HUMK)’nun 92.
maddesinde kabul; “İki taraftan birinin diğerinin neticei talebine muvafakat
etmesidir.”
şeklinde tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un 93. maddesinde ise feragat ve kabul beyanının dilekçe ile
veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı düzenlenmiştir.
Kabul davalının mahkemeye hitaben yaptığı tek taraflı bir irade beyanı
ile olur ve tamamlanır. Bu nedenle, kabul beyanının mahkemeye ulaşması
yeterlidir.
Kabul halinde yargılama giderinin kime yükleneceği konusu ise aynı
Kanun’un ( HUMK’nın) 94. maddesinde düzenlenmiş; maddenin 1. fıkrasında,
“kural olarak davayı kabul eden tarafın mahkum olmuş gibi yargılama giderini
ödemeye mecbur olduğu” kabul edilmiştir.
Kural bu olmakla birlikte maddenin 2. fıkrasında da, “davayı kabul eden
tarafın yargılama gideri ile sorumlu tutulmayacağı haller” sıralanmıştır.
1086 sayılı HMUK’nın 94/2. fıkrasında yer alan:
“Şu kadar ki müddeaaleyh hal ve vaziyeti ile aleyhine dava ikamesine
sebebiyet vermemiş ve ilk muhakeme celsesinde de müddeinin iddiasını
kabul etmiş ise masarifi muhakeme ile ilzam olunamaz.”
hükmü dikkate alındığında, davalının yargılama giderinden sorumlu
tutulmaması için iki şartın bulunması ve bu şartların, anılan hükümde “ve”
bağlacı ile birleştirildiğine göre, birlikte gerçekleşmiş olması gereklidir.
Yargılama giderinden sorumlu olmak istemeyen, kabul eden tarafın böyle
bir neticeden istifade edebilmesi için bu iki şartın da hadisede tahakkuk
etmesi lazımdır ( Postacıoğlu E. İlhan, 1975, Altıncı Bası, İstanbul, s. 481).
Şartların bir tanesinin gerçekleşmemesi halinde davalının yargılama
giderinden sorumlu tutulması gerekir. Örneğin, hal ve tutumuyla ve mahkeme
dışında muhatap olduğu taleplere menfi cevap vermek suretiyle alacaklının
hakkını vermeye yanaşmamış olan borçlu dava ile karşılaştığı vakit ilk celsede
davacının davasını kabul etse dahi masrafı muhakemeden kurtulamaz (
Postacıoğlu E. İlhan, 1975, Altıncı Bası, İstanbul, s. 481).
Şu hale göre, davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet
vermemiş olması ilk koşul olup; bununla birlikte gerçekleşmesi gereken
ikinci koşul ise, davalının, ilk muhakeme celsesinde davacının iddiasını kabul
etmesidir.
1086 sayılı Kanun’un 94. maddesinin 2. fıkrasındaki ikinci şart olan “ilk
muhakeme celsesinde de” ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine gelince:
Kanun “ilk celse” dediğine göre tensip zabtı ile belirlenen duruşmanın
icra olunacağı ilk günün ilk celse olarak kabul edilmesi gereklidir. Bu celsede
davalının bizzat veya dilekçe ile davayı kabul etmesi şarttır.
Şu kadar ki davalı mazeret bildirse ve bu mazereti kabul edilse dahi bu
koşul geçerlidir ve davalının ilk celse mazeret dilekçesi ile birlikte kabul
72 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
beyanını içerir dilekçeyi de ibraz etmesi gerekir. Aksi halde “ilk celsede kabul”
şartının gerçekleşmediğinin kabulü gerekir.
Somut olaya gelince:
Davacı vekili, müvekkilinin kardeşi olan davalının, 11.05.2001 tarihinde
noterde düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle, ortak muris
babalarından intikal eden taşınmazlardaki miras hisselerini devretmeyi,
taahhüt etmesine rağmen, bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia
ederek miras hisselerinin satış vaadi sözleşmesi uyarınca müvekkili adına
cebren tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı ilk celseye katılmamıştır.
İlk celseye katılan yetkili davacı vekili delillerini bildirmek üzere süre
istemiştir.
Mahkeme davacı vekiline, delillerini ve yetki belgesini sunması için 10
günlük ve ayrıca murise ait veraset ilamının ibraz edilmesi için 20 günlük süre
vermiştir.
Davacı vekili herhangi bir delil listesi bildirmemiş, süresinde sadece
veraset ilamı ibraz etmiştir. Takip eden ikinci celsede ise, davacı vekili mazeret
dilekçesi vererek hazır bulunmamış; davalı duruşmaya katılmış ve davayı
kabul ettiğini beyan etmiştir.
Görülmektedir ki, davalının kabul beyanı ikinci celse gerçekleşmiştir.
Yargılamanın ilk celsesine katılmayan davalı ne mazeret ne de kabul beyanı
bildirmemiştir.
Hal böyle olunca, davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması
için gerekli olan iki şarttan birisi olan, ilk muhakeme celsesinde davayı kabul
etme, şartı somut olay yönüyle gerçekleşmemiştir.
Bu nedenle artık, birlikte gerçekleşmesi gereken diğer şart olan, davalının
hal ve vaziyeti ile aleyhine dava ikamesine sebebiyet verip vermediğinin
araştırılmasına gerek bulunmamakta; davalının yargılama gideri ile sorumlu
tutulması gerekmektedir.
O halde, mahkemece davalının yargılama gideriyle sorumlu tutulmasına
ilişkin direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, Özel Daire’ce yargılama giderinin miktarına yönelik temyiz
itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın
Özel Daire’ye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının yargılama gideriyle
sorumlu tutulmasına ilişkin direnme uygun olup; davalı vekilinin
yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın
ONDÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, 30.03.2012 gününde
oybirliği ile karar verildi.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
73
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
1086/m.92 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
Kabul, iki taraftan birinin diğerinin neticei talebine muvafakat etmesidir.
1086/m.93 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
(Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/13 md.)
Feragat ve kabul beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.
1086/m.94 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
Feragat veya kabul eden taraf mahkum olmuş gibi masarifi muhakemeyi tediyeye
mecburdur.
Şu kadar ki müddeaaleyh hal ve vaziyeti ile aleyhine dava ikamesine sebebiyet
vermemiş ve ilk muhakeme celsesinde de müddeinin iddiasını kabul etmiş ise
masarifi muhakeme ile ilzam olunamaz.
Feragat veya kabul neticei talebin yalnız bir kısmı hakkında ise masarifi muhakeme
buna göre tayin olunur.
1086/m.95 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (Mülga)
Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder. Bilbeyyine hükme
raptı kanunen mecburi olan hallerde müddeaaleyh müddeinin neticei talebini kabul
ederse müddeaaleyhin davada devamı huzuru mecburi değildir ve bu kabul bundan
başka hukuki bir netice husule getirmez.
74 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 3.4.2012
Esas: 2012/1222
Karar: 2012/3911
u 6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMESİ KANUNUNUN
YÜRÜRLÜĞÜNDEN ÖNCE AÇILMIŞ BULUNAN DAVALARDA,
DAVANIN AÇILDIĞI SIRADA DAVA AÇILMA İŞLEMİ
TAMAMLANMIŞ OLDUĞUNDAN, GİDER AVANSININ
MAHKEMECE VERİLEN KESİN MEHİLDE YATIRILMAMIŞ
OLMASINDAN ÖTÜRÜ, DAVANIN DAVA ŞARTLARINDAN
YOKSUNLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDEDİLEMEYECEĞİ
u DAVANIN USULDEN REDDEDİLMESİ
u
GİDER AVANSI YATIRILMASI İÇİN DAVACIYA KESİN SÜRE
VERİLMESİ
ÖZET:Mahkemece, H.M.K.’nun 120. maddesine göre gider avansı yatırılmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş olmasına rağmen avansın yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usülden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacı, daha önce kayden satın aldığı taşınmazın tapusunun iptal edildiğini ve AHMsinde ilgililer hakkında tazminat davası açıldığını, eldeki
davanın anılan dava ile birleştirilmesini ve zararının faizi ile birlikte tazminini istemiştir.
Mahkemece, 20.10.2011 tarihli duruşma gününde, 6100 sayılı Yasa’nın
yürürlüğe girdiğinden bahisle gider avansı yatırılması için davacı tarafa
kesin süre verilmiş, yatırılmaması durumunda davanın usulden reddedileceği ihtar edilmiş, avansın yatırılmaması üzerine 18.11.2011 tarihinde
davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davanın 6100 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın söz konusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa’nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında
dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmeyip yerel mahke-
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
75
menin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 6100/m.114, 115-1-2, 120, 448
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı vekili, davalının teyzesi ve annesinin birlikte malik oldukları taşınmazın vekil eliyle müvekkiline satışının yapıldığını, daha sonra açılan dava ile
müvekkilinin tapusunun iptal edildiğini ve ilgililer hakkında 2007/346 Esas
sayılı tazminat davası açıldığını ileri sürerek, eldeki davanın 2007/346 Esas
sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine ve müvekkilinin zararının tazminine
karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, H.M.K.’nun 120. maddesine göre gider avansı yatırılmak
üzere iki haftalık kesin süre verilmiş olmasına rağmen avansın yatırılmadığı
gerekçesiyle davanın usülden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi
Esma Tekbaş’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı, daha önce kayden satın aldığı taşınmazın tapusunun iptal
edildiğini ve Kartal 3. AHM nin 2007/346 esas sayılı davası ile ilgililer hakkında tazminat davası açıldığını bildirerek, eldeki davanın anılan dava ile birleştirilmesini ve zararının faizi ile birlikte tazminini istemiştir.
Mahkemece, 20.10.2011 tarihli duruşma gününde, 6100 sayılı Yasa’nın
yürürlüğe girdiğinden bahisle gider avansı yatırılması için davacı tarafa kesin
süre verilmiş, yatırılmaması durumunda davanın usulden reddedileceği ihtar
edilmiş, avansın yatırılmaması üzerine 18.11.2011 tarihinde davanın usulden
reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; dava, HUMK.’nun yürürlükte bulunduğu dönemde açılmıştır.
Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK nın
114. maddesinin “g” bendinde gider avansının yatırılmış olması dava şartları arasında sayılmış, 115. maddenin 1. fıkrasında mahkemece bu koşulun
mevcut olup olmadığının kendiliğinden araştırılacağı, 2. fıkrasında da şartın
noksanlığı tespit edilirse davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür.
Anılan Yasa’nın 120. maddesinde ise harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı ve dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli
olmadığının anlaşılması durumunda davacıya 2 haftalık kesin süre verileceği
düzenlenmiştir.
Diğer yandan, aynı Yasa’nın 448. maddesi aynen “Bu kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” hükmünü öngörmüştür.
Özetlenen bu yasal düzenlemeler gözetildiğinde, öncelikle davanın 6100
76 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın
açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın söz konusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa’nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında dava açılma işleminin tamamlanmış
olduğu; öte yandan, dosyanın incelenmesinden herhangi bir delilin toplanmasına ya da ara kararın gerektirdiği bir masraf ya da avansa gerek olmadığı,
eldeki davada yalnızca daha önce açılmış bulunan 2007/346 esas sayılı dava
ile birleştirilmek suretiyle yargılama ve soruşturma yapılarak tazminat talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile)
1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin
harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6100/m.114
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Dava şartları şunlardır:
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
6100/m.115-1-2
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında
kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı
dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
6100/m.120
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider
avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece,
bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.
6100/m.448
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl
uygulanır.
YARGITAY KARARLARI
SAYI: 34
77
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 26.4.2012
Esas: 2011/13318
Karar: 2012/10996
u FİİLİ AYRILIK NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASINDA,
DAHA ÖNCE EŞLERDEN BİRİ TARAFINDAN AÇILMIŞ VE RETLE
SONUÇLANIP KESİNLEŞMİŞ BİR BOŞANMA DAVASININ
BULUNMASI GEREKLİ VE YETERLİ OLUP, DAVANIN KESİNLEŞME
TARİHİNDEN İTİBAREN ÜÇ YIL SÜRE İLE EVLİLİK BİRLİĞİNİN
YENİDEN KURULMAMIŞ OLMASI GEREKTİĞİ
u FİİLİ AYRILIK NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASINDA
BOŞANMA KARARI VERİLEBİLMESİ İÇİN KUSUR ARAŞTIRILMASI
GEREKMEDİĞİ, KUSURUN ANCAK NAFAKA VE TAZMİNAT
TALEPLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLEBİLECEĞİ
ÖZET:Taraflar arasında görülen fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma davasında verilen hükmün temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Fiili ayrılık nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için, retle sonuçlanıp
kesinleşmiş bir boşanma davasından itibaren en az üç yıl süreyle evlilik
birliğinin yeniden kurulamamış olması yeterlidir ve bu boşanma davasında kusur araştırılması gerekmez. Kusur, boşanmanın eki olan nafaka ve
tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde bir unsur olarak araştırılması
gerekir. Tarafların retle sonuçlanan önceki boşanma davalarında, taraflara yüklenebilecek bir kusurlu davranış belirlenmiş değildir. Koşulları
oluşmadığı halde; davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin
kabulüne karar verilmesi isabetsiz görülüp yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
4721/m.166-son, 174-1-2
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı koca tarafından kusura ilişkin gerekçe,
tazminatlar ve nafakalar yönünden; davalı kadın tarafından ise boşanma hükmü ile nafakalar ve tazminatların miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak
okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
78 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
KARAR : 1- Toplanan delillerden, davacı kocanın terk ( TMK md. 164), davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması ( TMK md. 166/1-2) hukuksal nedenlerine dayalı olarak açtıkları boşanma davalarının birleştirilerek
yapılan yargılaması sonucu, her iki davanın reddine ilişkin karar 23.06.2006
tarihinde kesinleştiği ve bu tarihten sonra temyiz incelemesine konu davanın
açıldığı 29.06.2009 tarihine kadar evlilik birliği yeniden kurulamamış, Türk
Medeni Kanunu’nun 166/son maddesindeki boşanma koşulları oluşmuş olduğundan; davalı kadının tüm, davacı kocanın ise aşağıdaki bendin kapsamı
dışında kalan temyiz itirazları yerinde bulunmuştur.
2- Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi uyarınca fiili ayrılık nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için, daha önce eşlerden biri tarafından
açılmış ve retle sonuçlanıp kesinleşmiş bir boşanma davasının mevcudiyeti
ile bu kesinleşme tarihinden itibaren en az üç yıl süreyle evlilik birliğinin yeniden kurulamamış olması gerekli ve yeterlidir. Fiili ayrılık nedenine dayalı bu
boşanma davasında boşanma kararı için kusur araştırılması gerekmez. Kusur,
boşanmanın eki olan nafaka ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde
bir unsur olarak araştırılması gerekir. Tarafların retle sonuçlanan önceki boşanma davalarında, taraflara yüklenebilecek bir kusurlu davranış belirlenmiş
değildir. Yine, eylemli ayrılık döneminde de taraflara yüklenebilecek bir kusurlu davranışın varlığı iddia ve kanıtlanmamıştır. Davanın dayanağı olan önceki boşanma davasında her iki tarafın davası da mevcut olup; her ikisi de
reddedilmiştir. Bu nedenle, boşanma sebebi yaratma bakımından da taraflardan sadece birine kusur yüklenemez. O halde, Türk Medeni Kanunu’nun 166/
son maddesine dayalı bu davada, taraflara bir kusur yükleme imkanı yoktur
ve boşanmaya yasal koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle karar verilmiştir. Boşanmanın eki olan maddi ve manevi tazminatlar ise kusurlu olan taraftan istenebilir ( TMK md. 174/1-2). Yukarıda açıklandığı gibi, bu davada
davacı kocaya yüklenebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu
durum karşısında, Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2. maddesindeki koşulları oluşmadığı halde; davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin
reddi yerine; yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı
gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple davalı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatlara yönelik olarak
( BOZULMASINA), bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin
ise yukarıda 1. bentte açıklanan sebeple ( ONANMASINA), istek halinde temyiz peşin harcını yatıran E’ye geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.04.2012 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
79
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.166-son
TÜRK MEDENİ KANUNU
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar
verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her
ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden
sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
4721/m.174-1-2
TÜRK MEDENİ KANUNU
Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya
daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
80 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 14.6.2012
Esas: 2012/6314
Karar: 2012/15246
PAYLI MÜLKİYETE KONU BİR TAŞINMAZDA, TAŞINMAZA EL
ATILMASI HALİNDE MALİKLERDEN HER BİRİNİN BU ELATMANIN
ÖNLENMESİNİ TEK BAŞINA İSTEYEBİLECEĞİ, KAL İSTEMİNİN SÖZ
KONUSU OLDUĞU HALLERDE İSE TÜM MALİKLERİN BİRLİKTE
DAVA AÇMASI GEREKECEĞİ
u İYİNİYETLİ OLMAYAN ZİLYEDİN, YAPTIĞI GİDERLERDEN
HAKSAHİBİ İÇİN DE ZORUNLU OLANLARIN TAZMİNİNİN
İSTENEBİLECEĞİ
u ECRİMİSİL TALEBİ
u
ÖZET:vekili; “ Davalı kurum haksız olarak tapuda müvekkil adına kayıtlı
tarlaya 20-30 yıl önce el atmış olmakla, müdahalenin men’i, üzerindeki
ağaçların kaldırılması, 7000 TL ecrimisilin el koyma gününden itibaren
yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, ecrimisil talebinin reddine, müdahalenin önlenmesi ve kal
talebinin kabulüne, karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Maliklerden biri olan davacının talebi üzerine müdahalenin önlenmesine
karar verilmesi doğrudur.
Ancak, davada ağaçların kal’i talebi de mevcuttur. Müşterek mülkiyete
konu taşınmaza elatılması halinde, bu elatmanın önlenmesini tek başına
istemesi mümkün ise de; elatmanın yanı sıra kal isteminin de söz konusu
olduğu hallerde tüm müşterek maliklerin birlikte dava açmaları gereklidir.
Taşınmaz 1985 yılında hükmen davacı ve müşterekleri adına tapuya tescil edilmiş olmakla, artık davalının işgalinin iyiniyetli olduğu kabul edilemeyeceğinden yanılgılı gerekçe ile ecrimisil talebinin reddi doğru görülmemiştir.
O nedenle davacının zaman içinde değişen hisse durumu da nazara alınarak dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için ecrimisil belirlemek suretiyle sonuca gidilmesi gerekir.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
81
Karşı dava yönünden ise, somut olayda, davalının davacı ve müştereklerine ait parsel üzerindeki ağaçları taşınmazın çapa bağlanmasından
sonra yapıp diktiği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, malzeme sahibi
davalının iyiniyetli olarak kabulüne olanak yoktur. Hiç kuşkusuz, ağaçlar
sökülüp götürülürse hayatiyetini kaybedecek, ekonomik değer taşımaları nedeniyle de aşırı zarar ortaya çıkacaktır. Sökülüp götürülmemesi
durumunda ise de arazi sahibi olan davacı sebepsiz zenginleşecektir. Bu
takdirde ödenecek tazminat ağaçların arazi maliki davacı için arz ettiği subjektif değeri aşamayacağından burada olayların özelliğine bakan
hakimin Türk Medeni Kanununun 4.maddesini kendisine tanıdığı takdir
yetkisini kullanması gerekir.
Bu yönler üzerinde durulmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması
usul ve yasaya uygun görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 4721/m.4, 684, 688, 718, 723-son, 995-2
DAVA : Dava dilekçesinde müdahalenin önlenmesi, kal ve 7000,00 TL ecrimisilin, karşı davada 3.750,00 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı
taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın müdahalenin önlenmesi ve
kal yönünden kabulü, ecrimisil ve karşı dava için reddine dair verilen hükmün
temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması taraflarca istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden
davalı vekili geldi. Aleyhine temyiz olunan davacı ve vekili gelmedi. Gelen
vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için 14.06.2012 gününe bırakılması uygun görüldüğünden, belli günde
dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip,
gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; “ Davalı kurum haksız olarak tapuda 643 nolu parsel
olarak müvekkil adına kayıtlı tarlaya 20-30 yıl önce el atmış olmakla, müdahalenin men’i, üzerindeki ağaçların kaldırılması, ayrıca müvekkili taşınmazdan yararlanmadığından fazlaya dair hakları saklı 7000 TL ecrimisilin el koyma gününden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava
etmiştir.
Davalı vekili; dava tarihinden geriye doğru en fazla 5 yıllık bir süre için
ecri misil talep edilebileceğini beyanla davanın reddini, karşı dava dilekçesinde ise taşınmaz üzerinde kendilerince yetiştirilen ağaçların bedeli olarak
3.750,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalının kötü niyetinden ve haksız işgalden bahsedilemeyeceğinden ecrimisil talebinin reddine, müdahalenin önlenmesi ve kal talebinin
kabulüne, ağaçların kal’ine karar verilmiş olmakla karşı davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden, davalının kayden davacı ve müştereklerine ait bulunan
82 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
643 parsel sayılı taşınmaza haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yapılaşmak
suretiyle el attığı ve dava tarihinden önce davacıya teslim etmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle maliklerden biri olan davacının talebi üzerine müdahalenin önlenmesine karar verilmesi doğrudur.
Ancak, davada ağaçların kal’i talebi de mevcuttur. TMK.nun 688 ve devamı
maddeleri uyarınca paylı mülkiyetin konusu fiili olarak bölünmemiş eşya ve
müşterek mülkiyet ise, aynı hukuki statüde bulunan birden çok kişinin belirli bir eşyaya aynı anda paylı olarak malik oldukları bir topluluk mülkiyeti
şeklidir. Paydaşların eşya üzerinde sahip bulundukları hisse maddi olarak (
fiilen) bölünmüş olmayan soyut bir hisse niteliğindedir. Dolayısıyla her paydaşın müşterek eşyanın her parçasında hakkının bulunduğu, ayrıca müşterek
eşya ile ilgili bölünebilen yetkiler üzerinde her hissedarın payı oranında bağımsız hakkının bulunduğu, fakat bölünemeyen yetkilerde herkesin hakkının
eşyanın tamamını kapsadığı açıktır. Belirtilen nedenle, paylı mülkiyete konu
bir taşınmazda maliklerden her birinin, müşterek mülkiyete konu taşınmaza
elatılması halinde, bu elatmanın önlenmesini tek başına istemesi mümkün
ise de; HGK.nun 13.06.1984 gün ve 1982/14-358 Esas, 1984/710 Karar sayılı
kararı doğrultusunda elatmanın yanı sıra kal isteminin de söz konusu olduğu
hallerde tüm müşterek maliklerin birlikte dava açmaları gereklidir.
Diğer taraftan, taşınmaz 1985 yılında hükmen davacı ve müşterekleri adına tapuya tescil edilmiş olmakla, artık davalının işgalinin iyiniyetli olduğu
kabul edilemeyeceğinden yanılgılı gerekçe ile ecrimisil talebinin reddi doğru
görülmemiştir.
O nedenle davacının zaman içinde değişen hisse durumu da nazara alınarak dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için ecrimisil belirlemek suretiyle
sonuca gidilmesi gerekir.
Karşı dava yönünden ise, öncelikle kural olarak, TMK.nun 684 ve 718.
maddeleri gereği yapı üzerinde bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası
( mütemmim cüz-i) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Şayet
bir kimse kendi fidanını başkasının taşınmazına dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara ve taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar
hakkında da uygulanarak, 722 ve 723.maddeleri kapsamında değerlendirme
yapmak gerekir.
Yine Türk Medeni Kanununun 995/2. maddesi ise; “iyi niyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir.” hükmünü amirdir.
Somut olayda, davalının davacı ve müştereklerine ait parsel üzerindeki
ağaçları taşınmazın çapa bağlanmasından sonra yapıp diktiği dosya kapsamı
ile sabit olduğundan, malzeme sahibi davalının iyiniyetli olarak kabulüne olanak yoktur. Hiç kuşkusuz, 643 parsel üzerindeki ağaçlar sökülüp götürülürse
hayatiyetini kaybedecek, ekonomik değer taşımaları nedeniyle de aşırı zarar ortaya çıkacaktır. Sökülüp götürülmemesi durumunda ise de arazi sahibi
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
83
olan davacı sebepsiz zenginleşecektir. O yüzden arsa sahibi davacı ağaçlar
nedeniyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibine bir miktar tazminat ödemelidir. Türk Medeni Kanunun 723/son maddesince bu gibi durumlarda ödemesi
gereken tazminat ağaçların arazi maliki için taşıdığı en az değerle sınırlıdır.
Bu takdirde ödenecek tazminat ağaçların arazi maliki davacı için arz ettiği
subjektif değeri aşamayacağından burada olayların özelliğine bakan hakimin
Türk Medeni Kanununun 4.maddesini kendisine tanıdığı takdir yetkisini kullanması gerekir.
O halde, bu yönler üzerinde durulmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde
olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, duruşmaya katılan davalı vekili için 900,00 TL vekalet ücreti taktirine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
14.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4721/m.4
TÜRK MEDENİ KANUNU
Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri
göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar
verir.
4721/m.684 TÜRK MEDENİ KANUNU
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.
Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok
edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına
olanak bulunmayan parçadır.
4721/m.688 TÜRK MEDENİ KANUNU
Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir.
Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır.
Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir.
4721/m.718
TÜRK MEDENİ KANUNU
Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava
ve altındaki arz katmanlarını kapsar.
Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve
kaynaklar da girer.
4721/m.723-son TÜRK MEDENİ KANUNU
Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar bu
84 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.
4721/m.995-2 TÜRK MEDENİ KANUNU
İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu
olanların tazmin edilmesini isteyebilir.
YARGITAY KARARLARI
SAYI: 34
85
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 21.2.2012
Esas: 2011/11327
Karar: 2012/2564
u ISLAHIN YENİ BİR DAVA OLMAYIP SADECE DAVA DİLEKÇESİNDE
YAPILAN DEĞİŞİKLİK OLDUĞU VE BU NEDENLE SADECE DAVA
DİLEKÇESİNE KARŞI İLERİ SÜRÜLEBİLECEK ZAMAN AŞIMI
İTİRAZININ ISLAHA KARŞI İLERİ SÜRÜLEMEYECEĞİ
u HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
İSTEMİ
u TAZMİNAT MİKTARININ ISLAH İLE ARTTIRILMASI
ÖZET:Dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde
olmayıp, dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir.
Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya
uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Dava, haksız el koymadan kaynaklanmakta olup; hukuka aykırılık da
el koyma tarihinde gerçekleşmiştir. Şu durumda, talep de gözetilerek el
koyma tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Mahkemece, dava
tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
Mahkemece maddi tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi uygun bulunmamıştır. El koyma ve
iade tarihleri arasındaki zarar miktarının aylık kazanç üzerinden hesaplanması gerekir. Karar, bu bakımdan da yerinde görülmemiş ve bozmayı
gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 6100/m.176, 177-1
DAVA : Davacı H. vekili tarafından, davalı Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı aleyhine 06.04.2009 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat
86 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın kabulüne
dair verilen 17.02.2011 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı H. vekili, duruşmasız olarak da davacı G. vekili ve davalı vekili
taraflarından süresi içinde istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya görüşüldü. Tetkik hakimi
tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği
düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun
gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik
görülmemesine göre davacılardan G.’nın tüm, davacılardan H. ile davalının
ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacı H.’nin diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın
kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalı tarafından temyiz
olunmuştur.
a- Dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak istemde bulunulmuş; bilirkişi raporundan sonra ise, ıslah dilekçesi verilmek suretiyle talep
sonucu artırılmıştır. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir
dava niteliğinde olmayıp, dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan
zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan Kanun’un 177/1. maddesinde
ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir.
Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni
bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan
yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
b- Dava, haksız el koymadan kaynaklanmakta olup; hukuka aykırılık da el
koyma tarihinde gerçekleşmiştir. Şu durumda, talep de gözetilerek el koyma
tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Mahkemece, dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; mahkemece maddi tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama
yöntemi uygun bulunmamıştır. M... Ticaret Odası’nın yazısına göre, el konulan aracın kullanılması halinde aylık 1.200,00 TL net kazanç sağlanılabileceği
belirtildiğine göre; el koyma ve iade tarihleri arasındaki zarar miktarının aylık
kazanç üzerinden hesaplanması gerekir. Karar, bu bakımdan da yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2/a-b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacılardan H.yararına; ( 3) sayılı bentte gösterilen nedenle
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
87
de davalı yararına ( BOZULMASINA); davacılardan G.’nın tüm, diğer davacı
H.ile davalının öteki temyiz itirazlarının ise ( 1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davacı H.’den peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 21.02.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, haksız el koyma nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacılardan G.’nın davasının reddine, H.’nin
maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise
reddine karar verilmiştir.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen
veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun
olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen
ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir ( Baki Kuru, 4. Cilt, s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi ( dava değerini)
arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın
aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz.
Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var
olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK
133. maddede zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup, bunlardan biri de
dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri ( dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı
tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan ( saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı
işlemeye devam eder. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve
tespit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı
tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde
zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
Aynı Yasa’nın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
6100 sayılı Kanun’un hazırlanması sırasında görev alan Prof. Hakan Pekcanıtez, Prof. Oğuz Atalay ve Prof. Muhammet Özeken tarafından yayınlanan
Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku Kita-
88 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
bının 321. sayfasında “Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu
hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için
zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş
sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri
kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir...” şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse
HGK’nın önceki içtihatları gibi yeni HMK’da da kısmi dava açılması halinde
sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı
uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı H.adına kayıtlı araca kaçak akaryakıt taşıdığı iddiasıyla
02.10.2000 tarihinde el konulduğu, aracın 05.01.2004 tarihinde teminat karşılığında iadesine karar verildiği, Malatya Birinci Asliye Ceza Mahkemesi’nin
2003/730-2004/68 sayılı ve 18.02.2004 günlü kararla sanıkların beraatine
karar verildiği, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi’nce
24.12.2007 tarihli kararla zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldığı, teminatın da istek halinde sanığa iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacılar tarafından eldeki davada 06.04.2009 tarihli dilekçeyle, bu haksız el koyma nedeniyle uğradıkları zararın mahkemece tespiti ile tahsili için
harca esas değer 10.000 TL olarak belirtilip dava açıldığı, 09.09.2009 günlü
açıklama dilekçesi ile 239.588,38 TL kazanç kaybı araçta meydana gelen hasarın 2.469,00 TL araç içindeki motorin bedelinin 28.800 TL olduğu ve 20.000
TL de manevi tazminat ile toplam 290.557,38 TL zararları olduğunu, bu miktar harcı karşılama imkanları olmadığını, adli müzaheret talep ettikleri, daha
sonra da 20.12.2010 günlü ıslah dilekçesi ile toplam taleplerini 284.409,98 TL
olarak ıslah ettikleri, ayrıca G.’nın davacı sıfatı bulunmadığı belirtilerek aynı
tarihte ıslah harcının yatırıldığı anlaşılmaktadır.
Ekte bulunan Malatya Birinci Asliye Ceza Mahkemesi dosyasından davacı
vekilinin teminatın iadesi için 07.04.2008 tarihinde dilekçe verdiği ve mahkemenin aynı tarihli müteferrik kararı ile teminatın iadesine ve araç üzerine konulan ihtiyati tedbirin de kaldırılmasına karar verildiğinin anlaşılmasına göre,
davacı tarafından açılan davada ilk istenen 10.000 TL için 1 yıllık zamanaşımı
süresi dolmamış ise de, ıslah dilekçesinin verildiği 20.12.2010 tarihi itibariyle
bu sürenin geçtiği ve davalı Hazine vekilinin de ıslaha karşı süresinde zamanaşımı defi ileri sürdüğü gözetildiğinde, Dairemiz bozma kararının 2/a bendindeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6100/m.176
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
ıslah edebilir.
(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.
6100/m.177-1
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
89
90 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 5.6.2012
Esas: 2009/50030
Karar: 2012/19507
İŞÇİNİN ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMASININ OLAĞAN KABUL EDİLEMEYECEĞİ DURUMLAR
u DİNLENME HAKKININ ANAYASAL HAKLARDAN OLDUĞU
u ULUSLARARASI TIR ŞOFÖRÜ OLAN İŞÇİNİN YILLIK İZİN ÜCRETİ TALEBİ
u
DAVA :Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti ve ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan
yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte
davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak
temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin
duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.06.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili geldi. Karşı
taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendi. Duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi Ş.Çil tarafından düzenlenen
rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz
itirazları yerinde değildir.
2- Davacı işçi son olarak tır şoförü olarak çalışmış olup, iş sözleşmesinin feshinde
işverence kullandırılmayan yıllık izinlere ait ücretleri asgari ücret üzerinden ödenmiştir. Davacı işçi yapılan ödemenin eksik olduğunu ileri sürerek yıllık izin ücreti isteğinde bulunmuş, mahkemece isteğin reddine karar verilmiştir.
Uluslararası tır şoförü olarak görev yapan bir işçinin asgari ücret ile çalışmayacağı açıktır. Dosya içeriğine göre de garanti ücret olan asgari ücret ve sefer primi ile
çalıştığı sabit olmuştur. Belirtilen çalışma şeklinde, işçinin temel ücretinin garanti
ücret ve sefer pirimi ortalamasından oluştuğu kabul edilmelidir. Yıllık izin ücreti de
bu noktada her iki ücretin toplamına göre belirlenmelidir.
Tır şoförü olarak çalışan işçinin yıllık izin ücretinin asgari ücretten hesaplanacağı
kabul edildiği takdirde işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkını tam olarak kullanabileceğinden söz edilemez. Yıllık izin ücretinde işçinin temel ücreti kullanılan izin
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
91
süresine göre tam olarak ödenmelidir. İzin süresince sefere çıkamayacağından söz
edilerek sadece asgari ücret üzerinde yıllık izin hesabı yerinde olmaz.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bir başka seçenek olarak, sefer primi eklenmek suretiyle izin farkı belirlenmiş olup, ilgili seçenek bir değerlendirmeye tabi tutularak yıllık izin ücreti farkı yönünden bir karar verilmelidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, davacı
yararına takdir edilen 900.00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
92 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 7.5.2012
Esas: 2011/1309
Karar: 2012/7169
BANKALARIN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
u MANEVİ TAZMİNAT
u BANKACILIK İŞLEMİNDEN KAYNAKLANAN MANEVİ TAZMİNAT
DAVASI
u AVUKATIN BANKAYA AÇTIĞI MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
u
ÖZET:Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, müvekkilinin avukat olduğunu, dava dışı R.A.’nın
müvekkili hesabına havale gönderdiğini, müvekkilinin havale konusu
parayı icra dosyasına zamanında yatırmadığı nedeniyle R.A. tarafından
“ vekilin görevini kötüye kullandığı” iddiasıyla N...Barosu’na davacıyı şikayet ettiğini, müvekkilinin itibar ve onurunun zedelendiğini, bankanın
sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiğini, gelen havaleyi müvekkiline bildirmeden hesabına aktaramayacağını ileri sürerek, 100.000 TL manevi
tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davalı banka havale göndericisinin talimatını aynen yerine getirmiş
olup, ortada bir kusur varsa bunun havale göndericisine ait olması gerekir. Ayrıca, dava konusu olayda manevi tazminat şartları oluşmadığı
gibi, Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinin de olayda tatbiki mümkün
değildir.
Bu itibarla mahkemece, davanın reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru
olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
5411/m.73
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Gülşehir Asliye Hukuk
Mahkemesi’nce verilen 24/09/2010 tarih ve 2006/45-2010/203 sayılı kara-
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
93
rın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik
Hakimi Erhan Köse tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya
içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup,
incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin avukat olduğunu, dava dışı A.A.’nın eşi
R.A. hakkında açtığı nafaka artırım davasını vekil olarak yürüttüğünü, davanın
lehlerine sonuçlanması sonrası icra takibinde bulunduklarını, bu sırada dava
dışı R.A.’nın davacının hesabına 1.853,70 TL havale gönderdiğini, müvekkilinin havaleden 04.03.2005 tarihinde haberdar olduğunu, parayı 07.03.2005
tarihinde çekerek icra dosyasına yatırdığını, olay nedeniyle R.A.’nın icra takibine konu borcu vekilin hesabına yatırdığını, buna rağmen hakkında icra
takibinde bulunulduğunu, bu şekilde vekilin görevini kötüye kullandığı iddiasıyla N...Barosu’na davacıyı şikayet ettiğini, bu nedenle müvekkilinin itibar ve
onurunun zedelendiğini, bankanın sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiğini,
gelen havaleyi müvekkiline bildirmeden hesabına aktaramayacağını ileri sürerek, 100.000 TL manevi tazminatın 04.03.2005 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava
etmiştir.
Davalılar vekili, olayda manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, bankacılık hizmet sözleşmesinin 29/c maddesi uyarınca gelen havaleyi müşteriye bildirmekte serbest olduklarını, hesap numarasının verilmesinin sır kapsamında
bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre,
Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesi uyarınca bankanın sır saklama yükümlülüğü bulunduğu, dava dışı R.A.’ya davacının hesap numarası verilmek suretiyle anılan kanun maddesinin ihlal edildiği, davacının olay nedeniyle manevi
zarara uğradığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 10.000 TL manevi
tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin
olup; davacı, dava dışı R.A.’nın müvekkili hesabına havale gönderdiğini, davalı
bankanın kendilerinden izin almadan parayı hesaplarına aktardığını, bankanın sır saklama yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek işbu davayı
açmıştır. Mahkemece, davalının Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinde düzenlenen sır saklama yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesiyle, davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa, davalı banka havale göndericisinin
talimatını aynen yerine getirmiş olup, ortada bir kusur varsa bunun havale
göndericisine ait olması gerekir. Ayrıca, dava konusu olayda manevi tazminat
şartları oluşmadığı gibi, Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinin de olayda tatbiki mümkün değildir.
94 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Bu itibarla mahkemece, davanın reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz
peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 07.05.2012 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5411/m.73
BANKACILIK KANUNU
Kurul başkan ve üyeleri ile Kurum personeli, Fon Kurulu başkan ve üyeleri ile
Fon personeli görevleri sırasında öğrendikleri bankalara ve bunların bağlı ortaklık,
iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve
özel kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamaz ve kendilerinin veya
başkalarının yararlarına kullanamazlar. Kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı kişi
ve kuruluşlar ile bunların çalışanları da bu hükme tâbidir. Bu yükümlülük görevden
ayrıldıktan sonra da devam eder.
Bu Kanun hükümleri uyarınca Kurumun, yurt dışındaki muadili denetim mercileri
ile düzenleyeceği mutabakat zabıtları çerçevesinde vereceği bilgi ve belgeler birinci fıkradaki sır kapsamında değildir. Kurul düzenleyeceği mutabakat zabıtları veya
zabıtlar dışında elde edeceği sırların korunmasını sağlamakla görevlidir. Kurumun
elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, kuruluş ve faaliyet izni verilmesinde,
faaliyetlerin denetiminde, düzenlemelere uyulup uyulmadığının izlenmesinde ve
Kurul kararlarına karşı açılacak idarî davaların görülmesinde kullanılabilir. (Değişik
dördüncü cümle: 13/2/2011-6111/146 md.) Kurumun bu fıkra kapsamında elde
edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında savcılıklar ile ceza mahkemeleri, görevden ayrılmış olsalar dahi, görevleriyle
bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı başlatılan soruşturma ve
kovuşturmalar ile bağlantılı olarak talepte bulunacak Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personeli dışında hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa verilemez. Mahkeme kararına
bağlanmış sır kapsamına giren bilgilerin verilmesinden Kurum sorumlu tutulamaz.
(Değişik üçüncü fıkra: 13/2/2011-6111/146 md.) Sıfat ve görevleri dolayısıyla
bankalara veya müşterilerine ait sırları öğrenenler, söz konusu sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük
görevden ayrıldıktan sonra da devam eder. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar
Kanunu, 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar
Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı
Deniz İş Kanunu ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalıştırılan
işçi, gemi adamı ve gazetecinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikte her çeşit istihkak ödemelerinin özel olarak açılan banka hesabına yapılması halinde, bu hesaplara ilişkin bilgi ve belgelerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
95
ve Hazine Müsteşarlığı ile bunlara bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlara verilmesi ile
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 8 inci ve 100 üncü maddelerinin uygulanması ile genel sağlık sigortalılığında
gelir testinin yapılmasına ilişkin bilgi ve belgelerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ve il
veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca yapılan sosyal yardım hak
sahiplerinin tespiti ile gelir testi işlemlerinin yürütülmesi amacıyla Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne verilmesi sırrın ifşası sayılmaz. Bu bilgi ve belgelerin verilmesine ilişkin usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık
ile Kurulca belirlenir. (1)
(Değişik dördüncü fıkra: 13/2/2011-6111/146 md.) Kurumun gözetim ve denetimine tabi kuruluşların, bunların ortaklarına, bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol
edilen ortaklıklarının faaliyetlerine veya müşterilerine ilişkin yabancı ülke kanunlarına göre denetime yetkili ve Kurum muadili mercilerin taleplerinin Kurumca karşılanması, gizlilik sözleşmesi yapılması ve sadece belirtilen amaçlar ile sınırlı kılınması
koşuluyla bankaların ve finansal kuruluşların, kendi aralarında doğrudan doğruya ya
da risk merkezi veya en az beş banka ya da finansal kuruluş tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları her türlü bilgi ve belge alışverişinin yanı sıra doğrudan
veya dolaylı pay sahipliği yoluyla sermayelerinin yüzde onunu ve daha fazlasını temsil eden paylarının satışı amacıyla muhtemel alıcıların yapacakları değerleme çalışmalarında ya da sermayelerinin yüzde on veya daha fazlasına sahip olan yurt içinde
veya yurt dışında yerleşik kredi kuruluşu ile finansal kuruluşlar da dâhil ana ortaklıkların konsolide finansal tablo hazırlama çalışmalarında, risk yönetimi ve iç denetim
uygulamalarında veya kredileri de dâhil varlıklarının ya da bunlara dayalı menkul
kıymetlerin satışı amacıyla yapılacak değerleme çalışmalarında ya da değerleme,
derecelendirme veya destek hizmeti alınması ile bağımsız denetim faaliyetlerinde
ve gerekli tedbirlerin alınması kaydıyla hizmet alımlarına yönelik işlemlerde kullanılmak üzere bilgi ve belge taleplerinin karşılanması sırasında banka ya da müşteri sırrı
niteliğindeki bilgilerin öğrenilmesi sır saklama yükümlülüğü dışındadır.
96 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 4.6.2012
Esas: 2012/3865
Karar: 2012/18998
DAVA ŞARTI OLARAK DÜZENLENEN GİDER AVANSININ
ALINMASI KURALININ 1086 SAYILI HUMK DÖNEMİNDE AÇILAN
DERDEST DAVALARDA DA UYGULANMASI GEREKECEĞİ
u MAHKEMECE, GİDER AVANSININ İKİ HAFTALIK KESİN
SÜREDE YATIRILMASININ GEREĞİ VE NELERDEN İBARET
OLDUĞUNUN TARAFA NET OLARAK BELİRTİLMESİ VE AVANSIN
YATIRILMAMASININ HUKUKİ SONUÇLARI KONUSUNDA UYARI
YAPILAMASI GEREKTİĞİ
u
ÖZET:Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacıya verilen kesin
süre içerisinde avans ve bilirkişi ücreti yatırılmadığı gerekçesi ile davanın
usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Dava şartı olarak düzenlenen gider avansının alınması kuralının 1086
sayılı HUMK döneminde açılan derdest davalarda da uygulanması gerekecektir.
6100 HMK.’nun 115/2. maddesinde “Mahkeme, dava şartı noksanlığını
tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Her ne kadar dava,
1086 Sayılı HUMK döneminde açılmış olsa da, davanın her aşamasında aranan gider avansı dava şartının gözetilmesi gerekmektedir. Gider
avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için
verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret
olduğu net olarak belirlemeli ve tarafa avansın yatırılmamasının hukuki
sonuçları konusunda uyarı yapılmalıdır. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir.
Somut olayda, duruşmada verilen ara kararda davacı vekiline HMK.’nun
yürürlüğe girmesi dolayısıyla eksik avansı yatırması için 2 haftalık süre
verilmesi ile yetinilmiş, sürenin kesin olduğu belirtilmediği gibi avansın
hangi kalemlerden ibaret olduğu ve hesap edilen miktarı belirtilmemiş ve
avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları da hatırlatılmamıştır. Mah-
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
97
kemece, avansın verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı, iki haftalık
süreden sonra yatırıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirtilerek ve hukuki sonuçları hatırlatılarak, tamamlanması için kesin süre verilmesi gerekirken, bu hususlara dikkat edilmeden verilen süre içerisinde avansın
tamamlanmadığından bahisle usulden red kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 6100/m.114-g, 115-2, 120
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya
mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler
okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Borçlu, aleyhine yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu
ile takibe karşı itiraz ve şikayetleri 08.07.2010 tarihinde ikame ettiği dava ile
icra mahkemesine bildirilmiş, mahkemece yapılan yargılama neticesinde,
HMK.’nun 114/g ve 115/2 maddeleri gereğince davacıya verilen kesin süre
içerisinde avans ve bilirkişi ücreti yatırılmadığı gerekçesi ile davanın usulden
reddine karar verilmiştir.
Somut olayda dava, 08.07.2010 tarihinde 1086 sayılı HUMK yürürlükte
iken açılmıştır. 1086 sayılı HUMK.’nu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı HMK
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6100 sayılı Kanunun 114/g maddesinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK.’nun 448. maddesine göre kanun hükümleri tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır. 1086 Sayılı HUMK döneminde açılan davalara ilişkin olarak eski kanun hükümlerinin uygulanması istisnai olarak HMK.’nun geçici 1 ve 2. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre,
6100 sayılı HMK.’nun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri ile senetle ispat,
istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla
ilgili hükümleri kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan
dava ve işlerde uygulanmaz.
Kanun açıkça bir istisna getirmediğine göre dava şartı olarak düzenlenen
gider avansının alınması kuralının 1086 sayılı HUMK döneminde açılan derdest davalarda da uygulanması gerekecektir.
6100 HMK.’nun 115/2. maddesinde “Mahkeme, dava şartı noksanlığını
tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir.
Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır. Yine aynı kanunun
120. maddesinde “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca
çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken
98 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava
sırasında anlaşılması halinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için
davacıya iki haftalık kesin süre verilir.”Denilmektedir.
Adalet Bakanlığı’nca çıkarılan ve 30.09.2011 tarihli 28070 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan gider avansı tarifesinin 4. maddesinde dava açılırken
davacının ödemesi gereken avanslar gösterilmiştir. Tarifenin 6. maddesinde
“Bu Tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120.
maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirilir.” düzenlemesine
yer verilmiştir.
Tüm bu düzenlemelere göre, her ne kadar dava, 1086 Sayılı HUMK döneminde açılmış olsa da, istisnai hüküm bulunmaması nedeniyle davanın her
aşamasında aranan gider avansı dava şartının 6100 sayılı HMK.’nun 114/g,
115/2 ve 120. maddeleri gereği gözetilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Gider avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için
HMK.’nun 120/2 maddesi gereğince verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirlemeli ve tarafa
avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılmalıdır. Bu
süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilecektir.
Somut olayda, 29.11.2011 tarihli duruşmada verilen ara kararda davacı
vekiline HMK.’nun yürürlüğe girmesi dolayısıyla eksik avansı yatırması için 2
haftalık süre verilmesi ile yetinilmiş, sürenin kesin olduğu belirtilmediği gibi
avansın hangi kalemlerden ibaret olduğu ve hesap edilen miktarı belirtilmemiş ve avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları da hatırlatılmamıştır. Buna
rağmen davacı tarafından 29.11.2011 tarihli ara kararda verilen iki haftalık
süreden sonra 26.12.2011 tarihinde gider avansı ve delil avansı yatırıldığı,
mahkemece, avansın verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle
davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
O halde, HMK.’nun 115/2 ve 120/2. maddeleri ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi’nin 6. maddesi birlikte değerlendirildiğinde;
gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirtilerek ve hukuki sonuçları hatırlatılarak, tamamlanması için kesin süre verilmesi gerekirken, bu
hususlara dikkat edilmeden verilen süre içerisinde avansın tamamlanmadığından bahisle usulden red kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 04.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI
99
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6100/m.114-g
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Dava şartları şunlardır:
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
6100/m.115-2
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı
dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
6100/m.120
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider
avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece,
bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.
100 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 19.3.2012
Esas: 2011/9750
Karar: 2012/3311
u BORCA İTİRAZ
İTİRAZIN İPTALİ
u TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN DAVALARDA, MAHKEMECE,
ARACIN TAMİRİNİN EKONOMİK OLUP OLMADIĞI, EKONOMİK
İSE HASAR TUTARININ, EKONOMİK DEĞİLSE ARACIN KAZA
TARİHİNDEKİ İKİNCİ EL PİYASA RAYİÇ DEĞERİNDEN SOVTAJ
BEDELİNİN MAHSUBU İLE GERÇEK ZARARIN BELİRLENMESİ
HUSUSUNDA UZMAN BİLİRKİŞİ KURULUNDAN RAPOR
ALINARAK SONUCUNA GÖRE KARAR VERİLMESİ GEREKECEĞİ
u
ÖZET:Dava, trafik kazasından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, itirazın asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davalılar, davacının aracında meydana gelen gerçek zarardan sorumludurlar. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, yapılan araştırmaya göre aracın kaza tarihindeki 2.
el piyasa rayiç değeri, perte ayrılmasının gerekip gerekmediği hususları
irdelenmemiştir. Bu yönüyle alınan bilirkişi raporları hüküm vermeye elverişli değildir.
Mahkemece, hasar hususunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak
sonucuna göre karar verilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanunlar: İcra İflas Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemesi Kanunu
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine
dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait araca, davalıların maliki ve sürücü-
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 101
sü olduğu aracın tam kusurlu çarpması sonucu hasarlandığını, müvekkilinin
aracındaki hasarın tamiri için 20.631,92 TL ödeme yaptığını, davalılar aracının trafik sigortacısından ve ihtiyari mali mesuliyet sigortacısından 12.000
TL’nin tahsil edildiğini, bakiye zarar 8.874,12 TL’nin davalılardan tahsili için
başlatılan icra takibine haksız şekilde itiraz edildiğini bildirerek itirazın iptali
ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, talep edilen hasar bedelinin fahiş olduğunu, davacıya, müvekkiline ait aracı sigortalayan şirketler tarafından yapılan 12.000 TL’lik ödeme ile zararının karşılandığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre,
davanın kısmen kabulü ile davalıların icra takibine itirazının 8.631,92 TL asıl
alacak üzerinden iptali ile takibin devamına karar verilmiş; hüküm, davalılar
vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalılar, davacının aracında meydana gelen gerçek zarardan sorumludurlar. Dosyada mevcut ekspertiz raporunda, davacı aracının tamiri için gereken
parça ve işçilik bedelinin toplam 17.484,74 TL ( KDV’siz) olduğu, aracın yapılan piyasa araştırmasına göre rayiç değerinin 27.000 TL olduğu, araç sovtajını
almak için H. isimli şahıs tarafından 15.000 TL yazılı talep olduğu belirtilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, aracın tamirinin ekonomik olup
olmadığı, yapılan araştırmaya göre aracın kaza tarihindeki 2. el piyasa rayiç
değeri, perte ayrılmasının gerekip gerekmediği hususları irdelenmemiştir. Bu
yönüyle alınan bilirkişi raporları hüküm vermeye elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, ekonomik ise hasar tutarının, ekonomik değilse, aracın kaza tarihindeki 2. el piyasa rayiç değerinden sovtaj bedelinin mahsubu ile gerçek zarar miktarının
belirlenmesi için İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan
seçilecek hasar hususunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm
kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde
temyiz eden davalılara geri verilmesine, 19.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
102 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 17.4.2012
Esas: 2012/306
Karar: 2012/6507
KAMBİYO SENEDİNİN ZAYİİ NEDENİYLE ALINAN İPTAL
KARARININ, HAMİLİNE ALACAĞI SENETSİZ TALEP HAKKINI
VERECEĞİ, MADDİ HUKUK YÖNÜNDEN ETKİ SAĞLAMAYACAĞI
u İYİ NİYETLİ İPTAL KARARI HAMİLİNE ÖDEMEDE BULUNAN
BORÇLUNUN, İFA NEDENİYLE BORCUNDAN KURTULACAĞI
u KIYMETLİ EVRAKA ZİLYET OLAN HAMİLİN, BORCUN SONA
ERDİĞİ DEFİ İLE KARŞILAŞABİLECEĞİ DURUMDA, KENDİSİNE
İFADA BULUNULAN İPTAL KARARI HAMİLİ ALEYHİNE SEBEPSİZ
ZENGİNLEŞME DAVASI AÇABİLECEĞİ
u
ÖZET:İtirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece;
Davacı, dava konusu çekin çalındığını ileri sürerek Asliye Ticaret Mahkemesinden zayii nedeniyle iptali kararı alınmış ve takipte bulunmuştur.
İptal kararı sadece senedi zayi eden hamilin senette mündemiç hakkı
senetsiz olarak borçluya dermeyan edebilmesini ve borçlunun da iptal
kararını alan kişiye ifada bulunmak suretiyle borcundan kurtulabilmesini
sağlar. Kararın maddi hukuk yönünden bir etkisi yoktur. İptal kararı, hamiline senetsiz olarak alacağı talep hakkı vermektedir.
Borçlu, iptal kararını alan kişinin aslında senet üzerinde herhangi bir
hakkının olmadığı ( hiç hak sahibi olmadığı veya belirli nedenlerle hak
sahipliği sıfatının sona erdiği) defini ileri sürebilir. Ancak, iptal kararı hamili, hak sahibi olduğunu iptale ilişkin yargılamada az çok ispatladığından bunun aksini iddia eden borçlu bu yöndeki iddialarını ispat etmek
zorundadır. Borçlunun, iddialarını ispat etmesi ile zayi nedeniyle iptal
kararı etkisini kaybeder.
İptal kararının olumlu etkisi nedeniyle senede zilyet olan üçüncü kişi, iyi
niyetli iptal kararı hamiline ödemede bulunan borçluya başvuramaz.
Somut olayda, davacı zayi nedeniyle iptal kararına dayanarak keşideci
YARGITAY KARARLARI 103
SAYI: 34
olan davalıdan talepte bulunmuş, ancak davalı ödemeden kaçınmıştır.
Henüz, ortaya çıkmış bir senet hamili bulunmamaktadır. Üçüncü bir kişinin dava konusu çeklere dayalı olarak davalıdan herhangi bir talepte
bulunduğu savunulmamıştır. Somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle
hüküm kurulması doğru görülmeyerek yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
6762/m. 558-2, 563-1, 564-1
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili Av. Ceren Soner, müvekkili şirketin kasasından 45
adet çek çalındığını, çeklerin mahkemece iptaline karar verildiğini, çeklerden birinin davalının keşidecisi olduğu çek olduğunu davalı borçlu hakkında
başlatılan icra takibinin itiraz üzerine durduğunu belirterek, itirazın iptali ile
takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava
etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı asil 23.09.2010 tarihli oturumda, dava konusu çeki dava dışı bir
şahsa avans karşılığı verdiğini, malı alamadığını ve çek bedelini ödemediğini
beyan ederek imza inkarında bulunmamıştır.
Davacı ile dava konusu çek de dahil 45 adet çekin çalındığını ileri sürerek
Bakırköy I Asliye Ticaret Mahkemesi’nden çeklerin zayii nedeniyle iptali kararı alınmış ve bu karar istinaden takipte bulunmuştur.
Kıymetli evrakın zayii nedeniyle iptali kararı ve bu kararın hükümleri TTK’
nun 563. ve 564. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 563/1. maddesine
göre; “Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar
verilebilir. “ Aynı yasanın 564/1. maddesinde ise ; “İptal kararı üzerine hak
sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talep
edebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
İptal kararının niteliğinden doğan iki önemli sonucu vardır. Bunlar, iptal
kararının olumsuz ve olumlu sonuçları olarak belirtilmektedir.
İptal kararının verilmesiyle kıymetli evrakın en önemli özelliklerinden biri
olan senedin hak sahibini teşhis fonksiyonu ortadan kalkar. Bu, iptal kararının
olumsuz sonucudur. İptal kararını alan davacı, borçludan, kendisine senedi
ibraz etmeden ödemede bulunmak hakkını kazanmaktadır. Borçlu da hile ve
ağır kusuru bulunmadıkça iptal kararını ibraz edene karşı ödemede bulunmakla borcundan kurtulmaktadır ( TTK md.558/2).
İptal kararının olumlu sonucu ise davacının hak sahipliğini borçluya karşı
104 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
göstermesi yani hak sahibinin teşhisine imkan vermesi olarak karşımıza çıkar.
Buna göre, iptal kararı davacının ( iptal kararını elde eden kişinin) senette
mündemiç bulunan ve iptal ile artık senetten ayrılan hakkın sahibi olduğuna
ilişkin bir karine yaratır.
İptal kararının her iki etkisi de hak sahipliğinin teşhisi ( hak sahipliğinin
tespiti) meselesine ilişkindir. Başka bir anlatımla, iptal kararı sadece senedi
zayi eden hamilin senette mündemiç hakkı senetsiz olarak borçluya dermeyan edebilmesini ve borçlunun da iptal kararını alan kişiye ifada bulunmak
suretiyle borcundan kurtulabilmesini sağlar. Kararın maddi hukuk yönünden
bir etkisi yoktur. Maddi hukuk yönünden mevcut durum aynen kalır. Başka bir
deyişle, iptal kararı hakkın mevcudiyetine, muhtevasına ve bu hak üzerinde
tasarruf yetkisine tesir etmez.
İptal kararı, iptal olunan senet yerine kain olan bir senet niteliği taşımamaktadır. Sadece elden çıkmış bulunan senedin teşkil fonksiyonunu ifa etmekte ve iptal kararı hamiline senetsiz olarak alacağı talep hakkı vermektedir.
Görüldüğü gibi, borçlu, iptal kararı hamilinin sadece kararı ibraz etmesi
ve kararda adı geçen alacaklının kendisi olduğunu ispatlaması üzerine, ağır
kusur ve hilesi bulunmaksızın borcunu ifa ederse borcundan kurtulmaktadır.
( Borçlu, iptal kararını alan kişiye karşı bazı defileri ileri sürebilir.) Örneğin,
Borçlu, iptal kararını alan kişinin aslında senet üzerinde herhangi bir hakkının olmadığı ( hiç hak sahibi olmadığı veya belirli nedenlerle hak sahipliği
sıfatının sona erdiği) defini ileri sürebilir. Ancak, iptal kararı hamili, hak sahibi
olduğunu iptale ilişkin yargılamada az çok ispatladığından bunun aksini iddia
eden borçlu bu yöndeki iddialarını ispat etmek zorundadır. Borçlunun, iddialarını ispat etmesi ile zayi nedeniyle iptal kararı etkisini kaybeder yani sonuç
doğurmaz.
İptal kararının olumlu etkisi nedeniyle borçlunun karar hamiline yapacağı ifa onu borcundan kurtaracağı için senede zilyet olan üçüncü kişi borcun
sona erdiği defi ile karşılaşabilir. Bu durumda üçüncü kişi, kendisine ifada bulunulan iptal kararı hamili aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açabilir ( BK.
md. 61). Başka bir anlatımla böyle bir durumda senede zilyet olan üçüncü
kişi, iyi niyetli iptal kararı hamiline ödemede bulunan borçluya başvuramaz (
Bu açıklamalar için bakınız: Hanife Öztürk ( Dirikkan) - Kıymetli Evrakın Ziyaı
ve İptali, Ankara ,1990, s. 84 vd.; Prof. Dr. Fırat Öztan - Kıymeti Evrak Hukuku
2. Bası, Ankara, 1997, s. 274 vd.; Poroy-Tekinalp-Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 19. Bası, İstanbul, 2010, s. 97 vd.; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu-Kıymetli Evrak
Hukuku 5, Baskı, Ankara, 1999, s. 57 vd.).
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; Davacı zayi nedeniyle iptal kararına dayanarak keşideci olan davalıdan TTK 564/1
maddesi uyarınca talepte bulunmuş, ancak davalı ödemeden kaçınmıştır.
Henüz, ortaya çıkmış bir senet hamili bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla
üçüncü bir kişinin dava konusu çeklere dayalı olarak davalıdan herhangi bir
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 105
talepte bulunduğu savunulmamıştır. Hal böyle olunca uyuşmazlığın yukarıda
belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilip çözümlenmesi gerekirken mahkemece somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
6762/m. 558-2 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga)
Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu vadenin hulülünde senedin mahiyetine göre alacaklı olduğu anlaşılan kimseye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur.
6762/m. 563-1 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga)
Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir.
6762/m. 564-1 TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga)
İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir
senet ihdasını talebedebilir.
106 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 9.4.2012
Esas: 2011/10168
u
Karar: 2012/6665
İŞÇİNİN İŞE DAVETE İCABET ETMEMESİ, İŞ İLİŞKİSİNİN DEVAMI
İLE İLGİLİ TALEBİNDE SAMİMİ OLMADIĞINI, NİHAİ HEDEFİNİN
BOŞTA GEÇEN SÜRE ÜCRETİ İLE İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATINI
ALMAK OLDUĞUNU GÖSTERECEĞİ VE BU DAVRANIŞININ
İŞVERENCE YAPILAN FESHİ GEÇERLİ HALE GETİRECEĞİ
ÖZET:Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket, davacının işe başlaması için davacı vekiline telgraf çekildiğini, gönderilen belge ile 10 gün süre verildiğini, ancak davacının gelip
işe başlamadığını, bunun üzerine hakkında tutanak tanzim edildiğini, bu
nedenle davacının iş akdini kendisi feshetmiş sayılması gerektiğinden
davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Özel Dairece;
İşe iade davasında hedef, işe başlatılma olmalıdır.
Somut olayda, davalı işveren fesihten sonra davacıyı işe başlaması için
çağrıda bulunmasına rağmen davacı işçi işverenin bu davetine icabet etmemiştir. Davacının işe davete icabet etmemesi, iş ilişkisinin devamı ile
ilgili talebinde samimi olmadığını, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını almak olduğunu göstermektedir. Davacı bu davranışı ile işverence yapılan feshi geçerli hale getirmiştir. Davanın
reddi gerekirken kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
4857/m.18
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla,
dava dosyası için Tetkik Hakimi T. Yavuz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 107
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 04.04.1999-01.06.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izinlerinin
kullandırılmadığını, ikramiye ve erzak sosyal yardımlarının da ödenmediğini,
bunun üzerine müvekkilinin birçok defa davalı şirketten sözlü olarak alacaklarının ödenmesi için talepte bulunduğunu, ancak ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Bölge Çalışma müdürlüğüne şikayette bulunduklarını, durumu
öğrenen işverenin müvekkilini önce ücretsiz izne çıkardığını, ardından da iş
akdini feshettiğini ileri sürerek müvekkilinin iş akdinin feshinin geçersizliğine
ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken
tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı şirket, davacının işe başlaması için 14.07.2010 tarihinde davacı vekiline telgraf çekildiğini, gönderilen belge ile 10 gün süre verildiğini, ancak
davacının gelip işe başlamadığını, bunun üzerine hakkında tutanak tanzim
edildiğini, bu nedenle davacının iş akdini kendisi feshetmiş sayılması gerektiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, işe iade davalarının niteliği göz önünüde bulundurulduğunda
davalı tarafça davacı vekiline çekildiği iddia edilen 14.07.2010 tarihli telgrafa
ve savunmalara itibar edilmediğinden, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından karar temyiz edilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddelerinde belirtilen iş güvencesi hükümlerinin amacı, işverenin iş sözleşmesini meşru ve makul görülebilecek bir neden olmaksızın keyfi olarak sona erdirmesinin engellenmesi,
dolayısıyla iş ilişkilerinde sürekliliğin sağlanmasıdır. Sözü edilen düzenlemeler, işverene emredici kurallarla bir takım yükümlülükler getirmekle birlikte,
işçinin de yasanın bu korumasından yararlanması için dürüstlük kurallarına
uygun davranması gerekir. Başka bir anlatımla iş ilişkisinde sürekliliğin sağlanması noktasında işçi de iyi niyet kurallarına uygun olarak kendisinden beklenen davranışları ortaya koymalıdır. Bu nedenle, işe iade davasında hedef,
işe başlatılma olmalıdır.
Somut olayda, davalı işveren fesihten sonra davacıyı işe başlaması için çağrıda bulunmasına rağmen davacı işçi işverenin bu davetine icabet etmemiştir.
Davacının işe davete icabet etmemesi, iş ilişkisinin devamı ile ilgili talebinde
samimi olmadığını, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını almak olduğunu göstermektedir. Ne var ki, bu amaca yönelik
talebin iş güvencesi hükümlerince korunması mümkün değildir. Davacı bu
davranışı ile işverence yapılan feshi geçerli hale getirmiştir. Bu nedenle, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen nedenlerle, mahkeme kararının 4857 sayılı Kanun’un 20/3. maddesi uyarınca bozularak ortadan kaldırılması ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
108 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
1- Bursa 3. İş Mahkemesinin 17.08.2010 tarih ve 2010/543-563 sayılı kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,
2- Davanın REDDİNE,
3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4- Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
davalının yaptığı 30,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya
ödenmesine,
5- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak, 09.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4857/m.18
İŞ KANUNU
- Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli
bir sebebe dayanmak zorundadır.
Altı aylık kıdem hesabında bu Kanunun 66 ncı maddesindeki süreler dikkate alınır.
Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz:
a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma
saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak.
b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak.
c) Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için işveren aleyhine idari
veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak.
d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler.
e) 74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu
sürelerde işe gelmemek.
f) Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı bendinin (b) alt
bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık.
İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler
birleştirilerek hesap edilir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması
halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre
belirlenir.
İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan
işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin
son fıkrası uygulanmaz.
4857/m.20-3
İŞ KANUNU
Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI
YARGITAY CEZA
YARGITAY KARARLARI 111
SAYI: 34
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Tarih: 13.3.2012
Esas: 2011/6-386
Karar: 2012/99
HÜKMÜN SÜRESİNDEN SONRA TEMYİZİ
u İŞYERİ DOKUNULMAZLIĞINI BOZMAK SUÇU
u HIRSIZLIK SUÇU
u YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLULUK
u
ÖZET: Sanık hakkında yerel mahkemece verilmiş bulunan hükmün temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
1-) İşyeri dokunulmazlığını bozmak suçunun birden fazla kişi tarafından
birlikte işlendiği anlaşılıp kabul edildiğine göre, cezada arttırma yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-) 15 yaşını bitirmiş 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında, her
iki suç için yapılan uygulamada 5237 Sayılı T.C.K.nın 31/3 üncü maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,
3-) Hırsızlık suçu için kurulan hükümde belli hakları kullanmaktan yoksun
bırakılma tedbirlerinin, fiili işlediği sırada 18 yaşını tamamlamamış olan
sanık hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi,
4-) Sanık Y. A.’ın sebep olduğu yargılama giderinden ‘müteselsilen’ sorumlu tutulmasına hükmedilmesi, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise;
“... Yargıtay 6. Ceza Dairesiyle Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki
uyuşmazlık sanık Y. A.’ın, hakkında verilen hükmü süresinde temyiz edip
etmediği ve davanın esasının incelenip incelenmeyeceğine ilişkindir.
Temyiz isteminin süresinde olmaması sebebiyle reddi gerekmektedir.
Bu itibarla sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek esasa girilmesinin ve mala zarar verme suçundan red, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı hükmün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı...”,
Düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
112 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Ceza Genel Kurulunca;
Özel Daireyle Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme kararındaki
yasa yolu bildiriminin yasal ve yeterli olup olmadığıyla buna bağlı olarak
sanığın temyizinin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden:
Sanığın yasal süresinden sonra hükmü temyiz ettiği anlaşılmaktadır.
Sanığın yokluğunda verilen hükümde başvurulacak yasa yoluna dair bildirimde temyiz süresinin “tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde” biçiminde yazıldığı, usulüne uygun olarak tebliğ edilen bu hükmü sanığın
süresinden sonra temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde bildirimde yer alan
bu ifade sebebiyle temyiz süresinin ne zaman başlayacağı hususunda
bir duraksama yaşadığına dair herhangi bir anlatımın yer almadığı gibi,
temyiz süresinden sonra dilekçenin verilmesine dair de herhangi bilginin
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüyle Özel Daire bozma
kararının sanık Y. A.’ın her üç suçu yönünden de kaldırılmasına, sanığın
temyiz isteminin bir haftalık süre içinde yapılmaması nedeniyle reddine
karar verilmelidir.
İlgili Kanun/Madde: 5237/m.31-3, 52, 53, 62, 116-4,119-1-c, 142-1-b, 143-1,
151, 264
DAVA : Hırsızlık suçundan T.C.K.nın 142/1-b, 143/1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı Kanunun 51/1.
maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine,
Mala zarar verme suçundan anılan Kanunun 151/1, 62 ve 52 nci maddeleri uyarınca 2000 ytl adli para cezasıyla cezalandırılmasına,
İşyeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan T.C.K.nın 116/4, 62, 50/1-a ve 52
maddeleri uyarınca 6000 ytl adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 8.5.2008 gün ve 50-213 Sayılı hükmün
sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 26.9.2011 gün ve 782-40048 sayı ile;
“… Sanık Y. A.’ın yokluğunda kurulan 8.5.2008 tarihli kararda, yasa yolu başvuru
süresinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağının belirtilmesi gerekirken, ‘tefhimden ve tebliğden itibaren’ başlayacağının belirtilmesi suretiyle yanıltıcı ifadenin kullanıldığı ve bu haliyle tefhimin T.C. Anayasası’nın 40/2, 5271 Sayılı
C.M.K.nın 34/2, 231/2 ve 232/6 ncı maddelerinde öngörülen yöntemlere uygun olarak yapılmadığı anlaşıldığından, adı geçen sanığın temyiz isteminin süresinde ileri
sürüldüğü kabul edilerek yapılan incelemede:
A-) Mala zarar vermek suçu için kurulan hükmün incelenmesinde:
5237 Sayılı T.C.K.nın 50/5 inci maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hük-
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 113
molunan cezaların tür ve miktarına göre, 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 5219 Sayılı Yasayla
değişik 305/1 inci maddesi gereğince hükmün temyizi olanaklı bulunmadığından,
5320 Sayılı Kanunun 8/1 inci maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 317.
maddesi uyarınca sanıklar Y. A. ve S. A.’ün temyiz istemlerinin tebliğnameye kısmen
aykırı olarak reddine,
…C-) Sanık Y. A. için işyeri dokunulmazlığını bozmak ve hırsızlık suçları yönünden
kurulan hükmün incelenmesinde:
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve
elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre, suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer
temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-) İşyeri dokunulmazlığını bozmak suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte
işlendiği anlaşılıp kabul edildiğine göre, 5237 Sayılı T.C.K.nın 119/1-c. maddesiyle
cezada arttırma yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-) Kayden 2.1.1990 doğumlu olan ve suçların işlendiği 9.12.2007 günü 15 yaşını bitirmiş 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında, her iki suç için yapılan
uygulamada 5237 Sayılı T.C.K.nın 31/3 üncü maddesinin uygulanması gerektiğinin
düşünülmemesi,
3-) Hırsızlık suçu için kurulan hükümde 5237 Sayılı T.C.K.nın 53. maddesinin 1.
fıkrasında öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin, aynı
Yasa maddesinin 4. fıkrası gereğince, fiili işlediği sırada 18 yaşını tamamlamamış
olan sanık hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi,
4-) Diğer sanıkla birlikte suçları birlikte işleyen sanık Y. A.’ın sebep olduğu yargılama giderinden ‘ayrı’ yerine, ‘müteselsilen’ sorumlu tutulmasına hükmedilmesi
suretiyle 5271 Sayılı C.M.K.nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Y. A.’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle tebliğnameye aykırı olarak bozulmasına, işyeri dokunulmazlığını bozmak suçu için 5320 Sayılı Kanunun 8/1 inci
maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 326/son maddesinin gözetilmesine...”
karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 25.10.2011 gün ve 240156 sayı ile;
“... Yargıtay 6. Ceza Dairesiyle Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki uyuşmazlık
sanık Y. A.’ın, hakkında verilen hükmü süresinde temyiz edip etmediği ve davanın
esasının incelenip incelenmeyeceğine ilişkindir.
Tebliğnamemizde açıkladığımız üzere Cumhuriyet Başsavcılığı olarak sanığın yokluğunda verilen hükmü, kendisine tebliğ edilmesinden itibaren 7 günlük yasal süreden sonra temyiz etmesi sebebiyle temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği
düşüncesindeyiz.
Şöyle ki; hüküm fıkrasında kararın tefhim ve tebliğinden itibaren 7 gün içinde
mahkemeye verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle Yargıtay yoluna başvurabileceği açıkça belirtildiğinden, yanıl-
114 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
tıcı bir ifadenin kullanılmadığı kanaatindeyiz.
Bilindiği üzere kararlar son oturumda hazır bulunanlar yönünden tefhim tarihinden, yokluğunda karar verilenler yönünden ise, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün
içerisinde temyiz edilebilmektedir. Karar sanığın yokluğunda ve kendisine usulüne
uygun olarak 17.5.2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. Hüküm ise sanık tarafından 7
günlük yasal süresinden sonra 5.6.2008 tarihinde temyiz edilmiştir.
Sanığın lehine olan durum hükmün tebliğ edilmesidir. Hak ihlali söz konusu değildir. Bu hale göre temyiz isteminin süresinde olmaması sebebiyle C.M.U.K.nun 317
nci maddesi uyarınca reddi gerekmektedir.
Bu itibarla sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek esasa girilmesinin
ve mala zarar verme suçundan red, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı hükmün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı...”,
Düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının her üç suç yönünden de kaldırılmasına ve sanığın temyiz isteminin 1412 Sayılı C.Y.U.Y.’nın 317 nci
maddesi uyarınca reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanık Y. A. hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daireyle Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminin
yasal ve yeterli olup olmadığıyla buna bağlı olarak sanığın temyizinin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden:
Yerel mahkemece sanığın yokluğunda tefhim edilen kararın yasa yolu bildiriminin; “sanıkların ve müştekilerin yokluğunda, kararın tefhiminden ve tebliğinden 7
gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt
katibine beyanda bulunulmak suretiyle Yargıtay yoluna başvurabileceği, 5320 Sayılı
C.M.K.nun yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki Kanunun 8 inci maddesi gereğince
Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı” şeklinde
olduğu, gerekçeli kararın 17.5.2008 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği,
sanığın da 5.6.2008 tarihli dilekçeyle yasal süresinden sonra hükmü temyiz ettiği,
temyiz dilekçesinde yasa yolu bildiriminde yanıltıldığına dair herhangi bir anlatımda
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
5320 Sayılı Kanunun 8 inci maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 1412
Sayılı C.Y.U.Y.’nın 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda
hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek
bir dilekçeyle veya zabıt katibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde, beyanın
tutanağa geçirilerek hakime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz
süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.
5271 Sayılı C.M.K.nın 34/2, 231/2 ve 232/6 ncı maddelerinde de hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru yöntemi ve
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 115
süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer
verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık, anılan Kanunun 40. maddesi uyarınca eski
hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru
haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik sebebiyle hak
kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme
nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim sebebiyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol
açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
5271 Sayılı C.M.K.nın 264 üncü maddesinde ise, kabul edilebilir bir yasa yolu
başvurusunda yasa yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan
kaldırmayacağı, bu halde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun derhal görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süresinde
verilen bir dilekçe veya zabıt katibine yapılacak bir beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak süresinde olması koşuluyla, dilekçenin hükmü veren mahkeme
dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin
varlığı halinde C.Savcılığına ya da bir başka mercie istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı merci tarafından, istem veya dilekçe
mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak
belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf
açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda
açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak,
böylece olası hak kayıpları önlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın yokluğunda verilen hükümde başvurulacak yasa yoluna dair bildirimde
temyiz süresinin “tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde” biçiminde yazıldığı, usulüne uygun olarak tebliğ edilen bu hükmü sanığın süresinden sonra temyiz ettiği,
temyiz dilekçesinde bildirimde yer alan bu ifade sebebiyle temyiz süresinin ne zaman başlayacağı hususunda bir duraksama yaşadığına dair herhangi bir anlatımın
yer almadığı gibi, temyiz süresinden sonra dilekçenin verilmesine dair de herhangi
bilginin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
5320 Sayılı Kanunun 8 inci maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan C.Y.U.Y.’nın
310. maddesi uyarınca, yokluğunda verilmiş olan karara yönelik temyiz isteminin
tebliğden itibaren bir hafta içerisinde yapılması gerekmekte olup, sanık 17.5.2008
tarihinde tebliğ edilen hükme karşı bir haftalık süreden sonra 5.6.2008 günü temyiz
başvurusunda bulunmuştur. Her ne kadar kararda başvurulacak yasa yollarına dair
bildirimde, sürenin başlangıcının “tefhim ve tebliğ” şeklinde gösterilmesi sebebiyle
bildirimin eksik ve yanıltıcı olduğu, bu durumun eski hale getirme nedeni olarak
kabulüyle temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı ileri sürülebilirse de, yoklukta
116 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
verilen hükme dair olarak temyiz süresinin, sanığın bu hükmü usulüne uygun olarak öğrenmesi yani tebliğle işlemeye başlayacağı açık olduğundan, bildirimde ayrıca
“tefhim” kelimesine de yer verilmesinin, sanık açısından yasa yolu süresinin tebliğle işlemeye başlayacağı gerçeğini değiştirmeyeceği, kaldı ki sanık süresinden sonra
verdiği temyiz dilekçesinde, bu ifadenin kendisini temyiz süresinin başlangıcı konusunda yanılgıya düşürdüğüne dair bir iddiada da bulunmamıştır.
Diğer taraftan, belirtilen sürede yanlış mercie, yanlış şekilde bir başvuruda bulunulması halinde yanılmanın C.M.K.nın 264 üncü maddesi kapsamında değerlendirileceği hususu da göz önüne alındığında, başvuranın hakları ortadan kalkmayacaktır
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüyle Özel Daire bozma kararının
sanık Y. A.’ın her üç suçu yönünden de kaldırılmasına, sanığın temyiz isteminin 1412
Sayılı C.Y.U.Y.’nın, 5320 Sayılı Kanunun 8 inci maddesi gereğince halen yürürlükte
bulunan 310. maddesinde belirtilen bir haftalık süre içinde yapılmaması nedeniyle,
aynı Kanunun 317 nci maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Kurul Üyesi; “yasa yolu bildirimindeki yanıltıcı
ifade sebebiyle temyiz süresinin sanığa açıklamalı tebligat yapılıncaya kadar işlemeye başlamayacağı ve sanığın temyizinin süresinde olduğundan itirazın reddine karar
verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne,
2-) Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26.9.2011 gün ve 782-40048 Sayılı bozma kararının sanık Y. A.’ın mala zarar verme, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçları
yönünden kaldırılmasına,
3-) Sanık Y. A.’ın yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz isteminin 1412 Sayılı
C.Y.U.Y.’nın 5320 Sayılı Yasanının 8/1 inci maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan
310 ve 317 nci maddeleri uyarınca reddine,
4-) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
tevdiine, 6.3.2012 günü yapılan 1. müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından,
13.03.2012 tarihinde yapılan 2. müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5237/m.31-3 TÜRK CEZA KANUNU
(3) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./5.mad) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını
doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla;
müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek
hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.
5237/m.52
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 117
hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir
gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın
hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının
miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde bulundurularak takdir
edilir.
(3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir
gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.
(4) Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para
cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine
de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz.
Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.
5237/m.53
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni
sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların
denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya
seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun
iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı
veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı
tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün
kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki
fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü
hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.
(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle
işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak
ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden biri-
118 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
nin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına
mahkûmiyet hâlinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar
bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.
(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç
aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve
geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.
5237/m.62
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine,
yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve
yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri
gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.
5237/m.116-4
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren
veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı
aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi
hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
5237/m.119-1-c TÜRK CEZA KANUNU
(1) Eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasî hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme,
konut dokunulmazlığının ihlâli ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçlarının;
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
5237/m.142-1-b TÜRK CEZA KANUNU
(1) Hırsızlık suçunun;
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da
bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
5237/m.143-1
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar artırılır.
5237/m.151
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun
şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 119
5271/m.264
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde
yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.
(2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan
mercie gönderir.
120 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
1. CEZA DAİRESİ
Tarih: 30.4.2012
Esas: 2011/5057
Karar: 2012/3350
TÖRE SAİKİYLE ÖLDÜRME SUÇU
u KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL
u 6136 SAYILI YASAYA AYKIRILIK
u
ÖZET: Sanık hakkında yerel mahkemece verilen hükmün temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
a) Sanık Y.’ın bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla
öldürme, konut dokunulmazlığını ihlal ve 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık
suçlarından mahkumiyetine dair kurulan öldürme suçu yönünden onanmasına
b) Sanık Y.’ın kardeşini töre saiki ile öldürme suçundan mahkumiyetine
dair kurulan hüküm yönünden;
Sanığın, töre saikiyle ve tasarlayarak kardeşini öldürme suçundan
TCK’nın 82/1-a-d-k maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine suç vasfının yanlış tayini sonucu aynı Yasa’nın 82/1-d-k maddeleri gereğince töre
saikiyle kardeşini öldürme suçundan hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 5237/m. 81-1-a-d-k
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 1- Sanık Y.’ın konut dokunulmazlığını ihlal suçu yönünden;
Sanık hakkında kurulan hükümde; suçun silahla işlenmesine rağmen
TCK’nın 119/1-a maddesinin uygulanmayarak eksik ceza tayini yasaya aykırı
ise de, aleyhe temyiz bulunmadığından bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
2- Sanık Y.’ın kardeşini töre saiki ile öldürme, bir suçu gizlemek, delillerini
ortadan kaldırmak amacıyla öldürme, konut dokunulmazlığını ihlal ve 6136
sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarından mahkumiyetine dair kurulan hükümlerin
incelenmesinde;
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 121
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Y.’ın suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla öldürme, konut dokunulmazlığını ihlal
ve 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarının nitelikleri tayin, takdire ilişen cezayı
azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık
müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede yetersiz gerekçeye,
sübuta, suç niteliğine vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,
a) Sanık Y.’ın bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla öldürme, konut dokunulmazlığını ihlal ve 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarından mahkumiyetine dair kurulan öldürme suçu yönünden re’sen de temyize
tabi olan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,
b) Sanık Y.’ın kardeşini töre saiki ile öldürme suçundan mahkumiyetine
dair kurulan hüküm yönünden;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktul D. ile sanığın kardeş oldukları, maktulün, ailesinin rızasını almadan M...’nin K... ilçesinde oturan E.’la kaçarak
evlendiği, yöresel örf ve adet gereği sanık Y.’ın ailesinin, maktulün eşinden
barışmak için başlık parası istediği, paranın ödenmemesi nedeniyle aile şeref ve namusunu kurtarmak saikiyle maktulü öldürmeye karar verip, olaydan bir gün önce sanığın, İ...’den M...’nin K... ilçesine geldiği, oturduğu yeri
tespit ettikten sonra aralarında hiçbir konuşma geçmeksizin maktulü uzun
namlulu silah ile vurarak öldürdüğü olayda; sanığın, maktulü öldürmeye önceden karar vermesi, bu kararında sebat ve ısrar gösterip aradan geçen ve
tasarlamanın varlığı için yeterli olan zamana rağmen soğukkanlılıkla eylemini
gerçekleştirmesi karşısında, töre saikiyle ve tasarlayarak kardeşini öldürme
suçundan TCK’nın 82/1-a-d-k maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine suç
vasfının yanlış tayini sonucu aynı Yasa’nın 82/1-d-k maddeleri gereğince töre
saikiyle kardeşini öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemedeki itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün
CMUK 321. madde gereğince tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak ( BOZULMASINA), hükmolunan ceza miktarı ve tutuklulukta geçen süre gözönüne
alındığında sanık müdafiinin tahliye talebinin reddine, 30.04.2012 gününde
oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5237/m. 82-1-a-d-k
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
122 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
YARGITAY KARARLARI 123
SAYI: 34
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
Tarih: 23.2.2012
Esas: 2010/6038
Karar: 2012/4079
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA KARAR
VERİLMESİNDE BELİRLENECEK OLAN MADDİ ZARAR OLUP,
MANEVİ ZARARIN BU KAPSAMA DAHİL EDİLEMEYECEĞİ
u 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNUN 50inci MADDESİNİN
1inci FIKRASININ (d) BENDİNE AYKIRI NİTELİKTE, AVRUPA
İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNE VE ANAYASAYA AYKIRI
BİÇİMDE, KİŞİNİN DOLAŞIM ÖZGÜRLÜĞÜ İLE SEYAHAT
ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKININ ORTADAN KALDIRILMASI SONUCUNU
DOĞURABİLECEK ŞEKİLDE SEÇENEK YAPTIRIMLARA
HÜKMEDİLEMEYECEĞİ
u KARŞI TEMYİZ OLMAYAN HUSUSLARIN BOZMA NEDENİ
YAPILAMAYACAĞI
u
ÖZET: Sanıklar hakkında Yerel Mahkemece verilen kararın temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde gözetilecek zararlar maddi zararlar olup, manevi zararlar bu kapsama dahil
edilmemesi gerekmektedir. Somut olayda, katılanların hakaret suçundan
doğan maddi bir zararları olmadığı gibi, herhangi bir tazminat istemleri
de bulunmamaktadır. Adli sicil kaydına göre sabıkasız oldukları anlaşılan
sanıkların, “kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyecekleri hususunda kanaate varılması” koşulunun oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna
göre, Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle,
sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2- Sanıklar hakkında “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri
124 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
yapmaktan yasaklanma” seçenek yaptırımı öngörüldüğü halde;
Sanıkların yaşadıkları köyden dışarı çıkmaları tamamen yasaklanarak
5237 sayılı TCY’nin 50. maddesinin 1. fıkrasının ( d) bendine aykırı nitelikte ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin eki olan 4 no.lu protokolün
2. maddesinde düzenlenen “serbest dolaşım özgürlüğü” ile Anayasa’nın
23. maddesinde yer alan “seyahat özgürlüğü” hakkının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek biçimde hüküm kurulması, nedeniyle
yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde: 2709/m.23
5237/m.2, 50-1-(d)
5271/m.231-6
DAVA : Dava dosyası başvuruların nitelik ve kapsamına göre görüşüldü:
KARAR : I- 5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYY’nin 310. maddesi gereğince Asliye Ceza Mahkemelerinde
bulunan Cumhuriyet Savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki Sulh
Ceza Mahkemelerinin hükümlerine karşı, karar tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurabileceğinden, yasal süresinden sonra o yer Cumhuriyet Savcısı Murat ( 95...) tarafından yapılan 25.12.2007 havale tarihli temyiz
isteminin tebliğnameye uygun olarak aynı Yasa’nın 317. maddesi gereğince
REDDİNE;
II- Sanıklar H., M. ve D.haklarında hakaret suçu ile ilgili kararlarda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre hükümlerin 5320 sayılı Yasa’nın 8.
maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CYY’nin 305/1. maddesi gereğince hüküm tarihi itibariyle temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, sanıklar savunmanının ( müdafiinin) temyiz isteğinin tebliğnameye uygun olarak aynı Yasa’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE;
III- Sanıklar H. ve Ü. hakkında hakaret suçundan kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
KARAR : Duruşma süresini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; sanıkların tek bir eylemle ( fiille) katılanlar İsmail
ve R.’a hakarette bulundukları mahkemece kabul edildiği halde, 5237 sayılı
TCY’nin 43/2. maddesinin yollaması ile aynı Yasa’nın 43/1. maddesi uyarınca
sanıklara verilen cezada artırım yapılmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 esas,
2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmesinde gözetilecek zarar, mahkemece kanaat verici
basit bir araştırma ile belirlenecek maddi zararlar olup, manevi zararlar bu
kapsama dahil edilmemesi gerekmektedir. Somut olayda, katılanların hakaret suçundan doğan maddi bir zararları olmadığı gibi, herhangi bir tazminat
istemleri de bulunmamaktadır. Adli sicil kaydına göre sabıkasız oldukları an-
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 125
laşılan sanıkların, 5271 sayılı CYY’nin 231. maddesinin 6. fıkrasının ( b) bendi
uyarınca “kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde
bulundurularak yeniden suç işlemeyecekleri hususunda kanaate varılması”
koşulunun oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre, Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi
gerekirken, “CMK’nın 231/6-c maddesi gereğince” biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle, sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2- Türk Ceza Yasası’nda açıkça “suçta ve cezada yasallık ( kanunilik)” ilkesi
düzenlenmiştir. Söz konusu bu ilkenin yer aldığı 5237 sayılı TCY’nin 2. maddesinin ( 1). fıkrasına göre; yasanın ( kanunun) açıkça suç saymadığı bir eylem (
fiil) için kimseye ceza verilemez, güvenlik tedbiri uygulanamaz. Yasada ( kanunda) yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik
tedbirine hükmolunamaz.
Yine aynı Yasa’nın 2. maddesinin ( 2). fıkrasına göre ise, idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
Sanıklar hakkında uygulanan 5237 sayılı TCY’nin 50. maddesinin 1. fıkrasının ( d) bendinde ise; “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma” seçenek yaptırımı öngörüldüğü halde;
Sanıklar hakkında hükmedilen 2 ay 27 gün hapis cezasının 5237 sayılı
TCY’nin 50. maddesinin 1. fıkrasının ( d) bendi uyarınca “2 ay süreyle K... S...
Köyü dışına çıkmaktan yasaklanması” seçenek yaptırımına çevrilerek, sanıkların yaşadıkları köyden dışarı çıkmaları tamamen yasaklanarak 5237 sayılı
TCY’nin 50. maddesinin 1. fıkrasının ( d) bendine aykırı nitelikte ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin eki olan 4 no.lu protokolün 2. maddesinde düzenlenen “serbest dolaşım özgürlüğü” ile Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan
“seyahat özgürlüğü” hakkının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek
biçimde hüküm kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanıklar H. ile Ü.’nün savunmanının ( müdafiinin)
temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, ( HÜKÜMLERİN BOZULMASINA), 23.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2709/m.23
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini
önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ülkenin ekonomik durumu, vatandaşlık
126 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ 4. PROTOKOL
2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeyi terk etmekte serbesttir.
5237/m.2
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik
tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir
ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.
(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.
Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.
5237/m.50-1-(d)
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna,
yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere
gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
5271/m.231-6 CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(6) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları
göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir.
YARGITAY KARARLARI 127
SAYI: 34
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
Tarih: 17.5.2012
Esas: 2012/4733
Karar: 2012/5416
ZİNCİRLEME SUÇ
u RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU
u TEKERRÜR
u
ÖZET: Sanık hakkında yapılan yargılama sonunda mahalli mahkemesince verilen hükmün temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Sanığın tekerrüre esas alınan ilamı gösteren sabıka kaydında, sanığın
doğum tarihine dair bilgilerin nüfus kaydına uygun olmadığından
Şikayetçi adına düzenlenmiş sahte avukat kimliğini kullandığından bahisle hakkında soruşturma yapılan sanığın, T.C.K.nın 43. maddesi uyarınca zincirleme suç ya da iki ayrı suç oluşup oluşmayacağı tartışılmadan
“… Avukat kimlikleri, tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik hükmündedir.” şeklindeki düzenleme sebebiyle sanığın
eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu da gözetilmeden
eksik inceleme ile suç vasfının tayininde de yanılgıya düşülerek hüküm
tesisi,
yerel mahkemenin kararının bozulmasını gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde:
1136/m.9-4
5237/m.43
DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere,
mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının
reddine,
Ancak;
Sanığın tebliğnameye cevaplarını içeren dilekçelerinde yerel mahkemede
de ifade ettiğini belirterek tekerrüre esas alınan sabıkanın kendisine ait olmadığını beyan ettiği, tekerrüre esas alınan ilamı gösteren sabıka kaydında sanı-
128 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
ğın doğum tarihine dair bilgilerin nüfus kaydına uygun olmadığı anlaşılmakla;
mahkemesinden hükme esas nüfus kayıt örneğiyle tekerrüre esas alınan ilamın kesinleşme ve infaz tarihlerini içerir onaylı örneklerinin teminiyle hasıl
olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 16.11.2010
tarihinde şikayetçi adına düzenlenmiş sahte avukat kimliğini kullandığından
bahisle hakkında soruşturma yapılan sanığın, 29.11.2010 tarihinde şüphe
üzerine kolluk kuvvetlerince kovalamaca sonucu yakalandığı yerde yine aynı
kişi adına düzenlenmiş sahte kimliği yere attığından bahisle yapılan soruşturmada sanığın kolluk tarafından alınan aynı tarihli beyanında diğer fotokopi kimliği bulamadığını, daha sonra bulunca teslim etmek amacıyla üzerine
aldığını beyan etmesi karşısında; T.C.K.nın 43. maddesi uyarınca aynı suçun
değişik zamanlarda işlenmesi halinde zincirleme suçun oluşacağı gözetilerek
suça konu sahte kimliklerin hangi tarihlerde düzenlendiği tespit edilip, aynı
anda düzenlenmesi halinde tek suç, aksi takdirde suç işleme kararındaki birlik değerlendirilerek zincirleme suç ya da iki ayrı suç oluşup oluşmayacağının
tartışılması gerektiği gözetilerek; 16.11.2010 tarihli olaya dair soruşturmanın
akıbetinin araştırılması dava açılmış ve derdest ise dosyaların birleştirilmesi
yoluna gidilmesi, kesinleşmiş ise dosyanın getirtilerek incelenmesi, sahtecilik
suçlarında aldatıcılık özelliğinin tespiti hakime ait olduğu cihetle, suça konu
belgelerin getirtilerek duruşmada incelenip özellikleri duruşma tutanağına
yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde dosyada bulundurulduktan
sonra belgenin aldatma yeteneğinin ne şekilde gerçekleştiği belirlenerek
sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, 1136
Sayılı Avukatlık Kanununun 9. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “… Avukat
kimlikleri, tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik
hükmündedir.” şeklindeki düzenleme sebebiyle sanığın eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu da gözetilmeksizin eksik inceleme ile suç
vasfının tayininde de yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıkla müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320
Sayılı Kanunun 8/1 inci maddesi de gözetilerek C.M.U.K.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine,
17.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
1136/m.9-4
AVUKATLIK KANUNU
(Değişik dördüncü fıkra: 13/1/2004 – 5043/1 md.) Ruhsatnameler ve avukat
kimlikleri Türkiye Barolar Birliği tarafından tek tip olarak bastırılır ve düzenlenir. 8
inci maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen şekilde Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca uygun bulma kararı verildiğinde ruhsatnameler Birlik Başkanı ve ilgili
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 129
Baro Başkanı tarafından imzalanır. Avukat kimlikleri, tüm resmî ve özel kuruluşlar
tarafından kabul edilecek resmî kimlik hükmündedir.
5237/m.43
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı
aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza,
dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya
daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. (Ek cümle: 29/06/20055377 S.K./6.mad) Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.
(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde
hükümleri uygulanmaz.
130 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
8. CEZA DAİRESİ
Tarih: 23.5.2012
Esas: 2009/7316
Karar: 2012/17738
İŞLENMİŞ BİR SUÇUN VEYA İŞLEMİŞ OLDUĞU SUÇTAN DOLAYI
BİR KİŞİNİN ALENEN ÖVÜLMESİ SUÇU
u İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
u SİLAHLI DİRENMEYE VEYA İSYANA TEŞVİK NİTELİĞİ TAŞIYAN
YAKLAŞIMLAR İLE AZINLIKLARA YÖNELİK NEFRET SÖYLEMİ
İÇEREN AÇIKLAMALARIN AVRUPA İNSAN HAKLARI VE ANA
HÜRRİYETLERİ KORUMA SÖZLEŞMESİNDEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
KAPSAMINDA OLMADIĞI
u
ÖZET: “İşlenmiş bir suçun” veya “işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişinin” alenen övülmesi TCK’nın 215. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir. Kişinin, işlediği suç nedeniyle övülmesi, bu kişinin işlediği suçun da
övüldüğünü göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyet Anayasası’nın 90/5. maddesinde yer alan “Usulüne
göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarda
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. Tarafı olduğumuz “İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi” iç
hukukumuzun uyulması zorunlu bir parçasıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında, ifade hürriyetinin teşvik edici ve övücü söylemlerle azınlıklara karşı nefret söylemleri olarak iki
istisnası olduğuna işaret edilmektedir. Bunun için önce yazı veya sözün
içeriğine bakılmalıdır.
Yazı veya sözün kim tarafından, nerede, nasıl bir ortamda, hangi koşullar
altında yazıldığı veya söylendiği değerlendirilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 13, 14, 25, 26 ve AİHS’nin 9/2, 10/2,
17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde Devlet yahut halkın bir bölümü için rahatsız edici, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici, fakat
şiddet ve şiddet kışkırtıcılığı içermeyen nitelikteki sözler de ifade hürriyeti
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 131
kapsamındadır.
Somut olayda, sanık tarafından kaleme alınan dilekçede, cezaevinde yatan bir hükümlünün sağlığına ilişkin birtakım endişelerden söz edilerek,
bu kapsamda bazı taleplerde bulunulmuştur. Şiddeti, silahlı direnmeyi
veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadığı, işlenen bir suçu
yahut işlediği suç nedeniyle kişiyi övücü nitelikte bulunmayan, başka bir
hükümlü hakkında “sayın” denilerek onun sağlığı ile ilgili kendi değer
yargısını içeren düşüncelerini açıklayan sanığın eyleminde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/5. maddesi uyarınca uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin
Skaka/Polonya - 27 Mayıs 2003, Korku/Türkiye - 23 Eylül 2003 tarihli kararları da gözetildiğinde yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadığından
mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
İlgili Kanun/Madde: 5237/m.215
2709/m.13, 14, 25, 26, 90-5
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ/m. 9-2, 10-2, 17
DAVA : Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : “İşlenmiş bir suçun” veya “işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir
kişinin” alenen övülmesi TCK’nın 215. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir.
Kişinin, işlediği suç nedeniyle övülmesi, bu kişinin işlediği suçun da övüldüğünü göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyet Anayasası’nın 90/5. maddesinde yer alan “Usulüne
göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.
Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası andlaşmalarda kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü uyarınca 19.03.1954 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı Yasa ile onaylanmış bulunan “İnsan
Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi” ( AİHS), iç hukukumuzun
uyulması zorunlu bir parçası haline gelmiştir.
Sözleşmenin 9. maddesinde din ve inanç hürriyeti, 10. maddesinde ifade
hürriyeti, 11. maddesinde örgütlenme hürriyeti düzenlenmiştir. Bu üç madde; sözleşmenin genel amacı olan çoğulcu demokratik rejim için toplumda
hoşgörünün sağlanarak çoğulcu demokrasinin yerleştirilmesi ve geliştirilmesine yönelik hükümlerdir.
İfade hürriyeti, bilgi verme ve bilgi edinme hürriyeti sözleşmenin 10. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahaleleri olmaksızın ve
ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü, haber ve görüş alma ve de
verme özgürlüğünü de kapsar”, ikinci fıkrasında ise, “Görev ve sorumluluklar
da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik
132 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi,
sağlığın ve ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence
altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya
yaptırımlara tabi tutulabilir.” denilmektedir.
Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi’nin, ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında, kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık olarak tam bir serbestlik
içerisinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç bu tartışmanın
boyutlarının Devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiği
vurgulanmaktadır. Süreklilik gösteren bu kararlarda, kamuoyunun bir bölümünün ve hatta çoğunluğun hoşuna gitmeyen, ürkütücü, şok edici, hoşa gitmeyen fikirlerin de sözleşmenin 10. maddesi tarafından korunduğu belirtilmektedir ( Handyside/Birleşik Krallık, Castells/İspanya vb. Kararlar).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında, ifade hürriyetinin iki
istisnası olduğuna işaret edilmektedir. Birinci istisna şiddeti teşvik edici ve
övücü söylemler, ikinci istisna ise azınlıklara karşı nefret söylemidir. Bunun
için önce yazı veya sözün içeriğine bakılmalıdır.
Yazı veya Sözler;
a) Şiddet, bir araç olarak öngörülüyorsa,
b) Kişileri hedef gösterip kanlı bir intikam istiyorsa,
c) Benimsenen düşünceler için şiddete başvurmanın meşru olduğu ileri
sürülüyorsa,
ç) İnsanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtıyorsa,
İfade hürriyetinden yararlanmayabilir ( Sürek/Türkiye, no. 1, Büyük Daire,
no 26682/95, Güzel ve Özer/Türkiye, 6 Temmuz 2010 kararı).
Yazı veya sözün kim tarafından, nerede, nasıl bir ortamda, hangi koşullar altında yazıldığı veya söylendiği değerlendirilmelidir. Mahkeme “yakın ve
mevcut tehlike” ölçütüne yaklaşarak sözleri söyleyen kişinin ne kadar etkili
olduğu, söylenilen yer ve zaman bakımından söylenenlerin şiddet yaratmaya
müsait olup olmadığına bakılması gerektiğini kabul etmektedir ( Zana/Türkiye, 25 Kasım 1997 kararı).
İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini oluşturup, toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan
biridir. İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan “haber” ve “düşünceler” için değil,
fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin
gerekleri olup, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamaz. Sözleşme’nin
10. maddesinde belirtildiği üzere, bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu
istisnalar dar yorumlanmalıdır ( 23.09.1994 tarihli Jersild - Danimarka kara-
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 133
rı; 21.01.1999 tarihli Janovvski-Polonya kararı; 25.11.1999 tarihli Nilsen ve
Johnsen-Norveç kararı; 25.07.2001 tarihli Perna-İtalya kararı).
Bu kapsamda şiddete, silahlı direnmeye veya isyana teşvik niteliği taşıyan
yaklaşımlar ile azınlıklara yönelik nefret söylemi içeren açıklamalar sözleşmenin koruduğu ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez ( 02.10.2003
tarihli Kızılyaprak-Türkiye kararı; 27.05.2004 tarihli Yurttaş- Türkiye kararı;
09.03.2004 tarihli Abdullah Aydın-Türkiye kararı).
Yazının içeriğine, şiddeti teşvik edip etmediğine, yazının hangi bağlamda
yayınlandığına, yani şiddeti yaratmaya elverişli olup olmadığına bakılmalıdır (
Gözel ve Özel/Türkiye, 6 Temmuz 2010 kararı).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 13, 14, 25, 26 ve AİHS’nin 9/2, 10/2,
17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde Devlet yahut halkın bir bölümü
için rahatsız edici, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici, fakat şiddet ve şiddet kışkırtıcılığı içermeyen nitelikteki sözler de ifade hürriyeti kapsamındadır.
Somut olayda, sanık tarafından kaleme alınan dilekçede, cezaevinde yatan
bir hükümlünün sağlığına ilişkin birtakım endişelerden söz edilerek, bu kapsamda bazı taleplerde bulunulmuştur. Şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadığı, işlenen bir suçu yahut işlediği
suç nedeniyle kişiyi övücü nitelikte bulunmayan, başka bir hükümlü hakkında
“sayın” denilerek onun sağlığı ile ilgili kendi değer yargısını içeren düşüncelerini açıklayan sanığın eyleminde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/5.
maddesi uyarınca uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Skaka/Polonya - 27 Mayıs 2003, Korku/Türkiye - 23 Eylül 2003 tarihli kararları da gözetildiğinde yüklenen suçun
yasal unsurları oluşmadığından mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar
verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; sanık ve müdafiinin temyiz itirazları
bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı
5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı
CMUK’nın 321. maddesi gereğince ( BOZULMASINA), 23.05.2012 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
2709/m.13
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün,
millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin,
kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın özüne ve ruhuna
uygun olarak kanunla sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz.
134 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü
için geçerlidir.
2709/m.14
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye
düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek. Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini
sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayınım yaratmak veya sair herhangi bir yoldan
bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar.
Bu yasaklara aykırı hareket eden veya başkalarını bu yolda teşvik veya tahrik
edenler hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
Anayasanın hiçbir hükmü, Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye
yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.
2709/m.25
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebeple ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
2709/m.26
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına
veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların
müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.
Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların
izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması,
Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret
veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının
korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklanmış olan herhangi
bir dil kullanılamaz. Bu yasağa aykırı yazılı veya basılı kağıtlar, plaklar, ses ve görüntü bantları ile diğer anlatım araç ve gereçleri usulüne göre verilmiş hakim kararı
üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merciin
emriyle toplattırılır. Toplatma kararını veren merci bu kararını, yirmi dört saat içinde
yetkili hakime bildirir. Hakim bu uygulamayı üç gün içinde karara bağlar.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
2709/m.90-5
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 135
5237/m.215 TÜRK CEZA KANUNU
(1) İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven
kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
6366 sayılı Yasa ile onaylanmış bulunan AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ
Madde 9-2
2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, ancak kamu güvenliğinin, kamu düzenin,
genel sağlığın veya ahlakın, ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için
demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir.
Madde 10-2
İfade özgürlüğü
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün
veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya
yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim
koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.
Madde 17
Hakların kötüye kullanımının yasaklanması
Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete, topluluğa veya kişiye,
Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir etkinliğe girişme
ya da eylemde bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz.
136 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
Tarih: 22.2.2012
Esas: 2009/15759
Karar: 2012/2075
ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK
u RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK
u SAHTE NÜFUS CÜZDANI DEĞİŞTİRME BELGESİ DÜZENLEMEK
u GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA
u
İlgili Kanun/Madde:
5490/m.67-1
5237/m.204-2, 257-1
DAVA : Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Olay tarihinde O... İlçe Nüfus Müdür vekili olan sanık K.T.’nin hakkında terör örgütüne yardım ve yataklıktan yakalama kararı bulunan ve bu
nedenle uzun yıllardır yurt dışında kaçak olarak yaşadığını bildiği kişiye yasal
bir istemi olmamasına rağmen nüfus cüzdanı düzenlemesi eylemi nedeniyle
terör örgütüne yardım ve yataklık suçu nedeniyle işlem yapılması olanaklı
görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve
takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanıkların mahkumiyet için yeterli
delil bulunmadığına ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığına ilişen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
O... ilçe nüfus müdür vekili olarak görevli bulunan sanık K.T.’nin olay tarihinde Ö... Köyü muhtarı olarak görevli diğer sanık A.H.K.’yı nüfus müdürlüğüne çağırarak önceden tanıdığı ve bir terör örgütüne yardım ve yataklık suçlaması nedeniyle aranıp yurt dışında kaçak olarak yaşadığı anlaşılan
A.A.K. adlı kişi adına düzenlediği “nüfus cüzdanı talep belgesini” mühürleyip
imzalamasını istediği, sanık A.H.’nin bu kişiyi tanımadığını ve kendi köyünde oturmadığını ileri sürerek imzadan imtina etmesi üzerine sanık K’nin ben
bu kişiyi tanıyorum söz ve ısrarı sonucu kendi köyünde oturmadığını bildiği A.A.K. adına anılan köyde oturuyormuş gibi düzenlenmiş içeriği itibariyle
sahte suça konu “nüfus cüzdanı değiştirme” belgesini mühürleyip imzaladığı,
ilçe nüfus müdür vekili olan sanık K.T.’nin bu belgeye dayanarak görevi gereği
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 137
düzenlemeye yetkili olduğu A.A.K. adına nüfus cüzdanı düzenlediği, A.A.K.
adına düzenlenen suçun konusunu oluşturan her iki belgedeki fotoğrafların
anılan kişinin uzun yıllardır yurt dışında kaçak olarak yaşaması nedeniyle bu
kişiye ait olup olmadığının kesin olarak saptanamadığı ancak belgedeki kimlik
bilgilerinin nüfus kütüğüne uygun olarak yazıldığının anlaşılması karşısında;
1- Suç tarihinde köy muhtarı olarak görevli bulunan sanık A.H.K.’nın kendi
köyünde oturmadığını bildiği kişiye görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu
nüfus cüzdanı değiştirme talep belgesi verme şeklindeki eyleminin, özel düzenleme olan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 67/1. maddesindeki
suçu oluşturduğunun gözetilmemesi,
2- A.A.K. adına düzenlenen nüfus cüzdanındaki fotoğrafın bu kişiye ait
olup olmadığı açıkça anlaşılamadığından, öncelikle bu belgedeki fotoğrafın
A.A.K. adlı kişiye ait olup olmadığı duraksamaya yer bırakmayacak şekilde
araştırılıp saptandıktan sonra, fotoğrafın bu kişiye ait olduğunun belirlenmesi
halinde nüfus cüzdanının içeriğinde bir sahtecilik bulunmayacağından, sanık
K.T.’nin diğer sanık A.H K.’ya sahte nüfus cüzdanı değiştirme belgesi düzenlemeye azmettirme eyleminin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 67/1.
maddesindeki, hakkında terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan yakalama kararı bulunan A.A.K adlı kişi adına yasal bir istemi bulunmadığı halde
nüfus cüzdanı vermek şeklindeki eyleminin ise 5237 sayılı TCK’nun 257/1.
maddesindeki görevi kötüye kullanma suçlarını oluşturacağı, nüfus cüzdanındaki fotoğrafın A.A.K.’ye ait olmadığının belirlenmesi halinde ise; düzenlenen
nüfus cüzdanı içeriği itibariyle sahte olacağından diğer sanık A H K’ya sahte
nüfus cüzdanı değiştirme belgesi düzenlemeye azmettirme eyleminin 5490
sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 67/1. maddesindeki, içeriği itibariyle sahte nüfus cüzdanı düzenleme eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 204/2. maddesindeki suçları oluşturacağının gözetilmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi
uyarınca BOZULMASINA, sanık K.T. yönünden ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın korunmasına, 22.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
5490/m.67-1 NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU
(1) Gerçeğe aykırı yerleşim yeri veya cüzdan talep belgesi veren köy veya mahalle muhtarları ile herhangi bir işlem sebebiyle nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunanlar ve bunlara tanıklık edenler altı aydan dört yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
5237/m.257-1
TÜRK CEZA KANUNU
(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gerekleri-
138 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
ne aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına
neden olan ya da kişilere haksız bir (Değişik ibare: 08/12/2010-6086 S.K./1.mad.)
menfaat , sağlayan kamu görevlisi, (Değişik ibare: 08/12/2010-6086 S.K./1.mad.)
altı aydan iki yıla kadar, hapis cezası ile cezalandırılır.
5237/m.204-2
TÜRK CEZA KANUNU
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı
olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan
sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
YARGITAY KARARLARI 139
SAYI: 34
YARGITAY
15. CEZA DAİRESİ
Tarih: 12.4.2012
Esas: 2011/25994
Karar: 2012/34654
SUÇ İŞLEME AMACIYLA ÖRGÜT KURMA-ÖRGÜTE ÜYE OLMA
u DOLANDIRICILIK
u EKSİK İNCELEMEYE DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞI
u
ÖZET: Sanıklar hakkında verilen hükmün temyizen incelenmesinde
Özel Dairece;
Sanıklar hakkında; “nitelikli dolandırıcılık” suçlarından kurulan “beraat”
hükümlerine gelince:
C... Holding bünyesinde yer alan C... Uluslararası Fuarcılık ve Tic. A.Ş.’nin
ortak, yetkilisi, birlikte hareket eden çeşitli kademelerdeki görevlileri oldukları ileri sürülen sanıklar hakkında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali
Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nce başlanılan soruşturmada;
“Yurtdışı Fuar Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ” çerçevesinde; organizatör ve katılımcı firmalara sağlanacak teşviklerden yararlanma amacıyla, Organizatör C... şirketinin, yurt dışı fuarcılık alanında
faaliyet gösterebilmesi için yılda belli sayının üzerinde organizasyon düzenlemesi gerektiği, aksi takdirde izninin iptal edileceği gerçeği nazara
alınarak; haksız çıkar sağlandığının iddia olunması karşısında; 5549 sayılı “Suç Delillerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun” kapsamında hazırlanan araştırma-inceleme raporu doğrultusunda “aklama suçu”
açısından, suç ihbarının akıbetinin, Vergi Usul Kanunu’na Muhalefet
suçlaması ile ilgili bildirim sonucunun araştırılması, aynı olay nedeniyle
ilgili kamu görevlileri hakkında idari ve cezai soruşturma yapılıp yapılmadığının tespiti, aynı hususun İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliğinden de sorulması, gerektiğinde tarafsız- konusunda uzman bilirkişi veya
bilirkişi kurulundan organizasyonlar nedeniyle haksız edinilen yarar olup
olmadığının, var ise ne şekilde edinildiğinin, edinilme tarihi ile miktarı
hususlarında ayrıntılı rapor alınması, sanıkların unvanı, belirtilen şirketteki görev-sorumluluk ve yetkileri ile fiillerdeki somut rolleri kuşkuya yer
bırakmayacak şekilde belirlenerek cezai sorumluluklarının ayrı ayrı ta-
140 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
yin ve takdiri gerekirken eksik soruşturmayla yazılı biçimde hüküm tesisi
bozmayı gerektirmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 1412/m.317
5271/m.238
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : I- Katılan vekilinin sanıklar hakkında “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma-örgüte üye olma” suçlarından, şikayetçi T... Mobilya A.Ş. vekilinin
ise “suç işlemek amacıyla örgüt kurma-örgüte üye olma” ve “dolandırıcılık”
suçlarından kurulan “beraat” hükümlerine yönelen temyizlerinin incelenmesinde;
Yüklenen suçlardan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve duruşmadan
haberdar olmasına karşın 5271 sayılı CMK’nın 238. maddesi uyarınca, davaya
katılma isteminde bulunmayan ve katılan sıfatını almayan T... Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına vekilinin hükümleri temyiz yetkisi bulunmadığından
adı geçen şirket vekilinin 12.10.2010 havale tarihli temyiz inceleme isteğinin
ve Maliye Hazinesi’nin ise anılan suçlardan doğrudan doğruya zarar görmesi
söz konusu olmadığından bu suçlara ilişkin olarak davaya katılmasına karar
verilmesi hukuken geçersiz olup hükmü temyize yetki vermeyeceğinden katılan idare vekilinin 01.10.2010 havale tarihli dilekçesiyle vaki temyiz inceleme
isteğinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken
1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince ayrı ayrı REDDİNE,
II- Katılan vekilinin, sanıklar hakkında; “nitelikli dolandırıcılık” suçlarından
kurulan “beraat” hükümlerine yönelen temyizine gelince:
C... Holding bünyesinde yer alan C... Uluslararası Fuarcılık ve Tic. A.Ş. ( M...
K... V.D.-211...510)’nin ortak, yetkilisi, birlikte hareket eden çeşitli kademelerdeki görevlileri oldukları ileri sürülen sanıklar hakkında, 29.09.2006 tarihli
isimsiz imzasız ihbar mektubu ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla
Mücadele Şube Müdürlüğü’nce başlanılan soruşturmada; 26.01.2005 tarihli 2005/131 sayılı Müsteşarlık Makamı’nın onayı ile yürürlüğe giren ve fuar
tarihlerinde yürürlükte olan “Yurtdışı Fuar Katılımlarının Desteklenmesine
İlişkin Tebliğ-2004/6 sayılı” çerçevesinde; organizatör ve katılımcı firmalara
sağlanacak teşviklerden yararlanma amacıyla unvanı yukarıda yazılı B sınıfı
Organizatör C... şirketinin, yurt dışı fuarcılık alanında faaliyet gösterebilmesi için yılda belli sayının üzerinde organizasyon düzenlemesi gerektiği, aksi
takdirde izninin iptal edileceği gerçeği nazara alınarak; 2005 ve 2006 yıllarında 14 ayrı yurt dışı fuarlarında yerli firmaların gerekli katılımını sağlamak
ve daha fazla teşvik alabilmek hedefiyle, “...fuar alan kiralarını Müsteşarlığa
tescil aşamasında m2 başına olması gerektiğinden fazla yüksek fiyata kiralanacakmış gibi tescil ettirmek...” “...pazarlama elemanları aracılığı ile, katılım halinde katılımcı firmalar yüksek meblağlı fatura tanzim edileceği; fatura
karşılığı katılımcıya ödenecek teşvik parasının C...’a ödemelerinin fuara katılmaları için yeterli olacağını bildirip, katılımcının ödemesi gereken “katılım
SAYI: 34
YARGITAY KARARLARI 141
bedelinin” tamamını devletten alınacak teşvik ile karşılamak...”; “...katılımcı
firmanın bilahare C...’a hizmet bedeli faturası keserek C... tarafından kesilen faturanın ödenmeyen kısmını muhasebeleştirmek...”; “organizasyon için
yapmış olduğu harcamaları yurtdışındaki firmalarla anlaşıp kabarık faturalarla fazla göstermek...”; “fuar bitimi katılımcı firmaların ve kendisinin teşvik talepleri ile ilgili bazı banka ödeme belgeleri üzerinde oynama yapılarak
evrak sunmak...” gibi yöntemlerle haksız çıkar sağlandığının iddia olunması
karşısında; 5549 sayılı “Suç Delillerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında
Kanun” kapsamında hazırlanan 30.07.2008 gün ve 70-1 sayılı araştırma-inceleme raporu doğrultusunda “aklama suçu” açısından MASAK tarafından,
19.09.2008 tarihinde yapılan suç ihbarının akıbetinin, Vergi Usul Kanunu’na
Muhalefet suçlaması ile ilgili bildirim sonucunun araştırılması, aynı olay nedeniyle 30.03.2007 günlü Fezlekede “Ankara ayağı” olarak niteleme nazara
alınarak ilgili kamu görevlileri hakkında idari ve cezai soruşturma yapılıp yapılmadığının tespiti, aynı hususun İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliğinden
de sorulması, sanık E. müdafiinin duruşmada belirttiği üzere “fuara katılan
firmalarla ilgili suç duyurusu yapılıp-yapılmadığının” ortaya çıkarılması, yukarıda anılan 30.07.2008 tarihli rapor ile Dış Ticaret Kontrolörleri Kurulu’nun
hazırladığı 26.06.2008 gün 1 sayılı inceleme raporu ile arasındaki yaklaşım
görüş farklılıklarının karar yerinde tartışılıp değerlendirilmesi, gerektiğinde
tarafsız- konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan organizasyonlar
nedeniyle haksız edinilen yarar olup olmadığının, var ise ne şekilde edinildiğinin, edinilme tarihi ile miktarı hususlarında ayrıntılı rapor alınması, sanıkların
unvanı, belirtilen şirketteki görev-sorumluluk ve yetkileri ile fiillerdeki somut
rolleri kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenerek cezai sorumluluklarının
ayrı ayrı tayin ve takdiri gerekirken eksik soruşturmayla yazılı biçimde hüküm
tesisi;
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı
Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın
321. maddesi gereğince ( BOZULMASINA), 12.04.2012 tarihinde oybirliğiyle
karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
-- 5549 sayılı “Suç Delillerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun
-- Yurt Dışı Fuar Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2004/6)
5271/m.238
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
(1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi
veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
142 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
(3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
(4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz.
1412/m.317 CEZA MUHAKEMESİ USULÜ KANUNU (Mülga)
(Değişik madde: 21/05/1985 - 3206/63 md.)
Yargıtay, süresi içinde temyiz dilekçesinin verilmediğini veya beyanının yapıldığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını görürse, temyiz isteğini reddeder, görmezse incelemesini yapar.
YÜKSEK MAHKEME KARARLARI
DANIŞTAY
DANIŞTAY KARARLARI 145
SAYI: 34
DANIŞTAY
10. DAİRE
Tarih: 6.2.2012
Esas: 2008/11098
Karar: 2012/389
EVVELİYAT KAYITLARINDA VAKIF ŞERHİ BULUNAN TAŞINMAZIN,
YENİ TESİS EDİLEN TAPU KAYITLARINA VAKIF ŞERHİNİN
İŞLENMESİNİN UNUTULMUŞ OLMASI, DAHA SONRA BU
ŞERHİN YENİ KAYITLARA İDARİ YOLDAN İŞLENMESİNE ENGEL
OLMAYACAĞI
u VAKIF ŞERHİNİN TAPU KAYITLARINA İŞLENMESİNDEN
ÖNCEKİ AŞAMAYA İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLARDA GÖREVİN
İDARE MAHKEMESİNE, SONRAKİ AŞAMAYA İLİŞKİN
UYUŞMAZLIKLARDA İSE ADLİ YARGI YERİNE AİT OLDUĞU
u
ÖZET: Dava, taşınmazın kök tapu kaydında bulunan vakıf şerhinin yeni
kayda geçirilmesi ve yoksun kalındığı öne sürülen taviz bedeli karşılığının
yasal faiziyle birlikte tazminine dairdir.
Özel Dairece;
Aslı vakıf olan taşınmazın yeni kayıtlarına geçmeyen vakıf şerhi nedeniyle malikin taviz bedeli ödeme yükü de ortadan kalkmadığından yoksun
kalındığı öne sürülen taviz bedelinin tazmini isteminin de hukuksal dayanağı bulunmamaktadır.
Olayda, taşınmazın evveliyat kayıtlarında vakıf şerhinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Tapu kayıtları tesis edildikten sonra alım, satım, ifraz, intikal gibi işlemler
nedeniyle yeni tesis edilen tapu kayıtlarına vakıf şerhinin işlenmesinin
unutulmuş olması, daha sonra da olsa bu şerhin yeni kayıtlara idari yoldan işlenmesine engel olmamaktadır.
Vakıf şerhinin idari yoldan veya bir mahkeme kararı üzerine tapu kayıtlarına işlenmesinden sonraki aşamaya ilişkin uyuşmazlıklarda adli yargı
yeri, önceki aşamaya ilişkin uyuşmazlıklarda idare mahkemeleri görevlidir.
Dava konusu olayda, adli yargı yeri görevlidir. Davanın görev yönünden
reddine karar verilmesi gerekirken, davanın vakıf şerhinin intikaline ka-
146 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
rar verilmesine ilişkin kısmının konusunun kalmadığı, davanın tazminata
ilişkin kısmının Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden süresinde olmadığı yolunda verilen kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Davanın görev yönünden reddine ilişkin bölümünün onanmasına, kararın usul hükümlerine uygun bulunmayan diğer bölümlerinin bozulmasına karar verilmiştir.
İlgili Kanun/Madde: 3402/m.12-3 , Ek Madde 1
İstemin Özeti : Erzurum 1. İdare Mahkemesince verilen 23.06.2008 tarih
ve E:2006/111, K:2008/721 sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğünün Savunmasının Özeti: Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Oltu Malmüdürlüğünün Savunmasının Özeti: Cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: Erkan Yılmaz
Düşüncesi: Davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile Erzurum 1. İdare
Mahkemesinin 23.6.2008 tarih ve E:2006/111, K:2008/721 sayılı kararının
davanın görev yönünden reddine ilişkin bölümünün onanmasına temyiz isteminin kısmen kabulü ile kararın usul hükümlerine uygun bulunmayan diğer
bölümlerinin bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı: Yalçın Macar
Düşüncesi: Dava, taşınmazın kök tapu kaydında bulunan vakıf şerhinin
yeni kayda geçirilmesi ve yoksun kalındığı öne sürülen taviz bedeli karşılığı
olarak 8664 TL’nın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Taşınmazın kök tapu kayıtlarında vakıf şerhinin bulunduğu konusunda davanın tarafları arasında çekişme bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, kadastro ve
ardından imar uygulaması sonunda kayıtları yenilenen Hazine adına kayıtlı
iken 1979 yılında Oltu Belediyesi adına tescil edilen taşınmazın yeni tapu kaydına idari yolla vakıf şerhi konulamamasından kaynaklanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, dava konusu taşınmazın evveliyat kayıtlarında mukataa şerhi bulunduğu halde, tapu tedavülleri ve tapulama işlemleri
sırasında yeni tesis edilen tapu sicillerine bu şerhin verilmesinin unutulması,
daha sonradan bu şerhin konulmasına engel değildir. Öte yandan Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’nun 13.11.1996 günlü, E.1996/4-560 K.1996/784 sayılı
kararında da belirtildiği üzere, “...kayıt ve; belgelerden aslının vakıf taşınmaz
mal olduğunun anlaşılması halinde, vakıf şerhinin intikal ( gitti) kayıtlarına
sonradan işaret edilmiş bulunması veya dayanaksız olarak bu şerhin silinmesi
yeni maliki bu mükellefiyetten yani taviz bedelini ödemekten kurtaramaz.”
Bu açıklamaların yanı sıra davalı idarelerin davacının istemi üzerine 1993
yılında vakıf şerhini tapu kütüğüne geçirmesine karşılık, taşınmaz maliki tarafından açılan dava sonunda Oltu Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen ve
Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen kararla, bu şerhin Kadastro Yasası
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 147
uyarınca yapılan tespitin şerhsiz kesinleşmesinden sonra dayanak kayıtlara
göre idare tarafından kayıt üzerinde düzeltme yapılamayacağı, bunun ancak
mahkeme kararıyla gerçekleştirilebileceği gerekçesiyle yolsuz şerh olarak nitelendirilerek silindiği de dikkate alındığında, kesinleşen yargı kararı gereğince davacı idarenin vakıf şerhinin tescili için görevli ve; yetkili adli yargı yerine
başvurması gerekirken, bu aşamada hem davalı idarelerden söz konusu şerhin yeni kayıtlara geçirilmesini istemesinin dayanağı olmadığı gibi, aslı vakıf
olan taşınmazın yeni kayıtlarına geçmeyen vakıf şerhi nedeniyle malikin taviz
bedeli ödeme yükü de ortadan kalkmadığından yoksun kalındığı öne sürülen
taviz bedelinin tazmini isteminin de hukuksal dayanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, Erzurum İli, Oltu İlçesi, Kazım Karabekir Mahallesi, Göle
Caddesi, 71 ada, 25 parsel sayılı taşınmazın evveliyat kayıtlarında bulunan
vakıf şerhinin yeni kayıtlara intikal ettirilmesine ve taviz bedeli karşılığı uğramış olduğu 8.644,00 TL maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar
verilmesi istemiyle açılmıştır.
Erzurum 1. İdare Mahkemesince ifraz işlemine tabi tutulan ve; Maliye
Hazinesi adına tescil edilen, evveliyat kayıtlarında vakıf şerhi bulunan uyuşmazlık konusu taşınmazın, 19.11.1979 tarihinde Oltu Belediyesine satıldığı
ve tapu kaydına vakıf şerhi işlenmeden taşınmazın Belediye adına tescil edildiği, davacının 8.8.1993 tarihli başvurusu üzerine idarece tapu kaydına re’sen
vakıf şerhinin işlendiği, Belediyece vakıf şerhinin terkini istemiyle 3.3.1998
tarihinde davacıya karşı Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, evveliyat kayıtlarında vakıf şerhi olmakla birlikte satış suretiyle oluşan yeni bir
mülkiyet durumunun ortaya çıkmasından sonra vakıf şerhi olmadan Belediye
adına tescil edilen taşınmaza, sonradan idari yoldan vakıf şerhinin konulmasının mümkün olmadığı, şerhin ancak bir mahkeme kararı ile konulabileceği
dolayısıyla idari yoldan konulan şerhin yolsuz tescil niteliğinde olduğu hususu
belirtilerek idari yoldan konulan vakıf şerhinin terkinine 25.11.1998 tarihinde karar verildiği, bu kararın Yargıtay’ca onanmak suretiyle kesinleştiği, yargı
kararı uygulanmak suretiyle vakıf şerhinin terkin edildiği, ancak adli yargıdaki
dava devam etmekte iken imar uygulaması sonucu uyuşmazlık konusu taşınmazın gittiği 348 ada, 4 parsel sayılı taşınmaza vakıf şerhinin konulduğu
görüldüğünden, davanın 71 ada, 25 parselde kayıtlı taşınmaza vakıf şerhinin
intikal ettirilmesine karar verilmesine ilişkin kısmının konusunun kalmadığına, kesinleşen yargı kararının uygulanması sonucunda taşınmazdaki vakıf
şerhinin terkin edilmesi nedeniyle taviz bedeli kadar uğranıldığı ileri sürülen
zararın, Yargıtay kararının davacıya tebliğ edildiği 08.03.1999 tarihinde öğrenildiği, bu tarihten itibaren 60 gün içinde dava açılması veya idareye başvu-
148 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
rulması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra 20.7.2000 tarihinde Oltu
Tapu Sicil Müdürlüğüne yapılan başvuru üzerine 2.10.2000 tarihinde açılan
davanın, tazminat davasına ilişkin kısmının Oltu Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden süresinde olmadığına, bu nedenle adı geçen Müdürlük yönünden davanın süre aşımı yönünden reddine, tapu sicilinin düzgün tutulmamasından
kaynaklanan zararın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan,
Oltu Malmüdürlüğü yönünden tazminat davasının görev yönünden reddine
karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan idare mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu
ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu Mahkeme kararının davanın kısmen görev yönünden reddine ilişkin bölümünde, 2577 sayılı Yasanın 49 uncu maddesinde belirtilen
bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, mahkeme kararının bu kısmına yönelik olarak ileri sürülen temyiz nedenleri yerinde görülmemektedir.
Davacının, anılan mahkeme kararının uyuşmazlığın vakıf şerhinin intikaline karar verilmesine ilişkin kısmının konusunun kalmadığına, Oltu Tapu Sicil
Müdürlüğü yönünden tazminat isteminin süresinde olmadığına ilişkin kısımlarına yönelik temyiz istemlerine gelince;
Olayda, vakıf şerhinin terkini istemiyle açılan davada verilen karardan ve
dosyadaki bilgi ve belgelerden, uyuşmazlık konusu taşınmazın evveliyat kayıtlarında vakıf şerhinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Tapu kayıtları tesis edildikten sonra alım, satım, ifraz, intikal gibi işlemler
nedeniyle yeni tesis edilen tapu kayıtlarına vakıf şerhinin işlenmesinin unutulmuş olması, daha sonra da olsa bu şerhin yeni kayıtlara idari yoldan işlenmesine engel olmamaktadır.
Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin vakıf
taşınmaz malları yönünden de uygulanacağına ( 2.4.2004 tarih ve E:2003/1,
K:2004/1 sayılı karar) ilişkin kararı, 3.3.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304
sayılı Yasanın 11. maddesiyle 3402 sayılı Yasaya eklenen “Tapu kayıtlarında
icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda
12 nci maddenin 3 üncü fıkra hükümleri uygulanmaz” kuralı uyarınca sözü
edilen içtihadın uygulanma olanağı ortadan kaldırılmıştır.
Tapu kayıtları üzerinde yapılacak tescil, terkin ve tashih işlemlerine ilişkin
davaların görüm ve çözümünün adli yargının görev alanına girmektedir.
Evveliyat kayıtlarında vakıf şerhi bulunan taşınmazların oluşturulan yeni
kayıtlarına, idari yoldan yapılan başvuru üzerine re’sen işlenen veya bir mahkeme kararı üzerine tapu kayıtlarına işlenen vakıf şerhinin kaldırılması istemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünde adli yargı yeri
görevlidir. Bir başka ifade ile vakıf şerhinin tapu kayıtlarına işlenmesinden önceki aşamaya ilişkin işlemlerle ilgili uyuşmazlıklarda idari yargı vakıf şerhinin
idari yoldan veya bir mahkeme kararı üzerine tapu kayıtlarına işlenmesinden
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 149
sonraki aşamaya ilişkin uyuşmazlıklarda ise, adli yargı yeri görevlidir.
Dava konusu olayda, evveliyat kayıtlarında vakıf şerhi olan, ancak değişik
nedenlerle tapu kayıtlarına intikal ettirilmeyen vakıf şerhinin, davacının başvurusu üzerine idari yoldan 71 ada, 25 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarına intikalinin yapıldığı, bu şekilde tapu kaydına intikal ettirilen vakıf şerhinin
terkini istemiyle açılan davada adli yargı yeri görevlidir. Nitekim idari yoldan
uyuşmazlık konusu taşınmazın tapu kaydına konulan vakıf şerhinin terkini istemiyle açılan davaya adli yargı yerince bakılmış, vakıf şerhinin terkini yolunda vermiş olduğu karar, Yargıtay’ca onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Bu durumda, adli yargı yerinin kesinleşmiş kararı ile uyuşmazlık konusu
taşınmazın kaydındaki vakıf şerhinin terkin edilmiş olması karşısında, aynı taşınmazla ilgili olarak vakıf şerhinin, bu defa idari yargı kararı ile; yeniden tapu
kayıtlarına intikal ettirilmesine olanak bulunmadığı, bu haliyle uyuşmazlığın
adli yargının görevine girdiği hususu dikkate alındığında, vakıf şerhinin tapuya intikal ettirilmesine ve kesinleşen adli yargı kararı üzerine terkin edilen
vakıf şerhinden dolayı taviz bedeli kadar uğranılan zararın tazmin edilmesine
karar verilmesi istemiyle açılan bu davanın da görüm ve çözümü adli yargının
görevinde bulunmaktadır.
İdare Mahkemesince; adli yargı yerinin kesinleşmiş kararı ile; uyuşmazlık konusu taşınmazın kaydındaki vakıf şerhinin terkin edilmiş olması hususu
gözetilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın vakıf şerhinin intikaline karar verilmesine ilişkin kısmının konusunun
kalmadığı, davanın tazminata ilişkin kısmının Oltu Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden süresinde olmadığı yolunda verilen kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile
Erzurum 1. İdare Mahkemesinin 23.06.2008 tarih ve E:2006/111, K:2008/721
sayılı kararının davanın görev yönünden reddine ilişkin bölümünün onanmasına, temyiz isteminin kısmen kabulü ile; kararın usul hükümlerine uygun bulunmayan diğer bölümlerinin bozulmasına, bozulan kısım için yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 06.02.2012
tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY: Uyuşmazlık konusu taşınmazın evveliyat kayıtlarında vakıf şerhinin bulunmasına karşın, bu şerhin tapu kayıtlarına intikal ettirilmemesi nedeniyle olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla açılan davanın tazminata ilişkin kısmının görüm ve çözümü idari yargının görevinde
bulunmaktadır.
Bu şerhin adli yargı kararı nedeniyle silinmiş olması bu davadaki görevli
yargı yerini değiştirmeyecektir. Zira bu davanın bu kısmına ilişkin davacının
iddiası, tapu idaresinin kendi yetki alanına giren ve idari faaliyet kapsamındaki bir idari görevini gerektiği gibi yerine getirmediği ve bu nedenle davacıyı
zarara uğrattığı esasına dayanmaktadır. Mevzuatımızda tapu idaresinin idari
150 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
nitelikteki faaliyetlerinden doğan davaların adli yargı mercilerinde görüleceğine dair özel bir yasal düzenleme olmadığına göre, bu tür davaların genel
hükümlere göre idari yargı yerlerinde görüleceği tabidir.
Ayrıca tapu idaresinin zarara sebebiyet veren eylem veya işlemi yapma
nedeninin adli yargı kararını uygulama kapsamında olup olmadığının idari
yargı mercilerince değerlendirilmesine de hukuksal engel bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyize konu mahkeme kararının tazminata ilişkin
kısmının esası incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davacının
tazminat isteminin Oltu Malmüdürlüğüne ilişkin kısmının görev yönünden
reddine ve Oltu Tapu Sicil Müdürlüğüne ilişkin kısmının süre aşımı yönünden
reddine karar veren mahkeme kararının göreve ilişkin kısmını onayan, süre
aşımına ilişkin kısmını görev yönünden bozan Daire kararına katılmıyorum.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
3402/m.12-3
KADASTRO KANUNU
Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların
kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. (Ek cümle: 25/02/2009-5841
S.K./2.mad) Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu
tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.
Ek Madde 1 - (Ek madde: 22/02/2005 - 5304 S.K./11.mad) Kadastro veya tapulama haritaları, arazi kontrolü yapılmak suretiyle sayısal hale getirilir. Yapılan çalışmaların sonucu, 11 inci maddeye göre ilân edilir ve ilân süresi içerisinde dava açılmayan
taşınmaz malların kayıtlarında gerekli düzeltme yapılır.
Tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda 12 nci maddenin 3 üncü fıkra hükümleri uygulanmaz.
DANIŞTAY KARARLARI 151
SAYI: 34
DANIŞTAY
11. DAİRE
Tarih: 31.1.2012
Esas: 2009/8421
u
Karar: 2012/367
SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUM VE
KURULUŞLARININ RİSKLİ BİRİMLERİNDE GÖREV YAPAN
PERSONELE, DÖNER SERMAYE EK GELİRLERİNDEN EK ÖDEME
YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK GEREĞİNCE RİSKLİ BİRİM
KATSAYISI ÜZERİNDEN YAPILAN ÖDEMEDEN, BU BÖLÜMLERDE
KISMİ OLARAK ÇALIŞAN PERSONELİN DE ÇALIŞMA SÜRESİ
ORANINDA YARARLANDIRILACAĞI
ÖZET: Dava, Devlet Hastanesinin röntgen servisinde teknisyen olarak
görev yapan davacı tarafından, mesai saati içinde ve mesai saati dışında nöbet tutmak suretiyle acil servise hizmet verdiğinden bahisle döner
sermaye ek ödemesinin acil servis personeli için öngörülen riskli birim
katsayısı üzerinden hesaplanması istemiyle yapılan başvurunun reddine
ilişkin işlemin iptali ile riskli birim- ek ödeme farkının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Yerel Mahkemece dava reddedilmiştir.
Özel Dairece;
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi:
Kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Düşüncesi:
Davacının, kısmi süreli olsa da, özellik arz eden riskli birimde görev yaptığı anlaşıldığından, davacının çalışmalarının riskli birimlere katkısı oranında hesaplanarak riskli birim katsayısından yararlandırılması gerektiğinden İdare Mahkemesi kararının bozulması gerekmektedir.
Karar: Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair
Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının ( y) bendinde; özellik arz eden
riskli birimlerde kısmi süreli çalışan personel, çalıştığı süre kadar riskli birimler için öngörülen katsayılar üzerinden değerlendirilir.” hükmüne yer
verilmiştir.
152 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Bu birimlerde sürekli görev yapan personel gibi mesailerinin belli kısımlarını bu birimlerde geçiren diğer personelin de çalışılan süre ile orantılı
olarak yararlandırılacağı açıktır.
Davacının, acil servise verdiği hizmet süreleri esas alınmak suretiyle karşılığı olan döner sermaye ek ödemesinin riskli birimler için öngörülen
katsayılar üzerinden değerlendirilerek ödeme yapılması gerekirken, aksi
yönde tesis edilen işlemde ve davanın reddi yolunda verilen Mahkeme
kararında hukuka uygunluk bulunmadığından yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
İlgili Kanun/Madde:
209/m.5
5471/m.1
İstemin Özeti : Röntgen teknisyeni olarak görev yapan davacı tarafından,
acil serviste verdiği hizmet süreleri için riskli birimlerde çalışanlara uygulanan
döner sermaye ek ödeme katsayısına ilişkin olarak açılan davada; Şanlıurfa
İdare Mahkemesi’nce verilen 28.4.2009 tarihli ve E:2008/1386, K2009/698
sayılı kararın; temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: Uğur Kocaman
Düşüncesi: Ayrı bir acil röntgen birimi bulunmayan hastanede, mesai içi ve
mesai dışında acil servise fiilen hizmet verdiği anlaşılan davacının, acil servise
verdiği hizmet süreleri esas alınmak suretiyle karşılığı olan döner sermaye
ek ödemesinin riskli birimler için öngörülen katsayılar üzerinden değerlendirilerek ödeme yapılması gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemin iptali
istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı: Mehmet Ali Gümüş
Düşüncesi: Dava, davacının yaptığı görev ve çalıştığı yer itibarıyla riskli birim katsayısından yararlandırmaması işleminin iptali ve parasal kaybının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, kısmi süreli olsa da, özellik arz
eden riskli birimde görev yaptığı anlaşıldığından, bu çalışmalarının çalıştığı
süre kadarının bir şekilde riskli birim katsayısının hesaplanmasında dikkate
alınmasının ek ödeme sistematiğine uygun düşeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Buna göre davacının çalışmalarının riskli birimlere katkısı oranında hesaplanarak riskli birim katsayısından yararlandırılması’ gerekirken, aksi yönde
tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi
kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile idare Mahkemesi kararının
bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince, işin gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Şanlıurfa İli, Viranşehir İlçesi Devlet Hastanesinin röntgen
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 153
servisinde teknisyen olarak görev yapan davacı tarafından, mesai saati içinde
ve mesai saati dışında nöbet tutmak suretiyle acil servise hizmet verdiğinden
bahisle döner sermaye ek ödemesinin acil servis personeli için öngörülen
riskli birim katsayısı üzerinden hesaplanması istemiyle yapılan başvurunun
reddine ilişkin işlemin iptali ile riskli birim- ek ödeme farkının yasal faiziyle
birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, ayrı bir acil röntgen
birimi bulunmayan hastanenin röntgen bölümünde görev yapan davacının
röntgen servisinde nöbet tutarak acilden gelen hastalara da hizmet verdiğinin anlaşıldığı, ancak davacının görev yaptığı birimin mevzuatta sayma yoluyla belirtilen özellik arz eden riskli birimler arasında yer almadığı dolayısıyla
döner sermaye ek ödemesinin riskli birimler için öngörülen oran üzerinden
hesaplanmaması yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ve temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme ( Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun’un 5.
maddesinin 07.03.2006 tarih ve 5471 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile eklenen 3. fıkrasının ikinci cümlesinde; sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça
belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle,
bu ödemenin oranı ile esas ve usullerinin personelin unvanı, görevi, çalışma
şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması
ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli
bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği kurala
bağlanmıştır.
Anılan Yasa uyarınca çıkarılan ve 12.5.2006 tarihli ve 26166 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına
Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının ( y) bendinde; 25.8.2007 tarihli ve 26624 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle yapılan değişiklik sonucunda, “Kurumlarda özellik arz eden riskli bölümler; ameliyathane, yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, acil
servis-poliklinik, ruh sağlığı ve hastalıkları hastanelerinin psikiyatri servisleri
ve kemik iliği nakil üniteleridir. Özellik arz eden riskli birimlerde kısmi süreli
çalışan personel, çalıştığı süre kadar riskli birimler için öngörülen katsayılar
üzerinden değerlendirilir.” hükmüne yer verilmiş olup, Yönetmelik ekinde yer
alan kurum personelinin hizmet alanı kadro-unvan katsayılarını gösteren Ek 3 sayılı tabloda ise, özellik arz eden riskli birimlerde çalışan sağlık personeline
diğerlerine göre daha yüksek ek ödeme katsayıları belirtilmiştir.
Aktarılan Yönetmelik düzenlemesinden, kurumlarda özellik arz eden riskli
154 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
birimler tek tek sayılarak burada çalışan sağlık personeli için ek ödeme katsayılarının diğer birimlerde çalışanlara göre daha yüksek belirlendiği anlaşılmakla birlikte, riskli birimlerde çalışan sağlık personeli için öngörülen ek
ödeme katsayısından bu birimlerde sürekli görev yapan personel gibi mesailerinin belli kısımlarını bu birimlerde geçiren diğer personelin de çalışılan
süre ile orantılı olarak yararlandırılacağı açıktır.
Bu itibarla, ayrı bir acil röntgen birimi bulunmayan hastanede, mesai içi ve
mesai dışında acil servise fiilen hizmet verdiği anlaşılan davacının, acil servise
verdiği hizmet süreleri esas alınmak suretiyle karşılığı olan döner sermaye ek
ödemesinin riskli birimler için öngörülen katsayılar üzerinden değerlendirilerek ödeme yapılması gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemde ve davanın
reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere Mahkemeye gönderilmesine, 31.01.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
209/m.5 SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUMLARI İLE ESENLENDİRME
(REHABİLİTASYON) TESİSLERİNE VERİLECEK DÖNER SERMAYE HAKKINDA KANUN
Madde 5 – (DeğiĢik:11/10/2011-KHK-663/58 md.)
Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden, döner sermayeli
sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan memurlar ve sözleşmeli personel ile
açıktan vekil olarak atananlara mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek
ödeme yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile esas
ve usûlleri; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı,
performansı, tetkik, eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile muayene, ameliyat,
anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Bakanlık merkez teşkilatı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (laboratuvarlar hariç) ve
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun merkez teşkilatında görev yapanlar dışındaki personele, ilgili personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden bir
ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dâhil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı ile
yabancı dil tazminatı hariç) toplamının; eğitim görevlisi ile uzman tabip kadrosuna
atanan profesör ve doçentlerde yüzde 800’ünü, uzman tabip ve tıpta uzmanlık mevzuatında belirtilen dallarda bu mevzuat hükümlerine göre uzman olanlar ile uzman
diş tabiplerinde yüzde 700’ünü, pratisyen tabip ve diş tabiplerinde yüzde 500’ünü,
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 155
idarî sağlık müdür yardımcısı, idarî halk sağlığı müdür yardımcısı, hastane müdürü ve eczacılarda yüzde 250’sini, başhemşirelerde yüzde 200’ünü, diğer personelde
ise yüzde 150’sini geçemez. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım,
doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel
bakım gerektiren ruh sağlığı, organ ve doku nakli, acil servis ve benzeri sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 150 oranı, yüzde 200 olarak uygulanır. Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından
doğan katkılarına karşılık olarak tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre
uzman olanlara bu fıkradaki oranların yüzde 30’unu, diğer personele yüzde 20’sini
geçmeyecek şekilde ayrıca ek ödeme yapılır. Sözleşmeli olarak istihdam edilen personele yapılacak ek ödemenin tutarı ise, aynı birimde aynı unvanlı kadroda çalışan
ve hizmet yılı aynı olan emsali personel esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme hiçbir şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez.
Bu fıkra uyarınca personele her ay yapılacak ek ödeme net tutarı, 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesi uyarınca kadro ve görev unvanı veya
pozisyon unvanı itibarıyla belirlenmiş olan ek ödeme net tutarından az olamaz. Bu
madde uyarınca yapılacak ödeme sigorta prim kesintisine tabi tutulmaz.
Bakanlık taşra teşkilatı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu taşra teşkilatı, döner sermaye gelirleri ile nakit kaynaklarını personele ek ödeme dağıtımında kullanabilir.
İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında ise personelin katkısı ile elde edilen
döner sermaye gelirlerinden, o birimde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 50’sini aşamaz.
Bakanlık ve bağlı kuruluşların merkez ve taşra teşkilatında kurulan döner sermaye işletmeleri, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi imkânlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin
desteklenmesi, Bakanlık taşra teşkilatı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu taşra teşkilatının desteklenmesi, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında ve Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu merkez ve taşra teşkilatı ile Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun merkez
teşkilatında görev yapan memurlar ile sözleşmeli personele ek ödemede bulunulması amacıyla yapılacak giderlere iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık
tahsil edilen tutarın yüzde 6’sını geçmemek üzere Bakanlıkça belirlenecek oranı Bakanlık Döner Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar.
Bu hesaplarda toplanacak tutarların dağılım ve harcanmasına ilişkin kriterler ile
altıncı fıkra uyarınca personele yapılacak ek ödemenin oran, esas ve usûlleri Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir.
(DeğiĢik altıncı fıkra: 11/10/2011-KHK-666/5 md.) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
merkez ve taşra teşkilatı ile Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun merkez teşkilatında görev yapan personele 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu
maddesi uyarınca ek ödeme yapılabilmesi amacıyla Bakanlık tarafından kaynak aktarılabilir.
4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine
156 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
göre Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı ve bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevlendirilenler, aynı maddede belirtilen ilave ödemelerden yararlanmamak kaydıyla,
Bakanlık merkez veya bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yaptıkları unvan
için belirlenen ek ödemeden faydalandırılır. Sağlık kurum ve kuruluşlarında ihtiyaç
duyulması halinde, ilgilinin isteği ve kurumlarının muvafakatiyle diğer kamu kurum
ve kuruluşlarında görevli sağlık personeli haftanın belirli gün veya saatlerinde veyahut belirli vakalar ve işler için görevlendirilebilirler. Yıl veya ay itibarıyla belirli bir
süre için görevlendirme halinde bu kişilere, sadece görevlendirildikleri sağlık kuruluşundaki döner sermaye işletmesinden ödeme yapılır. Belirli bir vaka ve iş için görevlendirilenlere ise, kadrosunun bulunduğu kurumdaki döner sermaye işletmesinden
yapılan ödemenin yanı sıra, katkı sağladıkları vaka ve iş dolayısıyla görevlendirildiği
sağlık kuruluşundaki döner sermaye işletmesinden, birinci ve ikinci fıkra esasları çerçevesinde ve toplamda tavan oranları geçmemek üzere döner sermayeden ek ödeme yapılır. Bu görevlendirmeye ilişkin usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir.
Döner sermayeli işletmelerin malî imkânı elverişli olanlarından, malî durumu yetersiz olanlara karşılıksız veya borç olarak kaynak aktarmaya Sağlık Bakanı yetkilidir.
Bakanlık ve bağlı kuruluşları ile kamu kurum ve kuruluşları haricindeki kuruluş
veya kişilerce, sağlık hizmetleri dışında, kurum içinde veya hizmetin gerektirdiği
yerde, kurumdan istenecek bilimsel görüş, proje, araştırma ve benzeri hizmetler
Kurumca kabul edilecek esaslara bağlı olmak üzere yapılabilir. Bu hususta alınacak
ücretler döner sermayeye gelir kaydedilir. Bu şekilde elde edilen gelirin safi tutarının
% 65’ine kadar tutar Bakanlıkça belirlenecek esaslar çerçevesinde projeyi yürüten
personele ödenir. Bu ödemenin yapılmasında ikinci fıkrada öngörülen tavan sınırlamaları dikkate alınmaz.
5471/m.1 SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUMLARI İLE ESENLENDİRME (REHABİLİTASYON) TESİSLERİNE VERİLECEK DÖNER SERMAYE HAKKINDA
KANUN İLE 2006 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
Madde 1 – 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları yürürlükten kaldırılmış, maddeye ikinci fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden, döner sermayeli
sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olan memurlar ile bu kurum ve kuruluşlarda
10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen
sağlık personeline ve 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesine göre istihdam edilen sözleşmeli personele mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın
ek ödeme yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet
sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile esas
ve usûlleri; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı,
performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel
işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Ma-
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 157
liye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
Yukarıdaki fıkrada yer alan hükme göre personelin katkısıyla elde edilen döner
sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat
(makam, temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının; pratisyen tabip ve diş tabiplerinden serbest çalışanlara yüzde 250sini, serbest çalışmayanlara yüzde 500ünü, uzman tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine göre
uzman olanlar ve uzman diş tabiplerinden serbest çalışanlara yüzde 350sini, serbest
çalışmayanlara yüzde 700ünü, serbest çalışmayan klinik şef ve şef yardımcılarına
yüzde 800ünü, diğer personele ise yüzde 150sini geçemez. İşin ve hizmetin özelliği
dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz,
ameliyathane, kemik iliği nakil ünitesi ve acil servis gibi özellikli hizmetlerde çalışan
personel için yüzde 150 oranı, yüzde 200 olarak uygulanır. Sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personeline yapılacak ek ödemenin tutarı ise, aynı birimde aynı
unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali sağlık personeli esas alınarak
belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme, hiçbir şekilde emsaline yapılabilecek ek
ödeme üst sınırını geçemez.
Personelin katkısı ile elde edilen döner sermaye gelirlerinden, o birimde görevli
personele yapılacak ek ödeme toplamı, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında, ilgili birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 50sini, birinci basamak
sağlık kuruluşlarında ise, ilgili birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 65ini
aşamaz.
Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye işletmeleri, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi imkânlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, birinci basamak sağlık kuruluşlarının
desteklenmesi ve Bakanlık merkez teşkilatında görev yapan memurlar ile sözleşmeli
personele ek ödemede bulunulması amacıyla Bakanlıkça yapılacak giderlere iştirak
etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen tutarın yüzde 2sini geçmemek üzere Sağlık Bakanlığınca belirlenecek oranı Bakanlık Döner Sermaye Merkez
Saymanlığı hesabına aktarırlar. Bu hesapta toplanacak tutarların dağılım ve harcanmasına ilişkin kriterler ile personele yapılacak ek ödemenin oran, esas ve usûlleri
Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Personele
yapılacak ek ödemenin tutarı, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil)
yüzde 200ünü geçemez. Ek ödeme tutarı; görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin
önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma
biçimi gibi kriterler ile personele aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre
yapılan diğer ilave ödemeler dikkate alınarak belirlenir. Merkez teşkilatında görev
yapan personele bu fıkra kapsamında yapılacak toplam ek ödeme, döner sermaye
işletmelerinden carî yılda aktarılan tutarın yüzde 50sini geçemez ve bu ödemeler
gelir vergisine tabi tutulmaz.
158 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine
göre Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı ve bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevlendirilenler, aynı maddede belirtilen ilave ödemelerden yararlanmamak kaydıyla,
Bakanlık merkez veya bağlı sağlık kurum ve kuruluşunda görev yaptıkları unvan için
belirlenen ek ödemeden faydalandırılır.
Birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve bölgelerarası
gelişmişlik farklarının giderilmesi amacıyla, döner sermayeli işletmelerden uygun
görülenlerin merkeze aktaracağı payı yüzde 4e kadar yükseltmeye Sağlık Bakanı yetkilidir. 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında
Kanun kapsamında, aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde, il sağlık müdürlüğü
ve birinci basamak sağlık hizmeti sunan kurum ve kuruluşlarda çalışan personele
(aile hekimi ve aile sağlığı elemanı olarak çalışanlar hariç) merkeze aktarılan yüzde
2 oranına kadar olan paya ilave olarak alınacak paydan karşılanmak ve unvanlarına
göre dördüncü fıkrada belirtilen oranları geçmemek üzere Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek esas
ve usûllere göre ek ödeme yapılabilir. Merkeze aktarılan yüzde 2 oranına kadar olan
paya ilave olarak alınacak tutarlar, bu fıkrada belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz.
Döner sermayeli işletmelerin malî imkânı elverişli olanlarından, malî durumu yetersiz olanlara karşılıksız veya borç olarak kaynak aktarmaya Sağlık Bakanı yetkilidir.”
DANIŞTAY KARARLARI 159
SAYI: 34
DANIŞTAY
13. DAİRE
Tarih: 3.2.2012
Esas: 2007/9912
Karar: 2012/266
REKABETİN KORUNMASINDA; BİREYSEL MUAFİYET VE GRUP
MUAFİYETİ TANINMASI KOŞULLARI
u “ÇOK MARKALILIK” VE “RAKABETÇİ PİYASA” HEDEFLERİ
u MENFİ TESPİT BELGESİ
u
ÖZET: Dava, davacının Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmeleri için
yapmış olduğu bireysel muafiyet başvurusu hakkında verilen Rekabet
Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Mahkemece; “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından 4054 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel muafiyet
tanınması için gerekli olan şartları karşılamadığından, söz konusu anlaşmaya bireysel muafiyet tanınamayacağına, Sözleşme’nin “çok markalılık” ve “rekabetçi piyasa yapısı” hedefleri ile uyumlu olması için tadil
edilmesi gerektiğine, gerekli görülen değişikliklerin 60 gün içinde Rekabet Kurumu’na tevsik edilmesine, Kurulca gerekli görülen düzeltmeler
yapılmadan uygulamaya devam edilmesi halinde haklarında 4054 sayılı
Kanun çerçevesinde işlem başlatılacağının taraflara bildirilmesine karar
verilmiştir.
Özel Dairece;
Uyuşmazlığa ilişkin işlem dosyasında yer alan bilgi ve belgeler incelediğinde, Rekabet Kurulu tarafından, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti
Tebliği uyarınca yapılan inceleme sonucunda; “Porsche Yetkili Satıcılık
Sözleşmesi” bakımından 33.1. maddesinin 33. maddenin taşıdığı genel
anlama uygun olacak şekilde “Taraflardan her biri 24 ay önceden diğer
tarafa feshin detaylı ve objektif gerekçelerini içerecek şekilde yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu Sözleşme’yi feshetmek hakkına sahiptir.”
şeklinde düzenlenmesi, 4.12. maddesinde yetkili satıcıya getirilen satış
sonrası hizmet verme yükümlülüğünün kaldırılması ve 4.15. maddesinde yetkili satıcıya getirilen, anlaşma konusu ürünlerin Türkiye dışında-
160 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
ki ülkelerden doğrudan ithal ve ihracatı yasağının kaldırılması halinde,
Sözleşme’nin 4.11. maddesi hariç olmak üzere, 2005/4 sayılı Motorlu
Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup
Muafiyeti Tebliği kapsamında muafiyetten yararlanabileceğine karar
verildiği görülmekte olup, Tebliğ hükümleri dikkate alınarak, sözleşme
maddelerinde yapılması gerektiği belirtilen bu değişikliklerin, Tebliğe uygunluğu sağlamak adına sözleşmedeki tereddütleri ortadan kaldıran ve
yoruma açık sözleşme hükümlerini netleştiren değişiklikler olduğu kanaatine varıldığından Rekabet Kurulu kararında bu yönüyle hukuka aykırılık
bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu Rekabet Kurulu kararında ayrıca “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nin 4.11. maddesinde yer alan “Yetkili Satıcı, Ürünler’in
satış ve dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiği Tesis Yeri’nde rakip markalara ait satış ve dağıtım faaliyeti gerçekleştiremeyeceği” şeklindeki
hükmün 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre bireysel muafiyetten
yararlanamayacağına ve 4.11. maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesine 4054 sayılı Kanun’un 5.
maddesindeki şartları karşılamadığından, anılan madde çerçevesinde
söz konusu anlaşmaya bireysel muafiyet tanınamayacağına karar verilmiş olup, 4.11. maddesinde yer alan hüküm açısından, bu hükmün
herhangi bir ekonomik ve teknik gelişme sağlamayacağı, çok markalılık anlayışı ile bağdaşmadığı ve tüketici aleyhine sonuçlar doğuracağı,
“Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından ise, sözleşmenin, 4054
sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel
muafiyet tanınması için gerekli olan şartları karşılamadığı anlaşıldığından, Kurul kararının söz konusu sözleşmeye ve 4.11. maddesine bireysel
muafiyet tanınmaması ve maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine ilişkin kısmında da hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacının diğer iddiaları da dava konusu işlemi sakatlar nitelikte görülmemiştir.
İlgili Kanun/Madde:
4054/m.5
Tebliğ No: 2005/4 madde:3 (b), 6 (a)
İstemin Özeti : Davacı şirketin, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında
Kanun’un 5. maddesi uyarınca Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmeleri için yapmış olduğu bireysel muafiyet başvurusu hakkında verilen Rekabet
Kurulu’nun 05.04.2007 tarih ve 07-30/297-113 sayılı kararının; karara karşı
başvuru yollarının gösterilmediği, Rekabet Kurumu’na 4054 sayılı Kanun’un
5. maddesi çerçevesinde “bireysel muafiyet” başvurusunda bulunulmasına
karşın, sözleşmelerin 4.11. maddeleri ile Yetkili Servis Sözleşmesi’nin 3.1.
maddesi hariç olmak üzere, sözleşmelerin bireysel muafiyet incelemesi yapılmaksızın 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve
Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği çerçevesinde değerlendiril-
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 161
diği, nihai kararda “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından gerekçe
gösterme yükümlülüğüne uyulmadığı, başvuru konusu sözleşmelerin 2005/4
sayılı Tebliğ’den yararlanabilmesi için kararda belirtilen yapılması gerekli değişikliklerin haksız ve hukuka aykırı olduğu, sözleşmelerin 4054 sayılı Kanun’un
5. maddesinde sayılan bütün şartları taşımasına rağmen Kurul tarafından bireysel muafiyet talebinin reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı ileri
sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Yeterli araştırmalar ve gerekli incelemeler yapıldıktan
sonra, hukuka uygun tespit ve gerekçelere dayanarak karar verildiği, kararın
gerekçesiz olduğuna ilişkin tüm iddianın yersiz ve mesnetsiz olduğu, sonuç
olarak dava konusu Kurul kararının yetki, biçim, sebep, konu ve amaç bakımından hukuka ve mevzuata uygun bir karar olduğu belirtilerek davanın
reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Zühal Aysun SUNAY’ın Düşüncesi: Davanın reddi
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Mehmet KARAOĞLU’nun Düşüncesi: Dava, davacının
Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmeleri için yapmış olduğu bireysel
muafiyet başvurusu hakkında verilen 5.4.2007 günlü ve 07/30/297-113 sayılı
Rekabet Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 4.maddesinde; “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti
engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran
yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve
yasaktır” hükmü yer almış, yasanın “Muafiyet” başlıklı 5.maddesinde de, a)
Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve
iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması, b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması, c) ilgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması, d) Rekabetin ( a) ve ( b) bentlerindeki amaçların elde
edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması, şartlarının tamamının
varlığı halinde, teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4.madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulmasına
karar verilebileceği, muafiyetin belirli bir süre için verilebileceği gibi muafiyet
verilmesinin belli şartların ve/veya belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesine bağlanabileceği belirtilmiş bulunmaktadır.
Anılan Yasa’nın 8.maddesinde ise; ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin başvurusu üzerine Kurul’un, elinde bulunan bilgiler çerçevesinde bir
anlaşmanın, kararın, eylemin veya birleşme ve devralmanın bu Kanun’un 4,
6 ve 7. maddelerine aykırı olmadığını gösteren bir menfi tesbit belgesi verebileceği hükme bağlanmıştır.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerle “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” ve “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi”nin incelenmesinden; 4054 sayılı
162 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Kanun’un 4. maddesi kapsamında rekabet kısıtlamaları içerdikleri anlaşıldığından anılan satıcılık sözleşmesi ve servis sözleşmesine dava konusu karar
ile menfi tespit belgesi verilmemesinde yasa hükümlerine aykırılık saptanmamıştır.
Dava konusu kararda; Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’nin 33.1 maddesinin 33.maddenin taşıdığı genel anlama uygun olacak şekilde; “Tarafların
her biri 24 ay önceden’” diğer tarafa feshin detaylı ve objektif gerekçelerini
içerecek şekilde yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu sözleşmeyi feshetmek
hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmesi, 4.12.maddesinde yetkili satıcıya
getirilen satış sonrası hizmet verme yükümlülüğünün kaldırılması ve 4-15.
maddesinde yetkili satıcıya getirilen, anlaşma konusu ürünlerin Türkiye dışındaki ülkelerden doğrudan ithal ve ihracatı yasağının kaldırılması halinde,
sözleşmenin 4.11. maddesi hariç olmak üzere, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar
Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti
Tebliği kapsamında muafiyetten yararlanabileceğine; anılan Yetkili Satıcılık
Sözleşmesi’nin 4.11.maddesinde yer alan “Yetkili Satıcı Ürünlerin Satış ve
dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiği Tesis Yeri’nde rakip markalara ait satış
ve dağıtım faaliyeti gerçekleştiremeyeceği” şeklindeki hükmün bireysel muafiyetten yararlanamayacağına ve sözleşme’den çıkarılması gerektiğine karar
verilmiş olup kararın bu kısımlarında da yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Porsche Yetkili Servis Sözleşmesinin incelenmesinden; 4054 sayılı Kanunun 5.maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel muafiyet tanınması
için gerekli olan şartların bulunmadığı anlaşıldığından dava konusu karar ile
anlaşmaya bireysel muafiyet tanınmamasında ve sözleşmenin 2005/4 sayılı
Tebliğin amaçladığı “çok markalılık” ve “rekabetçi piyasa yapısı” hedefleri ile
uyumlu olması ve 5.madde hükümlerine göre tadil edilmesi gerektiğinin belirtilmesinde de yasaya aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hakimi’nin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; davacı şirketin, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında
Kanun’un 5. maddesi uyarınca Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmeleri için yapmış olduğu bireysel muafiyet başvurusu hakkında verilen Rekabet
Kurulu’nun 05.04.2007 tarih ve 07-30/297-113 sayılı kararının iptali istemiyle
açılmıştır.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin ilk fıkrasında, belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak
rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmaların, uyumlu eylemlerin
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 163
ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemlerinin hukuka aykırı ve yasak
olduğu belirtilmiş, ikinci fıkrasında bu hallerin neler olduğu sayılmıştır.
Kanun’un 5. maddesinin ilk fıkrasında, “Kurul, aşağıda belirtilen şartların
tamamının varlığı halinde teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4. madde hükümlerinin uygulanmasından muaf
tutulmasına karar verebilir.” denildikten sonra, bunun koşulları “a) Malların
üretim ve dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin
ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması,
b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması,
c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması,
d) Rekabetin ( a) ve ( b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu
olandan fazla sınırlanmaması” olarak sayılmıştır. Bu maddenin son fıkrasında
da, Kurul’un birinci fıkrada gösterilen şartların gerçekleşmesi halinde, belirli
konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınmasını sağlayan
ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarabileceği belirtilmiştir.
Motorlu taşıtlar sektöründeki dikey anlaşmaların, 4054 sayılı Kanun’un
4. maddesi hükümlerinin uygulanmasından grup olarak muaf tutulmasının koşullarını belirlemek amacıyla çıkarılan 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar
Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti
Tebliği’nin 2. maddesi ile Tebliğin kapsamı, 4. maddesi ile muafiyetin genel
koşulları belirlenmiş, 5. maddesiyle ise, anlaşmaları grup muafiyeti kapsamı
dışına çıkaran sınırlamalar ortaya konulmuştur.
Dosyanın incelenmesinden; Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret A. Ş. ( Doğuş Otomotiv)’nin yapmış olduğu Porsche Yetkili Satıcılık ve Servis Sözleşmelerine bireysel muafiyet tanınması talebi üzerine yapılan inceleme sonucunda verilen dava konusu kararda özetle; 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi
kapsamında rekabet kısıtlamaları içeren “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”
ve “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi”ne Kanun’un 8. maddesi uyarınca menfi
tespit belgesi verilemeyeceğine karar verildiği, uyuşmazlığa konu “Porsche
Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” ile, Doğuş Otomotiv’in Türkiye distribütörü olduğu Porsche marka otomobillerin pazarlanması, dağıtımı, teşhiri, satışı, teslimi
ve müşteri takibi gibi hizmetlerinin niceliksel seçici dağıtım sistemine göre
seçilmiş yetkili satıcılar tarafından yerine getirilmesinin düzenlendiği, bu bağlamda, “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” 2005/4 sayılı Tebliğ kapsamında
bulunduğundan, anılan Tebliğ çerçevesinde değerlendirilmesi sonucunda,
2005/4 sayılı Tebliğ’in 4. maddesinin grup muafiyetinin uygulanması için anlaşmaların uyması gereken genel koşulları belirlediği, ilk olarak muafiyetin
uygulanmasını belirli pazar payı eşiklerine bağlayan hükümlerin yer aldığı,
şöyle ki; Tebliğ’de muafiyet hükümlerinin motorlu taşıt veya yedek parça ya
da bakım ve onarım hizmeti pazarına yönelik olarak sağlayıcının payının %
30’u; motorlu taşıtların dağıtımı için niceliksel seçici dağıtımın tercih edildiği
durumlarda ise % 40’ı geçmemesi durumunda uygulanacağının belirtildiği,
164 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Porsche marka otomobillerin 2006 yılı verilerine göre “yeni binek otomobillerin dağıtımı, satışı ve pazarlanması” pazarındaki payının % 0,058 olması sebebiyle Doğuş Otomotiv tarafından yetkili satıcılık ağına yönelik olarak
tercih edilen niceliksel seçici dağıtım sisteminin Tebliğ’de getirilen pazar payı
eşiğini sağladığı, bu kapsamda yapılan değerlendirme sonucu; Tebliğ’in 4/3.
maddesinin ( b) fıkrasında, sözleşmenin feshinin detaylı ve objektif gerekçeleri ile birlikte yazılı olarak yapılması yükümlülüğünün getirildiği, “Porsche
Yetkili Satıcılık Sözleşmeleri”nin 33.3. maddesinde feshin hangi şartların varlığı halinde gerçekleşeceğinin belirtildiği ve 33.4. maddede feshin ihbarında
fesih nedeninin şeffaf, detaylı ve objektif biçimde yazılacağının ifade edildiği,
ayrıca, sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, taraflardan her birinin 24 ay önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi feshetme
hakkına sahip olduğunun, 33.1. maddede düzenlendiği, diğer taraftan, 33.1.
maddede yer alan “Taraflardan her birinin 24 ay önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu sözleşmeyi isteğe bağlı olarak feshetmek
hakkına sahiptir.” hükmünde yer alan “isteğe bağlı” ifadesinin çıkarılarak, 33.
maddenin taşıdığı genel anlama uygun olacak biçimde “Taraflardan her biri
24 ay önceden diğer tarafa feshin detaylı ve objektif gerekçelerini içerecek
şekilde yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu sözleşmeyi feshetmek hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmesinin sağlayıcı ile dağıtıcı arasında yapılan
anlaşmanın süresi ve sona erdirilmesine ilişkin olarak 2005/4 sayılı Tebliğ’de
getirilen koşulların sağlanması için yeterli olacağı, Porsche Yetkili Satıcılık
Sözleşmesi’nin 4.12. maddesinin; “Yetkili Satıcı, Ürünler’e satış sonrası hizmet vermekle yükümlüdür. Satış sonrası hizmetlerin verilmesi ile ilgili olarak
Yetkili Satıcı, Distribütör ile ayrı bir Yetkili Servis Sözleşmesi akdedecektir. Yetkili Satıcı, satış sonrası hizmetleri verme yükümlülüğünü Distribütör’ün Yetkili Servis Teşkilatı içerisindeki başka bir servise devrederse, en geç 6 ( altı) ay
önceden Distribütör’ü bu durumdan yazılı olarak bilgilendirecektir.” şeklinde
düzenlendiği, bu madde ile yetkili satıcının satış sonrası hizmetlerine ilişkin
yükümlülüklerini imzalayacağı alt anlaşmalarla yetkili servislere devretme
hakkı kısıtlanmamama beraber, yetkili satıcılar satış sonrası hizmet vermekle
yükümlü tutulduğu, Tebliğ’in açıklanmasına dair Kılavuz’da da ifade edildiği
gibi 2005/4 sayılı Tebliğ, yetkili satıcıların bakım ve onarım hizmeti vermeye
zorlanmasına izin vermediği, buna göre bildirime konu sözleşmenin grup muafiyetinden yararlanabilmesi için ilgili madde hükmünün “yetkili satıcıların
ürünlere satış sonrası hizmet verme yükümlülüğünü kaldıran” şekilde tadil
edilmesi gerektiği, “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin 4.15. maddesinin;
“Yetkili Satıcı, Distribütör’ün önceden yazılı onayını almadan Ürünleri Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında diğer ülkelere ihraç edemez ve diğer ülkelerden ithal edemez.” şeklinde düzenlendiği, mevcut durumda Porche marka
otomobillerin Türkiye distribütörü olan Doğuş Otomotiv dışındaki kanallar
ile ülkemize ithal edilmesi ikinci el piyasası ve/veya tek adet araç alımları ile
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 165
mümkün olduğu, distribütörün ithal ve dağıtım ağı içine girmeden tüketiciye
satışı yapılan otomobillerin “gray market” tabir edilen pazarı oluşturduğu,
bunun dışında bir Porche yetkili satıcısının Avrupa Birliği üyesi bir ülkeden
doğrudan ithalat gerçekleştirmesi fiilen mümkün olmadığı, şöyle ki AB üyesi
ülkelerde akdedilen otomotiv distribütörlük ve yetkili satış sözleşmelerinde
taraflara AB üyesi olmayan üçüncü ülkelere doğrudan satış yasağı getirilebildiği, Türkiye’nin AB üyesi olmaması sebebiyle söz konusu yasaklamanın, ülkemizdeki yetkili satıcıların doğrudan araç ithalatı imkanını ortadan kaldırdığı,
ancak fiili durumun Türkiye’deki yetkili satıcıların diğer ülkelerden doğrudan
ithalat yapmasını engellemesinin, inceleme konusu “Porche Yetkili Satıcılık
Sözleşmesi’nde bu yönde bir düzenlemenin bulunmasını makul göstermediği, 2005/4 sayılı Tebliğ’in 6. maddesinin ( a) bendi uyarınca “her türlü doğrudan veya dolaylı rekabet etmeme yükümlülüğü” içeren dikey anlaşmalar
için Tebliğ’in getirdiği muafiyetin geçerli olmadığı Tebliğ’in 3. maddesinin ( b)
bendinde rekabet etmeme yükümlülüğünün;” alıcının anlaşma konusu mal
veya hizmetlerle rekabet eden malları veya hizmetleri üretmesini, satın almasını satmasını veya yeniden satmasını engelleyen doğrudan veya dolaylı
her türlü yükümlülüktür.
Ayrıca alıcının bir önceki takvim yılındaki alımları esas alınarak, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetlerin ya da onları ikame eden mal
veya hizmetlerin % 30’undan fazlasının sağlayıcıdan veya sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın alınmasına yönelik olarak alıcıya doğrudan
veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük de rekabet etmeme
yükümlülüğü olarak kabul edilir.” düzenlemesi ile tanımlandığı, 2005/4 sayılı
Tebliğ’in yukarıda yer verilen 3 ( b) ve 6 ( a) maddelerinde getirilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde, inceleme konusu Porche Yetkili
Satıcılık Sözleşmesi”nin 4.15. maddesinin yetkili satıcılara Türkiye dışındaki
ülkelerden doğrudan ithalat ve ihracat yapma serbestisini sağlayacak şekilde
tadil edilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, diğer taraftan, “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin 4.11. maddesinde getirilen rakip markalara ait otomobillerin satış ve dağıtım faaliyetlerinin gerçekleştirilmemesine yönelik rekabet
etmeme yükümlülüğünün, 2005/4 sayılı Tebliğ ve bu Tebliğ’in açıklanmasına
dair Kılavuz’da belirtildiği üzere grup muafiyetinden yararlanamayacak özel
hükümlerden biri olması sebebiyle, 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca
bireysel muafiyet kapsamında “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” ile birlikte değerlendirildiği, bu değerlendirme sonucunda “Porsche Yetkili Satıcılık
Sözleşmesi”nin 4.11. maddesinin ve “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi”nin
ise 5. maddede öngörülen koşulları sağlamaması sebebiyle “muafiyetten”
yararlanamayacağı kanaatine ulaşıldığı, sonuç olarak, 4054 sayılı Kanun’un
4. maddesi kapsamında rekabet kısıtlamaları içeren “Porsche Yetkili Satıcılık
Sözleşmesi” ve “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi”ne Kanun’un 8. maddesi
uyarınca menfi tespit belgesi verilemeyeceğine, Porsche Yetkili Satıcılık Söz-
166 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
leşmesi” bakımından 33.1. maddesinin, 4.12. maddesinin, 4.15. maddesinin
öngörüldüğü şekilde tadil edilmesi halinde Sözleşme’nin 4.11. maddesi hariç
olmak üzere, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar
ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında muafiyetten
yararlanabileceğine, 4.11. maddesinde yer alan “Yetkili Satıcı, Ürünler’in satış ve dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiği Tesis Yeri’nde rakip markalara ait
satış ve dağıtım faaliyeti gerçekleştiremeyeceği” şeklindeki hükmün 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre bireysel muafiyetten yararlanamayacağına
ve 4.11. maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen
ve bir anlaşmaya bireysel muafiyet tanınması için gerekli olan şartları karşılamadığından, anılan madde çerçevesinde söz konusu anlaşmaya bireysel
muafiyet tanınamayacağına, “Sözleşme’nin 2005/4 sayılı Tebliğ’in amaçladığı
“çok markalılık” ve “rekabetçi piyasa yapısı” hedefleri ile uyumlu olması ve
4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi hükümlerine göre tadil edilmesi gerektiğine,
gerekli görülen değişikliklerin 60 gün içinde Rekabet Kurumu’na tevsik edilmesine, Kurulca gerekli görülen düzeltmeler yapılmadan uygulamaya devam
edilmesi halinde haklarında 4054 sayılı Kanun çerçevesinde işlem başlatılacağının taraflara bildirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Motorlu araçların dağıtımı ve tamiri tüketiciler açısında çok büyük öneme
sahiptir. Özellikle bir otomobile sahip olmanın tüketicilerin büyük çoğunluğunun en büyük ikinci harcaması olduğu dikkate alındığında bu önem daha iyi
anlaşılmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de otomotiv sektöründekilerin, etkinliği
ve kaliteyi artırıcı satış ve yetkili servis sözleşmeleri yapması gerekmekle birlikte, rekabetçi bir piyasa hedefine ulaşma hususunu da ihmal etmemeleri
gerekmektedir.
Uyuşmazlığa ilişkin işlem dosyasında yer alan bilgi ve belgeler incelediğinde, Rekabet Kurulu tarafından, 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği
uyarınca yapılan inceleme sonucunda; “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”
bakımından 33.1. maddesinin 33. maddenin taşıdığı genel anlama uygun olacak şekilde “Taraflardan her biri 24 ay önceden diğer tarafa feshin detaylı ve
objektif gerekçelerini içerecek şekilde yazılı ihbarda bulunmak suretiyle işbu
Sözleşme’yi feshetmek hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmesi, 4.12. maddesinde yetkili satıcıya getirilen satış sonrası hizmet verme yükümlülüğünün
kaldırılması ve 4.15. maddesinde yetkili satıcıya getirilen, anlaşma konusu
ürünlerin Türkiye dışındaki ülkelerden doğrudan ithal ve ihracatı yasağının
kaldırılması halinde, Sözleşme’nin 4.11. maddesi hariç olmak üzere, 2005/4
sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere
İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında muafiyetten yararlanabileceğine
karar verildiği görülmekte olup, Tebliğ hükümleri dikkate alınarak, sözleşme
maddelerinde yapılması gerektiği belirtilen bu değişikliklerin, Tebliğe uygun-
SAYI: 34
DANIŞTAY KARARLARI 167
luğu sağlamak adına sözleşmedeki tereddütleri ortadan kaldıran ve yoruma
açık sözleşme hükümlerini netleştiren değişiklikler olduğu kanaatine varıldığından Rekabet Kurulu kararında bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu Rekabet Kurulu kararında ayrıca “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nin 4.11. maddesinde yer alan “Yetkili Satıcı, Ürünler’in
satış ve dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirdiği Tesis Yeri’nde rakip markalara
ait satış ve dağıtım faaliyeti gerçekleştiremeyeceği” şeklindeki hükmün 4054
sayılı Kanun’un 5. maddesine göre bireysel muafiyetten yararlanamayacağına ve 4.11. maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine, “Porsche Yetkili
Servis Sözleşmesine 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki şartları karşılamadığından, anılan madde çerçevesinde söz konusu anlaşmaya bireysel muafiyet tanınamayacağına karar verilmiş olup, 4.11. maddesinde yer alan hüküm
açısından, bu hükmün herhangi bir ekonomik ve teknik gelişme sağlamayacağı, çok markalılık anlayışı ile bağdaşmadığı ve tüketici aleyhine sonuçlar
doğuracağı, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmesi” bakımından ise, sözleşmenin,
4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen ve bir anlaşmaya bireysel
muafiyet tanınması için gerekli olan şartlardan 5. maddenin ( a), ( b) ve ( c)
bentlerinde yer alan koşulları karşılamadığı anlaşıldığından, Kurul kararının
söz konusu sözleşmeye ve 4.11. maddesine bireysel muafiyet tanınmaması
ve maddenin Sözleşme’den çıkarılması gerektiğine ilişkin kısmında da hukuka
aykırılık bulunmamaktadır.
Davacının diğer iddiaları da dava konusu işlemi sakatlar nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan
125,40-TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, artan posta
ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen
30 ( otuz) gün içerisinde, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu
açık olmak üzere, oybirliği ile, 03.02.2012 tarihinde karar verildi.
İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ
4054/m.5 REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
Kurul, aşağıda belirtilen şartların tamamının varlığı halinde (...)(1), teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4 üncü
madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulmasına karar verebilir:
a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması,
b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması,
c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması,
d) Rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu
olanlardan fazla sınırlanmaması.
168 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
(DeğiĢik ikinci fıkra: 2/7/2005-5388/1 md.) Muafiyet belirli bir süre için
verilebileceği gibi, muafiyetin verilmesi belirli şartların ve/veya belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesine bağlanabilir. Muafiyet kararları anlaşmanın ya
da uyumlu eylemin yapıldığı veya teşebbüs birliği kararının alındığı yahut bir
koşula bağlanmışsa koşulun yerine getirildiği tarihten itibaren geçerlidir.
Kurul, birinci fıkrada gösterilen şartların gerçekleşmesi halinde, belirli konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınmasına sağlayan
ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarabilir.
Tebliğ No: 2005/4 Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve
Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği
Madde 3 — Bu Tebliğ’in uygulanması bakımından;
b) Rekabet etmeme yükümlülüğü, alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden malları veya hizmetleri üretmesini, satın almasını,
satmasını veya yeniden satmasını engelleyen doğrudan ya da dolaylı her
türlü yükümlülüktür. Ayrıca alıcının bir önceki takvim yılındaki alımları esas
alınarak, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetlerin ya da onları ikame eden mal veya hizmetlerin %30’undan fazlasının sağlayıcıdan veya
sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın almasına yönelik olarak
alıcıya doğrudan veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük de
rekabet etmeme yükümlülüğü olarak kabul edilir. Dağıtıcının istihdam ettiği
markaya özel satış personelinin maliyeti sağlayıcı tarafından karşılanmadıkça,
dağıtıcıya farklı marka araçlar için ayrı satış personeli istihdam etme yükümlülüğü getirilmesi bu Tebliğ’e göre rekabet etmeme yükümlülüğü anlamına
gelir. Markalar arası karışıklıktan kaçınmak için başka sağlayıcıların motorlu
araçlarını teşhir yerinin ayrı bölümlerinde satmasına dair dağıtıcıya getirilen
yükümlülük, bu Tebliğ bakımından rekabet etmeme yükümlülüğü anlamına
gelmemektedir.
Madde 6 — Yeni motorlu taşıtların satışı, bakım ve onarım hizmetleri veya
yedek parçaları bakımından, muafiyet, dikey anlaşmalarda yer alan aşağıdaki
yükümlülüklerden hiçbirine uygulanmaz:
a) her türlü doğrudan veya dolaylı rekabet etmeme yükümlülüğü,
MEVZUAT
BAKANLAR KURULU KARARLARI
YÖNETMELİKLER
TEBLİĞLER
MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR
BAKANLAR KURULU KARARLARI 171
SAYI: 34
BAKANLAR KURULU KARARLARI
TARİH
KARAR
NO
KONUSU
02.09.2012 2012/3589 İthalat Rejimi Kararına Ek Karar
2012/3590 Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünce
Kullanılmak Üzere Buğday, Arpa ve Mısır
İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması
Hakkında Karar
06.09.2012 2012/3571 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Yer Alan Bazı
Tevkifat Nispetlerinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Karar
2012/3592 İthalat Rejimi Kararına Ek Karar
07.09.2012 2012/3583 Basın İlan Kurumu Genel Kurulunda Boş Bulunan
Temsilciliklere
Yapılan
Görevlendirmeler
Hakkında Karar
2012/3593 Ağrı İli, Patnos İlçesinde Bulunan Bazı
Taşınmazların Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3642 Zirve Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer
Alan Tıp Fakültesinin Adının Emine-Bahaeddin
Nakıboğlu Tıp Fakültesi Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Karar
08.09.2012 2012/3263 Adıgüzel Eğitim Kültür Araştırma Yardımlaşma ve
Sağlık Vakfı Tarafından İstanbul İlinde Adıgüzel
Meslek Yüksekokulu Kurulması Hakkında Karar
2012/3512 İÇDAŞ Demir Çelik Fabrikası Gümrük Kapısının
Daimi Yolcu Giriş-Çıkış Deniz Hudut Kapısı Olarak
Tespiti Hakkında Karar
2012/3514 Şırnak İli, Silopi İlçesinde Tesis Edilecek Silopi
Termik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı
Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3527 Bazı Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak
Fakülte ve Yüksekokul Kurulması Hakkında Karar
172 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
KARAR
NO
EKİM 2012
KONUSU
2012/3533 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
İşletmesi Genel Müdürlüğüne Ait Bazı Kadroların
Düzenlenmesi Hakkında Karar
2012/3534 “Silvan I. Merhale (GAP) Projesi” Kapsamındaki
Silvan Barajı İletim Kanalı 2. Kısım (Silvan Tüneli)
İnşaatının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından
Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3536 Antalya İli, Manavgat ve Serik İlçelerinde
Tesis Edilecek Zincirli Hidroelektrik Santralinin
Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3537 Sivas ve Erzincan İl Sınırları İçerisinde Tesis
Edilecek Olan Çobanlı Hidroelektrik Santraline
Ait Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı
Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3538 Bazı Yerlerin “Uygulama Alanı” Olarak Tespiti
Hakkında Karar
2012/3539 Kültür ve Turizm Bakanlığının Taşra Teşkilatında
Düzenleme Yapılması Hakkında Karar
2012/3548 Giresun İli, Dereli İlçesinde Tesis Edilecek Angutlu
Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı
Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3549 Nevşehir İli, Merkez ve Gülşehir İlçelerinde Tesis
Edilecek Tuzköy Hidroelektrik Santrali Projesini,
Ulusal Elektrik Sistemine Bağlayacak Enerji Nakil
Hattının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından
Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
BAKANLAR KURULU KARARLARI 173
SAYI: 34
TARİH
KARAR
NO
KONUSU
2012/3562 Emniyet Genel Müdürlüğünün Taşra Teşkilatında
Yer Alan Bazı İlçelerdeki Emniyet Amirliklerinin
İlçe Emniyet Müdürlüklerine Dönüştürülmesi
Hakkında Karar
2012/3572 Van İli ve Çevresinde Meydana Gelen Deprem
Nedeniyle Bu Yerlerde Görev Yapan Öğretim
Elemanlarına Verilen Geliştirme Ödeneğinin
14/7/2013 Tarihine Kadar Uzatılması Hakkında
Karar
2012/3573 İstanbul İlinde Bulunan Bazı Alanlarda
Gerçekleştirilecek
Proje
Uygulamaları
Kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Yetkilendirilmesine İlişkin Karar
2012/3574 Bazı Alanların Endüstri Bölgesi Olarak İlan
Edilmesine İlişkin Karar
2012/3579 Çankırı İli, Merkez ve Kızılırmak İlçelerinde
Tesis Edilecek Tımarlı Hidroelektrik Santrali
ile Çankırı TM-Bayan KÖK-Bayat KÖK-Çorum
II TM Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla
Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması
Hakkında Karar
2012/3595 Şehir İçi Raylı Ulaşım Sistemleri, Metrolar ve
Bunlarla İlgili Tesislerin Ulaştırma Bakanlığınca
Devralınması ve Tamamlanmasını Müteakip
Devri ile İlgili Şartların Belirlenmesine İlişkin
Kararda Değişiklik Yapılması Hakkında Karar
09.09.2012 2012/3399 Giresun İli, Çamoluk İlçesinde Tesis Edilecek
Koçak Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali
ile Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı
Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması
Hakkında Karar
174 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
KARAR
NO
EKİM 2012
KONUSU
2012/3517 İzmir İli, Karabağlar İlçesinde Bulunan Bazı
Alanların “Uzundere Mahallesi Kentsel Dönüşüm
ve Gelişim Proje Alanı” İlan Edilmesi Hakkında
Karar
2012/3544 Haşhaş Kapsülü ve Tohumu Alımı ve Satımı
Hakkında Karar
2012/3547 Ankara İli, Yenimahalle İlçesinde Bulunan Bazı
Alanların Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat
Bahçesi Yenileme Alanı Olarak Kabul Edilmesi
Hakkında Karar
2012/3551 Umuma Mahsus Pasaport Hamili Tayland
Vatandaşlarına, Türkiye’ye Yapacakları Turistik
Amaçlı Seyahatlerde Türkiye’de Kalış Süreleri
180 Gün İçinde 90 Günü Geçmemek Kaydıyla
Her Girişlerinde 30 Gün Süreyle Vize Muafiyeti
Sağlanması ve 24/5/2012 Tarihli ve 2012/3255
Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Karar
2012/3577 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Tarafından
4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü
Maddesinin (f) Bendi Kapsamında Yapılacak
İhalelere İlişkin Esaslar Hakkında Karar
2012/3596 Edirne İli, Lalapaşa İlçesinde Tesis Edilecek
Lalapaşa DM-Dombay KÖK Enerji Nakil Hattının
Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3597 Mehmetli Barajı Yükseltilmesi Projesi
Kapsamında Bazı Taşınmazların Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3598 Tekirdağ İçmesuyu Projesi Kapsamındaki Naipköy Barajının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından
Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
BAKANLAR KURULU KARARLARI 175
SAYI: 34
TARİH
KARAR
NO
KONUSU
2012/3600 Kemalpaşa Lojistik Köyünün Yapımı Amacıyla
Bazı Taşınmazların Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3601 Şırnak ve Bingöl Havaalanlarının Hizmete
Açılabilmesi İçin İhtiyaç Duyulan Enerji Nakil
Hatlarının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3602 Irmak-Karabük-Zonguldak Sinyalizasyon,
Elektrifikasyon, Telekom Tesisi Yapımı ve
Altyapı İyileştirilmesi Projesi Kapsamında Bazı
Taşınmazların Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3603 Ankara-Sivas-Kars Demiryolu Hattının, Erzincan
İlinde İnşa Edilen Bağıştaş 1 Barajının Yapımı
Nedeniyle Baraj Gölü Altında Kalacak Olan
Kısımlarının Deplase Edilmesi Amacıyla İhtiyaç
Duyulan Taşınmazların Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
Karar
2012/3604 “Amik-Afrin (Reyhanlı Barajı ve Sulaması)”
Projesinin Yapımı Maksadıyla Bazı Taşınmazların
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından
Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3608 “İzmir İçmesuyu 2. Merhale İsale Hattı 2. Kısım
İnşaatı”nın Yapımı Maksadıyla Bazı Taşınmazların
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından
Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar
176 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
10.09.2012
KARAR
NO
EKİM 2012
KONUSU
2012/3609 Hatay İli, Erzin İlçesinde Tesis Edilecek Erzin
Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralının
Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3610 Şırnak İli, Merkez İlçesinde Tesis Edilecek
Şırnak Termik Santralının Yapımı Amacıyla
Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması
Hakkında Karar
2012/3612 Antalya İli, Alanya İlçesinde Tesis Edilecek
Gevne-Karapınar Hidroelektrik Santralinin
Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3613 Bazı Anlaşmaların Yürürlük Tarihlerinin Tespit
Edilmesi Hakkında Karar
2012/3616 Sosyal Sigortalar Kurumu (Devredilen)
Tarafından Sağlık Bakanlığına Devredilen
Taşınır, Taşınmaz ve Taşıtların Bedellerinin
Hazine Tarafından Karşılanmasına Dair Karar
2012/3653 Bingöl İli, Merkez İlçesinde Bulunan Bazı
Alanların Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje
Alanı İlan Edilmesi Hakkında Karar
2012/3580 Malatya İli, Doğanşehir İlçesinde Tesis
Edilecek Sancar Regülatörü ve Hidroelektrik
Santrali-Doğanşehir DM Enerji Nakil Hattının
Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3581 Malatya İli, Doğanşehir İlçesinde Tesis Edilecek
Sancar Regülatörü ve Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
BAKANLAR KURULU KARARLARI 177
SAYI: 34
TARİH
KARAR
NO
KONUSU
2012/3587 2012 Yılı Yatırım Programının Düzeltilmesi
Hakkında Karar
2012/3605 Sivas İli, Koyulhisar İlçesinde Tesis Edilecek
Olan Ekinözü I-II Hidroelektrik Santralinin
Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında Karar
2012/3611 Arazi Toplulaştırılması Yapılmasına İlişkin
Kararnamenin Eki Listede Yer Alan Konya İli,
Meram İlçesi, Hatunsaray Beldesine İlişkin
Hükmün Yürürlükten Kaldırılması Hakkında
Karar
2012/3615 Milli Eğitim Bakanlığının Yurtdışı Teşkilatında
Düzenleme Yapılması Hakkında Karar
2012/3618 Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde
Yer Alan Endüstriyel Sanatlar Yüksekokulunun
Kapatılması Hakkında Karar
2012/3620 Bazı Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak
Fakülte, Enstitü ve Yüksekokul Kurulması
Hakkında Karar
2012/3638 Bazı Yükseköğretim Kurumlarına Bağlı Olarak
Fakülteler Kurulması Hakkında Karar
2012/3639 Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde
Yer Alan Selçuklu Tıp Fakültesinin Adının Tıp
Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar
2012/3640 Bozok Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer
Alan Ziraat Fakültesinin Adının Tarım ve Doğa
Bilimleri Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar
2012/3641 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü Bünyesinde Yer Alan Su Ürünleri Fakültesinin Adının Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar
178 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
KARAR
NO
EKİM 2012
KONUSU
2012/3643 Kastamonu Üniversitesi Rektörlüğü
Bünyesinde Yer Alan İnebolu Su Ürünleri
Fakültesinin Adının Su Ürünleri Fakültesi
Olarak Değiştirilmesi Hakkında Karar
2012/3644 Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Yetkili
Makamları Arasında Karapara Aklama veya
Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal
İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair
Mutabakat Muhtırası’nın Yürürlüğe Konulması
Hakkında Karar
2012/3648 Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Doğrudan
Merkeze Bağlı Taşra Teşkilatı Olarak Bursa,
İstanbul ve İzmir İllerinde Birer Adet Altyapı
ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü Kurulması
Hakkında Karar
2012/3665 Gaziantep İli, Şahinbey İlçesinde Bulunan Bazı
Alanların Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje
Alanı İlan Edilmesi Hakkında Karar
2012/3671 Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve
Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine
İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair
Karar
2012/3672 Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali
Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK)
ile Malezya Merkez Bankası Arasında Karapara
Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Bilgi
Değişimine Dair Mutabakat Muhtırası’nın
Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar
2012/3673 Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali
Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK)
ile Kosova Mali İstihbarat Birimi Arasında
Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile
İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine
Dair Mutabakat Muhtırası’nın Yürürlüğe
Konulması Hakkında Karar
BAKANLAR KURULU KARARLARI 179
SAYI: 34
TARİH
12.09.2012
14.09.2012
15.09.2012
16.09.2012
22.09.2012
KARAR
NO
KONUSU
2012/3674 Batman İli, Beşiri İlçesi, Merkez Bucağı,
Örmegöze Köyü, Karatepe Bağlısının, Ana
Köyden Ayrılarak, Aynı Adla Bağımsız Köy
Olması Hakkında Karar
2012/3594 Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer
Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda
Değişiklik Yapılmasına Dair Karar
2012/3683 İstanbul Metrosu III. Aşama 4. Levent-Ayazağa
Kesimi, Seyrantepe Depo Sahası ve Depo
Bağlantı Hatları İkmal İnşaatı ve Elektromekanik
Sistemler Temin, Montaj ve İşletmeye Alma
İşleri Projesi’nde Sözleşme Bedelinin %31,30’u
Kadar İş Artışına İzin Verilmesi Hakkında Karar
2012/3681 Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatını Oluşturan Birimlerin Nitelik,
Kurulduğu Şehir ve Ülke, Görev Alanı, Akredite
Edildiği Ülkeler ve Bağlı Bulunduğu Misyonlar
Hakkındaki 13/4/1999 Tarihli ve 99/12770
Sayılı Bakanlar Kurulu Kararında Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Karar
2012/3555 Rize İlinde Tesis Edilecek Yeşilköy Regülatörü
ve Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla
Bazı Taşınmazların Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması
Hakkında Karar
2012/3684 Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu
Üyeliklerine Seçilenler Hakkında Karar
2012/3462 Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait
Kadrolarda Düzenleme Yapılması Hakkında
Karar
2012/3735 Bazı Mallarda Uygulanan Özel Tüketim Vergisi
Oran ve Tutarları ile Tapu Harçları Oranlarının
Belirlenmesi Hakkında Karar
2012/3737 İnsan Hakları Kurulu Üyeliklerine Seçilenler
Hakkında Karar
180 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YÖNETMELİKLER
TARİH
KONUSU
01.09.2012 Gümrük Uzlaşma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Millî Eğitim Bakanlığı Taşımalı İlköğretim Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
02.09.2012 Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği
03.09.2012 Canik Başarı Üniversitesi Ana Yönetmeliği
04.09.2012 Gerçek Kişiler ve Özel Hukuk Tüzel Kişileri ile Kamu Kurum ve
Kuruluşlarınca Açılacak Aile Danışma Merkezleri Yönetmeliği
Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesi Giriş
ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
Karayolları Genel Müdürlüğü Adli ve Hukuki Yardım Yönetmeliği
Numaralandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
05.09.2012 Çevre ve Şehircilik Şûrası ile Çalışma Gruplarının Oluşumu
ve Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik
Kalkınma Bakanlığı Basın, Halkla İlişkiler ve Yayın Yönetmeliği
Yükseköğretim Kurumlarının Yurtdışındaki Kapsama Dahil
Yükseköğretim Kurumlarıyla Ortak Eğitim ve Öğretim
Programları Tesisi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Akdeniz Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
07.09.2012 2012/3541
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde
Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik
2012/3679 Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle
Atanmalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Dışişleri Bakanlığı Arşiv Hizmetleri Yönetmeliği
Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
YÖNETMELİKLER
SAYI: 34
TARİH
181
KONUSU
Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsalarının Kuruluş ve Çalışma
Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğrenci Kayıt Kabul İşleri
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yabancı Dil Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
Artvin Çoruh Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği
Bitlis Eren Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim
Yönetmeliği
Dokuz Eylül Üniversitesi Palyatif Bakım Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Dokuz Eylül Üniversitesi Uyku ve Bilinç Durumları Teknolojisi
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Dokuz Eylül Üniversitesi Biyomedikal Metroloji ve Kalibrasyon
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Pamukkale Üniversitesi Önlisans Eğitim-Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Pamukkale Üniversitesi Lisans Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Pamukkale Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
08.09.2012 2012/3682 Eğitim Öğretim Tesislerinin Kiralama Karşılığı
Yaptırılması ile Tesislerdeki Eğitim Öğretim Hizmet Alanları
Dışındaki Hizmet ve Alanların İşletilmesi Karşılığında
Yenilenmesine Dair Yönetmelik
Bitkisel Üretimde Kullanılan Bitki Koruma Ürünlerinin
Kayıtlarının Tutulması ve İzlenmesi Hakkında Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği
Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü
Sözleşmeli Personel Sicil Amirleri Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
182 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
EKİM 2012
KONUSU
09.09.2012 2012/3526 Türkiye Millî Kavak Komisyonu Yönetmeliğinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
2012/3540 Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve
Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Uludağ Üniversitesi Önlisans ve Lisans Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Uludağ Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
10.09.2012 Celal Bayar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
Haliç Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
11.09.2012 Gençlik ve Spor Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği
Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Olarak Yapılacak Araştırma,
Sondaj ve Kazılar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Elektrik Piyasası Dağıtım Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Kısa Mesafe Erişimli Telsiz (KET) Cihazları Hakkında Yönetmelik
Akdeniz Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Celal Bayar Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Celal Bayar Üniversitesi Deney Hayvanları Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Çankırı Karatekin Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim
Öğretim Yönetmeliği
YÖNETMELİKLER
SAYI: 34
TARİH
183
KONUSU
Gazikent Üniversitesi Önlisans, Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Gazikent Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim
Öğretim ve Sınav Yönetmeliği
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
İstanbul Bilgi Üniversitesi Akademik Personel Yönetmeliği
Mardin Artuklu Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliği
Yaşar Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
12.09.2012 Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları
Yönetmeliği
Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı
Yönetmeliği
Elektronik Haberleşme, Uzay ve Havacılık Sektöründe
Araştırma Geliştirme Projelerinin Desteklenmesine İlişkin
Yönetmelik
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Tarafından
Taşınmaz Satın Alınması, Satılması, Trampa Yapılması, İrtifak
Hakkı ve Benzeri Ayni Nitelikteki Hakların Tesisi ile Taşınmaz
Kiralanması ve Kiraya Verilmesi Hakkında Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
13.09.2012 Dönüşüm Projeleri Özel Hesabı Gelir, Harcama, Kredi ve
Kaynak Aktarımı Yönetmeliği
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve
Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Önlisans Lisans Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yaz Okulu Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
184 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
EKİM 2012
KONUSU
Muğla Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
14.09.2012 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Denetim Hizmetleri Başkanlığı Yönetmeliği
Çevre Kanununca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Kıyı Tesislerine İşletme İzni Verilmesine İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Yönetmelik
Karayolları Genel Müdürlüğü Memurlarının Yer Değiştirme
Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik
Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
15.09.2012 Kümelenme Destek Programı Yönetmeliği
Uyuşturucu Maddelerin Uyuşturucu Madde Arama Köpeği
Eğitimi ve Bilimsel Araştırmalarda Kullanılmasına Dair
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İller Bankası İhale Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Yönetmelik
Yer Tabanlı Radyo Seyrüsefer Sistemleri Uçuş Kontrol
Yönetmeliği (SHY-UK)
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği
Cumhuriyet Üniversitesi Proje Koordinasyon Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin
Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yönetmelik
Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
16.09.2012 İstanbul Kültür Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Diller Öğretimi
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Ufuk Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği
YÖNETMELİKLER
SAYI: 34
TARİH
17.09.2012
18.09.2012
19.09.2012
20.09.2012
185
KONUSU
Ufuk Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Merkezi Araştırma
Laboratuvarı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İstanbul Aydın Üniversitesi Engelsiz Yaşam Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Diyanet İşleri Başkanlığı Aday Memurlarının Yetiştirilmelerine
Dair Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında
Yönetmelik
Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezleri Yönetmeliğinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Atatürk Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Boğaziçi Üniversitesi Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Fırat Üniversitesi Çift Diplomaya Yönelik Uluslararası Ortak
Lisans Programları Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği
Gaziantep Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Lisans EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Yönetmelik
Gedik Üniversitesi Önlisans, Lisans Eğitim Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Uluslararası Antalya Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Diller
Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Yükseköğretim Kurumlarında Döner Sermaye Gelirlerinden
Yapılacak Ek Ödemenin Dağıtılmasında Uygulanacak Usul
ve Esaslara İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Dumlupınar Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
186 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
EKİM 2012
KONUSU
21.09.2012 Bitki Karantinası İnspektör Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Yerli Evcil Hayvan Genetik Kaynaklarının Kullanılması ve Yurt
Dışına Çıkarılması Hakkında Yönetmelik
Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin
Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul
ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Kotasyon Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Acıbadem Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği
Bülent Ecevit Üniversitesi Meslek Yüksekokulları EğitimÖğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Gediz Üniversitesi Lisans Öğretim ve Sınav Yönetmeliği
Gediz Üniversitesi Önlisans Öğretim ve Sınav Yönetmeliği
İzmir Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İzmir Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Lisans Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği
22.09.2012 Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
Personelinin Yurtdışı Sürekli Göreve Atanmasına İlişkin
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Adlî Kolluk Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Silahlı Kuvvetlerde Görevli Öğretmenler Staj Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
23.09.2012 Cumhuriyet Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
YÖNETMELİKLER
SAYI: 34
TARİH
24.09.2012
25.09.2012
26.09.2012
27.09.2012
187
KONUSU
Ufuk Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönetmeliği
Yüzüncü Yıl Üniversitesi İnci Kefali Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Engelliler Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
İstanbul Medipol Üniversitesi Satın Alma ve İhale Yönetmeliği
Kocaeli Üniversitesi Alternatif Yakıtlar Geliştirme, Uygulama
ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı
Hazırlık ve Lisans Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Şifa Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yönetmeliği
Taşınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol İşleri
Hakkındaki Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
Adayların ve Sınav Görevlilerinin Sınav Binalarına Giriş
Koşullarına İlişkin Yönetmelik
İstanbul Ticaret Üniversitesi Ekonomi ve Finans Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yönetmeliği
İstanbul Ticaret Üniversitesi İtibar ve Derecelendirme
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
İstanbul Ticaret Üniversitesi Üniversite-İş Dünyası İlişkileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Personeli Görevde
Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği
Orman Muhafaza Memurlarının Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
İstanbul Üniversitesi Kariyer Geliştirme Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetmeliği
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Merkezi Araştırma
Laboratuarı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği
Yeditepe Üniversitesi Satınalma Yönetmeliği
188 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
TEBLİĞLER
TARİH
KONUSU
01.09.2012 Gümrük Genel Tebliği (Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği)
(Seri No: 2)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği) (Seri No: 3)
Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri No: 96)
İşveren Uygulama Tebliği
04.09.2012 2012 Yılı Temmuz Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi
2012 Yılı Temmuz Ayında İptal Edilen Yatırım Teşvik Belgeleri
Listesi
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi
Hakkında Tebliğ (No: 2012/64)
Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri No: 97)
05.09.2012 Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/124
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/125
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/126
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/127
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/128
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/129
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/130
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31/8/2012 Tarihli ve 2012/131
Sayılı Kararı
Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair 195 Sayılı Kanun Uyarınca
Yayınlanacak İlân ve Reklâmlar ile Bunları Yayınlayacak
Mevkuteler Hakkında 15/2/1977 Tarihli ve 67 Sayılı Genel
Kurul Kararının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
29/8/2012 Tarihli ve 197 Sayılı Genel Kurul Kararı
05.09.2012 Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ
TEBLİĞLER 189
SAYI: 34
TARİH
KONUSU
06.09.2012 Elektronik Kimlik Bilgisini Haiz Cihazların Kayıt Altına Alınmasına Dair Tebliğ
08.09.2012 Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 418)
11.09.2012 Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2005/1)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2012/10)
13.09.2012 Kurumsal
Yönetim
İlkelerinin
Belirlenmesine
ve
Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Seri: IV No: 56)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: IV, No: 61)
14.09.2012 Karayolu Taşıtları-Süspansiyon Sistemleri-Amortisörler ile
İlgili Tebliğ (TS 3034) (No: MSG-MS-2012/28)
İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/53)
Şehir İçi Yollar - Kaldırım ve Yaya Geçitlerinde Ulaşılabilirlik
İçin Yapısal Önlemler ve İşaretlemelerin Tasarım Kuralları ile
İlgili Tebliğ
Şehir İçi Yollar - Yaya Yolu ve Yaya Bölgeleri Tasarım Kuralları
ile İlgili Tebliğ
Şehir İçi Yollar - Yaya Kaldırımlarındaki Koruyucu Engeller İçin
Tasarım Kuralları ile İlgili Tebliğ
15.09.2012 Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ
18.09.2012 İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/54)
2012 Yılı Ağustos Ayına Ait Dahilde İşleme İzin Belgelerinin
(D1) Listesi
2012 Yılı Ağustos Ayına Ait Yurt İçi Satış ve Teslim Belgelerinin
(D3) Listesi
2012 Yılı Ağustos Ayına Ait Hariçte İşleme İzin Belgelerinin (H)
Listesi
2012 Yılı Ağustos Ayına Ait Vergi, Resim ve Harç İstisnası Belgelerinin (Y) Listesi
Firma Talebine İstinaden İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi
Re’sen Kapatılan Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi
Re’sen İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi
Enerji Verimliliği Eğitim ve Sertifikalandırma Faaliyetleri
Hakkında Tebliğ (Sıra No: 2012/5)
190 LEGES Hukuk Dergisi
TARİH
EKİM 2012
KONUSU
19.09.2012 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki
Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri,
Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların
Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve
Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal
Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No:
2006/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki
Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri,
Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların
Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve
Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal
Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No:
2007/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki
Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri,
Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların
Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve
Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal
Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No:
2008/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki
Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri,
Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların
Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve
Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal
Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No:
2009/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki
Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri,
Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların
Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve
Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal
Limitlerin Güncellenmesi Hakkında Tebliğin (Tebliğ No:
2010/1) Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamındaki
Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri, Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projeleri ve Bunların Uygulamaları ile Değerlendirme, Muhafaza, Nakil İşleri ve
Kazı Çalışmalarına İlişkin Mal ve Hizmet Alımlarında Parasal
Limitlerin Güncellenmesi Hakkında (Tebliğ No: 2011/1) Tebliğin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tebliğ
TEBLİĞLER 191
SAYI: 34
TARİH
KONUSU
21.09.2012 İşkolu Tespit Kararı (No: 2012/55)
Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2005/1)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2012/11)
25.09.2012 Harçlar Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 68)
26.09.2012 Kıymetli Maden Standartları ve Rafinerileri Hakkında Tebliğ
(Tebliğ No: 2006/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin
Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ (No: 2012-32/40)
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin
Tebliğ (Tebliğ No: 2006-32/32)’de Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ (No: 2012-32/41)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/132
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/134
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/135
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/136
Sayılı Kararı
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/9/2012 Tarihli ve 2012/137
Sayılı Kararı
27.09.2012 Otomotiv Yakıtları - LPG - Özellikler ve Deney Yöntemleri ile
İlgili Tebliğ (TS EN 589:2008+A1:2012 (EN)) (No: MSG - MS 2012/34)
İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (No: 2012/5)
192 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
MİLLETLERARASI ANLAŞMALAR
TARİH
08.09.2012
09.09.2012
11.09.2012
KARAR
NO
KONUSU
2012/3523 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Esendere ve
Sero Kara Hudut Kapılarının Ortak Kullanımına
Dair Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar
2012/3565 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Türkiye’de
Yapılacak Anadolu Şahini-2012 Tatbikatı
Sırasında Ev Sahibi Ülke Tarafından Sağlanacak
Destek Hakkında Mutabakat Muhtırası’nın
Onaylanması Hakkında Karar
2012/3678 Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi
Kurucu Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında
Karar
2012/3628 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma
Alanında İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanması
Hakkında Karar
2012/3521 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gabon
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
Alanında İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanması
Hakkında Karar
2012/3524 Hazine Müsteşarlığı Tarafından Temsil Edilen
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Maliye
Bakanlığı Tarafından Temsil Edilen Kırgız
Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Borç Silme
Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar
2012/3528 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kırgızistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Kredi ve Hibe
Anlaşmaları’nın Yürürlüğe Girmesi Hakkında
Karar
2012/3556 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDPİstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel
Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili
Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar
MİLLETLERARASI ANDLAŞMA 193
SAYI: 34
TARİH
KARAR
NO
KONUSU
2012/3560 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında
İşbirliği Protokolü’nün Onaylanması Hakkında
Karar
2012/3564 Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma
Bankası Kuruluş Anlaşmasının 21 inci Maddesinin
Tadil Edilmesine İlişkin Karar’ın Onaylanması
Hakkında Karar
2012/3566 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasını Tadil Eden
Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar
2012/3617 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti (Donör) ile
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
Arasında UNDP Kalkınmada Özel Sektör Kurum
Fonuna Katkı ile İlgili Anlaşma’nın Onaylanması
Hakkında Karar
2012/3629 Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Guvernörler Kurulu Kararının Onaylanması
Hakkında Karar
2012/3632 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar
2012/3659 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya
Hükümeti
Arasında
Hava
Ulaştırma
Anlaşması’nın Onaylanması Hakkında Karar
2012/3680 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile
Arnavutluk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Anlaşması’nın
Onaylanması Hakkında Karar
25.09.2012 2012/3633 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İtalya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve
Teknik İşbirliği Anlaşmasının 2012-2014 Yılları
İkinci Uygulama Programının Notalarla Birlikte
Onaylanması Hakkında Karar
HUKUK HABERLERİ
SAVCILIK, KADINA ŞİDDETE KARŞI ÖZEL BÜRO KURDU
YARGITAY: İZİNSİZ RESİM KULLANIMI KİŞİLİK HAKLARINA
SALDIRIDIR
İŞYERİNDE SALDIRIYA UĞRAYAN İŞÇİYE PATRONDAN TAZMİNAT
YARGITAY: BİRLİKTE YAŞAMAK AHLAKSIZLIK
İŞE İADE, İŞE İADE DAVASI VE BU KONUDA BİLİNMESİ
GEREKENLER
HABERLER 197
SAYI: 34
Savcılık, kadına şiddete karşı özel büro kurdu
B
ir türlü önlenemeyen kadına
yönelik şiddet olayları İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı’nı harekete
geçirdi.
Giderek artan başvurular üzerine
2 savcıyı özel olarak sadece bu
suça bakmak üzere görevlendiren
başsavcılık, bir savcıya düşen
aylık ortalama 200 soruşturma
dosyası 750’ye kadar yükselince
‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddet Bürosu’ kurdu. Savcıların
uzmanlık kazanması ve işlemlerin
hızla sonuçlandırılması amacıyla
kurulan büro, bu hafta çalışmalara
başlayacak.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı
Turan Çolakkadı, 3-4 savcının birkaç
ay boyunca bu dosyalara bakacağını,
sonuç alınamadığı takdirde sayının
daha da artırılabileceğini söyledi. Kadına Karşı Şiddet Bürosu ile birlikte
‘Örgütlü Suçlar’ ve ‘Uzlaştırma’ büroları da faaliyete geçecek. İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bir savcıya ayda ortalama 200 soruşturma
dosyası düşüyor. Ancak bu rakam,
Mayıs ayında 750, Haziranda 731’e
çıktı. Sayılardaki korkutan gerçek ise
tüm dosyaların aile içi şiddetle ilgili
olmasıydı. Artan dosya yoğunluğuna
karşı konuyla ilgili iki savcı görevlendirilmişti. Ailenin Korunmasına Dair
Kanun maddelerinin kâğıt üzerinde
kalması, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu’nu (HSYK) harekete geçirdi.
Konuyla ilgili genelge yayımlayan kurul, soruşturma ve tedbir talebinin
ilgili mahkemeye iletilmesi ve verilen
kararların infazının etkin ve hızlı şekilde gerçekleştirilebilmesi için taki-
bin belirli cumhuriyet savcısı ve adliye personeli ile bürolarca yapılmasını
istedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı
Turan Çolakkadı, işlerin tek elden
yürütülmesi ve hızlanması için
‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddet
Bürosu’nu
kurduklarını
söyledi. Kadına yönelik şiddetle ilgili
çok fazla dosya olduğunu belirten
Çolakkadı, 3-4 savcının birkaç ay
boyunca bu dosyalara bakacağını,
sonuç alınamadığı takdirde sayının
daha da artırılabileceğini kaydetti.
Kadına Karşı Şiddet Bürosu ile birlikte
faaliyete geçecek ‘Uzlaştırma Bürosu’
ve ‘Örgütlü Suçlar Bürosu’nda da
savcıların uzmanlaşacağını ifade etti.
Başsavcının verdiği bilgilere göre
‘Aile içi şiddet mağdurlarına karşı işlenen suçlar’ ve ‘Cinsiyetinden dolayı kadına karşı işlenen suçlar’a da
yine bu bürolar bakacak. Örgütlerin
çoğaldığını ve dosyaların da bir hayli
kabardığını anlatan Turan Çolakkadı,
birçok suçun özellikle hırsızlık gibi
olayların artık organize bir şekilde
işlendiğine işaret etti. ‘Örgütlü Suçlar
Bürosu’ ile alanında uzmanlaşmış
savcıların, bu suçlara bakacağını dile
getirdi. ‘Uzlaştırma Bürosu’ ile de
bazı suçlarda şikâyetçi ve şüphelilerin
ortak noktada buluşmalarının sağlanacağını söyledi. Büroda avukatlar uzlaşma yöntemlerini
anlatacak eğer kişiler anlaşırsa dava
açılmayacak.(zaman)
198 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Yargıtay: İzinsiz resim kullanımı kişilik haklarına saldırıdır
M
ersin’de, kenti tanıtan bir internet sitesine fotoğrafçı dedesinin çektiği, siyah beyaz çocukluk
fotoğrafını veren A.Ö., aynı fotoğrafı
bir mağazanın vitrininde görünce
dava açtı.
Mahkeme, ‘özel fotoğrafı kâr
amaçlı ve izinsiz kullanıldığı’ için 10
bin lira tazminat isteyen A.Ö.’nün
talebini reddetti. Ancak, Yargıtay, bu
ticari amaçlı izinsiz kullanımı “kişilik
haklarına saldırı’ sayarak tazminata
hükmetti.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
(YHGK), internette yayınlansa da
özel bir fotoğrafın “izinsiz ve ticari
amaçla” kullanılamayacağına karar
verdi. Kurul, bir sitede yayınlanan
çocukluk fotoğrafının izinsiz kullanımını, “kişilik haklarına saldırı” saydı.
A.Ö, isimli şahıs, fotoğrafçı dedesinin
1964’te ablasıyla Mersin eski Gümrük Meydanı’nda çektiği siyah-beyaz
çocukluk fotoğrafının, Mersin’i tanıtan bir web sitesine konulmasına izin
verdi. Bir şirket de, siyah-beyaz bu
fotoğrafı alıp kendi vitrinine koydu ve
kartvizitine bastı. Vitrinde resmi şanseseri gören A.Ö., şirketin çocukluk
fotoğraflarını “ticari amaçlı ve izinsiz kullandığı”, bunun kişilik haklarına saldırı olduğu iddiasıyla, Mersin
3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi’nde
10 bin liralık manevi tazminat davası
açtı.
Yerel mahkeme reddetti
Mahkeme 25 Eylül 2008 tarihli kararında, “Kişilik haklarına saldırı yok”
diyerek, davayı reddetti. Kararda,
şöyle denildi: “Somut olayımızda davacı bizzat resmini Mersin’in tarihi ve
kültürünü araştıran derleyen kişilerin
kurduğu web sitesine Mersin’i tanıtmak üzere vermiştir. Bu halde internet sitesinde yayınlanan fotoğrafa
herkes ulaşabileceğine göre davacı
resmini siteye vermekle izin vermiş
demektir. Fotoğrafın altındaki yazılar
Mersin’in eski görünümünü belirten
yazılardır. Bu resimdeki ana amaç kişi
değildir. Bu görünüm ile davacının kişiliğine saldırıdan da bahsedilemez.”
Yargıtay: Kullanılamaz
Temyiz sonucu dosyanın geldiği
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, kararı bozdu. 21 Haziran 2010 tarihli kararda,
şöyle denildi: “Dava konusu resmin
görüntüleme amacının çocukluk çağına ve özel yaşamına ilişkin olduğu
kuşkusuz olup, mahkemenin kabulünün aksine, dava konusu fotoğrafın kültürel ve tanıtım amaçlı olarak
anılan sitede yayınlanmak üzere rıza
ile verilmiş olması, bu resmin izinsiz
bir şekilde başkaları tarafından ticari amaçlı çoğaltılmasına ve kullanılmasına da izin verildiği anlamına
gelmez. Resmin izinsiz ticari amaçla
kullanıldığı sabittir.”
Mahkeme direndi ama
Mersin 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, 4 Nisan 2011’de bozma kararına direndi. Mahkeme, “Resimdeki
görünüm ve yazılar bir bütün olarak
değerlendirildiğinde resmin ticari
amaçla kullanıldığı söylenemez” ek
gerekçesini göstererek, davanın reddi şeklindeki ilk kararında direndi.
Dava, geçen Çarşamba günü Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’nda görüşülüp
karara bağlanandı. Kurul, “Fotoğrafın çocukluk çağına ve özel yaşama
HABERLER 199
SAYI: 34
ilişkin olduğu, kültürel ve tanıtım
amaçlı olarak sitede yayınlanmasına
rıza gösterildiği, bunun ticari amaçla
çoğaltılıp kullanılmasına izin verildiği
anlamına gelmediği” şeklindeki daire
kararını yerinde bulup onadı. Mahkemenin, davayı reddeden direnme
kararı ise oybirliği ile bozuldu.
İşyerinde saldırıya uğrayan işçiye
patrondan tazminat
Y
argıtay, yurt dışındaki bir
işyerindeki yabancı uyruklu
işçilerin saldırısı sonucu yaralanan
işçiye, işverenin manevi tazminat
ödemesine karar verdi
ANKARA - Yargıtay, yurt dışındaki
bir işyerinde, yabancı uyruklu
işçilerin saldırısı sonucu yaralanan
işçiye, manevi tazminat ödemesine
karar verdi.
Kazakistan’ın Tengiz bölgesindeki
işyerinde belirli süreli iş sözleşmesiyle
çalışan bir kişi, yerel mahkemeye dava açarak, işverenin gerekli emniyet tedbirlerini almaması sebebiyle gerçekleşen olayda yaralandığını ve daha sonra da gerekli
can güvenliğinin sağlanmaması
sebebiyle sözleşmesinin sona erdiğini
belirtti.
Olayın ardından maddi ve manevi olarak zarar gördüğünü ve kusuru
olmaksızın sona eren hizmet sözleşme nedeniyle bakiye ücretlerinden
mahrum kaldığını ifade eden davacı,
yabancı uyruklu işçilerin saldırısı sonucu yaralanması nedeniyle acı ve
üzüntü duyduğunu belirterek, manevi tazminat talep etti.
İşveren ise çalışma ortamının güvenliğinin sağlandığını, davacının yurda dönmek istemesi nedeniyle
akdin sona erdiğini savundu. İşveren
ayrıca akdin davacı tarafından bozulduğunu, kavgadan dolayı işverenin bir kusurunun bulun
madığını, manevi tazminat istemi
nin koşullarının da oluşmadığını öne
sürerek, davanın reddini istedi.
İşverenin gözetme borcu var.
Davaya bakan yerel mahkeme,
manevi tazminat koşullarının oluşmadığına karar vererek, talebi reddetti. Bunun üzerine çalışan davayı
Yargıtay’da temyiz etti. Temyiz dilekçesinde, iş sözleşmesinin işverene,
gözetme borcu, işçinin iyiliği ve çıkarları doğrultusunda davranma, işçiye
zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak, tehlikeleri önlemek borçları yüklediği belirtilerek, işyerinde iş
güvenliği önlemlerinin alınmasının,
işverenin gözetme borcu kapsamında yer aldığı ifade edildi. İşyerinde
işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle zarar gören işçinin, işveren aleyhine maddi
ve manevi tazminat davası açma
hakkına sahip olduğuna işaret edilerek, bunun yasal dayanağının Borçlar
Kanunu’nun 46 ve 47. maddeleri olduğuna işaret edildi. Ayrıca, İş
200 LEGES Hukuk Dergisi
Kanunu’nun “iş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple sağlığı veya
yaşayışı için tehlikeli olması” halinde
haklı fesih hakkı verdiği de vurgulandı.
Zararın ağırlığına göre tazminat
verilecek.
Davayı görüşen Yargıtay 9. Hukuk
Dairesi, yerel mahkemenin manevi
tazminat talebini reddeden kararı
bozdu.
Yargıtay, kararında, davalı işverenin çalışanları gözetme ve koruma
borcu kapsamında işyerinde gerekli
güvenlik önlemleri almadığı belirtilerek, davacının işyerinde yabancı
uyruklu işçilerin saldırısı sonucu yaralandığının anlaşıldığı ifade edildi.
Kararda, Borçlar Kanunu’nun 47.
maddesine göre cismani zarara uğrayan kişiye zararın ağırlığına ve di-
Y
EKİM 2012
ğer tazminat ögeleri dikkate alınarak
yargıç tarafından adalete uygun bir
tazminat verilmesi gerektiğine hükmedildi.
AA
Yargıtay: Birlikte yaşamak ahlaksızlık
argıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, nikahsız yaşayan ve bir çocukları olan çiftin ayrıldıktan sonra
ziynet eşyaları yüzünden açtıkları
davada ilginç bir karar verdi. Nikahsız
birlikte yaşamanın fuhuş gibi ‘gayri
ahlaki’ olduğunu belirten Yargıtay,
“Bu yüzden ziynet eşyalarının iadesi
mümkün değil” dedi.
Vatan
Gazetesi’nden
Kemal
Göktaş’ın haberine göre, Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi, açılan bir davada ‘nikahsız birlikte yaşamanın ahlaka mugayir olduğuna’ hükmetti.
B.C, nikahsız birlikte yaşadığı ve
ortak bir çocukları olan N.Y aleyhine
alacak ve manevi tazminat istemiyle dava açtı. Davacının avukatı, dava
dilekçesinde, davalı kadın ile 2008
yılında evlenmek üzere sözleştiklerini ve birlikte yaşamaya başladıklarını, taraflar birlikte yaşamaya başlamadan önce müvekkilinin mutlu bir
yuva kuracağını düşünerek davalıya 9
bin TL değerinde ziynet eşyası hediye
ettiğini, davalının, müvekkili ile birlikte kalmış olduğu ikametgahı terk
ettiğini, bu yüzden ziynet eşyalarının
aynen iadesi, aynen iadesi mümkün
olmadığı takdirde bedeli ile 5 bin TL
manevi tazminat istedi. Ancak davalı
kadın N.Y’nin avukatı taraflar arasındaki ilişkinin gayri resmi evlilik olduğunu, toplumca tarafların evli olarak
bilindiğini, her iki tarafın da nikahsız
yaşamayı kabul ettiklerini, müvekki-
HABERLER 201
SAYI: 34
linin tüm eşyalarını davacının evine
taşıdığını, davacının müvekkilini kovduğunu beyan ederek davanın reddini talep etti.
‘Ahlaksız’ yorumu.
Yerel mahkeme manevi tazminat
istemi yönünden davanın reddine,
alacak yönünden ise kısmen kabulüne karar verdi. Kararın davalı kadın
tarafından temyiz edilmesi üzerine
dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne
geldi. Dairenin kararında, tarafların
ortak bir çocukları olduğuna dikkat
çekilerek aralarında nişan değil, gayri
resmi evlilik olduğu belirtildi. Kararda “Tarafların nikahsız yaşamaları
bu birleşmenin kanuni ve medeni
evlenmeye tekaddüm eden bir nişanlanma mahiyetinde olmadığını
göstermektedir. Bu nedenle davacının davalıya verdiği ziynet eşyalarının
meşru olmayan bir maksadın istihsali
için verilmiş olduğunu kabul zarureti
vardır. Borçlar Kanunu’nun 65. mad-
desine göre gayri ahlaki bir amacı
sağlamak için verilen şeylerin geri
alınması mümkün değildir” denildi.
Dairenin atıf yaptığı maddede
“Haksız yahut ahlaka (adaba) mugayir bir maksat istihsali için verilen
bir şeyi istirdada mahal yoktur” düzenlemesi yer alıyor. Daire ziynet eşyalarının iade edilmemesi gerektiğine ilişkin ikinci gerekçesini ise şöyle
açıkladı: “Yine bir kadın ile bir erkek
nikahsız da olsa bir araya gelirlerken
gerek kadın ve gerekse erkek yahut
bunların yakınları tarafından satın
alınarak veya başka türlü sağlanarak kadına verilen eşyanın mülkiyeti
teslim edilmekle ona geçer. Çünkü
eşyanın bu şekilde verilmesi nitelikçe
bağış olup elden verilmekle kadının
şahsi malı olur.” Daire bu gerekçelerle yerel mahkeme kararını bozdu.
(Vatan)
İşe iade, işe iade davası ve bu konuda bilinmesi gerekenler
S
orularla işe iade, işe iade davası ve bu konuda bilinmesi gerekenler.
İşe iade davası mahkemeler tarafından kaç gün içerisinde sonuçlandırılması gerekir? Dava seri muhakeme
usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın
temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir (4857/20.
md.). Mahkemelerin iş yoğunluğu
nedeni ile yasada ön görülen sürelerde davaların sonuçlandırmasının çok
zor olduğu birçok kesim tarafından
gündeme getirilmiştir. Bu konu öğ-
retide de geniş bir kesim tarafından
eleştirilmiştir.
Mahkeme işe iade kararı verirse
işçinin kaç gün içerisinde işe başlaması gerekir?
İşçi kesinleşen mahkeme kararının
tebliğinden itibaren on işgünü içinde
işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır (4857/21.
md.).
Mahkemenin işe iade kararına
rağmen işçi işbaşı yapmazsa sonuç
nasıl gerçekleşir?
İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan
202 LEGES Hukuk Dergisi
fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları
ile sorumlu olur (4857/21. md.).
Mahkemenin işe iade kararını işveren kaç gün içerisinde uygulamak
zorundadır?
İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel
hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde,
işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır (4857/21. md.).
Mahkemenin işe iade kararına
rağmen işçiyi işveren işe başlatmazsa
sonuç nasıl gerçekleşir?
İşçiyi başvurusu üzerine işveren
bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye
en az dört aylık ve en çok sekiz aylık
ücreti tutarında tazminat ödemekle
yükümlü olur (4857/21. md.). Burada sözü edilen ücretin çıplak ücret
olduğu, yani giydirilmiş ücret olarak
anlaşılmaması gerektiği görüşü öğreti de taraftar bulmuştur.. Mahkeme
feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde
ödenecek tazminat miktarını da belirler (4857/21. md.).
Dört aylık ücretin hesaplanması
giydirilmiş ücret üzerinden mi yapılır?
Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok
dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir (4857/21.
md.).
İşçinin işyerinde işe başlaması durumunda daha önce yapılan ödemeler mahsup edilir mi?
İşe iade edilen işçi işe başlatılırsa,
peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, ya-
EKİM 2012
pılacak ödemeden mahsup edilir. İşe
başlatılmayan işçiye bildirim süresi
verilmemiş veya bildirim süresine ait
ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir.
Çalışılmış gibi sayılan dört aylık sürenin sigorta primi ödenir mi?
İşçi, işe başlatılsın veya başlatılmasın işçiye çalıştırılmadığı süre için
ödenen en çok dört aya kadar ücret
ve diğer haklarından iş kazaları ve
meslek hastalıkları ile işsizlik sigortası primi de dahil olmak üzere tüm sigorta kollarına ait primlerin kesilmesi
ve bu sürelerin hizmetten sayılması
gerekmektedir.
İşçinin dört aylık ücretine gecikme
faizi uygulanabilir mi?
Feshin geçersizliğine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren 4 aylık
ücrete gecikme faizi uygulanabilir.
4857 sayılı Kanunun ilgili maddeleri.
Fesih bildirimine itiraz ve usulü (1)
Madde 20 - İş sözleşmesi feshedilen
işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin
geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile
fesih bildiriminin tebliği tarihinden
itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. (...) (1) taraflar
anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede
özel hakeme götürülür. (1) Feshin
geçerli bir sebebe dayandığını ispat
yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Dava seri muhakeme
usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın
temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde
kesin olarak karar verir. (İptal dör-
HABERLER 203
SAYI: 34
düncü fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin
19/10/2005 tarihli ve E.:2003/66,
K.:2005/72 sayılı Kararı ile.)
Geçersiz sebeple yapılan feshin
sonuçları.
Madde 21 - İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen
sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından
tespit edilerek feshin geçersizliğine
karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir
ay içinde işe başlatmak zorundadır.
İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir
ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye
en az dört aylık ve en çok sekiz aylık
ücreti tutarında tazminat ödemekle
yükümlü olur. Mahkeme veya özel
hakem feshin geçersizliğine karar
verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması
halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için
işçiye en çok dört aya kadar doğmuş
bulunan ücret ve diğer hakları ödenir. İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak
ödenen bildirim süresine ait ücret
ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra
hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş
veya bildirim süresine ait ücret peşin
ödenmemişse, bu sürelere ait ücret
tutarı ayrıca ödenir. İşçi kesinleşen
mahkeme veya özel hakem kararının
tebliğinden itibaren on işgünü içinde
işe başlamak için işverene başvuruda
bulunmak zorundadır. İşçi bu süre
içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir
fesih sayılır ve işveren sadece bunun
hukuki sonuçları ile sorumlu olur. Bu
maddenin birinci, ikinci ve üçüncü
fıkra hükümleri sözleşmeler ile hiçbir suretle değiştirilemez; aksi yönde
sözleşme hükümleri geçersizdir.
–––––––––––––––––––
(1) 18/2/2009 tarihli ve 5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle; bu bentte
yer alan “Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip” ibaresinden
sonra gelmek üzere “veya yükümlülüklerini yerine getirmek” ibaresi eklenmiş ve metne işlenmiştir. (1) Anayasa
Mahkemesi’nin 19/10/2005 tarihli ve
E.:2003/66, K.:2005/72 sayılı Kararıyla;
bu maddenin birinci fıkrasının son cümlesinin “Toplu iş sözleşmesinde hüküm
varsa veya...” bölümü iptal edilmiştir.
Kaynak:www.csgb.gov.tr
ÖNEMLİ BİLGİLER
r Kıdem Tazminatı Tavanı
r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret
r Asgari Ücret ve Dönem Tutarları
r Asgari Ücret Ödemesinde Yeni Dönem
r Yıllık Ücretli İzin Süreleri
r İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri)
r İşsizlik Sigortası Primi
r Gelir Vergisi Tarifesi
r Katma Değer Vergisi Oranları
r Kurumlar Vergisi Oranı
r Geçici Vergi Oranları
r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı
r Yasal Faizler ve Yürürlük Süreleri
r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları
r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a Göre
Gecikme Zammı Oranları
r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler
r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre)
r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre)
r Değerli Kağıtlar
r Damga Vergisi Harçları
r Yargı Harçları
r Noter Harçları
r Vergi Yargısı Harçları
r Tapu ve Kadastro Harçları
r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi
r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları)
r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (Euro)
r HUMK ve İİK Parasal Sınırları
r İYUK Parasal Sınırları
r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü
Oldukları Tutarlar
r 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler
r Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi
ÖNEMLİ BİLGİLER 207
SAYI: 34
KIDEM TAZMİNATI TAVANI (2012)
01.01.2012 - 30.06.2012 (BKK 2012/2663)
01.07.2011 - 31.12.2011
01.01.2011 - 30.06.2011
01.07.2010 - 31.12.2010 (İlgili Genelge)
01.01.2010 - 30.06.2010
01.07.2009 - 31.12.2009
01.01.2009 - 30.06.2009
01.07.2008 - 31.12.2008
01.01.2008 - 30.06.2008
2.805,04
2.731,85
2.623,23
2.517,01
2.427,04
2.365,16
2.260,05
2.173,18
2.087,92
DÖNEMLER İTİBARİYLE ASGARİ ÜCRETLER
Dönemi
16 Yaşından Büyükler İçin
01.07.2012-31.12.2012
01.01.2012-30.06.2012
01.07.2011-31.12.2011
01.01.2011-30.06.2011
01.07.2010-31.12.2010
01.01.2010-31.06.2010
01.07.2009-31.12.2009
01.01.2009-30.06.2009
940,50 TL
886,50 TL
837,00 TL
796,50 TL
760,50 TL
729,00 TL
693,00 TL
666,00 TL
16 Yaşından Küçükler
İçin
805,50 TL
760,50 TL
715,50 TL
679,50 TL
648,00 TL
621,00 TL
589,50 TL
567,00 TL
ASGARİ ÜCRET VE YASAL KESİNTİLER
(01.01.2012-30.06.2012 Dönemi)
16 Yaşından
Büyükler
Brüt Ücret
940,50 TL
SSK primi İşçi Payı
131,67 TL
İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı
9,40 TL
Gelir Vergisi Matrahı
799,43 TL
Gelir Vergisi
119,91 TL
16 Yaşından
Küçükler
805,50 TL
112,70 TL
8,05 TL
684,68 TL
102,70 TL
208 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Damga Vergisi
Kesintiler Toplamı
Net Ücret
İşverene Maliyeti
5,32 TL
228,84 TL
*634,15 TL
980,93 TL
6,21 TL
267,19 TL
*739,80 TL
1.095,68 TL
ASGARİ ÜCRETTE İŞVEREN KATKISI
(01.07.2012-31.12.2012 Dönemi)
Sigorta Primi İşveren Payı (% 19.5)
183,40 TL
İşsizlik Sigortası Primi İşveren Payı (% 2)
18,81 TL
Toplam İşveren Katkısı
202,21 TL
KONUT KAPICI ÜCRETİ VE KESİNTİLER
(01.07.2012-31.12.2012 Dönemi)
Brüt Asgari Ücret
940,50 TL
Sigorta Primi İşçi Payı (% 14)
131,67 TL
İşsizlik Sigortası İşçi Payı (% 1)
9,41 TL
Damga Vergisi (% 0,66)
Kesintiler Toplamı
141,08 TL
Net Ücret
799,42 TL
DÖNEMLER İTİBARİYLE ASGARİ ÜCRETLER
Dönemi
16 Yaşından Büyükler İçin
01.07.2012-31.12.2012
940,50 TL
01.01.2012-30.06.2012
886,50 TL
01.07.2011-31.12.2011
837,00 TL
01.01.2011-30.06.2011
796,50 TL
01.07.2010-31.12.2010
760,50 TL
01.01.2010-31.06.2010
729,00 TL
01.07.2009-31.12.2009
693,00 TL
01.01.2009-30.06.2009
666,00 TL
16 Yaşından Küçükler İçin
805,50 TL
760,50 TL
715,50 TL
679,50 TL
648,00 TL
621,00 TL
589,50 TL
567,00 TL
2012 YILI ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ TUTARLARI
MEDENİ DURUMU
AGİ
MEDENİ DURUMU
Bekâr
AGİ
66,49
Evli Eşin Geliri olan ve çocuksuz
66,49
Evli Eşin Geliri olmayan ve çocuksuz
79,79
Evli Eşin Geliri olan ve 1 çocuklu
76,46
Evli Eşin Geliri olmayan ve 1 çocuklu
89,76
ÖNEMLİ BİLGİLER 209
SAYI: 34
Evli Eşin Geliri olan ve 2 çocuklu
86,43 Evli Eşin Geliri olmayan ve 2 çocuklu
99,73
Evli Eşin Geliri olan ve 3 çocuklu
93,08 Evli Eşin Geliri olmayan ve 3 çocuklu
106,38
Evli Eşin Geliri olan ve 4 çocuklu
99,73 Evli Eşin Geliri olmayan ve 4 çocuklu
113,03
ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINDA YENİ DÖNEM
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 5615 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle yeniden düzenlenip 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla, anılan yasa hükmünde belirtilen oranlar
üzerinden “asgari geçim indirimi” uygulaması başlatılmış; buna göre yasal asgari ücretlerin net tutarları aşağıdaki biçimi almıştır:
ASGARİ ÜCRET 2008 YILI UYGULAMASI
01.01.2008 - 30.06.2008 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
608,40.- TL
NET AYLIK
435,92.- TL
481,55.- TL
490,67.- TL
497,52.- TL
504,36.- TL
508,93.- TL
513,49.- TL
01.07.2008 - 31.12.2008 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
NET AYLIK
457,63.- TL
503,26.- TL
512,39.- TL
519,23.- TL
526,08.- TL
530,64.- TL
535,20.- TL
210 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
01.07.2008 - 31.12.2008 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
638,70.- TL
NET AYLIK
457,63.- TL
503,26.- TL
512,39.- TL
519,23.- TL
526,08.- TL
530,64.- TL
535,20.- TL
ASGARİ ÜCRET 2009 YILI UYGULAMASI
01.01.2009 - 30.06.2009 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
666,00.- TL
NET AYLIK
477,19.- TL
527,13.- TL
537,13.- TL
544,62.- TL
552,11.- TL
557,11.- TL
562,10.- TL
ASGARİ ÜCRET 2009 YILI UYGULAMASI
01.07.2009 - 31.12.2009 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
693,00.- TL
NET AYLIK
496,53.- TL
546,48.- TL
556,47.- TL
563,97.- TL
571,46.- TL
576,45.- TL
581,45.- TL
ÖNEMLİ BİLGİLER 211
SAYI: 34
ASGARİ ÜCRET 2010 YILI UYGULAMASI
01.01.2010 - 30.06.2010 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
729,00.- TL
NET AYLIK
521,89.- TL
576,57.- TL
587,50.- TL
595,70.- TL
603,91.- TL
609,37.- TL
614,84.- TL
01.07.2010 - 31.12.2010 arası
ASGARİ ÜCRETLİ
İndirimsiz
Bekar
Evli Çocuksuz
Evli 1 Çocuklu
Evli 2 Çocuklu
Evli 3 Çocuklu
Evli 4 Çocuklu
BRÜT AYLIK
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
760,50.- TL
NET AYLIK
544,44.- TL
599,12.- TL
610,05.- TL
618,25.- TL
626,45.- TL
631,92.- TL
637,38.- TL
YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ
4857 SAYILI KANUN’UN 53. MADDESİNE GÖRE YILLIK ÜCRETLİ İZİN
SÜRELERİ AŞAĞIDA GÖSTERİLMİŞTİR.
HİZMET SÜRESİ:
1 Yıldan 5 Yıla Kadar Olanlara
5 Yıldan Fazla ve 15 Yıldan Az Olanlara
15 Yıl ve Daha Fazla Olanlara
Yılda 14 Gün,
Yılda 20 Gün,
Yılda 26 Gün, Ücretli Yıllık İzin Verilir.
Ancak 18 Ve daha küçük yaştaki işçiler ile elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin 20 günden az olamaz.
Yıllık izin hesabında izin sürelerine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel
tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
212 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
İHBAR TAZMİNATI (AKDİN FESHİNDE BİLDİRİM SÜRELERİ)
İHBAR
SÜRESİ
TAZMİNAT
MİKTARI
İşi altı (6) aydan az sürmüş işe
2 Hafta
2 haftalık ücret
İşi altı (6) aydan bir buçuk (1,5) yıla kadar sürmüş işe
4 Hafta
4 haftalık ücret
İşi bir buçuk (1,5) yıldan üç (3) yıla kadar sürmüş işe
6 Hafta
6 haftalık ücret
İşi üç (3) yıldan fazla sürmüş işe
8 Hafta
8 haftalık ücret
ÇALIŞMA SÜRESİ
İŞSİZLİK SİGORTA PRİMİ
(4447 sayılı Kanun - Madde.: 49)
- 01.06.2000 - 31.12.2001 Tarihleri arasında (sigorta matrahı üzerinden);
İşçiden %2, işverenden %3 oranında kesinti yapılmıştır.
- 2002 yılından itibaren:
İşçiden %1, işverenden %2 oranında kesinti yapılmıştır.
GELİR VERGİSİ TARİFESİ
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2012)
10.000 TL’ye kadar
25.000 TL’nin 10.000 TL’si için 1.500 TL, fazlası
58.000 TL’nin 25.000 TL’si için 4.500 TL fazlası
58.000 TL’den fazlasının 58.000 TL’si için 13.410 TL
fazlası
%15
%20
%27
%35
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2011)
9.400 TL’ye kadar
23.000 TL’nin 9.400 TL’si için 1.410 TL, fazlası
53.000 TL’nin 23.000 TL’si için 4.130 TL
53.000 TL’den fazlasının 53.000 TL’si için 12.230 TL
%15
%20
%27
%35
ÖNEMLİ BİLGİLER 213
SAYI: 34
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2010)
8.800 TL’ye kadar
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL
%15
%20
%27
%35
GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2009)
8.700 TL’ye kadar
22.000 TL’nin 8.700 TL’si için 1.305 TL, fazlası
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.965 TL
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.525 TL
%15
%20
%27
%35
KATMA DEĞER VERGİSİ ORANLARI
Katma Değer Vergisi Oranları Tablosu, 30.12.2007 tarih ve 26742 sayılı R.G.’de
yayımlanan, 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına
dayanılarak yapılmıştır.
1. GENEL ORAN (Listelerde Yer Almayan Teslim ve Hizmetler
İçin)
2. I SAYILI LİSTEDE YER ALAN TESLİM VE HİZMETLER
3. II SAYILI LİSTEDE YER ALAN TESLİM VE HİZMETLER
% 18
%1
%8
KURUMLAR VERGİSİ ORANI
Kurumlar Vergisi Oranı
%20
GEÇİCİ VERGİ ORANLARI
Gelir Vergisi Mükelleflerinde (2006 I. Dönemden itibaren)
Kurumlar Vergisi Mükelleflerinde (2006 II. Dönemden itibaren)
% 15
% 20
214 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
YENIDEN DEĞERLEME ORANLARI
1991 Yılı (1992 Yılında Uygulanacak)
1992 Yılı (1993 Yılında Uygulanacak)
1993 Yılı (1994 Yılında Uygulanacak)
1994 Yılı (1995 Yılında Uygulanacak)
1995 Yılı (1996 Yılında Uygulanacak)
1996 Yılı (1997 Yılında Uygulanacak)
1997 Yılı (1998 Yılında Uygulanacak)
1998 Yılı (1999 Yılında Uygulanacak)
1999 Yılı (2000 Yılında Uygulanacak)
2000 Yılı (2001 Yılında Uygulanacak)
2001 Yılı (2002 Yılında Uygulanacak)
2002 Yılı (2003 Yılında Uygulanacak)
2003 Yılı (2004 Yılında Uygulanacak)
2004 Yılı (2005 Yılında Uygulanacak)
2005 Yılı (2006 Yılında Uygulanacak)
2006 Yılı (2007 Yılında Uygulanacak)
2007 Yılı (2008 Yılında Uygulanacak)
2008 Yılı (2009 Yılında Uygulanacak)
2009 Yılı (2010 Yılında Uygulanacak)
2010 Yılı (2011 Yılında Uygulanacak)
2011 Yılı (2012 Yılında Uygulanacak)
% 54,1
% 61,5
% 58,4
% 107,6
% 99,5
% 72,8
% 80,4
% 77,8
% 52,1
% 56,0
% 53,2
% 59,0
% 28,5
% 11,2
% 9,8
% 7,8
% 7,2
% 12
% 2,2
% 7,7
% 10,26
YASAL FAİZLER VE YÜRÜRLÜK SÜRELERİ
YÜRÜRLÜK TERİHLERİ
01.01.2000-30.06.2002
01.07.2002-30.06.2003
01.07.2002-31.12.2003
01.01.2004-30.06.2004
01.07.2004-30.04.2005
01.05.2005-31.12.2005
FAİZ ORANLARI
%60
%55
%50
%43
%38
%55
GÜN
911
365
184
181
304
245
ÖNEMLİ BİLGİLER 215
SAYI: 34
01.01.2006-31.12.2006
01.01.2007-31.12.2007
01.01.2008-31.12.2008
01.01.2009-31.12.2009
01.01.2010’dan itibaren
%9
%9
%9
%9
%9
365
365
365
365
---
KANUNI FAIZ VE TEMERRÜT FAIZI ORANLARI
TARİH ARALIĞI
KANUNİ
FAİZ ORANI
SÖZLEŞMEYLE
TESBİT
EDİLMEMİŞSE
TEMERRÜT FAİZ
ORANI
01.07.2005 31.12.2005
% 12
(3095/m.1)
% 12
(3095/m.2/1)
01.01.2006 31.12.2006
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2007 31.12.2007
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2008 30.06.2009
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.07.2009 31.12.2009
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2010 31.12.2010
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2011 31.12.2011
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
01.01.2012 - . . .
%9
(3095/m.1)
%9
(3095/m.2/1)
TİCARİ İŞLERDE
UYGULANACAK
TEMERRÜT FAİZ ORANI
% 30
(3095/m.2/2 gereğince
Avans Faiz Oranı)
% 25
(3095/m.2/2 gereğince
Avans Faiz Oranı)
% 29
(3095/m.2/2 gereğince
Avans Faiz Oranı)
% 27
(3095/m.2/2 gereğince
Avans Faiz Oranı)
% 19
(3095/m.2/2 gereğince
Avans Faiz Oranı)
% 16
(3095/m.2/2 gereğince
Avans Faiz Oranı)
% 15
(3095/m.2/2 gereğince
Avans Faiz Oranı)
% 17,75
(3095/m.2/2 gereğince
Avans Faiz Oranı)
216 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR
1.Oran belirtilmeden sadece reeskont faiz oranı uygulanacağı belirtilen
tarihlerle ilgili olarak, aşağıdaki tabloda yer alan iskonto ve avans faiz oranlarını
inceleyiniz.
2. 29.03.2003 tarih ve 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 51.
maddesinin (t) bendi ile getirilen, Kanuni Faiz Oranının 01.04.2003 tarihinden
itibaren aylık % 2.5 olarak uygulanacağına ilişkin düzenleme, Anayasa
Mahkemesi’nin 08.12.2004 tarih ve 25664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan,
22.01.2004 gün ve E.2003/41 - K.2004/4 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
3. 2004 ve 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunlarında kanuni faiz oranını tespit eden
hükümler Anayasa Mahkemesi’nce, bu Kanunlar’ın yürülükte olduğu dönemde
iptal edilmemekle
AMME ALACAKLARININ TAHSIL USULÜ HAKKINDA KANUN’A GÖRE
GECİKME ZAMMI ORANLARI
01.01.1990 - 29.12.1993 Arası
30.12.1993 - 07.03.1994 Arası
08.03.1994 - 30.08.1995 Arası
31.08.1995 - 31.01.1996 Arası
01.02.1996 - 08.07.1998 Arası
09.07.1998 - 20.01.2000 Arası
21.01.2000 - 01.12.2000 Arası
02.12.2000 - 28.03.2001 Arası
29.03.2001 - 30.01.2002 Arası
31.01.2002 - 11.11.2003 Arası
12.11.2003 - 01.03.2005 Arası
02.03.2005 - 20.04.2006 Arası
21.04.2006 - 18.11.2009 Arası
19.11.2009 - 18.10.2010 Arası
19.10.2010’dan bugüne kadar
Aylık % 7
Aylık % 9
Aylık % 12
Aylık % 10
Aylık % 15
Aylık % 12
Aylık % 6
Aylık % 5
Aylık % 10
Aylık % 7
Aylık % 4
Aylık % 3
Aylık % 2,5
Aylık % 1,95
Aylık % 1,40
ÖNEMLİ BİLGİLER 217
SAYI: 34
YARGITAY’A GÖRE KİRA ARTIŞLARINDA UYGULANACAK ORANLAR
YILLARA GÖRE ÜFE ENDEKSİNDEKİ 12 AYLIK ORTALAMALARA GÖRE ARTIŞ
OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2004
23,61
21,49
19,18
17,03
15,16
13,73
12,51
11,62
11,16
11,16
11,07
11,09
2005
14,55
14,70
15,03
14,96
13,97
12,78
11,72
10,65
9,54
8,16
6,89
5,89
2006
5,45
5,04
4,21
4,96
4,27
4,97
5,82
6,49
7,06
7,76
8,60
9,34
2007
9,68
10,08
10,63
11,01
10,95
10,09
9,03
8,29
7,77
7,23
6,75
6,31
2008
6,08
5,94
5,95
6,39
7,20
8,39
9,76
10,68
11,29
12,03
12,56
12,72
2009
12,81
12,63
11,99
10,65
8,96
7,34
5,47
4,19
3,22
2,20
1,37
1,23
2010
1,14
1,20
1,63
2,52
3,50
4,30
5,33
6,18
6,89
7,71
8,27
8,57
2011
8,89
9,23
9,36
9,17
9,21
9,42
9,59
9,76
10,03
10,26
10,72
11,09
2012
11,11
10,96
10,79
10,72
10,57
10,24
9,88
9,33
8,65
ENFLASYON ORANLARI (TUİK VERİLERİNE GÖRE)
Önceki aya
göre
Yıl
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2002
2003
2003
Aylar
TEFE
OCAK
4.2
Şubat
2.6
Mart
1.9
Nisan
1.8
Mayıs
0.4
Haziran
1.2
Temmuz 2.7
Ağustos 2.1
Eylül
3.1
Ekim
3.1
Kasım
1.6
Aralık
2.6
OCAK
5.6
Şubat
3.1
TÜFE
5.3
1.8
1.2
2.1
0.6
0.6
1.4
2.2
3.5
3.3
2.9
1.6
2.6
2.3
Önceki yılın
Aralık ayına
göre
TEFE TÜFE
4.2
5.3
6.8
7.2
8.8
8.4
10.8 10.7
11.2 11.3
12.5 12.0
15.5 13.6
18.0 16.1
21.7 20.1
25.5 24.0
27.5 27.7
30.8
29.7
5.6
2.6
8.9
4.9
Önceki yılın
aynı ayına göre
TEFE
92.0
91.8
77.5
58.0
49.3
46.8
45.9
43.9
40.9
36.1
32.8
30.8
32.6
33.4
ÜFE
73.2
73.1
65.1
52.7
46.2
42.6
41.3
40.2
37.0
33.4
31.8
29.7
26.4
27.0
12 aylık
ortalamalara
göre
TEFE TÜFE
66.8
57.5
72.1
60.7
75.4
62.8
75.3
62.8
73.6
61.7
71.5
60.1
69.1
58.4
66.3
56.6
63.0
54.2
59.0
51.2
54.6
48.2
50.1
45.0
45.9
41.3
42.1
37.9
218 LEGES Hukuk Dergisi
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2003
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2004
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2005
2006
2006
2006
2006
2006
Mart
Nisan
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
3.2
1.8
-1.9
-0.5
-0.2
0.1
0.6
1.7
0.6
2.6
1.64
2.10
2.65
-0.03
-1.05
-1.52
0.8
1.85
3.23
0.75
0.13
-0.41
0.11
1.26
1.21
0.20
-0.48
-0.74
1.4
0.78
0.68
-0.95
-0.04
1.96
0.26
0.25
1.94
2.77
3.1
2.1
-0.2
-0.4
0.2
1.9
1.4
1.6
0.9
0.7
0.55
0.89
0.59
0.38
-0.13
0.22
0.6
0.94
2.22
1.54
0.45
0.55
0.02
0.26
0.71
0.92
0.10
-0.57
0.85
1.02
1.79
1.40
0.42
0.75
0.22
0.27
1.34
1.88
EKİM 2012
12.4
14.4
11.5
10.9
10.7
10.7
11.3
13.2
13.9
2.6
4.31
6.50
9.33
9.29
8.14
6.50
7.3
9.31
12.84
13.69
13.84
-0.41
-0.30
0.96
2.18
2.38
1.89
1.14
2.18
2.98
3.69
2.71
2.66
1.96
2.22
2.48
4.46
7.36
8.2
10.4
12.0
11.6
11.7
13.8
15.5
17.3
18.4
0.7
1.29
2.19
2.79
3.18
3.05
3.28
3.6
4.85
7.18
8.83
9.32
0.55
0.57
0.83
1.55
2.49
2.59
2.00
2.87
3.93
5.79
7.27
7.72
0.75
0.97
1.25
2.60
4.53
35.2
35.1
29.6
25.6
22.7
19.1
16.1
16.2
13.9
10.8
9.14
7.97
8.91
9.56
10.53
9.44
10.5
12.50
15.48
14.40
13.84
10,70
10,58
11.33
10.17
5.59
4.25
4.26
4.32
4.38
4.57
1.60
2.66
5.11
5.26
4.21
4.96
7.66
29.4
29.5
29.8
27.4
24.9
23.0
20.8
19.3
18.4
16.2
14.28
11.83
10.18
8.88
8.93
9.57
10.0
9.00
9.86
9.79
9.32
9.23
8.69
7.94
8.18
8.70
8.95
7.82
7.91
7.99
7.52
7.61
7.72
7.93
8.15
8.16
8.83
9.86
39.4
37.8
35.4
33.8
32.1
30.3
28.5
27.1
25.6
23.6
21.49
19.18
17.03
15.16
13.73
12.51
11.6
11.16
11.16
11.07
11.09
14,55
14.70
15.03
14.96
13.97
12.78
11.72
10.65
9.54
8.16
6.89
5.89
5.45
5.04
4.49
4.09
4.27
35.5
33.8
31.7
30.7
29.5
28.4
27.4
26.3
25.3
24.4
23.21
21.67
20.01
18.19
16.51
15.11
14.0
12.87
12.02
11.29
10.58
8.50
8.44
8.40
8.42
8.53
8.69
8.68
8.64
8.63
8.47
8.31
8.18
8.07
8.03
8.05
8.11
8.21
ÖNEMLİ BİLGİLER 219
SAYI: 34
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2007
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2008
2009
2009
2009
2009
2009
2009
2009
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
4.02
0.86
-0.75
-0.23
0.45
-0.29
-0.12
-0,05
0.95
0.97
0.80
0.39
-0.11
0.06
0.85
1.02
-0.13
0.89
0,15
0,42
2,56
3,17
4.50
2.12
0.32
1.25
-2.34
-0.90
0.57
-0.03
-3.54
0.23
1.17
0,29
0,65
-0,05
0,94
-0,71
0.34
0.85
-0.44
1.29
1.27
1.29
0.23
1.00
0.43
0.92
1.21
0.50
-0.24
-0.73
0.02
1.03
1.81
1.95
0,22
0,80
1,29
0,96
1.68
1.49
-0.36
0.58
-0,24
0.45
2.60
0.83
0.41
0.29
-0.34
1,10
0,02
0,64
0,11
0,25
11.68
12.64
11.80
11.54
12.04
11.72
11.58
-0,05
0.89
1.88
2.69
3.09
2.98
3.05
3.93
4.98
4.84
5.78
5,94
0,42
3,00
6,26
11.04
13.39
13.76
15.18
12.49
11.48
12.11
12.08
8.11
0.23
1.40
1,70
2,35
2,30
3,27
2,54
4.88
5.76
5.30
6.65
8.01
9.40
9.65
1.00
1.44
2.36
3.60
4.12
3.87
3.11
3.13
4.19
6.08
8.15
8,39
0,80
2,11
3,09
4.82
6.38
6.0
6.61
6,35
6.83
9.60
10.52
0.06
0.29
-0.06
1,05
1,07
1,71
1,83
2,08
12.52
14.34
12.32
11.59
10.94
11.67
11.58
9.37
10.13
10.92
9.68
7.14
2.89
2.08
3.72
5.02
4.41
5.65
5,94
6,44
8,15
10,50
14.56
16.53
17.03
18.41
14.67
12.49
13.29
12.25
8.11
7.90
6.43
3,46
-0,35
-2,46
-1,86
-3,75
10.12
11.69
10.26
10.55
9.98
9.86
9.65
9.93
10.16
10.86
10.72
9.23
8.60
6.90
7.39
7.12
7.70
8.40
8,39
8,17
9,10
9,15
9.66
10.74
10.61
12.06
11.77
11.13
11.99
10.76
10.06
9.50
7.73
7,89
6,13
5,24
5,73
5,39
4.97
5.82
6.49
7.06
7.76
8.60
9.34
9.68
10.08
10.63
11.01
10.95
10.09
9.03
8.29
7.77
7.23
6,75
6,31
6,08
5,94
5,95
6.39
7.20
8.39
9.76
10.68
11.29
12.03
12.56
12.72
12.81
12.63
11,99
10,65
8,96
7,34
5,47
8.32
8.64
8.84
9.05
9.25
9.44
9.60
9.76
9.92
10.15
10.30
10.24
10.11
9.70
9.46
9.17
8.98
8.86
8,76
8,61
8,53
8,40
8.33
8.47
8.64
9.07
9.43
9.76
10.12
10.31
10.44
10.54
10.41
10,29
9,98
9,49
9,08
8,52
220 LEGES Hukuk Dergisi
2009
2009
2009
2009
2009
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2010
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2011
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
2012
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
OCAK
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylul
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
EYLÜL
0,42
0,62
0,28
1,29
0,66
0,58
1,94
2,35
-1,15
-0,50
-0,16
1,15
0,51
1,21
-0,31
1,31
2,36
1,72
1,22
0,61
0,15
0,01
-0,03
1,76
1,55
1,60
0,65
1,00
0,38
-0,09
0,36
0,08
0,53
-1,49
-0,31
0,26
1,03
-0,30
0,39
2,41
1,27
0,53
1,85
0,58
0,60
-0,36
-0,56
-0,48
0,40
1,23
1,83
0,03
-0,30
0,41
0,73
0,42
0,87
2,42
-1,43
-0,41
0,73
0,75
3,27
1,73
0,58
0,56
0,56
0,41
1,52
-0,21
-0,90
-0,23
0,56
1,03
EKİM 2012
2,97
3,60
3,90
5,24
5,93
0,58
4,24
6,69
5,47
4,93
4,77
5,98
6,52
7,80
7,47
8,87
2,36
4,13
5,40
6,04
6,20
6,21
6,18
8,05
9,72
11,48
12,20
13,33
0,38
-0,09
0,36
0,08
0,53
-1,49
-0,31
0,26
1,78
2,18
4,64
5,96
6,53
1,85
3,93
4,55
4,17
3,59
3,09
3,50
4,77
6,69
6,72
6,40
0,41
1,14
1,57
2,45
4,93
3,43
3,00
3,75
4,53
7,95
9,82
10,45
0,56
0,56
0,41
0,52
-0,21
-0,90
-0,23
0,56
1,03
1,03
-1,04
0,47
0,19
1,51
5,93
6,30
8,58
10,42
9,21
7,64
8,24
9,03
8,91
9,92
8,17
8,87
10,80
10,87
10,08
8,21
9,63
10,19
10,34
11,00
12,15
12,58
13,67
13,33
11,13
9,15
8,22
7,65
8,06
6,44
6,13
4,56
4,03
5,33
5,27
5,08
5,53
6,53
8,19
9,56
10,19
9,10
8,37
7,58
8,33
9,24
8,62
7,29
6,40
4,90
4,16
3,99
4,26
7,17
6,24
6,31
6,65
6,15
7,66
9,48
10,45
10,61
10,43
10,43
11,14
8,28
8,87
9,07
8,88
9,19
* 2005 yılında (ÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi’ne geçilmiştir.
4,19
3,22
2,20
1,37
1,23
1,14
1,63
2,52
3,50
4,30
5,33
6,18
6,89
7,71
8,27
8,52
8,89
9,23
9,36
9,17
9,21
9,42
9,59
9,76
10,03
10,26
10,72
11,09
11,11
10,96
10,79
10,72
10,57
10,57
9,88
9,33
8,65
7,99
7,52
6,95
6,53
6,25
6,16
6,53
6,87
7,20
7,41
7,59
7,8
8,16
8,45
8,59
8,57
8,28
7,76
7,29
6,79
6,64
6,47
6,37
6,24
6,00
5,93
6,13
6,47
6,95
7,48
8,02
8,59
8,68
8,68
9,11
9,29
9,53
ÖNEMLİ BİLGİLER 221
SAYI: 34
DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ
1.1.2012 Tarihinden İtibaren Uygulanacak Tutarlar
1- NOTER KAĞITLARI:
a) Noter Kağıdı 6,25 TL
b) Beyanname 6,25 TL
c) Protesto, Vekaletname, Re’sen Senet 12,50 TL
2- KİRA SÖZLEŞME KAĞITLARI:
(...) (Kira Sözleşme Kağıtları, 5281 sayılı Kanunun 14. maddesi hükmü
gereğince, 1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere tablodan çıkarılmıştır.)
3- PASAPORTLAR: 62,50 TL
4- YABANCILAR İÇİN İKAMET TEZKERELERİ: 172,00 TL
5- ASKERLİK CÜZDANLARI:
(...) (Askerlik Cüzdanları, Tablonun (5) No.lu bendi, 5281 sayılı Kanunun 14.
maddesi hükmü gereğince, 1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere tablodan
çıkarılmıştır.)
6- NÜFUS CÜZDANLARI:
5,70 TL
7- AİLE CÜZDANLARI: 58,00 TL
8- BONO KAĞITLARI: (EMRE MUHARRER SENETLER) (10 ADET)
(...) (Bono Kağıtları (Emre Muharrer Senetler) (10 Adet), 5281 sayılı
Kanunun 14. maddesi hükmü gereğince, 1.1.2005 tarihinden geçerli olmak
üzere tablodan çıkarılmıştır.)
9- SÜRÜCÜ BELGELERİ:
77,50 TL
10- SÜRÜCÜ ÇALIŞMA BELGELERİ: (KARNELERİ) 77,50 TL
11- MOTORLU ARAÇ TRAFİK BELGESİ: 77,50 TL
12- MOTORLU ARAÇ TESCİL BELGESİ: 58,00 TL
13- İŞ MAKİNESİ TESCİL BELGESİ: 58,00 TL
14- BANKA ÇEKLERİ: (HER BİR ÇEK YAPRAĞI) 3,80 TL
222 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
DAMGA VERGISINE TABI KAĞITLAR
I. Akitlerle ilgili kağıtlar
A. Belli parayı ihtiva eden kağıtlar:
1. Mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknameler
(Binde
8,25)
2. Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli
(Binde
üzerinden)
1,65)
3. Kefalet, teminat ve rehin senetleri
(Binde
8,25)
4. Tahkimnameler ve sulhnameler
(Binde
8,25)
5. Fesihnameler (Belli parayı ihtiva eden bir kağıda taalluk edenler (Binde
dahil)
1,65)
6. (Değişik: 5766/10-b md.) (Yürürlük: 6.6.2008) Karayolları Trafik (Binde
Kanunu uyarınca kayıt ve tescil edilmiş ikinci el araçların satış ve dev- 1,65)
rine ilişkin sözleşmeler
B. Belli parayı ihtiva etmeyen kağıtlar:
1. Tahkimnameler
(34,50 TL)
2. Sulhnameler
(34,50 TL)
3.Turizm işletmeleri ile seyahat acentelerinin aralarında düzenledik- (193,40 TL)
leri kontenjan sözleşmeleri (Belli parayı ihtiva edenler dahil)
II. Kararlar ve mazbatalar
1. Meclislerden, resmi heyetlerden ve idari davalarla ilgili olmayarak
Da-nıştaydan verilen mazbata, ilam ve kararlarla hakem kararları:
a) Belli parayı ihtiva edenler
(Binde
8,25)
b) Belli parayı ihtiva etmeyenler
(34,50 TL)
2. (Değişik : 5766/10-c md.) (Yürürlük : 6.6.2008) İhaleKanunlarına (Binde
tabi olanveya olmayan resmi daire ve kamu tüzelkişiliğini haiz ku- 4,95)
rumların her türlü ihale kararları
III. Ticari işlemlerde kullanılan kağıtlar
1. Ticari ve mütedavil senetler:
a) Emtia senetleri:
aa) Makbuz senedi (Resepise)
(12,15 TL)
ab) Rehin senedi (Varant)
(7,20 TL)
ac) İyda senedi
(1,35 TL)
SAYI: 34
ÖNEMLİ BİLGİLER 223
ad) Taşıma senedi
b) Konşimentolar
c) Deniz ödüncü senedi
d) İpotekli borç senedi, irat senedi
2. Ticari belgeler:
a) Menşe ve Mahreç şahadetnameleri
b) Resmi dairelere ve bankalara ibraz edilen bilançolar ve işletme
hesabı özetleri:
ba) Bilançolar
bb) Gelir tabloları
bc) İşletme hesabı özetleri
c) Barnameler
d) Tasdikli manifesto nüshaları
e) Ordinolar
f) Gümrük idarelerine verilen özet beyan formları
IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar
1. Makbuzlar:
a) Resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin
ödemeler (avans olarak yapılanlar dahil) nedeniyle, kişiler tarafından resmi dairelere verilen ve belli parayı ihtiva eden makbuz ve ibra
senetleri ile bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına, kişiler
adına açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesini veyaemir ve havalelerine tediyesini temin eden kağıtlar
b) Maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye,
yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve benzeri her ne adla
olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar (Ek: 5766/10-ç md.) (Yürürlük: 6.6.2008) (avans olarak ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya
açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye
olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtlar
c) Ödünç alınan paralar için verilen makbuzlar veya bu mahiyetteki
senetler
d) İcra dairelerince resmi daireler namına şahıslara ödenen paralar
için düzenlenen makbuzlar
(0,60 TL)
(7,20 TL)
(Binde
8,25)
(Binde
8,25)
(12,15 TL)
(26,65 TL)
(12,95 TL)
(12,95 TL)
(1,35 TL)
(5,40 TL)
(0,60 TL)
(5,40 TL)
(Binde
8,25)
(Binde 6,6)
(Binde 6,6)
(Binde 6,6)
224 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
2. Beyannameler (Bu beyannamelerin sadece bir nüshası vergiye tabidir):
a) Yabancı memleketlerden gelen posta gönderilerinin gümrüklenmesi için postanelerce gümrüklere verilen liste beyannamelerde yazılı her gönderi maddesi için
b) Vergi beyannameleri:
ba) Yıllık gelir vergisi beyannameleri
bb) Kurumlar vergisi beyannameleri
bc) Katma değer vergisi beyannameleri
bd) Muhtasar beyannameler
be) Diğer vergi beyannameleri (damga vergisi beyannameleri hariç)
c) Gümrük idarelerine verilen beyannameler
d) Belediye ve il özel idarelerine verilen beyannameler
(0,60 TL)
(34,50 TL)
(46,10 TL)
(22,85 TL)
(22,85 TL)
(22,85 TL)
(46,10 TL)
(17,00 TL)
e) Sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri
(17,00 TL)
f) (Ek:5838/15 md.)(Yürürlük: 28.02.2009)Elektronik ortamda birlikte (27,10 TL)
verilen muhtasar beyanname ve sigorta prim bildirgesinden sadece
muhtasar beyanname için
3. Tabloda yazılı kağıtlardan aslı 1,00 Türk Lirasından fazla maktu ve (0,60 TL)
nispi vergiye tabi olanların resmi dairelere ibraz edileceközet, suret
ve tercümeleri.
YARGI HARÇLARI
A) Mahkeme harçları:
(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011)
Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında ve icra
tetkik mercilerinde
I- Başvurma harcı:
Dilekçe veya tutanakla dava açma veya davaya müdahale veya tevdi mahallinin
tayini, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, tesbiti delail ile ilgili taleplerde,
1. Sulh mahkemelerinde, icra tetkik mercilerinde 9,85
2. Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde 21,15
3. (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004)
Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde (Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı vermesi sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden başvurulması halinde bu harç
alınmaz.) 32,40
SAYI: 34
ÖNEMLİ BİLGİLER 225
4. (6216 sayılı Kanunun 75/8’inci maddesi ile eklenen bent. Yürürlük: 03/04/2011)
Anayasa Mahkemesinde 172,50
II- Celse Harcı:
(Taraflar veya vekilleri tarafından ertelenmelerine sebebiyet verilen celselerden.)
1. Sulh mahkemeleri:
a) Konusu belli bir değerle ilgili davalarda dava konusu miktardan (12,15 TL)’den
aşağı olmamak üzere (Binde 1,98)
b) Belli bir değer bulunmayan davalarda 12,15
2. Asliye mahkemelerinde, idari yargı mercilerinde (21,15 TL)’den az olmamak
üzere (Binde 1,98)
III- Karar ve ilam harcı:
1.Nispi harç:
a) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi
halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 59,4)
Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibariyle birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu
bentte yazılı nispeti binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar
çıkarmaya yetkilidir.
b) Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun izalesine dair
olan hükümler (Gayrimenkulün satış bedeli üzerinden) (Binde 9,9)
c) Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümler (Taksim edilen gayrimenkul değeri üzerinden) (Binde 3,96)
d) Nafaka verilmesine dair hükümler (Bir senelik nafaka bedeli üzerinden) (Binde
9,9)
e) (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004)
Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına
aldığı kararları için de aynen uygulanır.
f) (5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından
kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş
alacaklarının takibinde, ihalenin feshi talepleri ile ilgili olarak esas hakkında karar
verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde
59,4)
Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu alt
bentte yazılı nispeti binde 10’a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar
çıkarmaya yetkilidir.
Nispi harçlar (21,15 TL)’den aşağı olamaz.
2. Maktu harç:
a) 1’inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalar¬da
verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin
226 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
1’inci fıkra dışında kalan kararlarında 21,15
b)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004) (a)
fıkrasında yazılı davalarda esasa taalluk eden veya tashihi karar taleplerinin reddine
dair Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında 43,90
c)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/1/2004)
Bölge Adliye Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay,
Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin icranın tehiri kararlarında 34,80
d)Tespiti delail, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında 34,80
IV- Temyiz, istinaf ve itiraz harçları (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile
değişen şekli. Yürürlük:14/04/2011) 103,50
b)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 46,00
c)(6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında 103,50
d) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar dahil olmak üzere bölge idare mahkemelerine itirazen yapılacak başvurularda 57,50
e) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında
57,50
f) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında
23,00
g) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
İdari yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda 23,00
h) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda 23,00
(6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürülük;01/08/2010)
a) (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yürürlük:14/04/2011)
Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz başvurularında
V- Keşif Harcı 148,55
(Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da tespit kararlarını
yerine getirmek için)
B) İcra ve iflas harçları:
I. İcra harçları:
1.İcraya başvurma harcı 21,15
2.Değeri belli olmayan icra takiplerinde, icranın yerine getirilmesi harcı 21,15
3.Değeri belli olan icra takiplerinde tahsil harcı, değer üzerinden:
a)Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel ödenen paralardan
(Yüzde 3,96)
SAYI: 34
ÖNEMLİ BİLGİLER 227
b)Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan (Yüzde 7,92)
c)Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi suretiyle tahsil olunan
paralardan (Yüzde 9,9)
d) Resmi ve özel müesseseler memur ve hizmetlilerinin maaş, ücret, gündelik ve
sair hizmet gelirlerinin haczi suretiyle tahsil olunan paralardan (Yüzde 3,96)
e) Takip talebi bulunmayan alacaklılara İcra ve İflas Kanununun 125’inci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince ödenen paralardan (Yüzde 1,98)
f) Gayrimenkullerin ve gemilerin tahliye ve tesliminde:
aa) İcra emrinin tebliği üzerine tahliye olunduğu takdirde (Yüzde 1,98)
bb) Tahliye ve teslim icra marifetiyle olduğu takdirde (Yüzde 3,96)
g) Menkul tesliminde;
aa) İcra emrinin tebliği üzerine teslim halinde (Yüzde 1,98)
bb) İcra marifetiyle teslim halinde (Yüzde 3,96)
h) (5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) 2499
sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan
konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının
rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları
dörtte biri oranında uygulanır.
4.İdare harçları:
(Haczedilen gayrimenkullerin idaresi, kira mukaveleleri düzenlenmesi ve hesap
tutulması için) 14,70
II. İflas harçları:
1.Maktu harç:
İflasın açılması veya konkordato isteği ve masaya katılma harcı 34,80
2.Konunun değeri üzerinden harç:
a)İflasta paylaşılan para üzerinden (Yüzde 3,96)
b)Konkordatoda alacaklılara verilmesi kararlaştırılan para üzerinden (Binde 9,9)
(6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürülük;01/08/2010)
III. Haciz, teslim ve satış harcı 49,45
(Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire
dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için)
C) Ticaret sicili harçları:
I.Kayıt ve tescil harçları: (Ticari işletme rehni dahil)
1.Ticari işletmenin ve ünvanının tescil ve ilanında:
a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 156,60
b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 448,95
c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 1.011,50
2.Temsile yetkili kılınan kimselerin tescil ve ilanında (Her kişi için):
a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 77,70
b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 111,30
c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 246,20
228 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin tescilinde:
(Ticari işletme rehni ile ilgili vakalar dahil)
(Muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerden harç alınmaz.)
a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 77,70
b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 111,30
c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 246,20
4.Kayıt silinmesinde: (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi dahil)
a )Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 30,35
b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 43,90
c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 77,70
Şubelerin herbiri (Yabancı müesseselerin Türkiye’deki şubeleri dahil) ayrıca aynı
harca tabidir.
II. Kayıt ve belge suretleri ve tasdikname harçları:
1.Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tamamının veya bir
kısmının veya memurlukta saklanan bütün belgelerin örneğinin beher sayfasından
(Ticaret Sicili Tüzüğü Madde:11/1) 7,80
2.Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde: 11/2, 104, 105) 25,95
D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım):
I. Suret harçları:
a) İlamın her sayfasının suretinden (Tasdikli fotokopiler dahil) 1,35
b) Mahkeme ve merci zabıtnameleri ve diğer evrakın beher sayfasının
suretlerinden 1,35
(Tasdikli fotokopiler dahil)
c)Avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil)
3,30
d) Sulh hakimi tarafından tasdik edilen vekaletname suretlerinden 3,30
(Tasdikli fotokopiler dahil)
Re’sen verilmesi icap eden suretler hariç olmak üzere ceza mahkemelerinden
alınacak suretlerden de aynı harçlar alınır.
II. Muhafaza harçları:
Adliye veznelerine tevdi olunan kıymetli eşyanın kabul ve muhafazası için,
muhafaza olunan değer üzerinden:
a) Bir yıla kadar (Binde 9,9)
b) Bir yılı geçen her yıl ve kesirler için (Binde 4,95)
III. Defter tutma harçları:
a) Alelumum, defter tutma ve tahrir işlerinde (12,15 TL)’den az olmamak üzere
deftere kaydolunan değer üzerinden (Binde 3,96)
b) Miras işlerinde defter tutulmasında:
aa) Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerinden (Binde 3,96)
bb) Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borçlar bakiyesi eşit
ÖNEMLİ BİLGİLER 229
SAYI: 34
ise 32,40
c)İflas dairesi tarafından tutulacak defterlerden 32,40
IV. Miras işlerine ait harçlar:
Terekenin tahrir ve tespiti, mirasın taksimi, tasfiyesi ve idaresinde, bunların
konusunu teşkil eden değerler üzerinden (Binde 3,96)
(Miras idaresinde her sene ve kesirler için harç alınır.)
V. Vasiyetname tanzimine ait harçlar:
Medeni Kanunun 479’uncu maddesine göre sulh hakimi tarafından tanzim edilen
resmi vasiyet senetleri:
a)Belli bir meblağı ihtiva edenler (Binde 0,99)
b)Belli bir meblağı ihtiva etmeyenler 43,90
NOTER HARÇLARI
I. Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar:
1.Muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelename ve kağıtlardan
beher imza için (Binde 0,99)
Bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam miktarı (43,90 TL)’den az,
(22.499,75 TL)’den çok olamaz.
2. Emanet harçları:
Saklanmak üzere noterlere tevdi edilen değeri belli emanetlerden (Binde 1,98)
Harç miktarı (3,30 TL)’den az olamaz, harç yıllık olarak hesaplanır. Bir yıldan fazla
olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır. Yıl kesirleri tam itibar olunur.
3. Gayrimenkul ve menkullerin idaresi harcı: (Binde 3,96)
Harç yıllık olarak hesaplanır, bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç
alınır.Yıl kesirleri tam itibar olunur.Gayrimenkullerin değerleri belli değilse değerler
takdir yolu ile tespit edilir.
4. Konşimento yazılması harcı:
Konşimento yazılmasında eşyanın her gayrisafi tonundan 0,394
5. (3239 sayılı Kanunun 139 uncu maddesiyle fıkra kaldırılmıştır.)
II. Maktu harçlar:
1.Belli meblağı ihtiva etmeyen ve alınacak harç miktarı kanun ve tarife de ayrıca
gösterilmemiş olan senet, mukavele ve kağıtlardaki imzaların beherinden 6,90
2.Her nevi tebliğ (6830 sayılı Kanun hükümleri muvacehesinde noterlerce
muhataba yapılacak tebliğler dahil) ihbar, ihtar ve protestolardan muhataba tebliğ
edilecek beher nüsha için 12,15
3.Vekaletnameler:
a) Özel vekaletnamelerde beher imza için 5,75
b) Genel vekaletnamelerde beher imza için 9,05
4. Defter tasdiki:
230 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
a) Açılış, ara ve kapanış tasdik ve şerhleri (Beher defter için):
aa) İşletme defteri ve diğer her türlü defterler 17,00
bb) Serbest meslek kazanç defteri 21,15
cc) Bilanço esasına göre tutulan defterler 21,15
b) Açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi:
100 sayfaya kadar (100 dahil) 5,60
100 sayfadan yukarı beher 50 sayfa ve fazlası için 5,60
(5035 sayılı Kanunun 35 inci maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Ticaret
sicili memurluklarınca yapılacak defter tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen
harçlar aynen alınır.
5. Suretler ve tercümeler:
a) İlgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele, senet, yazılı kağıt ve
kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher sayfasından 1,35
b) Tercüme suretleri ve yabancı dille yazılmış kağıtların suretleri ve tercümeleri
beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 3,30
6. Saklanmak üzere noterlere tevdi olunan ve değeri belli olmayan emanetlerle
vasiyetnameler her yıl için (Yıl kesirleri tam sayılır) 12,15
7. Tespit ve tutanak harçları:
Mukavelename, senet veya yazılı kağıtların veya bir şeyin veya bir yerin hal ve
şeklinin ilgili şahısların hüviyet ve ifadelerinin tespiti 12,15
8. Piyango, seçim ve toplantılarda hazır bulunmaktan alınacak harçlar;
Davet üzerine piyango ve hususi müesseselerin kur’a, seçim ve toplantılarında
hazır bulunarak düzenlenecek tutanaklarda 223,90
9. Düzeltme harcı:
Evvelki işin mahiyet ve değeri değişmemek şartıyla yapılacak düzeltmelere ait
beyannamelerden beher imza için 2,60
10. Mukavele feshi harcı:
Değeri belli bir borç veya bir taahhüdün ikrarını tazammun etmeyen mukavelelerin
feshinde beher imza için 2,60
11. (6217 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011)
Belli bir meblağı ihtiva etmeyen umumi ibra, umumi makbuz, tahkimname, ölüme
bağlı tasarruf senet ve mukaveleleri, ölünceye kadar bakma akdi, vakıf, aile vakıfları,
evlat edinme, karı-koca haklarının idaresi, babalığı tanıma senetleri, miras taksim
mukaveleleri, mirasçılık belgesi, ifraz mukaveleleri ve bunlardan rücu ve bunların
feshi ve bunların teferruatına dair senet, mukavele ve kağıtların düzenlenmesinden
ve noter tarafından re’sen düzenlenecek tutanaklardan 43,90
VERGİ YARGISI HARÇLARI
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezalara
ilişkin uyuşmazlıklardan dolayı Vergi Mahkemelerinde, Bölge İdare Mahkemelerinde
ve Danıştay’da açılan davalarda.
ÖNEMLİ BİLGİLER 231
SAYI: 34
I- Başvurma harcı:
a)Vergi Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerine başvurma 21,15
b)Danıştaya başvurma 43,90
c) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürürlük:6/6/2008)
Danıştay’a temyiz başvurularında 91,40
d) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürürlük:6/6/2008) Bölge
İdare Mahkemesine itirazen yapılan başvurularda 60,95
II- Nispi harçlar:
a)Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi kararlarında:
Tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi
mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara
bağlı zam ve cezaların toplam değer üzerinden (21,15 TL)’den az olmamak üzere
(Binde 3,96)
b)Danıştay kararlarında:
Karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden (43,90 TL)’den az olmamak üzere (Binde 7,92)
(Bu miktardan evvelce ödenen nispi harç mahsup edilir)
III- Maktu harç:
Yukarıdaki pozisyonlarda gösterilen ve nispi harca tabi tutulmamış olan tarhiyat
veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili:
a)Vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında 21,15
b)Danıştay kararlarında 43,90
c)Bölge idare mahkemesi ve Danıştayın yürütmenin durdurulması kararlarında
43,90
IV- Suret harçları:
Tarafların isteği üzerine verilecek karar suretleri için karar suretinin her sayfasından (Fotokopiler dahil) 1,00
TAPU VE KADASTRO HARÇLARI
I- Tapu işlemleri:
1.Kayıt harici kalmış olan gayrimenkullerin tescilinden takdir olunan değer üzerinden (Binde 9,9)
2.Deniz, göl ve nehir kıyılarında izinli ve izinsiz doldurma suretiyle iktisabedilen
yerlerin tescilinden takdir edilecek değer üzerinden (Binde 1386)
3.(5831 sayılı Kanunun 6ıncı maddesi ile değişen madde. Yürürlük: 27/1/2009)
a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçılar arasında aynen
232 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 19,8)
b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değer üzerinden (Binde 9,9)
4.Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni
mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 59,4)
5.Dalyan ve voli mahallerinin tescil, intikal, hibe, vasiyet, temlik ve sair tasarrufi
muamelelerde takdir olunacak kıymet veya bildirilen bedelden yüksek olanı
üzerinden (Binde 59,4)
6. a)İfraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden
(Binde 9,9)
b) (5831 sayılı Kanunun 7’inci maddesi ile değişen bent. Yürürlük: 27/1/2009)
İmar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 9,9)
c)Yukarıdaki fıkralar dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu olanların rızaen
veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer
üzerinden (Binde 3,96)
7.İpotek tesisinde:
a) İpotekte sağlanan borç miktarı üzerinden (Binde 3,96)
b)İpoteğe dahil gayrimenkullerden birisinin çıkarılarak başkasının ithalinde veya
teminat ilavesinde borç miktarı üzerinden (Binde 3,96)
c)Mevcut ipotek derecelerinin sonradan istenilen değişikliklerinde borç miktarı
üzerinden (Binde 1,98)
8.Muvakkat tesciller:
Medeni Kanunun 921’inci maddesi (22/11/2001 gün ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununun 1011 inci maddesi) gereğince yapılacak tescillerde kayıtlı değer
üzerinden (Binde 1,98)
9.Mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf’a, iştira ve vefa
haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile mükellef mirasçı nasbının sicile
şerhinden veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden (Binde 5,94)
10.Adi veya hasılat kira mukavelelerinin tapu siciline şerhinde mukavele
müddetine göre hesaplanacak kira toplamı ve mukavele mevcut değilse veya
mukavelede müddet belirtilmemişse bir yıllık kira bedeli üzerinden (Binde 5,94)
11.Teferruatın tapu siciline kaydında beyan olunan değeri üzerinden, (Binde
3,96)
12. (5838 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen fıkra, Yürürlük: 28/2/2009)
Satış vaadi sözleşmeleri ile irtifak hakkı tesisi vaadi sözleşmelerinin tapu siciline
şerhinde, sözleşmede yazılı bedel üzerinden (Bu bedel, sözleşmeye konu
gayrimenkulün emlak vergisi değerinden az, emlak vergisi değerinin iki katından çok
olamaz.) bedelsiz olanlarda emlak vergisi değeri üzerinden (Binde 5,94)
SAYI: 34
ÖNEMLİ BİLGİLER 233
13. a) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)
Arsa ve arazi üzerine inşa olunacak bina vesair tesislerin tescilinde (Her bir bağımsız
bölüm vesair tesis için) 136,15 TL
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve
ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri ve bunlardan daha düşük nitelikteki
meskenlerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm için) 68,05 TL
Tapu siciline tescil yapılmaması halinde de bu harcın tahsili aynı esaslar dahilinde
yürütülür.
b) Meşfu payın şüf’a hakkı sahibi tarafından ilama müsteniden iktisabında, kayıtlı
değer üzerinden (Binde 19,8)
c) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)
(a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde (her bir işlem için)
68,05 TL
14.Tapu harcı mevzuuna giren işlemlerle ilgili tescil ve şerhlerin terkininden
14,70 TL
15.Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı gayrimenkullerin ortaklar adına
tescilinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 1,98)
16.Gayrimenkullere ait haritaların kopyalarının verilmesinde her parsele ait
kopya için 30,35 TL
17.İlgililerin isteği üzerine gayrimenkullere ait verilecek kayıt örneklerinin her
birisiyle çıkarılacak belge örneklerinin beher sayfasından (Fotokopiler dahil)
5,60 TL
18.Taksim hakkının bertaraf edilmesinde bunun beyanlar hanesine işlenmesinde
gayrimenkulün kayıtlı değeri üzerinden (Binde 9,9)
19.Muvazaa tarikiyle vaki tescillerin hükmen düzeltilmesinde kayıtlı değer üzerinden (Binde 118,8)
20. a) Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında (4751 sayılı Kanunun
6/C maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:9/4/2002) gayrimenkulün beyan edilen devir
ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra
ve şuyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden)
devir eden ve devir alan için ayrı ayrı (Binde 16,5)
Tapuda kaydı bulunmayan gayrimenkullerin, zilyetlik devir sözleşmeleri ile devrinde de bu fıkra hükümleri uygulanır.
Hesaplanacak harç, zilyetlik devir sözleşmeleri yapılmadan önce, şekli ve muhtevası Maliye Bakanlığınca tespit edilecek bir beyanname ile bildirilir ve beyanname
verme süresi içinde ödenir.
b) (4842 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle değişen ibare.Yürrük:24/04/2003)
Gayrimenkullerin, irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiyetinin sermaye
şirketlerine sermaye olarak konulmasında ticaret mahkemesince tayin olunan değer üzerinden devir alan için ve gayrimenkul devir hallerinde devir eden için (Binde
16,5)
c) (4369 sayılı Kanunun 78’inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürük:29/7/1998)
234 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
Gayrimenkul mükellefiyetinin tesis ve devir yoluyla iktisabında tesis ve devir için
ödenen bedel üzerinden (Bu bedel muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olduğu takdirde mükellefiyet bedeli beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin 20 misline eşit sayılır) devir alan için (Binde 16,5)
d) (4369 sayılı Kanunun 78’inci maddesi ile değişen fıkra. Yürülük:29/7/1998)
Gayrimenkul hükmündeki daimi ve müstakil hakların tesis ve devri için ödenen
bedel üzerinden (5615 sayılı Kanunun 16 ıncı maddesi ile değiştirilen parantez içi
hüküm. Yürürlük;4/4/2007) (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulun
emlak vergisi değerinin yarısından az, iki katından çok olamaz) devir alan için
(Binde 16,5)
e) (5838 sayılı Kanunun 17’inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)
Gayrimenkul üzerine irtifak hakkı tesis ve devrinde (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre yapılan kat irtifakları hariç olmak üzere) tesis ve devir için ödenen bedel (Bu
bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin iki katından
çok olamaz) üzerinden devir alan için (Binde 16,5)
f) (4369 sayılı Kanunun 78’inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük: 29/7/1998)
İvaz karşılığında kuru mülkiyet iktisabında devir bedeli üzerinden devir eden ve devir alan için ayrı ayrı
(Binde 16,5)
Yukarıdaki (e) fıkrasında yer alan intifa hakkı ile (f) fıkrasında yer alan kuru
mülkiyetin değerleri bu Kanunun 64’üncü maddesinin son fıkrasına göre hesaplanan
miktarlardan düşük olamaz.
II- Kadastro ve tapulama işlemleri:
Kadastro ve tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil edilen bazı
gayrimenkullerde kayıtlı değer üzerinden:
a) Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname
verenlere, tapulamada tespitte hazır bulunanlara ait gayrimenkullerin
kadastrolanmasında veya tapulanmasında, (Binde 5,94)
b) Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname
vermeyenlere, tapulamada tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin
kadastrolanması veya tapulanmasında, (Binde 9,9)
c) Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya
tapulanmasında, beyanname verenler ile tespitte hazır bulunanlardan, (Binde 7,92)
d) Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya
tapulanmasında, beyanname vermeyenler ile tespitte hazır bulunmayanlardan,
(Binde 11,88)
(Yukarıdaki fıkralar gereğince ödenecek harç miktarı her parsel için (12,15 TL)’den
aşağı olamaz.)
Tapu ve kadastro işlemlerinde de nispi harçların en az miktarı (12,15 TL)’dir.
(5035 sayılı Kanunun 36’ncı maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004)
Kadastro işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz.
(5838 sayılı Kanunun 32’nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük:
28/2/2009)
ÖNEMLİ BİLGİLER 235
SAYI: 34
2012 YILI ASGAR GEÇİM İNDİRİMİ TUTARLARI
Bekar
66,49
Evli Eşin Geliri olan ve çocuksuz
66,49 Evli Eşin Geliri olmayan ve çocuksuz
79,79
Evli Eşin Geliri olan ve 1 çocuklu
76,46 Evli Eşin Geliri olmayan ve 1 çocuklu
89,76
Evli Eşin Geliri olan ve 2 çocuklu
86,43 Evli Eşin Geliri olmayan ve 2 çocuklu
99,73
Evli Eşin Geliri olan ve 3 çocuklu
93,08 Evli Eşin Geliri olmayan ve 3 çocuklu
106,38
Evli Eşin Geliri olan ve 4 çocuklu
99,73 Evli Eşin Geliri olmayan ve 4 çocuklu
113,03
HİZMET SÖZLEŞMESİNİN FESHİNDE İHBAR SÜRELERİ
Sözleşme Türü : Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi
İhbar Süresine Uyulmaması Halinde Yaptırım : Bildirim süresine ait ücretin karşı
tarafa ödenmesi.
Saklı Hükümler : Bildirim süresini beklemeksizin iş sözleşmesinin feshedilebileceği
haller saklıdır.
a) 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre
İşi 6 Aydan Az Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta
İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta
İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta
İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta
b) 5953 sayılı Basın İş Kanunu’na Göre
İşveren Tarafından Fesih Halinde
İş İlişkisi 5 Yıl ve Üzeri İse : 3 Ay
İş İlişkisi 5 Yıldaz Az İse : 1 Ay
İşçi Tarafından Fesih Halinde
İş İlişkisinin Süresine Bakılmaksızın : 1 Ay
c) 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na Göre
Not: İş sözleşmesi, Deniz İş Kanunu’nun 14. maddesindeki haller dışında(bildirimsiz
fesih halleri) altı ay geçmeden feshedilemez.
İşi 6 Ay Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta
İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta
İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta
İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta
236 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
İKİNCİ BÖLÜM
İş Takibi Konusundaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret
1. Bir durumun belgelendirilmesi, ödeme aşamasındaki paranın
250,00 TL
tahsili veya bir belgenin örneğinin çıkarılması gibi işlerin takibi
için
2. Bir hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli, değiştirilmesi, sona er420,00 TL
dirilmesi veya korunması gibi amaçlarla yapılan işler için
3. Tüzel kişi tacirlerin ana sözleşmelerinin onanması, bu tacirlerin 1.800,00 TL
çalışma konuları ile ilgili ruhsat ve imtiyazların alınması, devri
ve Türk vatandaşlığına kabul edilme gibi işlerin takibi için
4. Vergi uzlaşma komisyonlarında takip edilen işler için
785,00 TL
5. Uluslararası yargı yerlerinde takip edilen işlerde
a) Duruşmasız ise
3.600,00 TL
b) Duruşmalı ise
6.000,00 TL
c) Konusu para olan işlerde ise ücret Tarifenin üçüncü kısmına
göre belirlenir
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Avukatlık Kanununun 35 inci Maddesi Gereğince Bulundurulması Zorunlu
Sözleşmeli Avukatlara Aylık Ödenecek Ücret
1. Yapı kooperatiflerinde
600,00 TL
2. Anonim şirketlerde
1.000,00 TL
Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak
170,00 TL
vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde
aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
1. Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla Özel Kişi ve Tüzel Kişilerin Sözleş- 1.000,00 TL
meli Avukatlarına Ödeyecekleri Aylık Avukatlık Ücreti
Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak 1.800,00 TL
vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde
aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir.
İKİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya
Para ile Değerlendirilebilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara
Ödenecek Ücret
SAYI: 34
1
ÖNEMLİ BİLGİLER 237
Görülmekte olan bir dava içinde olmamak koşulu ile ihtiyati
haciz, ihtiyati tedbir, delillerin tespiti, icranın geri bırakılması,
ödeme ve tevdi yeri belirlenmesi işleri için:
a) Duruşmasız ise
220,00 TL
b) Duruşmalı ise
300,00 TL
2 Ortaklığın giderilmesi için satış memurluğunda yapılacak iş420,00 TL
lerin takibi için
3 Ortaklığın giderilmesi ve taksim davaları için
900,00 TL
4 Vergi Mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için
a) Duruşmasız ise
600,00 TL
b) Duruşmalı ise
900,00 TL
İKİNCİ BÖLÜM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya
Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1 İcra Dairelerinde yapılan takipler için
200,00 TL
2 İcra Mahkemelerinde takip edilen işler için
220,00 TL
3 İcra Mahkemelerinde takip edilen dava ve duruşmalı işler için
400,00 TL
4 İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için
220,00 TL
5 Ceza soruşturma evresinde takip edilen işler için
360,00 TL
6 Sulh Mahkemelerinde takip edilen davalar için
600,00 TL
7 Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için
1.200,00 TL
8 Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için
600,00 TL
9 Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen davalar için
1.800,00 TL
10 Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için
2.400,00 TL
11 Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için
900,00 TL
12 Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için
2.400,00 TL
13 Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için
900,00 TL
14 İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için
a) Duruşmasız ise
600,00 TL
b) Duruşmalı ise
1.200,00 TL
15 Bölge Adliye Mahkemelerinde takip edilen istinaf yolu ile görülen işlerin takipleri için
a) Bir duruşması olan işler için
600,00 TL
b) Birden fazla duruşması ve keşif gibi avukatın da bulunması
1.200,00 TL
gereken sair işlemleri olan işler için
238 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
16 Yargıtay’da ilk derecede görülen davalar için
2.400,00 TL
17 Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede
görülen davalar için
a) Duruşmasız ise
1.200,00 TL
b) Duruşmalı ise
2.400,00 TL
18 Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyiz yolu
900,00 TL
ile görülen işlerin duruşması için
19 Uyuşmazlık Mahkemesindeki davalar için
900,00 TL
20 Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için
a) Yüce Divan sıfatı ile bakılan davalar
3.000,00 TL
b) Diğer dava ve işler
2.400,00 TL
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para
ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1. İlk 25.000,00 TL için
% 12
2. Sonra gelen 35.000,00 TL için
% 11
3. Sonra gelen 60.000,00 TL için
%8
4. Sonra gelen 200.000,00 TL için
%6
5. Sonra gelen 500.000,00 TL için
%4
6. Sonra gelen 680.000,00 TL için
%3
7. Sonra gelen 1.250.000,00 TL için
% 1,5
8. 2.750.000,00 TL’dan yukarısı için
% 0,1
CMK AVUKATLIK ÜCRETLERİ
2012 YILI TARİFESİ
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine
görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen
müdafi veya vekillerin yapacakları hukuki yardımlar için uygulanır.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır.
SAYI: 34
ÖNEMLİ BİLGİLER 239
Tarife
MADDE 4 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara
yönelik işlemlerde;
a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için
b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
d) Çocuk mahkemeleri:
1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için
2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için
f) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler
ile İnfaz Hâkimliklerinde takip edilen davalar için
g) Kanun yolları mahkemeleri:
1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için
2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için
172 TL
267 TL
294 TL
533 TL
294 TL
533 TL
294 TL
294 TL
533 TL
598 TL
ödenir.
Yürürlük
MADDE 5 – (1) Bu Tarife 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girer.
2011 YILI TARİFESİ
Amaç
MADDE 1 − (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine
görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 − (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen
müdafi veya vekillerin yapacakları hukuki yardımlar için uygulanır.
Dayanak
MADDE 3 − (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi
gereğince hazırlanmıştır.
Tarife
MADDE 4 − (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara
yönelik işlemlerde;
240 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için
b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
d) Çocuk mahkemeleri:
1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için
2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için
e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için
f) İcra ceza ve fikrî ve sınaî haklar ceza mahkemesi gibi mahkemelerde
takip edilen davalar için
g) Kanun yolları mahkemeleri:
1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için
2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için
ödenir.
Yürürlük
MADDE 5 − (1)Bu Tarife 1 Ocak 2011 tarihinde yürürlüğe girer.
160 TL
249 TL
274 TL
498 TL
274 TL
498 TL
274 TL
274 TL
498 TL
558 TL
ÖNEMLİ BİLGİLER 241
SAYI: 34
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
AĞUSTOS
OCAK
TEMMUZ
YILLAR
HAZİRAN
(2003-100) ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (ÜFE)
2003
96,99
99,12
100,84
100,02
99,04
98,8
99,16
99,7
99,61
100,66
102,8
103,28
2004
107,17
107,4
108,03
110,49
115,5
116,43
115,56
116,69
117,53
120,43
120,43
119,13
2005
118,64
118,77
120,27
121,72
121,96
121,38
120,48
121,73
122,68
123,52
122,35
122,3
2006
124,7
125,02
125,33
127,76
131,3
136,58
137,76
136,73
136,41
137,03
136,63
136,46
2007
136,39
137,68
139,02
140,13
140,68
140,53
140,62
141,82
143,26
143,07
144,35
144,57
2008
145,18
148,9
153,62
160,53
163,93
164,46
166,51
162,62
161,16
162,08
162,03
156,29
2009
156,65
158,48
158,94
159.97
159.89
161,4
160,26
160,93
161,92
162,38
164,48
165,56
2010
166,52
169,29
172,58
176,64
174.61
173,73
173,46
175,46
176,35
178,48
177,92
180,25
2011
184,51
187,69
189,98
191,14
191,43
191,44
191,39
194,76
197,77
200,94
202,24
204,27
2012
205,05
204,86
205,60
205,77
206,86
204,76
204,29
203,65
205,75
YILLAR
OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
(2003-100) TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TÜFE)
2003
94,77
96,23
98,12
99,09
100,04
100,12
99,93
100,09
101,44
102,38
103,68
104,12
2004
104,81
105,35
106,36
106,89
107,35
107,21
107,72
108,54
109,57
112,03
113,5
113,86
2005
114,49
114,51
114,81
115,63
116,69
116,81
116,14
117,13
118,33
120,45
122,14
122,65
2006
123,57
123,84
124,18
125,84
128,2
128,63
129,72
129,15
130,81
132,47
134,18
134,49
2007
135,84
136,42
137,67
139,33
140,03
139,69
138,67
138,7
140,13
142,67
145,45
145,77
2008
146,94
148,84
150,27
152,79
155,07
154,51
155,4
155,02
155,72
159,77
161,1
160,44
2009
160,9
160,35
162,12
162.15
163.19
163,37
163,78
163,29
163,93
167,88
170,01
170,91
2010
174,07
176,59
177,62
178,68
178,04
177,04
176,19
176,9
179,07
182,35
182,4
181,85
2011
182,6
183,93
184,7
186,3
190,81
188,08
187,31
188,67
190,09
196,31
199,7
200,85
2012
205,05
204,86
205,60
205,77
206,86
204,76
204,29
205,43
207,55
242 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
T.C. MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURLARI - TEMMUZ 2012 (ABD DOLARI) LISTESI (TL)
ABD Doları
Tarih
01.09.2012
02.09.2012
Döviz
Efektif
Alış
Satış
Alış
Satış
1.8111
1.8198
1.8098
1.8225
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
03.09.2012
1.8119
1.8206
1.8106
1.8233
04.09.2012
1.8092
1.8179
1.8079
1.8206
05.09.2012
1.8152
1.8240
1.8139
1.8267
06.09.2012
1.8097
1.8184
1.8084
1.8211
07.09.2012
1.7981
1.8068
1.7968
1.8095
08.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
09.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
10.09.2012
1.7921
1.8007
1.7908
1.8034
11.09.2012
1.7949
1.8036
1.7936
1.8063
12.09.2012
1.7932
1.8018
1.7919
1.8045
13.09.2012
1.8011
1.8098
1.7998
1.8125
14.09.2012
1.7862
1.7948
1.7849
1.7975
15.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
16.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
17.09.2012
1.7888
1.7974
1.7875
1.8001
18.09.2012
1.7933
1.8019
1.7920
1.8046
19.09.2012
1.7838
1.7924
1.7826
1.7951
20.09.2012
1.7928
1.8014
1.7915
1.8041
21.09.2012
1.7866
1.7952
1.7853
1.7979
22.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
23.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
24.09.2012
1.7915
1.8001
1.7902
1.8028
25.09.2012
1.7859
1.7945
1.7846
1.7972
26.09.2012
1.7852
1.7938
1.7840
1.7965
27.09.2012
1.7820
1. 7906
1.7808
1.7933
28.09.2012
1.7847
1. 7933
1.7835
1.7960
29.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
30.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
ÖNEMLİ BİLGİLER 243
SAYI: 34
T.C. MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURLARI - TEMMUZ 2012 (EURO) LISTESI (TL)
EURO
Tarih
01.09.2012
02.09.2012
Döviz
Efektif
Alış
Satış
Alış
Satış
2.2750
2.2860
2.2734
2.2894
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
03.09.2012
2.2780
2.2890
2.2764
2.2924
04.09.2012
2.2792
2.2873
2.2776
2.2936
05.09.2012
2.2763
2.2873
2.2747
2.2907
06.09.2012
2.2833
2.2943
2.2817
2.2977
07.09.2012
2.2836
2.2936
2.2810
2.2970
08.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
09.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
10.09.2012
2.2911
2.3022
2.2895
2.3057
11.09.2012
2.2968
2.3079
2.2952
2.3114
12.09.2012
2.3126
2.3238
2.3110
2.3273
13.09.2012
2.3256
2.3368
2.3240
2.3403
14.09.2012
2.3332
2.3445
2.3316
2.3480
15.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
16.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
17.08.2012
2.2129
2.2236
2.2114
2.2269
17.09.2012
2.3442
2.3555
2.3426
2.3590
18.09.2012
2.3440
2.3553
2.3424
2.3588
19.09.2012
2.3248
2.3360
2.3232
2.3395
20.09.2012
2.3229
2.3341
2.3213
2.3376
21.09.2012
2.3213
2.3325
2.3197
2.3360
22.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
23.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
24.09.2012
2.3145
2.3257
2.3129
2.3292
25.09.2012
2.3074
2.3185
2.3058
2.3220
26.09.2012
2.2964
2.3075
2.2948
2.3110
27.09.2012
2.2929
2.3040
2.2913
2.3075
28.09.2012
2.3085
2.3196
2.3069
2.3231
29.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
30.09.2012
Resmi Tatil Olduğundan Bir Önceki Mesai Günündeki Kurlar Geçerlidir.
244 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
HUMK, IYUK VE IIK PARASAL SINIRLARI
SULH / ASLİYE HUKUK GÖREV SINIRI (HUMK M.8/I)
2005 - 5.000,00 YTL
2006 - 5.490,00 YTL
2007 - 5.910,00 YTL
2008 - 6.330,00 YTL
2009 - 7.080,00 TL
2010 - 7.230,00 TL
2011 - 7.780,00 TL
SENETLE İSPAT SINIRI (HUMK M.288)
2005 - 400,00 YTL
2006 - 430,00 YTL
2007 - 460,00 YTL
2008 - 490,00 YTL
2009 - 540,00 TL
2010 - 550,00 TL
2011 - 590,00 TL
2012 - 2500,00 TL
TEMYİZ SINIRI (HUMK M.427)
2005 - 1.000,00 YTL
2006 - 1.090,00 YTL
2007 - 1.170,00 YTL
2008 - 1.250,00 YTL
2009 - 1.400,00 TL
2010 - 1.430,00 TL
2011 - 1.540,00 TL
2012 - 1.690,00 TL
SAYI: 34
ÖNEMLİ BİLGİLER 245
TEMYİZDE DURUŞMA SINIRI (HUMK M.438)
2005 - 10.000,00 YTL
2006 - 10.980,00 YTL
2007 - 11.830,00 YTL
2008 - 12.680,00 YTL
2009 - 14.200,00 TL
2010 - 14.510,00 TL
2011 - 15.620,00 TL
2012 - 17.220,00 TL
KARAR DÜZELTME SINIRI (HUMK M.440)
2005 - 6.000,00 YTL
2006 - 6.580,00 YTL
2007 - 7.090,00 YTL
2008 - 7.600,00 YTL
2009 - 8.510,00 TL
2010 - 8.690,00 TL
2011 - 9.350,00 TL
2012 - 10.300,00 TL
İCRA MAHKEMESİ KESİNLİK (TEMYİZ) SINIRI (İİK M.363)
2005 - 2.850,00 YTL
2006 - 3.120,00 YTL
2007 - 3.360,00 YTL
2008 - 3.600,00 YTL
2009 - 4.030,00 TL
2010 - 4.110,00 TL
2011 - 4.420,00 TL
2012 - 4.780,00 TL
246 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
TAM YARGI DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17)
(Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan
VERGİ DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17)
(Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan
TEK HAKİMLE ÇÖZÜMLENECEK DAVALAR (2576 M.7)
2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşmayan
2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşmayan
2009 - 7.630,00 TL’yi Aşmayan
2010 - 7.790,00 TL’yi Aşmayan
2011 - 8.380,00 TL’yi Aşmayan
2012 - 9.230,00 TL’yi Aşmayan
ÖNEMLİ BİLGİLER 247
SAYI: 34
5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESI KANUNU’NDA SÜRELER
MD.
25
41
66
74
91
102
108
135
140
151
173
174
177
KONU
Hakimin reddi
Eski hâle getirme
Bilirkişinin inceleme
SÜRE
Ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün
Engelin kalkmasından itibaren yedi gün
En fazla üç ay (Gerekçeli merci kararıyla en süresi
fazla üç ay uzatılabilir.)
Gözlem süresi
Üç haftayı geçemez (resmi sağlık kurumunun istemi
üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere
ek süreler verilebilir, toplamı üç ayı geçemez)
Gözaltı
*** Yakalama yerine en yakın hâkim veya
mahkemeye gönderilme için zorunlu süre en fazla
oniki saat
*** Yakalama anından itibaren yirmidört saati
geçemez
*** Toplu olarak işlenen suçlarda her defasında bir
günü geçmemek üzere üç gün uzatılabilir.
Tutuklulukta geçecek ***Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen
süre
işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıl (Zorunlu
hallerde gerekçeli olarak altı ay uzatılabilir)
***Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde,
tutukluluk süresi en çok iki yıl (Zorunlu hallerde üç
yılı geçmemek üzere uzatılabilir)
Tutukluluğun incelen- Otuz gün
mesi
İletişimin tespiti
En çok üç ay (Bir defa uzatılabilir)
Teknik araçlarla
En çok dört hafta (Bir defaya mahsus uzatılabilir)
izleme
(örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili
olarak gerekli görülmesi halinde bir haftadan fazla
olmamak üzere müteaddit defalar uzatılabilir)
Müdafilik görevinden
yasaklama
Kovuşturmaya yer
olmadığı kararına
itiraz
İddianamenin iadesi
Sanığın savunma
delillerinin
toplanması istemi
Bir yıl (altı aydan fazla olmamak üzere iki defa
yasaklanma uzatılabilir)
Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün
İddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği
tarihten itibaren onbeş gün
Duruşma gününden en az beş gün önce
248 LEGES Hukuk Dergisi
232
247
253
253
268
273
276
277
291
295
296
297
308
332
Gerekçenin dosyaya
konulması
Çağrılan sanığın çağrıya
uyma süresi
Uzlaşma teklifine
cevap
Uzlaştırma işlemlerinin
sonuçlandırılması
Hakimin ya da
mahkemenin
kararlarına itiraz
İstinaf istemi
İstinaf isteminin reddi
halinde itiraz
İstinaf istemine cevap
Temyiz süresi
Süre tutumdan sonra
gerekçeli temyiz
EKİM 2012
Hükmün açıklanmasından itibaren en geç onbeş
gün
İşlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile
saptanmasından itibaren onbeş gün
Kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan
itibaren üç gün
Belgelerin örnekleri verildikten itibaren otuz
gün (Cumhuriyet savcısının kararıyla yirmi gün
uzatılabilir)
Öğrenme gününden itibaren yedi gün (başkaca
hüküm yoksa)
Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün
Ret kararının tebliğinden itibaren yedi gün
Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün
Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün
Temyiz başvurusu için belirlenen sürenin
bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden
itibaren yedi gün
Temyiz isteminin reddi- Ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi
ne itiraz
gün
Temyize cevap
Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün
Yargıtay Cumhuriyet
İlâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz
Başsavcısının Daire
gün (Sanığın lehine itirazda süre aranmaz)
kararına itirazı
Cumhuriyet savcısı,
On gün
hâkim veya mahkeme
tarafından bilgi istemine cevap
SÜRELERİN HESABI (Madde 39)
*** Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar.
*** Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim
itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer.
*** Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı
itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda sayı
itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü mesai saati bitiminde sona
erer.
*** Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter.
*** Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren
üç gün uzatılmış sayılır.
ÖNEMLİ BİLGİLER 249
SAYI: 34
YARGITAY TELEFON REHBERİ
YARGITAY DAİRESİ
BAŞKAN
GENEL SEKRETER
BAŞSAVCILIK
HUKUK GENEL KURULU BAŞKANLIĞI
CEZA GENEL KURULU BAŞKANLIĞI
1. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
2. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
4. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
5. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
6. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
7. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
8. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
9. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
10. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
11. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
12. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
14. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
15. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
16. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
17. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
18. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
19. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
21. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
YARGITAY CEZA DAİRESİ
1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
2. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
3. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
TELEFON NUMARALARI
0312.416 10 12
0312.416 10 36
0312.416 10 20
0312.416 10 51
0312.416 10 61
0312.416 12 73
0312.416 13 09
0312.416 13 42
0312.416 13 75
0312.416 14 09
0312.416 14 37
0312.416 14 65
0312.416 14 96
0312.416 15 31
0312.416 15 63
0312.416 15 98
0312.416 16 36
0312.416 16 73
0312.416 17 02
0312.416 17 36
0312.416 17 63
0312.416 17 97
0312.416 18 30
0312.416 18 67
0312.416 18 96
0312.416 19 27
TELEFON NUMARALARI
0312.416 19 64
0312.416 19 74
0312.416 20 41
250 LEGES Hukuk Dergisi
4. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
5. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
6. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
7. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
8. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
9. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
10. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
11. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI
SANTRAL
C. BAŞSAVCILIĞI
EKİM 2012
0312.416 20 80
0312.416 21 12
0312.416 21 52
0312.416 21 89
0312.416 22 24
0312.416 22 57
0312.416 22 96
0312.416 23 31
0312.416 10 00
0312.416 24 00
KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ
AVUKATLIK KANUNU (1136)
KADASTRO KANUNU (3402)
9-4 ………………...............................................……….127
12-3 ……….............................................………........145
Ek Madde 1 ……...............................………........145
BANKACILIK KANUNU (5411)
73 ………………...............................................………..... 92
BELEDİYE KANUNU (5393)
15-son …………...........................................……….....54
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (5271)
231-6 ……………….....................................……….....123
238 ……………….........................................………..... 139
CEZA MUHAKEMESİ USULÜ KANUNU
(Mülga) (1412)
317 ……………….........................................………..... 139
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ
KANUNU (Mülga) (1086)
388-3 ………...............................................………..... 39
92 ………………...............................................………......69
93 ………………................................................……….....69
94 ………………................................................……….....69
HUKUK MUHAKEMESİ KANUNU
(6100)
297 …………….............................................………..... 39
114 …………….............................................………........74
114-g ……………..........................................………..... 96
115-1-2 …………........................................……….....74
115-2 ……………..........................................………..... 96
120 …………….............................................………........74
120 …….…….............................................………........ 96
176 …………….............................................………........85
177-1 ……………........................................………........85
448 …………….............................................………........74
İŞ KANUNU (4857)
18 …………….............................................………........106
MİLLETLERARASI TAHKİM KANUNU
(4686)
1 ……………...................................................………........57
MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE
USUL HUKUKU HAKKINDA
KANUN (5718)
54-c ……………............................................………........57
NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU (5490)
67-1 ……………........................................………........136
REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA
KANUN (4054)
5 ……………................................................………........159
SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK
KURUMLARI İLE ESENLENDİRME
(REHABİLİTASYON) TESİSLERİNE
VERİLECEK DÖNER SERMAYE
HAKKINDA KANUN (209)
5 ……………................................................………........151
SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK
KURUMLARI İLE ESENLENDİRME
(REHABİLİTASYON) TESİSLERİNE
VERİLECEK DÖNER SERMAYE
HAKKINDA
KANUN İLE 2006 YILI MERKEZİ
YÖNETİM BÜTÇE KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN (5471)
1 ……………................................................………........151
TEBLİGAT KANUNU (7201)
SAYI: 34
KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ
21…………….................................................………........48
TÜRK CEZA KANUNU (5237)
252
995-2 ………..............................................………...... 80
TÜRK TİCARET KANUNU (Mülga)
2 …………….............................................………..........123 (6762)
31-3 ……………........................................………........111 558-2 …………….............................................………102
43 …………….............................................………........127 563-1 …………….............................................………102
50-1-(d) ……........................................………........123 564-1 …………….............................................………102
52 …………….............................................………........111
53 ……………...........................................………........111
62 …………….............................................………........111
81-1-a-d-k ………….............................………........120
116-4 …………….....................................………........111
119-1-c ……………...............................………........111
142-1-b ……………...............................………........111
143-1 …………….....................................………........111
151 …………….............................................……….....111
204-2 …………….............................................….... 136
215 ……………........................................………........ 130
257-1 …………….............................................……. 136
264 ……………..........................................………........111
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
(2709)
23 …………….............................................………........123
13 ……………...........................................………........130
14 …………….............................................………......130
25 …………….............................................………........130
26 …………….............................................………......130
90-5 …………….............................................………...130
141-3 …………….............................................……... 39
TÜRK MEDENİ KANUNU (4721)
4 ……………....................................................………...... 80
166-son ………….......................................………......77
174-1-2 ….............................................……….........77
684 …………….............................................………...... 80
688 …………….............................................………...... 80
718 …………….............................................………...... 80
723-son ……………................................................. 80
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ
0-9
5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNUN 50 inci MADDESİNİN
1 inci FIKRASININ (d) BENDİNE AYKIRI NİTELİKTE, AVRUPA
İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNE VE ANAYASAYA AYKIRI BİÇİMDE,
KİŞİNİN DOLAŞIM ÖZGÜRLÜĞÜ İLE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKININ
ORTADAN KALDIRILMASI SONUCUNU DOĞURABİLECEK
ŞEKİLDE SEÇENEK YAPTIRIMLARA HÜKMEDİLEMEYECEĞİ .......................................... 123
6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜĞÜNDEN
ÖNCE AÇILMIŞ BULUNAN DAVALARDA, DAVANIN AÇILDIĞI SIRADA
DAVA AÇILMA İŞLEMİ TAMAMLANMIŞ OLDUĞUNDAN, GİDER
AVANSININ MAHKEMECE VERİLEN KESİN MEHİLDE YATIRILMAMIŞ
OLMASINDAN ÖTÜRÜ, DAVANIN DAVA ŞARTLARINDAN
YOKSUNLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDEDİLEMEYECEĞİ ...................................... 74
6136 SAYILI YASAYA AYKIRILIK ............................................................................................................ 120
A
AVUKATIN BANKAYA AÇTIĞI MANEVİ TAZMİNAT DAVASI .................................................92
B
BANKACILIK İŞLEMİNDEN KAYNAKLANAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI .................92
BANKALARIN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
...........................................................................92
BELEDİYENİN KAMU HİZMETİNDE FİİLEN KULLANILAN MALLARIYLA
BELEDİYE TARAFINDAN TAHSİL EDİLEN VERGİ, RESİM VE HARÇ
GELİRLERİNİN HACZEDİLEMEYECEĞİ ............................................................................................... 54
BORCA İTİRAZ
................................................. ................................................. ..................................
48,100
BOZMA İLAMINDAKİ BOZMA GEREKÇESİNE KARŞI, DİRENMENİN DE
GEREKÇESİNİN DİRENME KARARINDA AÇIKÇA GÖSTERİLMESİ
ZORUNLULUĞU .............................................................................................................................................. 39
254 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
C-Ç
ÇOK MARKALILIK VE REKABETÇİ PİYASAHEDEFLERİ .......................................................... 159
D
DAVA ŞARTI OLARAK DÜZENLENEN GİDER AVANSININ ALINMASI
KURALININ 1086 SAYILI HUMK DÖNEMİNDE AÇILAN DERDEST
DAVALARDA DA UYGULANMASI GEREKECEĞİ ...................................................................... 96
DAVANIN USULDEN REDDEDİLMESİ ................................................................................................. 74
DAVAYI KABUL EDEN TARAFIN KURAL OLARAK YARGILAMA
GİDERLERİNDEN SORUMLU OLDUĞU ........................................................................................... 69
DİNLENME HAKKININ ANAYASAL HAKLARDAN OLDUĞU ................................................. 90
DOLANDIRICILIK
........................................................................................................................................... 139
E-F
ECRİMİSİL TALEBİ ............................................................................................................................................ 80
EKSİK İNCELEMEYE DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞI ............................................... 139
EVVELİYAT KAYITLARINDA VAKIF ŞERHİ BULUNAN TAŞINMAZIN, YENİ
TESİS EDİLEN TAPU KAYITLARINA VAKIF ŞERHİNİN İŞLENMESİNİN
UNUTULMUŞ OLMASI, DAHA SONRA BU ŞERHİN YENİ KAYITLARA İDARİ
YOLDAN İŞLENMESİNE ENGEL OLMAYACAĞI........................................................................... 145
FİİLİ AYRILIK NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASINDA BOŞANMA
KARARI VERİLEBİLMESİ İÇİN KUSUR ARAŞTIRILMASI GEREKMEDİĞİ,
KUSURUN ANCAK NAFAKA VE TAZMİNAT TALEPLERİ AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLEBİLECEĞİ ....................................................................................................................... 77
FİİLİ AYRILIK NEDENİNE DAYALI BOŞANMA DAVASINDA, DAHA ÖNCE
EŞLERDEN BİRİ TARAFINDAN AÇILMIŞ VE RETLE SONUÇLANIP
KESİNLEŞMİŞ BİR BOŞANMA DAVASININ BULUNMASI GEREKLİ VE
YETERLİ OLUP, DAVANIN KESİNLEŞME TARİHİNDEN İTİBAREN ÜÇ YIL
SÜRE İLE EVLİLİK BİRLİĞİNİN YENİDEN KURULMAMIŞ OLMASI GEREKTİĞİ
......
77
SAYI: 34
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ
255
G
GİDER AVANSI YATIRILMASI İÇİN DAVACIYA KESİN SÜRE VERİLMESİ ...................... 74
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA ............................................................................................................. 136
H
HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ
....................................................................................................................
54
HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ .......................... 85
HAL VE VAZİYETİ İLE DAVA AÇILMASINA SEBEBİYET VERMEMİŞ
VE İLK CELSEDE DAVACININ İDDİASINI KABUL ETMİŞ OLAN
DAVALININ YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLU TUTULAMAYACAĞI .......... 69
HIRSIZLIK SUÇU .............................................................................................................................................. 111
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA KARAR
VERİLMESİNDE BELİRLENECEK OLAN MADDİ ZARAR OLUP, MANEVİ
ZARARIN BU KAPSAMA DAHİL EDİLEMEYECEĞİ ................................................................... 123
HÜKMÜN SÜRESİNDEN SONRA TEMYİZİ
................................................................................
111
I-İ
ISLAHIN YENİ BİR DAVA OLMAYIP SADECE DAVA DİLEKÇESİNDE
YAPILAN DEĞİŞİKLİK OLDUĞU VE BU NEDENLE SADECE DAVA
DİLEKÇESİNE KARŞI İLERİ SÜRÜLEBİLECEK ZAMAN AŞIMI
İTİRAZININ ISLAHA KARŞI İLERİ SÜRÜLEMEYECEĞİ ............................................................... 85
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ .................................................................................................................................... 130
İŞÇİNİN ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMASININ OLAĞAN KABUL
EDİLEMEYECEĞİ DURUMLAR ................................................................................................................ 90
İŞÇİNİN İŞE DAVETE İCABET ETMEMESİ, İŞ İLİŞKİSİNİN DEVAMI İLE
İLGİLİ TALEBİNDE SAMİMİ OLMADIĞINI, NİHAİ HEDEFİNİN BOŞTA
GEÇEN SÜRE ÜCRETİ İLE İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATINI ALMAK
OLDUĞUNU GÖSTERECEĞİ VE BU DAVRANIŞININ İŞVERENCE
YAPILAN FESHİ GEÇERLİ HALE GETİRECEĞİ ................................................................................106
İŞLENMİŞ BİR SUÇUN VEYA İŞLEMİŞ OLDUĞU SUÇTAN DOLAYI BİR
KİŞİNİN ALENEN ÖVÜLMESİ SUÇU....................................................................................................130
256 LEGES Hukuk Dergisi
EKİM 2012
İŞYERİ DOKUNULMAZLIĞINI BOZMAK SUÇU............................................................................111
İTİRAZIN İPTALİ................................................................................................................................................100
İYİ NİYETLİ İPTAL KARARI HAMİLİNE ÖDEMEDE BULUNAN
BORÇLUNUN, İFA NEDENİYLE BORCUNDAN KURTULACAĞI..........................................102
İYİNİYETLİ OLMAYAN ZİLYEDİN, YAPTIĞI GİDERLERDEN HAKSAHİBİ
İÇİN DE ZORUNLU OLANLARIN TAZMİNİNİN İSTENEBİLECEĞİ....................................... 80
K
KAMBİYO SENEDİNİN ZAYİİ NEDENİYLE ALINAN İPTAL KARARININ,
HAMİLİNE ALACAĞI SENETSİZ TALEP HAKKINI VERECEĞİ, MADDİ
HUKUK YÖNÜNDEN ETKİ SAĞLAMAYACAĞI .......................................................................... 102
KARŞI TEMYİZ OLMAYAN HUSUSLARIN BOZMA NEDENİ YAPILAMAYACAĞI ....123
KESİN MEHİL ..................................................................................................................................................... 39
KIYMETLİ EVRAKA ZİLYET OLAN HAMİLİN, BORCUN SONA ERDİĞİ
DEFİ İLE KARŞILAŞABİLECEĞİ DURUMDA, KENDİSİNE İFADA
BULUNULAN İPTAL KARARI HAMİLİ ALEYHİNE SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
DAVASI AÇABİLECEĞİ ............................................................................................................................... 102
KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL .............................................................................................. 120
M
MAHKEMECE, GİDER AVANSININ İKİ HAFTALIK KESİN SÜREDE
YATIRILMASININ GEREĞİ VE NELERDEN İBARET OLDUĞUNUN
TARAFA NET OLARAK BELİRTİLMESİ VE AVANSIN YATIRILMAMASININ
HUKUKİ SONUÇLARI KONUSUNDA UYARI YAPILAMASI GEREKTİĞİ .......................... 96
MANEVİ TAZMİNAT ........................................................................................................................................92
MENFİ TESPİT BELGESİ ............................................................................................................................. 159
O-Ö
ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK
................................................................................................................
136
SAYI: 34
KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ
257
P-R
PAYLI MÜLKİYETE KONU BİR TAŞINMAZDA, TAŞINMAZA EL ATILMASI
HALİNDE MALİKLERDEN HER BİRİNİN BU ELATMANIN ÖNLENMESİNİ
TEK BAŞINA İSTEYEBİLECEĞİ, KAL İSTEMİNİN SÖZ KONUSU OLDUĞU
HALLERDE İSE TÜM MALİKLERİN BİRLİKTE DAVA AÇMASI GEREKECEĞİ ............... 80
REKABETİN KORUNMASINDA; BİREYSEL MUAFİYET VE GRUP
MUAFİYETİ TANINMASI KOŞULLARI ............................................................................................ 159
RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK ............................................................................................................... 136
RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU ................................................................................................ 127
S-Ş
SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI SAĞLIK KURUM VE KURULUŞLARININ
RİSKLİ BİRİMLERİNDE GÖREV YAPAN PERSONELE, DÖNER
SERMAYE EK GELİRLERİNDEN EK ÖDEME YAPILMASINA DAİR
YÖNETMELİK GEREĞİNCE RİSKLİ BİRİM KATSAYISI ÜZERİNDEN
YAPILAN ÖDEMEDEN, BU BÖLÜMLERDE KISMİ OLARAK ÇALIŞAN
PERSONELİN DE ÇALIŞMA SÜRESİ ORANINDA YARARLANDIRILACAĞI
..............
151
SAHTE NÜFUS CÜZDANI DEĞİŞTİRME BELGESİ DÜZENLEMEK................................... 136
SİLAHLI DİRENMEYE VEYA İSYANA TEŞVİK NİTELİĞİ TAŞIYAN
YAKLAŞIMLAR İLE AZINLIKLARA YÖNELİK NEFRET
SÖYLEMİ İÇEREN AÇIKLAMALARIN AVRUPA İNSAN HAKLARI
VE ANA HÜRRİYETLERİ KORUMA SÖZLEŞMESİNDEKİ
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA OLMADIĞI .................................................................... 130
SUÇ İŞLEME AMACIYLA ÖRGÜT KURMA-ÖRGÜTE ÜYE OLMA
...............................
139
ŞİKAYET ....................................................................................................................................................................48
T
TAZMİNAT MİKTARININ ISLAH İLE ARTTIRILMASI ................................................................... 85
TEKERRÜR .......................................................................................................................................................... 127
258 LEGES Hukuk Dergisi
TÖRE SAİKİYLE ÖLDÜRME SUÇU
EKİM 2012
.....................................................................................................
120
TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN DAVALARDA, MAHKEMECE, ARACIN
TAMİRİNİN EKONOMİK OLUP OLMADIĞI, EKONOMİK İSE HASAR
TUTARININ, EKONOMİK DEĞİLSE ARACIN KAZA TARİHİNDEKİ İKİNCİ
EL PİYASA RAYİÇ DEĞERİNDEN SOVTAJ BEDELİNİN MAHSUBU
İLE GERÇEK ZARARIN BELİRLENMESİ HUSUSUNDA UZMAN
BİLİRKİŞİ KURULUNDAN RAPOR ALINARAK SONUCUNA GÖRE KARAR
VERİLMESİ GEREKECEĞİ ........................................................................................................................ 100
TÜRKİYE DIŞINDA VERİLEN HAKEM KARARLARININ YABANCI
HAKEM KARARI NİTELİĞİNDE OLDUĞU ....................................................................................... 57
U
ULUSLARARASI TIR ŞOFÖRÜ OLAN İŞÇİNİN YILLIK İZİN ÜCRETİ TALEBİ ................. 90
USULÜNE UYGUN TEBLİGAT ...................................................................................................................48
V-Y
VAKIF ŞERHİNİN TAPU KAYITLARINA İŞLENMESİNDEN ÖNCEKİ
AŞAMAYA İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLARDA GÖREVİN İDARE
MAHKEMESİNE, SONRAKİ AŞAMAYA İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLARDA
İSE ADLİ YARGI YERİNE AİT OLDUĞU ........................................................................................... 145
Z
YABANCI HAKEM KARARLARININ TÜRKİYE’DE TANINMASI VE TENFİZİ
İÇİN KAMU DÜZENİNE AYKIRI OLMAMASI GEREKTİĞİ ....................................................... 57
YABANCI MAHKEME KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ ...................................... 57
YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLULUK ......................................................................... 111
ZİNCİRLEME SUÇ
.......................................................................................................................................
127