Dış Güçlerin Emeli
Transkript
Dış Güçlerin Emeli
BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DIŞ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Yeni Türkiye’de en büyük özellik, idârecilerinin kararlarını halkın târihî ve Kültürel (Dinî) birikimi doğrultusunda alması olmaktadır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 17.09.2014 “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zînetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulakları gibi yerlerini) açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zarûrî olan (Yâni, yüz, eller ve ayaklar) müstesnâdır.” Nûr Sûresi, âyet 31 “Madde 7-İslâm’ın yeni uyanışına karşı koymalı, bilhassâ üniversitelerdeki örtülü kızlara karşı yasaklar getirerek basın ve diğer propaganda araçları vâsıtası ile her adımda onların karşısına çıkmalıyız.” Siyonist Rapor’un 7. Maddesi Geo G. Harris’in ‘Müslümanlar Nasıl Hıristiyan Yapılır? adlı eserden: “İçlerinden elde ettiğimiz kimseler vâsıtasıyla İslâmiyet’e hurafeler sokun! Bunlar yardımıyla dinin emir ve yasaklarının çağa uymadığını ve reform gerektiğini sık sık gündeme getirin! Târihleriyle olan irtibatlarını kesin! Herkesin din kurallarını kendisinin koymasını sağlayın! Bu fikirde olanları el altından destekleyin! İslâmiyet’in aslından ne kadar uzaklaştırılırsa, bizim işimiz o kadar kolay olur.1” Tony Antrella’nın “Bunalımlı Topluma Hayır” adlı eserinden: “18. yüzyıl düşünür ve yazarları insanlığa kötülük etmişlerdir. İnsanların hayatlarını dar kalıplarla sınırlamışlardır ve dinden soğutmuşlardır. 20. yüzyıl ise, gençlere varlık sebeplerini bile unutturdu. Çürümüş bir toplumda yaşıyoruz. Yalan, sahtekârlık ve hırsızlık cemiyetimizde hâkimiyet kurmuştur. Îmansızlık, yüzünden Batı Toplumu boşanma ve evlilik dışı yaşamda sapıklık, uyuşturucu ve intihar gibi, 4 amansız hastalığa yakalanmıştır.” “Toplumlar ahlâk kurallarından aslâ vazgeçemez. Ancak, kaynağı din olmayan bir ahlâk olmaz. Medya ve sanatçılar bize zaman öldürmeyi öğretti, değerlerimizi ise imhâ etti.” “Batın’nın geleceği yoktur. Çocuklara din eğitimi verilmezse sonunda herhangi bir şeye inanırlar. Meselâ, sihire, yıldız falına, medyumlara, falcılara, sahte din ve tarikatlara, akıl dışı ne varsa onlara inanırlar. Bunların hiç biri medeniyet kaynağı değildir.2” demektedir. Ali Çankırılı’nın “Batı’da İlmî Skandallar” adlı eserinden: “Öyleyse en büyük hedefimiz İslâmî Cemaat’lardır. Lâik hükümetlerle iş birliği yaparak bunları gerici güçler olarak tanıtacağız. Onların her kıpırdanışını ‘irticâ’ olarak vasıflandıracak; devleti yıkmayı ve yerine Şerîat düzeni getirmeyi amaçladıklarını duyuracağız...” Dünyâ Krâliyetçileri, Prtokol 15: “Bu tahta geçmemize karşı çıkmak için silâha sarılmış olanları acımadan keseceğiz. Gizli bir cemiyet gibi her bir kurum da ölüm cezâsı gerektirecek; şimdi var olanları, tarafımızdan tanınanları, bize hizmet etmiş olanları ve edenleri dağıtarak Avrupa’dan uzak sürgün kıtalarına göndereceğiz. Bu yol, çok şey bilen GOYİM masonlarına da uygulanacak, bir sebepten dolayı bağışlamamız olasılığı olanlar, dâimâ sürgün korkusu içinde yaşayacaklar.” Giriş Bugünlerde başörtüsü yine gündemde… Çünkü başörtüsü yasağı kalktı… Zâten bu yasak dış güçlerin bir dayatması ve iç karşıtlarda onların birer piyonu… Bu yazı 1990’lı yıllarda Denizli’deki Bizim İller mahallî radyosunda yapılmıştır. Güncelleyerek yayımlıyoruz. Baştürk, R., Sessiz Savaş, sayfa 173-174, Kum Saati Yayınları, 2005. 2 Baştürk, R., Sessiz Savaş, sayfa 236, Kum Saati Yayınları, 2005. 1 2 BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DİÇ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Aslında başörtüsü, İstiklal Savaşı’nın isimsiz kahramanları ve çilekeş Anadolu Kadını’nın bir simgesiydi ama 1940’lı yıllardaki idârecilerimizin tek tip bir nesil meydana getirme gayretlerinden hayli yara almıştır / almış bulunuyor. Başörtüsü 12 Aralık 1991 târihli Zaman Gazetesi’nde Dr. Faruk Beşer tarafından yazılan bir yazıda başörtüsünün bütün semâvi dinlerde var olduğu yazılıdır. Burada verilen bilgilere göre, başörtüsü ile ilgili en eski belgeye Tevrat’ta rastlanır. Başörtüsü konusundaki fikirlerini Korentliler’e yazdığı ilk mektupta açıklayan, İsâ Peygamber’in havârilerinden Aziz Paul olmuş… O, şöyle diyor: “Şunu bilmenizi istiyorum. Her erkeğin başı Hz. İsâ’yı ama bir kadının başı kocasını temsil eder... Kadının başında örtü olmaksızın ibâdet etmesi ve din hakkında konuşması onun başını kirletir. Kadın ayrıca şu sebepten de başının üzerine bir şeyler örtmelidir. Meleklerden ötürü onlara karşı koruyucu bir güç olarak... Uzun saç kadına örtünmesi için verilmiştir.” “Tanrıca kutsanmış Hıristiyan bâkireler de evli kadınlar gibi başlarını örtmek zorundadırlar.” Bâzılarına göre, bilinçsiz bir pencereden bakıldığında, önemsiz gibi görünen bir şeydir bu başörtüsü, hele kendilerini Müslüman saydıkları hâlde, bu konuda her defâsında çam devirenler ya da îman, İslâm, ahlâk ve din gibi kelimeleri duyunca kan beyinlerine sıçrayan tek tipçiler veyâ yurdumuzda gözü olup da kötü emeller besleyenler için... Ama Müslümanlar ve müminler için asla! Çünkü biz biliyoruz ki, Müslümanlar kadınları için örtünme Allah’ın (CC) bizzat emrettiği bir vazîfedir. Bilmeyenler duysunlar diye tekrarlıyorum. Nûr Sûresi, âyet 31... Bakınız burada Allah (CC) ne diyor: “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zînetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulakları gibi yerlerini) açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zarûrî olan (Yâni, yüz, eller ve ayaklar) müstesnâdır.” Görüyorsunuz, bundan daha açık ne var? Allah’ın (CC) bu emrine uymanın ne demek olduğu apaçık değil mi? Buna uymamak, Allah’a (CC) düpedüz isyan demektir¥. CC kısaltması, “Celle Celâlühû-O’Quinn şânı çok yücedir.” demektir. “isyan etmek”, burada günah işlemek anlamında kullanılmıştır. Başını açık tutan bir kadın, bu hareketi ile sâdece emre uymamaktan, Allah (CC) dilerse affedebileceği için, günahkâr olabilir. O gene Müslümandır (Zâten günahsız insan bulmak mümkün mü?) ¥ 3 BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DİÇ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Dış Güçlerin Emeli Ve Dayatması Bâzı kimseler özellikle tek tip bir nesil türetmek isteyenler, bozuk ve mânevî zehirlerle şırınga şırınga zehirlendiği için bunun önemini kavrayamayabilir ama bunlar, insan hakları çerçevesinde bunları hoş görmeye alışarak şu güzel yurdumuzda yan yana yaşamayı öğrenmelidirler! Çünkü ne onların ne de beğenmediklerinin gideceği ikinci bir vatan yoktur. Tek tip bir nesil türetmek isteyen kimselerin önemini kavrayamadıkları bu konuyu, şer odakları ve dış güçler çok iyi biliyor. Dolayısıyla çeşitli çıkar hesapları için bu ilâhî emre muhalefet ederek hemen bunun gerekli kararını almışlardır. Neden? Çünkü bütün amaç, sömürgeci iştahlarını her an tâze tutmak için SURDA BİR GEDİK AÇMAK... Gedik bir kere açılmaya görsün... Biliyorlar ki, bundan sonrası kolay... Gedik gittikçe büyüyecek, amaçlarına kavuşmak daha da kolaylaşacaktır. Başörtüsü meselesi de güç odaklarının surda bir gedik açma hedefine yönelik plânlarından biridir. İşte size belgesi: 2 Mart 1992’de Zaman Gazetesi’nde Muhammed Han Kayâni’nin “İslâm’a Karşı Şer İttifak” başlığıyla duyurduğu Siyonist Raporu... Raporu hazırlayan komisyon üyelerine dikkat ediniz: 1) Hasan Tahimî (Başkan Enver Sedat’ın Danışmanı) 2) Fikri Mükerrem Ubeid (Başkan Yardımcısı) 3) Mısır Millî İstihbârat Şefi 4) Mısır Askerî İstihbârat Şefi 5) Amerikan Güvenlik Konseyi’nin İslâm’ı yok etmek için kurduğu komitenin ABD’nin Mısır Büyükelçili’ğindeki Görevlisi 6) İsrâil Başkanı Begin’in İslâm uzmanı olan temsilcisi 7) Papa’nın temsilcisi. Dikkat ediniz! Dünyâ’daki bütün İslâm Düşmanları bir arada… Görüyorsunuz bunlar Mısır’ı da teslim almışlar. Günümüz de Sisi ile bunu daha açık olarak görmedik mi? Komisyonun Gündem maddesi şu: Dünyâ’daki İslâmî gelişmelerle mücâdele yollarının tespit edilip gerekli tedbirlerin alınması ve bu rapor çerçevesinde gayret sarf edilmesi... 4 BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DİÇ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Komisyon, topladığı istihbâratı değerlendirdikten sonra bir sürü kararlar alıyor ve bu kararları icrâ safhâsına koyması için 7 madde hâlinde o zamanın CIA başkanı Richard B. Mitchel’e tâlimât niteliğinde bildiriyor. İşte bu maddelerden biri de başörtüsüdür. Gördünüz mü? Başörtüsü meğer ne imiş! Evet... Başörtüsü bütün şer ocak ve odaklarının uğraştığı İslâm Dini’nin Müslümanlar için farz kıldığı dinî bir uygulamadır (Bunda başarılı olmaları hâlinde Surda büyük bir gediğin açılacağı muhakkak). Ninenizin neden başörtüsünü hiç eksik etmediğini şimdi anladınız mı? Yüce Dinimiz’in bir emri, ninemizin, bacımızın kardeşimizin, Milletimiz’in şerefi ve nâmusudur o… Şimdi sıkı durun! Siyonist Rapor’un 7. maddesini duymak için: “Madde 7-İslâm’ın yeni uyanışına karşı koymalı, bilhassâ üniversitelerdeki örtülü kızlara karşı yasaklar getirerek basın ve diğer propaganda araçları vâsıtası ile her adımda onların karşısına çıkmalıyız.” Konumuz başörtüsü olduğu için Rapor’daki diğer şerli kararlardan bahsetmedim. Meselâ, bu maddelerden biri de İslâm ülkelerindeki gençlerin eğlenceye, bozuk tarikakatlara yönlendirilmesi için alınan karardır. Dış Güçler Ve İç Hâinlerin Mârifetleri Eski Türkiye’de başörtüsü meselesinde, lâiklik ve benzeri gibi konularda koparılan feryatların hepsinin temelinde Memleketimiz’in kuvvetlenip yükselmesini istemeyen dış güçlerin ve onların yurt içindeki uzantılarının ve bindikleri dalı kesen şuursuzlarımızın rolü vardı. O zamanlar, değerli bilim adamı Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun, bugün piyasada bulunan bâzı eserlerinde3, Kâmuran İnan’ın mecliste yaptığı bir konuşmasına dayanılarak, Türkiye’de önemli makamları işgal etmiş 200 000 civârında hâin olduğundan bahsediliyordu4. Bu bakımdan, başörtüsü düşmanlığı dışa bağlılığın bir nevî test işâreti olmuştur. Tabiî ki bu, hâinlerin ve bunların elde etkileri yerli şuursuzlarımızın da katkılarıyla kabarmıştır. Eski Türkiye’de Memleketimiz’de İslâm Kültürü almamış ya da Memleketimiz içindeki Din Karşıtlığı yapan zihniyetin gayretleriyle insanlarımızın dinî bilgilerden soyutlandırılmasına ve şuursuzlandırılmasına hızla ve önemle gayret edilmekteydi. Bu gayretlere Dış Güçlerin katkısını da ilâve ediniz: ‘Vatikan Ve Malta Şövalyeleri‘ adlı kitapta şunlar yazılıdır: 3 4 Sinanoğlu, O., Büyük Uyanış, 2002. Sinanoğlu, O., Büyük Uyanış, Otopsi Yayınları, Ağaoğlu, İstanbul, 2002. 5 BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DİÇ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Kişilerin Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçmesi gerekmez. Oldukları yerde kalsınlar. Ama Müslüman gibi değil, bizim istediğimiz gibi düşünsünler; fakat kendilerini Müslüman sansınlar5.” Görüyorsunuz, ne müthiş bir plânlar uygulanıyordu: İnsanlarımız, morfinlenmiş gibi, şuursuzlaştırılıyor, sonra bunlara kendi öz yurdunda kendi Kültürlerini yok edecek kararları yine kendilerine aldırtıyorlardı. Bu duruma gelmiş insanları Hıristiyan yapmak ya da kendilerini hâlâ Müslüman zanneden bu insanlar vâsıtasıyla İslâm’ı bozup tahrif etmek de artık zor olmasa gerekti. Geo G. Harris ‘Müslümanlar Nasıl Hıristiyan Yapılır? adlı kitapta şöyle demektedir: “İçlerinden elde ettiğimiz kimseler vâsıtasıyla İslâmiyet’e hurafeler sokun! Bunlar yardımıyla dinin emir ve yasaklarının çağa uymadığını ve reform gerektiğini sık sık gündeme getirin! Târihleriyle olan irtibatlarını kesin! Herkesin din kurallarını kendisinin koymasını sağlayın! Bu fikirde olanları el altından destekleyin! İslâmiyet’in aslından ne kadar uzaklaştırılırsa, bizim işimiz o kadar kolay olur.6” Emekli Albay Rabi Baştürk, kitabında bu hâle getirilen Müslümanlara ılımlı Müslüman adının verildiğini söylemektedir. Bu gâfillerimiz, bu gün de olduğu gibi Din’in öneminden bihaberdirler: Tony Antrella, “Bunalımlı Topluma Hayır” adlı eserinde: “18. yüzyıl düşünür ve yazarları insanlığa kötülük etmişlerdir. İnsanların hayatlarını dar kalıplarla sınırlamışlardır ve dinden soğutmuşlardır. 20. yüzyıl ise, gençlere varlık sebeplerini bile unutturdu. Çürümüş bir toplumda yaşıyoruz. Yalan, sahtekârlık ve hırsızlık cemiyetimizde hâkimiyet kurmuştur. Îmansızlık, yüzünden Batı Toplumu boşanma ve evlilik dışı yaşamda sapıklık, uyuşturucu ve intihar gibi, 4 amansız hastalığa yakalanmıştır.” “Toplumlar ahlâk kurallarından aslâ vazgeçemez. Ancak, kaynağı din olmayan bir ahlâk olmaz. Medya ve sanatçılar bize zaman öldürmeyi öğretti, değerlerimizi ise imhâ etti.” “Batın’nın geleceği yoktur. Çocuklara din eğitimi verilmezse sonunda herhangi bir şeye inanırlar. Meselâ, sihire, yıldız falına, medyumlara, falcılara, sahte din ve tarikatlara, akıl dışı ne varsa onlara inanırlar. Bunların hiç biri medeniyet kaynağı değildir. 7” demektedir. Bu sözlerden dinimizin kıymetini anlayalım! Fransa’nın meşhur romancısı ve Fransız dilini en güzel şekilde kullanan yazarı Michel Buton’un şu sözlerinden dinimizin ne kadar kıymetli olduğu anlaşılmıyor mu? Baştürk, R., Sessiz Savaş, sayfa 173, Kum Saati Yayınları, 2005. Baştürk, R., Sessiz Savaş, sayfa 173-174, Kum Saati Yayınları, 2005. 7 Baştürk, R., Sessiz Savaş, sayfa 236, Kum Saati Yayınları, 2005. 5 6 6 BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DİÇ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Arapların elinde başvuracakları ve kaynak olarak kullanacakları Kur’an var. Bizim ise, hiçbir müracaat kaynağımız yok…8” Michel, bu sözü ile aynı zamanda İncil’in tahrip olduğunu ve Kur’an’ın ise aslından hiç değişmediğini îmâ etmektedir. İşte düşmanlarımız, Dinimiz’in de içinde bulunduğu bütün kültür değerlerimizi yıkarak insanlarımızı şuursuzlandırmak sûretiyle Memleketimizi elde edip kaynaklarını kullanmak istemektedirler. Bu oyunlara gelirsek vay hâlimize! Ali Çankırılı’nın “Batı’da İlmî Skandallar” adlı eserinde bildirildiğine göre, Çankırılı’nın Amerikan kütüphânelerinden birinde yapmış olduğu şu tespitlerine dikkat ediniz: “Kütüphânede sosyoloji kitaplarına göz gezdirdiğim bir gün, hiç tahmin etmediğim bir gerçekle yüz yüze gelmiştim. Bir kitapta ‘Anadolu Medeniyetleri’ bölümünü okurken, Türkiye için şu tâbirin kullanıldığını gördüm: ‘The Sleeping Giant of Anatolia’. Türkçesi aynen şudur: ANADOLU’NUN UYUYAN DEVİ. “Altındaki cümleleri okuyunca iliklerime kadar titredim! Diyordu ki: ‘Türkiye Anadolu’nun uyuyan bir devidir. Onu uyutmak bize çok pahalıya mal oldu; ama değdi... Onu uyutmayı başaran bizler, uyanmaması için hiç bir tedbiri elden bırakmamalıyız. Uyanışına vesile olacak en küçük bir kıpırdanmayı zamanında bastırmalıyız. Onu uyandıracak tek güç İslâmiyet’tir. Bunu asla unutmayalım! “Öyleyse en büyük hedefimiz İslâmî Cemaat’lardır. Lâik hükümetlerle iş birliği yaparak bunları gerici güçler olarak tanıtacağız. Onların her kıpırdanışını ‘irticâ’ olarak vasıflandıracak; devleti yıkmayı ve yerine Şerîat düzeni getirmeyi amaçladıklarını duyuracağız...” Bu tespitler, Eski Türkiye’de cereyan eden olaylara oldukça uyuyor, değil mi? Dünyâ Krâliyetçileri Öyle olmuyor mu, gerçekten? Dış güçlerin içimize şırınga ettikleri bu gerçek dışı fikirler yüzünden Memleketimiz’de yıllarca inananlara çeşitli zulümler yapılmadı mı? Bu Milletin gerçek öz değerleri, çeşitli asılsız iddiâlarla, birer tehlikeymiş gibi gösterilmedi mi? Bu doğrultuda yıkanan beyinlerle dış güçlerin amaçladıkları doğrultuda icraatlar yapılmadı mı? 8 Baştürk, R., Sessiz Savaş, sayfa 237, Kum Saati Yayınları, 2005. 7 BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DİÇ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İşte başörtüsü düşmanlığı da bu icraatların doğrultusundaki faâliyetlerin başında gelmekte ve içimizdeki Din Karşıtları, yurt dışı güçlerden güç almaktaydılar, o zamanlar…. Düşmanlarımızın şimdilik bütün hedefleri Nûr Sûresi, âyet 31’de bildirilen örtünme emrini yok sayarak Kur’an’da bir gedik açmaktı. Başörtüsü bizim için bu yüzden önemliydi. Düşmanlarımız ve Din karşıtları, eğer bu hususta tamâmen başarılı olsalardı, örneğin, Geo G. Harris’in istediği, ‘İslâmiyet’in aslından uzaklaştırılmasına bir geçit açılmış olacak’ biçimindeki amacı doğrultusunda ‘bizim işimiz’ dedikleri Memleketimiz’in istilâsı, onlar için o kadar olacaktı. Memleketimizi olduğu gibi, bütün Dünyâ’yı da kuşatarak Dünyâ’da tek bir krallık kurmak isteyen bu dış güçlerin İngilizce adı “Iluminaty-İluminati” olarak geçmekte ve Oktay Sinanoğlu bunu Türkçe’ye “Dünya Krâliyetçileri” olarak çevirmektedir9. Herkesin bütün Dünyâ’da ‘Bilderberg Grubu’ olarak tanığı kuruluş ile Amerika’da ‘Rockefeller’ olarak bilinen kuruluş bunların önemli birimleri arasındadır. İşte bu Dünyâ Krâliyetçileri bütün Dünyâ’yı kuşatarak insanları kendileri için çalışmaya zorlamaktadırlar. İşte bunun belgesini arz ediyorum: William Cooper tarafından “Gerçekler Öldürücüdür” adı ile yazılan ve Ocak 2003 yılında Zeki Enes Akkan tarafından Türkçe’ye “Apokalips’in Atlıları” adlı ile çevrilen kitabın 245. sayfasındaki ‘Siyon Bilge Adamlarının Protokolleri’nden Protokol 8… Protokolün son paragrafı, imlâ kuralları da dikkate alınarak, aynen şöyle: “Örneğin goyim yöneticileri kâğıtları okumadan imzâlar veyâ kâr için ya da hırs yüzünden hizmet verirler. Bir müddet görevi, Devletlerimizde kardeş Yahudi’lere devretmemizde bir tehlike kalmayana dek, bu görevleri, halkla arasındaki geçmiş ve îtibar farkı uçurum kadar olan ve bize îtaatsizlik yaptığında cezâî müeyyidelere tâbi olacak ya da ortadan kaybolacak insanlara vereceğiz-öyle ki son nefeslerine kadar bizim çıkarlarımızı gözetecekler.” İlluminati Felsefesi’nde Dünyâ insanları ikiye ayrılır. Birincilerine ‘aydınlanmış’ anlamında “İlluminati” denir ve bunlar kendileridir. İkinci gruptaki insanlar, aslında aydınlanmış insanlara hizmet etmek için vardır ve bunlara aydınlanmışlarca “goyim-sığır” denmektedir. Aslında aynı felsefeye göre kendilerine hizmet etmek için bunların %20’si yeterlidir. “Goyim-sığır” konusunda aynı kitabın 237. sayfasında yazarın bir notu gerekli açıklayıcı bilgiyi vermektedir. Kitabın 247. sayfasında Protokol 11’de, Dünyâ Krâliyetçileri’nin gizli işlerinin “Goyim Masonları”na havâle edildiği şu şekilde açıklanmaktadır: 9 Sinanoğlu, O., Hedef Türkiye, Otopsi Yayınları, İstanbul. 8 BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DİÇ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Bu sığırlar tarafından bilinmeyen gizli masonluk ve bizden beklenmeyen hedefler, hedef şaşırtmak için, tarafımızdan mason localarına çekildi.” Son olarak, Dünyâ Krâliyetçileri’nin hedeflerine Masonları”na karşı tavırlarını da Prtokol 15’den öğrenelim: ulaştıktan sonra “Goyim “Bu tahta geçmemize karşı çıkmak için silâha sarılmış olanları acımadan keseceğiz. Gizli bir cemiyet gibi her bir kurum da ölüm cezâsı gerektirecek; şimdi var olanları, tarafımızdan tanınanları, bize hizmet etmiş olanları ve edenleri dağıtarak Avrupa’dan uzak sürgün kıtalarına göndereceğiz. Bu yol, çok şey bilen GOYİM masonlarına da uygulanacak, bir sebepten dolayı bağışlamamız olasılığı olanlar, dâimâ sürgün korkusu içinde yaşayacaklar.” Dünyâ’nın en zengin kaynaklarına sâhip olduğumuz halde neden sürünüyoruz? İşte bizi bize bırakmıyorlar da onun için… Biz de gözümü açalım da uyumayalım! Dibe Vuruş Bütün bu olumsuz tesirlerden ve dışa bağımlılıktan kurtulmanın panzehiri, kendi ekonomik ve millî kültür bağımsızlığımızı gerçekleştirerek, onurlu ve şahsiyetli nesillerin yetişmesi için, dış görünüşümüz ne olursa olsun, şekilcilikten uzak olarak, genç beyinlerimizin, kendi târihî dinamiklerimiz, Kültür, anane, millî, dinî değerlerimiz ve ilim ve bilimin sönmeyen nûru ile aydınlatılması olmalıydı. Ama öyle olmadı. Yıllarca uygulanan politikalarla bizi kendi değerlerimizden âdetâ utanır hâle getirdiler. Türkiye gemisi ve ekonomimiz, ‘2000’li yıllarda dibe vurmuştu. O sıralarda adımızdan bile utanmaya başlamıştık... Sonunda şahsiyetimizi kaybettik. Şahsiyet boşluğuna yuvarlandıktan sonra, çorap söküğü gibi ardından kaybettiklerimizin ardı arası kesilmedi... Hâlâ cömertçe kaybetmeye devam ediyorduk. Artık o hâle gelmiştik ki, nefes almak için bile, Amerika’ya sormadan edemiyorduk. Yeni Bir Uyanış Kurtuluşumuzun tek çâresi kalmıştı. Kendimizi tanımak, gerçekten bağımsızlığımıza kavuşmak, dışa bağımlı siyâsetten tamâmen kurtulmak için ekonomik seviyemizi yükseltmek ve millî ve Kültürel (Dinî) değerlerimize yapışmak... Bu da yetmiyordu... Her şeyden evvel birbirimizi sevmek, birliğimizi kuvvetlendirmek de vardı. Çalışmanın başlangıcı da buradan başlıyordu. Bıraksınlardı bizi, artık! İyi-kötü TÜRK MİLLETİ olarak kendi kararlarımızı kendimiz vermeliydik. Yoksa kendi Vatanımız’da esir gibi bağımlı yaşamaktan aslâ kurtulamayacaktık. 9 BAŞÖRTÜSÜ KARŞITLIĞI ZÂTEN DİÇ GÜÇLERİN DAYATMASIYDI İÇ KARŞITLAR DA PİYON… Yoksa Dünyâ Goyim Masonları’na Dar Gelecek… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Derken o sıralarda öyle bir Ampul Işığı ortaya çıktı ki, hâin olmayanların ruhlarını aydınlatmaya başladı da bu sâyede Yeni Türkiye’nin temelleri atılmış oldu. Yeni Türkiye’de en büyük özellik, idârecilerinin kararlarını halkın târihî ve Kültürel (Dinî) birikimi doğrultusunda alması olmaktadır.
Benzer belgeler
Dünyâ Krâliyetçileri, Yeni Türkiye`nin Kuruluş Sancıları
“Arapların elinde baĢvuracakları ve kaynak olarak kullanacakları Kur‟an var. Bizim
ise, hiçbir mürâcaat kaynağımız yok11…“
Michel, bu sözü ile aynı zamanda, Ġncil‟in tahrih olduğunu ve Kur‟an‟ın is...
Ey ABD! Takke Düştü Kel Göründü, Ankara Saldırısı
ANKARA SALDIRISI
Kıyâmet gününde denecek ki, „Kim bir daha