1954

Transkript

1954
mm
m m
P % iÂ
mam
iiliîV.ı ‘"'rffi
İPW!Î^
•K Û m fe ’ ,'
KAZGAN
Schibi :
A
S A K S A Ğ A N
&
l
a
E Z E L Î
Y a z ı I j l i r i Müdür ü
M
V E
L Jk
a
E B E D Î,
RU H Î
m
V E
Kafaya
Estikçe Ç ı k a r
. X
Fi af ı i
A Ş K Î
Al ı rken
S İY A S Î
K A Z A N
V E
M İZA H Î,
Y
I L :
Y ILLIK
Öğren
M E C M U A
1 9 5 4
Gülmeden ölmek istemezseniz
ölmeden
gülmeye
bakın.
La Bruyère
ö ns oz
¡'v
«.
'
.i’* ..
Y azan : Prof. Dr. Y avuz Abadan
« K A Z G A N » t a r i h i y ü z y ı l a u z a n a n i r f a n o c a ğ ı m ı z ı n h e r d e r s yılı s o n u n d a n e f i s m u h a s e b e v e
m u r a k a b e s i n e y a r d ı m e d e n e y i v e u y a r ı c ı b ir g e l e n e k o ld u . O n u n y a z ı v e k a r i k a t ü r l e r i g e r e k m ü ­
e s s e s e , g e r e k ş a h ı s o l a r a k , b a ş a r ı v e y a n o k s a n l a r ı m ı z ı m e z i y e t v e y a k u s u r l a r ı m ı z ı b ir yıl iç ind ek i
g e li ş im v e d e ğ iş i k l ik l e r i a k s e t t i r e n s a d ı k b ir a y n a d ı r .
N e z a k e t v e fik ir a s a le t i çe rçe v e si içerisindeiğneli ta riz le r sa d e ce .gay retlerim izi k a m ç ıla m o lı;
nü k te li ş a k a l a r n e ş e m iz i a r t ı r m a l ı d ı r . Ş a i r F i k r e t
(N e şeyi, h ay atın güneşi) s a y m a k ta yerden g ö ğ e
k a d a r h a k lıd ır . L â t i f e lâ t i f o l d u ğ u m ü d d e t ç e z e k â v e r u h u n g ı d a s ı , y a r a t ı c ı e y i m s e r l i ğ i n k a y n a ğ ı d ı r .
B iz « K A Z G A N » d a n d a i m a i n c it m e d e n
yol g ö ster ic i b ir p r o je k t ö r h i z m e t i n i
k am ç ılam a sın ı, h atalarım ızı d ü zeltm ek ü zere
görm esini
uyarıcı ve
u m u yor v e bekliyoruz.
S i y a s a l B ilg ile r a i l e s i n i n h a r i m i n d e s a m i m i h e r ş a k a , y o l n ı z b ir i k a z o l a r a k s e v g i v e s e m p a t i
ile k a r ş ı la n ı r . S a m îm i i k a z d a n ü r k m e k y a l n ı z h a m a k a t ı n ,
şia rıdır.
dar
gö rü şlü lü ğü n,
ta h am m ülsü zlü ğü n
« K A Z G A N ' » ı n ç ık ı ş ı , b i z e a y n ı z a m a n d a b u yıl a r o m ı z d a n a y r ı lı p h a y a t a a t ı l a c a k g e n ç a r k a ­
d a ş l a r ı m ı z ı h a t ır la t ı y o r . B u a r k a d a ş l a r ,
b i n l e r c e a ğ a b e y l e r i ile b i r l ik t e , y u r t h i z m e t i n d e b i z im e n
b üyük gü ven ç k o yn a ğ ım ız olacak lard ır.
B iz k e n d ile r ile d ö r t yı l d e m o k r a t i k b ir k a y n a ş m a içe r s in d e h e ş r ü n e ş r o ld u k . H ü r r iy e t, e ş i t ­
lik, k a r d e ş li k , a d a l e t gib i e b e d i k ı y m e t
t a ş ı y a n p r e n s i p l e r ü z e r i n d e d e r t le ş ip a n l a ş t ı k . M e m l e k e ­
te, i n s a n l ığ a , m e d e n i y e t e h i z m e t a h d ı n d a b i rle şt ik .
Ü lk ü c ü d â v a a d a m l a r ı o l a r a k h a y a t a a t ı l a n b u a r k a d a ş l a r ı m ı z a ü st ü n b a ş a r ı l a r dile r iz .
Fıkralar
Haber aldığımıza göre Dernekle Cemiyet evleniyorlarmış. Nişan merasimi 23 Nisanda yapılmış.
Nikâhları da pek yakında kıyılacakmış. Bu mutlu
günün şerefine üssümizan kaldırılacak, yoklama 'ma­
ziye karışacak ve Mazhar Bey’in masası lağvedile­
cekmiş. O günlerin biran önce gelmesini bekler, genç
nişanlılara saadetler dileriz.
Nuriye Hanım gecenin on ikisinde çocuklardan
birisine nasihat ediyordu:
... Oğlum yeter artık. Her gece yazık değil mi
bu kadar yorulmak?
Ve lâtife olsun diye :
— Yeter memlekette ot bırakmadın, dedi.
Çocuk cevap verdi :
— Yok yok, anaç ineğe yetecek kadar var daha.
Samih A rık an doktora muayene
oluyordu. Te­
neffüs ve deveran o kadar gayrı muntazamdı ki, dok­
tor bir teşhis koyam adı. Orada hazır bulunan Oğuz
Şenler müdahale etti. B eyefendi bendeniz mûsiki ile
iştigal ettiğim için seslerin intizamı hakkında k ü vvei
m üm eyyizem oldukça münkeşiftir. İcazet buyrulürsa
Samihi bir de ben dinleyeyim , belki bir teşhiste bu- .
lunabilirim. V e dinlem e alâtmı alarak Samihi dinle­
meğe koyuldu amma b ir şey anlamadı. D oktor: «Eee
Oğuz B ey Samihin midesi hangi havayı çalıyor baka­
lım ?»
Oğuz istifini bozm adı: «Atfedersiniz, ben tek ses­
li alaturka müzikten anlarım, Samihin iç organları caz
müziği çalıyor, seçem edim .»
Te - Tö
Yeni Kaymakam tâyin edildiği ilçeyi dolaşıyordu
ALIŞKANLIK
Kazgan matbaaya verilirken Sadıktan b ir acele
telgraf aldık. Metni aynen şöyledir.
«Ehli diller babını kitler girer kitler çıkar,
Kitlemezse beytine i.... girer, i.... çıkar.»
Herhalde bir ara kapıyı kitlem edik...
Sadık G öbelezoğlu
Kom ite kendisine şu yıldırım telgrafını çekm e­
ğe karar vermiştir.
«Hm-i irfan meclisinde ne gezer bu h er:...
Tut kulağından at dışarı çek kapıyı sürm ele.»
G eçenlerde aşağıda lokantada yem ek
yiyordu k .
Ben bir masadaydım. Reis Turan da ayrı b ir masada;
Bir ara garsonların lâkaydisine kızan Turan söylene­
rek kalktı, bir bardak alıp masaya döndü. B en matra­
ğına Reis bardak diye bağırdım. O esnada civarım ızda
bulunan yabancı masalardakiler
feryada başladı­
lar. «Reis, bardak;« Reisin halini görm eliydiniz.
N eyi severler
Mustafa Aşulla : Satılmış’ı
Haşan Basri Gültekin : Yılışmayı
Haşan Fehmi Korkmaz: Duraklan
Suavi Erdemtok : Tekkeleri
Bodos Namık : Talebe Cemiyetini
İbrahim önen : Mavi mendili
Emin Bayer : Propaganda yapmayı
Hacı Sırkm tı: Yalnız gezmeyi
Aysel A s a l: Sallanmayı
Yıldız Engin : Göz ağartmasını •
Birsen Topçuoğlu : Yabancı dili
Ayten Çolakoğlu : Caz şarkılarını
Şükran Maçan : Kırmızı eşarbı
Muazzez Akiş : Derse girmeyi
ismet Hilmi Balcı : Kaymakamlığı
F. H. S. Rektörlük seçimlerinde (1) oy aldı.
♦
G
ö
r
d
ü
m
# Mektep-i Miilkiye’de yıllarca taban tepip
Nice âşık-mâşuka, sıbyan, şabanı gördüm.
. Kazgan aşkı başına geceyi gündüz yapıp
Billahi şaka değil sade olanı gördüm.
+ Elifinden başlayıp size anlatacağım
. Nice gülüp açılan, küsüp solanı gördüm.
Sınıf-ı evvelki bu, başı göklere değer
♦ înekHane - sınıfta âşık olanı gördüm.
*
* NEDRET ile ERDOĞAN temsil eder sınıfı
BÎRSEN içten kızıyor, bunu alenî gördüm.
*
. Tüysüz OSMAN ERTUGRUL sakal hasreti çe♦
ker
* MAZHAR gibi kıl şahı, post misalini gördüm.
. K~n.nlan pek fıkırdak tüllâbı iikâlanın
İnekhanede samba - rumba çalanı gördüm.
♦ Sınıf-i sani ise gayri fasulye olmuş
♦ Otuz iki dişiyle âlâ güleni gördüm.
Sur güzellik kraliçesi seçimlerine de girmiş olsaydı
SÜMER hanım bu sene devamım bırakmış
• Esaret masalmı cümle bileni gördüm.
*
YILDIZ rejim yaparmış kilo alayım diye
* SERAP gibi serapa efkârlananı gördüm.
# TURAN KAYA kendisin Kafm Dağında sanır
Kıl çekmeğe sınıfa koşup geleni gördüm.
* Başka hava esiyor sınıfı salisede
_♦ Aşık'olup çorapsız gece yatanı gördüm.
* SUZAN, ŞÜKRAN, MUAZZEZ derken AYSEL
♦ '
gibisin
. ♦ Sınıf ve koridorda bir çok sultam gördüm.
* Bu günlerde gülmüyor HACI SIKINTI beyim
* SADIK gibi vaize şarap katanı gördüm.
. SABAHATTİN domestik, ŞÜKRÜ onun peşinde
TURAN gibi nişansız oku atam gördüm.
Dedikodu
Rivayete göre I. sınıftan Nedret Hanım, 2. ve 3. sı­
nıftaki erkek arkadaşlara «ağabey» nazariyle bakıyor­
muş. K abul, ya son sınıftakilere?
İsmini söylem iyeceğim ama bir arkadaşın
sından şöyle bir şey çıktı .
K orid or Y ürüyüşü Operasının
.
‘
Y ü rek Hoplatma Uvertürü
B este: A yten Çolakoğlu
■ ’• . :
‘ Güfte : A yten Çolakoğlu
♦ SEZAİ şiir yazar rakkamla mâliyede
♦ ÜLKER gibi her işe burun sokanı gördüm.
Sayesinde Şahane bile tiyatro oldu.
♦ Etrafında pervane olan peykâm gördüm.
*
Şehirden başka yerde bir dakka yaşıyamam
* Deyip (örneğin, SEBER) köyde kalanı gördüm.
♦ Seksologudur K’EREN şu idari şubenin
* ÇtMEN gibi on defa günde öleni gördüm.
♦ HOCA NURİ elinde bitmeyen otlarıyla
♦ Mekteb-i Şahaneyi daim dolanı gördüm.
*
Derler sübyanı SEFER âşık olmuş bu günler
KADIOGLU gibiden lâf cambazım gördüm.
Yaz’ı nedir bilmeyen, kışı nedir görmeyen
Kadın kazağı giyen ŞÜKRÜ Iaz’ım gördüm.
^ MtN-YAR gayrı kesmeli senin yaramaz dili
Böyle kelâm etmede senden azmi gördüm.
*
çanta­
MİN-YAR
Bu aşkın ızdırabı bilmem ne zaman biter
M illkiyede
aşkı
D oçentlerim izi
H aziranda geçeni
M ülkiyeliyi
HATIRLARIZ
Mono Roza
biraz da şairini
Mülklyeyl
Enstitü önünae tershenn
Mülkiyelinin yemeğini
Mazhar Beyi
Fadıl Hakta Sur’u
P IK K A T l
'ttf 5Ö»^E« ItAUAflH
fuANU D£¿Íl~DÍt - /
C A fLtT
m AIA
Ç
i
ç
e
k
l
~ y
t,
e
Muazzez der ben bir gülüm
Konuşmaya yoktur dilim
Kimse bilmez benîm halim
Benden ala çiçek var mı?
Maçan der ki boyum uzun
Tebessümüm dizim dizim
Ev sahibi iki gözüm
Benden alâ çiçek var mı?
Suzan der ki ben biberim
Başta olmalıdır yerim
Kimel, pudra, ruj sürerim
Benden alâ çiçek var mı?
Ayten der ki yüzüm lâle
Elimde durur piyâle
Kalbim içten eder nâle
Benden alâ çiçek var mı?
Ülker der ki ben yıldızım
Yüreğimde durur sızım
Aşktan yana pek bahtsızım
Benden alâ çiçek var mı?
/
r
i
r ı
d
i
I
i
Şükran der ki ben leylâğım.
Yumurtadan daha, ağım
Açılmadı gönül bağım : .
:
Benden alâ çiçek var mı?
Yıldız der ki ben de sümbül
Ellerim var tombul tombul
Ben yürürm sere-serpil '
Benden alâ çiçek var mı?
Davran der ki ben nilüfer
•
Dizlerimde kalmadı fer
Sonuncu olsun bu sefer
Benden alâ çiçek var mı?
Nihâi der ki ben mineyim
Gümüş nalinler gibiyim
■Merdivenlerden ineyim
Benden alâ çiçek var mı?
MÎN-YAR der ki kızman bana
Eylediğim sözden yana
Gaye Kazgan sayfasında
Bir hâtıra, ses uyana
JÖ N -Y A K
Fıkralar
<(KAZGAN»ın basılması için Başbakanlıkta dolaş­
tığımız günlerdendi... Birüm itle Müsteşar muavininin
de odasına girdik. Daha önceden bu zatın Arapkirli ol­
duğunu öğrendiğimiz için neticeden emindik. Muavin
bey bizi gayet nazik karşıladı.
Konuşm a
arasında
«Acaba Neşriyat ve M üdavenat Um um M üdürü beyle
de görüştünüz m ü ?», diye sordu. Ünal Y altırık he­
men atıldı: «Neşriyat U m um M üdürü
Müdavenat
beyle henüz görüşm edik ama görüşeceğiz efendim».
«
**
Oğuz Şenler arkadaşımız bir hanım arkadaşa abajT
nasılsa yakmış. Bir gün bana açıldı. Sordum : “Peki
o da sana karşı aynı hislerle mukabele ediyor mu?”
Acele cevap verdi: "Ediyor ya. Bazan vestiyerde o
mantosunu benim paltomun üzerine asıyor. Bazan
da...»
Bu günlerde Fakültemizde çok garip kuruluşlar
görülmektedir. Bunlardan birisi de Muazzez’in Baş­
kanlığında kurulan “Eli Bıçaklılar Kurumu” dur. Ku­
rumun tesisinin ertesi gününden beri yaveriyle Muaz­
zez cepleri bıçaksız dolaşmamaktadırlar. Kurumun
gayesi gizlidir. Sekreterliğini Yıldız, Güneş, Betin,
Füiz, Sümer, Serap, müttehiden yapmaktadırlar.
Başarılar dileriz.
***
ME-RE
Birinci sınıf öğrencilerine müjde
Fakültemize yeni gelen arkadaşlarımızın sayın ho­
cam ız A . Ş. Esmer’i daha iyi anlıyabilm eleri için iyilik sever arkadaşlarımızdan bazılarının bir «Ş E Y » lügâtçesi hazırladıklarını müjdeleriz.
M evcudunun çabuk
tükeneceğini «Ş E Y » ettiği­
miz «ŞE Y »den arkadaşlarımızın «ŞE Y » edebilmeleri
için şimdiden «Ş E Y » etmeleri «ŞE Y »leri iktizasından­
dır.
-
DERNEĞİN KİTAP PİYANGOSUNDAN
Üçüncü sınıftan
A§ulla almıyorsa bütün derslerden tam numara
Kabahat değildir onda, yalnız alın yazısı kara.
Çünkü yetm iyor çalışırken yirm i dört saat asla
Bir gün, olm alıydı kırksekiz saatten fazla!
Eğer çocuklar çakıyorsa devre-i yazda
Mes’ ulü sensın bunun ey Çuval Cihat.
Çünkü dinlenm iyor dersler doğruca
Daima gülünm ekten sözlerine sınıfta!
Turhan durmadan konuşur tatlı tatlı
Ancak, dinlerken olunm alıdır ç o k dikkatli.
Zira o söylerse yüz* uzun cüm le
Sen doksanını tenzil ederek dinle!
Eger ediyorsan endişe
Üzülme, baktır falm a
Söyler sana gelecegini
Göremez ucunu lâkin
istikbalinden
Sadık’a hem en,
uzun uzun
kendi burnunun!
Hoca derste sıkışıp der : «D oktrinde ihtilaflıdır b u !»
Bir âlim i kül talebe bıy ık altından güler «H u, h u !»
Çünkü yiyip yutmuştur bütün kitapları çoktan *
Söyliyelim ism ini': în ek Ataman R em zi’d ir bu !
Bir ağzı süt kokan inek var kİ sm ıfla
Sakın düşünme kim dir, bulamazsın asla,
Zira farkına’ varılmaz varlığı onu n
Çünkü İrfan bir cü cedir’ devler içinde halâ!
Eğer Paşanın çıkmıyorsa derste sesi fazla
Bilmediğinden değildir sorulanı, hâşâ!
Şaşırıyor vallahi nasıl bir cevap versin
tıigilizce, fransızca yoksa'rum ca m ı desin!
^
İTntilmndnn sonra fevzi derse <üç a ld ım > .-—.^
«Eyvah bu nene m uhakkak sm ıfta kaldım î>
Katiyen inanma söylediğine onun
Dem ek iste m iştir"o j «D ok uz aldım da y an dım !»
.7
'¿-»it»*-»i«<
■
.-»i-.»*
Ü ç A h b a p Ça^oışlar
Haber ald:ğımı2a göre H ukuklu kardeşlerimiz bi­
zim inek bayramımıza nazire olm ak üzere bir «Boğa»
bavramı tertip edeceklermiş. M ülkiye boğaları seneler­
dir hasret kaldıkları «ineği» maskot olarak
intihap
etmişlerdi. Bilirsiniz Hukuk_ Fakültesi
m evcudunun
yarısından fazlası damızlık «İnektir». Anlaşılan bunun
içindir ki onlar da visaline hasret kaldıkları ^Boğayı»
kendilerine maskot olarak seçmektedirler.
Sadık Göbelezoğlu
Cafer Canlı
Teoman Törün
H. Fehmi Korkmaz
Macit ince
Naci özkarakaya
Hacı Sırkıntı
Şükran Maçan
Sedat Tüzüner
Aysel Asal
Altan Öymen
Yıldız Engin
Baran Tunçer
İsmail Hızal
Burhan Çakar
Rafet Küçüktiryaki
Orhan Kutlubay
Suzan Davran Muazzez Akış
Yılmaz Ulusoy
Alpaslan Onay.
Serap Akalın
Şükran Güneş
Yurdakul Önen
Ali Denizman
Emrullah Zeybek
Ülker Akçakoca
Ruşen Keleş
Betin Kuntol
Nedret Kara
Nüzhet Kandemir
Şevket Suyuk
Kemal Vardar
Şahin Tolunoğlu
Bahri Kandaş
Osman Ertuğrul
Gaipten Sesler
Tesadüf
Kalbimiz
Saf aklın Tenkidi
insan Harası
Türkçülüğün Esasları
Nereye Gidiyoruz
Unutma Beni
Hicran Gecesi
Madam Bovari
Gazap Üzümleri
Moda Mecmuası
Poli Anna
Gençlik Bir Daha Ele Geçmez
İmam Gazaliden Seçmeler
Devletler Umumi Hukuku
Pol Ve Virjini
Mesut Olmak Sanatı
Tipi Dindi
İhtiras Dalgalan
Mavi Ve Siyah
Vesta Rahibesi
Istırap Cehennemi
Siyasi Partiler
Güliver Cüceler Ülkesinde
Laf Atma Sanatı
Kalb Ağrısı
İlk Aşk
Donkişot
Gençlik Hayalleri
Don Kişot
Canavarlar Sarayı
işletme Sanatı
Alevilik, Ahilik, Bektaşilik
Dalgaya Dair
Çocukluk Yıllan
Metin îzbul
İlhan Görkey
Nermin Soyer
Oğuz Şenler
Emin Gündüz
Turan Şenel
Nusret Aktan
Cemal Seber
Ruhi Tuncel
Emin Bayar
Mustafa Aşulla
Cevat Gözen
Cihat Alpan
Fahrettin Ölmez
Eski Aşklar
Vadideki Zambak
Boğaziçi Mehtaplan
Maziden Gelen Sesler
İçtamiyet Usulünün Kaideleri
Kırık Hayatlar
Sevememek
insani an Seveceksin
Bahçıvan
Şıp Sevdi
Kibarlık budalası
Macera arayan adam
Binbir gece musallan
Tehlikeli Arkadaşlar
Arkadaşım ız A lim (Şaban), H ediye olarak köyü ­
ne götürm eye karar verdiği model mecmuasını almak
için kitabevine girdi. M odeller içinden kendisine en
renkli görünen bir m ecmuayı alarak kasiyere fiatını
sordu. K asiyer: Ü ç lira efendim, acaba patronu da için
de m i? dedi. Suali intikal edem iyen Şaban biraz son­
ra. «H ayır efendim, sizin patron kapının önünde» diye
cevap verdi.
A nkaraya yeni gelmiştik. Ulustaki Sıhhi banyoya
gidecektik. Şaban biraz sonra gelecekti. Kendisini saat­
lerce bekledik, gelmedi, Fakülteye döndüğüm üzde bi­
ze çıkıştı: «Y ahu ne biçim söz veriyorsunuz? Saatler­
ce sizi Hıfsızsıhhada aradım durdum.» M eğer Şaban
(Sıhhi banyoyu} Hıfsızsıha Tıpm»«-»*«»
----- - -•«
B irin ci S ın ıf B ak an lar K u ru lu
Başbakan : Burhan Çakar kabinesini lecanüs üze­
re idare edebilecek bir reistir.
Dışişleri Bakanı : Osman Ozgürbüz. D ört lisan bi­
lir, ayrıca stenodan anlar.
İçişleri Bakanı : Y urdakul Önen, Sabık A nadolu
Ajansı Um um M üdürü
M. Savunma Bakanı : Nedim. Bir çok isyan ve ih­
tilâlleri idare etmiş olan arkadaşımız üstün bir tabiyecidir.
G üm rük ve Tekel Bakanı : Şevket Suyuk. Bütün
votka işlerini şimdiden inhisarına almıştır.
M. Eğitim Bakanı : Bn. Hâfize Üren. P ek genç
yaşta (V ek ile) olup okuduğu kitapların boyu , boyunu
iki kadem aşmıştır.
Çalışma Bakanı : Osman N. Ertuğrul. B u müstes­
na zat tabiat üstü bir çalışma gayretine sahip olup, Ba­
kan olduğu takdirde günü 26 saata çıkaracağını söy­
lem ektedir.
İşletme Bakanı : A li Vardal. Pek küçük yaştan iş­
letm eye başlamıştır.
D evlet Bakanı : Bn. Nedret Kara. Ne denebilir?
A dalet Bakanı : Orhan Bali Başbakanla uzun bir
mazileri vardır.
Ulaştırma Bakanı : Erdoğan Şumnu (İngiliz tipi).
G ünde yirm i saat ayak üstü takip ve kavuşturm a ile
meşguldür.
Tercüme-i hal
T ra« : I
K. F. Ank
Vekilet-i bi ücret yaktı cismi canımı
Yavuzcuğum sen bilirsin darda kaldım halimi.
Bedri Gürsoy
Az değil, dersi mâliyede hocasın kadar cazip
Amma velâkin sistemi tedris cazip olduğu kadar kâzip.
Yavuz Abadan
Mecal mi kaldı ki ol merdiveni tırmanmaktan savur­
mak için hikmet
Kaytarır Kemal beni ben seni nedeyim ah Fikret?
H. Belbez
Ben ol müderrislerdenim ki çıkınca kürsüye
Sayfalar dile gelip istimdat eyler elimden Düvel-i
Hususiye
Z. M. Alsan
Eylerim dane dane takrirde dersi
Afyon yutmuş gibi uyuturum herkesi
Ç i f t l i k
E
ş
k
i
y
a
s
ı
(Ç ok korkunçtur, geceleri okumayınız.)
Geçen sene bir pazar günü üç arkadaş çiftliğe git­
miştik. Üç kişilik kafilenin başkanı Fakültemizin sevim­
li yaramazlardan Cihat A lpan - nam’ı diğeriyle Çuval
konakladığımız gazinoya bir ara hepimizin uzaktan aşi­
na olduğu bir küçük hanımın geldiğini farkederek bize
işaret etti. Uzun zamandan beri Cihatın hissi bir ya­
kınlık duyduğu bu sevim li küçük hanımın yanında bir
kaç arkadaşı, bu arada palabıyıklı iriyarı bir adam
vardı. Cihat m ütem adiyen onların oturduğu masaya
bakıyor, dikkati çekm ek için gürültülü gürültülü k o­
nuşuyordu. Bu tarz onun norm al konuşmasıdır ama bu
defa her zamankinden fazla bağırıyordu.
. A ğırbaşlı hanım kardeşimiz içtiği bir bardak bi­
rayla biraz hafifledi, neşeli neşeli konuşmağa koyuldu.
Buna da oldukça içerliyen Cihat eski göz aşinalığının
kendisine b ir arkadaşlık hukuku verdiğini ileri sürüyor,
kızın yanımızdan selâmsız geçm esini doğru bulm uyor­
du. «Yanındaki palabıyıklı adam olmasa ben gider, se­
lâm veririm .» diyordu. Nihayet aklına başka bir şey gel­
di, bir kağıda «selâm ederiz» ibaresini yazdı. Yazdı
ama imza atmağa eli varm ıyordu. Bir bardak bira
içirip fitil gibi sarhoş ettik. Uzun tereddütlerden son­
ra imzayı bastı. Garsona, çağırıp, biraz gazinonun
dışına çıkmasını rica etti. Dışarıda pusulayı tarif
ettiği kıza verm esini tenbih ettikten sonra olanca hı­
zıyla bir taksiye koşm ağa başladı. Nefes nefese taksiye
atladı çekti gitti. B iz iki arkadaş şaşkın ortada kala
kalmıştık. Ne ise biz de trenle m ektebe döndük.
Y erin kulağı vardır derler. Daha ertesi günden iti­
baren m ektebe Cihadın bir kıza lâf, attığı dedikodusu
. yayıldı. Cihat bu tevatürden ziyadesiyle memnun oldu.
A rtık bir de «jön pröm iye» unvanım kazanıyordu. Fa­
kültede koltuklarım kabartarak bir kahraman gibi d o­
laşıyordu. Lâkin akşam üstü kendisini palabıyıklı bir
adamın aradığını söyled ik leri’ zaman şafak attı. Adam
tekrar geleceğini söylem iş; Cihatla görülecek pek mü­
him bir hesabı varmış, falan filân ...
Fakat adam tesadüfen hep Cihadın Fakültede bu­
lunmadığı zamanlar onu arıyorm uş. B ir yandan da de­
dikodular gittikçe alevleniyor, basit selâm hadisesi iş­
mar atmağa, harfendazlığa, harfendazlıktan sarkıntılığa
kadar büyütülüyordu. Bunlar yaramaz çocuğun guru­
runu okşamakla beraber h er akşam kendisini arayan
palabıyıklı adam havadisi keyfini iyice kaçırmıştı.
Bir gün telefona çağrıldı. B ir sarkıntılık hadisesi
yüzünden D ördüncü Şubeye şikâyet edildiği söyleni­
yor, ifade verm ek üzere derhal gelmesi isteniyordu.
Pür heyecan yel yepelek yelken kürek D ördüncü Şube­
ye koştu. Orada kendisine vize, pasaport işlerine bakıl­
dığı, ve adli hadiselerle m eşgul olunmadığı anlatıldı.
«Herhalde şube numarasını telefonda yanlış anladım.
Yeni bir davet bekliyeyim ». D iye döndü. Fakat - imti­
han başlamasına bir hafta kaldığı bir sırada ne uyku
.uyudu, ne yem ek yedi, ne ders çalışabildi. Zavallıyı
zor teskin edebiliyorduk. K ızın yanındaki arkadaşları­
nın onu taciz etm ek m aksadiyle korkutması ihtimalin­
den falan ba h sediyord u k .
. Biraz sükunet bulm uştu ki günün birinde ona hi­
taben şöyle bir celpnam e geldi. «Cihat Alpan. S. B. F.
Talebesi, Filân gün, filân, saatte samk sıfatiyle Ankara
Ağır Ceza M ahkemesinde yapılacak duruşmada hazır
bulunmanızı dâva m evzuu : Irza tasallut.»
Zavallı ağlayıp sızlıyarak başına toplananlara
■Valiahi billahi kim senin ırzına tecavüz etmiş değilim.
- 7 -
Zavallı ben, masum melek gibi temiz ben, kendi ırzımı
muhafazadan aciz ben. Nasıl olur da başkalarına sataşa­
bilirim ?» diye hazin biı şekilde dert yanıyordu.
Ne yapacağını bilm iyor, mecnun gibi ortada dola­
şıyordu.
Çarnaçar duruşma gününü bekleyecekti.
Bir diğer gün behbaht çocuğun elinde valizi, alı al,
m oru m or bom ba gibi yurt kapısından fırladığım gör­
düm. Arkasından yetişerek sordum : «Nereye dostum,
nedir bu heyecan?» O durmadı, yalnız bana doğru bu ­
ruşmuş bir Ulus gazetesi atarak boğulur g ib i: «Takip
ediliyorum , yurt dışına kaçacağım,» diyebildi ve sürat­
le uzaklaştı. Gazeteye merakla baktım. İri manşetli bir
cinai haber gözüme ç a r p tı: Ankarayı heyecana veren
sadist katil - Çiftlik bira fabrikası gazinosunda kanlı bir
tecavüz vakası olmuş, Cihat Alpan isminde her nasılsa
S. B. F. ye intisap etmiş bir talebe olduğunu öğrendiği­
miz bir canavar güpegündüz ve alenen bir kıza ■ sal­
dırarak feci şekilde bıçaklandıktan sonra............ ilahir»
Gazete caninin şiddetle takip edildiğini de ilâve
ediyordu. Dehşete düşmüştüm. Bu ne korkunç iftira idi.
Ç ocuk gözden kaybolm uş idi. Ayaklarım birbirine dola­
şarak yurda döndüm. İçerde Alpaslana rastladım. M uzip
bir tavırla «Cihadı gördün m ü? Ona bir ihzar m üzekkekeresi var.» dedi. Vaziyeti hikâye ettim. O birden telaşa
düştü : «Eyvah, galiba fazlaca ileri g ittik : B ir dakika ,
bekle arkadaşlara haber vereyim. ^ Biraz sonra bir kaç
arkadaşiyle birlikte döndü. «Hazır bulunan zevatı sana
takdim edeyim » dedi. «Bendeniz D ördüncü Şube M üdü­
rü Alpaslan Onay.: B u bay celpname ve ihzar m üzek­
keresini hazırlayan zabit kâtibi Üstadülhattatin _ Ünal
Yaltırık, bu zat «Ulus’un zabıta muhabiri Altan Oym en
bu da Cihadı sık sık arayıp çocuğun huzurunu kaçıran
İsmet Balcı.» B u tanıştırma tarzı pek tuhaftı ama benim
gülecek halim yoktu :
«Aman arkadaşlar arkasından yetişip vaziyeti an­
latalım, başına bir iş açar.»
«Y a mazallah, iade-i mücrimime tabi olmayayım
diye dem irperde arkasına falan kaçar!» dediler. Bir tak­
si ile istasyona hareket ettik. İstanbul Ekspresi on beş
dakika evvel kalkmıştı. Öym en hemen İstasyon karako­
luna koşarak Yenidoğan İstasyonuna telefon etmek için
müsaade a ld ı: «Aman muhterem Beyefendi, ekspreste
maceraperest bir çocu k var, evden kaçtı. B en onun bü­
yük biraderiyim , zavallı annesi telaş içinde, kendini öl­
dürecek. Çok rica ederim, tren oraya muvasalat ettiği
vakit bu çocuğu arayıp bulun, merkeze teslim edin. Eş­
kâlini tarif edeyim, iriyarı ama siz onun boyuna bak­
mayın., genç irisidir, 13 yaşındadır, yeşil trençkotu, y e ­
şil atkısı var, 52 numara ayakkabıları var, şu kadar b o ­
yu, bir o kadar da eni var, ilk Taksiyle Yenidoğana git­
tik, doğruca m erkeze indik. Kom iser bizi nezaketle kar­
şıladı. «Baylar haşarı yavruyu ele geçirdik, kendisini
istasyon hekiminin kliniğinde bulacaksınız. Baygın ya­
tıyor, tıbbî müdahele icabetti. «Klinine gittiğimizde Ci­
hadın hâla ayılmamış olduğunu g örd ü k B ir zabıta m e­
muru şaşkın şaşkm başında bekliyordu. «Anlamadım
ki» diyordu, «bu çocukta anormal bir hâl var, trende
kompartmana girdiğimizi görür görmez mülâhham vücudunden um ulmuyacak bir çeviklikle pencereden atla­
yıp kaçmağa başladı. B iz de arkasından, biz koşarız o
koşar ... Nihayet yetiştik ama yakalandığım anlayınca
düşüp bayıldı. Demin de baygınlığı sırasında540, 480 -
Sayfayı çeviriverin
G ü r r...
Geldin amma binbir hayal ile profesörlüğe
Bilmezsin ki Gürsoy, sınıfı salis bir kazandır.
M ü lk iyen in G ü z e llik K ra liçe le ri
Y ıldız Enşin
Suzan D avran .
: M ısır
Türlü dil dökersin tüllâba hikmetten yana
Aldanma Gürsoy, dinleyenler tekmil şabandır.
Birsen Topçuoğlu
: Hawai
Mezhar Bejimizi kapıya dikmek para etmez
Heyhat Gürsoy, kervan yine o kervandır.
A yten Ç olakoğlu
İclâl Erdem
: N ew york
: Japon
: Sudan
Takrir diye verdiklerini tüllâb yutar sanma
Bilinir ki Gürsoy, onlar hep saptır samandır.
Çuval çuval cevaplara bakıp aldanma
Kıl çekmek hünerimiz oldu hayli zamandır.
Espri babında yazık, yok nasibiniz
Zira naklolandan gayrisi pek yavandır.
Uyutmuyorsun bizi alefetsiz müdahalenle
Haklısın Gürsoy, haklısın horultumuz biamandır.
Alefetsiz konuştun kuyruğun acısiyle
Sen de gadre uğramış bir şir-i jiyansm.
Suzan K ayaöz
: Afgan
»
»
»
»
: Anadolu
: Rum eli
: B eyrut
»
»
Muazzez A k iş
Neriman Olum
Ülkü Çıtak
A ysel Asal
Sümer K alaç
Nihal Durukan
Nedret K ara
Üren Arsan
Günaydın Polat '
Betin K untol
.Çiftlik Eşkiyası
»
: M ontekarlo »
»
: G ürcü
: M ogoî
»
: Alm an
»
:
:
:
:
Çin
İsveç
Y unan
İsviçre
»
»
»
»
: İngiliz
»
: Bulgar
»
»
Laz
: Irak'
.
.
diye birşeyler sayıklıyordu, sonra Anayasa md. 42 dedi,
anlamadım gitti. «İşi farkettik, Ö ym en vaziyeti idare et­
ti; «Efendim, hep valdenin kabahati, çocu k yaramazlık
yaptığı zamanlar (Polis geliyor) diye korkutur. Onun
için polis gördü mü ödü kopuyor.»
Fakat sevimli dostumuzun baygınlık esnasında da­
ha fazla gevezelik yapmasından korkarak polisi dışarı
çıkardık. Korktuğum uz da başımıza geldi. İçeri döndü­
ğümüzde talihsiz yavru : «Ben masumumu «diye bağırı­
yordu. «Vallahi ben öldürmedim, selâm verecek oldum
ayol, bir selâmdan ne çıkar »
■
D oktor şüphelendi, güç belâ çocuğu ayılttıktan
sonra bize psiko - patoloji, psiko - analiz hakkında bir
diskur çekmeğe kalktı ama biz fazla dinlem eden müsaa ­
de isteyip ayrıldık.
Hakikati Cihada anlatırken zavallı sevinç gözyaş­
ları döküyordu. Fakat o günden sonra ne b ir kıza yan
gözle baktı, ne de «suçlulara merhamet neden? Aşılm alı,
kesilmeli, kazığa oturtmalı.«. Şeklinde büyük büyük
lâkırdılar etü.
V ak’a kahramanlarından
Çiftlik Zamparası
»
»
: Fransız
: K ırım
: Am azon
- Nermin Soy er "
Mektuplar geldi
»
Y ıldız Caner
Şükran G üneş
Ülker A k çak oca
Muazzez A kkaya
Asuman A k y ü z
• -
»
»
Şükran M ocan
Serap Akalın
Filiz Tanyeri
■ Alefetsiz
Güzeli
: H olivud
Serap ( !)
»
.
Mülkiyecfen Şabana
Canım - ciğerim Şabancığım.
Seni çoktandır soramadım. Unuttuğumdan falan
değil vallahi. M ektep gailesi. Vaziyet bu sene yaş Şabancığım yaş. Çekmediğimiz kalmadı. Karafakih kasıp
kavu ru yor, daha çok. Çocukların Şubatta
pusulası
şaştı. Aktan güya ıslahı nefs etmiş, ö y le söyleniyor.
A m in diyelim. G ürsoy ile Sur yoklamadan göz açtır­
m ıyorlar. Blakey yine uyuklayarak ders veriyor. H a­
ni nerdeyse inekleyerek şu talebelik hayatından kur­
tulasım geliyor. Zaten burslar da yetm ez oldu. Hoş m e­
zun olunca da bundan fazla verm iyorlar ya. Yani Şabancığım , senin anlayacağın bu hayat çekilm ez oldu.
D ertten üç bu çu k köşe olmak işten bile değil. Buraya
ilk geldiğimizde ne güzel hayaller kurmuştuk? H ey
gidi günler hey! Gözlerim yaşarıyor Şsbaıı, ağlıyacağım. M eğer düşeş atmak için zar tutmağı becerm ek
lâzımmış, berber olm ak lâzımmış.
Herne hal ise; boş ver diyelim. Tavsiyelerine u y ­
muş olm ak için. Z a ten bütün çocuklar öyle yapıyor­
lar. M ektubunu kapış kapış okudularda «Şaban? Biunutmarriış» dediler. Aman o ne mektuptu, Şaban? B i­
zi gülm ekten kırdın - geçirdin vallahi. Bravo. Şu her
şeye benzem ek isteyen H ukuklu dostlara iyi cevap
yermişsin. Çocukların hepisi «Şabanın ağzından öptü­
ğüm üzü yaz» diyorlar. Ben' de yazıyorum .
M ektebi sormuşsun, anlatayım: B u sene de başka,
bir âlem Şabancığım. Birinci sınıf kiz talebe rekorunu
kırdı. Maşallah yarım düzineyi geçkin. Hem öyle can­
lı - kanlıları var k i... Şu bizim merm er salonun A y tenin papuçlarm dan çekm ediği kalmadı. Bankalar da
öyle. A llahüalem Birsen hocalığa niyetli. Hele G ünay­
dın, görm e Şaban, fıkır fıkır kaynıyor.
Sene ortasında ikinci bir seçim : yapıldı. ' Baba
Esat t hani şu Ö lçek Esat - Başkan oldu. Ç ok şey ya­
pacak, dendi. H iç bir şey. yapamadı. :' Zaten yapacağı
da yoktu" ya. Velhasıl babalığını görm edik. Y em ekhane berbat, yatakhane berbat, kantin berbattı. Ç ocuklarm işi - gücü lavaboyu sık - sık arşınlamak oldu.
Tahsin Usta bundan pek memnundu. Bizimkiler* so~
yu p soğana çevirdi. Burs alındığı gün kapıda iki nö­
betçi ile bekliyor. Ö yle bir üst perdeden bakışı var ki.
Kantin kazık atıp durdu talebelere. Bir zarf - kâğıt
6 kuruşa alındı, kahve - çay 10 kuruş oldu. •'
lalaştı, bir ukâlalaştı görme. Hürmeti nezaketi unut­
muş. Burs alıyor da ondan. Aşıkmış. O lur y a ; sinek
nereye desen konar. Sezai nihayet beklendiği halde
bir türlü yapamadığı garip seyahatini geçen gün adeti
üzere aniden yaptı. Sabahleyin kendisiyle konuşmuş­
tum. Akşama tiyatro için sözleşmiştik. Öğleden sonra
uçmuş. Öğrendik ki iki ay gelmiyecekmiş. Ü ç gün son­
ra b ir de baktık ki karşımızda.
Süm er K alaç bu sene bir âlem. Esaretten kurtul­
muş olacak ki bir ara mektebe gelmez oldu. Gelince
de arka sıralarda oturuyor. Y ıldız, Şükran falan erkek
arkadaşlarından
korkuyorlarm ış.
Üçten
Muazzez,
Şükran biraz açıldılar. Göniil Davran yine kendi âle­
minde. Hukuktan biriyle evlenecekmiş. İnşallah. Ö bür
Suzan Figaro Enstitüsüne devam ediyormuş, vücut
güzelliği müsabakasına girip kazanacağım diyormuş. •
İdari şube talebeleri hep dalgadalar. Para - Ban­
kacı m aliyecilere duman attırıyormuş. Siyasilerden
hiç ses - seda yok.
İdare ile tüllabın arası açık. Yoklam acı Mazhar
birinci sınıftakilere «ben, benim » diyormuş. K â fir de­
kandan forslu ama, kimsenin taktığı yok. Feridun ka­
rınca - karınca zampirliğinde. M uammer ise sırf neza­
ket m ü b a rek .'
Sene sonu seçiminde A yrılm az reis oldu. Birşeyİer yapacağa benziyor. Muhalefet Tomi piyasadan çe­
kildi. Balcı kendisini birlik işlerine verdi.
Şimdilik
m eydan boş.
Sana daha fazla yazamıyacağım için kusura bak­
ma. M alum ya ineklem ek zamanı. Bir dahaki konuş. mamıza kadar eyvallah.
■' . Arkadaşların hepsinin selâmı var. G öz’ erinden
öpüyorlar.
. . . .
_.
...
......
.■
B en de her iki mübarek gözlerini öperim Şaban- .
çığım .
.
- •
MİN — Y A R
A yseli nişanlandı diyorlar. Yüzüğünü göım edik.
A ra - sıra Fakülteye- geliyor. Müthiş sigara dum anlı­
yor. Cemal nikâhlandı. Her fırsatta kirişi kırıp seyahata çıkıyor. N eclâ evlendi. Çokları onunla arkadaş­
lık etmek istiyormuş. Nişanlananlarm sayısını m ı so­
ruyorsun ? Tümenle. Göbelezoğlu kapıyı açtığından
olacak. Haydi hayırlısı diyelim.
Çaylardan gözüm üzü açamıyoruz. M illet eğlence­
de. Günler - geceler, konserler gırla gidiyor. Nejat y i­
ne bir şiir gecesi 'tertipledi. Biz şiirden anlayanların
geleceğini sanmıştık. Yanılmışız. Mona Roza bilm ece­
si çözülür gibi oldu ama, adamlarda zevk yok ki gü ­
rültüye boğdular.
Bayrağımız
Kalem ini eline alan birşeyler yazmağa
başladı;
Şahane m uharrir - şairlerle doldu gitti? A hm et Çimen
korse hikâyesini tamamlamış. Daha dün anlatıyordu.
Azizim, diyordu, «H ikayemin en hoş yeri kadının k or­
sesine - pardon sütyenıne - adamın titreyen ellerini
dokundurduğu andı. Kadının «Yapm a» diye utançlık
göstermesinde bir ilahiyet vardır. B en o satırlarımı
okuyunca ölüyorum vallahi Evelenmek istiyormuş,
kız arıyorm uş. Haşan Basri forsunu kaybetti.Güya ar­
kadaşları kendisine oyun oynamışlarmış. A lp bir uka-
ikinci Sınıfın Erkek Güzelleri
Vahdet Aydın
Fahri Cabar
Osman Turan
Mustafa Aşkın
Ekrem Özçelik
Kocaoğlan Selâhaddin
Mazhar Kısacık
9 -
B İZ D E YE TİŞE M E D İK
N eye Benzerler?
Am m e H ukuku dersinde, A badan mutat esprile­
rinden birisini anlatıyordu. «Sigarasını pangınotla ya­
kıyorlardı. Am m a kadın da çok güzeldi hani. Ö yle bir
vücudü vardı, ya kolla n .» M illet gözlerini dikmiş, hay­
ran hayran dinliyordu, Taşkın dayanamadı «A h ho­
cam biz yetişememişiz.» Abadan hiç altında kalır mı
«Ü zülm e oğlum, biz de yetişememiştik.»
Yılmaz Ulusoy
Cihat Alpan
Mustafa Aşulla
Tanzimat Delikanlısına
Gramafona
Suudi Arabistan Kiralına
Musa Atik
Reşat Akkaya
Suzan Meral Davran
Haşan Fehmi Korkmaz
Turan Şenel
Dikmet yıldızına
Bati Almanya Başbakanına
Yüzüksüz nişanlıya
Feylezofa
Kazgan şairine
Macit İnce
Oğuz Şenler
Cafer Canlı
HeSıalde Cemiyet Başkanına değil
Vefakâr sevgiliye
Dilbaz kocakarıya
Alpaslan Onay
Aysel Asal
Altan Öymen
Salahaddin Zorlu
Bu gidişle temiz yeşilaycıya
Rüyasındaki Aristokrata
Saf âşığa
Firariye
:
Şükran Maçan
Kaya Toperi
Ali Denizman
Cennetten müjde gelmişe
Züppe herife
Fener bekçisine
Argun Çoban
A li Oğuz
Nusret Aktan
Tenis şampiyonuna
Mahcup aşığa
Yaşar Doğuya
İsmail Hi7.il
Muazzez A k ı;
Rafet Küçüktiryaki
Fahrettin ölmez
Fahrettin Kerime
İğne kolleksiyoncusuna
İç güveysine
Dilsize
İsmet Balcı
Reis Turan
Baran Tuncer
Kürt beyine
Kendince dans mucidine
Çölde kalmış bedevi bir aşığa
N İYE D A H A ÖNCE S Ö Y L E M E Z S İN İZ ?
Hususî hukuk dersinde zil çalm ıştı. B elbez âdedi
hilâfına dersi kesm iyordu. H erkes önce kendisini M a­
liy e dersinde sanmıştı. Onun için çıt (!) çıkm ıyordu.
Sonra mırıltılar, homurtular yükselm iye başladı. Hcica içerlemişti. «Yahu bu gürültüler nedir, utanm ıyorm usunuz?» Kahramanlardan birisi sıranın altına ya­
tarak «Z il çaldı.» diye bağırdı. H erkes neticeyi öğren­
m ek için hocanın yüzüne bakıyordu. O, ön ce çantası­
nı topladı, sonra gülümsedi. «N iy e daha önce söyle­
mezsiniz yahu, boş yere beni burda bekletirsiniz?»
Nusret Aktanla Baba Esat kahvede konuşuyorlar­
dı. N usret Esadı şöyle bir süzdükten sonra : «Baba,
yahu» dedi, «N e güzel vücudun var, nasıl yaptın bu ­
nu?
’
Baba ciddiyetle : «Halter kaldırarak. ( ! ) » '
M ülkiyeli bir kızın aşk çizelgesi (M üzikal tempolarla)
Sınıf 1 de iken
(Allegro Confucuo)
Sınıf ffl de
(Mederatoenon troppo)
Sınıf II de
( Allegromoderato)
Talebe Lügatçesi
Sinemada
Ders
M ülkiye-i' Şahaneden ik i arkadaş sinem ada idi­
ler. Film in yarısı olmuştu. Aralarında konuşuyorlar­
dı. Birisi önündeki bayanları göstererek :
— Bak şimdi şu bayanları bize nasıl baktıraca­
ğım. Hemen arkasından da yüksek sesle :
— Y ah u biliyorm usun bende çok
zekâ yok dedi.
Sınıf IV
(Mercia Fumebre - Adagio)
akıl var amma
Bayanları kendilerinden tarafa baktırıp ta yüzleri­
ni göreceğim zanneden bizim şeker arkadaş hakikaten
defalarca baktırm aya muvaffak oldu. Fakat bayanları
değil de yanlarında bulunan bir b ey i...
Sınıf
Prefesör
İdare
Burs
Dernek
Kantin . c
Üssü mizan
Tüllab
Y az tatili
F. C
-
10 -
Yoklam a korkusuyla çekilen elli dakika­
lık azab
Soğuk hava deposu
Teksir veya kitabı papağan gibi tekrar
eden adam
Ükala yuvası
A y başında tüllanbın A li B eyden aldığı
ve 24 saat bile m isafir edem ediği nesne
Aşkar Çiftliği
T enbeller m ekânı
Tüllabı dilenciliğe sevkeden usul
Hint fakiri
Tüllabm dokuz ayda yapamadığını yap­
mağa çalıştığı zaman
;
HALIM SELİ INA | İ g l
BUKSKIRDIR.- İ g İ
MAZOĞLD ADLİ
BU GENÇ DÖRT
BU MÜLKİYE­
Lİ GENÇ KIZ
SON S IN I F A
GELİNCEYE
KADAR HİÇ BO­
YAN M AM IŞ
V E HİC B ÎR
tf>OCENT VE
' YA ASİSTANA
T A V OLMA­
M IŞTIR. t...
Y u ı İli T A H ^ Î I î
..
r'
I
>;
s
Z
d m o » m
-’" T İ P C ^ - r
.
7f -
'
-
İ p m f m K tîd Î • B' R f ' LM ANCAK 0N
T E M tM I S T I R l dÖRT DEFA KOPMUŞTUR
50 5EMPATIK ARKA­
DAŞA ¡h YILBIR «AMAZ KH-Di^j KACÖt
A T T IU Â K A R A O S ­
MAN OĞLU ve 5Zİ­
Lİ H 5 AN VER MLfRr
TECİ t>AMGA5,N? >
^ BU TAKSİ
)
< JJ
0 ^ 7
^ \ r ^
)( /pf
'
B O LU N C A 8A- mÜUİYEDE OYNAYAN
BASIN D AN BÎR NİNEMİ \EDIM,, A D L I
J
•••*•*• --- '?•
g jg
S
/İMKARADA
ÇALIŞTIĞI
HALDE AB
durrau n ian
ASKAR BÎN
MEM\STlR.
BU HALE. I-
V U R M A M I Ş LARDlRİ
Ç ER LP İEN SOFOR DE MANEVİ TAZMİ­
N A T DAVASI A Ç M I Ş T I R
6U DELİ
KANLIDA
CÖĞRAR
YA KİTA'
B 1NI 0 KUR.KEN
FAKÜLTEMİZ­
DE BİR YILDA
HARCANAN UY­
KU HAPLARHAN
YANA GELSE
DÜNYAYI İKA
BUCUK DEFA
RAHATÇA
kucaklar\
H İÇ GÜL-'
M E M İS T İ R !..
Sahipleri cevaplandırsınlar
S. Akalın : Niçin Tunceli’de (I) Maiyet memurluğu
istiyor?
Ş. Güneş : Niçin İstanbul’a gidiyor?
Y. Güçlüer : Niçin Hukuk Fakültesine gidiyor?
N ih âi: Birinci sınıfta olduğu için mi naz ediyor?
M. Şişman : Niçin daima sol elini havaya kaldırıyor?
A. Ş. Oğuz : Yeşil kaşkolü kimden aldı?
Selâhattin Zorlu : Kadınlar kendisini niçin kaçırdı?
I. Hızal : Kolejin yanında niçin ev kiraladı?
L Dede : Vasiyetnamesini niçin hazırladı?
M. Akış,* Niçin kasatura taşıyor?
N. Kavurmacı : Niçin Gazi Eğitime gidiyor?
Not : îşbu soruların cevabı içerisindedir.
-
11 -
II. Ramsesin M umyası
K A R A N F İL
Özerden, Erol, R efik, A h m et beyde
sonra dışarı çıkıp dolaşmağa koyuldular.
baharatçı dükkânına u ğrayıp karanfil
ler. Özerden «İçki kokusunu giderir, on
ranfil alayım, bari» dedi.
demlendikten
Bu arada bir
almak istedi-,
kuruşluk ka-;
■ Dükkân sahibi ihtiyar, hastalıklı bir adamcağız­
dı. «Ne istiyorsunuz?» diye sordu. Özerden cevap v e r -'
di: «O n kuruşluk karanfil.» A k silik karanfil en üst ■
rafta idi. Adam ahlaya oflaya m erdivene tırmanarak
bir kâğjda karanfil koyu p indi. Sonra Erola dönerek
sordu: «Siz ne istiyorsunuz?» «B en de on kuruşluk
karan fil...» Zavallı adam uzun m erdivene b ir ' daha
tırmanacağına canı sıkıldı. R efiğin d e aynı şeyi iste-,
yeceğini tahmili ederek sordu: «Siz de on kuruşluk
karanfil m i istiyorsunuz?» R efik ciddî' bir. eda ile ba-'
şını salladı «H ayır!»
. - "■
Adam cağız gene ahlaya poflaya m erdiveni.' tır­
manıp; Erolun karanfilini kâğıda sardıktan sonra i n - '
di. Refiğe döndü: «P eki siz ne istiyorsunuz?»
«B en beş kuruşluk karanfil istiyorum .» .
TE — T ö
idarecilerim iz ne ile meşgulürler?
Sayın S. L. M eraya ithaf olunur :
Cidden olağanüstü, vakarlı b ir durum da,
A ndiçtiler New-York’da b îr gün akşam üzeri,
' Birleşmiş M illetlerin -bütün delegeleri
A kteddiklcri özel, gizli b ir oturum da;
Hakka hürm et etmeye yem in ettik dediler,
Hamiş :• A ndım ız uyguîanrıaz tatilde ve bayram da,
Ne pazar, pazart&â, ne perşem be, ne cum a,
V e ne de cumartesi, 6alx yahut çarşam ba.
Bundan böy l* devletler som ürsek diye b ir az,
T oprak edinm ek için* zafer kazanmak için,.
Herhangi b ir bahaneyle istilâya kalkam az;
•
İmza : Bretanya, Rusya, Amerika, Fransa ve Çim
■ Ek : B u m adde h e r gün yürürlükledir ama,
Pazartesiyle Salı, Perşembeyle Çarşamba,
Cuma, Cumartesi ve Pazar’dan m âda.
Şükrü Düdükçü.
D erviş Yalım
Y ılm az Günal
Ilhami Cztürk
Cem al Barutçu'
Turan Sayar
N uri K adıköy
N uri Erdem
N ejat Tunçs:.per
N evzat Şensoy
Esat Ö lçer .
Behçet Eren
Aşırmation s T . G.
H E Y
Y A V R U M
•;
Sabahaddin Ertekin
H E Y
G eçen sene güz imtihanlarmdaydı. Bilirsiniz ikin­
ci sınıf m ektebin en belâlı sınıfıdır. Bunun için elim iz­
den geldiği kadar çalışıyorduk, içim izde o derece, ça­
lışan arkadaşlar vardı k i burunlarının ucunu görem ez
hale gelmişlerdi. Meselâ Sadık G öbelezoğlu bunlardan
biriydi. Bakın anlatayım da siz de hak verin :
B ir gün S. G öbelezoğlu Ulusta bir lokantaya git­
miş. B ir masaya oturmuş, bakmış ki tam karsısındaki
masada b iris i' oturuyor; ama tıpkı kendisine benziyor,
sanki burnundan düşmüş. Sadık ona bakarken onun
da dikkatle kendisine baktığını farketmiş. H ayret de­
miş gülümsemiş, bakm ış o da gülüm süyor. D ayana­
mamış, selâm verm iş, selâm kabul edilm iş, alınmış.
Şurası şayanı hayrettir k i Sadık ne yediyse o da ay­
nı şeyleri yemiş, su içince o da içmiş. Y em ek bitince
Sadık kalkmış, aynı zamanda karşısındaki d e kalk-mış. Sadık dışarda bekliyeyim de şununla bir konuşa­
yım demiş. Beklem iş' beklemiş kim se gelm iyor, daya­
namamış tekrar içeri girmiş. Bakmış karşısındaki du­
ruyor. Yanına yaklaşayım da neden dışarı çıkm adığı­
nı sorup anlıyayım diye o tarafa doğru yürüm üş, bak­
mış o da kendisine doğru geliyor, en nihayet birbirle­
rine limit derecede yaklaşmışlar. N eticeyi tahmin
etmişsinizdir. Ders çalışmaktan son derece yorulan bi­
tap düşen Sadığın muhterem kafası «D ank» diye lo ­
kantanın aynalı duvarına vurmuş.
-
Tem uçin .ve Fatinle altmış, altı,
oynamakla
Neticesiz zamparalıklarla
T elefon beklem ekle
H er nevi kahve sporlarıyla
M ektup beklem ekle
B ilârdo parası ödem ekle
S. S. O nar’m İdare H ukuku’nu
onuncu defa okumakla- '■
İneklem ekle
. .
D ers hariç her şey ile
,;
Siyasetle
...
F otoğraf toplamakla ve tez yaz­
makla
•' ';
!
Sünepelikle M ücadele Cemiye
tiyle
En güzel kü fü r lügatini hazır­
lamakla
C E M -İL
Tüllap kakan kuşu
12 -
N e de olsa profesörlerd e insandır
L az babadan M ülkiyedeki oğ lu n a:
P ro fe sö rle r k on u şu y or:
Burhan Koni
.
Cozum in nuri uşağım ,
...
H erif tabancayı, çektinen adam a kam ayı bir,
iki üç defa saplam ış. - B u hareketi tam am ladığınan
kendisine taam m üden katilden 1 8 -2 1 sene ağıı- h a­
pis cezası verilir. (B u rada kaşlarını ç a tıy o r ; du dak­
ları h a fif sa rk ık ) iş te u rk a d a şla n m kanun 1 8 -2 1 se­
ne arasında 3 senelik bir takdiri m ü ddet k oyduğundan
cezaların şahsileştirilm esi m üessesesi ile karşılaşı­
y oru z. • *-j
î;
: .•••£.> H' - v - . v » f'/'i'v/fjVî:
Kemal'A r a r - ; V .: v;
:1:.: :
f
. (ö n ce - siyah E rzu ru m taşı teşbih in sesleri
tiliy or : Şık- şık da şık.:. S on ra g a y e t cid d i?.:''
tşte efendilerim bu esnada tü c ca r k a fa lım
ş ıy o r ve ceva p v e r iy o r :
— Ulan, in sa f yahu, diyor. (T eşbih sesleri ?
bu nesneleri çocu kların m ektep levazım ı olarak
yoru m . (T ek ra r şık, şık la r?.) .
O zam an kanun g ü lü y or :
— ö y le m i? (Ş ık şıklar devam eder, sonra
ca g ü ler) O halde bu m uam ele-i_ticariye değil!.
'iş i­
ka­
B en
alı­
H o­
î. H. Karafakih
U nvanı tica riy e alm ak isteyen yan i ticaret un­
vanına sahip olm ak isteyen şe y p a rdon unvanı tica ­
ret. am an bu dertte nerden başım a çık tı, a ffed ersi­
niz doğrusunu söyliyeyim , H acı R ecepzade İbrahim
b ir m uhallebi m ağazası pardon dükkânı açsa ünvanı
ticaret, “ H a cı Recepzade İbrahim binbir lezzet m ahallebi m ağazası” olur. Sonra kendinden emin bir
edayla s o r a r ? :
— D eğil mi M üzeyyen H an ım ? (G ülüşm eler)
H am iş : Sualin tevcih edildiği arkadaşın adı
M uazzezdir.
ÇtMDtK
Boş dersten istifade ettik. B ilardo
oynuyorduk.
M acit o sabah gene erken kalkmıştı. Yanımıza gelin­
ce Suat işletme bahanasiyle ile :
— Macit, dedi, seni telefondan bir kız aradı.
Macit uyku sersemliği ile sordu :
— Nasıl bir kızdı?
Es. Fe.
P a m ektup cönderm işsun, aldum oni. O yle pir
sevindum çi saa ta r if etem em . •
U şağum sen nasilsun, eym isun, h asm isun ? TeiBlerin ne alem edu r? P izu soray isen eyiyu k hasuk. A nan
sa tua eteyi. E lini g ö v e kaldirayi, A llahum h au u şa­
ğum a sınıfuni çeçu r teyi. A n an in tu a la n ç o k çeçer,
pileyim isun. K eçen sene pizum pisuğun yavrusuni,
K odiloğlunin pisuğu p oğdu idi da, anan canin çik ar
inşallah tedi da, pisuğu y old a arab a çiğnedu idi.
H au m ektubunda p ir h oca dan pahsedeyisun.
Çok zor, kazık teyisun. Ç eçem eyiruk sim ıfu teyisun.
Z o r teyisun, anlatum am a, hau senun kazuk tetuğun
n etu r? B izum fırak tin u n kazu ğu m id u r? A n la m ayirum uşağum . H a uşağum nasil adam dur p u ? H iç
adam adam dan k ork a r m i? H ak la oni.
P ir de teyisun ki, P o tç a ’dan im tihana girduk.
Z a y if aldum teyisun. N etu r pu senun p o tça tetuğun.
H iç adam z a y if alur mi p otça dan . O oy u şağu m sen
adam olam ayacasu n. A n an in gelunluk potçasin i pilm eyim isun. N içu n oni yazm adun. U şağım sen pubana
hiç.penzem edun. P en senun gibi iken kargan in a ğ ­
zındaki peynu ri alayidum . E e y cidi cünler heey.
U şağum terslerine ç o k çaliş sınıfı çeştım ı çele­
yim diye telgra fin i peklem ekteyim .
O o o o y uşağum anan,
puban tek rar
tolansun
saa...
H am si Paşası
(B a ru tçu ’nun A lbüm ünden)
K . F. A r ık ’ın bir dersinde idik. Şubat imtihanları
da yaklaşmıştı. İneklerin en dalgın anları. K em al F.
A rık anlatırken bir konuşma duyuldu. K. F. A rık, der­
si kesip Aşullaya sordu :
. — B ir şey m i buyurdunuz?
Aşullada uykuda imiş gibi cevap verdi :
— H ayır bir şey buyurm adım .
Es. Fe.
M ülkiye argosundan
Alcfetsiz konuşma
D üm ev
Uyutmak
Nedir?
Durum nedir?
Kertan
Hep yavrum hey
Her hâl - ü kârda
Babâ
Ahmet
Yalak
Dümen koşma
Yapar m ı?
Ufak aile
•
A ile üçgenleri t ••
. Aman b
e
!
. Bacanak
• ■• “
A yak atmak
' Asaf .
Ağzına v erm ek ..
.
Hişştt
.
Basıldık
Eskici
Allahsız tospağa
:
:
:
:
A lâkasız söz söylem ek.
Nakkalık demektir.
Söz v erip de oy verm em ek.
K orid orda veya sokakta karşı­
laşan iki M ülküliyelinin konu­
şacak 'şeyleri olm adığı
vakit,
söyleyip geçtikleri kelime.
: Hâl hâtır sorma.
: (K rito kerto v eyo kerto kritik
de denebilir) «nedir» sualinin
cevabıdır.
: «Ne diyorsun A y sel?» sözü de­
m ode olduktan sonra kullanıl­
m aya başlanan, her yerde ge­
çer söz.
: H er halü kârda kullanılan de­
yim.
: Ahm et» yokken söylenirdi.
: H er M ülkiyelinin, k ü çü k ismi.
«A hm et filân b ey » form ülü ile
kullanılır.
: Mânasını m erak ' eden
Sedat
K ars’a müracaat edip boyunun
ölçüsünü alsın.
• : Bak : A y a k atmak.
: K um ar oynam ak için başlangıç
■ edatı.
: B ü yü k parayla oynanan poker.
• : W em bley’de fu tbol sistemi.
: G üzel k ız görenin ağzından çı­
kan ilk kelim e.
•- : Baba Esat'la doktor Şap’ ın du - rum u.
: Bak; dümen koşmak.
.. •
: Yanında kız * oturana sorulan
sual.
: H ocanın imtihanda sorduklarını
. iyi bilm ek.
. .. : İşletm e pratiği.
: Eyvah, annem, basıldık . diyen­
lere sorun.
: Y en i piyasa malı kullanmayın.
: Bize de mi tıs tıs? : E, yani, size
de m i tıs, tıs?
T on ton
.-
.... £)esünler
Sun notları hoca, bana inek desünler,
İneklemedi gitti gör, o divane desünler. .
Dağarcığım doldurmada her kişi burada
Şimdiden geru bu sınıfa, inekhane desünler,
Not bahsini geç, koma tüllabı sınıfa,
Sun notlan hoca, bana inek- desünler,
Yoklama yap sınıfta, kapıya koy Mazhâr’ı,
Virme kimseye eman, Fadıl Hakkı desünler.
Cem-ll sözlerin hem muhabbet,
dostlar işitüp hoş sohbettir desünler.
C E M -İL
D e rle y e n : K Ö R O G L U .
*5
-t
E vde kalm ış ü ç kızımız.
Bilmece
Zayıf, esmer, gözlüklü ve pek şirindir. Güldüğü
zaman ağzına, Meksika Körfesinin o meşhur incileri
sıralanmış zannedersiniz.
Sabahleyin ilk işi saçlarını taramak sonra yü­
zünü yıkamak, daha sonra da yüzü silmeye meydan
kalmadan kaşlarını tarakla düzeltmektir.
Dahası da var, konuşmasını takibedebilmek için
en iyi çare bir diktafon temin etmektir. "Hareketleri
için ne gibi bir alet lâzım, onu bilmem artık.”
Demekçidir, güzel sanatlarla alâkası çoktur.
Bileceksiniz... Bilmek üzeresiniz.
Mülkiye üssiimizanm çarpmadığı kimseler
•i i
B
i r
Ç
e
v
e
l a
n
’ Şöyle sınıfları bir dolaşalım dedik. Hemen birine
girdik. Birinci sınıfmış.. Seha ağabeyimiz bir şeyler
anlatıyordu. K ulak kabarttım: «Ç ocuklar yani bili- '
yorsunuz, yahut bilmeniz lâzım, yahut bildiğinizi kabul .
ediyorum . Başka bir deyimle malûmatınız yar. Yani. :
Vallahi çocuklar hiç değilse duymuşunuzdur.ır. diyor­
du. Sonra baktım masanın üstü yığın yığın” kitap do! lu hepsi bizim' zevkle manzarasını seyrettiğim iz ecne. bi lisanından kitaplar. Bunlardan on altısından parça­
lar okudu. Yirm i dört tanesinin sayfa adedini söyledi.
Elli iki tanesinin-de kapaklarını gösterdi. D erken b i- < .
zim züğürtlerden on bir-tanesini traşladı. Zaten g eç'
girmiştim zü çaldı. Çıkınca hem en yanm a yanaştım:
nAbi, neden traşlıyorsunuz bizim tüUabi» dedim. C e- :,
vap verdi: «Kendilerinin traşlamasma meydan ver- .
, mem ek iç in .'
:
D iğer derse sempatik hocam ız Fikret A rık gir- .
mişti. Dersin en alâkalı bir yerinde misâl verdi. Bir. •
arkadaşa bakarak: «Ş u çaniam ı size 60 liraya s a tıy ö -'
rum » dedi. Çocukta bet beniz attı- Çünkü çanta ç o k ..
eskiydi. Üstelik arkadaş 125 lira ile. geçinen bahtsızlardan biri idi. K ekeliyerek: «Efendim ga.. gabin var.» ■
■ !'
d iy eb ild i.. _ * u
¿ ¿ V ' D erken, kıymetli: .-ağabeyimiz Bahri Savcı derse
geldi. Defalarca^ ök sü rd ü .-V e sayısız denecek kadar
gözlüğünün camını sildi. Her cüm leyi beşer kere tek:,
• ra r.etti.'.
.. * ■>'; ..
••
Başka bir gün ikinci sınıfa uğradım. B lakey ders
anlatıyor, Asistan Reşat Aktan ise - Bu uzun tetkikler
sonunda telekronik cihazla aşırılmıştır._ Anlatılanın
ancak dörtte birini tercüme 1 ediyor ve g eriye kalanı
da kafasından yerleştiriyordu. '
_•
’ ;* -f:'jV '
"Üçüncü sınıfa girdini'' Burhan- K önr. kon u şu y or­
du: «Arkadaşlar dersimin konusu ‘ delili feabsi dedinen
size bir delil vermiş, oluyorum dem ektir. Y aln ız şura­
sını antrparantez söyliyeyim ki: «A ciz
biliyorsunuz
altıncı Milletlerarası ceza kongresine gittim. Heyetin
başkanı bu hakirdi.» Nerede kalmıştık? Ha şurasını da
söyleyeyim , orada devler çarpıştı. Sonra gelelim de­
lil bahsine. Parenlez açm. «Şunu da ilâve edeyim . A ciz
orada vispresident idim». Evet arkadaşlar delil bahsi
idi mevzuumuz. Derken arkadaşlar kalktım ve M aurice G arçon’a hücum ederek - arkadaşlar vuruşm a an­
ladılar «önce bir sağ kroşe sonra direkt ' dediler» ve
bunun suç olduğunu da ilâve ettiler. - Sözlerinizin hep­
sini reddederim dediğnen salondaki m evcudun dört
misli acizi alkışladı. Devam ettim ceza bir retribution’dur, suçlunun içine nüfuz etmeli diyerek kürsüden in­
dim » dedi. Sonra Sadık G öbeleze doğru kürsüden eğil­
di. Sadık: «Benim suçum yok» diye kekeledi.
İkinci derse Kemal Galip bey geldi. Gözlüğünü
çıkardı. Taktı. Çıkardı gene taktı. Ü ç dört sefer b u r­
nunu sildi. Önde esmer arkadaşlar oturuyordu. K ö ­
mürü oradan da Havzadaki M üdür-ü Um um iliğini ha­
tırladı ve bir buçuk saat anlattı. Arkadaşın biri sual
sormak istedi. «Suret-i um um iyede dersi dinlem iyor­
dunuz, onun için iptidaen reddettim.» diye cevap ver­
di.
En son olarak ta sempatik hocam ız K arafakı’nın
dersine girdim. Teşbih çekerek çabuk çabuk anlatıyor­
du : «Ş ey ... Meselâ cemiyetin pardon şey şirketin elin­
de tapu senedi vardır. Şey pardon ne d edim ?» Ç ocu k­
lar: «Tapu senedi dediniz». Am an pardon yanlış oldu.
Tapu değil alacak şey aman hisse senedi vardır. A ksi
halde suda havan döğmek olur pardon havanda su
döğm ek olur. Meselâ A ortak olsun. Elinde hisse senedi
bulunsun. B almak istesin. C razı olmasın; E müdahele etsin. B, C ye sana ne oluyor yahut pardon olm uyor
desin. A , E ye alacak mısın C, D ye satacak mısın? Bu
arada F; A , B, C, D, E, y e razıyım E tekrar C, A ya
değilim desin. Ne olu r? O zaman kooperatif şey aman
cem iyet pardon şirket bu işe gülsün. Am an pardon
şirket gülm ez şey yani F gülsün olur m u? Tüllap hiç
cevap verem edi tuş olmuştu.
ÎURU
Fıkralar
Emrullah Zeybek “Aşkın ne olduğunu” anlarsak
istemiş ve daima yaptığı gibi yanlış bir istikametle
yolda rastladığı bir kıza yaklaşmış: «Taymavt» de­
miş, gülmüş ve öksürmüştür.
Neticede bir tokada maruz kalacak derecede
konuşmuştur. Ve ne olduğunu soran arkadaşına :
“îlâhi su kuşu” diyebilmiştir.
AK
Alpaslan’a sordular:
— Mülkiyeye niçin geldin?
— Yükselmek için.
— Niye doğrusunu söylemiyorsun Alpaslan?
— İyi baba, biliyorsun da niye sordun?
Günün besteleri
A . Ş. Esmer
Esmerim kıyma bana
Sınıfta vurgunum sana.
Esmer aman aman aman
Çok çalıştım kafam duman
K alır isem halim yaman.
B. N. Esen
Cebeciye' t'd erik en aldı bir yağm ur
Avukatın cübbesi uzuıı eteği çam ur
A vukat sınıfa gelir kaşları m ahm ur
. .
Çene benim ben çenenin el ne karışır.
Esen’e de kelâm etmek ne güzel yaraşır
İ. H. K arofokih
Her sabah her seher gelir geçersin
Kanımı kadehe koyar içersin
Ya beni öldürür ya da uçurursun
Yeter H ocam yeter senden çektiğimŞefik İnan
Bakm ıyor yönetm enlik feryade'
Yetiş ey İnan yetiş imdade.
Şen olm az kimse durmaz, şahanede:
Yetiş e y İriaıi yetiş imdarfe
Cihata dair
• -V '
i
•
Cihadın canı sıkılıyor ders çalışmak istem iyordu. '
N e yapayım diye düşünürken. Prof. Blakey’in o gün
konferans: olduğunu hatırladı. Sevindi, «Hah»
dedi
konferansa gider biraz kestiririm, günün yorgunluğu
çıkar. Beş on dakika gecikmişti amma zarar y o k ... "'
Lâkin kapıdi. oekliyen bir hademe Cihadı içeri alma­
dı. — N eden yahu, beş dakikalık gecikm eyle insan ka­
pıdan çevrilirm i? K apıcı başını sa lla d ı: — B eyim iç e - _
ride zaten altı kişi var kapıyı açarsam onlar da dışarı
kaçacaklar. •.
m
m
a
İ. Ayrılm az
C e h t a r z u y a y e tm iy o r
B u iş b ö y le g itm iy o r
B a ş k a n o ld u m o la lı
G ö z ü m u y k u tu tm u y o r
N. Kohvecioğlu
G ü n o ld u m g e c e o ld u m
S a ç s ız b a ş ım ı y o ld u m
Ü m it v e te s e lliy i
A s b a ş k a n lık t a b u ld u m .
M . Dikmengil
E k m e ğ im v a r tu z u m v a r
A y a lim v a r k u z u m v a r Y ıld ız g ib i e lim d e
M in n a c ık b ir k ız ım v a r
A . Çimen
K ü l o ld u m y a n a y a n a
G el b u n a c a n d a y a n a
B a h ts ız ım d o s t la r b a h t s ız
C in si lâ t ift e n y a n a
Dekan Üssümizanın 5’e ineceğini söylem iş :
Üssümizanda tenzilat!
-
1 6 -
.
iv
R. Aktan
Bir ihtimal daha var
Oda çakmakmı dersin
Söyle A ktan ne dersin
K ın k notlarınla sen
rTüllabı mestedersin.
F. H. Sur
Yoklam adan kaçma yanar tutuşursun
Zannetme imtihanda ümidinle buluşursun .
Kaçarsan bir gün elimden ey tüllap
Hicran ile hüsran ile her gün boğuşursun
Y avu* A badan
Pek çok fırsatlar kolladım
Şahanede inekledim
En çok A m m e notlarım
Senin aşkınla otlandım
Ö yle mi derler tom bul hocam öylem i derler’
İmtihanda ümit yokm uş öyle mi derler
S. L.. M eray
Talihim olsaydı aocam olurdun
Bilirdin halim i çare. bulurdun
•
•
D erdim i ânlardın talebe diye: - *
Bilirdin halimi çare bulurdunjvîS^^
' #
f
YAR •
Şapka
M -.
* 3
-■ s
Arkadaşım ız H üsnü’nün geçenlerde yapılan mah­
kemesi hepinizce m alu m du r.. DŞva estt&sında .k a rşı
tarafını avukatı H üsnü’y e çattı ve meziyetlerini orta­
ya döktü :
—- G ünde 15 saat klâsik müzik çalışacak kadar
hastadır..! H ırpan i- kıyafetinden, dolayı operadan ka­
rakola götürülm üştür. B ir şa p k ası.. vardır ki yükünü
yıkarken bile başından çıkarmaz.
Tam bu esnada arkadan şöyle, bir ses yükseldi :
e
— Ben de şahidim, saçlarını bile şapkasını çıkar- madan tarıyor.
A . Köymen
Ç o c u k lu k ç o ğ ım b itti
N e z a k e t e d e p y itti
S a lis e o ld u m d iy e
U k a lâ lâ ş t ım g itti
A . C. Aşkar
D üğün d e m e k k o n ser sa z
B ü tü n b u n la r g e li r a z
B ir de A ş k a r k u p a s ı
G a z e t e y e b ir m e s a j
N. Tunçsı'per
G ü n ü g ü n e k a ta r ım
A ş ığ ı ç i f t a t a r ım
K o ltu ğ u m k a r p u z d o lu
D e rg i - s ig a r a s a t a r ım
M . S. Karakoç
K u r ş u h s u z s ilâ h o lm a z
S e v d a s ız ç ile d o lm a z
R o z a a h ım t u t a c a k
D ü n y a s o n a d a k a lm a z
Siyasî Şubelinin ilânı aşkı
M İN- YAR
-
17 -
Hafız Osmanla Mülakat
İnek bayram ı y aklaşıyor... Kazgan da hazırlan­
maya başladı. Nasıl K anbersiz düğün olmazsa Osmansızda Kazgan olmaz diyerek kendisiyle bir röportaj yapmıya karar verdim. Fakat çok zahmet çektim,- çok uğ­
raştım. Çünkü Osmanı bir tü rlü fakiUtede
bulmak
mümkün olm uyordu.
•
'
Bir gün nihayet onu yakalamaya m uvaffak oldum.
Ellerini kitaplarının üzerinde birleştirmiş, gözleri yere
dikili, sessiz, sessiz du ruyordu. Tabii hemen yaklaştım.
' — Merhaba O sm an.
—
................. ................. (cevap verm em esine rağmen gözleri ha­
fifçe kımıldadı, yüzünde zorla belli olan bir gülüş farkedebildim.)
— Ne o? H ocayı m ı bekliyorsun? • v - .=-.••• — Ne hocası yahu, gelip geçenlere bakıyorum .
Çoktan beri görmemiştim d e ...
. — Seni üzgün görüyorum ,' yahu. Nen var, hasta
mısın yoksa?
— Hasta falan değilim, B ülent N uriye içerleyorum .
Beni-daima çocu k yerine g oyu yor be birader. A m a ç o ­
Bayan Hafize
cuk olmadığımı ona fakülteden çıktıktan sonra göstere. ceğim.
.
— Kaçta kalkarsın Osm an?
• iv';:? "B u-günlerde M ülkiyede soyadı değiştirenler, ço— Saat onikide tabiî. Sabahtan akşama kadar ge­
i ğalinıştır. Son değişiklikler ıttılaınıza arzolunur.
zip tozduktan sogrâ erken de galkılmaz ya. Fakat bir son
/-" S ;
.£
~
'>■- . .
.
!f'''teö»t*1nieâr
Esat Takım cı î'.S .
X,Esat'Ö
lçĞ r
virmenin zamanı geldi herhalde. :. --X '
A yh an Iierm eS '- ' v . •' %
T j y h a n K öngül
— Peki ne yapıyorsun, n erelere gidiyorsun b öyle?
Özdemir Ö rüm cek
’’■
i
Ö zdem ir Soran
— Oparaya, jşinamaya; çaylara, balolara, Ulusa saBülent Ekm ekkafa
.
Bülent Ç aycı . .
rı dçfter.alrnayaj hepsi bu gadar. Ha, unutuyordum , bil­
......
Y ıldırım Gak II
. Y ıldırım Y üksel . .
hassa: güççük' tiyatroya..
Turan Berberoğlu
Turan Ü lker
'■ '
Dem ek onun için hep geç kalkıyorsun.
Sedat Yurtbasar.
Sedat K ars ,
— Burada hernâğadar ik id e falan yatıyorsam da
sen beni Gonyada iken görm eliydin. H oruzlar öterdi,
. ben yatardım. Buna rağmen, dersleri de gaçırmazdım.
N usret Aktan
Saip Sungurtekin .
Sem ih Kilbaş
İlhan Erenel
Coşkun Tim oçin
Öm er K aya
Mustafa Gedizmen
Necdet Uçan
Ü lkü Başsoy
Reşit A ta
_• Osman._bunlan anlatırken aklıma inek, bayramı
’ ..geldi. Bu hususta n e. düşündüğünü anlamak için sor­
dum :
-- — Osmancığım, inek bayram ı yaklaşıyor, tabii sen
. .de geleceksin..
j .
I
•T'^. Ne. işim v a r? O benim değil, çoluk çocuğun,
ineklerin bayramı.
,'
_ '
.. . — Evlenme hakkında ne düşünüyorsun?
— G °nyada iken bizim kiler beni azdaha everecek"le rd i: (Oğlum, itme eylem e, zemanın geldi, geçiyor bile,
gel sana Hacı İmin’in Fadim eyi alıvirelim ), diye çok
dayattılar, ben gabul. itmedim. N övüreyim gardeşim
. ben 'hayat arkadaştım fakülte'sıralarında seçm eye ga''rar virdim.
t
İ
A li Denizman
Teoman Tüm er
Sabih Gider
K aya Duralı
Cafer Canlı
Hüsnü KızılyaUı
Mazhar K ısacıkoğlu
Ediz Öke
Öm er Lütem
Tanşuğ Bleda
Özcan YalımY üksel Toprakoğlu
Mustafa Aşulla
İbrahim Önen
— S eçim leriâ k k ın d a k i fikrin, O sm ancığım ?..,
— Şüphe y ok ki K öylü -P artisi ğazanacak. Adam ,'lar çok çalıştılar. Eğer iktidaira geçm ezlerse ben de boy‘ got olsun deye derslere girm eyecem :
.f
— Dem ek reyini kullanıyorsun Osmancığım,
i
— Tabi ya, sen galiba A nayasayı
i H er siyim yirinde.
.
v
okumamışsın,
Biz bunları konuşurken bir şeye dikkat ettim :
hep elindeki'kitaplarla oynuyordu. M erak bu ya:
KÖROĞLU
•: "• . — Anayasa mı, coğrafya mı, diye sordum.
O, hiç birşey söylem eden kitabı bana doğru uzattı,
Seksoloji yıllığı ile Pitigrilli’nin «Hayatım ve Maceralarınn isimli eseri ile •Erikler Ç içek Açtı.»
f
— Hangi şube Başbakan yapıyorsa o şubeye gide­
ceğim.. Başbakan nasılmış görsünler bağalım.
Biz bunları konuşurken kapının önünde bir kay­
naşma oldu. H erkes acele acele içeriye girm eye çalışı­
4
-
N usret Arm utsever
Saip Davargil
•,
Sem ih Katüoğlu
İlhan G öbekgü
Coşkun M c C ook
Öm er Bentdereoğlu
’ ' ,
Mustafa M ürekkep
Necdet Fitil
Ü lkü Yavru
Reşit K öroğlu
(çocuklar ısrar
etmeseler bunu yazmazdım ama oldu işte)
>. _
A li Teksas haydudu
Teom an Uyutuldu
Yengem iz kızar,
ayak atamı­
yoruz.
K aya Tavuk
C afer Pamir
Hüsnü Nimbüs (Pr.)
Mazhar Düm enci
Ediz Pekağırbaşlı
Ö m er K ıllıgil
Tanşuğ K irpici
Özcan Yanık
Y üksel Maşasatar falbakar
Mustafa K endini kasar
İbrahim Hepinekler
yordu. Fakat Osman hiç aldırmadı, baba bir tavırla k o­
luma girerek beni m erdivenlerden aşağı doğru sürük­
ledi, ve ilâve e t t i:
— A hm et Şükrü derse giriyor, gel biz de seninle
şöyle Gızılaya gadar uzanivirelim ............
SİV R İE R
18
-
C
?
e
n m
i
y
i
■ m
* .,
i
*
— Atmosfer Gazetesinden kırpılmıştır —
Bizim gözü açık ve kulağı delik muhabirimiz S. B.
F. Talebe Cem iyetinin bir yönetim kurul toplantısında
konuşulanları aynen zaptetmeye yedi gazeteciyi atlatıp
üçünü de enseliyerek, muvaffak olmuştur. Sözü m uha- .
birim ize bırakıyoruz.
(...K orid ord a n sola çarkettim. İlerde bir kapı. Ta­
belası var. S. B . F. Talebe Cem iyeti yazıyor. Anahtar
deliğinden baktım. Hepsi ayakta. Hemen hususi alıcımın
antenini kapının aralığından içeriye uzattım. Hem gö­
zetledim hem dinledim:
Ö nce bir kargaşalık oldu. Sonra herkes birer sandelyeye
ilişti. Başkan İbrahim Ayrılm az bir iki sefer göz kırptı,
altı sefer burnunu çekti, boğazım yalayıp bir nutuk
irad etti. Eh sonunda «Toplantıyı açıyorum arkadaşlar,
ekseriyet var, dedi. Cafer Canh : Başkan bey ben açıyo­
rum dem enize muhalifim. M üzakere başlıyor dem eniz
lâznndı. D iye itiraz etti. Sekreter İbrahim Önen : Efen­
dim, iptidaen, ikisi de ayni manaya gelir. İntihaen siz
söz alacaksınız isminizi bana kayıt ettirmeniz lâzımdı.
B en burada bostan korkuluğum uyum ?» diye çıkıştı.
B u arada bir iki arkadaş yum ruğunu sıkmıya başladı­
ğından bu iş böylece kaldı. Başkan İbrahim bu defa : ‘,.
«Şimdi k ol balkanlarım seçeceğiz. Önce isterseniz M ü­
zik kolu Başkanını seçelim.» dedi. Cafer yine itiraz etti 'y
«M üzik dem eyin efendim M usiki kolu deseniz:« diye ’
daha birtakım lâf söylüyecekti. Namık Kahvecioğlu göz­
lüğünü şöyle silip, m ilyoner gibi poz verdikten sonra sö­
zünü k e s t i: «Biraz evvel sekreter İbrahim Önen arka­
daşımız isminizi yazdırmadığınızı söylediler. Binaena­
leyh burada dört tane kanun ve iki tane de tüzükten
bahsederek konuşma hakkınız usulen yoktur, dedi, R e ­
şit A ta şöyle b ir. etraf ma bakıp hızla ayağa kalktı. Siz'
böyla kendi kendinize konuşuyorsunuz, peki biz neyiz,
diye Başkana okkalı bir sual tevcih etti. Başkan istemiyerek öksürdü., Namık, Efendim, siz, Devletler H uku­
kundaki yeni tem ayüllere bakılırsa fert olmanız gerek
diyerek başkanın yerine cevap verdi. Bir çıngar çıka­
caktı. Ortalık elektriklendi. B ir kısmı elektrikçiyi çağı­
ralım dedileı. Yurdakulla Mazhar Kısacık’m teklifi üze­
rine iş reye kondu. Reşit’in Y önetim K urulu Ü yesi ol­
duğu rey sonunda belli oldu.
!
Mazhar hızını alamamıştı! Rica ederim arkadaşlar,
bu ayakları koşmayın. B öyle olursa durum cemiyetin
hesap islerine döner, kimse birşey anlamaz, dedi. Bu
arada Ülkü : Çocuklar, bugün pimpon oynarken raket
elimden düştü, idi. diye söze karıştı. Sekreter İbrahim
Önen : » Ülkü bey, konum uz müzik kolu diye ikaz etti.
Tuzcuoğlu seyirci kalmıştı. G eriye yaslandı ve lütfen
konuştu : Bursa gezimiz var. İsterseniz kol Başkanmı
Uludağda seçelim , diye teklifte bulundu. Özdemir Bengü Uludağın soğuk olduğunu kibarca hatırlattı. Nüzhet
el kaldırdı. Fakat Namık konuşmasına meydân verm e­
di. K onuştu, konuştu, konuştu. Etrafta uyuyanların ho
rultusu Namığı bastırıyordu. Başkan bile kestiriyordu.
Sekreter İbrahim usulca dürttü, uyandırdı. Saate b a k tı:
Namık bey kâfi dedi. Namık : «Başkan bey konuşma ih­
tiyacının tatmini için bir müstakil palavrasyon kürsüsü­
nün ihdasım istiyorum diyerek sözüne son verdi. Cafer :
■•Kürsü değil masa demeniz lâzımdı» dedi. Başkan ayağı
ile masaya vurdu. Ülkü üe V u ral uyandı. Vural abuk sa
buk konuşmaya başladı. Eliyle keman akort ediyor­
muş gibi jestler yaptı. Y urdakul bu hareketler için ki­
fayeti fiil teklifinde bulundu. N ü zh et: Allah ıslah etsin,
aşık» dedi.
Başkan bar bar bağırıyordu, seçim yapalım diye.
Yapalım dediler. Şu adayı tanıyan var m ı? deyince Öz-
dem irle Reşit iyi tanıyoruz, Sami beyde bir. öğle bera­
ber yem ek yedik, dediler. Sekreter İbrahim Önen baş­
kana hitaben : Böyle giderse işler süspande olur. Daha
iyi tanıyan bulmalı, dedi. Tuzcuoğlu; İçişleri Bakanlı­
ğından soralım deyince başkan ben polisim Emniyet G e­
nel M üdürlüğünden sormamız icabeder d iy e itirazda
bulundu. Cafer, Genel M üdür değil', U m um .M üdür, diye
tashih etti. Mazhar kızmıştı, Buniı anlayan Cafer cicim
şekerim muhasebe defterinizden bahsetm iyorum ki kı­
zıyorsun, diye ona dş lâf yetiştirdi. Ü lkü masaya tık tık
vurdu. Mazhar «burası pinpon masası değil» dedi. Sıra
öteki adaya geldi, İtiraz edildi. Sesi güzel değilmiş. K ı­
şın çabucak nezle oluyormuş. Sonra kız kapatma mese­
lelerinde mahirmiş. Ayakkabısı ancak haftada bir boyanıyormuş, hele kıravatları pek züppece takıyormuş: Oya
kondu. Biri kabul edildi. Tuzcu ile Y urdaku l her ikisi
için de el kaldırmışlardı. Sebebi soruldukta: Birinin mu­
halif diğerinin muvafık tezi için olduğu cevabını yer­
diler.
.
.'.".'V
Hal bu merkezde iken Namıkla Reşit arasında "çın­
gar çıktı. Başkan «Bırek» dedi. Fakat Nam ık . Ü ç gündenberi egzersiz yapıyorum, sonuna k a d a r v u r u ş m a k
' niyetindeyim, diye mukabelede bulununca Sekreter İb­
rahim itiraz etti. «Ben de güreş ve boksa çalışıyorum.
H iç olsun ikisinin galibi ile vuruşmak isterim» dedi. R e­
ye kondu. (5 - 4) reddedildi. K avga yatıştırıldı. B u esna­
da Mazhar yerde bir dolmakalem buldu. Sekreter İbra­
him Önen Başkanın ikide bir kendinden dolm akalem
istemesinden mutazarrır olduğundan : - Arkadaşlar, bu
dolmakalemi oybirliğiyle. Başkana - naşbedelim,;.-. diye
teklif etti. Vuralla Ülkü bunun hukuken, muteber, olup
olmadığının hocamız Fikret A rık ’tan^sorulduktan sonra
hüküm ifade etmesini söylediler. Oya konarken kalemin
bulan Mazhar’a ait olduğu anlaşıldı. Fakat kendisi bunu
bilm iyecek kadar dalgın olması dolayısiyle ceza olarak
kaleme cemiyetçe el kondu. N ü zh et: «B u dolm akalem­
lerin yapıldığı fabrikamn fotoğrafını gördüm arkadaş­
lar. ..» diye söze başlayınca Başkan İbrahim konumuzun
seçim olduğunu hatırlattı. Seçim sözünü yanlış anlıyan
Yurdakul, «Bize de radyo da propaganda saati ayrılmış
m ı? diye başkana sordu.
Sekreter İbrahim Önen Başkan İbrahim Ayrılm a­
za artık gündemde konuşacak husus kalmadığım top­
lantıyı kapatmasını fısıldadı. Başkan hem en konuşulan­
ları oya kondu ve 7,6,5,4,3,2,2,1,1,0 ekseriyetlerle kabul
edildi.
K ararlar şu n lardı:
. . . .
■.
1 — Erhan seçimi kaybedince bayıldığından ecza­
neden eter istenmesine,
’
2 — Ülkü’ye kırılan pinpon toplarının kolleksiyonu hakkında selahiyet verilmesine,
3 — Y urdakul’a bir ü ç'tekerli bisiklet alınmasına,
4 — Vural için üç bu çuk keman teli mubayaa
edilmesine,
5 — Müteahhit Tahsin beyin gece gündüz tehdit
edilmesine,
6 — Başkan İbrahim Ayrılm az, Sekreter İbrahim
Önen ve Başkan Vekili Namık K ahvecioğlu’na Hitler'in
yazdığı «Diktatörler» isimli eserden birer adet bedava
h ediyesine... Karar verildi.
Başkan İbrahim toplantının sona erdiğini sekiz se­
fer burnunu çektikten sonra tebliğ etti. H erkes dışarı
fırladı. Ben âciz muhabir de arta kalan şekeri iç ettikten
sonra doğru Basımevine kirişi kırdı.
İU R U
19
-
-Uülkiyede bir kız öğretirinin geçirdiği tc’^ûmül
I. Sınıfta
- U . de
Şahanede kızlarla bir röportaj
Sabah saat 9. Röportaj için hiç de m ü­
nasip bir zaman değil. Ama durun! Sa­
londaki sıraların birinde oturan var. Yak
laşıyoruz tamam' Ayten, hem de yalnız.
Ne şans ne şans. Ne olur ne olmaz; ace­
le yaklaşıyoruz: «Helen pardon
A yten
hanım, b ir . röportaj rica' edebilirmiyiz.»
Bakmadan cevap veriy or.. Â nlıyam ıyoruz. Tekrar soruyorum Y ine yüzümüze
bakmıyor ama bu- seferi bir caz şarkısı
mırıldandığım : anlayabiliyoruz.
Nazmı
ç e n e y e vaktimiz yok , Zaten_ zamanı­
mız da pek az. Bîr* ümitle çıkıyoruz. Bu
g ü n . de he; kadar şanslıyız. I§te karşıdan
Ğülniİıal geliyor. Hemen
yaklaşıyoruz:
«B ir röportaj»’ «Maalesef» diyor «Abim de
nizin almam lâzıml Hem beri böyle şey­
lerden hiç hoşlanmam.» Kurnazlık" ede­
lim diyorum: t Abinizden ‘ izin almadan rö
portaj yaptığınızı gördük,» M ecbur olu­
yor sorun diyor. «Niçin Ziraat Fakülte­
sine girmediniz?». «Abim in gözünden u zak olmak istedim de onun için». «Niçin
hep abinizi bahane' ediyorsunuz?» «Daha
kolay da onun için». A yrılıyoruz. Zilin
çalmasına beş dakika, var. K antine. g iri- .
yoruz. Bir masada Nedret, Kaya, Polat,
Betin, Mustafa oturuyorlar. Betin teklifi­
mizi kabul etmiyor. Çok işi varmış, sekiz
tane temsilde baş rolü almış. Eğilin ku ­
lağınıza söyliyeyim diyor: «Hele bir so­
nuna gelelim hepsini atlatacağım. N ed­
rete soruyoruz: «Karaktersiz insan diye
kime derler?» «Konuştuğu kızı yüzüstü
bırakana derler ».-'O .sırada bir sadme o lu ­
yor. Bizim foto muhabiri yere düşüyor.’
Ancak uzaktan Günaydının geçtiğini gö­
rebiliyoruz.
Z ü çalıyor. Hemen yukan fır lıy o ­
ruz. ikinci sınıf kızlarım muhakkak ka­
pıda yakaliyabüiriz. Tamam yanılm am ı­
şız. Önde Yıldız, beşi de arka arkaya ç ı-
m eye başlıyorlar.. Yaklaşıp: «B ir röpor­
taj .yap ıp yapamıyacağımızı soruyoruz.
Yıldızdan müsaade
almamızı söylüyor­
lar.. Aklım ıza ilk gelen su ali.' Şükran’a
soruyoruz:» İlk okul hocalığını • neden
bıraktınız? Birden duraklıyor ve zoraki
bir cesaretle: «Van’dan kurtulmak için»
diyor. Foto .muhabiri fırsatı •kaçırm ıyaIım diyor, .hemen
makineye
sarılıyor.
Hepsi tebessüm ediyorlar. Serap hanım
.siz de gülsenize: «Gülüyorum ya» diyor.
Fotoyla bakışıyoruz. Buna da şükür di­
yerek foto hemen çekiyor. O sırada bir
kahkaha duyuyoruz. Şükran: «D ü - Ta­
rihteki pinpon maçından sonra ben de ilk
defa gülüyorum » diyor. Hepsine, sorulacak
o kadar çok şey var ama vaktimiz yok.
Zaten, onlar da hattı müdafaa gibi uzak­
laştılar bile.
çılıyor. Suzan ve Ilhan hararetli bir şey­
ler konuşuyorlar. Herhalde yine o mutat
ve malum kavgalarından biri daha. Biz
bölm ek niyetiyle yaklaşıyoruz.
«Suzan
hanım niçin idari şubeyi tercih ettiniz?
«Bilmem ki para bankadan mı kaçtım,
yoksa sınıfta tek kalmayı mı arzu eltim
desem» diyor.
. işte _tam sırası. Ülkü, Neriman ve A . suman,. üç sultani;, kaçırmamak, lâzım.
«Neriman hanım sizden başlıyalım» di­
yoruz. «Saçlarınızı niçin, kestiğinizi söy­
lem lisiniz?» «A rtık mektebi bitiriyoruz,
bukadarcık değişikliği de hoş görüverin»
diyor. A ra Ülkü hanım şu. son günlerde­
ki sîzdeki şıklık?». G ülüyor «Rahibelik­
ten sıyrılmak tiktağım uygun buluyor
gibiyim bu yıl». Dönüyoruz: «Asuman ha­
nım sorulmamasuıı ister gibisiniz ama
son günlerdeki gaybubetiniz hakkında
malûmat verim lisiniz?» Gülmeden cevap
veriyor: «Başka şeyler anlatsamda inan­
dırmak zor s izlere: Gelin kabahati yine
otlara bulalım». Anlamamazlıktan
geli­
yoruz. «Bu ot dedikleriniz nedir?» «A »
diyor, «hem mülkiyelisiniz hem de bilm i­
yorsunuz.» Söyliyccek söz bulamıyoruz.
Tekrar aşağı salona iniyoruz. Bugün
burası bombaş. Millet bahçeye dökülmüş.
Dışarı çıkıyoruz. Aman ne güzel pozis­
yon. Her zaman pinpon, voleybol maçı o lacak değil ya bu defa da çelik çomak
maçı var. Kimler olduğunu herhalde tah­
min ettiniz. Edemediniz m i? Tabii Şük­
ranla Muazzez. O kadar da hararetli ha­
raretli oynuyorlar ki yanda bırakmağa
gönlümüz razı olmuyor. İşte bu da bitti
Birinci sınıf hercümercini zorla yarıp
m erdiven başına gelebiliyoruz. İdari ve
mali şubelerin kapılan ardına kadar a­
-
20
-
Ama biz daha galibi öğrenemeden zalim
zilin münasebetsiz sesi duyuluyor. M uaz(Devamı 25 inci sahifede)
-e*.
Dolapçılara tthaf :
Banyo
Zenciler geçen yıl bir M ülkiyeli yakalamışlardı.
K a lk a r s a n g a y e t e r k e n
B a n y o d a y e r b u lu rs u n
B ile t, ta k ıin y a d e r k e n
N e z le y e tu tu lu rs u n .
■Hiç a k m a z b a z ı d u ş la r
B a z ıla r ı a z a k a r
K a y n a r s u ten i h a ş la r
Ç ığ lık la r g ö ğ e ç ık a r
V a k it ta m a m d a n danadan
« B ir p o s ta d a h a v a r d a ,
H e y T o m i ç a b u k y ık a n .
Y ık a n a c a k d a v a r da.
— o — o.
ZENGİLLI
cj>
— Naka tukula kuluya çırçıra pur?'
__Kon napa tukula kulu veradir sura eppina
uyduradura!... '
!
.
TERCÜMESİ:
• '
lin ^ M ü Û d f e l iy i kızartmamı yoksa haşlama
mı yapalım?
.
__Hayır o kalsın köyiimüîün çilingiri yok!.;.
f'M ao.M ao •
•
Tercüme eden :. Naci Kayunnacioğlu
Y S T İfİB .
-J i— A jjU Jl
Âvare-i Mülkiye^ ayyaşıyım ben
Bunea yıldır eşiğinde' çakar idüm
Kalduk deyu sınıfta kesildi bursuceğüm..
S a ğ olsun ham silerim i bu d a g e çe r -h e r idüm,
İmtihanın çenginde düşünmeyip "encamım ih
Elimden geldiğü dek ben gayret eder idiim.' ^'.
Hoca süal edüpte yüzüme baktuğunda 5 ..’
Eylüle gelmek üzre dışaru çıkar idüm.
Görüncek yoklamayı aldmış beş civarında
Sırayıian derslerüme vallahi girer idüm:
İdarenin verdüğii iki fuçuk. olmasa
Laz oğlu bu'sınıfta yine de çakar idüm.
A z bulunur
S u z a n g ib i k a p k a r a ,
D e rv iş g ib i z a m p a r a ,
A y o rt a s ın d a p a r a
A z b u lu n u r.
f
S u r 'u n d e r s in d e y a t a n
İh sa n g ib i ç ö p ç a t a n ,
A ş k a r k a d a r to p a t a n
A z b u lu n u r.
A b a d a n g ib i d e k a n .
E te g ib i b ir b a k a n ,
V e so n s ın ıf t a ç a k a n
A z b u lu n u r:
D ü d ü k ç ü g ib i g ü le n
İn e k le m e k te n ö le n .
B ed ri k a d a r d ö k ü le n
A z b u lu n u r.
Z E N G İL L İ
Şahanede kızlara bol ve dolgun not veriliyor.
-2 1
-
Fıkralar
YENİ A D L A R I İLE K İT A P L A R
Para •;
Banka :
Borsa :
İdare H ukuku
İcra
İflâs •Usul
Ceza H ukuku
Mamelek
».
Tekel
S. K alaç
N edret Kara
S. Davran
S. K ayaöz
Ü lker A kçakoca
N. Ö ztürk (D urak değil)
M. A k ış
'
Burssuzdu. Züğürtlük iliklerine kadar işlemişti.
İki haftadır sinemaya gidemiyordu. Koridorda dola­
şırken ikinci sınıfta sinema gösterileceğini duydu.
Dersleri boştu. Hoş, Anayasacı hemen damlardı ya,
ne olursa olsun derse girmemeğe karar verdi. Zil ça­
lar çalmaz heyecanla sınıfa daldı. Arkalarda bir ye­
re oturdu. Fakat sınıfta hiçbir hazırlık yoktu. Hoca,
aktörleri kıskançlıktan çatlatacak mükemmeliyette
bir takım pozlar veriyor, konversiyon, amortisman
gibi kelimeleri, boyuna tekrarlıyarak bir şeyler anla­
tıyordu.
s
Bir ara kendi kendine :
—
Allah, Allah! dedi. Bana film gösterilecek
demişlerdi. Halbuki burada Charles Boyer film çe­
viriyor!
Dersten çıktığında Amme İdaresi dersi yerine
aceleyle üçüncü sınıfın Maliye dersine girdiğini an­
ladı.
M. Akkaya
Y ıldız
• ; A . Asal.
:-
:
M İN — Y A R
_
.
T e le fo n çalm ıştı. -
N e ile meşguldürler
Şükrü D üdükçü
Bedri Nazlı .
D ernek
Talebe Cem iyeti
H. B. Gültekin .
Yılm az Günal
M ali Şube
-- j
İdari Şube' - •Siyasi Şube
D erviş Yalım -
D erviş ile
Samimi aile toplantıları ile
İşleri karıştırmakla
Talebeninkinden gayri her işle
N eyle meşgul olduğu sorulmaz
ineklem ekle
P ara - .Banka çalışmakla
Pineklem ekle
D üm en çevirm ekle
Arabistan’a gitm ek için zemin
hazırlamakla.
Çam ur atmakla
Zabıta haberleri
— Sayın Doçenft M uam m er A k soy dersinde bir
sual soran arkadaşımızın aleyhine dersini fûzulı işgal­
den dolayı dâva açmıştır.
— ik in ci sınıf talebeleri M ülkiye’y e gelmiş olm ak
suçundan d ola yı PR O F ., B lakey’in
derslerini dinle­
m ek cezasına çarptırılm ışlardır.
— Sevim li- A S İS, Nejat • Berigül tercüm elerindefazla yabancı k elim e; kullanmaktadır. E cnebi lisanlar­
dan sebebsiz iktisapta bulunduğundan, takibata geçil ‘ mistir.
V- .
' ”, .*!. '" ,
’ .
. *.
Bugün ikinci sınıf İdare H ukuku dersinde Prof.
Tahsin B ek ir Balta arkadaşlardan birisine sual sor­
muş, talebe kendisine hakaret edildiği kasdile savcılı­
ğa başvurmuştur.
" '*
.
-
T alebe ne istiyofl
Fantom a Ö m e r b r iç ’i yeni öğreniyordu: B ir gün
yem ekten sonra bir arkadaşiyle m ektebin kahvehane­
sine geldiklerinde hiç y er bulam adıkları için kahvele­
rini ayakta içm eğe m ecbur kalmışlardı. B ir ara gözü­
n e boş bir sandalye ilişti, yanındakine: «Şu sandalye­
y e bir empas yapmak istiyorum , tutarsa bienjo, fakat
tutmazsa ne olu r bilir m isin?» «N e olu r?» «A yakta iki
içeri giderim .»
Bu karikatür talebeyi isyana teşvik ed er m ahi­
yette g örü lm ü ş ve Ü. Y . !V. P ro fe sö rle r kurulu kara-*
rı ile idam m a karar verilm iştir
)
- 2 2 -
\
Amme idaresi E n s t i t ü s ü
Bütün Tüllap bizde bir Am m e İdaresi Enstitüsünün oldu­
ğunu bilir? Hep bizim derslere girecek değilim ya, bir de bu
Enstitününkine girmeyi denedim. Prof. Dimock ders anlatıyor­
du. Hemen bir köşeye iliştim. Bir de etrafıma baktım ne g ö­
reyim ; sınıfta tek başına oturan züğürt yalnız benim. Sair tale­
beler iki gurup halinde toplanmışlar ve kendi alemlerindeler.
Sonradan anladım ki buna sebep cinsilatifler. O gün derse yal­
nız iki tanesi teşrif etmiş, bizim kahramanlar da etrafında per­
vane olmuşlar. Yalnız, sevimli Habeşlilerle sevimli
Iranlılar
tek tek oturuyorlar. Bir çokları da kestiriyorlar.
Bu arada herhalde bizim fakülte ile ilişiği olacak k i biri
not meselesini sordu. Abadan tercüme etti. Prof. Dim ock anla­
dığım birşeyler söyledi. Sonradan Abadan konuştu. Not veri­
lecekmiş. Bu söz adeta bir felâketin müjdecisi oldu. A y sonu
olduğu için herkes parasızmış, o halde ne yapmalı imiş. Bir
münakaşa başladı. Ortalık parti kongresine döndü: B iri öd iyemeyiz, diğeri taksitle öderiz, diyordu. Bu arada bayanlar baş­
ka şeylerle meşguldü. Kulak kabarttım, ö re n Hanım heyecan­
la anlatıyordu: Adamı bir terslemiş; ama formu düşük olduğu
için müli takıma giremeyen futbolcu gibi üzülmüş, elemelerin
yaklaşması dolayısiyle Gakguk- Yüksel gibi çaresizlik içinde
kalmış. Diğer tarafta halâ münakaşa dev|am ediyordu? Ben
A ciz de katılayım dedim ve bir teklifte bulundum. «Notların
parası ikramiye alındıktan sonra ödensin». Bu teklif üzerine
uyuklayanlar da uyandı. Hocamız Burhan Koni m ısul'u beni
ayakta alkışladılar. Yalnız, bazı subay öğrenciler !>enim tekli­
fime içerlemişler. Demişler ki: Ne eyıp şey bu adam dar ge­
lirli memur gibi konuşuyor. Halbuki not parasında ne ne var?
Biz istersek iaşe bedeli üe de bunu ödiyebüiriz. Onun için işe
fesat karıştırdılar. Münakaşa gene başladı. En doğru hareke­
tin sempatik Profösörümüz Bedri Görsoy’a sormak olduğunda
karar kıldılar. Acizane ben yine durumu açıkladım. V e Prof.
Gürsoy’uri muhtemelen söliyeceklerini bildirdim: uEfendim, biz
herşeyi- düşünürüz. Kara mağarada .kara taşın üstünde,' kara
karıncanın kara gözünün, kara gözbebeğinı bile... Binaenaleyh
notların beleş "olmasının cazip olduğu kadar kâzip tarafları‘ da
vardır, ö n c e enflâsyon sonra deflasyon sonra expansiyon V.S.
O zaman ya bu deveyi gütmek ya bu diyardan gitmek icabeder.
Ders devam ediyordu, fakat artık dikkat ve kulak alıcıları
dersten ziyade gelecek dersin hangi odada yapılacağı meselesi
üzerinde toplanmıştı. Fısıltı halinde türlü balonlar uçuruluyordu. Kim i aynı odada, kimi 19 Mayıs Stadyomunda, kimi konfe­
rans salonunda, kim i de her memurun kendi dairesinde ya­
pılacağı haberini yayıyordu. Amma
bende derece-i hararet •
39,40 a çıkmıştı. Çünkü büiyordum ki Abadan nasıl olsa biz
züğürtlerin mütalâa odasını elinden alır ve orda ders yaptırır.
O zaman ben züğürt de elbette Ulus'a gezmeğe gitmekten .baş­
ka çare bulamam. En sonunda kuvvetli bir haber geldi. Dersin •
15 dakikası 78; 7 dakikası 79, 8 dakikası, 80, 10 dakikası 71,
5 dakikası 74, 3 dakikası 25, 2 dakikası da 81 numaralı odada
yapılacakmış. Herkesde bu haber
dolayısile bir. huzursuzluk
başladı. Tam bu sırada zil çaldı. Baktım kim se'çıkm ıyor. Cinsi
latifleri bekliyorlar. Karşıya Âm m e İdaresi imtihanlarından bi­
rinin neticesinin asılmış olduğunu düyunca cinsi latifleri b ek liyenlere bir baktım, sıcak suyu bir türlü akmayan bizim ban­
yonun biletlerini almaya koşan Mülkiyeliler* gibi toptan carrfe-*
kânın önünde ispat-ı vücut ettiler. Ö kadar sıkışma oldu kl
yaşlıca bir ağabeyimiz ancak Numune Hastahanesine kaldırı­
larak kurtanl'abildi.
B ir cins-i lâ tifin d ört y ıllık tah sil süresi
Yıl: I
‘ ~
:
'
’
.*
' [: *
Ben hemen mütalâa salonuna kodlum. Birazdan Âmme
İdaresi talebeleri geldi. Ders yapacaklarmış. Çiftlik haydudu
Cihat'ı kapıya nöbetçi diktik. Fakat bir taraftan resmi kıya­
fetli subayların müdahalesi, en fenası da Yavuz Abadan’ın m e­
seleyi hal için geldiğini duyunca Cihat sırra kadem.''bastı..Me-i
selenin ne şeküde halledileceğini bildiğimiz için biz de sü lü sanımız kahvede, sülüsümüzün nısfı Ulus, nısfı da Yenişehirdç
. ders çalışmak ( ! ) üzere dersaneyi teslim ettik. Sonradan d u y ­
duk ki Âm m e idaresi Enstitüsü bunun bir debellaçyo olduğunu
ilân etmiş. 80 numaralı odada ise daha hazin bir dram cereyan
etmiş. Önce inek-i muazzama Rafet ders çalışacağım söylemiş,
ihtilâf çıkmış, tam 50 dakika . ’münakaşa etmiş. Sonra Rafetcik
4 yataklı bizim tendürtiyotu dahi bulunmayan revire^ kaldırıl­
mış.
f S jn r ? '* * ;
M it iz ılc M İM İ [kısaydı aday listeleri
nasıl olurdu
D. P.
Burhan KÖNİ
: M ülkiye D. P. Genel
Fikret ARIK
: M ülkiye D. P. Genel Sekreteri Daim i dekan adayı - Şahanenin
imdadı sıhhiye Umum Müdürü
Abdurrahman AŞK A R
: M T. T. B. K. Başkanı - Şoför­
leri K o n m a d em eği fahri Baş­
kanı - S abık T elefon Umum Mü
dürü - Bilardo tüccarı.
Prof. Gardiyan. -
Başkanı -
*
: Şair berber - Filezof.
: İzmir C. H. P. il başkanı -B e r­
berleri koruma
derneği
genel
başkanı.
Adnan ŞATIROĞLU
: Et balık kurumu istavrit şubesi
satış amiri - Tenesi vadisi m al­
zeme umum müdürü.
Hamdi TÜRKMENOĞLU
: Yoklamadan
çakanlar
koruma
cemiyeti reisi - Tekel bakanlığı
eksperlerinden.
: Ulus gazetesi yazarlarını İslah ;e
fi - Sinir mütehassısı.
Sekseloğ.
: M. T. T. B. G enel Sekreteri T j . P.
propaganda şefi - C ebeci
kız
yurdu canavarı - Pudra sanayii
Ünal YALTIRIK
Refik A K TA Ş
Taşkın ORAN
Aysel A S A L
Yaşar C A N K O Ç A K
Hasar. B. GÜLTEKİN
Emnillah ZE Y B E K
: ö m ü r törpüsü fabrikaları sahibi
Feminizm ekolü kurucularından.
Mazhar BEY
: S. B. F. dekanı — Sabır taşı film
şirketi birinci s:r.:£ rejisörü.
Talat ULAS
: M ülkiyeyi hukuklaştırma kom i­
Berber M USTAFA
: Sünnetçi.
Nihat A D A L
: Dönekler
Umum M üdürü.
İbrahim A Y R ILM A Z
•
: Cem iyet
başkanı - Sabık polis
m emuru - S. B. F. ihtilâl kon­
seyi başkanı. (Bağım sız)
: Kazgan m ecmuası yazı işleri m ü­
dürü - B üyü k Sahra, çöller va­
lisi - Kazgan'da k ız temsilcisi.
Bartın TUNÇER
serliği şefi -
Naniık KAHVECİOĞLU
^ j..
: Kem ankeş - Rakı sanayii Umum
M üdürü - Sapuncakis çiçek evi
taşıma amiri.
: Miss. HaUam’ın katibesi - B ilu­
mum sinema mecmuaları bayisi
Orhan K A R A TA L
: S. B. I', aşk ekolü kurucuların­
dan - Halk şairi —
•
İhsan DEDE
Abidin COŞKUN
•' .
*■V
■"
Naci KAVURMACIOĞLU
: General a m ir i'.
Z a fer gazetesi
I. H. K A R A F A K ıH
Hacı SIRKINTI
Ayhan Ö ZK A N
satış
Tekel
um um
m üdürü - Mao
Mao kral hanedanından - K az­
gan mecmuası ilham perisi
Sezai K A R A K O Ç
başkanı -
: M ülkiye C. M P. genel başkanı Harika çocu k — Ankara İstanbul
demir yolu yıkım şefi Prof.
Canbaz.
: M ülkiye C. M. P. genel sekreteri
- Asabiye mütehassısı - Kayna­
na zırıltısı film şirketi art isi erin­
den. - Samba kralı.
: Spor işleri umum m üdürü - İh­
tilâl konseyi genel başkanı.
: Kırkpınar j^ehlivanlarmdan - S.
B. F. tapu sicil muhafaza m e­
muru.
‘ : Mona roza şairi - Büyük Doğu
mecmuası musahhihi.
Murtafa TOSUN
: Devrim ocakları fahri başkanı
Necdet U Ç A N .
i Pilot
N. Ö ZKARAKAYA.
Şerif DAYI i .
: OsmanlI hanedanı m ensupların­
dan - Tem izlik İşleri Umum Mü
dürü.
İ. Hilmi BALCI
: İhtilâl konseyi propaganda şefi Arabistan büyük elçisi.
: Bekârlarla mücadele cemiyeti idare heyeti azası - kooperatifçi.
Emin B A Y A R
Bülent ÇAYCI
c . H. p .
Yavuz ABADAN
T. Bekir BALTA
Altan ÖYMEN
,
cemiyeti
C. M. P.
- M iiikiye inekler cem iyeti ka­
dınlar k olu başkam.
Oğuz ŞENLER
a
!Ü
■
Nihat KOSOVA
: M ülkiye C. H. P. genel başkanı Prof, ebe - Am m e fakültesi de­
kanı.
: M ülkiye C. H. P. genel sekreteri
- Türk dü kurum u fahri başka­
nı - Edebiyat profesörü.
: Ulus gazetesi demagoji
bürosu
başkanı - C. H. P. gençlik kolu
başkanı - A S -A L m ercimek fa b­
rikası sahibi - Eski mülkiyeli
. C. H. P. zavallılar kolu başkanı
T. C. A rnavut vatandaşları k o j-uma cem iyeti reisi.
I
fi
3'.
- : C em iyet’ asbaşkam, sahte m ilyo­
ner - M oderen hatip.
: Buz dolapları tamir atölyesi şefi
Serap AKALIN •"
Artist.
Tüccar.
: Sabık sın ıf birincisi - öğretm en
- Pinpon şam piyonu.
Şükrün GÜNEŞ'
: S. B. F. Kantin müsteciri - Şair­
leri seveceksin) derneği kurucu­
su.
: Şoför.
Muazzez A KIŞ
Turan ÜLKER
. Hoca NURİ
Şükrü DÜDÜKÇÜ
Sabahattin EREN
m.
i
I
v;
: İmam hatip okulu ser hademesi
Kazgan komisyonu enerjik üyesi.
: M üliyetçiler dem eği propaganda
müdürü. KOCAKAFA
spor
kulvibü arşiv memuru.
: Manken - Terzi DİOR’un T ürki­
ye mümessili - M ürebbiye.
: Ustura fabrikaları idare meclisi
genel başkam - Dans öğretmeni.
: Teşbih fabrikası sahibi - İlahiyat
fakültesi idman Prof.
: Picasso ekolü propaganda m üdü­
rü - izmarit toplama umum m ü­
dürü. - Hacı
: Simitçi - Kral Faruğun
cariye
toplama şefi.
Mustafa EFENDİ
: Emekli general
Burhan Ç A K A R
: Bozkurt giyimevi sahibi
.i»
i
-24 —
r
Gerileyici tip
Şahanede Kızlarla Bir Röportaj
e Daha tanımıyor
(Baştarnfı 20 inci sayfada)
zez değneği atıp gitmeye hazırlanırken .
Şükran «M iıazzezciğim ders İdare gitm e- •
sek ne olur» diyor. Hemen bu fırsattan
istifade edip Muazzezi yakalıyoruz. «K i­
min bu kadar
gitm eyi
arzuladığınız
ders?» oGitmeyi arzulamadığım ders yok
amma üstelik Kemal. Galip B ey’in dersi».
Bir sır. verecekm iş gibi daha yaklaşıyor' k
tan sonra «Olabilir amma, şu çatı altında
pek çok ceviz kurdu, bir kaç Hindistan
cevizi kurdu ve hele son yıllarda F ın d ık .
K urtlan bu kadar çoğalmışken bu lâka­
bın bana verilmesi bilmem ne derece doğ
rudur.» B ir kahkaha da biz atıp röporta­
ja son verm eyi düşünüyoruz amma kar­
şıdan A lta n la A yselin geldiğini görüyo­
çAristokratlık’’
ve cBiüyorm usunuz çocuklar ya o bu d ü n "-" ruz. Acele, yaklaşıyoruz.
yaya gelmekde acele etmiş yahut ben geç
kıstasınız nedir A ysel Hanım ?» \ Aysel
yeni kolyesi ile oynıyarak cBilmemld, Pa
kalmışım». Son kelim eleri güçlükle du­
yabiliyoruz. Çünkü Muazzez •çoktan d er- • rayı alın bir kere başa, sigara içmeden
si boylam ış bulunuyor. Şükran’a dönü­
aristokratlık olmaz,
çaylara
tayyörle
yoruz «Kazgan’da size Fındık Kurdu di­
gitmek de şart». A yrılıyoruz.
yeceklermiş, ne dersiniz?» Tabü gevrek
bir kahkaha... Zorlukla kendini topladık­
MUHBİRE
Bedri G ürsoy’un
nu da ikna etti. «Efendim adamca­
ğız daha Aşullahı tanımıyor. Sizin
gibi tanımış olsa hiç söz verirmiydi.
Şimdi bir saat dinliyecek.»
MiiÎkiyeniiı kapatılması isteniyor!
Sifon
Sif onizim
— 25 —
M aliye der­
sinde misafir konferansçı sözlerini
bitirdi.. «Şim di de suallerinizi bekli­
yorum » dedi. Tabii hemen Çuvalla..
Aşullahın parmakları havaya fırla­
ndı. Büyük ikram iye Aşullaha isa­
bet etmişti? T a lih siz' konferansçı,
dinlem eye başladı: Ö n sırada otu­
ran Z ek i' Özeren hafiften gülüyor­
du. B e ir i G ürsoy koşarak geldi. Se­
bebini öğrenm ek istiyordu. Z ek i o-
.
Sifonist
{ İ H İ O 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » + » 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » 4 » ■+.■
i'
”
K A P
A R
K E N
B u s e n e d e K A Z G A N 'ı k u ş y a p t ık . G a y e m iz in c itm e d e n
n ü k te li h a t ır a la r ı t e s p it e tm e k , f a n i o lm a k t a n k u r t a r m a k tır .
iğ n e le m e k , a c ı t a tlı
B u a r a d a b a z ı a r k a d a ş l a r ı m ı z b iz e g ü c e n m iş o la b ilir le r , iyi n iy e tli v e s a m îm i
o ld u ğ u m u z a in a n m a la rın ı r ic a e d e r iz . V a k i ö z ü r le r im iz i h o ş g ö rs ü n le r
M e c m u a n ın ç ık ış ın a b ü y ü k y a r d ım la r ı d o k u n a n B o ş v e k â le t M ü ş t e ş a r ı S a y ın A .
S a lih K o r u r 'a , M ü ş t e ş a r M u a v in i S a y ın M ü s lih F e rit F e r ,- N e ş r iy a t v e M ü d o v e n o t U m u m
M ü d ü rü S a v n i B e lg e r.
V e b a s ım işle rin d e b iz e a z a m i k o la y lığ ı g ö s t e r e n D e v le t M a t b a a s ı M ü d ü rü S a ­
y ın C e v a t E lm a s o ğ lu v e t e k n is y e n le r e
V e k a r ik a t ü r v e y a z ıla r ı île d e ğ e r li y a r d ım la r ın ı e s ir g e m e y e n b ü tü n a r k a d a ş l a ­
ra te ş e k k ü r e tm e y i b irin c i v a z i f e m i z s a y a - r ı z .
1 9 5 4 yılı
K a z g o n T e r tip H ey e ti
T
E
E
E
►
►
>
T "'!
i
İ
HALK BANKASI T. A. Ş.
İnşaat Malzemesi
Sermaye ve ihtiyatları:
Eletkrik levazımı ve âletleri
10.778.806,—
Ford Otomobil ve Kamyonları
Traktör ve Ziraat âletleri
Adana - Aydın • Balıkesir -
Radyolar
>
Burdur - Bursa - Çorum - De­
nizli - Erzurum - Eskişehir -
Buz dolapları v.s.
Gaziantep - İzmir - Kastamonu
Her istediğinizi evvelâ
- Kırşehir - Malatya - Maraş
- Merzifon - Nevşehir - Niğde -
Koç Ticaret
T. A. Ş.
Sivas
SANDIKLARI :
Ankara
..
Sermaye ve
ihtiyatları : 1.689.856,—
Mağazalarında arayınız
Ajansı
Hem en güzelini
: Beypazarı
İstanbul
Hem en dayanıklısını
Sermaye ve
ihtiyatları : 3.151.671,—
Ajansı
: Çarşıiçi
Hem en ucuzunu
Bulacaksınız.
“ı a •a
M-A. A* ± J
T urIciye iş Baıtİtası
II
1924
—
1954
Sermaye, ihtiyat ve karşılıkları :
67.195.000 T . L.
Umumi Merkezi
A N K A R A
Hariçte Şubesi
Memleket içinde şubeleri
İskenderiye
134
Dünyanın her tarafında muhabirleri vardır.
Her türlü banka muameleleri
Il!lll!lllllllllll!llllllllllllllll!lllllllllllllllll!ll!llllllllllllllllll!lllll!llilllllllllllllllllllll!lll!ll!llllllllllll^
- 2 7 -
SERM AYESİ: 200.000 Türfe ürası
Vadeli, vadesiz küçük cari hseaplar için yılda
16 ÇEKİLİŞ
Aparinıan Kutları ve daireleri,
müstakil
evler, otom obiller, 200 altm ve her keşidede çeşitli para ikram iyeleri
Ayrıca vadeli ve 6 ay çekilm eyen vadesiz mevduat sahiplerine yünlü (Iıalı hariç) ve pam uklu satıhlarında tenzilât
Şartlan gişelerim izden öğreniniz
Her 150 lira için bir kur’a numarası
U m um M üdürlüğü: A nkara, M erkez M üdürlüğü: A n k a ra , Ş ubeleri,: A dana, B alıkesir, İstanbul, İzm ir, K a y ­
seri) A ja n sları: BaJıçekapı; B ey oğ lu (İstan bul). B ürosu : İskenderun.
Sümerbank'müesseseler! î ?*
■
*
..... . _
'
Süm erbank A lım v e S atım M üessese! - İstanbul
.
....
Süm erbank A te ş T uğlası S anayii M üesses esi - F liyos
•.
, •
A
Süm erbank B akırk öy P am uklu Sanayii M üessesesi - İstanbul
,
Süm erbank B ursa M erinos v e H ereke Y ünlü v e H alı D ok u m a Sanayii- M üessesesi - B u rsa
Süm erbank Ç im ento Sanayii M üessesesi - Sivas
Süm erbank D efterdar Y ünlü S anayii M üessesesi - D e fte r d a r / İstanbul
' 7^~' -
”
S üm erbank D eri ve K undura S anayii M üessesesi - B eykoz / İstanbul
Sttmeribank E reğli P am uklu S anayii M ü e s s e s e s iE r e ğ li / K on ya
•
S üm erbank İzm ir B asm a S anayii M üessesesi - İzm ir
•
Süm erbank K ayseri Pam uklu S anayii M üessesesi - K ay seri
•
S üm erbank K endir Sanayii M üessesesi . T aşköprü
<7
,
.... "
. • .
„
■
•
Süm erbank M alatya P am uklu Sanayii M üessesesi - M alatya.
-
•
Süm erbank N azilli B asm a Sanayii M üessesesi - N azilli
•
Süm erbank P am uk S atm alm a v e Ç ırçır F abrik ala r M üessesesi - A dana
Ui
.
"•
•
Süm rebank S ellüloz Sanayii M üessesesi . İzm it
•
S üm erbank Sıınğipek ve V iskoz M am ulleri S anayii M üessesesi . Gem lik
•
T ürk iye D em ir ve Ç elik F abrikaları M üessesesi - K arabük
•
Kütahya K eram ik F abrikası
•
-
Sünıerbank’ın teşebbüsü :
Alım ve Satun Müessesesinin toptan ve perakende mağazaları:
Adana. A m asya, A nkara, Burdur, Bursa, D iyarbakır, E rzurum , E skişehir, Gaziantep,
İstanbul
ıB ahçekap:
ve B e y o ğ lu ), Izır.ir, Kars, K on ya, Kayseri, M alatya, N azilli. Samsun. Sivas, Trabzon, Zonguldak.
- 2 8 -
Î D R K İ
CaARAlM Tİ
Y E
B A N K A S!
En modern servisleriyle hizmetinizdedir
Etibank, İş ve T. Tica­
ret Bankalariyle
Millî Reasürans Şti.
Kurduğu
A n k a r a
S i g o r t a Ş t i.
.
Emniyet ve İstikbalinizin
K a l e s i d i r
Serm aye ve itiyatları
7 . 0 0 0 . ° 0 0 TL.
İş
GALATA
des No.
AN KARA
M e rk e z i. #•'
- Bankalar;'Cad80
^
SİGORTA HANI
: ''i.
T elefon : Müdür 42664 K
Santral 4 7 iö0 * 47589
Telgraf :
j.yy
- ~ı
ANTAS
İ S T A N B U L
--------:------------ —-■
Tahsin Gönenç
Ünivertise Lokantası
Sej-fi Usta’nm elinden çıkan
en- nefis ( !) yemekler en
ehven fiyatla satılır.
ADRES : Siyasal F ilçiler Fakültesi
bodrum u.
M Ü L K İ Y E
D E R G İ S İ
B i z i m
D e rg i m i z d i r
İstanbul, Y eni Poslâhane Caddesinde U m um M üdü rlük binası
A k b a n k T. A. O.
Sermayesi 15.000.000 T. L.
İhtiyatları : 1.335.990.13 T. L.
Merkezi : A D A N A
ŞUBELERİ:
DİYARBAKIR
GALATA
İSTANBUL
İZMİR
KADIKÖY
ADANA
ANKARA
CEYBtAN
DENİZLİ
KAYSERİ
KIRIKKALE
MERSİN
POLATLI
A JA N SLA R I:
Cebeci (Ankara) — Yenimahalle (Ankara) — Yemiş (İstanbul) Beşiktaş (İstanbul) — Yenigün (İzmir) — Karşıyaka (İzmir)
Kurtuluş (İstanbul) — Yağcamii (Adana) — Başdurak (İzmir)
Yakında Hizmete Girecek Şubeler
::
' .
i
Konya — Eskişehir — Koyunpazan (Ankara)
h e r NEVİ BANKA MUAMELELERİ:
Dünyanın her tarafında muhabirler
: r;
Her oy .dağıtılan zengin
ALTIN ve EV ikramlyelri
.. A K B A N K
-7Î&
•' ¿ ' S r - ' - j
i
I
--i.-
Güven G i y i m e v i
-
t
. T A L İ P
*
♦
Ü N A L
Anafartalar Caddesi No. 251 T e l : 1S469 Ankara
t
M ,
ini e eli i m
«
Matbaa, Ambalaj, Kesekâğıdı, Kırtasiye,
Kınnap, Mukavva, Terazi, Baskül
♦
*
ve Para Kasaları
P A LT O , P A R D E S Ü , TR E N Ç G O T, H A Z IR E L B İS E L E R ,
C E K E T, P A N T A L O N , Ç OCU K E L B İS E L E R İ, A V R U P A
VE
YERLİ
KU M AŞLAR,
EN YÜKSEK İŞÇİLİKLE ISMARLAMA ELBİSE
YAPILIR
S. B. F. KOOPERATİFİYLE KREDİ MUAMELESİ
YAPILIR
♦
♦
♦
♦
♦
••
#
♦
ANKARA
:
Yeni Hal No. 1 -8 7
♦
♦
^
S İP A R İŞ Ü ZE R İN E A V R U P A V E . Y E R L İ K Ü R K L E R ,
TİCARETEVt
♦
IS M A R L A M A E L B tS E V E
S A İR E
l
M A N TO , ÇOCU K M A N T O L A R I
- 3 0 -
♦
♦
♦
♦
^
♦
T e l : Ankara - Meneir T e l : 12699
♦
♦
İSTANBUL
:
Hasırcılar No
:
47 T e l : —
♦
♦
♦
►
►
ARZVLAHINIZI*
►
T A H A K K IK D M
ODÖP S
T. C.
►
►
>
ZİRAAT
U IR A k M A V IttlZ
BANKASI
i
i
i
Yurt içinde 4 6 4 Şube ve Ajansı
dünyanın hep tarafındaki muhabirle­
riyle sayın müşterilerinin emrinde­
dir.
i
i
*
i
<
<
Vadeli, vadesiz tasarruf hesapları
I954 îikr» m iye yekûnu:
4
4
4
4
;;
1.500.000 Liradır
G- A Y e L I
TA SA R R U F
Y O LU Y L A
Y U V A N I Z A
M U H AK, KAK,
KAVUŞ URSUNUZ
Bu Zengin Plânda
Evler, Apartman daireleri,. T raktör­
ler ye ayrıca dolgun para ikrami'vyeıeri bulunmaktadır;
••i
.
.
.
.
.
.
E M L İİK
4
i
4
*•
.
B
4
R a d ly ©
R s u â ly ®
A h m
M
T e i s f s
e t
iM ü ft^ lh ıa s s ııs o
E k m e k e o
Şubesi.
Samanpazarı park şubesi
Ankara Tel. 14700
Ankara Tel. 14200
W
W
v W
v W
S K -rÎj-------
a t ö ly ^ H e r D ,
Merkezi
Hükümet
___ cad. No. 12
IW
E
v v W
v w
v W
W
v v v v v v v t
^ X T X T ^ T -lT X T X T X T X T ^ T ^ T X T İT X T X T İT ^ T İT İT X T X T ^ rX T J ^
T Ü R K İ Y E
iraî D o n a t ı m
Kurum u
Sermayesi : 50.000.000 T. L.
13 Şube Müdürlüğü
63 Ajans
'
88 Temsilcilik
ile yurdun 164 y erin de çiftçim izin hizm etindedir.
M üessese v e iştirak lerim iz
’*. •*
~'f
A dapazarı Z iraat A letleri v e M akin aları Fabrikası
S e r m a y e s i: 7.000.000 T .L .
.
'.
.
4‘;
!
'• •
••
3$ .* v ? .
•I.
“ ■* «•*
V
G übre F a b rik a la rı T. A . O.
.. S e r m a y e s i: 2.300.000 T . L .
.
,
.
A z o t F a b rik a la rı T . A . O.
Sermayesi: 30.000.000 T .L .
. ,
.¿s'd. ..
'"y
.- k i -
-V.7 -
i r i
”
|
Mümessili ve Satıcısı Bulunduğumuz Firmalar
.
--
M ässcy ^ H E rn s Co.
F o rd M o to r Co.
H allett M an ufacturin g Co.
Sigm und Pum ps Co. L td .
D avey C om pressor Co.
V erm orel
G ebrü der E b erh ard t
Salopian E n ginere L td .
• J . B a u tz A . G.
A . <T. T röster
' W h itlock B r o s L t d . :
K eçib orlu K ükürtleri
J. D ecbentreiter
cœraiETÂEŒiE
r
O
T u hafiye M ağazası
R estoran ve Pastahanesi
M üzik, orijinal dekor ve n efis ev
G öm lek, P ija m a , K ravat, Fanila, Çorap,
T r ik o ta j ve her nevi tu h afiye eşyası
ym ekleri ile m üştreilerinin em rine
am adedir.
S. B . F. K oop era tifi ile kredi m uam elesi
vardır
S. B . F. karşısı.-
T el : 13634 A n k ara Ulus N ey . N o. 8
•ßagtekiüet Devlet Matbaan —
-
32
-
B asıldığı
»»ril» ı
2A/z/\yz*