Kisisel Gelisim ve Rehberlik Birimi Bülteni
Transkript
Kisisel Gelisim ve Rehberlik Birimi Bülteni
Kisisel Gelisim , , ve Rehberlik Birimi Bülteni MART BÜLTENİ 2012 Sevgili Velilerimiz, Gelişim Koleji olarak amacımız, tüm çocuklarımıza ve sizlere hep içinde bulunduğumuz ve çoğu zaman ne yapacağımızı bilemediğimiz, adına ‘KAYGI’ dediğimiz, bununla nasıl ‘BAŞEDECEĞİMİZ’ i kestiremediğimiz, kalbimizin delice çarpmasına neden olan, bizlere istemeden de olsa hatalar yaptıran duyguyu biraz daha anlamak ve anlatmak. Yaşadıklarımıza nasıl bakmamız gerektiğini, sorunlara ya da endişelere çözüm yolu üretebilmeyi ve en önemlisi kaygı ile baş etme şekillerinin hiçte zor ya da korkulacak şeyler olmadığını görmek ve göstermek. Kaygı korkulacak veya kaçılacak bir şey değil hatta doğru kullanılırsa iyi ve yararlı bir duygudur. Gelin şimdi sizleri de bu ay okullumuzda ve sınıflarımızda olan kaygı ve baş etme yöntemlerinin içine alalım ve bu serüveni birlikte yaşayalım. ‘ Bir sonraki bültende görüşmek dileğiyle… ‘KAÇ YA DA SAVAŞ’ Ya annem-babam hastalanırsa? Ailemin başına kötü bir şey gelirse? Öğretmen soru sorduğunda ya cevaplayamazsam ve arkadaşlarım benimle dalga geçerlerse? Arkadaşlarım dalga geçecek ve bu yüzden okula gitmek istemiyorum. İşte kaygı, stresli bir durumla karşı karşıya kalındığında, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren hepimizin yaşadığı aşırı uyarılmışlık halidir. Hazır yeri gelmişken bu değişimler nasıl belli oluyor, onları görelim. Zihinsel belirtiler, düşünceleri toplayamama, unutkanlık ve öğrendiklerini aktaramama, dikkat ve konsantrasyon güçlüğü, bilgileri anlamda güçlük çekme ve düşüncelerimizi organize edememek. Zihinde böyle düşünceler birbirini kovalarken sizce beden sabit durabilir mi? Elbette beden, zihin ve duygular bir arada çalıştığı için birbirlerini etkileyen bir zincirin içinde hepi aynı anda kaygıya farklı tepkiler vermektedir. Fizyolojik olarak çarpıntılar, düzensiz kalp atışları, düzensiz solunum, ellerde titreme, baş dönmesi, kas yorgunluğu, terleme, üşüme, mide ve baş ağrısı. Bu kadar değişime duygularda kayıtsız kalmıyor elbette. Duygusal olarak, gerginlik, sinirlilik, heyecan, panik, karamsarlık, güvensizlik ve korku içimizde dolaşıyor. Akla hemen herhangi bir alanda başarılı olabilmek için kaygı yaşamamak mı gerekir? HAYIR….! Her duygu gibi kaygı da kişinin yaşamını sürdürebilmesi için ve yaşamdan doyum alabilmesi için gereklidir. Öyleyse amaç, kaygıyı tümüyle ortadan kaldırmak değil, kaygıya yenik düşmemek ve yaşanan kaygıyı belli bir düzeyde tutarak onu kendi yararımız için kullanmaktır.. Kaygılar belirli dönemlerde gelişimin doğal bir parçası olarak ortaya çıkar. İlk çocukluk yıllarında, temel ihtiyaçları anne tarafından karşılanan çocuğun en büyük kaygısı anneden ayrılma iken, okul öncesi dönemde yabancılardan, böceklerden ya da hayaletlerden korkmaya başlar. İlkokul yıllarında arkadaş edinememe, başarılı olamama kaygısına, ergenlik yıllarında ise yakın arkadaş edinme, bir gruba ait olma, karşı cinse hoş görünme ve bedenindeki değişiklikler, içe kapanma şeklinde kendini gösterebilir. Gelin şimdi dönemsel olarak bunlara birlikte bakalım. İLKOKUL YILLARINDA KAYGI Çocuklar ilköğretime adım attıklarında farklı beklentilerle karşılaşırlar; okuma, yazma, matematik ile tanışırlar. Okuma yazma, matematik becerisi yaptığımız pek çok şey için temel oluşturur. Özellikle 1. sınıf bu temel becerilerin kazanıldığı bir dönemdir. Çocuklar gelişim merdiveninde farklı basamaklarda olabilirler. Dolayısıyla yapabildikleri de birbirinden farklı olacaktır. Öğrenecekleri yeni bilgiler, konularla ilgili fikir sahibi olmadıkları için yapamama başarılı olamama kaygısı yaşayabilirler. Ancak bu kaygı çocuk öğrendikçe, yapabilirlik düzeyi arttıkça azalır. Öğrenme arttıkça azalan kaygı çocuk için sorun durum yaratmaz. Bu nedenle çocuğunuzdan beklediğiniz başarı düzeyi onun sahip olduğu beceriler düzeyinde olursa çocuk “yapabilirim duygusunu” yaşar ve kaygı yüklenmez. Çocuktan her zaman çok başarılı olmasını beklemek onun kaygı yüklenmesine neden olur. Çocuğun yapamayacağını, başarılı olamayacağını hissettiği durumlarda beklentimizi çocuğun seviyesine uygun ayarlamak çocuğun kaygısını azaltacaktır. Ailenin çocukla ilgili birtakım gerçekçi olmayan beklentiler geliştirmesi ve bunu çocuğa yansıtması çocukta çok büyük kaygı yaratır. Bu kaygı çocuğun kendine olan güvenini azaltır, çocukta başarılı olamama korkusu geliştirir. Çocuktan başarılı olmasını beklemek, çocuğa göre onun kişilik değerinin başarıyla değerlendirilmesi manasına gelmektedir. Çocuğun kişilik değerini ana-babasının gözünde başarılı olmasına bağlaması çocuğun kaygısını daha çok artırır. Bu kaygı okul başarısının düşmesine neden olur. ÇOCUKLARIN OKUL BAŞARISINI ARTIRMAK İÇİN ANNE VE BABALARA DÜŞEN GÖREVLER 1- Anne ve baba öncelikle çocuğunu bağımsız bir birey olarak kabul etmeli, ona sevgi ile yaklaşmalıdır. Onunla iyi ilişkiler kurarak onun duygu ve düşüncelerini dinlemeli, onun bu duygu ve düşüncelerine saygı göstermelidir. 2- Eleştiride bulunmak, çocukta daha iyisini yapmalısın, ben kötüyüm ya da siz de mükemmel değilsiniz gibi düşüncelere yol açar. Baskıcı, otoriter ve eleştirici tutum çocuğun kendine olan güvenini azaltır ve kaygılanmasına neden olur. 3-Çalışmaları ailesi tarafından desteklenen, başarılarından dolayı takdir edilen çocuklar kendilerini değerli bir kişi olarak görür. Bu da onun var olan yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olur. Bu çocuklar kapasitelerini en üst düzeyde kullanarak okul başarılarını yükseltebilirler. OKULDA DIŞLANMA VE ARKADAŞ EDİNEMEME Anne baba ve çocuk için sıkıntı veren deneyimlerden biri de çocuklarının okul ortamında bir arkadaş edinemediğini görmektir. Arkadaş edinmekte zorluk çeken ve arkadaşları tarafından dışlanan çocuklar sosyal ortamlarda kaygı yaşamaya daha yatkın çocuklardır. Hangi sebeple olursa olsun arkadaşları tarafından dışlanma veya bir gruba dahil olamama her yaştaki çocuk için kaygı verici bir durumdur. Çocuğun sağlıklı arkadaşlık kurabilmesi için bazı sosyal becerileri kazanmış olması gerekir. Ortaklaşa oyun kurabilme, paylaşma, kendi isteklerini kontrol edebilme, sırasını bekleyebilme gibi. Tüm bunların gelişebilmesi belli bir süreci gerektirir. Çocuk ne kadar çok sosyal ortama girer ve ne kadar çok akranlarıyla bir arada bulunursa sağlıklı ilişki kurma konusunda o kadar beceri kazanır. Her çocuk isterse ve desteklenirse rahatlıkla arkadaş edinebilir. ANNE – BABALARA ÖNERİLER • Çocuğunuzun kaygı yaşadığı durumlarda kaygısının ne olduğunu anlamaya çalışın. Çocuklar genellikle duygularını, endişeli olma hallerini açıklayamazlar. • Çocuğunuzu dinleyin. Endişeleri ile baş etmede çocuğunuz ile iş birliği içinde olun. • Ebeveynlik tutumlarınızı gözden geçirin. Aşırı koruyucu - reddedici ebeveynlik tutumları, endişeli ebeveynler, çocukların kaygı geliştirmelerine neden olabilir. Çocuklar büyüdükçe kaygılarının şekli ve durumu da değişir. İlkokul döneminde arkadaşlık, okuma yazma iken ilköğretim ikinci kademe de kaygılar sınav kaygısına dönüşür. İlk kaygılarını çocuklar hep ilköğretim birinci kademede yaşar sanırız. Hâlbuki öğrenciler için asıl kaygılar sınavların başladığı, başarının artması gerektiği dönemdedir. Bunu da sınav kaygısı olarak nitelendiriyoruz. Sınav kaygısı olan öğrenciler sıklıkla; “Ne yaparsam yapayım sınavdan iyi bir derece alamayacağım” “Bu sınavda hata yapmamalıyım eğer hata yaparsam, ben değersiz ve başarısız biriyim demektir”. “Eminim herkes sınavı kolay bulmuştur. Benden daha iyi sonuç alacaklar” “Ailemi ve çevremi hayal kırıklığına uğratacağım” “ Benim için harcanan emeklerin hepsi boşa gidecek” “Herkese rezil olacağım” “Sınav sırasında bildiğim her şeyi unutabilirim” şeklindeki kalıp inançlara ve düşüncelere sahip olurlar. SINAV KAYGISI İLE BAŞ ETMEYE YARAYACAK BAZI ÖNERİLER Son anda yeni konuya çalışmayın. öğrendiğiniz bilgiler kafanızı karıştırabilir. * Yeni * Sınavdan önce yeterince dinlenmeye özen gösterin. Uykusuz kalmamaya dikkat edin. Yorgunluk ve uykusuzluk dikkatinizi toplamanızı zorlar, kaygınızı arttırır. * Beslenmenize dikkat edin. Şekerli yiyecekler, çay, kahve, alkol ve sigara kaygıyı tetikleyicidir. Sebze, meyve ve protein ( balık, et, tavuk, süt ve süt ürünleri, kuru baklagiller) bakımından zengin besinlere öğünlerinizde daha fazla yer verin. Bu besinler kaygıyı dengeleyici işlevlere sahiptir. * Düşünce ve inançlarınızı sorgulayın. Felaketleştirme tarzı düşünce ve inançlarınızın gerçekçi olup olmadığını gözden geçirin? Bu düşüncelerin gerçekçi olduğuna dair kanıtlarınız var mı? Kanıtlarınızı sınayın. “Eğer sınavı geçemezsem annem-babam beni öldürür” * Gerçekçi ve doğru olmayan düşünce ve inançlarınızı, gerçekçi ve işlevsel olan düşünceleriniz ile yer değiştirin. Örneğin; “İyi değilim, yetersizim, aptalın tekiyim” yerine, “mükemmel değilim ama bu zamana kadar okuyup bu noktaya kadar geldiysem bu benim çalışkanlığımı ve başarılı olduğumu gösterir”. Ya da “Bu sınavda başarılı olamayacağım” yerine, “ bu sınavda başarılı olmak için elimden geleni yapacağım”, “ Bu sınav hayatta başarılı olmanın tek yoludur” yerine “ Bu sınav hayatta başarıya giden yollardan bir tanesi sadece”, “ mutlaka başarmalıyım” yerine “ başarmak istiyorum” diye düşünmek daha gerçekçidir. * Fizyolojik belirtilerinizi gevşeme egzersizleri ile azaltabilirsiniz. Kaygının üstesinden gelebilmek için yapılması gereken temel egzersizlerden biri nefes egzersizleridir. Kaygı durumunda damarlarda daralma olur. Sonuç olarak hücrelere giden kanın ve oksijenin miktarında azalma olur. Gevşeme egzersizleri gerek fiziksel gerek psikolojik pek çok rahatsızlık için hem önlem hem de etkili yöntemlerden biridir. Doğru nefes alıp - vermeyi öğrenin. Diyafram nefesini öğrendiğinizde kaygınızın azaldığını gözlemleyebilirsiniz.. Aşamalı Kas Gevşetme: Bu egzersiz sayesinde kaslarınızın gerginliği ve gevşekliği arasındaki farkı hissedeceksiniz. Gevşeme hali ile birlikte kaygınızdaki düşüşü fark edebilirsiniz. UNUTMAYIN SINAV BİLGİLERİMİZİN ÖLÇÜLMESİ İÇİNDİR. KİŞİLİĞİMİZİN ÖLÇÜLMESİ İÇİN DEĞİL!.. Kaygıyla bir de içimizde baş etme yöntemlerini öğrenmemiz gerekir, çünkü asıl her şeyi çözebilecek olan bizleriz. Bunu yapabilmenin püf noktalarını sizlerle paylaşıyoruz. Olaylar karşısında gösterilen olumsuz tutumlar ya da kişinin içinden geçen olumsuz iç konuşmalar olay sırasında hissedilen gerginliği arttırır. Bu tip konuşmalar zamanla otomatikleşir ve kişi ve bu olumsuz diyaloglara inanmaya başlar. Olumsuz diyalogları olumluya nasıl çevirirsiniz? Mantıklı olarak düşünüp problemi tanımlayarak olası çözümleri üretmeye çalışın. Daima üstünlük çabası içinde olmayın. Geçmiş başarısızlıklarınızı genelleştirmeyip, eksikliklerinizi tamamlamak için bir fırsat olarak değerlendirin. Başarınızı başkalarını mutlu edecek yol olarak görmekten sakının. Yapacağınız şey olumsuz düşünme kalıplarını gerçek dışı iyimserlikle değil, gerçeklerle değiştirmek olsun ki potansiyelinizi maksimum düzeyde kullanabilesiniz. Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Eğer kaygı yaratan durumu başarıyla atlatırsanız kendinizi ödüllendirin. Bu olumlu değişiklikler mutlaka bakış açınızı da değiştirecektir. Kaygı yaratabilmek duruma girerken geçmiş başarılarınızı hatırlayın. Kendinize cesaret verecek cümleler kurun. “Kötümser yalnız tüneli görür; iyimser, tünelin sonundaki ışığı görür; gerçekçi, tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür.” Kaynakça: Baltaş, A. (1992) Öğrenmede ve Sınavlarda Üstün Başarı, Evrim Yayınevi http://www.student affairs.buffalo.edu/shs/ccenter/stresstestanxiety.shtml Sınav kaygısı resim, library.austincc.edu/help/testtake Batlaş, Acar , Üstün Başarı, 1997 Remzi Kitabevi Cüceloğlu, Doğan, İletişim Donanımları, 2003, Remzi Kitabevi J.HARRIS
Benzer belgeler
Rehberlik Postası - Eyüboğlu Eğitim Kurumları
düzensiz kalp atışları, düzensiz solunum, ellerde
titreme, baş dönmesi, kas yorgunluğu, terleme,
üşüme, mide ve baş ağrısı. Bu kadar değişime
duygularda kayıtsız kalmıyor elbette. Duygusal
olarak, ...