5. Toplumsal Değişimi Açıklayan Çağdaş Sosyolojik
Transkript
5. Toplumsal Değişimi Açıklayan Çağdaş Sosyolojik
TOPLUMSAL DEĞİŞİMİ AÇIKLAYAN ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİK TEORİLER Dr. Lütfi Sunar ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ VE DEĞİŞİM • Klasik sosyolojinin bıraktığı miras üzerinden değişim konusu çağdaş sosyolojide geniş bir yer bulmuştur. • Özellikle ikinci dünya savaşından sonraki 30 yıl sosyal değişim tüm boyutları sosyolojinin ana teması haline gelmiştir. • Amerikan sosyolojisinde birbirine alternatif pek çok açıklamanın ve yaklaşım mevcuttur • Bunları gupladığımızda şu dört temel alan karşımıza çıkar 1. 2. 3. 4. döngüsel teoriler (Sorokin) yapısal işlevselcilik (Parsons, Merton) çatışmacı teori (Dahrendorf, Coser) yeni-evrimci teori (Steward, Lenski) DÖNGÜSEL YAKLAŞIM DÖNGÜSEL YAKLAŞIM • Döngüsel tarih teorisi ondokuzuncu yüzyıl ilerlemeciliğine bir tepki olarak ortaya çıktı • Döngüsel değişim kuramları genellikle uygarlıkların yükseliş ve düşüşlerindeki gelişme ve bozulma örüntülerini keşfetmeye odaklanmışlardır. • Tarih felsefecileri Oswald Spengler, Arnold Toynbee bu yaklaşımın önemli isimlerindendir • Sosyoloji’deki en önemli temsilcisi Rus asıllı Amerikalı sosyolog Pitirim Alexandrovich Sorokindir SPENGLER VE BATI’NIN ÇÖKÜŞÜ • Spengler Batı’nın Çöküşü isimli meşhur eserinde uygarlıkların yükseliş ve düşüşünün kaçınılmaz bir kader olduğunu ilan etmektedir. • Her uygarlık biyolojik bir organizma gibi doğar, büyür ve ölür. • Batı’nın da içinde yer aldığı sekiz büyük dünya uygarlığını inceledikten sonra, modern uygarlığın son aşamada olduğunu dile getirmiştir. TOYNBEE VE TEHDİDİ GÖĞÜSLEME • Toynbee ise A Study of History’de isimli çalışmasında tehdit ve çözüm mekanizmaları üzerine odaklanmaktadır. • Ona göre her toplum evvela doğadan, ardından da diğer içsel ve dışsal faktörlerden karşılaştığı tehditlerle karşılaşır ve verdiği karşılığın doğası o toplumun kaderini belirler. • Bir uygarlık bu tehditlere karşı başarılı bir şekilde çözüm üretirse başarılı olur; üretemezse de yok olur. • Tarih bir yükseliş ve çöküş döngüsünden ibarettir SOROKİN VE SOSYO-KÜLTÜREL DİNAMİKLER • Sorokin 1938’de kaleme aldığı Social and Cultural Dynamics isimli eserinde toplumsal değişime mevcut yaklaşımlardan çok farklı bir açıklama önerir. • Toplumlarda değişimi meydana çıkaran bir farklılaşma ve bütünleşme süreci mevcuttur • Bu yaklaşım işlevselcilerin işbölümü çerçevesinde geliştirdikleri farklılaşma ve bütünleşme kuramından ciddi bir biçimde farklıdır FARKLILAŞMA VE BÜTÜNLEŞME • Sorokin’e göre her toplumda kaçınılmaz bir biçimde ortaya çıkan farklılaşma çerçevesinde toplumun bütünleşmesini oluşturmak üzere beş alt sistemin ortaya çıkmaktadır: 1. doğru ile yanlışı birbirinden ayıran etik sistemler; 2. mülkiyet ilişkilerini, temel hak ve görevleri düzenleyen, yasal olanla suç teşkil eden eylemleri birbirinden ayıran hukuk sistemleri, 3. kutsal ve tabu olanı olmayandan ayıran dini sistemler; 4. bilgi edinirken gerçekle hatayı birbirinden ayıran bilimsel sistemler ve 5. sanat sistemleri SİSTEMLERİN UNSURLARI • Bu sistemlerde üç unsur mevcuttur 1. maddi olmayan, zamansız ve mekansız anlamlar; 2. anlamları maddileştiren araçlar 3. maddi araçların yardımıyla bu anlamları işler hale getiren insanlar • Bu üç unsur birbiri ile etkileşim halinde sosyo-kültürel sistemi meydana getirirler ve birinin eksikliği halinde gerçeklikte karşımıza çıkan canlı, emprik, sosyo-kültürel olgular ortadan kalkar. SOSYAL DEĞİŞMENİN ÇERÇEVESİ • Sorokin sosyal değişmeyi üç soru çerçevesinde ele almıştır: 1. Ne değişir? 2. Nasıl değişir? 3. Neden bu şekilde değişir? SOSYAL DEĞİŞMENİN ÇERÇEVESİ • Bu sorulara sırasıyla şu şekilde cevaplar vermiştir: 1. Sistemler ve yığınlar değişir, sistem belirli düzenlilikler gösterirken, yığınlardaki değişim rastlantısaldır. 2. bu değişimler zamanda ve mekanda gerçekleşen nitel ve nicel farklılaşmalar yoluyla gerçekleşir. Sorokin mekanı hem fiziki hem de beşeri mekan anlamlarında kullanır. 3. Bu soruya verilen yanıt Sorokin'in sisteminin üç ilkesi olan içsel değişme, sınırlar ve gerçekliğin bütüncü karakterini ortaya çıkarmaktadır. ANLAMLAR VE ARAÇLAR ARASINDAKİ DÖNGÜSELLİK • Bu üç bileşenli sosyo-kültürel olgular aralarında anlamlı, nedensel bir bağ mevcut olduğu takdirde sistemlere dönüşürler. • Aksi durumda ise bir yığın olarak varlıklarını sürdürürler. • Bir toplumsal yapının sistem mahiyeti kazanabilmesi için anlamlarla araçların karşılıklı etkileşime ve iletkenliğe sahip olması gerekmektedir. • Unsurlar arasındaki etkileşim tek yönlü değildir. Anlamlar araçları etkilediği gibi araçlar da anlamları etkileyebilir. • Aynı zamanda bir sistemdeki parçalar değişimi birbirlerine iletirler. Sistemin bir bölümünde veya tümünde meydana gelen değişiler diğer bölümlere aktarılır. • Sorokin toplumsal yaşamın anlamlar ile araçlar arasındaki düzenli döngüsünden hareketle toplumsal gerçeklikte tekrarlanabilir monoton olmayan değişimleri teorileştirir ve bu şekilde insan toplumlarında yaşanan değişimlerin döngüsel karakterine ulaşır. SOSYO-KÜLTÜREL OLGULARDAKİ ÜÇ TÜRLÜ NİCELİKSEL DEĞİŞİM • Sorokin’e göre sosyo-kültürel olgular üç türlü niceliksel değişim gösterir 1. Artış 2. Azalış 3. Sabitlik. • Olgunun rakamlarla ifade edilebilecek yönlerinde meydana gelen artış ve azalmalarla, sabitlikler değişimin büyüklüğü hakkında bilgi verir ve karşılaştırmalara imkan sağlar • Fakat değişim sadece nicel boyutlarda gerçekleşmez ayı zamanda anlam dünyasında gerçekleşen ve sayılarla ifade edilemeyen nitel değişimler de vardır. YAPISAL-İŞLEVSELCİ TEORİLER YAPISAL-İŞLEVSELCİLİK • Yapısal-işlevselcilik Spencer ve Durkheim tarafından geliştirilen kuramsal ve metodolojik yaklaşımlar üzerinde ortaya çıkmıştır. • Yirminci yüzyılda önce sosyal antropolojide A. R. Radcliffe-Brown ve Bronislaw Malinowski tarafından geliştirilmiştir • Sosyolojide ise 1940’larda Talcott Parsons ve Davis ve Moore gibi öğrencileri ve Robert K. Merton tarafından geliştirilmiştir • 1940-1960 arasında Amerikan sosyolojisinde hakim bir yaklaşımdır DENGE TEORİLERİ • Bu yaklaşıma göre bir toplumsal yapıda her bir unsurun bir işlevi vardır • Toplumsal değişim işlevlerin yerine getirilmesi ile yakından alakalıdır. • Sosyolojide bir dönem çok yaygın olan yapısal-işlevselci denge teorilerinin önde gelenleri Talcott Parsons, Robert K. Merton ve William F. Ougborn tarafından geliştirilmiştir. • Türk sosyolojisinde Mübeccel Belik Kıray hem kuramı kullanmış hem de yeni kavramsal katkılar sunmuştur. PARSONS’IN MODELİNİN TEMELLERİ • Parsons, Durkheim ve Spencer’in izinden giderek toplumsal değişime evrimci ve bütünleşmeci bir yaklaşım geliştirmiştir. • Weber’den aldığı sosyal eylem fikri kuramı için önemlidir PARSONS’IN EYLEM KURAMI • Ona göre beşeri eylem sistemlerinin en küçük birimi olan eylem, birim eylemdir. • Birim eylem kendi içinde şu bileşenlere ayrıştırılabilir: 1. Aktör: her eylem bir kişi tarafından icra edilir; 2. Hedef: Her eylemin yönelik olduğu bir hedef vardır; 3. Durum: Her eylem belli bir mekan içinde cereyan eder. Bu mekanın aktörün denetiminde olan kısımlarına araçlar, kontrol edilemeyen kısımlarına ise koşullar adı verilir. 4. Normlar: Her eylem, hedefe uygun araçların seçimini düzenleyen bir norm ya da normlar dizisine sahiptir PARSONS’IN EYLEM KURAMI • Parsons’ın eylemi üç boyuta ayırır 1. Bilişsel 2. Hissi 3. Normatif • İnsanın her eyleminde bu üç boyut mevcuttur SOSYAL SİSTEM • Parsons’a göre toplum farklılaşmış kurumların birbirini tamamlayan işlevlere sahip olduğu bir sosyal sistemdir. • Sosyal sistem bir bütün olarak işlemekte ve sürekli uyum üretmektedir. • Her sistemde olduğu gibi toplumda da bazı alt sistemler mevcuttur: 1. Kişilik sistemleri, 2. toplumsal sistemler, 3. kültürel sistemler. • Toplum kültürel sistemin belirlediği sınırları koruma eğilimi taşıyan bir sistemdir SOSYAL SİSTEM • Sistemlerin kişiliği onların sınırlarına bağlıdır • Bu sınırlar, sistemi farklı sistemlerden ayıran niteliklerin başlangıç ve bitiş noktalarını belirler. • Dinamik bir denge • Kültür sistemleri, hayat verdikleri toplumsal örgütleri bireylerin davranışlarını denetlemede kullanırlar. • Bu sistemlerin denge hali ya da sınırların korunması durumudur. AGIL ŞEMASI • AGIL: Adaptation (toplumsal sisteme uyum), Goal Attainment (hedefe ulaşma), Integration (bütünleştirme) ve Latency (örüntüleri muhafaza etme) • Bu işlevlerin her biri sistemin varlığının devamı için zorunludur. • Birimler arasındaki fark dört işlevden hangisinin ağır bastığına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. • Değişim bu sistemlerin birbiri ile etkileşimi neticesinde ortaya çıkan uyumsuzlukların sistemin işleyişi doğrultusunda uyuma dönüştürülmesi ile yakından alakalıdır. BİR SOSYAL SİSTEMDE DEĞİŞİM DÖNGÜSÜ gerçek değerleme farklılaştır ma kapsama uyumu yükseltme Bu döngüde uyum adaptasyonu artıracak düzenlemeler ve evrimleşen tümeller kavramları ile ifade edilmektedir. PARSONS’IN TOPLUM TASNİFLERİ • Parsons toplumları temelde basit (ilkel) ve karmaşık (modern) olarak ikiye ayırmaktadır. • Bu ikisi bir ara dönem olarak arkaik toplum yer alır. • Ona göre kurumların farklılaşmadığı ve bir kurumun pek çok işlevi aynı anda yerine getirdiği basit toplumlarda kurumların işlevleri birbirinden ayrışmaya başladıkça bir değişim yaşanmaya ve karmaşık bir toplum tipi ortaya çıkmaya başlar. • İki tür toplumsal değişme söz konusudur: 1. 2. yapısal: toplumun bir tipten diğerine geçişi (örn. basit toplumdan karmaşık topluma geçiş) evrimsel: bir toplumdaki farklılaşma ve uyum düzeyini artıran daha çok sistem içi ihtiyaçlardan kaynaklanır PARSONS’IN DEĞİŞİM DEĞERLENDİRMESİ • Ona göre aslolan değişim değil istikrar ve sürekliliktir. • Toplum nihayetinde genel istikrarını korurken bozucu güçleri emme kabiliyetine sahiptir. • Değişim sosyal dengeyi bozan bir şey değil, olsa olsa yeni bir dengenin ortaya çıkmasına vesile olan bir şeydir. • Bu görüşler savaş sonrası dönemde Amerikan toplumda sosyalizme karşı geliştirilen hissiyatın bir ürünüdür PARSONS’A ELEŞTİRİLER • C. Wright Mills, Parsons’ın genel toplumsal denge teorisinin ampirik olarak geçerli olmadığını belirtmektedir. • David Lockwood ve Ralf Dahrendorf da Parsons’ın yaklaşımının gerçekçi olmayan ütopik bir toplum biçimi olmakla eleştirmektedirler. MERTON’UN YAPISAL-İŞLEVSELCİ YAKLAŞIMI • Merton bu eleştirileri bertaraf etmek üzere teoriye bazı açılımlar getirmiştir. • Kendi adlandırdığı şekliyle onun teorisi Parsons gibi makro-boy değil orta-boy bir teoridir. • Merton bir toplumsal yapıyı statü dizilerinin örüntüleşmiş bir düzenlenmesi olarak görmektedir. • Buna göre toplum statü ve rol ilişkilerinden müteşekkildir. TOPLUMSAL YAPININ DÖRT DÜZLEMİ • Merton, bir toplumsal yapıyı dört düzlemde ele alır: 1. 2. 3. 4. Statü/rol bileşeni birimi olarak ele alınan bireysel düzey; statü dizilerinin birim alınarak incelendiği grup düzeyi; grupların birim olarak alınıp incelendiği toplumsal sistem düzeyi; değer ya da norm sistemlerinin inceleme birimi olarak alındığı kültürel sistem düzeyi. TOPLUMSAL YAPININ İŞLEVSEL SÜREÇLERİ • Merton, Parsons’ın AGIL şemasını alıp bir miktar değiştirerek kendi temel toplumsal kurumlar şemasını oluşturmuştur. • Bir toplumsal yapı beş işlevsel süreçten oluşmaktadır: 1. Özellikle toplumsallaşma mekanizmasına dayalı bir işlev olarak modellerin sürdürülmesi; 2. Kişisel ve toplumsal gerilimlerin boşaltılması, kanalize edilmesi yada denetimi; 3. Sistemin çevresini denetlemesi veya ona uyması; 4. Kollektif eylemin önkoşulu olan askeri toplumsal birliğin sağlanması ve 5. Bireysel ve kollektif amaçlara ulaşılması. TOPLUMSAL YAPININ İŞLEVSEL SÜREÇLERİ • Merton’un bu şemasında farklılaşan en önemli nokta işlevle ile yapı arasında karşılıklı bir etkileşim öngörmesidir. • Buna göre yapı işlevleri belirlerken, işlevler de yapıyı etkilemektedir. • İhtiyaçlar yeterince karşılanıyorsa bir sistem işlevseldir, dengelidir ve varlığını sürdürür. Aksi takdirde değişme ihtimali ve ihtiyacı belirir. AÇIK VE GİZLİ İŞLEVLER • Toplumsal sistemin işleyişi bakımından bir toplumsal yapının unsurlarının sadece işlevlerine vurgu yapmak hatalıdır • Aynı zamanda bozuk işlevler veya işlevsizlikler de dikkate alınmalıdır • Toplumlar her zaman işlevsel bir bütünlük ve uyum içerisinde değildir • değişimin kaynağı ve dinamiği uyumsuzluktur. SAPMA (ANOMİ) • Merton toplumsal çevre ile kültürel çevre arasındaki uyumsuzluk ve tabakalaşmadan kaynaklanan çeşitli işlevsizlikler görür • toplumsal davranış bozukluları • Şiddetinin düzeyine göre bir toplumsal yapıda iki tür sapma mevcuttur • Basit anomi bir toplumdaki değer çatışmalarından doğan huzursuzluk durumu • Şiddetli anomi bir toplumdaki değer sisteminin çürümesi ve çözülmesi OGBURN’ÜN TOPLUMSAL DEĞİŞME ANLAYIŞI • Toplumsal değişme icat, birikim, yayılma ve uyum sağlama ekseninde şekillenen kültürel evrimin bir neticesidir • Teknik gelişmeler merkezi bir yere sahiptir • Bir toplumda zihinsel yetenek, toplumsal talep ve kültürel öğelere bağlı olarak yeni icadlar gerçekleşir, kültürel tabana yayılır ve dağılır ve yayılır • Tüm toplumsal ve kültürel sistem yeni icada göre kendisini yeniden düzenler MÜBECCEL KIRAY’IN YAPISAL İŞLEVSELCİLİĞİ • Kıray Türk sosyolojisinde toplumsal değişmeyi açıklamak üzere yapısalişlevselci yaklaşımı kullanmış ve bu teoriye kavramsal katkılar yapmıştır. • Ona göre bir toplumsal yapı dört unsurdan müteşekkildir: 1. 2. 3. 4. mekan/ekolojik çevre, nüfus, organizasyon değerler sistemi. • Toplumsal yapı bu unsurların karşılıklı etkileşimi ile bir uyum içerisindedir • Bu unsurlardan birisinde gerçekleşen değişimlere bağlı olarak sosyal uyum da bozulur ve değişim ortaya çıkar. KIRAY’IN TEORİYE KATKISI • Kıray’ın teoriye yaptığı en önemli katkı bu değişimin gerçekleşme mekanizmasına dair geliştirdiği açıklamalardır. • Bir toplumsal yapıda bir tipten diğerine geçiş gerçekleşirken her bir unsur aynı hızda hareket etmez. • Özellikle maddi unsurlar ile değerler arasındaki bu uyumsuzluk değişimi bir değer krizine dönüştürebilme riskine sahiptir. • Değişimi kolaylaştıran ve toplumsal bütünleşmeyi sağlayan tampon kurumlar ortaya çıkar. • Bu kurumlar eskinin örüntülerini belirli bir düzeyde sürdürerek yeniye geçişi kolaylaştırır ve değişimin bir kriz olarak yaşanmasının önüne geçerler. YAPISAL-İŞLEVSELCİLİĞE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER • Yapısal-işlevselciliğe yöneltilen eleştiriler şu şekilde özetlenebilir: 1. Sosyal yapıda parçalar çoğunlukla bütünden bağımsız bir biçimde de varlıklarını sürdürebilirler 2. Yapıyı bir organizmaya benzemez, bir organ işlevini kaybetmesi halinde yok olmaz 3. toplumda bir fikri konsensüs asla olmaz; toplumun her zaman farklı ve birbiriyle çatışan fikirlere sahip gruplardan oluşur 4. İnsan davranışı her zaman toplumsal sisteme bağlı değildir; yapı ile bireyin davranışları arasında karşılıklı bir etkileşim mevcuttur. 5. Sosyal yapının daima dengede değildir. Bir toplumsal yapıda farklı çıkarlara sahip farklı gruplar arasında çatışma vardır ÇATIŞMA TEORİLERİ ÇATIŞMA TEORİLERİ • • • • Ralf Dahrendorf’un diyalektik yaklaşımı Lewis Coser’ın çatışmanın işlevi yaklaşımı Randall Collins’in alışverişçi çatışma yaklaşımı Jürgen Habermas’ın eleştirel teorisi ÇATIŞMA TEORİLERİNİN TEMELLERİ • Çatışma teorileri esasında önemli bir Marksist bir temele sahiptir. • Diğer bir temel ise Georg Simmeldir • Bu çerçevede sosyolojik teoride iki baskın çatışmacı teori ortaya çıkmıştır: – diyalektik çatışma teorisi – işlevselci çatışmacılık SİMMEL ÇATIŞMACI SOSYAL TEORİSİ • Sosyal değişmede çatışmanın merkezi bir yeri vardır • Modern toplumda çatışmanın temeli üretim süreci değil mübadeledir • Kent hayatında ortaya çıkan para ekonomisi toplumun normları ve değerlerinin değişimine katkıda bulunurken toplumda yaygın rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır • İnsanları etkileşim içinde birbiriyle bağlayan çatışma geçici değil, toplumun daimi bir özelliğidir. • Çatışma benzer ilgi ve çıkarlara sahip kişilerin amaçlarına ulaşmak için bir araya gelmelerini de sağlayan bir etkendir. • Toplum içinde sürekli birbirine zıt çıkar alanlarına sahip çıkar grupları oluşur. • Çatışma toplumu dinamik kılar ve değişime kaynaklık eder. DAHRENDORF’UN ÇATIŞMACI YAKLAŞIMI • Toplumsal istikrarsızlık, çatışma ve sosyal çözülmeye vurgu yapan bir çatışmacı model • Her toplumda kaçınılmaz olarak her unsur, her an yaşanan bir değişime tabidir ve aynı zamanda değişime katkı suna • Her toplumda değişime kaynaklık eden sosyal çatışma kaçınılmazdır. • Her toplumun her noktada ve her an çelişki ve çatışma vardır • Çatışmanın kaynağı Mülkiyet değil güç için mücadeledir DEĞİŞİMİN BİLEŞENLERİ 1. Her toplum her noktada değişim sürecine tabidir; değişim kaçınılmazdır 2. Her toplum her noktada çatışma ve uyumsuzluk sergiler; sosyal çatışma kaçınılmazdır 3. Bir toplumdaki her unsur onun dağılmasına ve değişmesine bir katkı sunar 4. Her toplum bazı mensuplarının diğerleri üzerinde baskı kurmasına dayanır. (Dahrendorf, 1959, p. 162) TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME • Toplumu oluşturan her unsur, toplumun çözülmesine ve tekrar bütünleşmesine, diğer bir ifade ile değişmesine katkıda bulunur • “Toplumun gerçeği çatışma ve değişip durmadır” • Toplumsal bütünleşmenin temeli, Parsons'ın öne sürdüğü gibi uzlaşma değil, aksine baskı, yani otorite konumundakilerin kitlelere boyun eğdirme gücüdür • Her toplum onu oluşturan fertlerden bazılarının diğerleri üzerindeki zorlamasına dayanır. • Bu gruplar arasındaki çatışma toplumu bir arada tutar, toplumun mevcut halinin değişerek yeni biçimler almasına neden olur LEWİS A. COSER’İN YAKLAŞIMI • Yapısal-işlevselci kurama yönelik eleştiriler yöneltir • Toplumsal yapı ve değişmeyi çatışmacı bir biçimde ele alır • Bir toplumda özellikle birbirine sorumluluk ve güç ağlarıyla bağlı olan ve yakın ilişki içerisinde bulunan insanlar arasında kaçınılmaz bir biçimde çatışma ortaya çıkar. • İnsan olmanın ve toplum içinde yaşamanın temel bir koşulu çatışmadır • Toplumdaki bireyler arasında eşitsizlikler ve farkılıklar kaçınılmazdır • Modern toplum eşitsizlik ve çatışma üzerine kuruludur. COSER’İN ÇATIŞMA TEORİSİ • Coser’in çatışma teorisi Marksistlerde olduğu gibi ekonomi-politik bir temele ve yaklaşıma değil, toplumsa yaşamdaki işlevlerin yerine getirilmesi fikriyle ilişkilidir. • Çatışmanın sadece yıkıcı unsurlardan ibaret değildir aynı zamanda toplumu bir arada tutan bağların oluşmasında da önemli bir rol oynar • Çatışmanın bütün toplumlarda vardır • Çatışma toplumun parçalanmasına yol açmaz zira her toplumda düşmanca ve saldırganca duygular oluşmadan, ortaya çıkan sorunların ifade edilmesini sağlayan emniyet supabı işlevini gören kurumlar bulunmaktadır. • Toplumun biçimi ve ilişkilerin düzeyine göre değişen bu kurumlar toplumdaki gerilimleri azaltır, toplumun işleyişini sağlarlar. ÇATIŞMA TÜRLERİ • Coser, tepkilerin sorunun kaynağına yönelip yönelmemesine göre toplumdaki çatışmaları iki başlık altında tasnif eder: – gerçekçi çatışmalar: tepkiler sorunun kaynağına yönelir – gerçekçi olmayan çatışmalar: tepkiler sorunun kaynağı yerine onu temsil eden başka bir nesneye yönelir İŞEVSELCİ ÇATIŞMA • Coser’ın çatışmacı görüşleri işlevselci bir yaklaşımı da içermektedir. • İşlevselcilerin aksine Coser çatışmanın olumlu işlevlere de sahip olduğunu ileri sürmektedir. • Çatışma toplumsal yapının işleyişi için olumludur ancak olumlu ve işlevsel olmayan çatışmalar da söz konusudur. • Eğer bir çatışma toplumun varlığını üzerine inşa ettiği temel norm ve değerler hakkında ise bu çatışma olumlu ve işlevsel değildir. Aksine çatışma eğer toplumdaki süreç ve işlevlere ilişkin ise olumlu ve işlevsel olacaktır. YENİ-EVRİMCİ KURAMLAR YENİ-EVRİMCİLİĞİN GELİŞİMİ • Yirminci yüzyılın ilk yarısı evrimci açıklamaların çeşitlendiği ve siyasal alanda ciddi karşılıklar bulduğu bir dönemdir. • Özellikle Nazizim ile toplumu biyolojik olarak açıklamak çok yaygınlaşmıştır. • Ancak tam da bu nedenle evrimcilik bir süre sosyal teoriden dışlanmıştır. • 1930’lu yıllardan itibaren Darwin'in evrim kuramı ile Mendel'in kalıtım kuramını modern moleküler biyoloji ve matematiksel popülasyon genetiği ışığında birleştiren Modern Evrimsel Sentez evrimciliğe yeni temeller sağlamıştır. • 1960’lı yıllarda sibernetik, sistem düşüncesi bağlamında gelişen karmaşık sistemler yaklaşımı ile evrimci açıklamalar sosyoloji ve antropolojide kendisine yeniden yer edinmiştir. LESLIE A. WHITE’IN TEKNOLOJİK EVRİMCİLİĞİ • White’a göre bir toplumun gelişmişliği enerji türü ile ölçülebilir. • İnsanlık tarihinde kullanılan enerji kaynaklarına göre sırasıyla beş evrimsel aşama vardır 1. 2. 3. 4. 5. insan kası evcilleştirilmiş hayvan bitki doğal kaynaklar nükleer enerji. JULİAN H. STEWARD’IN TEORİSİ • Steward White’ı takiben kültürel antropoloji içerisinde yen-evrimci geleneğe katkı yapar • kendisinden önce gelen evrimci kuramın evrenselci ve tekbiçimli evrim fikrini eleştirir • Kültürel evrimi daha fazla önceleyen bir evrim kuramı oluşturmuştur. • “çok hatlı evrim kuramı”: yerel koşullara uyarlanmış birden fazla biçim vardır EKOLOJİK EVRİMCİLİK • benzer ekolojik ortamlarda yaşayan toplumlar benzer kültürlere sahiptir. • İnsanın ve toplumun ekolojik çevre ile girdiği ilişkinin toplumsal değişimin temel dayanağıdır • Teknoloji de çevre koşulları içindedir • Toplumsal yaşamı şekillendiren üç çevre vardır: 1. fiziksel çevre 2. kültürel çevre 3. teknoloji. İNSANLIĞIN TARİHSEL GELİŞİM AŞAMALARI • İnsanlık tarihinde aileden devlete doğru bir evrim söz konusudur. • Bu süreçte insanlık sırasıyla şu aşamalarından geçmiştir: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. avcılık ve toplayıcılık, başlangıç tarımı, devletin oluşma dönemi, bölgesel çiçeklenme, başlangıç fetihleri, karanlık çağlar döngüsel fetihler GERHARD LENSKİ’İNN YENİ-EVRİMCİLİĞİ • White’ın izinden giderek teknolojik gelişmeyi toplumların evrimindeki temel etken olarak konumlandırmıştır. • Onun çokdoğrusal evrim teorisi (Multilinear evolutionary theory) bilginin miktarı ve kullanımına odaklanmaktadır. • Ona göre bir toplumda çevreyi şekillendirmede etkin olabilecek ne kadar fazla bilgi birikimi varsa o toplum o kadar ileridir. İNSANLIK TARİHİNDEKİ AŞAMALAR • İletişimin tarihsel gelişimi çerçevesinde insanlık tarihinde dört aşama vardır: 1. 2. 3. 4. bilginin genlerle geçişi, bilginin tecrübe ile aktarımı, mantığın kullanılmaya başlanması, sembollerin geliştirilmesi, dil ve yazının kullanımı. BİLGİNİN EVRİMSEL GELİŞİMİ VE TOPLUMLAR • Bilginin bu evrimsel gelişimi çerçevesinde tarihte toplumların dördü genel biri özel beş şekil aldığını ifade eder: • avcı toplayıcı • basit tarım • gelişmiş tarım • sanayi • balıkçılık (özel)
Benzer belgeler
Okumaları destekleyici olması için çatışmacı kuramla ilgili eklediğim
belirleyen bir konuma yükselmiştir.
Ona göre, toplumda temel birim ekonomidir. Diğer üstyapı kurumları, kısmi bir özerkliğe sahip
olmalarına rağmen, son tahlilde altyapı tarafından belirlenirler. Ü...