N-Asetil Sisteinin Olası Koruyucu Rolü
Transkript
N-Asetil Sisteinin Olası Koruyucu Rolü
ASETAMİNOFEN İLE UYARILAN KARACİĞER TOKSİSİTESİNİN İNCELENMESİ: N-ASETİLSİSTEİNİN OLASI KORUYUCU ROLÜ Efe Kemal Akdoğan, Hande Erdoğan, Erencan Gündoğdu, Gonca Saraç Danışman: Derya Aldemir ÖZET Asetaminofen (APAP) sıklıkla kullanılan bir analjezik/antipiretik ajandır. APAP‟ın aşırı dozda alınması akut karaciğer yetmezliğine neden olmaktadır. APAP‟ ın sebep olduğu hepatotoksisitenin gelişiminde reaktif oksijen ve nitrojen türleri önemli bir rol oynamaktadır. L-Arjinini substrat olarak kullanan NOS ve arjinaz enzimlerinin birçok fizyopatolojik durumda ters regülasyonları önem taşımaktadır. Bu çalışmada APAP ile uyarılan karaciğer toksisitesinde oksidatif ve nitrozatif stres ile Arjinaz/NO ilişkisinin irdelenmesi ve koruyucu olarak N-asetilsistein (NAC) kullanımının etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. 25-35 gr ağırlığında, erkek, swiss-albino cinsi 24 adet fare 4 eşit gruba ayrılarak kullanılmıştır. Kontrol grubuna taze hazırlanan salin, APAP grubuna subletal dozda APAP uygulaması (550 mg/kg), NAC grubuna 400mg/kg dozda N-asetil sistein uygulaması ve APAP+NAC grubuna tek doz APAP uygulamasından sonra ikinci saatte tek doz NAC uygulaması gerçekleştirilmiştir. Tüm uygulamalar bir gecelik açlık sonrasında, intraperitoneal (i.p.) enjeksiyon yolu ile yapılmış ve 24 saat sonra hayvanlar anestezi altında sakrifiye edilmiştir. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, APAP grubunda serum aspartat aminotransferaz (AST) ve alanin aminotransferaz (ALT) aktiviteleri anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0.01). APAP uygulaması kontrol grubuna göre karaciğer malondialdehit (MDA) derişimini anlamlı olarak artırırken, redükte glutatyon (GSH) derişimini, anlamlı olarak azaltmıştır (p<0.05). NAC uygulaması ise, karaciğer MDA derişiminde azalmaya, GSH derişiminde artmaya neden olmuştur (p<0.05). Hepatik arjinaz aktivitesinde herhangi bir değişim gözlenmezken, NOS aktivitesinin göstergesi olarak karaciğer nitrit derişimleri APAP uygulanan grupta tüm gruplara göre anlamlı yüksek bulunmuştur (p<0.01). Bulgularımız, bu dozda APAP uygulamasının karaciğer hasarına neden olduğunu, lipit peroksidasyonunu ve NO oluşumunu artırdığını, N-asetilsisteinin ise oksidatif ve nitrozatif stres bağlamında koruyucu etki gösterdiğini ortaya koymuştur. GİRİŞ Asetaminofen (APAP) sıklıkla kullanılan bir analjezik/antipiretik (ağrı kesici/ateş düşürücü)‟tir. Terapötik dozlarda kullanıldığında yararlı olan APAP‟ın yüksek dozlarda kullanıldığında deney hayvanları ve insanlarda hepatik nekroz, böbrek toksisitesi ve ölüme neden olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. APAP‟ın aşırı dozda alınması Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Avrupa‟da akut karaciğer yetmezliğinin en sık nedeni haline gelmiştir(1, 12). APAP (C8H9NO2), katı, kütlesi 151,2 g/mol olan, suda çözünürlüğü az, sentetik bir moleküldür (Şekil 1). Zayıf bir asit olması nedeniyle fizyolojik pH aralığında aniyonize formda bulunmaktadır (28). Şekil 1 Asetaminofen (10) 1 APAP öncelikle karaciğerde glukuronidasyon ve sülfasyon ile metabolize edilir. Terapötik dozda alınan APAP (< 4g/gün)‟ın % 80-85‟i sülfat-glukronit konjugasyonu ile, % 10-15‟i ise hepatik CYP450 sistemi (CYP2E1-1A2) ile bir reaktif toksik metabolit olan N-asetil-pbenzokinonimin (NAPQI)‟e dönüştürülerek detoksifiye edilmektedir. Bu toksik metabolit glutatyon (GSH)‟a bağlanarak detoksifiye edilir (Şekil 2). APAP‟ın aşırı doz alımı, CYP enzimlerinin indüksiyonu, glutatyonun azalması ve/veya glukuronidasyonun inhibisyonunun gerçekleştiği durumlarda bu metabolit yeterince detoksifiye edilemez. Yüksek doz APAP uygulaması sonrası konjugasyon yolu doygunluğa ulaştığı için CYP450 yolu ile metabolize edilen APAP miktarı artar ve bu durum toksik reaktif metabolit oluşum hızında artışla sonuçlanır (3,35). Bu artış, hücre içi redükte glutatyonda (GSH) azalma ile sonuçlanır ve ortamdaki fazla NAPQI hücredeki makromoleküllerle etkileşerek sentrilobüler nekroza neden olur. Erken dönemde mitokondrial disfonksiyon görülürken bunu mitokondrial kollaps, onkotik nekroz izler ve sonuçta in vivo hücre ölümü meydana gelir (3,33). Şekil 2 Karaciğerde Asetaminofen Metabolizması ( 11 ) Oksidatif stres, serbest radikal oluşumu ile antioksidan savunma ve tamir sistemleri arasındaki dengenin bozulması durumudur. Reaktif oksijen türleri (ROS) hücrede lipit, protein, DNA gibi makromoleküllerle etkileşime girmektedir. Bu nedenle ROS ve lipit peroksidasyonu birçok hastalığın patogenezinde önemli rol oynamaktadır. Lipit peroksidasyonu ROS aracılı hücre hasarının en önemli sonuçlarından biridir. Fizyolojik şartlar altında düşük hızda gerçekleşen lipit peroksidasyonunun oksidanlar ve oksidatif stres ile oluşum hızı artabilmektedir. Lipit peroksidasyonunun en önemli hedefi çoklu doymamış yağ asidi (PUFA) içeriği fazla olan membran fosfolipitleridir. PUFA‟lar ve metabolitleri enerjinin sağlanması, hücre içi sinyal oluşumu ve gen ekspresyonunun düzenlenmesi gibi önemli fizyolojik rollere sahiptir. Bu nedenle lipit peroksidasyonu membran lipit tabakasının fizyolojik yapısını değiştirerek hücresel işlev kaybına neden olabilmektedir. Oksidatif stres mekanizmasının APAP toksisitesinde önemli rol oynadığı kabul edilmektedir. ∙ APAP‟ın NAPQI‟ya oksidasyonunda artış, O2 - ve hidrojen peroksit (H2O2) oluşumunda artışla sonuçlanmaktadır. NAPQI‟nın yüksek oksidatif kapasitesi nedeniyle oluşan tiyol oksidasyonunun karaciğer toksisitesinin ana nedeni olabileceği düşünülmektedir. NAPQI‟nın GSH‟ı okside etmesi sonucu hücede GSH/GSSG oranı ve ayrıca NADPH/NADP + oranı azalmaktadır. GSH derişiminde bu azalma, GPx enzim aktivitesinde azalma ve/veya kayıpla sonuçlanmaktadır (17). 2 APAP‟ ın sebep olduğu hepatotoksisitenin gelişiminde reaktif oksijen ve nitrojen türleri önemli rol oynamaktadır (15). APAP toksik dozunu izleyen süreçte nekrotik hücrelerdeki proteinde tirozin nitrasyonu meydana gelmektedir. Tirozin nitrasyonu artan NO ve süperoksitin reaksiyona girmesi sonucu oluşan peroksinitrit aracılığı ile gerçekleşmektedir. APAP‟ın toksik dozu NO sentezi ve nitrotirozin-protein eklentilerinin yapımının artışına öncülük eder (12). Nitrotirozin karaciğerdeki nekrotik sentrilobuler bölgede APAP-protein eklentileriyle aynı yerleşimlidir. Peroksinitritin GSH/GSH peroksidaz tarafından detoksifiye edildiği bilinmektedir. Ancak hücre içi GSH‟ın, APAP toksisitesinde önemli ölçüde azalmaktadır (12, 15). Hepatik GSH biyosentezini arttırmak için mevcut APAP aşırı dozunun tedavilerinde N-asetilsistein kullanılmaktadır (12). APAP hepatotoksisitesi iNOS ekspresyonunun artmasıyla ve nitrotrozin-protein eklentilerinin oluşması ile ilişkilidir. Aminoguanidin ile iNOS‟un inhibe edilmesinin APAP tarafından oluşturulan karaciğer hasarını önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir. NO hepatik mikrovaskülasyona yeterli kan rezervinin sağlanmasında kritik bir rol oynar. Bu işlevini lökosit, platelet ve endotelyal hücrelerinde adezyon moleküllerinin eksprese edilmesini etkileyerek gerçekleştirmektedir (14). Hepatik üre döngüsünün bir enzimi olan arjinaz (EC 3.5.3.1), L-arjinini üre ve ornitine hidroliz eder. Arjinazın, doku dağılımına, subsellüler yerleşimine ve immünolojik reaktifliğine göre değişiklik gösteren iki ayrı izoenzimi tanımlanmıştır. Arjinaz I, karaciğerde çok miktarda ifadelenen sitozolik bir enzimdir ve toplam vücut arjinaz akivitesinin çoğunu oluşturur. Arjinaz II ise geniş doku dağılımına sahip, en çok böbrek ve prostatta, çok az miktarda ise karaciğerde ifadelenen mitokondrial bir enzimdir. Nitrik oksit sentaz (EC 1.14.13.39) NADPH ve O2 varlığında arjininin nitrik oksit (NO) ve sitrüline dönüşümünü katalizleyen bir monooksijenazdır (Şekil 3). Memelilerde üç farklı NOS ifadelenir: Nöral NOS (nNOS), endotelyal NOS (eNOS) ve indüklenebilir NOS (iNOS). Bunların hepsi homodimerik, hem içeren flavoproteinlerdir. NOS flavinleri NADPH kaynaklı elektronları hem‟e transfer ederler. Bu her iki basamakta da hem‟in dioksijene bağlanmasına ve onu aktive etmesine yol açar. Ayrıca tetrahidrobiopterin kofaktör olarak gereklidir ve enzime hem‟in yanından sıkıca bağlanmıştır. NOS‟un elektron transfer reaksiyonları kalsiyum bağlayan ve NOS‟a tersinir biçimde bağlanabilen kalmodulin tarafından düzenlenir (29). Ancak, ilk olarak makrofajlarda tanımlanan iNOS (tip2) kalsiyum bağımsızdır ve indüklenebilir (26). Nitrik oksit (NO) memeli vücudundaki birçok önemli olayda rol oynayan bir sinyal molekülüdür (29). En önemli özelliği bir serbest radikal olmasıdır. NO‟nun kimyası onun bir serbest radikal olmasına yoğunlaşmasına rağmen, NO diğer serbest radikaller ile aynı kimyasal özellikleri göstermez. Örneğin, diğer karbon-, oksijen- ya da nitrojen- merkezli serbest radikallerin aksine nitrik oksit dimerize olmaya yatkın değildir (8). NO‟nun biyokimyası onu direk ve indirek olarak iki sınıfa ayırır. Direk etkileri, NO‟yu biyolojik hedef molekül ile direk tepkimeye sokacak kadar hızlı oluşan kimyasal tepkimelerdir. Bu durumun tersine; indirek etkileri NO‟nun O2 veya superoksit (O2¯˙) ile tepkimeye girerek reaktif nitrojen radikalleri/molekülleri (RNS) oluşturması, ardından RNS‟nin biyolojik hedefle tepkimeye girmesiyle oluşan kimyasal tepkimelerdir. Direk etkiler genelde düşük derişimlerde oluşurken, indirek etkiler çok daha yüksek derişimlerde gözlenir. NO‟nun normal fizyolojik süreci düzenleyen damar ve stroma hücrelerindeki gibi düşük derişimlerinden eNOS ve nNOS sorumludur. Makrofajlar tarafından aktive edilen, sitotoksik 3 fonksiyonlarının olduğu düşünülen yüksek seviyelerinden ise iNOS sorumludur (32). NO, özgün bölgedeki derişimi, diğer ROS‟ların derişimi ve özellikle hücre redoks durumuna bağlı olarak antioksidan, düzenleyici veya toksik etki gösterebilmektedir. Nitrasyon, nitrozilasyon ve oksidasyon dolaylı etkileri arasında yer almaktadır. Genel olarak, düşük derişimlerde (<1μM) doğrudan, buna karşın yüksek derişimlerde (>1μM) dolaylı etki göstermektedir (34). Arjinazın hücrelerdeki aktivitesi NO biyosentezini NOS substratı olan L-arjinin için yarışarak düzenlemektir (6,24,25). Arjinaz I ve Arjinaz II, iNOS tarafından NO yapımının sınırlandırılmasında eşit etkiye sahiptir. Egzojen L-arjinin alımının olmadığı durumda Arjinaz I‟in artmış ekspresyonunun nitrit üretimini baskıladığı gösterilmiştir (25). Arjinaz ayrıca, iNOS proteinin translasyonunu ve kararlılığını baskılamayı, üre yapımıyla ve endojen inhibitörü olan ADMA ile NOS aktivitesini baskılamayı içeren birtakım potansiyel mekanizmalar yoluyla NO yapımını inhibe eder. Öte yandan arjinazın artmış sentezinin, eNOS ile NO sentezini baskıladığı ve hipertansiyon, yaşlanma, iskemi-reperfüzyon ve diyabetteki endotelyal işlev bozukluğuna yol açtığı gösterilmiştir (24). Şekil 3 Nitrik Oksit Sentaz Tepkimesi ( 29) Şekil 4 Arjinin Metabolik Ürünleri (27) N- asetilsistein (NAC) indirgenmiş glutatyon (GSH)‟un ve L- sistein (L-Cys)‟in asetillenmiş halidir. Güçlü nükleofilik özelliği nedeni ile serbest radikalleri temizleme yetisine sahiptir. NAC sülfidril grubu içerdiği için oral alımı sonrasında gastrointestinal sistemden hızlıca emilir. Barsak ve karaciğerde asetil grubu uzaklaştırılarak metabolize edilir. Oral kullanımından 1 saat sonra en yüksek plazma değerine ulaşır ve 12 saat sonra plazmada yer almaz. Sülfidril grubu vericisi olarak GSH sentezini uyarır, zenobiyotik biyotransformasyonunu baskılayarak, karaciğer toksik hasarında koruyucu işlev gösterir. NAC; klinikte solunum hastalıkları, APAP ve diğer zehirlenmeler, HIV enfeksiyonları, kanser ve çeşitli kalp hastalıkları gibi bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Kronik solunum hastalıklarında mukolitik ajan ve asetaminofen doz aşımına bağlı karaciğer hasarında GSH ve L-Cys öncüsü olarak kullanılır (12,15,22). Bu çalışmada APAP‟ın neden olduğu karaciğer toksisitesi üzerinde N-asetilsisteinin koruyucu etkisinin oksidatif ve nitrozatif stres ile hepatik arjinaz/nitrik oksit sentaz ilişkisi bağlamında karşılaştırılması amaçlanmaktadır. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışma Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Deney Hayvanları kullanım kurallarına uygun olarak Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Etik Kurulu‟nun 2010/sayı:B.30.2.BŞK.0.05.05.01/215 no‟lu kararı ve desteğiyle gerçekleştirildi. Deney Hayvanları ve Gruplar Çalışmada, ağırlıkları 30-40 gr arasında değişen 24 adet erkek Swiss Albino fare kullanıldı. Deney hayvanları 12 saat aydınlık, 12 saat karanlıkta bırakıldı ve beslenmeleri standart 4 diyet ve su (ad libitum) ile sağlandı. APAP LD50 dozu 550 mg/kg ve NAC dozu 400 mg/kg olarak belirlendi. Uygun dozlar seçildikten sonra deney hayvanları 4 gruba ayrıldı. Grup 1 (Kontrol grubu): Salin uygulanan grup (KONT) (n=6) Grup 2: 400 mg/kg NAC (i.p., tek doz) (n=6) Grup 3: 550 mg /kg APAP (i.p., tek doz ) (n=6) Grup 4: 550 mg/kg APAP (i.p., tek doz) + 400 mg/ kg NAC (APAP sonrası 2. saat) (i.p., tek doz) (n=6) Tüm uygulamalar bir gecelik açlık sonrasında, intraperitoneal (i.p.) enjeksiyon yolu ile (8ml/kg) yapıldı ve 24 saat sonra hayvanlar anestezi altında (50 mg/kg ketamin; 7 mg/kg ksilazin) sakrifiye edildi. Bütün gruplarda intrakardiak kan alımı sonrası karaciğer dokusu izole edildi. Serum Biyokimyasal Parametrelerinin Ölçümü 3000g‟de 15 dk santrifügasyon sonrası elde edilen serum örneklerinde aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT), laktat dehidrogenaz aktiviteleri uv yöntem ile Roche diagnostik reaktifleri kullanılarak Roche Hitachi modüler PP sisteminde (Roche Diagnostik GmbH, Mannheim, Almanya) analiz edildi. Doku MDA ve GSH Derişiminin Saptanması Dokular 0,15 M potasyum klorür içinde cam-cam homojenizatör kullanılarak (1/10; w/v) homojenize edildi. Doku örneklerinde MDA derişimi Buege ve Aust‟un yöntemi kullanılarak saptandı (4). Yöntem MDA‟nın tiyobarbitürik asit (TBA) ile yaptığı kompleksin kolorimetrik olarak ölçümü esasına (Shimadzu-1601) dayanmaktadır (A535). MDA derişimleri molar ekstinksiyon katsayısı (1,56x105M-1cm-1) kullanılarak hesaplandı ve nmol/g doku olarak ifade edildi. Doku GSH derişimleri Ellman‟ın doku sülfidril grup analizi yöntemi ile gerçekleştirildi (7). GSH derişimleri standart eğri kullanılarak hesaplandı ve mol/g doku olarak ifade edildi. Doku Arjinaz Aktivitelerinin Saptanması Doku örnekleri %1 Triton X-100, 0.1 M PMSF, 0.2 mM leupeptin içeren 20 mM Tris-HCl pH 7,68 tamponunda cam-cam homojenizatör kullanılarak homojenize edildi (1/10, w/v). Homojenat örneklerinin 15,000g‟de 10 dk santrfüj işlemi sonrası elde edilen süpernatant enzim kaynağı olarak kullanıldı. Enzim aktivite tayini Geyer ve Dabich‟in yöntemine göre gerçekleştirildi (9). Yöntem oluşan ürenin kolorimetrik olarak ölçülmesi esasına dayanmaktadır. Renk oluşumu sonrası absorbanslar 520 nm‟de (Shimadzu-1601) renk körüne karşı ölçüldü. Üre derişimleri standart eğri kullanılarak belirlendi ve 1 ünite enzim aktivitesi 1 mol üre/dk/g doku olarak (U/g doku), spesifik aktivite ise U/mg protein olarak ifade edildi. Doku NOS Aktivitelerinin Saptanması Doku NOS aktivitelerinin belirlenmesi, dolaylı olarak, NO‟in kararlı son ürünleri olan total nitrit analizi ile gerçekleştirildi. Doku örnekleri 2 mM EDTA içeren 20 mM pH 7,68 Tris-HCl tamponunda cam-cam homojenizatör kullanılarak (1/10, w/v) homojenize edildi. Total nitrit analizleri Nitrik Oksit Kolorimetrik Analiz Kiti (Roche Diagnostik, Mannheim, Almanya) kullanılarak önerilen protokole göre gerçekleştirildi. Absorbans değerleri 550 nm‟de, “mikroplate” okuyucu (Bio-Tek, Winooski-USA) kullanılarak köre karşı elde edildi. 5 Derişimler standart eğri kullanılarak hesaplandı ve total NO2¯ derişimleri nmol/g doku olarak ifade edildi. Doku Total Protein Analizi Doku homojenatlarında total protein analizi Bradford yöntemine göre gerçekleştirildi (2). Protein derişimleri BSA (Bovine serum albumin) standart eğrisi kullanılarak hesaplandı ve sonuçlar mg/ml olarak ifade edildi. İstatistiksel Analiz Değişkenlerin normal dağılıma uyumu Shapiro- Wilk testi ile kontrol edildi. Normal dağılım göstermeyen ve grup varyansları homojen olmayan değişkenlere ilişkin karşılaştırmalar Kruskal- Wallis testi ve ardından çoklu karşılaştırma yöntemlerinden Bonferroni- Dunn testi ile yapıldı. Parametrik testlerin önşartlarını sağlayan değişkenlere ilişkin grup karşılaştırmalarında Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ve ardından çoklu karılaştırma yöntemlerinden Tukey testi kullanıldı. Sonuçlar ortalama standart sapma ve ortanca değer olarak ifade edildi. p<0,05 düzeyi istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Veri setinin istatistiksel analizi SPSS 11,5 yazılımı ile gerçekleştirildi. BULGULAR APAP ve NAC uygulamalarının serum ALT, AST ve LDH aktiviteleri üzerine etkileri Tablo 1 ve sırasiyle Şekil 5 ve 6‟da verilmiştir. ALT ve AST aktiviteleri APAP uygulanan grupta, diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur (p<0,01 ve p<0,05). APAP+NAC uygulanan grupta ise kontrol grubuna göre anlamlı bir değişiklik bulunmamıştır. LDH aktiviteleri gruplar arasında anlamlı değişiklik göstermemiştir. Tablo 1 Serum Biyokimyasal Parametreleri ALT (U/L) AST (U/L) Grup 1 Kontrol (n=6) 59 ± 22,8 (51) 200 ± 138,6 (174) Grup 2 NAC (n=5) 108 ± 50,1** (77) 176 ± 41,7 (148) LDH (U/L) 739 ± 321,8 (691) 611 ± 229,2 (470) Grup 3 APAP (n=5) 1302 ± 2389,2**, # (144) 1446 ± 2138,2 (395) 2540 ± 3668,4 (894) Grup 4 NAC+APAP (n=6) 70 ± 31,2 (58) 140 ± 77,2# (127) 564 ± 128,6 (539) Veriler ort ± SD ve (ortanca) olarak verilmiştir # ** p<0,01 Grup 1 ve 4 ile karşılaştırıldığında; p<0,05 Grup 2 ile karşılaştırıldığında; p<0,01 Grup1, 2 ve 4 ile karşılaştırıldığında 6 6000 5000 5000 4000 4000 AST (U/L) ALT (U/L) 6000 3000 2000 2000 **, # 1000 6 Kontrol b b b5 NAC ,, b 1000 ** 0 -1000 N= 3000 # 0 -1000 N= 5 6 APAP APAP+NAC Şekil 5 Serum ALT aktiviteleri 6 5 5 Kontrol NAC APAP b b b6 , APAP+NAC , b Şekil 6 Serum AST aktiviteleri Tablo 2 Doku MDA, GSH, total nitrit derişimleri ile arjinaz aktiviteleri Kontrol (n=6) NAC (n=5) APAP (n=6) NAC+APAP (n=6) Arjinaz (U/g) 680,4 ± 109,80 (661,17) 723,2 ± 69,78 (744,23) 614,1 ± 106,60 (595,75) 721, 37 ± 33,84 (726,77) Arjinaz (U/mg prt) 55,7 ± 8,35 (53,04) 51 ± 4,34 (50,29) 51,8 ± 3,77 (51,18) 51 ± 4,48 (50,02) Total nitrit (nmol/g) 244,8 ± 68,17 (256,57) 271,18 ± 65,97 (310,24) 405,5 ± 132,35 (369,21) 197,7 ± 89,04## (199,82) MDA (nmol/g) GSH (μmol/g) 23,3 ± 4,33 29,4 ± 8,67 38,5 ± 12,12* 23,9 ± 5,61 7,3 ± 0.88 7,0 ± 1,24 4,0 ± 1,49 6,6 ± 1,27 Veriler ort ± SD ve (ortanca) olarak verilmiştir APAP uygulaması, kontrol ve APAP+NAC gruplarına göre MDA derişimlerini anlamlı olarak yükseltmiştir (p<0,05). APAP + NAC grubunda ise kontrol grubuna göre anlamlı bir değişiklik bulunmamıştır (Tablo 2, Şekil 10). GSH derişimleri, APAP uygulanan grupta diğer tüm gruplara göre anlamlı olarak azalırken (p<0,01), APAP+NAC uygulanan grupta ise kontrol grubuna göre anlamlı bir değişiklik bulunmamıştır (Tablo 2, Şekil 11). 7 Şekil 7 Karaciğer arjinaz aktiviteleri Şekil 8 Karaciğer arjinaz spesifik aktiviteleri ## Şekil 9 Karaciğer total nitrit derişimleri * Şekil 10 Karaciğer MDA derişimleri Şekil 11 Karaciğer GSH derişimleri ## * p<0,05 Grup 1 ve 4 ile karşılaştırıldığında; p<0,01 Grup 2 ile karşılaştırıldığında; p<0,01 Grup1, 2 ve 4 ile karşılaştırıldığında TARTIŞMA APAP sıklıkla kullanılan analjezik/antipiretik bir ilaçtır. Terapötik dozlarda kullanıldığında yararlı olan APAP‟ın aşırı dozda alınması akut karaciğer yetmezliğinin en sık nedeni haline gelmiştir. Aşırı doz APAP alımında, CYP enzimlerinin indüksiyonu, glutatyonun azalması 8 veya glukuronidasyon inhibisyonu ile yeterince nötralize edilemeyen NAPQI hücredeki proteinlerin sistein gruplarına kovalan bağlanır ve hepatik sentrilobuler nekroz meydana gelir (1,12,21). En çok APAP‟ın toksik etkisine karşı kullanılan N-Aseilsistein (NAC) güvenli ve tolere edilebilir bir andidottur. APAP toksisitesine karşı NAC‟ın birincil rolü hücre içi GSH‟ı tekrar sağlamasıdır (21). Bu çalışmada 550 mg/kg subletal dozda APAP uygulanması ile serum ALT ve AST aktivitelerinin kontrole göre artışı akut karaciğer hasarını desteklemektedir. Ayrıca APAP toksisitesinde insanlarda tedavi amaçlı kullanılan NAC uygulaması enzim aktivitelerinin kontrol düzeylerine inmesini sağlayarak koruyucu etki göstermiştir. L- arjinin‟in poliaminlere, nitrik oksit (NO)‟e ve üre sentezine giden metabolik yolları arasındaki ilişki toksisite dahil birçok durumda etkilenebilir. Arjinin, hem arjinaz hem de NOS için ortak bir substrattır. Arjinaz ve NOS aktivitelerinin kontrolü söz konusu enzimlerin fizyolojik ve klinik işlevleri nedeni ile büyük önem taşımaktadır. Aynı substratı, ilgileri farklı olmak üzere kullanmaları, sentezlerinin indüksiyonu ve aktivitelerinin düzenlenmesindeki olası ters işlevleri nedeni ile çeşitli araştırmalarda ekspresyonları/aktiviteleri incelenmiştir (16). Tiyoasetamid ile uyarılmış akut karaciğer hasarının arjinaz aktivitesinde düşüşe yol açarken total hepatik NO2¯ derişimini arttırdığı gösterilmiştir. Karaciğer doku arjinaz aktivitesindeki azalmanın enzimin karaciğerden salınmasını ve/veya hasara bağlı olarak sağlam hepatosit sayısının azalmasını yansıtabileceği bildirilmiştir. (18). Karbon tetraklorür ile uyarılmış bir karaciğer hasarı modelinde ise bazı üre döngüsü enzimlerinin karaciğer hücreleri zarar gördüğü zaman hepatositlerden hızlı bir şekilde sızdığı ve serum tip I arjinaz‟ının önemli ölçüde arttığı gösterilmiştir.Araştırmalar, karaciğer arjinazının birden fazla formunun olduğunu; ancak çeşitli patofizyolojik durumlarda Tip I arjinazın indüklenmediğini göstermektedir. Buna karşın karaciğer hasarlarında Tip II arjinaz ekspresyonunun ve aktivitesinin arttığı gösterilmiştir (13). Çalışmamızda karaciğer dokusu total nitrit derşiminde APAP uygulanan gruplarda anlamlı artış gözlenirken, hepatik arjinaz aktivitesi ve/veya spesifik aktivitesi gruplar arasında anlamlı bir değişim göstermemiştir. Bu sonucun; olasılıkla nitrozatif ve oksidatif strese ikincil olarak, tip I hepatik arjinazın “turnover” hızının değişmesine veya tip II arjinaz sentezinde olası uyarılmaya bağlı olabileceği düşünülmektedir. Benzer biçimde Chrzanowska ve ark. (5) yaptıkları çalışmada; siroz tanısı almış karaciğerde görülen bozulmuş amonyak inaktivasyonu ve artmış kollajen biyosentezinin hepatik arjinaz I ve II düzeylerindeki değişiklikle ilgili olabileceği düşünülmüştür. Normal karaciğer ile karşılaştırıldığında arjinaz I aktivitesi ve mRNA derişiminde önemli ölçüde azalma, arjinaz II ekspresyonunda ise olasılıkla ornitin ve poliamin biyosentezindeki işlevi nedeni ile yükselme görülmüştür. Serbest radikal olan NO hem sitotoksik hem de hücre koruyucu özellikleri olan bir reaktif moleküldür. Bazı araştırmalar endojen NO‟nun toksik olduğunu açıkça belirtirken, diğerleri ise koruyucu olduğunu göstermiştir. Koruyucu etkileri antioksidan mekanizmalar üzerinden sunulurken, NO aracılı toksisite hücre ölümüne yol açan reaktif nitrojen türlerinin oluşumuna dayandırılır. NO‟nun yarılanma ömrü yani biyolojik aktivitesi superoksit gibi oksijen 9 kaynaklı serbest radikaller tarafından belirlenir. Superoksit hızla NO ile tepkimeye girerek yüksek reaktif bir ara ürün olan peroksinitriti oluşturur. Bu tepkime superoksit dismutasyonundan 3-4 kat daha hızlıdır. Peroksinitrit yüksek derişimlerde sitotoksiktir; proteinlerde, yağlarda, ve DNA‟da oksidatif hasar meydana getirebilir (30). APAP metabolizmasının ve kovalan bağlanmanın hepatotoksisite gelişiminde önemli basamaklar oldukları bilinmektedir. Fakat reaktif nitrojen ve oksijen türlerinin mekanizma açısından önemli olabilecekleri de ileri sürülmüştür. APAP ile muamele edilmiş sentrilobuler hücrelerde nitrotirozin ve APAP eklentilerinin biriktiği gösterilmiştir. APAP‟ın proteinlere bağlanması toksisitenin en iyi belirteci olduğu için tirozin kalıntılarının nitrasyonu da toksisite ile bağlantılı olabilir. APAP kalıntıları NAPQI metabolitinin sistein ile reaksiyonu sonucu oluşurken nitrotirozin kalıntıları tirozin ile NO ve süperoksitten yapılan peroksinitritin reaksiyonu sonucu yapılır. iNOS “knockout” ve “wildtype” farelerde APAP hepatotoksisitesi araştırılmış, APAP‟ın iNOS “knockout” farelerde yaklaşık %50 oranında daha az toksik olduğu gösterilmiştir (21). APAP‟ın toksik dozlarının hepatositlerde iNOS‟un uyarılmasına yol açtığı bilinmektedir. Bu yüzden “wild-type” farelerde APAP, NO sentezinin üç kat artmasına ve hepatik proteinlerin nitrasyonunda yükselişe neden olmuştur. Bu çalışmada APAP uygulaması karaciğer dokusunda MDA düzeyinde kontrol grubuna göre anlamlı artışa neden olmuştur. Yapılan çalışmalarda toksik doz APAP uygulaması sonucu MDA değerlerinde kontrole göre % 40-120 kat artış olabileceği gösterilmiştir (19). Mladenoviç ve ark. APAP uygulamasından (300 mg/kg) 6 saat sonra farelerin doku ve serum MDA derişimlerinde anlamlı bir artış olduğunu göstermişlerdir. APAP toksisite düzeylerinin deney hayvanı cins ve türüne göre değişebildiğini destekleyen yayınlar mevcuttur (20). GSH, ROS ve elektrofilik ksenobiyotiklere karşı hücre içi savunmasının ana kaynağını oluşturmaktadır. Ksenobiyotiklere yüksek derecede maruziyet hepatik GSH derişimini azaltmaktadır. Ksenobiyotikler ve metabolitlerinin GSH ile konjugasyonunu GSH-Stransferaz (GST) enzimi katalizlemekte olup, karaciğerin GST bakımından zengin olduğu bilinmektedir. Oluşan toksik olmayan konjugatlar safrayla atılmakta ve parçalanıp NAC konjugatı şeklinde asetillenerek idrar yolu ile uzaklaştırılmaktadır (6). GSH, proteinlerin yapısındaki tiyol ve diğer nükleofilik grupların APAP‟ın toksik metabolitinden korunmasında esansiyeldir. Bu nedenle APAP kaynaklı karaciğer hasarının anahtar belirleyicisi hücre içi GSH düzeyidir (31). Bu çalışmada; APAP uygulaması, karaciğer GSH derişimini tüm gruplara göre anlamlı olarak azaltmıştır. Farklı doz ve sürelerle APAP uygulaması yapılan iki çalışmada da, benzer şekilde GSH derişiminde anlamlı bir azalma olduğu gösterilmiştir (1, 35). Meotti ve ark. APAP uygulamasından 4 saat sonra total hepatik GSH derişiminde anlamlı bir azalma gözlemlenirken, 24 saat sonunda ise anlamlı bir değişim olmadığını bildirmişlerdir. Başka bir çalışmanın sonucunda ise, APAP ‟ın hepatik GSH‟ı anlamlı olarak azalttığı, buna karşın 8 saat sonrasında GSH‟ın normal düzeylere geri döndüğü bildirilmiştir (20). Farelere 300 mg/kg APAP uygulanan bir çalışmada 6, 24 ve 48 saat sonunda sülfidril grup derişimine bakılmıştır. Uygulama sonrası sülfidril gruplarında gözlenen azalmanın 6 saat sonra artmaya başlayarak 24 saat sonunda pik yaptığı ve 48 saatin sonunda yeniden düşüşe geçtiği gösterilmiştir. GSH‟nun hepatositteki sülfidril gruplarının ana kaynağı olup, gözlenen artışın hepatositin adaptif yanıtı ile ilişkili olabileceği ve sonraki dönemdeki düşüşün ise ROS detoksifikasyonundan kaynaklanabileceği bildirilmiştir. 10 Çalışmamızda uygulanan APAP dozu bu çalışmalara göre daha yüksek olup, 24 saat sonunda GSH derişiminin kontrol değerlerine göre anlamlı düşük olması da bu bulguları desteklemektedir. Ayrıca çalışmamızda 24 saatin sonunda artan lipit peroksidasyonu ve total nitrit derişimi ile birlikte GSH‟ın önemli ölçüde azalması; olasılıkla APAP ile uyarılan iNOS aktivitesi artışı sonucunda gelişen nitrozatif stresin de oksidatif stres mekanizmasına eşlik ettiğini düşündürmektedir. Artan NO derişimi göz önüne alındığında, GSH‟daki tükenmenin olasılıkla peroksinitrit aracılı hasara ve/veya S-nitrozilasyona bağlı olabileceği düşünülmektedir. NAC‟ın APAP‟ın toksik etkisine karşı antidot olarak kullanım nedeni APAP ile uyarılan hepatotoksisitedeki Cys/GSH eksikliğidir. NAC proteinlerdeki disülfit bağlarını indirger, serbest radikalleri baskılar ve serbest metal bağlayıcı özellik gösterir. NAC uygulaması hepatik GSH‟in de novo sentezi için gerekli olan Cys‟i sağlar. Bu özelliklerinden dolayı farmakolojik olarak temel kullanım yeri APAP toksisitesidir (2,3,4). NAC sisteine göre daha az toksik olduğu ve suda daha fazla çözündüğü için, NAC kullanımı parenteral Cys kullanımına göre daha yaygın olarak tercih edilir. „in vitro’ çalışmalarda NAC‟ın oksidatif strese bağlı hücre hasarını ve apoptozise bağlı hücre ölümlerini azalttığı gösterilmiştir (22). Bu çalışmada da APAP uygulamasından 2 saat sonra gerçekleştirilen parenteral NAC kullanımının lipit peroksidasyonunu azalttığı, GSH derişimini kontrol değerlerine yükselttiği ve nitrit derişimini de azalttığı gösterilmiştir. SONUÇ Deneysel modelimizde asetaminofen; 1. Akut karaciğer hasarına neden olmuştur. Bu durum serum transaminaz düzeylerinin artışı ile desteklenmektedir. 2. Karaciğerde artmış lipit peroksidasyonu, azalmış GSH düzeyleri APAP ile uyarılan hepatotoksisitenin oksidatif stres aracılı geliştiğini göstermektedir. 3. Karaciğerde total nitrit artışının gözlenmesi APAP ve/veya türevlerinin NOS indüksiyonuna yol açtığını düşündürmektedir. Karaciğerde yüksek subletal APAP uygulamasına yanıt olarak artan NOS aktivitesi, nitrozatif stresin modelimizde gelişen hepatotoksisitede rol oynadığını düşündürmektedir. 4. Uygulamanın hepatik arjinaz aktivite ve/veya spesifik aktivitesinde değişikliğe yol açmaması bu modelde arjinaz ve NOS aktivitelerinin ters düzenlenmesinin söz konusu olmadığını göstermektedir. 5. N-asetisistein uygulaması karaciğerde GSH düzeylerinin yeniden sağlanması, lipit peroksidasyonunun ve nitrozatif stresin baskılanması yolu ile uygulanan dozda koruyucu işlev göstermiştir. 6. APAP aracılı hepatotoksisitede; arjinaz/NO ilişkisine açıklık getirilmesi amacı ile karaciğer arjinaz izozimlerinin ve arjinin metabolitlerinin analiz edileceği ileriye dönük çalışmalara gereksinim bulunmaktadır. KAYNAKLAR 1. Ajith TA, Hema U, Aswathy MS. Zingiber officinale Roscoe prevents acetaminopheninduced acute hepatotoxicity by enhancing hepatic antioxidant status. Food and Chemical Toxicology: 45 (11): 2267 - 2272, 2007. 2. Bradford MM. QA rapid and sensitive method for the quantification of microgram quantities of protein utilizing the principal of protein-dye binding. Analytical Chemistry: 72 (1-2), 248-254, 1976. 11 3. Bromer MQ, Black M. Acetaminophen hepatotoxicity. Clinics in Liver Disease: 7, 351-367, 2003. 4. Buege, J.A. ve Aust, A.D. (1978). Microsomal lipid peroxidation. Methods in Enzymology, 302-310. 5. Chrzanowska A, Gajewska B, Barańczyk- Kuźma A. Arginase isoenzymes in human cirrhotic liver. Acta Biochimica Polonica; 2009; Vol:56 No:3, 465-469 6. Durante W, Johnson FK, Johnson RA. Arginase: A Critical Regulator of Nitric Oxide Synthesis and Vascular Function. Clin Exp Pharmacol Physiol. 2007; 34(9):906-911 7. Ellmann, G.L. (1959). Tissue sulphydryl groups. Archieves of biochemistry and biophysics, 82, 70-77. 8. Fukuto JM. Nitric oxide: biochemistry, molecular biology, and therapeutic implications. First ed. San Diego: Academic Pres, Inc; 1995. p 2-7. 9. Geyer, J.W. ve Dabich, D. (1971). Rapid method for determination of arginase activity in tissue homogenates. Analytical Biochemistry, 39, 412-417. 10. http://www.chem.purdue.edu/gchelp/116exams/e1f003.gif ; 23 Mayıs 2010; 16:33 11. http://www.fda.gov/ohrms/dockets/ac/02/briefing/Image1415.gif ; 23 Mayıs 2010; 16:34 12. Hinson JA, Bucci TJ, Irwin LK, et al. Effect of inhibitors of nitric oxide synthase on acetaminophen-induced hepatotoxicity in mice. Biology and Chemistry 2002; 6: 160–167 13. Ikemoto, M., Tsunekawa, S., Toda, Y., Totani, M. (2001). Liver type arginase is a highly sensitive marker for hepatocellular damage in rats. Clinical Chemistry, 47 (5), 946-948. 14. Ito Y, Abril ER, Bethea NW et al. Role of nitric oxide in hepatic microvascular injury elicited by acetaminophen in mice 2004; 286, 60-67 15. James LP, McCullough SS, Lamps LW et al. Effect of N-acetylcysteine on acetaminophen toxicity in mice: relationship to reactive nitrogen and cytokine formation; 2003; 75, 458-467 16. Jenkinson, C.P., Grody, W.W., Cederbaum, S.D. (1996). Comparative properties of arginases. Comparative Biochemistry and Physiology. 114 (1), 107-132. 17. Jos GM, Bessems and Nico PE, Vermeulen. Paracetamol (Acetaminophen)-induced toxicity: Molecular and biochemical mechanisms, analogues and protective approaches. Critical Reviews in Toxicology: 31 (1), 55-138, 2001. 18. Karabay G, Aldemir D, Türkoğlu S, et al. The effect of melatonin treatment on oxidative and nitrosative stress in rats with thioacetamide-induced hepatic damage. Hepatology Research; 2005; 31, 160-167 19. Lai JT, Fang HL, Hsieh WT, Cun W. Protective effects of a fermented substance from saccharomyces cerevisice on liver injury in mice caused by acetaminophen. Bioxci. Biotechniol Biochem.: 72 (10), 2514-2520, 2008. 20. Meotti FC, Rosa JM, Bracardo PS, Balz D, Waltrick AP, Bagio A, Golulart EC, Dafre AL, Rodrigues AL, Santos RS. Protective effect of crude extract from wedelia paludosa on the hepatotoxicity induced by paracetamol in mice. J.of Pharmacy and Pharmacology: 58, 137-142, 2006. 21. Michael S.L., Mayeux P.R., Bucci T.J., et al. Acetaminophen-Induced Hepatotoxicity in Mice Lacking Inducible Nitric Oxide Synthase Activity. NITRIC OXIDE: Biology and Chemistry; 2001; Vol:5 No:5, pp. 432-441 22. Moling O, Cairon E, Rimenti G, et al. Severe hepatotoxicity after therapeutic doses of acetaminophen. Clinical Therapeutics 2006; 28, 755-760 23. Mori M. Regulation of Nitric Oxide Synthesis and Apoptosis by Arginase and Arginine Recycling. The Journal Of Nutrition 2007; 137: 1616S–1620S 24. Nikolic J, Stojanovic I, Pavlovic R, et al. The role of L-Arginine in toxic liver failure: interrelation of arginase, polyamine catabolic enzymes and nitric oxide synthase. Amino Acids 2007;32, 127-131 12 25. Que LG, George SE, Gotoh T et al. Effects of Arginase Isoforms on NO Production by nNOS. Nitric Oxide 2002; 6, 1-8 26. Sehapibal PK, Lander HM. Stress response: methods and protocols. First ed. New Jersey: Humana Press Inc; 2000. p 3-8. 27. Sidney M, Morris Jr. Arginine: beyond protein1-4. Am J Clin Nutr; 2006; 83(suppl): 508S12S. 28. Slattery J.T, Levy G. Acetaminophen kinetics in acutely poisoned patients. Clin. Pharmac. Therap. ; 25: 184-195, 1979. 29. Stuehr DJ. Enzymes of the L-Arginine to Nitric Oxide Pathway. The Journal Of Nutrition 2004; 134:2748S–2751S 30. Sydow K, Münzel T. ADMA and oxidative stres. Atherosclerosis Supplements 2003; 4: 41-51. 31. Şener G, Omurtag G, Sehirli Ö, Tozan A, Yüksel M, Ercan F, Gedik N. Protective effects of ginkgo biloba against acetaminophen induced toxicity in mice. Molecular and Cellular Biochemistry: 283, 39-45, 2006. 32. Thomas DD, Ridnour LA, Jeffrey SI et al. The Chemical Biology of Nitric Oxide. Implications in Cellular Signaling. Free Radic Biol Med. 2008; 45(1): 18–31. 33. Vaquero J, Belanger M, James L, Herrero R, Desjardins P, Cote J, Blei A, Butterworth R. Mild hypothermia attenuates liver injury and improves survival in mice with acetaminophen toxicity. Gastroenterology: 132, 372-383, 2007. 34. Wink, D.A ve Mitchell, J.B. (1998). Chemical biology of nitric oxide: insights into regulatory, cytotoxic and cytoprotective mechanisms of nitric oxide. Free Radica Biology and Medicine, 25 (4/5), 434-456. 35. Yapar K, Kart A, Karapehlivan M, Atakişi O, Tunca R, Erginsoy S, Citil M. Hepatoprotective effect of l-carnitine against acute acetaminophen toxicity in mice. Experimental and Toxicologic Pathology : 59 (2): 121 – 128 , 2007. 13
Benzer belgeler
Uyku Hastalıklarının Tedavisi
Genellikle orta ve ileri düzeyde hasta
içeren çalışmalar
Genellikle erkek hastalar
%74-93 arası uyum +
Kontrol grubu yok
Uzun süreli kontrol yok