[Tâhlil] - Abdul.. - Sahn-ı Semân İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma
Transkript
[Tâhlil] - Abdul.. - Sahn-ı Semân İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma
[TÂHLİL] Oryantalistlerin Hadis Usülüne Etkileri Cibril Hadisi Örneği Abdullah Orhan [Tâhlil Hakkında] Gündeme ilişkin hocalarımızın daha önce kaleme almış olduğu yazıları her hafta [Tâhlil] dosyasında yayınlıyoruz. Sayı 03 Hafta 03 Oryantalizm, yaptığı çalışmalarla misyonerlere de malzeme hazırlamış, onların İslâm ülkelerinde girişecekleri faaliyetlerde yardımcı olmuştur. ABDULLAH ORHAN FOTOĞFRAF: © MAJALLA.COM Sayfa I | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] İçindekiler Sahn-ı Semân İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma Merkezi Eyüp Sultan Bulvarı N0:119 +90 212 613 1805 Eyüp - İstanbul İçindekiler�������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������I Oryantalizm, Hedefleri ve Gelişim Süreci������������������������������������������������������������������������������������������ II Son Dönem Oryantalistik Çalışmalar ve Snouck Hurgronje Örneği����������������������������������������III Cibril Hadisi������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������� V Cibril Hadisinin Metni, Sıhhati ve Önemi�����������������������������������������������������������������������������������������VI Cibril Hadisinin Sıhhati ve Önemi��������������������������������������������������������������������������������������������������� VIII Cibril Hadisiyle İlgili Eleştiriler�����������������������������������������������������������������������������������������������������������IX Sonuç������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������� X 27 Nisan 2015 Bu yazı; Abdullah Orhan hocanın 5 Ocak 2015’te kaleme almış olduğu www.sahniseman.org’ta yayınlanan yazısıdır. “Her ümmetin bir Mecûsîsi vardır, bu ümmetin Mecûsîleri ise: “Kader yok!” diyenlerdir. Onlardan her kim ölürse cenâzesinde bulunmayın, hasta olanları da ziyâret etmeyin, onlar Deccalın şîasıdır, onları Deccala ilhâk etmek Allâh üzerine bir haktır!” Sayfa II | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Oryantalizm, Hedefleri ve Gelişim Süreçleri Doğu bilimi ve Şarkiyatçılık olarak da bilinen Oryantalizm; Yakın ve Uzak Doğu toplum ve kültürleri, dilleri ve halklarının incelendiği Batı kökenli ve Batı merkezli araştırma alanlarının bütünü olarak tanımlanmıştır. Konuyla ilgili önemli çalışmaları olan ustaca söyleme akımı.” olarak tarif eder. Kuşkusuz oryantalistler içinde sadece anlama ve tarafsızlık kaygısıyla hareket eden isimler de yok değildir. Bununla birlikte oryantalistlerin İslâmî ilimler alanında yaptığı çalışmaların kısm-ı azamının operasyonel, spekülatif ve taraflı olduğunu söylemek hakikatin bir ifadesi olacaktır. İstisnai ileri sürmek. 6.Akademik çalışmalar aracılığıyla koridordan misyonerleri yürüterek açtıkları Müslümanları Hristiyanlaştırmak. Muhammed Mustafa el-Azami, Oryantalizmi “Yalanı 5. İslâm’ın, Yahudi ve Hristiyan kaynaklarına dayandığını 7. Zayıf haberlere ve uydurma hadislere dayanarak görüş ve teorilerine güç kazandırmak.[1] Oryantalizm, yaptığı çalışmalarla misyonerlere de malzeme hazırlamış, onların İslâm ülkelerinde girişecekleri faaliyetlerde yardımcı olmuştur. Oryantalizm gerçeği günümüzde de diri bir şekilde karşımızda durmaktadır.[2] Misyonerler, Müslümanları Hristiyanlaştırabilmek için durumların kaideyi/aslı bozmadığı ilkesinden hareket ederek belirtmemiz gerekirse, Oryantalizmin kuruluşunun arkasında duran ve uzun zaman boyunca hiç ayrılmadığı dinî hedefler şu şekilde sıralanabilir: 1. Muhammed (s.a.v.)’in risaletinin doğruluğu hakkında şüphe uyandırmak ve hadislerin Müslümanlar tarafından ilk üç asırda uydurulan sözler olduğu şeklindeki tezlerini genel bir kabul, müsellem bir hakikat haline getirmek. 2. Kuran-ı Kerim’in yüce Allah kelamı olduğu konusunda şüpheler uyandırmak ve Kuran’ın hafife alınmasını sağlamak. ilk hamlede onları Hristiyanlığa davet etmiyorlardı. Müslümanların bilgisiz kalmasıyla amaçlarına daha kolay ulaşabileceklerine inanıyorlardı. Böylece Müslümanları kendi dinlerinden uzaklaştırmak için ellerinden geleni yapmışlardır.[3] Macar Yahudisi olan ve Oryantalizmin öncülerinden kabul edilen Ignaz Goldziher’den yakın dönemde Wansbrough, Micheal Cook ve Patricia Crone’a kadar pek çok Oryantalistin ana kaygısı, Kur’an-ı Kerim’in İncil ve Tevrat esas alınarak Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından yazıldığını ve böylece Kur’ân’ın ilahi bir kitap olmadığını ispat etmekti. Benzer bir şekilde, hadislerin hiç birinin sahih olmadığı, sonraki nesiller tarafından uydurularak 3. İslâm fıkhının Roma hukukundan alıntı olup orjinal Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimize atfedildiği fikri de, olmadığını ileri sürerek değerini küçük göstermek ve yine Oryantalistlerin ortaya attığı bir iddiadır. Ne yazık Müslümanların zihninde bu kanaati pekiştirmek. ki, hadis ve İslâm fıkhı konusunda Oryantalistlerin ikna 4. Arapçayı küçük düşürüp, anlaşılmaz olduğuna insanları ikna etmek. 1. Günümüz Din ve Fikir Hareketleri Ansiklopedisi, Çev. Kamel Hoca, Risale Yay., İstanbul, 1990, s. 137–138. 2. A.g.e, s. 65 edici hiç bir tarihi delile dayanmadan ileri sürdüğü bu görüşler, bugün modernist eğilimli Müslümanlar arasında yaygınlık kazanmış durumdadır.[4] 3. Hamit Haksever, Misyonerlik nedir Hedefleri nelerdir?, İlk Adım Dergisi, www.ilkadim.com 27.10.2007) 4. Halil Akgün, İslam ve Batı, İstanbul, 1998, s. 107. Sayfa III | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Son Dönem Oryantalistik Çalışmalar ve Snouck Hurgronje Örneği Ünlü Hollandalı oryantalist Snouck Hurgronje, verilere aykırılık gibi sloganlar üzerinden, hadis-i 1884-85yıllarında kıyafetve isim değiştirip (Abdülgaffar şeriflerin adını alarak) bir yıl süreyle Hicaz’da bulunmayı başarmış kaynaklarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiği bir isim. Burada özellikle hac mevsiminde ümmet ileri sürüldü. Konuşanlar koca koca akademik titre coğrafyasının dört bir yanından gelen Müslümanlar sahip kimseler olunca sokaktaki insanın bu kitlesel üzerinde son derece hassas gözlemlerde bulunmuş. ve yoğun propagandaya direnmesi elbette mümkün Gözlemlerini gerek Batı’daki meslektaşlarına yazdığı olmayacaktı.[6] mektuplarda, gerekse 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Mekke isimli iki ciltlik kitabında bir araya getirmiş. O döneme kadar ağırlıklı olarak Kur’an merkezli yürüyen Oryantalist çalışmalar, Hurgronje’nin uyarılarından sonra Sünnet-i Seniyye alanına kaymıştır. Özetle şöyle diyor: “İslâm coğrafyasının farklı kesimlerinden buraya gelen Müslümanlar arasında çarpıcı bir davranış birlikteliği var. Dilleri, renkleri, kültürleri farklı Müslümanlar sokakta karşılaştıklarında birbirlerini selamlıyorlar. Selam veren hep aynı cümleyi söylüyor, selam alan da cevabi bir cümle söylüyor ve fakat bu cümleler hiç değişmiyor. İbadethanelerine sağ ayakla girip sol ayakla çıkmaya dikkat ediyorlar. Yemeğe oturduklarında bir kelime söylüyor, sağ elleriyle yemek yiyor, sofradan kalkarken başka bir kelime söylüyorlar. Bunlar da hiç değişmiyor. Fakat dikkat edilmesi gereken nokta şu ki; bunların hiçbirisi Kur’an’da yazmıyor. Benim tespitime göre bu, onların peygamberlerinin geleneğidir.”[5] İşte o tarihten sonra Oryantalist saldırı Sünnet-i Seniyye üzerinde yoğunlaştı. Bu noktada en işe yarar alan hadislerdi. Çünkü Sünnet’i bir bütün olarak reddetmek ümmetin tepkisini çekecekti. güvenilmez olduğu, elimizdeki hadis Yukarıdaki ifadelerin Oryantalistlerin Hadis ilmi ve usûlumüze –özellikle de isnad zinciri ve cerhtadil konusuna- neden bu kadar meraklı olduklarını anlamamızı kolaylaştıracağını düşünüyoruz. Bu meyanda birçok örnek vermek mümkün olmakla birlikte ben çarpıcı gördüğüm bir alıntıyla bu bölümü noktalıyorum. Londra’da düzenlenen “İslam Ülkelerinin Sömürgeleştirilmesi ve Bu Yoldaki Güçlükler” adlı konferansta delegelerden birisi şöyle konuşmuştu: “Elli yıl durmadan çalıştık. Sadece beş kişiyi Hristiyan yapabildik. Bu durum her şeye rağmen Müslümanların ne kadar zor Hristiyan olduklarının bir kanıtıdır. Fakat elli yıl içerisinde milyonlarca insanı İslam’dan uzaklaştırabildik ve İslam’a karşı Müslümanları lakayt bir hale getirebildik. İşte bu durum bizleri çok sevindirmektedir.” Delegenin bu şekilde konuşmasından sonra misyoner merkezi: “Bundan böyle İslam ülkelerinde Müslümanları Hristiyanlaştırmak için çaba sarf etmeyelim. Onları İslam’dan uzaklaştıralım ve İslami hükümlere düşman yapalım…” diye karar aldı.[7] Onun yerine, Kur’an’a aykırılık, akla aykırılık, bilimsel 5. Mehmet Görmez, Klasik Oryantalizmi Hadis Araştırmalarına Sevk Eden Temel Faktörler üzerine, İslâmiyat dergisi, 111/1, Ocak/Mart-2000, 11-31. 6. Konuyla ilgili önemli bir makale için bkz: Ebubekir Sifil, Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi, İlim ve İrfan Dergisi, 2014. 7. Ahmet Varol, “Emperyalistlerin Öncüleri Misyonerler”, İslam, www.kutsalkitaplar. net, 21.11.2007 Sayfa IV | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Son Dönem Ehl-i BeytOryantalistik Çalışmalar ve Snouck Hurgronje Örneği Buraya kadar örneklerle anlattığımız üzere Oryantalistlerin çalışma odağını hadislere kaydırdığı çok açıktır. Bu yüzden konuya dair somut bir örnek olarak Oryantalistlerin “Cibril Hadisi” ile ilgili değerlendirmelerini masaya yatıracağız. Ancak meselenin daha iyi anlaşılması adına önce hadis ilmî ve tevdin tarihine kısa bir bakış yapacağız. Sayfa V | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Cibril Hadisi Hadis ilmi ve hadislerin tedvini sürecine dair yukarıda verdiğimiz bilgiler ve çalışma konusunda uzaklaşmamak adına girmediğimiz daha nice detay, Hadis imamlarının Hadis-i Şeriflerin sıhhatine dair beyan ve incelemelerini dikkate almak gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Aşağıda sıhhatine dair tartışmaların yer verileceği Cibril Hadisi olarak isimlendirilmiş meşhur Hadis-i Şerifin, uydurma (mevzû) hadis olduğunu ileri sürmektedirler. Örneğin, muasırımız araştırmacılardan biri olan Prof. Dr. Süleyman Ateş, Cibril hadisi hakkında “uydurmanın ince ayarlısı” şeklinde, ilmî değerlendirme ölçülerine sığmayan bir yakıştırmayı uygun görmektedir.[8] Prof. Dr. Süleyman Ateş kadar olmasa da Ömer Aydın, M.Hayri Kırbaşoğlu ve Mustafa İslâmoğlu gibi araştırmacılar da, Cibril hadisi hakkında olumsuz kanaatler belirtmektedirler. 8. Süleyman Ateş, Vatan gazetesi,01 Kasım 2010 Sayfa VI | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Cibril Hadisinin Metni, Sıhhati ve Önemi “Cibril Hadîsi” tabiri ile kastettiğimiz hadis; çıkarmaya çalışıyorlar.’ Onların durumlarını beyan Vahy meleği Cebrail’in Hz. Muhammed (s.a.v.)’e bir sadedinde şunu da ilâve ettim: “Bunlar, ‘Kader yoktur, insan suretinde gelerek İslâm, iman, ihsân, kıyâmetin herşey hâdistir (sonradan yaratılmadır) ve Allah önceden zamanı gibi konularda sorular sorması olayından bunları bilmez.’ iddiasındalar.” bahseden rivâyettir. Abdullah (radıyallahu anh): Cibril Hadîsi olarak meşhur hadis bazen “İman Hadîsi” olarak da adlandırılmıştır.[9] Cibril Hadîsinin tariklerinin çoğunun kader inancına vurgu yapmasından olsa gerek, bu hadise “iman ve “Onlarla tekrar karşılaşırsan, haber ver ki ben onlardan berîyim, onlar da benden berîdirler.” kader hadisi” veya sadece “kader hadisi” diyenlere de Abdullah İbnu Ömer sözünü yeminle de te’kîd ederek rastlanmaktadır.[10] şöyle tamamladı: “Allah’a kasem olsun, onlardan birinin Cibril Hadisi, ileride değineceğimiz üzere pek çok varyantı olan bir hadistir. Biz en derli toplu olarak gördüğümüz İmam Müslim’in Sahih’indeki rivayetini nakletmek istiyoruz: “Yahya İbnu Ya’mer haber veriyor: Basra’da kader üzerine ilk söz eden kimse Ma’bed el-Cühenî idi. Ben ve Humeyd İbnu Abdirrahmân el-Himyerî, hac veya umre vesîlesiyle beraberce yola çıktık. Aramızda konuşarak, Ashab’tan biriyle karşılaşmayı temenni ettik. Maksadımız, onlardan kader hakkında şu heriflerin ettikleri laflar hususunda soru sormaktı. Cenâb-ı Hakk, bizzat Mescid-i Nebevî’nin içinde Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anh)’la karşılaşmayı nasib etti. Birimiz sağ, öbürümüz sol tarafından olmak üzere ikimiz de Abdullah (radıyallahu anh)’a sokuldu. Arkadaşımın sözü bana bıraktığını tahmin ederek, konuşmaya başladım: Uhud dağı kadar altını olsa ve hepsini de hayır yolunda harcasa kadere inanmadıkça, Allah onun hayrını kabul etmez.” Sonra Abdullah İbn-i Ömer dedi ki: Babam Ömer İbnu’l-Hattâb (radıyallahu anh) bana şunu anlattı: “Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delalet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı: ‘Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver!’ Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: “İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmen, namaz ‘Ey Ebu Abdirrahmân (Abdullah İbnu Ömer’in künyesi), kılman, zekât vermen, Ramazan orucu tutman, gücün bizim taraflarda bazı kimseler zuhur etti. Bunlar yettiği takdirde Beytullah’a haccetmendir.” Kur’ân-ı Kerîm’i okuyorlar. Ve çok ince meseleler bulup 10. Bkz. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Sünne, II, 415 Sayfa VII | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Cibril Hadisinin Metni, Sıhhati ve Önemi Yabancı: ‘Doğru söyledin’ diye tasdîk etti. Biz hem sorup hem de söyleneni tasdik etmesine hayret ettik. Sonra tekrar sordu: “Bana iman hakkında bilgi ver?” Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: Bu söz üzerine yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bana ‘Ey Ömer, sual soran bu zatın kim olduğunu biliyor musun?’ dedi. Ben: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” deyince şu açıklamayı yaptı: “Allah’a, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Bir de Kadere yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna da inanmandır.” “Bu, Cibril’di. Size dininizi öğretmeye geldi.”[11] Yabancı yine: “Doğru söyledin!” diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu: “Bana ihsan hakkında bilgi ver?” Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: “İhsan Allah’ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah’a ibadet etmendir. Sen O’nu görmesen de O seni görüyor.” Adam tekrar sordu: “Bana kıyamet(in ne zaman kopacağı) hakkında bilgi ver?” Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu sefer: “Kıyamet hakkında kendisinden sorulan, sorandan daha fazla bir şey bilmiyor!” karşılığını verdi. Yabancı: “Öyleyse kıyametin alâmetinden haber ver!” dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şu açıklamayı yaptı: “Köle kadınların efendilerini doğurmaları, yalın ayak, üstü çıplak, davar çobanlarının yüksek binalar yapmada yarıştıklarını görmendir.” 11. Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bakınız: Buhârî, Îmân 37; Tirmizi, Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9; Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, elFethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/64-67. Sayfa VIII | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Cibril Hadisin Sıhhati ve Önemi Cibril Hadîsi’nin metnini bu şekilde arzettikten herhangi bir şekilde isnâd tahliline bile gerek sonra şimdi de Cibril Hadîsi’nin hem sıhhati, hem de duymamışlardır. Hadis ıstılâhı ile ifade etmek önemi hakkında yapılan yorumlara değinelim: gerekirse geneli itibariyle bu hadisin sahih ve meşhur Cibril Hadîsi 8 sahabiden toplam 34 rivayetle olduğunu söylememiz mümkündür.[14] tespit edilmiştir. Hadisin sahabi ravileri ve rivayet sayıları şu şekildedir: Hadîsi ile ilgili bazı yorumlarını aktaralım: Ömer ve İbn Ömer (r.a.): Birlikte 9 rivâyet (Sadece İbn Kâdî İyâz, Cibril Hadîsi’nin zahir ve bâtın bütün ibâdet Ömer’den: 12 rivâyet), vazifelerinin açıklamasını içine aldığını söylemiştir. Ebû Hureyre (r.a.): 6 rivâyet, [15] Ebû Hureyre ve Ebû Zerr (r.a.): Birlikte: 2 rivâyet, Enes b. Mâlik (r.a.): 2 rivâyet, Burada yeri gelmişken âlimlerimizin Cibril İmam Kurtubî, bu hadisin, içerdiği sünnet bilgisinden dolayı “Ummü’s-Sünne (Sünnetin annesi)” denilmeye lâyık olduğu kanaatindedir.[16] İbn Abbas (r.a.): 2 rivâyet, İbn Dakiki’l-İd “Bu, çok büyük bir hadistir. Yerine Cerîr b. Abdillah (r.a.): 1 rivâyet. getirilmesi gereken zahir ve bâtın bütün amelleri Dolayısıyla genel toplamda bu hadis 11 sahâbîye kapsamaktadır… O adetâ Sünnet’in anası gibidir. Tıpkı isnâd edilmiş olmaktadır.[12] İmam Suyûtî, mütevatir hadisleri topladığı Katfü’l-Ezhar’da, İmam Kettânî Nazmü`l-Mütenasire isimli meşhur eserinde, İmam Nevevî Hazretleri’nin Hadis-i Erbain şerhi el-Vâfi isimli eserde, Şamlı âlimler Prof. Dr. Mustafa Buğâ ile Muhyiddin Mistu bu hadisin “mütevâtir” olduğunu beyan etmişlerdir. Şeyhu’l-Muhaddisin Zebîdî, Ukûdü’l–cevâhiri’l-Münîfe isimli eserinde bu hadisin altı hadis kitabından sahih senedlerle değişik rivayetlerini toplamıştır.[13] Ulemânın Cibril hadisiyle ilgili kanaati öylesine müspettir ki, onlar hadisin ihtiva ettiği konularla her fırsatta istidlâl ederken çoğu defa 12. Bekir Tatlı, Hadis Tekniği Açısından Cibril Hadisi ve İslâm Düşüncesine Yansımaları, s.250, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2005 13. Mustafa Köseoğlu, Cibril Hadisi ve Kader Üzerine, http://www.sefkatdergisi.com/ sayi-10/252-cibril-hadisi-ve-kader-uzerine.html 14. Bekir Tatlı, A.g.e., s.257 15. Kâdî İyâz, İkmâlu’l-Mu’lim, 1,204-205. Krş. Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, 1,203 Fatiha sûresinin Kur’ân’ın manalarını topluca ihtiva ettiğinden dolayı “Kur’ân’ın anası” adını alması gibi.” demiştir.[17] İbn Teymiyye, Cibril Hadîsi’nin sahih olduğunu söyledikten sonra, ilave olarak sıhhati üzerinde ittifak edildiğini, kabulle karşılandığını, ilim ehlinin onu nakletmek suretiyle sıhhati üzerinde icmâ ettiğini gösterdiğini, gerek Ebû Hureyre gerekse İbn Ömer rivâyetinin müttefekun aleyh olduğunu söyleyerek, bu hadis hakkında son derece olumlu düşünceler taşıdığını göstermiştir.[18] İbn Receb El-Hanbelî, bütün ilimlerin ve marifetlerin bu büyük hadisin içeriğinde olduğunu söylemiştir.[19] 16. İbn Hacer, Fethu’l-bârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî, c.1,s.93, Beyrut, 1379 17. Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslâm (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 47-49 18. İbn Teymiye, Minhâcu’s-sünne, 1,106,107 (I-X, y.y., 1406) 19. İbn Receb, Câmiu’l-ulûm, 1, 134-135. Sayfa IX | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Cibril Hadisiyle İlgili Eleştiriler Özellikle son asrın ikinci yarısında Cibril evrim teorisi olduğunu söylemekten çekinmemekte, hadisinin sıhhati üzerine bugüne kadar bilinenlerin insanın aksi istikametinde bazı tereddütlü yorumlara da savunmaktadır.[22] rastlamak mümkün hale gelmiştir. Prof. Dr. Süleyman Ateş, bir okurunun Cibril hadisi hakkındaki sorusuna “Bu hadis, çok sağlam denilen kaynaklarda var ama bana göre uydurmanın ince ayarlısıdır. Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak Peygamber döneminin konuları değildir. Kur’ân’da inanç esaslarını belirten ayette kader konusu yoktur… Gerçi Kur’ân’da Allah’ın, olacak her şeyi önceden yazdığına dair ayetler vardır ama bu husus, iman esasları arasında sayılmamıştır. Kadere iman sorunu, 2’nci, 3’üncü asırlarda çıkan mezhep ve kelâm tartışmalarının ürünüdür. İşte bu adamlar düşüncelerini, Peygamber diliyle onaylatmak istemişlerdir. Çok kurnazlık yapılmıştır.”[20] şeklinde, ilmî değerlendirme ölçülerine sığmayan bir değerlendirmede bulunmuştur. maymundan gelmiş olabileceğini Süleyman Ateş’in Cibril hadisi hakkında “uydurmanın ince ayarlısı” şeklindeki nitelemesi hakkında şunu söyleyelim: Hadis başta olmak üzere Tefsir, Akâid-Kelâm, Tasavvuf vs. gibi ilim dallarını ve İslâm kültür ve medeniyetini erken dönemlerden itibaren derinden etkilemiş bir hadis hakkında uydurma hükmünü verebilmek için gerek sened gerekse metin tenkidi açısından kayda değer bir çaba göstermek ve hadisin bütün tariklerini inceleyerek bir sonuca ulaşmak gerekir diye düşünüyoruz. Yoksa Cibril hadisinde sırf kader mevzuu ele alındığı için ve hadisin bütün varyantlarını dahi inceleme gereği duymadan uydurma hatta hakaretamiz bir ifadeyle “uydurmanın ince ayarlısı” demek, bilimsel kriterlerde Allâme Muhammed Zâhid el-Kevserî’nin dediği: karşılığı bulunmayan ve insaf ölçülerine sığmayan “Bir ilim dalında otorite olmuş nice kimseler vardır ki, indî bir yorumdur.[23] başka ilim dallarında ‘avam’ mertebesindedirler”[21] sözü maalesef dikkate alınmamıştır. İslâm adına herkesin, aklına geleni söyleme özgürlüğüne (!) sahip olduğu günümüz Türkiye’sinde, Akaid’ten Fıkh’a, Tefsir’den Hadis/Sünnet’e kadar her konuda ortaya atılan ilahiyatçılardan biri olan Prof. Dr. Süleyman Ateş, “bu benim saham değil” diyerek geri çekilmesi gerekirken, gazete köşelerinden yalan-yanlış değerlendirmelerde bulunmaktadır. Sadece Cibril hadisini reddetmeyen Ateş; Günümüzde yaşayan Yahudi ve Hristiyanların da cennete gireceği fikrini savunmakta, Kur’ân-ı Kerîm’de 20. http://haber.gazetevatan.com/din-adina-yapilan-kalpazanliklar/337967/4/ Yazarlar/31 21. Makalat-ı Kevserî 22. Süleyman Ateş’in bu ve benzeri fikirlerin eleştirisi için Dr. Ebubekir Sifil hocamızın Modern İslâm Düşüncesinin Tenkidi (Rıhle Kitap) serisini tavsiye Prof. Dr. Süleyman Ateş kadar açıktan ve net ifadelerle olmasa da, ilahiyatçı M. Hayri Kırbaşoğlu da Cibrîl Hadisine dair eleştirilerde bulunmuştur. Bu husustaki eleştirisi; Cibril Hadîsi’ne kitaplarında yer veren kişilerin ilk kader tartışmalarının başladığı Irak/ Basra ulemâsından olmasıdır.[24] Kanaatimizce bir hadisin sadece bazı bölgelerde yaygın olması, onun uydurma sayılması için yeterli olmayıp, başka birçok delille desteklenmesi gerekmektedir.[25] Mustafa İslâmoğlu da, Cibril hadisinin özellikle kaderle ilgili bölümlerinden hareketle olumsuz kanaatlerini belirtmektedir. ediyoruz. 23. Yrd. Doç. Dr. Bekir Tatlı, Modern Hadis Tenkit Üslûbu Üzerine-Cibril Hadisi 24. Kırbaşoğlu, Alternatif Hadis Metodolojisi, s. 353-354, Ankara, 2000. 25. Bekir Tatlı, A.g.e., s.252 Sayfa X | [Tâhlil] Sayı: II, Hafta: II | sahniseman.org | [email protected] [TÂHLİL] Sonuç Buraya kadar anlatılanlardan da anlaşıldığı üzere modern dönemde bu hadis etrafında kuşkular oluşturmanın ve spekülasyonlar üretmenin anlaşılır ilmi bir sebebi bulunmamaktadır. Bu hadis özellikle Kader’i inkâr etmek için hiç de elverişli bir zemin sunmamaktadır. Zira bu Ümmetin kader anlayışı yalnızca bu rivayete müstenid olmayıp başka rivayetlere de dayanmaktadır. Nitekim konuyla ilgili bir başka hadis şöyledir: “Her ümmetin bir Mecûsîsi vardır, bu ümmetin Mecûsîleri ise: “Kader yok!” diyenlerdir. Onlardan her kim ölürse cenâzesinde bulunmayın, hasta olanları da ziyâret etmeyin, onlar Deccalın şîasıdır, onları Deccala ilhâk etmek Allâh üzerine bir haktır!” [26] Kader meselesi o kadar tartışmasız bir hakikattir ki sözkonusu ettiğimiz bu rivayet bu Ümmetin ulemasının terminolojisinde “iman ve kader hadisi” bazen de sadece “kader hadisi” olarak yer almıştır. Kaldı ki bu rivayetin tarihine baktığımızda İmam Buhari öncesi ve sonrasındaki varlığı da tartışmasızdır. Nitekim İmam Buhari öncesi süreçte 11; sonrasında ise 34 ravi tarafından rivayet edilmiştir. Bu ravilerin arasında sened olgusunda tartışmasız kabul edilen Hz. Ömer (r.a), Abdullah b. Ömer, Ebu Hüreyre, Ebu Zer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mesud, Enes b. Malik gibi raviler vardır.
Benzer belgeler
ilâhiyat fakültesi dergisi
hadisin sıhhati konusunda kayda değer bir tartışma yapıldığını dahi bilmiyoruz. Ne var ki
özellikle son asrın ikinci yarısında Cibril hadisinin sıhhati üzerine bugüne kadar bilinenlerin
aksi istika...