Yarın Geç Olabilir Kasım 2011
Transkript
Yarın Geç Olabilir Kasım 2011
YARIN GEÇ OLABĠLĠR İbrahim BEŞER 11 . Baskı Bu kitaptaki bilgiler bütün Ġnsanların Ġstifadesi için hazırlanmıĢtır. Tanıtım amaçlı yazılar dahil orijinaline sadık kalmak Kaydıyla izin almaya gerek kalmadan kısmen veya tamamen çoğaltılabilir kopyalanabilir. www.ibrahimbeser.com [email protected] 0 (232) 7821115 Baskı tarihi : Nisan 2011 Baskı, cilt : FĠLDĠġ OFSET MATBAACILIK REKLAMCILIK TĠÇ. LTD. ġTĠ. 0 (232) 251 08 88 Ve diğer bilgiler 2 SAYIN OKUYUCU Bu tebliğ kitabı hiç bir düĢünce Siyaset ve hiç bir kimsenin inancını küçük düĢürme gibi bir amaca hizmet etmek için hazırlanmamıĢtır. Bu kitapta Yüce Allah‟ın ve peygamberin Buyruklarının açıklamaları ile birlikte Ġslâm dini ve güncel yaĢamımız arasındaki kültürel bağlarımızın nasıl kopartılmak istenildiği konu edilmiĢtir. Okumak için zaman ayırırsanız yararlı olacağına Ġnanıyorum. Varsa yanlıĢlarım lütfen bu yanlıĢı bana bildiriniz. Saygılarımla 3 BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM SON NEFES Ruhumuzu teslim etmeden önce göz perdemiz açılır ve gideceğimiz yeri yani dünya gözü ile göremediğimiz asıl gerçekleri artık görürüz. “Andolsun ki sen bunun farkında değildin, biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denilir).” (Kaf sûresi 22. âyet) KiĢi inancının gereğini yaptı ise ruhunu çok kolay teslim eder. Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur. Bu durumda gideceği yerin görüntüsüne göre, ya çok sevinecek yada çok üzülecektir. “Ve, gözleri beni görmeye kapalı (perde) bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olanlar o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir.” (Kehf sûresi 100. 101. âyetler) Cenneti gören mümin ise vaad edilen bu güzelliğe hayran olur, dolayısıyla bu Cennetin sahibi ve maliki, Yüce Allah‟a olan inancını yenileyerek görmeyi ifade eden, “Kelimeyi Şahadeti” getirir yani ; Allah‟ın varlığına, birliğine ve Muhammedin onun resulü olduğuna Ģahit oluyorum (görüyorum) der. (Mahkemede Ģahitliğin esası da budur Olayı görüp görmediğini ifade eder.) “Onların dualarının sonu da şudur, Hamd âlemlerin Rabbi Allah‟a mahsustur.” (Yünus sûresi10 âyet) Duanın Türkçe okunuĢu; “Ve ahiru dâ‟vâhum, (Son duaları) Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemîn”. ĠĢte müminler böyle güzel ölümlere mazhar olmak için yaz kıĢ demeden bir ömür boyu Allah c.c. buyruklarına itaat ederler ve Cenneti hak etmek için çaba gösterirler. Müminlerin son sözleri ve duaları olan bu Âyeti Kerimeyi hesap günü sonrası, Cennete girerken Cenneti gördüklerinde de okurlar. “Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve Âlemlerin Rabbi olan Allah‟a hamd olsun denilmiştir.” (Zumer sûresi 75. âyet) Fatiha sûresinin baĢında, her rekatta okuduğumuz âyeti kerime de aynı duadır. Bu tesadüf değildir. BaĢlangıç ve sondur. Bu bilim, teknoloji ve insan aklının ötesinde bir olaydır. O, Allah kanunudur ; Çünkü En ulvi kitap Kur‟an‟dır baĢlangıcı, Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemindir. En ulvî ibadet namazdır BaĢlangıcı, Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemindir. Ve en ulvî makam da Cennet‟tir, baĢlangıcı da yine Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemindir… 4 İÇİNDEKİLER Ben neden Müslüman oldum ?..............…………..…5 Yüce Allah‟a itaat nasıl olmalı ?.……………..…....97 Allah‟u teâlâ ġeytanı neden ölümsüz kıldı?........125 Ölüm……………………………………………………164 Kabir hayatı…………………………………………...176 Kıyâmet………………………………………………...186 MahĢer ve Mizan…………………………………….192 ġefaat…………………………………………………..198 Cennet………………………………………………….199 Ġnsan ve ġeytan……………………………………..205 Cehennem……………………………………………..209 Sonuç ………………………………………………….212 5 BEN NEDEN MÜSLÜMAN OLDUM? Kâinatın yaratıcısı yüce Allah, insanlara uyarıcı olarak gönderdiği peygamberler ve kitaplar sırasıyla Ģöyledir ; Tevrat Hz. Mûsa a.s.‟a, Zebur Hz. Davut a.s.‟a, Ġncil Hz. Ġsâ a.s.‟a, Kur‟anı Kerim ise Hz. Muhammed s.a.v.‟e indirmiĢtir. Ayrıca yukarıda adı geçen peygamberlerden baĢka birçok peygamberin de gönderildiğini, bazılarına da Ġnsanları uyarmak için sahifeler halinde kitapların verildiğini Kura‟nı kerim bize bildirmektedir. Tevrat, Zebur ve Ġncil, zaman içinde değiĢikliklere uğradıkları veya asıllarının bize kadar ulaĢmadığı herkes tarafından bilinmektedir. “Onlar kelimelerin anlamlarını kendilerine verilen öğütlerin unuttular.” (Maide sûresi 13. âyet) değiştirirler, başlıcalarını Ancak yüce Allah Kur‟anı Kerimin korunmasını diğer kitaplarda olduğu gibi insanlara bırakmamıĢ, kendisi koruması altına almıĢtır. YaklaĢık on beĢ asırdan bu yana, türlü görüĢlere sahip insanlar, kendi çıkarlarına göre ve tüm çabalara rağmen ne değiĢtirebildiler ne de yönlendirebildiler. “Kur‟anı kesinlikle biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.” (Hicir sûresi 9. âyet) ĠĢin ilginç olan yönü ; Kur‟anı Kerimde ki tüm âyeti kerimelerin içermiĢ olduğu kanunlar ve kâinatta yaĢayan insanlar için programlanmıĢ her yaratık, hiç bir değiĢiklik olmadan hâlâ Ġnsanlara hizmette kusur etmeden görevlerini noksansız sürdürmektedir. 6 Canlı oluĢunun kanıtından olacak ki, teknoloji ilerledikçe Kur‟anı Kerimin ya gerisinde kalmaktadır ya da tıpa tıp uymaktadır. Örneğin; Dünyanın yuvarlak oluĢu. “Geceyi gündüzün üzerine sararız, gündüzü gecenin üzerine sararız.” (Zumer sûresi 5.âyet) Önceden dünyanın düz olduğu iddia ediliyordu, Yuvarlak oluĢunu bilim sonradan ispat etmiĢtir. Ana karnındaki ceninin 3 karanlık aĢaması ; “Sizi annelerinizin karınlarında, karanlık içerisinde, yaradılıştan geçirerek yaratmıştır.” (Zumer sûresi 6.âyet) üç türlü yaradılışa Yine modern bilim 3 karanlık aĢamayı sonradan bulmuĢtur. Evrenle ilgili âyeti kerimede ; “Göğü kendi ellerimizle biz genişletiyoruz.” (Zâriyat sûresi 47.âyet) kurduk ve biz Evrenin sürekli büyüdüğünü, geniĢlediğini de, yine 20. yüzyılın baĢında bilim farkına varmıĢtır. durağan olduğunu savunuyorlardı. BaĢlangıcı ve sonu olmayan evren diyorlardı. 20. asırda bilim, evrenin yoktan var edildiğini ispat etmiĢtir. Kur‟anı Kerim‟de Yüce Allah, YaklaĢık on beĢ asır önce semâvatı ve yeri yoktan var ettiğini bize bildirmiĢtir. “Bilin ki O, Kâinatı yoktan ilk olarak yaratan, ölümden sonra tekrar hayatı geri getirendir. O, bağışlayan ve sevendir.” (Bürüç sûresi 13-14. âyetler) 7 Atlas okyanusu ile Akdeniz sularının Cebelitarık boğazında, birbirine kesinlikle karıĢmaması ile ilgili Kur‟anı Kerimde ; “İki denizi birbirine kavuşturmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar, onlardan inci ve mercan çıkar.” (Rahman sûresi 19.20.22. âyetler) “İki deniz birbirine eşit olmaz. Şu çok tatlıdır, susuzluğu keser, içmesi kolaydır. Şu çok tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık) yersiniz ve takmakta ( giymekte ) olduğunuz süs eşyası çıkarırsınız.” (Fatır sûresi 12. âyet) Hazreti Musa (a.s.) Ġse firavun‟un zulmünden kurtulmak için, Asası ile kızıl denizi yarma olayı da Ģöyle gerçekleĢmiĢtir ; “Bunun üzerine Mûsâ‟ya, Asan ile denize vur diye vah yettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.” (ġuara sûresi 63. âyet) “Mûsâ‟yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. Sonra ötekileri suda boğduk.” (ġuara sûresi 65.66. âyetler) Eti ve kemikleri bozulmamıĢ firavunun cesedini, sonradan gelecek Ġnsanlara ibret olsun diye bırakan cenâbı Allah Kura‟nı Kerimde Ģöyle buyuruyor ; “Hatırlayın ki denizi yardık ve sizi kurtardık, firavun taraftarlarını da siz bakadururken denizde boğduk.” (Bakara sûresi 50. âyet) 8 “Bu gün senden sonrakilere (arkadan geleceklere) ibret olsun diye senin bedenini cansız olarak denizden çıkarıp bırakacağız.” (Yunus sûresi 92.âyet) Kur‟anı Kerimde Cenâbı Allah bal arısına, diĢilere hitap edilen Ģekilde hitap ederek, üstelik tekil takısını kullanarak, onun ne yapması gerektiğini bildirmiĢtir. Çünkü Arapça‟da diĢiye ayrı, erkeğe ayrı gramer kullanarak hitap edilmektedir. Bu konu ile ilgili Kur‟anı kerimde ; “Rabbin bal arısına vahyetti; dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına git. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar. Onda insanlar için bir şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.” (Nahl sûresi 68. ve 69. âyetler) Neden diĢi? Yüzlerce yıl sonra öğreniyoruz ki. Bal arıları, aralarında az olan erkekleri yok ediyorlar. DiĢi kraliçe arı tek kalıyor ve koloninin yönetimine de tek baĢına hakim oluyor. Çok miktarda larvalar üreterek, ömürleri 6 hafta olan iĢçi ve diğer arıların yerini dolduruyor. ĠĢçi ve diğer arıların ise cinsiyeti yoktur. Kısırdır, eĢleĢemezler. Bu ve diğer gerçekler bizi daha çok düĢünmeye iten olaylardır. Mucizeden de ötedir. Bütün bunları yaratanından daha iyi bileni olamaz. 9 YaklaĢık on beĢ asır önce çölde, bitki, sebze ve meyve olmayan bir yerde, Cenâbı Allah bize rüzgarları aĢılayıcı ve döllendirici olarak gönderdiğini bildirmektedir. Günümüzdeki bilim, rüzgarın aĢılayıcı özelliği olduğunu, bitkilerin üzerinden eserken erkek tohumlarla diĢi tohumları döllendirdiğini, yağmurun yağmasında da büyük rol oynadığını daha yeni ispat etmiĢtir. “Biz rüzgarları aşılamayı sağlayan vasıtalar olarak gönderdik. Ve gökten bir su indirdikte onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (biz bunları yapmasaydık) Siz o suyu saklayamazdınız.” (Hicir sûresi 22.âyet) Bu âyette ayrıca; yağmur sularının yine yüce Allah‟ın yarattığı yer katmanlarında stok edildiğini ve buralardan insanların ihtiyacının temin edildiği ifade edilmektedir. “O size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve ağır bulutları meydana getirendir.” (Rad sûresi 12. âyet) “Gök gürültüsü Allah‟a hamd eder. Meleklerde onun korkusundan tespih ederler.” (Rad sûresi 13. âyet) “Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen odur. Sonunda onlar (rüzgarlar) ağır bulutları yüklenince, onu ölü bir memlekete sevk ederiz. Oraya su indirir ve onunla türlü türlü meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Her halde bundan ibret alırsınız.” (Araf sûresi 57.âyet) 10 Bu âyeti kerimelerden anlaĢılacağı gibi yüce Allah, ölüleri nasıl dirilteceğini kullarına bildirmektedir. Ancak “ağır bulutları” buyruklarının da üzerinde durmak gerekiyor. Cenabı Allah‟ın gücünü, kudretini her yerde gördüğümüz gibi burada da görebiliriz. Hava rüzgarlı ve bulutlu olduğunda, zaman zaman o bölgedeki bulutların ağırlığının 300 bin tona yakın bir ağırlık olduğunu, yaklaĢık 15 asır sonra bilim tespit etmiĢtir. Yer çekimine karĢılık, bu devasa ağırlığı havada durduran Allah‟tan baĢka kimse değildir. Böylece su baskınlarının ve sellerin getirdiği felâketlerin kaynağı daha iyi anlaĢılmaktadır. Cenâbı Allah, bizi kıyamet günü toprağın içinden dıĢarı atacağını, âdeta fıĢkırtacağını, yer altındaki milyarlarca gömülü insanın nasıl dirileceğini, mezarlarından nasıl kalkacaklarını, Kur‟anı Kerimdeki çekirgelerle ilgili ayeti kerimede Ģöyle bildirmektedir ; “Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi davetçiye koşarak kabirlerinden çıkarlar, O esnâda kâfirler ise utangaç, gözleri dönmüş bir durumda bu çok çetin, şiddetli ve zorlu gündür, diyecekler.” (Kamer sûresi 7-8. âyetler) Kur‟anı Kerim neden çekirgeyi misal vermiĢtir? Çekirgelerin hayatını incelediğimizde karĢımıza ilginç bir olay çıkar. Çekirgeler yumurtalarını toprağa tohum gibi yerleĢtirirler. Larvalar uzun bir süre toprağın altında kaldıktan sonra milyarlarca çekirge yeryüzüne çıkar. Çekirge sürüleri, kilometrelerce uzunlukta ve geniĢliktedir. Kapkara bir yağmur bulutu gibi. Bazı sürülerin 35 km. geniĢliğinde ve metrelerce derinlikte olduğu tespit edilmiĢtir. 11 GüneĢi bile kapayarak yeĢil alanlara inerler ve yeĢillikleri kuruturlar. Milyarlarca çekirgenin, toprak altından aynı zamanda toplu halde yeryüzüne çıkmalarında bizim için çok büyük ibretler vardır. Mezardan kalkmamızın en büyük kanıtıdır. Ama kalpleri mühürlü olanlar yine de anlamazlar. ĠĢte çekirgeleri böylece yeryüzüne çıkaran yüce Allah, insanları da kabirlerinde böyle diriltecektir. “Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor. İşte sizide (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.” (Rum sûresi 19. âyet) Yukarıdaki âyeti kerimede buyurduğu gibi, öldükten sonra dirilmenin hiç de öyle akıl almaz bir Ģey olmadığı, yeryüzündeki sürekli yenilenme olaylarına iĢaretle özlü bir Ģekilde anlatılmıĢ olmaktadır. Gerçekten, kupkuru topraktan ve ağaçlardan, yemyeĢil bitkiler ve yapraklar, rengarenk çiçekler ve meyveler çıkaran ilahi kudret için, yoktan var ettiği insanı tekrar diriltmesinin zor olacağı düĢünülemez. Çok akıllı süper zekaya sahip 10 kiĢiyi gün ıĢığı almayan, takvim, saat, haberleĢme cihazları ve diğer zaman göstergelerinin olmadığı bir yere kapasak. Yalnız yeme içmelerini temin etsek ve onlara, 20 gün sonra buradan hep birlikte çıkacaksınız desek? Ġnanıyorum ki her biri ayrı çıkıĢ zamanı verecektir. Veya hiçbir yorum yapamayacaklardır. Üstelik bunlar akıllı insanlardır. Peki milyarlarca çekirge, uzun bir süre sonra hep birlikte bulundukları karanlık yarıklardan aynı günde yeryüzüne çıkmalarına ne denir? Allahu Ekber (Allah büyüktür) demekten baĢka çaremiz yoktur. 12 “Din düşmanları Kıyâmet ne zamanmış, kemikleri nasıl bir araya getirecekmiş diye sorarlar. Parmak uçlarına kadar aynen yaratacağız.” (Kıyâmet sûresi 3. ve 4.âyetler) Bu âyeti kerimede, gözden kaçmaması gereken, önemli bir husus olan parmak uçları buyruğudur. Cenabı Allah, neden özellikle bu kelimeyi bize hatırlatmıĢ? Çünkü yeraltında yatan milyarlarca insan ve yer üstündeki milyarlarca insanın, hatta ikizlerin bile parmak izleri (çizgileri) farklıdır. Kesinlikle aynı değildir. ĠĢte parmak uçlarındaki Çizgileri bile aynen yaratacağını bildirmesi, Allah‟u Teâlâ‟nın önemli mucizelerinden biridir. “Onları sarsmasın diye yeryüzüne bir takım dağlar diktik.” (Enbiya sûresi 31. âyet) “Gökyüzünü sağlam bir tavan gibi yaptık.” (Enbiya sûresi 32. âyet) “Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.” (Nebe sûrusi 12. âyet) Yukarıdaki âyeti kerimeler ise yer yüzünde oluĢacak sarsıntıları azaltmak ve Gökyüzünden gelecek zararlı ıĢınların Dünya‟ya ulaĢmasını önleyen, Atmosfer ve ozon Tabakaları ile ilgilidir. Bazı müfessirler ise; gök yüzündeki bütün cisimleri, yüce Allah‟ın varlığının ve kudretinin birer delili olarak yorumlamaktadırlar. 13 Diğer bir mucize ise: Cenâbı Allah, yarattığı bütün kullarının ses yapısını farklı tonlarda yaratmıĢtır. Dolayısı ile telefon görüĢmemizde kiminle konuĢtuğumuzu, çoğunlukla ses tonundan tanırız. Arkamız dönük ise veya göremediğimiz tanıdık kiĢileri de, yine ses tonlarından kim olduklarını anlarız. * * * * * * * * * Ġleride, yazılı diğer gerçeklerin dıĢında, bizim aklımızın henüz algılayamadığı ve bilimin açığa çıkaramadığı cenabı koyduğu sayısız kanunlar, buyruklar ve yaratıklar, milyonlarca yıldır hizmetlerini hiç aksatmadan sürdürmektedirler. Bize yaklaĢık 15 asır önce bildirilmiĢ olmasına rağmen, bazılarını daha yeni anlamaya çalıĢıyoruz. Bu kanunlar ve yaratıklar hizmetlerini ve görevlerini tam itaatle aksatmadan yerine getirirken, diğer taraftan Allah c.c. buyruklarından habersiz olup, hiç bir Ģey yaratamazken kendilerinin de yaratık olduklarını unutmuĢ olanlar, çok akıllı geçinen ve zaman zaman Müslümanları ve Kur‟anı Kerimi hafife alan kiĢilerin de aralarında bulunduğu insanların çıkardığı ve aynı zamanda çoğunluk esasına göre kabûl edilmiĢ kanunların en çok kaç yıllık ömrü vardır dersiniz? 50 yılı geçmez. Gülünç veya iĢlevsiz duruma düĢeceğinden derhal değiĢtirilmektedir ve öyle de olması gerekir. Örnek verecek olursak; Biz zamanında cebimizde milyonlarca lira taĢırken, 5-10-50 lira ağır para cezası gibi kanunlar değiĢtirilmiĢtir. 14 Cebindeki bir dolar yüzünden hapsi istenen, Türk parasını koruma kanunu da 1980 yılında değiĢtirilmek zorunda kalınmıĢtır. Ayrıca o dönemlerde çok anlamsız olan, yurt dıĢına bir defadan fazla çıkamaz yasağı da vardı. Çıkma zorunluluğu olursa bir takım bürokrasi engelinden geçilmesi gerekiyordu. ġimdi herkesin cebinde döviz, her köĢede döviz bürosu vardır. Ġsteyen de istediği kadar yurt dıĢına çıkabiliyor. Daha bir çok örnek verebiliriz. Yani insan aklının koyduğu kanunlar, zamanla eskimektedir ve değiĢtirilmek zorundadır. ĠĢte kıyamete kadar Kur‟anı Kerimin eskimeyeceğini, kesinlikle değiĢtirilemez olmasını ve yönlendirilemeyeceğini bize bildiren Âyeti Kerimelerde Ģöyle buyurmaktadır ; “Rabbinizin sözü, doğruluk ve adâlet bakımından tamamlanmıştır. İşiten ve bilen de O‟dur.” (Enam sûresi 115. âyet) “Senden önce gönderdiğimiz peygamberler hakkındaki kanun da budur. Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın.” (Ġsra sûresi 77. âyet) “Allah‟ın kanunlarını değiştirmeye asla imkan bulamazsınız.” (Ahzab sûresi 62. âyet) “Allah‟ın kanununda ne bir değişiklik bulursun, ne de Allah‟ın kanunlarında bir sapma bulursun.” (Fatır sûresi 43. âyet) 15 “Allah‟ın öteden beri kanunu budur. Allah‟ın kanunlarında asla bir değişiklik bulamazsınız.” (Fetih sûresi 23. âyet) “Eğer doğru iseler onun benzeri meydana getirsinler.” (Tûr sûresi 34. âyet) bir söz O halde bir Müslüman‟ın, Kur‟anı Kerimdeki yap yapma husûsundaki âyetleri aynen uygulaması gerekir. Yukarıdaki Ayeti kerimelerin Arapça aslındaki “tebdile” değiĢtirme, “tahvile” yönlendirme anlamına gelir. Yönlendirmeyi Ģöyle açıklayabiliriz; Otoyolda ki bozukluktan dolayı bakım, tamirat veya baĢka nedenden dolayı sağa geçici bir servis yolu açılır ve araçlar bakım bitinceye kadar o yola yönlendirilir ve ileride tekrar otoyola bağlanır. Kur‟anı Kerim bozulmayacağı ve eskimeyeceği için, yönlendirilmeyi ve değiĢtirilmeyi kabul etmez. “Onlar hâlâ Kur'ân'ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer O Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda birçok çelişkiler bulurlardı.” (Nisa sûresi 82. âyet) YaklaĢık aradan on beĢ asır geçmiĢ olmasına rağmen Kura‟nı Kerimde ki buyruklardan hiç biri bugünkü yaĢantımıza ters düĢmemektedir. O, insanlar için bir ıĢıktır. Tersini bekleyenlerin elleri hep boĢ kalmıĢtır. 16 Zira her önüne gelen kendi beğendiği Ģekilde yap yapma ilkesinde değiĢiklik yapmaya kalksaydı, bir çok Ġslam dini oluĢur ve her Ģey dejenere olurdu. Tıpkı diğer dinlerde olduğu gibi. Örnek verecek olursak; “sen Hacca gitme, kurban kesme, parasını bir hayır cemiyetine ver”, “nasıl olsa vergi veriyorsun zekat verme”, “Ģimdilik baĢını aç sonra kapatırsın”, “sen daha gençsin namazını sonra kılarsın”, “ibadet yapmıyorum ama benim kalbim temiz” “herkes faizli para alıyor, sen de al sonra almazsın”, “ Bir mevlit okutturuver birde lokma tatlısı döktürüver olur biter ve diğerleri”. “Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışırcasına uğraşanlar içinde, iğrenç ve acıklı bir azap vardır.” (Sebe sûresi 5. âyet) Kur‟anı Kerimin değiĢtirilemeyeceğini Ģu âyeti kerime pekiĢtirmektedir ; “Deki bu Kur‟an‟ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destekte olsalar. Onun benzerini ortaya getiremezler.” (Ġsrâ sûresi 88. âyet) Ya yaparız ya yapmayız. Eğer yüce Allah‟ın buyruklarını yaparsak karĢılığını alırız, yapmaz isek sonucuna katlanırız. “Herkesin kazandığı, ya kendi lehinedir, yahut aleyhinedir.” (Bakara sûresi 286.âyet) Ama her fırsatta, Cenâbı Allah‟tan af ve özür dilemeliğiz. Çünkü biz, Allah‟ın en sevgili kulu olsak bile, her gün yaklaĢık 20.000 kez alıp verdiğimiz oksijenli nefeslerin, sadece bir tanesinin hakkını ödeyemeyiz. 17 “Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler” (Âli imran sûresi 135. âyet) * * * * * * * * * Neden Müslüman oldum konusuna gelince; Hiç Ģüphe yok ki, insanlarda kendilerini koruyacak inanca iten, zorlayan bir iç güdü vardır. Ve insanların çoğunun inançları doğrultusunda manevi huzur buldukları bir gerçektir. ĠĢte o gücü düĢünerek bulmaya çalıĢalım. “Bilesiniz ki kalpler ancak Allah‟ı anmakla sükunet bulur.” (Rad sûresi 28. âyet) Kimi der ki benim anam Müslüman, babam Müslüman, ben de Müslüman bir âileden doğdum, dolayısı ile ben de Müslüman‟ım. Müslümanlık kesinlikle gelenek, görenek, örf ve âdet dini değildir. Ġslamiyet kayıtsız Ģartsız yaratana ve peygambere tam itaat ve teslimiyet dinidir. Hazreti Âdem‟den Hz. Peygamber s.a.v.‟e kadar gelen ilâhi dinlerin adı Ġslam‟dır. BaĢka hak din yoktur. Musevilik ve Ġsevilik de böyledir. Özü Cenâbı Allah‟a teslimiyettir. Firavun, Kızıldeniz‟de boğulmadan önce Ģöyle demiĢti. “Ben de Mûsa‟nın Allah‟ına inandım, ben de Müslümanlardanım.” (Yunus sûresi 90. âyet) Fakat imânı kabul edilmedi. Neden kabul edilmedi? Çünkü hz. Mûsa Ģöyle duâ etmiĢtir ; 18 “Musa dedi ki, Ey Rabbimiz firavun ve yandaşlarına dünya hayatında mal, mülk, ziynet verdin. Bu yüzden insanları senin yolundan saptırdılar. Ey Rabbimiz onların mallarını yok et, Kalplerini de şiddetle sık ki, acıklı azabı görünceye kadar iman etmesinler.” (Yunus sûresi 88. âyet) Böylece Hazreti Mûsa a.s.‟ın duâsını, yüce Allah kabul etti Çünkü hazreti Mûsa (a.s.) Uzun süre firavun ve taraftarlarını imana davet etmiĢti. “Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.” (Mümin (ğafir) sûresi 41. âyet) Havariler ise hazreti Ġsa a.s.‟a Allah c.c. yolunda yardımcı olacaklarını Ģöyle ifade ettiler; “Allah yolunda yardımcılarım kim? dedi. Havariler: "Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah'a iman ettik. Şahit ol ki, biz de Müslümanlarız.” (Ali imran sûresi 52. âyet) Yemendeki Sebe Melikesi Belkıs da, iman etmeden önce, O ve kavmi güneĢe tapıyorlardı. ġeytan da yaptıkları iĢleri onlara güzel gösterirdi. “Şeytan kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuştu.” (Neml sûresi 24.âyet) Ġmân etmek zorunda kaldığında Ģöyle demiĢtir; “Rabbim ben kendime yazık etmişim. Ben de Süleyman‟ın yanında, âlemlerin Rabbi olan Allah‟a teslim oluyorum.” (Neml sûresi 44. âyet) 19 “Babanız İbrahim‟in dininde (olduğu gibi) peygamberin size şahit olması, sizinde insanlara şahit olmanız için gerek bundan önceki kitaplarda gerekse bunda (Kur‟an) da size Müslüman ismini veren Allah‟tır.” (Hac sûresi 78.âyet) Mûsevilik ve Hıristiyanlık, Kuranı kerimden önce hak dindi. Hazreti Mûsa ve Hazreti Ġsâ hak peygamberlerdir, onlara indirilen kitaplarda haktır, bütün peygamberlere kesinlikle saygılıyız ve inancımız sonsuzdur. “Peygamber kendisine Rabbi tarafından indirilen gerçeklere inandı, müminler de. Hepsi birlikte Allah'a, O'nun meleklerine, O'nun kitaplarına ve O'nun peygamberlerine inandılar. Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerlerinden ayırmayız. Duyduk ve uyduk. Günahlarımızı bağışlamanı dileriz.” ( Bakara süresi 285. âyet) “Allah'a ve peygamberlerine inanıp, onlardan hiçbirini ayırmayanlara, işte onlara Allah ecirlerini verecektir. O, bağışlar ve merhamet eder.” (Nisa sûresi 152. âyet) Dolayısıyla müminlerin çoğu her yatsı namazından sonra, Bakara süresinin son iki âyeti olan 285. ve 286. âyeti kerimelerini okudukları gibi her abdest alırken,de Ġmanın Ģartları olan Amentü‟yu okurlar onlarda, yüce Allah‟ın Meleklerine, indirmiĢ olduğu bütün kitaplarına ve peygamberlerine olan imanlarını pekiĢtirirler ve kelimeyi Ģahadet getirirler. 20 Kuranı Kerim de insanların imân edenlerine karĢı; sevgi bakımından Museviler ve Allah‟a Ģirk koĢanların uzak, Hıristiyanların daha yakın olduğu bildirilmektedir, dolayısıyla Maide sûresinin 82. âyetinin sonu Ģöyle tamamlanmaktadır. “Çünkü Hıristiyanlar arasında Allah'a bağlı bilginler ve din adamları vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.” (Mâide sûresi 82.âyet) Yukarıdaki âyeti Kerimenin Kuranda ki yorumu, özetle Ģöyledir ; (HabeĢistan‟a göç eden Müslümanlara iyi davranıp, onlara anlayıĢ gösteren Hıristiyanlardır. Peygamber Efendimiz s.a.v. ile anlaĢma yapanlar, Necran Hıristiyanlarıdır. Gerçi mutaassıp Hıristiyanların birleĢerek yaptıkları haçlı seferleri, tarihin sayfalarını teĢkil etmektedir. Bununla beraber, râhipler ve Hıristiyan bilginlerinin tesiri altında kalanların, Ġslam‟a nisbi yakınlıkları vardır. Hz. Muhammed s.a.v.‟in peygamber oluĢunu, bir çok rahip ve keĢiĢ sevgiyle karĢılamıĢ ve onun peygamber olduğunu itiraf etmiĢlerdir.) “Peygamber'e indirileni (Kuran‟ı) dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: Ey Rabbimiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz derler.” (Mâide sûresi 83.âyet) “Yanlarında Tevrat ve İncil de yazılı buldukları O‟ Elçiye O‟ ümmi peygambere uyanlar (var ya), işte O peygamber onlara iyiliği emreder onları kötülükten men eder.” (Araf sûresi 157. âyet) 21 “Sen Kuran‟dan önce hiçbir kitap okumuş ya da eline kalem alarak yazmış biri değilsin. Öyle olsaydı batıl yanlısı inkârcılar kuşkulanırlardı.” (Ankebut sûresi 48. âyet) Yukarıdaki âyeti kerimenin Kurandaki yorumu Ģöyledir : (Hz. Peygamber‟in ümmi yani okuma yazma bilmeyen bir kiĢi olmasının baĢlıca hikmeti bu ayette açıklanmıĢ olmasıdır. Eğer Resulü Ekrem okuma yazma bilen bir kiĢi olsaydı, ümmi olan peygamber için bile bu kur‟anı o uydurmuĢtur demeye kalkan ve bu açık mucizeleri inkar eden müĢrikler iftiralarına bir ölçüde mesnet bulmuĢ olacaklar ve daha çok kimseleri kandırabileceklerdi) “Elinizdekinin (Tevrat‟ın) aslını tasdik edici olarak indirdiğime (Kur‟an‟a) iman edin ! Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın, Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın (çıkar ve inat gibi) yalnız benden (benim azabımdan) korkun.” (Bakara sûresi 41.âyet) “Hani biz İsrail oğullarından Allah‟tan başka bir şeye tapmayınız, ana-babaya, akrabalara yetimlere ve yoksullara iyilik ediniz, namazı kılınız, zekâtı veriniz, diye söz almıştık. Fakat sonra küçük bir azınlık dışında bu sözünüzden döndünüz. Hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz.” (Bakara sûresi 83. âyet) Allah‟u teâlâ‟nın emri ve buyrukları hepimiz için geçerlidir. Bizim, Tevrat ve Ġncilin aslına ve onların bildirdiği peygamberlere sonsuz saygımız vardır. Mekke halkı Rasulullaha senin peygamber olduğuna Ģahit yok, dediler. 22 “Şöyle söylediler: "Bize, yerden kaynaklar fışkırtmadıkça sana inanmayacağız, Veya hurmalıkların, bağların olup, aralarında ırmaklar akıtmalısın. Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin. Veya altın bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin ama oradan okuyacağımız bir kitap indirmezsen yine o yükselmene inanmayacağız. De ki: Fesuphanallah! Ben peygamber olan bir insandan başka bir şey miyim.” (Ġsra sûresi 90. 91. 92. 93. âyetler) Kur‟ândaki diğer âyeti kerimeler ise Ģöyle buyuruyor : “Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (Hıristiyan ve Yahudiler), tıpkı kendi oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar (Onun Allah tarafından gönderildiğini bilirler). Fakat kendilerini ziyana sokarlar (inatçılar) inanmazlar.” (Enam sûresi 20.âyet) “Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder; dilerse sizi cezalandırır. Biz, seni onların üstüne bir vekil olarak göndermedik.” (Ġsra sûresi 54. âyet) Kuran‟ı Kerim Müfessirleri, bize vermiĢ oldukları bilgilere göre yukarıdaki ayetin son cümlesini Ģöyle açıklamıĢlardır ; Cenabı Allah Peygamber efendimiz s.a.v. i, kâfirlere ve inanmayanlara karĢı zorlayıcı değil, Allah‟ın rahmetini müjdeleyici ve azabından sakındırıcı olarak gönderildiğini belirtmiĢlerdir. Sonuçta sana uyanlara Allah c.c. cenneti vardır, sana uymayanlara da cehennem azabı Ģeklinde yorumlamıĢlardır. 23 “İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.” (Ankebut sûresi 46. âyet) Bu nedenlerden dolayı yukarıdaki âyeti kerimede buyurduğu gibi bizim ehli kitap ile en güzel Ģekilde mücadele etmemiz ve onlara karĢı hoĢ görülü davranmamız gerektiğini bize bildirmektedir. ĠĢte Ġslâm dininin ne kadar büyük ve güzel bir hoĢ görü dini olduğu buradan anlaĢılmaktadır. Zorlama ve dayatma olmaksızın araĢtırıp doğruları bulmak ve iletmek her Ġnsanın baĢlıca temel görevlerinden birisidir. Dolayısıyla Ġslâm dininin son kitabı Kur‟anı Kerim‟dir. Ve Cenâbı Allah bu mukaddes kitabı, Hz. Peygamber Efendimiz s.a.v.‟e indirmiĢtir. “Kur‟anı sana kısım kısım biz indirdik.” (Ġnsan sûresi 23. âyet) Her yeni kanun, önceki kanunun yerini alacağı için yalnız Dünya‟da değil bütün kainatta görünen ve görünmeyen bütün mahlukat, Ġslam dininin son kitabına ve peygamberine sahip çıkmalıdır. Bu konu ile ilgili Kur‟anı Kerimdeki âyeti kerimelerin bazıları Ģöyledir; “Allah indinde din İslam‟dır.” (Âli Ġmrân sûresi19.âyet) “Kim İslam‟dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o Ahirette ziyân edenlerden olacaktır.” (Âli Ġmrân sûresi 85. âyet) 24 “Deki; biz Allah‟a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yâkup ve Yâkup oğullarına indirilenlere, Mûsa, İsâ ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere imân ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak ona boyun eğen Müslümanlarız .” (Âli Ġmrân sûresi 84 . âyet) “İbrahim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yâkup ta „oğullarım Allah sizin için İslam dinini seçti. O halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz.‟ Dedi.” (Bakara sûresi 132.âyet) 85.ve 84. âyetlerle ilgili Kura‟nı keremdeki yorum Ģöyledir ; (Dinin esasına taalluk eden temel prensipler, vahye dayanan bütün dinlerde aynıdır. DeğiĢiklikler daha ziyâde ibâdetler ve beĢeri münasebetler konusunda olup, bu değiĢiklikler, insan topluluklarının tekâmül etmiĢ olmasının bir sonucudur. 84. âyetten anlaĢılacağı üzere Ġslam dini, daha önceki peygamberlere de gönderilen ve esasa taalluk eden dini prensipler bakımından kendisine aykırı olmayan bütün hak dinlere saygılıdır. Ancak Ġslam dini, ilâhi dinler zincirinin son halkası ve devrinin insanlığının mânevi, ahlâki ve içtimâi ihtiyaçlarını eksiksiz karĢılayan yegâne dindir. Bu dinden baĢka bir din tanıyan, bir yol tutan kimsenin, bu tutumu ile Ġslam‟a aykırı davranmıĢ olduğu aĢikardır. ġu halde onun bu dininin ve bu yolunun, Ġslam dini nezdinde bir geçerliliği olmaz.) “İçinizden, kendilerine Allah‟ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmet öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.” (Âli imran sûresi 164. âyet) 25 “Seni yalanlayanlar bütün peygamberleri yalanlamış olurlar.” (Âli Ġmrân sûresi 184.âyet) “Bu gün size dininizi ikmâl ettim. Üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam‟ı kabûl ettim.” (Mâide sûresi 3.âyet) * * * * * * * * * Gelelim konumuza; “Onlar ki gerek ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken, hep Allah‟ı zikrederler ve göklerin, yerin yaradılışı hakkında düşünürler. Ey Rabbimiz, bunu sen boşuna yaratmadın, seni tesbih ederiz. Bizi cehennem ateşinden koru‟ derler.” (Âli Ġmrân sûresi 191.âyet) “Göklerde ve Yerde ne varsa hepsini kendi tarafından size buyun eğdirmiştir, şüphesiz bunda düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Casiye sûresi 13. âyet) Yukarıdaki âyeti kerimelerde buyurduğu gibi bizim, yüce Allah‟a iman etmemizin, teslim olmamızın ana kaynağı çok düĢünmektir. Çünkü insanlar düĢündükçe düĢünme yetenekleri tetikleneceği için doğrulara daha kolay ulaĢabilirler. Kuran‟ı Kerimde düĢünme ile ilgili yirmiye yakın Ayeti Kerime vardır. DüĢündükçe ve araĢtırdıkça bakınız çok ilginç hususlarla karĢılaĢıyoruz. Ġçinde yaĢadığımız evreni düĢünelim. 26 Evrende neler var? Neler oluyor? GüneĢ, Ay, Yıldızlar gezegenler ve milyarlarca galaksi bu galaksilerin bazılarında da milyarlarca yıldız vardır. Trilyonlarca, yani sayısı belirlenemeyecek kadar Yıldız vardır, bu gezegenlerin ve yıldızların çoğu da dünyamızdan büyüktür. Bu saydıklarımız ve daha bilmediklerimizin hepsinin bir görevi vardır. Hepsi de Yüce Allah tarafından verilen emirleri harfiyen yerine getirmektedirler. Kıyâmet günü geldiği zaman gökler ve yeryüzü ; Rabbim görevlerimizi yaptık çekilebilir miyiz? diye müsaade isteyecekler. “Gök yarıldığı zaman. Rabbini dinleyip O,na boyun eğdiği, görevinde haklandığı zaman. Yer uzatılıp düzlendiği, İçinde bulunanları dışarı attığı zaman. Rabbini dinleyip O,na boyun eğdiği, görevinde haklandığı zaman.” (ĠnĢikak sûresi 1-2-3-4-5.âyetler) Peki biz farkında olmadan dünya saatte 1.670 km. hızla kendi çevresinde dönmektedir. GüneĢ sistemi ile birlikte, bizim içinde yaĢadığımız Samanyolu galaksisinin etrafında saatte 720 bin km. hızla dönmektedir. Samanyolu etrafındaki bir turunu yaklaĢık 225 milyon yılda tamamlamaktadır. Ne kadar büyük bir evrende yaĢıyoruz. Bütün bunları düĢününce ve gerçek olduğunu öğrenince bizim ne kadar küçük, aciz bir yaratık olduğumuzu anlıyoruz. 27 Kur‟anı Kerimde bu konu ile ilgili âyeti kerimelerin bazıları Ģöyledir; “Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve (yıldızlarla) nasıl donatmışız! Onda hiçbir hata da yok.” (Kaf sûresi 6. âyet) “Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneş ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte bütün bunları yapan Rabbiniz Allah‟tır. Mülk onundur. Onu bırakıp ta kendilerine taptıklarınız ise bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.” (Fatır sûresi 13.âyet) Yukarıdaki âyetin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir; (Gecenin gündüze, gündüzün geceye girdirilmesi gecenin gündüzün yerini, gündüzün de gecenin yerini almasıdır. BaĢka bir ifadeyle, birinin kısaltılmasıyla diğerinin uzamasıdır. GüneĢ ve ayın yörüngeleri etrafında dönüĢlerini kıyâmete kadar sürdürmeleri veya güneĢin bir yılda, ayın da bir ayda dönüĢünü tamamlamasıdır.) “Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Bunlardan her biri belli yörüngede yüzer (akıp gitmeye) devam ederler.” (Yâsin sûresi 40. âyet) Yukarıda 13. âyeti kerimenin Arapça aslındaki „Kıtmir‟ buyruğunun üzerinde durmak gerekir. Arapça‟da çekirdek anlamına gelen bu buyruk, dünyadaki tüm insanların hayatının bir çekirdek kabuğuna ve zarlarına bağlı olduğunu bize hatırlatmaktadır. 28 Evet bu çekirdekler bize yıllarca içindeki meyvelerin ve sebzelerin tohumlarını saklıyor. Tâ ki toprağı ve suyu bulunca canlanarak, bizim hayatımızı idame ettiriyorlar. Bir canlıyı yıllarca içinde saklama mucizesine sahiptir ve bunun böyle olmasını isteyen de yine cenanı Allah‟tan baĢkası olamaz. “Tohumu ve çekirdeği çatlatan Allah'tır. O ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. Nasıl olur da bu gerçeği görmezlikten geliyorsunuz?” (Enam sûresi 95. âyet) “İşte onlara bir delil: Ölü toprağı diriltir ve oradan taneler çıkarırız da ondan yerler.” (yasin sûresi 33. âyet) Hiçbir Ģey yaratamaz iken kendinin de yaratık olduğunu unutanlar, Cenâbı Allah‟ı devreden çıkararak, tabiat, doğa diyerek evrenin durağan olduğu sabit durum teorileriyle yıllarca insanlara yanlıĢ bilgi vermiĢlerdir. “Gökleri ve yeri yoktan var eden Odur.” (Enam sûresi 101. âyet) Yoktan var edildiği daha önce ifade edilmiĢti ama büyük patlamanın da büyük bir güç tarafından yaratıldığını, aksi halde trilyonlarca cismin istenilen konumda olmayacağını, en ufak bir kayma tamamının içine çökme nedeni olacağı bilim adamları tarafından ispat edilmiĢtir. Rasgele patlamanın sadece tahrip edeceği, hiçbir eser meydana getiremeyeceği muhakkaktır. ĠĢte bu evreni yaratan benim! Diyen yine Cenâbı Allah‟tan baĢkası değildir. 29 Biraz da kendi yaĢadığımız dünyamızı düĢünelim. Dünyamıza dilediği Ģekli veren yüce Allah 23 derecelik eğimi, ekvator ile kutupların güneĢin sıcaklığını dengeli bir Ģekilde alabilmeleri için yaratmıĢtır. Dünyamız 24 saatlik, 1 günlük turunu kısa zamanda tamamladığı için gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı azdır. Ġnsanların yaĢamı için özel yaratıldığı aĢikardır. Oysa Merkür gezegeni öyle değildir. Turunu 6 ay gibi uzun bir sürede tamamladığı için gece ve gündüz sıcaklık farkı 1000 dereceyi bulmaktadır. Böyle bir yerde yaĢam olmaz. Yuvarlak bir cisimde, deniz suları ve diğer yaratıklar dökülmeden ve dağılmadan nasıl durabilmektedir? “Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile durması da O'nun (varlığının) delillerindendir.” (Rum sûresi 25. âyet) Tabi hepsinin hava basıncı, yer çekimi gibi bilimsel izahı vardır ama burada yaratıcının Ģüphesiz her Ģeyi en ince ayrıntısına kadar tasarlayıp programlaması onun her Ģeye kâdir olduğunun bir göstergesidir. “Üstlerinde kanatlarını aça kapata uçan kuşları hiç görmediler mi ? Onları havada Rahman olan Allah tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.” (Mülk sûresi 19. âyet) 30 Yukarıdaki âyeti kerimenin Arapça aslında ki „saffat‟ Ģeklinde, sıra sıra uçan kuĢları hiç görmediniz mi? Buyruğu, aynı zamanda bize göçmen kuĢlarını da hatırlatmaktadır, bu kuĢlar hiç mola vermeden gece ve gündüz günlerce havada kanat çırparlar, ulaĢacakları menzili ise özel radarları ile bulurlar, ve dizi halinde uçarlarken birbirlerinin kanat rüzgârlarından istifade ederler. Peki bu kuĢlar, günlerce yemeden içmeden havada uçmalarını sağlayan enerjiyi nereden buluyorlar? ĠĢte bunun yanıtı ise yine yukarıda ki aynı âyeti kerimede mevcuttur. Ayrıca Kur‟anı Kerim de; “O iki doğunun ve iki batının Rabbidir.” (Rahman sûresi 17.âyet) Bu âyetin Kur‟anı Kerimdeki yorumu Ģöyledir; (Burada yaz ve kıĢ mevsimlerine göre doğu ve batının durumlarında değiĢiklik olduğu için iki batı ve iki doğu tabiri kullanılmıĢtır.) Diğer taraftan doğu ve batının uç sınırları arasında her gün değiĢen doğular ve batılar olduğu için bazı ayeti kerimelerde ise, Doğuların ve Batıların Rabbi olarak bildirilmektedir. “Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter.” (Mearic sûresi 40 ve 41. âyetler) Gece ve gündüzün oluĢması, yaz ve kıĢ ayları ile birlikte sıcak ve soğuk oluĢması, dolayısı ile rüzgarların, bulutların, yağmurların oluĢması ve 12 ayın meydana gelmesinde büyük hikmetler vardır. 31 “Gökleri ve yerleri yarattığı günde, Allah‟ın yazısına göre, Allah‟ın katında ayların sayısı 12 dir.” (Tevbe sûresi 36.âyet) “Güneş‟i ışıklı, Ay‟ı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabını bilmemiz için Ay‟a bir takım menziller takdir eden odur. Allah bunları ancak bir gerçeğe binaen yaratmıştır.” (Yunus sûresi 5. âyet) Kaldı ki onlar ve diğer gezegenler boĢluktadır. Ne altında tutan ne de üstten bir bağlantısı vardır. Yüce Allah‟ın takdirinden baĢka bir Ģey değildir. “O, gökleri, görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı.” (Lokman sûresi 10. âyet) Eğer dengeleri bozulursa ve kaymaya baĢlarlarsa, onları cenabı Allah‟tan baĢka kimse tutamaz. “Şüphesiz Allah yerleri ve gökleri nizamları (dengesi) bozulmasın diye tutuyor. And olsun ki onların nizamı eğer bir bozulursa kendinden sonra hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, halimdir bağışlayıcıdır.” (Fatır sûresi 41.âyet) “Göğü Allah yükseltti ve dengesini O kurdu.” ( Rahman sûresi 7. âyet) * * * * * * * * * 32 Denizlerde yaĢayan milyarlarca varlık, karada yaĢayan milyarlarca hayvan, yeryüzünde 6 milyar insan, yeraltında milyarlarca ölmüĢ insan ve yukarıda saydığım evrendeki trilyonlarca yaratığın arasında ben kimim? Yerimizi tespit etmemiz gerekiyor. Eğer ben sinek bile yaratamıyorsam… Neden sinek? Çünkü sinek bile benden daha güçlüdür. Ben kanımı vermek istemediğim halde, üstelik türlü ilaçlar kullanmama rağmen o benden zorla kanımı alır ve götürür geri almaya da gücüm yetmez. Ben de güçsüzüm o da güçsüz. Yüce Allah cahiliye devrinde yaĢayan ve putlara tapanlarla ilgili Kur‟an da Ģu misâli vermiĢtir : “Onlar bir araya gelseler, bir sineği bile yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa onu da geri alamazlar. Alan da aciz, alınan da aciz.” (Hac sûresi 73.âyet) Benim aczimi ifade eden Ayeti Kerimelerde Ģöyledir : “İnsan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa sûresi 28. âyet) Azalarımdan biri rahatsız olsa sızısına tahammül edemem, O kadar acizim ki ne ayaklarımla yeri delebilirim nede dağlarla boy ölçüĢürüm. “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.” (Ġsra süresi 37. âyet) 33 Acizliğimden dolayı kendimi kanıtlayamayacağıma göre güçlü, kuvvetli, kudretli, yaratıcı ve evrendeki canlı ve cansız varlıkların mutlak sahibi olan âlemlerin Rabbi Cenâbı Allah‟a derhal teslim olmam gerekiyor. Aksi halde kendini yitirmiĢ olanların yanında yer alıp, solda kalmıĢ bir rakam olarak yaĢayamam. Çünkü bu beden onun nimetleri ile ayakta durmaktadır. Ya Rabbim ben de varım diyebilmem için teslimiyetimi derhal ilân etmeliyim. Dünya koskoca evrende bir hiçtir. Ben de dünyanın içinde bir hiçim. Hiçin içinde bir hiç olmaktan kurtulmak için, dünya ve âhiret hayatında mânevi bir koruyucuya ihtiyacım olduğu için, sağda bir rakam olabilmek ve mezarımdan kör , çirkin bir yaratık olarak değil de düzgün bir fizikle kalkabilmem için, hesap gününde kitabımı sağımdan alabilmem için, dünyadaki hayatımın hesabını mezarda ve âhirette kolay verebilmem için, kabirde ve berzah aleminde en iyi makama sahip olabilmem için, kabir çıkıĢında beni meleklerin karĢılaması için, kıyamet günü mahĢerde kör olmamak için, dünyada dar gelirlilikten kurtulup gelirimin hayırlı ve bereketli olması için, Cenneti âlâya dahil olabilmem için, Ruhumu teslim etmeden önce göz perdem açıldığında Cenneti âlâyı görebilmem için, çocuklarımın ve neslimin hayrını görebilmem için, en önemlisi nefsimin ve kendi Ģeytanımın uslanması için ve son duamın da Elhamdu lillahi Rabbil Âlemin olabilmesi için, bütün göklerin ve yerin nûru olan Cenâbı Allah ve peygamberine hakkıyla, “EĢhedü enlâ ilâhe illallah ve eĢhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûluhû” diyerek kayıtsız ve Ģartsız mutlak teslimiyetimi ilân edip yüce Allah‟a, kâinattaki tüm yaratıkların boyun eğdiği gibi bende buyun eğmek zorundayım. 34 “Göklerde ve yerde olanlar hep O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.” (Rum sûresi 26. âyet) “Benim Kitabımdan kim yüz çevirirse bilsin ki ona dar bir geçim veririz ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.” ( Tâhâ sûresi 124 .âyet ) Peygamber Efendi miz s.a.v. Ģöyle buyuruyor ; “Hakkıyla Cennettir.” Lâilâhe illallah diyenin ödülü * * * * * * * * * Peki ya teslim olmayıp, Ebu Leheb veya diğerleri gibi teslim olmayı haĢa reddetseydim. Biliyorsunuz Kur‟anı Kerimde Mesed (Tebbet) sûresi namaz sûrelerindendir. Ve bu sûre Ebu Leheb sağ iken inmiĢtir. Bu sûrenin bir bölümü Ģöyledir : “Ebu Leheb'in iki eli kurusun, kurudu da! Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi. Alevli ateşte yanacaktır.” (Mesed sûresi 1.2.3. âyetler) Ebû leheb akıllı bir insandı ve sonucunu bile bile Ġslam‟ı reddetti. Halbuki yalancıktan Müslüman oldum deseydi veya diğer sahabiler gibi gerçekten imân etmiĢ olsaydı, Kur‟anı Kerimdeki Mesed (Tebbet) sûresi ne olacaktı? O tarihlerde yüzlerce Sahabe sonradan imân ettiler. Onlar için Kur‟anı Kerimde benzeri bir sûre yoktur. 35 Demek ki Cenâbı Allah onun kesinlikle imân etmeyeceğini, kalbinin mühürlü olduğunu Âlim sıfatıyla biliyordu ki, Mesed sûresini o hayatta iken indirdi. Günümüzde de böyle hastalıklı ve kalbi mühürlü, aynı kiĢiliğe sahip insanlar vardır. “gerçekten kâfir olanları, uyarsan da uyarmasan da, onlar iman etmezler. Zira Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine bir çeşit perde çekilmiştir, onlar için büyük bir azap vardır.” (Bakara sûresi 6. 7. âyetler) “Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar.” (Tevbe sûresi 82.âyet) Hayvanlar akıllı olmadıkları halde, Cenâbı Allah tarafından programlandıkları için Rablerine hem zikir etmek için hem de insanlara canları, etleri ve baĢka yönleriyle hizmet etmek için yaratılmıĢlardır. “Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır. Onların karınlarındakinden (aldıkları besinleri süt haline getirerek bunu) size içiririz.” (Müminûn sûresi 21.âyet) Ya ilâhi buyrukları hiçe sayan akıllı insanlara ne oluyor? BaĢı boĢ yaratık mı? Rablerine dönmeyeceklerini mi sanıyorlar? “Vay başına geleceklere. Yine vay başına geleceklere. İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet sûresi 34-36. âyetler) Tabi ki baĢı boĢ değil. Bu yüzden yüce Allah‟a imân edip teslim olacağız. Çünkü Bize iki yol gösterdi ve serbest bıraktı. 36 Biz onun gücüne, kudretine ve azâmetine binaen Müslüman olduk. Teslimiyetimizi ilân ettik. Tersini düĢünürsek, harpte teslim alınan esirler veya Mısır‟da Piramitleri inĢa eden köleler ve diğerleri; yarı karın tokluğuna, belki de ölünceye kadar ağır iĢlerde çalıĢtırıldılar. Kendi istekleriyle değil zorla. Üstelik esir alanlar yaratıcı değil yaratılmıĢlardır. Peki Cenâbı Allah‟a teslim olan kiĢi ne yapmalıdır? Her gün sırtında taĢ mı taĢımalıdır? Hayır! Allah‟ın ilkesi tam demokrasidir. Bizi kısa bir süre ile öylesine serbest bırakmıĢtır ki, ayağımıza ne ip bağlamıĢtır nede ağırlık fakat bize iki yol göstermiĢtir, ĠĢte Kur‟an, iĢte Cennet. ĠĢte Ģeytan, iĢte cehennem. “Ona iki yol (doğruyu göstermedik mi?” (Beled sûresi 10.âyet) ve eğriyi) Akıl burada devreye girecek. Allah c.c. ve peygamberden s.a.v. uzak olan bazı insanlar , hinliklerini direk açıklayamadıkları için her fırsatta aklı ön plana çıkararak, Kur‟anı arka planda bırakma eğilimini süslü, entel kelimelerle ifade etmeye çalıĢıyorlar. Bu kiĢiler kendi dinleriyle Ģöyle alay ederler ; “Onlar ki dinlerini bir eğlence oyun edindiler de dünya hayatı onları aldattı. Onlar bu günleri (cehennem ateşi) ile karşılaştıklarını unuttukları ve âyetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi, bizde bugün onları unuturuz.” (Araf sûresi 51.âyet) 37 Böyle art niyetli kiĢilere prim vermemek gerekir. Akıl, iyiyi ve kötüyü ayırt etmek için yaratılmıĢtır. Cenabı Allah bize aklı, Kur‟anı değiĢtirsinler veya dinlerini tahrif etsinler diye vermemiĢtir. Aklımızı irademiz dahilinde, doğru yönde kullanırsak bizi doğruya götürür. Eğri yönde kullanırsak bizi eğriye götürür. Mümin kiĢi aklı selim olmak zorundadır. Aklı selim : yani Allah c.c., Kuran‟ı kerim ve peygamber s.a.v. in ıĢığı ile aydınlanmıĢ demektir, aksi halde akıl, hidayetten ve eğitimden uzak kaldı ise bazen Ģeytandan daha tehlikeli olabilir. * * * * * * * * * Ġslâm nedir? ; Kelimeyi Ģahâdet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zina yapmamak, zekat vermek, faiz almamak, vermemek, kumarın her türlüsünden uzak durmak, imkânı varsa hacca gitmek, hayır yapmak, sadaka vermek, hasılı düzgün bir insan olmak, Cenâbı Allah‟ın yap yapma buyruklarına gerçekten itaat etmek, anaya ve babaya iyi davranmak, onları kırmamak, isyan etmemek, babaya itaat etmek, anaya hizmet etmek Ġslâm‟dır. Ġmân nedir?; Yüce Allah‟a inanmak, meleklere inanmak, kitaplarına inanmak, Peygamberlerine inanmak, âhiret gününe inanmak, kadere inanmak, hayır ve Ģerrin Allah‟tan olduğuna inanmak ve ölümden sonra dirilmeye inanmak Ġmandır. Ġhsan nedir? ; Yüce Allah‟ı görüyormuĢ gibi ona ibadet etmek, sen Onu görmüyorsan O seni görüyor. Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur. 38 Yüce Allah‟ın buyruklarının çoğunda, gerektiği hallerde kolaylaĢtırıcı müsaadeler vardır. “Allah size kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara sûresi 185.âyet) “Allah her şahsa, ancak gücü yettiği kadar sorumluluk yükler.” (Bakara sûresi 186.âyet) “İnsan zayıf yaratılmış olduğundan Allah sizden yükü hafifletmek ister.” (Nisa sûresi 28. âyet) Örneğin; kiĢi yolculuk halinde namazı kısaltması, kadınların ay hali durumundayken kılamadıkları namazlardan sorumlu olmamaları, oruç tutamayacak kadar yaĢlıların fidye vermesi, hastaların ve yolcuların da sonra oruçlarını tutması. Domuz eti, kan, ölü hayvan ve yüce Allah‟tan baĢkasının adını anarak kesilenin haram olmasına rağmen mecbur kalındığında ölmeyecek kadar yenmesi, parası olursa hacca gitmesi, zekat ve hayır yapması, Su bulamaz ise teyemmüm ile abdest alınması da kolaylaĢtırıcı unsurlardandır. “Su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Maide sûresi 6. âyet) Yalnız; faizde, zinada, içkide, örtünmede, kumarda, hırsızlıkta, ay hali durumunda iken ve Allah‟u teâlâ‟nın emrettiği yerin dıĢında kadınlar ile iliĢkide, anne ve babaya hakarette ve diğer bazı hususlarda hafifletici neden yoktur. 39 Yukarıda olduğu gibi mecbur kalırsan Ģöyle davranabilirsin Ģeklinde, Kur‟anı Kerimde en ufak bir taviz ve kolaylık yoktur. Ancak, tövbe kapısı açıktır günahkar tövbe edip tövbesinden geri dönmemek kaydıyla Allah‟ın affına sığınabilir. Cenâbı Allah; faizden kaçınıp zekatını hakkıyla verirsen mallarını ve gelirini arttırırız buyuruyor. “İnsanların mallarında artış olsun diye verdikleri her hangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah rızasını isteyerek verdiğiniz zekata gelince, işte zekatı veren kimseler, evet onlar! (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.” (Rum sûresi 39 âyet) “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir.” (Bakara sûresi 261.âyet) “Rabbin karar kıldı, ancak bana ibâdet edin, ana ve babaya iyi davranın, onların biri veya ikisi senin yanında yaşlanırlarsa onlara üf bile deme, onları azarlama, onlara güzel sözler söyle, onları koruyarak üzerlerine kanat ger. Deki; Rabbim küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirdiler ve korudularsa sende onları esirge diye duâ et.” ( Ġsrâ sûresi 23. 24 .âyetler ) Yukarıdaki Âyeti kerimenin baĢındaki mübarek buyruğun Türkçe mealinde, tam olarak anlamını bulamıyoruz, çünkü bazı Arapça kelimelerin karĢılığını ancak tarif ile anlayabiliriz. 40 Kura‟nı Kerimin belâğatini ve özlü ifade üslubunu baĢka dile aynen aktarılması imkânsızlığı, bu mucizevi Kur‟anı kerimin tamamı için söz konusudur. Yüce Allah, yukarıda 24. Ayeti kerimenin Arapça aslında ki „Vegada Rabbuka‟ buyruğu, hikmetini bilemediğimiz sanki Ġlâhi bir yüksek mahkeme tarafından verilmiĢ bir karar olduğunu bildirmektedir. Aslında Allah‟ın böyle bir karar ile kullarını muhatap almaya ihtiyacı yoktur. Fakat gerçek Ģudur ki anneyi babayı memnun etmek çok zordur çünkü anne baba çocuklarının eğitimi ve terbiyesi için kırıcı olabilirler, ağır konuĢabilirler ve onları gözü ile o hâlâ çocuktur. Dolayısıyla Cenabı Allah bu kutsal saygı olayının yüksek öneme haiz olduğunu sıradan bir buyruk olmadığını Anne ve Baba haklarının ne kadar büyük bir değer taĢıdığını müminlere ve asi kullarına böyle bir emir ile buyurmaktadır. Kur‟anı Kerimde bu Ģekilde alınmıĢ bir karar ile baĢlayan baĢka bir âyeti kerime yoktur. Anne ve baba yıllarca bize hizmet verdi gece gündüz demeden çocuğum en güzel makamlara sahip olsun iyilerle aile kursun düĢüncesi ile bizlere kol kanat germiĢlerdir, peki biz onların geleceği hakkında Ģimdi ne düĢünüyoruz? Sadece tek bir Ģey ; Allah c.c. geçinden versin ama acaba onları ne zaman kaybedeceğim.? Diğer Ayeti kerime ise : “Biz insana, anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” (Lokman sûresi 14. âyet) Peygamber Efendi miz s.a.v. Ģöyle buyuruyor ; “Kim, annesi veya babası yanında yaşlanırsa ve cennete giremezse, ona yazıklar olsun.” 41 Diğer hadisi Ģerif ise Ģöyledir ; “Sen de Babanınsın, malında Babana aittir.” Ayrıca Kura‟na, Kâbe‟ye, Anne ve babanın yüzüne bakmanın ibadet olduğu hususunu bize bildirmektedir. Yalnız Anne ve Babanın Ġslâm‟a aykırı buyruklarına itaat edilmez . Âyeti Kerimede ; “Biz İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar seni bilgin olmayan şeye bana ortak koşmak için zorlarlarsa, onlara itaat etme.” (Ankebut sûresi 8.âyet) Yüce Allah, yukarıdaki Âyeti kerimelerde görüldüğü gibi Anneyi ve Babayı, ciddi bir Ģekilde koruma altına almıĢtır. Diğer taraftan da çocuklarının içinden anne ve babayı inciten olursa, onların bu çocuklara hoĢ görü ile yaklaĢmalarını ve affetmelerini buyurmaktadır. Böyle yaparsanız, bilin ki cenabı Allah‟ın bağıĢına mazhar olursunuz mealinde ki Âyeti kerimeler Ģöyledir : “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (teğabün sûresi 14. âyet) * * * * * * * * * 42 Cenâbı Allah‟ın demokrasisi, ve Ġnsan hakları, bizim uyguladığımız Ġnsan haklarından daha üstündür. Örnek verecek olursak : Bizim yaĢantımızda kırmızı ıĢıkta durursan sadece vatandaĢlık görevini yapmıĢ olursun. Durmaz ve geçersen cezayı hak edersin. Tabi polis tespit ederse. Oysa ilâhi kanunda, durmaz geçersen mutlaka bir ceza görürsün. Çünkü gözleniyorsun. “Çünkü Rabbin seni her an gözetlemektedir.” (Fecr sûresi 14. âyet) Eğer Allah c.c. rızası için riâyet edersen on misli veya daha fazla ödül alırsın. Ayrıca Ġslam‟ı yaĢamaya çalıĢan kimseler, iyi hal ve hareketleriyle çevrelerinde selâm sıfatını yani en güzel yaĢamı kazanmıĢ olurlar. Öyle ki polisin, jandarmanın veya insanların görmediği bir yerde, kimsenin canına, malına, namusuna zarar vermez, tersine onları korur, kollar ve haklarına riayet eder anlamına gelir. Oruç tutmak hariç. Orucun ödülünün bire kaç verileceği belli değildir. Cenâbı Allah, Onun ödülünü ben değerlendirip vereceğim buyuruyor. Peygamber Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur. Oruç âĢikâr olduğu kadar aynı zamanda gizli bir ibâdettir. Ben oruçluyum der gider yemeğini yer. Ben oruçluyum der gider suyunu, sigarasını içer. Oruç olmadığı halde siyaseten iftar davetlerine katılır. Ama ilâhi gücün kâtipleri kayda aldığı için kiĢinin oruca karĢı gösterdiği titizlik ve önem derecesine göre yüce Allah bire bir, bire on, bire yüz… Eğer sevdiği kuluysa, istemeyerek bazı hatalar iĢlediyse, bire bin veya yeteri kadar verir. Böylece hatalarından arındırır. Peygamber Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur. 43 ĠnĢallah oruç ibadetlerini hakkıyla yerine getirenlere yüce Allah cennetin Reyyan kapısını açacaktır. Oruç ibadeti, Allah‟ın buyruklarına iman eden her müminin, Allah‟u teâlâ‟ya kayıt ve Ģartsız itaat etmesi gereğinin ve icraatının sergilendiği bir ibadettir. Çünkü, yüce Allah‟ın sair günlerde helâl kıldıklarını, Ģu vakitten Ģu vakide kadar yemeyiniz, içmeyiniz, buyruklarına boyun eğen müminler. Allah‟ın, Ģu hususlar haramdır, yapmayın ; Emirlerine ise hiç el uzatmayacakları gibi yanından bile geçmezler. “Ey iman edenler, sizin üzerinize oruç farz kılındı. Sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, umulur ki korunursunuz.” (Bakara sûresi 183) Ġslam dininde Cenâbı Allah‟a inancın gereği olarak ibâdetlerini tam yapması, namazların tam kılınması kaydı ile yapılan iyilikler, kötülük ve günahları yok eder. Cenâbı Allah indinde bir iyiliğin karĢılığı on iyilik (sevap) veya daha çok, bir kötülüğün karĢılığı bir kötülük (günah) yazılır. “Kim Allah huzuruna bir iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de bir kötülükle gelirse o, sadece onun misliyle karşılık görür.” (Enam sûresi 160. âyet) “Gündüzün iki tarafında (sabah, öğle ve ikindi), gecenin de yakın saatlerinde (akşam, yatsı) namaz kıl. Çünkü iyilikler, kötülükleri (günahları) giderir.” (Hud sûresi 114. âyet) 44 “Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını sorarlar. De ki; yapacağınız harcamalar (hayır) öncelikle, Ana, Baba, yakın akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hiç şüphesiz Allah yaptığınız her hayrı bilir.” (Bakara sûresi 215. âyet) Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde: “Allah buyurur ki, her iyilik değerine göre 10 mislinden 700 misline kadar, yalnız oruçlunun sevap değeri gizlidir, bana aittir.” Diğer hadisi Ģerifte:“iyilikler kötülükleri yok eder.” * * * * * * * * * Sonuç; Kuranı Kerimdeki bütün âyetler gün ıĢığı kadar gerçek olduğundan Ġslâm dan uzak olanlar, tüm uğraĢlarına rağmen değiĢtiremediler. YaklaĢık on beĢ asırdan bu yana, insanlığa ıĢık tutan Kur‟anı Kerime sıkıca sarılalım. “İşte bu (Kur‟an) bizim indirdiğimiz mübârek bir kitaptır. O‟na uyun ve Allah‟tan korkun ki size merhamet edilsin.” (En’am sûresi 155. âyet) Yüce Allah‟a teslim olan her müminin, Allah‟ın buyruklarını yerine getirme zorunluluğu vardır. Özellikle namazlarımızı ihmâl etmeyelim, Cuma namazımızı mutlaka kılalım, 2 rekat cuma namazı zor değildir. 45 “Ey imân edenler; Cuma günü çağrıldığı (ezan okunduğunda) zaman hemen Allah‟ı anmaya (namaza) koşun ve alışverişi bırakın. Eğer siz gerçeği anlayan kişiler iseniz, elbette bu sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma sûresi 9.âyet) Niçin alıĢveriĢ? Çünkü bir tarafta para, bir tarafta mal veya hizmet. Diğer sanayi kuruluĢları ve imalatçıların iĢi kolaydır. Sıra ile bir veya iki nöbetçi bırakır Cuma namazına giderler, gidenlere de nereye gidiyorsun diyen olmaz. AlıĢveriĢi bırakmak zordur. MüĢterinin ve paranın kaçma durumu mevzu bahistir. “Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir.” (Rad sûresi 26. âyet) “Deki Allah‟ın yanında (mescitte) bulunmak, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Zira Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cuma sûresi 11.âyet) Yukarıdaki âyeti kerimelerde Cenâbı Allah; rızkı ben veririm buyuruyor. Yani müĢteriyi kaçırma korkusundan Cuma namazına gelmez isen sonucuna katlanırsın. Sonra oturur, neden benim rızkım dar? diye düĢünüp durursun. “Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” (Saf sûresi 10. 11. âyetler) 46 “Bir takım insanları ne ticaret nede alış-veriş onları Allah‟ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nur sûresi 37. âyetler) Peygamber Efendimiz s.a.v. in buyruğu olan; “Üç defa üst üste mazeretsiz, Cuma namazını terk eden kimsenin Allah kâlbini mühürler.” Hadisi Ģerifine mazhar olmayalım. Aslında bir günden bile az yaĢadığımız Ģu dünyadan ayrılmadan önce elimizde bir tapumuz, bir hüccetimiz olsun. Ahirete intikal etmeye yüzümüz olsun. Kur‟anı Kerimde; “Namaza çağrıldığınız zaman onu alay ve oyun konusu yaparlar. Onların düşünmeyen bir toplum olmalarındandır.” (Maide sûresi 58.âyet) “Ailene (ve ailende sorumlu olduğun kişilere) namazı emret, üzerinde sabır ile dur (uygulanmasını sağla). Biz senden rızık istemiyoruz. Biz seni rızıklandırırız. Güzel sonuç takvâ ile olur.” (Tâhâ sûresi 132.âyet) Yalnız yaptığımız ibadetleri yanımızda götüreceğiz. Diğerlerinin tamamını dünyada bırakmak zorunda kalacağız. Yapamadıklarımız için Cenâbı Allah‟tan özür ve af dilemeliyiz. “Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle işlediğiniz yüzündendir. (yinede) Allah, çoğunu affeder.” (Ģüra suresi 30. ayet) 47 Yukarıdaki Âyetin Kuran‟da ki yorumu Ģöyledir ; (Ayette hitap, günahkâr müminleredir. Günahı olmayan müminlerin baĢına gelen musibetlerin sebepleri baĢkadır, mesela onların sabretmeleri ecirlerini artıracak bir sebeptir). “Ey iman edenler, sabır ve namaz ile Allah‟tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenler ile beraberdir.” (Bakara sûresi 153.âyet) Çünkü sabır ile namaz müminin nefsine karĢı en büyük silahıdır. Kur‟anı Kerim‟de, Rızıkla (gelirle) ilgili bir çok âyeti kerime vardır. Bazıları Ģöyledir; “Allah yolunda mallarını harcayanlar, yedi başak bitiren bir tane gibidir ki, her başakta yüz tane vardır. Allah dilediğine daha da fazla verir. Allah geniştir her şeyi bilir.” (Bakara süresi 261. âyet) “Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah‟tır.” (Zariyat sûresi 58. âyet) “Görmedin mi? Allah rızkı dilediğine geniş geniş vermekte, dilediğinin rızkını da daraltmaktadır.” (Rum sûresi 37. âyet) “Resûlüm deki; Mülkün gerçek sahibi olan Allah‟ım. Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri (sıyırarak) alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın.” (Âli Ġmrân sûresi 26.âyet) Neden sıyırma? Ayeti Kerimenin Arapça aslındaki “Nezi” buyruğu da, sıyırma anlamına geliyor. 48 Ġnsanoğlu elindeki mülkü kolayca vermez. Dolayısıyla yüce Allah isterse sebep halk eder ve onu istese de istemese de sıyırarak ondan geri alır. Koyun derisinin sıyrıldığı veya diĢinin söküldüğü gibi. * * * * * * * * * Ġslâm dinini yaĢamaya çalıĢan müminler, sıkça Ģu kelimelere muhatap olurlar. Hangi devirde yaĢıyoruz? Ģeriat, irtica, yobazlık, çağdaĢlık, gericilik, çağ dıĢılık, tutuculuk, umarım kelimeleri Ġslamiyet‟i yaĢamaya çalıĢan müminleri yermek için kullanılan kelimelerdir. Bu tür ve benzeri söylemleri dillerine sakız eden eski kavimlerden geriye virane harabeler kalmıĢtır. Artık sesleri de duyulmaz hale gelmiĢtir. “Biz onlardan önce nice nesiller helâk ettik. Sen onlardan her hangi birinden (bir varlık belirtisi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun.” (Meryem sûresi 98.âyet) “De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onların pek çoğu müşrik idiler.” (Rum sûresi 42. âyet) “Kendilerinden önce yaşamış, halen yurtlarında gezip dolaştıkları, nice nesilleri helâk edişimiz onları doğru yola sevk etmedi mi?.” ( Secde sûresi 26. âyet) “Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişçe daha güzel nice asırlar halkını helâk etmişizdir.” (Meryem sûresi 74.âyet) 49 Yukarıdaki maksatlı kelimeleri bilinçli olarak Ġslam aleyhinde kullananlar, Ġslamiyet‟i yaĢayan veya yaĢamaya çalıĢan kiĢilerin sözleri değildir. Bu düĢünceye sahip olan kiĢiler her fırsat bulduklarında inananlara ve Ġslâmiyet‟i yaĢamaya çalıĢanlara karĢı her türlü eylemi düzenlemeyi kendilerine vazife bilirler. fakat her defasında yüce Allah çabalarını boĢa çıkarır. Umarım kelimesi, anlamı dıĢında maksatlı olarak inĢallah dileğine karĢılık kullanılmaya baĢlanmıĢtır. ĠnĢallah, Arapça da “Allah isterse” anlamına gelir. KiĢi isterse veya umarsa değil. “Allah‟ın dilemesine bağlamadıkça (inşallah demedikçe) hiçbir şey için bunu yarın yapacağım deme, bunu demeyi unuttuğun takdirde, Rabbim beni yakın zamanda hidâyete eriştir, de.” (Kehf sûresi 23 ve 24. âyetler) “Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (bir şeyi dilemenize izin vermesi) sayesinde (o şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah alimdir, hakimdir.” ( Ġnsan sûresi 30. âyet) Kur‟anı Kerimdeki âyeti kerimelerin hiç birini kenara çıkarıp; bu benim iĢime gelmez, dıĢlanmaktan ve kınanmaktan korkarım, ha bu fena değil, benim çevreme uygun, beni dıĢlamazlar demeye ne hakkımız vardır nede yüzümüz. “O şeytan sizi yardakçıları ile korkutur, o halde eğer gerçekten mümin iseniz onlardan değil, benden korkunuz.” (Ali imran sûresi 175. âyet) Neden! Çünkü yaratanın müsaadesi olmaz ise kalp atıĢları duruverir. 50 Aynen Ġsrail oğullarının (Yahudilerin) hz. Mûsâ‟ya; “biz Allah‟ı görmeden sana inanmayız” dediklerinde, yüce Allah‟ın hepsini bulundukları yerde öldürüp bir müddet sonra dirilttiği gibi. “Biz Allah‟ı açıkça görmeden sana inanmayız demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı. Sonra ölümünüzün akabinde sizi dirilttik.” (Bakara suresi 55. ve 56. âyetler) Zaten kiĢinin hayatı boyunca yaklaĢık kalp atıĢ sayısı kaçtır biliyor musunuz? O rakamın yaĢantımızda fazla bir değeri yoktur. Eski para ile size ne doğru dürüst bir araba ne de bir ev satın alabilir. Hiç uyumadan 80 yıl boyunca tek tek saymaya kalksanız sayamazsınız. ĠĢte bizim kalp atıĢımız 80 yıl yaĢayacağımızı varsayarsak yaklaĢık 3 milyardır. Bizim; dıĢlanırım, çevreme kabul ettiremem duygusu ve korkusu, kâlp atıĢlarımızın yaklaĢık nerede olduğunu tespit edip, hesap gününün yani yüce Allah‟a hesap verme anımızın ne kadar yakın olduğunu anlamak için büyütece ihtiyaç yoktur . “Allah, insanlara iyiliği istedikleri çabuklukta kötülüğü verseydi, süreleri hemen bitirilirdi. Oysa biz, bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenleri azgınlıkları içinde debelenmeye bırakırız.” (Yunus sûresi 11. âyet) Çünkü insanlar yargılanmak üzere alemlerin Rabbi olan yüce Allah‟ın huzuruna mutlaka gelecekler. “Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rablerinin huzurunda divan duracaklar.” (Mutaffifin sûresi 6. âyet) 51 “Eğer biz bu Kur‟an‟ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.” (HaĢr sûresi 21. âyet) Yukarıdaki Âyeti Kerimenin Arapça aslında ki „HaĢıan mutasaddıan‟ buyruğunu iyi düĢünmek zorundayız. Bir taĢ parçası Allah c.c. ve Kur‟an karĢısında korkudan parça parça oluyorsa, insanoğlunun Kur‟anda ki buyruklar karĢısında ne olması gerekir? Özellikle her fırsatta Kur‟an ve uygulamaları aleyhinde türlü eylemlerde bulunanlar ne yapmalıdır? Bunlar yaptıklarına piĢman olduklarını ifade etmeleri gerekmiyor mu?. O halde derhal Allah c.c. için secdeye kapanarak, adeta koma halinde imiĢ gibi Allah‟tan özür ve af dilemeleri gerekiyor. Elbette doğru olanda budur. Allah cümlemize Aklı selim ve hidayet nasip etsin. Kur‟anı Kerim âyetlerinden her biri bizim için kutsal ve uygulanması gereken hususlardır. Bu âyetlerden birisi üzerinde bilir bilmez çok konuĢulan; kadınların, kızların baĢ örtüsü konusudur. Bu gerçekten Kur‟anı beğenmeyen münâfıkların, her fırsatta değiĢtirmek istedikleri veya kendi anlayıĢlarına göre yorumlamaya çalıĢtıkları âyeti kerimedir. YaĢantımızın en önemli hususlarından birini bildiren âyetlerden birisidir. “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini harama bakmaktan korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler, görünen kısımları (yüz, el, ayak gibi) müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler.” (Nur sûresi 31.âyet) 52 Bundan bir önceki 30. âyet de, erkeklerin de gözlerini haramdan ve diğer organlarını fuhuĢtan korumaları hususunu bildirmektedir. 31. âyetin devamında ise kimlere karĢı bu yasağın uygulanmasına gerek olmadığını bildirmektedir. Bu konu ile ilgili Peygamber Efendimiz s.a.v.‟in bir çok hadisi Ģerifi vardır. Gerek baĢ örtüsü, gerek faiz, gerek namaz ve cenabı Allah‟ın diğer buyruklarını yapmamak ayrı karĢı gelmek ayrıdır. Yapmamakla günah iĢlenmiĢ olunur. Yüce Allah‟tan af dilenir ve ona sığınılır. Allah dilerse onu affedebilir. “Allah kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz.” (Nisâ sûresi 116. âyet) Yukarıda Ayeti kerimede buyurduğu gibi karĢı gelmesi (Allah‟u teâlâ‟ya eĢ koĢmak) Ģirk koĢmak olur. Neden? Çünkü hâĢâ Allah bilememiĢ, doğrusunu filânca biliyor ben onun dediğini yaparım demektir. Kaldı ki yap yapma buyrukları müminler için geçerlidir. Ġnanmayanlar için değil! “Onlar dünyada iken Allah‟a yeterli ilgiyi göstermediler, halbuki Kıyâmet günü bütün yeryüzü Allah‟ın tasarrufundadır. O gün gökler onun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. Din düşmanlarından Allah münezzehtir.” (Zumer sûresi 67.âyet) Yukarıda Âyeti kerimenin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir: (Kıyamet gününde gökler ve yeryüzü, münhasıran Allah‟ın mülk-ü tasarrufuna girecek, dünyada tasarruf iddiasında bulunanların orada hiçbir hükmü kalmayacaktır.) 53 ġirk buyruğu Arapça da Ģirketten gelir yani Ģirkete ortak olmaktan böyle olunca yüce Allah‟ın indirmiĢ olduğu buyruklara, haĢa ortak olduğu iddiası çıkar. Yukarıdaki Âyeti Kerimenin Arapça aslında ki (Amma yüĢrikun) buyruğunun asıl anlamı ise: Sen kimin isteğine uyduysan senin Allah‟ın o dur, ben senin Allah‟ın değilim anlamına gelir. Yani Yüce Allah, haram kılmasına rağmen, bilinçli olarak, hem içerim, hem faiz yerim, hem baĢımı açarım, hem namaz kılmam, hem de giyinik çıplak veya daracık kıyafetlerimle dıĢarıda bedenimi teĢhir ederim diyor ve bu yaptıklarının da yanlıĢ değil de doğru olduğunu kabul ediyorum der ise, Allah‟a Ģirk koĢmuĢ olur dolayısıyla bu kiĢi istediği kadar Elhamdü Lillâh Müslüman‟ım demesi, çölde serap görmekten baĢka bir Ģey değildir. Yukarıdaki Ayeti kerimede, mecazi anlamdaki sağ el buyruğu, o kadar müthiĢ bir olaydır ki, bize göre milyonlarca yıl uzaklıkta olan göklerin ve yer yüzünün tamamı Yüce Allah‟ın eliyle dürülmüĢ olacaktır, yani trilyonlarca yaratık artık Allah‟ın tasarrufundadır, bırak bu dünyadaki din düĢmanları Ġslâm‟a aykırı olan davranıĢlarını sergileye devam ededursunlar. Bu anlayıĢa sahip kiĢiler yukarıdaki Allah c.c. buyruklarına inanıyorlar da uygulamıyorlar ise günah iĢlemiĢ olurlar. Eğer tövbe edip Allah‟u teâlâ‟nın hidâyetine mazhar olmazlar ise onlar büyük mahkemede, Allah‟ın Müntakim sıfatı ile yargılanmaya mahkumdurlar ve Allah c.c. onlardan münezzehtir umurunda bile değildir. “Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.” (duhan sûresi 16. âyet) “De ki: Allah'ı bırakıp da taptığınız, ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi şeyi yarattılar! Yoksa onların göklerde mi bir ortaklıkları var.” (fatır sûresi 40. âyet) 54 “Allah‟ın buyurduklarını inkar edenlere gelince, onların amelleri çöldeki serap gibidir. Susayan onu su zanneder, nihayet ona vardığında (hesap gününe) orada her hangi bir şey bulamayacaktır. Üstelik yanı başında (buyruklarını ısrarla yaptırmamak için çaba gösterdiği) Allah‟ı bulmuştur.” (Nûr sûresi 39.âyet) “Gerçekten, Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi gizlemede bulunup onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları günahlardan arıtmaz. Onlara elem verici azab vardır.” (IBakara sûresi 174. âyet) “Biz kitapta açıkça belirttikten sonra indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” (Bakara sûresi 159. âyet) Yukarıdaki âyetlerde; Allah c.c. buyruklarını inkâr edenler bir Ģeyi unutuyorlar. Onlar yaratanın izniyle milyonlarca Sperm arasında dünyaya gelmek için ana rahminde yarıĢıyorlardı. Ana rahmindeki yarıĢı kazandılar ama ileride Kur‟an yolunu seçmezler ise dünyadaki yarıĢı kazanamayacakları için, yüce Allah‟ın ödülünü de hak edemeyeceklerdir. * * * * * * * * * Saç kadının her Ģeyidir. Güzelliğinin yarısıdır. Saç, peruk, kozmetik, Ģampuan, türlü losyonlar, makyaj malzemeleri, estetik cerrahiler, güzellik merkezleri, silikonlar, botokslar, solaryumlar, kilo verme ve zayıflama aletleri… 55 Moda, dünya ticaretinin büyük bir bölümüdür. Bu konu için yüklü paralar harcanmaktadır. Ancak kadının evde kocasına karĢı güzel görünmesi ve makyaj yapması esastır. DıĢarıdakilere karĢı değil. Günümüzde bu da yetmiyor. Göbeklerinden sırtlarına kadar açanlar var. Ve dahası; denizlerde bikiniler ve mayolar, çıplaklığı kendilerine yaĢam tarzı edinenler, sokaklarda hayasızca öpüĢenler. Ġç çamaĢırlarına varıncaya kadar teĢhir edenler. Bütün bunları kim neden yapıyor? Oturup düĢünelim. ĠĢte burada baĢka bir konu devreye giriyor : Dünya ticaretinin büyük bir bölümünü ellerinde tutan zihniyet, hem programlarını uygulamak hem de ellerindeki pastayı ve rantı kaybetmeden daha fazlasına sahip olmak istiyorlar. Çok iyi biliyorlar ki milletin temeli ailedir. Aile olmazsa millet olmaz. Millet olmazsa devlet kavramının anlamı kalmaz . Ailenin temeli ise dozunu ayarlamak kaydıyla karĢılıklı sevgi, saygı ve hoĢgörüdür. Dolayısı ile aileyi yok edebilmek için gençlerimizi bulundukları temiz âile yaĢamından kopartıp arzu ettikleri ahlak dıĢı bir yaĢama, evlilik dıĢı bir ortama doğru ısrarla çekmek istiyorlar. Ayrıca; internetteki porno siteler, hotbird denilen Avrupa uydu kanallarından gelen pornografik ve çirkin yayınlar %80‟ imizin evinde maalesef baĢ köĢeyi almıĢtır. Kendisi seyretmiyorsa oğlu seyrediyor, değilse torunu vs. seyrediyor. Bu tür uydu yayınları aile ve bireylerin yaĢamını temelden çökertmektedir. O evin böyle bir uydu yayınına hiç ama hiç ihtiyacı yoktur. 56 Çünkü onda bilimsel hiçbir yayın yoktur. Varsa bile göstermeliktir. Çirkin yayınlar ise aile fertlerinin sadece ahlakını tahrip eder. Saygın aile kurumunun özünü teĢkil eden temiz cinsel yaĢamın bir parçasıymıĢ gibi gösterilen aslında ailede cinsel hayat ile hiç bir ilgisi olmayan internet sitelerindeki iğrenç ve çirkin görüntülerden, aile faciaları doğabilir. Bütün bunlar sizin kara kaĢınız ve kara gözünüz için yapılan yayınlar ve siteler değildir. Âyeti kerimede; “Ay hali olan kadınlardan uzak durun, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit Allah‟ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.” ( Bakara sûresi 222 .âyet ) Aklımızı baĢımıza toparlayalım. O yabancı uyduyu ve çanağını derhal evimizden uzaklaĢtıralım. Bundan dolayı yabancı uydu kanallarından gelen erotik yayınlardan ve internetteki çirkin ve iğrenç sitelerden çocuklarımızın korunması için her türlü tedbirimizi almamız gerekir. Böylece gençlerimize tuzaklar kurarak evliliğin, dolayısıyla ailenin önünü kesmek istiyorlar, hatta evlenmenin aile kurmanın saçmalık olduğunu söyleyenleri bile iĢittim. Halbuki Yüce Allah Kuran‟ı kerimde Ģöyle buyuruyor : “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır.” (Rum sûresi 21. âyet) 57 Yukarıdaki âyeti kerimenin Arapça aslındaki (Seken) (mavadde) ve (rahmet) kelimeleri ile yüce Allah, evlenmenin aile kurmanın ne kadar faziletli ve kutsal bir yaĢam tarzı olduğunu bize bildirmektedir. Seken, Meskenden gelir yani sükunetin bulduğu yer, kiĢi evindeki rahatlığı ve huzuru hiçbir yerde bulamaz isterse beĢ yıldızlı otel olsun, çünkü orada sürekli resmiyet vardır. Mavadde ise karĢılıklı sevgi ve ülfet anlamına gelir ki evliliğin ilk yıllarında ön plânda yer alan hususlardır, zamanla çocuklar ve aile büyüdükçe bu duyguların yerine Rahmet hakim olur yani artık eĢler birbirlerine Ģefkat ve merhamet güzü ile bakmaya baĢlarlar ve biri diğerine her hususta destek olur. ĠĢte Allah c.c. aile kurmanın, evlenmenin güzelliğini, değerini böylece bize bildirmektedir. Dolayısıyla evlenmenin ve aile kumanın aleyhinde olanlara fırsat vermeyelim. Onlar ülkemizin tertemiz insanlarını, Allah c.c. emrinden ve kutsal aile kurumundan uzaklaĢtırarak fuhuĢ ortamına çekmek için ellerinden gelen her türlü çabayı göstermektedirler. . Söz konusu kiĢilerin aile sorumluluğundan kaçtıkları için kendi ülkelerinde nikahsız yaĢam biçimi bir hayli yüksektir. Böyle evlilik dıĢı iliĢkilerden meydana gelen bebeklerde artıĢ olunca, bu ülkelerin yöneticileri ilginç çözümler bulmuĢlardır. Hem bebek itlâfına son vermek hem de genç nüfusun çoğalmasını sağlamak amacıyla bir çok hastanede bebek bırakma üniteleri oluĢturmuĢlardır. Hatta kimin bıraktığının bilinmemesi için kiĢi bebeği bıraktıktan bir müddet sonra ikaz devreye girerek hastane yetkililerini uyarmaktadır. 58 Sadece cinsel arzularından dolayı nikahsız evlilik ve aile dıĢı oluĢan bu zavallı çocuklar ileride Allah c.c. ve Kuran‟ı kerimin yolunu bulamazlar ise, büyüdüklerinde arkalarında ailesi yani; onlar için her Ģeyini feda edecek, Ģefkat, merhamet ve acı duyabileceği, üzüleceği kimsesi yoktur. Artık onun için sadece kendisi vardır. Haramları da rahatlıkla helâlleĢtirir. Cinsel ihtiyacını da dıĢarıda giderecektir. Anne, Baba, eĢ, kardeĢ, akraba da olmadığı için nerde akĢam orda sabah. Dolayısıyla insanlar kötüyü görmeden içinde bulunduğu nimetin değerini anlayamazlar. Her kim Ġslâm dininin temel prensiplerini uygularsa mutlaka kazançlı çıktığını görecektir. Türk milletini temiz aile yaĢamından koparmaya çalıĢan ve böyle olmalarını isteyen zihniyet, bizim gibi günlük, haftalık veya yıllık programlarla değil en az 50 yıllık programlarla iĢe baĢlıyorlar. Ne olup bittiğinin biz sonra farkına varıyoruz. Terörde olduğu gibi bu hususlarda da provokatörler vardır. Yani bu konuda provokatör dediğimiz kiĢiler, her fırsatta Ġslam dinini hafife alıp onu çürütmeyi ve aĢağılamayı kendine vazife edinenlerdir. Hatta öyleleri de vardır ki ; metropollerin kalabalık yerlerinde veya yaya geçitlerinde öpüĢmenin, seviĢmenin her türlüsünü pervasızca sergileyerek sözlerinde ve eylemlerinde gençlere Ģu mesajı veriyorlar; Artık böyle davranıĢlar ayıp veya günah olmaktan çıktı. Devir değiĢti sizde rahatlıkla çekinmeden yapabilirsiniz . 59 “De ki: istediğiniz gibi yaşayın, döneceğiniz yer ateştir.” (Ġbrahim sûresi 30. âyet) Çünkü Bir TV programında, bir genç canlı yayında aĢk belli yerlerde değil her yerde yapılabilir yanıtını vermiĢti. Hal böyle olunca yüce Allah‟a imanı olan kendini bilen ben müslümanım diyen herkes; gözümüzün gördüğü kulağımızın iĢittiği ve TV kanallarındaki her Ģeyin dikenlerini ve taĢlarını ayırt etmek zorundayız. Âyeti kerimede; “Hakkında bilgin olmayan işlerin ve davranışların ardına düşme, çünkü kulak, göz ve gönül (kalp) bunların hepsi yaptığından sorumludur.” (Ġsrâ sûresi 36. âyet) Yani hakkında bilgi sahibi olmadığın eylemlerin peĢinden gitme. Yukarıdaki âyetin Arapça aslındaki ‟Takfu‟ buyruğunun asıl anlamı; aynen kalıp gibi karda bıraktıkları ayak izini takip edercesine bilgisizce onların yaptıklarını taklit etme. Dini bilgin olursa iyiyi kötüyü ayırt edebilirsin. Eğer yoksa moda dersin kolaylıkla çıplaklığı kabul edersin, göbeğini açarsın, dans etmek için kendini yabancıların kollarına teslim edersin, dıĢarıdaki hayasızlıkları da çağdaĢlık olarak görürsün, Allah diyemezsin Tanrı dersin, bikini ise doğal giysin olur, çevrem beni dıĢlar korkusu ile baĢını örtmezsin, hacca gitmezsin, hac parasıyla da hayır yapmayı daha uygun olacağını sanırsın, kurban kesmezsin, parasını da kesilmesi için vekalet vererek güvenilir yerlere değil de, hayır verilmemesi gereken yerlere vererek hayır yaptığını sanırsın, ramazan Bayramına da Ģeker bayramı dersin. 60 Sanki bir ay boyunca müminler, Allah‟ın rızasını kazanmak için değil de Ģeker yemek için oruç tutmuĢ gibi gösteren zihniyetin dediğini onaylarsın ve diğerleri… ĠĢte bu yüzden bazı zalimler kendilerini taklit etsinler diye, Ġslâm‟ı yaĢamaya çalıĢan çocuklarımızın kaliteli bir dini eğitim ve genel kültür sahibi olmalarının önünü kesmek için her türlü gayreti göstermektedirler. Demokrasi, özgürlük, insan hakları, hürriyet kavramları ise keyiflerine göre bazen var olur bazen yok oluverir. “Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar Allah onları ( cezasını ) ertelemektedir.” (Ġbrahim sûresi 42. âyet) “Sen şimdi sabret. Bil ki, Allah'ın sözü şüphesiz gerçektir.” (Rum sûresi 60. âyet) Hatta bu zihniyete sahip olan kiĢiler, kendilerinden olmayan baĢarılı ve inançlı iktidarları düĢürmek için el ele vermekten kaçınmazlar. Ayrı görüĢlere sahip olmalarına rağmen, konu Ġnanç aleyhtarlığı olunca nasıl olduğunu anlamadan hepsi bir birlerine destek oluverirler, çünkü gaye Ġslâmiyet‟in yükseliĢinin önünü kesmektir. “Onlar Allah'ın nurunu ağızları ile söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kâfirlerin hoşuna gitmese de nurunu kesinlikle tamama erdirmekte kararlıdır.” (Tevbe sûresi 32. âyet) “Halbuki onların tuzakları ile dağlar yerinden gidecek değildir.” (Ġbrahim sûresi 46. âyet) 61 “Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah‟ta onlara tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. (Tuzağa düşmesi kim lâyık ise Allah onu düşürür).” (Enfal Sûresi 30. âyet) Kur‟an ve inanca karĢı duranlar için, Peygamber efendimiz s.a.v. Hadisi Ģerifinde Ģöyle buyurmuĢtur : “ Küfür tek bir millettir .” % 99‟u Müslüman olan bir ülkede yaĢadığımız halde maalesef biz kendimizi : paraya, zevke, sefaya, eğlenceye, modaya ve TV programlarına indekslediğimiz için çevremizde olan bitenlerden haberimiz yok . Yarın baĢı kapalı ama deniz kıyısında veya havuzda mayo giyenleri görürseniz hiç ĢaĢırmayın. Çünkü temelden dini kültüre sahip olmayanlar nefislerine yenik düĢerek, kolaylıkla taklitçilerin peĢine düĢer ve onların ayak izlerinin götürdüğü her çukura düĢerler. “Rabbiniz tarafından size indirilen mesaja uyunuz, O'nun dışında başka dostlar edinip peşlerinden gitmeyiniz.” (Araf sûresi 3. âyet) Geçenlerde Ġstanbul‟da baĢı kapalı göbeği açık kızlar, parklarda baĢı kapalı öpüĢen kızlar, baĢı kapalı bedeninin bütün çizgileri belli olan kızlar gördüm. Acaba bunlar provokatör mü? Yoksa onların uyduları mı? Allah bilir. Ayrıca kadınlarımızın çoğu kilo vereyim, güzel görüneyim, giydiğim mayo yakıĢsın ve en çok bana baksınlar diye deniz ve yaz mevsimine hazırlıklı giriyorlar. 62 Sanki tenini göstermeden, dıĢarıda yada denizde veya yüzme havuzunda giymek için, baĢka giysiler yokmuĢ gibi mutlaka çıplak bedenini teĢhir ederek, gözle bile olsa yabancı erkeklerin istifadesine sunmak zorunda mısın? Hayır! Ayrıca sana hiçbir Ģey kazandırmayacağı gibi aleyhine olacaktır. Kazanan sadece senin Ģeytanın olacaktır ve bu nefsin istekleri hiç bitmeyecektir. Seni ilgilendiren yuvanı sağlam dini temeller üzerine oturtmaktır. Eğer yüce Allah‟a ve peygamberine inanıyorsan derhal vazgeçmen gerekiyor. Yoksa bu eyleminin faturası sana çıkacaktır. Çünkü bu çıplak bedeni teĢhir ederek baĢkalarının bakmasını sağlamak kadın, kız veya erkek olsun nikahlılarının dıĢında herkese haramdır. Dolayısı ile cezasını er geç kendin çekeceksin. ġeytanın adımlarını takip ve taklit ederek, kısacık hayatın sonucunu hiç de güzel hazırlamıĢ olmazsın. “Ey iman edenler, şeytanın adımlarını takip etmeyin, kim şeytanın adımlarını takip ederse şunu bilsin ki, o hayasızlığı ve kötülüğü emreder.” (Nur sûresi 21. âyet) Eğer bizim gözlerimiz çevremizde dolaĢan diğer yaratıkları görebilseydi, görecektin ki Ģeytan katıla katıla gülüyor olacaktı. Çünkü istediğini sana yaptırmıĢtı. Gülmekle kalmaz ayrıca ben senin yaptığını yapmam, bu eylemin dıĢındayım, tertemizim, Allah‟tan korkarım derdi. 63 “Şeytan insana inkar et der. İnsan inkar edince de „ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah‟tan korkarım‟ der.” (HaĢr sûresi 16. âyet) Konu ile Kur‟an‟ı Kerimdeki yorum Ģöyledir ; (ġeytan da cinlerden olduğu için insanların göremeyeceği bir Ģekilde insana yaklaĢır ve ona vesvese verir. Bununla beraber bazen de Ģeytan insanların gözüne çeĢitli Ģekillerde görünebilir.) “Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden görürler. Şüphesiz biz şeytanları. İnanmayanların dostları kıldık.” (A’raf sûresi 27. âyet) “Kim Rahmân‟ın Kuranı‟ndan yüz çevirirse ona. Bir şeytan arkadaş veririz ve o şeytan artık ondan ayrılmaz dostudur.” (Zuhruf sûresi 36.âyet) ġeytanla birlikte diz üstü çökerek, cehennemin etrafında sonuç beklemek kadar kötü bir Ģey olamaz. “Öyle ise Rabbine Andolsun ki, muhakkak surette onları da, şeytanları da mahşerde toplayacağız. Sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.” (Meryem sûresi 68. âyet) “Şeytan sizin düşmanınızdır. Sizde onu düşman edinin. O kendine uyanları ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.” (Fatr sûresi 6. âyet) 64 Kadınlarımız, kızlarımız, kendilerine mutlaka çekidüzen vermelidir. Kadın sahip olduğu güzelliği tesadüfen elde etmiĢ değildir. Bu Cenâbı Allah‟ın ona bir lütfüdür. Kadın bu güzel değerleri sadece beyi ile paylaĢmalıdır. Kızlarda kendilerini müstakbel eĢleri için muhafaza etmelidirler. Oysa günümüzde kadınlar ve kızlar, giyinik çıplak kıyafetleri ile hem Allah‟ın buyruklarına ters düĢüyorlar hem de eriĢilmez değerlerinden bir Ģeyler kaybetmiĢ oluyorlar. Peki bu teĢhir yarıĢı daha ileriye gider, doyum noktasına ulaĢırsa ne olur? Tıpkı Uzak doğu, Avrupa, ve diğer bazı ülkelerde olduğu gibi erkekler kanıksadığı için kadınlara, kızlara iltifat etmez hale gelirler. Onların ilgisini artık kimse çekmiyor. Sadece sıradan biri gibi ilgi görüyorlar.Örneğin; az olan elmasın değerli oluĢu, çok olan her Ģeyinde ilgi görmediği gibi. Yoksa yüce Allah‟ın koyduğu ekolojik dengeleri insanların değiĢtirdiği, hassas kuralların bozulduğu, taĢların yerinden oynatıldığı bir devire doğru mu sürükleniyoruz? Yüce Allah‟ı, Kuran‟ı kerimi, peygamber s.a.v.‟i tanımayan aile mahremiyeti kalkmıĢ, anne, baba, çocuk, saygı nedir bilen yok. Annesinin, babasının, kardeĢlerinin aĢk ve çıkar için canına bile kıyabilecek, dünyada kendinden baĢka yaĢayan kimse yokmuĢ gibi davranan, toplumu Ģiddete doğru sürükleyen bir nesil mi üretiyoruz? 65 Her geçen gün ilgi azalacağından, çılgınca davranıp daha çok açılan, artık her ihtiyacını dıĢarıda gideren bir toplum haline dönüĢürsek geriye dönüĢ için geç kalmıĢ olmaz mıyız? Derhal aklımızı baĢımıza toparlayıp nereden dönersek kârdır dememizin zamanı çoktan gelmiĢtir. Aksi halde, Allah korusun Nuh - Ad- Semud - Lut ve diğer kavimlerinin baĢına gelen felaketleri çağırmıĢ oluruz. “Allah tarafından herkesi kapsayacak bir musibetin gelmesinden veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopmayacağından emin mi oldular?” (Yüsuf sûrasi 107. âyet) Oysa bu milletin kadınları altın gibidir. Çok değerlidir, eriĢilmesi güç ve zor varlıklardır. Kızlarımızın her biri hazine niteliğini ve değerini taĢımaktadır. Bu hazine açığa çıkarsa gözlerle yağmalanır. En kötü yağmalama ise gözlerin yağmalamasıdır. Biz farkında olmadan bizden bir Ģeyler koparır ve götürürler. Geleceğin anneleri sokakta sebil olamaz, onlara eriĢmenin kuralları vardır. Bu kurallar onun değerine değer katarak gerçekleĢtirilir. Dolayısı ile hiçbir kadın ve kızın bu güzel değerleri açığa çıkarmaya hakkı yoktur. Çünkü bu değerler ve güzellikler onlara Allah‟ın bir emanetidir. Emanetler muhakkak sahiplerine ait olmalıdır. Ancak böylece yüce Allah ve peygamber s.a.v. rızasını kazanırlar ve kendileri için sonuçların en güzelini hazırlamıĢ olurlar. 66 “Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.) (Tevbe Sûresi 72. âye) Diğer âyeti kerime ise Ģöyledir: “Erkek olsun, kadın olsun her kim mümin olarak iyi işler yaparlar (Allah yolundan sapmazlar) işte onlar cennete girer ve zerre kadar haksızlığa uğramazlar.” (Nisa sûresi 124.âyet) Yukarıdaki âyeti kerimelerde ve kuranda ki diğer âyeti kerimelerde buyurduğu gibi Yüce Allah‟a ve Peygamber s.a.v. in emirlerine uygun yaĢayan erkek ve kadınlar özellikle kadınlarla ilgili ahiret ve cennet yaĢamı Ģöyle olacaktır: Cenneti hak eden mümine kadınları, Cenâbı Allah her türlü dünyevi duygulardan, kıskançlıktan ve benzeri çirkin huylardan arındıracak içleri de dıĢları gibi güzel olacaktır. Eğer ikisi de cennete girdiyse bu eĢler isterlerse dünyadaki kocalarına tertemiz olarak iade edilecektir. Hurilerden daha güzel olarak yaratılan o dünyalı kadınlar, eĢlerine ebedi bir hayat arkadaĢı ve hurilere sultan olacaklardır. Sonsuza kadar sevdikleriyle birlikte Cennetten istifade edeceklerdir. Cennet hem mümin erkeklerin hem de mümine kadınların nimetler içinde diledikleri her Ģeye sahip olacakları hayal bile edemeyeceğimiz kadar güzeldir. Cenabı Allah Cenneti mümin kullarını ödüllendirmek için özel olarak yaratmıĢtır. Hadisi Ģerir Ģöyle buyurmaktadır: 67 “Cennette, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir kalbin hissetmediği güzellikler vardır” Cennetin nimetlerinden erkekler kadar kadınlar da istifade edecek, bütün nimet ve ihsanlar her iki cinse de verilecektir. Hurilerden daha güzel yaratılan Cennet ehli dünya kadınları, güzellikte o kadar ileride olacaklar ki bu konuyla ilgili Hadisi Ģerif Ģöyle buyurmaktadır: “Eğer Cennet kadınlarından birisi yeryüzüne teşrif etse yeryüzü misk kokusu ile dolar, onun parlaklığı da güneşin ve ayın ışığını yok eder.” Yani güneĢin ıĢığını kapatacak kadar parlaklığa ve cazibeye sahip olan bir kadın bundan daha güzel bir Ģeyi tahayyül etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Yüce Allah ne erkeğe nede kadına zulüm etmez. Ġnsanlar kendi iradeleri ile kendi sonlarını hazırlarlar. Her insan dünyada iken Allah ve Peygamber yolundamı? ġeytanın yolundamı? Sorusunun karĢılığını ahirette mutlaka görecektir. “Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şey için zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.” (Yunus sûresi 44. âyet.) Unutmayalım ki ; biz kutsal değerlerimize sahip çıkmaz isek varlık nedenimizi unutur ve kendimizi kaybolmuĢların arasında buluruz. KaybolmuĢlar; yani yolunu sapıtarak Allah ve peygamber buyruklarını iĢine geldiği gibi yorumlayan kendini manevi olarak yitirmiĢ kiĢilerdir. Bunlar, küçük parçalara ayrılarak rüzgarların önünde sürüklenmeye devam edenlerdir. 68 Veya bunun çok tehlikeli bir manevi düĢüĢ olduğunu anlamayanlar, uçurumu uçurum olarak göremedikleri için, aĢağı yuvarlanmayı baĢarı kabul edenlerdir. Konu ile ilgili Âyeti kerime Ģöyledir: “Kim Allah‟a ortak koşarsa o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgar onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.” (Hac sûresi 31. âyet) Dolayısıyla müminler kaybolmuĢların yani yolunu sapıtanların arasında yer almamak için her gün kıldıkları beĢ vakit namazın kırk rekatında fatiha süresinin son iki ayeti kerimesindeki duaları okurlar ve amin derler. “Bizi doğru yola eriştir. Nimet verdiğin kimselerin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil.” (Fatiha sûresi 6. 7. âyetler) Türkçe okunuĢu : (Sıratellezine enamte aleyhim, Ğayril mağdubi aleyhim veladdalin) Amin. “inkâr edenler cehennemde : Ey Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi doğru yoldan saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım, böylece cehennemin en altında kalanlardan olsunlar, diyecekler.” (Fussilet sûresi 29. âyet) Nasıl olurda Yüce Allah‟ın Kur‟anına ve dinine inanmazlar, halbuki Kur‟an‟ı kerimdeki Ģu Ayeti kerime tek baĢına onların Ġman etmeleri için bir nedendir: 69 “Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet'e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır.” (Enam sûresi 125. âyet) Yukarıdaki ayeti kerimede buyurduğu gibi semaya doğru yükseldikçe hava basıncı azalacağından kiĢinin göğsü daralacaktır, oksijen ve nefes darlığından dolayı yaĢamı sona erecektir. Kur‟anı kerim ise, Allah‟ın koyduğu bu tabiat kanununun var olduğunu bize yaklaĢık 15 asır önce bildirmiĢtir. Halbuki o tarihlerde semaya yükseldikçe hava basıncı ve oksijenin azalacağı ile ilgili hiç bir bilgi yok idi. Bilim ise bu hususu daha yeni keĢfetmiĢtir. ĠĢte yukarıdaki Ayeti kerimede Kur‟anı kerim bu ilâhi kanuna iĢaret ederek Ġslâm dinini hazmedemeyenlerin göğüsleri daima dar ve sıkıntılı olacağını bildirmektedir. “Onların gözlerine bir çeşit perde çekilmiştir, onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır.” (Bakara sûresi 7. âyetler) “Allah'ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na teslim olmuştur, O'na döneceklerdir.” (Ali imran sûresi 83. âyet) * * * * * * * * * KaybolmuĢların yanında yer alsınlar diye bizim sahip olduğumuz iffetli ve hayalı yaĢamımızdan koparma harekâtı yıllar önce baĢlamıĢtır. 70 Örnek verecek olursak; 50 yıl önce Yalova vapurundan galata köprüsüne indiğimde ilk defa ne göreyim! Ġki güzel kız, mini mini eteklerle o kalabalığın içinde bir oraya bir buraya gidip geliyorlar. Millet ĢaĢkın ĢaĢkın onlara bakıyordu. Neler olduğunu düĢünmeye, anlamaya çalıĢıyorlardı. Bende ne yalan söyleyeyim onlara bir süre baktım. Aradan 6 ay geçmedi ki mini etek moda oldu. Tabi bu eteği ilk giyen iffetli kızlar eteklerini sık sık çekiĢtiriyor, zaman zamanda mahcup oluyorlardı. Her Ģeyin ilki zordur. Hiç kimse ceza evine düĢmek istemez ama alıĢır. Hiç bir kadın kötü eve düĢmek istemez. Hiç bir kız köprü altlarında, yol kenarlarında beklemek istemez. Artık günümüzde mini eteğin lafı bile edilmiyor. Dar kot pantolonlar, üzerlerindeki badiler, bellerini ince ve basenlerini güzel ve çekici gösteren giysiler, çeĢit çeĢit yapılmıĢ saçlar, yarı çıplak kıyafetleri ile iç çamaĢırlarının belli olması veya görünmesi de aksesuar olarak kabul ediliyor. Bütün bunlar modanın arkasına sığınarak; bana daha çok baksınlar, daha çok ilgi çekeyim, vay ne güzelmiĢ desinler ve bütün gözlerinde üzerinde olmasını isteyenlerdir. Yoksa zavallı, masumane, istemeyerek, tesadüfen açılmıĢ değildir, bunlar bilerek yapılan ve bilinçli bir Ģekilde ortaya çıkan eylemlerdir. Bu sergileme ve gösteri yarıĢı devam ederken, genç erkek çocuklarımızın hiçbir Ģey olmuyormuĢ gibi gözleri önüne bakarak onları görmezlikten geldiklerini mi sanıyorsunuz? 71 Arz olursa talep olmaz mı? Tabi ki bazı gençler öylelerine ilk fırsatta sahiplenme arzusu taĢırlar. Bunlardan iyi aile terbiyesi almıĢ olanları hariç tutarsak, bazıları kolaylıkla flört etmeyi, gezmeyi, sinemaya gitmeyi, ailesi baĢı boĢ bıraktığı için veya ailesinden saklı kendi isteği ile beraber olmayı kabul ediyor. Hele bu; genç, yakıĢıklı veya varlıklı ise durum daha farklı oluyor. Sevgi yolları, parklar, mesire yerleri ve deniz sahilleri genç kız ve genç çocuklarla doluyor. Kol kola, eller omuzlarda, öpüĢerek sorumsuzca dolaĢıyorlar. Böylece her Ģey serbest oluyor, Beğenirse devam ediyor beğenmez veya bıkarsa baĢkasını buluyor. “Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara. Temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır.” (Nur sûresi 26. âyet) Bu konular ile ilgili Kur‟anı kerim Ģöyle buyuruyor : “İnsanlar arasında ahlâksızlığın, edepsizliğin (fuhşun) yayılmasını isteyenlere, gerek dünyada ve gerekse ahirette acıklı bir azap beklemektedir. Allah bilir, oysa siz bilmezsiniz.” (Nur sûresi 19. âyet) “Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli başarıya erişenlerdir.” ( HaĢr Sûresi 20.âyet) 72 Konumuzla ilgili Kur‟anı Kerimde Cenâbı Allah nikahsız olarak gerek kadın olsun gerekse erkek olsun birbirleriyle yakın iliĢki kurmak isteyenleri Ģöyle uyarmaktadır ; “Zinaya yaklaşmayın, zira o bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (Ġsrâ sûresi 32. âyet) YaklaĢmayın buyruğu da çok önemlidir. YaklaĢtıktan sonra el ele tutuĢtuktan, göz göze geldikten, öpüĢme ve seviĢmeden sonra artık geri dönüĢ çok zordur. Böyle tehlikeli yaklaĢımlardan uzak kalmamız istenmektedir. Erkek veya kadına nikahsız olarak bu türlü iliĢkiler kesinlikle haramdır. Derhal tövbe edip tövbesinden geri dönmemelidir. Nikahlılarının dıĢında kimse ile temas kurmamaları gerekir bu husus Allah ve peygamber buyruğudur, bütün müminler için geçerlidir. Zina ile ilgili çok ağır âyeti kerimeler vardır. Ġlgilenen Kura‟nı Kerimden okuyabilir. (Furkan sûresi 68.âyet) (Nur sûresi 2. âyet) (Mümtehine sûresi 12.âyet) (Nur sûresi 3.âyet) “Ancak bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nur sûresi 5.âyet) “Allah‟ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet) 73 Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ; “Günaha tövbe eden kişi, günahı işlememiş gibi olur.” Bundan dolayı çocuklarımızı vakitli evlendirmenin yararı büyüktür. DıĢarıdaki fuhuĢtan, kötü evlerden ve ahlaksızlıktan korumuĢ oluruz. ġeytanın oyununa gelmeyelim. Bize yakıĢan edepli giyinip, hayalı yaĢamaktır. Bu da Allah ve peygamberin rızasını kazandırır. Yavrularımıza gerekli din eğitimini kanıtlarıyla birlikte verip onları yanlıĢ davranıĢlardan korumamız gerekir. Biz çocuklarımızla ilgilenmez isek Ġslâm dinini alaya alanlar ilgilenir. Bu konuda geç kalırsak bu kiĢilerin söyledikleri doğru bizim söylediklerimiz yanlıĢ olur ve Allah indinde suçlu biz oluruz. Eğer Kur‟anı Kerim yüce Allah‟ın yani beni yaratanın kitabı ise ve bu kitabın bize bildirdiklerinin hepsi yaklaĢık on beĢ asırdan bu yana gerçek çıktı ise ve bu emaneti de Ġnsanoğlu yüklendi ise, dünyada doğum var ise, ölüm de var ise, ve biz ondan geldik çok yakında ona dönecek isek, eğer biz Müslüman‟ız diyor isek, ilâhi kanunları kayıtsız ve Ģartsız uygulamak zorundayız. Bütün bunlara ilave olarak; TV kanallarındaki erotik görüntüler, paparazziler, canlı olarak gece geç vakitlere kadar devam eden eğlence ve yarıĢma programları… 74 O program senin bu program benim diye dolaĢan, vücudunun kıvrımlarını göstermeye çalıĢan yüzlerce kız çocukları… Acaba bu çocuklarda diğerlerine; gelin, gece geç saatlere kadar siz de bizim yaptıklarımızı yapın diyen provokatörlerden mi yoksa uydulardan mı? Sonuç; içi boĢaltılmıĢ, kulaklığındaki müziğe göre ritim tutmuĢ, ne yapacağını bilmeyen bir gençlik. Gençliği yok edilmiĢ, saf dıĢı kalmıĢ bir ülkenin dünyada baĢarı Ģansı olmadığı gibi iç ve dıĢ tehlikelere de açık olacağı muhakkaktır. Bir TV‟ eğlence programında, canlı yayında, bakirelik konusu açılınca bir genç Ģöyle söyledi ; Bana bakir kalmıĢ bir genç çocuk gösterin, bulamazsınız demiĢti. Demek ki gençler kendilerini öyle kaptırmıĢlar ki, açıkça yaĢadıkları ortamı ve hayatı ifâde etmeye çalıĢıyorlar. Kaldı ki son zamanlarda kızlarda bakirelik konusu da fazla önemsenmemeye baĢlandı. Yolu açık tutmak için bâkire olmamayı açıkça bazı TV programlarında savunur hale geldiler. Bizim temel hedefimiz, helâl evlilik yaparak Allah yolunda, ailemize, ülkemize hayırlı yararlı evlâtlar yetiĢtirmek olmalıdır. Bakabileceğimiz kadar çocuk yapmalıyız. Eğitim, öğrenim ve din eğitimi ise kanıtları ile birlikte mükemmel olmalıdır. Kur‟anı Kerimde bu konu ile ilgili âyetler Ģöyledir; “Fakirlik korkusu nedeni ile çocuklarınızı öldürmeyiniz. Sizin de onların da rızkını biz veririz.” (Enam sûresi 151. âyet) 75 “Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın, biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.” (Ġsrâ sûresi 31.âyet) Önceden de konu ettiğimiz aile ve evlilik müessesesini, gerek içeriden gerekse dıĢarıdan yıpratarak yok etmeye çalıĢanlar gayelerine ulaĢsınlar diye cinsel yaĢamın bir Ģekilde dıĢarıda giderilmesi gerekiyordu. Nikahlı mı nikahsız mı? belli değil. Bir müddet birisiyle bir müddet diğeriyle… Adı arkadaĢlık, beraber kalma, beraber oturma gibi tatlı uyduruk kelimelerle cinsel ihtiyaçlarını gidermek ama çocuk yapmamak… ĠĢte bütün bu uğraĢlar insanlar, evlenmesinler, aile kurmasınlar, dolayısıyla helâl olanı bırakıp harama yönlensinler, ülkede de yaĢlılar çoğunlukta olsun . Sonuçta Türkiye‟nin Avrupa gibi genç nüfusu olmayan, çoğunluğu 50 yaĢ üstü, yaĢlı bir Türkiye olması onların programları gereğidir. Çoğu gençlerimiz Ġslâm ve iman kültüründen uzak kaldıkları için beĢ duyu ile baĢ baĢa kalmıĢlar, bunların kulakları ise öğütlere karĢı kapalı hale gelmiĢtir. Din eğitiminden uzak kalan gençlerimizin okul disiplinini ; aĢk hayatı, Internet kafeler, gazinolar, barlar, sevgi parkları ve futbol büyük çapta engellemektedir. Böylece gençlerimizi daha verimli insanlara faydalı faaliyetlerden uzaklaĢtırmayı baĢardılar. Burada esas gâye gençlerin enerjilerini ve düĢüncelerini ülkeye yararlı olmayan baĢka yerlere kanalize etmektir. 76 Ayrıca; Allah c.c. ve peygamberi unutturmak için gösterilen türlü çabalar sonucunda yanlıĢ bilgilerin etkisi altında kalıp, ben yalnız gördüğüme inanırım diyen ve Allah‟a karĢı saygısızca davranan inançsız dini eğitim almamıĢ bazı zavallılar, haĢa ben Allah‟a inanmam Melek, cin gibi Ģeyler yoktur, olsaydı görürdüm derler. Böylece kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Halbuki bilmiyorlar mı? Dünya üzerinde yaĢayan insanların bazılarının baĢ aĢağı, bazılarının yan ve bazılarının da dik pozisyonda durduklarını ve böylece yaĢamlarına devam ettikleri halde bunun farkında bile değiller. Biz kâinatta Allah‟ın yaratmıĢ olduğu tüm varlıkların çok az bir bölümünün isimlerini biliyoruz ve tanıyoruz, oysa büyük bir bölümünün ne ismini biliyoruz ne tanıyoruz, nede teĢhis edebilecek güce sahibiz, bu gerçek ortada iken bu yaratıklar halen varlıklarını sürdürmeye devam etmektedirler. ĠĢte hava, havadaki oksijen, ıĢık, elektrik akımı ve diğerleri de aynen böyledir. Gözlerimizle görmediğimiz halde bu olaylar dünya var olduğu müddetçe devam edecektir. Çünkü onlar madde değildir, ama var oluĢları bir gerçektir. Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģeriflerinde; “İnsanlara akıllarının konuşun buyurmuştur.” algılayabileceği kadar “Gençlerin yaşlıları örnek alması ne güzeldir. Yaşlıların gençleri örnek alması ise ne kötü bir ahlaktır.” Bu konuyu biraz açalım ; ġöyle bir yaĢlı düĢünelim ki iĢi gücü gençleri taklit etmektir. 77 Ama bu taklitçilik de kendisine bir türlü yakıĢmaz. Çevresindekiler de onu kırmamak için bu davranıĢlarını hoĢ görmeğe çalıĢırlar, ölüm sonrasına hiçbir yatırımı olmadığı bir tarafa, cenaze namazının nasıl kılınacağını, kunut duâsı nedir, nerede okunacağını bilmez, hâlâ kendini genç sanan, gençliğe özenen zavallı bir yaĢlı. Diğer taraftan bir genç düĢünün ki ; Giyimi ve kuĢamı düzgün, anne, baba, komĢu hakkını ve sözünü bilen, kimseyi aldatmamıĢ, yalan söylememiĢ, ağır baĢlı, her adımında ve hareketinde Allah‟ın rızasını arayan, Allah‟a karĢı olan kulluk görevini yerine getirmeye çalıĢan, güler yüzlü, hoĢ görülü, çevresine saygılı ve her yerde adaleti gözeten, ailesine bağlı, yalnız nikâhlısı ile birlikte olan, hem dünyada hem âhirette ona hiç bir Ģey kazandırmayacak uğraĢlardan uzak bir genç. ĠĢte böyle gençlerin terleri bile kıymetlidir. Onların terleri bile gül kokar. Dolayısıyla gençlerin yaptıkları ibadetler yaĢlıların ibadetlerinden daha makbuldür. Peygamber Efendimiz s.a.v., yedi güzel hasletten biri olan diye baĢlayan hadisi Ģerifinde Ģöyle buyuruyor ; “İbadet görevini kendine ilke edinen genci, hiçbir gölgenin olmadığı o (kıyamet) günde Allah‟u teâlâ onu arşının gölgesinde gölgelendirir.” Bizim beklentimiz ; zeki, uyanık ve her alanda baĢarılı, Allah‟ına, peygamberine, ailesine saygılı, milleti ve memleketi için yararlı faaliyetlerde bulunan gençleri görmektir. Hem genel kültür hem din eğitimi noksanlığı gençlerimizin çoğunluğuna varlık nedenini unutturmuĢtur. 78 Oysa din eğitimini gereği kadar okullarımızda verebilseydik okullardaki Ģiddet olayları olmazdı. Çocuklarımızın beyinlerinin tahribat görmesini önler, her türlü provokatif eylemlerden uzak kalmaları sağlanırdı. Böylece ilk öğretim kapılarına kadar dayanan uyuĢturucu ve diğer ahlâki çöküntülerden korurduk. Art niyetli kiĢiler de buralardan gayrı meĢru kazanç elde edemezlerdi. Üzülerek ifade etmek gerekir ki; Bazı gençlerimiz ve inanç nedir bilmeyen insanlarımız ailede, çevrede ve okulda, din Kuran ve Ġslâmiyet adına hiç bir Ģey öğrenmedikleri için, Allah ve peygamber buyrukları olan güzel değerlerden uzak kalmıĢlardır. Ġslâm‟ın temiz hasletleri, davranıĢları, yaĢam Ģekli, konuĢma tarzı ve giyim biçimleri artık onlara fazlasıyla yabancı gelmektedir. Böylece dünyanın süslü, konforlu ve tatlı yaĢamı da onların vazgeçilmezi olur ve ilk sırada yerini alır. Ġslâm dininin ise yaĢantılarında hiç yeri yoktur. Ezan sesleri de onları rahatsız edecektir. Her fırsatta Allah ve peygambere isyan etmeyi de baĢarı sayarlar. Bu yüzden belki de Ġslâm dinini kendi istek ve arzularına göre uygulayacaklar veya Müslümanları karalayacaklar yada alay konusu ederek psikolojik olarak rahatlamaya çalıĢacaklardır. “Kendilerine "Rabbiniz ne sorulduğunda "Bunlar eskilerin dediler.” (Nahl sûresi 24. âyet) indirdi diye masallarıdır" 79 “Şimdi yiyiniz, azıcık safa sürünüz, sizler zaten suçlusunuz.” (Murselât sûresi 46. âyet) “Onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.” (Araf sûresi 179. âyet) Cenabı Allah yukarıdaki Ayeti kerimede konu edilen din düĢmanlarının kâlplerini ve kulaklarını ölüm öncesine kadar mühürlü bırakacaktır. Ölüm öncesi göz perdesi ile birlikte mühürlü olan kâlplerinin ve kulaklarının da mühürlerini açacaktır, ancak Cehennemi karĢılarında bulacakları için gözleri yuvasından dıĢarı fırlayarak beleriverecektir. o “Ve gerçek vaad yaklaştığında, (ölüm) işte zaman kâfir olanların gözleri beleriverir.” ( Enbiya sûresi 97. âyet) “Üzülmeyiniz küfür konusunda yarış halinde olanlar, Allah‟a zarar veremezler, Allah onlara âhirette şans tanınmasını istememektedir. onlara çetin bir azap vardır.” (Âli Ġmrân sûre si 176.âyet) “(Cennet ehli), Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? Diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle cevap verirler ; Biz namazımızı kılmazdık, yoksulu doyurmazdık, batıl ile beraber olur onlara alkış tutardık (inancı yererdik) ceza gününü de yalan sayıyorduk, nihayet (bu haldeyken) bize ölüm gelip çattı derler.” (Müddessir ûresi 42 den 47. âyete kadar) 80 “Ey insan! ihsanı bol Rabbine karşı seni gururlandıran (kışkırtan) nedir?” (Ġnfitâr sûresi 7. âyet) “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk onlar, onu yüklenmekten kaçındılar, ondan korktular da onu İnsan yüklendi.” (Ahzap sûresi 72. âyet) Annelerin, babaların, öğretmenlerin bu konuda ihmalleri vardır ve Allah indinde sorumludurlar. Özellikle öğretmenler bu konuda çok ağır sorumluluk ve vebal üslenmektedirler. Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ; “Herkes raidir sorumludur.” ve riayeti altındakilerden * * * * * * * * * Allah‟u teâlâ‟ya olan inancı 3 bölüme ayırabiliriz; 1- Evet, biz yüce Allah‟a ve peygamber buyruklarına kayıtsız Ģartsız teslim olmuĢ kiĢileriz Kur‟anı kerimi okumayı öğrendik her gün azda olsa okuyoruz. “İşte bu (Kur‟an) bizim indirdiğimiz mübârek bir kitaptır. O‟na uyun ve Allah‟tan korkun ki size merhamet edilsin.” (En’am sûresi 155. âyet) “Kur‟an okumayı alışkanlık edinirsen, biz seninle inanmayanların arasına gizleyici (koruyucu) bir perde çekeriz.” (Ġsra sûresi 45.âyet) 81 “De ki: O, (Kur‟an) insanlar için doğru yolu gösteren bir kılavuz ve şifadır.” ( Fussilet suresi 44.ayet) Biz yüce Allah‟ın yap yapma buyruklarının tamamını eksiksiz uygulamaya çalıĢırız, namazlarımızı kılarız, hatta değeri daha yüksek olan sevaplar kazanabilmek için mümkün olduğu kadar namazlarımızı cemaat ile camide veya cemaat ile evde kılmaya çalıĢırız. “Sen onları cemaatle rüku ve secde ederken, Allah‟ın ihsan ve ikramını, Onun hoşnutluğunu isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secdelerin izidir.” (Fetih sûresi 29. âyet) attığımız her adımda Allah c.c. ve peygamber s.a.v. in rızasını ararız, ayrıca dünya hayatındaki idarecilerimizin Ġslâm‟a ters düĢmemek kaydıyla getirmiĢ oldukları kurallara ve güvenlik güçlerine de saygılıyız diyebiliyorsak, hem dünyamızı hem de âhiretimizi inĢallah kazanmıĢ oluruz. “İşte onların mükâfatı, Rablerinin mağfireti ve zemininden ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir.” (Âli imran sûresi 136. âyet) “Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.” ( Rahman sûresi 46. âyet) Yukarıdaki âyeti kerimelerde, iki Cennet vardır buyruğu, Cennet içinde Cennet anlamına gelir. 136. ve benzer anlamdaki âyeti kerimelerin Arapça asıllarında ise çoğulu ifade eden „Cennat‟ buyrukları yer alır. 82 ĠĢte bütün bu Cennetler, Yüce Allah‟ın emirlerine tam itaat eden Salih ve veli kulları için geçerlidir, yani onlar bu Cennetler ile ödüllendirileceklerdir. Böyle gerçek müminlerle ilgili Kur‟anı Kerimde bir çok Ayeti kerime vardır. Bazıları Ģöyledir ; “İman edip yararlı iş yapanlara gelince onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.” (Bakara sûresi 82. âyet) “Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun.” (Âli imran sûresi 133. âye “İman edip güzel amel edenler (Allah‟a itaat edenler) için güzel yurt olan (cennet-Tûba) vardır.” (Ra’d sûresi 29.âyet) “Kendisine kavuştukları gün, Allah‟ın onlara iltifatı, selâm dır. Allah onlara çok değerli mükâfatlar hazırlamıştır.” (Ahzab sûresi 44. âyet) Diğer taraftan büyük günâhlardan sakınan kullar için Kur‟an‟ı Kerimde ki Âyeti Kerimeler Ģöyledir : “Eyğr yasakladığımız büyük günahlardan kaçınırsanız sizin, küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa sûresi 31. âyet) “O iman edenler, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlarlar.” (ġura sûresi 37. âyet) 83 “Ufak tefek kusurları dışında, günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınanlara gelince, şüphesiz Rabbin, affı bol olandır.” ( Necm sûresi 32. âyet ) Yukarıdaki âyetlerin Kur‟andaki yorumu Ģöyledir : ( Ġnsanlar yaradılıĢları icabı günahtan kurunmuĢ melekler gibi değildir, onların günah ve suç iĢleme kabiliyetleri de vardır; faziletleri ise, buna karĢı iradeleri ile verdikleri mücadeleden gelmektedir. Kul elinden geleni yapınca Mevlâ, ufak tefek kusurları örtecek, yüze vurmayacaktır.) 2 - Hayır! Bütün bunlar saçma (hâĢâ) ben inanmıyorum, bunlar eskilerin uydurmasıdır vs. diyenler ; “Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar.” (Enam sûresi 25. âyet) O takdirde konforlu yaĢam ve dünya her Ģeyiyle onların olur. Dünya bazılarına geçici cennet, bazılarına da dar olur. Onlara yasak yoktur, onlar Allah‟tan değil yalnız güvenlik güçlerinden korkarlar, haramları kendilerine göre yorumlayıp helâlleĢtirirler. Biliyorsunuz; büyük bir felaketle karĢılaĢmıĢ sonucu ölümle bitecek yada büyük bir üzüntüyü 1 veya 2 dakika yaĢayan kiĢinin korkudan saçları aniden beyazlar. ĠĢte âhirette cehennemin dehĢetini ve azâbı gören inançsızlarla ilgili Cenâbı Allah Kur‟anı Kerim‟de Ģöyle buyuruyor ; 84 “Peki inkar ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz.” (Müzzemmil sûresi 17.âyet) Ġnkârcılarla ilgili diğer âyeti kerimeler Ģöyledir; “Kâfirlere dünya hayatı süslü gösterildi; Bu yüzden iman edenlerle eğlenirler. Halbuki Allah‟a karşı gelmekten sakınanlar, kıyamet günü öbürlerinin üstündedir. Allah dilediğine hesapsız nimetler verir.” (Bakara sûresi 212.âyet) “Bilinmelidir ki inkar edenlerin ne malları, ne de evlatları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar cehennemin yakıtıdırlar.” (Âli Ġmrân suresi 10. âyet) “Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler var ya, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (Bakara sûresi 174. âyet) “Şurası muhakkak ki, imanı verip küfrü satın alanlar (para, çıkar, makam, moda karşılığı gibi), Allah‟a hiçbir zarar vermezler.” (Ali imran sûresi177. âyet) “Eğer sana Kur‟anı kağıt üzerine yazılmış indirseydik, onlar elleri ile tutmuş olsalardı, buna rağmen inanmazlar, bu apaçık büyüden başka bir şey değildir derlerdi.” (Enam sûresi 7.âyet) 85 “Eğer biz, onları (dünyadayken) ölülerle de konuştursaydık, melekleri de indirseydik, her şeyi de toplayıp karşılarına getirseydik, Allah‟ın istedikleri (kişiler) hariç yine de inanmazlardı.” (Enam sûresi 111. âyet) “(Ey Muhammed) Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma, onun kabri başında da durma. Çünkü onlar Allah ve Resûlünü inkar ettiler ve fâsık olarak öldüler.” (Tevbe sûresi 84.âyet) “Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar yinede inanmazlar, Gözlerimiz büyülenmiş bir milletiz derler.” (Hicir sûresi 14. ve 15.âyetler) “Eğer (dünyada) tek ümmet olsaydı bazılarının da, dininden dönebilme mahzuru olmasaydı, Rahmanı inkar edenlerin evlerini (tavanlarını) ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.” (Zuhruf sûresi 33.âyet) “Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltukları da (hep gümüşten yapardık).” (Zuhruf sûresi 34.âyet) Yukarıdaki âyeti kerimelere göre inanmayanların yaĢantısına, giyim ve kuĢamlarına, yiyip içtiklerine, modalarına, oturdukları görkemli, gösteriĢli ve ihtiĢamlı meskenlerine, ne yaptıkları özentisine kapılıp, onları müminlerin taklit etmemeleri istenmemektedir. 86 3 - Ben müslümanım. Yüce Allah‟a, Peygamber s.a.v. me ve Kur‟ana inanıyorum. Az bile olsa Kur‟anı Kerimi okumaya veya öğrenmeye çalıĢıyorum. Cuma namazlarını sabah ve diğer bazı namazlarımı kılıyorum bir bölümünü kılamıyorum Allah kusurlarımı affetsin der ve elinden geldiği kadar Ġslamiyet‟i yaĢamaya çalıĢır. Allah tamamını da uygulamamı nasip etsin diye duâ edenler ve inĢallah ileride fazlasını yaparım diyenler… ĠĢte zaten çoğunluğumuzda bu kategoriye girmektedir. Ancak, böyle kiĢilerin durumu hassastır. Artıları ve eksileri dengeleyebilmek çok zordur. ĠnĢallah yaparım der ve ömrü yetmez ise durum çok tehlikeli olur. Terazinin mutlaka sevap yönünden ağır basması için Allah‟a tövbe istiğfar yapıp büyük ve küçük günahlardan sakınması, ibadetlerini eksiksiz yerine getirmesi gerekir. Diğer namazlarını da kılmalıdır. Çünkü; namaz Allah katında en ulvi değere sahip ibadettir. Dinin direğidir. Peygamber Efendimiz s.a.v. ise hadisi Ģerifinde ; dinin direğidir.” BuyurmuĢtur. “Namaz Eksik kalan diğer ibadetleri için de yüce Allah‟tan af ve özür dilemelidir. Bütün namazlar değerlidir, ancak sabah namazı Ģahitli bir namazdır, yani mümin sabah namazını kılarken Melekler tarafından gözlenmektedir. 87 “Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl; sabah vakti de namaz kıl, zira sabah namazına melekler şahit olur.” ( Ġsra sûresi 78. âyet) Müminler yaptıkları ibadetlerle Allah‟a olan borçlarını ödeyemezler aynı zamanda yüce Allah‟ın rahmetine ve mağfiretine ve hidayetine de ihtiyaçları vardır, bu yüzden biz Allah‟ın buyruklarını her fırsat bulduğumuzda eksiksiz yerine getirmeye çalıĢalım ki rahmet ve mağfiretini kazanmayı hak edelim. Yüce Allah eğer nasip ederde girersek Cennetteki en büyük üzüntümüz, cennetin yüksek makamına sahip olamamaktır. Dolayısıyla cennetin alt derecelerinin kalmak veya hiç girememek, insanoğlu için azıcık ömrün kocaman hatası ve dönüĢü olmayan felâketlerin en büyüğüdür. “O gün (amelleri tartacak) terazi haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” ( A’raf sûresi 8. âyet) “Kimin de (sevap) tartıları hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimizi inkâr ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.” (A’raf süre 9. âyet) Kur‟an‟ı kerimde bu ayetlerle ilgili açıklama ġöyledir ; (Yüce Allah, âhirette herkesin amelini, keyfiyetini bilmediğimiz bir terazi ile tartacaktır. Kimin sevap tarafı ağır basarsa onlar kurtuluĢa erecekler, kimin de günah tarafı ağır basarsa onlar da cehenneme gönderileceklerdir.) 88 “İki taraf arasında bir perde ve Â‟râf üzerinde de (cennetlik ve cehennemliklerin) her birinin yüzlerindeki alâmetlerinden tanıyan erkekler vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (gireceklerini) umarak cennet ehline; Selâm sizin üzerinize olsun! Diye seslenirler.” ( Â’raf sûresi 46 . âyet ) Kur‟an‟ı Kerimde yukarıdaki Ayeti kerime ile ilgili açıklama Ģöyledir; (Cennetle cehennem arasında, yüksek bir sur veya dağdır ki, sevapları ile günahları eĢit olanlar, Allah‟ın dilediği bir zamana kadar burada kalacaklardır. Daha sonra Allah‟ın affına nail olacak onlarda cennete gireceklerdir.) “Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.” (Enbiya sûresi 47. âyet) “Kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o hoşnut edici bir yaşayış içerisinde olur, ameli hafif olana gelince işte onun anası haviyedir. Nedir o biliyor musunuz? Kızgın ateş.” (Karia sûresi 6-7-8-9-10-11. âyetler) * * * * * * * * * Nefsine ve Ģeytana yenik düĢenler ; kulakları, kalbi, vicdanı mühürlenmiĢ, Ģeytanının isteğine kanarak sadece kalıcı olmayan dünyasına, nefsine ve bedenine hizmet etmiĢ, esas bâki olan Allah‟a, ahiretine ve ruhuna hiç hizmet etmemiĢ, ölüm sonrasına hiç yatırım yapmamıĢ insanlar… 89 Ġslâm‟ın aleyhinde Ģeriat, irtica, gerici, yobaz, çağdaĢlık sloganlarıyla Ġslam ve Müslümanlık ilerlerse insanlar geri kalır diyen ve bu kelimeleri maksadı dıĢında kullanan zavallı mahluklar. Kur‟anı Kerimde ilk inen sûrenin baĢında birinci buyruk olan “Ġkr‟a” diye yer alan oku âyetinden habersiz olanlar… “Yaratan Rabbinin adıyla (besmele ile) oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku ve öğren! İnsana bilmediklerini öğreten ve kalemle yazdıran Rabbin en büyük kerem sahibidir.”(Alak sûresi1.2.3. 5.âyetler) “Resûlüm De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zumer sûresi 9. âyet) Peygamber Efendimiz s.a.v. ise hadisi Ģeriflerinde ; “Beşikten çalışınız.” mezara kadar ilim öğreniniz, Diğer hadisi Ģeriflerinde ise; “İlim Çin de olsa alınız.” Yine hazreti Ali (r.a.) anh‟ın mecazi anlamdaki sözü olan ; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Dediği bir kültürden gelindiğini bilmeyenler… Müminler için bu buyruklar esastır. Dolayısıyla mümin insanın mutlaka dünyasını ve âhiretini kazandıracak her türlü bilgiye sahip olmak zorundadır. Ama siz yöneticiler! Ġrtica ve benzeri sözlerle Ġnananları yıllarca Kur‟an dan ve Ġslam‟dan uzaklaĢtırma politikası izlediniz. 90 Çocuklarımızın hem genel kültür hem de meslek eğitimi almamaları için türlü engeller getirdiniz. Ġmam hatip okullarını güncelleĢtirmeniz gerekirken katsayılarını düĢürerek adeta kapattınız. Sizi yarın hesaba çekecek Yaratanımızın buyruklarını öğrenmesinler diye Kur‟an kurslarını kapattınız. ġu yaĢtan önce yüce Allah‟ın buyruklarını öğrenemez dediniz. Çoğu ; din eğitiminden yoksun, Allah ve peygamberden bihaber, haram, helâl, iyi, kötü tanımayan, her türlü provokasyona açık bir gençlik var ettiniz. Siz Allah‟ın buyruklarını irtica olarak görmeye devam ederken dıĢ güçlerde içimizdeki uzantılarından destek alıp Türk Milleti‟ni yıllarca irtica, çağdaĢlık sloganları ile oyaladılar. Kendileri ise atom, hidrojen, elektron, proton dediler ve teknolojik olarak geliĢtiler. Apollo dediler aya çıktılar, uydular fırlattılar, gözlem istasyonları kurdular. Bütün Dünyayı gözler hale geldiler, tekelleri altına almadıkları yer kalmadı. Radara görünmeyen uçak dediler, ellerindeki teknik donanımı kullanarak insanların tepesine binip yurtlarından ettiler. Mallarına, yer altı ve yer üstü zenginliklerine el koyarak canlarına kıydılar. Ġstedikleri gibi At koĢturuyorlar. Peki bütün bunlar olurken siz ne yaptınız? Hiç bir Ģey yapamadınız. Ġki kelime ile hâlâ bu milletin kalkınmasının önünü kesiyorsunuz. Peygamber Efendimiz s.a.v. gelmeden önceki irtica devrinde olan her Ģey, kız çocuklarını diri diri gömmeleri dıĢında, maalesef hepsini geri getirdiniz. 91 Onlar, Ġrtica devrinde kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı. Siz ise kız çocuklarının baĢı örtülü diye okutmuyor yani cahil kalmalarını istiyorsunuz. Aynen cahiliye devrinde olduğu gibi ve bu durumdan memnun oluyorsunuz. Her gündeme geldiğinde aleyhinde olmaya devam ediyorsunuz. Bakalım cahiliye mi? Yoksa baĢka bir devirde mi yaĢıyoruz? Kötü evlerde ve köprü altlarında fuhĢa hazır bekleyenler. Ġçki, viski, uyuĢturucu her yeri sarmıĢ. Barlar, meyhaneler, dansözler. Sokaklarda, plajlarda ve yıldızlı otellerdeki çıplaklıklar çeĢit çeĢit. Giyinik çıplak kıyafetleri ile bedenlerini yabancı gözlerin istifadesine sunan kadınlar çeĢit çeĢit. Cenabı Allah‟a itaat öğretilmemiĢ insanların gözler önünde aleni, sokaklarda ve parklarda utanmadan sergiledikleri çirkin görüntüler çeĢit çeĢit. Tatil kamplarındaki israf çeĢit çeĢit. Kumarlar, piyangolar, çekiliĢler, lotolar, totolar, yarıĢlar ve diğer Ģans oyunları çeĢit çeĢit. Faiz borçları batağından intihar edenlerin sayısı belli değil. Hırsızlıklar, kap kaçlar… Görüldüğü gibi her yerde ahlâki çöküntü câhiliye devriyle aynen örtüĢüyor. Hiç kimse yukarıdaki ahlaki çöküntülere medeniyet ve çağdaĢlık iddiasında bulunamaz. “Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar.?” (Maide sûresi 50. âyet) 92 “Ey iman edenler içki, kumar, fal ve şans oyunları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun. Şeytan içkide ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin sokar.” (Mâide sûresi 90. âyet) “Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.” (Maide sûresi 91. âyet) Peygamber Efendimiz s.a.v. ise hadisi Ģerifinde ; “İçki bütün kötülüklerin anasıdır buyurmuştur.” FuhuĢ ve diğer ahlâk dıĢı olaylar ile ilgili Kur‟anı Kerim de zaten bir çok âyeti kerime vardır Cenâbı Allah iyi ki Peygamber Efendimiz s.a.v.‟i göndermiĢ ve Medine de, Medine isminden türeyen Ġslam medeniyetini getirmiĢtir. “İçinizden, kendilerine Allah‟ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmet öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.” (Âli imran sûresi 164. âyet) “Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik.” (Bakara sûresi 151. âyet) “Ey insanlar, şüphesiz ki size, kendinizden bir Peygamber gelmiştir. Sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir. O size, son derece düşkündür. Müminlere çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe sûresi 128. âyet) 93 Yoksa bütün bu çirkinliklerin ve irticanın içinden müminler sıyrılıp çıkamayacaklardı. Müminlerin kesinlikle bu irticanın içinde yerleri yoktur. Zaten mümin kiĢi bunların içinde yer alamaz. Onun kültürüne, eğitimine ve edinmiĢ olduğu ahlâka tamamen aykırıdır. “O çok merhametli Allah'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeden) "selâm" derler (geçerler).” (Furkan sûresi 63. âyet) “Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeylerle karşılaştıkları zaman, vakar ile geçip gidenlerdir.” (Furkan sûresi 72. âyet) Eğer bu toplum suç makinesi haline geldiyse bilinsin ki ; Allah ve Peygamber buyruklarını yitirdikleri içindir. * * * * * * * * * En önemlisi sırtındaki ağırlıktan belini bir türlü doğrultamayan, iç borçlarımızın dıĢında dıĢ borçlarımız olan milyarlarca doların altında ezilen Türk milletidir. Bu paralar nereye harcanmıĢtır? O tarihlerde gereği olmadığı halde TeĢvik kanunları çıkararak zaten varlıklı olanları daha zengin yapmaktan baĢka ne iĢe yaradı. Bu paralarla, Türkiye sil baĢtan yenilenirdi. Çok iyi biliniyor ki ihracat ekonominin bel kemiğidir. Yani esas olan dıĢarıdan mal bedeli veya çıkarımız doğrultusunda yatırım amaçlı olarak gelen yabancı paradır. 94 Yoksa Türkiye‟de vatandaĢın cebinden cebine dolaĢan paranın yada para basmanın, ülkenin kalkınmasına ve ekonomiye hiç bir yararı yoktur. Ġhracatı engelleyen bürokrasinin kaldırılması gerekirken yabancılardan yüksek faizle alınan krediler, düĢük faizlerle teĢvik adı altında kanun çıkartılarak dağıtılmıĢtır. Böylece ülkemiz yıllarca içinden çıkamayacağı katlamalı büyük bir faiz batağına sürüklenmiĢtir. Borcunu bankaya ödemeyene haciz geliyor. Size haciz gelirse ne yapacaksınız? Tabi ki haciz gelmeyecek Çünkü ; yalnız faizini ödemesi için Türk milleti her Ģeyiyle onlara daha yıllarca çalıĢacak ve hizmet edecektir. Zira geçmiĢ hükümetler önceden aldıkları paraların sadece faizlerini ödeyebilmeleri için yüksek faizle borç almayı baĢarı kabul ediyorlardı. Yıllarca hiç bitmeyecek bu borçları ve faizlerini Türk milletine miras bırakıp gittiler. ġimdilerde hiç çekinmeden, sıkılmadan tekrar gelmeye çalıĢıyorlar. * * * * * * * * * Son zamanlarda bizi bizden uzaklaĢtırmak için Allah‟ın selâmını alıp vermemek de moda haline geldi. Biraz mürekkep yalayıp kendilerini diğerlerinden üstün ve büyük zanneden çağdaĢlık hülyasında yüzenler, yüce Allah‟ın selâmına karĢı çıkıyorlar. 95 Selam veriyorsun; hoĢ geldin, merhaba gibi sözlerle geçiĢtirmeye çalıĢıyorlar. Aleyküm selam veya size de selam olsun diyemiyorlar. Sanki selâm alarak veya vererek Allah‟ın adını anarlarsa bir Ģeyleri eksilecek, çevreleri onları ayıplayacak, onları dıĢlayacak sanıyorlar. Bizi, yaratanın dıĢlamaması yeter. Selâm; yüce Allah‟ın isimlerindendir. Selâm en güzel yaĢam dileğidir, dolayısıyla iĢyerlerine girerken, yolda yürürken, evine girerken selâm verme zorunluluğu vardır, Selâm verilerek bir eve veya iĢyerine girilirse o yerde hayır, bereket ve rahmet olur. En önemlisi gelen kiĢi yaratanın selâm ismiyle size Ģu mesajı veriyor; ben zararsızım… Yani size zarar vermek için gelmediğini peĢinen ifade ediyor. Kur‟anı Kerimde; selâmlaĢın, selâmlanan kiĢi selâm verene daha iyisiyle cevap versin buyurur. Örneğin ; Allah‟ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. “Bir selâm ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın. Yâhut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını arayandır.” (Nisâ sûresi 86.âyet) Hırsız, soysuz, kapkaççı, veya canınıza kıymak için köĢede gizlenmiĢ kiĢilerden sizin selâmetiniz için hareket etmelerini bekleyemezsiniz. Yüce Allah nasip ederde girersek, Cennette en çok iĢiteceğimiz ve kullanacağımız söz selâmdır. 96 “Orada birbirlerine iyi yaşam dilekleri ise, selâm dır.” (Yünus sûresi10 âyet) “Orada ne boş ve ne günah içerikli bir söz duymazlar. Sadece selâma karşılık selâm sözü işitirler.” (Vakıa sûresi 25.26. âyetler) Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ; “Binekli yürüyene, yürüyen oturana, gelen içerdekilere, sayıca az olan çok olanlara selâm versin.” Diğer peygamber buyruğu ise; verilen selâmı almak müminin mümine karĢı olan asli görevlerinden birisidir. Aynen hapĢırınca yerhamk Allah demek, Hastalanınca ziyaretine gitmek, istiĢare edildiği zaman doğruyu söylemek, dâvetine icabet etmek cenazesinde bulunmak, ona vermiĢ olduğu sözü tutmak, ve diğerleri gibi. ĠĢte bütün bunlar müminlerin haklarındandır. Hak ise emanettir sahibine iade edilir. Tabi ki selâmdan sonra merhaba, günaydın, hayırlı sabahlar, hayırlı akĢamlar, hayırlı günler, iyi sabahlar, iyi akĢamlar, iyi günler dileyerek hitap etmek gâyet güzeldir. Bu böyledir diye aslımızı ve Yüce Allah‟ın selamını yok etmememiz gerekiyor. 60 yıl önce günaydın sabah için tünaydın akĢam kullanılması için doğmuĢlardı. Günaydın, okullarda her sabah sıkça kullanıldığı için tuttu, yaygın bir Ģekilde kullanılmaktadır. Tünaydın ise kabul görmemiĢtir. 97 ALLAH’U TEALÂ’YA İTAAT NASIL OLMALI ? Allah (c.c.), insanı kusursuz olarak iç ve dıĢ organlarını en güzel Ģekilde yaratmıĢ. Türlü hastalıklardan korunması ve bedenini savunabilmesi için en ince ayrıntısına kadar tam teĢekküllü bir hastaneden daha üstün bir niteliğe sahip olacak Ģekilde donatmıĢtır. “Hastalandığım zaman bana şifa verendir.” (Ģuara Sûresi 80.âyet) “Allah rahimlerde dilediği şekillendirir.” (Âli Ġmran sûresi 6.âyet) gibi sizi “Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, ondan kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu apayrı bir yaratık yaptık, Biçim verenlerin en güzeli olan Allah ne yücedir.” (Müminun sûresi 14. âyet) Allahü Teâlâ insana öyle değer vermiĢ ki, dünyadaki bütün varlıklar ve göklerdeki her Ģey; kuĢları, hayvanları, denizleri, denizlerdeki balıkları, havayı, oksijeni, suyu, ağaçları, toprağı, dağları, demiri, yer altı, yer üstü madenlerini ve daha sayamadığımız bir çok nimetleri insanoğluna hizmet etmek için yaratmıĢ bir kısmını istifadesine sunmuĢ, bir bölümünü de onun tasarrufuna bırakmıĢtır. “Biz Adem oğulları'nı gerçekten çeşitli ayrıcalıklarla donattık, Kendilerine temiz besin maddeleri bağışladık. Onları, yarattığımız diğer canlıların çoğundan üstün kıldık.” (Ġsra sûresi 70. âyet) 98 Müfessirlere göre Ġnsanoğlunun diğer bazı yaratıklardan bir çok üstün özellileri ve kabiliyetleri vardır örneğin ; Akıllı oluĢu, el kol kulak göz ve ayaklarını dilediği gibi kullanabilmesi, beden güzelliği, düĢünme yeteneği, okuması, yazması, konuĢabilmesi, duyguları, gülmesi, ağlaması, temiz yiyecek ile beslenmesi, her türlü buluĢlar icat etmesi, diğer bazı yaratıkları kendi hizmetinde kullanabilmesi, iyi, kötü, doğru, yanlıĢ, güzel, çirkin, kavramlarına sahip olması ve diğerleri. Yüce Allah'ın ikramlarından biri de insanın kendi kendisini idare edebilmesidir. Dolayısıyla kendi iradesi ile dünyada yapmıĢ olduklarının karĢılığını iyi veya kötü, hesap gününde görmesi, Yüce Allah‟ın adaletinin bir gereğidir. “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin sûresi 4.âyet) “O göklerde ve yerde ne varsa hepsini size boyun eğdirmiştir. Şüphesiz bunda düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Casiye sûresi 13. âyet) “Yer yüzünü size buyun eğdiren O,dur. Şu halde onun sırtlarında dolaşın ve Allah‟ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O‟nadır.” (Mülk sûresi 15. âyet) Yukarıdaki Ayeti kerimenin Kurandaki yorumu Ģöyledir : (yeryüzünün insanların faydalanmalarına hazır ve uygun bir durumda yaratıldığını ifade eden bir temsil mevcuttur.Yeryüzü sırtlarında dolaĢılacak bir halde emre amade kılındığına göre, artık dünyada da insanlara boyun eğmeyecek hiçbir varlık yok demektir. Bu âyeti kerimede insanlığın özellikle Müslümanların dâima yükselmeleri için bir teĢvik vardır.) 99 Örneğin; balığı tutup yiyoruz, balık itiraz etmiyor ; tavuğu kesip yiyoruz, tavuk itiraz etmiyor, hayvanı yularından tutup istediğin yere götürüyorsun sana direnmiyor ve diğerleri… Bize o kadar doğal geliyor ki, onlardan piĢen yemekleri zaman zaman beğenmediğimiz oluyor ama o bizim için canını veriyor. ĠĢte bütün bu mahlûkat hiç itiraz etmeden görevlerini yapmaya devam ederken aynı zamanda da alemlerin Rabbine tespih ediyorlar, zikrediyorlar, Secde ediyorlar. “Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah‟a secde ediyor.” (Hac sûresi 18. âyet) “Yedi gök, dünya ve bunlarda bulunan herkes ona tespih eder. Onu övgü ile tespih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tespihini anlayamazsınız. O çok Halim ve bağışlayandır.” (Ġsrâ suresi 44.âyet) Yukarıdaki âyetin Kur‟an da ki yorumu da Ģöyledir ; (Tabiat ilimlerindeki keĢifler, bu âyetin açıklanmasına yardımcı olmuĢtur. Önceleri cansız, hareketsiz oldukları sanılan varlıklarda dahil olmak üzere bütün eĢya atomlardan meydana gelmiĢtir. ĠĢte atom çekirdeklerinin etrafındaki elektronlar, sürekli ve muntazam bir Ģekilde çekirdeğin etrafında dönmektedirler ki onların bu dönüĢleri ve böylece ilâhi kanuna en ufak bir sapma göstermeksizin boyun eğmeleri Kur‟anı Kerim tarafından Allah‟ı tespih olarak nitelendirilmiĢtir.) 100 “Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah‟ı tespih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir.” (Nur sûresi 41. âyet) Ve bu kıymetli varlığa yani insana, kesintisiz canları pahasına hizmet vermelerinin nedeni ise ; Cenâbı Allah‟ın buyruklarına istisnasız olarak tam itaatle boyun eğerek görevlerini yerine getirmektir. Onlar istisnasız görevlerini yerine getirirken, insanlardan bazılarının ise Ġslâm dini ve uygulamaları ile uzaktan yada yakından ilgisi olmayanlar da vardır. Dünya hayatını piyangodan elde ettiklerini sanıp ayak ayak üstüne atarak, dünyanın her türlü tadından ve zevkinden istifade etme yarıĢına girmiĢlerdir . “Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir öğünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir.” (Hadid sûresi 20. âyet) “Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.” (Lokmam sûresi 24. âyet) Peki ne oluyor da her fırsat bulduklarında Allah‟a isyan etmek için yarıĢ halinde oluyorlar.? Nedeni Ģöyle açıklanabilir : Merhametli yüce Allah‟ın, lütuf ve keremi ile ikram ettiği nimetlerin her türlüsünü istedikleri zaman anında elde ettikleri içindir. 101 “O zalimler ise şımartıldıkları refahın peşine düştüler ve hepsi de suçlu oldular.” (Hud sûresi 116. âyet) Çok iyi biliyoruz ki Yüce Allah bir ülkeye iki yıl hiç yağmur yağdırmaz ise tıpkı daha önceleri Afrika ve diğer bazı ülkelerde olduğu gibi kuraklıktan dolayı, açlıktan kemik ve deri halinde kalan insanlar, süslü görkemli yazlık lüks villalar bir tarafta dursun, bikini giyerek sahillerde bronzlaĢmayı DüĢünebilirler mi? Veya modayı takip ederek açlıktan içine çökmüĢ göbeklerini, erkekler baksın diye teĢhir edebilirler mi? Veya bu yıl baĢında yeni yıla hangi içki ile girmeyi düĢüne bilecek halleri varmıdır? Ve diğer aksi davranıĢlar ile ilgili her hangi bir eylemde bulunabilecek kadar takatleri var mıdır? Hayır kesinlikle yoktur. Onların sadece bir kuru ekmeye ihtiyaçları vardır, eğer kuru ekmeği bulurlarsa onu çöpe atabilirler mi? Hayır kesinlikle atamazlar, bütün bu hususlar bizlere bir Ģeylerin ters gittiğini anlatmaktadır. Bu felâketten ancak yüce Allah dilerse bu insanları kurtarabilir. “Allah, güven ve huzur içinde olan bir şehri misâl verir ki, o şehrin (halkının) rızgı her taraftan bol bol gelirdi, fakat Allah‟ın nimetlerine karşı nankörce davrandılar, bu yüzünden Allah, onlara açlık ve korku elbisesini giydirdi.” (Nahl sûresi 112. âyet) “Eğer Allah başına bir musibet verirse bunu Ondan başka hiç kimse gideremez. Eğer sana bir iyilik verirse, kuşkusuz Onun gücü her şeye yeter.” (Enam sûresi 17. âyet) 102 Dolayısıyla bütün bu olumsuzlukları gördükleri ve bildikleri halde yüce Allah‟ın buyruklarına boyun eğmeyerek neden isyanı tercih ediyorlar? “Yemin olsun ki biz bu Kurân‟da insanlar için çeşitli misaller vermişizdir. Yine de insanların çoğu inkârlarında ısrar ederler.” (Ġsra sûresi 89. âyet) “Ey insan seni cömert olan Rabbine karşı aldatan (kışkırtan) nedir? ” (Ġnfitar sûresi 6. âyet) Bize verilmiĢ olan bu nimetlere karĢılık Allah‟a Ģükrederek buyruklarını fazlasıyla yerine getirmemiz gerekmiyor mu? ĠĢte lütuf ve kerem sahibi yüce Allah, yaratmıĢ olduğu kullarına karĢı olan merhametinden dolayı yağdırmıĢ olduğu yağmurlara ve sayısız nimetlere teĢekkür etmeyen ve ona secde etmeyerek buyruklarını yerine getirmeyenlerle ilgili Kura‟nı kerimdeki Ayeti kerimeler Ģöyledir : “Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu yerde durgunlaştırdık. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.” (Müminun sûresi 18. âyet) “Söyleyin bana şimdi içtiğiniz suyu gördünüz mü? Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?” (Vâkıa sûresi 68. 69 âyetler “Allah size vermiş olduğu rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır onlar, azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.” (Mülk sûresi 21.âyet) 103 “De ki: Suyunuz çekilecek olsa. Söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir?” (Mülk süresi 30. âyet) dolayısıyla iĢin aslı ve gerçeği, umursamazlık ve isyan değildir. Hiç bir zaman unutmayalım ki ; Yüce Allah‟a tam itaat, kulluk görevlerimiz bizim önceliğimiz olması gerekir. ġöyle ki ; Teknolojinin bize vermiĢ olduğu imkanlardan yararlanarak Dünyada ve evrende, Allah‟ın izni ile olması gereken ve insanların tasarrufu dıĢında kalan bazı doğa olayları hakkında önceden bilgi sahibi olduğumuz bir gerçektir. Örneğin ; Ay ve GüneĢ tutulmasının hangi gün ve hangi saatte gerçekleĢeceği, nereden gözlenebileceğini biliyoruz. Yine evrende dolaĢan bütün gezegenler Cenabı Allah‟ın hükmü ve emri iradesinde yol almaktadır. Onların yerinin neresi olması gerektiğini ve düzenini sağlayan da O‟dur. Çünkü onlar Allah‟ın Ayetlerindendir . “Gece ve gündüz, güneş âyetlerindendir.” (Fussilet sûresi 37. âyet) ve ay O'nun Biz onları yönlendirici güce sahip değiliz. Sadece gözleriz. Hangi cismin kaç yıl sonra dünyaya en yakın mesafeden geçeneğini tespit etmeyi ise daha yeni öğrenebildik. Peki ileride yine Allah‟ın ayetlerinden biri gerçekleĢeceği zaman teknoloji bize filanca yerde, Ģu tarih ve saatte, 7.9 Ģiddetinde deprem olacağını haber verse o bölgede yaĢayan insanlar oh ne âlâ gözleriz deyip ayak ayak üstüne atıp depremin oluĢunu beklerler mi? Hayır. 104 Öyle bir kaçıĢ ve göç baĢlar ki arkalarından kimse yetiĢemez. Hele zaman çok dar ise kiĢi canından baĢka bir Ģey düĢünmez. En yakın akrabası Ģöyle dursun kendi çocuklarını da görmez. Felaketin boyutuna göre beĢikteki çocuğunu bile unutur. ĠĢte Allahü Teâlâ insanlara kıyametin, ahiretin ve hesap günü depreminin çok yakın olduğunu bir çok ayeti kerimede bildirmiĢtir. Bunu hiçe sayan bazı insanlar, Allah ve peygamberden uzak yaĢamı seçmiĢler ve bu umursamaz tavırlarıyla dünyanın zevkine derinlemesine dalmıĢlardır. Ġtaat nedir bilmeyen insanlar, bu evrenin sahibi ve yaratıcısı olan Cenabı Allah‟ın yoluna doğru süratle kaçarak O‟na sığınmalıdır. Ve tam itaatle ; Rabbim bende varım demelidir. Dolayısıyla çok yakın olan kıyamet ve hesap günü depreminden kendini korumalı ve buna hazırlıklı olmalıdır. Buna rağmen halâ ayak ayak üstüne atarak kıyamet günü gelsin gözleriz mantığı ile bekleyenler ömürlerinin hatasını iĢlediklerinin ve kendilerini bile bile ateĢe sürüklediklerinin farkında değiller. Yüce Allah bizleri Ģu ayeti kerimelerle uyarmaktadır ; “Onlar farkında olmadan gelir.” (Yusuf sûresi 107.âyet) âhiret aniden “Ey insanlar! Rabbinizden korkun, çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir.” (Hac sûresi 1.âyet) 105 “Onu gördüğünüz gün her emzikli kadın emzirdiğinden vaz geçer, her gebe kadın çocuğunu düşürür. insanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değildir, fakat Allah‟ın azabı çok dehşetlidir.” (Hac sûresi 2.âyet) “O gün kulakları patlatacak gürültü geldiğinde, kişi kardeşinden, babasından, annesinden, eşinden ve çocuklarından kaçar, o gün her birinin başını aşacak derdi vardır.” (Abese sûresi 33-34-35-36-37.âyetler) “Sizin o dediğiniz Kıyâmet günü ne zamanmış? birde bakacaklar ki onlar eğlenirken ani bir çığlıkla geliverecek, ne tavsiye edebilecekler nede âilelerine dönebilecekler.” (Yâsin sûresi 48.49.50. âyetler) “O gün dost dostun halini sormaz. Azaptan kendini kurtarmak için oğullarını, karısını, kardeşini, (dünyada) kendisini koruyan, barındıran sülalesini ve yer yüzünde kim varsa versin de tek kendisini kurtarsın.” (Meâric sûresi 11.12.13.14. âyetler) Yukarıdaki ayeti kerimede kiĢi cehennem azabından kurtulmak için her Ģeyini ve aile efradını fidye olarak vermeye razı oluyor ama bu kiĢi dünyada iken kolayca ibadetlerini yapmaktan imtina ediyordu, kaldı ki orada hiçbir Ģeye sahibi ve maliki değildir, ama dünyada çok Ģeye sahipti, Allah buyruklarını ve Ġbadetlerini rahatlıkla kolayca yapabilirdi. 106 “Bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha inkâr edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak verseler yine onlardan kabul edilmez. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (Maide sûresi 36. âyet) “Bugün artık ne sizden ne de inkâr edenlerden fidye kabul edilir varacağınız yer ateştir Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir” (Hadid sûresi15.âyet) “O gün , hiçbir nefis, başka bir nefis için bir şey yapmaya malik değildir. O gün emir yalnız Allah‟ındır.” (Ġnfitar sûresi 19. âyet) “Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokman sûresi 33. âyet) Hz. Ali r.a. „hın çok değerli olan sözü ise Ģöyledir ; “Dünyada icraat vardır, sorgulama yoktur. Ahirette sorgulama vardır, icraat yoktur.” Böylece bütün kâinattaki canlı ve cansız bütün yaratıklar Cenabı Allah‟a kesintisiz her hususta, Secde ve ibadet görevleri ile birlikte programları gereği insanlara olan hizmetlerini de tam itaatle kusursuz yerine getirmektedirler. 107 “O göklerde ve yerde ne varsa hepsini size boyun eğdirmiştir.” (Casiye sûresi 13. âyet) “Yer yüzünü size buyun eğdiren O,dur.” (Mülk sûresi 15. âyet) Eğer Yüce Allah‟ın buyruğu ile, yukarıdaki âyeti kerimelerde görüldüğü gibi söz konusu bütün bu varlıkların tamamı bize boyun eğdirilmiĢ olmasaydı, ne tavuktan ne balıktan ne yediğimiz hayvanlardan ne de bineklerimizden istifade edemezdik, denizde ve karada yolculuk yapamazdık, dağ kendini deldirip tünel açtırmazdı, hava ise, havada yolculuk yapmamıza müsaade etmezdi. Bize öyle bir direniĢ gösterirlerdi ki yanlarına bile yaklaĢamazdık, aynen yanar dağın lavlarından kaçtığımız gibi onlardan kaçardık, dolayısıyla Allahu Taalâ‟nın emri ile insan oğlunun tasarrufuna ve istifadesine bırakılan, Bütün bu nimetlere karĢılık Cenabı Hakka ne kadar Ģükretsek azdır. “Üzerine oturunca Rabbinizin nimetlerini anarak, „bunları buyruğumuza veren ne yücedir yoksa biz bunlara güç yetiremezdik‟ diyesiniz.” (Zuhruf sûresi 13. âyet) “O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah'ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.” Nahl sûresi 12. âyet) “Onlara karada ve denizde taşıtlar sağladık.” (Ġsra sûresi 70. âyet) “Sizi karada (Yunus sûresi 22. âyetler) ve denizde yürüten odur.” 108 “Allah şu anda bilemeyeceğiniz, daha nicelerini (nakil vasıtaları) yaratır.” Nahl sûresi 8. âyet) Yukarıdaki ayeti kerimenin arapça aslının baĢında, gerek yük taĢımada gerekse binek hayvanlarından yararlanmamız hususundaki buyrukları vardır. Ancak özellikle son asırda nakil vasıtaları, gerek çeĢit, gerekse sürat bakımından akıllara durgunluk veren bir geliĢme göstermiĢtir. ĠĢte yukarıdaki ayetin sonunda ise “Allah, Ģu anda bilemeyeceğiniz daha nicelerini (Nakil vasıtaları) yaratır” mealindeki buyruk bu hususa iĢaret etmektedir ve Ģüphesiz bu geliĢme, Allah‟ın insanlara en büyük lütuflarından birisidir. “(O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı.” (Ġbrahim sûresi 32. âyet) “Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden ay ve güneşi, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi. O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi.” (Ġbrahim sûresi 33. âyet) Bütün bu nimetleri göz ardı ederek umursamayanlar, hiçte güzel olmayan sonuçlarını hazırlamıĢ olurlar . * * * * * * * * * Kur‟an‟ı Kerimde 14 adet secde âyeti vardır ; “Onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar Ve onlara Kur‟an okunduğu zaman secde yapmıyorlar.” (ĠnĢikak sûresi 20.21. âyetler) 109 “Göklerde ve yer yüzünde bulunan canlılar ve bütün melekler, kibirlenmeden Allah'a secde ederler.” (Nahl sûresi 49.50. âyetler) “Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, bu âyetlerle kendilerine öğüt verildiğinde, büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve Rablerini hamd ile tespih ederler.” (Secde sûresi 15 âyet) Yukarıdaki âyetler secde âyetlerindendir. Birisi Kur‟an da okunduğu vakit tilâvet secdesi yapılır. Bu konu ile ilgili Kuran‟ı kerimdeki yorum Ģöyledir; (Bu âyetler secde âyetleridir. Bu konuda Ebu Hüreyre (r.a.)‟in rivâyet ettiği bir hadis-i Ģerifin meali Ģöyledir ; Ġnsanoğlu secde (âyetini) okuyup secde ettiği zaman, Ģeytan ağlayarak çekilir ve Eyvahlar olsun! Âdemoğlu secde ile emrolundu, secde etti ve Cenneti kazandı; ben ise secde ile emredilince direndim ve sonum ateĢ oldu der.) Secde aynı zamanda bir ibadettir, kiĢinin yüce Allah‟a bağlılığının eylemle ifade Ģeklidir. El açarak dua edildiği gibi bazı müminler secdeye kapanarak da dua ederler, çünkü secde müminin yüce Allah‟a en yakın olduğu andır. “Hayır onu dinleme (namaza karşı olanı) secde et ve yalnızca Allah‟a yaklaş.” (Alak sûresi 19. âyet) Hatta güzel bir sonuç elde ettikleri zaman, hemen abdest alır ve Allah‟a Ģükür secdesine kapanırlar, böylece bu lütuf ve nimetler için secdede dua ederler. 110 Ġnsan hayatı o kadar değerlidir ki ; Cenabı Allah kendi ruhundan üfleyerek yarattığı kullarına doğru yolu bulması için Kur‟anı Kerimde Ģöyle buyurmuĢtur ; “Sonra şekillendirmiş, ona kendi Ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz.” (Secde sûresi 9. âyet) Diğer taraftan böylesi kıymetli Ġnsanın hayatının idamesi ve korunabilmesi için Kura‟nı kerim Ģöyle buyuruyor ; “İşte bu yüzden ki İsrail oğullarına (Yahudilere) şöyle yazmıştık. Kim bir cana karşılık olmaksızın (haksız yere) Bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” ( Mâide sûresi 32 . âyet ) Dolayısıyla masum insanları öldürmek, canına kıymak veya intihar etmenin dinimizde yeri yoktur. Peki hiç insan olmayan bir dünya düĢünün… Bütün bu mahlûkat ne iĢe yarar? Hiçbir mana taĢımayacağı açıktır. Öyle ise bu mahlûkatın insanlara hizmet etmek için yaratıldığı aĢikârdır. O halde insan kime hizmet ve itaat etmelidir? Yoksa baĢı boĢ mu kalmalıdır? “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız.” (Müminûn sûresi 115.âyet) 111 Yer, içer, bütün bu nimetlerden istifâde eder ve sonrada Cenâbı Allah‟a ve Kur‟anı Kerimin âyetlerine karĢı gelir. Hangi devirde yaĢıyoruz Ġrtica (gerici) diyerek, çağdaĢlık kavramını da kendisine kalkan edinerek, sen kalp temizliğine bak deyip ailesi ile tv. karĢısında yan gelip yatmalı mıdır? “Onlara: "Rüku edin" (namaz kılın) denildiği zaman etmezler.” (Mürselât sûresi 48. âyet) “Namaza çağırdığınız zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu davranış, onların düşünemeyen bir toplum olmalarındandır.” (Maide sûresi 58. âyet) “Peygamberin getirdiğini doğru kabul etmemiş, namaz da kılmamıştı. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti. Sonra da çalım satarak evine, ailesine gitmiş, gerilerek yatmıştı.” (Kıyâmet sûresi 31-32-33. âyetler) Dünyada hiçbir Ģey karĢılıksız olmayacağına göre bütün bu nimetlerden istifâde ettiği için Allah‟a hamd edecek, Ģükredecek, kulluk görevlerini yerine getirecektir. Dünyadaki canlı ve cansız tüm varlıklar, Allah‟ın izni ile kesintisiz Ġnsanoğluna hizmet ederken, Ġnsanoğlu da Yüce Allah‟ın yap yapma buyruklarına kesintisiz itaat etmelidir, çünkü Yüce Allah‟a, kalubelâ‟da verdiği sözü ve yemini yerine getirmek zorundadır. 112 Kalubelâ ile ilgili Kur‟anı Kerim Ģöyle buyuruyor ; “Hani Rabbin, Âdemoğullarından, bellerindeki zürriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine karşı şahit tutarak: Rabbiniz değil miyim?" diye şahit tuttuğu zaman" evet Rabbimizsin, şahidiz" dediler. (Bunu) kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu." demeyesiniz. Yahut: „ancak önceden atalarımız şirk koşmuşlar, Biz ise onlardan sonra gelen bir zürriyettik, şimdi o batılı kuranların yaptıklarıyla bizi helâk mi edeceksin‟? demeyesiniz diye (yaptık).” (Araf sûresi 172. 173. âyetler) Arapça da kalubelâ; (Dediler ki kesinlikle evet anlamına gelir). Cenâbı Allah, böylece dünyaya gelecek bütün Âdem oğullarına ait ruhları bir araya topladı ve hepsi birden Allah‟a itaat sözü verdiler. Dünyaya gelince de bazıları sözlerinde durmadılar. Bu ruhların tamamı Cenâbı Allah‟ın levhi mahfuzundadır. Hepsinin nasıl bir kiĢiliğe sahip olacağı ezeli ilminde vardır. Dünyaya gelmesi programlanan ruh, zamanı gelince Allah‟ın emri ile ana rahmine görevli bir melek tarafından üflenmektedir. Kalubelâda verdikleri yemin ve sözlerinde durmayanlarla ilgili âyeti kerimelerde; “Allah‟a verdiğiniz sözü az bir değer (çıkar, dışlanma, kınanma korkusu, makam, moda ve inat) karşılığı değişmeyin.” (Nahl sûresi 95. âyet) 113 “Allah‟a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah‟ın, riayet edilmesini emrettiği şeyleri (bağları koparıp) terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar: işte lanet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır.” (Rad sûresi 25. âyet) “Onlar ki, Allah'ın ahdini yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar.” (Rad sûresi 20. âyet) Cenabı Allah cümlemizi sözünde duran itaatkar bir mümin ve yukarıdaki 20. Ayeti kerimeye mazhar olmamızı nasip etsin. * * * * * * * * * Peygamber Efendimiz s.a.v., Medine de iken namazlarını Kudüs‟e doğru değil, Kâbe‟ye doğru kılmayı arzu ediyordu. Kıble arayıĢı halinde iken Cebrâil (a.s.) Müslümanların her gün namaz kıldıkları camilerin mihraplarının üzerinde yazılı olan âyeti kerimeyi yüce Allah‟ın emri ile indirdi. “Hemen seni hoşlanacağın bir kıbleye döndürüyoruz.. Yüzünü artık Mescidi Haram tarafına çevir.” (Bakara sûresi 144.âyet) Bu âyeti kerime Peygamber Efendimiz s.a.v.‟i çok memnun etmiĢ ve bu ayeti kerime indikten sonraki ilk vakit namazını cemaatle Kâbe‟ye doğru yani Mekke‟ye doğru kıldırmıĢtır. O tarihlerde inen âyetleri çoğu sahabe ezberine alırdı. 114 Medine‟de Peygamber Efendimiz s.a.v. ile namaz kılıp ayrılan bir Sahâbe, yaklaĢık iki kilometre uzaklıktaki yerleĢim biriminde bir sonraki vakit namazı için girdiği mescitte Müslümanların namaza Kudüs‟e doğru durduklarını gördü ve derhal mescidin kapısından sesini yükselterek inen âyeti kerimeyi okudu. Namazdaki cemaat imamı ile birlikte yüzlerini yeni kıbleye yani Mekke‟ye dönerek namazlarını tamamladılar. Söz konusu mescidin adı da (kıbleteyn) yani iki kıbleli mescit olarak kaldı. Hacca veya umreye giden ve Medine‟yi ziyaret eden Müslümanlar bu mescidi de mutlaka ziyaret ederler ve iki rekat namaz kılarlar. Dikkat ederseniz burada da mutlak itaat vardır. Yok canım olur mu öyle Ģey bir düĢünelim, ben bu zamana kadar Kudüs‟e doğru kıldım, bir de aklımı kullanayım gibi sözlerin Kur‟anı Kerim âyetlerine karĢı geçerliliği yoktur. Tersini iddia edenler de Müslüman olmaz. “Kim Allah‟a ve Resul‟e itaat ederse işte onlar, Allah‟ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir . Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa sûresi 69.ayet) * * * * * * * * * Biz dünya tarihinde geçmiĢ olayları çok çabuk unutan veya hatırlamak istemeyen, araĢtırma ihtiyacı duymayan, geçmiĢten ibret almak gibi bir düĢünceye sahip olmayan toplum haline dönüĢmüĢüz. 115 Neden mi? Bakınız; bütün dünya kabul ettiği halde ve Kur‟an‟ın bize bir çok âyetinde bildirdiği Hz. Nuh peygamber a.s.‟a itaat etmeyen kavmidir. Günümüzde de aynıdır. Allah‟a ve Peygambere itaat edenler az, isyan edenler ise çoktur. Nuh a.s. kavminin baĢında 950 yıl kalmıĢtır. Peygamber Efendimiz s.a.v. ise sadece 63 yıl… Ama manevi olarak hâlâ bizim baĢımızdadır. “Andolsun ki, biz Nuh‟u kendi kavmine gönderdik de o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı.” (Ankebut suresi 14. âyet) “Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar diye Nuh‟u kendi kavmine gönderdik.” (Nuh suresi 1. âyet) Bu âyetten sonra 25. âyete kadar Nuh a.s. kavmini Ġslam‟a ve Allah‟ın emirlerine davet etmiĢ, ateĢten uzaklaĢtırıp cennete yaklaĢtırmak için çok çaba göstermiĢtir. Allah‟ım ben bunları Ġslâm‟a davet ettikçe benden kaçıyorlar, büyüklük taslayıp kibirleniyorlar. Ben onlara Allah çok merhametli ve bağıĢlayıcıdır dedim ama onlar kulaklarını parmaklarıyla tıkadılar. Beni görünce yüzlerini örtüyorlar, inançlı olanlara karĢı türlü eylemlerde bulunuyorlar, inancımızı bir türlü kabullenemiyorlar bizi küçümsüyorlar, kibirlendikçe kibirleniyorlar dedi. Böylece yüce Allah‟a ve Nuh a.s.‟a itaat eden az, isyan eden çoğalmıĢtı aynen günümüzde olduğu gibi. 116 “Bunlar büyük hileler, kurdular!” (Nuh suresi 22. âyet) büyük desiseler “Kavminden ileri gelenler dediler ki ; Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.” (Araf sûresi 60. âyet) “Dedi ki; ey kavmim bende her hangi bir sapıklık yok. Fakat ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” (Araf sûresi 61. âyet) “Dediler ki: Sana hep aşağılık (düşük) kimseler uymuş iken, biz hiç sana iman edermiyiz.” (ġuara sûresi 111. âyet) “Dediler ki: Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka, taşlananlardan (dışlanan, kınanan, yerilen) olacaksın.” (ġuara sûresi 116. âyet) Hiç bir peygamber kavminin helâk olmasını istemez ama, Hz. Nuh a.s. artık tahammül sınırını aĢtığından inanmayanların helâkı için Cenâbı Allah‟a duâ etmiĢtir. “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan müminleri kurtar.” (ġuara sûresi 118. âyet) “Nuh Rabbim dedi. Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar. Yalnız Ahlaksız ve nankör (insanlar) doğururlar ve yetiştirirler.” (Nuh suresi 26 ve 27. âyetler) 117 “Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duasına ne güzel karşılık verenleriz, Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardık. Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı kıldık. Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık. Bütün âlemlerden Nuh'a selâm olsun!. İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi. Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.” ( saffat sûresi 75. âyetten 82. âyete kadar) Dualardan sonra Cenâbı Allah Nuh a.s.‟a gemi inĢa etmesi için emir buyurmuĢtur (vah yetmiĢtir). “Bizim gözlerimizin önünde vahyimiz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır.” (Hud sûresi 37. âyet) Ancak burada bir terslik vardı. Gemiler tersanelerde, suya ve denize yakın yerlerde inĢa edilmesi gerekirdi. Oysa Cenâbı Allah orada göz önünde inĢa etmesi hususunda emir buyurmuĢtu. ĠĢte Allah‟a itaatin doruk noktası burada, Nuh a.s. ve inananları tarafından sergilenmiĢtir. Bu iĢte Neden? Nasıl? Niçin? yoktu. Sadece Allah‟ın buyruğunu tam itaatle yerine getiriyorlardı . Yoksa karada bu koskoca geminin ne iĢi vardı? Birazda aklımızı kullanalım karada gemi mi olurmuĢ yahu… Demediler. Hz. Nuh a.s. gemiyi inĢa ederken kavminden ileri gelenler onunla alay ediyorlardı. 118 “Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler ise (yanına) her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Deki eğer bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki siz nasıl alay ettinizse bizde sizinle alay edeceğiz.” (Hud sûresi 38. âyet) Bu bir gerçektir. Su olmayan bir yerde imâl edilen gemi, bir süre sonra dağ gibi dalgalarla boğuĢacak ve içindekiler kurtulacaktır. Böylece yüce Allah‟a ve gayba inanmak, itaat etmek onları kurtuluĢa götürmüĢtür. Çünkü onlar Allah‟ın gücünün ve kudretinin her Ģeye kadir olduğunu ve Allah tarafında sürekli gözlendiklerini çok iyi biliyorlardı. Peki bize de Allah, Peygamber, namaz, oruç, kapanmak, içki içmemek, zina yapmamak ve diğerleri hakkında Kuran‟ı Kerim ve Peygamber efendimiz s.a.v. tarafından bir çok uyarılar yapılmaktadır. Ama çok azımız itaat etmekteyiz. “Böyle gelmiĢ böyle gider, güneĢ her sabah yeniden doğar, herkes yapıyor bende yapayım” AnlayıĢının nereye götüreceğini çok iyi bildikleri halde isyana devam ederek kendilerine, varıĢ yerlerinin en kötüsünü hazırladıklarının farkında bile değiller. “Azıcık bir eğlence, sonra varacakları yer cehennemdir ,O ne kötü varış yeridir.” (Âli Ġmran sûresi 197.âyet) Müminler ise Allah tarafından sürekli gözlem altında olduklarını bilirler ve kendilerine verilmiĢ olan nimetlere karĢılık, Allah‟a hamd ederler, Ģükür ederler, gece gündüz demeden Cenabı Allah‟ın buyruklarını yerine getirmeye çalıĢırlar. 119 “Çünkü Rabbin seni her an gözetlemektedir.” (Fecr sûresi 14. âyet) Yukarıdaki âyeti kerimede „gözetlemek‟ Meâlinin Arapça aslındaki „Lâbirmirsad‟ buyruğunun asıl anlamı ise Ģöyledir; Yukarıdaki gözetlemek olayı Arapça da çok farklı bir manâ taĢır. Yüce Allah kullarını sanki radar ile veya sürekli kameranın görüĢ alanı içerisinde olması, yada rasathane gibi, aslında bu buyruk Arapça‟da avlanmanın türemesinden de gelir, Arapça da „sayd‟ avlanma anlamını taĢır yani, hedefe varmak için göz gez ve arpacıktan niĢan almak gibi. Yüce Allah‟ın insanı gözetleme olayı yukarıdaki açıklamaların tamamını bir arada okuyabilir isek ancak bu buyruğun manasını anlamıĢ oluruz. „Mirsad‟ Buyruğu ile ilgili diğer ayeti kerime de Ģöyledir : “Kuşkusuz Cehennem avını (yakalamak için) pusuda gözetler.” (Nebe sûresi 21. âyet) Konumuzla ilgili Âyeti Kerimede; “Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynadığında Nuh‟a dedik ki (hayvan çeşitlerinden) her birinden iki çift ile (boğulacağına dair) aleyhinde sözü geçmiş olanlar dışında aileni ve iman edenleri gemiye yükle zaten onunla beraber pek azı iman etmişti.” (Hud sûresi 40. âyet) (bazı müfessirlere göre geminin buharlı olduğu yorumu yapılmaktadır.) “Sen, yanındakilerle beraber gemiye yerleştiğinde: Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a ham dolsun de.” (Müminun sûresi 28. âyet) 120 “Ve de ki: "Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen, konuklatanların en hayırlısısın.” (Müminun sûresi 39. âyet) “Nuh dedi ki gemiye binin. Onun varması ve durması Allah‟ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir. Gemi dağlar gibi dalgalar arasında yüzüp gidiyordu. Nuh gemiden uzakta bululan oğluna yavrucuğum sende bizimle beraber bin kafirlerle beraber olma diye seslendi.” (Hud sûresi 41-42. âyetler) Hz. Nuh a.s.‟ın oğlu; ben kendimi kurtarırım, dağa çıkarım diyerek babasının çağrısına uymadığı için boğulanların arasında kalmıĢtır. Kur‟anı Kerimdeki yorum da ; Nuh a.s.‟ın diğer 3 oğlu Hâm, Sâm ve Yafes babalarına inanmıĢ ve onunla beraber gemiye binmiĢlerdi. Ve Türk milletinin de Yafes‟in Türk adındaki oğlundan türediği bildirilmektedir. “Oğlu: "Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır" deyince, Nuh: "Bugün Allah'ın buyruğundan O'nun acıdıkları dışında kurtulacak yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, oğlu da boğulanlara karıştı.” (Hud sûresi 43. âyetler) “Bizde derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.” (Kamer sûresi 11. âyet) “Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.” (Kamer sûresi 12. âyet) 121 “(inanmayanlar boğulduktan sonra) Ey yer suyunu yut, ey gök (sende suyunu tut) denildi. Su çekilip azaldı, iş bitirildi. Gemide (cudi) dağının üzerine yerleşti ve o zalimler topluluğuna yok olsun denildi.” (Hud suresi 44. âyet) Böylece Allah‟u teâlâ‟ya ve Peygamberine itaat edenler kurtuluĢa erdiler. “Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.” (Ankebut sûresi 15. âyet) “Söylenenleri dinlediler ve onu yalanladılar, bizde onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları boğduk. Çünkü onlar kör bir kavim idiler.” (Araf sûresi 64.âyet) Ġbret alıp Allah yoluna dönenlere ne mutlu! Nuh a.s.‟a inanmayan zâlimler ise ateĢteki yerlerini aldılar. “Bunlar günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah‟a karşı yardımcılarda bulamadılar.” (Nuh suresi 25. âyet) “Sonra onların ardından getirdik.” (Müminun sûresi 31. âyet) “Ancak O'nun soyunu bir başka sürekli nesil kıldık.” (saffat sûresi 77. âyet) Nuh tufanından sonra, yer yüzündeki Ġnsanların nesli (h.z.) Nuh a.s. dan gelmiĢtir. Dolayısıyla yukarıdaki 77. âyeti kerime bu hususa iĢaret etmektedir. 122 Böylece Allah‟a ve Peygambere itaat etmenin ve etmemenin sonuçları, uygulamalı ve canlı olarak bizlere ibret olsun diye bildirilmiĢtir. Ġbret almamakta ısrar edersek kötü sonuca katlanmak zorunda kalırız. Nuh kavminden baĢka Allah‟a ve peygamberine itaat etmeyen ; Ress – Semud – Ad – Firavn – Lut – Eyke – Tubba ve diğer kavimlere de Cenâbı Allah Müminleri kurtardıktan sonra türlü cezalar vermiĢtir. “Âd ve semud kavmini de, kesinlikle onların helâk edilmiş meskenleri size belli ediyor. (harabeleri halâ gözler önündedir) Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı.” (Ankebut sûresi 38. âyet) “Her birini günahı ile yakaladık. Kiminin başına taş yağdıran gönderdik, kimini sayha (çığlık) alıverdi, kimini yere geçirdik, kimini de boğduk. Allah onlara zulmetmiyordu. Fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı.” (Ankebut suresi 40. âyet) Ġtaat ile ilgili Kur‟anı kerimde bazı ayeti kerimeler Ģöyledir ; “Yüzleri ateşte evirilip, çevrildiği gün „Eyvah bize! Keşke Allah‟a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik‟ derler.” (Ahzâb sûresi 66.âyet) “Ey iman edenler; Allah‟a yakışır şekilde itaat edin ve ancak mümin olarak ölün. Kim Allah‟a itaat ederse, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Talak sûresi 2 . ve 3 .âyetler) 123 * * * * * * * * * Ayrıca yüce Allah‟a güvenerek, sığınarak hareket eden Müminler ile ilgili Kur‟anı kerimde 70 civarında âyeti kerime vardır. Bazıları Ģöyledir; “Allah‟a güven ve sığın. Vekil olarak Allah yeterdir.” (Ahzab sûresi 3.âyet) “Deki; bana Allah yeter. Güvenip dayanacaklar, ancak ona güvenip dayanırlar.” (Zumer sûresi 38.âyet) Peygamber Efendimiz s.a.v. bu konu ile ilgili hadisi Ģeriflerinde Ģöyle buyuruyor ; “Kişi evinden abdestli olarak besmele ile çıkar ve Tevekkeltü Alâllah (yani Allah‟a sığınıyorum der ve) Lâ havle velâ kuvvete illâ billah (güç ve kuvvet ancak Allah‟a aittir, derse) Allah onu korur, himaye eder, hidayetine alır Şeytan ondan uzaklaşır.” “Kim hakkıyla abdest alırsa, altından günahları dökülür, çıkar.” tırnaklarının Bütün bu hususları uygulamak zor bir Ģey değildir. Eğer uygularsak kazandığımızı mutlaka görürüz. Fakat namazın yeri çok özeldir. Bütün ibâdetler kolaydır. En zor ibâdet namaz ibâdetidir. Zaten ilk soru da namazdan olacaktır. Sürekli namazı terk eden kiĢinin durumu çok daha vahimdir. Derhal tövbe edip namaz kılmaya baĢlaması gerekir. 124 Mümin kiĢinin yolculuğu 90 Km. üzeri ise seferi sayılır, bu durumda sabah, akĢam ve vitir namazlarını tam, diğer farz namazlarını kısaltır ve ikiĢer rekat olarak kılar. Bu yüce Allah‟ın buyruğudur. Sünnetler ise kiĢinin tercihine kalmıĢtır. Hazreti peygamber s.a.v. in uygulamaları da böyledir. En ulvi ibadet olan namazı hafife alan bazı kimseler uçakta, otobüste veya binek halinde iken namaz kılma sonra kaza yaparsın derler, bu kesinlikle yanlıĢtır, namaz her zaman her yerde kılınabilir. Kur‟anı kerimde ayeti kerime Ģöyle buyuruyor ; “Eğer korku altında iseniz (güvene kavuşana dek) namazı yürürken yada binek üzerinde kılın.” (Bakara sûresi 239. âyet) Meskun mahallerde güvende vardır, cami ve mescit de vardır. Fakat yolculuk ıssız yerlerde, ormanlarda, dağlarda, dar geçitlerde, yada her hangi bir yırtıcı hayvanın saldırısına uğrama korkusu ve tehlikesi var ise ve namaz vaktide geçmek üzere ise, mümin kiĢi namazını (Farzını) binek üzerinde veya yürürken de kılabileceğini yukarıdaki âyeti kerime bize açıkça belirtmektedir. Yani namaz hiçbir neden ile terk edilemez, hasta yatağında, baĢı ile ima ederek yattığı yerde, yada oturarak namaz kılabiliyor ise demek oluyor ki kiĢi yürüyerek de namaz kılabilir. “Çünkü namaz müminler üzerine vakitli olarak farz olunmuştur.” (Nisâ sûresi 103.âyet) “Kim tövbe eder ve iyi amel işlerse, Allah‟a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner.” (Furkan sûresi 71.âyet) 125 ALLAH’U TEÂL ŞEYTANI NEDEN ÖLÜMSÜZ KILDI ? “O göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeyi yaratmak istediği vakit ona sadece “OL” der, o da hemen oluverir.” (Bakara Suresi 117.âyet) “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır.” (Ali imran sûresi 190. âyet) “Murad ettiği (istediği) yapar.” (Buruc sûresi 16. âyet) her şeyi mutlaka Cenâbı Allah‟ın koyduğu ve insanın isteğine ve iradesine bırakmadığı kesin ve değiĢmez kurallar vardır. Örneğin ; Hangi ailenin çocuğu olmak, hangi ülkede dünyaya gelmek, teninin siyah veya beyaz olması, ses tonunun nasıl olacağı, nerede öleceği, nasıl öleceği, hangi yaĢta öleceği, boyunun kısa veya uzun olması. Ruh üflenmeden önce erkek veya kız olması, fiziğinin güzel veya çirkin olması, kiminle evleneceği, kaç çocuk sahibi olacağı, çocuk doğduktan sonra Anne memesine süt inmesi, Vücudundaki kan dolaĢımı, iç organlarının çalıĢması, ne zaman hasta olacağı, âzâlarının tam veya eksik olması, yarın baĢına ne geleceği, rüzgarların hangi yöne eseceği, yağmurun nereye ve ne zaman ne kadar yağacağı, ĢimĢek çakması, gök gürlemesi, yer çekimi, hava ve basıncı, Kıyâmetin ne zaman kopacağı ve daha sayamadığımız bir çok Ġlâhi kanunları hiç kimse bilemez ve yönlendiremez. 126 “Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur.” (Kasas sûresi 68. âyet) “Kıyamet vakti ile bilgi ancak Allah‟ın katındadır. Yağmuru o yağdırır. Rahimlerde olanı o bilir. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.” (Lokman sûresi 34.âyet) Bütün bunlar yüce Allah‟ın muradı ve emri dahilindedir, kesinlikle bizim irademiz ve tasarrufumuzun dıĢındadır. “Görmez misin ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor, sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkarıyor.” (Nur sûresi 43. âyet) Hiç bir Ģey yaratamazken kendisinin de yaratık olduğunun farkında olmayanlar… Yukarıdaki gerçeklerin hiç birisine müdahale edecek ve yönlendirecek güce kesinlikle sahip değillerdir. Onlar sadece nefislerine, dünyalarına ve bedenlerine hizmet ederler. Onlar hiç ölmeyeceklerini sanırlar yüce Allah‟a, ahiretlerine ve ruhlarına hizmet etmeyi boĢa sayarlar. Kalıcı olanı ve kalıcı olmayanı ayırt edemezler. Dünyada iken namaz kıl, Allah için secde ve rüku yap denildiğinde Müminleri alaya alırlardı. “Onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar. Şehvetlerinin arzularına uydular. Bunlar azgınlıklarının cezasını çekecekler.” (Meryem sûresi 59.âyet) 127 “Onlara Rahmân'a secde edin denildiği zaman, Rahmân da neymiş! Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç derler ve bu emir onların nefretini arttırır.” (Furkan sûresi 60. âyet) “Acaba onlar her hangi bir yaratıcısız mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıydılar?” (Tur sûresi 35 . âyet) “Onlar, huzurunda (Dünyada) kendilerine, Allah‟ın eğilin! Denildiği vakit eğilmezler.” (Mürselât sûresi 48. âyet) ĠĢte ahiret gününde cenabı Allah‟a müminler secde yapacaklar, dünyada iken secde nedir bilmeyenler ise sırtları sert bir tabaka ile kaplı olacağından secde yapmak için eğildiklerinde yere kapanacaklardır. “O gün dizler bükülmez ve secdeye davet edilirler. Fakat güç yetiremezler. Gözleri düşük bir halde yüzlerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı (fakat yine secde etmiyorlardı).” (Kalem sûresi 42. 43. âyetler) Cenâbı Allah hz. Âdem a.s‟ ı yarattığında melekler onun varlığını kabul ederek secde etmiĢlerdi. Fakat Ģeytan ; beni ateĢten onu çamurdan yarattın diye büyüklenerek secde etmemiĢti. Böylece önceden çok değeri olan Ģeytanı, Yüce Allah cennetten kovmuĢtur. Bunun üzerine Ģeytan Allah‟a Ģöyle duâ etmiĢtir. 128 “(şeytanın başı, İblis) Ey Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi. O halde sen bilinen bir vakte kadar kendilerine mühlet verilenlerdensin, dedi.” (Hicr sûresi 36-37-38. âyetler) Cenâbı Allah yukarıdaki âyeti kerime de buyurduğu gibi insanlar tekrar dirilinceye kadar Ģeytanı ölümsüz kılmıĢtır. Ġnsanoğlu Dünya hayatında çok yaĢadığını zanneder, aslında bu hayatın ne kadar kısa olduğunu kesinlikle değiĢmez ve yönlendirilemez olan Kuranı Kerim, bize Ģöyle buyurmaktadır; “Aralarında birbirlerine gizli gizli şöyle derler; Dünyada sadece 10 gün kaldınız. Aralarında konuştukları konuyu biz daha iyi biliriz. Onların en olgun ve akıllı olanı o zaman Bir günden fazla kalmadınız, der .” (Tâhâ sûresi 103. ve 104. ayetler) “(Resûlüm) onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vaadinden asla dönmez, muhakkak ki Rabbin nezdinde bir gün sizin saymakta olduğunuz bin yıl gibidir.” (Hac sûresi 47.âyet) “(Allah inkarcılara) Yer yüzünde kaç yıl kaldınız, diye sorar. Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık derler. Buyurur; sadece az bir süre kaldınız. Keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız.” (Müminun sûresi 112-113-114.âyetler) 129 “Kıyamet günü günahkarlar (dünyada) ancak pek kısa bir süre (Bir saat) kaldıklarına yemin ederler.” (Rum sûresi 55. ayet) “Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin saydığınız hesap ile bin yıl tutan 1 günde onun nezdine çıkar.” (Secde sûresi 5.âyet) “Melekler ve ruhlar, oraya miktarı (dünya yılı ile) elli bin yıl olan mesafeyi bir günde yükselip çıkar.” (Meâric sûresi 4.âyet) “Sanki onlar kıyamet gününü gördüklerinde dünyada geçirdikleri ömür bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar gelir.” (Naziat sûresi 46. âyet) Yukarıdaki Âyeti kerimelerden bizim dünyada bir gün bile yaĢamadığımız anlaĢılmaktadır. Yani sürekli cenabı Allah‟a karĢı suç iĢleyerek hayatını varlık içinde devam ettiren ; sanki ben sizin yaptıklarınızı, o gereksiz olan ibadet dediğiniz Ģeyleri yapmıyorum da ne kaybettim, neyim eksik hatta yaĢam seviyem sizden daha üstün diye düĢünen kiĢileri Allah‟ın derhal cezalandırmasını istememiz veya böyle bir beklentimizin olması gerekmiyor. Kur‟anı Kerimde : “Ve onlara nice süslü bir yaşam verdik. Bütün bunlar ve Dünya hayatının geçici zevklerinden başka bir şey değildir, ahiret hayatı ise Rabbinin katında takva sahipleri içindir.” (Zuhruf sûresi 35. âyet) 130 Zira o kiĢiler ileride Allah‟ın hidayetine mazhar olmaz ise cezalarını çok kısa bir süre sonra zaten çekeceklerdir. “Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat, onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar, ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” (Nahl sûresi 61. âyet) “Eğer Allah ,yaptıkları yüzünden insanları ( hemen ) cezalandırsaydı , yer yüzünde hiç bir canlı yaratık kalmazdı. Fakat Allah, onları belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Zira Allah kullarını görmektedir (gözetmektedir).” ( Fâtır sûresi 45. âyet) “Senin, bağışı bol olan Rabbin merhamet sahibidir; şayet, yaptıkları yüzünden onları (hemen) suçlayacak olsaydı, onlara azabı çarçabuk verirdi. Fakat, kendilerine tanınmış belli bir süre vardır ki, artık bundan kaçıp kurtulacakları bir sığınak bulamayacaklardır.” (kehf sûresi 58.âyet) “Senden, azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Eğer önceden belirlenmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı.” (Ankebut sûresi 53. âyet) “Onlar senden, azabı acele gelmesini istiyorlar. Halbuki cehennem hiç şüpheleri olmasın, kâfirleri kuşatacaktır.” (Ankebut sûresi 54. âyet) 131 “Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne gözlerini dikme. Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.” (Taha sûresi 131. âyet) Demek oluyor ki ; dilediğini hariç tutmak kaydı ile, kötülük yapacak kiĢinin elinden suç aletini alması veya buyruklarının tersine davrananları engellemek, mani olmak için Allahü Teâlâ melekleri göndermez. Çünkü ; bir gün veya daha yakın bir zaman içinde sınav bitecek, soruların yanıtlarının doğru olup olmadığı bizleri izleyen ve kayda geçen meleklerin tuttuğu kitaplar (Hard diskler) çözülecek ve herkes suçunun cezasını görecektir. Bu konu ile ilgili Kur‟anı kerim Ģöyle buyuruyor ; “Onun sağında ve solunda oturan her davranışını yakalayıp tespit eden 2 melek vardır.” (Kaf sûresi 17.âyet) “Kim zerre kadar hayır veya şer yaptıysa onu görür.” (Zilzâl sûresi 7. ve 8. âyetler) “Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün, "Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!" derler.” Kehf sûresi 49. âyet) ĠĢte cenabı Allah Ġslâmiyet‟i ve Kuran‟ı küçümseyen zalimlerin cezasını, çok yakın olan âhiret gününe bırakmaktadır. Yüce Allah bazı zalimlerin cezasını dünyada iken baĢlatır. 132 “En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan (Dünya azabından) tattıracağız, olur ki (imana) dönerler.” (Secde sûresi 21. âyet) “Bunlar için dünyada bir rezillik, âhirette de büyük bir azap vardır.” ( Bakara sûresi 114. âyet) “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.” Ata sözü boĢa değildir. Bundan dolayı Yüce Allah, Ģeytanın iĢlediği suça karĢılık onu hemen cezalandırmamıĢ ve duasını kabul ederek onu ölümsüz kılmıĢtır. Dünyadaki zalimler ve yardımcıları da Ģeytan ile birlikte pek yakında hesap günü sonrası cezalarını çekeceklerdir. Mazlumlar ise haklarını alacaklardır. Eğer her suç iĢleyen yok edilseydi veya suç iĢlemesi engellenseydi, dünyada varlığımızın nedeni olan yap yapma ilkesine ters düĢer, sınavın anlamı kalmaz, insanın yaradılıĢ gayesine aykırı olur, herkes melek gibi olurdu. “O (öyle yüce Allah) ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.” Mülk sûresi 2. âyet) Hz. Ġbrahim a.s. kavminin putlarını kırdığında kendi aralarında; Ġbrahim‟i yakın, putlarınızı kurtarın! diyen kavminin ileri gelenleri büyük bir ateĢ hazırladılar . “Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise: "Onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.” (Ankebut sûresi 24. âyet) 133 Hz. Ġbrahim a.s.‟ı elleri ve kolları bağlı olduğu halde ateĢin ortasına attılar. Hz. Ġbrahim Allah‟a sığınmıĢ ve ona duâ etmiĢti. Cenâbı Allah onu kurtarmak için melekleri göndermemiĢ fakat ateĢe onu yakmaması için emir buyurmuĢtu. “Ey ateş İbrahim için serinlik ve esenlik ol dedik.” (enbiya sûresi 69.âyet) Böylece; Hz. Ġbrahim a.s. zulümden kurtulmuĢtur. * * * * * * * * * Yukarıda, dilediğini hariç tutmak kaydı ile denilmiĢti, bu doğrudur. Çünkü yüce Allah isterse Melekleri de gönderir, aynen Hz. Lüt peygamber a.s. mı kurtarmak için Cebrail a.s. ile birlikte bir kaç Melek görevlendirdiği gibi. Lüt a.s. ın kavmi, hiçbir toplumda görülmeyen sapıklık ve fenalıkları açıkça yapıyorlar kadınları bırakıp hem cinslerine meylediyorlardı . “Lüt‟u da gönderdik. O, kavmine demişti ki ; Gerçekten siz, daha önce hiç bir milletin yapmadığı hayasızlığı yapıyorsunuz.” (Ankebut sûresi 28. âyat) “(Bu ilâhi ikazdan sonra) Siz ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız? Kavminin cevabı ise şöyle demelerinden ibaret oldu; Eğer öğütlerin doğru ise hadi bize Allah‟ın azabını getir dediler.” (Ankebut sûresi 29. âyat) Lüt a.s. öylesine bunalmıĢtı ki, kavminin yaptığı baskı, itaatsizlik ve ahlâksızlık dayanılmaz boyutlara ulaĢtığı için yüce Allah‟a duâ etmiĢtir. 134 “(Lüt;) Rabbim şu fesâtçılar güruhuna karşı bana yardım eyle dedi.” (Ankebut sûresi 30. âyat) Bu konu ile ilgili Kura‟ndaki yorum Ģöyledir ; (Lüt a.s. mın duası üzerine Allah, Genç delikanlılar suretinde melekler gönderdi. Onlara kavmi tecavüze kalkıĢınca helâk olmayı hak ettiler.) “Elçilerimiz (Melekler) Lüt‟a gelince lüt onlar hakkında tasalandı (kavminin onlara sarkıntılık yapmalarından çekindi) Korkma çekinme çünkü biz senide aileni de kurtaracağız. Yalnız (azapta) kalacaklar arasıda karın hariç dediler.” (Ankebut sûresi 33. âyat) Bu ayet ile ilgili Kura‟ndaki yorum Ģöyledir ; (Melekler, insan kılığında geldiklerinden, ilk önce Hz. Lüt onların melek olduğunu anlayamadı. genç delikanlı Ģeklinde bürünmüĢ oldukları için, kavminin onlara da sarkıntılık etmesinden endiĢelendi. Bunun üzerine melekler, Hz. Lüt‟a Allah‟ın elçileri olduklarını açıkladılar.) “Şehir halkı (çirkin arzuları için) birbirlerini kutlayarak (Meleklerin yanına) geldiler.” (Hicr sûresi 67. âyet) “(Lüt) onlara, bunlar benim misafirlerimdir. sakın beni utandırmayın, Allah‟tan korkun beni rezil etmeyin dedi.” (Hicr sûresi 68. 69. âyetler) “Biz seni, halkın işine karışmaktan etmemiş miydik dediler.” ( Hicr sûresi 70. âyet) men 135 “Melekler şöyle dediler: "Ey Lût, bizler, rabbinin elçileriyiz. Onlar kesinlikle sana el süremezler.” (Hud sûresi 81. âyet) Cenabı Allah‟ın gazabı Lüt kavmi için artık kaçınılmaz hale gelmiĢ idi. “Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola çıkar, sende arkalarından yürü, sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, gitmeniz istenen yere gidin.” (Hicr sûresi 65. âyet) Lut a.s. kavminden inananları, ailesi ve iki kızı ile birlikte, onlara en yakın olan (Savğar) kasabasına doğru gece yarısından sonra yola çıkardı. “Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.” (ġuara sûresi 170. 171 âyetler) “Ona (Lüt‟a) şu kesin emri vah yettik ki ; Sabaha çıkarken mutlaka onların sonu gelmiş olacaktır.” (Hicr sûresi 66. âyet) “Böylece ülkelerini, üstünü altına getirdik. Üzerilerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.” (Hicr sûresi 74. âyet) Bu konularla ilgili Kur‟anı Kerimdeki ki yorum Ģöyledir ; (Daha sonra da üzerilerine taĢ yağdırmıĢtır ki, bir millet yok olup tarih sahnesinden silinmesi için bundan daha Ģiddetli helâk olamazdı. Hz. Lüt‟un kavminin helâk ediliĢi Cebrail a.s.‟ın aldığı emir üzerine bu kavmin kasabalarının yükseğe kaldırıldıktan sonra alt üst ederek yere çarpmasıyla gerçekleĢmiĢti.) 136 “İşte bunda düşünen ferasetli kimseler için ibretler vardır.” (Hicr sûresi 75. âyet) “O şehrin harabeleri bir yol üstünde hâlâ durmaktadır.” (Hicr sûresi 76. âyet) “Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret vardır.” (Hicr sûresi 77. âyet) Söz konusu altı üstüne getirilen kasabalar, Kudüs‟e yakın olan ölü denizin (lüt gölü) alt kıyısında ve yol üzerinde olan harabe halindeki, (Sedum ve amura) kasabalarıdır. “Biz dileseydik herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi hem cinlerden (şeytanlardan) hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım diye benden kesin söz çıkmıştır.” (Secde sûresi 13.âyet) * * * * * * * * * Diğer taraftan Ġslâmiyet‟i ve ibadeti kendilerine göre yorumlayarak doğru yolda olduklarını sananlar, hayır sever, yardım sever olarak geçinirler. Mevlit okuttururlar, lokma tatlısı döktürürler, Hatim duasını yaptırırlar, bayram namazlarını da kılarlar, en yakınlarının cenaze namazlarını da cami dıĢına bekledikten sonra kılarlar, sonra da Allah‟a karĢı görevlerini yerine getirdiklerini zan ederler, dindarlığı da kimseye bırakmazlar. Yukarıdaki hususlar çok güzeldir ama bunları yapmıĢ olmakla kiĢi Allah‟a karĢı kulluk görevini yerine getirmiĢ olmaz. 137 Bu anlayıĢa sahip olan bazı insanlar, Yüce Allah‟ın ve peygamberin buyruklarını yerine getirmekten imtina ederek Ġslâm‟a aykırı olan yaĢamlarına aynen devam ederler. Örneğin: bilinçli olarak baĢ örtüsü yasağını savunurlar, bazıları ramazan ayında ellerinde sigara ile oruca saygısızlık yaparlar, Allah‟ın buyruklarını inkâr edenleri de kendilerine dost edinirler. Makyajlarından ve giyinik çıplak kıyafetlerinden de vaz geçmezler, hangi devirde yaĢıyoruz! Doğru olanda budur derler, Ġnananları yeren eylemlere de, her fırsat bulduklarında alkıĢ tutarlar, yıl baĢını da en güzel Ģekilde kutlayarak, ellerinde kadehlerle yeni yıla girerler, böylece yeni yılın ülkemiz için hayırlı ve bereketli olmasını beklerler. Sonrada elhamdülillah Müslüman‟ız derler. Sen kâlp temizliğine bak doğruyu görmek yeterlidir mantığı ile kendilerini avuturlar. “Çünkü onlar Allah‟ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.” (Araf sûresi 30.âyet) ĠĢte böyle kiĢilerin Müslümanlıkları çölde serap gibidir. Yanına varınca orada hiç bir Ģey bulamazlar. “Allah‟ın buyurduklarını inkar edenlere gelince, onların amelleri çöldeki serap gibidir. Susayan onu su zanneder, nihayet ona vardığında (hesap gününe) orada her hangi bir şey bulamayacaktır. Üstelik yanı başında (buyruklarını ısrarla yaptırmamak için çaba gösterdiği) Allah‟ı bulmuştur.” (Nur sûresi 39.âyet) 138 “(Cennet ehli), Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? Diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle cevap verirler ; Biz namazımızı kılmazdık, yoksulu doyurmazdık, batıl ile beraber olur onlara alkış tutardık (inancı yererdik) ceza gününü de yalan sayıyorduk, nihayet (bu haldeyken) bize ölüm gelip çattı derler.” (Müddessir ûresi 42 dan 47. âyete kadar) “Onların Beytullah (Kâbe) yanındaki namazları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. O halde İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü (şimdi) azabı tadınız.” (Enfâl suresi 35. âyet) “Ey iman edenler, eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, Babalarınız ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” (Tevbe sûresi 23. âyet) ĠĢte Kâbirde ve Ahirette Allah emirlerine göre sorgulanacaklarını unutanlarla ilgili Kura‟nı Kerimin buyrukları Ģöyledir ; “Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İşte bu, (Allah‟tan) uzak sapıklığın kendisidir.” (Ġbrahim sûresi 18. âyet) 139 “De ki : Size yaptıkları işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi ? (Bunlar) İyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.”(Kehf sûresi 103.104. âyetler) “Onların yaptıkları her bir (iyi) işi dikkate alırız, fakat onu saçılmış zerreler halinde toz duman ederiz.” (Furkan sûresi 23. âyrt) “Hak dua ancak Allah‟a yapılır. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılayamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.” (Raad sûresi 14. âyet) “De ki (ey Muhammed) Allahsız yaşamınla eğlencene devam ededur, çünkü sen muhakkak cehennem ehlindensin” (Zümer sûresi 8. âyet) “Yoldan çıkanlara gelince, onların varacakları yer ateştir. Oradan çıkmak istedikleri her defasında geri çevrilirler.” (Secde sûresi 20. âyet) Yukarıdaki Ayeti kerimeler ; Hangi devirde yaĢıyoruz? bu devirde Oruç tutulur mu? Namaz kılınır mı? BaĢ örtüsü takılır mı? Veya Allah buyruklarından her hangi birini inkâr ederek bu olmasa da olur demek suretiyle uygulanmasına mani olanlar ve onlara uyanlar için geçerlidir. 140 Ben inanıyorum ama Allah emirlerinden, bir bölümünü yapıyorum bir bölümünü yapamıyorum Allah affetsin ileride yapmayı nasip etsin diyenler için geçerli değildir. Ayrıca Ġslâm‟a uygun yaĢamı yeren bazı münafıklar da vardır ki bunlar, imanı tasdik ettiklerini dilleri ile söyledikleri halde, kalpleri ile inkar ederler. Böyle münafıklar bir yerlere gelebilmek için çoğu söylemlerinde Ġslâm dinini basamak olarak kullanırlar, fiziki yapıları düzgün söylediklerini de nerede ise doğru sanırsın ve etkileyici düzgün cümleler kullandıklarını görürsün. Bunlar bu tutum ve davranıĢları ile elbise giydirilmiĢ kütüklere veya duvara dayatılmıĢ kerestelere benzetilmiĢtir, çünkü efendimiz zamanında da böyle münafıklar var idi, duvara yaslanıp Efendimizin, sözlerinden mana çıkarmaya çalıĢırlardı. Onların kalıpları var fakat kâlp ve idrakleri yoktur. Ġki yüzlülüklerinden dolayı çok korkak olurlar. “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kütüklerdir. Her çığlığı kendileri için sanırlar. Onlar düşmandır. Onlardan sakının.” (Mûnâfikun sûresi 4. âyet) “Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler.” (Ali imran sûresi 118. âyet) 141 ĠĢte böyle münafıkların sözlerine inanıp önceden hazırlanmıĢ güzel, süslü kelimeler ve ikna edici cümlelere kanarak, Ģeytanı dost edindikleri için her yaptıkları iĢin doğru olduğunu sanırlar. Bundan daha iyisinin olamayacağına inanırlar. Kuran‟ı ve Ġslâmiyet‟i yeren eylemlere de destek olurlar. “O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım. Onlara: Arkanıza dönün de nur arayın! denilir.” (Hadid sûresi 13. âyet) “Münafıklara acı bir azabın beklediğini müjdele.” (Nisa sûresi 138. âyet) kendilerini “Münafık erkeklerle münafık kadınlar birbirinin aynıdırlar. Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar. Ellerini sıkı tutar mallarını hayır yollarında harcamazlar. Onlar Allah‟ı unuttular Allah da onları unuttu. Şüphesiz ki münafıklar, kâfirlerin ta kendileridir.” (tevbe sûresi 67. âyet) Halbuki Ģeytan onları, ideolojik emellerine yenik düĢürdüğü için mutlaka âhiret azabından paylarına düĢeni çok yakında alacaklardır. Ġslamiyet‟i yaĢamaya çalıĢanlarla alay edenler, yarın Allah‟ın huzuruna çağırıldıklarında köle gibi geleceklerdir. “Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız kul köle gibi rahmana gelecektir. O bunların hepsinin sayılarını tespit etmiştir. Bunların hepside kıyamet gününde onun huzuruna tek başına gelecektir.” (Meryem sûresi 93-94-95. âyetler)) 142 * * * * * * * * Sonuç olarak; âhirete, ölüme, Kıyâmete ve hesap gününe hakkıyla hazırlıklı olmamız gerekiyor. Cenâbı Allah‟a ve Peygamber Efendimiz s.a.v.‟e ne kadar yakın olmamız takva derecemize bağlıdır. Bir, on, yüz, bin rakamları ayrı ayrı rakamlardır ve aralarında mesafeler vardır. ĠĢte biz takvâ, amel ve ibâdet yönünden hangi rakama daha yakın isek Allah‟a ve peygambere o kadar yakınız demektir. “Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstün olanınız, Ona karşı en çok takva sahibi olandır. Şüphesiz Allah bilendir, haberi olandır.” (Hucurât sûresi 13. âyet) Peygamber Efendimiz s.a.v. de bizden takvâ sâhibi iyi birer mümin olmamızı istemektedir. “Müminlerin aralarındaki üstünlük farkı, Arap, olsun veya olmasın, ancak takvâ ile olur.” Bu nasıl olur? Tabi ki aile, çevre, eğitim ve yönetim… BaĢımıza getireceğimiz yönetici bizim inançlarımıza saygısız ise bizim peĢinen nereye gideceğimiz âĢikârdır. Ama Türk milletine saygılı, Allah‟ına ve peygamberine sözde değil gerçekten itaat eden, insanlara koyun sürüsü gözüyle bakmayan; âmir, müdür, muhtar, belediye baĢkanı, kaymakam, vali, baĢbakan, cumhurbaĢkanı gibi yetkililerin de bizi nereye götürecekleri âĢikardır. 143 Kur‟anı Kerimde, bu konu ile ilgili bir çok âyeti kerime vardır. Bu âyetlerden bazıları aĢağıdadır. “Ey imân edenler; Allah‟a itaat edin, peygambere ve sizden olan emir sahiplerine (yöneticilere) de itaat edin.” (Nisâ sûresi 59.âyet) SizdenmiĢ gibi görünenleri bırakın, gerçekten müminleri seven yöneticileri baĢınıza getirin ve onlara itaat edin anlamını taĢımaktadır. “Müminlerle karşılaştıkları vakit bizde Müminiz, derler. Kendilerini yönlendirenlerle baş başa kaldıklarında, biz sizinle beraberiz, biz onlarla alay ediyoruz derler.” (Bakara sûresi 14.âyet) “Kıyâmet gününde Allah inanmayanlara diyecek ki, senden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında sizde ateşe girin. Her ümmet girdikçe tâbi oldukları yoldaşlarına (idarecilerine) lanet edecekler, hepsi birbiri ardında cehennemde toplanacak, sonrakiler öncekiler için ya Rabbimiz bizi işte bunlar sapıttırdılar onun için onlara iki kat azap ver diyecekler. Allah‟ta onlara her biri için bir kat daha azap var diyecek.” ( Araf sûresi 38. âyet ) Yukarıdaki Âyetle ilgili Kur‟andaki yorum Ģöyledir : (Toplumu yanlıĢ yolda yürüten liderlere hem kendi Kâfirliklerinden, hem de baĢkalarını doğru yoldan saptırdıklarından ötürü; bunların peĢinden gidenlere de hem kâfir olduklarından hem de sapık liderleri tâklit etmelerinden dolayı iki kat azap edilecektir) 144 “Ey imân edenler müminleri bırakıp inanmayanları kendinize veli (dost-sahip) yapmayınız.” (Nisâ sûresin 144. âyet) “Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah‟tan ilişiği kesilmiş olur, ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Bununla beraber Allah sizi kendisinden korunmanız hususunda uyarır. Nihâyet gidiş Allah'adır.” (Âli Ġmrân sûresi 28.âyet) “Eğer onlar Allah‟a, peygambere ve ona indirilene imân etmiş olsalardı, onları veli (dost-sahip) edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Mâide sûresi 81.âyet) “Allah‟tan başkası veli (dost-sahip) edinenler, kendilerine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki evlerin en çürüğü örümcek yuvasıdır, keşke bilselerdi.” (Ankabut sûresi 41.âyet) “Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler. Rabbimiz onlara iki kat azap ver ve onları büyük lânetle rahmetinden kov.” (Ahzab sûresi 67 ve 68. âyetler) “Ey iman edenler : Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin.” (Mümtahine sûresi 1. âyet) Demek oluyor ki; hayatımızda yöneticilerimizin ve idarecilerimizin çok büyük önemi ve rolü vardır. 145 Dilerlerse, dini, mesleki, ve genel kültür eğitimi veren okullarımızdan mezun olan kız çocuklarımızın baĢı örtülü diye katsayılarını düĢürerek eğitim haklarını ellerinden alabiliyorlar. Kur‟an kurslarını kapatarak Ģu yaĢtan önce Kur‟an öğrenemez diyebiliyorlar. ĠĢte Ġslâmiyet‟in ana kurallarını hiçe sayarak yasaklayan böyle yöneticilerin %99‟u Müslüman olan Türk milletine verebilecekleri hiç bir Ģey yoktur. Hadisi Ģerifte ; “Mümin kendini sokturtmaz.” aynı delikten iki kez Zaten Peygamber efendimiz s.a.v. den sonra 4 büyük Halife de seçimle yönetimin baĢına gelmiĢlerdir. O halde mümin uyanık olmak zorundadır. Seçim günü sandık baĢında vazifesinin önemini bilecek bir Türk cumhuru olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaĢlık görevini yerine getirecektir. Hem dünyasını hem de âhiretini ya kaybedecek ya da kazanacaktır. Bu kutsal görevini ve demokratik hakkını kullanırken kendini, ailesini, milletini ve ülkesini düĢünmek zorundadır. ġu âyeti kerimeler bizi uyarmaktadır ; “Ey imam edenler kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim sûresi 6.âyet) “Allah‟a ve resulüne itaat ediniz merhamet edilsin.” (Ali Ġmrân suresi132. âyet) ki size 146 * * * * * * * * * Diğer taraftan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v.‟in hadisi Ģeriflerini inkar edip; ben yalnız Kur‟anı Kerime inanırım diyen bilgi yoksunu insanlar da vardır. Madem kura‟na inanıyor iĢte bu Ayetlerde Kur‟anı Kerim buyruklarındandır ; “Allah‟a ve Resûle itaat eden altından nehirler akan cennete girecek, sonsuza kadar orada kalacaklar. İşte bu büyük başarıdır.” ( Nisâ sûresi13.âyet ) “Resûle itaat eden Allah‟a itaat etmiş gibidir.” (Nisâ sûresi 80.âyet) “Allah‟ı ve peygamberlerini inkar edenler ve Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırıp, bir kısmına imân ederiz ama bir kısmına inanmayız diyenler. İşte bunlar gerçek kafirlerdir. Biz bunlar için alçaltıcı bir azap hazırladık.” (Nisâ sûresi 150-151. âyetler) “(Resûlüm) de ki: Eğer Allah‟ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Ali imran sûresi 31. âyet) “ Deki Allah ve Resûle itaat edin. eğer yüz çevirirlerse bilinsin ki Allah kâfirleri sevmez.” (Âli Ġmrân sûresi 32.âyet) “Sonra (Ey Muhammed) seni din konusunda apaçık bir şeriat (düzen) sahibi kıldık sen ona uy, bilmeyenlerin isteklerine uyma.” (Câsiye sûresi 18.âyet) 147 “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah‟tan korkun çünkü Allah‟ın azabı çetindir.” (HaĢr sûresi 7. âyet) “İşte o elçi arşın sahibi Allah‟ın katında güçlü ve itibarlıdır.” (Tekvir sûresi 19. ve 20.âyetler) Ayrıca Allahü Teâlâ Peygamber efendimiz s.a.v. in gelmiĢ ve geçmiĢ bütün günahlarını da bağıĢlamıĢtır. “Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir.” (Fetih sûresi 2. âyet) “Ve sen elbette yüce bir ahlâka sahipsin.” (Kalem sûresi 4. âyet) Bütün bu âyeti kerimeler bize; Peygamber Efendimiz Muhammed s.a.v.‟in Ġslam dini ve kanunlarında ne kadar söz sahibi olduğunu açıkça ifade etmektedir. Ayrıca bu konu ile ilgili daha bir çok âyet vardır. * * * * * * * * Ġnsanı Kaderi ile birlikte yaratan Cenabı Allah, inananları kurtardıktan sonra inançsız yaĢamlarından dolayı, yaradılıĢ gâyesinin dıĢına çıkan, NUH – AD – SEMUD – LUT ve diğer kavimleri helâk ettiği gibi bizi de isterse helâk edebilirdi. “Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir mahluk getirir. Bu (yok etme ve yaratma) Allah‟a zor değildir.” (Fatır sûresi 16 ve 17. âyetler) 148 “Onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz şüphesiz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.” (Meâric sûresi 41. âyetler) Âyeti kerimelerini tahakkuk ettirerek, diğerleri gibi bizleri de önceden cezalandırabilirdi. Peki bu kavimleri Cenâbı Allah neden ortadan kaldırdı? Bunun bir çok nedeni vardır. Onların helâk olmalarının nedenlerinden biriside, nasıl olsa kaderimiz yazılmıĢtır diyerek kaza ve kader konusunu kendilerine çıkar kabul edip fani dünyanın zevkine, sefâsına ve Ģeytanlarına yenik düĢmelerinden kaynaklanmıĢtır. “Allah'a şirk koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi, ne biz, ne babalarımız O'ndan başkasına kulluk etmezdik ve O'nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık" Kendilerinden öncekiler de böyle demişlerdi.” (Nahl sûresi 35. âyet) “Yahut şöyle diyecektir: Allah bana doğru yolu gösterseydi, her halde ben de tâkva sahiplerinden biri olurdum.” (Zümer sûresi 57. âyet) Yukarıdaki Âyeti kerimelerin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir ; (MüĢrikler kader inancını, sadece iradesine ihanet sınırında bırakmayıp, Allah‟a iftira etmeye kadar götürdüğünün çarpıcı bir ifadesidir.) Yukarıdaki âyeti kerimelerden anlaĢılacağı gibi Günümüzde de kader konusunu sık sık gündeme taĢıyarak, kendileri için çıkar zemini hazırlayıp bundan istifade cihetine gitmek isteyen zavallı insanlar vardır. 149 Bu konu ile ilgili Peygamber Efendimiz s.a.v. kader konusunda tartıĢma yapan sahâbeleri uyararak Ģöyle buyurmuĢtur ; “Siz bununla mı emrolundunuz? Yoksa ben bunun için mi gönderildim? Şunu iyi bilin ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara daldıkları için helâk olmuşlardır.” Kader ; yüce Allah‟ın yaratacağı bütün varlıkların ruhları, dünyaya gelmeden önce levhi mahfuzda Allah‟ın ezeli ilmi olarak toptan bulunmasıdır. Kaza ise ; bu mahlukâtın dünyaya geldikten sonra yazılarının zamanı gelince birer birer gerçekleĢmesidir. KiĢinin dünyadaki ameli doğrultusunda Allah dilerse bu yazıları yazdığı gibi değiĢtirmeyi de murat edebilir veya silebilir. Hadisi Ģerif Ģöyle buyuruyor: “Kim ki Rızkının bereketlenmesini, bakiye ömrünün uzaması kendisini sevindirirse o kimse sılayı rahim yapsın.” (akraba ile ilişiğini kesmesin) Onun gücüne, kuvvetine, kudretine, Âlim ve Kâdir sıfatına kimse eriĢemeyeceği gibi dilediğini yapar. Hiç kimsenin karĢı gelmeye gücü yetmez. “Murad ettiği şeyleri mutlaka yapar.” (Buruc sûresi 16. âyet) “Allah dilediğini silip iptal eder, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır.” (Rad sûresi 39. ayet) 150 Sahabelerden birisi Peygamber Efendimiz s.a.v.‟e Yazımız yazıldığına göre bizim amel etmemize ne gerek var? diye sorunca Ģöyle cevap almıĢtır ; “İyilik yapmak isteyene iyilik yapmak kolaylaştırılır. Kötülük yapmak isteyene de kötülük kolaylaştırılmıştır.” BuyurmuĢ ve Ģu âyeti kerimeyi okumuĢtur ; “Kim verir ve sakınırsa (itaat ve hayır), güzeli de tasdik ederse biz onu en kolaya hazırlar, onda başarılı kılarız. Kim cimrilik yapar, vermezse, kendini zengin sayıp hakka boyun eğmez, en güzeli de yalanlarsa, biz onu en zora yöneltiriz.” (Leyl sûresi 5. âyetten 10. âyete kadar) Diğer âyeti kerimeler ise Ģöyledir ; “Gaybın anahtarı Allah‟ın yanındadır. Onun için gaybı ancak o bilir. O karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Onun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içinde tek bir tane yaş veya kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır (Levhi mahfuzda yazılıdır veya Allah‟ın ilmindedir).” (Enam sûresi 59.âyet) “O halde sen akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah rızası isteyenler için bu en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Rum sûresi 38. âyet) 151 “Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı) dır. Şüphesiz onlar Allah‟a kolaydır.” ( Fatır sûresi 11 . âyet ) yukarıdaki Âyetin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir; (önce topraktan yaratılan, insanlığın atası Hz. Adem, sonra meniden yaratılan da diğer insanlardır. Her Ģeyin yazılı olduğu kitap, Allah‟ın bilgisinin ve yapacağı iĢlerin tespit edildiği, (levh-i mahfuzdur.) “Şüphesiz ki ne yerde nede gökte hiçbir şey Allah‟a gizli kalmaz.” (Âli imran sûresi 5.âyet) “Göklerin ve yerin Gaybı (sırrı) yalnız Allah‟a aittir. Her şey ona döndürülür. Öyle ise ona kulluk et ve ona dayan.” (Hud sûresi 123. âyet) “Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından elbette daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmez.” (Ğafir (mümin) sûresi 57. âyet) Bu âyeti kerimelerden anlaĢılıyor ki Cenabı Allah yer ve göklerin sırrı ve gizliliğini, geçmiĢi ve geleceği kendinden baĢka bilenin olmadığını ve insanların yaratılmasının diğerlerini yaratmaktan daha kolay olduğunu buyurmaktadır. Cenâbı Allah için her Ģeyi yaratmak kolaydır. Kâlubelâda ruhların hepsini yarattığında, Dünyaya gelecek bütün Ġnsanların ruhlarını bir araya toplayan Ġlâhi güç, Allah‟a itaat konusunda, onları kendi kendilerine Ģahit tutmuĢtur. 152 Yüce Allah onların dünyaya geldiklerinde nasıl bir kiĢiliğe sahip olup olmayacaklarını bilmiyor muydu? HâĢâ! Yaratandan baĢka kim bilebilirdi? “ O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilendir.” ( Necm sûresi 32. âyet ) “Meryem oğlu İsa dedi ki; Ey İsrail oğulları, ben size Allah‟ın elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat‟ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberinde müjdecisiyim” (Saf sûresi 6.âyet) Yukarıdaki Ayeti kerimede; Allâhu teâla böyle taktir ettiğinden ve levhi mahfuza da böyle yazdığı için Hz. Ġsa a.s., Peygamber Efendimiz s.a.v. in dünyaya geleceğini yaklaĢık 550 yıl önce müjdelemiĢtir. Peki Ayeti kerime neden Muhammed değil de Ahmed olarak buyurmuĢtur? çünkü bu ismlerin manası, övgülerin tamamına eriĢmiĢ anlamını taĢır, örnek verecek olursak ; Ahmed - Muhammed – Mahmud - Memduh - Hamid - Hamdi Mihmad - Hammad ve hamdan gibi isimler de aynı türevden gelmektedir. Arapça da, Mustafa ise arıtılmıĢ (filtre edilmiĢ) tertemiz anlamına gelir. “Resulüm biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ sûresi 107. âyet) “(O Allah ki) Görülmeyeni ve görüleni bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.” (Teğabun sûresi 18. âyet) 153 “Göklerin ve yerin mülkü Allah‟ındır. Mülk Allah‟ın olunca bolluğu ve darlığı dilediği gibi taksim eder. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları verir. Yahut hem erkek hem kız çocuğu verir, dilediğini de kısır bırakır. O her şeyi bütünü ile bilendir, gücü yeter.” (ġûrâ sûresi 49.ve 50.âyetler) Bu âyeti kerimelerden de anlaĢılıyor ki; Ana rahmine girmek için milyonlarca sperm yarıĢırken hangisinin gireceğini, erkek veya kız olacağını, iyi veya kötü kiĢiliğe sahip olup olmayacağını gören ve bilen sıfatı ile Cenâbı Allah, her Ģeyin önceden ve ezelden olduğunu bilen mutlak ilahi güçtür. Bedenimizdeki damarların uzunluğunun yüz bin kilometre olduğunu, dünyayı 2,5 kez sarabildiğini ve kalbimizin günde 9000 litre yani 9 ton kan pompaladığını, bir sinek kanatlarını saniyede 500 kez çırptığını biz biliyoruz da yaratanın bilmediğini mi sanıyoruz? HâĢâ! Her Ģeyi bilen yaratan, odur her Ģey ezeli ilminde vardır. Ebû Leheb‟in yalancıktan bile olsa Ġmana gelmeyeceğini önceden bilen Yüce Allah, hayatta iken cehennemlik olduğu hususundaki Mesed (Tebbet) sûresini indirmesi yine onun ilmi ve buyruğu dahilindedir. Biz küçücük aklımızla, bilgisayarımıza USB belleği takarak, yüzlerce sayfayı içeren bilgileri hiç noksansız, noktasına virgülüne kadar bir saniyeden daha az bir sürede aynen ve aynı netlikte, aktarabiliyoruz. Veya ürettiğimiz malı, laboratuarda dayanıklılığını ve diğer özelliklerini test etmek için kısa sürede 80 yıl yaĢlandırıp, nasıl bir Ģekle dönüĢeceğini önceden öğrenebiliyoruz. 154 Peki Cenabı Allah, dünyaya göndermeden önce kendi yarattığı ruhların kâlu belâda verdikleri sözü ve yemini yerine getirip getirmeyeceklerini, dünyaya gelmeden önce, kimin neyin nesi olacağını bilmeyecek kadar aciz midir? HâĢâ! Hayır. Aciz olan ; benim nasıl olsa yazım ve kaderim yazılmıĢ, ben Ģeytanın her istediğini yapıyım ve onun arkasından koĢturayım diyen zavallılardır. Bizim zaman ve değer ölçülerimiz ayrıdır. Ġlahi zaman ve değer ölçüleri farklıdır. Cenâbı Allah katında dünyaya gelmiĢ ve gelecek bütün canlı ve cansız varlıkların her Ģeyini bilmesi onun için bir andır. Zaman mefhumu yoktur. “Bizim buyruğumuz ancak bir göz açıp kapanana kadar bir tek andır.” (Kamer Sûresi 50. âyet) Aksi halde Yüce Allah Mümin kullarına hâĢâ zulüm etmiĢ olur. “Bu dünyada iken kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmetmez.” (Âli Ġmran sûresi 182.ayet) “Eğer siz iman eder ve şükür ederseniz, Allah size neden azâp versin. Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.” (Nisâ sûresi 147.âyet) “İşte bu kendi ellerinizle yaptıklarınızdır. Yoksa Allah kullarına zulmedici değildir.” ( Enfal sûresi 51. âyet ) “Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şey için zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.” (Yunus sûresi 44.âyet) 155 “Kim iyi bir iş yaparsa bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir.” (Fussilet sûresi 46.âyet) “Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır ; sarp sağlam kalelerde olsanız bile, kendilerine bir iyilik dokunsa, bu Allah‟tan derler ; başlarına bir kötülük gelince de, bu senden derler. „Hepsi Allah‟tandır‟ de, bu kavme ne oluyor ki bir türlü lâf anlamıyorlar. Sana gelen iyilik Allah‟tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik, buna Allah‟ın şahit olması yeter.” ( Nisa suresi 78. 79. âyetler ) Yukarıdaki Âyetlerin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir; (Bu iki âyet birlikte mütalaa edilirse Ġslâm‟ın hayır, Ģer, kaza ve kader mevzularında ki inanç ve düĢüncesine ıĢık tuttuğu görülür. Ġnsanlar umumiyetle elde ettikleri baĢarı ve iyi neticeleri kendilerine mal ederler. Felâket kötülük ve baĢarısızlıklarını yükleyecek birisini ararlar, kendilerini kınamak ve suçlamaktan kaçınırlar. Halbuki her Ģeyi yaratan Allah‟tır ; her Ģey onun taktir ve kudreti ile var olur. Ancak Allah hiçbir kimse için doğrudan doğruya felâket ve kötülüğe rıza göstermez; kulun iĢlediği her günah, suç ve kötülükte bizzat kendi iradesi devreye girer ve Allah kulu öyle istediği için, ve iradesini o yönde sarf ettiği için öyle yaratır ; Ģu halde kul iradesi yönünde iyi veya kötüyü Murad eder , Allah hâliktır ; kulun iradesine göre yaratır.) Yani kiĢi iradesini hangi yönde kullanırsa Yüce Allah iyi veya kötüyü onun için yaratır. Bu dünya hayatı bizim için bir testtir. Ve Ģu anda o teste tâbi tutulduğumuzun bilinci ve Ģuuru içinde olmamız gerekir. 156 * * * * * * * * * ġu bir gerçektir; bizim kurtuluĢumuz Kur‟anı Kerime ve Peygamber efendimize saygı ve itaatimize bağlıdır. Aksi halde ahiret güzelliklerinden nasibi olmayanların yanında yer alırız. “O zaman: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der. Allah: Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der.” (Taha sûresi 125. 126. âyetler) “O gün, zalim kimse ellerini ısırıp şöyle der; Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım.” (Furkan sûresi 27. âyet) Aynen Ramazan ayında hâĢâ Allah‟a ve oruçlulara meydan okurcasına herkesin gözü önünde kadeh kaldıran; ben sizin tuttuğunuz orucu tanımıyorum dercesine ağzından sigarayı düĢürmeyen ve buna benzer eylemleri bilinçli olarak yaparak oruca saygı göstermeyenler veya Allah‟ın emri olan baĢ örtüsü yasağının devamını isteyenler Kuran‟dan ve Ġslâmiyet‟ten nasibi olmayanlardır. Bunlar denizin ortasında karanlıkta dalgalarla boğuĢmaktan bitap düĢtükleri için istediği kadar elini kaldırsın, imdat çığlıkları atsın, Allah‟ın nuru olmadıkça artık kimse onları kurtaramaz. Âyeti Kerimelerde de ; “O inanmayanlar engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir. Onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulut bir biri üstüne çöken karanlıklar, insan elini uzatsa dahi görünmez. Bir kimseye Allah nur vermemişse artık o kimsenin ışık ve aydınlıktan nasibi yoktur.” (Nur sûresi 40. âyet) 157 “Allah göklerin ve yerin nurudur.” (Nur sûresi 35. âyet) Tabi hasta olanlar, yolcu olanlar, çok yaĢlı olanlar hariçtir. Bunlar ya fidye verirler yada kalan oruçlarını sonra tutarlar. Fakat yine de kesinlikle aleni, insanların gözü önünde aĢikâr olarak yemek ve içmek Allah‟a, çevresine ve oruca saygısızlıktır. Evet böyle bir sonuca düĢmemek için biz hangi hal ve durumda olursak olalım Allah‟a ve Peygamberimize saygılı olmak zorundayız. * * * * * * * * Kendimizi, ailemizi ve müminleri çirkin davranıĢlardan koruyabilmemiz ve hidayete erebilmemiz için her zaman yüce Allah‟a duâ edeceğiz. Çünkü Kur‟anı Kerimde duâ ile ilgili çok âyeti Kerime vardır. Bazıları Ģöyledir; “Kullarım sana beni sorduğu vakit, ben herhalde yakınım. Bana duâ edenin duâsını bana duâ ettiği anda işitir, ona karşılık veririm.” (Bakara sûresi186.âyet) “Rabbiniz şöyle buyurdu; Bana duâ edin. Size icâbet edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar, Aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Gâfir (Mûmin) sûresi 60.âyet) “Allah‟tan mağfiret dile (estağfurullah de) çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.” (Nisâ sûresi 106.âyet) 158 “De ki: duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan sûresi 77.âyet) Yüce Allah‟ın 99 ismini (Esmaül Hünsa) Yı okuduktan sonra duâ edilmesinin daha makbul olacağı bize Ģu Ayeti kerime bildirmektedir . “En güzel isimler Allah‟ındır. O halde ona o güzel isimlerle duâ edin.” (Araf sûresi 180.âyet) Peygamber Efendimiz s.a.v.‟in hadisi Ģeriflerinde; “Allah‟ın 99 adı vardır. Onları ezberleyen ve ona lâyık olan muhakkak cennete girer.” “ Dua müminin silâhıdır.” “Dua ibadetin beynidir. (Özüdür, iliğidir).” Gece yarısından sonra ve mübârek gecelerde yapılan duâlar, kardeĢin kardeĢe, annenin ve babanın çocuklarına yapmıĢ oldukları duâlar, ayrıca zulme uğramıĢ kiĢilerin duâları reddedilmez. Peygamber Efendimiz Ģöyledir; s.a.v.‟in diğer hadisi Ģerifleri “Mazlumun bedduasından sakın çünkü onun duası ile Allah arasında perde yoktur.” “ İki kötülük vardır ki, onları yapan; cezasını, hem dünyada hem de ahirette çekecektir, zulüm ve anneye babaya asi olmaktır.” Buyurmaktadır. 159 Ayrıca her gece yatsı namazından sonra okuduğumuz Bakara süresinin son iki âyeti (Amenerrasülü) en büyük dualar arasında yer alır. Duâdan önce Peygamber efendimiz s.a.v.‟e mutlaka selâtı selâm getirmek gerekir. Hazreti Ġbrahim a.s.‟ın Kur‟anı Kerimde ki duâsı Ģöyledir ; “İbrahim demişti ki; Ey Rabbim bu şehri emin bir şehir yap. Halkını da Allah‟a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle rızıklandır.” (Bakara sûresi 126.âyet) “Ya Rabbim namazlarını doğru kılmaları için çocuklarımdan bir kısmını senin beyti hareminin yanına (Kâbeye) bitki ve meyve olmayan vadiye iskân ettim. Sen onlara bol rızık ver.” (Ġbrahim sûresi 37.âyet) Yüce Allah Hz. Ġbrahim peygamberin duasını kabul etti ve çok değerli olan zemzem suyunu verdi. Hâlâ yaz kıĢ dünyadaki bütün sebzeler ve meyveler nereden gelirse gelsin her mevsimde Mekke‟de, çölün ortasında, Müslümanların kıblegâhı olan mübarek yerde, alemlere hidayet dağıtan Ģehirde, her zaman aynı fiyata bulabilirsiniz. Zemzem suyunu ve kuyusuyla ilgili konuyu birazcık açacak olursak ilginç sonuçlar buluruz. Yapılan çeĢitli araĢtırmalar ve deneyler sonucunda zemzem suyunun en az kükürt taĢıdığı, diğer sulara göre çok besleyici; susuzluğu açlığı giderici, dünyada içilebilir en sağlıklı ve Ģifalı su olduğu tespit edilmiĢtir. 160 1950 yıllarında zemzem kuyusunun orijinal halini O, tarihlerde Hacca veya Umreye gidenler çok iyi bilirler. Günün 24 saati hizmete açıktır. Kaynağı hiç bitmeyen zemzem kuyusudur. Parmaklıkların içine sadece sâkiler girebilirdi. Sâkilerin görevi ; insanların yanlarında getirdikleri kapları doldurmak ve 40-45 dereceleri bulan hava sıcaklığından bunalan insanların serinlemesi için üzerlerine kova ile zemzem dökerek zemzem ihtiyaçlarını gidermektir. O tarihlerden bu güne kadar zemzem kuyusunun veriminin artması için o bölgede çeĢitli onarımlar ve operasyonlar yapılmıĢtır. Ama yinede zemzem kuyusunun büyük bir mucize oluĢu hâlâ güncelliğini korumaktadır. Hâl böyle olunca zemzem kuyusunun bitmeyen tükenmeyen bereketli bir kaynağa sahip olduğu anlaĢılmaktadır. Bunun böyle olduğunu hemen herkes bilmektedir. Ama konuyu ciddi olarak incelersek yine yüce Allah‟ın hikmeti ve kudreti burada da karĢımıza çıkmaktadır. Hac mevsiminde dıĢarıdan yaklaĢık 3 milyon hacı gelir. Yerli vatandaĢlardan ise yaklaĢık 2 milyon kiĢi gelir. Arafat‟a çıkmadan önceki son bir hafta içinde hacıların tamamı Mekke‟de toplanmıĢ olur ve yaklaĢık 5 milyon kiĢiyi bulur. Hac mevsimi yaz aylarına tesadüf ettiği zamanlar hava sıcaklığı zaman zaman 50 dereceye kadar çıkmaktadır. 161 Böyle sıcak havada doğal olarak zemzem ve su tüketimi oranı olağanüstüdür. Her hacının 24 saatte en az 1 litre su ve 1 litre zemzem içtiğini kabul edersek 5 milyon litre zemzem demektir. Hacıların zemzem ile abdest almalarını, memleketlerine 10 ar litreden az olmamak kaydıyla götüreceklerini ve Medine‟yi münevvere de ki haremi Ģerife taĢınan zemzemi hesap dıĢı bıraksak bile yinede bu miktar 24 saatte yaklaĢık 5 bin ton zemzeme tekabül etmektedir. Yani 500 tanker dolusu zemzem veren bir kuyu. Günde 500 tanker su verebilen dünyada baĢka bir kuyu var mıdır acaba? Hayır yoktur. Kaldı ki zemzem kuyusu denize 100 km. uzaklıktadır. Çevresinde akarsu, nehir, baraj veya göl bulunmamaktadır. Çölün ortasında ve Kâbe‟nin bitiĢiğindedir. Böylece hz. Ġbrahim peygamberin duâsını kabul eden Cenâbı Allah‟ın gücü, kuvveti, kudreti ve büyüklüğü burada da tecelli etmektedir. Dünyanın kalbi, merkezi, mübarek Ģehri Mekke‟de; Mescidi haramda, haremi Ģerifte, Kâbe-i muazzamanın yanı baĢında, milyonlarca ziyaretçiye fazlasıyla yetecek, böyle kıymetli vasıflara sahip zemzem suyunun ancak böyle kıymetli bir yerde çıkması Allah emridir, tesadüf olamaz. Bunun böyle olmasını isteyen yine Allah‟tan baĢka kimse değildir. Dünyanın en değerli suyunun bu kapasitede Kâbe‟nin yani yüce Allah‟ın evinin yanında nasıl çıktığını Allah‟a inanmayan ve her fırsatta Ġslâm dinini ve Ġslâm‟ı yaĢayanların aleyhinde olanlar bu ilahi gücün bereketini izah edemezler. 162 “Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet) Mekke‟deki (Kâbe) dir.” (Âli imran sûresi 96.âyet) Demek oluyor ki Allah yapılan duâları kabul ediyor, boĢa gitmiyor. Fakat insanların bazıları belli zamanlarda Müslüman ve dindar olurlar. Allah‟ı hatırlar ve duâ etmeye baĢlarlar. Örnek verecek olursak ; Uçak düĢme tehlikesi geçirdiği zaman, deprem olurken, denizde geminin dalgalarla boğuĢtuğu an, yani ölüme yaklaĢtıkları zaman azda olsa hiçbir ibadetleri olmadığı halde Allah‟ı hatırlar ve anmaya baĢlarlar. Her Ģey normale dönünce Allah‟ı unuturlar. Sanki ölüm onlara hiç uğramayacakmıĢ gibi. Hiçbir ibret almadan eski hallerine dönüĢ yaparlar. Yani ; Ģeytana tapıyorsa Ģeytana, kadına, kumara, içkiye vs. ĠĢte Ģu mübarek âyeti kerimeler bu hususa iĢaret etmektedir ; “Sizi karada ve denizde yürüten odur. Hatta gemide olduğunuzda şiddetli bir fırtına gelip çatar. Her yerden onlara dalgalar hücûm eder ve onlar, çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da Allah‟a içtenlikle duâ etmeye başlarlar. Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız, diye Allah‟a yalvarırlar. Fakat Allah onları kurtarınca, birde bakarsın ki haksız yere eski ahlaksızlıklarına geri dönerler. Ey insanlar Nefislerinizin istekleri ancak dünya hayatının zevki ve eğlencesidir. Sonunda bize döneceksiniz.” (Yunus sûresi 22-23. âyetler) 163 “Gemiye bindikleri zaman, din ancak ona aittir diye Allah‟a içtenlikle yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca (kurtarınca), bir bakarsın ki (Allah‟a) yine şirk koşarlar.” (Ankebut sûresi 65.âyet) “İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek ona yalvarır. Sonra Allah ona nimet verince önceden yalvarmış olduğunu unutur, Allah‟ın yolundan sapar (haramı helâlleştirir) ve ona eşler koşar. (Ey Muhammed) Deki; küfrünle biraz eğlene dur. Çünkü sen muhakkak cehennem ehlindensin.” (Zumer sûresi 8.âyet) Evet bazı yerlerde ve yıl baĢı gecelerinde gündüzler yetmez. Allah‟a öyle isyan ederler ki, sabahlara kadar eğlence, kumar ve içkiden sonra sızarak akıllarını yitirirler . Hatta bazıları oyuna ve eğlenceye doyamadıkları için kuĢluk vakti ancak dağılabilirler. “Acaba o köy (kasaba) halkı, geceleyin uyurlarken kendilerine âzabımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler? Yoksa o köy (kasaba) halkı, kuşluk vakti oynayıp, eğlenip dururken, onlara âzabımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler?” (Araf sûresi 97-98.âyetler) “De ki ; Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşanlar, (Allah‟ın yolundan ayrılanlar) Allah‟ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet) 164 ÖLÜM Ölüm yok olmak demek değildir. Âhiretin ilk aĢaması olan, dünyadaki yaĢantımızla ilgili hesabımızın verilme zamanının gelmiĢ olmasıdır. Küçük bir ırmaktan yada akar sudan atlayarak geçilir ya iĢte öyle bir geçiĢ. Yani bir yerden bir yere taĢınmak gibi. Yada eskiyen beden elbisesini atan Ruh, dünyada iken Allah için yapmıĢ olduğu kulluk ve ibadetlerinin mükâfatını almak veya Allah ve peygamber buyruklarına itaat etmediyse, büyük sorgulamadan sonra cezasını hak etme zamanıdır. “Deki size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Secde sûresi 11. âyet) Yalnız burada üzerinde önemle durulması gereken husus; ölen kiĢi için yüksek sesle ağlamak, bağırmak, ağıt yakmak yoktur. Peygamber efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur. Ayrıca cenaze namazını kılmak için camiye gelen bazı akrabaları, tanıdıkları, komĢularının aralarından ayıp olmasın bende görüneyim diye gelenler veya gerçekten vazifeyi yapmak için Camiye gelenler oluyor. Bir bölümü O, vakit namazını teeddüben (saygısından) camiye girip kılıyorlar ve çok iyi yapıyorlar. Bazıları da ellerinde sigara cenaze namazını dıĢarıda bekliyorlar. Aptestli mi, değil mi Allah bilir. Sanki biz hiç ölmeyeceğiz, bizim ihtiyacımız yok, siz de neden bu iĢi yapıyorsunuz? der gibi bir tavır sergileniyor. Bu çok üzücüdür ve yanlıĢtır. 165 “Sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicir sûresi 99. âyet) “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat sûresi 56. âyet) Cenâze olayından bizim ibret alıp biraz düĢünmemiz gerekiyor. Bizim Allah‟a yakın olmamızı istemeyen Ģeytanı bırakıp kendimizi sorgulamalıyız. Allah c.c. bana 70 - 80 sene ömür vermiĢ ama dünyaya neden geldiğimi düĢünmedim, hadi yanıldım. Peygamberler gönderdi hiç oralı olmadım hadi yanıldım. Kuran‟ı Kerim gönderdi yine yanıldım. Her gün beĢ vakit ezan iĢittim ve yanıldım, cenaze namazlarını kıldın yine yanıldın diyorsam ve doğru yolu bulamadıysam orada Allah‟tan yardım istemeye yüzüm olacakmı? Yüce Allah âyeti Kerimede Ģöyle buyuruyor ; “Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı) Zalimlerin yardımcısı yoktur.” (Fatır sûresi 37. âyet) “Cehennem bekçileri onlara sizin içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bu güne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? Derler.” (Zumer sûresi 71. âyet) Namaz kılmayı bilmiyorsan öğreninceye kadar yanındakine bakarak bile kılmak Allah‟ın rızasını kazandırır. Kaldı ki namazın nasıl kılınacağına dair bir çok kitap vardır. 166 Belki de bu içten davranıĢınız, geçmiĢ bütün günahlarınızın silinmesine de neden olabilir. Ayrıca kadınlar camiye kadar gelmiĢken isterlerse erkeklerle beraber olmamak kaydıyla arkada saf tutup cenâze namazına katılabilirler. Bu gayet doğaldır. Gerek cenaze ve gerekse diğer namazlarla ilgili Peygamber efendimiz s.a.v. Ģöyle buyurmuĢtur; “Erkekler için iyi olan ön saflardır, fazladan sevap kazandırır, kadınlar için iyi değildir, sevap kaybıdır. Arka saflar kadınlar için iyidir, fazladan sevap kazandırır, erkekler için sevap kaybıdır.” Dönelim konumuza ; Tabi kiĢinin dünyada yaratana karĢı takvâ ve Ġslamiyet‟e yakınlık derecesine göre ruhun bedenden ayrılma iĢlemi derisi sıyrılıyormuĢ gibi olabilir veya çok kolay olabilir. “Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve tadın yakıcı cehennem azabını (diyerek)O kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin.” (Enfal sûresi 50.âyet) “Canları en derinden acıyla çekip alanlara andolsun. Canları yumuşacık alanlara andolsun.” (naziat sûresi 1. 2. âyetler) Evet bu durum kolay veya zor mutlaka göreceğiz. Buna hazırlıklı olmak gerekiyor.Gerçi biz her gece ölüyoruz, sabahleyin diriliyoruz. Bu da küçük ölümdür. “Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan) gündüz ne işlediğinizi bilen, sonra belirlenmiş süre tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uykudan uyandıran) odur.” (Enam sûresi 60.âyet) 167 Aradaki fark, hepimizin bildiği gibi Hiçbir Ģey hatırlamıyoruz, olayların farkında olmuyoruz, kalp atıĢlarımız azalıyor, sadece duyu organlarımız açık kalıyor. Sabahleyin hiçbir Ģey olmamıĢ gibi kalkıyoruz. Duyu organlarımızın açık kalması doğrudur, çünkü cenabı Allah Kuranı kerimdeki Gece ayetlerinin çoğunda ĠĢitmiyor musunuz? buyruğu yer alır. “(Resulüm!) De ki: "Düşündünüz mü hiç, eğer Allah üzerinizde geceyi tâ kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size ışık getirecek İlâh kimdir? Hâlâ işitmeyecek misiniz?” (Kasas sûresi 71. âyet) Tabi bu bize ekmek, su gibi gâyet doğal geliyor. Eğer insanlar öldükten, beĢ yıl sonra topraktan çıkıp gelselerdi, Cenâbı Hak öyle takdir etseydi, ona da alıĢacak ve bize çok normal gelecekti. Tıpkı ağaçların ve diğer bitkilerin son baharda ölüp ilk baharda dirildikleri gibi. “Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak, yeryüzünü (Bitkileri) ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ölüleri O diriltir. O her şeye Kadir'dir.” (Rum sûresi 50. âyet) Çoğu insan Allah‟ın koyduğu bu tabiat kanunlarını hayatın bir parçası olarak görür. Aynen bir günde alıp verdiği ve yaklaĢık 20.000 adet oksijen içeren nefesin sayısının kaç olduğunu düĢünmek ve öğrenmek istemediği gibi, veya meyve veren ağaçtan ibret alarak, o meyveyi verdiren Allah‟a hamd ve Ģükür etmesini akıl etmediği gibi. 168 “Şüphesiz Rabbin. İnsanlara karşı lütuf sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.” (Neml sûresi 73. âyet) “O sizi topraktan sonra, meniden sonra, bir kan pıhtısından yaratıp, sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli çağa getiren ve yaşlandırandır. Kimi daha evvel öldürülmektedir.” (Gâfir (Mûmin) sûresi 64.âyet) “Her nefis ölümü tadacak döneceksiniz.” (Ankabut sûresi 57.âyet) sonra bize Bazen gece uykuda korkunç bir rüya görürüz ve sıçrayarak uyandığımız olur. Oh rüya imiĢ deriz. Aslında dünya hayatının gerçek bir rüya olduğunu ve burada ne kadar az yaĢadığımızı belirten Ayeti kerimelerde ; “(Allah inkarcılara) sordu, yer yüzünde kaç gün kaldınız? Bir gün veya günün bir kısmı kadar. Buyurdu ki; sadece az bir süre kaldınız, keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız.” (Müminun sûresi 112.114.âyetler) “Mümin kullarımla dünyada alay ettiniz, onları hafife aldınız, onlar bana itaat ediyor, siz onlara gülüyordunuz. Bugün ben onlara sabırlarının karşılığı muratlarını verdim, onlar kazançlı çıktılar.” (Müminun sûresi 110. 111.âyetler) Azrâil a.s.‟ın hangi surette geleceği de çok önemlidir. Ġnanmayanlara çok korkunç görünür, müminlere ise çok sevecen bir görüntü sergiler. 169 Hz. Ġbrahim a.s. Azrail a.s.‟a ; Kafir kiĢinin ruhunu nasıl alırsın diye sorunca ısrarlı isteği üzerine, inançsız kiĢinin ruhunu almak için girdiği kılığı görünce bulunduğu yerde bayılır. Ayıldıktan sonra Azrail a.s.‟a; Senin bu görüntün o kiĢinin ölümüne fazlasıyla yetmiĢtir der. “Onların malları yada çocukları seni imrendirmesin, çünkü Allah bunlarla dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların canlarının kâfir olarak güçlükle çıkmasını istiyor.” (Tevbe sûresi 55.âyet) “Ve gerçek vaad yaklaştığında, (ölüm) işte o zaman kâfir olanların gözleri beleriverir. Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik, derler.” ( Enbiya sûresi 97. âyet) Ruhumuzu teslim etmeden önce gözlerimiz belli bir noktaya odaklanır. Bu aĢamadan sonra her Ģey bitmiĢtir geri dönüĢ yoktur. Çünkü göz perdesi açıldığı için gideceği yeri yani dünya gözü ile göremediği asıl gerçekleri artık görmektedir. Bu durumda dünyaya en ufak bir mesaj veremez. “Andolsun ki sen bunun farkında değildin, biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denilir).” (Kaf sûresi 22. âyet) Gideceği yerin görüntüsüne göre ya sevinecektir yada cehennemin dehĢetinden, yukarıda enbiya sûresinin 97. âyeti Kerimesinde buyurduğu gibi korkudan gözleri belerecektir. 170 KiĢi inançlı ve Allah emirlerini uyguladı ise ruhunu çok kolay teslim eder. Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur. “Canları yumuşacık alanlara andolsun.” (naziat sûresi 2. âyetler) “O gün birtakım yüzler ışıl ışıl parlar. Onlar Rablerine bakacaklar (Onu görecekler).” (Kıyamet sûresi 22-23. âyetler) “Kendisine kavuştukları gün, Allah‟ın onlara iltifatı, selâm dır. Allah onlara çok değerli mükâfatlar hazırlamıştır.” (Ahzab sûresi 44. âyet) Müminler Dünyada iken tüm yaratıkların üzerinde Allah‟ın güçünü ve kudretini gördükleri için, kelimeyi Ģahadet getiriyorlardı. ĠĢte ölüm öncesinde de, Cenneti gören müminler vaad edilen bu güzelliğe hayran olurlar, dolayısıyla bu Cennetin sahibi ve maliki, Yüce Allah‟a olan inançlarını yenileyerek görmeyi ifade eden “Kelimeyi Şahadeti” sesli veya sessiz olarak tekrar getirirler, yani ; Allah‟ın varlığına, birliğine ve Muhammed‟in onun resulü olduğuna Ģahit oluyorum görüyorum der. Mahkemede Ģahitliğin esası da budur Olayı görüp görmediğini ifade eder. Ve Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemin âyetini okur. “Onların oradaki duası, Ya Allah Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz! (sözleridir). Orada (Cennette) birbirlerine iyi yaşam dilekleri selâm dır. Onların dualarının sonu da şudur ; Hamd; âlemlerin Rabbi Allah‟a mahsustur.” (Yünus sûresi10 âyet) 171 Duanın Türkçe okunuĢu; “Ve ahiru dâ‟vâhum, (Son duaları) Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemîn” ĠĢte müminler böyle güzel ölümlere mazhar olmak için yaz kıĢ demeden bir ömür boyu ibadet ederler ve Cenneti hak etmek için çaba gösterirler. Müminlerin son sözleri ve duaları olan bu Âyeti Kerimeyi hesap günü sonrası Cennete girerken, Cenneti gördüklerinde de okurlar ; “Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve Âlemlerin Rabbi olan Allah‟a hamd olsun denilmiştir.” (Zumer sûresi 75. âyet) Fatiha sûresinin baĢında, her rekatta okuduğumuz âyeti kerimede aynı duadır. Bu tesadüf değildir. BaĢlangıç ve sondur. Bu bilim, teknoloji ve insan aklının ötesinde bir olaydır. O, Allah kanunudur ; Çünkü En ulvi kitap Kur‟an‟dır, baĢlangıcı Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemindir. En ulvî ibadet namazdır, BaĢlangıcı Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemindir. Ve en ulvî makam da Cennet‟tir, baĢlangıcı da yine Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemindir. “(Melekler) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! Derler.” ( Rad sûresi 24. âyet) Ruhumuzu teslim ettiğimiz an gözlerimiz ruhumuzun gidiĢini takip eder çünkü göz perdemiz artık açıktır. Dolayısı ile ölen kiĢinin gözleri bir yerlere bakıyor olabilir. 172 Peygamber Efendimiz s.a.v. bize ölen kiĢinin gözlerini kapatmamızı buyurmuĢtur ve kendileri de uygulamıĢlardır. Ġnanca, Ġslâmiyet‟e, Kuran‟a, Peygambere ve Müminlerin yaĢam tarzlarına tahammül edemeyenler onlara irtica gözü ile bakanlar, O gün göz perdeleri açıldığında cehennem ile yüz yüze geleceklerdir. Gözleri fırlayacak dilleri tutulacak, Ģahadet getiremeyeceklerdir. “Ve, gözleri beni görmeye kapalı (perde) bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan kimseleri o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir.” (Kehf sûresi 100. 101. âyetler) Ġbrahim sûresi 42. âyeti Kerimesinde buyurduğu gibi gözleri yuvasından dıĢarı fırlayacaktır. “O gün birtakım suratlar da asıktır. Bel kırıcı bir felâkete uğrayacaklarını sezerler. Hayır hayır, can köprücük kemiğine dayandı. (etrafındakiler) Bu hastayı iyileştirecek kimdir? diye sorarlar. Adam, ayrılma zamanının geldiğini anlar. Ayakları birbirinin üstüne dolanır. Ogün Rabbine doğru yolculuk vardır. Adam ne inânmıştı, ne namaz kılmıştı. Tersine inkâr etti ve sırt çevirmişti. Sonra çalım sata sata yürüyerek evine ailesine gitmiş, gerilerek yatmıştı. Vay başına geleceklere! Yine vay başına geleceklere! İnsanoğlu, başı boş bırakılacağını mı sanır?.” (Kıyamet sûresi 24 – 36. âyetler) Böylece Ġnançlı ve inançsız insanların hayatı sona ermiĢ olacak ve Dünya hayatı rüyasından uyanmıĢ olacağız. 173 Gerçekleri de tüm çıplaklığıyla göreceğiz. Ama iĢ iĢten geçmiĢ olacak. KeĢke son vakit namazımı kılmıĢ olsaydım diyeceğiz. Müminler iyi ki Ġslamiyet‟i yaĢamıĢız diye sevinecekler. Münafıklar, Kafirler ve imansızlar; keĢke dünyaya geri dönmek olsaydı da Allah, Kur‟an ve Peygamber yolunda olsaydık diyecekler. “O gün kâfir keşke (İnsan olacağıma) toprak olaydım der.” (Nebe sûresi 40. âyet) “Önceden onu unutmuş olanlar derki, doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler (ama biz kulak asmadık). Şimdi bizim şefaatimiz var mı ki şefaat etsinler veya tekrar geri döndürülmemiz mümkün mü ki yapmış olduğumuz amellerden daha güzelini yapalım.” (Araf sûresi 53.âyet) “Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız. (Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.” (Müminun sûresi 107. 108. âyetler) Bu dünyada zengini, fakiri, iyisi, kötüsü, güzeli, çirkini, inanmıĢı, inanmamıĢı, kimi altın kalemle, kimi kurĢun kalemle, kimi saraylarda, kimi gecekonduda, kimi çadırda, kimi barda, kimi meyhânede, kimi tatil köyünde, kimi tarlada bahçede, kiminin saçı açık, kiminin kapalı, kimi daracık pantolonla veya giyinik çıplak, kimi bikini ile, kimi Allah‟ın rızasına uygun giysi ile, kimi makyajlı, kimi makyajsız, kimi uçakla, kimi yaya, kimi aç, kimi tok, kimi en üst makamda, kimi en alt makamda, kimi imanlı kimi imansız, kimi Allah ve peygamber yolunda, kimi zevki safa yolunda, iken sınav aniden bitecektir. 174 Önümüze konan sınav sorularını yanıtlayarak sahibine teslim ettikten sonra milyarlarca insanın kaçamadığı ve her Ģeyin boĢ, Cenâbı Allah‟ın baki olduğunu geçte olsa anlayıp yaratana ister istemez teslim olacağız. Sevdiğimiz her Ģeyi dünyada bırakıp cennet ya da cehennem çukuru olan kabire gireceğiz. “Tıpkı ilk yarattığımızda olduğu gibi, bize yine yalnız başınıza geldiniz, size vermiş olduğumuz her şeyi arkanızda bıraktınız, üzerinde etkili ortaklarımız olduklarını sandığınız aracılarınızı yanınızda görmüyoruz, (yandaşlarınız) aranızdaki bütün bağlar kopuverdi.” (Enam sûresi 94. âyet) Ġnsanların bazıları hiç ölmeyeceklerini sanırlar ve yukarıda belirtilen, Yüce Allah‟ın arzu etmediği haram kıldığı, eylemleri, kılık kıyafetleri, davranıĢ biçimlerini, sergiledikleri bir anda kendilerini aniden Allah‟ın huzurunda buluvereceklerdir. “Biz bu halde iken ölüm gelip bize çattı derler.” ( Müddessir sûresi 47. âyet) “De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cuma sûresi 8. âyet) “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (Enam sûresi 162. âyet) 175 Bizim dünyada ipi göğüslemiĢ olmamız büyük baĢarıdır. “Şüphesiz inanıp yararlı işler işleyenlere, onlara, içlerinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu, büyük kurtuluştur.” (Buruc sûresi 11. âyet) Bizi dıĢlamalarından korktuğumuz insanlar, bir an önce Ģu defin iĢlemi bitse de bu sıkıcı ortamdan kurtulsak düĢüncesiyle bizi kabire koyduktan sonra güle oynaya geri döneceklerdir. Ve biz hesabımızla baĢ baĢa kalacağız. Evet pek yakında milyarlarca insanın kaçamadığı O, kabir denen yere herkes girecektir. Kitaplar, disketler çözülecek ve Cenâbı Allah‟a bütün bunların hesabını tek baĢımıza vereceğiz. “Ruhlar bedenlerle birleştiği zaman. (Amel yazılı) Defterler getirilip açıldığı zaman.” (Tekvir sûresi 7. ve 10. âyetler) “Şu muhakkak ki gerek mallarınızda, gerek canlarınızda sorguya tabi tutulacaksınız.” (Ali imran sûresi 186.âyet) ĠĢte her mümin Dünyada yapmıĢ olduğu yatırımlarının karĢılığını burada almaya baĢlayacaktır. Ve dünya hayatımız er yada geç sonlanacaktır. Bekliyoruz ve hep beraber göreceğiz…. “Her nefis, (her insan kendisi için) hazırladığını (orada) anlar.” (Tekvir sûresi 14. âyet) ne 176 KABİR HAYATI Öldüğümüzde dünyada iken önümüzde ve arkamızda bizim aynı zamanda korumalığımızı yapan „kirâmen kâtibin‟ meleklerinin tuttuğu hayır ve Ģer ile ilgili her türlü hareketlerimizin kaydedildiği defter artık kapanmıĢ olacaktır. “Üzerinizde muhafızlık eden değerli kâtipler vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilir ve yazar.” (Ġnfitar sûresi 11-12. âyetler) Yalnız geride bıraktığımız hayırlı evlatların yapacağı duâlarla ilgili defter açık kalacaktır. Ayrıca dünyada iken gösteriĢ olsun diye değil yalnız Allah rızâsı için yaptırdığı cami, okul, yol, su getirme, köprü, talebe okutma gibi „sadakayı câriye‟ dediğimiz hayırlar kullanıldığı süre, okuttuğu kiĢilerin ilminden istifâde edildiği süre, insanlara doğru yolu gösteren yazılarından istifâde edildiği süre bu hayırlardan doğacak olan sevaplar, ölen kiĢinin defterine kayıt edilmeye devam edecektir. Orada bundan daha iyi kazanç olamaz. “Allah'ın mescitlerini (camilerini) sadece, Allah'a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekat veren ve ancak Allah'tan korkan kimseler imar eder. İşte onlar doğru yolda bulunanlardan olabilirler.” (Tevbe sûresi 18. âyet) Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ; “Her kim Allah rızası için bir cami inşa ederse, Allah Cennette, onun için bir köşk bina eder.” 177 Mallarını gösteriĢ ve riya amaçlı hayır adı altında sarf edenler ile ilgili Kuranı kerimdeki Ayeti kerime Ģöyle buyuruyor : “Mallarını insanlara gösteriş için sarf edip, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaş olduğu kimsenin ne fena arkadaşı vardır.” (Nisâ sûresi 38. âyet) Konumuzla ile ilgili Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ; “Bizim kabirde, aklımız başımızda, bizi mezara götürenlerin ayak seslerini bile işiteceğiz.” Cenâbı Allah‟ın yap yapma buyruklarına uyan müminler Ģüphesiz kabirde rahat edeceklerdir. Münker - Nekir ve cehennem melekleri Cenâbı Allah tarafından görevlendirilmiĢ güçlü, kuvvetli ve acımasız meleklerdir. “Ey inananlar; kendinizi ve âilenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında iri gövdeli, sert tabiatlı, Allah‟ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler var.” (Tahrim sûresi 6.âyet) Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde Ģöyle buyurmaktadır ; “Bunlar kabire konan kişiye; Rabbin kim? Peygamberin kim? Dinin nedir? Kitabın hangisidir? Kıblen neresidir? Sorularına cevap isteyecekler.” 178 Aklımız ve hafızamız yerinde olduğu için müminler rahatlıkla cevaplayabileceklerdir. “Allah, iman edenleri, dünya hayatında da, ahirette de sağlam bir söz üzerinde tutar; zalimleri de sapıttırır.” (Ġbrahim sûresi 27. âyet) Ama diğerleri ĢaĢkınlık içinde olacaklardır. Çünkü orada yalan ve takiyye yoktur. Dünyada iken ilgilenmediği hiçbir Ģeyin adını hatırlamayacak ve sapıtacaklardır. Dolayısıyla Ġslâm ve uygulaması ile ilgisi olmayanlar; Münker ve Nekir meleklerine cevap veremeyecekler ve ağızlarından sadece, Haa… Haa… Haa… sözlerinden baĢka bir söz çıkmayacaktır. Peygamber Efendimiz s.a.v. bize hadisi Ģerifinde böyle buyurmuĢtur. Çünkü onlar dünya hayatında iken Allah kanunlarını kâle almadıkları için kalpleri ve kulakları mühürlenmiĢti. “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır.” (Bakara sûresi 6.âyet) Kabir sorgulanmasından sonra ruhlarımızın bazıları yer yüzünde kalır, bazıları bedenleri terk ederler çeĢitli berzah alemlerine giderler. Zaten vücudumuzu teĢkil eden bedenimizin etleri ve diğer organlarımızın element bileĢimleri aynen toprakta bulunan elementler ile örtüĢmektedir. 179 “Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine oraya döneceksiniz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağım.” (Taha suresi 55. ayet) Dolayısı ile topraktan yaratıldık ve yine toprak olacağız. Yani toprak bizim yabancımız değildir. “Toprak bizim anamızdır.” Peygamber Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur. Çünkü biz cenin halinden ölünceye kadar tatlısı, ekĢisi, acısı, sebzesi, meyveleri ve diğer yiyecekleri topraktan temin etmiĢ idik. Hal böyle olunca bizim fiziki bedenimiz yine toprakta yok olacak, görünen bir varlıktan görünmeyen bir varlık haline dönüĢeceğiz. Aynen dünyaya gelmeden önceki halimiz gibi. Yalnız bir farkla; dünyaya gelmeden önce tertemiz ve günahsız idik. ĠĢte bize geçici olarak refakat ettikten sonra bedenden ayrılan asıl olan ruhumuz kabir sorgulamasından sonra takva derecesine göre berzah aleminde güzel geniĢ misk kokulu bir makama sahip olacaklar veya hak ettiği cezaları çekmeye baĢlayacaktır. Böylece ruhların Kıyâmet gününe kadar konaklayacağı berzah aleminin dereceleri dünyada ruh bedendeyken iyi veya kötü amel derecesine göre değiĢecek . Cenâbı Allah‟ın yap yapma buyruklarını kimseden çekinmeden, dıĢlanırım, kınanırım korkusuna kapılmadan yerine getirenler ise takvâ derecelerine göre çeĢitli güzelliklere sahip olan berzah aleminde toplu halde âhirete kadar bekleyecekleri yerlerini alırlar. 180 “Sana ruh hakkında soru sorarlar. Deki ruh Rabbimin işlerindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.” (Ġsra sûresi 85. âyet) Kura‟n Kerimde bu âyet ile ilgili yorum Ģöyledir ; (Bu âyet insan için ruhun mahiyetini anlamanın imkansız olduğunu ifade etmektedir. Nitekim „ruhun mahiyeti‟ problemi, asırlardır insanlığı en çok düĢündüren konulardan biri olmakla beraber, halen meseleye nihai bir çözüm getirilememiĢ ve öyle görünüyor ki bundan sonrada getirilemeyecektir. Nitekim artık pek çok mütefekkirin aynı kanaate varmıĢ olması, bu konuda Kur‟anı Kerimin haklılığını teyit etmektedir.) Peygamber Efendimiz s.a.v.‟in ruhu berzah aleminin en yüksek mertebesinde olacaktır. Sonra diğer peygamberlerin ve Ģehitlerin ruhları gelir. Daha sonra da Salih ve mûti kulların ruhları gelir. ġehitler ve Allah‟ın sevgili kulları cenneti seyredecekler ve hatta berzah aleminden açılan pencereden cenneti yani ebediyen kalacakları yerleri görecek ve cennet nimetlerinden Kıyâmet gününe kadar yaralanacaklardır. Kur‟anı kerimde müminlerle ilgili âyeti kerimelerden bazıları Ģöyledir; “Şüphesiz Rabbim Allah‟tır deyip, sonra onun yolunda yürüyenlerin üzerine ölümden sonra melekler iner, onlara „korkmayın, üzülmeyin size vad edilen cennetle sevinin‟ derler.” (Fussilet sûresi 30.âyet) 181 “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayınız, bilakis onlar diridirler. Allah‟ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rablerinin yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar Allah‟tan gelen nimet ve keremin, Allah‟ın müminlerinin ecrini zâyi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.” (Âli Ġmrân sûresi 169-170-171. âyetler) Diğer taraftan üzerinde kul hakkı veya zimmet bulunanlar Ģehit dahi olsalar cennet kapısında bekletilirler. Kıyâmet günü hesabını vermeden, borçlarını ödemeden cennete giremezler. Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur. AĢağı alemde tutulan ruhlar yeryüzünde kalırlar. Çünkü ameli itibariyle çok asi ruhlardır. Yüce alemdeki ruhların yanına yükselemezler. “Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar deve (veya halat) iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir. Suçluları işte böyle cezâlandırırız.” (Araf sûresi 40. âyet) Dünyada iken nefislerinin arzularını yerine getirmek için ömürlerini boĢa harcayanlar. Yüce Allah‟a az da olsa yaklaĢmayanlar, Ģeytana yenik düĢenler, ibâdeti ve takvâyı hafife alanlar, Ramazan ayında oruçlulara saygısızca davranıĢlar sergileyenler. 182 Cenâbı Allah‟ın emirlerini yaĢamaya çalıĢan kadın ve erkeklere gülenler, müminlerle kaĢ göz hareketleriyle alay edenler. Kendileri bir araya gelince inananlarla alay etmekten zevk alanlar. Dünyada sorumsuzca bir yaĢama sahip olan böyle asi kiĢilerin ruhları aĢağı alemde kalmaya mahkumdurlar. Bu aleme de Berzahın alt tabakası denir. “Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” (Bakara sûresi 212.âyet) “Dünyada mücrimler imân edenlere gülerlerdi. Müminlere uğradıklarında kaş göz hareketleriyle alay ederlerdi.” (Mutaffifin sûresi 29-30. âyetler) Bu ruhların toplu halde Kıyâmete kadar kalacakları diğer yerlerden bazıları da Ģöyledir; Devlet ve millet malını yiyenler; yedikleri onların ruhlarını ateĢ olarak sarmıĢ bir vaziyette Berzah aleminin alt tabakasında beklerler. Zina; hem Allah indinde hem de insanların kabul ettiği büyük suçlar arasındadır. Dolayısı ile tövbe etmeden önce ölen zinaya düĢkün kiĢilerin ruhları tandır biçiminde ateĢli bir yerde beklerler. Efendimiz s.a.v. Miraca çıktığında bunların acıklı hali kendisine gösterilmiĢtir. Zinâ ile ilgili çok ağır âyeti kerimeler vardır. Ġlgilenenler Kur‟an‟ı Kerimden okuyabilir. (Ġsrâ sûresi 32.âyet) (Nur sûresi 2-3.âyetler) (Furkan sûresi 68.âyet) (Mümtehine sûresi 12.âyet) 183 “Ancak bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nur sûresi 5.âyet) Dünyada iken fâiz yani her türlü fâizli teĢvikler, krediler, nemâlar, ana paraları hariç tefecilikle baĢkasının sırtından geçinenlerin ve faiz alanların ruhları çeĢitli kabir azapları göreceklerdir. Fâiz konusuyla ilgili çok ağır âyeti kerimeler vardır. Bazıları Ģöyledir; “Fâiz yiyen kimseler (kabirlerinden) tıpkı şeytan çarpmış kimseler gibi çarpılmış olarak kalkarlar. Onların bu hâli „alışveriş ve ticarette fâiz gibidir‟ demelerindendir. Oysa Allah ticareti helal, fâizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelirde Fâizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve işi Allah‟a kalmıştır (Allah dilerse onu affeder). Kim tekrar fâize dönerse, işte onlar ateşliktir, orada devamlı kalırlar .” (Bakara sûresi 275. âyet ) “Ey iman edenler! Eğer müminseniz Allah‟tan korkun ve faizi bırakın. Eğer bırakmazsanız, Allah ve Resûlüne karşı harp ilan etmiş olursunuz. Tövbe ederseniz, ana paranız sizindir. Böylece zâlim olmazsınız, zulme de uğramazsınız.” (Bakara sûresi 278-279.âyetler) Diğer âyeti kerimeleri ilgilenen okuyabilir. Kur‟an‟ı Kerimden (Bakara sûresi 276. 280. 281.âyetler) (Âli Ġmrân sûresi 130. âyet) (Nisâ sûresi 161.âyet) 184 Ġçki, kumar, uyuĢturucu ve diğer haramlara müptelâ olanların ruhları kabir âleminde diğerleri gibi ceza çekecekler. “Ey iman edenler içki, kumar, fal ve şans oyunları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun. Şeytan içkide ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin sokar.” (Mâide sûresi 90. ve 91. âyetler) “Ancak bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nur sûresi 5.âyet) “De ki ; Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşanlar, (Allah‟ın yolundan ayrılanlar) Allah‟ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet) ĠĢte firavun ve benzeri ruhlara sabah akĢam cehennem ateĢi gösterilecek, cehennemde kalacakları yeri göreceklerdir. Kıyâmet kopunca da azabın en çetinine gireceklerdir. “(Azaptan biride) Ateştir ki, onlar sabah akşam buna sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde, Firavn ailesini azabın en çetinine sokun, denilecek.” (Gâfir (Mûmin) sûresi 46.âyet) Özetle isyancı, âhirete hazırlıksız intikal eden ruhlar çeĢitli kabir azabı görecekler. Değerli Ġslâm alimlerine göre insanoğlunun 4 devresi vardır ; 185 1- Ana rahminde 3 karanlık bölgede yaradılıĢımız. 2- Dünyaya geliriz yavaĢ yavaĢ büyürüz kendi irademizle dünyamızı ve âhiretimizi en iyi Ģekilde hazırlarız veya ikisini de berbat eder ve ölürüz. 3- Berzah alemi büyük bir alemdir. Her ruh ameline ve itikadına göre bu alemde yerini alır ve Kıyâmetin kopmasını bekler. 4- Mahkeme-i Kübra yani büyük mahkeme kiĢiyi ya cennete ya cehenneme gönderecek ve sonsuza kadar bir baĢka hayat baĢlayacaktır. * * * * * * * * * Helâl et konusunu da dikkatinize arz etmek istiyorum. Önemli bir konu olan ve Kur‟anı Kerimde; üzerine besmele çekilmeden kesilen hayvanların etlerini yemeyiniz. Buyruğu vardır. (Besmele unutularak kesilenler hariç) Tabi bizim et alırken sormamız ve öğrenmemiz yeterlidir. Sorumluluğu karĢı tarafa aittir. Ama yinede güvenilir yerleri tercih etmemiz gerekir. “Allah‟ın âyetlerine inanıyorsanız, yalnızca onun adı anılarak kesilen şeylerden (hayvanlardan) yiyin.” (Enam sûresi 118.âyet) Diğer âyeti Kerimeleri arzu eden Kur‟an‟ı Kerimden okuyabilir. (Enam sûresi 119.- 121.-138. âyetler) 186 KIYÂMET Kıyâmet günü yeniden ayağa kalkıĢ (kıyam) günüdür. Ölümden sonra yeniden dirilme günüdür. Huzura çağrılma günüdür. Dünyada iken Allah için ne yapıp ne yapmadığımız hususunda iyi veya kötü amallerimiz için hesap verme günüdür. (Velbasu badel mevt) Hani imânın Ģartlarını sayarken deriz ya, iĢte ölümden sonra bu diriliĢ gününe inanmaktır. “Sonra sizi bir tek çağırışla çağırdığı zaman bir de bakarsınız ki yerden diriltilip çıkacaksınız.” (Rum sûresi 25. âyet) ĠĢte uyku kalkıĢına da Arapça da kıyam denir. Topraktan dirilerek kalkmamız ile uykudan kalkmamız arasında fazla bir fark yoktur . Karanlık bir ortamda ve zaman göstergesi olmayan bir yerde az veya çok ne kadar süre kaldığımızı anlayamayız. Aynen Ashabı Kehfin mağarada 309 yıl uyuduktan sonra kendi aralarında; kaç gün kaldık? diye sorunca, bir gün veya daha az dedikleri gibi. Ashâbı kehf ile ilgili ayeti kerimelerde Ģöyle buyurur ; “Bir gün yada günün bir parçası kadar kaldık, dediler (kimide) şöyle dedi; Rabbimiz kaldığımız müddeti daha iyi bilir.” (Kehf sûresi 19. Ayet) “Onlar mağaralarında 3 asır kalmışlar ve dokuz yılda buna ilâve edilmiştir.” (Kehf suresi 25.âyet) 187 Ashâbı kehf‟i mağarada 309 yıl uyutup sonra tekrar diriltmesi yine Yüce Allah‟ın gücü ve kudretidir, bu olayda da yine mucizelerinden birisi tecelli etmiĢtir.. Cenâbı Allah Kıyâmet gününün çok yakın olduğunu bize bildirmektedir. Kur‟anı Kerimde Kıyâmetle ilgili kırka yakın âyeti kerime vardır. “Kıyamet yaklaşmaktadır fakat insanları çoğu buna inanmazlar.” (Gâfir(Mûmin) sûresi 59. âyet) Kıyâmet gününü ve ne zaman kopacağını Cenabı Allah‟tan baĢka hiç kimse bilemez. Eğer bilmiĢ olsalardı düĢünemeyeceğimiz ve Ayrıca bilemediğimiz bir çok problem doğabilirdi. Aynen ne zaman öleceğimizin saklı olduğu gibi. Yüce Allah Kur‟an‟ı Kerimde, Ġnsanlara bir çok Ayeti kerime ile yapmıĢ olduğu tüm uyarılarına rağmen, peĢinde koĢtuğu Ģeyin doğru veya yanlıĢ olup olmadığını görmesi için kıyamet gününü gizlemiĢtir. “Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını nerede ise gizli tuttuğum kıyamet saati mutlaka gelecektir.” (Taha sûresi 15. âyet) “Ey insanlar Allah‟tan korkun, çünkü Kıyâmet günü depremi müthiş ve büyük bir olaydır .” (Hac sûresi 1.âyet) 188 “O gün gözlerin kamaştığı zaman, ayın tutulduğu, güneşin ve ayın bir araya geldiği zaman, insanın kaçma yeri neresidir? (âcil kaçış yeri) dediği zaman.” (Kıyâmet sûresi 6-7-8-9.âyetler) Yukarıdaki âyeti kerimede „kaçma yeri neresidir?‟ olarak görünen mealin, Arapça aslındaki „eynel mafar‟ buyruğunun anlamını tam olarak bulamıyoruz, aslında bu buyruğu Ģöyle tarif edebiliriz; Yukarıdaki kaçma olayı bir kuĢun insandan kaçmasına veya herhangi bir mahlukatın birilerinden korkarak kaçma olayı gibi değildir. Oradaki kaçma olayı Arapça aslında olduğu gibi „mafar‟ fırlatmak kelimesinin türemesinden gelir, bir rampadan âdeta fırlamak gibi veya bir çıtanın önünde canını kurtarmak için var güçü ile koĢan bir ceylan gibi, veya inançsız kiĢinin son nefesinde canını almak için gelen Azrail a.s.‟dan eğer gücü yeterse ok gibi fırlayarak yattığı yerden kaçmak istemesi gibidir. Bu mübarek buyruğun Arapça‟daki aslı budur ancak bu Ģekilde bir tarif ile anlaĢılabilir. „Mafar‟ Buyruğu ile ilgili diğer ayeti kerimeler de Ģöyledir : “Sanki onlar ürkmüş zebralar gibi. Aslandan kaçmaktadır.” (Müddessir sûresi 50. 51. âyetler) Cenâbı Allah Kıyâmetin kopmasını dilediği an emir buyurur. “Kıyâmet günü Allah‟ı yalanlayanların yüzleri simsiyahtır. Cehennemde onlara barınacak yer mi yoktur.” (Zumer sûresi 60. âyet) “Ogün insanların küçük kelebekler gibi ateş etrafında sersemce döndüğü zaman, dağların hallaç pamuğu gibi atıldığı zaman.” (Karia sûresi 4-5.âyetler) 189 “O gün insanlar kendisine muhâlefet etmeden davetçiye (İsrâfil‟e) uyacaklar. Artık çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden fısıltıdan başka bir ses işitilmez.” (Taha sûresi 108. âyet) “Yer başka bir yere, gökler de (başka göklere) değiştirildiği ve (insanlar) bir ve kahredici olan Allah‟ın huzuruna çıktıkları gün (Allah bütün zalimlerden intikam alacaktır).” (Ġbrahim sûresi 48. âyet) “Sura üflenince kabirlerinden çıkıp Allah‟ın huzurunda olacaklar. Ve diyecekler ki vay halimize kim çıkardı bizi yattığımız yerden demek ki müminler haklıymış Allah‟ın vaadi yerine geldi.” (Yâsin sûresi 51.52.53. âyetler) “Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sura bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar.” (Zumer sûresi 68. âyet) Kur‟anı Kerimde yukarıdaki Âyetle ilgili yorum Ģöyledir; (Birinci surda Allah‟ın dilemesi ile ölmeyip kalanlar; Cebrail, Mikâil, Ġsrâfil, Azrail veya hâmili arĢ ya da Rıdvan melekleri, hûriler, cennetin hazinedârı olan Mâlik ile cehennem bekçileri olan zebânilerdir. Bu âyete göre nefha (sur) ikidir. Birinci sur ölüm nefhası, ikincisi de Bâs (diriliĢ) nefhasıdır.) “O gün gökyüzü yarıldığı zaman, kabirlerin içindekileri dışarı çıkardığı zaman, denizlerin birbirine katıldığı zaman.” (Ġnfitar sûresi 1-2-3-4.âyetler) 190 Az veya çok Cenâbı Allah‟ın emirlerine riâyet ederek ibâdet etmiĢ olanlar, ona Ģirk koĢmayanlar, emirlerini yerine getirmiĢ olanlar, kısmen yapmıĢ bir bölümünü yapamamıĢ ve sonrada tövbe etmiĢ tövbeden sonra dönüĢ yapmamıĢ her fırsatta Rablerinden özür dilemiĢ müminler Allah‟ın izni ile kurtuluĢa ereceklerdir Kabirlerinden rahatlıkla çıkacaklar. Sanki her Ģey gâyet doğalmıĢ gibi. Ve onlara yol gösteren Melekler kendilerini rahatlatacaktır. Fizikleri düzgün olarak bir an önce Rablerine kavuĢmayı arzu edeceklerdir. “En büyük dehşet bile onları tasalandırmaz. Melekler onları (kabir çıkışında) şöyle karşılar; işte bu size vaat edilmiş olan mutlu gününüzdür, derler.” (Enbiyâ sûresi 103.âyet) “O gün gök yüzü beyaz bulutlar yarılacak ve Melekler bölük indirileceklerdir.” (Furkan sûresi 25. âyet) halinde bölük “O gün kim hayır ve hasenât ile gelirse ona daha hayırlısı verilir ve onlar büyük korkudan emin (muaf) kılınırlar.” (Nemil sûresi 89.âyet “O gün müminlerin yüzleri sevinçli, güleç ve müjdeli olacaklar.” (Abese sûresi 38. ve 39. âyetler) Kıyâmet gününde yukarıda âcizane arz ettiğim gibi yer ve gök Allah‟ın iznini alıp çekilecek, milyarlarca insan kabirlerden dıĢarı çıkacak ve yeryüzünün dümdüz olduğu mahĢerde amellerimize göre çeĢitli kılık ve fiziklerde yüce Allah‟ın huzurunda hesap vermek için toplanacağız. 191 Bir diğer hesaplaĢma ise insanlar üzerinde hakkı olan hayvanları da Cenâbı Allah tekrar diriltecek ve insanlardan haklarını alacaklar ve sonra tekrar toprak olacaklardır. Bunları gören kâfirler (din düĢmanları) keĢke bizde toprak olsaydık diyeceklerdir. “Biz pek yakında gelecek bir azap için sizi uyardık. Kişi iki eliyle yaptıklarını göreceği güne hazır olsun. O gün kafir, (inanmayan, keşke insan olacağıma ) toprak olsaydım der.” ( Nebe sûresi 40 . âyet ) “O gün, inkâr edip Peygambere baş kaldırmış olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah'tan bir söz gizleyemezler.” (Nisa sûresi 42. âyet) * * * * * * * * * Diğer bir konu olan gelir ve giderlerimizle ilgili Yüce Allah Kura‟nı Kerimde Ģöyle buyurmaktadır : “Nihayet O gün dünyada kazanıp harcadığınız nimetlerden hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür sûresi 8. âyet) Bu âyeti Kerime ile ilgili Kur‟anı Kerimde ki yorum Ģöyledir : (Ġnsanoğlu dünyada geçirdiği ömründen sıhhat ve afiyetten, kazanıp harcadığı mal-mülk ve servetten, harcadıklarından, harcamayıp geride bıraktıklarından birer birer hesap verecek. Buharinin rivayet ettiği gibi hadisi Ģerifte, iki nimet vardır ki insanların çoğu bunların değerinden habersizdir : Sağlık ve boĢ vakittir. Zira kazanmak ve hayır yapmak bunlara bağlıdır.) Böylece insanlar dünyadaki tüm kazaçlarını ve giderlerini nereye sarf ettiklerinden hesaba çekileceklerdir… 192 MAHŞER VE MİZAN MahĢer, Arapça da bir araya gelip sıkıĢık bir halde toplanma anlamına gelir. Kıyâmet koptuktan sonra yüce Allah görünen görünmeyen tüm varlıkları diriltmiĢ olacaktır. “O gün ki dağları yerinden götürürüz, yeryüzünün çırılçıplak olduğunu görürsün ve bütün ölüleri bırakmaksızın onları mahşerde toplamış olacağız.” (Kehf sûresi 47.âyet) Ġnsanlar, Hayvanlar, kuĢlar, Ģeytanlar, cinler, zenginler, fakirler, patronlar, iĢçiler, en yüksek ve en alt makamdakiler, âmirler, memurlar mahĢerde toplanacaktır. “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan (ne varsa) hepsi ancak sizin gibi ümmetlerdendir, (onlarında durumları, rızıkları, ecelleri takdir edilmiş ve yazılmıştır). Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (onların hepsi) toplanıp rablerinin huzuruna getirileceklerdir.” (Enam sûresi 38. âyet) Herkes dünyada kime inandıysa onun liderliğinde birlikte toplanırlar. Müminler, münâfıklar, ellerine her fırsat geçtiğinde Ġslâm dinine hakaret edenler, kâfirler, kendi önderleri ve öğreticileri ile beraber toplanırlar. Müminler ĠnĢallah Peygamber efendimiz s.a.v.in Sancağı altında toplanıp Cennete gireceklerdir. 193 Zira Kur‟anı Kerimde ; “Firavun Kıyâmet gününde kavminin önüne düşecek ve onları çekip ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötü yerdir.” (Hud sûresi 98.âyet) MahĢer günü çok zorlu bir gündür. O gün herkesin kendi derdi vardır. Herkes kendini kurtarmaya çalıĢacaktır. Ama her Ģey nâfile, boĢ. Kur‟anı Kerimde de mahĢerle ilgili bir çok âyet vardır. Bu âyetlerden bazıları Ģöyledir ; “Ne Mesih nede Allah‟a yakın melekler Allah‟a kulluk yapmaktan çekinmezler. Ona kulluktan çekinip büyüklenen kimselerin hepsini yakında huzuruna toplayacaktır.” (Nisa sûresi 172.âyet) “Takva sahiplerini grup halinde, mahşerde çok merhametli olan Allah‟ın huzurunda topladığımız ve günahkarları da susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün.” (Meryem sûresi 85-86. âyetler) “O günde sûra üflenir ve biz o zaman din düşmanlarını gözleri korkudan gömgök bir halde mahşerde toplarız.” (Taha sûresi 102.âyet) “O gün sûra üflendiğinde Allah‟ın istedikleri hariç göklerde ve yerde kim varsa (büyük) korkuyla sarsılıp huzura boynu bükük gelecekler.” (Nemil sûresi 87.âyet) ĠĢte o gün; O mahĢer gününde önümüzde ve arkamızdaki muhafız meleklerinin tuttuğu defterler açılacak ; 194 “Her insanın amel defterini boynuna astık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” ( Ġsra sûresi 13.ve 14. ayetler) “Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelirde, (ey insan) bu senin öteden beri kaçtığın şeydir denir. Sura üfürüldü mü, işte bu geleceği vaat edilen gündür. Herkes yanında bir sürücü birde şahitle beraber gelmiştir.” (Kaf sûresi 19-20-21.âyetler) “Suçluların ondan korkmuş olduklarını görürsünüz. Vay halimize derler. Bu nasıl kitapmış küçük, büyük hiçbir şey bırakmaksızın yaptıklarımızın hepsini sayıp dökmüş, böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin kimseye zulmetmez.” (Kehf sûresi 49.âyet) “Yeryüzü Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şehitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir, onlara asla zulmedilmez. Herkes ne yaptıysa tamamen karşılığı verilir. Aslında Allah onların ne yaptıklarını en iyi bilendir. Rabbine karşı gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevk edilir. Oraya varıp ta kapılar açıldığında cennet bekçileri selam size tertemiz geldiniz, artık ebedi kalmak üzere girin buraya derler.” (Zumer sûresi 73.âyet) 195 “O gün hesap için huzura alınırsınız. Kitabı sağ tarafından verilenler, alın kitabımı okuyun, doğrusu ben hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum, der.” (Hakka sûresi 19. 20.âyetler) “Kimin kitabı sağından verilirse kolay bir hesaba çekilecek ve sevinçli olarak âilesine dönecek, kimin kitabı arkasından verilirse derhal yok olmayı temenni edecek ve alevli ateşe girecek, bilinsin ki dünyada âilesi içinde şımarıktı, o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sandı. Onlara elim bir azabın müjdesi vardır. işleyenler müstesna, onlar için arkası kesilmeyen mükâfat İmân edip Sâlih amel vardır.” (ĠnĢikak sûresi 7. âyetten 14. âyete kadar) Yukarıdaki âyeti kerimenin Kur‟anda ki Yorumu Ģöyledir; (Dünyada zengin ve Ģımarık olup etrafına yardım etmeyen, egoist olarak yaĢayan, zenginliği kendisi için bir imtiyaz vesilesi sayanlardır. Fakirleri ve yoksulları hiç düĢünmeyen kimselerin âhiretteki acıklı hali sergilenmektedir. Dünyadaki durumlarına göre dirileceklerini sanıyorlardı. Sonuç ise umdukları gibi olmadı.) “Cennet ehli, cehennem ehline Allah‟ın vaat ettiğini buldunuz mu? diye soracaklar. Evet derler, ve aralarından bir münadi Allah‟ın lâneti zalimlerin üzerine olsun diye bağırır.” ( Araf sûresi 44 .âyet ) 196 “Ateş ehli cennet ehline seslenecek, Allah‟ın size verdiği rızktan birazda bize verin, diyecekler. Onlarda; Allah onları kâfirlere haram etti diyecekler. Onlar ki dinlerini bir eğlence oyun edindiler, dünya hayatı onları aldattı. Onlar bu günleri ile karşılaşacaklarını unuttular ve âyetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi bizde bugün onları unuturuz.” (Araf sûresi 50 ve 51.âyetler) Peygamber Efendimiz s.a.v. bize ayrıca beĢ Ģeyden sorgulanacağımızı buyurmuĢtur. 1- Ömrünü nerede tükettin. 2- Gençliğini nasıl geçirdin. 3- Bildiklerini uygulayıp uygulamadığını. 4- Malını nereden kazandın. 5- Nerede harcadığı sorulacaktır. Müminler bu sorulara kolaylıkla cevap vereceklerdir, inkarcı ve zalimler ise ince ve titiz bir sorgulamaya tabi tutulacaklar, müminlerin yüzleri sevinçli, diğerlerinin ise kapkara olacağı o güne mutlaka hazırlıklı olmalıyız. “Yüzler var ki, o gün parıl parıl Güleçli, sevinçli ve müjdeli. Yüzler de var ki, o gün toz kaplanmış. Onları karanlık bürümüştür. İşte onlar kâfirlerdir, haktan sapanlardır.” (Abese sûresi 38- 42. âyetler) 197 “Yapısını Allah korkusu ve hoşnutluğu temeli üzerine kuran mı hayırlıdır, yoksa yapısını kaymak üzere olan bir yarın üzerinde kurup da o yarla birlikte cehenneme kayan kimse mi hayırlıdır? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.” (Tevbe sûresi 109. âyet) ġüphesiz insanoğlunun dünyada kazandıklarını ve kaybettiklerini, kiĢinin yapmıĢ olduğu ibadetleri takva derecesine göre Cenâbı Allah hikmetinden suâl olmayan Mahkemesinde değerlendirecek ve sonucumuzu da buna göre belirleyecektir. ĠĢte dünyada Ģeytan ve onun baĢı iblisten her ne kadar uzak kalmak istesek de bizi bazen bir Ģekilde yanıltabiliyorlar. Biz davranıĢlarımızla onların tuzaklarına göre tedbir almalıyız. Biz onları görmüyoruz ama onlar hep yanı baĢımızda dolaĢıyorlar. Eğer biz onları görseydik Dünya yaĢamı bizim için zor ve tatsız bir yaĢam Ģekline dönüĢürdü. Dolayısıyla Cenâbı Allah bize görmemiz gerekeni görebilecek kadar yetenek vermiĢtir. Her Ģeyin tamamını ve aslını ölümden önce ve sonra göz perdemiz açıldıktan sonra göreceğiz. 198 ŞEFAAT Yüce Allah‟a ve Peygambere itaat derecelerine göre, Peygamber Efendimiz s.a.v. müminlerin bazı hata ve günahlarının affı için Allah‟ın izni ile Ümmetine Ģefaatte bulunacaktır. Müminlerin ona yakınlık derecesine göre yani onun sünnetlerine sımsıkı yapıĢanları Ģefaatçimiz Peygamber Efendimiz s.a.v., orada yalnız bırakmayacak, Allah izin verir ise bizlere Ģefaat hakkını kullanacaktır. ġefaatle ilgili âyeti kerimeden bazıları Ģöyledir ; “Deki; bütün şefaat Allah‟ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerlerin hükümranlığı onundur. Sonra ona döndürüleceksiniz.” (Zumer sûresi 44.âyet) Değerli Ġslam âlimleri ; küfür ehli ve münâfıklar için Ģefaatin bulunmadığı Kıyâmet gününde Hz. Muhammed, diğer peygamberler ve Allah‟ın has kulları Allah‟ın izni ile günahkâr müminler için Ģefaatte bulunabilirler derler. “Semâvat ve yeryüzünde olan her şey onundur, izni olmadan hiç kimse şefaat edemez.” (Bakara sûresi 255.âyet) “Rahman nezdinde söz ve izin alandan başkasının şefaate gücü yetmez.” (Meryem sûresi 87.âyet) “Allah onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir, Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar Allah korkusundan titrerler.” (Enbiyâ sûresi 28.âyet 199 CENNET Cennetle ilgili Kur‟anı Kerimde 150 ye yakın âyeti kerime vardır. Kur‟anı Kerimde cennetle ilgili bazı âyeti kerimeler Ģöyledir; “Gerçekten mümin olup salih amel işleyenler, onlar cennetliktir, onlar orada devamlı kalacaklardır.” (Bakara sûresi 82.âyet) “Rabbinizin affına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun.” (Âli Ġmrân sûresi 133.âyet) “Erkek olsun, kadın olsun her kim mümin olarak iyi işler yaparlar (Allah yolundan sapmazlar) işte onlar cennete girer ve zerre kadar haksızlığa uğramazlar.” (Nisa sûresi 124.âyet) “İman eden Salih kişilere gelince, onlar için konak olarak Firdevs Cennetleri vardır. Orada ebedi kalacaklar. Oradan hiç ayrılmak istemezler.” (Kehf sûresi 107. 108. âyetler) “Allah deyip sonra dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir. Onlar cennet ehlidirler, yapmakta olduklarına (ibâdetlerine) karşılık orada ebedi kalacaklardır.” (Ahkaf sûresi 13 ve 14. âyetler) 200 “Gerçekten insan pek hırslı yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryât eder. İyilik dokunduğunda ise pinti kesilir, ancak şunlar öyle değildir. Namaz kılanlar, namazları da devamlıdır (ihmal göstermezler) mallarından isteyene (ve istemeyene de), mahrum kalmışa belli bir hak tanıyanlar, ceza (hesap) gününün doğruluğuna inananlar, Rablerinin azâbından korkanlar, mahrem yerlerini koruyanlar ancak eşlerine karşı müstesnâ. Bundan öteyi isteyenler ise haddi aşanların ta kendileridir. Emânetlerine ve sözlerine riâyet edenler, yalancı şahitlik yapmayanlar, namazlarını koruyanlar işte bunlar cennetlerde ikramlara maruz kılınırlar.” (Meâric sûresi 19.âyetten 35.âyete kadar) Kur‟anı Kerimde yukarıdaki âyetlerle ilgili yorumda da Ģöyle der; (Makbul kulların özellikleri sayılırken baĢta ve sonda namaza yer verilmiĢtir. Namazın önemini apaçık ortaya koymaktadır. 22. âyette namaza devam etme ve bu konuda ihmal göstermeme noktasına temas edilmiĢtir. 34. âyette ise namazın bütün haklarını vermenin yani bir taraftan erkan ve âdâbına riâyet etmenin, diğer taraftan namaz dıĢındaki davranıĢlarda da namazın kazandırdığı ulvi hasletlerin korunmasının önemine iĢaret edilmektedir.) Böylece haramlardan uzak kalıp sabrı kendine ilke edinenler Allah indinde çeĢitli, târif edilemeyen güzellikte ve aklın hayal bile edemeyeceği her türlü nimetlere sahip olacaklardır. Cenneti hak edip kazanan müminler eğer onlarda kazandılarsa ailesi, karısı, çocukları, babaları, anneleri yani zürriyetleri ile beraber olabilecekler. 201 “O Ând cennetleridir, oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından Salih olanlarla beraber girecekler. Orada meleklerde onlara eşlik edecektir.” (Ra’d sûresi 23.âyet) Dünyadaki güzellik ve yakıĢıklılığın yanında cennetteki güzellikler tarif edilemez. Öyle ki o güzelliğe bir bakıĢ belki aylar, yıllar sürecek ve ona doyamayacaklardır. Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifi Ģöyledir ; “Allah teâlâ buyurdu ki; Ben Salih kullarıma ötelerde öyle şeyler hazırladım ki, ne göz görmüş ne kulak işitmiş nede kimsenin hayaline gelmiştir.” Cennetin nimetlerinden erkekler kadar kadınlar da istifade edecek, bütün nimet ve ihsanlar her iki cinse de verilecektir. Hurilerden daha güzel yaratılan Cennet ehli dünya kadınları, güzellikte o kadar ileride olacaklar ki bu konudaki hadisi Ģerif Ģöyle buyurmaktadır: “Eğer Cennet kadınlarından birisi yeryüzüne teşrif etse yeryüzü misk kokusu ile dolar, onun parlaklığı da güneşin ve ayın ışığını yok eder.” Yani güneĢin ve ayın ıĢığını kapatacak kadar parlaklığa ve cazibeye sahip olan bir kadın bundan daha güzel bir Ģeyi tahayyül etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Yüce Allah ne erkeğe nede kadına zulüm etmez. “Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şey için zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.” (Yunus sûresi 44. âyet.) 202 Konular ile ilgili diğer ayetler; “Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.” (Tevbe sûresi 72. âyet) “Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır. Bahçeler, bağlar, Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, Ve içki dolu kâse (ler). Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.” (Nebe sûresi 31- 35. âyetler) “Bugün cennetlikler, nimetler içinde sâfa sürerler, onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.” (Yâsin sûresi 55 ve 56. âyetler) “Mâinden doldurulmuş testiler ve kadehlerle ki bu şaraptan ne başları ağrır, nede akılları giderilir. Beğendikleri meyveler, canlarının çektiği kuş etleri, saklı inciler gibi iri gözlü hûriler, yaptıklarına karşılık onlara verilir. Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler. Duydukları söz yalnız „selam, selam‟dır.” (Vâkıa sûresi 18.âyetten 26.âyete kadar) Yukarıdaki âyetlerle ilgili Kuran‟daki yorum Ģöyledir ; (Hayır yarıĢında ileri giden sâbıkların kavuĢacağı nimetlere, yukarıdaki âyetlerde de temâs edilmiĢtir. Bu nimetlerden biri asla bitip tükenmeyen bir kaynaktan akan ve kendisinden kapların doldurulduğu mâin adlı cennet Ģarabıdır.) 203 “Böyle olduğu gibi biz onları ayrıca iri gözlü hûrilerle evlendiririz.” (Duhan sûresi 54.âyet) “Biz ceylan gözlüleri (Hurileri), defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.” (Vâkıa sûresi 35.den 40.âyete kadar) Yukarıdaki âyetlerle ilgili Kuran‟daki yorum Ģöyledir ; (yukarıdaki âyetlerde sağcıların cennetteki hayatları anlatılmaktadır. Âyetlerin tefsirinde cennet ehlinin 30 veya 33 yaĢındaki gençler olarak cennete girecekleri, hûrilerin doğum hâdiseleri olmaksızın yaratılacakları veya dünyadaki yaĢlı kadınların bâkire kızlar haline dönüĢtürülecekleri rivâyetine yer verilmiĢtir.) “Kimin kitabı sağından verilirse, Kolay bir hesapla hesaba çekilecek; Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.” (ĠnĢikak sûresi 7. 8. 9. âtetler) “O gün cennet takvâ sahiplerine yaklaştırılır, cehennemde azgınlara apaçık gösterilir.” (ġuarâ sûresi 90-91.âyet) “Her canlı ölümü tadacaktır. Her halde Kıyâmet günü yaptıklarınızın karşılığı tas tamam verilecek, kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete girerse o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma ve eğlenceden başka bir şey değildir.” (Âli Ġmrân sûresi 185.âyet) 204 Yukarıdaki meâlde uzaklaĢtırma olarak geçen kelimenin Arapça aslındaki “zühziha” buyruğu, Ģöyle de tarif edilebilir. Hani yan yana oturan bir grubun aralarına bir kiĢi daha almak için oturanların sağa sola kayarak yer açmaları gibi. ĠĢte bu Ģekilde basenleri üzerinde kayarak cehennemden uzaklaĢıp kıl payı Cennetin alt tabakalarından birini hak edenler için bir örnektir. Buradan anlaĢılıyor ki; Cenâbı Allah‟a karĢı olan görevlerimizin bilinci içinde yaratana saygımız, icraatımız ve ibâdetlerimiz mutlaka sorumsuzca davranıĢlarımızdan daha çok olmalıdır. Mizânımız ağır olsun ki Firdevs cennetlerinden birine girme hakkını kazanalım. Kur‟anı Kerimde; “Orada ilk ölümden başka ölüm tatmayacaklar ve Allah onları cehennem azâbından korumuştur. Sürekli hayata kavuşmuşlardır, Rabbinden lütuf olarak verilmiştir. İşte o büyük kurtuluştur.” (Duhan sûresi 56.ve 57. âyetler) “Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır.” (Muhammed sûresi 15.âyet) 205 İNSAN VE ŞEYTAN ġeytan ve Ģeytanın baĢı iblis her yere kolaylıkla gidebilen ve istediği Ģekle girebilen Allah‟ın yaratıklarından birisidir. Yüce Allah Hz. Adem'i yaratmıĢ ve meleklerden ona secde etmelerini istemiĢti. Melekler Allah'ın emrini yerine getirirken, cinlerden olan Ġblis Hz. Adem'e secde etmedi. Kendisinin insandan daha üstün bir yaratık olduğunu idda etti. Bu itaatsizliği yüzünden Allah'ın huzurundan kovuldu. Cennetten kovulan Ģeytanın iĢi gücü insanları doğru yoldan saptırmaktır. Müminlere Allah‟ın yasak kıldığı hususları doğru göstermek, Kuran ahlâkından uzaklaĢtırmak için her türlü çabayı gösteren bir mahluktur ve bizim ebedi ve ezeli düĢmanımızdır. Cenâbı Allah insanoğlunu yaratmayı Murad ettiğinde aklı, bedeni, elleri, ayakları, duyuları, maddi arzuları, yemek arzuları ve en önemlisi her zaman Ģeytanın elinde koz olarak kullandığı, cinsel arzulara sahip olan Hz. Âdem a.s.‟ı yaratmıĢ ve kendi mübarek kutsi ruhundan üfleyerek ona can vermiĢtir. “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin sûresi 4. âyet) Yüce Allah bütün varlıklardan Hz. Âdem‟e secde etmesini istemiĢ hepsi secde ederek varlığını kabul etmiĢlerdir. Allah‟u teâlâ‟ya karĢı gelmeden önce meleklerle beraber cennette iken aslı cinlerden olup Ģeytanların baĢı olan iblis yüce Allah‟a karĢı gelmiĢtir. 206 “Onu çamurdan yarattın beni ateşten yarattın.” (Araf sûresi12.âyet) ĠĢte kafir ve lâin sıfatını burada almıĢ, Ģeytanın insana düĢmanlığı burada baĢlamıĢtır. ġeytan : Hz. Âdem ve Havvâ anamıza yasak kılınan Ģeyleri uzun uğraĢlar sonunda yaptırarak cennetten yer yüzüne inmelerine neden olmuĢtur. Affedilmeleri için Cenâbı Allah‟a duâ etmiĢler ve yüce Allah da duâlarını kabul etmiĢtir. Kur‟anı Kerimde bu konular ile ilgili âyeti kerimeler Ģöyledir; “(Allah buyurdu ki) ey Âdem sen ve eşin cennete yerleşin, dilediğiniz yerden bolca yiyin fakat şu ağaca yaklaşmayın, sonra zalimlerden olursunuz. Derken şeytan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve Rabbiniz, sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye sizi bu ağaçtan men etti, başka bir sebepten değil dedi.” (Araf sûresi 19. 20. âyetler) “Ve şeytan onlara ben gerçekten size öğüt verenlerdenim diye yemin etti. Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında çirkin yerleri, avret mahalleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarından üst üste yamayıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara, ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi? Diye nidâ etti.” (Araf sûresi 21. 22. âyetler) 207 “(Âdem ile eşi) dediler ki; Ey Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bizi affetmezsen mutlaka ziyân edenlerden oluruz. Allah buyurdu; birbirinize düşman olarak inin, (şeytan ve insan) sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşip kalma ve yaşayıp faydalanma vardır. Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan dirilip çıkarılacaksınız, dedi.” (Araf sûresi 23. 24. 25. âyetler) “Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş cıvık bir balçıktan yarattık. Cinleride daha önce zehirli ateşten yaratmıştık. Hani Rabbin meleklere demişti ki; ben kupkuru bir çamurdan şekillenmiş cıvık bir balçıktan insan yaratacağım. Onu düzenlediğim (insan şekline koyduğum) ve ona ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secdeye kapanın. Meleklerin hepsi toptan secde ettiler. Fakat iblis (şeytanın başı) secde edenlerle beraber secde etmekten imtina etti.” (Hicr sûresi 26. âyetten 31. âyete kadar) “(Allah) Ey iblis! Secde edenlerle beraber olmayı terk etmene sebep olan ne? Dedi. (İblis) Ben kuru bir çamurdan oluşan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım, dedi. Bunun üzerine Allah, öyle ise oradan çık, çünkü artık kovuldun, dedi. Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerinde olacaktır.” (Hicr sûresi 32. âyetten 35. âyete kadar) 208 “(İblis) Ey Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi. O halde sen bilinen bir vakte kadar kendilerine mühlet verilenlerdensin, dedi. (İblis) dedi ki: Ey Rabbim! Andolsun ki, beni azdırmana karşılık bende yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım. Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna. (Allah) Buyurdu: İşte benim gözetmem gereken doğru yol budur. Şüphesiz kullarım (benimdir). Onların üzerinde sana verilmiş bir hâkimiyet yoktur. Ancak azgınlardan sana tâbi olanlar müstesna. Muhakkak cehennem, onların hepsine vâdolunan yerdir. Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapısı için ayrılmış bir zümre vardır.” (Hicr sûresi 36. âyetten 44. âyete kadar) Kur‟anı Kerim de bu âyetlerle ilgili yorumda da Ģöyle der; (ġeytan da cinlerden olduğu için insanların göremeyeceği bir Ģekilde insana yaklaĢır ve ona vesvese verir. Bununla beraber bazen de Ģeytan insanların gözüne çeĢitli Ģekillerde görünebilir.) Cenabı Allah hepimizi Ģeytanın Ģerrinden koruyup kendine mûti olan kullardan eylesin. 209 CEHENNEM Cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur çünkü mutlaka yüce Allah‟ın gücüne ve kudretine tanık olması gerekir, ama nasıl bir uğrama olacağını Kur‟anı Kerim bize Ģöyle bildirilmiĢtir ; “İçinizden, oraya uğramayacak hiç bir kimse yoktur. Bu rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra Allah‟tan korkup, sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan cehennemde bırakacağız.” (Meryem sûresi 71. 72. âyetler) Bu âyeti Kerimenin Kur‟anı Kerimdeki açıklaması Ģöyledir ; (bir rivayete göre, iyi veya kötü her insan cehenneme bir uğrayacak, ama Allah iyileri oradan hemen kurtaracaktır. Cabir r.a. hın naklettiği bir hadise göre, cennetteki müminler, daha önce cehenneme uğrayacaklar. Fakat cehennemde onların uğradıkları yerlerin ateĢi sönecektir. Bir diğer rivayete göre, cennetlik müminlerin cehenneme uğramaları. Sırat köprüsünden geçmelerinden ibarettir.) “Hidâyetten uzak kalanlar; Kıyâmet gününde onları kör, dilsiz, sağır bir halde yüzü koyun haşrederiz. Onların kalacağı yer cehennemdir. Ateşi yavaşladıkça onun alevini arttırırız.” (Ġsrâ sûresi 97.âyet) Cehennem ile ilgili bazı âyeti kerimeler Ģöyledir : “Şurası muhakkak ki, kim rabbine günahkâr olarak varırsa, cehennem sırf onun içindir. O ise orada ne ölür, ne dirilir.” (Taha sûresi 74. âyet) 210 “Onların hepsini bir araya topladığımız gün Allah cinlerin (Şeytanlar) topluluğuna siz insanlarla çok uğraştınız der. İnsanların söz sahibi olan dostları da ey Rabbimiz biz dünyada birbirimize eğlencelik yaptık ve bize verdiğin sürenin sonuna geldik. Allah dedi ki benim dilediklerim hariç sonsuza kadar ateşe girin.” (Enam sûresi 128.âyet) “İnkar edenlere cehennem ateşi vardır. Orada öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azâbı da biraz olsun hafifletilmez, işte biz nankörleri böyle cezâlandırırız.” (Fatır sûresi 36.âyet) “Kâfirler eyvahlar olsun bize, işte bu cezâ günüdür, derler. İşte bu yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür. Allah meleklerine Allah‟tan başkasına ibâdet edenleri, eşlerini ve taptıklarını toparlayın ve onlara cehennemin yolunu gösterin der.” (Saffat sûresi 20-21-22-23.âyetler) “O küfredenler bölük halinde cehenneme sürülür, oraya geldikleri zaman kapıları açılır, cehennem bekçileri onlara sizin içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bu güne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? Derler. Geldi derler, ama kafirlerin üzerine azap hak olmuştur. Onlara içinde ebedi kalacağınız cehennemin kapılarından girin, kibirlenenlerin yeri ne kötüdür denir.” (Zumer sûresi 71 ve 72. âyetler) 211 “Ateşte bulunanlar, cehennem Rabbimize duâ edin bizden bir azâbı hafifletsin diyecekler.” bekçilerine gün olsun (Gâfir (Mûmin) sûresi 49.âyet) “Allah düşmanları ateşe sürülmek üzere toplandıkları gün, hepsi bir araya getirilirler. Nihâyet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecekler. Derilerine; niçin aleyhimize şahitlik yapıyorsun, derler. Onlarda her şeyi konuşturan Allah, bizi konuşturdu, sizi ilk defa o yarattı yine ona döndürülüyorsunuz, derler.” (Fussiletsûresi19.20. 21.âyetler) “Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara, Size (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.” (Mülk sûresi 8. âyet) “Onlar şöyle cevap verirler, Evet doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti fakat biz (onu) yalan saymış ve Allah'ın bir şey gönderdiği yok, siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik.” (Mülk sûresi 9. âyet) “Ve Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler. Böylece günahlarını itiraf ederler. (Rahmetimden) Artık uzak olsun O alevli Cehennemin mahlukları.” (Mülk sûresi 10.11. âyetler) 212 SONUÇ YaklaĢık on beĢ asır önce henüz uzay bilimleri ve diğer teknolojik imkânların olmadığı yani makine, alet, teleskoplar, uzay istasyonları, uydu alıcıları ve vericileri, haberleĢme cihazları, astronomi bilimleri, araĢtırma laboratuarları, mikroskoplar ve daha sayamayacağımız bir çok araç ve gerecin olmadığı ve insanlar insanlık sıfatından tamamen yoksun olduğu bir cahiliye devri yaĢarken, Cenâbı Allah tarafından Hz. Peygamber Efendimiz Muhammed s.a.v.‟e indirilen Kur‟an kerim; yukarıda sayılan bilim adına kazanılmıĢ hususların tamamını, hatta daha fazlasını içerdiği gibi dünyadaki yaĢantımıza, gelecekteki teknolojiye ve kıyamete kadar da insanlığa ıĢık tutmak için indirilmiĢtir. Bundan dolayı biz yüzyıllar boyunca Kuranı kerimdeki yüksek hikmetli dengeye hiç eriĢemedik, bu günkü bilgimiz yine yetmiyor. Yani insanoğlunun Ģimdi ve ileride ulaĢacağı medeniyetler Kuranı Kerimi hiç aĢamayacaktır. “Alemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammede Furkanı (Kuranı) indirdi.” (Fussilet sûresi1. âyet) “Onlar hâlâ Kurân‟ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer O Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda bir çok çelişkiler bulurlardı.” (Nisa sûresi 82. âyet) Yukarıdaki âyeti kerimede görülen “bir çok çeliĢkiler” buyruğu, bizleri gerçeklerin özüne götürmektedir. Öyle ki elli veya yüz yıl önce insanların söyledikleri bazı sözler, talimatlar, konmuĢ kurallar ve hükümler, Ģimdi çeliĢkilerle dolu gülünç duruma düĢerken, yaklaĢık on beĢ asır önce peygamber s.a.v „e inen Kuran‟ı bu gün okuduğumuzda hiçbir çeliĢki bulamıyoruz. 213 Hatta ısrarla çeliĢki arayanlar, bütün zorlamalara rağmen bulamamaktadırlar. Çünkü O Kuran Allah‟ın kitabıdır. Müminler bu mübarek âyeti kerimelerin değerli ve kıymetli olduklarını çok iyi biliyorlardı, inanıyorlardı ve uyguluyorlardı. Ayetlerin içermiĢ olduğu bizim zaten inandığımız gizli mesajları ise ; YaklaĢık 15 asır sonra bilim adamlarının yaptıkları tabiat bilimlerindeki keĢifler ve araĢtırmalar sonucunda, Kur‟anı Kerimdeki Ayetlerin tamamının Allah kanunu olduğunu onaylamak zorunda kalmıĢlardır. Allah‟a c.c. Ģükürler olsun.Ġyi ki müminler bu âyetlere geçen süre içerisinde inanmıĢlar, Ġlâhi Kanunlara boyun eğmiĢlerdir. Evet Allah‟ım iman ettik doğru söylüyorsun diyerek ; Müslümanlar, Yüce Allah‟ı, meleklerini ve çoğu da peygamberlerini görmedikleri halde tam itaatle biz de varız ve hakkıyla teslim olanlardanız demiĢlerdir. “Allah‟ın kullarına gıyaben (görmedikleri halde) vaat ettiği cennetlerine girecekler. Şüphesiz onun vaadi yerini bulacaktır.” (Meryem sûresi 61.âyet) “Fakat daha görmeden Rablerinden (azâbından) korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlama, hem büyük mükâfat vardır.” (Mülk sûresi 12.âyet) Mealleri özetlenen bazı Âyeti kerimeler ve yorumları Ģöyledir; 1- Evrenin yoktan var edilmesi. 2- Evrenin sürekli büyüyor olması. 214 3- Milyarlarca galaksinin yaratılması. 4- Her galakside milyarlarca yıldızın var oluĢu. 5- Bütün bunları yerli yerine yerleĢtirmesi ve milyonlarca yıldır görevlerini yapıyor olmaları. Eğer en ufak bir kayma olursa veya dengeleri bozulursa evrenin içine çökeceği. 6- Dünyamız güneĢe biraz daha yakın veya uzak olsa ısı farkından yaĢanmaz hale gelecek olması. 7- Dünyanın yuvarlak oluĢu. 8- Denizlerin; su rezervi, gemilerin seyri, taze et yememiz, inci, mercan takı ve süs eĢyaları çıkarmamız için yaratılmıĢ olması. 9- Atlas okyanusu ile Akdeniz sularının Cebelitarık boğazında kesinlikle birbirlerine karıĢmaması. 10 - Demirin dünyaya indirilmiĢ olması. 11- Bal arısına diĢi sözcükleri ile tekil olarak (koloninin yönetimini elinde bulunduran kraliçe arıya) direk hitâb edilmesi. 12- Ana karnındaki bebeğin üç karanlık aĢaması. 13- Yaratılan bütün insanların ses tonunun farklı oluĢu. 14- Ġnsanların parmak izlerinin farklı oluĢu. 215 15- Atmosfer tabakalarının yaratılması. 16- Sağanak yağıĢlı olan bölgedeki Bulutların ağırlığının zaman zaman 300 bin tona ulaĢması. 17- Rüzgarların aĢılayıcı olması. 18- Ashâbı Kehf‟i 309 yıl uyuduktan sonra yeniden dirilmesi. 19- Kızıldeniz‟in yarılması. 20- Firavun‟un cesedinin sonrakilere ibret olarak bırakılması. 21- Milyarlarca çekirge gibi mezarlarımızdan dirilerek çıkacağımızı bildirmesi. 22- Gök yüzüne yükseldikçe hava basıncının azalacağı. 23- Ġbrahim a.s.mın duâsı ve zemzem suyunun mucizesi. 24- Çekirdekler ve tohumlar, içlerindeki bitkileri, meyveleri, ve sebzeleri, toprağı ve suyu buluncaya kadar, insanlar için yıllarca canlı olarak saklıyor olması. Ayrıca yüce Allah‟ın kitabında daha bir çok mucize içeren Ayeti kerimeler vardır. Evet o cihazlar yok iken yukarıda mealleri özetlenen âyeti kerimeler ve Kuran‟ı Kerimin tamamı var idi. Ve müminler de Allah‟ın yap yapma buyruklarının tamamına itaat ediyorlardı. 216 Aradan yaklaĢık on beĢ asır geçmiĢ olmasına rağmen Kur‟an da ki Ayetlerin tamamı hiç bir konuda bu günkü yaĢantımıza ters düĢmediği gibi aksine bu Ġlâhi kanunlar güncelliğini koruyarak teknolojinin önünde yer almaktadır, ve kıyamete kadar da devam edecektir. Hiç kimsenin bu kanunları, değiĢtirmeye veya tahrif etmeye gücü yetmemiĢtir. Günümüzde bilim isteyerek veya istemeyerek bütün bu yukarıda yazılı Âyeti Kerimelerin özetlenen meallerinin yaratıcıya ait olduğunu bilimsel olarak kanıtlarıyla birlikte ispat etmiĢtir. Fakat, yaklaĢık on beĢ asırdan bu yana Kurandaki Âyeti Kerimeleri yalanlayan, Allah‟a ve peygambere saygısızlık yapan, yap yapma buyruklarını hiçe sayan ve Ģeytanla arkadaĢ olanların hepsi Ģu anda Cenâbı Allah‟ın huzurunda ya sorgulanıyorlar, yada cezalarını çekiyorlar. Ayrıca Allah‟ım bizi tekrar Dünyaya gönder, yap dediklerini çok yapalım yapma dediklerini de hiç yapmayalım çığlıklarıyla yalvarıyorlar. “O günahkârların, Rableri huzurunda başları öne eğik halde, Rabbimiz, gördük, duyduk şimdi bizi dünyaya geri gönder de sana kulluk yapalım. Artık kesin olarak inandık! Diyecekleri zamanı bir görsen.” (Secde sûresi 12. âyet) Ama çok geç. Nâfile… Her Ģey onlar için Defterleri kapanmıĢtır. bitmiĢtir. 217 “Onlar ateşin karşısında durup, âh ne olur keşke dünyaya geri döndürülsek de bir daha rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve Müslümanlardan olsak. Dediklerini bir görsen.” (Enam sûresi 27. âyet) “Ey Rabbimiz yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin dâvetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım derler. (onlara) daha önce, sizin için bir zeval olmadığına, yemin etmemiş miydiniz? (denilir).” (Ġbrahim sûresi 44. âyet) “Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız. (Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.” (Müminun sûresi 107. 108. âyetler) “Onlar orada; Ey Rabbimiz bizleri çıkar, yaptıklarımızı hiç yapmayalım, yalnız Salih ameller yapalım diye feryat ederler. Size düşünecek kimsenin, düşünebileceği, öğüt alabileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcıda (peygamberler) gelmemiş miydi? (Fakat inanmadınız.) öyle ise tadın (azâbı), zâlimlerin yardımcısı yoktur. ” (Fatır sûresi 37. âyet) “Yahut azabı gördüğünde, keşke benim için dönüş imkânı bulunsaydı iyilerden olsaydım, diyeceğin günden sakın.” (zümer sûresi 58. âyet) 218 “Göreceksin ki zalimler, azabı gördükleri zaman. Geri döneceğimiz bir yol var mı ? diyecekler.” (ġura sûresi 44. âyet) “Onlar hakkında acele etme, onlar vaat edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını anlarlar .” ( Ahgaf sûresi 35. Ayet) Türk milletini ve kahraman ordumuzu cephede yenemeyeceklerini anlayan dıĢ güçler, yurdumuzdaki uzantılarından destek alarak; bizim ahlâkımızı, terbiyemizi, bozmaya çalıĢmıĢlar. Türk milletinin tek yumruk olmalarını hazmedememiĢlerdir. Müslüman olsunlar ama Allah‟ın istediği gibi değil bizim istediğimiz gibi olsunlar diye diretenler bu milleti dininden, imanından uzaklaĢtırmak için el ele vererek her yola ve çareye baĢ vurmaktadırlar. Bizim için ayrı, özel bir yeri ve değeri olan kadınlarımızın, kızlarımızın ve çocuklarımızın daracık giysilerle, yarı çıplak, moda adı altında sokağa dökülmelerine neden olmuĢlardır. Ġnternette ki çirkin siteler ve yabancı uydu yayınları ile, bizim kutsal aile birliğimizi yıpratıp, zayıflatarak evlenmenin ve aile kurmanın önünü kapayarak toplumumuzu çirkin alıĢkanlıklarla âdeta suç makinesi haline getirmiĢlerdir. Körpe yavrularımızı aileden koparıp sahip olduğumuz hayâlı, iffetli ve güzel değerlerimizden uzaklaĢtırmak için yoğun çaba gösteriyorlar. Gelin bu Ģeytanın ve Ģeytan kılığına girmiĢ insanların sözlerine inanmayalım. Onlara kanmayalım. Bu tuzağa bizde öncekiler gibi düĢmeyelim. 219 “Ateşin içinde birbirleriyle tartışırken, zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara, Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilirmisiniz derler?” (Mümin (Ğair) Sûresi 47. âyet) “Orada birbirleri ile tartışmaya tutuşarak derlerki, Vallahi bizler apaçık bir sapıklığa saplanmıştık. Çünkü biz sizi alemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk (şeytanın yandaşlarını). Bizi Allah düşmanı olan ağır suçlular yoldan çıkarmışlardır. Şimdi bizim bir şefaatçimiz yok. Cana yakın bir dostumuz da yok. Ah keşke, bir daha dünyaya dönebilsek de müminlerden olsak.” (ġuara sûresi 96 – 102. âyetler) Gelin Kur‟anı Kerime ve Peygamberimizin buyruklarına, sımsıkı sarılalım. Öyle sarılalım ki bizi kimse onlardan asla ayıramasın. Maddi durumu müsâit olanlar hacca gitsin. Analarından doğmuĢ gibi (kul hakkı hariç) tertemiz olsunlar. “İnsanlara haccı ilan et; gerek her türlü bineklerle, gerek yaya olarak sana gelsinler, bütün geniş yollardan, uzak derin vadilerden gelsinler.” (Hac sûresi 27. âyet) “Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve o tarihi evi (kâbeyi) tavaf etsinler.” (Hac sûresi 29. âyet) Veya hakkıyla güzel bir gusül abdesti alarak 2 rekat namaz kılsın, Allah ve peygamber yolundan hiç ayrılmamak üzere tövbe istiğfâr ederek affı için Allah‟a yalvarsın. 220 “De ki ; Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşanlar, (Allah‟ın yolundan ayrılanlar) Allah‟ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet) Yukarıda 29. Ayeti kerimede ki kirlerini gidersinler Ģeklindeki meâlin Arapça aslındaki „Tefesehum‟ buyruğunun asıl anlamı, kasık ve koltuk altı tıraĢıdır. Müminler genelde bu bölgelerin temizliğine dikkat ederler ve bir arpa boyundan fazla uzamadan temizlerler. Kura‟nı Kerimdeki bazı Sûrelerin baĢında anahtar gibi sıralanmıĢ bizim hikmetini bilemediğimiz mübarek harfler vardır. Bu harflere „mukatta‟ harfler denir ve Kura‟nın sırlarındandır. Cenabı Allah‟ın Kelâmı olduğu için biz küçücük aklımızla her Ģeyin en ince ayrıntısına kadar çözebilme kabiliyetine sahip değiliz. Belki zamanla anlaĢılacaktır. Bu kutsal kitap tam anlamıyla bir mucizedir. Bundan dolayıdır ki : Kuran‟ı Kerimi kendisine yaĢam edinen Peygamber efendimiz s.a.v. bizim en büyük önderimiz ve öğreticimizdir. Bende haddim olmayarak acizane sizlere belli Ayeti kerimeleri aktarma imkânı bulabildim. Kuran‟ı Kerimin büyüklüğünü, yüce Allah‟ın azametini ve nelere kadir olduğunu ancak Ģu misâl ile daha iyi kavrayabiliriz. Yüce Allah‟ın ve peygamber efendimizin tebliğlerinin bir bölümünü içeren, okumuĢ olduğumuz bu kitapta biz sadece evin salonunu tanıyabildik. Bundan sonra neler olduğunu bilmiyoruz. 221 Daha sonra; evin diğer odaları, diğer katları ve diğer apartmanların varolduğunu; ġehirler, Ülkeler, Dünya ve büyük bir Evrenin varlığını zamanı gelince ve göz perdemiz açıldıktan sonra her Ģeyin asıl gerçeğini öğreneceğiz. Dolayısıyla Kura‟nı Kerimde cenabı Allah; Denizler mürekkep olsa, bütün ağaçlarda kalem olsa yine de benim yaratıklarımı dile getiremezsiniz, buyurmaktadır. “Şayet yer yüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa ve hatta buna yedi deniz daha eklense, yine Allah‟ın sözleri yazmakla tükenmez. Şüphe yok ki Allah mutlak gâlip ve hikmet sahibidir.” (Lokman suresi 27. âyet) “De ki : Rabbimin sözleri için, derya mürekkep olsa ve bir o kadarda ilâve getirsek dahi, Rabbinin sözleri bitmeden önce deniz tükenir.” (Kehf sûresi 109.âyet) * * * * * * * * “Ey iman edenler, Kendisine hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.” (Bakara sûresi 254. âyet) “Herhangi birinize ölüm gelip de (Rabbim) beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam. Demesinden önce, size verdiğimiz rızık tan (sadaka, hayır ve zekat) verin.” (Münafikun sûresi 10. âyet) 222 Yukarıdaki Âyet ile ilgili Kur‟anı Kirimdeki yorum Ģöyledir : (Zekatın verilmesini emreden bu ayete göre, üzerinde zekat ve hac borcu olanların ölüm anında üzüntü ve piĢmanlık içinde hayata dönmeyi isteyecekleri rivayet edilmiĢtir.) “Ve onlar ki, zekât getirirler.” (Muminun sûresi 4. âyet) (vazifelerini) yerine Zekât, hayır, kurban ve derisi, fitre, iftar yemekleri ve diğer vermeye (infaka) yönelik ibadetler bilinçsizce tasarruf edilmez, çünkü bunlar kutsal dinimizin gereği olan ibadetlerdir, rant aracı olarak kullanılmasına müsaade etmemeliyiz. Yani yüce Allah‟ın rızasını kazanmak için yaptığın bu hayır ibadetinin boĢa gitmemesi için özelliğine göre, sarf edileceğine inandığın ve güvendiğin yerlere verilir. Veya bu hayıra lâyık olanı bulur kendin verirsin. Yukarıdaki Âyeti kerimelerdeki buyruklar hem erkekler hem de kadınlar için geçerlidir. “Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.” (Nisa sûresi 124. âyet) Ayrıca zekât ve hayır ile ilgili Kur‟anı kerimde bir çok âyeti kerime vardır. ġu âyeti kerimelerin gereğini yaparsak kurtuluĢa erebiliriz; “İnsanların öyleleri de vardır ki Allah‟ın rızasını almak için nefislerini satarlar. Allah‟ta kullarına şefkatlidir.” (Bakara sûresi 207. âyet) 223 “Ey imân edenler, rüku edin; secde edin; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hec sûresi 77. âyet) Yukarıdaki Ayeti kerimede ki kurtuluĢa ermek, Arapça da „felâh‟ buyruğundan gelir, dolayısıyla camilerimizde beĢ vakit ezan okunurken hayyale ssalâh hayyalel felâh deriz ve müminleri namaza ve kurtuluĢa çağırırız. Çünkü namaz en ulvi ve kutsal bir ibadettir, insanı kurtuluĢa götürür. “Doğrusu kurtuluşa ermiştir günahtan) temizlenen. Rabbinin namaz kılan.” (Âlâ sûresi 14.15. âyetler) (her adını türlü anıp “Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.” (Fatır sûresi 29. âyet) “Onlar, Rablerinin rızası için sabrederler. Namazı gereği gibi kılarlar. Bizim rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık, hayır yolunda sarfederler. İyilikle kötülüğü savarlar. İşte bu müminlere, âhiretin en güzel mükâfaatı vardır. O da "Adn" cennetleridir. Oraya müminler, Salih olan ataları, eşleri ve soyları gireceklerdir. Melekler her kapıdan onların yanlarına girecekler ve "Sabretmenizin karşılığı olarak, selam size, âhiretin en güzel mükâfaatı ne hoştur." diyeceklerdir.” (Rad sûresi 22. 23. 24. âyetler) 224 “Kim Allah‟tan korkarsa, (Allah yolunda olursa) Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Tâlak sûresi 2. 3. âyetler) Mü‟minûn sûresinin baĢındaki müminlerin tarifini yapan, ve bizim aynamız olan mübarek âyeti kerimenin meali ise Ģöyle buyuruyor : “Ancak bu müminler ki başarıya erişenlerdir. Namazlarını huşû içinde kendilerini vererek kılanlar. Boş sözlerden uzak kalanlar. Zekatlarını uygulayanlar. Kadınları (zevceleri) hariç mahrem yerlerini (Irz, namus, iffet) koruyanlar. Bunun dışına çıkanlar âdi (haddi aşan) kişilerdir. Emânete ve verdikleri söze riâyet edenler. Namazlarının vaktini koruyanlar. İşte onlar süresiz kalacakları Firdevs in vârisidirler.” (Mü’minün suresi 1.âyetten 11.âyete kadar) “Allah müminlerin mallarını ve canlarını onlara verilecek cennet karşılığında satın almıştır.” (Tevbe sûresi 111.âyet) Cenâbı Allah hepimizi Peygamber Efendimiz s.a.v. e Cennette komĢu olmamızı nasip etsin. Siz yüce Allah‟ın ve peygamber s.a.v. in hep yanında olunuz. O‟nun çizgilerinden hiç ayrılmayınız. Ve bana da Allah râzı olsun demeyi unutmayınız. Bana bir defa Allah razı olsun diyenden, cenabı Allah ta ondan bin defa razı olsun. Allah‟u teâlâ‟nın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun Saygılar, sevgiler, hoĢça kalın…. 225 Sevgili kardeĢim ; Yüce Allah‟a imanı olan kendini bilen ben Müslüman‟ım diyen herkes; gözümüzle gördüğümüz, kulağımızla iĢittiğimiz ve TV kanallarındaki her Ģeyin dikenlerini ve taĢlarını ayırt etmek zorundayız. Âyeti kerimede ; “Hakkında bilgin olmayan işlerin ve davranışların ardına düşme, çünkü kulak, göz ve gönül (kalp) bunların hepsi yaptığından sorumludur.” (Ġsrâ sûresi 36. âyet) Yani hakkında bilgi sahibi olmadığın eylemlerin peĢinden gitme. Yukarıdaki âyetin Arapça aslındaki ‟Takfu‟ buyruğunun asıl anlamı; “aynen kalıp gibi karda bıraktıkları ayak izini takip edercesine, bilgisizce onların yaptıklarını taklit etme.” Ġslâm‟i bilgin olursa iyiyi kötüyü ayırt edebilirsin. Eğer yoksa moda dersin kolaylıkla çıplaklığı kabul edersin, göbeğini açarsın, dans etmek için kendini yabancıların kollarına teslim edersin, Allah diyemezsin Tanrı dersin, modern görünmek için Allah‟ın selâmını alıp vermezsin, Allah‟ı anmamak için inĢallah yerine umarım dersin, bikini ise doğal giysin olur, Ramazan bayramına da Ģeker bayramı dersin. Sanki bir ay boyunca müminler Allah‟ın rızasını kazanmak için değil de Ģeker yemek için oruç tutmuĢ gibi gösteren zihniyetin dediğini onaylarsın ve diğerleri… ĠĢte bu yüzden kendilerini taklit etsinler diye yıllarca müminlerin kaliteli bir dini eğitim almalarını ve genel kültür sahibi olmalarının önünü kesmek için her türlü gayreti göstermektedirler. Bütün bunların bilinci içinde biz bâki olan Allah‟a, ahiretimize ve ruhumuza hizmette öncelik tanıyıp, kalıcı olmayan dünyamıza, nefsimiz ve bedenimize gereği kadar hizmet vererek diğer ülkelere de önceden olduğu gibi öncü ve örnek olmak için boĢ olan her Ģeyden uzaklaĢıp, tüm gücümüzle çalıĢmalıyız. “Bilinsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (çalıştığı kadar hak eder) (Necm sûresi 39.âyet) Allah‟ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Saygılarımla… Bar kot no:869746203888 9. baskıya konan yukarıdaki barkot aynen kalacak 226