temizlik - Pınar Eğitim Kurumları
Transkript
temizlik - Pınar Eğitim Kurumları
TEVEKKÜL SABIR ŞÜKÜR PEYGAMBER SEVGİSİ EDEP YARDIMLAŞMA HOŞGÖRÜ EDEP SORUMLULUK NAMAZ TEMİZLİK İLİM Tanıtım: Pınar Okulları’nda önemsediğimiz en önemli noktalardan birisidir “Değerler Eğitimi”. Her ay belirlediğimiz konularımızın çocuğumuzun bilişsel ve duygusal gelişiminde uygulamalı kavram haritalarına işlensin istiyoruz. Bu nedenle siz değerli velilerimize böyle aylık dergiler hazırlamayı uygun bulduk. Bu ayımızın konusu “EDEP”. İçerisinde edep ile ilgili hikâyelerin, örnek olayların, fıkıh köşelerinin olduğu dergimizin sizler ve çocuklarımız arasında bir paylaşım aracı olsun ümidindeyiz. Çocuklarımıza ahlâki yönden her katkı tartışılmaz bir değerdir. Ama biz diyoruz ki; değerlerimiz uğruna yaptığımız bu çalışma “OKUMAYA DEĞER”… PINAR EĞİTİM KURUMLARI İmtiyaz Sahibi Ali BULUT Genel Müdür Ahmet Sacit BULUT Genel Müdür Yrd. Mustafa TÜRK Ankara Pınar İlkokul Müdürü Ali SERİT HAZIRLAYANLAR Ankara Pınar İlkokul Müdür Yrd. Aslı KIZILTAŞ BULAT Psikolojik Danışman ve Rehber Fatma Betül DOĞAN Sınıf Öğretmeni Münevver Ayten KÖKER Neslihan YORULMAZ Tuğba DURDU Esra KARAKUŞ Hacer ÜNAL Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Esra DİLMAN Şeyma UÇAR Serpil AKBABA DİZGİ TASARIM GÜRPINAR YAYINLARI DİZGİ-GRAFİK BİRİMİ Soru ve Önerileriniz İçin: Adres: M.Akif Ersoy Mah. Yeşilay Cad. No: 36 Telefon: (312) 332 42 00 www.pinarkoleji.com TÜM HAKLARI SAKLIDIR © PINAR EĞİTİM KURUMLARI Edep Yâ Hû! İslam dini nazarında “EDEP” o kadar önemlidir ki, kısaca İslam edepten ibarettir denilebilir. Edep, güzel ahlakın zirve noktasıdır. İnsanın bütün iyilikleri ve ahlaki üstünlükleri-meziyetleri, faziletleri kendinde toplaması anlamına gelen EDEP; en büyük sermaye, en güzel elbise ve en emniyetli makamdır. Edep insanın süsüdür. Edep, insanı nefsinin hevâsına uymaktan korur, kurtarır. Dâima Hakk’ın huzûrunda olduğunu bilerek bu huzûrun gerektirdiği şekilde davranma, kâinatta Allah’ın birliğini görerek bütün yaratılmışlara karşı saygılı olmaktır EDEP. Bütün hallerde istikamet ve iyilik üzere bulunmaktır. Allah dostları demişlerdir ki; “İbadet insanı cennete götürür, ibadette edep ve tazim ise Allah’a götürür, Hakk’a yakınlaştırır.” Edep, aklı nurlandıran, imanı kemale erdiren, insanı ruhen terakki ettirip saadet ve selamete kavuşturan en hayırlı sermayedir. Edep ve irfan sahibi olanlar, hayatını nizam ve intizam içinde geçirir ve huzur ile yaşarlar. İnsanlığın ruhu, hakikati ve süsü olan edep ve terbiyenin;fert ve cemiyet için ehemmiyeti bellidir. Hatta bazı zatlar: “Edep kelimesi, elif, dal ve be harfinden ibarettir. Elif, kişinin eline, de harfi kişinin diline, b harfi de beline sahip olmasına işaret eder.” demişlerdir. Eskiden evlerin ve işyerlerin duvarlarına “Edep Ya Hû!” yazılı levhalar asılırdı. Peki “Edep Ya Hû!” ne demekti? İslâmiyet üç rükün üzerinde durur ve bu üç esas üzerinde devam eder. Bunlar, itikat(din), ubudiyet(kulluk) ve ahlâk-ı hasene, yani güzel ahlâktır. Güzel ahlak diğer ikisini korur. Eğer güzel ahlak olmazsa diğerlerinin ruhu kalmaz. Bizim dinî kültürümüzün kaynağı da bunlardır değerli okuyucularımız. Kısaca EDEP; Hakk’a giden yolun azığı, kalbin ahlakı, insanın ziyneti, olgunlaşmanın ilk şartı ve hakiki güzelliktir. EDEP için ehl-i ilim ve irfanın ifade ettikleri şu sözler bize yol gösterecektir. Celaleddin-i Rumi şöyle der: “Gözünü aç ve Allah’ın bütün kelamına dikkat et. Âyet âyet bütün Kuran’ın manası edeptir.” Tebrizli Şems ise: “İnsanların kalbindeki ve gözündeki nurlar edepten ibarettir. Geceleri parıldayan en nurlu ve en üstün ışık edeptir.” diyerek bu konuya dikkat çekmişlerdir. Evet değerli okuyucularımız, Rabbim hiçbirimizi edepten ayırmasın inşaallah diyelim, vesselam. Pınar Eğitim Kurumları 1 Edep İnsanların ayıplarını yüzlerine vurmak, onları tahkir etmek edebe muhaliftir. Edep abidesi ve hayâ timsali olanlar, kendisine hakaret edenleri affeder, hiç kimseye kötülük düşünmez ve fenalık yapmazlar; karşısındaki kişi edep ve hayâdan mahrum olsa bile, onu insanlar arasında küçük düşürecek ve mahcup edecek hareketlerden sakınırlar. Bu yüzden yetim kimse anası ve babası olmayan değil, ilim ve edebi olmayandır. Asıl fakir; malı mülkü olmayan değil, ilim ve edepten mahrum olandır; çünkü nimet ve servetlerin en büyüğü ilim ve edeptir. Bu nimetlere nail olan, edebi sayesinde nail olur. O nimetleri kaybeden de edebi terk ettiği için kaybeder. Bu yüzden edep biz müslümanlar için son derece önemlidir. Ayet ve Hadisler 2 Pınar Eğitim Kurumları E DE P Pınarlı Çocuklardan Şiirler Pınar Eğitim Kurumları 3 MEDYEN’DE BİR SU BAŞI: Hikaye MUSA (A.S.) Yolculuk sırasında hayli bitkin düşen Musa Aleyhisselam, Medyen’de bir subaşında dinlenmek istedi. Burada bir takım insanların, koyunlarını sulamak için toplandıklarını gördü. Bunların yanı sıra, koyunlarını kenarda otlatan ve kalabalığın yanına yaklaşmayan, iki kız kardeş gözüne takıldı. Onların sakındıklarını fark ederek, kalbindeki merhamet hisleri harekete geçti. Yardımcı olmak için: “Derdiniz nedir, niçin bekliyorsunuz, koyunlarınızı sulamıyorsunuz?” diye sordu. Kızlar: “Biz iki genç kızız, erkeklerin yanına yaklaşamıyoruz. Onlar koyunlarını sulayıp çekildikten sonra, biz de, koyunlarımızı sulama imkânı bulabiliyoruz,” diye sıkılgan ve çekingen bir şekilde cevap verdiler. Hazreti Musa: “Peki, iki genç kızsınız da, neden koyun otlatmakla meşgul oluyorsunuz?” dedi. Kızlar: “Bizim babamız, ihtiyar bir kimsedir. Onun için biz bu işi yapıyoruz.” Dediler. Bunun üzerine Hz. Musa, kalkıp onların koyunlarını suladı. Bulundukları yerde bekleyen kızlar, onun bu hareketinden memnun kalarak, teşekkür edip evlerine gittiler. Daha sonra bir ağacın altına çekilerek istirahat eden Musa Aleyhisselam: “Ey Rabbim! Ben cidden, bana indirdiğin hayırdan dolayı bir fakirim, muhtacım!” diye duada bulundu. Kız kardeşlerin, o gün eve her zamankinden daha erken döndüklerini gören babaları, bunun sebebini merak ederek sordu. Onlar da, bu genç ve garip misafirin yardımını anlatarak, sebebini açıkladılar. Onun hal ve hareketinden övgüyle bahsettiler. O, daha çok merak ederek, kızlarından birini gönderip Hazreti Musa’yı davet etti. Babasının gönderdiği kız, biraz sonra edep ve hayâ içerisinde, Hazreti Musa’nın yanına geldi. Bu tanımadığı yabancı gençle muhatap olmanın verdiği sıkıntı yüzünden, güçlükle: “Babam, sizi, yaptığınız iyilikten dolayı, evimize davet ediyor” diyebildi. Bu davet üzerine kalkıp kızın peşinden giden Hazreti Musa, havanın rüzgârlı olması sebebiyle, kendisi öne geçti. (Hz. Musa A.S.): – Arkamdan gel, ben yoldan sapacak olursam bir çakıl taşı at ki onunla yolu bileyim ve doğru yoldan gideyim, dedi. 4 Pınar Eğitim Kurumları Böylece edep ve hayâ timsali genç kızın rüzgârla elbiselerinin yapışması veya açılması gibi ihtimallerden kendine karşı korunmasını sağladı. İffetli ve nezih bir erkeğin bu mevzularda ne kadar hassas olması icap ettiğinin en güzel örneğini verdi. Kızın babası, yanına davetle gelen bu genç misafirinin kim olduğunu, nereden ve niçin geldiğini, başından geçenleri sorup öğrendikten sonra: “Korkma! Kurtuldun o kavimden, zalimlerden!” dedi. Bu ihtiyar zat, Allah-ü Teâlâ’nın Peygamberlerinden Şuayb Aleyhisselamdı. Bu sebeple, kendisinde büyük istidatlar gördüğü bu delikanlı ile çok iyi anlaşmış gönülden kaynaşmıştı. Kızlardan biri: “Babacığım! Onu ücretli tut; çünkü O, tuttuğun ecirlerin en hayırlısı, kuvvetli ve güvenilir bir kimsedir!” dedi. Hz. Şuayb misafir gencin, güç ve kuvvetini, kızlardan öğrenmiş, kuyudan su çekip koyunları sularken gördükleri bu hali, onlardan dinlenmişti. Fakat güvenilir, dürüst olduğunu, nasıl bildiğini sordu. O kızı da, Hazreti Musa’nın konuşması ve beraber gelişi sırasındaki, edepli ve iffetli hareketlerini anlattı. Kız, babasına: “Şüphesiz, ücretle istihdam ettiğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir kimsedir.” dediğinde, babası: – Bunu sana öğreten nedir? diye sormuş. Kızı da şöyle demiş: – Çünkü O (Hz. Musa A.S), on erkeğin taşıyabileceği kayayı kaldırdı. Ben onunla beraber gelirken onun önüne geçmiştim de bana: – Arkamdan gel, ben yoldan sapacak olursam bir çakıl taşı at ki onunla yolu bileyim ve doğru yoldan gideyim, dedi. Bundan sonra Şuayb Aleyhisselam, Hz. Musa’ya: “Ben iki kızımdan birini, sana nikâhlamak istiyorum. Ancak sen de, bu evliliğin mihri olarak, sekiz sene benim yanımda kalır, koyunlarımı güdersin. Eğer bu müddeti on seneye doldurursan, o da senin lütfundandır. Bununla beraber, seni zorlamak istemiyorum. Eğer teklifimi kabul edersen, inşallah beni Salihlerden, iyi kimselerden bulacaksın!…” dedi. E DE P UTANMA DUYGUSU İMANDANDIR Ağabeyi, kardeşinin kızaran yüzüne bakıyordu. Kardeşi başını önüne eğmiş, utangaç bir şekilde elbisesi ile oynuyordu. Ağabeyini dinleyip dinlemediğini anlamak zordu. Çünkü çok sıkılmış, bir an önce oradan kaçmak ister gibi görünüyordu. Ona hep, bu kadar utanmanın fazla olduğunu söylüyorlardı. Artık bu huyunu bir kenara bırakmalıymış; yoksa kendisine “kırmızı yüz” diye isim bile takabilirmiş. Bütün bunlara pek de aldırış etmiyordu. Hurma da kırmızı sayılırdı; ama tadı çok güzeldi. Develerin de en çok kızıl olanları kıymetli değil miydi? Hem şimdiye kadar utanmaktan bir zarar görmemişti. Yine de ağabeyinin nasihatlerini dinliyordu. Ne de olsa ağabeyim, diye düşündü içinden. Muhakkak bir bildiği olmalı. Tam o sırada az ileride bulunan Resulullah Efendimiz (s.a.v.) onlara doğru döndü. Efendimiz (s.a.v.), ağabeyin nasihatlerini duymuş olmalıydı. Peygamberimiz tane tane, her kelimesi rahatça anlaşılabilecek bir şekilde konuşmaya başladı: “Ona dokunma! Çünkü hayâ imandandır.” diye buyurdu. Bu güzel kardeşler, İslam’ı her gün daha iyi öğrenmeye çalışıyorlardı. Bunun için de Peygamberimizin sözlerini akıllarından çıkarmıyorlardı. Böylece ikisi de İslam’ı iyi anlamak ve güzel yaşamak için hayânın, utanmanın ne kadar önemli olduğunu biliyorlardı. Küçük kardeş zaten çok utanan biri olduğu için bu konuda ağabeyinden biraz daha ilerideydi; fakat ikisi de bir hizmet, kendilerine verilen bir görev olduğu zaman çekinmiyorlardı. Utanma duygularının hizmet etmelerine engel olmasına izin vermiyorlardı. Öykü ile ilgili sorular: 1. Peygamberimiz: “Hayâ imandandır.” Sözüyle ne anlatmak istemiştir? 2. Neden kardeşi ağabeyinin gözüne güzel görünmeye başlamıştır? 3. İslam’ı iyi anlamak ve güzel yaşamak için edepli olmanın ve hayânın önemi nedir? Pınar Eğitim Kurumları 5 Örnek Olay Gelen bu uyarı karşısında ağabeyi şaşırmıştı. Az öncesine kadar çekingen, utangaç olmakla uyardığı kardeşine şimdi farklı gözlerle bakar olmuştu. Demek hayâsı çok olan kişinin imanı da çok demekti. İşte bu yüzden kardeşi gözüne daha güzel, daha büyümüş göründü. Utanmaması konusunda ona nasihat etmekten vazgeçti. Küçük kardeş ise Peygamberimiz ile aynı tarafta olduğu için hem çok sevinmiş hem yine çok utanmıştı. Şimdi daha da kızaran yüzü, kırmızı bir güle benziyordu. Bu ağabey ile kardeşi, daha sonraları Peygamberimizin şu sözünü duyacaklardı: “Her dinin bir ahlakı vardır. İslam’ın ahlakı da hayâdır.” Bunları Biliyor musunuz? EDEP ABİDELERİNDEN KISSALAR Yusuf (as) ile Züleyha Yusuf (as) ile Züleyha arasında geçen olay Kur’an-ı Kerim de şöyle anlatılmaktadır; “Mısır’da Yusuf’u satın alan vezir, hanımına: “Ona güzel bak!” dedi, “Belki bize faydası dokunur, yahut onu evlat ediniriz!” Böylece Yusuf’un o ülkede yerini sağlamlaştırdık, ona imkân verdik ve bu cümleden olarak, ona rüyaların yorumunu öğrettik. Allah Teâla iradesini yerine getirmekte her zaman mutlak galiptir; fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Derken, bulunduğu evin hanımı, Yusuf’a sahip olmak istedi ve kapıları kapatarak: “Haydi yaklaş bana!” dedi. O: “Allah’a sığınırım!” dedi. “Doğrusu, senin kocan olan benim Efendim’in çok iyiliğini gördüm. Hıyanet ederek zalim olanlar iflah olmazlar.” Eğer Rabbinin bürhanını görmeseydi o da kadına meyledecekti. İşte böylece Biz fenalığı ondan uzaklaştırmak için bürhanımızı gösterdik; çünkü o, bizim tam ihlasa erdirilmiş kullarımızdandı. Derken, ikisi de kapıya doğru koşuştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkadan yırttı. (Tam bu sırada) kapıda kadının kocasıyla karşılaştılar! Kadın hemen “Senin ailene kötü maksatla yaklaşanın cezası, zindana atılmaktan veya gayet acı bir azaptan başka ne olabilir?” dedi. Yusuf ise: “Asıl o bana sahip olmak istedi” dedi. Hanımın akrabalarından biri de şöyle şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, delikanlı ise yalancının tekidir. Yok, eğer gömleği arkadan yırtılmışsa o yalan söylemiştir, delikanlı doğru söylemektedir.” Gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce (kocası, eşine:) “Anlaşıldı!” dedi. “Bu, siz kadınların oyunlarınızdan biri! Gerçekten sizin fendiniz pek müthiştir! Yusuf! Sakın bunu kimseye söyleme! Kadın! Sen de günahından dolayı af dile; çünkü sen günaha girenlerden oldun” (Yusuf, 12/18-32) Damat Efendi Mecmau’l-Enhür sahibi Muhammed b. Süleyman, “Damat Efendi” lakabıyla meşhur olmuştur. Çünkü, bu iffet âbidesi, talebelik döneminde bir gece yarısı, mum ışığı altında ders çalışmaktadır. İlmî mütâlaalara daldığı bir esnada kapısı çalınır. O vakitte birinin gelmesinin hasıl ettiği hayret ve misafirin kimliği hakkındaki merakla hemen kapıyı açar. Karşısında genç ve güzel bir kızcağız durmaktadır. Misafir, yolunu kaybettiğini ve etrafta başka bir ışık göremediği için onun kapısını çalmaya mecbur kaldığını söyler. Genç talebe, misafirini geri çeviremez, onu gece karanlığına ve sokağın soğuğuna terkedemez, çaresizce kızı içeri alır. Ona oturup dinlenebileceği bir köşe gösterdikten sonra da sabaha kadar dersine çalışmaya devam eder. Utangaç ve gizli-saklı nazarlarla onu 6 Pınar Eğitim Kurumları seyreden kızcağız, bu iffetli talebenin bir haline taaccüb eder; genç, arada bir parmağını önünde yanan mumun alevine tutmakta ve bir müddet öylece bekledikten sonra geri çekmektedir. Bir defa ile de yetinmemekte ve bunu ara ara sürekli tekrarlamaktadır. Bu hal üzere sabah olur. Gün ışıdıktan sonra genç kız oradan ayrılıp evine döner. Halkın yardımıyla yolunu bularak ulaştığı ev, Osmanlı vezirlerinden birinin sarayıdır; bu genç kız da, o vezirin kerimesidir. Saray halkı, ona geceyi nerede ve nasıl geçirdiğini merakla sorarlar; zira, bütün gece onu aramış ama bir türlü bulamamışlardır. Genç kız başından geçenleri, gördüklerini ve hususiyle de kendisini misafir eden talebenin tuhaf halini bir bir anlatır. Vezir, kızına yardım eden o genci sarayına davet eder ve niçin sabaha kadar elini yanan mumun üzerinde tuttuğunu ve elinin yanmasına sebep olduğunu sorar. Yusuf yüzlü genç, “Yolunu kaybettiği için kapımı çalan bir misafiri dışarıda bırakamazdım; bu sebeple onu kulübeme aldım. Nefsimin desiselerine karşı koyabilmek için de, elimi ara sıra mumun bana Cehennemi hatırlatan alevi üzerine koydum. Şeytan beni kandırmaya yeltendiğinde, parmağımı ateşe tutarak, nefsime cehennem azabını hatırlattım ve böylece yanlış bir şey yapmaktan kurtuldum.” Meleklerin Kendisinden Utandığı İnsan: Hz. Osman Efendimiz (s.a.v.)’in “Ashabım arasında bana en çok benzeyendir”.dediği Hz. Osman, zaman zaman kabrin başına gelip “Eğer bu çukurdan kurtulursan, onun ardındaki felaketlerden de kurtulursun, aksi takdirde kurtulacağını hiç zannetmem.” deyip muhasebe ve murakabeye dalar ve “Her gün gece ve gündüz en sevdiğim şey Kur’ân okumaktır. Eğer kalpleriniz temiz olsaydı, Allah’ın kelâmını okumaya doymazdınız”. diyerek mahiyetini idrak edemediğimiz bir eksikliğe dikkat çekerdi. Evet Ahmed b. Hanbel’in Hasan-ı Basri’den rivayet ettiğine göre, kapalı kapılar ardında bile elbiselerini çıkarmaktan çekinen ve belini doğrultmasına mani olan hayası gerçekten dillere destan idi. İşte delili. Hz. Aişe (r.anha) validemiz anlatıyor: “Resulullah (s.a.v.) dizi açık bir şekilde oturuyordu. Ebu Bekir (r.a.) (içeri girmek için) izin istedi. (Resûlullah) ona izin verdi. Yine halini değiştirmedi. Sonra Ömer (r.a.) izin istedi. (Resûlullah) ona da izin verdi. Yine halini değiştirmedi. Sonra Osman (r.a.) izin istedi. Resûlullah dizinin üzerine elbisesini sarkıttı. Onlar kalktıklarında ben dedim ki: “Ya Resûlallah! Ebu Bekir ve Ömer senden izin istedi, sen aynı haldeyken o ikisine izin verdin. Osman izin istediğinde ise, elbiseni üzerine sarkıttın (dizini gizledin, örttün).” Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ya Aişe, vallahi meleklerin kendisinden utandığı bir adamdan utanmayayım mı?” E DE P Edep Pınar Eğitim Kurumları 7 EDEP NEDİR, KUR’AN VE SÜNNETTEKİ EDEBİN SINIRLARI NELERDİR? Edep, bir toplumda örf, adet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan terimdir. Terbiye; kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek, güzel ahlak, usluluk, haya, sünnete uygun hareket etmek demektir. İmamı Rabbanî, edebi şöyle tarif eder: “Bilesin, adaptan velev ki bir edebi muhafaza, mekruhlardan velev ki tenzihi olsun bir mekruhu terk etmek, zikirden, tefekkürden, murakabe ve teveccühten çok daha eftaldir.” Şair ne güzel söylemiş: Ehli diller arasında aradım, kıldım talep. Her hüner makbul imiş, illa edep illa edep. Fıkıh Köşesi ALLAH’A(C.C) KARŞI EDEP Allahu Teala’nın emirlerini yerine getirmek, nehiylerinden kaçınmak, ihsan derecesine ulaşmaktır edep. Kişinin Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmesidir. Rabb’ini göremiyorsa da Allah (c.c.) onu görüyor. Hatta Allah’ın ayetleri okunurken, ayetlerin bizim şahsımıza hitap ettiğini hissedebilme... Kalbimizde imanın lezzetini tadarak yaşayan bir Kur’an olabilmek edeplerin en üstünüdür. Sufilerin dilinde: Hakk’a karşı edep; nerede, ne zaman ve kimde zahir olursa olsun, Hakk’ı kabul edip, ona boyun eğmek, ondan geleni asla reddetmemek ve her vakit ondan razı olmaktır. Hakiki edep, Hak’ta kulun fani olmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.) kulunu şöyle görmek istiyor: -Nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir. (Hadid 4) -Rabb’in her an gözetlemektedir. (Fecr 14) -Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir. (Nisa 1) -Şüphesiz biz ona (insana) şah damarından daha yakınız. (Kaf 16) Allah’a karşı edebin en güzeli, 8 Pınar Eğitim Kurumları bu yakınlığı her an hissedebilmektir. Davud-i Taî şöyle anlatır: Yirmi yıl Ebu Hanife hazretleri ile birlikte bulundum. Bu zaman zarfında ayaklarını uzattığını hiç görmedin. Kendisine: -Yalnızken ayağını uzatmanda ne mahzur var? dedim. Bana: -Cenab-ı Hak karşısında edepli olmak daha eftaldir, dedi. İhsan derecesine ulaşan ehlüllah hep böyle düşünürler. Gönül ehillerinin dilinde edep şu dizelelerle tarif edilir: Edep; bir tac imiş Nur-u Hüda’dan. Giy ol tacı, emin ol her belâdan. RESULULLAH’A KARŞI EDEP Fahri kainat (s.a.v.) efendimizi beşerî istidat ve takat dahilinde kavrayabilmek mümkün değildir. Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizin ahlakını şöyle beyan buyuruyor: “Şüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin.” (Kalem 4) Peygamberimiz (s.a.v.) ise şöyle buyuruyor: “Beni Rabbim edeplendirdi de ne güzel edeplendirdi.” İşte Peygamber Efendimiz (s.a.v.), edepte insanlık için en güzel örnektir. Onun edebi ile edeplenmek bize emanet olarak bıraktığı Kur’an ve sünnet emanetine sarılmakla mümkündür. Çünkü Allahu Teala, “Peygamber size ne verdi ise onu alın ve size neyi yasakladı ise ondan sakının.” (Haşr 10) buyuruyor. Sünneti dikkate almadan Kur’an-ı Kerim’i bütünüyle anlamak mümkün değildir. Zira dinin bütün hükümlerini Kur’an-ı Kerim’den öğrenemeyiz. Mesela namazdan bahseder Kur’an, fakat nasıl kılınacağı, rekatı, rükusu, selamı ve ayrıntıları sünnetle öğrenilir. Zekatın verilmesini emreder, fakat zekatın hangi cinsinden kaçta kaçı verileceği; kurbanın cinsi, yaşı, insanî ilişkilerde edebin E DE P sınırları ancak sünnetle anlaşılır. Nur-i Muhammedî’den ve sünnetinden uzak kalanların sonları hüsrandır.. Hz. Aişe annemize göre de O’nun ahlakı Kur’an’dı. Peygamberimizi ümmet için hatta insanlık için her konuda en güzel örnektir. O’nun sünnetini hayatlarına düstur edinenler ebediyyen nasibini alan bahtiyar insanlardır. Bu anlatılanlara bir kaç örnek: Mescidi Nebevî’nin tamirinde abdestsiz hareket etmeyen Osmanlı’nın güzide insanları, çekiçlerine keçe bağlayarak Resulullah’ın ruhaniyetini tedirgin kılmaktan teeddüb etmişlerdir. İmamı Malik, Allah Rasulü’nün bastığı toprağa hürmeten Medine-yi Münevvere’de hayvan üstüne binmedi, ayakkabı giymedi. Peygamberimiz orduya yardım talebinde bulununca Hz. Ebu Bekir (r.a.), servetinin tamamını getirmiş, Resulullah’ın: “Çoluk çocuğuna ne bıraktın ya Ebu Bekir?” sualine de büyük bir iman vecdi ile: -“Allah ve Rasulünü.” diye cevap vermiştir. Bugün ümmet-i Muhammed olan biz müminler edebimizi ne kadar muhafaza ediyoruz? Çocuklarımızın giysisi, tahsili, kısaca hayatımız Resulullah (s.a.v.)’ın hayatı, edebi ile ne kadar benzerlik taşıyor? Küfür ve şirk sistemlerinde müminlerin Kur’an-î edeple edeplenmeleri pek de kolay değil; çünkü bu sistemlerin Kur’an’a ve sünnete imanları yoktur. Onların özelliği kötülüğü emredip, iyiliği yasaklamalarıdır. Neticede edebini kaybedenler hem dünyasını, hem de ahiretini kaybeder. Belki de bunu bile fark edemezler. Hz. Mevlana buyurur: “Kalbim, ‘İman nedir?’ diye aklıma sordu. Aklım da, kalbimin kulağına, ‘İman, edepten ibarettir.’ diye fısıldadı. Onun için edepsiz kimseler, yalnız kendisine kötülük etmiş olmaz. O belki edepsizliği yüzünden bütün dünyayı ateşe vermiş olur.” MÜMİNLERE KARŞI EDEP KADINLARIN EDEBİNE GELİNCE Kadınlar da tıpkı erkekler gibi eşref-i mahluktur ve yaratılış gayeleri Allah’a kulluktur. Bu halin muhafazası ise ilahî ikazlara kulak vermek, dinin emirlerini yerine getirmekle mümkündür. Aksi halde bu değerlerini muhafaza edemezler. Ey Peygamber! Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar! Eşlerinize, kızlarınıza ve müminlerin kadınlarına söyleyin, evlerinin dışına çıktıklarında üzerlerine dış giysilerinden örtünsünler. (Ahzab 59) Ey hanımlar! Edebinizi muhafaza edin. Peygamberimiz (s.a.v.) kadınların biatını alırken perde arkasından biatlarını kabul etti. Sahabe-i Kiram Peygamberimizin evine geldiklerinde, Peygamberimizin hanımlarından bir şey soracakları ve isteyecekleri zaman bir perde arkasından sormalarını Allah (c.c.) emretti. (Ahzab 53) Yine ayette, “... hanımlarını nikahlamanız asla caiz olmaz.” buyuruyor. (Ahzab 53) Buna rağmen görüşmelerde edeplerinin bozulmaması ve bize de örnek olmaları için haremlik, selamlık farz kılınmıştır. Bu emir, tüm mümin hanımlar için geçerlidir. Kur’an ve sünnette edebin sınırları bellidir. Bu sınırlara dikkat edelim, şartlar ve ortam nasıl olursa olsun biz edebimizi koruyalım. Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i Kur’an’a tabî kıl. Amin. Pınar Eğitim Kurumları 9 Edep “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat 10) “Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın.” (Hucurat 12) “Bazınız bazınızın gıybetini yapmasın.” (Hucurat 12) “Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın.” (Al-i İmran 103) Müminler hakkında Allah (c.c.) işte böyle buyuruyor. Müminler, Ensar ve Muhacir gibi kardeş oldukları zaman her şey güzel olacak. Ensar ve muhacirler kendi ihtiyaçları olmalarına rağmen gönüllerinde hiç sıkıntı duymaksızın kardeşlerini kendilerine tercih ediyorlardı. İşte kardeşlikteki isar bu halde idi. Peygamberimiz (s.a.v.) ise müminlerin vasıflarını ne güzel ifade buyuruyor: “Müminlerin dertleriyle ilgilenmeyen onlardan değildir.” “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu zelil etmez, ona hakarette bulunmaz, onu terk etmez.” Neticede müminler ancak Kur’an ve sünnet ölçüleri içerisinde hayatlarını devam ettirirlerse, o zaman edeplerini muhafaza edebilirler. Aralarında huzur, güven ve muhabbet oluşur. Aktiviteler İSLAM EDEBİNİN GÜZELLİĞİ ZİYARET EDERKEN: Diyelim ki, birini ziyarete gittik, kapısını çaldık, bize “Kim o?” diye soruldu. “Benim” diye cevap vermeyeceğiz. Adımızı söyleyeceğiz. Kapı açıldığı zaman evin içini görmemek için sağ veya sol tarafa çekileceğiz. Kapıyı üç defa çaldık veya zile bastık da cevap alamadık. Orada daha fazla durmayıp gideceğiz. İçeri kabul edildik veya kendi evimize girmek üzereyiz, önce “bismillah” diyeceğiz. Bu besmele, şeytanın bizimle birlikte içeri girmemesi için bir önlem. Sonra karşımızdakine veya ev halkına selâm vereceğiz. SOFRADA İKEN: Sofraya oturduğumuzda; besmele ile yemeğe başlayıp, yemeğimizi sağ elle yiyeceğiz. Su içerken bardağı sağ elimize alacağız. Şeytanın hep sol elle yiyip içtiğini hatırımızdan çıkarmayacağız. Peygamber Efendimiz’in tabiriyle “Müminin bir bağırsağını, inkârcının ise yedi bağırsağını dolduracak kadar yiyip içtiğini” unutmayacağız. KONUŞURKEN: Ve yine diyelim ki, bir yerde üç kişi oturuyoruz. Üçüncü arkadaşı dışlayıp kendi aramızda konuşmayacağız. Böyle yaparsak onun alınacağını ve üzüleceğini düşüneceğiz. İnsanlarla güler yüzle görüşüp, tatlı sözle konuşacağız. Cana yakın, iyi geçimli, yumuşak başlı olacağız. İnsanlara tebessüm etmenin ve tatlı söz söylemenin başlı başına bir sevap olduğunu bileceğiz. ALIŞ VERİŞ YAPARKEN: Bir şey alırken, satarken, borcumuzu öderken anlayışlı ve kolaylık yanlısı olacağız. Peygamber Efendimiz’in anlattığı şu kıssayı ibretle hatırlayacağız: Vaktiyle adamın biri ölünce melekler ona “Hiç iyilik yaptın mı?” diye sordular. “Hayır, yapmadım” dedi. “Hele bir düşün!” dediler. Adam düşündü, “Evet” dedi. “İsteyene borç verirdim. Adamlarıma da, zor durumda olanlara ko- 10 Pınar Eğitim Kurumları laylık göstermelerini, zenginlere anlayışlı davranmalarını tembih ederdim.” Bunun üzerine Allah Teâlâ meleklere onu affetmelerini emretti. SELÂM VE NEZÂKET: Yolda bir Müslüman kardeşimizle karşılaştığımızda selâm vereceğiz. Küçüğün büyüğe, sayıca az olanın çok olana, binitli olanın yürüyene, yürüyenin oturana selâm vermesi gerektiğini bileceğiz. Bir kardeşimiz bizi yemeğe davet ederse kabul edeceğiz. Bize ihtiyacı olursa yardımına koşacağız. Biri Müslüman kardeşimize haksızlık ederse, kardeşimizi savunacağız. Yanımızda aksırıp da “Elhamdülillah” derse, ona “Allah sana merhamet etsin” anlamında “Yerhamükellah” diyeceğiz. Hastalanırsa ziyaretine gideceğiz. Ölürse cenaze namazını kılıp defnedeceğiz. Yolda giderken insanları incitip zarar verecek bir taşı, bir dikeni, bir başka şeyi görünce alıp bir kenara atacağız. DÜŞMANCA DUYGULAR: Bir kardeşimize darılsak bile, üç günden fazla küs durmayacağız. “Pazartesi” ve “Perşembe” günleri yaptığımız işlerin Cenâb-ı Hakk’a arzedildiğini, Allah’tan başkasını ilah yerine koymayan herkesin o gün bağışlandığını, yalnız din kardeşiyle aralarında düşmanlık bulunanların “Birbiriyle barışıncaya kadar onları bir yana bırakın!” diyerek bağışlanmayacağını hiç mi hiç unutmayacağız. İSLÂM EDEBİNİN GÜZELLİĞİ: Biz bunların tamamını, “Benim Sevgili Peygamberim böyle yapardı. Benim de böyle yapmamı isterdi. Ben onun izinden gitmek istiyorum” diye yapmalıyız. Çocuklarımızı da aynı düşünceyle yetiştirmeye çalışmalıyız. Onlar dünyayı tanımaya başladıkları günden itibaren yakın çevrelerinde bu güzellikleri görerek yetişirlerse, İslâm edebini kolayca benimsemiş olurlar. İnsanlar dost ve arkadaşlarının hayat tarzından etkilenir. İşte bunun için Peygamber Efendimiz sadece mü’minle dost ve arkadaş olmayı, yemeğini de sadece Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselere yedirmeyi tavsiye etmiştir. Ne güzel de söylemiş Hz. Mevlana: “Eğer âdemoğlunun edepten nasibi yoksa âdem değildir. Çünkü insanla hayvan arasındaki fark, edeptir. Gözünü aç da bak cümle ‘KELAMULLÂH’ ayet ayet bütün mânay-ı Kur’an, edepten ibarettir.” E DE P EDEP ile İLGİLİ AİLELERE ÖNERİLER 21. Hikâye ve masallardan yararlanmalıdır. 22. Atasözleri ve veciz sözlerden yararlanılmalıdır. 23. Kardeş kıskançlığına meydan verilmemelidir. 24. Çocuk başkalarıyla kıyaslanmamalıdır. 25. İyinin, güzelin zevki tattırılmalı; kötünün, yanlışın zevki tattırılmamalıdır. 26. Olumlu davranışlar üzerinde durulmalıdır. 27. Sıradan olaylar ahlaki ilkelere götüren ibret derslerine dönüştürülmelidir. 28. Çocuk tehdit edilmemelidir. 29. Çocuk şiddetten korunmalıdır. 30. İstekler bağırıp çağırılmadan iletilmeye çalışılmalıdır. 31. Çocuğun öfke ve huysuzlukları soğukkanlılıkla karşılanmalıdır. 32. Kişinin özgürlüğü ile toplumun kuralları arasında denge sağlanmalıdır. 33. Anne ve baba, çocuğun davranışlarından dolayı hep kendini suçlamamalıdır. 34. Yılmadan, sabırla eğitime devam edilmelidir. 35. Çocuk yetiştirme yöntemlerine körü körüne bağlanılmamalıdır. 36. Çocuklara kaliteli vakit ayrılmalıdır. 37. Sevgi ve şefkatle davranılmalıdır. 38. Hoşgörülü ve yumuşak davranılmalıdır. 39. Çocuk aşağılanmaktan olumsuz sıfat ve tanımlamalardan uzak tutulmalıdır. 40. Çocuğa iyi bir benlik kazandırılmalıdır. Bu ayki en Güzel aktivitemiz çocuklarımıza edeple ilgili olan “Edep güzel ahlakın zirve noktasıdır.Allah’ın bir kimseye verdiği en hayırlı ve en kıymetli nimet güzel ahlaktır.” HADİS-İ ŞERİFİ EZBERLETMEK OLSUN.. EDEP İLE TAÇLANMAK DİLEĞİYLE… Pınar Eğitim Kurumları 11 Aktiviteler 1. Ahlak eğitimine anne karnında başlanmalıdır. 2. Dengeli bir disiplin sahibi olunmalıdır. 3. Ödül ve ceza yerinde kullanılmalıdır. 4. Çocuğa iyi örnek/model olunmalıdır. 5. Bireysel farklılıklar dikkate alınmalıdır. 6. Arkadaşlarıyla iyi geçinmesi gerektiği öğretilmelidir. 7. Ahlaki davranışlar hakkında bilgi verilip açıklama yapılmalıdır. 8. Vicdan ve öz denetim kazandırılmalıdır. 9. Çocuk karşı cinsin kimliğine özendirilmemelidir. 10. Çocuk kandırılmamalı verilen söz tutulmalıdır. 11. Başkalarıyla konuşurken dikkat edilmesi gerekenler konusunda çocuklar eğitilmelidir. 12. Çocuğa her şeyi yasaklamak yerine alternatifler sunulmalıdır. 13. Çocuğun iyi, doğru, güzel davranışları teşvik edilmelidir. 14. İstenmeyen davranışlar düzeltilmelidir. 15. Toplumsal duygular zaafa dönüştürülmemelidir. 16. Ahlak eğitimi gerçek hayatı unutturmamalıdır. 17. Çocuğun kendine ve başkasına duyduğu saygı artırılmalıdır. 18. Yüksek ve ince duygulara yönlendirilmelidir. 19. Çocuğun eğitimiyle anne-baba birlikte ilgilenmelidir. 20. Çocuk daha küçükken kitapla tanıştırılmalıdır. KİTABIN ADI: İFFET-İ KALP KİTABIN YAZARI: NURİYE ÇELEĞEN KİTABIN YAYINEVİ: NESİL YAYINLARI ÖZET: Vakit akşam... Gün, gecenin eteklerine tutunma deminde. Akşam, İsa’mın vakti. Akşam çarmıhın kurulduğu vakit. İlk akşam namazını kılan İsa’m. Vakit akşam... Meryem oğlu İsa olma vakti. Kul olup secdeye varıp göklere uruç demi. Vakit akşam... Vakt-i dünya gurubun eteklerine tutunmuş. Gurbet-i dünya hitama durmuş. Firak ağlıyor dünyanın omuzlarında. Vakit akşam... Gözümde “Geleceğin Nuru”nun aydınlığı... Tüm âlem gibi kalbim mahzun ve beklemede... Varlık onun duasında. KİTABIN ADI: EDEP YA HU! KİTABIN YAZARI: İBRAHİM REFİK KİTABIN YAYINEVİ: ALBATROS YAYINLARI ÖZET: “Edeb Yâ Hû” kavramı, aynı zamanda kitabın da adını teşkil ediyor. Çünkü edeb, insan hayatının bir bölümünü kapsayan bir kavram olmanın çok ötesinde yaşadığımız müddetçe hayatın içinde hep var olan veya var olması gereken bir kavram. Beden dilinden konuşma diline, sosyal ilişkilerden yardımlaşmaya kadar kapsama alanı alabildiğine geniş... “Edeb Yâ Hû”nun sayfaları arasında seyahata çıkıldığında edeb şuurunun ve edeb eksenli bir hayat felsefesinin kitabın bütününe yayıldığı görülecektir. Okumalık Tavsiyeler KİTABIN ADI: MÜSLÜMANIN EDEPLERİ KİTABIN YAZARI: İMAM GAZALİ KİTABIN YAYINEVİ: SEMERKAND YAYINLARI ÖZET: Dinimizin inançlarımızla ve amellerimizle ilgili hükümlerini yine dinimizin niyetimizle ve iç dünyamızla ilgili hükümleriyle birlikte ele almış, açıklamıştır. İnsanın iç dünyasını süsleyen, kalbini nurlandıran ve yaptığı şeyleri samimiyetle sırf Allah rızası için yapabilmesini sağlayan güzelliklere edepler denir. Emirler ve tavsiyeler ancak edeplerle tamamlanır. Edepler itikadımıza, yaşantımıza, düşüncemize, hal ve hareketlerimize ruh katan güzelliklerdir. İyi bir ahlâka ancak edeplere riayet etmekle ulaşılır. İmam Gazali’nin (rahmetullahi aleyh) hepimizin bilmesi ve uygulaması gereken temel edepleri anlatan bu kıymetli eser Abdullah Suat Demirtaş tarafından tercüme edildi. Eserde yer alan bütün ayet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin tahriçleri yapıldı. KİTABIN ADI: EDEP MEKTEBİNDEN HATIRALAR KİTABIN YAZARI: HALUK SENA ARI KİTABIN YAYINEVİ: NESİL YAYINLARI ÖZET: Bu kitap, “Koskoca bir imparatorluğun çöküşünü görmüş, düşman işgalini yaşamış, Yemen çöllerinde esir düşmüş, Balkan harbinde bir kolunu bacağını kaybetmiş, Çanakkale’de iki yüz elli bin şehit vermiş, ama muzaffer olarak İzmir’e yürümüş ve bütün bu fedakârlıklarıyla hiç öğünmeyen, yaptıklarını olağan gören” insanların hikayesi... Haluk Sena Arı yazdığı bu eserle, çocukluk yıllarını aralarında geçirdiği Osmanlı terbiyesiyle yetişmiş son şahsiyetlerin davranış biçimlerini, bıraktıkları hoş sedaları bizlere yansıtıyor. Hayatın omurgası olan edebin, geleneksel Türk ailesinde, mimarimizde, geleneksel sanatlarımızda, esnaflıkta nasıl bir hâkimiyete sahip olduğunu anlatıyor. “Edep Mektebinden Hatıralar”, yitirilmiş bir zamanın güzelliklerini yeniden elde etmek isteyenler için bulunmaz bir eser… 12 Pınar Eğitim Kurumları E DE P ZİNDANDAN SARAYA YUSUF ÖZET: Mezopotamya’daki şehirlerden birinde dünyaya gelen Yusuf, güzelliğiyle kısa zamanda herkesin ilgi odağı olur ancak onun bu özellikleri kardeşlerinin kıskançlığına yol açar. Yusuf’ta zaman içinde dillere destan güzelliği dışında harikulade haller de görülmeye başlar. Bir gün bir rüya görür ve rüyasını anlattığı babası Hazret-i Yakub bu rüyasını kardeşlerine anlatmamasını ister. Yusuf kardeşleriyle çıktığı bir yolculukta kendisini kıskanan kardeşleri tarafından çölde bir kuyuya atılır. Kardeşleri eve döndüklerinde babalarına Yusuf’u kurtların yediğini söylerler. Hazret-i Yakub bu hikayeye inanmaz. Ancak Yusuf’un hasreti her geçen gün onun yüreğini dağlamaktadır. Bu arada çöldeki kuyunun yakınından geçen bir kervan sahibi Yusuf’u kuyudan çıkarır, Mısır’a götürür ve köle olarak satılığa çıkarır. HZ.MERYEM ÖZET: Meryem, bir gece melek Cebrail tarafından ziyaret edilir ve Cebrail ona gerçeküstü bir şekilde hamile kalacağının haberini verir. Meryem, bu habere göre kendiliğinden hamile kalacaktır. Meryem böylece seçilmiş kişi olduğunu öğrenir. Bu gurur verici bir durum olsa da bir anda hamile kalması çevresi tarafından yanlış anlaşılacaktır. Öte yandan dönemin kralı, krallığının gelecekte ortaya çıkacak bir genç tarafından ele geçirileceğinin kehanetini duyar. Bu nedenle de yeni doğan tüm erkek bebeklerin öldürülmesini emreder. Meryem, oğlunu koruyabilmek için uzun bir yolculuğa çıkacaktır. Seyirlik Tavsiyeler GÖRGÜ KURALLARI-VEFA ÇİZGİ FİLM ÖZET: Bu film çocuklarımıza görgü ve nezaket kurallarını anlatıyor. Çocuklarımızı eğlendirirken düşündüren bu film çocuklarımızın hayal dünyasına da ışık tutabilecek nitelikte. www.izlesene.com/video/gorgu-kurallari-vefa-cizgi-film/7219003 Pınar Eğitim Kurumları 13 Pınar Çocuk Kürsüsü 14 Pınar Eğitim Kurumları E DE P Edep Pınar Eğitim Kurumları 15 “Edep Bir Taç İmiş, Nur-i Hüda’dan. Giy Ol Tacı, Emin Ol Her Beladan” • Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayadır. (Hz.Muhammed (s.a.v.)) • Edep döküntüleri, altın döküntülerinden daha hayırlıdır. (Hz.Osman (r.a.)) • En güzel edep, güzel ahlaktır. (Hz.Ali (r.a.)) • Utancı giden kimsenin kalbi ölür. (Hz.Ömer (r.a.)) • Bir kadın edepten daha güzel bir elbise giyinmemiştir. Bir erkekse edepten daha güzel bir servet edinmemiştir. (İmam-ı Gazali) • Edep kişinin gönül aynasıdır. (Mevlana) • Edebim el vermez edepsizlik edene, susmak en güzel cevap edebi elden gidene! (Yunus Emre) • İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa insan değildir; insan ile hayvanı ayıran edeptir. (Şems-i Tebrizi) • Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde. Ne çirkin sözler örtermiş meğer o incecik perde. (Mehmet Âkif Ersoy) Oku - Düşün U S N Y Ş P G Ö R G Ü 16 E G M S E F H R Z O I R Ü Ç R T G J S L M Z Y Z I İ P R İ F P U C T E R B İ Y E G Ğ H K İ L Z M E M K L Ü A Ş Z A Q C V Ç D J T B N N H P U T A N Ç H B E Pınar Eğitim Kurumları B L F Z E Ö H K A E Z V A Z V A N J D Y T A H K R B U D A H A U K O Ğ Y Ö Ğ P Ö F M P E A İ L U Z H S E Ç S T GÜZEL AHLAK UTANÇ NEZAKET HAYA MUHABBET ADAP TERBİYE GÖRGÜ
Benzer belgeler
EDEP, HAYA ve HZ. OSMAN`IN ŞAHSİYETİ
Hz.Peygamber ile amcası Abbas (r.a)
arasında iki ya da üç yaş vardır. Bir gün
Hz.Abbas’a sorarlar : “Sen mi büyüksün
yoksa Hz.Peygamber mi büyüktür?” Hz.
Abbas şöyle cevaplar: “Ben ondan