Ellis-van Creveld sendromu - Gökay
Transkript
Ellis-van Creveld sendromu - Gökay
Free Copy for Web Publicatıon K. E. Gokay M.D., Ph.D. Ellis-van Creveld sendromu: Ellis-van Creveld sendromu, bir başka deyişle Kondroektodermal Displazi, kısa uzuvlu cücelik, el-bilek kemiklerinde malformasyonlar, polidaktili (fazladan parmaklar), tırnaklarda distrofi, yarık damak-dudak, erken diş çıkarma ve kalp malformasyonları ile karakterize otozomal resesif geçiş gösteren bir konjenital hastalıktır. Hastalık ilk kez 1940 yılında İngiliz hekim Richard W.B. Ellis ve Hollandalı meslekdaşı Simon van Creveld tarafından ortaklaşa iki ayrı ailede tarif edilmiştir. Hastalığın görülme enidansı genelde çok nadir (yaklaşık 60.000 canlı doğumda bir) olmasına rağmen küçük ve izole yaşayan çok çocuklu gurplarda bu ensidansın daha yüksek olması beklenebilir (örneğin Amerika'da yaşayan Old Order Amish'lerde hastalığın taşıyıcılık oranı %13, görülme ensidansının 1:200 gibi çok yüksek oranlarda olduğu rapor edilmiştir). Ellis-van Creveld sendromu tanısında temel klinik bulgular kas-iskelet bozuklukları başta olmak üzere neredeyse %100 olguda ellerde %10-25 olguda buna ilaveten ayaklarda simetrik postaksiyel polidaktili, orantısız cücelik, dar bir göğüs kafesi ve buna bağlı solunum güçlükleri, cilt, tırnaklar ve dişlerde bozukluklar ve hastaların hemen hemen yarısında (%50-60) başta atrial septal defektler olmak üzere konjenital kalp hastalıkları görülür. Hastaların aile öyküsünde akraba evliliği ve/veya bir akrabada da benzer bir hastalığın olduğu dikkat çeker. Prenatal dönemde ultrasonografi ile ikinci trimesterde bebekte gelişme geriliği ve dikkatli bir analizle kas-iskelet anomalileri önceden saptanabilir. Perinatal dönemde ise düşük doğum ağırlığı, doğuştan kalça çıkığı, kısa kaburga kemikleri ve konjenital kalp hastalıklarına bağlı siyanoz ve benzeri bulgular izlenir. Tüm girişimlere ragmen hastaların %50'si infantil dönemde başta kalp ve solunum bozukluklarına bağlı komplikasyonlar nedeniyle kaybedilir. Ancak bu kritik dönemi atlatan hastaların yaşam beklentisi daha iyidir ve zeka düzeyi genellikle normal sınırlar içerisindedir. Ne var ki, hastaların erişkin boyu genelde 95-140 cm arasıdır, sıklıkla diş sorunları yaşarlar ve ellerini kullanmakta güçlük çekerler. Hastalığa yol açan gen, EVC (Ellis Van Creveld) geni, kısa bir süre önce klonlanmıştır. EVC geninin 4. (dördüncü) kromozomun kısa kolunda yer aldığı bilinmekte (4p16) ancak gen ürününün moleküler fonksiyonu henüz tam olarak karakterize edilememeiştir. Ne var ki, EVC gen ürünü fonksiyonel olarak mezodermal ve ektodermal dokularda bir dizi alt geni kontrol eden bir transkripsiyon faktörü olması olasıdır. Ellis-van Creveld sendromunda ayırıcı tanı hem moleküler genetik mekanizmanın daha iyi anlaşılması hemde klinik takip bakımından önemlidir. Bu kapsamda ele alınması gereken ilk sendrom otozomal dominant geçiş gösteren Weyers acrofacial dysostosis dir. Bu hastalarda Ellis-van Creveld sendromunun hafif şeklini andırır tarzda orta derece cücelik, postaksiyel polidaktili ve diş bozuklukları vardır. Ancak genetik patoloji bu hastalıkta da yine EVC genindeki mutasyonlar sonucu oluşmaktadır. Bir başka deyişle, Weyers acrofacial dysostosis hastaları semptomatik Ellis-van Creveld sendromu taşıyıcılarıdır. Ayırıcı tanıda dikkate alınması gereken ikinci hastalık Jeune sendromu yada bir başka deyişle Asphyxiating Thoracic Dysplasia (ATD) hastalığıdır. Jeune sendromu da otozomal resesif geçiş göstermekte ancak Ellis-van Creveld sendromundan farklı olarak polidaktili simetrik değildir, göğüs kafesindeki uzun, dar yapı ve solunum güçlüğü hasta çocuk büyüdükçe azalır. Ancak bu hastalarda ek bir patoloji olarak erken yetişkinlik döneminde böbrek yetmezliği gelişir. Jeune sendromunun da moleküler patoloji olarak EVC genindeki mutasyonlara bağlı geliştiği düşünülmektedir. Bu olasılık dahilinde Ellis-van Creveld sendromu ve Jeune sendromu aynı gendeki iki farklı mutasyonun kliniğe iki farklı tablo olarak yansıması şeklinde görülebilir. Ellis-van Creveld sendromuna diğer otozomal resesif geçişli hastalıklar gibi daha sık olarak akraba evliliği olgularında rastlanmaktadır. Ancak hasta bir çocuğa sahip olan ebeveynlerin mükerrer gebeliklerde tekrar hasta bir çocuk sahibi olma riski %25, ileride doğacak çocukların hasta veya taşıyıcı olma riski ise %75dir. Bu sebeple hastalığın rapor edildiği akrabalar arası taşıyıcılık ensidansı genel ortalamaya göre yüksek olduğu kabul edilmeli, tanı konulan tüm ailelere genetik danışmanlık hizmeti verilmeli ve hem birinci hemde ikinci derece akraba evliliklerinden mutlak suretle kaçınılması gerektiği reprodüktif yaşta olan tüm aile fertlerine ulaşılarak izah edilmelidir. Ellis-van Creveld sendromunda moleküler genetik tanı doğrudan mutasyon analizi (EVC geninin sekanslanması) iledir. Ancak hastalığın ender görülmesi ve moleküler tanının hasta takibi veya tedaviye yönelik avantajlarının kısıtlı olmasından dolayı genetik analiz daha ziyade ayırıcı tanı amacıyla veya araştırmaya yönelik genetik testler kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak tanı konmuş ailelere ileriye dönük doğrudan mutasyon analizi imkanını sağlayabileceğinden aile fertlerinden DNA bankası oluşturulması kuvvetle önerilmelidir. Ne var ki, ailede klinik olarak veya moleküler yolla tanı konmuş bir sibling (hasta kardeş) varsa bir pre-natal tarama testi olarak bu hasta kardeş ile test edilecek bebek arasında 4p16 bölgesine özgün mikrosatelit (STR = Short Tandem Repeat) analizi yapılarak bebeğin hasta olup olmadığı ilinti yoluyla saptanabilmektedir. Prenatal tanı yöntemleri ve DNA bankası ile ilgili daha fazla bilgi almak için Gökay-BIOTECH’e başvurunuz.
Benzer belgeler
Cockayne Sendromu:
sendromunda şimdilik deneysel amaçlı genetik analizler kapsamındadır ve
mutasyonların çeşitliliğinden dolayı Ultraviyole (UV) dayanıklılık testine nazaran
çok daha zaman alıcı ve pahalıdır.
Cokayne...
Zellweger sendromu:
hipotonus, tipik bir yüz yapısı, zeka geriliği, konvülzyonlar ve emme refleksinde
(dolayısıyla beslenmede) güçlük vardır. Hastalar bilhassa solunum yolu
enfeksiyonlarına ve karaciğer yetmezliği gib...
Down Sendromu (ve diğer Aneuploidi sendromları)
Down sendromunda asemptomatik taşıyıcılar dışında dikey geçiş nadiren
görülür. Zira erkek hastalar tipik olarak infertildir (ancak literatürde rapor edilmiş
en azından iki istisna olgu mevcuttur). ...