SAYI - Fikirtepe Platformu
Transkript
SAYI - Fikirtepe Platformu
1 HAZİRAN 2016 / SAYI 2 / FİKİRTEPE PLATFORMU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ YAYIN ORGANIDIR Hep birlikte büyük değişime Fikirtepe’ye kadın eli değdi Fikirtepe’nin çalışan kadınları Fikirtepe Platformu’nda bir araya gelerek keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Arka sıra: Ece Bingöl, Benay Ulutaş, Bengü Akarca, Hande Türkkan, Suna Dursun, Elçin Özmert, Elif Sarıtaç, Arzu Şık, Lale Toraman, Sevgi Pektaş, Elif Nur Selvi. Ön sıra: Demet Güven, Özen Yeniçeri, Kübra Kaya. Sayfa 2-3-4 Efsanevi mimar Zaha Hadid’in ardından Çağla Büyükakçay: Kortta tarih yazıyor Nejat Yavaşoğulları: Mimarlığı hiç bırakmadım Bu ay hangi konsere ve tiyatroya gidelim? Sayfa 5 Sayfa 6-7 Sayfa 10-11 Sayfa 14 FİKİRTEPE’NİN KADINLARI 2 Fikirtepe’ye kadın eli değdi Türkiye nüfusunun yarısı yani 38 milyonu kadın. İş hayatında kadının yeri yıllar geçtikçe artsa da hâlâ istenen oranda değil. Birçok kadın çalışana ve yöneticiye göre de bu oranı arttırmanın yolu eğitimden ve istihdamda fırsat eşitliğinden geçiyor. Türkiye’de kadınlar hemen hemen her iş alanında yer alıyorlar ancak bu alanda henüz hedeflenen gelişmiş ülke standartlarına ulaşılamadı. Bu nedenle günümüzde pek çok proje ile hem kız çocuklarının eğitimi hem de istihdam eşitliği destekleniyor. Fikirtepe de kadın istihdamının bu anlamda desteklendiği ve oldukça yoğun olduğu bir bölge. Çalışmaların tüm hızıyla devam ettiği inşaat şantiyelerinde ve ofislerde onlarca kadın görev alıyor. Fikirtepe’ye eli değen ve yaşam alanlarını güzelleştiren başarılı kadınları yakından tanıdık ve iş hayatında kadının yerini bir de onlardan dinledik. Fikirtepe için çalışan kadınlar Fikirtepe Platformu’nda bir araya gelerek Fikirtepe projesini ve kadının iş hayatındaki yerini konuştular. Soldan sağa ayaktakiler: Gülnaz Karakollik, Elif Nur Selvi, Kübra Kaya, Arzu Şık, Demet Güven, Hande Türkkan, Ece Bingöl, Suna Dursun, Elçin Özmert, Lale Toraman, Bengü Akarca, Aynur Çolak, Merve Didişen. Oturanlar: Sevgi Pektaş, Elif Sarıtaç, Özen Yeniçeri, Benay Ulutaş ve Fikirtepe Platformu Genel Müdürü İrfan Şükrü Yağcı. ELÇİN ÖZMERT Nuhoğlu İnşaat Pazarlama Müdürü - Artık Türkiye’de pek çok şeyin değiştiği gibi “erkek egemen” sektör kavramı da değişiyor bence. Şantiyelerde, üretimde, işçilikte, her alanda kadınları daha sık görmeye başladık ve ben de inşaat gibi ağır bir sektörde kadın sayısının her geçen gün artmasından oldukça memnunum. Uzun yıllardır bu işi gerçekten severek yapmamdan ötürü gerek bilgi birikimi gerekse sabır ve çalışmakla üstesinden gelinemeyecek zorluk olduğunu düşünmüyorum. - Gençler bu zamanda artık biraz sabırsız oluyorlar. Hemen para kazanıp belli yerlere gelmek istiyorlar. Ama başarılı olabilmenin belki de anahtarı çok çalışmak. Sabırlı ve girişken olmalarını, yenilikleri her zaman takip etmelerini ve kendilerini geliştirme fırsatlarını kaçırmamalarını tavsiye ediyorum. - Nuhoğlu İnşaat olarak bizler hem şantiyelerimizde hem de ofislerimizde oldukça fazla kadın eleman çalıştırmaktayız ve inanın kadının fazla olduğu ortamlarda disiplin daha kolay sağlanıyor, işler daha hızlı ilerliyor, iş süreçleri daha sağlıklı ve incelikli bir şekilde işliyor. Erkeklerin bazı çalışma alışkanlıkları kadın çalışanlar sayesinde olumlu anlamda törpüleniyor diye düşünüyorum. - Fikirtepe gerçek anlamda İstanbul’un Anadolu yakasının kalbi. Çok değil, en fazla 4-5 sene içinde Fikirtepe bambaşka bir çehre kazanacak. Sosyal olanakları, güvenli yaşam alanları, ulaşım kolaylığı ile iddia ediyorum ki İstanbul’un en eşsiz en değerli lokasyonlarından biri haline gelecek. Değeri her geçen gün artan, yatırımcısına kazanç, oturanlarına rahatlık, huzur sağlayan bir Fikirtepe bekliyor bizleri. l FİKİRTEPE’NİN KADINLARI 3 SEVGİ PEKTAŞ Pana Yapı, Teknik Ofis Şefi - Tüm dünya genelinde erkek egemenliği olan inşaat sektöründe görev alan kadınların çalışmalarında, doğal ve içgüdüsel özelliklerinden olan hassasiyet, özen, disiplin öne çıkarak sektörde farklı bakış açıları yaratılmasını ve başarıyı beraberinde getirmektedir. - Özellikle yoğun tempo göz önünde bulundurulduğunda kesinlikle diğer sektörlere göre zorluk derecesi daha fazla. Ama işinize olan hakimiyetiniz ve ciddiyetiniz hemen hemen tüm sorunların üstesinden gelmenize yardımcı oluyor. Kadın eli değen her işte olduğu gibi inşaat sektöründe de disiplin ve hassasiyet öne çıkmaktadır. - Fikirtepe bölgesi, birkaç yıl sonra Maslak / 4. Levent’te bulunan panoramik görüntüden daha da kaliteli ve önemli tasarım cephelerinin bulunduğu bir görünüşe sahip olacak ve sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda ciddi bir gelişme göstererek İstanbul’un gözde muhitlerinden biri olacaktır. l ELİF NUR SELVİ Pana Yapı, Teknik Ofis, İnşaat Mühendisi BENAY ULUTAŞ Pana Yapı, Kurumsal İletişim ve Pazarlama Müdürü - İnşaat da dahil olmak üzere erkeklerin egemen olduğu bir sektör kalmadı diye düşünüyorum. Diğer tüm sektörlerde olduğu gibi, inşaat sektöründe de her departmanda kadın çalışanlar var, kadın yönetici sayısı da hızla artıyor. - Yöneticilerimizin çoğunluğu erkek ama bununla ilgili bir sorun yaşamıyorum, aksine oldukça keyif alıyorum onlarla çalışmaktan, hepsi çok özel insanlar. Sahada çalışan kadınlar daha fazla sorunla karşılaşıyordur diye tahmin ediyorum, onları da dinlemek lazım. - Pazarlama alanını seçecek kişiler her işi yapmaya hazır olmalılar bence. Yeri geliyor bir sanatçı gibi kreatif düşünüyoruz, yeri geliyor mühendis gibi projeyi inceliyoruz, yeri geliyor bir satış uzmanı gibi fikir yürütüyoruz ve en önemlisi müşterinin gözünden bakmaya çalışıyoruz. - Kadın elinin değdiği her şeyin güzelleştiğine inanıyorum. Kadın çalışanı fazla bir şirketiz, yaptığımız işlere de bu yansıyor. Görselliğe, estetiğe önem veriyoruz, ayrıntıları gözden kaçırmıyoruz, kadın gözüyle, hatta bir anne gözüyle bakarak, projelerimizi geliştiriyoruz, iyileştiriyoruz. - İstanbul’un en değerli lokasyonlarından biri olan Fikirtepe’de, planlı bir kentsel dönüşüm projesi hayata geçti. Master plan kapsamında büyük bir dönüşüm yaşanacak. Pana Yapı olarak Fikirtepe bölgesinde birbirinden özel 5 Brooklyn projesinde toplamda 4 binden fazla konut üreteceğiz. Fikirtepe’nin en büyük inşaat alanına sahibiz, bu bağlamda Yeni Fikirtepe’nin oluşmasında etkimiz oldukça fazla. İlk Fikirtepe projemiz olan Brooklyn Park’ı Aralık 2016 yılında teslim edeceğiz. Bizden sonra da yıl boyunca çok fazla proje teslimi olacak. 2018 yılı itibariyle Yeni Fikirtepe yavaş yavaş ortaya çıkmış olacaktır. l KÜBRA KAYA Erkan İnşaat, Mimar - İnsanlarda genel olarak; şantiyede erkek yoğunluğunun fazla olmasından dolayı kadınların bu işi yapamayacağı algısı uyandırılsa da görüldüğü gibi eğer kadının önü açılırsa her işin altından başarıyla kalkacaktır. Şantiyede belirli mesai saatleri var gibi görünse de aslında yok. Bu nedenle beni en çok zorlayan kısmı, yorucu olması. - Şantiyemdeki en genç çalışan olarak şunu söyleyebilirim ki; projenin büyüklüğüne bakıp korkmasınlar, kendi güçlü özelliklerine odaklanarak doğru departmanı hedeflesinler, soru sormaktan ve öğrenmekten çekinmesinler. - Şantiyede kadın ve erkek arasındaki en önemli fark bana göre iletişimdir. Erkek yönetici, çalışanlarla bir süre sonra daha içli dışlı olmaktadır; oysa kadın yöneticiyle, çalışanlar arasında iletişim her zaman seviyeli bir şekildedir. Ayrıca kadınların daha disiplinli ve düzenli olduğunu düşünüyorum. - Birkaç yıl sonra Fikirtepe’yi; çarpık kentleşmenin düzeltildiği, yaşanılır, güvenli, konforlu, alt yapısının ileriki teknolojilere uyum sağlayacak olması ve her açıdan değeri artacağı için değişime örnek bir yer olarak görüyorum. l - İnşaat denilince herkesin aklına gelen “demir, beton, tuğla, çamur” gibi erkeksi ifadeler, bayanların inşaat sektörüne girmesiyle biraz daha yumuşadı. Kadınlar için ilk adaptasyon sürecinde farklı bir ortammış gibi duruyor fakat sonradan bu farklılıklar olağan olarak görünmeye başlanıyor. - Bu alanda çalışmak isteyen gençlere aktarmak istediğim; mesleğinizi çok sevin, gerisi gelir! - Bu sektörde iyiyseniz, kadınsanız ve yapmanız gereken başka sorumluklarınızda varsa “yemek, bulaşık, çamaşır, çocuk, vb” işte zorluklar burada başlıyor, çünkü inşaat sektörü 7/24 çalışan bir sistem, bizim de herkes gibi bu sisteme ayak uydurmamız gerekiyor. - Kadın olduğumuz için sorunların çözümüne daha hassas yaklaşmamız, daha detaylı, ayrıntıcı, disiplinli ve düzenli yapımız projelere olumlu olarak yansıyor. Lokasyon olarak çok iyi bir konumda bulunan Fikirtepe, sosyal donatı alanlarının aktif hale gelmesiyle birlikte herkesin yeni gözdesi olacak. l LALE TORAMAN Şua İnşaat, Satınalma Müdürü - Yaptığınız işte kararlı bir şekilde durduktan sonra kadın olmanız saygı duyulmamanız anlamına gelmiyor. Bu tamamen sizin duruşunuzla ilgili. Herhangi bir firmada herkes satın almacı olmak ister. Bu açıdan kendini kabul ettirmek zor. Bu nedenle işinizi düzgün yapmanız gerekiyor. Bir kadın her yerde çalışabilir yeter ki kendine güvensin. Kadınların çalıştığı şantiyelerde her zaman daha saygılı ve düzenli bir ortam oluşuyor. - Fikirtepe, Anadolu yakasının en prestijli bölgelerinden biri hale gelecek. Bir iki proje bittikten ve yaşam başladıktan sonra Fikirtepe ile ilgili olumsuz düşüncelerinin değişeceğine inanıyorum. l BENGÜ AKARCA Şua İnşaat, Mimar - Erkek egemen bir düzende çalışmak zor ancak bu şekilde bazı şeylerin değişebileceğini düşünüyorum. Erkeklerin, kadının varlığına alışmalarıyla bazı şeylerin değişmesi mümkün. - Pozisyonun getirdiği zorluklar elbette ki var. Ama her şekilde bu zorlukların üstesinden geliniyor. Tüm mesleklerde olduğu gibi, bu da insan ilişkisi gerektiren bir meslek. İlaveten sabırlı olmak gerektiğini düşünüyorum. - Fikirtepe’yle ilgili bir öngörüm yok, şu sebeple, o bölge tüm inşaat firmalarının sürekliliğini sağlayıp işlerini teslim etmeleri ve insanların yerleşmesi durumunda yaşayacak bir yer. Bu sürekliliğin olup olamayacağını da zaman gösterecek. l FİKİRTEPE’NİN KADINLARI 4 ELİF SARITAÇ Erkan İnşaat, Peyzaj Mimarı - Erkek yoğunluğunun fazla olduğu inşaat sektöründe bir kadın olarak çalışmaya olumsuz bakılmasının nedeni; kadınların bu alanda başarısız olmaları ile ilgili değildir. Bu durum kadınların becerilerine, deneyimlerine ve güçlü özelliklerine uygun departmanlarda görevlendirilmemelerinden kaynaklanmaktadır. Bu süreci iyi yönetemeyen erkekler, kadınların iyi bir yönetici olabileceklerini kabul ederlerse kadınlar için bu başarılı süreç başlayacaktır. - Şantiye çalışma saatleri çok uzun olan ve her zaman tehlikenin fazla olduğu bir ortamdır. Her daim dikkatli olmayı gerektirdiği için insanı ekstra yorar. Bu konularda sorun yaşamamak iyi bir ekip çalışması sağlamak gerekmektedir. - İnşaatta çalışmaya başlayacak genç kadınlarımızın erkeklerin çoğunlukta olduğunu düşünüp umutsuzluğa kapılmamaları gerektiğini, “iş işte öğrenilir” felsefesi ile kendilerine daha fazla tecrübe katmalarını öneririm. Şantiyede de kadınların özeni sayesinde işler daha düzenli, imalatı geri çevirmeyen, hatasız, temiz ve ikili ilişkilerin daha SUNA DURSUN Vartaş İnşaat, Kurumsal İletişim Müdürü sağlıklı olduğu bir üretim süreci oluşmaktadır. - Fikirtepe, çarpık kentleşmenin ortadan kaldırıldığı, daha sağlıklı, güvenilir ve lüks konutların olduğu, her insanın yaşam standardına uygun konutlaşmanın yapıldığı bir yaşam alanı olacak. Fikirtepe bölgesi sosyokültürel kalitenin artacağı insanların algısında bulunan “kötü” imajının düzeltileceği ve arsa değerinin artacağı İstanbul’un gözde semtlerinden biri olacaktır. l ECE BİNGÖL SVR Group, Satış ve Pazarlama Müdürü - Müteahhit cephesinden bakıldığında erkek egemen bir sektör gibi görünebilir. Ancak bu sektörün kilit departmanları denilebilecek satış ve pazarlamaya baktığımızda oldukça fazla sayıda kadın istihdamı görebilirsiniz. Bugün büyük inşaat şirketlerine baktığımızda yönetim kademelerinde, hatta yönetim kurullarında azımsanmayacak sayıda kadının yer aldığını görüyoruz. - Her mesleğin kendine özgü zorlukları var kuşkusuz. Bu zorluklar karşınıza çıkan beklenmedik sorunlardan kaynaklanıyor. İnşaat gibi bir sektörde her an bir sorunla karşılaşmanız mümkün. Bu gündelik, rutin bir sorun da olabilir, öngörülemeyen, aniden karşınıza çıkan büyük bir sorun da olabilir. Bu sorunlara karşı hazırlıklı olmanız, bir hareket planınızın, kriz planınızın olması gerekir. Ayrıca, yaklaşımınızın çözüm odaklı olması büyük önem taşımakta. Pozitif bir yaklaşıma sahipseniz, karşılaştığınız sorunların üstesinden gelebilirsiniz. - Öncelikle yaptıkları işte bilgi sahibi olmaları, ancak bununla yetinmeyerek kendilerini sürekli eleştirmeleri gerekir. Sektörde gerek teknolojik açıdan, gerek iş makineleri ve inşaat malzemeleri açısından hızlı bir değişim söz konusu. Bu yeniliklere ayak uydurmanız, değişimin gerisinde kalmamanız gerekir. İnşaat sektörünün hangi alanında olursa olsun, kadınların üretimi erkeklerin üretiminden farklı değil. - Fikirtepe hızla kabuk değiştiriyor. Şu an dev bir şantiye görünümünde, ancak projeler tamamlandığında şehir içinde şehir görünümüne kavuşacak. Yalnızca konut alanı olarak değil, ofis merkezi olarak da Anadolu yakasının cazibe merkezlerinden biri olarak öne çıkacak. l Gayrimenkul sektöründe kadın olmak zor ama daha önce birçok sektörde kadınların ulaştığı başarı bu sektörde de sağlanacaktır. Kadınların detaylı ve titiz çalışma prensipleri ve kararlı oluşları bir avantaj. İşteki yöneticiliğin yanında aileleri ile ilgili üstlenmek durumunda oldukları çok sayıda sorumlulukları bulunduğundan hızlı ve pratik olmaları gerekiyor. Şirketlerine bağlılıkları daha yüksek, işlerine yüreklerini de koyabiliyorlar. Rasyonel karar alma ve verilerle hareket etme konusunda çok başarılılar. Sezgilerinin güçlü olmasını da iletişim becerileri ve insan kaynakları yönetiminde fark yaratıcı unsurlar olduğuna inanıyorum. Farklı bakış açıları, duygusal zekâ yüksekliği, üretken ve toparlayıcı olmaları da önemli artılar. Erkek egemen bir şantiye ortamına karşın, inşaat sektöründe yönetim ve satış kadrolarında kadın çalışan sayısı giderek artıyor. Karşılaştığım zorlukların kadın-erkek ayırımı yapılmaksızın genelde tüm yöneticilerin yaşadıklarından farklı olduğunu düşünmüyorum. Konut satın alma kararında kadınlar çok etkili. Empati yetenekleri, farklı bakış açıları ve yaratıcı yaklaşımları ile kadınların bu süreçleri yöneten kadrolarda yer alması büyük avantaj. İnşaat sektörü uygulama alanlarında erkek egemen bir ortam var. Ayrıca sahada 7/24 çalışılan yoğun bir tempo da söz konusu. Ama kadın çalışanların daha fazla olduğu şantiyelerde işlerin mutlaka daha düzenli ve titiz yürüyeceğine inanıyorum. Çalışmak ve yükselmek için engelin cinsiyet olmayıp, söz konusu yöneticilerin donanımı, başarma azmi, sorumluluk alma, sürekli değişim ve gelişim isteği, fark yaratma arzu ve becerisi, geniş ve stratejik bakış açısı gibi konulara yaklaşımının önem taşıdığını düşünüyorum. Kadınlara bu sektörü öneriyorum. İnşaat sektörünün, nüfus artışı, hızlı kentleşme ve özellikle de kentsel dönüşüm projeleri ile daha uzun yıllar Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olmaya, ekonomiye ve istihdama olan kayda değer katkısını sürdürmeye devam edecek güçlü bir potansiyele sahip olduğunu söylemek mümkün. Başarma azmi, çalışkanlık, ekip çalışması, hep daha iyiyi hedeflemek, gelişim ve değişime açık olmanın kariyer basamaklarında yukarılara çıkabilmek için olmazsa olmazlardan olduğunu düşünüyorum. Kentsel dönüşüm ülkemizin vazgeçilmez bir politikasıdır. Tüm Türkiye’de, deprem ve afet riski taşıyan 6,7 milyon konutun önümüzdeki 20 yıl içerisinde yenilenmesi öngörülüyor. Ülke genelinde afet riski taşıyan, depreme dayanıksız, sağlıksız ve düzensiz yapıların, sağlıklı, güvenli ve modern kent yaşamının gereklerine uygun yaşam alanlarına dönüştürülerek, planlı ve düzenli bir kentleşme hedefleniyor. Bugün Türkiye’nin ilk planlı kentsel dönüşüm projesi ve sembol bölgesi olan Fikirtepe’de dönüşüm tamamlandığında; bölge fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel olmak üzere tam anlamıyla bir kentsel ve sosyal gelişim sürecini tamamlamış olacak. İstanbul’un en değerli lokasyonunda yer alan Fikirtepe’nin; kent dokusuyla bütünleşen ve modern mimarinin tüm unsurları kullanılarak tasarlanan yapıları, sunduğu tüm olanakları ve alternatifli ulaşım olanaklarıyla önümüzdeki yıllarda İstanbul’a değer katan ve yatırımcısına sürdürülebilir kazanç sağlayan simge bir kentsel dönüşüm projesi olacağına inanıyoruz. Bölgede yer alan “RENOVIA İSTANBUL” projemizi de tüm bu unsurları düşünerek tasarladık. Biz bir rüya hayal ettik, bu bir Kadıköy rüyası, adına da “RENOVIA İSTANBUL” dedik. Geleceğin büyük değerlerini bugünden fark edebilenler ve doğru yatırım yapmak isteyenler için özel ve farklı bir proje. Kentsel dönüşüm oldukça uzun ve zorlu bir süreç, bu nedenle kentsel dönüşüm bir kesimin sorumluluğuna bırakılmamalı, herkes elini taşın altına koymalı. Zaman zaman zorlukları da beraberinde getiren bu alanda VARTAŞ olarak biz, kentsel dönüşüm felsefesini özümseyerek üzerimize düşen sorumluluğu aldık ve bu alanda sahip olduğumuz tecrübe ve vizyonla şehir ve hayatı daha değerli kılan özgün projelere imza atmaya devam ediyoruz. l FİKİRTEPE’NİN KADINLARI ÖZEN YENİÇERİ CC Yapı Kurucu Ortağı, Mimar 5 Binaları ve şehirleri dile getiren mimar Mart ayının son günlerinde kaybettiğimiz Irak asıllı İngiliz mimar ZAHA HADİD, ölümünün ardından mimarlık dünyası ve özellikle de insanlık için eşsiz eserler ve devasa bir ilham bıraktı. - Erkek egemen sektörde kadın olmak pozitif yönde bir etki yapıyor, en azından benim için öyle oldu diyebilirim. Eskiye oranla, hem sektördeki hem de sahadaki erkekler kadınların varlığını kabullenmiş durumdalar günümüzde, ancak bilgi ve etkinliklerini kabullenmeleri konusunda daha alınması gereken yol var. Uzun vadede, hele de projelerin başarısında, kadın vizyonunun katkısı belirgin şekilde fark edilmekte. Benim için şirketimizdeki sorumluluklarımın getirdiği doğal zorluklar var tabii ki, ancak kadın olmaktan değil, işin doğasından kaynaklı. Öte yandan, kadın olmanın kattığı, çok yönlü ve aynı anda düşünüp, planlayabilmek, detayları fark ve analiz etme ve çözme yetisi bir de karşınızdaki erkekler ile tartışırken, pazarlık ederken, size göstermeye çalıştıkları, saygı /hoşgörünün getirdiği avantajları doğru kullanmanın sağladığı avantajı yabana atmamak gerekir. Bu avantajları bilinçli kullanarak, biraz nezaket, yerinde otorite, hasılı kadife bir yumrukla işler yürüyor bir şekilde. Her alanda, istemek, çalışmak, kendini geliştirmek, görmeyi istediğin saygıyı göstermek, çalışmak ve çalışmak, her gence tavsiye. - Fikirtepe, şehrin göbeğinde kalmış son birkaç yerleşim alanından bir tanesidir ve yenilenmiş damarları ve kanı ile uzun yıllar atmaya devam edecek, şehrin kalbi olarak kalacaktır. l ARZU ŞIK Haldız İnşaat, Teknik Ofis Şefi l Serpentine Sackler Gallery (Londra) l Riverside Museum (Glasgow) DAN N I RD A Z aha Hadid 1980’li yılların sonunda ortaya çıkan postmodern mimari olarak tanımlanan dekonstrüktivizmin en önemli temsilcilerinden biri. Hadid, Britanya Mimarları Kraliyet Enstitüsü’nün altın madalyasına değer görülen ve 2004 yılında da Pritzker Mimarlık Ödülü’nü alan ilk kadın mimar olarak yakın tarihimize adını altın harflerle yazdırdı. Zaha Hadid’in dünyaya gözlerini kapatmadan önce ölümsüzlüğünü ilan eden eserleri mimarlık dünyası için eşi bulunamayacak birer örnek niteliğini taşıyor. Uç çizgilere sahip, sıradışı eserleri nedeniyle bir kesim mimar tarafından eleştirilen diğer mimar ve akademisyen grupları tarafından da övgüye tutulan Hadid’in aslında bilinenin aksine teorik, etkili, kalıpları yıkıcı olan projelerinin pek çoğu başlarda inşa edilmemiştir. Pek çok uluslararası yarışmanın kazananı olan Hadid, özellikle Hong Kong’daki Tepe kulübü (1983), Galler’deki Cardiff Körfezi opera binası (1994) ve İsviçre’deki Basel Kumarhanesi (2005) projeleriyle ödüle layık görüldü. Mimarlık dünyasının hızlı bir şekilde dikkatini çeken, dünyanın dört bir yanında şehir planlamasından projelere kadar birçok tasarıma ve esere imza atan Hadid, 2008 yılında Forbes dergisinin “Dünyanın en güçlü 100 kadını” listesinde 69’uncu sırasında yer almayı başardı. l l Haydar Aliyev Center (Bakü) l Phaeno Science Center (Wolfsburg) l Dubai Opera House (Dubai) İstanbul’un en gözde merkezlerinden biri olacak olan Fikirtepe hem ticari, hem yaşamsal olarak hak ettiği yere yapılacak olan prestijli projelerle geleceğine Haldız Grup olarak inanıyoruz. Ayrıcalıklı ve özel olan bu bölgede konut projemizle gelecekteki Fikirtepe’ye artı değer katarak hak ettiği kaliteli yaşamı inşa ederken hem gururlu hem heyecanlıyız. l İnsanlar ölümlü, eserleri ise ölümsüzdür Gelecek nesle emanet ettiği ilhamı ile dünyanın dört bir yanında unutulmayacak izler bırakan ünlü mimar, son yıllarda kökenlerinin bağlı olduğu ülke Irak için yeni bir merkez bankası bina tasarımı üzerinde çalışmalara başlamıştı. Merkez Bankası bina tasarımı aynı zamanda Hadid’in kendi ülkesi için yapacağı ilk projesi olacaktı. Hong Kong, Almanya ve Azerbaycan gibi ülkelerde de başarılı projelere imza atan Zaha Hadid’in kuşkusuz 6 projesi mimarlık dünyasını kasıp kavuran bir üne sahip. l l Guangzhou Opera House (Guangdong) BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ 6 ÇAĞLA BÜYÜKAKÇAY DENİZ ÜLKÜTEKİN Y irminci yüzyılın başından itibaren eski kıtadan tüm dünyaya yayılan tenis çılgınlığına hep uzaktan bakan bir ülke olan Türkiye, yeni binyılla birlikte biraz olsun kortlarda kendini göstermeye başlamıştı. İpek Şenoğlu, Marsel İlhan gibi isimlerin gösterdiği başarılar, her ne kadar “biz de kortlarda varız” demeye yetmese de, en azından ekranları başında futbol ya da basketbol değil de tenis izlemeyi tercih eden küçükler için bir hayal kurma fırsatı veriyordu... Ne olduysa son iki ayda oldu. Önce bir WTA turnuvasında ilk zaferimizi elde ettik, ardından Fransa Açık Tenis Turnuvası’nda (Roland Garros) ilk defa ana tablo maçları için korta adım attık. Bu başarıların önde gelen ismi Çağla Büyükakçay’dı. İstanbul Cup’ta gösterdiği başarının teri kurumadan Fransa’ya yol aldı ve eleme maçlarındaki rakiplerini geçerek, tenis takviminin en prestijli dört turnuvasından biri olan Roland Garros’ta adını ikinci tura yazdırdı. Kendisinden yedi yaş küçük İpek Soylu ve Marsel İlhan da onun gibi birinci turdaydı. Türk tenisinin tarihi yazılmaya başlanmıştı. ADANA’DA BAŞLAYAN HİKÂYE İstanbul Cup’ı kazanmasıyla Çağla Büyükakçay basının da ilgi odağı oldu. Fotoğraf: ORHUN ATMIŞ Kebabın ve sıcakların merkezi olarak bilinen, ama tenis dünyasına kazandırdığı yeteneklerle pek de tanınmayan güzide şehrimiz Adana’da başlıyordu Büyükakçay’ın hikâyesi. Anne babası her ne kadar birer tenis sevdalısı olmasalar da, spora aşina kimselerdi ve sosyal zamanlarının çoğunu bir tenis kulübünde geçiriyorlardı. Bir gün, “bizim kızı tenise başlatsak mı” dediler. Amaçları küçük Çağla’nın sosyalleşmesi ve spor yaparak vaktini eforunu olumlu harcamasıydı büyük ihtimalle. Ancak Çağla bununla yetinecek gibi değildi. Birlikte ders aldığı yaşıtlarından çok daha yetenekli olduğunu hemen belli etti, hobi olarak başlayan tenis macerası bir anda ciddiye binmiş, ufak turnuvalar ve başarılarla zaman ayırılması gereken bir uğraşa dönüşmüştü. Küçüklükten beri taşıdığı tenis sevgisini bir kariyere dönüştürmek için karar verme zamanı 14 yaşında gelecekti. Önünde bir rol modelinin olmadığı bir ülkede ilerlemek istediği yolda boşa harcanmış yıllar ve BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ 7 KORTTA TARİH YAZIYOR Şu sıralar “Fransa Açık Tenis Turnuvası Roland Garros”ta tarih yazılıyor. Tenisçimiz Çağla Büyükakçay, elemelerle başladığı mücadelesinde ikinci tura çıkarak büyük başarı gösterdi. Geçen ay İstanbul Cup’ı kazanarak, Türk tenis tarihine adını altın harflerle yazdıran Büyükakçay, milyonları ilk defa bir tenis maçı için ekranları başına toplayarak, spor tarihimizde görülmemiş bir olayın da mimarı oldu. Fransa’da büyük başarı gösteren ve gururumuz olan Çağla Büyükakçay’ın daha nice zaferler yaşatacağını korttaki başarılarını sürdüreceğini umuyor ve diliyoruz... emeklerle birlikte kalakalma riskini göze alarak, yola çıktı Büyükakçay, annesiyle birlikte İstanbul’a geldi. En yakınları dahi “tenisten ne olacak” derken, annesinin desteğiyle çalışmaya devam etti Büyükakçay. Kısa sürede de yeteneğini ve bu işte bir geleceğinin olduğunu belli etti. Ancak önüne bir başka engel daha çıkıyordu bu sefer. Sponsorluk! Tenisin yerleşik olduğu ülkelerde başarı potansiyeli olan her sporcu sponsorlar tarafından desteklenirken, Türkiye’de çokları tenise yapacağı yatırımın kendisine nasıl geri döneceği konusunda fikir sahibi değildi. Ya akıl dışı hedeflerle sporcuların karşısına çıkıyor ya da kibarca reddediyorlardı. Büyükakçay, hırslı yapısıyla maçlar sırasında fotoğrafçılara da ilgi çekici görüntüler sunuyor. yakalayamadığı başarılardı... Tenis dünyası, son yıllarda hızla yükselen ve 17-18 yaşlarında ilk 50’ye girip, önemli turnuvalarda başarı göstererek, birkaç yıl içinde aynı hızla düşüşe geçen ve kaybolan çok sayıda kadın tenisçi ile karşılaşmıştı. Bu isimler özellikle sponsor taleplerini karşılamak için gereğinden fazla turnuvaya katılarak enerjilerini çabuk tüketiyor ve erken bıkkınlık yaşayarak tenisten kopuyorlardı. Büyükakçay’ın ise böyle bir amacı yoktu, o basamakları adım adım çıkmayı hedefliyordu. Zirvede kalıcı olması için yeterince olgunlaşması gerektiğinin farkındaydı. MADDİ ZORLUKLAR KISITLI İMKÂNLAR Sahada rakipleriyle mücadele etmeden önce sahaya çıkmasını sağlayacak şartları sağlamak için de mücadele etmesi gereken Büyükakçay, küçük yaş gruplarında oldukça kısıtlı imkânlarla rakiplerinin karşısına çıktı. Bir zaman sonra artık görmezden gelinmesi imkânsız hale gelmişti. Kendisine destek verenler “dünya sıralamasında ilk 250’ye girmek ve bir Grand Slam’de ilk tur maçı oynamak” hedefleri koymuştu genç tenisçinin önüne. Söylemeye gerek var mı? Bunlar daha bir Türk tenisçinin 20’li yaşların başında yaşadığı en büyük problem zihinsel yetersizliklerdi. İlk 100’deki tenisçilere karşı oynadığı maçlarda başabaş oynuyor, galibiyetin eşiğine geliyor, ama maç puanını kazanmaya sıra geldiğinde başarılı olamıyordu. Bu kendi deyimiyle, tenisçiler arası değil, ülkeler arası farktan kaynaklanan bir eksiklikti. Kendisiyle birlikte yola çıkan Türk tenisçilerin de aşmaları gereken mental bir bariyerdi. Öyle bir engeldi ki Büyükakçay’ın herhangi bir turnuvada kazandığı maç ve geçtiği tur, Türk tenis tarihinin önemli bir başarısı olarak tarihe yazılabiliyordu. Zaman içinde Grand Slam’de eleme oynayan ilk tenisçi, Akdeniz Oyunları’nda altın madalya alan ilk tenisçi, dünya sıralamasında ilk 200’e giren ilk tenisçi, uluslararası bir turnuva kazanan ilk tenisçi olarak tenis tarihimize adını yazdırdı Büyükakçay. Ancak her hedef bir yenisini getiriyordu. Şimdi sırada bir WTA turu kazanmak vardı... KAFADA KAZANMAK 1989 doğumlu Büyükakçay, 15 yaşından beri İstanbul Cup’ta oynuyordu. Turnuva Büyükakçay’ın kariyerine paralel olarak her sene biraz daha önem kazanıyor ve daha yüksek profilli tenisçileri ağırlıyordu. Sekiz yıllık tecrübenin ardından artık bu sene kazanma zamanıydı. İlk turu geçtiğinde bu başarısı pek de önemsenmedi, ama maçlar ilerledikçe kortta sıradışı birşeyler olduğu anlaşılıyordu. Büyükakçay finale doğru giderken, oyun kalitesi de her maç biraz daha artıyordu. Sonunda final günü gelip çattı... Garanti Koza Arena’da futbol ve basketbol maçlarını andıran bir kalabalık vardı. Bu kalabalık, tenisin geleneksel sessizliğine uyum göstermekte epey bir zorlanıyor, hakemden sık sık uyarı alıyor, ama Büyükakçay için de büyük bir motivasyon kaynağı oluyordu. Türk tenis tarihini değiştiren başarısının ardından herkesten çok Büyükakçay şaşkındı. Maçın son dakikalarını, Dünya Kupası’nda oynayan Türk milli takımını izler gibi izlemişti milyonlarca kişi. Bu galibiyet aynı zamanda Büyükakçay’ı tenisin devleri arasına taşıyordu. O artık dünyanın en iyi 88. tenisçisiydi. Öyle büyüktü ki bu ani ilgi patlaması, Büyükakçay adına birkaç hafta sonra yapılan KPSS sınavı sorusunda bile rastlanıyordu artık. Memur olmanın yolu Çağla Büyükakçay’ı takip etmekten geçiyordu belki de. ZAFER ZAMANI Günde en az 5-6 saat tenis oynamak, boş zamanını yoga, yüzme gibi tenise yararlı olacak aktivitelerle geçirmek, yaşıtları hayatlarını yaşarken, Dubai’de Kanada’da ya da Afrika’da bir yerlerde turnuva oynamak... Tenisin başarı için gerektirdiği fedakârlıklardan sadece birkaçı. Önünde bilinmeze doğru adım atarken fedakârlık ettikleri düşünülünce Büyükakçay’ın başarısının sportif yönünün yanında karakteri gösterisi açısından da önemi büyük. Ancak bu bir son değil, yeni başarılar için başlangıç. Büyükakçay’ın da gideceği daha çok yol var. l 8 5. Uluslararası İç Mimarlık Sempozyumu’nun ardından Mekân tasarımında yenilikçi yaklaşımlar 3-6 Mayıs tarihleri arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda beşincisi düzenlenen Uluslararası İç Mimarlık Sempozyumu yerli ve yabancı akademisyenlerin, tasarımcıların ve mimarların katılımı ile gerçekleşti. Soldan sağa: Ahmet Yoldar (Erkan İnşaat), Ali Rıza Kılıç (Teknik Yapı), Fikirtepe Platformu Başkanı Ali Nuhoğlu (Nuhoğlu İnşaat), Nazmi Durbakayım (İNDER Başkanı, Teknik Yapı), Abdullah Baysal (İNDER), Fikirtepe Platformu Genel Müdürü İrfan Şükrü Yağcı. F ikirtepe Platformu’nun elmas sponsorluğunu üstlendiği ve ‘’Mekân Tasarımında Yenilikçi Yaklaşımlar’’ teması kapsamında ziyaretçileri ile buluşan sempozyum, dört gün boyunca değerlendirilen konular ve yayınlanan bildirgeler ile mekân tasarımına farklı bir bakış açısı getirdi. Tasarım ve Tasarımcının Bağımsızlığı, Özgünleşebilme, Gelenek-Gelecek İlişkisi, Kültürel Perspektifte Yenilikçilik, Yenilenmenin Önündeki Engeller, Sanayi-Üretim ve Yenilik Üçlüsü, Sosyal Medya ve Yeni Mekân Algısı, Teknoloji ve Melez Mekân, Yenilikçiliğin Sürdürülebilirliği gibi birçok başlık altında dikkat çeken konularının masaya yatırıldığı sempozyumda; alanında uzman isimler, yerli ve yabancı tasarımcılar, akademisyenler ile kamu kurum ve kuruluşları temsilcileri sunumları ile sempozyum takipçileriyle buluştu. Fikirtepe Platformu’ndan platform başkanı Ali Nuhoğlu ve yönetim kurulu üyesi Nazmi Durbakayım’ın da katıldığı açılış töreni ile akademisyenler, öğrenciler, kamu ve iş dünyasından çeşitli isimlerin katılımıyla sempozyuma keyifli bir başlangıç yapıldı. FİKİRTEPE’NİN GELECEĞİ Fikirtepe Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nuhoğlu Fikirtepe’deki kentsel ve sosyal dönüşümü anlattı. Özel sektörde ve kamu alanında başarılı projelere imza atmış olan İBB Başkan Danışmanı Tülin Ersöz, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarına da değinerek, güzel bir açılış konuşması ile sempozyuma destek verdi. Fikirtepe Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nuhoğlu ve Yönetim Kurulu Üyelerinden Nazmi Durbakayım, Fikirtepe’deki kentsel ve sosyal Fikirtepe Platformu, iş güvenliğine verdiği öneme dikkat çekmek amacıyla oturum aralarında sempozyumun ilk gününde isme özel baret hediye etti... dönüşümü, buradaki yenilikçi yaklaşımı ve Fikirtepe’nin geleceğini anlattı. Sempozyum kapsamında Fikirtepe Platformu, iş güvenliğine verdiği öneme dikkat çekmek amacıyla oturum aralarında sempozyumun ilk gününe özel isme özel baret başta öğrenciler olmak üzere tüm sempozyum katılımcılarından talep edenlere hediye edildi. Birinci oturum sempozyum onursal başkanı Yrd. Doç. Saadet Aytıs tarafından yönetildi. Oturumda, Yrd. Doç. Çiğdem Akkaya “Bugünün ve Yarının Yenilikçi Konutlarına Kullanıcı Odaklı Bir Yaklaşım” ile çağdaş yaşamda öne çıkan kavramların; Hareketlilik, Etkileşim, Uyumlanabilirlik, Kişiselleştirilebilirlik, Küresellik, Yerellik, Üretkenlik ve Çeşitlilik olduğunu dile getirdi. Bu kapsamda, mimari kriter ve ihtiyaçların nesillere göre değiştiğini, günümüzde ve gelecekte de kullanıcı ihtiyaçlarını karşılayarak uyum sağlamaya yönelik uygulanacak mimari yaklaşımların ön plana çıkacağını dile getirdi. AVM, residence, hastane ve birçok marka otelin mimarı ve Metex Design’ın kurucu ortağı Sinan Kafadar, yenilikçiliğin çok farklı şekillerde gerek malzemede gerek tasarım dilinde gerekse mimari kabukta uygulanabileceğini ama en 9 Mimar Murat Tabanlıoğlu konuşmasında dünyadan kentsel dönüşüm örneklerine yer verdi (üstte). Fikirtepe Platformu Genel Müdürü İrfan Şükrü Yağcı sempozyumun ünlü konuşmacıları Mark Phillips, Timothy Power, Sascha Peters ve Joachim Sauter ile birlikte (solda). önemli unsurun kendini tekrar etmemek olduğunu, çok hayal kurduğunu ancak hayalperest olmadığını aktardı. İş yaşamındaki bazı gerçeklere ve püf noktalara da özellikle öğrencilerin dikkatini çeken Kafadar, herkesin belli bir fikri olabileceğini ancak fikirlerin projeye ve mekâna da uyum sağlaması gerektiğini vurguladı. Fikirtepe Platformu adına sunum yapan mimar Ömer Çamoğlu örnek projeler ile Fikirtepe’yi ve kentsel dönüşümü anlatırken, katılımcılara ve meslektaşlarına önemli bilgiler aktardı. Fikirtepe bölgesinde hem kentsel hem de sosyal bir dönüşümün olduğuna dikkat çeken Çamoğlu, Fikirtepe’nin sosyal iletişime açık, yayaların, ticaretin olacağı bir kent merkezi haline geleceğini, dünya metropollerinde kent merkezinde kimler yaşıyorsa Fikirtepe’de de o kişilerin yaşayacağını söyledi. HEP BİRLİKTE BÜYÜK DEĞİŞİME Sempozyumun üç ve dördüncü günlerinde ağırlıklı olarak yabancı konuklar sunum yaparken, Fikirtepe Platformu Genel Müdürü İrfan Şükrü Yağcı Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Projesi ile ilgili bir sunum yaparak sempozyuma katılan yabancı konuklara görseller eşliğinde projelerle ilgili bilgi verdi. Yağcı, Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Projesi ve detaylarını neden “Hep birlikte büyük değişime” sloganı ile yürüttüklerini paylaştı. İkinci oturumda “Halfway to Infininity” başlıklı sunumunu yapan Timothy Power, sunumunda mekân ve objelerle o mekâna aidiyeti arttırmaktan bahsederken mimarı ve tasarımın aynı sahnede olduğunu ve bunları birbirinden ayırılamadığının altını çizdi. Power, “Bir tasarımcı ne yapar?” sorusuna ise kaynakları manipüle eder, eğer kaynakları mantıklı bir şekilde manipüle ederse, eşyalar, binalar, teknolojiler, üretilen hizmet ve ürünler doğal döngü içerisinde üreyerek, yaşayarak ve ayrışarak bütüncül bir şekilde rol oynayabilirler şeklinde cevap verdi. Timothy Power’ın hemen ardından sunum yapan Prof. Mark Philips, yenilikçi yaklaşımlar kapsamında hem dünyadan örnekler verdi, hem de kendi projelerini aktardı. Stutgart’ta yer alan otel projesinden, legonun organize edilebilir yapısına, karavan ofis projesinden, basit düzen değişiklikleri ile mekânlara nasıl +1 oda eklenebildiğine kadar iç mimarinin trendlerine değinen Philips, ayrıca yenilikçi yaklaşımlar konusunda özeleştiri yapmanın öneminden bahsetti. “Bir tasarımın uluslararası düzeyde kullanılabilir olması sizce neye bağlıdır?” sorusunun yöneltildiği Prof. Mark Philips; basit ve kişiselleştirilebilir veya kültürlere uyarlanabilir özellikleri taşıyan obje veya tasarımların uluslararası düzeyde kabul gördüğünü düşündüğünü belirtti. Sempozyumun son günü, dünyaca ünlü bir medya tasarımcısı olan Prof. Joachim Sauter’in tasarımda çeşitliliğin önemini vurgulayan sunumu ile başladı. Risk almadan ve güvenli sınırların dışına çıkmadan kendimizi ancak tekrar edebileceğimizi söyleyen Sauter sunumunun sonunda “Bir tasarım ya da mimarinin zamansız olmasını ne sağlar?” Soldan sağa (üstteki fotoğraf): Saadet Aytıs (MSGSÜ Yrd. Doç. Dr.), Fikirtepe Platformu Genel Müdürü İrfan Şükrü Yağcı, Özen Yeniçeri (CC Yapı), Mikail Aydemir (MUAD Planlama), Ahmet Yoldar (Erkan İnşaat). Fikirtepe Platformu adına sunum yapan mimar Ömer Çamoğlu ekibiyle birlikte (solda). sorusunu yanıtladı. Sauter, özellikle sosyal medya ve internet kullanımının yaygınlaşması ile tasarımcıların ürünlerini çok daha geniş kitlelere tanıtma şansı olduğunu vurgulayarak, belli bir zaman dilimine dayalı dekorasyon ve trendlerden arınarak yapılmış bir tasarımın zamansız olacağını söyledi. Bio-entegre tasarım üzerine sunum yapan konuklardan Prof. Marcos Cruz, bio-teknoloji ve sentetik biyolojinin gelecek tasarımlarını etkileyeceğini düşündüğünü paylaştı. Mimari ve doğanın çok eski bir tarihi olduğunu söyleyen Cruz, yosunlaşmış görüntülerin bina yüzeylerindeki duruşu ile ilgili çalışma örneklerini sundu. Autoban firmasının yaptığı proje örneklerini paylaştığı sunumun akabinde, günün son sunumunu Fikirtepe Platformu adına Murat Tabanlıoğlu gerçekleştirdi. Dünyadan kentsel dönüşüm örneklerine yer veren Tabanlıoğlu, İstanbul’daki yer alan dönüşüm alanlarından, Fikirtepe’de hayata geçirdikleri ve mimari tasarımını üstlendikleri projeden ve master plandan bahsetti. l 10 AYIN RÖPORTAJI Mimarlığı hiç bırakmadım Siz onu yıllardır sahnedeki kişiliğiyle tanıyorsunuz. Ancak Nejat Yavaşoğulları, aynı zamanda bir mimar. Kendisiyle müzikle iç içe giden mimarlık kariyerini konuştuk. Genelde restorasyon projelerine imza atan ve İstanbul’daki tarihi çok sayıda binanın yenilenmesinde imzası olan Yavaşoğulları, bize restorasyonun inceliklerini anlattı ve İstanbul’daki güncel mimariyle ilgili fikirlerini paylaştı. DENİZ ÜLKÜTEKİN T ürkiye’nin hatırı sayılır rock gruplarından Bulutsuzluk Özlemi’nin solisti Nejat Yavaşoğulları, aynı zamanda bir mimar. Pek çokları bilmese de İstanbul’daki birçok tarihi binanın restorasyonunda onun eli var. Yavaşoğulları ile mimarlığa başlangıç hikâyesini bu yolun müzikle nasıl kesiştiğini ve ikisinden birini yapmasa ne olabileceğini konuştuk. Daha çok müzisyen olarak tanınıyorsunuz. Mimarlık bu kariyerin neresinde? İkisi birbirini tamamlıyor sanırım. Böyle söylemek daha gerçekçi olacak. Mimarlık okulunu bitirdikten sonra hep bir müzik faaliyeti içinde olmuştum. Okulun bitiş yıllarında herhangi bir grubum yoktu, yalnızdım. Şarkılarım vardı, yakın çevrem de biliyordu ve birşeyler yapmam konusunda beni hep destekliyorlardı. Ben de ne yapacağımı bilmiyordum. İyi de bir mimar olduğumu söylüyorlardı ve okul daha bitmeden çalışmaya başladım. İyi mimarların bürolarında çalıştım. Müziksiz duramayacağımı da anladığımda da bu alana yöneldim. Ferhan Şensoy’la bir tiyatro çalışması yapıyorduk. Hem rol almıştım hem de müzik icra ediyordum. “Sekizde prova yaparız” diye sözleşiyorduk, ama bir keresinde patron geldi, dedi ki; “gece bire kadar çalışacağız. Bugün bu işi bitirmemiz lazım.” Çok zor bir durumda kaldım. Bu ileride de başıma gelebilecek bir durumdu. Dedim ki “çalışacaksam tek başıma çalışayım, böylece kendi çalışma saatlerimi de ayarlarım.” Serbest mimarlık yapmaya başladım. Daha Bulutsuzluk Özlemi yoktu ortada. Kaç yılıydı? 1985 yılı filandı sanırım. Tesadüf müdür nedir bilmiyorum. Eski eserlerle ilgili bilgim vardı. Öğrencilik yıllarımda Efes ve Afrodisyas’taki kazılarda mimar olarak çalıştım. Oradan restorasyona ilgi duymaya başladım. Sonra da bu alanda devam ettim. İstanbul bu bakımdan fazla sayıda binaya sahip zaten. O yönde çalışmalar devam etti, ama müziksiz de olmuyordu. Yavaş yavaş çevremde bir grup oluşmaya başladı. Zeynep Avcı isimli gazeteci bir arkadaşımız vardı. Dedi ki, “Nejat şarkılarını BİLSAK’ta yapılan gecelerde çalabilir misin.” BİLSAK da o günlerde Cihangir’de 12 Eylül’ün etkisinin sürdüğü bir ortamda insanların sığındığı limanlardan biriydi. İnsanlar yavaş yavaş bir araya gelmeye başlamıştı yeniden. Üst katta da küçük bir salonda avangart gruplar çalıyordu. Hatta bugünlerde uğraştığımız Şeyh Bedrettin destanının bir kısmını orada çalmıştık. Taksim Sanat Evi’nin sahibi Ahmet Sezerel de bizi dinleyip, iş teklif etti. Grup da bu şekilde şekillenmeye başladı. Zaten sanatçıların uğrak yeriydi, gelenler de bizi “siz bir kaset yapın artık” diye destekliyorlardı. Giderek olay büyüdü, ama bu sırada da mimarlık yapmaya devam ettim. O bakımdan ilginç bir örneğim. Mesaimin büyük kısmı ister istemez mimarlığa gidiyor. Çünkü proje çiziliyor, ruhsat alınıyor, inşaatı kontrol etmen gerekiyor, yoksa projeyle alakalı olmayan birşey çıkar. Mal sahibinin istekleri var, belediyenin izin verdiği, vermediği şeyler var. Ustaların yaptıkları yapamadıkları var. Bunlarla hep uğraşmaya da devam ettim. DAHA FAZLA ALBÜM Konser öncesi kuliste telefonla işleri yürütmeye çalıştığınız dönem oldu mu? Bazen oluyor, çok olmasa da. Aklıma şu soru da geliyor. Birini tamamen bırakıp tamamen diğeriyle uğraşsaydım ne olurdu? Müzik açısından bakarsak, herhalde daha fazla albümüm olurdu. Sizin ilk albümünüz de yaş olarak biraz geç, değil mi? Evet. Şöyle birşey, aslında ben bu şarkıları liseden beri yapıyordum. Okulu bitirdim, askere gittim geldim. 12 Eylül oldu. Kayıtlarım vardı, ama onları sunacak bir mecra bulamadım. Zaten ortam çok kötüydü. İnsanlar, birbirinin tipini beğenmeyip saldırıyorlardı. Biz Üsküdar’dan geçemezdik mesela. Bölünmüş yerler vardı. Anadoluhisarı’nda birşey yoktu, ama faşistler Çubuklu’ya sokmazdı. Türkiye bölünmüş ve kutuplaşmış olduğu için ara renklere, müziğe, sanata insanların zamanı yoktu, algılayacak durumda değillerdi. Zaten Neuchatel’e beş attık, Prekazi 30 metreden Monaco’ya golü attı da millet anca sokağa çıktı. Ondan önce 10 kişi sokakta yanyana bile yürüyemezdik. Orada artık engelleyemediler tabii. Zamanla kırıldı bazı şeyler. “Uçtu Uçtu” albümüne şimdi bakıyorum; 12 Eylül etkisi o kadar büyükmüş ki; Cezaevinde Bayram Görüşmesi, Acil Demokrasi gibi şarkılar hep o baskının yansıması olmuş. “Güneşimden Kaç” albümü de öyle aslında. Bunlar, sizin aklınızda protest bir müzik yapma fikri yokken kendiliğinden çıkan şarkılar mıydı? Ben aslında bazı süreçleri yaşamış, okumuş araştırmış, Behice Boran’ın Türkiye İşçi Partisi’nin gençlik kollarında yer almış birisiydim. Orada hem siyaset hem de sanata AYIN RÖPORTAJI 11 BELLEĞİMİZ SİLİNİYOR Nejat Yavaşoğulları ve Bulutsuzluk Özlemi, geçen onca yıla karşın hâlâ ilgi odağı olmayı sürdürüyor. bakış açısından çok şey öğrendim. Ancak kafamda da bir müzik tarzı vardı. Halk müziğini reddetmeden, daha evrensel bir müzik yapmak peşindeydim. Üniversite yıllarında birisi gitar çaldığında, bunu Batı emperyalizminin yansıması olarak görenler de vardı. Tabii daha bilinçli solcular teşvik ediciydiler, ama kaba bakanlar pek hoşlanmazlardı. Gitar veya diğer enstrümanlarla bayağı bir kafa yorduk. Müzik formu toplumun geneline yabancı olmakla birlikte, kendi içimden gelmeyen birşey yapmak da istemedim. Bir de ben böyle birşey yapmak istiyorsam, tek başıma olmadığımı da düşünüyordum. Çünkü gökten zembille inmemiştim. Dediğim gibi de oldu. Mesela Beynim Zonkluyor şarkısı bugün ilk çıktığından daha çok ilgi görüyor. Demek ki birtakım boşlukları doldurmuşuz. Bizden sonra gelen gruplar da bizden çok etkilendiler. Duman, Redd ve Mor ve Ötesi. O günlerde bizim dışımızda Ezginin Günlüğü ve Yeni Türkü vardı. Hayat da bizi arkadaş haline getiriyordu. Çünkü aynı yerlerde bulunuyorduk. Onlar daha yerli tınıları kullanıyordu, biz de daha evrensel bir müzikal tavır içindeydik. Bulutsuzluk Özlemi seksenlerin sonu ve doksanlarda üniversite gençliğinin sesi oldu. Bu iletişim nasıl oldu? Biz aslında yapmak istediğimiz şeyi yaptık. Fakat ben bunun bir karşılığı olacağını hep düşünüyordum. Şarkılarımın samimi olduğunu biliyorum. Her zaman beni etkileyen bir şeyden çıktığı için çağına tanıklık eden anektodlar da taşıyor olması tesadüf değil. “PTT’nin önünde Taksim’de.” Evet, Taksim’de bir PTT vardı ve onu yok ettiler, ama şarkıda duruyor orası. Cezaevinde Bayram Görüşmesi, Cumhuriyet Gazetesi’nde gördüğüm bir fotoğrafın sonucu ortaya çıktı. Beynim Zonkluyor yazdıysam, sabah kalktığımda gerçekten beynimin zonkladığını hissetmişimdir. Müziği de ona göre şekillenmiştir. Öyle olunca da aynı şeyleri insanlar paylaşıyor. Bir gitar solosu dinlenmez diye düşünüyorlardı. Beynim Zonkluyor’un gitar solosu üç dakika sürüyor. “Bizim millet anlamaz” desek kendi istediğimizi yapmamış olurduk. Bir de doksanlarda ünversite ortamı üniversite gibiydi. Şimdi bir şenlik yapıyorlar, bir belediyenin eğlence şenliği gibi oluyor. Eskiden müzik kulüpleri yapardı, onlar da kendilerinin benimsediği grupları çağırırdı. Biz de çok konser verdik, şimdi de veriyoruz, ama artık şenlik kalmadı neredeyse. l MODERN BİNA YAPMAK İSTERİM Restorasyon dışında da proje yapıyor musunuz? Evet, modern bina yapmak da istiyorum, ama eski binalardan fırsat kalmıyor. İnsanın bir kere adı çıkmaya görsün. Peki modern mimariye bakışınız nasıl? Konut olarak İstanbul’a bu kadar yük bindirilmesi binaların yükselmesine sebep olmuş olabilir. Bazı insanların gözünde, yüksek binaların toplu olarak yükseldiği bir fotoğraf “vay be ne güzel” dedirtebilir. Ancak silueti bozacak şekilde olmamalı. Bugün Üsküdar’dan karşıya baktığımızda üzücü bir manzara görüyoruz. Zincirlikuyu’daki gökdelenler, eskiden bize çok ihtişamlı görünen Dolmabahçe Sarayı’nı küçücük kılıyor. Silüeti bozmayacak bir yerde yapılmasına karşı değilim... Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Oradaki yapılar aklı başındaki her insanı rahatsız ederdi hele de bir mimarı. Yarısı tuğla yarısı beton evler, bir evin tuvaleti öbürünün salonuna bakıyor. Bir mimar olarak kentsel dönüşüme karşı olmam düşünülemez zaten. Öte yandan kentsel dönüşüm denince, dört katlı binanın yerine altı katlı binalar, ona göre sokaklar, okul ve spor alanları hayal ediyorum. Orada gökdelenler olmaması gerekir. Bir de orada oturanların proje bitiminde geri dönüş şansı kalmıyor. Bu da ters birşey, bunlara dikkat edilmeli. l İstanbul’da ilk hangi binaya restorasyon yaptınız? Recaizade Ekrem yalısı vardır İstinye Burnu’nda. Projeyi öğrencilere yaptırmak isteyen birisi okula başvurmuş. Okul da benim projemi seçti. Adam beğendi, benden sonra da devam etti çalışma. Hâlâ aynı haliyle durur. Restorasyon mimarı alanında yeni sayılabilecek bir dal... Haklısın. Adam tarlayı sürerken Roma civarında, birşeye takılıyor, altından tarihi Roma Forumu çıkıyor. “Ne yapsak” diye düşünmeye başlıyorlar. Venedik Tüzüğü ortaya konuluyor. “Dönem dönem yapılan ekler de binada anlaşılmalıdır” gibi düzenlemeler yapılıyor. Eskiye saygı sebebiyle, aynısını yapmak da o kadar makbul değil. Böyle bazı kriterler ortaya çıkıyor. İstanbul eski yapılar bakımından çok zengin. Ayasofya da var Dikilitaş da. Camiler de var, Kızkulesi de. Bunlara bakacaksın, tamir edeceksin. Bunu yaparken ne yapılacak, beton mu dökülecek, bunlar hakkındaki tartışmalar son dönemde önem kazandı. Çünkü insanların aidiyete ihtiyacı var. Mesela Beyazıt Meydanı’nda çınaraltında bir çay bahçesi var. Belki senin amcan da gençliğinde orada bir kere oturmuştur. Belki deden orada bir kahve içmiştir. Oraların bambaşka yerler haline gelmesi toplum belleğinin de kaybolması anlamına geliyor. Öte yandan İstanbul’da oturan insanların pek çoğunun amcası veya dedesi İstanbul’da yaşamamış. Bu da mimari ve restorasyona yansıyor mu? Belediye başkanını tanıyorum. Kendisi İstanbul’da büyümüş birisi. Ancak herhalde güncel siyasetin etkisi altında kalıyor. Mesela burada bir Küçüksu Çayırı var. İstanbul’da zaten bir çayır kültürü var. Tamam kendisi yaşamamış olabilir de, açsın eski minyatürlere baksın. Küçüksu’daki kadınların mihraceli minyatürleri var. Ben çocukken orada futbol oynanırdı. Kazanlarda mısır pişerdi. Herkes vapurlara binip buraya gelirdi. Buranın üstüne beton döküp otobüs terminali yapmak istemek, öncelikle eğitimsizliktir. Hatırası olmaması bir mazeret olamaz. Hele muhafazakârım diyen bir insan bunu yapmamalı. Şimdi Osmanlı’nın çeşmelerinin hiçbirinden su akmıyor. Tophane Çeşmesi mesela, musluğu kırık! Ben bunu modern düşünceli biri olarak söylüyorum. Çünkü geçmişten kalan kültürel eserlerle gurur duyarım. Bir İngiliz ya da Fransızla otururken, kendime güvenim daha farklı olur. “Eskiden çeşmelerden su gelirdi, herkes bu suyu kullanırdı, olduğu gibi de duruyor” derim. l 12 Fikirtepe’ye Pırlanta geliyor Projelerini, kentsel dönüşüm çalışmalarının son hız devam ettiği Fikirtepe’nin pırlantası olarak adlandıran Erkan Group’un bölgede hayata geçirdiği Göztepe Pırlanta projesi ve kentsel dönüşüm hakkında Erkan Group patronlarından Mahmut Erkan’la keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Pırlanta Göztepe’de akıllı bina teknolojisi kullanılıyor - Fikirtepe hakkında ne düşünüyorsunuz? Kısaca bahseder misiniz? Fikirtepe, projelerle tamamen yeniden şekillendirilen bir semt. Zaman içinde kendi ruhunu bulacak. Göztepe Pırlanta projemiz ise zaten yaşayan, canlı ve kimliğe sahip bir bölgede hayata geçiyor. Fikirtepe Platformu’na nasıl ve hangi amaçla katıldınız? Fikirtepe, Türkiye’nin ilk büyük ve planlı kentsel dönüşüm projesi. Platforma da Fikirtepe’yi güvenli ve düzenli bir yapılaşma ile daha yaşanabilir bir hale getirmek amacıyla katıldık. Burada çok yakında başlayacak yeni bir yaşamın temelleri atıldı. Bu anlamda burada arsa sahipleri, yatırımcılar, müteahhitler için pek çok fırsat var. Bu fırsatlardan biraz bahseder misiniz? Yenilenen çevre ile beraber bölgede yaşam yeniden doğuyor diyebiliriz. Yenilenen bu yaşamın içinde birçok fırsat olacak. Müteahhitler ise böyle bir dönüşümün içerisinde bulunarak markalaşma alanında ciddi adımlar atıyorlar. Bundan sonraki dönüşüm projelerinde firmaların daha tecrübeli ve disiplinli hareket edeceklerine inanıyoruz. Yaşam başladığında bu bölgede yaşayacakları ne tür fırsatlar bekliyor? Küçük, orta veya büyük ölçekli ticari işletmeleri ne tür fırsatlar bekliyor? Pırlanta Göztepe projesinden kısaca bahseder misiniz? Projede farklı teknolojiler ve yenilikler kullanıldı mı? Mimari tasarımı Çamoğlu Mimarlık tarafından gerçekleştirilen Göztepe Pırlanta projemiz, 8 bin 774 m2 arsa alanına, 93 bin 678 m2 inşaat alanına sahip; 20, 22 ve 24 katlı 3 bloktan oluşan, 1+1’den 5+1’e kadar, brüt 66 ila 290 m2 arasında konutların bulunduğu, konumu itibariyle bölgedeki tüm projelerden kendini ayıran, akıllı bina teknolojilerinin yer aldığı Göztepe’nin en özel projesidir. Pırlanta Göztepe projesinde yabancı yatırımcılar var mı? Varsa dağılımı nasıl? Tüm ülke vatandaşlarına satışlarımız vardır. Amerika, İngiltere, Fransa ve Arap ülkelerinden şu anda alım yapan müşterilerimiz var. l Yaşam başladığında, bu bölgede yaşayanlar; yeşil alanları, parkları, sosyal ve kültürel imkânları ile beraber hayatın iç içe olduğu bir lokasyonda yaşamanın keyfini sürecek. Fikirtepe’ye gelen ticari işletmeleri ise büyük fırsatlar bekliyor. Hayatın yeniden şekil bulduğu Fikirtepe’de ciddi bir müşteri potansiyeli olacaktır. Bu dönüşümün hızlanması ve yaşamın başlaması için hangi kesimlerden ne tür beklentileriniz var? Platforma dahil olan üyelerin hepsi, biz de dahil olmak üzere, tamamen Fikirtepe’ye adapte olmuş durumda. Sürecin daha da hızlanması ve yeni yaşamın biran önce başlaması konusundaki beklentim arsa sahiplerinin, yatırımcıların ve müteahhitlerin iş birliği içerisinde entegre halde çalışmasıdır. Zaman zaman bölge ile ilgili medyada yer alan karalama ve mağduriyet haberleri oldu. Siz ilk anlaşmaları sağlayan ve projede teslime yakın firmalardan biri olarak neler söylemek istersiniz? Her firma elinden geldiği kadar özverili bir şekilde çalışmaya özen gösteriyor. Biz firma olarak sistemli ve prensipli bir çalışmanın meyvesini aldığımızı düşünüyoruz. Doğru ve planlı çalıştığınızda herhangi bir problem ile karşılaşmıyorsunuz. Bu aşamada arsa sahiplerimiz ile ortaklaşa aldığımız kararların da çok etkisi bulunuyor. l 13 Fikirtepe’ye değer katmak, birlikte büyümek için geldik Kentsel dönüşüm süreci ile modern ve güvenli bir semt çehresine kavuşacak Fikirtepe’de proje gerçekleştirecek firmalardan Haldız İnşaat ile bölgeyi ve projelerini konuştuk. Haldız İnşaat Genel Müdürü Tacettin Gür, 2016 Eylül ayında lansman yapmayı planladıkları projeleri için ön talep toplamaya başladıklarını söyledi. Fikirtepe hakkında ne düşünüyorsunuz? Fikirtepe, Kadıköy’ün kalbinde bulunan ama gecekondu biçiminde kalmış, çarpık kentleşmenin örneği olan kanayan bir yaraydı. Bir diğer taraftan da Türkiye’nin mozaiğini gördüğünüz bir yer. Sadece belli bir bölgeden gelen değil, Türkiye’nin Edirne’den Balıkesir’e, Sivas’tan Bingöl’e, Ordu’dan Adana’ya kadar birçok farklı ilinden gelmiş kişilerin bir arada yaşadığı bir alan. Önümüzdeki çarpık kentleşme ve deprem riskini de göz önünde bulundurulunca burada bir dönüşüm projesi başladı. Devlet, yerel yönetimler, arsa sahipleri ve müteahhitlerin içinde bulunduğu bir süreç. Hem düzenlenen planlar, hem burada proje yapan firmaların katkıları ve talepleri hem de yaşamsal gerekliliklerle oldukça büyük aşamalar kaydedildi. Burada çok yakında başlayacak yeni bir yaşamın temelleri atıldı. Bu anlamda arsa sahipleri, yatırımcılar, müteahhitler, yaşayacak halk ve ticari işletmeler için pek çok fırsat var. Bu fırsatlardan biraz bahseder misiniz? Fikirtepe’de hem birbirini destekleyen hem de aynı zamanda rekabet içinde olan firmalar var. Hepimiz birbirimizin projelerinden ilham alıyoruz ve iyi projeler üretmeye çalışıyoruz. Bu projeleri üretirken de kafamıza göre üretemiyoruz çünkü farklı m2’lere göre hakları olan arsa sahipleri var ve onların haklarını koruyarak projelerimizi şekillendirmemiz gerekiyor. Yaşayacak insan sayısı, trafiğe çıkacak araç sayısı gibi birçok şeyi bir arada düşünüp projeleri şekillendiriyoruz. Ticari işletmeler içinse, burada 160.000 kişinin yaşayacağı öngörülüyor ve pek çok faaliyet alanındaki işletme için burası bir fırsat aynı zamanda da yeni bir istihdam alanı. ÖRNEK BİR KENT MERKEZİ Bu dönüşümün hızlanması ve yaşamın başlaması için hangi kesimlerden ne tür beklentileriniz var? Tüm firmalar aynı anda projelere başlamadığı için, master planda olan düzenlemelerin hızlı bir şekilde ele alınması, kamusal tarafta bürokrasinin hızlanması, yerel yönetimler tarafında da alt yapı ve ulaşımla ilgili çalışmalarının hızlanması tüm firmaların ve halkın faydasına olacaktır. Zaman zaman bölge ile ilgili medyada karalama ve mağduriyet haberleri oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz? En kolay şey birini tenkit etmek, eleştirmek. Tabii ki eleştireceksin ama eleştirirken de çözüm önerisi de sunmak lazım. Fikirtepe’de arsa sahibi kişilere aslında talih kuşu kondu diyebiliriz. 5 sene öncesine göre daireleri 5-10 kat değer kazandı. Bu kadar ciddi bir kentleşmenin olduğu yerde mutlaka problemler olacaktır. Devletin de katkı sağlaması ile bu tür problemler daha hızlı aşılacaktır. Kentsel dönüşüm için çıkan kanun tüm Türkiye’yi kapsadığı, Fikirtepe’ye özel yapılmadığı için, bazı genel koşulları değerlendirip bakmak lazım. Hem firmaların hem de hak sahiplerinin bu açıdan değerlendirme yapması lazım. 18. yüzyıldan kalan yerli ve yabancı pek çok kaynakta Fikir Tepesi’nden İstanbul’un en güzel mesire yeri, ressam, şair, yazar ve düşünürlerin ilham kaynağı olarak bahsediliyor. Sizce yaşam başladığında kimlere ilham kaynağı olacak? Eski kaynaklarda geçtiği şekilde bir ilham kaynağı olmaz belki ama örnek bir kent merkezi olacaktır, sosyokültürel anlamda çok daha gelişmiş olacaktır. Ancak ilham kaynağı olacak bir yer; ufku görebileceğiniz genişlikte, yeşil alanın çok geniş olduğu, sanatsal ve kültürel faaliyetlerin, tarihi yapıların çok yaygın olduğu bir yer olur bence. Sizce Fikirtepe’yi marka yapan en büyük değer ne olacaktır? Fikirtepe bir marka olma yolunda ilerliyor. Firmalar söz verdiği şekilde kimseyi mağdur etmeden işlerini yapar ve teslimlerini gerçekleştirirse, insanlar burada mutlu şekilde yaşamına başlarsa, lokasyon ve modern kent merkezinde yaşamanın getirdiği rahatlıkla burası bir marka olacaktır. l Bu projemizde Vakıflar Bankası ile ortak olduk Haldız İnşaat ve Fikirtepe projesinden kısaca bahseder misiniz? Haldız İnşaat 1979 yılında Sakarya’da, seksenli yılların sonlarına doğru Kocaeli’nde ve bugün Türkiye’nin çeşitli noktalarında inşaat faaliyetleri yürütmektedir. Haldız inşaat, gelişen teknolojiyi sürekli özümseyen, AR-GE faaliyetlerini destekleyen, entegre kalite yönetim sistemine sahip, insan kaynakları politikalarını kurum ve insani değerler çerçevesinde profesyonelce ele alarak yürüten, sahip olduğu inşaat yapı kültürünü uzun yılların kattığı tecrübe ile birleştirerek sektördeki konumunu sürekli olarak güncellemekte, geliştirmekte ve büyütmektedir. Haldız İnşaat esasen bir taahhüt firması ve gerek devlet, gerekse özel ihalelerle iş yapıyor. Referanslarımız arasında birçok kamu ve özel sektör binası mevcut. Bu projemizde de farklı projelerde de birlikte çalıştığımız Vakıflar Bankası ile ortak olduk. Bir elin nesi var, iki elin sesi var dedik. Projemize başladık, satış ofisimizi açtık ve şehrin daha yoğun olacağı Eylül 2016 gibi de proje lansmanımızı yapıp ön taleplerimizi almaya ve akabinde resmi satışlarımızı yapmaya başlayacağız. l AJANDA 14 SERGİ Sanatın en teknolojik hali Zorlu PSM’de Sanat ve teknoloji birlikteliğinin hangi boyutlara ulaşabileceğine, bugüne kadar Türkiye’de gerçekleşmiş en kapsamlı teknoloji sergisi olan Digital Revolution’da tanıklık edebilirsiniz. İlk kez geçen yıl Avrupa’nın en büyük gösteri sanatları merkezi Barbican Centre’da katılımcılarıyla buluşan devasa sergi 12 Haziran’a kadar Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde. İstanbul Londra, Stockholm ve Atina’nın ardından Digital Revolution’a ev sahipliği yapacak dördüncü şehir olma şansını elde ediyor. Ziyaretçiler ise dünyaca ünlü sanatçılar, film yapımcıları, tasarımcılar, müzisyenler ve oyun üreticilerinin hayranlık uyandırıcı işlerini deneyimleme fırsatını yakalıyor. Tarih: 20 Şubat-12 Haziran Saat: 11.00 - 21:30 / Yer: Zorlu PSM / Biletler: Tam 30 TL, Öğrenci / 65 Yaş + 15 TL (Biletler Zorlu PSM web sitesinden) l KONSER TİYATRO İnternette tanışan son çift Kadın ve erkek ilişkileri yüzyıllardır sanatın hemen her dalında tartışmasız güncelliğini yitirmeyen, en sadık konusu olmaya devam ediyor. “İnternette Tanışan Son Çift” de aslında her birimizi çok yakından ilgilendiren kadın erkek ilişkilerine yakın bir mercek tutuyor. Oyunun konusundan kısaca bahsedecek olursak iki insan nette tanışır, çocuk bilgisayar uzmanı, annesi ile yaşayan, kadınlar hakkında bilgisi olmayan ve biraz havalı bir erkektir. Kız ise, erkekler ile hayatı iyi tanımaktadır ve bir barda çalışarak hayatını idame ettirmektedir. İnternette tanışan bu zıt iki karakter sanal görüşmelerin sonunda buluşmaya karar verir ve aslında tüm hikâye o zaman başlar. Oyuncular: Akasya Asıltürkmen - İlker Yiğen / Tarihler: 3-10-17-24 Haziran / Yer: Bo Sahne - Cihangir / Biletler: 1. Kategori 50.50 TL / 2. Kategori 34.00 TL (Biletler Biletix’ten) l ATÖLYE Bir virtüözün piyano maratonu FESTİVAL One Love Festival’den bu yıl da sınırsız müzik One Love Festival, “Hayat Bu Kapağın Altında” desteğiyle festival severleri 15’inci kez ağırlamaya hazırlanıyor. Müzikseverlerin her yıl sabırsızlıkla beklediği One Love Festival, bu yıl da muhteşem lineup’ı ile sınırsız bir eğlence sunacak. Bugüne kadar 100’den fazla müzik grubunu ve 1.600’den fazla sanatçıyı 220 bini aşkın müziktutkununu ağırlayan One Love Festival 3 sahnesi ile 17 Temmuz’da Parkorman’da gerçekleştirilecek. Bu yazın en büyük buluşmalarından One Love Festival’de; Two Door Cinema Club, SBTRKT (dj set), Django Django, Balthazar, Arthur Beatrice, HVOB, Sofi Tukker, Klangkarussell (dj set), Butch, Ben Pearce, Kalben, Umut Adan, Cervus, Alican, İlker Aksungar, Men with a Plan, Akın Sevgör, Shangri-La ve Radyo Eksen DJ’leri sahnelerde yerini alacak. Tarih: 17 Temmuz 2016 Saat: 13.30 Yer: Parkorman / Biletler: 1. avantajlı dönem tek kişilik 85 TL / 1. Avantajlı dönem iki kişilik 150 TL (Biletler Biletix’ten) l 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, klasik müziğe dünya çapında damga vuran Türk piyano virtüözü İdil Biret, 44. İstanbul Müzik Festivali kapsamında “İdil Biret - Bir Virtüözün Piyano Maratonu II” konseri ile 5 Haziran Pazar günü Süreyya Operası’nda müzik tutkunları ile buluşuyor. Küçük yaşta müzik otoritelerini kendisine hayran bırakan ve bu sayede “Harikalar Çocuklar Kanunu”nun çıkarılmasına vesile olan piyanist, eşsiz yeteneği ile Paris Konservatuarı’nda ünlü müzisyen ve pedagog Nadia Boulanger’nin öğrencisi olmaya hak kazandı. Sanat hayatı boyunca Fransa, İngiltere, İtalya ve ABD gibi ülkelerden sayısız ödül alan ve 1971 yılında çıkan kanunla ilk devlet sanatçılarından olan İdil Biret, klasik müziğin unutulmayacak isimleri arasında yer alıyor. Tarih: 5 Haziran 2016 Saat: 18.00 Yer: Süreyya Operası / Biletler: 1. Kademe 120 TL, 2. Kademe 90 TL, 3. Kademe 60 TL, Öğrenci 35 TL, Loca 150 TL (Biletler Biletix’ten) l ETKİNLİK İftar sofraları Dinozorların dünyası yeniden keşfediliyor Ramazan ayı boyunca iftar sofralarını yöresel yemeklerle hazırlamak isteyenler Kitchen Creates’in özel atölye çalışmasında buluşuyor. Tarih: 10 Haziran Cuma Saat: 18.00 / Yer: Kitchen Creates - Bostancı / Biletler: 1. Kategori 135 TL (Biletler Biletix’ten) l Dünyanın en iyi dinozor müzeleri arasına giren Jurassic Land’de çocuklarınızla macera dolu bir gün geçirebilirsiniz. Türkiye’nin en büyük 4 boyutlu, 6 animasyonlu sineması, eğlenirken öğrenme imkânı sunan laboratuvarı ile çocuklar kadar büyüklerin de ilgisini çeken Jurassic Land, tüm aile fertlerinin birlikte vakit geçirebilecekleri yepyeni bir aktivite alanı oluyor. Yer: Forum İstanbul Alışveriş ve Yaşam Merkezi - Bayrampaşa / Biletler: 4 kişilik aile 115 TL, 3 kişilik aile 90 TL, Tam 39 TL, İndirimli 29 TL (Biletler Biletix’ten) l BİZDEN HABERLER 15 Ofiste yaratıcı çözümler F ikirtepe’nin, yenilenme süreci tamamlandığında A Plus ofis konsepti ile hizmet verecek Business İstanbul geçen günlerde Bilgi Üniversitesi işbirliği ile bir sosyal sorumluluk projesine imza attı. Proje kapsamında düzenlenen “Lobi ve Ofis Katı Mekansal Düzenleme ve Özgün Obje Tasarımı” isimli yarışmada Baykal Önal, İdil Işıksoy ve Mina Ada Yancı grup olarak gerçekleştirdikleri MOVİN isimli projeleriyle birinciliği elde etti. Kopenhag kent gezisi ödülünü alan öğrencilerden Baykal Önal’la projeleri ve mimarlık üzerine sohbet ettik. “Lobi ve Ofis Katı Mekansal Düzenleme ve Özgün Obje Tasarımı Yarışması”nı kazanarak Kopenhag’a kent inceleme gezisi ödülünün sahibi oldunuz. Öncelikle yarışmadan bahseder misiniz? Proje İstanbul Anadolu yakasında Kadıköy-Göztepe kavşağında yer alan plazada örnek bir ofis tasarımı ve lobi Fikirtepe Platformu resmi web sitesi ve facebook hesabı bölgedeki gelişmeleri paylaşıyor F ikirtepe Platformu, www. fikirtepeplatformu.org adresli resmi web sitesinden ve www. facebook.com/FikirtepePlatformu facebook hesabından bölgedeki son durum ve kentsel dönüşüm hakkındaki en güncel içerikleri paylaşmaya devam ediyor. önerisini kapsıyordu. Arkadaşlarım İdil Işıksoy ve Mina Ada Yancı ile bu yarışmaya girmeye karar verdik. Bizler açısından çok iyi bir tecrübe oldu, okul hemen bittikten sonra da birlikte bir tatil yapma fırsatımız olması da ayrıca mutlu etti bizi. MOVİN isimli projenizin detaylarını anlatır mısınız? Projeniz nasıl doğdu? Projemizin ismi MOVİN, ofisler masa başında oturulan yerler değil de hareketin ve dinamizmin olduğu eğlenceli yerler olsun dürtüsüyle koyduk sanırım bu ismi. Projeye başlarken başlarda biraz tıkandık, bunun nedeni ise ne yaparsak yapalım bir şey vardı ki mekânı o aklımızda yer eden sıkıcı ofis imajından tam olarak koparamıyorduk, bunun nedeni de bizden istenen kişi sayısının (çalışma birimlerinin) çok fazla olmasına yoruyorduk. Çok geçmeden problemin kişi sayısı olmadığını anladık, plan çözümünde verdiğimiz kararlarla istediğimiz çözüme ulaştık, tabii doğru malzeme ve kendi tasarladığımız çalışma birimleriyle de bunu destekleyerek hedeflediğimizi yakalayabildik. Yarışmanın hedefi; yoğun kent merkezlerinde insan odaklı, sosyal hayatı ve iş dünyasını bütünleştiren geleceğin ofis mekânları fikirlerinin geliştirilmesiydi. Projenizin yarışma konsepti kapsamında sunduğu çözümlerden ve diğer projelerle farkından bahseder misiniz? Amacımız dinamik bir mekân yaratmaktı. Bunun için bu tarz ofislerdeki temel sorunları inceledik. Neredeyse hepsinde ortak sorunlar vardı. Sanki şu fikir kabul edilmişti; maalesef çok fazla kişi çalışıyor, bu yüzden bu mekân da MOVİN projesinden görüntü. böyle sıkıcı olmak zorunda. Biz de diyoruz ki hayır öyle olmak zorunda değil eğer doğru kararlar verilirse. Üstelik bu işin bütçeyle de pek alakası yok ki bence zaten iyi mimarlığın en temel özelliği basit çözümler, basit detaylardır. Plan çözümlerimiz ve kendi tasarladığımız çalışma birimlerinin mekânın diğer elemanlarıyla ilişkisi sanırım bu projede bizi klasik ofis tipolojisinden ayıran etmenlerden oldu. Ülkemizdeki mimarlık ve tasarım eğitimi hakkındaki fikirleriniz nelerdir? Türkiye’de neredeyse her okulda bir mimarlık fakültesi var. Mimarlık, iç mimarlık ya da tasarım bölümlerinin en temel birimleri stüdyo eğitimleridir ve stüdyo eğitiminde fiziksel çevre (rahat çalışma alanı, ferah ortam vs) önemlidir. Bilinenin aksine iyi mimarlık ve tasarım eğitimi sadece stüdyo çalışmasıyla değil aynı zamanda çok gezmeyi çok fazla görmeyi de gerektirir. Sadece bina yapıp mimarlık fakültesi tabelası koymak ülkemizde çok sık karşılaştığımız bir durum maalesef. Mimarlık ve iç mimarlık mesleğinde yarışmanın önemi nedir? Özellikle son yıllarda yarışma ile yapılan proje sayısında artış var, bu tabii sevindirici bir durum. Mimarlık ve tasarım mesleği, mühendislik ve pozitif bilimler ile sanat arasında bir noktada konumlanmış bir disiplindir ve bu yüzdendir ki proje dediğimiz şey nesnel bir öğe olmakla birlikte içinde subjektif değerlerin ve bakış açılarının bulunduğu fikirlerdir. Bu yüzden aslında jüri kavramı var, çünkü tek bir iyi ya da doğru yok. Yarışma projelerinin avantajı da bu aslında, çok daha şeffaf bir ortamda, nispeten doğru projelerin seçilmesi çok önemli. l Fikirtepe Platformu formaları teslim etti İmtiyaz Sahibi: Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Derneği adına Fikirtepe Platformu Genel Müdürü İRFAN ŞÜKRÜ YAĞCI Platform web sitesinde, platforma üye firmaların projelerinden haberlerin de yer aldığı içeriklerle Fikirtepe hakkında kamuoyunu doğru ve hızlı bir şekilde bilgilendirmeyi hedefliyor. Facebook hesabı üzerinden ise Fikirtepe Platformu’nun gerçekleştirdiği ve desteklediği etkinlikler hakkında bilgi veriliyor. l Sorumlu Müdür: İRFAN ŞÜKRÜ YAĞCI Yazı İşleri Müdürü: AYNUR ÇOLAK Editörler: MERVE DİDİŞEN ÖZLEM GEZER EGE Fikirtepe Platformu, sosyal sorumluluk projesi kapsamında desteklediği Fikirtepe Dumlupınar Spor Kulübü’nün formalarını takım oyuncularına teslim etti. Spora verdiği değer ve önemi her fırsatta dile getiren Fikirtepe Platformu, oyunculara “Fikirtepe Platformu” yazılı formalarını teslim ederken tüm takıma yeni sezonda başarılar diledi. GOODWORKS İLETİŞİM DANIŞMANLIĞI A.Ş. tarafından yayınlanmaktadır. Tel: (0212) 217 70 00 Baskı: İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11A/41 Yenibosna-Bahçelievler/İstanbul Hacı Akif Mah. D-100 Karayolu Cad. No: 92 PK 41800 Hereke / Körfez / KOCAELİ Tel: (0262) 316 20 00 Faks: (0262) 511 39 86 Mail: [email protected] 1981 YILINDAN BUGÜNE MİMARİ YAPILARA DEĞER KATAN MARKALARA MODERN VE ESTETİK YAPILARIN CEPHE MİMARI MUTFAK•BANYO•KAPI•DOLAP ÜRETİYORUZ Tel: 0216 326 43 29 www.gorhan.net EMEK, TECRÜBE VE BAŞARILARLA DOLU 16 YIL Faaliyet alanlarımız l Projelendirme l Kazıklı Temel Uygulamaları l Derin Kazı İksa Yapıları l Destekleme Yapıları l Zemin İyileştirmesi l Fore Kazık / Mikro Kazık l Ankraj l Zemin Çivisi l Püskürtme beton l Jet Grout Merkez Barbaros Mah. Barbaros Cad. No: 217 Ataşehir / İstanbul Tel: (0216) 389 58 00 Fabrika Osmangazi Mah. Sanayi Cad. No: 35 Darıca / Kocaeli Tel: (0262) 653 06 06 Fax: (0262) 653 06 08 Topçu İbrahim Sok. Akdoğan Apt. No: 11 D: 5 İçerenköy - Ataşehir / İSTANBUL Tel: (0216) 574 54 23 - 575 71 98 Fax: (0216) 575 71 99 [email protected]/www.zeminmuhendislik.com İNŞAAT’A, BİZİ ÇÖZÜM ORTAĞI SEÇTİĞİ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ