Osmanlı - Prof. Dr. Metin Hülagü
Transkript
Osmanlı - Prof. Dr. Metin Hülagü
ERMENİ MESELESİNİN OLUŞUM SÜRECİNDE MİSYONERLERLİK FAALİYETLERİNİN YERİ Prof. Dr. M. Metin HÜLAGÜ* Osmanlı Ülkesine Gelen Misyoner Grupları Osmanlı coğrafyasında misyonerlik faaliyetlerinin tarihi araştırmacıların yabancı olduğu bir konu değildir. Bilindiği gibi, Anadolu’da faaliyet göstermeye başlayan ilk misyoner grubu daha 1220 yılında İstanbul’a gelen Saint François tarikatına mensup Franciscain rahiplerinden Katolik Kapusenler (Freres Mineurs) olmuştur. Bugün sadece Conventueller diye anılan bu rahipler İstanbul’a gelen en eski Katolik misyonerleri olmuşlardır. Osmanlı ülkesine giren ikinci grup Katolik misyoner grubu Dominikenlerdir. Bir iddiaya göre bunların İstanbul’a gelişi 13. yüzyılın ilk yarısı içinde, başka bir iddiaya göre ise aynı yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşmiştir. Osmanlı topraklarında faaliyete başlayan diğer bir Katolik misyoner grubu da Cezvitler olmuştur. 1583 Kasımının sekizinci günü beş kişilik bir grup hâlinde Osmanlı ülkesine ayak basan Cezvit misyonerleri aynı yılın 18 Kasımı’nda St. Benoit Manastır ve Kilisesi’ne yerleştirilmişlerdir. Yerleşir yerleşmez yaptıkları ilk işlerden biri ise burada hemen bir okul açmak olmuştur. Cezvitler, tarikatlarının 1773 yılında Papa XIV. Clement tarafından lağvedilmesine kadar, İstanbul’da Rumlar ve Ermeniler arasında, 190 yıl süren bir faaliyet içerisinde olmuşlardır. İstanbul’a Cezvitler’den sonra gelen diğer bir misyoner grubu ise Capucinsler olmuştur. 1626 Temmuzu’nun yedisinde üç kişilik bir Capucin misyoner grubu İstanbul’a gelmiş ve St. Georges Kilisesi’ne yerleşerek, Cezvitler gibi onlar da, kilise bünyesinde açtıkları bir okul ile eğitim alanında kendilerini ispatlamaya çalışmışlardır. Osmanlı ülkesinde faaliyet gösteren ikinci gurup misyonerler ise Protestanlar olmuştur. Daha İngiltere Cumhuriyeti’nin ilan olunduğu 1646 yılında Londra’da yer alan yeni parlamento Hıristiyanlığın neşri için bir cemiyet teşkili cihetine gitmiştir. 1698, 1792 ve 1805 tarihlerinde bu cemiyet mevcut teşkilatını, yaptığı atılımlarla daha da geniş bir alana yaymaya çalışmıştır. Misyonerlerin Faaliyet Alanları Misyonerler genel olarak sabırlı, çalışkan, feragat sahibi, sır saklamasını bilen kimseler olmak gibi çok yönlü hususiyetlere sahip olmuşlardır. Misyonerlik her ne kadar dinî bir mana taşımakta ise de misyoner faaliyetleri sadece dinî esaslar çerçevesinde yapılmakla da sınırlı kalmamıştır. Yapılan faaliyetler siyasî, iktisadî, içtimaî ve idarî alanlardaki her türlü çalışmayı kapsayacak şekilde, oldukça geniş ve çok farklı amaçlara yönelik olarak yürütülmüştür. Hatta gerektiğinde, Roma İmparatorluğu yahut Osmanlı Devleti tarihinde yaşanan bir dizi örnekte olduğu gibi, kurulu düzeni değiştirmeye veya yıkmaya matuf isyan ve ayaklanmalara da rehberlik etmek yahut bu tür olaylara iştirak etmek gibi bir noktaya kadar uzanmıştır. Bu durumdan dolayıdır ki 18. asır Fransız yazar ve filozoflarından Voltaire (1694–1778) misyonerleri koyun postuna girmiş ejderhalar * Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Kayseri. olarak tavsif etmiş ve onların “dünyayı kana boyadıklarına”1 inanmıştır. İsyan ve ayaklanmalara da rehberlik etme yahut iştirakte bulunmaları yanında misyonerlerin ilgi alanlarından bir diğeri de, yukarıda da ifade edildiği üzere, iktisadî alan olmuştur. Bu anlamda Osmanlı coğrafyası yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile misyonerler için güzel bir potansiyel oluşturmuştur. Birçok Amerikan misyoneri Osmanlı coğrafyası ile yakından alakadar olmuş, içinde bulunduğu bölgenin haritalarını çizmiş, resimlerini çekmiş, yeraltı zenginliklerine ulaşabilmek için zenginliği muhtemel olan yerlerde, bir takım isimler altında, fırsat buldukça kuyular açtırmış ve kazılar yaptırmıştır. Yemen’de faaliyet gösteren ve esas ismi G. Wayman Bury iken niyetini ve kimliğini gizleyerek takma ad kullanma yoluna giden Abdullah Mansur bu tür çalışmalar içerisindeki misyonerlerden sadece birisi olmuştur. Sivas’ta bulunan Amerika konsolosu ise hazırladığı raporlarla, Amerikan emperyalizminin ve ona aracılık eden kurumların Anadolu’nun engin zenginliğine, maden kaynaklarına ve genel yapısına dikkatini çekmeye 2 çalışmıştır. Misyonerler bulundukları yerlerde ve çevre bölgelerde meydana gelen olayları, hadiseleri ve bunların nedenlerini bir kısım siyasî makamlara ve bağlı bulundukları merkezlere rapor etmişlerdir. Örneğin Anadolu’da dört sene Amerika Birleşik Devletleri adına misyonerlik faaliyetinde bulunmuş olan Frederic Davis Garin, Osmanlı topraklarında Ermeni Buhranı ve 1894 Kıtali ile Vukuat-ı Mukaddimesi ve Tafsilatı” adı altında Ermenileri haklı gösteren bir kitap neşretmiştir3 . Yine Amerika Birleşik Devletleri adına Van’da faaliyet gösteren başka bir misyoner “Ermeni Buhranı” başlığı altında Sason hadiselerine dair bir kitap kaleme almış ve Londra’da birçok kimseye bu eserin nüshalarını göndermiştir4 . Merzifon Anadolu Koleji’ni idare eden Amerikalı misyonerlerinden biri tarafından bir kısım olaylara karışan Ermenilerin Ankara’da yargılanmalarını ve bu yargılama dolayısıyla ortaya çıkan durumu konu alan bir makale Presbiterian adındaki İngiliz gazetesinde neşredilmiştir5 . Yine Standard Gazetesi’nde bir kısım misyonerlerle Madam Tomayan tarafından gönderilmiş olduğu tahmin olunan Ankara Mahkemesi’nin konu edildiği bir mektup yayımlanmıştır6 . Yine Van ve Bitlis’te bulunan iki Amerikalı misyoner bölgelerindeki yerel çatışmaları Erzurum’da bulunan İngiliz konsolosu Mr. Zahrab’a iletmişlerdir7 . Beraberinde iki pasaport taşıma imkânı bulan, İngiliz ve Osmanlı kimliği ile halk arasında dolaşan, onlar gibi giyinip onlar gibi konuşan bir kısım misyonerler bağlı bulundukları devletin hedeflerini gerçekleştirmede onlara azami derecede yardımcı olmaya çalışmışlardır8 . Bütün bunlardan dolayıdır ki misyonerler Yakın ve Orta Doğu’daki durumla ilgili İngiliz ve Amerikan enformasyonunun temel kaynaklarından birisini teşkil etmişlerdir9 . Amerika Birleşik Devletleri’nin konsolosluk mensuplarını belirlemede ve tayin noktasında misyonerlere büyük yer vermesi ve itibar etmesi, atadığı elçi, elçilik kâtibi, konsolos ve konsolos yardımcıları ve saireyi bile zaman zaman misyonerlerden seçmiş olması misyonerlerin siyasî faaliyet içerisinde bulunmalarını teşvik eden en önemli unsurlardan birisi olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu yöndeki politikasında ısrarlı davranması ise hem misyoner faaliyetlerini sınırlamak konusunda alınan ve alınması düşünülen Osmanlı tedbirlerine karşı caydırıcı bir rol oynamış, hem de misyonerlere serbestçe hareket etme cesaret ve fırsatı vermiştir. Necmettin Tozlu, “Osmanlı İmparatorluğunda M isyoner Okulları” Osmanlı, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, c. 5, s. 329-30. Bu tür raporlara örnek olması bakımından bakınız: Kayseri Sancağı Hakkında Teğmen Bennet Tarafından Hazırlanan Genel Rapor (1880), Çeviren: Uygur Kocabaşoğlu, Aralık 1996, Kayseri. 3 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (Kısaca: BOA), Sadaret Hususi M aruzat Evrakı (Kısaca: Y.A.Hus.): Dosya No: 327; Sıra No: 61; Tarih: 14. 1. 1312. 4 BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 338; Sıra No: 100; Tarih: 15. 05. 1313. 5 BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 289; Sıra No: 90; Tarih: 29.7.1311. 6 BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 276; Sıra No: 69; Tarih: 10.12.1310. 7 Bu tür bilgilendirmeler için bakınız: Bilâl N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Osmanlı Ermenileri (1856–1880), Ter. Şinasi Orel, İstanbul 1986, s. 100, 101, 108, 107, 418, 419, 420. 8 Tozlu, a.g.m., s. 333. 9 Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, İstanbul 1988, s. 55. 1 2 2 Robert Koleji’nin kurucusu ve ilk müdürü Cyrus Hamlin (1811–1900)’in iki defa Amerika’ya başbakanlık etmiş olan Grover Cleveland (1837–1908)’a Osmanlı karasularına Amerikan donanmasının gönderilmesi tavsiyesinde bulunarak saldırgan bir "gunboat" diplomasisi kışkırtıcılığı yapması örneğinde olduğu gibi, gerek Amerikan okullarında ve gerekse Amerikan konsolosluklarında görev yapan ve siyasetle iç içe olan misyonerler Türk-Amerikan diplomasisinin ve ikili ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Biraz da böyle bir yapının etkisi ve neticesi dolayısıyladır ki 1901’de Amerika Birleşik Devletleri’nin idaresi kendisine teslim edilecek olan ve her ne hikmetse 1906 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüş bulunan 26. Amerikan başbakanı Theodore Roosevelt (1858–1919) dünyada öncelikle ve herkesten evvel ezmek istediği iki ülkeden birisinin Osmanlı Devleti olduğunu beyan etmiştir 10 . Yukarıda da ifade edildiği üzere Osmanlı topraklarına ilk gelen misyonerler iktisadî, dinî, kültürel ve siyasî noktalar başta olmak üzere imparatorluğu genel yapısı itibariyle tanımaya çalışmış, mühendis, seyyah, topografçı, doktor ve daha değişik unvan ve sıfatlarla önemli incelemelerde bulunmuşlardır. Misyonerlerin Anadolu’da başta Ermeniler olmak üzere diğer azınlıklara yaklaşımları sadece okul, yetimhane ve sağlık teşkilatları vasıtasıyla olmamış Amerika ve İngiltere’de toplanan para, erzak ve sair ianelerin Ermeni yetim ve muhtaçlarına, ihtiyaç içerisinde bulunanlarına dağıtımı11 yapılmak suretiyle alternatif vasıtalara başvurulması şeklinde sürdürülmüştür. İanelerin toplanması ve dağıtımında Amerika Kızılhaç Cemiyeti önemli bir rol üstlenmiştir12 . İşin garip tarafı, o tarihlerde Bayan Barton’un başkanlığını yürüttüğü Amerikan Salibi Ahmer yahut diğer bir ifadeyle Amerika Kızılhaç Cemiyeti bu yardımları Amerika’da Osmanlı Ermenilerinin zulme uğradıkları propagandasını yaparak ve mitingler düzenleyerek 13 yani Türk düşmanlığı esasına dayalı olarak toplamıştır. Toplanan bu ianeler Anadolu’da yine Bayan Barton ile Edim Milles tarafından tevzi edilmek istenmiştir14 . Ancak toplanan ianelerin ve bunların toplanmasına öncülük edenlerin Osmanlı Devleti aleyhinde bir politika izlemiş olmalarından dolayı15 Anadolu’da Ermenilere dağıtılmasına engel olunmuştur. Bu engel ise New York’ta Türkiye aleyhtarı yeni ve şiddetli bir miting ve protesto rüzgârının esmesine neden olmuştur16 . Böyle bir durum ise neticede Amerika misyonerleriyle ruhani heyetinin Osmanlı Devleti aleyhinde açıktan açığa ve büsbütün olumsuz bir tavır takınmalarına17 yol açmıştır. Misyonerlerin Ermenileri İhtilal ve İsyana Sevk Etmeleri Osmanlı Devleti’ndeki Amerikan misyoner okulları ve kamu hizmeti sunan Amerikan kurumları söz konusu hizmetlerinin yanında bir taraftan da Hıristiyanlaştırma faaliyetlerini sürdürürerek Osmanlı toplumunda ayrılıkçı fikirlerin uyanmasına ve gelişmesine zemin hazırlamışlardır. Bu çalışmaları ile de Osmanlı coğrafyasında bir kısım isyan hareketlerinin yaşanmasına katkıda bulunmuşlar, terör faaliyetlerinin merkezi ve bu tür girişimlerinin destekleyicisi olmuşlardır. Hatta zaman zaman bu tür hadiselerin bizatihi içerisinde yer almışlardır. Milli Mücadele yıllarında ise gerek Ermeniler ve gerekse İngiliz ve Fransız işgal kuvvetleri ile tam bir işbirliği içerisinde olmuşlar, bu güçlere aleni ve gizli, doğrudan ve dolaylı, maddî ve manevî destek ve rehberlikte bulunmuşlardır. Bundan dolayıdır ki, misyonerler bulundukları bölgede her ne kadar sadece ve sadece eğitim-öğretim faaliyetleri içerisinde bulunuyor gibi gözükmeye çalışmışlarsa da meydana gelen toplumsal huzursuzlukların ve bozulan asayişin en önde gelen 10 Tozlu, a.g.m., s. 332. BOA, Sadaret Resmî M aruzat Evrakı (Kısaca: Y.A.Res.): Dosya No: 349; Sıra No: 79; Tarih: 27. 10. 1313; BOA, Y.A.Hus.: Genel No: 420; Hususi No: 78; Tarihi: 18 R. 1315. 12 BOA, Y:A.Hus.: Dosya No: 346; Sıra No: 46; Tarih: 8. 9. 1313. 13 BOA, Y.A.Res: Dosya No: 348; Sıra No: 70; Tarih: 10. 10. 1313. 14 BOA, Y.A.Res: Dosya No: 78; Sıra No: 42; Tarih: 9. 27.1313. 15 BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 345; Sıra No: 104; Tarih: 27. 08. 1313. 16 BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 346; Sıra No: 50; Tarih: 9. 9. 1313. 17 BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 344; Sıra No: 135; Tarih: 17. 08. 1313. 11 3 nedenlerinden birisini teşkil etmişlerdir. Özellikle Protestan misyonerleri gayrimüslim unsura ve daha ziyade de Ermeni ve Rum azınlıklara temin ettikleri silah ve dağıttıkları menfi içerikli evraklarla bunları ihtilal ve isyana sevk etmişlerdir18 . Osmanlı İdaresinin Misyoner Kışkırtmacılığına Karşı Almış Olduğu Tedbirler Osmanlı idaresi, Anadolu vilayetlerinde bulunan ve İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri menfaatleri doğrultusunda çalışan bu tür misyonerleri, mahalli asayişi bozmaya yönelik hareketlerinden dolayı sınır dışı etme yoluna gitmiştir19 . Ancak Osmanlı idaresinin bu noktada başvurmuş olduğu tedbirlerin her zaman için başarılı olduğu ve iç barışı muhafaza edebildiği söylenemez. Bu noktada gerek Osmanlı idaresinin almış olduğu tedbirlerin ne derece başarılı olduğunu göstermesi bakımından ve gerekse meydana gelmesinde misyonerlerin oynadıkları rolü ve etkiyi belirtmesi açısından örnek olarak Urfa ve Van isyanları zikredilebilir. Van Ermeni İsyanı 1895–1896 yıllarında yaşanan Van Ermeni isyanlarını bastırmakla görevlendirilmiş bulunan Sadeddin Paşa Ermeni isyanlarının zuhur etmesinin gerisindeki temel nedenlerden birisinin misyoner okullarının faaliyetleri ve izlemiş oldukları ders programlarının mahiyeti olduğunu dile getirmiş ve ayaklanmadaki rollerini şu şekilde açıklamıştır: Van’da on dört Ermeni mektebi vardır. Birisi Amerikan Protestanlarının diğerleri Ermenilerindir. Bunlardan yedisinin resmî izni yoktur. Fen derslerinden çok Ermenilik şuurunu kuvvetlendirecek Ermeni tarihi, edebiyatı, coğrafyası okutulmaktadır. İnançlarına göre, Rusya’nın Kafkas, Tiflis vilayetleri, Hazar denizine kadar olan yerler Ermenistan’ın bir parçası sayıldığı gibi İran’ın Azerbaycan vilayetleriyle Memalik-i Şahane’nin Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır Harput, Sivas ve Adana vilayetlerini Ermenistan’dan saydıkları iş bu harita üzerinde görülmektedir. Köylerde dahi büyücek mektepleri vardır. Talebinin okuma hevesini arttırmak için bir yüzüne eski Ermeni krallarından birisinin resmini hakketmişler ve diğer yüzüne iyi çalışanlara bir imtiyaz alameti yapmışlardır. Erzurum’da dahi Sultanî karşılığı Samsaryan mektebi bulunduğu gibi Bitlis’te Amerikan mektebi vardır. Diğer yerlerde bulunan mektepler de bu mekteplerin aynı programlarını uyguladıklarından tahsillerinin gayesi fesat çıkarmak içindir20 . Sadettin Paşa’nın yukarıdaki ifadelerini teyit noktasında Trabzon, Merzifon, Erzurum ve İstanbul’da görev yapmış olan misyoner Edwin Bliss (ö. 1892) de bir kısım itiraflarda bulunmuş, Osmanlı coğrafyasında meydana gelen isyan ve ayaklanmaların gerisinde misyonerlerin, misyoner faaliyet, tahrik ve teşviklerinin olduğunu itiraf etmiştir21 . Urfa Ermeni İsyanı BOA, Y:A.Hus.: Dosya No: 1719 (883); Sıra No: 36; Tarih: 11. B. 1310. BOA, Hariciye İradeleri 1320–34: Sıra No: 2431; Genel No: 2073; Hususi No: 48; Tarih: 1313 L. 7. 20 M ehmet Hocaoğlu, Arşiv vesikalarıyla Tarihte Ermeni M ezalimi ve Ermeniler, İstanbul 1976, s. 123. 21 Gürün, a.g.e., s. 60-61. 18 19 4 1895 yılında İngiliz, Fransız ve Rus teşvik ve tahrikleri neticesi Urfa’da Ermeniler tarafından, büyük bir isyan çıkarılmıştır. İsyanın gerçekleşmesi ve sürmesinde burada bulunan Amerikan misyonerlerinin önemli bir payı söz konusu olmuştur. Urfa’da bulunan Amerikan Yetimhanesi Müdürü Lesli bu isyanın başlamasına neden olan ve onu yönlendiren şahıslardan biri olmuş, isyan eden Ermenileri desteklemek bakımından, tarafsız olması gereken Amerikan bayrağının asiler tarafından isyan sırasında kullanılmasına imkân tanımıştır. Büyük güçlüklerle bastırılan Urfa isyanı sırasında sivil halk ve askeri birliklerden olmak üzere toplam üç yüz civarında şehit ve yaralı verilmiş, isyanda bulunan Ermeniler diğer bölgelere kaçmak zorunda kalmışlardır. İsyanın meydana gelmesindeki rolünün anlaşılması üzerine ise çareyi intihar etmekte gören Lesli, intihar etmeden önce geriye bıraktığı “Son Vasiyet” adlı bir yazı ile suçunu itiraf etmiştir22 . Urfa Amerikan Yetimhanesi’nin bu bölgedeki ve Osmanlı Devleti aleyhindeki olumsuz faaliyetleri sadece bu olayla sınırlı kalmamıştır. Milli Mücadele sırasında da aynı tarzda faaliyetlerde bulunmaktan ve olaylara karışmaktan geri durmamıştır. Belki yeni ve eskiden farklı olanı bu ihanete Amerikan Yetimhanesi yanında Urfa Amerikan Hastanesi’nin de karışmış ve katılmış olması olmuştur. Bu dönemde Urfa Amerikan Yetimhanesi bünyesinde Ermeni çocukları barındırılmış ve müdürlüğünü, idaresinde dokuz rahibenin bulunduğu, Bayan Holmes Carolin yapmıştır. Milli Mücadele sırasında Urfa Amerikan Hastanesi Fransızlar tarafından Kuvâ-yı Milliye kuvvetlerine karşı bir üs olarak kullanılmış, yine buradan açılan ateş neticesinde Kuvâ-yı Milliye büyük kayıplar vermeğe23 maruz ve mahkûm bırakılmıştır. Bayan Holmes, idaresinde bulunan bu kurum kapılarını Fransız kuvvetlerine açmakla kalmamış, fakat aynı zamanda Türkü ve Türk gücünü küçümseyerek mağrur bir tavır da sergilemiştir. Zira Kuva-yı Milliye hareketine muhalefet ederek bu hareketin önüne geçilmesi için Urfa mutasarrıfına bir mektup yazmıştır. Türkleri "haksız ve asi" olarak değerlendirip yeren Bayan Holmes’in söz konusu mektubunda yer alan aşağıdaki ifadeler Amerikan misyonerlerinin durumunu, bakış açılarını, Türk toplumuna ve geleceğine karşı ne düşündüklerini dile getirmesi bakımlarından önem arz etmektedir: Gerçeği anlamayan ve halkının büyük bir kısmı okuma yazma bile bilmeyen bu şehrin kaderini kendi üzerine alanlar, dehşet verici bir sorumluluk altına girmiş oluyorlar... Fransız kuvveti hakkında yanlış bilgi almışsınız. Paris’te bulunan yüksek meclis bile, 24 Allenby’den emir alıyor. Böyle büyük bir kişi, önemli noktaları tutmak için, bir avuç kuvvet göndermez... Siz, askeri eğitimden mahrum ve öteyi beriye etkisiz ateş eden askerlerinizle, mükemmel harp malzemeleriyle donatılmış ve Almanya’yı kendi hudutları içinde mağlup etmiş bir kuvveti yenemezsiniz... Yazıktır size...25 Yine Merzifon Anadolu Koleji müdürü Amerikalı misyoner Mr. White tarafından kaleme alınan bir başka mektup da, Amerikan misyonerlerinin ve eğitim kuruluşlarının Osmanlı topraklarında bulunuş maksatlarını, Ermeni ve Rumlara karşı izlemiş oldukları politikaları, misyonerlerin Ermeni isyanlarındaki rollerini ve benzeri hususları gayet açık bir şekilde ortaya koyması bakımlarından burada zikretmeye değer durumdadır. Mr. White bahsi geçen mektubunda şöyle demektedir: A. Alper Gazigiray, Osmanlılardan Günümüze Kadar Vesikalarla Ermeni Terörünün Kaynakları, İstanbul 1982, s. 275-276. İsmail Özçelik, M illi M ücadelede Güney Cephesi: Urfa (30 Ekim 1918–11 Temmuz 1920), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1992, s. 233, 235. 24 Edmund Henry Allenby (1861–1936) İngiliz komutan. İngiliz mandaterliğindeki Filistin’in ilk valisi. 25 A.g.e., s. 208-209. 22 23 5 Hıristiyanlığın en büyük rakibi Müslümanlıktır. Müslümanların da en kuvvetlisi Türkiye’dir. Bu hükümeti ve memleketi devirmek için Ermeni ve Rum dostlarımızı terk etmemeliyiz. Hıristiyanlık için Ermeni ve Rum dostlarımız tarafından o kadar kan feda edildi ki, bunlardan birçoğu İslamlara karşı mücadelede şehit oldular. Unutmayalım ki kutsal hizmetimiz sonuna kadar daha pek çok böyle şehit kanı akıtılacaktır. Alevilere de mezhep konusunda serbestlik tanırsak onlar da bize katılacaklardır. Bizim görevimiz, bu fırsatı kaçırmamak, gereğine uygun hareket etmektir. Hıristiyanların şimdiye kadar görmüş oldukların zulümlere karşı onların zekâtını ödeyecek bir ruh aşılamalıyız. Biz bunu şimdiye kadar yaptık ve başarılı da olduk26 . Amerikan Misyoner Okullarının Sicil Kayıtları Amerikan misyoner okullarının bağlı bulundukları devletin hukukuna riayet, toplumsal barışa sağladıkları katkı ve benzeri açılardan genel bir değerlendirmeye tabi tutuldukları ve bu noktada sicillerine bakıldığı zaman pek de parlak bir durum arz ettikleri söylenemez. Antep Merkezî Türkiye Koleji Örneğin 1876 yılında eğitim faaliyetlerine başlamış olan Antep Merkezî Türkiye Koleji l892 yılından itibaren Antep ve çevresinde meydana gelen olaylarla ilişki içerisinde olmuştur. Kolejde görev yapan bir kısım öğretim elemanları27 ve öğrenciler ihtilal hareketleri içerisinde olan Ermeni örgütleriyle birlikte hareket etmişlerdir. Okul bu tür olaylara karıştığı için bir "nifak yuvası" olarak değerlendirilerek kapatılmış, 1915 yılında ise faaliyetlerine son vermek zorunda kalmıştır. Mütareke dolayısıyla her ne kadar okul 1921 yılında yeniden eğitim hayatına dönmüşse de çalışmaları fazla uzun ömürlü olmamış, 1924 yılında "sürgündeki kolej" kimliği ile Halep’e taşınmak zorunda kalmıştır28 . Aziz Pavlos Enstitüsü Ermeni olaylarına karışması, propaganda yapması veya Ermeni olaylarına sempati duyması nedeniyle suçlanan başka bir Amerikan misyoner okulu ise 1888 yılında Tarsus’ta öğretime başlayan Aziz Pavlos Enstitüsü olmuştur. Aziz Pavlos Enstitüsü Osmanlı idarecileri tarafından Hıristiyanlık propagandası yapmak ve okul duvarlarını Yunan sempatisini simgeleyen bir renge boyamakla suçlanmış ve eğitim faaliyetlerine bu nedenle ara vermek zorunda kalmıştır29 . Uluslararası İzmir Koleji Aynı paraleldeki faaliyetleri ile dikkat çeken bir başka misyoner okulu ise Uluslararası İzmir Koleji olmuştur. İzmir’in Yunan işgali altında bulunduğu dönemde bölgede modern tarımsal faaliyetlerin geliştirilmesi konusunda Uluslararası İzmir Koleji yetkilileri Yunan işgal kuvvetleri temsilcileri ile işbirliğinde bulunmaktan kaçınmamışlardır. Ancak Milli Kuvvetlerin Yunan İşgal Halil M etin, Türkiye’nin Siyasî Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, M EB Yayınları: 2437, Araştırma İnceleme Dizisi: 32, İstanbul 1992, s. 83–84. 27 BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 328; Sıra No: 60; Tarih: 26. 11. 1312. 28 Kocabaşoğlu, a.g.m., s. 347. 29 Frank Andrews Stone, Academies for Anatolia. A Study of the Rationale, Program and Impact of the Educational Institutions Sponsored by the American Board in Turkey: 1830-1980, The University of Connecticut. 1984, s. 223. 26 6 Kuvvetleri’ni 1922 yazında Anadolu’dan sürüp çıkarması ve 30 Ağustos’ta kesin bir mağlubiyete uğratması ve dolayısıyla da İzmir ve çevresinde hâkimiyeti tesis etmesi üzerine kolej Ankara’da kurulan yeni idare ile işbirliğine girmek zorunda kalmıştır30 . Fırat Koleji Amerikan misyoner okullarının toplum huzurunu bozmak ve eğitim dışı işlerle meşgul olmak noktasında ortaya koyduğu olumsuz örneklerden bir diğeri ise Fırat Koleji’ne ait olanıdır. Fırat Koleji 1895 yılında meydana gelen Ermeni olaylarından azade kalamamış, okul binalarından bir kısmı yanmış ve yağmaya maruz bırakılmıştır. Bu dönemde meydana gelen olaylarla her hangi bir alakası bulunmadığını beyan ederek uğramış olduğu zararı Osmanlı idaresine tazmin ettirme başarısını gösterebilen Fırat Koleji, her ne kadar masum ve mazlum bir portre çizmeye çalışmışsa da 1915 yılındaki olaylara karışmaktan geri durmamıştır. Bu hadise ise okul müdürü Ernest Riggs’in o günkü Osmanlı hükümetince sınır dışı edilmesine ve yaklaşık kırk yıldır faaliyetlerini sürdüren bu kurumun kapılarını hayata kapatmaya mecbur kalmasına neden olmuştur 31 . Bitlis Ermenileri Eğitim faaliyetleri yanında bölücü faaliyetlerde bulunan Amerikan misyoner okullarına bir diğer örneği ise Bitlis’te bulunan okul oluşturur. Bitlis kasabasında eğitim kurumu olarak faaliyet gösterdiği bilinen Amerikan Misyoner Mektebi, diğer misyoner okullarına nispetle fiziksel büyüklüğü ve etkinliği bakımından daha alt derecede olmakla birlikte Bitlis Ermenilerine yeteri derecede kaynaklık etme başarısını gösterebilmiştir. Bitlis Ermenileri, Diyarbakır, Erzurum ve Van’da olduğu gibi bir kısım bölücü ve yıkıcı Ermeni kaynaklarından talimat almamışlarsa da Bitlis’te bulunan Amerikan Misyoner Mektebi’nin rolü ve önemi farklı olmuştur. Çevre köylerden Bitlis’e gelerek bu okulda tahsil gören Ermeni asıllı kız ve erkek öğrencilerin aldıkları eğitim neticesinde zihinleri bulandırılmış, beyinleri Osmanlı idaresine muhalif ve menfi fikirlerle doldurulmuş olarak mezun edilmişlerdir. Böyle bir eğitim tarzı, mezuniyet sonrasında bu gençleri, bulundukları vilayetlerin her köşe ve bucağına dağılarak menfi düşüncelerini muhataplarına aktarmaya ve devlete karşı itaatsizlik duygu ve düşüncesini yaygınlaştırmaya sevk etmiştir. Neticede Bitlis ve çevresinde yaşayan Ermeniler bir takım ümitlere kapılarak “Tekâlif-i Emiriye” gibi yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmışlar, "Evveli Şam, ahiri de Şam’dır. Buralardan çıkıp gitmelisiniz" gibi söz ve davranışlarda bulunarak bölgede yaşayan Müslüman nüfusu rahatsız ederek sadakat ve selametten ayrılmışlardır32 . Anadolu Koleji Aynı dönemlerde Amerikan misyoner okullarının bölücü faaliyetlerinin bir diğer çarpıcı örneği de Merzifon’da yaşanmıştır. 19. asrın ikinci yarısında Merzifon ve çevresinde eğitim faaliyetlerine başlayan Amerikan misyonerleri bu çalışmalarını gayri resmî olarak 1886 tarihinde açtıkları Anadolu Koleji ile bir adım daha geliştirmişlerdir. İleriki yıllarda ciddi problemlere neden olacak olan bu kolejin resmî bir hüviyet kazanması ise ancak 1899 yılında33 söz konusu olabilmiştir. Merzifon’da Ermeniler, "Küçük Ermenistan İhtilal Komitesi" veya “Merzifon Fesat Komitesi” diye anılan bir cemiyet kurmuşlardır. Bu cemiyetin başkanlığını Merzifon Anadolu Koleji öğretmenlerinden biri olan Protestan Ermeni Karabet Tomayan yapmıştır. Cemiyetin kâtipliğini ise yine aynı okulda öğretmen olarak bulunan Protestan mezhebine mensup Ohannes Kayayan yürütmüştür34 . 30 A.g.e., s. 250-251. Kocabaşoğlu, a.g.m., s. 347. 32 Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi I, T. C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel M üdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın No: 15, Ankara 1998, s. 173–174. 33 Kocabaşoğlu, a.g.m., s. 348. 34 BOA, Y.M .M ar: Dosya No: 74; Sıra No: 45; Tarih: 11.7.1310; BOA, Y.M .M ar.: Dosya No: 74; Sıra No: 64; Tarih: 15.7.1310. 31 7 Tomayan ailesi genel olarak Osmanlı Devleti’ne karşı düşmanca bir tavır içerisinde olmuştur. Örneğin Tomayan’a ilaveten amcası Vahan ve amcazadesi Tomayan Artin de Osmanlı idaresi aleyhinde çalışmışlardır. İşlemiş olduğu bir kısım suçlardan dolayı amcası Amasya’ya sürülmüş, amcazadesi de maruz kaldığı cezadan ancak Londra’ya firar ederek kurtulabilmiştir35 . Merzifon kazasında bozgunculuk çıkaran ve zararlı fikirler yayan Ermeni elebaşlarının bir an evvel yakalanarak adliyeye teslim edilmelerinin istenmesi dolayısıyla Merzifon Komitesi’nin başkanı Tomayan Artin Osmanlı hükümeti tarafından ele geçirilmek üzere uzun bir süre takibata uğramıştır. Nihayet Merzifon Ermeni ailelerinden Mehran adlı şahsın evinde gizlenmiş olduğunun ihbar edilmesi üzerine adı geçen şahsın evi idarî makamlarca kuşatmaya alınmıştır. Baskına, gerek Tomayan Artin ve gerekse Mehran adlı şahsın silahla karşılık vermişler, çıkan çatışma neticesinde her ikisi de yaralı olarak ele geçirilmiş ve tutuklanmışlardır. Ohannes Kayayan bununla da kalmayıp, diğer Ermeni arkadaşları ile memuriyetini kötüye kullanarak Ermenilerin gizli ve zararlı haberleşmelerine aracılık etmiş36 , yine Anadolu Koleji hocalarından olan Karabet Tomayan ve bir başka Ermeni Baron Meleh ile Vahram takma adını kullanarak haberleşme37 yoluna gitmiştir. Ayrıca Merzifon Anadolu Koleji’nde öğretmenlik yapan Karabet Tomayan ve Ohannes Kayayan Osmanlı Devleti tebaasından olmalarına rağmen devlet aleyhinde neşriyatta bulunmaktan ve bunların dağıtımını yapmaktan geri kalmamışlardır38 . Nihayet 1893 yılı başlarından itibaren Ermeni ihtilalcileri, diğer fesat cemiyetleri ile istişare ve müzakerelerde bulunarak, nihai olarak Tomayan ve Kayayan’ın planları dâhilinde Osmanlı Devleti’ne karşı ihtilal hazırlıklarına başlamışlardır39 . Merzifon Anadolu Koleji’nde yürütülen siyasî faaliyetler sadece zikredilenlerle sınırlı kalmamıştır. İlerleyen yıllarda bu okulun adı başka faaliyetler içerisinde de geçmiştir. Zira Osmanlı Devleti’ni kendi nüfuzları altına almak, sömürmek ve nihayet parçalamak noktasında öteden beri süregelen misyoner çabaları Birinci Dünya Savaşı akabinde de Amerikan-İngiliz işbirliği ve bunların himayesindeki Rumlar ve Ermeniler ile merkezî bir faaliyet çerçevesinde 40 , yoğun bir tarz ve şekilde devam etmiştir. Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Merzifon Anadolu Koleji Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere Merzifon’u işgal altında tuttuğu günlerde, bir taraftan Amerikan misyonerleri ile işbirliği yaparken diğer taraftan ise burada yaşayan Rum ve Ermeni nüfusundan azami derecede yararlanma yoluna gitmiştir41 . Hatta Ermeni ve Rumların yardımları ve rehberlikleri sayesinde Gümüşhacıköy’ü kazasına bağlı olup çevrede “şekavet ve siyaset ocağı” diye tanınmış bulunan Karaköy adındaki büyük Rum köyünü teşkilatlanma bölgelerinden biri haline getirmişlerdir42 . Merzifon’da bulunan İngiliz subayları faaliyetlerini sürdürmek noktasında Anadolu Koleji’nden azami derecede istifade etmişler, bu okul ve mensupları ile daimi bir ilişki içerisinde olmuşlardır. Örneğin İngilizler, Merzifon Anadolu Koleji eşyası adı altında koleje her gün on beş yirmi araba yük getirmişlerdir. Önceleri getirilen sandıkların içerisinde ne olduğu konusunda Türk makamlarının her hangi bir bilgisi olmamıştır. Ancak daha sonra, karşılaşılan güçlüklere rağmen, BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 292; Sıra No: 166; Tarih: 30.9.1311; BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 269; Sıra No: 36; Tarih: 11. 7. 1310. BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 323; Sıra No: 113; Tarih: 12. 10. 1312. 37 Ottoman Archives, Yıldız Collection, The Armenian Question, c.1, 1989, s. XXV. 38 BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 269; Sıra No: 100; Tarih: 19. 7. 1310. 39 Gürün, a.g.e., s. 191. 40 Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (Kısaca ATASE), İ.S.H.-1: Kutu: 16; Dosya No: E: 167; Y: 45; B.A.: 1; Tarih: 15.06.1335. 41 ATASE, İ.S.H.:-2: Kutu: 33; Dosya No: E: 171; Y: 94; B.A.: 1; Tarih: 10.07.1335; ATASE, İ.S.H.:-5: Kutu: 206; Dosya No: E: 8; Y: 104; B.A.: 3; Tarih: 07.06.1335; ATASE, İ.S.H.:-5: Kutu: 206; Dosya No: E: 8; Y: 104; B.A.: 2; Tarih: 03.07.1335; ATASE, İ.S.H.:-5: Kutu: 206; Gömlek: 30; Adet: 3; Tarih: 07.06.1335. 42 ATASE, İ.S.H.:-5: Kutu: 206; Dosya No: E: 8; Y: 104; B.A.: 3; Tarih: 07.06.1335. 35 36 8 yapılan araştırma neticesinde bunların silah ve teçhizat olduğu ve bunlarla Ermenilere yardım edildiği anlaşılmıştır43 . Amerikan siyasî desteğine zaten öteden beri sahip olan, bölgenin işgal edilmesi ile diğer işgalci kuvvetlerin de fazladan siyasî desteğine kavuşan Merzifon Anadolu Koleji ve mensupları bu gelişmeler üzerine olumsuz faaliyetlerine daha bir hız vermişler ve hatta bunu aleni ve endişesiz bir surette gerçekleştirmişlerdir. Örneğin Kolej hocalarından Mister Getchell, refakatinde bir subay ve silahlı 25 kadar İngiliz askeri ile birlikte 15 Mayıs 1919’da Gümüşhacıköyü’ne gelmiş ve hükümet konağı salonunda hükümet memurlarını toplayarak: "Biz galibiz, siz mağlupsunuz. Her ne emredersek icra edeceksiniz" tarzında bir konuşma yapmıştır. Bunun üzerine dinleyiciler arasında yer alan Müftü Efendi: "Biz galip mağlup bilmeyiz. Hükümetimiz tarafından verilecek emre itaat mecburiyetindeyiz" demiştir. Ayrıca Mister Getchell kazada bulunan Müslüman olmuş tüm Ermenileri Kiliseye toplayarak giymekte oldukları Müslüman elbiselerini çıkarmalarını söylemiş, Müslümanlarla evli bulunan Ermeni kadınların da tekrar kendi dinlerine dönmelerini istemiştir 44 . Pontus Kulübü Amerikan misyonerleri ve misyoner okullarının Osmanlı topraklarında sürdürdükleri olumsuz meşguliyetlerden bir diğerini ise Pontusculuk faaliyetleri oluşturmuştur. Bu çerçevede 1892 yılından itibaren, yurt dışında basılan ve Rumları isyana teşvik eden çeşitli bildiri ve yayınların muntazam bir şekilde dağıtılabilmesi için Pontus adlı bir teşkilatın kurulduğu görülür. Samsun, Trabzon, Giresun, Batum, Kayseri, Yozgat, Çorum şehirleri ve diğer bazı yerler Pontus teşkilatının hareketli ve önde gelen merkezleri arasında yer almıştır 45 . Merzifon ise, Samsun limanına yakın olması dolayısıyla, bu teşkilatın merkezi olarak seçilmiştir. Merzifon Anadolu Koleji’nin mütevelli heyeti American Board of Commissioners for Foreign Mission (ABCFM)’ın kendi mensupları arasından seçtiği on Amerikalı misyonerden oluşmuştur. Okulun Merzifon’daki yönetim kurulu ise yine on kişiden meydana gelmiştir. Ancak bu on üyenin beşi Amerikan misyonerlerinden, diğer beş üyesi ise Pontus Protestan Birliği Üyesi olan kişilerden seçilmiştir46 . Dolayısıyla kolej mensupları ile Pontus Cemiyeti üyeleri bir birinden ayrılmaz bir bütün halinde, aynı idealler ve hedefler için çalışır bir durum arz etmişlerdir. 1904 yılında Merzifon gençlerinin girişimi, Merzifon Anadolu Koleji müdür ve öğretmenlerinin yardım ve iştirakleri ile adı geçen kolej içerisinde bir Pontus Kulübü kurulmuştur47 . Amerikan misyonerlerinin öncülüğü ve yönlendirmeleri ile kurulan bu kulüp yine Amerikan misyonerlerinin himayeleri altında faaliyetlerini sürdürmüş ve geliştirmiştir 48 . Misyoner ve onlarla işbirliği içerisinde bulunan Ermeni ve Rumların olumsuz faaliyetlerinde hangi noktaya varmış olduklarını göstermesi ve Merzifon Anadolu Koleji için bir dönüm noktası oluşturması bakımlarından bu dönemin en önemli olaylarından birisi Zeki Ketani Bey’in öldürülmesi hadisesi olmuştur denebilir. O dönemde meydana gelen bu olaylar, Anadolu Koleji’nin kapatılmasının alt yapısını oluşturmuştur. Zeki Ketani Bey mezkûr kolejde Türkçe öğretmeni olarak görev yapmaktaydı. Ancak 1921 yılı Şubatı’nın ilk günlerinde bir suikast sonucu öldürülmüş49 ve cesedi kolej civarında bulunmuştur. ATASE, İ.S.H.:-5: Kutu: 206; Dosya No: E: 8; Y: 104; B.A.: 3; Tarih: 07.06.1335; ATASE, İ.S.H.:-2: Kutu: 33; Dosya No: E: 171; Y: 94; B.A.: 1; Tarih: 10.07.1335; ATASE, İ.S.H.:-5: Kutu: 206; Dosya No: E: 8; Y: 104; B.A.: 2; Tarih: 03.07.1335; ATASE, İ.S.H.:-3: Kutu: 91; Dosya No: E: 118; Y: 291-A; B.A.: 2; Tarih: 08.06.1335. 44 ATASE, İ.S.H.:-3: Kutu: 105; Dosya No: E: 115; Y: 341; B.A.: 1; Tarih: 26/05/1335; ATASE, İ.S.H.:-3: Kutu: 105; Dosya No: E: 115; Y: 341; B.A.: 11; Tarih: 27.05.1335. 45 Pontus M eselesi, Yayma Hazırlayan: Dr. Yılmaz Kurt, Türkiye Büyük M illet M eclisi Hükümeti M atbuat M üdiriyet -i Umumiyesi tarafından belgelere dayanılarak hazırlanmıştır. Matbuat ve İstihbarat Matbaası, Ankara 1922, TBM M Basımevi. TBM M Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 68, s. 369; Gürün, a.g.e., s. 190. 46 Kocabaşoğlu, a.g.m., s. 348. 47 ATASE, Birinci Dünya Harbi Kolleksiyonu (Kısaca: B.D.H.): D: 1-A; F: 14; BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 268; Sıra No: 24; Tarih: 5. 6. 1310; BOA, Y.A.Hus.: Dosya No: 280; Sıra No: 70; Tarih: 24 M . 1261; BOA, Y.A.Hus.: Dos ya No: 281; Sıra No: 1; Tarih: 1311. 3. 16; Pontus M eselesi, s. 369. 48 A.g.e., s. 369. 49 Pontus M eselesi, s. 371; Kocabaşoğlu, a.g.m., s. 348. 43 9 Zeki Ketani Bey’in niçin öldürüldüğü konusunda kesin bir bilgi elde edilememişse de Pontus Cemiyeti mensuplarının tek tek tutuklanmaya başlanmalarına Zeki Bey’in ihbarının neden olduğu varsayımı dolayısıyla katledildiği muhtemel görülmüştür50 . Merzifon’daki Amerikan hastanesiyle kolej içerisinde toprak altında gizli yollar ve depolar bulunduğu ve ara sıra otomobiller ile getirilen top ve tüfek gibi silahların ve cephanelerin buraya gizlendiği ve hatta zaman zaman silahlı Hıristiyan köylülerin koleji sığınak olarak kullandıkları, özellikle hastane heyetinin Tavşandağı’nda Hıristiyan köylülerle sıkı ilişkiler içerisinde oldukları ihbar edilmiştir51 . Arama neticesinde silah ve cephane bulunamamış ise de Kolej içerisinde 1904 tarihinden beri kurulmuş olan “Pontus Kulübü” adıyla bir kulübün bulunduğu tespit edilmiş, 2 çuval Rumca ve İngilizce evrak ve defterlerin yanında ayrıca bu kulübe dair yönetmelikle mühürler, Yunan bayrakları ve Pontus arması, Osmanlı silahları ile donatılmış ve gurup halinde okulda çekilmiş bir takım fotoğraflar ve bir kısım önemli evrak elde edilmiştir52 . Ayrıca yapılan aramalar sırasında, Merzifon Anadolu Koleji’nin burada öğrenim gören gençler ile diğer Rum ve Ermeni gençlerinin Avrupa’ya kaçırılmalarına aracılık ettiği de ortaya çıkmıştır. Aramalarda kolej müdüriyeti ile Samsun’daki Amerika temsilcisi arasında yapılan yazışmalar ve konuya dair evraklar ele geçirilmiştir53 . Asya’nın Anahtarı Avrupa devletleri açısından Türkiye her zaman için Asya’nın anahtarı olarak değerlendirilmiştir. Asırlar boyu bu anlayış devam etmiş, Haçlı Seferleri, Şark Meselesi ve benzeri problemler ve gelişmeler hep bu yaklaşım ve anlayış tarzının temel nedenlerinden birisini oluşturmuştur. Amerikan okullarında okuyup tahsil gören ve buradan mezun olan Ermeni gençleri neticede gayet fanatik birer Türk düşmanı haline gelmiş, komitecilik ve çetecilik faaliyetlerine ağırlıklı olarak yer vermişlerdir. Bu hususta devlet şûrasından emekli Muhammed el-Mansur Efendi, padişaha takdim ettiği layihasında: Ermenilerin bu gibi tasavvur ve teşebbüslerde bulunmasına bizzat Devlet-i Aliyye sebep oldu. Zira.... yüz bu kadar sene evvel Osmanlı ülkesine gelen Frenk papazlarının istedikleri yerlerde birer mektep açıp Ermenilerin evlatlarını talim ve terbiye etmelerine izin verilmesi dahi şimdiki halde Ermenilerin baş kaldırıp Osmanlı Devleti aleyhine bulunmalarına sebep oldu54 şeklindeki tespitlerini dile getirmiştir. Ermeni olaylarını hazırlayan nedenlerin başında kronolojik sıra bakımından Protestan misyonerlerinin çalışmalarına öncelikle işaret etmek gerekir. Zira Anadolu’da İngiliz ve Amerikan misyonerleri tarafından açılan Protestan kolej ve kiliselerinin Ermeniler üzerinde büyük derecede etkisinin olduğu göz ardı edilemeyecek bir durum arz eder. Lübnan, Anadolu, İstanbul ve benzeri yerlerde eğitim-öğretim faaliyetini başlatan misyoner okullarında Ermeniler, tarih ve edebiyatları hakkında geniş bilgi sahibi olmanın yanında insan hakları, ulus hürriyeti ve sair çağdaş konulardan da haberdar olmuşlardır. Ayrıca misyonerler tarafından okul dışında yürütülen mezhep 50 ATASE, B.D.H.: D: 1-A; F: 14. Pontus M eselesi, s. 370. 52 ATASE, B.D.H.: D: 1-A; F: 14; Pontus M eselesi, s. 371-73. 53 ATASE, B.D.H.: D: 1-A; F: 14; A.g.e., s. 371. 54 Gazigiray, a.g.e., s. 69. 51 10 propagandasının etkileriyle de birçok Ermeni Protestan mezhebini tercih etmeye başlamıştır. Protestan misyonerlerinin bu yöndeki çalışmalarının, Ermeni meselesini ortaya çıkaran nedenlerden ilkini olmasa da, temel sebeplerinden birisini teşkil ettiği muhakkaktır. Misyonerlik faaliyetlerinin ve açılan okulların Ermeni olaylarına katkılarını tespit açısından, sömürgeciliğin faziletine inanmış ve Fas’ta Fransız mandacılığını kurmuş olan meşhur Fransız Mareşali ve devlet adamı Lyautey Louis-Hubert-Gonzalve (1854–1934) Fas’ta bir konuşmasında dile getirdiği: Bir beyaz rahip, bana bir bölüğün işinden fazlasını görmüştür”55 şeklindeki ifadesi de yukarıdaki görüşleri teyit eder durumdadır. Genel olarak bakıldığı zaman yabancı okulların uluslaşma sürecine giremeyen ya da geç girmiş olan bölgelerde kurulmuş oldukları görülür. Yabancı misyonlar uluslaşmanın çok hareketli olduğu ve Avrupa kültürünün etkilerine açık bulunan Balkanlarda fazla başarılı olamamışlardır. Misyonerlerin faaliyetleri daha ziyade, yukarıda belirtilen hususlara ilaveten, Osmanlı yönetiminin eğitim ve sosyal konularda yeterince hizmet götüremediği bölgelerde etkin olmuş gözükmektedir. Misyonerler muhtelif tarzdaki faaliyetleriyle Yunan, Ermeni, Keldanî, Marunî ve benzeri azınlıkları şuurlandırmaya çalışmış, "Ortodoks hiyerarşisinin ve Türk despotizminin pençesinden kurtarmak"56 üzere Bulgarlar arasında da faaliyet göstermişlerdir. Fakat esas neticeyi, kendilerini devlet haline getirme başarısını göstermekle Bulgarlar ve bir dizi isyana sevk etme becerisini sergilemekle de, Ermeniler arasındaki çalışmalarından elde etmişlerdir. Müslüman nüfusu ve bu nüfusun genç kesimini Hıristiyanlaştırma noktasında ciddi bir başarı elde edememişlerse de, özellikle eğitim kurumları dolayısıyla, millî ve dinî değerlere daha liberal bir şekilde yaklaşmalarına ve bu yöndeki bir hava içerisine girmelerine sebebiyet vermişlerdir. Bir taraftan misyonerlerin tahrik ve teşvikleriyle dinî ve milli anlayışa dayalı olarak meydana gelen kıpırdanmalar; diğer yandan, 1839 Tanzimat Fermanı ile gayr-i Müslim unsura tanınan geniş ve eşitliği öngören haklar; 1856 Islahat Fermanı ile bu imtiyazların bir kez daha tasdik ve teyit edilmesi; 1862’de Ermeni Nizamnamesi’nin çıkarılması; önde gelen bir kısım Ermeninin fırsatları kullanabilme kabiliyet ve imkânına sahip olması Osmanlı idaresi ile Ermeni toplumu arasındaki ihtilafın neşv u nema bulmasının temel taşlarını ve en önemli fırsatlarını oluşturmuştur. Bir kısım Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti üzerindeki siyasî, ticarî ve hatta dinî imtiyazlar elde etme arayışı içerisine girmeleri ve dolayısıyla da bir vasıta olması bakımından Ermenilere el atmaları, onları kendi emellerine ulaşma yolunda ortaya çıkan her fırsatta tahrik ve teşvike tabi tutmaları Türk-Ermeni ihtilafının fiili çatışamaya dönüşmesine ve tarih içerisinde sözde “Ermeni Meselesi” şekil ve rengine bürünerek bugün de bu ikili çatışmanın, belki sıcak manada değilse de siyasî ve akademik anlamda, mevcudiyetini sürdürmesine yol açmıştır. Osmanlı idaresi gerek Amerikan misyonerleri tarafından açılmış bulunan okulların ve gerekse diğer yabancı okulların Osmanlı idaresine ve toplumuna vermiş oldukları zararların ve misyonerlerin yaptığı hemen her şeyin hiç şüphesiz ki farkında olmuştur. Bu okulların muhtelif şekillerde doğurmuş oldukları olumsuzlukların giderilmesi ve halkın onlara olan rağbetinin izalesi için gereken tedbirlerin alınması57 yolunda ilgili şahıs ve makamların dikkatleri çekilmiş ve bu noktada belli bir gayret sergilenmiştir. Misyonerlerin faaliyetinden memnuniyet duymayan Osmanlı idaresi onları mevcut rejimin adeta düşmanı olarak değerlendirmiştir 58 . Örneğin Osmanlı idaresi Merzifon Anadolu Koleji’nin siyasî maksatla tesis edilmiş olduğuna kani olmuştur 59 . Ancak böyle 55 A.g.e., s. 68. Tozlu, a.g.m., s. 331. 57 BOA, M .V.: Defter No: 35; Belge No: 49; Tarih: 1305 Z. 25. 58 Gürün, a.g.e., s. 191. 59 ATASE, İ.S.H.:-2: Kutu: 33; Dosya No: E: 171; Y: 94; B.A.: 1; Tarih: 10.07.1335. 56 11 bir kanaate rağmen, içinde bulunduğu acziyetten dolayı, misyonerlerin hem Osmanlı topraklarında dolaşmalarına ve hem de açıktan açığa olumsuz faaliyetlerini sürdürmelerine göz yummak zorunda kalmıştır. On dokuzuncu asrın son çeyreği gerek misyonerlerin faaliyetlerindeki yoğunluk bakımından ve gerekse Osmanlı Devleti’nin bu faaliyetlere yaklaşım tarzı açısından dikkat çekici bir durum arz eder. Misyoner örgütleri can çekiştiğine inandıkları Osmanlı Devleti’nden azami derecede istifade etmeye çalışırken Osmanlı hükümetleri de eskiye nispetle, özellikle Amerika adına faaliyet gösteren misyonerlere karşı izlemiş olduğu politikada bir kısım değişiklikler yaparak yerli ve yabancı, Müslim veya gayrimüslim tüm eğitim kurumlarını kontrol altına alıcı tedbirler ihdas etmeye yönelmişlerdir60 . Bu noktada misyonerler ve misyoner okullarının meydana getirmiş oldukları olumsuzluklar konusunda açıktan açığa münakaşa ve mücadele içerisine girilmekten kaçınılmıştır. Bunun böyle olmasında biraz da içerisinde bulunulan zamanın ve şartların yeni meseleler ihdasına müsait olmayışı etkili olmuş gözükmektedir. Böyle olmakla birlikte misyoner ve onlarla işbirliği içerisinde olan kimselerin neden olduğu olaylar yakından izlenmiş ve bir kısım tedbirler alınmaya gayret edilmiştir61 . Ancak bu tedbirler çok da fazla bir işe yaramamış gözükmektedir. BOA, Hususi İradeler Katalogu (Kısaca: H.İ.K.): Genel No: 319; Hususi No: 81; Tarih: 15. R. 1318. ATASE, İ.S.H.:-5: Klasör No: 189; Kutu: 206; Dosya No: E: 8; Y: 104; Gömlek: 30; Fihrist No: 30 (1,2); Belge No: 30 (1:3); B.A.: 3; Tarih: 07.06.1335. 60 61 12
Benzer belgeler
amerikalı misyonerlerin samsun ve çevresindeki faaliyetleri
içerisindeki misyonerlerden sadece birisi olmuştur. Sivas’ta bulunan Amerika konsolosu ise
hazırladığı raporlarla, Amerikan emperyalizminin ve ona aracılık eden kurumların Anadolu’nun
engin zenginl...