kuraklık ve türkiye - ipc
Transkript
kuraklık ve türkiye - ipc
IPM–MERCATOR POLİTİKA NOTU KURAKLIK VE TÜRKİYE Levent Kurnaz Kuraklığın temel sebebi ilgili bölgenin normalden daha uzun süre az yağış almasıdır. Bunu artan sıcaklık ve azalan nemle birleştirdiğimizde meteorolojik kuraklık ortaya çıkar. Tarımda sulama suyu ve toprağın nemi yeterli olmadığı zamanlarda bu kuraklık tarımsal kuraklığa da dönebilir. Bununla eş zamanlı olarak nehir akışlarında ve yeraltı sularındaki azalma da hidrolojik kuraklığı oluşturur. Türkiye, 2013-2014 döneminde ciddi bir meteorolojik kuraklık yaşamaktadır. Özellikle son günlerde tanık olduğumuz kuraklık, kış yağışlarındaki ciddiazalmayla meteorolojik kuraklıktan tarımsal ve hidrolojik kuraklığa doğru evrilmektedir. Ülkemizde meteorolojik kuraklıkların sıklığının ve şiddetinin artmasının arkasında küresel iklim örüntülerindeki değişiklik yatmaktadır ve bu değişikliklerin ileride, kuraklığı günlük hayatımızın olağan bir parçası haline getirmesi beklenmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin, içme suyu ihtiyacını planlaması ve bunun yanında hidroelektrik enerji ihtiyacını sürdürülebilir alternatiflere dayandırması ve tarımsal su kullanım yöntemlerini kuraklığın gereklerine uygun hale getirmesi gerekir. Mart 2014 İLETİŞİM İstanbul Politikalar Merkezi Bankalar Caddesi Minerva Han No: 2 Kat: 4 34420 Karakoy–İstanbul T. +90 212 292 49 39 [email protected], ipc.sabanciuniv.edu IPC–MERCATOR POLİTİKA NOTU KURAKLIK VE TÜRKİYE Levent Kurnaz* *Levent Kurnaz, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi, Sabancı Üniversitesi MercatorİPM Araştırmacısıdır. Bu makalede belirtilen görüşler yazara aittir ve İPM’nin resmi duruşunu yansıtmaz. Kurnaz, Levent. Kuraklık ve Türkiye / Levent Kurnaz; editör Çiğdem Tongal. – Istanbul: Sabanci University Istanbul Policy Center; Essen: Stiftung Mercator Initiative, 2014. [iv], 7 p.; 30 cm. – (Sabanci University Istanbul Policy Center; Stiftung Mercator Initiative) ISBN xxxxxxxx 1. Turkey – Foreign relations – Somalia. 2. Somalia – Foreign relations – Turkey. 3. Somalia – History. I. Woods, Auveen. II. Tongal, Çiğdem. III. Sabanci University Istanbul Policy Center. IV. Stiftung Mercator Initiative. ??? Bu kısım degisecek JZ1649.A57 S58 2014 Bu kısım degisecek Kapak Tasarımı: MYRA; Uygulama: grafikaSU 1. Baskı: 2014 Basan: ??? ISBN xxxxxxxx İstanbul Politikalar Merkezi Bankalar Caddesi Minerva Han No: 2 Kat: 4 34420 Karakoy–İstanbul T. +90 212 292 49 39 [email protected] ipc.sabanciuniv.edu MART 2014 | I P M - M E R C AT O R P O L İ T İ K A N O T U Kuraklık Nedir? kaybı meteorolojik kuraklığın ana sebepleridir. İklim değişikliği alanında aktif olarak araştırma Ancak toprağın, içindeki nemi kaybetmesi ve yapan bilim insanları hükümet yetkilileriyle birlikte, tarımın etkilenmesi meteorolojik kuraklıktan daha Birleşmiş Milletler çatısı altında Hükümetlerarası uzun bir zamanı kapsayan, bölgenin yağış ve İklim oluştururlar. sıcaklık örüntüsündeki değişiklikle mümkündür. İklim değişikliğinin dünya gündemine oturduğu Yani, havadaki nem ve toprağın aldığı yağış azalsa 1990'lardan bu yana IPCC, yayınlanan tüm bilimsel bile toprağın içindeki su miktarı hemen azalmaz. çalışmaları tarayarak iklim değişikliğinin vardığı Bu sebepten dolayı tarımsal kuraklık genelde nokta konusunda kamuoyunu bilgilendiren raporlar uzun süren meteorolojik kuraklığın ardından ortaya hazırlar. İklim değişikliğinin fiziksel temelleri ve çıkar ve tarımdan elde edilen ürün miktarında ciddi etkileri üzerine Eylül 2013'te yayınlanan son rapor, azalmalara yol açabilir. Değişikliği Akdeniz Paneli'ni Havzası’nda değişiklikler varmamıza ve konusunda neden (IPCC) Türkiye'de beklenen ürkütücü sonuçlara oluyor. Bunların başında bölgemizde yaşanan ve ileride de yaşanması beklenen kuraklık sorunu geliyor. İnsanların, tarım ve enerji üretimi gibi faaliyetleri nedeniyle suya olan ihtiyaçları dönemsel farklılıklar gösterdiğinden meteorolojik kuraklık ile nehirlerin akış miktarı, bunun yanısıra barajların, göllerin ve yer altı sularının seviyelerindeki düşüş olarak hidrolojik kuraklık Kuraklık, yağış tutarı normal düzeyinin oldukça tanımladığımız altında olduğunda ortaya çıkan, arazi kaynakları ve olmayabilir. Yani, suyu ne zaman kullandığımızı biz üretim sistemlerini olumsuz biçimde etkileyerek ciddi hidrolojik dengesizliklere yol açan doğal oluşumlu bir olay olarak tanımlanır.[1] Kuraklığı ölçebilmek için dört ana yaklaşım kullanılabilir: Meteorolojik, tarımsal, hidrolojik ve sosyoekonomik kuraklık. Sosyoekonomik kuraklık diğer üç yaklaşımdan farklı olarak ölçülebilir fiziksel bir olguyu değil kuraklığın sosyoekonomik sistemlere etkisini inceler. eş zamanlı belirlediğimiz için su girdisinin azaldığı zamanla bizim suya ihtiyacımız olup da eksikliğini fark ettiğimiz zaman değişik olabilir. Kuraklığın bir yandan tarıma ve canlılara, diğer yandan da su kaynaklarına ve dolayısıyla da bu kaynaklardan faydalanması gereken endüstrilere etkisi de sosyoekonomik kuraklığı oluşturur. Bu bağlamda kuraklığın ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerini bir bütünlük içerisinde ele alarak incelemek gerekir.[2] Meteorolojik kuraklık iki ana olgu çerçevesinde gelişir. Bunların ilki doğal olarak beklenen yağış örüntüsündeki değişim, yani bir bölgenin normalden Ülkemizdeki Kuraklık Olayları uzun bir süre ortalamaların altında yağış almasıdır. Son 40 yılda ülkemizde yağışın daha sık görüldüğü Normalin altındaki ortalama yağış miktarı akarsu kış mevsimi ve yıllık yağış değişimleri dikkate akışlarının ve yeraltı sularının seviyesinin azalmasına alındığında, kuraklık olaylarının en şiddetli ve yol açtığı gibi toprağın nemliliğinde de düşüşe geniş yayılım göstermiş olanlarının, 1971-1974, sebep olur. Meteorolojik kuraklığı oluşturan diğer 1983-1984, 1989-1990, 1996, 2001 ve 2007-2008 olgular ise yüksek sıcaklıklar, hızını artıran rüzgar, yıllarında meydana geldiği görülür. [3-12] Bu düşük atmosferik nem miktarı ve az bulutlulukla kuraklık olaylarının uzun süreli olanları meteorolojik birlikte artan buharlaşmadır. Yani bir yandan yağış kuraklık olarak başlayıp daha sonra tarımsal ve miktarının azalması, diğer yandan artan sıcaklık ve hidrolojik kuraklık halini de almıştır. Son olarak azalan nemden dolayı zaten azalmış olan suyun da Kasım/Aralık 2006’dan başlayarak Aralık 2008’e |1 2| MART 2014 | kadar süren 2007-2008 kuraklık I P M - M E R C AT O R P O L İ T İ K A N O T U döneminde, bir biçimde betimlemesi dikkat çekicidir. [7] Ancak özellikle sonbahar ve kış aylarında yağış Türkiye’nin ülkemiz açısından belki de daha önemli olan vurgu birçok yöresinde uzun süreli ortalamaların altında Aralık 2008 tarihinden önceki 360 aya ait MSPI kalmıştır. [13] Bu durum ise, o dönemde yeni bir değerleri de (Şekil 1d), geçen 30 yıllık dönemde meteorolojik kuraklık olayları dizisinin yaşanmasına genel olarak Türkiye’nin Akdeniz yağış rejiminin ve bunlara bağlı olarak da tarımsal, hidrolojik ve etkili olduğu batı ve güney bölgelerinde bir sosyoekonomik kuraklıkların (ör. sırasıyla, tarımsal kuraklaşma eğiliminin egemen olduğunu gösterir. ürün kayıpları, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının zayıflaması ve yetersizliği, İstanbul ve özellikle Ankara gibi bazı büyük kentlerde içme suyu sıkıntısı ve su kesintilerinin yaşanması, vb.) oluşmasına neden olmuştur. 2007-2008 döneminde oluşan bu kuraklık olayları, Türkiye’nin özellikle Marmara, Ege, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde etkisini göstermiştir. Büyük kentlerde yaşanan bu su sıkıntısı Melen ve Kızılırmak gibi su kaynaklarından su aktarımı yapılarak aşılmaya çalışılmıştır. Kuraklığı bilimsel olarak ele almak için akla gelen en basit yöntem yağış toplamlarındaki ve yağışlı Şekil 1: Aralık 2008 12 aylık (a), Aralık 2008 24 aylık gün sayılarındaki azalmayı incelemektir. Ancak (b), Aralık 2008 36 aylık (c) ve Aralık 2008 30 yıllık farklı kuraklık olaylarını belirlemek, nitelendirmek ve izlemek amacıyla değişik kuraklık indisleri ve yöntemleri de kullanılır. Kuraklık indislerinin bazıları, yağış dizilerine dayanır (360 ay) (d) değiştirilmiş SPI (MSPI) değerlerine göre, çeşitli kuraklık (nemlilik) koşullarının Türkiye üzerindeki alansal dağılış desenleri. [7] Bölgemizdeki Kuraklığın Nedenleri? ve meteorolojik kuraklıklarla ilgiliyken, bazıları ise Güneşten gelen enerji dünyanın her bölgesine eşit hidrolojik ya da tarımsal kuraklıkları ve kentsel su olarak dağılmaz. Bu enerji ekvator kuşağını çok sağlama sistemlerindeki su açıklarını tanımlamaya yöneliktir. Bunlardan, Standartlaştırılmış Yağış İndisi (SPI), Normalleştirilmiş Yağış Anomali İndisi (NPAI), Palmer Kuraklık Şiddet İndisi (PDSI) ve onda birler (desiller) günümüzde dünyada en yaygın olarak uygulanan kuraklık indislerindendir. [13] daha fazla, kutupları ise çok daha az ısıtır. Buna bağlı olarak da ekvatorda ısınan hava yükselir ve burada bir alçak basınç bölgesi oluşur. Tam tersine soğuyan hava kutuplarda aşağıya doğru çöktüğü için buralar birer yüksek basınç bölgesidir. Ancak, ekvatorda yükselen hava kutuplara doğru Şekil 1'de değiştirilmiş Standartlaştırılmış Yağış hareket etse de dünyanın hızlı dönmesinden dolayı İndisi (MSPI) yöntemi [10] kullanılarak Kasım/Aralık kutuplara ulaşamadan Kuzey ve Güney Yarım 2006-Aralık 2008 döneminde gözlenen kuraklık Kürede 30o enlemi civarında aşağıya doğru çöker ve boyunca elde edilen kuraklık şiddetleri ve etkilenen kurak bölgelerin dağılımını görüyoruz. Bu grafiğin özellikle sonbahar, kış ve ilkbahar yağışlarını alan batı ve güney bölgelerinde ve bu bölgelere kuzeyden komşu karasal iç bölgelerde egemen olan uzun süreli ve şiddetli kuraklık olaylarını açık bu enlemler bir yüksek basınç bandı oluşturur (Şekil 2). Eğitim sistemimiz içerisinde bu yüksek basınç bandına ve sebeplerine fazla değinilmemiş olsa da bunun sonucu olan kurak bölgelerin ve çöllerin varlığı çok daha kolaylıkla bilinebilir. Atmosferdeki |3 bu hareketten dolayı Arabistan yarımadasının Avrupa'ya gelen yağışın en önemli kaynağı Atlantik orta enlemleri, Afrika'nın Sahra bölgesi, Namibya Okyanusu'ndan kıtaya doğru esen ve nem taşıyan ve Güney Afrika'nın kuzeyi, ABD'de Arizona ve rüzgarlardır. Batıdan esen bu rüzgarların yönünü New Meksiko eyaletleri ve Avustralya'nın orta ve şiddetini daima İzlanda üzerinde bulunan bir bölgeleri dünyada en çok bilinen çöller arasında yer alçak basınç merkezi ile daima Azorlar üzerinde almaktadır. bulunan bir yüksek basınç merkezi belirler. Bu sistemlerin yerleri ve birbirlerine göre şiddetleri periyodik olmayan bir şekilde seneden seneye değişir. Biz bu değişikliğe Kuzey Atlantik Salınımı (North Atlantic Oscillation [NAO]) diyoruz. Kuzey Atlantik Salınımı'nın pozitif evresinde, yani Azorlar üzerindeki yüksek basınç merkezi daha kuvvetlendiğinde Atlantik Okyanusu'ndan gelen rüzgarlar yağış bırakacak olan nemi Avrupa'nın kuzey ve batı kesimlerine doğru yönlendirirler. (Şekil 3a) Tam tersinde ise rüzgarlar Akdeniz üzerinden Türkiye'ye ulaşarak ülkemizde yağışın artmasına neden olurlar. (Şekil 3b) Bu nedenle Türkiye’deki şiddetli ve geniş alanlı kış kuraklıklarının Şekil 2: Dünyanın atmosferindeki ana hava akımları önemli bir bölümü NAO değişkenliğinin kuvvetli (Wikimedia Commons) pozitif indis evrelerine karşılık gelir. [8, 9, 13] Sera Ülkemiz ve ülkemizin de içinde yer aldığı Akdeniz gazlarındaki artışa paralel olarak etkisini artıran Bölgesi açısından iklim değişikliğinin belki de en iklim önemli sonucu 30o enlemi civarındaki bu yüksek NAO indisinin pozitif dönemlerini uzatacağı ve basınç bandının dünyanın ortalama sıcaklığının şiddetini de arttıracağı yönündedir. [18] Buna artmasıyla daha kuzeye doğru kaymasıdır (Kuzey bağlı olarak NAO indisinin pozitif dönemlerinin Yarım Kürede). [14-17] uzamasının ve şiddetini artırmasının da Akdeniz Bunun ülkemiz açısından anlamı açıktır. Orta, güney ve güneydoğu bölgelerimiz şu an için bile yarı kurak değişikliğinin önemli etkilerinden birinin bölgesinde görülen yağışların şiddetini azaltacağı öngörülmektedir. [19] iklim kuşağı içerisinde ve çölleşme riski ile karşı karşıya bulunmaktadır. Yakın gelecekte etkisini daha da artıracak olan iklim değişikliği ülkemizin güney yarısının iklimini güney komşularımız Suriye ve Irak benzeri bir iklime çevirecek, orta ve kuzey bölgelerimiz de şu an güney bölgelerimizdeki iklim yapısı ile karşı karşıya kalacaklardır. Bunun ülkemiz Şekil 3: Kuzey Atlantik Salınımının (a) pozitif (b) için anlamı tüm bölgelerimizde kuraklık ve çölleşme negatif evresi. riskinin artacak olmasıdır. 4| 2013-2014 Kuraklığı Türkiye’de dönemde 2007-2008 görülen kuraklığından ortalamadan sonraki daha yağışlı koşullar ülkemizde kuraklığa hazırlık açısından bir zaafa düşülmesine yol açmıştır. Yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı artık ülkemizde yağışlı seneler değil, kurak seneler normal olarak alınmaya başlanmalıdır. Bunu kanıtlayacak şekilde 2012 yılında karasal İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun bazı bölümlerinde yeniden etkili olmaya başlayan meteorolojik kuraklıklar, Akdeniz ikliminin doğasından beklenen yaz kuraklığıyla da birleşerek 2013 yılında Türkiye’nin büyük bölümünde ortadan olağanüstü kurağa kadar değişen şiddette kuraklık görülmesine yol açmıştır. (Şekil 4 ve 5) [13] 1 Ekim 2013-17 Ocak 2014 tarihleri arasında Türkiye geneli için hesaplanan kümülatif yağış tutarı, uzun yıllar ortalamasına göre %37,0 ve 2013 yılına göre de %47,4 oranında azalmıştır. [13] Şekil 5'te 2012 yılında karasal İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde başlayan kuraklığın 2013 yılında Orta Şekil 5: Standartlaştırılmış Yağış İndisi (SPI) (a, c ve e haritaları) ve Normal Yağışın Yüzdesi (b, d ve f haritaları) yöntemlerine göre, 2013 yılında, 3 aylık (Ekim 2013-Aralık 2013), 9 aylık (Nisan 2013-Aralık 2013) ve 12 aylık (Ocak 2013-Aralık 2013) dönemleri için hesaplanan kuraklık/nemlilik koşullarının (uzun süreli ortalama ya da normal yağış tutarına göre daha yüksek ya da daha düşük yağış anomalileri) Türkiye üzerindeki alansal dağılış desenleri. [13] ve Doğu Akdeniz, Doğu Marmara ve Orta Karadeniz 2012 yılında başlayan meteorolojik kuraklık artık bölümleri de dahil olmak üzere Türkiye’nin büyük içme suyu kaynaklarını, tarımsal sulamayı ve enerji bölümüne yayıldığı görülmektedir. üretimi amaçlı diğer hidrolojik sistemleri etkilemeye başlamıştır. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre Ocak 2014 itibarıyla dört büyük ilimize (İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa) içme suyu sağlayan barajlarda 2013 yılının aynı dönemine oranla % 12 daha az su birikmiştir. Bu şehirlerden sadece İzmir'in barajlarındaki doluluk oranı 2013 yılı Ocak ayı değerlerinin üzerindedir. İstanbul'daki barajların doluluk oranı bir sene öncesine oranla yarıya düşmüştür. [13] Gene DSİ Genel Şekil 4: 01 Ekim 2013-17 Ocak 2014 tarihleri arasında Türkiye geneli için hesaplanan toplam yağış tutarının uzun yıllar ortalaması ve 2013 yılı tutarlarıyla karşılaştırılması. [13] Müdürlüğünün verilerine göre, Ocak 2014 itibariyle işletmede olan 88 adet enerji amaçlı barajda doluluk oranı %44,6 düzeyindedir. 18 havzadaki bu barajların 14 havzadaki doluluk oranları 2013 yılı düzeyinin altında kalmaktadır. İşletmede olan 204 adet sulama amaçlı barajda doluluk oranı da %45,5 düzeyindedir. Burada da 23 havzadan |5 KURAKLIK VE TÜRKİYE | MART 2014 19 tanesinde doluluk oranları bir önceki seneye benzeştirmede, göre azalmış bulunmaktadır. [13] Özellikle Doğu arasında 1970-2000 dönemi klimatolojisine göre Akdeniz, Batı Akdeniz, Antalya, Seyhan ve Marmara yağış değişiminin kış ve ilkbahar mevsimi için ülkenin havzalarındaki enerji barajlarında doluluk oranı geçen yıla göre yaklaşık % 60 oranında azdır. Bu durum bu havzalarda rezervuara giren akımlardaki, Türkiye’de 2020-2050 yılları güneyinde 2 mm/gün kadar azalması (negatif sapma), tersine, sonbahar mevsiminde batısında ve kış mevsiminde kuzeydoğusunda ise 0,8 mm/ gün artması (pozitif sapma) beklenmektedir. Buna yani geneli anlamında bu bölgeye düşen yağıştaki karşın, yaz mevsiminde yağışların negatif yönde azalmanın bir sonucudur. çok az değişeceği, ilkbahar ve sonbaharda ise kış mevsimindeki eğilimin daha zayıf süreceği görülür. İklim Değişikliğinin Etkileri (Şekil 7) Ancak unutulmaması gereken önemli nokta iklim değişikliği nedeniyle ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasının her geçen gün daha da kuraklaşmaya müsait olduğudur. İklim değişikliğinin sonucu olarak bölgemizde sıcaklıkların artması beklenmektedir. ortalama 1970-2000 sıcaklıklarla yılları arasındaki kıyaslandığında 2020- 2050 döneminde bu sıcaklık artışı IPCC RCP 8.5 senaryosuna göre (özellikle yaz mevsiminde ve Şekil 7. Küresel iklim modeli MPI-ESM-MR (Max- ülkemizin Güneydoğu Anadolu bölgesinde) 2oC'yi Plack Institute) RCP 8.5 salım senaryosu çıktıları bulması beklenmektedir. (Şekil 6) kullanılarak bölgesel iklim modeli RegCM’in 19702000 referans dönemi klimatolojisine göre gelecek 2020-2050 dönemi (a) kış, (b) ilkbahar, (c) yaz ve (d) sonbahar mevsimleri için kestirilen toplam yağış tutarlarındaki değişikliklerinin Türkiye ve yakın çevresi üzerindeki coğrafi dağılış desenleri. Görüldüğü gibi yakın gelecekte ülkemizde hem meteorolojik kuraklıkların görülmesi, hem de bu kuraklıkların tarımsal ve hidrolojik kuraklıklara dönüşmesi riski artmaktadır. Şekil 6. Küresel iklim modeli MPI-ESM-MR (Max- Tarımsal kuraklık açısından önemli bir belirleyici olan Plack Institute) RCP 8.5 salım senaryosu çıktıları sürüm derinliğindeki toprak nemine baktığımızda kullanılarak bölgesel iklim modeli RegCM’in 1970- (Şekil 2000 referans dönemi klimatolojisine göre gelecek duydukları filizlenme döneminde ülkemizin büyük 2020-2050 dönemi (a) kış, (b) ilkbahar, (c) yaz ve bölümünde toprak neminin azalmakta olduğu (d) sonbahar mevsimleri için kestirilen ortalama görülmektedir. Toprak nemindeki bu azalmanın hava sıcaklıklarındaki değişikliklerinin Türkiye ve doğal sonucu tarımı yağışlarla birlikte sulama ile yakın çevresi üzerindeki coğrafi dağılış desenleri. sürdürmektir. Ancak yukarıda da gördüğümüz Toplam yağış kestirimlerini incelediğimizde, MPIESM-MR (Max-Plack Institute) iklim modeli ve RCP 8.5 salım senaryosu kullanılarak yapılan 6| 8) tohumların suya en fazla ihtiyaç gibi meteorolojik kuraklık hem tarımsal amaçla kullanılan barajlardaki su miktarını azaltmakta hem de terleme ve buharlaşma yoluyla toprağın ve MART 2014 | I P M - M E R C AT O R P O L İ T İ K A N O T U bitkilerin su kaybını hızlandırmaktadır. Bu koşullar altında ülkemizi gelecek 30 yılda tarım açısından zor günler beklemektedir. Tarımda karşılaşmamız kuvvetle olası olan bu problemden en az hasarla kurtulabilmemizin tek yolu tarımda su kullanımının en kısa zamanda kontrol altına alınmasıdır. Her yıl ülkemizin tatlı su kaynaklarının yaklaşık % 70'i sulamalı tarımda kullanılmaktadır. Bu kullanımın önemli bir kısmı da suyu tarlalara serbestçe salarak yapılmaktadır. Suyu tarlalara taşıyan kanallardaki kayıp ve tarlalara salınan suyun buharlaşması düşünüldüğünde, tatlı su rezervlerimizin önemli bir kısmının bu şekilde boşa harcandığı görülmektedir. Burada acilen alınması gereken iki önlem vardır. Öncelikle tarıma su sağlanırken yaşanan kayıpların kapalı taşıma sistemlerine geçilerek en aza indirilmesidir. İkinci olarak, efektif sulama yöntemlerinin kullanılması yoluyla su israfının önlenmesi gerekmektedir. Buralardaki verimin belirlenebilmesi için de Şekil 8. Küresel iklim modeli MPI-ESM-MR (MaxPlack Institute) RCP8.5 salım senaryosu çıktıları kullanılarak bölgesel iklim modeli RegCM’in 19702000 referans dönemi klimatolojisine göre gelecek 2020-2050 dönemi (a) kış, (b) ilkbahar, (c) yaz ve (d) sonbahar mevsimleri için kestirilen sürüm derinliği toprak nemi tutarlarındaki değişikliklerinin Türkiye ve yakın çevresi üzerindeki coğrafi dağılış desenleri öncelikle suyumuzu ölçebilmemiz gerekmektedir. Bu ölçümlerin ileride su kullanımına kısıtlamalar getirebileceği kaygısı çiftçilerin bu tür ölçümlere Sonuç karşı çıkmalarına yol açmaktadır. Tarımda kullanılan Yukarıda açıkladığımız gibi çeşitli meteorolojik suyu ölçemememiz, verim ve verim artışını da veriler ve hesaplanan kuraklık indisleri Türkiye’nin benzer şekilde hesaplamamızı imkansız kılmaktadır. 2007-2008’den Sistemde de iyileştirme yapabilmenin başlangıç ciddi bir sonra 2013-2014 meteorolojik döneminde kuraklık yaşadığını noktası, şu anda bulunduğumuz noktanın doğru göstermektedir. belirlenmesi ve gelecekte atacağımız adımların olduğumuz kuraklık kış yağışlarının önemli ölçüde da ölçülebilir olmasıdır. İnsanlık tarım yapmaya azalmasıyla binlerce yıl önce yaşadığımız bu topraklarda başladı. ve hidrolojik kuraklığa da doğru evrilmektedir. Fakat şimdiye kadar su kıtlığı fazla olmadığından Yakın gelecekte iklim değişikliği ile birlikte bu çoğunlukla yağmur ve az da olsa sulamayla kuraklıkların uzun dönemlerde tekrarlanan bir doğa tarım gerçekleşebiliyordu. Günümüzün ekonomik olayı olmaktan çıkarak gündelik yaşamımızın bir koşulları, nüfus artışı ve iklim değişikliği binlerce parçası haline gelmesi beklenmektedir. Dolayısıyla, yıldır sürdürdüğümüz tarım tarzının uzun süre ülkemizin içme suyu ihtiyacını planlamanın yanı sıra devam etmesine imkan tanımamaktadır. Dolayısıyla hidroelektrik enerji ihtiyacını azalan yağışlara göre acilen yeni tarım sistemlerini oluşturmalı ve tarımı alternatif enerji üretim sistemlerine kaydırması ve bu kurak dünyaya göre düzenlemeliyiz. tarımsal su kullanımını da kuraklığın gereklerine Son meteorolojik dönemde yaşamakta kuraklıktan tarımsal uygun hale getirmesi gerekmektedir. |7 KURAKLIK VE TÜRKİYE | MART 2014 END NOTES 1 | Türkeş, M. 2010. Klimatoloji ve Meteoroloji. Kriter Yayınevi, İstanbul. 2 | Wilhite, D.A. ve M.H. Glantz. 1985. Understanding the Drought Phenomenon: The Role of Definitions. Water International 10(3):111–120. 3 | Türkeş, M. 1998. Influence of geopotential heights, cyclone frequency and southern oscillation on rainfall variations in Turkey. International Journal of Climatology18: 649–680. 4 | Türkeş, M. 1999. Vulnerability of Turkey to desertification with respect to precipitation and aridity conditions. Turkish Journal of Engineering and Environmental Science 23: 363-380. 5 | Türkeş, M. 2011. Akhisar ve Manisa yörelerinin yağış ve kuraklık indisi dizilerindeki değişimlerin hidroklimatolojik ve zaman dizisi çözümlemesi ve sonuçların çölleşme açısından coğrafi bireşimi. Coğrafi Bilimler Dergisi 9: 79-99. 6 | Türkeş, M. 2012. Kuraklık, çölleşme ve Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Savaşım Sözleşmesi’nin ayrıntılı bir çözümlemesi. Marmara Avrupa Araştırmaları Dergisi,Çevre Özel Sayısı 20: 7-56. 7 | Türkeş, M. 2012. Küresel İklim Değişikliği ve Çölleşme. İçinde: Günümüz Dünya Sorunları – over Turkey. International Journal of Climatology 29: 2270–2282. 11 | Türkeş, M., Koç, T. ve Sarış, F. 2009. Spatiotemporal variability of precipitation total series over Turkey. International Journal of Climatology 29: 1056-1074. 12 | Türkeş, M., Akgündüz, A.S. ve Demirörs, Z. 2009. Palmer Kuraklık İndisi’ne göre İç Anadolu Bölgesi’nin Konya Bölümü’ndeki kurak dönemler ve kuraklık şiddeti. Coğrafi Bilimler Dergisi 7: 129144. 13 | Türkeş, M. ve Yıldız, D. 2014. Türkiye'de Hidroelektrik Santrallerin Geleceği. 14 | Quan, X.-W., Diaz, H. F. ve Hoerling, M. P. 2004. Changes in the Tropical Hadley Cell since 1950. The Hadley Circulation: Present, Past, and Future. Advances in Global Change Research 21. 85–120. 15 | Frierson, D. M. W., Lu, J. ve Chen, G. 2007. Width of the Hadley cell in simple and comprehensive general circulation models. Geophysical Research Letters 34: L18804. 16 | Seidel, D. J., Fu, Q., Randel, W. J. ve Reichler, T. J. 2007. Widening of the tropical belt in a changing climate. Nature Geoscience 1: 21–24. Disiplinlerarası Bir Yaklaşım (ed. N. Özgen), s.1-42. 17 | Johanson, C. M. ve Fu, Q. 2009. Hadley Cell Eğiten Kitap: Ankara. Widening: Model Simulations versus Observations. 8 | Türkeş, M. ve Erlat, E. 2003. Precipitation Journal of Climate 22: 2713–2725. changes and variability in Turkey linked to the 18 | Visbeck, M. H., Hurrell, J. W., Polvani, L. ve North Atlantic Oscillation during the period 1930- Cullen, H. M. 2001. The North Atlantic Oscillation: 2000. International Journal of Climatology 23: Past, present, and future. Proc. Natl. Acad. Sci. 98: 1771-1796. 12876-12877. 9 | Türkeş, M. ve Erlat, E. 2005. Climatological 19 | Krichak, S. O., Breitgand, J. S., Gualdi, S. ve responses of winter precipitation in Turkey to Feldstein, S. B. 2013. Teleconnection - extreme variability of the North Atlantic Oscillation during precipitation relationships over the Mediterranean the period 1930-2001. Theoretical and Applied region. Theor. Appl. Climatol. DOI 10.1007/s00704- Climatology 81: 45-69. 013-1036-4. 10 | Türkeş, M. ve Tatlı, H. 2009. Use of the standardized precipitation index (SPI) and modified SPI for shaping the drought probabilities MART 2014 | I P M - M E R C AT O R P O L İ T İ K A N O T U IPM–MERCATOR POLİTİKA NOTU ISBN 978-605-4348-67-1 9 786054 348671
Benzer belgeler
kuraklık ve türkiye - ipc
akışlarında ve yeraltı sularındaki azalma da hidrolojik kuraklığı oluşturur. Türkiye, 2013-2014 döneminde ciddi
bir meteorolojik kuraklık yaşamaktadır. Özellikle son günlerde tanık olduğumuz kurakl...
Ankara Çamlıdere Barajı Havzasında Bütünleştirilmiş İndeks ile
Aralık 2008 tarihinden önceki 360 aya ait MSPI
iklim değişikliği ve kuraklık - ipc
Ömer Madra Açık Radyo Yayın Yönetmeni ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi 2012-2013
Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı’dır.
Ümit Şahin Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Me...
1-Kuraklik_Afet Risk Yönetimi_Kuraklik Yönetimi_Murat Türkes
arazinin daha az üretken olması sonucunda ortaya
çıkan ekolojik bozulma süreci “ (Türkeş, 1990).
Türkes ve Tatli_2010_Kuraklik ve yagis indisleri ve cöllesme_Colles
(b), Aralık 2008 36 aylık (c) ve Aralık 2008 30 yıllık