Merkezde öğretmenlik yapan Zehra ismindeki bir baş ögretmenin
Transkript
Merkezde öğretmenlik yapan Zehra ismindeki bir baş ögretmenin
1. KİTABIN KONUSU : Bir öğretmenin geçmişte yaşadıklarının meslek hayatına etkisi. 2. KiTABIN ÖZETİ : Merkezde öğretmenlik yapan Zehra ismindeki bir baş ögretmenin babasi hastadır. Zehra öğretmen merkezde bulunan öğretmenlerin içinde en iyisidir, çünkü görevi için canla, başla çalışan birisidir. Maarif Müdürü olan Tevfik Hayri Bey Zehra öğretmeni çok yakından tanıyan ve bilen birisidir. Fakat Maarif Müdürü Zehra’nın babasının hasta olduğunu öğrenir. Ve izin almak için Mebus Şerif Halil Bey ile konuşur. Zehra’nın iyi birisi olduğunu canla başla çalıştığını görevinin bilincinde olduğunu anlatır ve konuşurlar ama acıma ruhunun olmadığını belirtir. Öğrencilerden okula geç gelenleri, üstü başı yırtık olanları affetmediğini belirtir. Halil Bey şaşırmıştır, çünkü Zehra’nın babasız olduğunu sanmaktadır. Tevfik Bey ile Şerif Bey okulları teftişe gider ve ilk olarak Zehra’nın okulundan başlarlar ve babasının hastalığından söz ederler ama Zehra babasının olmadığını söyler ve onlarda üstelemezler ama hasta kelimesini duyunca Zehra değişmiştir. Maarif Müdürü bu olayı halletmek için hemen harekete geçer ve iki gün sonra İstanbul’dan gelen resmi bir telgrafla Zehra’nın babası olan Mürşit Efendi’nin hasta ve ölmek üzere olduğunu ve öğretmenin hemen yola çıkması gerektiğini belirtmiştir. Tevfik Bey Zehra’yı odasına çağırır ve durumu tekrar anlatır. Hemen babasının yanına gitmesi gerektiğini ona hatırlatır ve telgrafı Zehra’ya verir. Zehra babasının kötü biri olduğunu anlatır ve gitmek istemez. Sonra Zehra kararını değiştirmiştir ve Tevfik Bey’e söyleyerek okuldan ayrılır. Zehra trene biner ve küçüklüğünde başından geçen olayları hatırlar. Zehra çocukken anneannesi ve ailesiyle yaşamaktadır. Zehra’nın teyzesi Ruhsar tüccar bir adamla evlenmiştir. Ama kocasını aldattığı için Ruhsar’ı öldürmüştür. Zehra babasını da annesi Meveddet Hanım sayesinde sarhoş, çapkın, serseri biri diye bilmiştir. Zehra’nın ablası Feriha annesinden gördüğü için biraz süslüdür ve babası ona yasaklar koyar ve annesi Feriha’yı babasına kötüler ve daha sonra ablası veremden ölür. Zehra babasını hep kötü biri olarak bilmiştir. ilmiştir. Zehra bunlar düşünürken İstanbul’a gelmiştir. Zehra babasının kaldığı eve gelir ama çok geçtir, çünkü babası ölmüştür. Mürşit Efendi’nin uzak akrabası olan Vehbi Efendi Zehra’ya babasına ait sandığın anahtarını verir. Zehra sandığı açar ve içinden birkaç kağıt ve bir hatıra defteri çıkar ve kumaya başlar. Hatıra defterinde Mürşit Efendi’nin tüm hayatı yazmaktadır. Mürşit Efendi okulunu bitirip diplomasini almiştir. Tek amaci mutlu hayat sürmek ve evlenmektir. Mürşit Efendi’nin Sivas’a ilk tayini çikar. Öncelikle Istanbul’da kalmak istemiştir ama küçük şehirde çalişmak daha iyi oldugunu düşünerek Istanbul’dan ayrilir. Sivas’ta işe başlar ve bir Ermeni kadininin evini tutar ve orada yaşamaya başlar. Bazi evlerine davet edip konuşmalarinda hep dedikodu yaptiklari için Mürşit Bey artik bu tür yemeklerde bulunmayacagina karar verir. Daha Sivas’in bir kazasina kaymakam olur ve yeni bir yere taşinir. Oradan da başka bir yere tayini çikar. Kazada bulunan zenginler ve esnaflar yeni gelen kaymakamlara hediyeler vererek gözüne girmeye çalişip halki kandırmışlardır. Ama Mürşit Bey olayın farkına varır ve başka bir kaymakamlığa geçiş yapar amacı yeni aldığı kazayı geliştirmektir ama burada da her şey ters gitmektedir. Mürşit Efendi’nin tayini Diyarbakir’a tahriat müdürü olarak atanir. Burada eski alişkanligi azalmiştir ve içkiye başlamiştir. Mürşit Efendi Fadil adinda malmüdürü ile tanişir ve bir gün Fadil Bey rahatsizlanir ve Mürşit Bey’in kucaginda ölür, ayni zamanda kizina da aşik olmuştur. Yetim kalan kizini annesinden ister ve annesi kabul eder, hazirliklar başlar. Eve güvey gelir ve yeni bir eve taşinirlar. Eve yeni, pahali eşyalar alirlar. Diyarbakir’da bir süre kaldiktan sonra kaynanasinin istegiyle Istanbul’a taşinmaya karar verirler. Bu sirada kaynanasinin istekleri gün geçtikçe artmaktadir. Mürşit Bey’de bogazina kadar borca batmiştir. Yakin dostu ve zengin biri olan Abdüssamet Bey’den borç alir. Kaynanasinin istegiyle yaninda çalişan Hafiz’in da Istanbul’da bir iş bulmasini ister fakat olumsuz yanit alir. Abdüssamet Bey Hafiz’in kaynanasinin aşigi oldugunu, Makbule Hanim’in Fadil Efendi’ye neler çektirdigini ve kizlarinin ne kadar sinsi, yalanci ve sömürücü oldugunu anlatir. Mürşit Bey bunlari duyunca kulaklarina inanamaz ve güven duydugu kaynanasindan ve karisindan şüphelenir. Mürşit Bey Istanbul’a gelir, yerleşir ama evde bir geçimsizlik vardir; çünkü Mürşit iş bulamamiştir, herkesten borç almaktadir hatta gümrük müfettişi olunca bile gelen para az oldugu için huzursuzluklar devam eder. Huzursuzlugu durdurmak için hirsizlik yapar. Bunlarin hepsini kizlari için yapmaktadir. Ama bir gün yakalanir ve işten atilip, hapse konulur. Hapisten çıktığında aç ve işsizdir. Artık her gece içmektedir. O sıralarda Ruhsar kocasını aldattığı için kocası onu öldürmüştür ve dışarıdan herkes iki bacanağı da suçlu bulmaktadır. Evlerinin yakınındaki Mesadet Hanım ve Necip Bey’in arası Meveddet Hanım ile iyidir ve Necip Bey Mürşit Bey’e yanında iş bulur. Mürşit Bey bir gün beze sarılı bir çok mektup bulur, bunlar karısının Necip Bey ile olan aşkının mektuplarıdır. Mürşit Bey olayı anladıktan sonra işten ayrılır. Artık Mürşit Bey sarhoşun teki ve dilencinin biri olmuştur. Zehra defteri burada bitirir ve esas suçlunun kim olduğunu öğrenmiştir ama vakit çok geçtir. Birkaç gün sonra Zehra çalıştığı yere tekrar döner. 3. KİTABIN ANA FİKRİ : İnsan kişiler hakkında araştırıp sormadan, hükümlere varıp ,onları yargılayıp, mahkum etmemelidir. 4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : Vehbi Bey:Zehra’nın eski komşusudur.Babasının zor zamanında ona yardım etmiştir. Zehra: Çalıştığı yerde başöğretmen olan otuz yaşlarında ufak tefek biri olmasına rağmen kuvvetli birisidir. Esmer tenli, iri burunlu, çıkı elmacık kemikli, kalın ve siyah kaşlı olan bir öğretmendir. Acımak nedir bilmeyen dik başlı, çatık kaşlı, asabi bir insandır. Aynı zamanda becerikli, doğruluktan ve fedakarlıktan ayrılmayan haksızlığın ve yalanın düşmanı olan,acıma ruhunu kaybetmiş, herkes tarafından sevilen biridir. Tevfik Hayri Bey: Bölgenin vekilidir.Maarif Müdürüdür.Örnek bir yöneticidir.Zehra’ya babacan bir tavırla yaklaşmaktadır. Maarif Müdürü ve Zehra’yı yakından tanıyan şişman ve geniş omuzlu biridir. Gevşek, hayalperest, işlerle fazla ilgilenmeyen, sakinliği ve sessizliği seven aynı zamanda şakacı ve umursamaz bir kişidir. Mebus Şerif Halil Bey: Tevfik Bey ile aynı okulu okumuş ve onun yakın arkadaşı, iri burunlu, kalın dudaklı birisidir. Kasabada sevilen ve insanlar için elinden gelen her şeyi yapan bir insandır. Mürşit Efendi: Zehra’nın babasıdır. Zehra gibi kısa boylu, esmer, kalın kaşlı bir memurdur. Duygusal, çalışkan ve sıkı iradeli aynı zamanda sözüne sadık, rezilliği ve üç kağıtçılığı sevmeyen bir insan ama evlenip ailesiyle arası bozulunca serseri, sarhoş ve zorluklara karşı koyamayan biri olmuştur. Çevresindeki insanlar tarafından çalışkan ve ciddi biri olarak tanınan doğruluktan ayrılmayan biriydi ama evlendikten sonra değişmiştir. Meveddet Hanım: Mürşit Bey’in karisidir. Genç, güzel ve alimli bir kadindir. Ayni zamanda hassas, asabi ve dediklerinin yapilmasini hemen isteyen maymun iştahli, dolmuşa gelen biridir. Evliliginin ilk yillarinda kocasi tarafindan sevilen fakat çevresince kiskanç ve aç gözlü olarak taninan birisidir. Makbule Hanım: Zehra’nın anneannesidir. Mürşit Efendi’den her zaman kızıyla beraber isteklerde bulunan birisidir. Kendini iyilik sever biri diye gösterip insanları kullanan, kandıran biridir. Çevresince sevilen birisi olmasının sebebi insanları kandırmasıdır. Abdüssamet Bey: Zengin, iyilik ve yardım etmeyi sever. Arkadaşı yaptıklarını karşılığını hiç bir zaman beklemez. ww.dersteknik.com/2012/05/acimak-kitap-ozeti.html AL BURDAN Kayınvalide: Aşırı tutkuları olan ve bencil bir yaratılışa sahiptir. Feriha: Mürşit Efendi’nin kızıdır.Veremden öldü. Müşerref: Mürşit Efendi’nin karısı. Oldukça bencil ve para düşkünüdür 5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Kitap akıcı bir dille kaleme alınmış sürükleyici bir eserdir.Bir insanda bulunması gereken en önemli özelliklerden birisini konu almıştır. 6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ : Ünlü yazarlarımızdan Reşat Nuri Güntekin 26 Kasım 1889 yılında İstanbul’da doğdu ve babası Doktor Nuri Bey’dir. Önce Çanakkale İdadisinde okuyan Güntekin daha sonra İzmir’de Fransız Frerler mektebine devam etti. Reşat Nuri, 1912 yılında İstanbul Darulfünun Edebiyat Şubesini bitirdikten sonra liselerde edebiyat, Fransızca ve felsefe okuttu. 1931 ve 1943 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı müfettişi olarak Anadolu’nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. 1939 ve 1943 yılları döneminde Çanakkale milletvekilliği yaptıktan sonra 1947′de başmüfettişlik ve 1954′te Paris kültür ataşeliği (1954) yaptı. Reşat Nuri Güntekin, hikaye, roman, gezinotları, oyun, mizah yazıları ve çeşitli konularda makaleler yazdı. İlk eseri olan “Eski Ahbab” adlı hikayesi, 1917 yılında Diken dergisinde çıktı ve sonradan kitap olarak basıldı. Bir dönem Zaman gazetesine Temaşa Haftaları başlığı ile tiyatro eleştirileri yazdı çeşitli takma isimlerle (Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci dergilerinde Hayreddin Rüşdi, Sermed Ferid, Mehmed Ferid) hikayeler yayınladı. Reşat Nuri’nin bazı mizah dergilerinde farklı takma isimler kullandığı da görülmüştür. Ayrıca “Harabelerin Çiçeği” adlı eserini yine zaman gazetesinde Cemil Nimet adıyla yayınladı. Cumhuriyet’in yeni kurulduğu 1923-1924 yıllarında arkadaşlarıyla birlikte Kelebek isimli haftalık bir mizah dergisi çıkardılar. Reşat Nuri Güntekin, o zamanlar kendisine büyük ün kazandıran, bugün de çok iyi bilinen ve sevilen “Çalıkuşu” adlı romanını 1922 yılında yayınladı. Bu eser TRT televizyonu tarafından dizi haline getirildi ve büyük kitlelerce seyredildi ve sevildi. Reşat Nuri’nin eserlerinde toplumsal olayların ve aşkın iç içe olduğunu görüyoruz. Kahramanları gerçek hayattan kopuk değillerdir. Kitabın kahramanının yaşadığı olayları ve duyguları, işini ve burada yaşadıklarını gözardı etmeden yazar. Romanlarını kesinlikle samimi, sürükleyici ve çok güzel bir Türkçe ile kaleme almıştır. Reşat Nuri’nin eğlendirici mizahi öyküleri de vardır. Reşat Nuri Güntekin‘in oyunlarından Yaprak Dökümü’de televizyona uyarlandığından yeni nesil hariç kimsenin yabancısı olmadığı bir eserdir. Burada da aşklar, entrikalar, mutluluklar ve gözyaşlarıyla dolu hayat yaşayan bir aile anlatılmıştır. Reşat Nuri Güntekin, Batılı bazı yazarlarından romanlar, hikayeler çevirmiş, oyunlar uyarlamıştır. Akciğer kanserinden tedavi olmak için gittiği Londra’da ölmüş (Aralık, 1956) ve cenazesi İstanbul’a getirilerek, Karacahmet Mezarlığında defnedilmiştir. ÖZET 2 Zehra adında bir öğretmen acımasız bir karaktere sahiptir.Öğrencilerine hiç hoşgörülü davranmamakta,en ufak hatalarında bile cezalandırmaktadır.Bu yüzden Zehra Hanım ile Maarif Müdürü arasında tartışmalar çıkar.Bu tartışmalar bile Zehra Hanım’ı fikrinden döndürmez. Zehra Hanım’a bir gün Şerif Halil adında bir mebus tarafından babasının hasta olduğu haberi getirilir.Zehra Hanım hasta olan kişinin babası olmadığını söyler.Fakat bir süre sonra Maarif Müdür Tevfik Hayri Bey,bu kişinin,Zehra’nın babası olduğunu ortaya çıkarır.Zehra Hanım’da hasta olan kişinin babası olduğunu kabul eder,ancakbabasının yanına gitmeyeceğini belirtir.Maarif Müdürü;Zehra Hanım’a,babasının kendisini görmek istediğini,ölmek üzere olduğunu söyleyerek gitmesini ikna eder.Zehra Hanım trene binerek hasta babasını görmeye giderse de yetişemez.Çünkü babası Mürşit Efendi ölmüştür.Ceset yakın bir dostun evindedir.Zehra Hanım eve geldiğinde oldukça sakindir.Bu durum ev halkını şaşırtır,ters tepkiyle karşılanır. Akşam olduğunda kendisine ayrılan odada babasının eski çeyiz sandığını görür.Sandığı açtığında eski eşyalar arsında ve güzel yazıyla yazılmış “Hatıra Defterim” başlıklı bir defter bulur.Sayfaları çevirmeye başlar. Zehra’nın babası Mürşit Efendi Mülkiye Mektebi’ni bitirdikten sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerinde maiyet memurluğu ve kaymakamlıklar yapmış bir kişidir.Oldukça dürüst ve çalışkan bir insandır.Amirleri tarafından verilen görevleri zamanında ve kusursuz olarak yapmaktadır.Bu durumu hep başkalarının onu kıskanmalarına yol açar.Kaymakam olarak atandığı Reşadiye’de toprak ağalarına,yani mütegallibe takımına ödün vermediği için başı derde girer,bunun gibi olaylar ve durumlar yüzünden ömrü sürgün içinde geçer.Bunlar onu derinden etkiler Karşısına, ölen bir mesai arkadaşının Müşerref Hanım adındaki bir kız çıkar.İlk görüşte,ona tutulur. Bunlar ana kız bir evde yaşamaktadırlar.Mürşit Efendi onların maddi ve manevi sıkıntılarını giderir.Müşerref Hanımla evlenir.Kayınvalidesi maddiyata,gösterişe ve başkalarıyla boy ölçüşmeye oldukça düşkün bir kadındır.Kızını da,bu yolda şartlandırır.Mürşit Efendi onları mutlu edebilmek için giderek çok borçlanır.Arkadaşlarının,amirlerinin uyarılarına kulak vermez.Kayınvalidesi ve karısının sürekli baskıları sonucu İstanbul’a yerleşir. Bu arada işinden de olur.Bir süre kayınbiraderinin evinde kaldıktan sonra, basit bir katiplik bularak çalışır.Bu arada kayınvalidesinin aşırı istek ve şartlandırmaları sonucu baldızı kötü yola düşer.Bunu duyan kocası tarafından tabancayla vurularak öldürülür.Mürşit Efendi de kayınvalide ve karısının aşırı istek ve teşvikleri sonucunda Gayrimeşru yollara sapar;rüşvet alır,hırsızlık yapar.İki de kızı olmuştur.Çocuklarını çok sevmektedir.Fakat arada kayınvalide bir karaçalı gibidir;babayı çocuklara çok kötü bir insan olarak tanıtır.Sevilmelerine izin vermez.Çocuklar kayınvalidenin ve annesinin etkisi altında girmişlerdir.Mürşit Efendi işlediği kanunsuz işler yüzünden beş yıla mahkum olur.Hapisten çıktıktan sonra artık işsiz güçsüz biridir.Karısı Müşerref Hanım’ın ilişki kurduğu zengin bir iş adamının yanına girer.Durumu kayınvalidede bilmektedir;bu ilişkiyi mektuplardan öğrenen Mürşit Efendi,bir “boş”olma belgesi doldurursa da kızlarının geleceği için bundan vazgeçer.Kayınvalidesini ve karısını şiddetli bir biçimde azarlarve bu durum devam ederse onları öldüreceğini söyler.Kızları Feriha ve Zehra, babalarından nefret etmektedirler.Sonunda Feriha vereme yakalanarak ölür.Babası cenazesine bile bırakılmaz.Çocuğunu son kez görmesine izin bile verilmez. Mürşit Efendi bir gün vapurda okul arkadaşı Cevdet’le karşılaşır.Ondan kaçarsa da kurtulamaz.Çünkü Cevdet onu tanımıştır.Cevdet mebus olmuştur.Mürşit Efendi’ye yardım etmek ister.Mürşit Efendi de Zehra’yı bir okula yerleştirmesini ister.Vasisi olduğu için kızı evden zorla alır.Kayınvalidesinin ve karısının karşı koymalarına rağmen çocuğu kucakladığı gibi yetimler mektebine verir.Yanında mebus Cevdet de vardır. Kızının hiç kimse ile görüştürülmemesini de talimat olarak okul idaresine bildirir. Zehra Hanım bu okuldan mezun olmuştur.Mürşit Efendi ise perişan bir haldedir.Bir lokma ekmeği bile zor bulmaktadır.Zehra Hanım okul öğretmen olarak Anadolu’nun bir kasabasına gelir.Çocuk ruhunda kalan,olayların etkisi yüzünden acımasız,katı biridir. O gece kaldığı evin odasında bulduğu bu hatıra defterini okuduktan sonra annesini,anneannesini ve babasını daha iyi tanımak imkanı bulmuştur;hayatında ve duygularında büyük değişiklikler meydana gelir. Babasının bulunduğu odaya gider.Örtüyü kaldırır babasını öper ve ağlar. Babasına karşı takındığı olumsuz tavırlardan dolayı büyük pişmanlık içindedir;Babasını toprağa verir.Acılar içinde ağlar,ağlar,ağlar… Görev yerine döner.Kendisine yapılan bir evlilik önerisini kabul eder. 2. ROMANIN GENİŞ ÖZETİ 3 Zehra çok çalış, disiplinli, verdiği kararların arkasında duran bir öğretmendir. Bulunduğu okulda bir çok yenilik yapmış ve okuldaki uygun olmayan, güzel olmayan bir çok şeyi değiştirmiştir. Kırık dökük halde bulunan okulu kendi onarmaya kalkmıştır. Öğrencilerin elbiseleriyle, saçlarıyla usanmadan ilgilenmiştir ve onların ikinci anneleri olmuştur. Ama onun bir tek kusuru aucıma duygusunun olmamasıdır. Zaafa, düşkünlüğe, çirkinliğe acımamaktadır. Bu özelliklerinden dolayı maarif müdürü onun mebus Şerif Halil beyle tanıştırmak istemiştir. Tabiki mebusunda asıl amacı Zehra'ya babasının hasta olduğunu söylemektir. İkisi birlikte Zehra'nın okuluna giderler. İlk olarak onunla okul öğrencileri hakkında konuşurlar. Zehra çalışkan öğrencilerinden bahsederken gözlerinin içi güler. Ama tembel, zayıf öğrencilerden bahsederken çehresi değişir ve sanki zanlı bir kişiden bahsediyormuş gibi davranır. Bu konu hakkında maarif müdürü ve mebusla saatlerce tartışır ama bir türlü bu fikrinden vazgeçmez. Bu konuyu tartışırken maarif müdürü çok güzel bir örnek verir. Zehra'ya bu örneği anlatır. Küçük bir kızın hırsızlık ile suçlanmasını söyler. Zehra hemen araya girer ve müdahale eder. Evet o bir hırsızdı diye bağırmaya başlar ve onu savunmalarını istemez. Maarif müdürü ise konuyu açar. Bu kızın aslında hırsız olmadığını sadece hırsızların şu evin kapısı önünde dur birisi gelince haber ver diye para karşılığında kandırırlar. O da inanır, olay esnasında bekçiye yakalanır. Daha sonra polise teslim edilir. Polis onu konuşturmaya çalışır ama bir türlü konuşmaz. Zehraya gülerek eğer gerçekten hırsız olsaydı onların ismini vermezmiydi der ve devam eder. Polis ona aldığı paranın iki katını teklif eder ve kız yine almaz. Bu kız hırsızmıydı diyerek Zehra'yla dalga geçerler. Zehra olayı kapatır bir daha o olay üzerine konuşmak istemez. Laf Zehra'nın babasına gelir. Ama o konuşmak istemez. Babasının hasta olduğunu söylerler fakat zehra babası görmeye gitmek istemez. En sonunda maarif müdürünün ısrarı ile babasını görmeyi kabul eder ve İstanbul'un yolunu tutar. O akşam tren yolculuğuna başlar. Her gözlerini kapatışında çocukluğunda başından geçen olayları hatırlar. Babasının eve nasıl sarhoş geldiğini, ablasına çektirdiği işkenceleri bir bir gözlerinin önünden geçirir. Her seferinde babasına olan kini bir kat daha artar. Nihayet tren yolculuğu bitmiş ve babasının bulunduğu eve gitmiştir. Evde sessizlik hakimdir. Onu yaşlı bir adam ile kadın karşılar. Zehra evde insanlarla konuşurken gayet sakin görünmektedir. Hatta neşeli denilecek tavırlar sergiler. Bu hareketlerini herkes yol yorgunluğuna verirler. Daha sonra Zehra'ya babasından kalan bir sandık olduğunu ve onu açıp bakmasını söylerler. Daha sonra zehra sandığı açar ve içinden bir günlük çıkar. Günlüğü okumaya başlar. Günlüğün ilk sayfalarında babasının daha yeni memur çıktığını ve bunun için ne kadar bahtiyar olduğundan bahseder. İçinde olan çalışma azmi, namus, şeref duygularından bahseder ve sayfalar ilerledikçe ilk tayin yerinde babasının iş yaşamından bahsedilir. Babasının görevinin ilk yıllarında çok çalıştığını hatta masasının üstüne bir takım yapması gereken şeyleri yazdığı anlatır. Bunlar göreve bağlılık, rüşvet almamak gerektiğidir. Birgün babası evlenmeye karar verir ve bir kızla evlenir bu kızın annesi duldur. O da onlarla kalır.Zehra'nın babası yani Mürşit bey sürekli onların ne kadar iyi mükemmel insan olduklarından bahseder aslında bilmediği bir şey vardır. Bu insanlar onu gün geçtikçe batağa sürüklerler. İş yerinde insanlarla tartışmaya başlar kavga eder, sebebi ise önceden onların işlerini yaparken artık yapmamasıdır. Kaynanası onun içini dışını çok iyi bildiği için onu kandırmasınıda iyi bilir. Oğlum bence hiç gereği yok ama bilmem kimin kızının şöyle elbisesi var kızımda genç oda ister ama sen alma der. Tabi bu lafı duyunca Mürşit hemen gider aynı elbiseden alır. Mürşit efendi çok borçlanmıştır. Borç batağının içine girerler. Birgün kaynanası Mürşit'i İstanbul'a gitmek için kandırır. Orada yaşayalım orası bizim memleketimiz vs. laflar söyler. Oda hemen tayinini oraya çıkarttırmak için girişimlerde bulunur. Bir arkadaşı ona yardım edeceğini ama kaynanası ve karısının çok kötü insanlar olduğunu kaynanasının kocasını dertten öldürdüğünü söyler ve onuda borç batağına soktuklarını ve eğer İstanbul'a giderlerse daha kötü şeylerin onları beklediğini söyler, hem pahalılık olsun hemde başka konular olsun. Sonunda İstanbul'a giderler ve epeyce bir zaman geçtikten sonra onların yaşantılarına, eğlenceli hayatlarına para yetiştiremez. Sonunda Mürşit bey artık ayyaş, hırsız bir adam olduğunu kızlarının onu hiç sevmediğini ve işsiz olduğundan bahseder ve artık onların iç yüzünü öğrenmiştir. Onlarla onun arkasından değil yüzüne karşı hakaretlere, fesatlıklarda bulunmaya başlamışlardır. Aile içi huzur gibi kavramlar kalmamıştır. Kaynanası ve karısı onu kızlarına çok kötü bir insan olarak tanıtmışlardır. Kızları ondan nefret etmektedirler. Birgün sokakta sefil bir şekilde dururken Mürşit'i görür ve sohbet ederler. Mürşit'e yardım etmek istediğini söyler. O da Zehra ismindeki kızını yatılı bir okula aldırmasını söyler. Ve artık zehra bu insanlardan arınmıştır. Okulda okumaya başlamıştır. Günlük bu şekilde biter. Zehra aslında babasının ne kadar iyi bir insan olduğunu öğrendiği için babasının ölüsünün yanına gider, feryatlarla ağlamaya başlar. Zehra bir kaç gün sonra mektebine döner. Artık hiçbir eksiği kalmamıştır. Acımayı öğrenmiştir. 3. ANA FİKİR Romandan anlaşılacağı gibi insanların birbirlerini etkilediklerini, özelliklikle hayat arkadaşlarını yani eşlerini başarıda, başarısızlıkta çok önemli bir faktör olduklarını bunun içinde doğru insanları kendimize seçmemizi ve insanlara yargısız infaz yapmadan yapılanların sebebini, nedenini, o kişinin içinde bulunduğu durumu öğrenmemiz gerektiğini yani acımak duygusunun doğru zaman ve yerlerde ortaya çıkarmamız gerektiğini vurgulamaktadır. 4. KİTAPTAKİ OLAYLARIN ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Maarif Müdürü: Zehraya bir çok konuda akıl veren ve onun babasının yanına gitmesini sağlayan babacan bir müdürdür. Mebus Şerif Halil: Zehraya babasının hasta haberini getiren şahıstır. Zehra: Görevine bağlılığıyla tanınmış, dürüst, çalışkan, başarı hayranı, zaaflık düşmanı bir kadın öğretmendir. Mürşit: İyi bir memurken, eşinin ve kayınvalidesinin fesatlıklarıyla kötü durumlara düşen bir adamdır. Necip: Mürşit'e iş verip onu karısıyla aldatan kişidir. Makbule: Mürşit'in kayınvalidesidir. Onu kötü durumlara düşüren asıl kişidir. Meveddet: Mürşit'in karısıdır. Sürekli ağlayarak, yakınarak Mürşit'i kandıran kötü bir kadındır. Tahsin Efendi: Mürşit'e sürekli nasihatlar veren, karısının ve kayınvalidesinin işe yaramaz insanlar olduğunu söyleyen maarif baş katibidir. 5. KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER Acımak isimli kitap insanı kendisine hapseden, hayatın kesitlerinden örnekler alarak insanları bilinçlendirmeye çalışan ve okuyanı hayranlığa düşüren mükemmel bir eserdir. Bu kitaptan yaşamaya dair birçok ders alınabilir. Benim bu zamana kadar okuduğum en güzel kitaplardan bir tanesidir diyebilirim. Herkesin okumasını tavsiye ederim. SINAV SORULARI 1-) Romanın ana kahramanı olan Zehra’ nın karakter analizini yapınız. Psikolojik analizini yapınız. 2-) Zehra öğretmen kasabada vazife yaparken kimden ve nereden telgraf geldi. Telgrafın içeriği neydi? 3-) Zehra’ nın babası Mürşit Bey nerelerde vazife yaptı. İstanbul’ a neden tayin istedi? 4-) Mürşit Bey’in kendini içkiye ve diğer kötü alışkanlıklara vermesinin asıl sebebi neydi? 5-)Sizce abdulsamed bey neden mursıd ın tayınını ıstanbul a istememesını ıstıyor 6-) Zehra’nın annesinin ve büyükannesinin psikolojik karakterini anlatınız. 7-) Mürşit Bey’ in çalıştığı ildeki efkaf müdürü Abdussamet Bey, Mürşit Bey’ in İstanbul’ a tayinini neden istemiyor. 8-) Mürşit Bey vefat ederken geriye neler bıraktı? Bıraktıklarının en değerlisi neydi? Neden? 9-) Sizce romanın ana düşüncesi nedir?
Benzer belgeler
- tedprints
Zehra babasının kaldığı eve gelir ama çok geçtir, çünkü babası ölmüştür. Mürşit Efendi’nin uzak akrabası olan
Vehbi Efendi Zehra’ya babasına ait sandığın anahtarını verir. Zehra sandığı açar ve içi...